Dikkat! Değerli okuyucular, Kitapların tüm telif hakları Talat Turhan`a

Transkript

Dikkat! Değerli okuyucular, Kitapların tüm telif hakları Talat Turhan`a
Dikkat! Değerli okuyucular, Kitapların tüm telif hakları Talat Turhan'a ait olup izinsiz
çoğaltılamaz, alıntı yapılamaz, başka sitelerde kullanılamaz.
© Copyright 2008 Talat Turhan
Önsöz
Bu kitabım 1999 yılında basılmış olan ve tek baskı yapan “Çeteleşme” isimli
çalışmamın devamıdır.
Aslında 1999 yılındaki çalışmama ilk olarak “Küresel Çeteleşme” ismini koymuştum.
Ancak o tarihte çalışmamın kapsamıyla karşılaştırıldığında bu ismin çok iddialı olacağını
düşündüm ve kitabı “Çeteleşme” ismiyle basıma verdim.
“Çeteleşme” kitabında ele aldığım pek çok konuyu ve gizli örgütü daha sonra pek çok
kişi mercek altına aldı. Konuyu derinleştirdiler, genişlettiler ve Türk kamuoyuna mal ettiler.
Bu çalışmaları yürüten herkese teşekkür borçluyuz.
Ben de çalışmalarımı durmaksızın, “Küresel Çete” hakkında bir kitap yazmak tutkusu
içinde devam ettirdim.
Bu kitabın ilk bölümü de böyle bir çalışmanın ürünüdür.
Kitabın ilk bölümünde “Küresel Çete”nin detaylı bir çözümlemesine girdiğimi
düşünüyorum. Özellikle ABD’de ve Avrupa’da bugüne kadar fazla bilinmeyen “Küresel
Elitlerin” ve “Karar Vericilerin” gizli örgütlerini ilk kez ele aldım. Bush ve Neo-Con’ların
tümünün üye olduğu sapık ve savaşçı nitelikli gizli örgütlerin bugün tüm dünyanın yaşadığı
kaos ortamındaki sorumluluğunu açığa çıkarmaya çalıştım.
“Küresel Çete”, adı üstünde bir ahtapot gibi kollarıyla tüm dünyayı sarmıştır. Bu
ahtapotun kolları ezilen dünyayı kendi işbirlikçileri ve alt düzeyden Çete’ye dahil edilenlerle
sarmakta ve kanını emmektedir.
Kitabımda sadece “Küresel Çete”nin “Elit”lerinin içinde yer aldığı gizli çekirdek
örgütleri ele almadım. “Aysberg”in ya da “Küresel Piramit”in görünen yüzündeki
örgütlenmesini de çözümlemeye çalıştım. Türkiye’de de “Küresel Çete” örgütlenmektedir. Bu
çetenin Türkiye’deki izlerini sürmeye çalıştım.
Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu’nun 3 Mayıs 2000 tarihinde İstanbul
Üniversitesi’nde düzenlemiş olduğu konferansta “Derin Devletin Tarihçesi” isimli bir sunum
yapmıştım. Daha sonra bu sunum İleri Dergisi’nin birinci sayısında genişletilerek bir
makaleye dönüştürüldü. Bu makale internette pek çok sitede kaynak olarak yer almaktadır. Bu
kitabıma da ikinci bölüm olarak bu “Derin Devletin Tarihçesi” makalesini aldık. Ancak bu
makaleye çeşitli katkılarda bulundum. Özellikle ABD’nin çirkin yüzünün Irak’ta tamamen
açığa çıkması, Afganistan ve Irak halkına yönelik katliamlar, Ebu Garip Cezaevi’nde Iraklı
tutsaklara ve yurtseverlere yapılan işkenceler, yıllar önce kamuoyunun dikkatini çektiğim
ABD’nin “İşkence ve Özel Savaş Okulları”na tekrar değinmeme neden oldu.
İktisat Dergisi’nde Şubat 1991’de yayınlanan “Emperyalizmin Örgütleri” isimli
makaleyi tekrar bu çalışmama aldım. Bu makalem aynı zamanda “Devrimci Bir Kurmay
Subay’ın Etkinlikleri-2” isimli kitabımda da yer almıştır. Bugün tüm dünyada ABD’nin
“insan hakları emperyalizmi”nin yöntemleri ve bu yöntemlerin temel aracı olan ABD ve CIA
kontrolündeki “sivil toplum örgütleri” ya da “sivil örümcek ağı” tartışılmaktadır. Bu konunun
Soğuk Savaş’tan günümüze olan köklerini incelediği için bu makaleyi de kitabıma almaya
karar verdim.
ABD derin devletinin iç yüzünün daha iyi anlaşılabilmesi için İleri Yayınları’ndan çıkan
“11 Eylül: Baskın” kitabımın giriş bölümünü bu çalışmama da aldım.
“Çeteleşme” kitabımın “Küresel Çete”nin bir ön analizi niteliği taşıyan iki bölümü
kitabımın 5. ve 6. kısmını oluşturmaktadır.
1963’te Genç Kemalistler Ordusu’ndan yargılandım. Bu dava sonucunda Askeri Ceza
Kanunu’nun 148. maddesine göre Orduda siyaset yapmaktan 4 ay ceza aldım. Bizler,
Türkiye’deki gelişmeleri ve bugün karşı karşıya olduğumuz tehlikeleri o günlerden görüp,
Kuvayı Milliye ruhuyla mücadele eden genç subaylardık. Benim ve arkadaşlarımın şahsında
Kemalist olmak ve Atatürkçü fikirleri savunmak, “orduda siyaset yapmak” adı altında
mahkum edilmiştir. Bu, kanımca Türkiye Cumhuriyeti’nin
ABD tarafından
sömürgeleştirilmesi tarihinin acı bir dönüm noktasıdır.
O yıllarda bizim söylediklerimiz, bugün açıkça Türk kamuoyuna mal olmuş
durumdadır. En son olarak Küresel Çete’nin kilit örgütü CFR’nin de üyesi olan ABD
Savunma Bakanlığı’nın üçüncü ismi Douglas Feith ABD’den Türkiye’yi ve Türk milletini
uyardı. Türkiye’de halk arasında artan “ABD düşmanlığının müttefik ilişkilerini devam
ettirilemez noktaya getirecek kadar tehlikeli boyutlara tırmandığını” duyurdu.
Bu tür bir açıklamayı ben ancak “idiot ve embesilce” bulurum. Bir milletin saldırgan ve
tecavüzcü bir emperyalist devleti sevmesini zorla nasıl sağlayabilirsiniz? Hele son yıllarda
ABD’nin Türkiye’ye yönelik düşmanca faaliyetleri, Irak’ta bir Kürt devleti kurulması,
Türkmenlerin katledilmesi, Türk Ordusu’nun Kıbrıs’tan atılmaya çalışılması, bölücü terör
örgütü PKK’nın Kuzey Irak’ta bize karşı beslenmesi ve tüm milletin gözü önünde
Süleymaniye’de gerçekleşen, Türk askerlerinin başına çuval geçirme olayından sonra, zorla
“bizi sevin” demek ve dayatmada bulunmak ancak ABD’yi ve Dünyayı bugün yöneten
kadronun idiotluğuyla açıklanabilir.
Ancak Feith’in AKP Hükümeti’ne yönelik uyarısında gözden kaçırılmaması gereken bir
nokta vardır. Feith, ABD düşmanlığına karşı Hükümet’i uyararak AKP Hükümeti’ne ne yazık
ki, Türk milletinin çoğunun bilmediği bir görevini hatırlatmıştır.
1947’den itibaren ABD’yle imzalanan gizli “İkili Antlaşmalar”ı 27 Mayısçı Haydar
Tunçkanat çok değerli bir çalışmasıyla açığa çıkarmıştı. Bu anlaşmalar Türkiye’yi sadece
ABD üslerine ve askeri güçlerine açmakla kalmıyor aynı zamanda Türk hükümetlerinin ABD
karşıtı propangaları engelleyip, ABD kurumlarıyla beraber ABD dostluğunu kamuoynua
yayma yükümlülüğünü şart koşuyordu. Yani ABD propagandası yapmak hükümetlerimizin ne
yazık ki görevidir. Ve yıllarca bu görev yapılmış, ABD hayranlığı topluma pompalanmıştır.
Aradan geçen yarım asrı aşkın süre sonucunda bugün Türk milletinin %82’sinin ABD
düşmanı olduğu bizzat Batılıların yaptığı anketlerde yer almaktadır. Feith gibilerini çılgınca
açıklamalar yapmaya iten de budur.
Bu, bizim yarım asır önce uğrunda hayatımızı riske ettiğimiz bazı gerçekleri halka
kavratma mücadelemizin sonuçsuz kalmadığını göstermektedir. Devrimci bir kurmay subay
olarak onca yıllık hapis ve işkenceye rağmen, 80 yaşında görevimi yapmış olabilmenin
mutluluğunu yaşıyorum.
Kendi açımdan, ABD karşıtlığımın başlangıcı için üç olayı sıralayabilirim.
Birincisi, İnönü iktidarının 1945’te ABD savaş gemisi Missouri’yi İstanbul’a davet
etmesidir. Bu olay Atatürk’ün ordusundaki bir genç subay olarak Türklük onurumu
zedelemiştir. Bu ziyaret için İstanbul’da genelevler dahi boyanmış, ABD askerleri sokaklarda
çeşitli rezillikler yaparak milli haysiyetimizi ayaklar altına almıştır.
İkinci olay ise 1948 yılında Marshall Yardımı dolayısyıla 9 ay boyunca ABD subayları
tarafından düzenlenen eğitim kursunda yaşadıklarımdır. ABD bu dönem Türkiye’yi
kandırmak istemektedir. En seçkin kurmaylarını bizi eğitmek üzere Türkiye’ye gönderir. 24
Türk subayı olarak Tuzla Uçaksavar Okulu’nda SCR 584 radar ve M-8 komuta aleti kursunda
bize eğitmenlik yapanlar bu askerledi. Bu kurs çok zorlu bir kurstu. Kurs bitince hepimiz hem
yazılı hem de uygulamalı çok ağır sınavlardan geçtik. Tüm uçaksavar sistemi bozulup, 4,5
saatte yeniden işler hale getirilmek üzere bize teslim ediliyordu. Kursun amacı ABD’nin
Türkiye’ye vermeyi planladığı en son teknoloji ürünü 90 mm’lik 16 uçaksavar bataryasına
komutan yetiştirmekti. Ancak bizim başarıyla tamamladığımız 9 aylık kurs süresi boşa gitti.
Çünkü ABD bu kritik silahları hiçbir zaman vermedi. ABD tüm “müttefiklik” dönemi
boyunca da bunu hep yapmıştır. Türkiye’ye hep OGS denen eski, kullanılmış, demode
silahları vermiştir. Genç bir subay olarak benim için bu ikinci bir önemli dersti.
En son olarak 1954-1955 yıllarında Kore’de yaptığım görev ABD hakkında önemli bir
gözlem yapmamı sağlamıştır. Sözde ABD Kore’yi kurtarmaya gitmişti. Oysa ki gözlemlerim
ABD’nin kurtardığı halkın aç, sefil, perişan bir halde olduğu şeklindeydi. Öyle ki 13’ten 30
yaşına kadar kadınların %90’ı ABD askerlerine fahişelik yapmaktaydı. Kore ordusu askerleri
ise o kadar aç ve perişan bir durumdaydı ki, bizim ve ABD askerlerinin yemek artıklarını
yiyorlardı.
ABD işte bir milleti ancak böyle kurtarır. Şimdi de “Şok ve Dehşet” operasyonları ile
Irak halkını katlederek “kurtarıyorlar”. Ancak görüyoruz ABD askerleri, paralı askerlik yapan
çapulcu sürüsü, haydutlar konumundadır. Ulusal bir bilinç ve onurdan yoksun oldukları için
direnen Irak halkı karşısında kaybetmeye mahkumdurlar. Sonuçta savaşı teknoloji değil,
ulusal bilinç ve mücadele azmi kazanır.
Bugün Irak ve Ortadoğu’ya ABD saldırısı başladı. Türkiye’yi “Küçük Amerika”
yapacağız diyen zihniyet, bugün ülkemizi bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır.
Türkiye ABD işgaline açık bir konuma sürüklenmiştir. Yıllar önce Genç Kemalist subaylar
olarak yaptığımız Kuvayı Milliye çağrısı ise, Türk milleti içinde yaygınlaşmaktadır.
Ancak verilecek milli bir mücadelenin bilinçli ve bilgili bir kurmayla yürütülebileceğini
düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk Gençliği’ne Hitabı”nda bizleri uyardığı
“gaflet, delalet ve hatta hıyanet” içindeki yöneticilerin kimliğini ve hıyanet mekanizmasını
çözümlemenin sağlıklı bir yeniden Kuvayı Milliye mücadelesi için şart olduğunu
düşünüyorum.
Bu mütevazı çalışmamız bu amaca hizmet ederse ve ilerideki diğer çalışmalar için
teşvik edici bir görev üstlenir, kaynak olabilirse, bu benim için en büyük mutluluk kaynağı
olacaktır.
Son olarak, bu çalışmanın yayınlanmasında emeği geçen İleri Yayınları’nın tüm
çalışanlarına ve özellikle Ali Özsoy’a teşekkürü borç bilirim.
Talat Turhan
Kuzguncuk, 28 Şubat 2005
I Küresel Çeteyi Çözümlemek
Çeteleşme tek bir merkezden örgütlenerek tüm dünyaya yayıldı.
Daha önceki çalışmalarımda CFR, Trilateral Komisyon, Bilderberg gibi
küreselleşmenin temel örgütlerini ortaya koymuştum. 1999 yılında yayınlanan Çeteleşme adlı
kitabımda bu üç örgütü mercek altına almıştım. Bu kitapta hem bu üç örgütü daha da açığa
çıkarmak, hem de bu üç örgütün tepesinde ve altındaki diğer örgütleri tespit etmek esas
amacımdır.
CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderberg’i Türkiye’de ilk kez ele alanlardan biriyim.
Daha sonra Türkiye’de pek çok yazar bu konuyu derinleştirdi ve yeni çalışmalarla
kamuoyunu bilgilendirdi. Hepsine sonsuz teşekkür borçluyum.
Artık bu örgütler açık olarak pek çok yerde telaffuz ediliyor. Fakat bunların alt ayakları
ve bunları kuran daha tepedeki örgütler, bunların işleyebilmesi için gerekli olan, taşeron
görevini gören daha açıktaki örgütlerle ilgili bilgiler daha yeteri kadar açığa çıkarılmış
durumda değil. Bu kitapta benim yazdıklarım ve benden sonra yazılanların ötesine geçmeye
çalışacağım.
Uluslararası çetelerin kısa bir çetelesi
Uluslararası çeteleşmenin yüzlerce, binlerce gizli ve açık yapılanması birlikte bir bütün,
bir mekanizma oluşturur. Pek çok çalışma bu örgütlerden yalnızca birine yoğunlaşır,
buzdağının (aysbergin) görünmeyen kısmı gözden kaçar. Tek tek tüm bu örgütleri ve
işlevlerini açığa çıkarmanın en iyi yolu kronoloji ve önem sırasıyla omurganın temelini
oluşturan bir kısım temel örgütleri incelemektir.
Çeteleşme kitabımı yayınladıktan sonra, internette Dangerous Liaisons yani “tehlikleli
ilişkiler” isimli bir metne rastladım. Bu metin beni çalışmamı uluslararası çetenin temel
omurgası üzerine yoğunlaşmaya sevk etmiştir. O güne kadar olan çalışmamın doğru bir hatta
olduğuna, ancak derinleştirilmesi gerektiğine karar kıldım.
Bugün herkesin elinin altında internet vardır. Burada belirttiğimiz örgütler ve isimler
üzerine açık istihbarat toplama imkanı artık herkesin elindedir. ABD emperyalizmine karşı
dünya halklarını ve Türkiye’yi savunan her insanın elindeki bu imkanı ulusal bir görev gibi
değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çalışma sadece temel bir yol gösterici olsa ve
sonraki çalışmaları teşvik etse bile sevinirim.
İlk önce sermayedar, devlet adamı, istihbaratçı ve akademisyen “elitlerin”, esas “karar
vericilerin” (kendilerine bu insanların verdikleri isim: decision makers) tepe örgütlenmeleri
mercek altına alınmalıdır. Resmin bütününü kavradıktan sonra detaya daha kolay
odaklanabiliriz. Bu çalışmamızda ele alacağımız temel örgütler şunlardır:
- Illuminati (Avrupa-ABD):
1776’da Almanya’da kurulan çok gizli Mason Locası. Kısa sürede Atlantiğin iki
yakasında da örgütlendi. Uluslararası çetelerin hepsi bu kökten çıkarak gelişti.
- Bussiness Round Table (İş Dünyası Yuvarlak Masası) (ABD):
1800’li yılların başında ABD’de Cecil Rhodes tarafından kuruldu. Cecil Rhodes,
Afrika’nın İngiltere’yi sömürgesi haline getirilmesini sağlayan meşhur bir sömürge fatihidir.
Anglosakson egemenliğinin ve ABD emperyalizminin komuta merkezi Yuvarlak Masa oldu.
Diğer gizli ve açık örgütlerin kurulmasına ön ayak oldu.
- Skulls&Bones Society (Kurukafa ve Kemikler Topluluğu):
1832’de ABD’de Yale Üniversitesi’nde kurulan gizli örgüt. Doğrudan Illuminati’ye
bağlı olan topluluğun üyeleri ABD finans merkezlerinin ve devlet iktidarının zirvesini işgal
etmektedir. Topluluk özellikle son 20 yılda ABD devlet organları üzerinde mutlak hakimiyet
kurmuştur. Her iki Başkan Bush da üyesidir.
- Bohemian Club (Grove) (Bohemyan Kulübü-Koruluğu) (ABD):
1872’de kuruldu. ABD’nin Batı yakasındaki “Elitleri” bu topluluğa üyedir.
Cumhuriyetçi Başkan ve Başkan adaylarının tümü bu topluluğun üyesidir. Faaliyetleri son
derece gizli olan topluluğun özel vadisine giriş, ABD devlet güçleri tarafından
engellenmektedir.
- The Royal Institute of International Affairs (RIIA) - Chantam House (Kraliyet
Uluslararası İlişkiler Enstitütüsü - Chantam Evi) (Britanya):
1920’de kuruldu. Kendisinden 1 yıl sonra kurulan CFR’nin Britanya’daki öncülüdür.
Atlantiğin iki yakasında temelleri atılan Anglosakson hegemonyasının bir ayağını oluşturur.
- The Council On Foreign Relations - CFR (Dış İlişkiler Komisyonu) (ABD):
RIIA’dan bir yıl sonra, 1921’de, ABD’de kuruldu. Kuruluşuna Morgan ve Rockefeller
ön ayak oldu. Amacı RIIA’yla birlikte 1. Dünya Savaşı sonrası Britanya’nın ve yeni bir lider
olarak ortaya çıkan ABD’nin hegemonyasını eşgüdümlü olarak güvence altına almaktı.
Onursal Başkanı ve lideri Rockefeller’dir. ABD devletinin esas karar mekanizması olduğu
iddia ediliyor. CFR üyesi olmayanın devlet yönetiminde yükselmesi imkansız gibidir.
- Bilderberg (BB) Örgütü (ABD - Avrupa):
1954 yılında eski Nazi ve SS işbirlikçisi Hollandalı Prens Bernhard tarafından kuruldu.
İlk toplantısını Hollanda’da Bilderberg Oteli’nde yaptı. Üyeleri arasında yalnız ABD’liler ve
Avrupa ülkelerinin elitleri yer alır. Uluslararası çetenin Avrupa ayağını oluşturur. Dolayısıyla
Türkiye’den çeteye girme yolu Bilderberg üyeliğidir. Her yıl başka bir yerde düzenlenen
Bilderberg toplantılarının katılımcıları bellidir. Ancak içeride ne konuşulduğu ve ne kararlar
alındığını bugüne kadar katılan kimse açıklamamıştır. Son 4 yıldır gündemin Irak ve
Ortadoğu olduğu bilinmektedir. Alınan kararların sonuçlarını hep birlikte görüyoruz.
Bilderberg iki kere Türkiye’de de toplanmıştır. 1959’da Yeşilköy, 1975’te Çeşme’de
Bilderberg toplantıları düzenlenmiştir.
- The Trilateral Comission (Trilateral Komisyon) (ABD - Avrupa - Japonya):
1973 yılında yine Rockefeller tarafından kurulan Trilateral Komisyon isminden de
anlaşılabileceği gibi üç kıtanın finans ve devlet liderlerini birleştirmeyi amaçlıyor. Japon
finans merkezleri de böylelikle Çete’ye dahil edildi. Japonya’dan sonra Kore elitleri de örgüte
katıldı. Artık küreselleşmenin ihtiyaçları doğrultusunda Hong Kong ve Çin’den de üye
alınmaktadır. Komisyonu zengin kuzeyin fakir güneyi sömürmek için çalışan örgütü olarak
nitelendirebiliriz.
- Pinay Cercle (Güç Çemberi):
Bilderberg üyesi ve Nixon’un yakın arkadaşı Antoine Pinay ve Fransız İstihbarat
Servisi’nin avukatı Jean Violet tarafından 1969’da kurdu. Eski ve yeni istihbaratçıları, NATO
yetkililerini ve ordu mensuplarını üye yaptı. Soğuk Savaş boyunca operasyonel bir görev
üstlendi. Süper NATO ve Gladio örgütlenmesinin beyin karargâhıydı. Henry Kissinger,
Zbigniew Brzezinski ve David Rockefeller Pinay Cercle’in üyesidir. Onların üyelikleri CFR,
Bilderberg ve Pinay Cercle arasındaki hiyerarşik bağı tamamlar. Böylelikle Avrupa Gladio
örgütlenmesi sadece NATO üzerinden değil, CFR üzerinden de ABD karar merkezine
bağlanmıştır.
- Mont Pelerin Society:
1947’de Profesör Friedrich von Hayek tarafından kuruldu. Soğuk Savaş’ın akademisyen
ve beyin kadrosunu bir araya getirdi. Çok dar ve elit bir örgütlenme olan Mont Pelerin’in esas
amacı tüm dünyada güçlenen sosyalizm ve devletçilik akımına karşı liberalizmin mutlak
egemenliğini yeniden kurmaktı. Üyelerini yalnızca mektup ve özel toplantılarla bilgilendirir.
- The European Round Table of Industrialists - ERT (Avrupa Sanayicileri Yuvarlak
Masası):
1983’te Mont Pelerin örgütünün kararıyla kuruldu. AB’nin oluşması, tek para politikası
ve bütünleşmeyi yönetmeyi amaçlıyor.
Tüm bu örgütler bir araya geldiğinde “küresel” bir mekanizmanın temel omurgası
ortaya çıkar. Bu omurga tepeye doğru daralarak, tabana doğru ise genişleyerek yüzlerce,
binlerce gizli, açık, illegal ve legal örgütlenmeyle büyük bir piramit ortaya çıkarır. Bu
piramide toplu olarak şu ismi verebiliriz: “Küresel Çete”.
Çalışmamızın amacı da bu “Küresel Çete”yi çözümlemek ve mümkün olduğu kadar
işleyişini açığa çıkarmaktır.
Illuminati ve Mason Örgütünün tarihsel emperyalist rolü
“Küresel Çete”yi emperyalizm ve sömürgecilik olgusundan bağımsız olarak ele
alamayız. Sıkça yapılan bir hata, Masonluk ve diğer gizli örgütler üzerine yapılan
değerlendirmelerin emperyalizmden bağımsız bir temele oturtulmasıdır. Bu ise masonik
çevrelerin Masonluk ile ilgili gerçekleri ve iddiaları kolaylıkla “komplo teorisi” diye
karalayabilmesine neden olmaktadır. Oysa biz, Masonluk olgusunu sömürgecilikle başlayan
ve ileride de bahsedeceğim gibi, bugün adına küreselleşme denen ancak “Trilateralizm”
olarak da algılayabileceğimiz emperyalist sistem çerçevesinde açıklamaktayız.
Solda, 1980’den önce çok daha sık olarak kullanılan bir terim vardır. Bu “komprador”
terimidir. “Komprador” daha buharın icadından önce, İngiliz sömürgeciliğinin, karayolu ve
demiryolunun gelişmediği, ilk günlerinde ortaya çıkan bir terimdir. Sömürgelerdeki iç
bölgelerle temas o dönemlerde son derece kısıtlıdır. Ticaret limandan limana yapılmaktadır.
İngiltere’deki kapitalist, ticaret yapacağı zaman ilk önce gittiği ülkenin limanına hakim
olmalıdır. Sömürgeleştirme limanlardan başlar. O zaman limanda bir işbirlikçiye ihtiyaç
vardır. İşte bu işbirlikçiye “komprador” denir. Portekizce “komprador”, “aracı” demektir.
“Komprador”, sömürgeciyi ülkeye sokacak kimsedir. Peki “komprador” nasıl biri
olmalıdır? Emperyalist ülkede eğitim görmüş olmalı. Herşeyden önce güvenilir bir adam
olmak zorundadır. Enternasyonalist kapitalizme, yani emperyalizme bağımlı bir örgüte üye
olması lâzımdır. O dönem, örgüt olarak sadece Masonluk mevcuttur. O yüzden bugün
emperyalizme hizmet eden tüm örgütlerin temelinde Masonluk vardır.
Osmanlı dönemine ve Masonluğun Türkiye’deki gelişimine baktığımızda da aynı
olguyu görürüz. Türkiye’ye Masonluk ilk olarak liman kenti olan Selanik’ten girmiştir. İkinci
olarak da, yine komprador unsurların yoğunlaştığı İzmir’den yayılmıştır. Zamanla
padişahların bile Masonlaştırıldığı bir olgudur.
Masonluğun Yahudi ve Hıristiyan olmayan dünyaya da yayılması ve bir dünya
gerçekliği haline gelmesi kapitalizm ve sömürgecilikle başlatılabilir.
ABD devleti de zaten başından itibaren masonik ve Siyonist amaçlar temelinde
kurulmuştur. ABD Başkanlarının hemen hepsi masondur. ABD dolarının üzerinde Masonluk
simgeleri vardır. Bu simgelerin anlamlarını daha önceki çalışmalarımda açıklamıştım.
O zaman emperyalizmin elitlerinin ve işbirlikçilerinin örgütlenmesini şöyle
özetleyebiliriz: Masonluk temel örgüttür. En eski ve ilk örgüttür. Masonüstü örgütler
piramidin tepesine doğru daralarak gider, elitleri bünyesinde toplar. Gizlidir. Masonaltı
örgütler, ki bunlar Lions, Rotary, Diners gibi yüzlerce toplulukla ve sivil toplum örgütüyle
örneklendirilebilir, hiyerarşinin daha alt katmanındadır ve tabana yayılır.
Masonluk üste ve alta yayılırken bir piramit ya da aysberg yapısı oluşur. Ancak bu
aysbergi tersine dönmüş bir aysberg gibi nitelendirmeliyiz. En gizli ve sivri kesimi suyun
altında, daha çok insanın üye olduğu taban örgütlenmeleri ise suyun üstündedir.
CFR’nin arkasındaki Yuvarlak Masa (Round Table)
“Küresel Çete”nin üzerindeki sis perdesini kaldırmak için yine Anglosakson
dünyasından yola çıkmak gerekir. 1921’de kurulmuş olan The Council On Foreign Relations
(CFR) yani Dış İlişkiler Konseyi’nin “Küresel Çete”nin esas karar mekanizmalarından biri
olduğu sıkça söylenmektedir.
Peki CFR’ı kuran ve bundan önce aktif olan güç ve örgüt nedir?
Daha 1800’lü yıllarda Cecil Rhodes tarafından kurulan Round Table, yani Yuvarlak
Masa’nın amacı İngilizce konuşan tüm ülkeleri ve toplulukları tek bir yönetimin çatısı altında
toplamaktır.1 Buradaki temel amaç Anglosakson egemenliğini tüm dünyaya yaymaktır. Cecil
Rhodes aslında bir İngiliz sömürgecidir. Ancak Anglosakson hegemonyasının devamında
ABD’nin rolünü öngörmüştür.
CFR’dan 100 yılı aşkın bir süre önce kurulmuş olan ABD’deki The Bussiness Round
Table yani İş Yuvarlak Masası denilen yapılanma CFR’ın da arkasındaki güç olarak
belirmektedir.
Zaten Yuvarlak Masa’nın kurduğu CFR, Britanya’da faaliyet yürüten ve kendi öncülü
olan Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü RIIA’nın (The Royal Institute of International
Affairs) koşut, ikiz örgütüdür.
Yuvarlak Masa’nın bugünkü unsurlarına bakarsak Boeing, Procter and Gambler,
Caterpillar, Chrysler, General Motors, TRW gibi endüstri tekellerini görebiliriz.
Yuvarlak Masa (Round Table)
(ABD+Avrupa Elİtlerİ):
(C: CFR üyesi, B: Bilderberg üyesi, T: Trilateral Komisyon üyesi)
Abramowitz, Morton (C) ABD Büyükelçisi
Abs, Herman (B) Küresel liderlik
Agnelli, Giovanni (B) Küresel liderlik
Akers, John F. (C) Şirket yöneticisi
Albright, Madeleine (C) ABD Büyükelçisi
Allaire, Paul A. (B, T) Şirket yöneticisi
Allen, Robert E. (C) Şirket yöneticisi
Altman, Roger (C) Finansal kurum
Anderson, Harlod (C) Medya yönetimi
Andreas, Dwayne O. (B) Finansal kurum
Araskog, Rand V. (T, C) Şirket yöneticisi
Armacost, Michael H. (C) ABD Büyükelçisi
Armstrong, C. Michael (C) Şirket yöneticisi
Armstrong, Anne L. (T) Finansal kurum
Ashdown, Paddy (B) Küresel liderlik
Aspin, Les (C) Savunma Bakanı
Atwood, Brian (C) Devlet Bakanlığı
Axworthy, Lloyd (B) Küresel liderlik
Babbitt, Bruce (C) Hükümet bürosu
Baker, William (B) Küresel liderlik
Ball, George (B) Devlet Bakanlığı
Balsemao, Francisco Pinto (B) Küresel liderlik
Bamevik, Percy (B) Küresel liderlik
Bartley, Robert L. (B, T, C) Medya yönetimi
Bartley, Robert (T, C) Finansal kurum
Beatrix, Queen (B) Küresel liderlik
Becu, Omer (B) Küresel liderlik
Bennett, Jack (B) Şirket yöneticisi
Bentsen, Lloyd (B, C) Maliye Bakanı
Berger, Samuel R. (C) Ulusal Güvenlik Danışmanı
Berman, Howard L. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Bemhard, Prince (B) Küresel liderlik
Bertram, Christoph (B) Küresel liderlik
Bestani, Robert M. (C) Finansal kurum
Beyazit, Selahattin (B) Küresel liderlik
Billington, James H. (C) Kongre Kütüphanesi
Black, Conrad (B) Küresel liderlik
Black, Eugene (B) Küresel liderlik
Black, Shirley Temple (C, T) ABD Büyükelçisi
Bloch, Julia Chang (C) ABD Büyükelçisi
Blumenthal, W. Michael (C) Şirket yöneticisi
Bolten, Joshua (C) Danışman
Boran, David L. (C) ABD Kongresi, Senato
Borchgrave, de Arnaud (C) Medya yönetimi
Bowen, William G. (C) Medya yönetimi
Boyd, Lt. General Charles T. (C) ABD Ordusu
Braddock, Richard S. (C) Finansal kurum
Brademas, John (T, C) Şirket yöneticisi
Bradley, William (C) ABD Kongresi, Senato
Branscom, Louis M. ıC Şirket yöneticisi
Branscomb, Lewis M. (C) Teknoloji Geliştirme Bürosu
Breyer, Steven G. (C) Başhakim, ABD Temyiz Mahkemesi
Brimmer, Andrew F. (C) Finansal kurum
Brinkly, David (C) Medya yönetimi
Brokaw, Tom (C) Medya yönetimi
Bromley, D. AlIen (C) Ulusal Bilim Kurumu
Brzezinski, Zbigniew (T) Eğitim kurumu
Buckley, William F. (B, C) Medya yönetimi
Bucy, J. Fred (T) Şirket yöneticisi
Bundy, William P. (B) Medya yönetimi
Burke, James E. (T) Şirket yöneticisi
Burt, Richard (C) Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Ajansı
Bush, George (T, C) Küresel liderlik
Butler, Lt. General George L. (C) ABD Ordusu
Butler, Wİllard C. (C) Şirket yöneticisi
Califano, Joseph A. (C) Şirket yöneticisi
Callaghan, Lord (B) Küresel liderlik
Callander, Robert J. (C) Finansal kurum
Calloway, D. Wayne (T) Şirket yöneticisi
Carlucci, Frank C. (C) Şirket yöneticisi
Carras, Costa (B) Küresel liderlik
Carrington, Lord Peter (B) Küresel liderlik
Carier, Hodding (C) Medya yönetimi
Catto, Henry E. (C) ABD Büyükelçisi
Chafee, John H. (T, C) ABD Kongresi, Senato
Chain, General John T. (C) ABD Ordusu
Chancellor, John (C) Medya yönetimi
Charles, Prince (B) Küresel liderlik
Chretien, Jean (B) Küresel liderlik
Christopher, Warren (C) Devlet Bakanlığı
Cisneros, Henry (C) Konut ve Kentsel Gelişme
Clinton, William (B, T, C) Başkan
Cohen, William S. (T, C) ABD Kongresi, Senato
Coleman, John (B, C) Küresel liderlik
Connor, John (C) Medya yönetimi
Cook, Donaıd, C. (B, C) Medya yönetimi
Cook, Frances (C) ABD Büyükelçisi
Cooney, Joan Ganz (C) Finansal kurum
Cooper, Richard N. (C) Finansal kurum
Corrigan, E. Gerald (C) Finansal kurum
Cross, Sam Y. (C) Finansal kurum
Crowe, Admiral William J. (C) ABD Ordusu
Crystal, Lester (T, C) Medya yönetimi
Cutler, W. Bowman (C) Ulusal Ekonomik Konsey
Dam, Kenneth W. (B) Küresel liderlik
Daustresme, David (B) Ünlü Bilderbergerlerden
Davidson, Ralph (C) Medya yönetimi
Davignon, Etienne (B) Küresel liderlik
Davis, Lynn E. (T) Şirket yöneticisi
Dulles, Allen (B) Küresel liderlik
Dulles, John Foster (B) Küresel liderlik
deLacharr, Marc Lardreit d (B) Küresel liderlik,
dePury, David (B) Küresel liderlik
DeCrane., Alfred C. (C) Şirket yöneticisi
Deutch, John M. (C) Finansal kurum
Djerejian, Edward P. (C) ABD Büyükelçisi
Dodd, Christopher J. (C) ABD Kongresi, Senato
Duncan, Charles W. (C) Finansal kurum
Eaton, Frederik (B) Küresel liderlik
Edson, Gary R. (C) Danışman
Elliot, Theodore L. (B) Eğitim kurumu
Ellsworth, Robert F. (C) Küresel liderlik
Erburu, Robert F. (C) Finansal kurum
Espy, Mike (B) Tarım Bakanı
Fanfani, Amitore (B) Küresel liderlik
Faure, Maurice (B, T) Küresel liderlik
Feinstein, Dianne (T) ABD Kongresi, Senato
Fessenden, Hart (C) Finansal kurum
Finney, Pan) (B) Küresel liderlik
Flood, Al (B) Küresel liderlik
Foley, Thomas S. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Forrestal, Robert P. (C) Finansal kurum
Friedman, Stephen (B, T) Finansal kurum
Friedman, Thomas L. (B, T, C) Medya yönetimi
Furlaud, Richard M. (C) Şirket yöneticisi
Gaitskell, Hugh (B) Küresel liderlik
Gejdenson, Sam (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Gelb, Richard L. (C) Finansal kurum
Gergen, David (T) Medya yönetimi
Gerstner, Louise V. C, (B, T) Şirket yöneticisi
Geyer, Georgie Anne (C) Medya yönetimi
Gibbons, John H. (C) Teknoloji Geliştirme Bürosu
Gilpatric, Eosweıı (C) Medya yönetimi
Ginsburg, Ruth B. (C) ABD Temyiz Mahkemesi
Glauber, Robert R. (C) Hazine Başkanlığı
Goldberger, Marvin L. (C) Şirket yöneticisi
Golzueta, Roberto C. (C) Şirket yöneticisi
Goodpastor, General (C) ABD Ordusu
Gore, Albert (C) İkinci Başkan
Gorman, Joseph T. (T) Şirket yöneticisi
Gotlieb, Allan (B) Küresel liderlik
Graham, Bob (C) ABD Kongresi, Senato
Graham, Katherine (B, T, C) Medya yönetimi
Graham, Thomas (C) Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Aj.
Graham, William R. (C) Ulusal Bilim ve Teknoloji Kurumu
Greenspan, Alan (T, C) Finansal kurum
Griffin, Anthony G. S. (B) Küresel liderlik
Gringrinch, Newton L. (C) Temsilciler Meclisi
Grove, Brandon H. (C) Devlet Bakanlığı
Grune, George V. (C) Medya yönetimi
Grunwald, Henry Anatole (B, C) Medya yönetimi
Grunwald, Henry (C) Medya yönetimi
Gubbins, Sir Colin (B) Küresel liderlik
Halberstadt, Victor (B) Küresel liderlik
Hamilton, Lee H. (T) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Hannah H. (C) Şirket yöneticisi
Harris, Mike (B) Küresel liderlik
Harsch, Joseph (B) Küresel liderlik
Hauge, Gabriel (B) Küresel liderlik
Heard, Alexander (C) Medya yönetimi
Heath, Sir Edward (B) Küresel liderlik
Heinz, Henry (B) Küresel liderlik
Herter, Christian A. (B) Küresel liderlik
Hill, J. French (C) Finansal kurum
Holderman, James B. (C) Ulusal Bilim ve Teknoloji Kurumu
Holmes, H. Allen (C) Devlet Bakanlığı
Home, Lord (B) Küresel liderlik
Horelick, Arnold (B) Şirket yöneticisi
Hosmer, Korg. Bradley C. (C) ABD Ordusu
Hottelet, Richard (C) Medya yönetimi
Houghton, Amory (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Houghton, James (T, C) Medya yönetimi
House, Karen E. (C) Finansal kurum
Hunter, Robert E. (B) ABD’nin NATO Temsilcisi
Hunter-Gault, C. (C) Medya yönetimi
Iloniemi, Jaakko (B) Küresel liderlik
Inman, Bobby R. (T, C) Merkez Bankası
Ismay, Lord (B) Küresel liderlik
Jackson, C. D. (B) Küresel liderlik
Jacobsson, Per (B) Küresel liderlik
Jankowitsch, Peter (B) Küresel liderlik
Jecker, Robert (B) Küresel liderlik
Jennings, Peter (B, C) Medya yönetimi
Jonson, Joseph (B) Küresel liderlik
Johnson, Nancy Lee (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Johnson, W. Thomas (C) Medya yönetimi
Jones, David C. (C) Medya yönetimi
Jordan, Vernon E. (T, C) Finansal kurum
Kalb, Marvin (C) Medya yönetimi
Kann, Peter Robert (B) Finansal kurum
Katzencach, N. (C) Medya yönetimi
Kearns, David (B) Şirket yöneticisi
Kelly, John H. (C) Devlet Bakanlığı
Kendall, Donald M. (T, C) Şirket yöneticisi
Keough, Donald R. (T) Şirket yöneticisi
Ketelsen, James L. (C) Şirket yöneticisi
Kintner, William R. (C) ABD Barış Enstitütüsü
Kirkpatrick, Jeane (T, C) ABD Büyükelçisi
Kissinger, Henry A. C, (B, T) Küresel liderlik
Knight, Andrew (B) Küresel liderlik
Knight, Robert H. (C) Finansal kurum
Kohnstamm, Max (B) Küresel liderlik
Kopper, Hilmar (B) Küresel liderlik
Korteweg, Pieter (B) Küresel liderlik
Kreps, Juanita M. (C) Şirket yöneticisi
Kristol, William (B) Medya yönetimi
Krogh, Peter F. (B, T) Eğitim Kurumu
Laderberg, Joshua (C) Teknoloji Geliştirme Bürosu
Lake, Anthony (C) Ulusal Güvenlik Danışmanı
Lawson, Eugene K. (C) Finansal kurum
Leach, Jim (T) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Lebrecque, Thomas G. (T, C) Finansal kurum
Lehrer, Jim (C) Medya yönetimi
Lemnitzer, Gen. Lyman (B) Küresel liderlik
Levine, Irving R. (C) Medya yönetimi
Lewis, Flora (T) Medya yönetimi
Lewis, John (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Lewis, Samuel W. (C) ABD Barış Enstitütüsü
Lieberman, Joseph i. (C) ABD Kongresi, Senato
Linowitz, Sol (T, C) Medya yönetimi
Little, David (C) ABD Barış Enstitütüsü
Lord, Winston (T, C) Devlet Bakanlığı
Lovett, Robert (B) Küresel liderlik
MacDonald, Donald S. (B) Küresel liderlik
Macomber, John D. (C) Finansal kurum
Magowan, Peter A. (C) Şirket yöneticisi
Mann, Michael D. (C) Finansal kurum
Martin, Paul (B) Küresel liderlik
Mathias, Charles M. (B) ABD Kongresi, Senato
Matsui, Robert T. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Maudling, Reginald (B) Küresel liderlik
Maynes, Charles W. (B) Medya yönetimi
McCloy, John L. (B) Küresel liderlik
McColough, Charles Peter (C) Şirket yöneticisi
McCurdy, Dave K. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
McHenry, Donald F. (C) Şirket yöneticisi
McKeogh, Darcy (B, T) Küresel liderlik
McKinley, John K. (C) Şirket yöneticisi
McNamara, Robert S. (C) Finansal kurum
McNeil, Robert (C) Medya yönetimi
McPeak, Gen. Merrill A. (C) ABD Ordusu
Mettler, Ruben F. (C) Şirket yöneticisi
Mitchell, George J. (C) ABD Kongresi, Senato
Mollet, Guy (B) Küresel liderlik
Monti, Mario (B) Küresel liderlik
Moore, John Norton (C) ABD Barış Enstitütüsü
Moore, Jonathan (C) Devlet Bakanlığı
Moose, George E. (C) ABD Büyükelçisi
Moyers, Bill (B, C) Medya yönetimi
Mulford, David C. (C) Finansal kurum
Muller, Charles W. (B) Küresel liderlik
Muller, Steven (C) Finansal kurum
Murphy, Thomas S. (C) Medya yönetimi
Murray, AlIen E. (T, C) Şirket yöneticisi
Negroponts, John D. (C) ABD Büyükelçisi
Ney, Edward N. (C) ABD Büyükelçisi
Niehuss, John M. (C) Maliye Bakanı
Norman, William S. (C) Şirket yöneticisi
Norton, Eleanor Holmes (C) Temsilciler Meclisi
Nunn, Sam (B) ABD Kongresi, Senato
Nye, Joseph S. (B) Ulusal İstihbarat Konseyi
O’Connor, Sandra Day (C) 2. Yüksek Adalet Mahkemesi
Oakley, Robert B. (C) ABD Büyükelçisi
Opel, John R. (C) Merkez Bankası
Oxman, Stephen A. (C) Devlet Bakanlığı
Pell, Clalborne (C) ABD Kongresi, Senato
Perkins, Edward (C) Devlet Bakanlığı
Perle, Richard (C) Küresel liderlik
Peterson, Peter G. (C) Küresel liderlik
Petri, Thomas E. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Phillipines, Nicholas (C) ABD Büyükelçisi
Phillips, Christopher H. (C) ABD Büyükelçisi
Pickering, Thomas R. (B, C) ABD Büyükelçisi
Pipinelis, Panayotis (B) Küresel liderlik
Popoff, Frank Peter (C) Şirket yöneticisi
Posner, Michael (C) Medya yönetimi
Powell, General Colin L. (C) ABD Ordusu
Pratt, Edmund T. (C) Şirket yöneticisi
Pressler, Larry (C) ABD Kongresi, Senato
Price, Daniel M. (C) Dep. Gen. Counsel
Rangei, Charles B. (T) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Rather, Dan (C) Medya yönetimi
Raymond, Lee R. (T, C) Şirket yöneticisi
Reed, John S. (C) Finansal kurum
Reed, Joseph Verner (C) Devlet Bakanlığı
Reid, Robert (B) Şirket yöneticisi
Retinger, Dr. Joseph H. (B) Küresel liderlik
Rhodes, Frank H. T. (C) Ulusal Bilim Kurumu
Richardson, Frank H. (C) Şirket yöneticisi
Richardson, John (C) ABD Barış Enstitütüsü
Ridgeway, Rozanne L. (C) Şirket yöneticisi
Rivlin, AJice (C) Yönetim ve Bütçe Bürosu
Robb, Charles S. (T, C) ABD Kongresi, Senato
Robinson, James D. (C) Finansal kurum
Robinson, Leonard H. (C) Finansal kurum
Rockefeller, John D. (B, T, C) Finansal kurum
Rodriguez, Rita M. (C) Finansal kurum
Rogers, Ted (B) Küresel liderlik
Roll, Lord (B) Küresel liderlik
Romero-Barcelo, Carlos A. (C) Temsilciler Meclisi
Roosa, Robert V. (C) Finansal kurum
Rosenthal, A. M. (C) Medya yönetimi
Ross, Dennis B. (C) Devlet Bakanlığı
Ross, Michael (B) Küresel liderlik
Rostow, Elspeth Davies (C) ABD Barış Enstitütüsü
Roth, William (T, C) ABD Kongresi, Senato
Rudman, Warren B. (C) ABD Kongresi, Senato
Ruggiero, Renato (B) Küresel liderlik
Rusk, Dean (B) Küresel liderlik
Sawyer, Diane (C) Medya yönetimi
Scalapino, Robert A. (B) Eğitim Kurumu
Scall, John (C) Medya yönetimi
Schacht, Henry (T, C) Medya yönetimi
Scheel, Walter (B) Küresel liderlik
Schneider, William (C) Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Aj.
Schorr, Daniel (C) Medya yönetimi
Schroeder, Patricia (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Scranton, William (T, C) Medya yönetimi
Shalala, Donna (T, C) Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,
Sharp, Mitchell (B, C) Küresel liderlik
Shipley, Walter V. (C) Finansal kurum
Shultz, George (T) Eğitim Kurumu
Silberman, Laurence H. (C) ABD Temyiz Mahkemesi
Sisco, Joseph J. (C) Şirket yöneticisi
Smith, David (C) Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Aj.
Smith, Peter (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Smith, General Walter Bedell (B) Küresel liderlik
Snow, Olympia J. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Soderberg, Nancy (C) Ulusal Güvenlik Konseyi
Sofaer, Abraharn David (C) Devlet Bakanlığı
Sol om on, Anthony M. (T, C) Merkez Bankası
Sophia, Queen (B) Küresel liderlik
Soros, Andrew (B) Küresel liderlik
Sovern, Michael I. (C) Şirket yöneticisi
Sowcroft, Brent (B) Başkan’ın Ulusal Güvenlik Asistanı
Spaak, Paul-Henry (B) Küresel liderlik
Spain, James W. (C) ABD Büyükelçisi
Spero, Joan Edelman (T) Finansal kurum
Spratt, John M. (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Stanford, Charles S. (C) Finansal kurum
Stanton, Frank (C) Medya yönetimi
Steinberg, James B. (B) Devlet Bakanlığı
Stephanopoulos, George (C) Beyaz Ev Basın Sekreteri
Stewart, Ruth Ann (C) Kongre Kütüphanesi
Stokes, Louis (C) ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi
Stone, Michael P. W. (C) ABD Ordusu
Strauss, Franz-Iosef (B) Küresel liderlik
Strock, James M. (C) Çevre Koruma Ajansı Sekreteri
Sulzberger, C. L. (B) Küresel liderlik
Sulheıland, Pelet D. (B) Küresel liderlik
Sulheıland, Pelet (B) Küresel liderlik
Swinton, Stanley (C) Medya yönetimi
Talbot, Strobe (T) Medya yönetimi
Tamoff, Peter (T, C) Devlet Bakanlığı
Terkelsen, T. M. (B) Küresel liderlik
Thomas, Frank1in A. (C) Şirket yönetimi
Thompson, W. Scotte (C) ABD Barış Enstitütüsü
Thornburg, Dick (C) Birleşmiş Genel Sekreteri Asistanı
Tisch, Laurence A. (C) Medya yönetimi
Tobias, Randaıı L. (C) Şirket yöneticisi
Todman, Terence A. (C) ABD Büyükelçisi
Trewhitt, Henry (C) Medya yönetimi
Truman, Edwin M. (C) Finansal kurum
Tyson, Laura (C) Chmn, Ekonomik Danışmanlar Konseyi
Urquijo, Jamie Carvajal (B) Küresel liderlik
van der Beugul, Emst H. (B) Küresel liderlik
Vance, Cyrus R. (C) Finansal kurum,
Volcker, Paul (T) Küresel liderlik
Wolff (B) Küresel liderlik
Vuono, General Carl E. (C) ABD Ordusu
Walters, Barbara (C) Medya yönetimi
Warner, Rawleigh (C) Şirket yöneticisi
Watson, Alexander F. (C) Devlet Bakanlığı
Watson, Thomas (C) Medya yönetimi
Wattenberg, Ben J. (C) Medya yönetimi
Weiss, Admiral Seymoure (C) ABD Ordusu
Welch, John F. (C) Medya yönetimi
Wendt, Henry (T) Şirket yöneticisi
Westmoreland, General (C) ABD Ordusu
Wharton, Clifton R. (C) Şirket yöneticisi
Whitehead, Rozanne C. (B) Küresel liderlik
Whitman, Marina V. N. (T, C) Şirket yöneticisi
Will, George (T, C) Medya yönetimi
Williams, Lynn R. (B) Küresel liderlik
Williams, Joseph H. (C) Finansal kurum
Wilson, Donaıd M. (C) Medya yönetimi
Wilson, Red (B) Küresel liderlik
Wirth, Timothy E. (C) Devlet Bakanlığı
Wisner, Frank G. (B, C) ABD Ordusu / Büyükelçi
Wohlstetter, Albert J. (B, C) Medya yönetimi
Wolfensohn, James D. (B) Küresel liderlik
Wolfowitz, Paul D. (B, C) Küresel liderlik
Wood, Richard D. (C) Finansal kurum
Woolsey, James (C) CIA Eski Başkanı,
Wyman, Thomas H. (C) Şirket yöneticisi
Yost, Casimir A. BT Eğitim Kurumu
Zimmerman, Warren (C) ABD Büyükelçisi
Zuckerman, Morümer B. (B, C) Medya yönetimi
Skulls&Bones (Kurukafa ve Kemikler) Örgütü
19. yy’da ABD’de kurulan ve Yuvarlak Masa’yla birlikte ABD yönetiminde ön plana
çıkan bir başka örgüt ise Skulls&Bones yani Kurukafa ve Kemikler örgütüdür.
Skulls&Bones örgütünün arkasında Almanya Bavyera’da kurulmuş olan son derece
gizli bir Mason Örgütü olan Illuminati vardır. Illuminati’yi kuran Adam Weishaupt’ın felsefi
dayanakları Satanizm, Yahudi mistizmi ve İslam sufizmidir. 1776’da kurulan Illuminati kısa
sürede Avrupa’dan ABD’ye yayılır. İktidarını sağlamlaştırmayı düşünen ve kendisi de bir
mason olan George Washington çıkış yeri olan Almanya’da yasaklanan bu örgütün ABD’de
gelişmesine göz yumar.2
1832’de ise Yale Üniversitesi’nde Illuminati örgütüne üye ilk ABD vatandaşlarından
olan Alphonso Taft ve William Huntington Russell, Skulls&Bones Society’yi kurar.
Skulls&Bones doğrudan Almanya’daki
Illuminati Locası’na bağlıdır. Zaten
Skulls&Bones’un simgesi 322 sayısıdır. Buradaki ilk iki rakam olan 32 topluluğun kuruluş
yılı olan 1832’yi, son 2 sayısı ise topluluğun İlluminati’nin 2 numaralı locası olduğunu
sembolize etmektedir.
Bu topluluk, Yale öğrencileri arasından her sene yalnızca 15 kişiyi aralarına alır. Bu 15
kişi, ileride mutlaka ABD’de çok önemli bir mevkiye gelir. Ya finans sisteminin, ya siyasetin,
ya da istihbaratın tepesine oturur. Topluluk üyeleri ömür boyu birbirini destekler ve kollar.
Ancak topluluğa üyelik için sonsuz sadakat ve gizlilik şarttır. Hâlen topluluğun çoğu üyesi
tanınmamaktadır.
Ancak topluluğa 150 yılı aşkın süredir üyeliği devam eden bazı ünlü aileler vardır.
Bunlar: Whitney, Perkins, Stimson, Tafat, Wadsworth, Gilman, Payne, Davidson, Pillsbury,
Sloane, Weyerhaeuser, Harriman, Rockefeller, Lord, Brown, Bundy, Bush ve Phelps
aileleridir.3
“Küresel Çete”nin hizmetindeki tarikatlar
Aslında ABD’deki yapılanmaya baktığımız vakit diğer ülkelerde olduğu gibi üç türlü
örgütlenme olduğunu görüyoruz.
Birincisi, her devlette olduğu gibi legal görünümlü örgütler; ikincisi, gizli faaliyet
yürütmesine karşın yine legal görünmeye dikkat eden örgütlenmeler; üçüncüsü de tamamen
gizli olan yapılanmalardır.
Bunların dışında “Küresel Çete”nin emperyalist emellerine hizmet etmek amacına
yönelik sayısız tarikatlar finansal açıdan besleniyor ve istihbarat örgütlerince kullanılıyor. Bu
tarikatların her zaman Amerikan kaynaklı olmasına gerek yok.
Örneğin Moon tarikatı CIA’nın kurduğu, Kore’den çıkan ama aslen Amerikan kaynaklı
bir tarikattır. Ama Türkiye’nin başbakanı ve siyasileri ABD’ye gittiklerinde bu tarikatın
liderleriyle görüşür.
Başbakan Tayyip Erdoğan ABD’ye gittiğinde, ABD’li Nakşilerin lideri Nakşibendi
Şeyhi Muhammed Kabbani karşılıyor kendisini. İkisinin yanında da ABD’nin Türkiye
Büyükelçisi Edelman var. Bir arada toplantı yapıyorlar.4 Muhammed Kabbani, Kıbrıs’taki
Nakşibendi Şeyhi Şeyh Nâzım Kıbrısî’nin müridi. Kıbrısî’nin ise İngiliz istihbaratının adamı
olduğuna yönelik ciddi bilgiler var. “Küresel Çete” kendi ağını İslami tarikatlar içinde bile
kurmaktadır.
Diğer yandan Moon tarikatının savunuculuğunu yapan, Fethullah Gülen ABD’de
barınıp, tarikat örgütlenmesini oradan yönetiyor. Fethullah Gülen üzerinde ileride daha derin
bir değerlendirme yapacağız.
Bunlar gibi dünyanın her ülkesinde tarikatlar ABD’de yuvalanmış vaziyette ve
Amerikan gizili servisleri tarafından destekleniyorlar. Ne şartla? Kapitalizme emperyalizme
hizmet etmek şartıyla. Bu yapı dünya halklarının aleyhinde işliyorsa, bu yapıya hizmet etmek
cinayettir, hainliktir. Çünkü bir yabancı ülkenin, dünyayı soymayı hedeflemiş bir ülkenin
amacına hizmet etmek demektir.
Buzdağının Görünen Yüzü
Bahsettiğimiz bu örgütlenmeler, ABD derin devleti yapılanmasının yapıtaşlarıdır. Şöyle
söyleyebiliriz ki; bunları parça parça bir araya getirdiğimiz vakit ABD karar mekanizması
ortaya çıkmış olur. Bu örgütlerde yer alan seçkin kişiler karar mekanizmasını oluşturur.
Kararlar bunlar tarafından alınır. Tüm bu gizli örgütlerden ve istihbarat teşkilatlarından gelen
öneriler, çekirdek kadro dediğimiz bir merkeze gelir. Son sözü onlar söyler. Çekirdek kadro
15-20 kişiden fazla değildir.
Bu kadroya dahil olmak için tek koşul şudur: Bilderberg üyesi, Trilateral Komisyonu
üyesi, bir de aynı zamanda CFR üyesi olmaktır.
Bu çekirdek kadroya yan örgütler ve istihbarat örgütleri hizmet ediyor. CFR, Bilderberg
veya Trilateral Komisyon’un aldığı tüm kararlar genellikle tasarı halindeki kararlardır. O
öneriler toplanır karar merkezine gelir. Karar merkezinin aldığı mutlak karar, savaş kararı,
işgal kararı, savaşı durdurma kararı ve bunlar gibi... Bu karar alındıktan sonra görünürdeki
ABD devleti bunu uygulamakla yükümlüdür.
Özet olarak şunu söyleyebiliriz, eğer çekirdek ka ro içinde değilse, ki çekirdek kadro
içerisinde olan ABD Başkanı benim bildiğim kadarıyla hemen hemen yoktur, bu kararları
uygulamak zorunda olan Başkan kukladan başka birşey değildir.
Buna tek bir istisna verilebilir: Bill Clinton. Hem Bilderberg’e, hem Trilateral
Komisyon’a, hem de CFR’ye üye olan tek Başkandır.
Küresel seçkinler arasındaki hiyerarşiyi anlayabilmek için önde gelen üç örgüte
üyeliklerine bakmak gerekir. CFR, Bilderberg ve Trilateral’in her üçüne birden üye olanı üç
yıldızlı, ikisine üye olanı iki yıldızlı, tekine üye olanı tek yıldızlı şeklinde değerlendirebiliriz.
Bir de tabii farklı Mason Locaları, Rotary, Lions vs. gibi kuruluşlara üyelik varsa bunlar ek
puan kazandıracaktır.
Bunların yanı sıra, Skulls&Bones benzeri tamamen gizli topluluklara üyelikler vardır.
Bu topluluklara ve her birinin işlevine ileride tekrar değineceğiz.
Sonuçta şöyle bir şema çıkıyor karşımıza: Bir uygulayıcı işlevini üstlenen legal
kuruluşlar, bir de gizli çalışmakla birlikte legal görünüşte olan kuruluşlar -ki kamuoyu da son
dönemde bunları tartışmaya başladı- mevcuttur. Bilderberg, Trilateral Komisyon, CFR
örgütleri gibi bilinen, tanınan; ama aslında faaliyetlerini gizli yürüten, etkinlikleri tam olarak
bilinemeyen kuruluşlardır. Bunlar hakkındaki iddialar aslında çok da yeni değildir.
Bundan yıllar önce bir CIA ajanı olan David Ross tarafından yazılmış olan kitapta bu
mekanizma açık olarak ortaya kondu. ABD’nın bir görünen yüzü vardır, bir de görünmeyen
yüzü. Buna aysberg de denilebilir. Aysberg’in 1/3’ü görünür, 2/3’ü su altındadır. Görünen yüz
dipteki yapılanmadan emir alır. Yani gizli yapılanma idare eder. İşte en dipte de
Skulls&Bones ve Illuminati gibi hem gizli faaliyet yürüten, hem de hiçbir legal kılık
giymeyen örgütler vardır.
Yeni Dünya Düzeni’nin Sezarı Rockefeller
ABD Başkanlarından Franklin Roosevelt, 1933’teki bir yazışmasında “İşin gerçeği şu ki
(bunu sen de ben de biliyoruz), büyük merkezlerdeki bir finans unsuru ta Andrew Jackson’ın
günlerinden bu yana yönetime sahip olmuştur.” demektedir.5 ABD Başkanı, kendisini de
yöneten ABD’deki Gizli Hükümeti bizzat itiraf etmektedir.
Aslında dünyadaki bütün faaliyetleri yöneten ekonomidir. Ekonomiyi yöneten güç de
paradır. Bundan dolayı bütün dünyayı yöneten güç bankalar ve bankerlerdir.
Olaya bu açıdan baktığımız vakit, ikiyüzyıldır dünyayı yöneten iki büyük banker
grubunu tespit ediyoruz. Bu iki grup dünyaya egemen. Diğer gruplar hiyerarşide daha alt
sıralarda.
Amerika’daki grup, Rockefeller gurubudur. Avrupa’daki ise Rothschild ailesidir.
Rakama döküldüğünde, bu iki grubun elde ettiği sermaye birikimi, dünya ekonomisinin çok
büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Çokuluslu şirketleri de bu finans tekelleri finanse
etmekte ve dolayısıyla yönetmektedir. Çokuluslu şirketlerin perde arkasındaki sahipleri bu
finans tekelleridir. Dünya ekonomisinin %50’ye yakını aslında bu iki ismin doğrudan ve
dolaylı kontrolü altındadır: Rockefeller ve Rothschild.
Dolayısıyla ilk önce bankerler vardır. Sonra çokuluslu şirketler. Bankerleri de bu iki aile
temsil eder. Atlantiğin iki yakasındaki birkaç oligarşik aile, bunların liderliğinde dünyayı
yönetmektedir.
Yahudi Rothschild ailesi, aristokrat ve köklü bir hanedandır. Bizzat İsrail devletinin
milli kahramanlarından olan Baron M. A. Rotschild’in 19. yy’da söylediği şu sözler, bu
hanedanın dünyayı nasıl yönettiğini ortaya koymaktadır: “Bana bir ülkenin parasının
kontrolünü verin. Kanunlarını kimin yaptığı umrumda değil.”6
Ordo Ab Chao Yani “Kaostan Düzen Yaratmak”
İlk Rockefeller olan John Davison Rockefeller’in hikayesi ilginçtir. 1850’lerde
Cleveland’da sahte ilaç satarak, dolandırıcılık ve hırsızlık yaparak ilk birikimini sağlıyor.
Sonra bir petrol kuyusunu zaptediyor. Eyaletteki diğer bütün kuyuları sabotaj ve cinayet
yöntemleri dahil her türlü yolla ele geçiriyor. Ve en sonunda ABD’nin ilk büyük tekeli olan
Standard Oil’i kuruyor. Kendisini aşırı bir Hıristiyan dincisi olarak lanse etmekle birlikte
nefret edilen, hırsızlıkla ve zorbalıkla anılan bir isim olarak ünleniyor.
Rockefeller örneği dünyayı yöneten “elitlerin” yönetim tarzını çok iyi sergilemektedir.
Baskı, şiddet, sindirme ve diktatörlük bu elitlerin hepsinin değişmez yöntemidir. Bu ise
Illuminati örgütünün felsefesinde var. Illuminati örgütünün temel felsefesi “Ordo Ab
Chao”dır: Latince “kaostan düzen yaratmak”.
Eğer Illuminati Locası’nın Ordo Ab Chao ilkesini daha önce bilseydim, 1960’larda genç
bir ihtilâlci subay olarak dönen dolapları çok daha iyi görebilir ve ona göre davranabilirdim
diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de gerçekleşen tüm darbelerde, bilhassa 12’li Amerikancı
darbelerde bu ilke uygulanmıştır.
12’li darbelerin öncesinde Ordo Ab Chao ilkesi uygulandı. Önce kaos, terör ve kargaşa
bir merkezden tüm Türkiye’ye yayılmış, tüm ülke felç edilmiş, halk yıldırılmış; daha sonra ise
faşist bir askeri darbeyle Amerikancı “istikrar” sağlanmıştır. Bunun NATO’nun Özel Savaş
metinlerdeki kavramsal ifadesi destabilizasyon (istikrarsızlaştırma) ve stabilizasyondur
(istikrarlaştırmak).
27 Mayıs 1960 ise bir halk ve genç subay hareketi olarak başladı ve başarıya
ABD bu hareketi kontrol edemiyordu. Bundan dolayı Ordo Ab Chao ilkesi 27
gerçekleştikten sonra uygulanmaya başlandı. Yaratılan kargaşa sayesinde 27
yozlaştırıldı, Ordu’nun Kemalist ve devrimci unsurları tasfiye edildi, iktidar
Amerikancı güçlerin ve Adalet Partisi’nin eline geçti.
ulaştı.
Mayıs
Mayıs
tekrar
Bu ilkenin nasıl uygulandığını ayrıntılarıyla inceleceğiz. Ülkelerin nasıl
istikrarsızlaştırıldığı, daha sonra ise kaos, terör ve işgal nasıl teslim alınıp “Küresel Çete”nin
lehine yeniden istikrar kurulduğunu inceleyeceğiz.
Ordo Ab Chao’un Savaşçıları Skulls&Bones
Şu anda tüm dünyada, Amerikan emperyalizminin başlattığı savaş, işgal ve kaos
dalgasını yaşıyoruz. Çünkü “Küresel Çete” için yaşadığımız dönem, yeniden Kaos yaratılması
gereken bir dönemdir.
Yeni Dünya Düzeni (YDD) adı altında tüm dünyanın sömürgeleştirilmesi hedefleniyor.
Bu yeni istikrar ortamı için yeni bir kaos dalgası şart. Bugün yaşadığımız felaketlerin nedeni
de bu.
Aslında YDD hiç de yeni bir düzen değil. Illuminati örgütünün daha 300 yıl önce ortaya
attığı bir slogan bu. “1 ABD doları”nın üstünde Latince Novus Ordo Seclorum yazmaktadır.
Bu, Yeni Dünya Düzeni demektir. Yani bugün tüm dünyaya dayatılan ve uygulanma
aşamasına geçilen küresel düzen, 300 yıldır kurgulanan ve uygulanmaya çalışılan bir
düzendir.
Bu Yeni Dünya Düzeni bugün tabana yayılıyor. Nasıl yayıyorlar? Bütün yasalar,
liberalizm, serbest piyasa ekonomisi vs. söylemleri ile değiştiriliyor. Tüm dünyada bir
değişim yaşanıyor. Bu değişim, aslında ülkelerin ve milletlerin uluslararası emperyalizme
yeniden entegre edilmesi, yeni bir sömürgeci düzenin kurulması anlamına geliyor.
Son yıllarda Yeni Dünya Düzeni’nin uygulanmasında daha önce bahsettiğimiz bir örgüt
Skulls&Bones yani “Kurukafa ve Kemikler” örgütü özellikle ön plana çıktı. Neden? Çünkü
Illuminati’nin savaş ve talan ruhunu esas yansıtan ve savaşmayı kendine görev bilen kolu
Skulls&Bones’tur. Gün onların günü. “Küresel Çete”nin savaşa ihtiyacı var.
Kurukafa ve Kemikler örgütünün amblemine baktığımızda kurukafa ve iki kemik
parçası görüyoruz. Bu aynı zamanda Nazi’lerin amblemidir. Zaten Bavyera kaynaklı
Illuminati örgütünün Almanya’daki koluna Hitler’in de üye olduğu ortaya çıkmıştır.
Skulls&Bones’ın, Yale Üniversitesi kampusünde bugüne kadar örgüt üyeleri dışında
kimsenin girmemiş olduğu bir tapınağı bulunuyor. Bir takım Pagan ritüelleri ve ayinler burada
gerçekleştiriliyor. Tapınağa girer girmez kocaman harflerle “war” yazılı bir duvar karşılıyor
sizi. Bu, savaş demek. Bu sapık örgütün üyelerinin temel felsefesi savaşmak. Illuminati’nin
dünyanın başına sardığı bir bela, savaş manyağı Hitler ise; ikincisi Bush’tur diyebiliriz.
Skulls&Bones şu anda daha önce hiç yaşamadığı büyüklükte bir iktidar yaşıyor.
Amerikan tarihine baktığımız vakit, hiçbir Skulls&Bones iktidarının bu kadar uzun
sürmediğini görüyoruz. Bu 16 yıllık süreçte Clinton dönemi dışında, baba Bush da, oğul Bush
da kafatasçıdır. Yani 12 yıldır kafatasçılar iktidarda.
Kaldı ki, Clinton da kafatasçılara paralel bir başka örgütün üyesidir. Kendisi Yale
mezunu olmadığı için farklı kampüslerde Skulls&Bones’un paralel örgütlenmelerinden biri
olan Rhodes’a üye olmuştur.7 Bilindiği gibi Rhodes, Round Table yani Yuvarlak Masa’yı
kuran isimdir. Bu tür örgütlere örnek olarak Wolf’s Head yani “Kurt Kafası” ve Scroll&Key
sayılabilir.
Sonuçta ABD yönetiminin son 16 yılının 12’sinde Skulls&Bones örgütünün iktidarda
kalmış olduğu ortaya çıkıyor.
Bush da Kerry de Skulls & Bones Üyesi
Bush ailesi üç kuşaktır Skulls&Bones üyesidir. Bu ailenin yükselişi de zaten
Skulls&Bones üyeliğiyle başlar.
Dede Bush, yani Prescott Bush, aslında bir Nazi destekçisi ve işbirlikçisidir. 1930’lar
boyunca Nazilerle çok yakın ticari ilişkiler kurar. Ancak Nazi Almanyası’nın ABD’yle savaşa
girmesi ve yenilmesi üzerine Prescott Bush tüm itibarını ve parasını yitirir. Bunun için
kendisine yardım etmesi için Skulls&Bones topluluğuna başvurur. Skulls&Bones ise
kendisini üyeliğe kabul etmeleri için bir şart ortaya sürer. Apaçi lideri Geranimo’nun mezarını
açıp kemiklerini çalacak ve ayin için Skulls&Bones’un Yale’daki tapınağına getirecektir. Bu
örgütte böyle manyakça ilişkiler vardır. Bush, bu isteği yerine getirir ve mezar hırsızlığı
yapar. Bundan sonra üyeliğe kabul edilir ve yükselmeye başlar. Daha sonra parlamentoya
girer. Ondan sonra oğlu George Bush ve torunu George W. Bush da bu örgüte üye olur. Her
ikisi de ABD Başkanlığına kadar yükselir. Bush ailesi ile Skulls&Bones arasında böyle derin
bir ilişki vardır.
İşin ilginç yanı, son seçimlerde oğul Bush’un rakibi olan Demokrat John Kerry’nin de
Yale mezunu ve Skulls&Bones örgütü üyesi olmasıdır. Eğer Bush değil Kerry seçilseydi,
ABD Başkanı yine bir Skulls&Bones üyesi olacaktı. Yani Skulls&Bones’ın iktidarı
garantilenmişti. ABD’nin elitleri önümüzdeki dönem her halükarda bir savaşçıyı başkan
yapacaktı. Oynanan oyunlar, yapılan tartışmalar, dünyayı uyutan Başkanlık kampanyaları ve
seçimler ise sadece formalite icabıydı.
Skulls&Bones niçin son dönemlerde bu kadar güçlendi? Tekrar başa dönüyoruz. Ordo
Ab Chao ilkesinin uygulanabilmesi için kaos ve savaş dönemini yaşıyoruz. Bu dönem
savaşçıların dönemi. Uygulanan planı şöyle özetleyebiliriz: İlk önce bir ülkede kaos
yaratacaksın, o kaostan sonra o ülkeyi teslim alacaksın ve “Küresel Çete”nin o ülkede istediği
düzen kurulduktan sonra istikrarı sağlayacaksın.
Darbeler bu şekilde yapılıyor. İlk önce toplumlar terörle pasifize ediliyor. Sonradan da
oradan bir plan çıkıyor; ama o plan, emperyalist kapitalizme hizmet ediyor.
Irak’ta da bugün aynı süreç yaşanıyor. Irak’a ABD girdi. Girdi, ama ne olacağı belli
değil. Ortada bir plan yok. Ama olsun. “Benim köpeklerim orda gebersin mühim değil” diyor
Bush. Ama ben buradan yıllar içinde istediğim düzeni çıkarırım. O düzenin şartları oluşana
kadar da kaos ortamı devam edecek.
Dünya Üzerinde Anglosakson Hegemonyası
Skulls&Bones örgütünün savaş misyonunu vurguladıktan sonra Yuvarlak Masa’ya
tekrar dönelim.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Yuvarlak Masa ilk başta ABD’de kurulmuş bir örgüt
olmasına rağmen, temel amacı olarak İngilizce konuşan bütün ülkeleri tek bir yönetim altında
toplak.
Burada şunu vurgulamalıyız. “Dünya’da Amerikan egemenliği var” diyoruz ama bu,
esas olarak Anglosakson egemenliğidir. 19. asırdaki Britanya İmparatorluğu’nun
egemenliğini 20. asırda ABD devraldı. Anglosakson hegemonyasının devam edebilmesi için
bu dönüşüm şarttı. Ancak ABD ile İngiltere arasındaki bağ aynen devam etti.
Zaten Skulls&Bones örgütünün üyelerinin ideolojisine baktığımızda Anglophilia yani
Anglosakson hayranlığının ön plana çıktığını görüyoruz. Bu cenah “asıl üstün ırk ve
medeniyet Anglosaksonlardır” diyor. Son yıllarda bunun teorisini açıkça dillendirmeye
başladılar. Çete’nin ideologlarından, CFR üyesi Huntington’un “medeniyetler çatışması”
teorisi bugün ABD’nin resmi politikası haline gelmiştir. Bu politikaya göre dünyayı
Anglosaksonların yönetmesi ve insanlığa düzen vermesi doğal bir hak ve gereklilik olarak
görülüyor. Çünkü onlara göre demokrasi ve kapitalizmi yaratmış en üstün medeniyet olan
Batı medeniyetinin taşıyıcısı, koruyucusu ve liderleri Anglosaksonlardır. Aslında bu teorideki
Anglosakson kelimesini çıkarıp yerine “Germen” kelimesini koyduğunuzda Nazizm ve Hitler
ideolojisine de ulaşmış olursunuz.
ABD’de CFR, Britanya’da ise RIIA örgütlerinin paralel çalıştığını belirtmiştik. Her iki
topluluğun arkasında ise İskoç Büyük Mason Locası vardır. Irak’taki ABD-İngiliz askeri
birlikteliği “Küresel Çete”nin ideolojisinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Rahmi Koç İçin CFR İstisnası
CFR’nin ve “Küresel Çete”nin Türkiye’de de kolları vardır. Bu Çete’nin Türkiye ayağı
son 5-6 yılda netleşmeye başladı. Türkiye “Küresel Çete” için çok önemli bir ülkedir. Büyük
Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan projeyi ele aldığımızda Türkiye’nin önemi daha çok
ortaya çıkacak.
CFR’nin en önemli özelliği yalnız ve yalnız ABD vatandaşlarını üyeliğe kabul
etmesidir. Bilderberg ve Trilateral Komisyon’dan farkı ve CFR’yi hiyerarşide en tepeye
koyan özelliği budur.
CFR’nin Dünya Çapında Kollarını Oluşturan
Yabancı Danışmanlar
CFR’nin dünya çapında kollarını yabancı danışmanlar olarak nitelendirilen isimler
oluşturur.
CFR’nın YabancI DanIŞmanlar Lİstesİ
Khalid A. Alturki (Suudi Arabistan), TRADCO Başkanı
Mukesh D. Ambani (Hindistan), Reliance Industries Ltd. Bşk.
Franco Bernabè (İtalya), Franco Bernabè Başkanı
Carl Bildt (İsveç), İsveç eski Başbakanı
Kreab, AB Başkanı
Ahmed E. Bishara (Kuveyt), Ulusal Demokratik Har. Gen. Sek.
Conrad M. Black (Büyük Britanya), Argus, Telegraph ve Hollinger Başkanı
John Browne (Büyük Britanya), BP Group CEO’su
Mark C. Chona (Zambia), Sumika Başkan ve CEO’su, Zambia Eski Başkanı’nın
Danışmanı
Gustavo A. Cisneros (Venezuela), Cisneros Group Bşk. ve CEO’su
Abdel Raouf El Reedy (Mısır), Mübarek Halk Kütüphanesi Başkanı, Mısır’ın ABD eski
Büyükelçisi
Niall W. A. Fitzgerald (İrlanda), Reuters’in Başkanı
Alejandro Foxley (Şili), Şili senatörü, Şili eski Finans Bakanı
Jacob A. Frenkel (İsrail), American International Group İkinci Başkanı, Bank of İsrail
Eski Yöneticisi
Mikhail Fridman (Rusya), Alfa Bank Başkanı
Toyoo Gyohten (Japonya), Uluslararası Para İlişkileri Enstitüsü Bşk., Japonya Finans
Bakanlığı eski Müsteşarı
Sergei A. Karaganov (Rusya), Rusya Dışişleri ve Savunma Politikaları Konseyi Bşk.,
Avrupa Enstitüsü Direktörü, Rus Bilimler Akademisi
Kyung-Won Kim (Kore Cumhuriyeti), Başkan
Babagana Kingibe (Nijerya), Afrika Birliği’nin Sudan Özel Temsilcisi, Nijerya Dışişleri
eski Bakanı
Yotaro Kobayashi (Japonya) Fuji Xerox Company Ltd. Başkanı.
Rahmi M. Koç (Türkiye), Koç Holdings AŞ Onursal Başkanı
Otto Lambsdorff (Almanya) Taylor Wessing Ortağı, Almanya eski Ekonomi Bakanı
Luiz Felipe Lampreia (Brezilya), Brezilya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanı,
Brezilya Dışişleri Eski Bakanı
Juan March (İspanya) Juan March Kuruluşu Başkanı
María Rosa Martini (Arjantin) Sosyal Sektör Forumu Kurucusu ve Başkanı, Civitas
İkinci Başkanı
Adam Michnik (Polonya), Gazeta Wyborcza Editörü
Brian Mulroney (Kanada) Ogilvy Renault Üst Ortağı, Kanada eski Başbakanı
Sari Nusseibeh (Filistin Otoritesi) Al Quds Üniv. Rektörü
Sadako Ogata (Japonya), Japonya Uluslararası Uzlaşma Ajansı Başkanı, BM Mülteciler
eski Yüksek Komiseri
Ana Palacio (İspanya), İspanya Dışişleri eski Bakanı
Surin Pitsuwan (Tayland), Tayland Dışişleri eski Bak.
Moeen A. Qureshi (Pakistan), Emerging Markets Partnership AG Başkanı, Pakistan eski
Başbakanı
Michel Rocard (Fransa), Kültür Komitesi Başkanı, Avrupa Parlamentosu eski Başkanı,
Fransa eski Başbakanı
Prannoy Roy (Hindistan), New Delhi Television Ltd. Başkanı
Zalman Shoval (İsrail), Likud Partisi Dış Politika Bürosu Başkanı, İsrail’in ABD eski
Büyükelçisi
Khehla Shubane (Güney Afrika), Politika Çalışmaları Merkezi Direktörü, Simeka
Financial Services Direktörü
Washington Sycip (Filipinler), SGV Group Kurucu Başkanı, Asya İşletme Enstitüsü
Başkanı
Horst Teltschi (Almanya), Almanya Boeing Başkanı, Almanya Ulusal Güvenlik eski
Bakanı
Jacob Wallenberg, (İsveç), Skaninaviska Enskilda Banken Bşk.
Jusuf Wanandi (Endonezya), Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Yönetim
Kurulu Üyesi
Shirley V. T. Brittain Williams (Büyük Britanya), Lordlar Kamarası Üyesi
Yuan Ming (Çin), Pekin Üniv. Uluslararası İlişkiler Enstitüsü
Muhammed Yunus (Bangaldeş), Grameen Bank CEO’su
Ernesto Zedillo Ponce de León (Meksika), Meksika eski Bşk.
Mariclaire Acosta (Meksika), Eski Başkan
(Not: Şirket Başkanı: Şirket Yönetim Kurulu Başkanı)8
Bunlar CFR’ye üye olamaz, ama gerektiğinde CFR’nin ABD’deki merkezinde
verdikleri tebliğleri ve raporlarıyla kuruma hizmet ederler. Şüphesiz yukarıda yazılmayan
daha pek çok devlet adamı, işadamı ve akademisyen de bu liste içindedir. AKP lideri ve
Türkiye Başbakanı Tayyip de, 2004 yılında gerçekleştirdiği en son ABD gezisinde, bu
kadroya dahil olmuştur.
Ancak CFR için çok büyük bir istisna örneği vardır. O da doğrudan CFR’ye üye yapılan
ilk yabancı olan Rahmi Koç’tur. Bu çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir olgudur.
1999 yılında başta bizzat CFR’nin Onursal Başkanı David Rockefeller olmak üzere
CFR yöneticileri toplu halde Türkiye’ye geldiler. Koç Müzesi’nde kendileri için verilen özel
yemekte, David Rockefeller çok önemli bir açıklama yaptı. Rahmi Koç’un kendilerine çok
büyük hizmetleri olduğunu ve artık kendisinin de CFR üyeliğine kabul edildiğini tüm
medyaya duyurdu.
Evet, bir TC vatandaşı olan Rahmi Koç bildiğimiz kadarıyla bir ilki gerçekleştiriyor ve
CFR üyeliğine kabul ediliyor. Bunun iki açıklaması vardır. Rahmi Koç “Küresel Çete”nin
önemli kurallarından birinin çiğnenmesine neden olacak kadar önemsenmiş olabilir. İkinci
olasılık ise ki bu daha olasıdır, Rahmi Koç çift pasaportlu olabilir. Yani kendisi Amerikan
vatandaşıdır. Dolayısıyla ABD çıkarlarını Türkiye dahil tüm dünyada egemen kılmayı
hedefleyen bir örgüte üye olmasında sakınca görülmemiş olabilir. Bir istisnanın söz konusu
olmasındansa Rahmi Koç’un sadık bir Amerikan vatandaşı olması olasılığı daha yüksektir.
Koç aynı zamanda, Rockefeller’in Chase-Manhattan Bankası’nda Yönetim Kurulu
üyesidir. Dolayısıyla Koç-Rockefeller bağı en temelden, ekonomik bağlarla sağlama
alınmıştır.
Türk Devletinin Zirvesi Rockefeller’le Ne Görüştü?
Rockefeller, 1999 Türkiye ziyaretinde çok önemli temaslarda bulundu. İstanbul’dan
Ankara’ya geçti. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakanı Ecevit’in her ikisi de
Rockefeller’le görüştü. Bu görüşmede Türkiye’nin ekonomik ve siyasi potansiyeli tartışıldı.
Koç’un verdiği yemekten sonra tanıdık bir isim daha ortaya çıkıyor: Selahattin Beyazıt.
Selahattin Beyazıt, yalısında Rockefeller ve CFR yöneticileri için özel bir yemek
düzenliyor.11 Selahattin Beyazıt CFR’ye üye olmasa da “Küresel Çete” içerisinde çok önemli
bir yer işgal ediyor. Türkiye’den Bilderberg toplantılarına en çok katılmış olan kişi Selahattin
Beyazıt’tır. Hem de Beyazıt Bilderberg toplantılarına, Türkiye’den katılan diğer kişiler gibi
davetli olarak değil, bizzat düzenleyici olarak katılmıştır. Bu niteliğiyle “Beyazıt
Bilderberg’in Türkiye’nin ilk sorumlusudur” diyebiliriz. Bunun dışında bir başka özelliği
daha var. Kendisi ünlü İskoç Mason Locası’nın Üstad-ı Azam’ıdır.
Nasıl oluyor da bu kadar yükseliyor? Kendisi seçilmiş bir isimdir. İlk önce tahsil
yaptırılıyor. Ondan sonra Mason yapılıyor. Üst dereceye çıkartılıyor. Sonra buraya getiriliyor.
Kendisine İngiliz Leyland firmasının Türkiye temsilciliği veriliyor. Tüm Türkiye’ye özellikle
büyükşehir belediyelerine binlerce otobüs sattırılıyor ve birdenbire zengin ettiriliyor. Sonra da
Galatasaray Kulübü’ne Başkan yapılıyor.
Bu yöntem aynen Süleyman Demirel’e de uygulanmıştır. Yani kendilerine yararlı
olacağını düşündükleri kişiyi birdenbire ekonomik veya siyasi olarak yükselterek toplumda
etkin bir yere getiriyorlar.
1 Mart 2003 Tezkere Krizi ve CFR’nin İkinci Türkiye Seferi
CFR’ın Türkiye’ye ikinci önemli ziyareti hemen 4 yıl sonra, 2003 Haziran’ında
gerçekleşti. Ancak bu ziyaret, bir öncesinden farklı bir nitelik taşımaktaydı. İkinci ziyaret çok
kritik bir tarihten sonra gerçekleşiyordu. ABD Irak işgalinden önce ordusunu Türkiye’ye
sokmak istiyordu. Ancak bunun için gerekli olan tezkere, 1 Mart’ta Meclis’ten geçmeyince
ABD-Türkiye ilişkileri çok büyük bir krize girdi.
AKP Hükümeti tarihimizin en Amerikancı hükümeti olmasına rağmen bu kriz
engellenemeden büyümeye başladı. Bu krizin tam ortasında CFR yöneticileri doğrudan
Ankara’ya bir ziyaret düzenledi. Ancak bu sefer Rockefeller’in kendisi gelmedi.
CFR heyeti, Ankara Palas’ta Türkiye’den Dışişleri Bakanlığı’nın yönetici bürokratları,
devlet adamları, siyasetçiler ve bazı yazarların katıldığı gizli bir toplantı düzenledi. Bu
toplantı Stratejik Araştırmalar Merkezi’yle birlikte düzenlenmişti. Toplantı güya Dünya
Ekonomik Forumu’nda seçilen Türkiye vatandaşı genç küresel liderlerin çağrısıyla
gerçekleşmişti. “Genç Küresel Liderler” isimli yeni kurulan topluluğa ileride tekrar
değineceğiz.
Bu toplantıya katılan ve toplantıdan önce önemli açıklamalar yapan bir isim var: Cüneyt
Zapsu. Hiçbir resmi görevi yok ama AKP kabinesindeki pek çok bakandan daha yetkili
olduğu söyleniyor. Zapsu, Tayyip Erdoğan’ın akıl babası.
Zapsu toplantıya katılırken gazetecilere diyor ki: “Amerika’nın asıl karar vericileriyle
bir araya geliniyor. ‘Kalıcı’ karar vericilerle irtibat kuruluyor... CFR üyeleriyle, sadece
ABD’nin değil, dünyanın ‘kalıcı’ karar vericileriyle irtibat kuruluyor.” Yani Zapsu, hem ABD
derin devlet yapılanmasını itiraf ediyor, hem de bu devletle bağını açığa vuruyor.
Zapsu’nun Gücü Nereden Geliyor?
Burada bir parantez açalım. Bomba Davası kitabımın son baskısının önsözünde açıkça
ortaya koymuştum. AKP’nin iktidara getirilmesi uzun süredir tasarlanmış bir projenin
sonucudur. Bu önsözde “8 ayaklı örümcek adam” diyerek bir kilit şahıstan bahsetmiştim.
Daha Refah Partisi döneminde, Abdullah Gül CFR ile bir kaç kez temas etmişti. Gül’ü
ABD’ye götürüp bu irtibatı sağlayan kişi Zapsu’dur. Bugünkü kabine içerisindeki Abdullah
Gül’ün itibarlı konumu işte bu temaslardan sonra oluşmuştur.
Zapsu çok yönlü bir isimdir. Dedesi Kürt isyancısı Şeyh Sait’in yoldaşı, kız kardeşi ise
Musa Anter’in karısıdır. Zapsu’nun karmaşık ticari ve ABD’ye kadar uzanan siyasi ilişkileri
mevcuttur.
Zapsu, Refah Partisi’nde çengeli önce Gül’e attı. Sonra da, Tayyip Erdoğan-ABD
ilişkisi kuruldu.
Bu isimler ilk önce Refah Partisi’ndeyken teslim oldu. AKP sonra kuruldu. Bu arada
Tayyip Erdoğan da ABD’ye gitti ve CFR ile görüştü.
Erdoğan ABD’ye Başbakan olarak düzenlediği en son ziyaretinde Dünya Yahudi
Komitesi ve CFR’a gitti. Dünya Yahudi Komitesi kendilerine hizmet eden çok özel kimselere
verdiği Davud’un Savaş Boynuzu Cesaret Ödülü’nü Tayyip Erdoğan’a verdi.
Daha sonra Tayyip Erdoğan CFR’nin merkezinde bir tebliğ sundu. Arkasında, CFR’nin
ambleminin olduğu büyük bir perde vardı. Tayyip Erdoğan, bu perdenin huzurunda kabul
edildi.
CFR görüştüğü kişileri teslim alıyor. Aslında orada konuşan adam, ABD derin devletine
hizmet etmeyi kabul ediyor, demektir. Tayyip Erdoğan da bugün buna hizmet ediyor. Bugüne
kadar ABD’ye karşı çıkmadı. Kamuoyu patlama noktasına geldiği zaman ise karşı çıkar gibi
gözüktü. Çünkü ABD’den yönetiliyor. Nitekim Tayyip Erdoğan, o ABD gezisinden döndüğü
gün, Kıbrıs’ta Annan Planı’nın oylanması için ABD’nin dayattığı planı bizzat uygulamaya
koydu. Ve başarılı da oldu.
“Fethullah Gülen’in Küresel Misyonu
AKP ve Tayyip Erdoğan’ın ABD bağlantısını açığa çıkarmak Türkiye’deki Ilımlı
İslamcı ve Amerikancı iktidarı çözümlemek için yeterli değildir. Çünkü bu iktidarın bir diğer
önemli ayağı Fethullah Cemaati’dir. Bu cemaatin de ABD bağlantısını açığa çıkarmak
gerekmektedir.
Daha önceki çalışmalarımda Saidi Nursi’nin görüşlerine kısaca değinmiştim. Saidi
Nursi söylevlerinde, cemaatine içeride Demokrat Parti’yi, dışarıda ise Amerika’yı tutmalarını
öneriyordu. Fethullah Gülen’in Saidi Nursi’nin günümüzdeki devamı olduğunu söyleyebiliriz.
Gülen’in fikirleri, 1980’li yıllardan bu yana Graham Fuller gibi CIA ajanlarının aracılığıyla
Kemalizme karşı oluşturulmağa çalışılan “Ilımlı İslam” düşüncesiyle örtüşmektedir.
ABD gibi Başkanlık Sistemi olsaydı işlerimiz kolaydı. “Filler”le “Eşekler”e tahterevalli
oynatıp demokrasicilik yapabilirdik. Oysa, bizim “Kırat” aslında ölmüş olmasına karşın,
mirasçıları çoğalmıştır... Yeni parti liderleri, tarikat liderlerinin etrafında pervane gibi
dönüyor. Gülen bu durumu iyi değerlendirdi. DSP’den bile destek buldu. Bu arada Fethullah
Gülen’in okulları yedi kıtaya da yayıldı... Söylendiğine göre okullar cemaatin maddi desteği
ile (!) kuruluyor ve çalıştırılıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 700’üncü yılını kutlamaya çalıştığımız bugünlerden çok
önceleri “Osmanlılaştırma” söylemi bazı çevrelerce söylenir olmuştu. Acaba Sevr’i gündeme
getirenler, emperyalizmin daha çok işine gelen Osmanlı modeline uygun bir yapı içinde
kurulacak bir stratejik ortaklıkla, bu bölgede bir taşeron devlet mi kurmak istiyorlardı? PKK
olayının bu süreçte bir işlevi var mıydı? Uydu Kürt Devleti kurulması senaryoları bu sürecin
bir parçası mıydı? Ve de bu devletin kadrolarını Fethullah Gülen okullarında yetiştirilen,
İngilizce bilen, “milliyetçi” ve “muhafazakâr” gençler mi oluşturacaktı?13
Noam Chomsky yapıtında “Osmanlılaştırma” konusuna şöyle değiniyor:
Bazılarının “bölgenin Osmanlılaştırılması” adını verdikleri şey (İsrail açısından) uzun
vadede akla yatkın bir hedef olabilir: Yani güçlü bir merkez (bugün ABD destekli İsrail, yarın
Türkiye) ve büyük bölümüyle, tercihen birbirine hasım olan etnik dini cemaatlere bölünmüş
bir bölgeyle, Osmanlı İmparatorluk sistemine benzer bir yapının ihyası.14
Fethullah Gülen’in ABD’de Nevval Sevindi’yle yaptığı söyleşi Yeni Yüzyıl gazetesinde
bir hafta süreyle yayınlanmıştı. Daha sonra da bir kitaba dönüştürüldü.15 Fethullah Hoca
bazıları gibi “Amerika benim ikinci vatanımdır” demiyor. Çift pasaportlu da değil ama,
Amerika’yı Saidi Nursi gibi çok seviyor... Ve bunu ona Allah söyletiyor:
... Amerika şu andaki konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Bütün
dünyada yapılacak işler buradan idare edilebilir ve hatta denilebilir ki, Amerika ile dostça
geçinmeden, kimseye dünyanın değişik yerlerinde hiçbir iş yaptırmazlar. Şimdi bazı gönüllü
kuruluşlar, dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın değişik yerlerinde okullar açıyorlarsa,
bu itibarla, mesela Amerika ile çatıştığımız sürece bu projenin gerçekleştirilmesi mümkün
olmaz. Amerika, hâlâ bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır. Amerika daha
uzun zaman dünyanın kaderinde çok önemli bir rol oynayacaktır. Bu realite kabul edilmeli...
Amerika düşmanlığı meselesinin bir diğer boyutu da şu: İnsanlara düşman olmak,
ülkelere düşman olmak çok yarar getiren bir şey değildir...
Tarihte gücü elde eden her ülke, dünya hakimiyeti iddiası içine girmiştir. Bu bir
mücadeledir, bir rekabettir, hakimiyet yarışıdır. Aşırı komünist akımlar herhangi bir akli,
mantıki dayanağa dayanmadan Amerika düşmanlığı yapıyorlar. Amerika bize düşmanlık
yapabilir, fakat birlikte yaşadığımız bir dünyanın genel ahengi düşünüldüğünde, bazen
düşmanımızla bile iyi geçinmek mecburiyetinde oluruz, Bu hususta da ehven-i şer (Kötünün
iyisi, yn.), eşedd-i şer (Kötünün kötüsü, yn.) meselesi söz konusudur.
Hoca’nın okullarını kim finanse ediyor acaba?
Fethullah Hoca, bu özgün demeciyle bir anlamda Kral Fahd, Kral Hüseyin kadar,
ABD’ye sadakatını göstermiş, Rahmi Koç’un “boyun eğme” söylemine yeni bir içerik
kazandırmış, cemaatini motive etmiştir. Kuşkusuz ödülünü ve ödününü almıştır. Nitekim
ABD dönüşü, Diyanet İşleri Başkanı’na bile uygulanmayan özel bir protokolla, Papa’yla
görüştürülmüş; bunu İsrail’den üst düzey bir dini liderin Hoca’yı ziyareti izlemiş ve Hoca’nın
“karizması” uluslararası boyuta taşınmıştır.
Biz tarikat liderlerine emperyalistlerce sağlanan bu tür desteklerin ulusal çıkarlarımızla
bağdaşacağına inanmayız. Bu nedenle de fırsat buldukça 1976 yılından beri bu konudaki
görüşlerimizi açıklıyoruz.
İslami bir cemaat liderinin; çoğunluğu Hıristiyan olan, ama Siyonist Masonik bir klik
tarafından yönetilen bir ülkeye bu derece teslim olmasına, ilk önce kendi yandaşları karşı
çıkmalıdır...
“Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra” Ankara DGM Başsavcılığı “söz ve faaliyetlerinin
Anayasal düzeni tehdit etttiği” gerekçesiyle Fethullah Gülen hakkında soruşturma başlattı.16
Konunun MGK gündemine geldiği gazetelerde yazıldı.17 Ve nihayet hakkında soruşturma
açılmış olmasına karşın, Fethullah Gülen ABD’ye kaçmayı başardı...18
“Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” anlayışında olduğu söylenilen Hoca, çok
pahalı bir ülke olan Amerika’da acaba nasıl geçinmektedir?
Fethullah-ABD Bağlantısını Açığa Çıkarmak
Fethullah Gülen ile en son olarak Milliyet gazetesinde tam 3 hafta boyunca süren uzun
bir röportaj yapıldı.19 Fethullah Gülen, bu röportajda, bir kez daha Said-i Nursi hayranlığını
ortaya koyuyor. Kendisinin yandaşları olduğundan bahsediyor. Buna bir isim koymak lâzım.
Kendisi bu ismi koymuyor ama biz buna Fethullah Gülen Cemaati diyoruz.
Röportajda en göze çarpıcı noktalardan biri Atatürk’ten tek kelime bahsedilmemesidir.
Osmanlı hayranlığı gösteriliyor. Mevcut düzeni kabul etmiyor. ABD’nin Ilımlı İslam projesini
destekliyor.
ABD’nin ve Avrupa’nın Türkiye üzerindeki istekleri ne ise bir anlamda tüm bunların
sözcülüğünü yapıyor. Ordu’ya tam anlamıyla cephe almıyor ama dolaylı olarak uyarıyor,
tehdit ediyor.
En önemli nokta ise şudur. ABD’de yaşamın çok ucuz olduğunu, bir adamın ayda 500
dolar ile yaşayabileceğini söylüyor. Ama buna mukabil, orman içerisinde bir villada kalıyor.
Ve bu villanın yeğenine ait olduğunu söylüyor. Fethullah Gülen’in dış bağlantılarını saptamak
için esas incelenecek nokta burasıdır. Yeğeni kimdir? Ne zaman ABD’ye gitmiştir? Ne iş
yapmaktadır? Bu yaşadığı villayı ne zaman satın almıştır? Bu soruların yanıtı bulunduğu vakit
Fethullah Gülen’in zaten bilinen ABD bağlantısı tamamen açığa çıkacaktır.
Koçlar, Fethullahlar ve benzerleri ne derlerse desinler, bu ülkenin sağlam güçlerinin ve
onurlu insanlarının Atatürk’ün emanetine sahip çıkıp bizi bağımlılık bataklığından
kurtaracaklarına inanıyorum.
CFR Toplantısı ve
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Süleymaniye Operasyonu
CFR’nin Türkiye’ye 2003 Haziran seferine tekrar dönelim. Ankara’daki toplantıya CFR
adına konuşma yapmak üzere çeşitli isimler katılıyor.
Bugün Amerikan yönetiminde ve siyaset dünyasında liberaller ve şahinler ayrımı
yapılıyor. Ama CFR’de liberaller de, şahinler de temsil ediliyor.
Ankara’daki CFR toplantısında medyaya yansıyan isimler de bunun iyi bir örneğidir.
Bunların bir kısmı şahin olarak bilinen, bir kısmı ise daha demokrat olarak bilinen isimlerdir
Nixon Merkezi’nden Türk asıllı Zeyon Baran, Ankara Palas’ta CFR adına
konuşanlardan biriydi. ABD’nin daha demokrat bilinen kesimlerinden Thomas Melinovski ise
Human Rights Watch örgütünü temsilen konuşuyor. Bu kişi Türkiye uzmanı. Clinton’un
Türkiye ziyaretinde TBMM’de yaptığı konuşmayı yazan Melinovski’ydi. ABD’nin şahin
kanadının temsilcisi Yeni Amerika Vakfı’ndan Nicholas Tompson da konuşmacılar arasında
yer alıyor.20
Bu isimlerin yaptığı konuşmalarda esas olarak şu ortaya konmuş: Türkler ve Araplar
stratejik önemlerini kaybetti. Araplar eskiden sahip oldukları petrolden, Türkler ise Soğuk
Savaş dönemindeki jeopolitik konumlarından dolayı stratejik bir öneme sahipti. Ama artık
Kafkaslar’da ve Ortadoğu’da yeni yol haritaları çizilmektedir. Artık Türkiye “stratejik rant”
yeme dönemini kapatmıştır. ABD’yle birlikte yeniden politika üretmek zorundadır.21
Zeyon Baran da konuşmasında Türkiye’yi uyarır. Irak konusunda Türkiye’nin hata
yaptığını, İran konusunda yeni bir politika belirlemesi gerektiği konusunda ikazlarda bulunur.
CFR’nin son Türkiye seferi çok önemlidir. Bu seferde yapılan uyarıların hemen
ardından 1 Temmuz 2003’te CFR’nin Başkanı değişti. Rockefeller Gölge Başkan, Onursal
Başkan olarak kalmaya devam etti. Resmi başkanlığa ise Amerikan Yahudi cemaatinin
önemli isimlerinden Richard N. Haas getirildi.22 Büyük Ortadoğu Projesi’nin -bana göre ise
Büyük İsrail Projesi’nin- gündeme getirildiği bir dönemde, CFR’daki bu değişiklik yeni
gelişmeleri işaret ediyordu.
Hemen ardından da, Kuzey Irak’ta Türk askerlerine, ABD askerleri ve peşmergeler
saldırı düzenledi. Süleymaniye’de “Çuval Operasyonu” gerçekleştirildi. Böylecee CFR’nin
Ankara’da sözlü olarak yaptığı uyarı, Süleymaniye’de eyleme dönüşmüş oldu. Zapsu’nun
deyimiyle “esas karar alıcıları”, AKP kadrolarını bu eyleme hazırlamıştı. Süleymaniye’deki
“Çuval Operasyonu” duyulunca tüm Türkiye ayağa kalktı. Ancak Dışişleri Bakanı Gül,
Kayseri’deki mantı ziyafetini yarıda kesmedi. Tayyip Erdoğan ise “ABD’ye nota filan
vermeyeceğiz. Ne bu, müzik notası mı ki, hemen verelim!” diyerek olayı tebessümle
karşıladı. Bugün Kuzey Irak’ta devam eden kukla Kürt devletini kurma süreci böylelikle daha
da hızlanmış oldu. CFR’nin Türkiye operasyonunun anlamı da kısa sürede açığa çıktı.
Soros Vakfı ve TESEV Bağlantısı
CFR heyeti Ankara’dan sonra İstanbul’da başka bir toplantı düzenliyor. Bu toplantı
TESEV’de yapılıyor ve Özdem Sanberk, Can Paker ve Doğu Ergil tebliğ sunuyor. Özdem
Sanberk son üç Bilderberg toplantısının üyesi olmuş bir kişi olarak boy gösteriyor.
Bu adamlar “medya kuşları”, “medya bülbülleri” olarak her gün karşımıza çıkmaktadır.
TRT bile küresel sisteme dahil olmuştur. Bu tür adamları her gün ekranlarda önümüze
sürmektedir. Bunlar yeni fikirler ortaya atar, o fikirlerin olgunlaşmasını sağlar, kamuoyu
tepkisine göre de yeni öneriler getirirler.
TESEV’in çok özel bir yeri var. TESEV, Soros’un doğrudan Türkiye’deki uzantısı.
Soros Cumhuriyetçilere karşı görünmekle birlikte “Küresel Çete”nin çok önemli bir elemanı
olan bir uluslararası finans spekülatörü. ABD’nin silahlı müdahalelerini eleştiriyor
görünmekle birlikte, Gürcistan, Ukrayna ve Kuzey Kıbrıs’taki silahsız müdahalelerin de
bizzat sorumlusu.
“Küresel Çete”nin bir uzantısı olarak Soros çetesinin Türkiye örgütlenmesini ortaya
çıkarmak açısından Ömer Yılmaz İnanç’ın Mustafa Sarıgül: Düğün Evinin Tefçisi, Ölü
Evinin Yasçısı kitabına mutlaka başvurulmalıdır.23 Soros çetesinin nasıl çalıştığı ve son
olarak Atatürk’ün partisi CHP’ye yönelik operasyondaki rolünü ortaya koyan ironik bir metni
internette bulduk. Bu metin de esas olarak Ömer Yılmaz İnanç’ın kitabından yararlanarak
düzenlenmiş. Bu metni yazanların “akılları sağ olsun” diyerek teşekkür ediyorum ve metni
aynen buraya alıyorum:
Mustafa Sarıgül Köstebek Mi?
Sivil Örümceklerin Ağında Yine Ne Oyunlar Oynanıyor?
Soru: Kemal Derviş, DSP lideri Ecevit tarafından Türkiye’ye ilk davet edildiğinde
kimin evinde kalmıştı? En yakın ilişki içinde olduğu kişi kimdi?
Yanıt: Asaf Savaş Akat!. .
Soru: Başka?
Yanıt: Hurşit Güneş...
Soru: Asaf Savaş Akat, hangi üniversitenin eski rektörlerindendir? Halen hangi
üniversitenin Mütevelli Heyeti üyesidir? Ve şu anda da orada öğretim üyesidir?
Yanıt: Bilgi Üniversitesi...
Soru: Asaf Savaş Akat hangi gazetede yazmaktadır?
Yanıt: Vatan gazetesi...
Soru: Vatan gazetesi sahibi kimdir?
Yanıt: Serdar Mutlu...
Soru: Serdar Mutlu hangi üniversitenin Mütevelli Heyeti üyesidir?
Yanıt: Bilgi Üniversitesi...
Soru: Mustafa Sarıgül hangi üniversitenin Mütevelli Heyeti üyesidir?
Yanıt: Bilgi Üniversitesi...
Soru: Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Oğuz Özerdem, başka hangi “sivil”
toplum örgütünün (!) yönetiminde görevlidir?
Yanıt: Açık Toplum Enstitüsü...
Soru: Açık Toplum Enstitüsü’nün arkasında kim vardır?
Yanıt: George Soros.
Soru: Soros Türkiye’ye geldiğinde hangi üniversitede konferans vermişti?
Yanıt: Bilgi Üniversitesi…
Soru: Soros’un desteklediği ve bağlantılı olduğu üniversite hangi üniversitedir?
Yanıt: Bilgi Üniversitesi…
Soru: George Soros ve Açık Toplum Üniversitesi Türkiye’de nereye maddi destek
sağlar?
Yanıt: Bilgi Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, TESEV.
Soru: George Soros ve Açık Toplum Üniversitesi başka nereye yardım sağlar?
Yanıt: Kadın Derneklerine (Uçan Süpürge, Kadın Girişimciler Derneği, Kadın Yurttaş
ağı gibi), sözde demokrasi derneklerine.
Soru: TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) yurtdışında başka hangi
kurumlarla ilişki içindedir?
Yanıt: CFR (Council on Foreign Relations), Bilderberg ve Trilateral Komisyon.
Soru: Nereden biliyorsunuz CFR ilişkisini?
Yanıt: Çünkü CFR üyeleri 2003 Temmuz ayında TESEV’e gelip, MGK’nın TSK
etkisinden arındırılması ve MGK ile TSK’nın zayıflatılması için toplantı yapmışlardır.
Soru: Kimle?
Yanıt: TESEV başkanı Can Peker, Cengiz Çandar ve diğer Amerikancı başka vakıf
üyeleriyle.
Soru: Sonra ne olmuştur?
Yanıt: MGK etkisizleştirilmiş ve TSK’ya karşı bir psikolojik savaş zinciri başlamıştır.
Soru: Siz paranoyak mısınız?
Yanıt: Hayır, gazeteleri ve çıkan kitapları takip ediyorum.
Soru: Bilderberg ve CFR nereye bağlıdır?
Yanıt: Amerikan National Security Council’e, ya da ABD Derin Devletine. Tüm CIA ve
istihbarat örgütleri yöneticileri CFR üyesidir.
Soru: Yok canım, abarttınız!
Yanıt: Sadece soruları yanıtlıyorum.
Soru: Peki Soros’la bağlantılı başka vakıflar var mıdır?
Yanıt: Neden olmasın. Democracy Project isimli Sivil Demokrasi Projesinin finansörü
National Endowment For Democracy (NED), ki demokrasilerin içindeki bir truva atıdır, bu
ilişkileri ve projeleri finansal olarak desteklemektedir.
Soru: Aklım karıştı, şu TESEV’in İnsan Hakları Raporu’nu ve Liberal Düşünce
Topluluğu’nun yaptığı TSK aleyhindeki anketi de NED finanse etmemiş miydi?
Yanıt: Evet. Tam üstüne bastınız. TSK aleyhindeki her hareketin finansörü NED’dir,
kendi demokrasilerine göre TSK işlerini bozuyor ya! Liberal Düşünce Topluluğu ve TESEV
tamamen Amerikan Vakıfları gibi çalışmaktadır ve Soros Vakfı ve Açık Toplum Enstitüsü
Vakfı ile ilişkilidir.
Soru: Soros’un Açık Toplum Enstitusü, TÜSİAD, TÜSEV, AÇEV, Uluslararası Basın
Derneği vb. Sivil Örümcek Kuruluşlarını da desteklemiyor mu?
Yanıt: Evet. Bu kadar da değil. Tablo çok daha büyük. Türkiye içinde NED’in ve
Soros’un artık devlet içinde devlet olduğunu söyleyebiliriz.
Soru: Yani Mustafa Sarıgül, Amerikan Vakıfları ve istihbarat yapılanmaları tarafından
mı destekleniyor?
Yanıt: Bravo, Bilgi Üniversitesi de bu eylemler için merkez üniversite.
Soru: Mustafa Sarıgül, Şişli Belediye Başkanı seçildikten sonra Şişli eski Belediye
Başkanı (ve tabii yine Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi!) kanun kaçağı Gülay (Atığ)
Aslıtürk zamanında yapılan Bilgi Üniversitesi ile ilgili usulsüzlüklerin üzerine gitmiş midir?
Yanıt: ? ? ? Gitmiştir canım, niye gitmesin!. .
Soru: Hurşit Güneş’in öncülerinden olduğu Yeniden CHP Hareketi, Kemal Derviş’i ve
Mustafa Sarıgül’ü destekliyor mu?
Yanıt: Buna şüphe var mı’?
Soru: Yeniden CHP Hareketi’nin çıkardığı derginin adı nedir?
Yanıt: Açılım...
Soru: Taner Berksoy, Serhat Güvenç, Erol Katırcıoğlu, Ayhan Kaya, Şule Kut, Pınar
Uyan, Boğaç Erozan gibi Açılım dergisi yazı kurulu üyeleri hangi üniversitede öğretim
üyesidirler?
Yanıt: Bilgi Üniversitesi...
Soru: Bilgi Üniversitesi aslında bir Amerikan Üniversitesi mi acaba?
Yanıt: Günaydın!
İlişkiler ağı çok güzel özetlenmiştir. Yalnız bir öğe eksik, onu da biz tamamlayalım.
Bilgi Üniversitesi’nin aylık olarak çıkardığı dış politika dergisinin adı Foreign Policy’dir. Ve
aslında Foreign Policy ABD’de CFR’nin yan kuruluşu ve resmi yayın organının adıdır. Yani
Bilgi Üniversitesi bir Amerikan Üniversitesi olmanın ötesinde bir CFR üniversitesidir.
Ayrıca Soros’un Gürcistan’da “Kadife Devrim” adı altında Amerikancı bir darbe
örgütlediği ve Gürcistan’ın başına Amerikancı Sakaşvili’yi getirdiğini not edelim. ABD’nin
benzer bir “kadife devrimci”yi Sarıgül şahsından yaratmaya çalıştığını da görüyoruz. Nitekim
Sarıgül Şişli Belediyesi adına “Yılın Demokrasi Adamı” ödülünü bizzat kendi elleriyle
Sakaşvili’ye veriyor.24 Sarıgül operasyonu başarılı olursa Soros’un herhangi bir ülkedeki
başka bir kuklasının da Sarıgül’e “demokrasi ödülü” vermesini bekleyebiliriz.
“Büyük Ortadoğu Projesi” Değil “Büyük İsrail Projesi”
Tüm bu ayrıntıların arasında kafamızı kaldırıp, resmin tümünü de görebilmeliyiz.
Amerika şimdi bu bölgeye yeni bir proje sundu. Ne projesi bu? Büyük Ortadoğu Projesi.
BOP aslında bir yeni Haçlı seferidir. İslam coğrafyasındaki bütün devletlerin
özgürleştirilmesi, demokratikleştirilmesi adına emperyalist ABD tarafından teslim alınması ve
uydulaştırılmasıdır. Ortadoğu’nun İsrail ile Amerika’ya bağlanması operasyonudur.
Bu eğer normal yollarla yapılmıyorsa zorla yapılır. Irak’ta bu başladı. Sıra İran, Suriye
ve diğer ülkelerde.
Şimdi BOP’la Ortadoğu’da uydu devletler kuruyor. Kukla bir Kürt devleti kuruluyor.
Bu da somut olarak Irak’ta görülüyor. Kurulan uydu devletçiklerin Cumhurbaşkanı,
Başbakanı aslında hep Amerikan vatandaşı veya kuklası.
Bu açıdan bakıldığında BOP terimi aslında yanlıştır. Aslında bu BOP değil, BİP’tir.
“Büyük İsrail Projesi” diyorum ben buna. Amerika, “Büyük İsrail Projesi”ne hizmet ediyor.
Neden? Çünkü Amerika’nın başında şu anda neresinden bakarsanız bakın bağnaz bir
kadro var.
Evangelist Tarikatının İdeolojisi
Dinsel açıdan bakarsanız, ABD’de bugün köktendinci Hıristiyan bir yönetici kadro
egemendir. İdeolojik açıdan bakarsanız yeni muhafazakarlar, Neo-Con’lardır bunlar.
Her iki tandansa sahip olan bu kadronun temel felsefesi aynıdır: “Artık hiç kimse bize
engel olamaz. Artık her şeyi yapmak bizim hakkımızdır. Bize kutsal bir görev verildi ve tüm
dünyaya hükmetmek bizim alınyazımız.”
Bu temel felsefeyi taşıyan kadrolar bunlar. Bir de bu kadroya Skulls&Bones örgütünün
de temel felsefesi olan “war” yani savaş felsefesini taşıyan bir önderlik başkanlık etmektedir.
Bazı kaynaklara göre, Irak’ın işgali, 1996 yılında ilk olarak Clinton’a teklif edilmiştir.
Ancak maliyet çok yüksek bulunmuş ve ortamın olgunlaşmadığına karar verilmiş. Yani ne
Saddam, ne de 11 Eylül’ün Irak işgaliyle bir ilgisi yoktur. Asıl olan, önceden kararı alınmış
olan “Büyük İsrail’i Yaratma Projesi”nin yürütülmesidir. Bu düşüncenin arkasında ise
ABD’yi bugün yöneten kadroların mensubu olduğu tarikat olan Evangelizmin hedefleri
yatmaktadır.
Amerika’da çıkan bir kitapta Bush’un bir deli olduğu yazıyor. Yani bu deliyi halk
seçiyor, bu deli de gizli Amerikan devletinin taşeronu, Neo-con’ların taşeronu olarak icraata
geçiyor. Bu icraatı belirleyen ilkeler ise Evangelizmin ilkeleri.
Evangelizm ile ilgili önemli bir kaynak olan Evangelizm: Beyaz Saray’ın Gizli Dini25
kitabına göre Evangelizmin altı kuralı var.
Birinci kural; İsrail devleti kurulacak.
İsrail devletine 1905’te Thedor Heltz karar vermedi. 1890’larda Evangelistler
önermiştir. Evangelizm ile Yahudilik arasında kopmaz bir bağ vardır. Evangelistlere göre
dünyadaki kötülerle savaşlarında Yahudilerle aynı safta yer alacaklardır. Tanrının krallığının
kurulması için İsrail’in kurulması şart. İncil’i böyle yorumluyorlar.
İki; Küdüs başkent olacak.
Üç; Süleyman Tapınağı yeniden inşa edilecek.
Süleyman Tapınağı’nın olduğunu iddia ettikleri yerde bugün Müslümanların kutsal
Mescid-i Aksa’sı bulunmaktadır. Evangelistlere ve Yahudilere göre, Mescid-i Aksa,
Süleyman Tapınağı’nın yıkıntılarının üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla Mescid-i Aksa
yıkılmalı ve Süleyman Tapınağı baştan inşa etmelidir. Bunun için, ABD’de paralar toplanmış
ve fon çoktan oluşturulmuş durumdadır. Ancak Filistinlilerin sindirilmesi gerekmektedir.
Mescid-i Aksa’nın ise altı arkeolojik kazı adı altında oyulmaktadır. Filistin sorunu çözülünce
Mescid-i Aksa da çökertilecektir.
Dört; Tevrat’taki “Vaat Edilmiş Topraklar” geri alınacak.
“Vaat Edilmiş Topraklar” Tevrat’a göre iki nehrin, yani Nil ile Fırat’ın, arasındadır.
Dolayısıyla Türkiye’nin Güneydoğusu dahil yeni topraklar İsrail’e katılmak istenmektedir.
Kurulan kukla Kürt devleti ve Irak işgali bunun ilk aşaması. Daha bugünden vaat edilmiş
toprakların bir kısmı da geri alınmıştır.
Beş; Tevrat’a göre İsrail’de Armageddon denilen bir yerde iyilerle kötüler arasında çok
büyük bir savaş yaşanacak. Bu savaşta kötüler Müslüman, iyilerse Evangelist ve Yahudilerdir.
Bu nihai savaşı iyiler kazanacaktır.
Altı; işte o anda İsa gökten aşağıya inecek, tüm Evangelistler göğe, Cennet’e çıkacak.
Dünyada da 1000 yıllık bir barış ve mutluluk krallığı kurulacak.
Adamlar buna inanıyorlar. Bunun için kıyamet senaryosunu uygulamaya çalışıyorlar.
İşte bugün dünyayı, böyle bir fanatik kadro yönetmektedir. “Küresel Çete” kendi çıkarları için
dünyayı Hıristiyan köktendincilerinin manyakça planlarının pençesine sürüklemiştir.
Şimdi şöyle söyleyebiliriz, Evangelist tarikatın mensubu olan Bush, aslında ABD’nin
Bin Ladin’idir. O ne kadar Müslüman köktendincisiyse, Bush da en az onun kadar
köktendincidir. Bush’un elindeki imkanlar ondan bin kat daha fazla olduğuna göre Bush ve
ekibi dünya için bin kat daha tehlikelidir.
“Küresel Çete”nin entellektüel boyutu: Mont Pelerin Society
“Küresel Çete”yi açığa çıkarmak için bu Çete’nin Avrupa’daki iki önemli ayağını da
incelemeliyiz. Bunlardan biri Mont Pelerin Society isimli, “Küresel Çete”nin ekonomist,
entelektüel ve akademisyen kadrosunu oluşturan topluluktur. Diğeri eylemsel niteliğiyle ön
plana çıkan Pinay Cercle’dir.
Mont Pelerin Society, tamamen akademisyen, ekonomist ve entelektüellerden oluşan
dar bir topluluktur. Kurucusu ünlü liberal ekonomist Profesör Friedrich von Hayek’tir.26
Bu örgüt, dünyadaki kapitalist gelişimleri kuramsal açıdan inceleyen ve ortaya yeni
kuramlar koyan, kapitalist emperyalizmi örgütleyen, karar mekanizmalarına etki eden güçlü
bir örgüttür. Örneğin bugün AB’yi fiilen yöneten The European Round Table of Industrialists
(ERT) yani Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası’nın kurulması kararını 1982’de Mont
Pelerin almıştır.
Mont Pelerin’in kurucusu von Hayek daha İkinci Dünya Savaşı sırasında tüm Batı
dünyası, açık toplum ve Avrupa medeniyetine karşı en büyük tehlikeyi devletçilik ve
sosyalizme yönelik eğilimde görmektedir. Sağcı liberal filozof Karl Popper’le de irtibat
halindedirler. Hayek ve Poper bu tehlikeye karşı “yeniden liberalizm” çağrısı yaparlar.27
Mont Pelerin hakkında ayrıntılı bilgi, İleri Yayınları’ndan çıkan Küresel Sermayenin
Beyni-Mont Pelerin Cemiyeti isimli kitabımızdan edinilebilir.
MONT PELERİN’İN
DÖNEMLERİ28
KURULUŞUNDAN
İTİBAREN
Profesör F. A. von Hayek
Britanya
1947-61
Profesör Wilhelm Ropke
İsviçre
1961-62
Profesör John Jewkes
Britanya
1962-64
Profesör Friedrich Lutz
Almanya
1964-67
Profesör Bruno Leoni
İtalya
1967-68
Profesör Guenter Schmolders Almanya
1968-70
Profesör Milton Friedman
ABD
1970-72
Profesör Arthur Shenfield
Britanya
1972-74
Profesör Gaston Leduc
Fransa
1974-76
Profesör George Stigler
ABD
1976-78
BAŞKANLARI
VE
Profesör Manuel Ayau
Guatemala
1978-80
Profesör Chiaki Nishiyama
Japonya
Lord Harris of High Cross
Britanya
1982-84
Profesör James Buchanan
ABD
1984-86
Profesör Herbert Giersch
Almanya
1986-88
Profesör Antonio Martino
Italy
1988-90
Profesör Gary Becker
ABD
1990-92
Profesör Max Hartwell
Britanya
1992-94
Profesör Pascal Salin
Fransa
1994-96
Dr. Edwin J. Feulner
ABD
1996-98
Dr. Ramon P. Diaz
Uruguay
1998-00
Profesör Christian Watrin
Almanya
2000-02
Profesör Leonard P. Liggio
ABD
2002-04
1980-82
1947’de Mont Pelerin kurulduğunda temel amaç liberalizmi dünyada yeniden egemen
kılmaktır. Başlangıçta akademisyenler cemiyeti olarak gözükse de, akademisyenlerden çok
Avrupa’daki ülkelerin merkez bankalarının yöneticilerinin, iktisatçıların ve bürokratların üye
olduğu görülüyor.
AB’nin de, ortak para biriminin ve pazarın oluşması da, Mont Pelerin’in aldığı kararlar
doğrultusunda gerçekleşiyor. Bu kadrolar, Soğuk Savaş’ın hem fikir babaları, hem de
mimarlarıdır.
MONT PELERİN YÖNETİM KURULU ÜYELERİ29
Başkan:
Victoria Curzon-Price (İsviçre)
Kıdemli İkinci Başkan:
Leonard Liggio (ABD)
Sekreter:
Carl-Johan Westholm (İsveç)
Sayman:
Edwin J. Feulner (ABD)
İkinci Başkanlar:
Charles Baird (ABD)
Carlos Cáceres (Şile)
Yoshinori Shimizu (Japonya)
Jesus Huerto de Soto (İspanya)
Direktörler:
Eamonn Butler (Britanya)
Jean-Pierre Centi (Fransa)
Peter Kurrild-Klitgaard (Danimarka)
Greg Lindsay (Avustralya)
Eduardo Mayora (Guetamala)
Ruth Richardson (Yeni Zelanda)
Michael Zoller (Almanya)
Mont Pelerin’in üye sayısı çok azdır. Üyeleri arasında sadece bir Türk vardır. Bu ise
Soros’la bağını daha önce belirttiğimiz Liberal Düşünce Topluluğu’nu Türkiye’de kuran
Atilla Yayla’dır. 50-60 tane de raportörü vardır. Çeşitli isimler bu sıfatla Mont Pelerin’e
hizmet etmektedir. Son olarak; Atilla Yayla, Mont Pelerin toplantısına, Türkiye’den CHP
Milletvekili Onur Öymen’i götürdü. Onur Öymen, RIIA’nın merkezi Chantam House’da
Mont Pelerin’e bir konuşma yaptı.
Mont Pelerin’in raportörlerinin isim listesi30 bu bölümünün sonunda bir ek olarak yer
almaktadır.
Kapitalizmin Yeni Aşaması Trilateralizm
Mont Pelerin’in esas amacı kapitalizmin programını geliştirmek suretiyle sosyalizmi
ortadan kaldırmaktı. Bu gerçekleştirildi. Şimdi ise liberal düzeni tüm dünyaya hakim kılmayı
amaçlamaktadır.
Kapitalist programcılar burada kalmamış, daha da ileri gitmişlerdir. Kapitalizmi
Trilateralizme dönüştürmüşlerdir. Ekonomik bir olgu olarak Trilateralizmle ilgili tüm
dünyada pek çok araştırma ve kitap mevcuttur. Ben bu konuyla ilgili pek çok çağrı yaptım,
ancak çağrım Türkiye’de iktisat çevrelerinde bile yankı bulmadı.
Küresel dünyanın gizli örgütleri, kapitalizmi yeni bir boyuta taşımıştır. Trilateralizm,
isminden anlaşılabileceği gibi üçlülük demektir. Yani CFR, Trilateral Komisyon ve
Bilderberg’den oluşan ekonomik oligarşinin adına Trilateralizm deniyor.32 Bu çerçeveden
bakıldığında Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve IMF gibi kurumların fonksiyonları
daha iyi ortaya çıkıyor.
Trilateralizmin bir diğer boyutu ise zengin Kuzey’in üç metropolünü temsil etmesidir.
Yani Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya. Böylelikle üç kıtaya ayakları yerleştirilmiş
kapitalist metropollerin bir üst konseyi görevi Trilateral Komisyon tarafından yerine
getirilmektedir.
Trilateral Komisyon zengin Kuzey’in finans oligarşisinin örgütüdür. Trilateral
Komisyon’un kurulmasının esas nedenlerinden biri zengin Kuzey’i ezilen güneye karşı tek bir
önderlik altında toplayabilmektir.
TRİLATERAL KOMİSYONU YÖNETİCİ ÜYELERİ33
Kuzey Amerika Başkanı: Thomas S. Foley
(Akin Gump Strauss Hauer & Feld şirket ortağı, ABD’nin Japonya eski
Büyükelçisiformer U. S. Ambassador to Japan; former Speaker of the U. S. House of
Representatives)
Avrupa Başkanı: Peter Sutherland
(BP ve Goldman Sachs International şirketlerinin Yön. Kur. Bşk., GATT/WTO eski
Genel Müd., Avrupa Kom. eski üyesi)
Pacific Asya Başkanı: Yotaro Kobayashi
(Fuji Xerox Co. Ltd. Yön. Kur. Başkanı)
Kuzey Amerika İkinci Başkanı: Allane Gotlieb
(Stikeman Elliot Başdanışmanı, Sotheby’s Yön. Kur. Başkanı, Kanada’nın ABD eski
Büyükelçisi)
Kuzey Amerika İkinci Başkanı: Lorenza Zambrano
(Cemex Yön. Kur. Başkanı ve CEO’su)
Avrupa İkinci Başkanı: Herve De Carmoy
(Almatis Yür. Kur. Başkanı, New York & Paris ve Rhône Group eski ortağı, Banque
Industrielle et Mobilière Privée Onursal Bşk.)
Avrupa İkinci Başkanı: Andrzej Olechowski
(Civic Platform lideri, Bank Handlowy eski Başkanı, Polonya Uluslararası İlişkiler ve
Finans eski Bakanı)
Pacific Asya İkinci Başkanı: Kim Kyung-Won
(Sosyal Bilimler Enstitüsü Bşk., Güney Kore’nin ABD eski Büyükelçisi ve BM daimi
eski temsilcisi)
Pacific Asya İkinci Başkanı: Shijuro Ogata
(Japonya Kalkınma Bankası ve Japonya Bankası eski İkinci Başkanı)
Kuzey Amerika Direktörü: Micheal J. O’Neil
Avrupa Direktörü: Paul Révay
Pasifik Asya Direktörü: Tadashi Yamamoto
Kuzey Amerika eski Başkanları:
Paul A. Volcker (1991-2001)
David Rockefeller (1977-91)-Kurucu
Gerard C. Smith (1973-77)
Avrupa Eski Başkanları:
Otto Graf Lambsdorff (1992-2001)
Georges Berthoin (1976-92)
Max Kohnstamm (1973-76)
Japonya Eski Başkanları:
Kiichi Miyazawa, (1993-97)
Akıo Morita (1992-93)
Isamu Yamashıta (1985-92)
Takeshi Watanabe (1973-85)
Komisyon’un kurucularından Brzezinski 1975’te bu amacı şöyle özetliyordu:
Bugün, uluslararası arenanın Trilateral demokrasilerle komünist devletler arasındaki
çatışmadan çok, ileri dünyayla gelişmekte olan dünya arasındaki çatışmaya sahne olduğunu
görüyoruz. Üçüncü ve Dördüncü Dünya’nın birleşme olasılığı nın uluslararası sistemin ve
doğrudan kendi toplumlarımızın doğasına en büyük tehdit olduğunu düşünüyorum. Bu tehdit
şirketlerin reddedilmesi tehdididir.34
Gerçekten de Trilateral Komisyon Soğuk Savaş’ın ve komünist bloğa karşı mücadelenin
değil, daha çok Üçüncü Dünya’ya karşı küreselleşme saldırısının kumanda örgütü olmuştur.
David Rockefeller bu örgütün de Onursal Başkanıdır. Dünyanın en büyük 50 banka grubunun
içinde Trilateral Komisyon’da temsil edilenler çoğunluğu teşkil etmektedir. Aşağıdaki tablo,
kapitalizmin yeni bir boyutu olan Trilateralizmin kabaca resmini ortaya çıkarmaktadır.
Cinayet şebekesinin Avrupa’da bilinmeyen kalbi: Pinay Cercle
Gizli örgütlenmenin Avrupa ayağında Mont Pelerin’den farklı olarak ikinci bir örgüt
göze çarpıyor. Adı: Pinay Cercle.
Soğuk Savaş döneminde kararlar Atlantiğin ötesinde CFR tarafından alınıyorken,
Avrupa’da Mont Pelerin topluluğu fikirsel destek sağlıyordu. Pinay Cercle örgütü ise
eylemsel boyutuyla devreye giriyordu.
CFR ile Avrupa’daki Süper NATO ve Gladio örgütlenmesi arasındaki bağı Pinay Cercle
kuruyor.
Pinay Cercle’in Bilderberg ve Mont Pelerin’den farkı üyelerinin daha çok asker,
emniyet teşkilatı mensubu, istihbaratçılardan oluşması.
Pinay Cercle Fransa merkezlidir ama kolları P2 Mason locasıyla İtalya’ya, M-16’yla
İngiltere ve tüm diğer Avrupa devletlerine uzanır.
Pinay Cercle’in ilgili olduğu operasyonlar arasında şunlar sayılıyor: 1970’lerden
itibaren tüm Avrupa’da aşırı sağın yeniden örgütlenmesi ve güçlendirilmesi için propaganda
ve örgütsel çaba; 1972’de Belçika’da aşırı sağcılar ve Ordu’nun sağcı bir darbe için
örgütlenmesi; 1980’lerde İngiltere’de Thatcher iktidarının kurulması için çalışmalar;
Almanya’da seçimlerin manipüle edilmesi ve sağcı Strauss’u Cumhurbaşkanlığı’na seçtirtme
mücadelesi.
İtalya’da Aldo Moro’nun kaçırılıp öldürülmesi ve İsveç’te Olaf Palme’nin
öldürülmesinde de bu örgütün adı geçiyor. Olaf Palme’nin Sovyetler ve İran’la bağ
kurabilmesi için “Küresel Çete” tarafından seçtirildiği, daha sonra da kontrolden çıktığı için
ortadan kaldırıldığı iddia ediliyor. İsveç gizli örgütünün de ismi bu suikasta karışıyor.
Emperyalizmin doğasında saldırganlık var. Mont Pelerin Society, “bilimsel” bir görev
üstleniyor. Bu örgütün önerilerini yaşama geçirmek için bir de eylem boyutunun üstlenilmesi
gerekir.
Pinay Cercle, o eylemi gerçekleştiren örgütlerden bir tanesi. Pinay Cercle’ı Gladio’nun
bir kolu olarak da değerlendirebiliriz. Gladio, Avrupa derin devleti demektir. Avrupa derin
devletinin iç yüzü, 1990’lardaki Gladio skandalıyla ortaya çıktı. Bu örgütlenmenin Türkiye
dahil bütün NATO ülkelerinde olduğu ortaya çıktı.
Amaç sosyalist sistemi çökertmek, kapitalizmi dünyada egemen kılmaktı. En sonunda
da emperyalizmin son aşaması olarak tüm dünyaya egemen olmak. Bütün bunları yapmak için
bu tür eylem örgütlerine de ihtiyaç var.
“Küresel Çete”nin kirli bir fotoğrafı: İtalyan P2 Locası
Burada en önemli somut bulgu İtalya’daki P2 Mason Locası’dır. Bu P2 Locası’na
bugüne kadar yeteri kadar mercek tutulamadı. Çünkü tüm örgütlenmenin açığa çıkması
engelleniyordu. Licio Gelli’nin La Verita isimle İtalyanca bir kitabı var. Bu kitap piyasadan
çekildi. Türkiye’ye de hiç gelmedi.
Kimdir bu Licio Gelli? Kendisi P2 Mason Locası’nın üstadı. İtalya’da yakalanıyor.
İtalyan istihbarat şefi General Musimici ile birlikte mahkum oluyorlar. Suçları “sağ ve sol
terörü yönetmek”. Licio Gelli bu kitapta diyor ki: “Her ay CIA’dan on bin dolar alıyordum
ben bu işi yapmak için.”
Aldo Moro’yu kaçıran Kızıl Tugaylar’ın, Aldo Moro’yu sakladığı tüm yerlerin P2
Mason Locası üyesi işadamları ve devlet görevlilerin mülkiyetindeki araziler ve
gayrimenkuller olduğu daha sonra ortaya çıkıyor. Mahkemede de, Moro’nun karısı kocasının
katledilmesinden doğrudan Kissinger’i sorumlu tutuyor. O zamanki CIA Başkanı Colby de
işin içindedir.
P2 Mason Locası’nda generaller, işadamları, devlet adamları, bankerler var. Ve bu
yapılanma Ordo Ab Chao ilkesini İtalya özelinde uyguluyor. Yani kaos yaratıyor, kaostan da
düzen çıkarıyorlar. Amaçları İtalya’da komünist partisinin iktidara gelmesini engellemek. Sağ
ve sol terör yönlendiriliyor. Bundan sorumlu olan kişi ayda 10 bin dolar alıyor.
Ve diyor ki:
Ben CIA’dan aldığım on bin dolarla bu işleri yapıyordum. 1980 yılında Mason
Locası’ndan aldığım talimatla adayımızı İtalya’ya Cumhurbaşkanı seçtirttim. Oradan
Arjantin’e gittim. Arjantin’de Mason Locası desteğiyle Peron’un Cumhurbaşkanı seçilmesini
sağladım. Bunun üzerine ABD Başkanı Ronald Reagan beni Beyaz Saray’a çağırıp, tebrik
etti. “Ne istersen karşılayalım” dedi.36
İtalya örneği “Küresel Çete”nin en pis yüzüyle açığa çıkmasıdır. Somut olgularla tüm
ilişkiler açığa çıkmıştır.
P2 Mason Locası’nın “P” harfi Propaganda demektir. P2 İtalyanca “Propaganda Due”
olarak okunur. Aslında dünyanın her yerde uzantısı vardır bu özel locanın. Türkiye’deki
hiçbir şekilde açığa çıkmadı. Sadece İsviçre’dekine ulaşabildim. İsviçre’de de P26 ve P27
Mason Locası var.
ABD İstihbarat Örgütleriyle ortak çalışan P Mason Locaları’nın ucu somut olarak
İtalya’da ortaya çıkmıştır.
ABD ve Avrupa arasındaki küresel elitlerin tek bir çatı altında toplanması görevini
yerine getiren bir başka örgüt ise 300’ler Komitesi’dir. Bu komitenin üyelerine Olympians da
deniliyor.
300’ler Komitesi’nin özelliği şu: Britanya ve ABD vatandaşlarından oluşuyor.
İngiltere’deki Kraliyet Dış İlişkiler Enstitüsü (RIIA) ve ABD’deki CFR’in üylerini
topladığımızda ortaya 300’ler Komitesi çıkıyor. 300’ler Komitesi’nin dış ilişkiler birimi
olarak çalışan birime ise Club Of Rome, yani Roma Kulübü deniyor. Ve bunun başında yine
Kissinger bulunuyor.37
Kissinger’ın Roma Kulübü adına P2 Mason Locası’nı ve İtalya’daki tüm kaos
eylemlerini yönettiği iddia ediliyor.
Türk Kamuoyunca Pek Bilinmeyen Sapık Bir Örgüt:
Bohemian Club
Bugüne kadar Skulls&Bones üzerine çok şey söylendi. Ancak az bilinen başka bir
topluluğun da çok önemli olduğunu görüyoruz: Bohemian Society. Eğer Skulls&Bones
ABD’nin doğusundaki seçkinleri bir araya topluyorsa, bu topluluk da batısındakilerin
örgütüdür.
Bohemian Club (Grove) ile ilgili çok karanlık iddialar var. Bu topluluk 1872’de beş
kafadar tarafından kuruluyor. Amacı yetişkin erkeklerin her yıl bütün gözlerden uzak kamp
yapmaları ve çocukluk ve gençlik yıllarına dönmeleri. Ancak topluluk, kısa sürede, hem
üyelerinin niteliği, hem de hakkındaki iddialarla, ün kazanıyor.
Bu kulübün etkinlikleri tamamen gizli. Toplantı yeri San Francisco’nun iç kısımlarında,
ulaşımın tamamen kapalı olduğu bir vadideki şato. Kimi üye buraya helikopterle geliyor,
kimisi ise karadan.
Kissinger’ın bu topluluğa da üye. Herbert Hoover’dan itibaren ABD’deki tüm
Cumhuriyetçi Başkanların ve Başkan adaylarının da bu topluluğa üye olduğunu görüyoruz.
Ford, Nixon, Reagan, Bush, Cheney; buranın üyeleri arasında sayılan isimler.38
Her yıl göl kenarında düzenlenen toplantılarda önemli kararlar alınıyor. Örneğin
1976’de Reagan ile Nixon burada anlaştı ve Reagan Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan adaylığını
Nixon’a bıraktı. Regan’ın da önü 1980’de açıldı. Kissenger 1980’lerin stratejisi üzerine ilk
brifinglerinden birini burada verdi. Yani burası çok önemli bir topluluk.
Ancak burada, sadece dünyanın nasıl yönetileceği tartışılmıyor. Hizmetçilerin bile
giremeyeceği gizli alanların ve yeraltı mahzenlerinin bulunduğu kısımlarda üyeler sapıkça
partiler de düzenleniyor.
Bohemian Society’nin çılgın ayinleri ve partileriyle ile ilgili iddialar arasında; çıplaklık,
cinsi sapıklık, homoseksüellik, çocuklara tecavüz, işkence; hatta kurban etme törenleri ve
cinayet var. Topluluğun üyelerinin Pagan ritüellerine ve Satanist bazı inanışlara sahip olduğu
iddia ediliyor.
Bu iddialar o kadar ciddi ki, bir cinayet ihbarı üzerine yerel polis topluluğun arazisine
girip soruşturma yürütmek istiyor. Ancak bu engelleniyor. Gerekçe ise çok ilginç: 1947’de
yürürlüğe giren National Security Act yani Ulusal Güvenlik Yasası bu topluluğu ve araziyi
dokunulmaz kılıyor. Cinayet soruşturmaları bile yürütülemiyor.
Ancak burada yürütülen çok gizli toplantılar ve sapıkça eylemler hakkında sadece iki
kişi tanıklık ediyor. Bu kişiler orada hizmetçilik yapan O’Brien isimli bir kadın ve küçük kızı.
Bu kadının kızına topluluk üyelerince tecavüz ediliyor. Olanları unutmaları için ikisinin de
üzerinde beyin yıkama ve zihin kontrolü yöntemleri uygulanıyor. Bu yöntemler doğrudan US
Defence Intelligence Agency (ABD Savunma İstihbaratı Ajansı) tarafından geliştirilen
yöntemler.
Ancak anne ve kız üzerinde başarılı olunamıyor. Büyük ihtimalle son çare olarak
katledilmeleri düşünülüyor. Bu aşamada ikisi de kamptan kaçmayı başarıyorlar. Alaska’ya
kaçıp psikolojik tedavi altına giriyorlar ve kampın kirli yüzüyle ilgili bir kitap yayınlıyorlar.
Ancak kampla ilgili yine hiçbir soruşturma başlatılamıyor. 39
Bush’un örgüt üyelikleri
Eğer bir örgütte gizlilik varsa şeffaflık yoktur. Bir başka örnek gerekirse, İsviçre’de
dünya çapında örgütlenen gizli bir tarikatın her yıl toplandıkları Vaux köyünü, verebiliriz.
Buraya tarikat üyeleri dışında hizmetçi, aşçı bile alınmamaktadır. Her yıl dünyanın dört bir
yanından gelen tarikat üyeleri burada bir hafta toplanıp kararlar alır ve alınan kararları kendi
ülkelerinde uygulamak üzere geri dönerler.
Yani bu tür yapılanmalar sadece ABD’ye has değildir. Ancak ABD’de bu yapılanmalar
zirveye çıkmış ve iktidarı ele geçirmiştir. ABD devletinin gücüyle de alınan kararlar dünyaya
dikte edilmektedir. Somut örnek, George Bush’tur.
Satanist bazı ritüellere sahip olan Skulls&Bones, cinsi sapıklık odağı Bohemian
Society, köktendinci Evangelist tarikatı... Ve bunların hepsine üye olan ABD Başkanı: George
Bush. Dünyanın yegane Süper Gücü haline gelen ve küresel tek devleti dayatan ABD’yi
yöneten kişi işte budur.
George Bush’un Bill Clinton’dan farklı olarak üç yıldızlı olmadığını görüyoruz. Yani
aynı anda hem CFR, hem Trilateral Komisyon, hem de Bilderberg’e üye olan elit kadrodan
değil. Ama George Bush sapıklık, şiddet düşkünlüğü, savaş tutkunluğu ve köktendinciliği
esas alan üç gizli örgütün de elamanıdır. Bu üyelikler ise “Küresel Çete”nin ihtiyaçlarını
karşılamak için ABD’nin başında bulunması gereken kukla bir başkana gerekli nitelikleri
kazandırmaktadır. IQ’su son derece düşük olduğu iddia edilen oğul Bush’un meziyetlerinin
kaynağı burasıdır.
“Küresel Çete”nin Finansal Örgütleri
ABD’yi yöneten Gizli Hükümet, Gölge Kabine, sadece ABD’yi değil tüm dünyayı
yönetiyor. Bu Gölge Kabine’nin güçlenmesinde finansal egemenliğin çok önemli bir payı var.
1913’te çıkan kanunla kurulan ABD Merkez Bankası (FED) burada kilit bir rol oynuyor.
FED bir Merkez Bankası olmakla birlikte, aslında bir kamu kuruluşu değil. Özel bir
banka. Yasayla kurulan FED’in sahibi ABD’deki en büyük bir kaç özel banka ve özel
sermayedar.
FED’in sahibi olan finans merkezleri, istedikleri gibi karşılıksız dolar basabiliyorlar.
Bastıkları her 1000 banknot için hükümete yalnızca 23 dolar ödüyorlar. Yani 10 bin adet 100
dolara denk gelen 1 milyon dolar sadece 230 dolara mal oluyor. Yasa böyle buyuruyor.
Dünya altın standardını bırakıp, dolara endeksli ekonomiye geçildiği için, FED’i elinde
tutan aslında, sonsuz bir zenginlik kaynağını da elinde bulundurmuş oluyor. Dolara
hükmetmek demek, dünya ekonomisine hükmetmek demek. Çünkü FED’in kararları tüm
dünyada enflasyon, faiz ve diğer oranları belirliyor. İstedikleri zaman kriz çıkarıp, istedikleri
zaman istikrar yaratabiliyorlar.
FED’in ortaklarının hepsinin özelliği aynı zamanda ABD’yi ve dünyayı yöneten gizli
örgütlere üye olmaları ve çoğunun da Yahudi sermayedarı olmasıdır. Bu sermaye gruplarının
listesi şöyle:
Rothschild: Londra ve Berlin
Lazard Bros: Paris
Israel Seiff: İtalya
Kuhn-Loeb Company: Almanya
Warburg: Hamburg ve Amsterdam
Lehman Bros: New York
Goldman and Sachs: New York
Rockefeller: New York.40
FED’in aldığı kararları dünya çapında uygulayacak mekanizmalar olarak da 2. Dünya
Savaşı’ndan sonra sırasıyla Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası
örgütler kuruluyor. ABD ekonomisini ve hükümetini yöneten finans çevreleri bu örgütler
kanalıyla dünyadaki diğer hükümetlerin de ekonomi politikalarını yönetiyorlar.
Bir söz vardır. ABD’de biri hapşırsa, burada zatürree olunur. FED de bu sisteme
finansal yönden müdahale ediyor. Örneğin, ABD’deki faiz oranı %0.5 bile oynasa dünya
ekonomisi deprem geçiriyor.
FED, enternasyonal kapitalizmin finansal merkezi. İcabında Dünya Bankası ve IMF
araç olarak kullanılıyor ve ülkeler borç batağına sokuluyor. Borç batağına giren bir ülkeye
bütün emperyalist istekler birer birer dayatılabiliyor.
Bütün bunların tepesinde Amerika’nın çekirdek karar mekanizması var.
Küresel Elitleri Tanıyor Musunuz?
Bu karar mekanizması benim saptamalarıma göre şöyledir:
Tepede David Rockefeller vardır. Dünya karar mekanizmasının -ki buna “Decision
Maker” deniyor- tepesinde.
“İkinci adam olarak kim var” denirse benim saptamama göre bu, Kissinger’dır. Ben,
Kissinger hakkında 1996 yılında bir konferans verdim. Bütün pisliklerin, darbelerin,
cinayetlerin ve hıyanetlerin arkasında bu isim var. Hatta Kissinger, Türkiye’nin Kıbrıs
müdahalesinde Türkiye’nin tamamen karşısında duran bir adam. Kissinger, 1963’te
İnönü’nün müdahalesini engelleyen kişidir. ABD Temsilciler Meclisi zabıtları
yayınlandığında Kissinger’ın bu konudaki rolü çok iyi anlaşılacaktır. Ancak Kissinger, Türk
düşmanlığının boyutunun ortaya çıkmasını engellemek için bu zabıtların açığa çıkmasını izin
verdirmemiştir.
Kissinger, sadece Türkiye’nin değil. dünya halklarının tümünün düşmanı. Sadece ve
sadece Siyonizme hizmet ediyor. Bu bağlamda, Kissinger’ın Türkiye’yle de çok yakın bir
ilişkisi var. Kissinger’in kendi ifadesi şöyle: “Türkiye’de tanıdığım ilk dostum Selahattin
Beyazıt’tır.” Kissinger ve Beyazıt ABD’de bir Bilderberg toplantısına birlikte katılmışlar.
Orada başlayan dostluk hayat boyu devam etmiştir.
Beyazıt bağlantısının dışında Kissinger-Demirel bağlantısı göze çarpıyor. Demirel,
Cumhurbaşkanı olarak Arjantin’e gezi düzenliyor. Kissinger da orada. Cumhurbaşkanı’nı
evine çağırıyor. “Gel seninle konuşacak çok önemli şeylerim var” diyor. Demirel de gidiyor.
Kissinger kimdir? Hangi sıfatla protokole girmektedir? Ta Arjantin’de, Demirel’i niçin
çağırmaktadır? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı niçin Arjantin’de tüm programını
bırakıp Kissinger’ın yanına gitmektedir?
Diğer yandan Ecevit Kıbrıs’a çıkarma yapmadan önce Kissinger’ı arayıp, izin istiyor.
Çiller ABD’ye gidiyor ve Kissinger’a bir bavul veriyor.
Yani Kissinger, Türkiye üzerinde çok etkili bir isim. Tüm yöneticilerin adeta lideri
gibi...
Bunun önemli nedenlerinden biri, Kissenger’ın aynı zamanda Bilderberg’in de üyesi ve
Başkanı olmasıdır. Bugüne kadar düzenlenmiş bütün Bilderberg toplantılarının hiçbirini
kaçırmayan tek isim odur. Bilderberg’in Amerikan lideri Kissenger’dır. Bir de Avrupa lideri
vardır. Bundan önceki Avrupa lideri, vefat etmeden önce Fiat’ın sahibi olan, İtalyan Giovanni
Agnelli idi.
Bu bölümün sonunda ek olarak 1980-2000 arasında tüm Bilderberg katılımcılarının
listesini43 bulabilirsiniz. Oldukça uzun olan bu listede özellikle yönetici olarak toplantılara
katılan isimlere dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bilderberg’in etki alanı içine Avrupa ve Türkiye giriyor. Yani küresel çetenin Türkiye
sorumluluğu Kissinger’ın üstünde.
Küresel çetenin üçüncü lideri kimdir derseniz? Bence bu Brzezinski’dir. Brzezinski de
istisnasız bütün Trilateral toplatılarına katılmıştır. Trilateral Komisyon, bildiğiniz gibi
Japonya, Asya ve Pasifik ülkelerini “Küresel Çete”ye dahil etmek için kurulmuştur.
O halde Amerikan gizli devletinin karar mekanizmasındaki çekirdek kadroda kimler
vardır diye sorulduğunda üç ismi rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunlar David Rockefeller,
Kissinger ve Brzezinski’dir. Bu isimlerden yola çıkarak diğer isimler açığa çıkarılabilir.
2004 YILI İTİBARİYLE ABD YÖNETİCİLERİ VE SEÇKİNLERİNİN KÜRESEL
ÇETE ÜYELİK LİSTESİ:44
CFR = The Council on Foreign Relations Üyesi
TC = The Trilateral Commission Üyesi
BB = Bilderberg Üyesi
Piramitin Tepesi
David Rockefeller, Daimi Onursal Başkan
Peter G. Peterson, CFR Başkanı
Paul Volker, Trilateral Commission Kuzey Amerika Başkanı
William Clinton (ABD Başkanı) -- CFR, TC, BB
Dick Thornburgh (BM Yönetimi Yardımcı Sekreteri) -- CFR
Anthony Lake (Ulusal Güvenlik Danışmanı) -- CFR
Albert Gore, Jr. (ABD İkinci Başkanı) -- CFR
Warren Christopher (Devlet Bakanı) -- CFR
Lee Aspin (Savunma Bakanı) -- CFR
Colin L. Powell (Genel Kurmay Başkanı) -- CFR
James Woolsey (CIA Başkanı) -- CFR
Laura Tyson (Ekonomi Danışmanları Konseyi Bşk.) -- CFR
Lloyd Bentsen (Maliye Bakanı) -- CFR, BB
Bruce Babbitt (İçişleri Bakanı) -- CFR
Henry Cisneros (Konut ve Kentsel Gelişim Bakanı) -- CFR
Donna Shalala (Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanı) -- CFR, TC
Yargı
Sandra Day O’Connor, ABD Yüksek Mahkemesi Yardımcı Baş Yargıcı -- CFR
Steve G. Breyer, ABD Temyiz Mahkemesi Boston Birinci Kısım Baş Yargıcı -- CFR
Ruth B. Ginsburg, ABD Temyiz Mahkemesi Boston Washington DC Baş Yargıcı -CFR
Laurence H. Silberman, ABD Temyiz Mahkemesi Boston Washington DC Yargıcı -CFR
ABD Barış Enstitüsü
John Norton Moore, Başkan -- CFR
Elspeth Davies Rostow, İkinci Başkan -- CFR
Samuel W. Lewis, Başkan -- CFR
John Richardson, Danışman -- CFR
David Little, Danışman -- CFR
William R. Kintner, Direktör -- CFR
W. Scott Thompson, Direktör -- CFR
ABD Ticari Temsilcilik Bürosu
Gary R. Edson, Yönetim Başkanı -- CFR
Joshua Bolten, Genel Konsey -- CFR
Daniel M. Price, Dep. Genel Konsey -- CFR
Maliye Bakanlığı
Roger Altman, Baş Müsteşar. -- CFR
Robert R. Glauber, Müsteşar, Finans -- CFR
David C. Mulford, Müsteşar, Uluslararası İlişkileri -- CFR
Robert M. Bestani, Baş Müsteşar Yardımcısı, Uluslararası Para ilişkileri -- CFR
J. French Hill, Baş Müsteşar, Şirket Finans -- CFR
John M. Niehuss, Baş Müsteşar, Uluslararası Para ilişkileri -- CFR
Teknoloji Geliştirme Bürosu (95’te kapandı)
Joshua Lederberg, Danışman-- CFR
John H. Gibbons, Direktör -- CFR
Lewis M. Branscomb, Danışman -- CFR
Çevre Koruma Ajansı
James M. Strock, İşletme -- CFR
Afrika Kalkınma Kurumu
Leonard H. Robinson, Jr., Başkan -- CFR
Beyaz Saray Korumaları
George Stephanopoulos, Direktör, İletişim -- CFR
Willian J. Crowe, Yabancı İstihbarat Danışma Kurulu Şefi -- CFR
Nancy Soderberg, Personel Direktörü, Ulusal Güvenlik Konseyi -- CFR
Samuel R. Berger, Baş Danışman, Ulusal Güvenlik -- CFR
W. Bowman Cutter, Baş Asistan, Ulusal Ekonomi Konseyi -- CFR
Yönetim ve Bütçe Bürosu
Alice Rivlin, Baş Direktör -- CFR
İhracat-İthalat Bankası
John D. Macomber, Başkan -- CFR
Eugene K. Lawson, Birinci Yardımcı Başkan -- CFR
Rita M. Rodriguez, Direktör -- CFR
Hart Fessenden, Genel Konsey -- CFR
Bilim ve Teknoloji Bürosu
William R. Graham, Jr., Başkan’ın Bilim Danışmanı ve Direktörü -- CFR
Kongre Kütüphanesi
James H. Billington, Destek Vakfı Başkanı -- CFR
Ruth Ann Stewart, Ulusal Programlar -- CFR
Ulusal Bilim Kurumu
Frank H. T. Rhodes, Direktörler Kurulu Üyesi-- CFR
James B. Holderman, Direktörler Kurulu Üyesi -- CFR
D. Allen Bromley, Direktörler Kurulu Üyesi -- CFR
ABD Silah Denetimi ve Silahsızlandırma Ajansı
Thomas Graham, Jr., Genel Konsey -- CFR
William Schneier, Chmn., Genel Konsey Danışmanı -- CFR
Richard Burt, Stratejik Savunma Silahları Müzakerecisi -- CFR
David Smith, Savunma ve Uzay Müzakerecisi -- CFR
Federal Yargı Merkezi
William W. Schwarzer, Direktör -- CFR
Devlet Bakanlığı
Madeleine Albright, BM Büyükelçisi -- CFR
Clifton Wharton, Jr., Devlet Bakanı-- CFR
Lynn Davis, Uluslararası Güvenlik İlişkileri İkinci Sekreteri -- CFR, TC
Brandon H. Grove, Dış Servis Enstitüsü Direktörü -- CFR
H. Allen Holms, Siyasi-Askeri İlişkiler Bürosu Yardımcı Sekreteri -- CFR
John H. Kelly, Ortadoğu-Uzak Asya İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR
Alexander F. Watson, BM Baş Temsilcisi -- CFR
Jonathan Moore, BM Misyonu -- CFR
Joseph Verner Reed, Protokol Şefi -- CFR
Dennis B. Ross, Politika Planlama Ekibi Direktörü -- CFR
Edward Perkins, Personel Direktörü -- CFR
Abraham David Sofaer, Yasal Danışman -- CFR
Peter Tanoff, Siyasi İlişkiler İkinci Sekreteri -- CFR, TC
Brian Atwood, Yönetim İkinci Sekreteri -- CFR
Joan E. Spero, Ekonomi ve Tarım İlişkileri İkinci Sekreteri -- CFR
George E. Moose, Afrika İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR
Winston Lord, Doğu Asya ve Pasifik İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR, TC
Stephen A. Oxman, Avrupa İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR
Timothy E. Wirth, Danışman -- CFR
Devlet Bakanlığı -- Büyükelçiler
Strobe Talbott (CIS Özel Danışmanı) -- CFR
Thomas R. Pickering (Rusya) -- CFR
Morton I. Abramowitz (Türkiye) -- CFR
Michael H. Armacost (Japonya) -- CFR
Shirly Temple Black (Çekoslovakya) -- CFR
Julia Chang Bloch (Nepal) -- CFR
Henry E. Catto, Jr. (İngiltere) -- CFR
Frances Cook (Kamerun) -- CFR
Edward P. Djerejian (Suriye) -- CFR
Geoge E. Moose (Senegal) -- CFR
John D. Negroponte (Meksika) -- CFR
Edward N. Ney (Kanada) -- CFR
Robert B. Oakley (Pakistan) -- CFR
Robert H. Pelletreau, Jr. (Tunus) -- CFR
Christopher H. Phillips (Brunei) -- CFR
Nicholas Platt (Filipinler) -- CFR
James W. Spain (Maldive Adaları & Sri Lanka) -- CFR
Terence A. Todman (Arjantin) -- CFR
Frank G. Wisner II (Mısır) -- CFR
Warren Zimmerman (Yugoslavya) -- CFR
ABD Kongresi -- Senatörler
(D= Demokratlar, R= Cumhuriyetçiler, parantez içindeki diğer iki harf temsil ettiği
eyaletin kısaltmasıdır)
David L. Boren (D-OK) -- CFR
William Bradley (D-NJ) -- CFR
John H. Chafee (R-RI) -- CFR, TC
William S. Cohen (R-ME) -- CFR, TC
Christopher J. Dodd (D-CT) -- CFR
Dianne Feinstein (D-CA) -- TC
Bob Graham (D-FL) -- CFR
Joseph I. Lieberman (D-CT) -- CFR
George J. MiTChell (D-ME) -- CFR
Claiborne Pell (D-RI) -- CFR
Larry Pressler (R-SD) -- CFR
Charles S. Robb (D-VA) -- CFR, TC
John D. Rockefeller, IV (D-WV) -- CFR, TC
William Roth, Jr. (R-DE) -- CFR, TC
ABD Kongresi -- Temsilciler
Howard L. Berman (D-CA) -- CFR
Thomas S. Foley (D-WA) -- CFR
Sam Gejdenson (D-CT) -- CFR
Richard A. Gephardt (D-MO) -- CFR
Newton L. Gingrich (R-GA) -- CFR
Lee H. Hamilton (D-IN) -- TC
Amory Houghton, Jr. (R-NY) -- CFR
Nancy Lee Johnson (R-CT) -- CFR
Jim Leach (R-IA) -- TC
John Lewis (D-GA) -- CFR
Robert T. Matsui (D-CA) -- CFR
Dave K. Mccurdy (D-OK) -- CFR
Eleanor Homes Norton (D-DC) -- CFR
Thomas El Petri (R-WI) -- CFR
Charles B. Rangel (D-NY) -- TC
Carlos A. Romero-Barcelo (D-PR) -- CFR
Patricia Schroeder (D-CO) -- CFR
Peter Smith (R-VT) -- CFR
Olympia J. Snow (R-ME) -- CFR
John M. Spratt (D-SC) -- CFR
Louis Stokes (D-OH) -- CFR
Federal Reserve System (Merkez Bankası)
Alan Greenspan, Başkan -- CFR, TC
E. Gerald Corrigan, İkinci Başkan -- CFR
Richard N. Cooper, Başkan, Boston -- CFR
Sam Y. Cross, Yabancı Açık Pazar Kurumu Yön. -- CFR
Robert F. Erburu, Başkan, San Francisco -- CFR
Robert P. Forrestal, Başkan, Atlanta -- CFR
Bobby R. Inman, Başkan, Dallas -- CFR, TC
Robert H. Knight -- CFR
Steven Muller -- CFR
John R. Opel -- CFR
Anthony M. Solomon -- CFR, TC
Edwin M. Truman, Uluslararası Finans Ekip Dir. -- CFR
Cyrus R. Vance -- CFR
Paul Volcker -- CFR, TC
Bankacılık
Chase Manhattan Corp.
Thomas G. Labrecque, Başkan & CEO -- CFR, TC
Robert R. Douglass, İkinci Başkan -- CFR
Willard C. BuTCher, Direktör-- CFR
Richard W. Lyman, Direktör-- CFR
Joan Ganz Cooney, Direktör-- CFR
David T. Mclaughlin, Direktör-- CFR
Edmund T. Pratt, Jr., Direktör-- CFR
Henry B. Schacht, Direktör-- CFR
Chemical Bank
Walter V. Shipley, Başkan -- CFR
Robert J. Callander, Başkan -- CFR
William C. Pierce, İcra Kurulu Yöneticisi -- CFR
Randolph W. Bromery, Direktör-- CFR
Charles W. Duncan, Jr., Direktör-- CFR
George V. Grune, Direktör-- CFR
Helen L. Kaplan, Direktör-- CFR
Lawrence G. Rawl, Direktör-- CFR
Michael I. Sovern, Direktör-- CFR
Richard D. Wood, Direktör-- CFR
Citicorp
John S. Reed. Başkan -- CFR
William R. Rhodes, İkinci Başkan -- CFR
Richard S. Braddock, Başkan -- CFR
John M. DeuTCh, Direktör-- CFR
Clifton C. Garvin, Jr., Direktör -- CFR
C. Peter Mccolough, Direktör-- CFR
Rozanne L. Ridgeway, Direktör-- CFR
Franklin A. Thomas, Direktör-- CFR
First City Bancorp, Texas
A. Robert Abboud, CEO -- CFR
Morgan Guaranty
Lewis T. Preston, Başkan -- CFR
Bankers Trust New York Corporation
Charles S. Stanford, Jr., Başkan -- CFR
Alfred Brittain III, Direktör-- CFR
Vernon E. Jordan, Jr., Direktör -- CFR
Richard L. Gelb, Direktör-- CFR
Patricia Carry Stewart, Direktör-- CFR
First National Bank of Chicago
Barry F. Sullivan -- TC
Manufacturers Hanover Directors
Cyrus Vance -- CFR
G. Robert Durham -- CFR
George B. Munroe -- CFR
Marina V. N. Whitman -- CFR, TC
Charles J. Pilliod, Jr. -- CFR
Bank America
Andrew F. Brimmer, Direktör-- CFR
Ignazio E. Lozano, Jr., Direktör-- CFR
Ruben F. Mettler, Direktör-- CFR
Güvenlik ve Kambiyo Komisyonu
Michael D. Mann, Uluslararası İlişkileri Direktörü-- CFR
İşçi Sendikası Liderleri
Jay Mazur, Uluslararası Kadın Tekstil İşçileri Sendikaları Birliği -- CFR, TC
Jack Sheinkman, Tekstil İşçileri Sendikası -- CFR
Albert Shanker, Amerikan Öğretmenler Federasyonu -- CFR, TC
Glen E. Watts, Amerikan İşçileri İletişim Örgütü -- CFR, TC
ABD Ordusu
Savunma Bakanlığı
Les Aspin, Savunma Bakanı-- CFR
Frank G. Wisnerll, Politika Müsteşarı -- CFR
Henry S. Rowen, Uluslararası Güvenlik İlişkileri Yardımcı Sekreteri -- CFR
Judy Ann Miller, Nükleer Güç ve Silahlar Denetimi Yardımcı Sekreteri -- CFR
W. Bruce Weinrod, Avrupa & NATO Yardımcı Sekreteri -- CFR
Adm. Seymour Weiss, Savunma Politikası Kur. Bşk. -- CFR
Charles M. Herzfeld, Savunma Araştırma & Mühendislik Direktörü-- CFR
Andrew W. Marshall, Net Assessment Direktörü -- CFR
Michael P. W. Stone, Ordu Sorumlusu -- CFR
Donald B. Rice, Hava Kuvvetleri Sorumlusu -- CFR
Franklin C. Miller, Nükleer Güç ve Silahlar Denetimi Yardımcı Sekreteri -- CFR
Birleşik Kuvvetler Baş Kumandanları:
1949-52 Eisenhower -- CFR
1952-53 Ridgeway -- CFR
1953-56 Gruenther -- CFR
1956-63 Norstad -- CFR
1963-69 Lemnitzer -- CFR
1969-74 Goodpaster -- CFR
1974-79 Haig -- CFR
1979-87 Rogers -- CFR, TC
West Point ABD Askeri Akademisi Komutanları
1960-63 Westmoreland -- CFR
1963-66 Lampert -- CFR
1966-68 Bennett -- CFR
1970-74 Knowlton -- CFR
1974-77 Berry -- CFR
1977-81 Goodpaster -- CFR
CFR Üyesi Diğer Kurmaylar:
1991:
Alb. William M. Drennan, Jr., USAF -- CFR
Alb. Wallace C. Gregson, USMC -- CFR
Alb. Jack B. Wood, USA -- CFR
1992:
Alb. David M. Mize, USMC -- CFR
Alb. John P. Rose, USA -- CFR
Genelkurmay:
Gen. Colin L. Powell, Başkan -- CFR
Gen. Carl E. Vuono -- CFR
Gen. John T. Chain -- CFR
Gen. Merril A. Mcpeak -- CFR
Gen. George L. Butler -- CFR
Gen. Charles T. Boyd -- CFR
Gen. Bradley C. Hosmer -- CFR
Savunma Bakanları
1957-59 Mcelroy -- CFR
1959-61 Gates -- CFR
1961-68 McNamara -- CFR, TC
1969-73 Laird -- CFR
1973-75 Richardson -- CFR, TC
1975-77 Rumsfeld -- CFR
1977-80 Brown -- CFR, TC
1980-88 Weinberger -- CFR, TC
1988- Carlucci -- CFR
1988- Cheney -- CFR
Diğer Askeri Üyeler
R. C. Bowman -- CFR
F. Brown -- CFR
W. Clark -- CFR
Wm. Crowe -- CFR
P. M. Dawkins -- CFR
Thor Hanson -- CFR
W. Hauser -- CFR
R. Kimmitt -- CFR
W. Knowlton -- CFR
Adm J. Lee -- CFR
D. Mead -- CFR
Jack Merritt -- CFR
E. Meyer -- CFR
Wm. E. Odom -- CFR
L. Olvey -- CFR
Geo. K. Osborn -- CFR
J. Pustay -- CFR
E. L. Rowny -- CFR
Gary Sick -- CFR
De Witt Smith -- CFR
Perry Smith -- CFR
Wm. Y. Smith -- CFR
W. Taylor -- CFR
S. Turner -- CFR
J. Welch -- CFR
J. Wickham -- CFR
Medya
CBS
Laurence A. Tisch, CEO -- CFR
Roswell Gilpatric -- CFR
James Houghton -- CFR, TC
Henry Schacht -- CFR, TC
Dan Rather -- CFR
Richard Hottelet -- CFR
Frank Stanton -- CFR
NBC/RCA
John F. Welch, CEO -- CFR
Jane Pfeiffer -- CFR
Lester Crystal -- CFR, TC
R. W. Sonnenfeidt -- CFR, TC
John Petty -- CFR
Tom Brokaw -- CFR
David Brinkley -- CFR
John Chancellor -- CFR
Marvin Kalb -- CFR
Irving R. Levine -- CFR
Herbert Schlosser -- CFR
Peter G. Peterson -- CFR
John Sawhill -- CFR
ABC
Thomas S. Murphy, CEO -- CFR
Barbara Walters -- CFR
John Connor -- CFR
Diane Sawyer -- CFR
John Scall -- CFR
Public Broadcast Service:
Robert Mcneil -- CFR
Jim Lehrer -- CFR
C. Hunter-Gault -- CFR
Hodding Carter III -- CFR
Daniel Schorr -- CFR
Associated Press:
Stanley Swinton -- CFR
Harold Anderson -- CFR
Katharine Graham -- CFR, TC
Reuters
Michael Posner -- CFR
Baltimore Sun
Henry Trewhitt -- CFR
Washington Times
Arnaud De Borchgrave -- CFR
Children’s TV Workshop (Sesame Street-Susam Sokağı)
Joan Ganz Cooney, Pres. -- CFR
Cable News Network
W. Thomas Johnson, Pres. -- TC
Daniel Schorr -- CFR
U. S. News & World Report
David Gergen -- TC
New York Times Co.
Richard Gelb -- CFR
William Scranton -- CFR, TC
John F. Akers, Direktör-- CFR
Louis V. Gerstner, Jr., Direktör -- CFR
George B. Munroe, Direktör -- CFR
Donald M. Stewart, Direktör -- CFR
Cyrus R. Vance, Direktör -- CFR
A. M. Rosenthal -- CFR
Seymour Topping -- CFR
James Greenfield -- CFR
Max Frankel -- CFR
Jack Rosenthal -- CFR
John Oakes -- CFR
Harrison Salisbury -- CFR
H. L. Smith -- CFR
Steven Rattner -- CFR
Richard Burt -- CFR
Flora Lewis -- CFR
Time, Inc.
Ralph Davidson -- CFR
Donal M. Wilson -- CFR
Henry Grunwald -- CFR
Alexander Heard -- CFR
Sol Linowitz -- CFR
Thomas Watson, Jr. -- CFR
Strobe Talbott -- CFR
Newsweek/Washington Post
Katharine Graham -- CFR
N. Deb. Katzenbach -- CFR
Robert Christopher -- CFR
Osborne Elliot -- CFR
Phillip Geyelin -- CFR
Murry Marder -- CFR
Maynard Parker -- CFR
George Will -- CFR, TC
Robert Kaiser -- CFR
Meg Greenfield -- CFR
Walter Pincus -- CFR
Murray Gart -- CFR
Peter Osnos -- CFR
Don Oberdorfer -- CFR
Dow Jones & Co (Wall Street Journal)
Richard Wood -- CFR
Robert Bartley -- CFR, TC
Karen House -- CFR
National Review
Wm. F. Buckley, Jr. -- CFR
Readers Digest
George V. Grune, CEO -- CFR
William G. Bowen, Direktör -- CFR
Syndicated Columnists
Geogia Anne Geyer -- CFR
Ben J. Wattenberg -- CFR
Enerji Şirketleri
Exxon Corporation
Lawrence G. Rawl, Başkan -- CFR
Lee R. Raymond, Başkan -- CFR, TC
Jack G. Clarke, Sr., İkinci Başkan -- CFR
Randolph W. Bromery, Direktör-- CFR
D. Wayne Calloway, Direktör-- CFR
Texaco
Alfred C. Decrane, Jr., Başkan -- CFR
John Brademas, Direktör -- CFR, TC
Willard C. BuTCher, Direktör -- CFR
William J. Crowe, Jr., Direktör -- CFR, TC
John K. Mckinley, Direktör -- CFR
Thomas S. Murphy, Direktör -- CFR
Atlantic Richfield-Arco
Hannah H. Gray, Direktör -- CFR
Donal M. Kendall, Direktör -- CFR, TC
Henry Wendt, Direktör -- TC
Shell Oil Co.
Frank H. Richardson, CEO -- CFR
Rand V. Araskog, Direktör -- CFR, TC
Mobil Corp.
Allan E. Murray, Başkan -- CFR, TC
Lewis M. Branscomb, Direktör -- CFR
Samuel C. Johnson, Direktör -- TC
Helene L. Kaplan, Direktör -- CFR
Charles S. Sanford, Jr., Direktör -- CFR
Tenneco, Inc.
James L. Ketelsen, Başkan -- CFR
W. Michael Blumenthal, Direktör -- CFR
Joseph J. Sisco, Direktör -- CFR
Endüstri
General Motors Corp.
Marina V. N. Whitman, VP -- CFR, TC
Anne L. Armstrong, Direktör -- CFR
Marvin L. Goldberger, Direktör -- CFR
Edmund T. Pratt, Jr., Direktör -- CFR
Dennis Weatherstone, Direktör -- CFR
Leon H. Sullivan, Direktör -- CFR
Thomas H. Wyman, Direktör -- CFR
Ford Motor Company
Clifton R. Wharton, Direktör -- CFR
Roberto C. Goizueta, Direktör -- CFR
GE/NBC Corp.
John F. Welch, Jr. Başkan -- CFR
David C. Jones -- CFR
Lewis T. Preston -- CFR
Frank H. T. Rhodes -- CFR
Walter B. Wriston -- CFR
Deere & Co
Hans W. Becherer, Başkan/CEO -- CFR
IBM
John F. Akers, Başkan -- CFR
C. Michael Armstrong, Sr. VP -- CFR
Amtrak
William S. Norman, İcra İkinci Başkanı -- CFR
AT&T:
Robert E. Allen, Başkan & CEO -- CFR
Randall L. Tobias, İkinci Başkan -- CFR
Louis V. Gerstner, Direktör -- CFR
Juanita M. Kreps, Direktör -- CFR
Donald F. Mchenry, Direktör -- CFR
Henry B. Schacht, Direktör -- CFR
Michael I. Sovern, Direktör -- CFR
Franklin A. Thamas, Direktör -- CFR
Rawleigh Warner, Jr., Direktör -- CFR
Thomas H. Wyman, Direktör -- CFR
Chrysler Corp. :
Joseph A. Califano, Jr., Direktör -- CFR
Peter A. Magowan, Direktör -- CFR
American Express Co. :
James D. Robinson, Ceo -- CFR
Joan Edelman Spero -- TC
Anne L. Armstrong -- CFR
William G. Bowen -- CFR
Charles W. Duncan, Jr. -- CFR
Richard M. Furlaud -- CFR
Vernon E. Jordan, Jr. -- CFR, TC
Henry A. Kissinger -- CFR, TC
Frank P. Popoff -- CFR
Robert V. Roosa -- CFR
Joseph H. Williams -- CFR
İş Dünyası ve Endüstri Liderleri
Richard D. Wood, CEO, Eli Lily & Co -- CFR
Richard M. Furlaud, CEO, Bristol-Myers Squibb Co -- CFR
Frank Peter Popoff, CEO, Dow Chemical Co. -- CFR
Charles Peter McColough, Xerox -- CFR
Rozanne L. Ridgewar, 3M, RJR Nabisco -- CFR
Ruben F. Mettler, CEO, TRW, Inc. -- CFR
Henry B. Schacht, CEO, Cummins Engines -- CFR
Edmund T. Pratt, Jr., CEO, Pfizer, Inc. -- CFR
Rand V. Araskog, CEO, ITT Corp. -- CFR, TC
W. Michael Blumenthal, Başkan, Unisys Corp. -- CFR
Joseph John Sisco, Direktör, Geico, Raytheon, Gillette -- CFR
J. Fred Bucy, CEO, Texas Instruments -- CFR
Paul A. Allaire, Başkan, CEO, Xerox Corp. -- TC
Dwayne O. Andreas, Başkan, Archer Midland Daniels -- TC
James E. Burke, Başkan, Johnson & Johnson -- TC
D. Wayne Calloway, Başkan, CEO, Pepsico -- TC
Frank C. Carlucci, The Carlyle Group -- TC
Lynn E. Davis, Direktör, Rand Corp -- TC
Stephen Friedman, Sr., Eşbaşkan, Goldman, Sachs -- TC
Louis V. Gerstner, Jr., Başkan, CEO, RJR Nabisco -- TC
Joseph T. Gorman, Başkan, CEO, TRW Inc. -- TC
Maurice R. Greenberg, Başkan, American International Group -- TC
Robert D. Hass, Başkan, Levi Strauss -- TC
David J. Hennigar, Başkan, Crownx, Asbaşkan, Crown Life -- TC
Robert D. Hormats, Asbaşkan, Goldman Sachs Int. -- TC
James R. Houghton, Başkan, Corning Inc. -- TC
Donald R. Keough, Başkan, The Coca Cola Co. -- TC
Henry A. Kissinger, Başkan, Kissinger Assoc. -- TC
Whitney Macmillan, Başkan, Cargill, Inc. -- TC
Robert S. McNamara, Başkan, Dünya Bankası -- TC
William D. Ruckershaus, Başkan, Browning-Ferris Ind. -- TC
David Stockman, Ortak, The Blackstone Group -- CFR
Henry Wendt, Smith Kline Beecham -- TC
Eğitim
Üniversite Profesörleri
Graham Allison, Harvard Univ. -- TC
Zbigniew Brzezinski, Johns Hopkins -- TC
Gerald L. Curtis, Columbia Univ. -- TC
Martin S. Feldstein, Harvard Univ. -- TC
Richard N. Gardner, Columbia Univ. -- TC
Joseph S. Nye, Jr., Harvard Univ. -- TC
Robert D. Putnam, Havard Univ. -- TC
Henry Rosovsky, Harvard Univ. -- TC
Geoge P. Shultz, Stanford Univ. -- TC
Lester C. Thorow, MIT -- TC
Paul Volcker, Princeton Univ -- TC
Robert H. Edwards, Bowdoin College -- CFR
Vartan Gregorian, Brown Univ. -- CFR
Hanna Holbom Gray, Chicago -- CFR
Joseph S. Murphy, New York City -- CFR
Michael I. Sovern, Columbia Univ. -- CFR
Frank H. T. Rhodes, Cornell Univ. -- CFR
James T. Laney, Emory Univ. -- CFR
Rev. Joseph A. O’Hare, Fordham Univ. -- CFR
Thomas Ehrlich, Indiana Univ. -- CFR
Steven Muller, Johns Hopkins Univ. -- CFR
Alice S. Iichman, Sarah Lawrence College -- CFR
Edward T. Foote, II, Miami -- CFR
S. Frederick Starr, Oberlin College -- CFR, TC
Joseph Duffey, Chans., Mass. -- CFR
John M. Deutch, MIT -- CFR, TC
Lester C. Thurow, MIT -- CFR
Bernard Harleston, New York City -- CFR
John Brademus, New York Univ. -- CFR, TC
Wesley W. Posvar, Pittsburg -- CFR
Harold T. Shapiro, Princeton Univ. -- CFR
Charles W. Duncan, Jr., Rice Univ. -- CFR
Dennis O’Brien, Rochester -- CFR
David Baltimore, Rockefeller Univ. -- CFR
Donald Dennedy, Stanford Univ. -- CFR
Richard Wall Lyman, Stanford -- CFR
Hans M. Mark, Texas -- CFR
Robert H. Donaldson, Tulsa -- CFR
Stephen J. Trachtenberg, George Washington Univ. -- CFR
William H. Danforth, Washington Univ., St. Louis -- CFR
John D. Wilson, Washington & Lee Univ. -- CFR
Nannerl O. Keohane, Wellesley Univ. -- CFR
Bu liste FREE (Fund to Restore an Educated Electorate-Eğitimli Seçmen Sağlama
Kampanyası) isimli kurum tarafından yayınlanmıştır. Ek bilgi için aşağıdaki adrese
başvurulabilir.
Fund To Restore An Educated Electorate
P. O. Box 33339
Kerrville, Tx. 78029
Kaynaklar:
1) The United States Government Manual 1991/92, Office of the Federal Register National Archives and Records Administration.
2) Standard And Poor’s Register of Corporations, Directors and Executives 1991
3) Annual Report 1991/92, The Council On Foreign Relations, Pratt House, New York
City
Buzdağının su yüzüne çıktığı yer: Davos
Bilderberg’in Türkiye’deki üyelerini ilk açıklayanlardan biriyim. Bilderberg artık yeteri
kadar mercek altında. Şimdi ise başka bir topluluğa dikkat çekmek gerekiyor. Her yıl
Davos’ta dünya finans tekellerinin ve hükümetlerin katılımıyla Dünya Ekonomi Forumu
düzenleniyor. Bu forumda her yıl 200’ü aşkın “genç küresel lider” seçiliyor. Bunların bir kaç
tanesi de mutlaka Türkiye’den oluyor.
Bütün bu gizli yapılanmanın bir yerde pazara çıktığı yer Davos’tur. Tabii, çıkabildiği
kadarıyla. Bu pazar, doğal olarak kapitalist bir pazardır. Ekonomik bir alışveriş yapılıyor.
Bunun yanında kuramsal bir alışveriş de yapılıyor.
Sonuçta herkes burada görücüye çıkıyor. “Bu kapitalist sistem içinde ne kapabilirim”
diyorlar bir nevi. Burası bir tür bir kurban pazarı. Davos enternasyonal kapitalizmin
pazarlandığı yer. Gizli olmayan yönün açığa çıktığı yer.
Davos’ta her yıl bazı adamları seçip önümüze koyuyorlar. Bunlara “küresel lider”
diyorlar. Bu uygulama 1990’lardan itibaren var. 1990’larda bu seçilen isimlere “Yarının
Küresel Lideri” diyorlardı. Seçilen isimler kısa süre içinde Bilderberg’e de alınıyordu.
1999’da Uğur Bayar küresel lider seçildi. Sonra Bilderberg oldu. O yıla kadar Cem
Boyner’den başka “küresel lider” seçilen tek Türk, Uğur Bayar’dı.
Türkiye’de Merkez Bankası gibi kilit ekonomik mevkilere gelebilmek için Bilderberg
olmak önkoşuldur.
Uğur Bayar, emperyalizm için belki daha da önemli bir mevkiyi işgal ediyordu:
Özelleştirme İdaresi Başkanı olarak uluslararası tekellerin Türk ulusal ekonomisi üzerindeki
emellerini karşılıyordu.
2004 yılında Türkiye’den Bilderberg örgütüne üye olarak alınan isimlerden biri Mustafa
Koç’tu. Ali Koç ise aynı yıl “Genç Küresel Lider” topluluğuna seçildi. Bu demektir ki, birkaç
sene sonra Ali Koç’u da Bilderberg’de göreceğiz. Uğur Bayar’ın kardeşi Mehmet Ali Bayar
ise 2003 yılında Bilderberg’e üye oldu. Mehmet Ali Bayar, Küresel Sistem tarafından
Türkiye’de merkez sağın lideri yapılmak istenmişti. Hâlâ da yedekte tutuluyor. Tüm bu
olgular Bilderberg ve “Küresel Çete” üyeliğinde aile bağlarının ve belli bir dönem sınanıp
eğitilmenin çok önemli olduğunu gösteriyor. Türkiye’yi “Küresel Çete” adına yönlendiren ve
yönetenler kimdir derseniz, “Bilderberg’in Türk katılımcılarını açığa çıkarın” derim.
Yeni bir oluşum: “Genç Küresel Liderler”
2004 yılında Dünya Ekonomi Forumu’nun İcra Kurulu Başkanı Klaus Schwab yeni bir
topluluk kurdu. 2004 yılından itibaren küresel liderlik kurumsallaştırıldı. “Young Global
Leaders” isimli bir topluluk oluşturuldu. Amaçları 2004’ten 2009 yılına kadar, toplam 1111
lider seçip, o yıldan itibaren 2020 yılına kadar önlerine koydukları küresel liderlik görevlerini
gerçekleştirmek. Klaus Schwab amaçlarını tam olarak şöyle özetliyor:
Amacımız, Genç Küresel Liderleri bir araya getirip küresel ilişkilere gerçekten hakim
olmalarını sağlamak ve gelecek kuşağın karar verici (decision-maker) rezervlerini garanti
altına almak.45
Açıkça ifade edildiği gibi amaçları bir sonraki kuşağın elitlerini, “karar vericilerini”,
yöneticilerini ve liderlerini saptamak ve eğitmek. Kimin lideri bunlar? Biz tanımıyoruz bile.
Bunları biz seçmedik ki. Bunların ne meziyetleri var? Niçin küresel lider seçiliyorlar? Niçin
parlatılıp, önümüze sürülüyorlar? 2004 yılında Türkiye’den Devlet Bakanı Ali Babacan, Koç
Holding Bilgi Teknolojisi Grubu Başkanı Ali Koç, Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı
Ferit Şahenk ve Kanal D CEO’su Arzuhan Yalçındağ, 1111 kişiye ulaşacak topluluğun ilk
Türk üyeleri olarak seçildi. Artık bu isimlere dikkat edelim.
1999-2004 YILLARI ARASINDA BİLDERBERG ÖRGÜTÜNÜN TOPLANTISINA
KATILAN TÜRKLER46
1999, 3-6 Haziran, Sintra, Portekiz:
Gazi Erçel (Merkez Bankası Başkanı- 3. Kez), Suna Kıraç (Koç Grubu- 2. Kez), Erkut
Yücaoğlu (TÜSİAD Başkanı), Sedat Ergin (Gazeteci)
2000, 1-3 Haziran, Brüksel, Belçika:
Nuri Çolakoğlu (Gazeteci), Muharrem Kayhan (TÜSİAD)
2001, 24-27 Mayıs, Gothenburg, İsveç:
Gazi Erçel (Merkez Bankası Başkanı- 4. Kez), Özdem Sanberk (Em. Büyükelçi,
TESEV Bşk.- 2. Kez)
2002, 30 Mayıs-2 Haziran, Chantilly, Virginia, ABD:
Özdem Sanberk (Em. Büyükelçi, TESEV Bşk.- 3. Kez), Kemal Derviş (Devlet Bakanı),
Bülent Özaydınlı (Koç Grubu)
2003, 15-18 Mayıs, Versailles, Paris, Fransa:
Ali Babacan (Ekonomi’den Sorumlu Bakan), Mehmet A. Bayar (DYP Genel Başkan
Yardımcısı) Özdem Sanberk (Em. Büyükelçi, TESEV Bşk.- 3. Kez)
2004, 3-6 Haziran, Stresa, İtalya:
Ali Babacan (Ekonomi’den Sorumlu Bakan- 2. Kez), Hasan Cemal (Gazeteci), Kemal
Derviş (Eski Devlet Bakanı- 2. Kez), Mustafa Koç (Koç Grubu)
Son yıllarda Bilderberg toplantılarına sürekli katılan Özdem Sanberk, Kemal Derviş ve
Hasan Cemal, yaşları itibariyle Genç Küresel Liderler topluluğuna üye olamadılar. Ancak Ali
Babacan, hem Bilderberg’e hem de Genç Küresel Liderler topluluğuna 2004 yılında üye
yapıldı. Ali Babacan, AKP’de, ABD’nin tuttuğu ve gelecekte Başbakanlığa hazırladığı
isimdir. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül kullanıldıkları zaman bir kenara atılabilir. Nitekim
Ali Babacan “Küresel Çete”ye iddialı bir giriş yapmıştır.
TÜRKİYE’DEN SEÇİLEN GENÇ KÜRESEL LİDERLER
1995
Cem Boyner (Boyner Gr., Eski YDH Başkanı)
1999
Uğur Bayar (Özelleştirme İdaresi Başkanı), Meltem Kurtsan (Kurtsan Medikal
Grubu Yönetim Kurulu Başkanı), Dr. Yılmaz Argüden (ARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu
Başkanı)
2000
Cansen Başaran Symes (Price Waterhosue Cooper Türükiye Temsilcisi),
2001
Leyla Alaton
2002
Elif Bilgi (Borsa Şirketi HC’nin yöneticisi), Tayyipe Gülek (DSP Adana
Milletvekili), Tulu Gümüştekin (CPS Danışmanlık Şirketi Kurucusu)
2003
Yöneticisi)
Yaprak Özer (TV programcısı, Ernst and Young İnsan Kaynakları Firması
2004
Ali Babacan (Devlet Bakanı), Ali Koç (Koç Holding Bilgi Teknolojisi Grubu
Başkanı), Ferit Şahenk (Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı), Arzuhan Yalçındağ (Kanal
D Ceo’su).
Bir başka örnek: 2002 yılında Borsa Şirketi HC’nin yöneticisi Elif Bilgi küresel lider
seçiliyor. Medyada reklamları yapılıyor. Türkiye’deki tüm kadınlara soruyorum: Bu kadını
tanıyor musunuz?
Bu bölümün sonunda ek olarak 2004 yılında seçilen farklı ülkelerden 237 Genç Küresel
Lider’in isim listesini50 bulabilirsiniz.
Bu topluluğun sitesinde, küresel liderleri seçen hakem kurulunun listesi yer alıyor.
Türkiye’den bu komitede yer alan seçici Mehmet Ali Yalçındağ. Kendisi Doğan Medya’nın
Başkanı ve CEO’sudur.
Davos’ta genç küresel liderleri seçen komite. bu komite kendini dünya halklarının
demokratik iradesinin yerine koyduğunun farkında mı acaba?51
GENÇ KÜRESEL LİDERLERİ SEÇEN KOMİTE
Carl-Johan Bonnier, Başkan, Bonnier AB, İsveç
Hubert Burda, CEO, Hubert Burda Media, Almanya
Carlo Caracciolo, Başkan, Gruppo Editoriale l’Espresso, İtalya
Juan Luis Cebrian Echarri, CEO, Grupo Prisa, İspanya
Chang Dae-Whan, Başkan, Maeil Business Newspaper and TV, Güney Kore
Mathias Döpfner, CEO, Axel Springer AG, Almanya
Katsuji Ebisawa, Başkan, NHK Japan Broadcasting Corporation, Japonya
Jorge Fontevecchia, Yayıncı, Diario Perfil, Argentina
Steve Forbes, CEO, Forbes Inc., ABD
Tom Glocer, CEO, Reuters Group Plc, İngiltere
Shekhar Gupta, Gen. Yay. Yön., The Indian Express, Hindistan
Hisashi Hieda, CEO, Fuji Television Network Inc., Japan
Hong Seok-Hyun, CEO, The Joong-Ang Ilbo, Güney Kore
Arnaud Lagardère, CEO, Lagardère SCA, Fransa
James R. Murdoch: CEO, British Sky Broadcasting Group Plc, İngiltere
Gavin K. O’Reilly, Başkan, Independent News & Media Plc, İrlanda
Aroon Purie, CEO, The India Today Group, Hindistan
Michael Ringier, Başkan, Ringier AG, İsviçre
Jonathan Rothermere, Başkan, Daily Mail and General Trust Plc (DMGT), Britanya
Rui Chenggang, Direktör ve Sunucu, Çin Merkez Televizyonu, Çin Halk Cumhuriyeti
Marjorie Scardino, CEO, Pearson Plc (The Financial Times Group), Britanya
Terry Semel, Başkan ve CEO, Yahoo! Inc., ABD
Peter Sullivan, Grup Şef Editörü, Independent Newspapers, Güney Afrika
Arthur Sulzberger: Başkan ve Yayıncı, The New York Times, ABD
Elizabeth G. Weymouth, Washington Post Grubu, Newsweek, ABD
Ernest Y. W. Wong, Grup İcra Şef Editörü,, Media Corporation of Singapore Pte Ltd,
Singapur
Robert C. Wright, Başkan ve CEO, NBC, ABD
Mehmet Ali Yalçındağ, Başkan ve CEO, Doğan Medya Grubu, Türkiye
Türkiye’den seçilecek isimlerin belirlenmesinde bu isimler belirleyici oluyor. Bazen tek
isim bazense dört isim seçiliyor. “Medya, basının dışında iş yapmasın” deniliyor. Bırakın
basın dışında iş yapmamayı, bir de dünyayı yönetecek küresel liderleri belirleme gibi bir
misyon üstlenmiş durumdadır bugün medya.
Medya artık toplumu küresel değer yargıları doğrultusunda yönetmek için kullanılan bir
psikolojik savaş aygıtından başka bir şey değildir.
Eğer bu aygıtın karşına insanlara gerçeği gösterecek bir örgüt ve medya kuramazsanız,
insanlar o manipülasyonun etkisinde kalır. O zaman da karşımıza tek boyutlu olarak beslenen
bir kobaylar sürüsü çıkıyor.
“Küresel Çete”yle mücadele
Böylelikle “Küresel Çete”nin taslağı ortaya çıkmış oluyor. Buzdağının görünmeyen
kısmından görünen kısmına doğru ilerledik. “Küresel Çete”nin doğduğu ve bir ahtapot gibi
dünyayı sardığı ilk nokta olan ABD ve Batı Avrupa’dan yola çıktık; Asya ve en sonunda
Türkiye’deki kollarını açığa çıkardık.
Bu ahtapotun her bir kolunun farklı bir işlevi vardır. Farklı seviyelerde farklı işlevlere
sahip gizli örgütler, bir arada bir bütünü oluşturur. Bazı örgütler “Küresel Çete”nin karar
mekanizmasını, bazı örgütler eylem ve savaş mekanizmasını, bazıları ise ideoloji üretme ve
manipülasyon mekanizmasını üstlenir. Tek bir örgüt diğerlerinden bağımsız bir işleve sahip
değildir.
“Küresel Çete”yi tamamıyla ortaya çıkarmak için; çizdiğimiz bu haritanın üzerinde daha
çok çalışılması gerekmektedir. Ancak ana hatları ve temel doğrultuyu çizdiğimi
düşünüyorum.
“Küresel Çete” durmamakta ve her gün kendini yinelemektedir. Kollarıyla tüm dünyayı
sarmaktadır. Dünyanın yeniden sömürgeleştirilmesi için işgaline koyulmuş, ulus devletler
ortadan kaldırmaya başlamış, cinayet ve işkenceyi açıktan tüm halklar üzerinde uygulamaya
başlamıştır.
Atatürkçülerin,
devrimcilerin,
antiemperyalistlerin,
antikapitalistlerin,
savaş
karşıtlarının, barış yanlılarının ve dünyanın tüm onurlu insanlarının da durmaması
gerekmektedir. Bu “Küresel Çete”nin, bu cinayet ve sömürü şebekesinin hem merkezi olan
Avrupa ve ABD’de, hem de Türkiye’deki temsilcilerini açığa çıkarmalıdır.
“Küresel Çete”ye karşı yeniden bir Kurtuluş Savaşı verilmelidir. Bu her onurlu insanın
görevidir.
Dipnotlar:
1. “CFR ve Yeni Dünya Düzeni”, Yarın, Kasım 2003, syf 23
2. http://www.conspiracyarchive.com/NWO/Illuminati.htm
3. http://www.4rie.com/rie%206. html
4. TÜRKSOLU, sayı 49, 09 Şubat 2004, syf. 4.
5. “CFR ve Yeni Dünya Düzeni”, Yarın, Kasım 2003, syf 22
6. “CFR ve Yeni Dünya Düzeni”, Yarın, Kasım 2003, syf 22
7. “Illuminati: Entrika ÇEmberi”, Texe Mars, Timaş Yayınları, İstanbul 2003, syf. 160.
8. http://www.cfr.org/about/board2.php
9. “Zenginlerin Türkiye Zirvesi”, Milliyet, 21 Ekim 1999
10. “Demirel Rockefeller’e Türkiye’yi anlattı”, Milliyet, 21 Ekim 1999
11. “Yahudi Lobisi Neden Türkiye’de”, Milli Gazete, 22 Ekim 1999
12. TÜRKSOLU dergisi 49. sayı, 09 Şubat 2004 Kapağı
13. Y. N. : İsrail’deÜniversite 1918 yılında açılmış ve burada yetişen gençler, 1948
yılında kurulan İsrail devletinin kadrolarını oluşturmuşlardır.
14. “ABD, İsrail ve Filistinliler-Kader Üçgeni”, Noam Chomsky, İletişim Yayınları: 1.
Baskı, Ocak 1993.
15. “Fethullah Gülen ile New York Sohbeti”, Nevval Sevindi, Sabah Kitapları 47,
Birinci Baskı, İstanbul ekim 1997, syf. 39-41.
16. Milliyet, 20 Mart 1999.
17. “Fethullahçılar MGK’ya geliyor”, Cumhuriyet, 23 Mart 1999.
18. “Fethullah ABD’ye kaçtı!..”, Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 23 Mart 1999.
19. Milliyet Gazetesi, 08-29 Ocak 2005.
20. “Amerika’dan Yahsıyan Garip Hava”, Semih İdiz, Akşam, 11 Haziran 2003.
21. “Bir Gezinin Kodları”, Güler Kömürcü, Akşam, 13 Haziran 2003.
22. http://www.cfr.org/bio.php?meety=2004&id=3350&puby=#m
23. “Mustafa Sarıgül: Düğün EvininTefçisi Ölü Evinin Yasçısı”, Ömer Yılmaz İnanç,
Aykırı Yayınları, Ocak 2005., syf. 11-24.
24. http://www.tanyeri.net/saakasvili.htm
25. “Evanjelizm: Beyaz Saray’ın Gizli Dini”; İsmail Vural, Karakutu, İstanbul, Mayıs
2003.
26. http://www.montpelerin.org/aboutmps.html
27. http://www.cis.org.au/mps.html
28. http://www.montpelerin.org/pastpresidents.html
29. http://www.montpelerin.org/officers.html
30. http://www.montpelerin.org/
31. www.trilateral.org
32. “Trilateralism: The Trilateral Commission and Elite Planning for World
Management”, Ed. Holly Sklar, South End Press, Boston, ABD, 1980.
33. www.trilateral.org/TrilateralCommissionMembership.htm
34. “Trilateralism: The Trilateral Commission and Elite Planning for World
Management”, Ed. Holly Sklar, South End Press, Boston, ABD, 1980, syf 27.
35. “Trilateralism: The Trilateral Commission and Elite Planning for World
Management”, Ed. Holly Sklar, South End Press, Boston, ABD, 1980, syf 14-17.
36. “Derin Devletin Tarihçesi”, Talat Turhan, İleri Dergisi, Sayı 1, Kasım-Aralık 2000,
syf 61.
37. “Consipators Hierarchy: The Story Of The Commitee of 300”, Dr. John Coleman,
America West Publisher, VERICOMM BBS (510) 891-0303, 1992, syf. 7-13.
38. http://www.4rie.com/rie%207.html
39. http://www.4rie com/rie%207.html
40. “CFR ve Yeni Dünya Düzeni”, Yarın, Kasım 2003, syf 22.
41. “Çeteleşme”, Talat Turhan, Akyüz Yayınları, İstanbul, 1999, Syf 193
42. www.bilderberg.org/bildswed.jpg
43. www.bilderberg.org/Bild-az-tab.htm
44. Kaynak: F.R.E.E. (Fund to Restore an Educated Electorate) (y. n ABD’de de
seçmeni bilinçlendirmeyi amaçlayan bir kurum), Box 8616, Waco, TX. 76710 USA
45. http://www.younggloballeaders.org/
46. Y.N.: Bilderberg’in Türk üyelerinin 2002’den önceki listesi kitabımızın ikinci
bölümünde yer almaktadır.
47. “Geleceğin Lideri ülkesinden ümitli”, Milliyet, 10 Mart 2002.
48. Milliyet, 23 Ocak 2003.
49. “Yarının liderleri”, Radikal, 12 Ocak 2005.
50. http://www.younggloballeaders.org/
51. http://www.younggloballeaders.org/
Ekler
Ek-1: Mont Pelerin örgütünün raportörleri 30
Din ve Özgürlük
Ahiakpor, James C. W.; Ahmad, Dr. lmad A.; Ahmanson, Howard Alien, W. B.; Alvis,
John E.; Anderson, Brian C. Anderson, Dr. Digby Aquila, Dominic A. Attarian, John; Avery,
Dennis T.; Baden, John A. ‘ Baetjer, Howard, Jr. Ballor, Jordan; Bandow, Doug Barry, John
S.; Bayer, Richard C.; Beabout, Gregory R. Becker, Gary; Beckett, John D.; Beers, Rev. J.
Michael Beisner, E. Calvin Berger, Peter L.; Black, Conrad M. Black, Noel A.; Boettke, Peter
J. Bolt, John; Bosnich, David A. Boxx, T. William; Brasington, Bruce C. Buckley, William F.
Budziszewski, J. Burkett, Larry; Buttiglione, Rocco; Byker, Gaylen, J. D., Ph. D. Callejas
Vargas, Juan Campbell, William F. Carey, David H.; Carolan, Matthew; Carrasco, Rodolpho
Cheeks, Robert C Cleveland, Paul A. Coleman, John; Colson, Charles W.; Couhig, Mark St.
John Couretas, John Coyle, Tim; Cross, Derek E. Davies, Antony; de Soto, Hernando; de
Souza, Raymond J.; Dennis, William C.; Derr, Thomas Sieger; DeVos, Rich; Dobson, James;
Dreisbach, Danjel L.; Dulles, Rev. Avery Cardinal, S. J. Dunn, Gregory; Dyksterhuis,
Deanna; Echeverria, Eduardo J., Ph. D. Edmond, Alfred A., Jr. Elliot, Mark; Ellmers, Glenn
Engler, John; Epstein, Richard A.; Ericson, Edward E., Jr. Farina, John; Fedoryka, Kateryna;
Feulner, Edwin J., Jr. Flanders, Todd R. Forte, David F.; Friedman, Dr. Milton Friess, Foster;
Frohock, R. Chris Fuller, Neal; Gheddo, Father Piero Gilder, George; Gillen, Prof. Steven
Gomez-Zimmerman, Mario Grant, George; Gregg, Samuel, D. Phil. (Oxon.) Gronbacher,
Gregory M. A. Guerra, Marc D. Guinness, Dr. Os Guroian, Vigen; Gvosdev, Nikolas K. Hall,
Rev. David W. Hartnedy, John; Hayward, Steven F. Healy, Gene; Hendrickson, Mark W.
Henry, Cari F. H. Heyne, Paul; Higgins, Heather Richardson; Hill, Peter J.; Himmelfarb,
Gertrude Hittinger, Russell; Hodel, Hon. Donald P. Holland, James C.; Huffington, Arianna
Huizenga, J. C. Ingersoll, Julie; James, Kay Coles Johannes, Kristina; Johnson, Gordon O. F.
Johnson, Paul; Johnson, Willa Ann Joyce, Michael S. Juurikkala, Oskari; Kelly, John;
Kennedy, Robert G.; Kennedy, Dr. D. James Kettler, Christian D. Kirk, Dr. Russell;
Kirkpatrick, Jeane; Klaus, Prim e Minister Vaclav Klimon, William M.; Krason, Stephen M.
Kuo, David Kwong, Jo; Laird, Peter A.; LaMothe, William R. Lapin, Rabbi Daniel Lauber,
William F.; LeBlanc, Doug; Lee, Michael; Liggio, Leonard P. Lips, David; Loury, Glenn C.
Lugo, Luis E. Lunn, John; Machan, Tibor Malony, Megan; Marshall, Paul, Ph. D. Mastin,
Paul A. Masugi, Ken; Mataconis, Douglas Mataro, Steven W. McElwee, Michael Meilaender,
Gilbert C., Ph. D. Merikoski, Ingrid A. Michelin, François Mingardi, Alberto; Moreell,
Admira! Ben Morel, Lucas E.; Moreno, Pedro C.; Morse, Dr. Jennifer Roback Muras,
Andrew D. Murray, David; Mylod, Robert J.; Nash, Laura L., Ph. D. Nash, Dr. Ronald H.
Nelson, Jeffrey; Nelson, Robert H.; Neuhaus, Rev. Richard John Novak, Jana; Novak,
Michael; Olasky, Dr. Marvin; Ollivant, Douglas A.; Opitz, Rev. Edmund A. Palau, Luis;
Paredes, Mario J.; Pell, Most Reverend George Perkins, Dr. John M. Pham, John-Peter;
Pollard, C. William Powelson, Jack P. Prychitko, David L. Quinlivan, Gary M.; Rae, Scott B.,
Ph. D.; Rasmussen, Douglas B. Ray, Dr. Dixie Lee Raymond, Lee R.; Raynor, William J., III
Reed, Larry; Reiland, Ralph E. Rice, Charles E.; Richardson, Ryan Richman, Sheldon Rogan,
James E.; Royal, Robert, Ph. D. Rustici, Thomas Cari; Sacks, Rabbi Professor Jonathan
Sadowsky, James, S. J. Sandoz, Ellis; Santorum, Hon. Rick Scalia, Rev. Paul; Schall, Rev.
James V., S. J. Schansberg, D. Eric; Schasching, Johannes, S. J. Schlossberg, Herbert
Schmiesing, Kevin E., Ph. I;). Schneider, John R. Shain, Barry Alan Shaw, Jane S.; Sherman,
Amy L. Shiely, John S. Simon, Julian; Simon, The Honorable William E. Sirico, Rev. Robert
A. Skousen, Mark; Smith, George H.; Smith, Brother Bob Spalding, Matthew Speidell, Todd;
Spitzer, Robert J.; S. J., Ph. D. Stevens, Michael R. Szostkiewics, Adam; Tamari, Rabbi Dr.
Meir Templeton, Sir John Marks Thatcher, Lady Margaret Therrian, Michel Thies, Clifford
F.; Thoburn, Jonathan D.; Thomas, Justice Clarence Tucker, Jeffrey; VanOrunen, David
Veryser, Harry C.; von der Heydt, Barbara; von Kuehnelt-Leddihn, Erik; von Liechtenstein,
Prinz N ikolaus; Waterman, A. M. C.; Watkins, Rev. James. D., Jr. Webb, Bruce G. Weeks,
David L. Weigel, George; West, John G., Jr.; Westholm, Cari-Johan Williams, Walter;
Williams, Dr. John K.; Wilson, James Q., Ph. D. Wolma, Stephen J., J. D. Wood, Dr. George
O; Woods, Thomas E., Jr. Zufiiga, Gloria L.
Piyasalar ve Ahlak
Ahlseen, Mark; Alvey, James E.; Anadale, Christopher Anderson, Brian C.; Anderson,
William L. Argandofia, Antonio Baden, John A.; Bainbridge, Stephen M. Ballor, Jordan;
Barry, Norman P. Bayer, Richard C.; Beabout, Gregory R. Beaulier, Scott A. Behr, Thomas
C. Bess, Philip; Block, Walter; Blum, Christopher Olaf Boettke, Peter J. Bohl, Charles C.
Bolds, Rev. Jame Bolt, John; Bradley, Anthony B.; Brannan, Patrick T., S. J. Bratt, James D.;
Brescia, Albertanus of Broski, Mark, O. S. B. Brugger, E. Christian Calo, Zachary Ryan;
Carey, David H.; Chafuen, Alejandro A.; Christensen, Marshall K. Clark, Kelly James
Cleveland, Paul A. Cole, Julio; Colombatto, Enrico Colson, Charles W. Costa, Giacomo;
Coulter, Michael; Crespo, Ricardo F. Davenport, Stewart Davies, Antony; De Azpilcueta,
Martin; de Souza, Raymond J. de Torre, Joseph M. Deavel, David Paul Dembinski, Paul H.
Dennis, William C.; Derr, Thomas Sieger Donohue-White, Patricia Douchant, Rachel;
Dougherty, Richard J.; Dulles, Rev. Avery Cardinal, S. J. Echeverria, Eduardo J., Ph. D.
Elzinga, Kenneth G. Emery, Jeannine Felice, Flavio; Finn, Daniel Rush; Fitzsimmons, Allan
Flanders, Todd R.; Friedman, Hershey H. Garvey, George E. Gay, Craig M. Gold, Lorna;
Gorga, Carmine; Goudzwaard, Bob; Grabill, Stephen J., Ph. D. Graf, Johannes; Gregg,
Samuel, D. Phil. (Oxon. ) G riffio en, Sander; Gronbacher, Gregory M. A. Gueguen, John A.,
Jr. Guerra, Marc D.; Hall, Rev. David W. Halteman, James Harink, George Harold, Philip
Hart, D. G.; Henderson, James W. Heslam, Peter S. Hill, Peter J.; Hippler, Arthur M.
Horowitz, Amir; Huerta de Sota, Jesus Jacobsen, Eric O. Jeffreys, Derek S. Juurikkala,
Oskari; Kaczor, Christopher Kapur, Basant K. Keating, Barry; Keckeissen, Joseph Kennedy,
Robert G.; Kennedy, Dr. D. James Keys, Mary M; Klay, Robin Klos, Jan; Knepper, Paul;
Koyzis, David T.; Krauss, Michael i.; Kraynak, Robert P.; Krueger, Frederick W. Latkovic,
Mark S. Lee, Robert G.; Leeson, Peter T.; Legarre, Santiago Liggio, Leonard P. Lockhart,
William Lowery, Mark; Luckey, William R. Lund-Molfese, Nicholas C. Lunn, John;
MacKenzie, Raymond N. Mahoney, Daniel J. Malony, Megan; Martin, Leonard W. McCann,
Dennis P. McMillan, Keith P., S. J. Mele, Domenec; Meng, Jude Chua Soo Michel, Christian
Mingardi, Alberto; Morse, Dr. Jennifer Roback Mueller, Antony P.; Munoz de Juana, Rodrigo
Murphey, Dwight D. Naugle, John; Nelson, Robert H. Noll, Mark A.; Novak, Michael;
O’Boyle, Edward J. DIliyanı, Douglas A.; Orsini, Jean-Francois Oslington, Paul; Pakaluk,
Catherine Ruth Pejovich, Svetozar; Pell, George Cardinal; Pendleton, David A.; Pennington,
Mark; Percy, Anthony G.; Ouinlivan, Gary M.; Rae, Scott B., Ph. D.; Ragazzi, Maurizio
Reed, W.; Robert Richards, JayW.; Roth, Timothy P.; Sanchez Sorondo, Marcelo Schall, Rev.
James V., S. J. Schansberg, D. Eric Schein, Andrew; Schmiesing, Kevin E., Ph. D.; Scott,
Gary; Sirico, Rev. Robert A. Stapleford, John E.; Stevens, Michael R.; Stra tto n, Lawrence
M. Swan, Kyle; Tanon, Arnaud Pellissier Terrell, Timothy O. Tucker, Jeffrey; van der Vyver,
Johan O. Van Til, Kent; VanOrunen, David; Von Oohlen, Richard F. Waterman, A. M. C.;
Wells, John; Westley, Christopher Wishloff, Jim; WoehrJing, Francis Wolterstorff, Nicholas
Wong, Alan; Younkins, Edward W. Yuengert, Andrew M. Zanotti, Gabriel J. Zaratiegui,
Jesus M.; Zieba, Rev. Maciej, O. P. Zufiiga, Gloria L., Ph. D.
Ek-2: Trilateral Komisyon’un Yürütme Kurulu
Yürütme Komitesi
Stelios Argyros: Preveza Mills Başkan ve Yönetici Direktörü, Atina; Avrupa
Parlementosu eski üyesi; STET Hellas Yönetim Kurulu Başkanı, UNICE eski İkinci Başkanı,
Brussels; Yunan Sanayicileri Federasyonu Başkanı, Atina
Charlene Barshefsky: Wilmer, Cutler & Pickering Üst düzey Uluslararası Ortağı,
Washington, DC; eski ABD Ticaret Temsilcisi
Erik Belfrage: Skveinaviska Enskilda Banken İkinci Başkanı; Investor AB Direktörü,
Stockholm
C. Fred Bergsten: Institute for International Economics Direktörü, Washington DC; eski
ABD Uluslararası İlişkiler Hazinesi Yardımcı Sekreteri
Georges Berthoin: Avrupa Hareketi Uluslararası Onursal Başkanı; The Jean Monnet
Kurumu Onursal Avrupa Başkanı
Jorge Braga de Macedo: Tropical Research Institute Başkanı, Lisbon; eski (OECD)
Genel Sekreterliği eski Özel Danışmanı, Paris; Nova University Ekonomi Profesörü, Lisbon;
Forum Portugal Global Başkanı; eski Finans Bakanı
Zbigniew Brzezinski: Center for Strategic ve International Studies (CSIS) Konsülü,
Washington DC; Robert Osgood Amerikan Dış İlişkileri Profesörü; Paul Nitze School of
Advanced International Studies; Johns Hopkins University; Ulusal Güvenlik İlişkilerinin eski
yardımcı Başkanı
François Bujon de l’Estang: Fransa Büyükelçisi; Citigroup France Başkanı, Paris;
Fransa’nın ABD eski Büyükelçisi
Vladimir Dlouhy: ABB Üst Danışmanı; Goldman Sachs Uluslararası Danışmanı; eski
Çekoslovakya Ekodnomi Bakanı; eski Çekoslovakya Sanayi ve Ticaret Bakanı, Prague
Bill Emmott: Editör, The Economist, Londra
Nemesio Fernveez-Cuesta: Corporate Direktör of Shared Services, Repsol-YPF; eski
Başkan, Prensa Española, Madrid
Michael Fuchs: Alman Bundestag üyesi; National Federation of German Wholesale &
Export Traders eski Başkanı, Berlin
Toyoo Gyohten: The Institute for International Monetary Affairs Başkan; The Bank of
Tokyo-Mitsubishi, Ltd. üst düzey Danışmanı, Tokyo
Robert D. Haas: Levi Strauss & Co. Başkanı, San Francisco
Stuart Harris: Ulusalararası İişkiler Profesörü; Research School of Pacific ve Asian
Studies, Australian National University; eski Dışişleri Eski Müsteşarı, Canberra
Carla A. Hill: Hills & Company Başkanı, Washington, DC; eski ABD Ticaret
Temsilcisi; eski ABD Konut ve Kentsel Gelişil Sekreteri
Toomas Hendrik Ilves: Avrupa Parlementosu üyesi; Estonya eski Dışişleri Bakanı,
Tallinn; Estonya’nın eski ABD; Kanada ve Meksika Büyükelçisi.
Mugur Isarescu: Romanya National Bank Yöneticisi; eski Romanya Başbakanı
Max Jakobson: Bağımsız danışman, Helsinki; eski BM Finlandiya Büyükelçisi, Finnish
Council of Economic Organizations eski Başkanı
Baron Daniel Janssen: Solvay Başkanı, Brussels
Béla Kadar: Macar Akademisi üyesi; National Bank Para Konseyi üyesi; Macaristan
Ekonomi Koonseyi Başkanı; Macaristan’ın eski OECD Büyükelçisi, Paris; eski Macaristan
Uluslararası Ekonomik İlişkiler Bakanı
Otto Graf Lambsdorff: Wessing Lawyers Ortağı, Düsseldorf; Friedrich Naumann
Foundation Başkanı, Berlin; Alman Bundestag eski üyesi; Özgür Demokratik Parti Onursal
Başkanı; eski Federal Ekonomi Bakanı; Liberal International eski Başkanı; The Trilateral
Commission Avrupa Onursal Başkanı, Paris
Lee Hong-Koo: Seoul Forum for International Affairs Başkanı; Kore eski Başbakanı; G.
Kore’inin BM ve ABD eski Büyükelçisi
Cees Maas: ING Group Yönetim Kurulu üyesi, finansal yöneticisi, Amsterdam; Eski
Hollanda Maliye Bakanı
Minoru Makihara: Mitsubishi Corporation üst düzey danışmanı, Tokyo
Sir Deryck C. Maughan: Citigroup eski İkinci Başkanı, New York
Kiichi Miyazawa: Temsilciler Meclisi üyesi; eski Japonya Finans Bakanı, Japonya eski
Başbakanı, Tokyo
Minoru Murofushi: ITOCHU Corporation Başkanı, Tokyo
Joseph S. Nye, Jr.: Harvard University Profesörü; eski Dekan; eski ABD Uluslararası
Güvenlik İlişkileri Savunma Yardımcı Sekreteri
Yoshio Okawara: Institute for International Policy Studies Başkanı; Japonya’nın eski
ABD Büyükelçisi, Tokyo
Silvio Scaglia: e-Biscom Yönetici Direktörü, Milan; Omnitel eski Yönetici Direktörü
Guido Schmidt-Chiari: Constantia Group Başkanı; Creditanstalt Bankverein eski
Başkanı, Viyana
Carlo Secchi: Avrupa Economic Policy Profesör ve Rektör, Bocconi University, Milan
Tøger Seidenfaden: Politiken Şef Editörü, Kopenhag
Myles Staunton: İrlanda Senatosu eski üyesi; Westport Danışmanı, Co. Mayo
Thorvald Stoltenberg: BM Genel Sekreterliği Irak İnsani Yardım İlişkileri Özel
Temsilcisi; Norveç Kızıl Haçı Başkanı, Oslo; BM Eski Yugoslavya Uluslararası
Konferansının İcra Komitesinin eski Orkak Başkanı; Norveç eski Dışişleri Bakanı; eski BM
Mülteciler Yüksek Komiseri
Petar Stoyanov: Centre for Political Dialogue Başkanı, Sofia; Bulgaristan eski Başkanı
George Vassiliou: Güney Kıbrıs’ın AB’yle Müzakere Takımı Başkanı; Güney Kıbrıs’ın
eski Başkanı; Lefkoşe
Paul Volcker: Wolfensohn & Co., Inc. eski Başkanı, New York; Uluslararası İktisat
Politikası Profesörü, Princeton University; ABD Federal Reserve System Eski Başkanı; The
Trilateral Commission Kuzey Amerika Onursal Başkanı ve eski Başkanı
Marko Voljc: Central Europe Direktörate Genel Müdürü; KBC Bank Insurance
Holding, Brüksel; Nova Ljubljanska Banka eski CEO’su, Ljubljana
Jusuf Wanvei: Centre for Strategic ve International Studies (CSIS) Yönetim Kurulu
Üyesi, Jakarta
Serge Weinberg: Pinault-Printmps-Redoute Yönetim Kurulu Başkanı; Institute of
International ve Strategic Studies (IRIS) eski Başkanı, Paris
Norbert Wieczorek: Alman Bundestag eski üyesi; SPD Parlamento Grubu İkinci
Başkanı, Berlin
Emilio Ybarra: Banco Bilbao-Vizcaya eski Başkanı, Madrid
Ek-3: 237 Genç Küresel Lider’in isim listesi
Moody, James Bradfield; uzay ve çevresel teknnenoji kurumu-CEO ve direktör (Hong
Kong)
Guthrie, Michelle; Star Grup Limited-CEO (Hong Kong)
Li Tzar-kuoi, Victor; Cheung Kong ltd-İkinci başkan ve Yönetim Direktörü (Hong
Kong)
Wang Sing,; TOM Grup Ltd-CEO (Hong Kong)
Webb, David M.; Webb-site.com-Editör (Hong Kong)
Arifin, Nurul; -Aktris (Endonezya)
Asao, Kiichiro; Japonya Ulusal Konseyi -Üye (Japonya)
Chino, Mitsuru C.; Itochu A.Ş.-Şirket Konseyi Üyesi (Japonya)
Domae, Nobuo; Fast Retailing Ltd.-İkinci Başkan (Japonya)
Furukawa, Motohisa; Japonya Temsilciler Meclisi -Üye (Japonya)
Hori, Kazutomo Robert; Cybird Co. Ltd-CEO (Japonya)
Kondo, James M.; Tokyo Üniversitesi-Doçent Dr. (Japonya)
Matsuzaki, Misa; Agasta A.Ş.-Başkan (Japonya)
Mikitani, Hiroshi; Rakuten Limited-Başkan (Japonya)
Nakada, Hiroshi; Yokohoma Belediye Başkanlığı-Belediye Başkanı (Japonya)
Tsuruho, Yosike; Japonya Ulusal Konseyi -Üye (Japonya)
Fernandez, Antoni F.; Air Asya-CEO (Malezya)
Muhammed Nazir Tun Abdul Razak,; Uluslar arası Bankerler Örgütü-CEO (Malezya)
Cosgrove, Clayton; Yeni Zelanda Parlamentosu-Parlamenter (Yeni Zelanda)
Chen Tian Qiao, Timothy; Shanda AR-GE-CEO (Çin Halk Cumhuriyeti)
Ding, James; Asialnfo A.Ş.-Başkan (Çin Halk Cumhuriyeti)
Fang Xinghai,; Şanghay Borsası-İkinci İcra Başkanı (Çin Halk Cumhuriyeti)
Lu Hao,; Pekin belediyesi-Belediye Başkan Yardımcısı (Çin Halk Cumhuriyeti)
Ma Lian Jie,; Huazhong Üniversitesi-Direktör (Çin Halk Cumhuriyeti)
Ma Yun, Jack; Alibaba.com-CEO (Çin Halk Cumhuriyeti)
Wang Lifen,; CCTV2-Direktör (Çin Halk Cumhuriyeti)
Wang Zhenmin,; Qinghua Üniversitesi-Hukuk Profesörü ve Dekan Yard. (Çin Halk
Cumhuriyeti)
Zhang, Charles C.; Sohu.com-Başkan (Çin Halk Cumhuriyeti)
Zhang Xin,; Soho China ltd.-Ortak CEO (Çin Halk Cumhuriyeti)
Jungwook Honk, Ryan; Herald Medya-Başkan (Güney Kore)
Kim Mi-Hyung,; Kumho Asiana Şirketler Grubu-İkinci Başkan (Güney Kore)
Kim Taek-Jin,; NCSoft-Başkan (Güney Kore)
Lee, Jihyun Juilanne; Kore Cumhuriyeti Ulusal Güvenlik Konseyi-Sözcü (Güney Kore)
Leej Jae-Woong,; Daum İletişim Ltd.-Başkan (Güney Kore)
Won Hee-Ryong,; Ulusal Meclis-Üye (Güney Kore)
Yoon Suk-Mynn,; SBS Seoul Yayın Sistemleri-CEO (Güney Kore)
Low, Penny; Singapur Parlamentosu-Üye (Singapur)
Tan, Cheng Han; Singapur Ulusal Üniversitesi-Doçent ve Dekan (Singapur)
Ying, Jackie Y.; Nanotenoloji ve Bioteknoloji Enstitüsü-İcra Direktörü (Singapur)
Vejjajiva, Abhisit; Tayland Demokratik Partisi-Üye ve İkinci Lider (Tayland)
Majko, Pandeli; Arnavutluk Savunma Bakanı-Bakan (Arnavutluk)
Penninger, Josef; Avusturya Bilimler Akademisi Moleküler Bioteknoloji Enstitüsü Bilimsel Direktör (Avusturya)
Miller, Axel; Dexia-Başkan (Belçika)
Veltchev, Milen; Bulgaristan Maliye Bakanlığı-Bakan (Bulgaristan)
Frederik of Denmark,; -Prens (Danimarka)
Lomborg, Bjorn; Aarhus Üniversitesi-Doçent ve Yazar (Danimarka)
Parts, Juhan; Estonya Başbakanlığı-Başbakan (Estonya)
Himanen, Pekka; -Filozof (Finlandiya)
Katainen, Jyrki; Ulusal Koalisyon Partisi-Başkan (Finlandiya)
Kauppi, Piia-Noora; Avrupa Parlamentosu-Üye (Finlandiya)
Deaux, Jean-Charles; JCDecaux SA-Başkan (Fransa )
Goez, Laurent; LE Figaro-Genel Yönetici (Fransa)
Guichot, İsabelle; Van Cleef ve Arpels-CEO (Fransa)
Le Meur, Loic; Six Apart-İkinci İcra Başkanı (Fransa)
Sichel, Olivier; Wanadoo grup-CEO (Fransa)
Saakashvili, Mikheil; Gürcistan Başkanlığı-Devlet Başkanı (Gürcistan)
Agassi, Shai; SAP AG-İcra Kurulu Üyesi (Almanya)
Koche-Mehrin, Silvana; Avrupa Parlamentosu-Üye (Almanya)
Peters, Jean-Eric; Die Walt-Şef Editör (Almanya)
Reichart, Marcel S.; Hubert Burda Medya-Yönetici Direktör (Almanya)
Samwer, Oliver; JambalAG-Ortak Kurucu ve CEO (Almanya)
Tenberken, Sabriye; Sınır Tanımayan Körler-Program Kordinatörü (Almanya)
Weder Dimauro, Beatrice; Mainz Johannes Gutenberg Ünivertesi-Profesör (Almanya)
Björgolfsson, Bjögolfur Thor; Actavis Ltd.-Başkan (İzlanda)
Arpe, Matteo; Capitalia Spa-CEO (İtalya)
Guerra, Andrea; Luxottica Spa-CEO (İtalya)
Trussardi, Beatrice; Trussardi Grup-CEO (İtalya)
Donbrovskis, Valdis; Avrupa Parlamentosu-Üye (Litvanya)
Siessers, Ainars; Litvanya Ulaştırma ve İletişim Bakanlığı-Bakan (Litvanya)
Sekerinska, Radmila; Makedonya Hükümeti-Başbakan Yardımcısı (Makedonya)
Willem-Aleksandre of the Netherland,; -Prens (Hollanda)
Haakon of Norway,; -Prens (Norveç)
Tetzchner, Jon S. Von; Opera Yazılım Ltd-CEO (Norveç)
Piskorski, Pawel Bartlonmiej; Avrupa Parlamentosu-Üye (Polonya)
Szwajcowski, Jacek; Polska Grup Ltd-Başkan (Polonya)
Bershitsky, Leonid; Newsweek-Yayıncı (Rusya)
Browder, William F.; Hemitage Yönetim Ltd-CEO (Rusya)
Dergunova, Olga K.; Microsoft-Başkan (Rusya)
Dworkovich, Arcady; Rusya Federasyonu Başkanlık Ofisi-Uzman (Rusya)
Ryzhkom, Vladimir; Rusya Meclisi-Üye (Rusya)
Djelic, Bozidar; Altis Danışmahlık-Kurucu ve Başkan (Sırbistan ve Karabağ)
Brglez, Alja; Kültür ve Medeniyet Enstitüsü-Direktör (Slovenya)
Nieto, Juan Jose; Palmera Capital y Servicios - Madri-Başkan (İspanya)
Victory of Sweden,; Kraliyet-Prenses (İsveç)
Kern, Georges; IWC International Watch Co.-CEO (İsviçre)
Mumenthaler, Christian; Swiss Re-İcra Kurulu Üyesi (İsviçre)
Scala, Domenico; Syngenta AG-İcra Kurulu Üyesi (İsviçre)
Babacan, Ali; Türkiye Hükümeti -Ekonomi Bakanı (Türkiye)
Koç, Ali Y.; Koç Holding AŞ-İletişim Teknolojisi Grubu Başkanı (Türkiye)
Şahenk, Ferit F.; Doğuş Holding AŞ -Başkan (Türkiye)
Yalçındağ, Arzuhan; Kanal D-CEO (Türkiye)
Anderson, Matthew; Ogilvy Public Relations Worldwide-Asya Pasfik CEO (Britanya)
Balls, Edward; İşçi Partisi-Üye (Britanya)
Bishop, Matthew; The Economist -Ekonomi Editörü (Britanya)
Cooper, Yvette; Avam Kamarası-Üye (Britanya)
Donohoe, Suzanne; Goldman Sachs Asset Management Int.-Yönetici Direktör
(Britanya)
Freeland, Chrystia; The Financial Times-İkinci Editör (Britanya)
Haji-Loannou, Stelios; Easy Group-Başkan (Britanya)
Hashemi, Sahar; Coffee Rebublic-Ortak Kurucu (Britanya)
Helal, İbrahim; BBC Dünya Servisi-Proje Direktörü (Britanya)
Hertz, Noreena; Cambridge Üniversitesi-Yazar (Britanya)
Khemka, Uday H.; Sun Group of Companies-Yönetici Direktör (Britanya)
Kheraj, Naguip; Barclays Bank Plc-Grup Finans Direktörü (Britanya)
Mayo, Ed; Ulusal Tüketici Konseyi-CEO (Britanya)
Mittal, Aditya; Mittal Steel Company-Başkan (Britanya)
O'Reilly, Anthony; Wedgewood -CEO (Britanya)
Oranje, Mabel van; Açık Toplum Enstitütüsü -Direktör (Britanya)
Richards, Anne; Aberdeen Asset Management -Yatırım Ofisi Başkanı (Britanya)
Rothschild, Nathaniel; Atticus Capital LLC-Başkan (Britanya)
South, Martin; Zurich International Bussiness -CEO (Britanya)
Zennström, Nicklas; Skype Technologics SA-Ortak Kurucu ve CEO (Britanya)
Palla, Sebastian; Ekonomi ve Üretim Bakanlığı-Müsteşar (Arjantin)
Pescarmona, Lucas E.; Andina Ticaret Şirketi-Başkan (Arjantin)
Saguier, Luis M.; La Nagion-CEO (Arjantin)
Sturzenegger, Fedirico; Universidad Torcuato Ditella-Direktör (Arjantin)
Baggio, Rodrigo; Bilişim Teknolojisinde Demokrasi Komitesi-İcra Direktörü (Brezilya)
Chalita, Gabriel; Sao Paulo Eyaleti Eğitim Bakanlığı-Bakan (Brezilya)
Mercury, Danela; -Şarkıcı (Brezilya)
Monckeberk, Nicolas; Ticadet Odası-Üye (Şili)
Araujo, Maria Consuelo; Kültür Bakanlığı-Bakan (Kolombiya)
Saca, Elias Antonio; Başkanlık Ofisi-Devlet Başkanı (El Salvador)
Jagdeo, Bharrat; Başkanlık Ofisi-Devlet Başkanı (Guyana)
Danel, Carlos; Financiera Compartamos-Ortak CEO (Meksika)
Martinez Staines, Javier; Expansiyon-Editoryal Direktör (Meksika)
Ramirez, Alejanrdro; Organization Ramirez-Baş Yönetici (Meksika)
Rodriguez Argui, Alvaro; Vitro-Finans Bölümü Başkanı (Meksika)
Machado, Maria Corina; Association Civil Sumate-Kurucu ve Yönetici Direktör
(Venezualla)
Mendoza, Lorenzo; Emprasas Polar-CEO (Venezualla)
Janahi, Essam; Bahreyn Finansal Liman Holdingi-Başkan (Bahreyn)
Ezzad, Heba R.; Kahire Üniversitesi-Eğitimci (Mısır)
Mohieldin, Mahmud Safwat; Yatırım Bakanlığı-Bakan (Mısır)
Sideek-Berwari, Nesreen Mustafa; Şehir ve Kamu Hizmetleri Bakanlığı-Bakan (Irak)
Hakhikhat-Joo, Fatemeh; Shahahid Beheshti Üniversitesi-Profesör (İran)
Lasky, Gaby; -Eylemci (İsrail)
Nini, Achinoam (Noa); More Productions B. P. Ltd.-Şarkıcı ve Besteci (İsrail)
Awadallah, Bassem I.; Planlama Bakanı-Bakan (Ürdün)
Bashir, Salah Eddin; Adalet Bakanı-Bakanı (Ürdün)
Hüseyin, Zeid Raad Al; Ürdün Daimi Temsilciliği-Büyükelçi (Ürdün)
Kawar, Karim T.; Ürdün Haşemi Krallığı Büyükelçiliği-Büyükelçi (Ürdün)
Jamai, Aboubakr; Le Journal-Şef Editör (Fas)
Darwish, Lujaina Mohsen Haider; Danışma Konseyi-Üye (Umman)
Harthy, Asilah Z. Al; Umman Petrol Şirketi-Başkan (Umman)
Habash, Lily; Filistin Ulusal Otoritesi-Başbakan Özel yardımcısı (Filistin)
Tarazi, Michael; FKÖ Müzakere İlişkileri Ofisi-Hukuki Danışman (Filistin)
Al Faisal, Muhammed Bin Khalid Bin Abdullah; Al Faysallah Holding-Başkan (Suudi
Arabistan)
Faisal, Bandar Bin Khalid Al; Yatırım Şirketi-Başkan (Suudi Arabistan)
Ghuraie, Majid Saif Al; Al-Guhurahir Şirketler Grubu-CEO (Birleşik Arap Emirlikleri)
Applaton, Barry; Apploton ve Ortakları Uluslaararsı Hukuk Şirketi-Yönetici Ortak
(Kanada)
Brison, Scott; Kamu Hizmetleri Bakanlığı-Bakan (Kanada)
Buriak, Jillian; Alberta Üniversitesi-Kimya Profesörü (Kanada)
Coriro, Jennifer; Takig IT Global-Kurucu ve İcra Direktörü (Kanada)
Mattrick, Donald A.; Electronics Arts Worldwide Studois-Başkan (Kanada)
Stronach, Belinda; Avam Kamarası-Parlamenter (Kanada)
Battelle, John; Kaliforniya Üniversitesi-Profesör (ABD)
Begley, Charlene; GE Transportation-Başkan (ABD)
Belcher, Angela; MIT-Profesör (ABD)
Benoff, Marc R.; Salesforce.com-Başkan (ABD)
Brin, Sergey; Google Inc-Kurucu ve Başkan (ABD)
Bryant, John; Operation Hope Inc-Kurucu ve Başkan (ABD)
Burgess, Brandon; NBC Universal Inc-İcra İkinci Başkanı (ABD)
Butte, Amy S.; New York Borsası-Finans Operatörü ve İkinci Başkan (ABD)
Cabrera, Angel; Tunderbird-Başkan (ABD)
Capito, Lisa; Women & Co-Başkan (ABD)
Crampton, Thomas; The New York Times -Muhabir (ABD)
deJongh, LaMae Allen; Accenture-Ortak (ABD)
Demaine, Erik; MIT-Doçent Dr. (ABD)
Ferguson, Niall; Harvard Üniversitesi-Profesör (ABD)
Forbes, Kristin; ABD Başkanlık Ofisi-Ekonomi Danışma Konseyi Üyesi (ABD)
Forbes, Miguel R.; Forbes Inc.-İkinci Başkan (ABD)
Fox, Justin; Fortune Magazin-Editör (ABD)
Goolsbee, Austan; Şikago Üniversite-Profesör (ABD)
Greinier, Helen; iRobot Şirketi-Kurucu ve Başkan (ABD)
Halstead, Ted; Yeni Amerika Kurumu-Başkan (ABD)
Hobson, Mellody; Ariel Sermaye Yönetimi-Başkan (ABD)
Hoffen, Howard; Metalmark Kapital LLC-Başkan (ABD)
Jones, Van; Ella Baker İnsan Hakları Merkezi-Kurucu ve Başkan (ABD)
Jurvetson, Steve; Dropper Fisher Jurveston-Yönetici Direktör (ABD)
Kantor, Jodi; The New York Times -Editör (ABD)
Kopp, Wendy; Teach For America-Kurucu ve Başkan (ABD)
Krawcheck, Sallie; CitiGroup-Finans Ofisi Şefi (ABD)
Kremer, Micheal; Harvard Üniversitesi-Profesör (ABD)
Lauder, Aerin; Estee Lauder Şirketleri-İkinci Başkan (ABD)
Leschly, Stig; Compass Okulu-Kurucu ve Başkan (ABD)
Levitt, Steven; Şikago Üniversite-Profesör (ABD)
Mathews, Sylvia; Bill and Melinda Gays Kurumu-CEO (ABD)
Mays, Mark P.; Clear Channel Com. Inc-Başkan (ABD)
Meyer, Paul; Voxiva-CEO (ABD)
Molavi, Afsihin; Yeni Amerika Kurumu-Yazar ve Gazeteci (ABD)
Neilson, Trevor; HIV ve AIDS için Küresel İş Dünyası Koalisyonu-İcra Direktörü
(ABD)
Nelson, Curtis; Carlson Şirketleri Inc.-Başkan (ABD)
Newsom, Gavin; San Francisco -Vali (ABD)
Nguyen, Bill; Seven Networks Inc.-Kurucu ve Başkan (ABD)
Ormond, Julia; Filmate International-Aktris ve Ortak Başkan (ABD)
Page, Larry; Google Inc-Kurucu ve Ürünler Başkanı (ABD)
Powell, Dina H.; ABD Başkanlığı Ofisi-Başkanlık Personeli Danışmanı (ABD)
Power, Samantha; Carr İnsan Hakları Merkezi-Kurucu ve İcra Direktörü (ABD)
Rottenberg, Linda; Endeavor Global Inc.-Kurucu ve CEO (ABD)
Ryan, Patrick G.; 21. Yüzyıl Şehir Okulu-Kurucu ve Başkan (ABD)
Schwab, Keith; Ulusal Güvenlik Ajansı-Kıdemli Fizikçi (ABD)
Shriver, Anthony Kennedy; Best Buddies International-Kurucu ve Başkan (ABD)
Soros, Jonathan; Soros Yatırım Yönetimi LLC-İkinci Başkan (ABD)
Steiger, William; ABD Sağlık ve İnsan Servisleri Bakanlığı+-Direktör (ABD)
Stephens, Bret; The Wall Street Journal-Editöryal Kurulu Üyesi (ABD)
Sununu, John E.; ABD Senatosu-Senatör (ABD)
Verjee, Zain; CNN Internationla-Sunucu (ABD)
Wood, John; Room to Read-Kurucu ve CEO (ABD)
Zakaria, Fareed; Newsweek International-Editör (ABD)
Zittrain, Jonathan; The Berkman Intenet ve Toplum Merkezi-Direktör (ABD)
Zuckerman, Ethan; The Berkman Intenet ve Toplum Merkezi-Üye (ABD)
Sobhan, Zafar; The Daily Star-Yardımcı Editör (Bangladeş)
Bajaj, Rajiv; Bajaj Oto Ltd.-Ortak Yönetici Dörektör (Hindistan)
Birla, Kumar Mangalan; Aditya Birla Grubu-Başkan (Hindistan)
Firodia Motwani, Sulajja F.; Kinetic Engineering Ltd.-Ortak Yönetici Dörektör
(Hindistan)
Gandhi, Rahul; Parlemento-Parlamenter (Hindistan)
Maran, Dayanidhi; İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı-Bakan (Hindistan)
Singh, Malvinder Mohan; Ranbaxy Labaratuarları Ltd.-Başkan (Hindistan)
Shah, Nafisa; Khairpur Şehri-Belediye Başkanı (Pakistan)
Moragoda, Asoka Milinda; Parlemento-Parlamenter (Sri Lanka)
Mutombo, Dikembe; Dikembe Mutombo Vakfı-Kurucu (Kongo Demokratik Cum.)
Awotvi, Violet; Kişisel Gelişşim için Kadın Girişimi-İcra Direktörü (Gana)
Githongo, John; Kenya Başkanlık Ofisi-Hükümet Sekreteri (Kenya)
Leakey, Louise N.; Leakey Vakfı-Paleontolojist (Kenya)
Makatiani, Ayisi; Galium Capital Partners-CEO (Kenya)
Nwuneli, Ndidi O.; LEAP-Kurucu ve CEO (Nijerya)
Obaseki, Godwin N.; Securities Transactions & Trust Co. Ltd.-Kurucu ve CEO
(Nijerya)
Wiwa, Ken; Munk Uluslar arası Çalışmalar Merkezi-Yazar (Nijerya)
Ndiaye, Papa Madiaw; Yükselen Pazarlar Ortaklığı-Direktör (Senegal)
Dirie, Waris; Waris Dirie Kurumu-Kurucu (Somali)
Blecher, Taddy; CIDA City Campus-CEO (Güney Afrika)
Didiza, Thoko; Tarım ve Toprak İlişkileri Bakanlığı-Bakan (Güney Afrika)
Moloi, Gugu; Umgeni Water-CEO (Güney Afrika)
Naidoo, Kumi; Civicus: Yurttaş Katılımı için Dünya Koalisyonu-Genel Sekreter ve
CEO (Güney Afrika)
Newton-King, Nicky; JSE Securities Exchange-İkinci Başkan (Güney Afrika)
Oppenheimer, Jonathan; De Beers Group -Yönetici Direktör (Güney Afrika)
Zungu, Sandile; Denel Ltd.-Başkan (Güney Afrika)
Chanakira, Nigel; Kingdom Finansal Holdingi-İkinci İcra Başkanı (Zimbabwe)
Kagoro, Brian; Zimbabwe Krizi Koalisyonu-Kurucu ve Kordinatör (Zimbabwe)
Ek-4 1982’den 2000’e Bilderberg’in tüm önemli katılımcıları
II “Küresel Çete”nin Liderleri
III Derin Devletin Tarihçesi
Derin Devletin Tarihçesi*
1950’de başlayan “Küçük Amerika” süreci bana göre 27 Mayıs 1960’ta bir süre
kesintiye uğradı. O zamanki bildirilere göz atıldığında NATO’ya ve CENTO’ya bağlı
olunduğu söyleniyordu ama kanımca 27 Mayıs Devrimcilerinin başka da seçenekleri
bulunmuyordu. Bununla birlikte 27 Mayıs idaresi Kore’deki birliği geri çekti. Bu olay
nedeniyle ABD olumsuz tepki gösterdi. ABD yetkilileri bu olayı içlerine sindiremediler.
Bütün baskılara karşın, o günkü yönetim kararından dönmedi. Dolayısıyla ABD başından beri
27 Mayıs’a karşı oldu. Aslında özel savaş yöntemlerini kuramlaştıran ve bağlaşıklarına ithal
eden ABD, kendi çıkarları gerektiğinde destabilizasyon ve demagnetizasyon yöntemleriyle
darbeleri yönlendirmeye devam edegeliyordu.
27 Mayıs, bir anlamda dipten gelen bir dalga olduğu için, ABD’nin denetimi dışında
kalmış olması olgusu bile ABD’nin 27 Mayıs’a karşı olması için yeterli bir gerekçe
sayılabilir. Bu nedenlerle ABD, 27 Mayıs’a, onun getirdiği Anayasa’ya ve 27 Mayıs
sonrasındaki sürece karşı oldu. Bu nedenle devrimle birlikte karşıdevrim süreci de başlamış
oldu.
Bu süreç içinde tasfiyeler de birbirini izledi. 1960’da başlayan Türk Silahlı
Kuvvetleri’nden (TSK) devrimci, Kemalist subayların tasfiye süreci, 12 Mart 1971 muhtırasal
darbesinden sonra ivme kazandı. 1980 12 Eylül darbesiyle ivme daha da hızlandı. Bu
dönemde, özelikle TSK’den gerçek Atatürkçü, ulusal bağımsızlıkçı gruplar elendi. Bu “Küçük
Amerikalılaştırma” sürecini, aynı zamanda sömürgeleştirme süreci olarak algılıyorum.
1960 yılında 42 sayılı kanun çıkmıştı. Bu kanunla yönetim 5 yıl süreyle, TSK
içerisinde, istediği kişiyi emekliye ayırabiliyordu.
Tasfiyeler Süreci
27 Mayıs’tan sonra 42 sayılı kanun gereğince binbaşı dahil daha üst seviyede bulunan
bütün subaylardan kendi istekleriyle emekli olmak istediklerine dair birer dilekçe vermeleri
istendi. Eğer dilekçeyi verirseniz, yönetim emekli edildiğinizde size çift ikramiye vermeyi
öneriyordu. Eğer dilekçe vermezseniz, emekli edildiğinizde alacağınız ikramiye tek olacaktı.
Böylesine de özendirici, o günün koşullarında yadsınamayacak ölçüde parasal bir yeğlemeyle
karşı karşıya bırakılmıştık.
27 Mayıs’tan sonra İskenderun 39. Tümen Harekat ve Eğitim Şube Müdürlüğü’ne
vekalet ediyordum ve kurmay binbaşıydım. Bir gün tümen kurmay başkanı kurmay albay beni
odasına çağırdı. Odada birkaç subay daha vardı. Bana hitaben:
“Binbaşım, 2. Ordu bölgesinde emeklilik dilekçesi vermeyen tek kişinin siz olduğunu
biliyor musunuz?” şeklinde bir soru yöneltti.
“İlk defa sizden duyuyorum” şeklinde yanıtladım. Kurmay Başkanı tehdit dozajını biraz
daha artırarak:
“Yani siz bu davranışınızla MBK’nın kararını onaylamıyor musunuz?” dedi.
O dönemde MBK’nın icraatına karşı çıkmak ertesi gün kendinizi sokakta bulmakla
eşanlamlıydı. Kurmay başkanına yanıt olarak duraksamadan:
“Evet, kendi adıma onaylamıyorum. Dilekçe vermeyeceğim. Eğer TSK adına faydalı bir
unsur değilsem, tek ikramiye alarak emekli edilmeyi yeğlerim çünkü 36 yaşındayım, mesleki
kariyerimin en üst noktasındayım, bu durumu bir ikramiye uğruna kendi isteğimle bana hiçbir
güç kabul ettiremez.” dedim ve ayrıldım.
42 sayılı kanuna dayanarak 238 general ve 5 bin kadar subay bir gecede emekli edildi.
2. Dünya Savaşı nedeniyle TSK’nın kadroları şişmişti. Generallerin tasfiye edilmesinin
nedenini, ‘eğer bu generaller Demokrat Parti’ye (DP) bu derece uşaklık yapmasıydı, 27
Mayıs’a gereksinim kalmazdı’ diye açıkladılar.
Hatta o zaman sıfır general diye bir tartışma oldu. Fakat ne yazık ki bu gerçekleşemedi.
Sonuçta 19 general kaldı. Kanıma göre hepsini yakından tanıdığım bu 19 generalin, tüm
generaller arasında en iyileri olduğu söylenemez. MBK, kendisine itaat edecek ve tehlikeli
olmayacak kişileri bırakmayı yeğlemişti. Daha sonraki süreçte bu generallerin bir çoğu
karşıdevrimci saflarda yer alıp, olayları yönlendirdiler.
Bu yasa iki taraflı çalıştı ve tabii haksızlıklar da oldu. Kalan 5 yıllık süreç zarfında
ilerici, Atatürkçü, devrimci, ulus devletçi kişiler tasfiye edildi. Onlardan biri de benim. 1964
yılında 42 sayılı kanun gereğince emekli edildim. Emekli edildiğim vakit emrimdeki kurmay
subayların kıdem bakımından birincisiydim.
Aslında dilekçe vermediğim için yasal olarak idare beni emekli edemezdi. Danıştay’a
gittim. Sonuç alamadım. Çünkü “Karşıdevrimciler Düzeni” egemendi.
27 Mayıs’tan hemen sonra başlayan karşıdevrim sürecinde devrimden hoşnut
olmayanlar, iktidarı ele geçirdiklerinde; tasfiye edilen general ve subayların sanki DP yandaşı
olduğu için görevlerinden ayrıldıkları anlayışını kendi çıkarlarına uygun buldular.
Olabildiğince bu kişileri bürokrasi ve politikada etkin konuma getirerek TSK içindeki
dalgalanmalara neden oldular. Bu arada Süleyman Demirel’in Başbakanlık dönemlerinde 42
sayılı kanunla tasfiye edilen subaylara parasal hatta rütbesel ayrıcalıklar tanıyan ek yasalar
çıkartarak bu grubu sempatizan olarak elde tutmayı yeğlediler. Örneğin ek yasaların bir
maddesinde “... bu yasa 1961 yılının ekim ayına kadar emekli olanlar için geçerlidir.” kaydı
düşülüyor, bu suretle Adalet Partisi kendinden yana saydığı 5 bin emekli subayı kollarken,
1961-1965 yılları arasında 42 sayılı kanunla emekli edilen kendine karşı saydığı, TSK
içindeki devrimlerde yer almış bir kaç yüz subayı hak dışı bırakarak, Anayasa’nın eşitlik
ilkesini fütursuzca çiğniyordu.
Örneğin 1960 yılında 42 sayılı yasa gereğince binbaşı rütbesinde emekli olan bir kişi,
bugün albay maaşı almaktadır. Buna karşın aynı yasayla emekli edilen ben, onlardan hem bir
rütbe üst olmam, hem de dört yıl daha çok hizmetim olmasına karşın emekli yarbay maaşı
almaktayım. Parasal olayı hiçbir zaman sorun yapmadım. Örneği vermekteki amacım
karşıdevrimcilerin yasaları ilkel öç alma duygularına nasıl alet ettiklerini vurgulamaktır.
Dickson Raporu diye bir rapordan söz edildi. Haydar Tunçkanat1 açıklamıştı
Cumhuriyet Senatosu’nda. O Dickson Raporu’nda tasfiye edilecek kişilerin isimleri vardı.
Silahlı Kuvvetler’deki en büyük tasfiye 22 Şubat 1962, 21 Mayıs 1963 olayları bahane
edilerek yapıldı. Hatta 21 Mayıs olayı, daha evvelden hükümetin haberi olduğu halde
önlenmemiştir ki, tasfiye yapılabilsin. Bu hususu Suphi Karaman’ın Cumhuriyet Senatosu’na
verdiği soru önergesinde açıkça görülebilir. 22 Şubat dönemindeki tasfiyede beni de emekliye
ayırmak istediler. Ancak Milli Savunma Bakanlığı Özel Kalem Müdürü olduğum için Bakan
İlhami Sancar karşı çıkmış ve “Bütün silahlı kuvvetlere imza atarım, Talat Turhan’a atmam.
Bu bana karşı ayıp değil mi? Bana sormadan, benim en yakın çalışma arkadaşımı nasıl
emekliye ayırırsınız?” demiş. Nihayet pazarlık sonucu Afyon’a sürgün edildim. Afyon’da da
peşimi bırakmadılar.
Daha sonra 21 Mayıs’ta 1459 Harp Okulu öğrencisi tümüyle TSK’dan atıldı. Harekete
katılan 150-200 subay da tasfiye edildi. Bu meyanda iki arkadaşımız da ne yazık ki hayatlarını
kaybettiler. Talat Aydemir, Fethi Gürcan…
Sonra 70’li yıllara geldik. 1969’da Hava Harp Okulu’nda, sol bilinç yönetimi rahatsız
etmişti. Kütüphanelere ajanlar koyuyorlardı. Hangi kitabı kimin okuduğunu saptıyorlardı. Ona
göre de ideolojisini tespit ediyor, sonra da izlemeye alıyorlardı. Hava Harp Okulu
kütüphanesine de ajan koymuşlardı ve de kütüphaneyi de sol kitaplarla doldurup tuzak
kurmuşlardı genç öğrencilere... Kütüphanede mini etekli, güzel bir genç kız sahneyi
tamamlıyordu. Hava Harp Okulu öğrencileri oraya gidiyorlardı. Kendilerine kütüphaneci
kız’ın (!) önerdiği sol kitap alıyorlar, bir yandan da fişleniyorlardı.
Bu genç subaylar “Göksenin” diye bir yıllık çıkardılar. Yıllık hiç alışılmamış bir
türdendi. Birinci sayfası Hava Piyade Yüzbaşı Salih Zeki Yılmaz’ın “İsyan” isimli şiiriyle
başlıyordu. İkinci sayfası “Genç Kemalistler Marşıyla” sürüyordu. Benim yargılandığım
davanın da ismi Genç Kemalistler Davası’ydı.2 Daha sonra genç hava subayı olan bu kişilerin
çoğu, THKP-C davası sanığı yapılmak suretiyle elendiler. Hv. Teğmen Saffet Alp de onlardan
biriydi; Kızıldere’de öldürülen Saffet Alp.
Hava Kuvvetleri’nden önce, Deniz Kuvvetleri subayları ki onlar da sol bilinç sahibi
olmuşlardı, “69’lar Bildirisi”ni yayınladılar. Bu sefer bu bildiri bahane edilerek 12 Mart
döneminde 84 sanıklı bir dava sanığı yapılarak TSK’dan uzaklaştırıldılar. Bu süreç
antikomünizm histerisine tutulmuş karşıdevrimci güçlerce sürdürüldü.
Karşıdevrim bugün çok ileri bir noktada bulunuyor. Görevimiz çok büyük, çok güç, çok
zorlu. Bugün her zamandan daha çok Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve Bursa Nutku’ndaki
önerilerini rehber edinip, anımsamamız gereklidir diye düşünüyorum...
Devleti ve Ülkeyi Kimler Yönetiyor ve Yönlendiriyor
Türkiye’de yıllardan beri yönetim tartışılıyor. 1987 yılında bir bakan “İç politikayı,
dışarıdan esen rüzgarlar yönlendiriyor” 3 diyor. 1990 yılında Necmettin Erbakan ise:
”Türkiye’yi seçilmiş kişiler değil, başka kişiler yönetiyor...” 4 diyor. Süleyman Demirel 1993
yılında “Bu memleketi IMF mi yönetiyor?” 5 diyor. Bir gazetede yayınlanan 1994 yılında
yapılan bir ankette Türkiye’nin yöneticisi olarak; %68 yabancı devlet, %64 işadamları, %44
büyük şirketler, %36 partiler, %34 tarikat, %32 MİT, %26 hükümet, gazete, televizyon %22,
başbakan %18, cumhurbaşkanı %17, mafya %15, aşiretler %8 çıkmaktadır.6 Bu tablodan
çıkan sonuç Türkiye’yi yönetmek durumunda olanların yönetmediğidir. Farklı güçler
yönetimi ele geçirmişlerdir.
Mahir Kaynak, 1994 yılında “İttihat ve Terakki benzeri bir örgütün Türkiye’yi
yönettiğini” 7 iddia ediyor. Prof. İzzettin Önder 1995 yılında “Ülkeyi holdingler yönetiyor.” 8
diyor. Amerikalı ünlü senatör Alfonse D’amato 1995 yılında “Türkiye’yi bir haydut çetesi
yönetiyor” 9 diyor. Bu demece karşı medyada hiçbir tepki görülmüyor. Amerikan Büyükelçisi
Abromoviç “Türkiye’nin sorunlarını ancak devletten güçlü hükümetler çözer.” diyor. Ben,
1995 yılında bir gazeteye verdiğim demeçte “Ülkeyi istihbarat örgütlerinin yönettiğini” 10
söylüyorum. TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadık
Avundukoğlu 1995 yılında: “Devlette gizli örgüt yapılanıyor.” 11 diyor.
“Çağımızda iktidarlar, ulusal hükümetlerden tüm dünyaya egemen olmak isteyen
çokuluslu şirketlerin ve holdinglerin tekeline geçiyor. ” Bu da Newsweek’ten 1995 yılında
aktarılmış bir görüş.12 1995 yılında Ecevit “Dışarıdan yönetildiğimizi” 13 söylüyor.
Gerçekten de doğru söylüyor. Ancak söylemek yetmez. Bu durumu nasıl içine sindirebiliyor?
Korkut Özal: “Ülkeyi ordu, mafya, dış güçler yönetiyor.” 14 diyor. Deniz Baykal 1996 yılında
“Ülkeyi çeteler yönetiyor” 15 diyor.
Bütün bu görüşlerin sonucunda gelinen noktada “Devlet üzerinde devlet”, “Karanlık
güçler”, “Güç odakları”, “Milli Güvenlik Kurulu”nun ülkeyi yönettiği kanısı yaygınlık
kazanıyor. Bugünkü tanımlamasıyla da “Derin Devlet” yönetiyor kanısı ağırlık kazandı.
Türkiye’yi bu noktaya Demokrat Parti (DP ) ile başlayan süreç ile 12’li Darbeler getirdi.
Şimdi çok yakın bir tarihte 12 Mart döneminin Kültür Bakanı Talat Halman’ın16 anıları bir
gazetede 17 yayınlandı. Halman diyor ki; Memduh Tağmaç’a - o dönemde cunta lideri “Tiyatrolarımızdan, kültür hizmetlerimizden TSK’yı yararlandıralım”. Memduh Tağmaç’ın
yanıtı: “TSK’nın kültüre ihtiyacı yoktur.” Bu yanıt 12 Mart yönetiminin faşizan anlayışını çok
açık ortaya koyuyor: Bir anlamda kültürle kültürsüzlerin çatışması, karanlıkla aydınlığın
çatışması.
Memduh Tağmaç 1969 yılında yeni Genel Kurmay Başkanı tayin ediliyor. NATO’ya
gitmesi lazım fakat oraya gitmekten korkuyor. Ve ilk defa bir Genel Kurmay Başkanı o
dönemde NATO toplantısına katılmadı. O dönemde bir general 5 aylık bir çalışmasının
ürününü Tağmaç’ın masasına koyuyor. “Ege’deki dengeler değişmiştir. NATO’ya gidildiği
zaman Türk tezini şu şekilde savunun.” Fırlatıyor dosyayı atıyor. “Benim bulunduğum
dönemde Amerikalılarla ihtilaf olmayacak...”18 diye.
İşte Türkiye böyle kafalarla bu noktaya geldi. Şimdi 12 Mart dönemi iktidarın
onursuzluğunu belirten bir örnek daha vermek istiyorum. Nihat Erim - o dönemin başbakanıAtilla Karaosmanoğlu’nu bakan seçmek için Amerika’dan izin istiyor.19 Bugünlerde Cüneyt
Arcayürek’ün bir kitabı yayınlandı. Bu kitapta, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu’yu
Dışişleri Bakanı yapmak için Amerika’dan izin istediği yazılıyor... Böyle onursuz bir
politikanın, böyle onursuz iktidarın tabii Türkiye’yi getirdiği yer bugünkü noktadır.
Amerikan Emperyalizminin Türkiye ve Kurtuluş Savaşı’na
Bakış Açısı
“Büyük dost”, “büyük müttefik” ABD’nin, Türkiye’ye, Kurtuluş Savaşı’nda bakışlarına
göz atmak istiyorum.20 Başkan Wilson 5 Ağustos 1919 yılında “Türkiye haritadan
silinmelidir. Türkiye’yi parça parça edelim” demektedir. Aynı tarihlerde 1920’li yıllarda
İngiliz Başbakanı Lloyd George “Türkler Avrupa’dan atılacaklardır” diyor. 1922 yılında
Adam Dulles “Mustafa Kemal’e karşı sert bir tutum alınmalıdır. Gelecekte istikraz için
başvurabilirler. Eğer Türkiye hiçbir zarar görmeden, devletlere kafa tutmakta devam eder,
kapitülasyonları kaldırır ve İstanbul’a yerleşirse, bu yalnız Ortadoğu’da değil, Avrupa’da da
barışı tehlikeye atacaktır”. 1920 yılında New York Times “Avrupa’dan süpürülen Türklerin
dünya siyaset sahnesinden bir daha dönmemek üzere silinip gitmesi başlıca isteğimizdir”
yazmaktadır. 1922 yılında New York Times “Ortadoğu’daki Amerikan çıkarlarının
genişletilmesi için sınırsız fırsatlar bizi beklemektedir”. “Anadolu’daki savaşın Türklerin
zaferiyle son bulması yakın tarihin en korkunç olayıdır. Korkunç Türk bütün vahşetiyle
yeniden ortaya çıkmıştır.”
Bu anlayış bugün de değişmemiştir. PKK ve Ermeni olayının ya da Sevr’in önümüze
sürülmesinin temel nedeninin bu bakış açısının sonucu olduğunu düşünüyorum. Çünkü
Türkiye’yi en geç tanıyan ülke ABD’dir. Aslında ABD’nin bakış açısı hiç değişmez. ABD
Amerikan çıkarından başka hiçbir ilke tanımaz. Her ülkeye bu gözle bakar. Ama ülkeler de
bağımsızlıklarını, kendi ekonomik, coğrafi çıkarlarını korumak zorundadır. İşte Küçük
Amerikancılar bunu yapmadılar. Teslimiyet politikasıyla Türkiye’yi bugünkü batağa soktular.
Dünün manda yanlıları iktidarlara egemen oldular. Özellikle neo-liberaller, İkinci
Cumhuriyetçiler, özelleştirmeciler küreselleşmeci olarak karşımıza çıkarıldılar.
Küreselleşmenin Üç Gizli Örgütü
Şimdi bu yere nasıl geldik?
Anglo-Amerikan yapıtlara da baktığımızda küreselleşeme üç gizli örgütün çabalarıyla
yaşama geçiriliyor. Bu örgütler: 21
1) The Council On Foreign Relations (CFR) (Dış İlişkiler Komisyonu)
2) Bilderberg Group (BB) (Bilderberg Grubu)
3) The Trilateral Comission (TC) (Trilateral Komisyon)
Dünyayı yönetenin aslında bu üç gizli örgütün üyeleri olduğu anlaşılıyor. Bu örgütün
Sezarı David Rockefeller, dünyanın imparatoru konumundadır. David Rockefeller’e bağlı
örgüt üyesi üç grup var: Kuzey Amerika seçkinleri, Avrupa Seçkinleri, Japon seçkinleri. Bu
oluşumun içerisinde Türkiye seçkinleri yahut Türkiye’nin seçilmiş insanları Bilderberg
Grubu’na üye yapılmış durumdadırlar. Bazı kaynaklar anılan örgütlerin açık çalışan legal
kuruluşlar olduğunu savlıyorlar. Bu savın doğru olduğunu kabul edersek yanılmış olacağımızı
düşünüyorum.
Evet, örgütlerin üyelerinin isimleri belli. Burada açıklık var. Buna karşın örgütlerin
yaptıkları toplantılar ve bu toplantılarda alınan kararlar gizlidir. Öylesine ki örgüt üyeleri bile
bütün kararlardan haberdar edilmiyorlar. Bu bağlamda gizli örgüt tanımlaması gerçeğe uygun
düşer.
The Council On Foreign Relations, bir dışişleri komisyonu olarak 1921’de New York’ta
“siyonist, üniversal, mali sermaye oligarşisinin” önderliğinde kurulmuş. Başından beri
Rockefeller ailesi bu oluşuma önderlik ediyor.
1954 yılında gene CFR güdümünde, örgütlenmenin Avrupa ayağı olarak Bilderberg
örgütü kuruluyor. 29-31 Mayıs 1954 tarihlerinde Hollanda’nın Oosterbeek kentinde
Bilderberg Oteli’nde ilk toplantısını yaptığı için bu gizli örgütün adı Bilderberg Group.
Üçüncü örgüt Trilateral Komisyon. Trilateral Komisyon, adından da anlaşılabileceği
gibi üçlü komisyon demektir. 1973 yılında üç büyük emperyalist sermaye odağını CFR
güdümünde birleştirmek için kuruluyor. İçinde Kuzey Amerikalılar, Avrupalılar, Japonlar var.
Bu örgüt de Bilderberg’e göre bir üst kuruluş. Hiyerarşide en tepede CFR, ikinci olarak
Trilateral Komisyon, üçüncü sırada ise Bilderberg yer almaktadır. Tabii bu örgütlere
seçilmenin şartları vardır.
Halid Özkul’a göre22 “1975 yılında Nelson Rockefeller Comission ile ABD’nin bütün
istihbarat örgütleri CFR’ın denetimi altına alınıyor”. Ancak bana göre bu tespiti ABD’yle
sınırlı tutarsak eksik olur. Çünkü uluslararası kapitalizmin gizli örgütlerine baktığımız zaman
istihbarat örgütü üst düzey yetkilileri yanında, NATO Başkumandanları ve NATO Genel
Sekreterleri ve hatta Birleşmiş Milletler’in etkin görevlilerinin de yer aldığını görmekteyiz.
Bu anlayışla ABD istihbarat örgütleriyle müttefik istihbarat örgütleri arasında işbirliğinin
ötesinde bağlar kurulmuştur.
Küreselleşmenin üç büyük gizli örgütünün hiyerarşisine göre merkezde bulunanlara
“Boğanın Gözü”23 diyorlar. Öküzün Gözü de diyebilirsiniz. Öküzün Gözü’nde Amerikan
Başkanı, David Rockefeller, diğer üyeler yer alıyor. Bu gruba alınmanın ön şartı üç gizli
örgüte de üye olmak. Bu kadarı da yeterli değil, bunların da arasından seçilmiş olmak
gerekiyor. Amerikan başkanları değişiyor. Rockefeller ailesi her zaman Öküzün Gözü’nün
içinde yer alıyor. Bütün bu oluşumdan dolayı Rockefeller için Sezar tanımlaması yerine
oturuyor.
Bunlar dünyayı yönetmek için karar alan kişilerdir. Ve yüzde yüz küreselleşmeyi
yönlendiriyorlar. Ondan sonraki halkada, iç halka denilen bir halka var. Burada da yeni dünya
için çalışan idareciler ve üç büyük gizli örgütün birden üyesi olanlar yer alıyor. Ondan sonraki
üçüncü halka merkez halkadır. Bunlar da küreselleşme olgusu için alınan gizli kararlardan
yüzde 80 bilgilendiriliyorlar. Bu halkada yer alanlar iki örgüte üye olanlar. YDD’nin
uygulayıcıları olan liderler seçiyorlar. Ondan sonra dış halka var. Buradakiler dünyada olup
bitenlerden yani emperyalistlerin aldığı kararların yüzde 50’sinden haberdar ediliyorlar. Bazı
CFR üyeleri diğerlerini gizlemek için bu halkada yer alıyorlar.
Şimdi iç halkada bulunanlara yani Boğanın Gözü’nden sonraki halkadakilere bakalım.
Yeni Dünya Düzeni (YDD) -New World Order- olgusu David Rockefeller’e bağlıdır. Bütün
büyük şirketlerde Rockefeller’in önderlik ettiği örgütlenmeye dahil edilmiştir. Japon
şirketlerinedn birkaç tanesini sayalım: Toyota, Mitsubishi... Diğer çokuluslu şirketleri de
tanıyorsunuz. Kuzey Amerika şirketlerinden örnek vermek gerekirse: Rockefeller, Morgan,
DuPont... Avrupalı bazı şirketler ise Henkel, Siemens, Agnelli olarak sıralanabilir.
Rockefeller dünyanın en zengin adamlarından biri olması sıfatıyla iki bankaya sahiptir.
Dünyadaki ve Amerika’daki bütün finansı koordine etmektedir. Bunlardan bir tanesi Chase
Manhattan Bank’tır. Bu bankanın Türkiye’de de şubesi vardır. Diğeri ise CitiBank’tır. Bunun
da Türkiye’de şubesi var.
Chase Manhattan Bank’ın yöneticilerine baktığımız zaman danışman olarak karşımıza
Henry Kissinger çıkar. Henry Kissinger hiç gündemden düşmüyor çünkü Öküzün Gözü’nde
yer alan bir kişidir. Bütün liderlerimizin en yakın dostudur. Bu bir tesadüf değil. Öküzün
Gözü içerisindeki karar mekanizmasında bulunan Henry Kissinger aynı zamanda Bilderberg
Grubu’nun özellikle de Türkiye’deki Bilderbergerler’in (Bilderberg örgütünün üyelerine
Bilderberger denir) başkanı durumundadır.
Rahmi Koç’un da Chase Manathan Bank’ın yönetim kurulu üyesi olduğu basında yer
aldı. Koç hem Bilderberg örgütü üyesidir, hem de Chase Manathan Bank’ın yönetim kurulu
üyesi. Koç Grubu’ndan Rahmi Koç dışında Suna Kıraç da 1992 yılında Bilderberg
toplantısına katılıp üye oldu.
ABD yönetimi ve ABD başkanları da Sezar’a bağlı durumdadır. David Rockefeller’in
hiyerarşisinde gizli örgütlerin kontrolü altında aynı zamanda NATO, Birleşmiş Milletler gibi
uluslararası örgütler de yer alıyor. Pentagon, CIA, FBI, bütün finans kuruluşları, üniversiteler,
medya denetim altına alınmış durumdadır. Basın, yayın, televizyon hepsi... İşçi temsilcileri,
think-thank kuruluşları, vakıflar, ayrıca Asya, Afrika ekonomik toplulukları, AB, AGİT,
NAFTA... Bu şekilde emperyal dikta kurulmuş oluyor.
Türkiye bütün ulusal değerlerini satışa çıkardı. Bu satışı en iyi yapan küresel seçkinler
birbirine ödüller veriyorlar ve kamuoyuna küresel medya kanalıyla parlatılıp, halka
yutturuluyorlar. Bu satılmışlık halktan bu şekilde gizleniyor. Özelleştirmelerle 7 milyar dolar
alacağımız söyleniyor ama 150 milyar dolarlık borç batağına ülkemizi sürükleyen aymaz hatta
hain politikacılar uluslararası tefeci kuruluşlar olan Dünya Bankası ve IMF yetkilileri
karşısında ceketlerinin düğmelerini ilikliyorlar.
Küreselleşme Gerçekten 1990’da mı Başladı?
Bu noktaya nasıl gelindi? 1 Amerikan dolarını alın. Küreselleşmenin ne tür bir olay
olduğunu algılatmak için tüm çevrenize gösterin.
1 Amerikan dolarının arka yüzünün sol tarafında bir piramit vardır. Bu piramit masonik
bir amblemdir. Üstünde bir göz yer alıyor, ona masonlar “Ulu Göz” derler. Her mason
locasında bir kılıç, “Ulu Göz” ve buna benzer simgesel semboller bulunur. Yani YDD’nin
1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kurulmuş olduğu safsatası yalandır.
Amerika daha 1876 yılında 1 dolara masonik amblem koymak suretiyle uzun erimli hedefini
saptamış ve çalışmalarını bu doğrultuda sürdüregelmiştir. Tek başına bu sembol bile ABD’nin
masonik ve siyonist bir dünya emelini gösteriyor.
Doların üzerindeki sembol ve yazıların anlamlarını irdeleyelim.24 Piramit şeklinin
üzerinde “Annuit Coeptis” yazıyor. Bu Latince: “Bizim meselemiz, planımız başarıyla
tamamlanmıştır” demek. Bu bir kendine güveni ifade ediyor. Piramidin altında ise romen
rakamıyla 1 Mayıs 1876 yazıyor. Bu Amerika’nın kuruluş tarihi değil, bu Illuminati denilen
bir üst mason örgütünün kuruluş tarihini gösteriyor. En altta ise yine Latince olarak “Novus
Ordo Seclerum” yazıyor. Bu “Çağların Yeni Düzeni”, yani Yeni Dünya Düzeni demektir.
Demek ki dolarla başlıyor Yeni Dünya Düzeni, küreselleşme, globalleşme...
Yeni Dünya Düzeni’nin Küresel Seçkinlerinin Hiyerarşisi
Küresel seçkinlerin hiyerarşisinin tarafımdan yorumlanmış ve çizilmiş şemada
görebiliyorsunuz. Bu oluşumun merkezinde Masonlar var. Bunun üstündeki örgütlere
masonüstü örgütler diyorlar. Bunlar aşağıdan yukarı sırasıyla Bilderberg Grubu, Trilateral
Comission ve CFR. En yukarıda ise Öküzün Gözü yer alıyor.
Masonların altındaki örgütlere de masonaltı veya premasonik örgütler deniyor. Bu
örgütler de yukarıdan aşağıya sırasıyla Rotaryenler, daha altta Lionslar en altta da Diners,
Bony and Scott ve benzeri kuruluşlar olarak sıralanabilir. En alttakiler yukarıya tırmanmak
için çabalıyorlar. Premasonik örgütlerin amacı, mason ideallerin gerçekleşmesi için toplumsal
yararlı faaliyetlerde bulunmak, ABD’yi sempatik göstermek ve küreselleşme olgusuna hizmet
etmek.
Bu oluşumun içerisinde direktif, emir, talimat yukarıdan aşağıya doğru geliyor.
Aşağıdan hiçbir kıpırdama olmuyor. Tahkim kanunu mu? Anında çıkacak. Özelleştirme?
Gerçekleşecek. Çünkü kendi emperyal sistemine entegre etmek için ülkeleri uydulaştırıyorlar.
Sır saklama önemli bir ilkeleridir. Hiçbirinin ağzından kelime alamazsınız. Aşağıdan
yukarı, yukarıdan aşağıya çalışan bir olgudur. Mutlak itaat, aşağıdan yukarıdır. Örgütler arası
dayanışma, aşağıdan yukarıyadır.25
Harun Yahya’nın (Adnan Hoca) Masonluk ve Kapitalizm adlı kitabında bir belge
buldum. Doğru olup olmadığını araştırdım. Doğruluğunu saptadıktan sonra yetkilileri
haberdar ettim ve yayınevinden izin alarak bu belgeyi Emperyalizmin Bataklığında İstihbarat
Örgütleri isimli kitabımda yayınladım. 26
1989 yılında Avusturya Büyük Mason Kurultayı’nda Türkiye’yi yönetmek için kararlar
alınmış olduğu görülüyor. Bu geçen 16 yıl uygulamalara bakıldığında, düzenlemelerin
tamamen bu kararlar doğrultusunda olduğu görülüyor:
“Basındaki biraderlerimiz arasında dayanışmanın güçlendirilmesi. Bununla afişe
olmalarını engellemek amacıyla aralarında suni bir rekabet havası yaratılması. Önemli
yerlerdeki biraderlerin açıklanmasını engellemek için temel önlemlerin alınması. Basındaki
biraderlerin gerici dindarları bildirmek konusunda daha duyarlı, daha dikkatli davranması için
uyarılması.”
Sivil toplum örgütlerine bu yüzden sızıyorlar. Laikliğe indirgendi Atatürkçülük. Sadece
laikliğe sahip çıkıyorlar işlerine geldiği için.
“Büyük derneklerimizin GAP düzenlemesi işine sokulması. Güney-doğu’ya yatırım için
faydalı koşulların hazırlanması. Yatırımlar için girişimci biraderlerin bir araya getirilmesi.”
“Premasonik kuruluşlarımız Rotary, Lions, Diners vasıtasıyla uygun gençlerin gözlem
ve seçilmelerinin devam edilmesi. Seçilen gençlerin masonik idealler doğrultusunda Amerika
ve Avrupa’da eğitilmesi. Seçilenlerin dışında eğitim için uygun çapta ödemelerin
hazırlanması.”
Bir kaç örnek vermek istiyorum GAP’la ilgili olarak. Koç, çok yakın tarihte 17 Aralık
1999’da GAP’a el atıyor.27 Çünkü zaten sistemin tepesinde bulunuyor. Masoniklerin talimatı
da böyle zaten. GAP’taki arazi yapılanmasına şu anda bakarsanız çoğunun oradaki halkın
lehine olmadığını, arazinin çoğunun yabancı, uluslararası, çokuluslu holdinglerin eline
geçtiğini görürsünüz.
Bilderberg Toplantıları ve Katılımcıları
Kimdir bu YDD’nin Türk katılımcıları? Bilderberg’den yukarı çıkamıyor bizimkiler.
Bilderberg örgütü iki kere Türkiye’de toplanmış. Birisi 18-20 Eylül 1959’da Yeşilköy’de.
Katılımcılar çok ilginç: Adnan Menderes ve Fatih Rüştü Zorlu. Adnan Menderes’i asanlar
böyle bir örgüte üye olduğunu bilmiyorlardı. Kanımca asıl bu gizli uluslararası örgüte
üyelikten yargılanmaları gerekiyordu. Bu olgu aslında çok anlamlıdır. ABD Türkiye’de kendi
istediği karşıdevrim sürecinin yürütecek işbirlikçileri Bilderberg örgütünün ilk Türk üyeleri
yapıyor.28
Bir de 25-27 Nisan 1975 yılında Çeşme-Türkiye’de toplanıyor bu örgüt. Örgütün
Türkiye liderliğini yıllarca Selahattin Beyazıt yürütmüştür. Bir kaç yıl önce Türkiye’ye
Kissinger gelmişti. Sabah gazetesinde ağzından bir laf kaçırdı. “Türkiye’de tanıdığım ilk
dostum Selahattin Beyazıt’tır.” dedi.
23-25 Nisan 1971 yılında Amerika Woodstock, Vermont’ta Bilderberg toplantısına
beraber katıldıklarını saptadım. Dostlukları oradan başlayan bir dostluktur. Kissinger örgütsel
anlamda diğer bütün Bilderbergerler’in de üstünde bir kişidir. 1957 yılından 1998’e kadar en
çok Bilderberg toplantılarına katılan Türk, Selahattin Beyazıt’tır. Selahattin Beyazıt’a tüm
Türk Bilderbergerleri bağlı. O da Henry Kissenger’a bağlıdır. Yani Bilderberg’in Türkiye
sorumlusu Henry Kissinger’dir. Şimdi Beyazıt’ın yerini Suna Kıraç aldı.
Bu örgütün yerli üyelerinden biraz daha örnek vermek istiyorum. 1990 yılında Erdal
İnönü ve 1995 yılında Hikmet Çetin bu örgüte üye oluyorlar.29 Yanlarındaki de yine
Selahattin Beyazıt. Selahattin Beyazıt’ın bir özelliği de şu: 33. Dereceden Mason. İskoç
büyük locasına bağlı üstad. İngiltere Kraliyet protokolünde yeri var.
Başka bir örnek; bugün de ödül veriyorlar İsmail Cem’e. Batı basınında Mr. Smile
diyorlar ona. Solana’yla el ense çekiyor.30 Çünkü Solana da bu örgütün üyesi. Bir de
durmadan bunlara ödül veriyorlar. Büyük adam diye bunları önümüze sürüyorlar.
Medyaya baktığımızda Bilderberg üyelerinin sürekli ödüller aldığını ve manşetlere
çıkartılarak gündeme getirildiklerini görüyoruz. Bu bilinçli bir propaganda çalışması.
Yalnızca birkaç örnek: Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayer Bilderberg üyesi olduktan
sonra Dünya Ekonomik Forumu tarafından “Yarının Küresel Lideri” seçiliyor. 31 Bu ödülü
daha önce de 1995 yılında Bilderberg üyesi olan Cem Boyner almıştı. Rahmi Koç, İsmail
Cem gibi diğer Bilderberg üyesi isimlerinde sürekli ödüller aldıklarını görüyoruz.
Nitelik olarak kimlerin Bilderberg’e üye yapıldığına bakarsak, genellikle büyük
sermaye patronlarının, merkez bankası genel müdürlerinin ve dışişleri bakanlarının mutlaka
üye yapılmak istendiğini görüyoruz. Merkez Bankası eski Genel Müdürü Rüştü Saraçoğlu, ve
eskiden Dışişleri Bakanlığı yapmış olan Fatih Rüştü Zorlu, İlter Türkmen, Mesut Yılmaz,
Hikmet Çetin, İsmail Cem bazı örnekler...
Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit 1975 yılındaki Çeşme toplantısında bu örgütün
üyesi yapılıyor. 1975 yılında Türkiye iki kampa ayrılmış, kıyasıya bir çatışma var. Adeta bir
iç savaş çıkmış durumda. Dağlar taşlar Karaoğlan yazılarıyla doluyor. Sokaklarda bağırılıyor.
Türkiye iki keskin kutba ayrılmış durumda. Ecevitçiler ve Demirelciler. Oysa aynı yıl bu iki
kişi aynı örgüte üye oluyor. Binlerce yazı yazıldı Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit
hakkında. Kimse bu örgüt birlikteliğini ifade etme cesaretini gösteremedi. Nitekim daha sonra
aralarındaki bu sahte ayrım ortadan kalktı. Bugün bakıyoruz Demirel Ecevit’in Başbakan
olması, Ecevit de Demirel’in Cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak için ellerinden geleni
yapıyorlar.
Bilderberg üyeleri arasında sürekli devam eden dayanışmaya bir kaç örnek daha:
Süleyman Demirel ve İhsan Doğramacı arasında yıllardır devam eden dayanışma. Ayrıca eski
SSK Yönetim Kurulu Üyesi Halil Tunç’un Refah Partisi iktidarınca görevden alınmasının
Demirel’ce araya girerek engellenmesi, Jak Kahmi’nin yıllarca İktisadi Kalkınma Vakfı
Başkanlığı yapabilmesi v. s...
1975 Çeşma Bilderberg Toplantısı
Yabancı Katılımcılardan Örnekler
1. Edmond De Rothschild (Banker, Fransa)
2. Theo Sommer (Die Zeit Gazetesi Şef ve Editörü, B. Almanya)
3. Joseph Luns (NATO Genel Sekreteri)
4. Robert Mc Namara (Dünya Bankası Başkanı, ABD)
5. Giovanni Agnelli (FIAT Başkanı, İtalya)
6. Arigo Levi (La Stampa Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, İtalya)
7. Olof Palme (Başbakan, İsveç)
8. Margaret Thatcher (Parlementer, Muhalefet Partisi Lideri, sonra Başbakan, İngiltere)
9. W. George Ball (ABD)
10. Zbigniew Brezezinski (Trilateral Komisyon Başkanı, ABD)
11. David Rockefeller (The Chase Manhattan Bank Başkanı, ABD)
12. Donald Rumsfeld (Beyaz Saray, ABD)
13. Cyrus L. Sulzberger (The New York Times Gazetesi Köşe Yazarı, ABD)
1975 Çeşme toplantısına katılan yabancılar da var tabi. Onlardan birkaç tanesini
söylersem durumu biraz daha somutlaştırabiliriz.32 Edmund de Rothschild; Fransa bankeri bu
örgütlerin finansörü. Amerika’da Rockefeller neyse Avrupa’da da de Rothschild ailesi odur.
Theo Sommer; zaman zaman karşımıza çıkar. Die Zeit gazetesi başyazarı ve şefi. Joseph Luns
NATO Genel Sekreteridir. Robert Mc Namara Dünya Bankası Başkanı, eski savunma bakanı.
Giovanni Agnelli, Fiat patronu. Arrigo Levi, La Stampa gazetesi genel yayın yönetmeni. Olef
Palma, Margaret Thatcher, W. George Ball, Brzezinski. Brzezinski her tarafta önümüze çıkar.
Çünkü Boğanın Gözü’nün içinde bulunan adamlardan bir tanesi. David Rockefeller de bu
toplantıya katılıyor. 33 Çünkü Yeni Dünya Düzeninin gerçek lideri ve Sezar’ı...
1997 İTİBARİYLE BILDERBERG HİYERARŞİSİ
Tavsiye Veren Grup:
Kanada:
Anthony G. S. Griffin: Şirket Yöneticisi.
Almanya:
Otto Wolff von Amerongen: Başkan ve CEO, Otto Wolff Industrieberatung und
Beteiligungen GmbH.
Uluslararası:
Max Kohnstamm: Eski Genel Sekreter, Avrupa için Eylem Komitesinin Eski Başkanı,
European University Institute.
İtalya:
Giovanni Agnelli: Fiat SpA Başkanı.
Hollanda:
Ernst H. van der Beugel: Emeritus Professor of International Relations, Leiden
University; Avrupa ve Kanada Bilderberg Eski Onursal Genel Sekreteri.
Britanya:
Lord Roll of Ipsden: Başkan, S. G. Warburg Group plc.
Amerika Birleşik Devletleri:
George W. Ball: Eski Under-Secretary of State.
William P. Bundy: Eski Editor, Foreign Affairs.
David Rockefeller: Başkan, Chase Manhattan Bank Uluslararası Danışmanlık Komitesi.
Yönetim Kurulu:
Başkan:
Peter, Lord Carrington: Christie’s International plc Başkanı; NATO’nun Eski Genel
Sekreter.
Avrupa ve Kanada Genel Sekreteri:
Victor Halberstadt: Leiden University, Hollanda.
ABD Genel Sekreteri:
Theodore L. Elliot, Jr.: Eski ABD Büyükelçisi.
Sayman:
Pieter Korteweg: Başkan ve CEO, Robeco Group.
Ulusal Temsilciler:
Avusturya:
Peter Jankowitsch: Parlamenter, Eski Dışişleri Bakanı .
Belçika:
Etienne Davignon: Société Générale de Belgique Başkanı; Avrupa Toplulukları Eski
İkinci Başkanı.
Finlandiya:
Jaakko Iloniemi: Finlandiya İş ve Politika Merkezi Yönetici Direktörü; Finlandiya’nın
Eski ABD Büyükelçisi.
Fransa:
Marc Lardreit de Lacharrère: Başkan, Fimalac.
Thierry de Montbrial: Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Direktörü; Ekonomi
Profesörü, Ecole Polytechnique.
Almanya:
Christoph Bertram: Die Zeit Diplomasi Yorumcusu.
Hilmar Kopper: Deutsche Bank AG Yönetim Kurulu Sözcüsü.
Yunanistan:
Costa Carras: Şirket Yöneticisi.
İrlanda:
Peter D. Sutherlve: Başkan, Allied Irish Bank plc; Avrupa Toplulukları Eski Üyesi.
İtalya:
Mario Monti: Bocconi Universitesi Rektörü ve Ekonomi Profesörü, Milan.
Renato Ruggiero: Fiat SpA Yönetim Kurulu Üyesi; Dış Ticaret Eski Bakanı.
Norveç:
Westye Hoegh: Armatör, Leif Hoegh & Co AS.
Portekiz:
Francisco Pinto Balsemao: Kitle İletişimi Profesörü, Lizbon Üniversitesi; Eski
Başbaşbakan.
İspanya:
Jamie Carvajal Urquijo: Iberfomento Başkanı.
İsveç:
Percy Barnevik: Başkan ve CEO, ABB Asea Brown Boveri Ltd.
İsveçre:
David de Pury: Başkan, BBC Brown Boveri Ltd; Ortak-Başkan, ABB Asea Brown
Boveri Group.
Türkiye:
Selahattin Beyazıt: Şirket Yöneticisi.
Britanya:
Verew Knight: İcra Başkanı, News International plc.
ABD:
Kenneth W. Dam: Chicago Üniversitesi, Eski Bakan.
Vernon E. Jordan, Jr.: Akin, Gump, Hauer & Field, Attorneys-at-Law Ortağı; National
Urban League Eski Başkanı.
Henry A. Kissinger: Eski Devlet Bakanı; Kissinger Associates, Inc Başkanı.
Charles McC. Mathias: Ortak, Jones, Day, Reavis & Pogue; Eski ABD Senatörü
(Cumhuriyetçi, Marylve).
Rozanne C. Whitehead: Eski Bakan.
Lynn R. Williams: Amerikan Metal İşçileri Sendikası Başkanı.
Cassimir A. Yost: Asya Kurumunun Asya Pasifik İlişkileri Merkezi’nin İcra Direktörü
ABD/Uluslararası:
James D. Wolfensohn: Dünya Bankası Başkanı; James D. Wolfensohn, Inc. Başkan.
Bu üç örgütün üyelerinden seçmeler yaptım. David Rockefeller, üç gizli örgütün üyesi,
yani Boğanın Gözü’nde yer alıyor. Bu hiyerarşi de en üst kademede. Bill Clinton da üç
örgütün üyesi. Buna karşın Jimmy Carter iki örgütün üyesi. George Bush iki örgütün üyesi
ancak George Bush aynı zamanda Eisenhower Exchange Fellowship (EEF)’in başkanı. İki
örgüt üyeleri olanlar iç halkalarda görev alabilirler. Öküzün Gözü içinde yer alanlar ise üç
gizli örgütün üyesi olmak zorunda. Üç gizli örgütün üyesi olmak da bazen yeterli olmayabilir.
Bunlar arasında dahi ancak seçilenler Öküzün Gözü’ne girebilir.
Henry Kissinger üç örgütün de üyesi. Richard Holbrooke da üç yıldızlı. Böyle devam
ediyor. Japonya başbakanı tek örgüte üye olabilir. Onlar da Trilateral Komisyon üyesi olabilir.
Türkler de tek örgüte yani Bilderberg’e üye olabilir. Buna bugüne kadar yalnızca bir istisna
var. Geçtiğimiz günlerde Rahmi Koç CFR’a da üye olan ilk Türk oldu. Avrupalılar iki örgüt
üyesi olabilir. Hem Trilateral hem Bilderberg üyesi olabilir. Amerikalılar üç gizli örgütün de
üyesi olabilir. 34
Bir başka örgüt daha var. Bu örgüt yerli kişileri seçiyor, alıp götürüyor, ABD görüşleri
doğrultusunda yetiştiriyor. Bu örgütün adı Eisenhower Exchange Fellowship (EEF)
örgütüdür.
EEF örgütü 1954 yılında kurulmuştur. Türkiye’den İlk katılımcısı Süleyman
Demirel’dir. Süleyman Demirel iki yıldızlı oldu. Bir Bilderberg üyesi bir de EEF üyesi.
EEF’in amacı Amerikan ideallerini benimsetmektir. Bu program çerçevesinde 9 ay
Amerika’da gezdiriyorlar, Amerikan sistemini sevdiriyorlar, tanıtıyorlar ve gönderiyorlar.
Buradaki olanakları kullanmak suretiyle, basını kullanmak suretiyle çıtasını yükseltiyorlar. 35
1954’de genç bir su mühendisi olan şimdiki Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
buradaki kursa katılmıştır. 36
Bugüne kadar EEF örgütüne üye olmuş kimselerin listesine göz attığımızda ilginç bir
tesbit yapabiliyoruz. 1954’ten 1993 yılına kadar 25 kişi gitmiş. 1993 yılında dünya kontenjanı
iptal ediyor Amerika ve bizden 10 kişi alıyor. Seçenler kim? Amerikan büyükelçisi,
Eczacıbaşı ve diğer holdinglerden birer temsilci seçiyor bu 10 kişiyi. Bu 10 kişiye dikkat. 20
sene sonra karşımıza başbakan, cumhurbaşkanı olarak çıkabilirler. Çok ilginçtir, TEMA Vakfı
çok güzel işler yapıyor. Türkiye’yi erozyondan kurtarmak çok büyük bir ideal. Ama 100 tane
sivil toplum örgütü içinden neden TEMA öne çıkıyor? Bakıyoruz ki TEMA Vakfı genel
sekreteri Leyla Derya Çelikel de EEF üyesi olarak çıkıyor karşımıza. Bunu düşünmek gerekli.
Darbe Okulları
Biliyorsunuz ABD vatandaşı, yahudi kökenli ünlü bir yazar var Noam Chomsky. Birçok
yapıtı da Türkçe’ye tercüme ediliyor. “ABD Terörü” adlı yapıtında 4 özgürlükten söz ediyor.
Bunları zamanında Özal da kopya etmişti. Sık sık söylüyordu. Roosevelt 4 özgürlükten söz
etmiş. Konuşma, ibadet, yaratma, yaşama özgürlüğü. Chomsky bir tane daha ekliyor. Adına
“5. özgürlük” diyor. “Soyma, sömürme, hüküm altına alma, güce başvurma.” Dünyada
yaşanan da bu. ABD saldırganlığının çok somut olarak ifadesi budur. 37
Bütün bu soyma, sömürme, hüküm altına alma, güce başvurmayı gerçekleştirebilmek
için bazı mekanizmalara gerek vardır. Bütün dünyada işkence, darbe v.s. aynı yöntemlerle
oluyorsa, bunun mutlaka bir hocası, bir merkezi, bir yöntemi vardır.
Latin Amerika’da İspanyol genel valisi Simon de Bolivar başkaldırmak suretiyle
Bolivya’yı kuruyor. Latin Amerika’da darbe geleneğini başlatıyor. Orası darbeler
coğrafyasıdır. Bu geleneği Amerikan emperyalistleri geliştiriyorlar. Geçen yüzyılın başlarında
ABD Başkanı Monroe “Amerika Amerikalılarındır” diye bir doktrinin ortaya attı. Bu doktrini
“Güney Amerika Kuzey Amerikalılarındır.” anlamında algılamak lâzımdır diye
düşünüyorum. ABD, doktrin uyarınca Latin Amerika’yı çeşitli yöntemlerle ele geçirdi. Bu
amaçla da darbe yöntemlerini kuramlaştırdı. Ağırlıklı olarak Latin Amerika’yı darbe
laboratuarı gibi kullanıp, darbeleri bütün dünyaya çıkarları doğrultusunda ihraç etti.
Amerika ilk darbe okulunu Fort Gullic’i 1946 yılında Panama’da kuruyor. Bu 1984’e
kadar orada kalıyor. Güney Amerika’daki bütün faşist katiller, işkenceciler, darbeciler, bu
okuldan yetişiyor. ABD’ye Fort Benning’e 1984 yılında bu okulun bir benzeri açılıyor. Fort
Benning’de aslında piyade okulu var. Piyade okulu olağanüstü büyük bir alana yerleşmiş.
Aynı zamanda da işkence, darbe, katiller okulu olarak ünleniyor. Bütün bu okulların en
büyüğü Fort Bragg denilen yerdedir. Buna aynı zamanda “Kennedy Özel Savaş Okulu” da
deniyor. En üst düzeydeki darbeciler de bu okulda yetişiyor. Bu okullara School Of Americas
(SOA) yani Amerika Okulu deniliyor.
Ancak ABD’nin işkence ve darbe okulları bunlarla sınırlı değil. ABD’den bir ok alıp
tüm NATO ülkelerine ve diğer müttefik ülkelerine bu okullar ağını yayabilirsiniz. Bu okullar
çeşitli bağlarla birbirine bağlanmış durumda ve aynı emir komuta zinciri altındadır. Bu
okulların aralarında dört değişik şekilde bağ var.
Bu bağlardan birincisi CIA bağıdır. Bütün dünya bu açıdan da CIA vasıtasıyla kontrol
ediliyor. ABD’nin başkentinden dünyanın bütün başkentlerine CIA ve diğer istihbarat
örgütleri arasındaki ilişki sayesinde böyle bir bağ kuruluyor. ABD cani, katil, suikastçı,
provokatör, sabotajcı, işkenceci ve darbecileri yetiştiren okullardan çıkan adamları vasıtasıyla,
gerektiğinde devlet terörü ile bir bakıma gözetim altında tutuyor dünyayı.
Emir kumanda bağlantısı ikinci bağ; ABD Denizaşırı Kuvvetler Komutanlığıdır. Bütün
dünyaya bu kanaldan hükmediliyor. Bunun da ucu Almanya’da Bad Tölz isimli kentteki
karargahtır.
Okullar arasında üçüncü olarak eğitim bağlantısı var. Fort Bragg ana okuldur. Ona bağlı
olarak Amerika’da Fort Benning okulu var. Bunun Avrupa ucu ise Oberammergau’daki özel
okuldadır.
Bütün NATO ülkelerinde bahsettiğim kategoride insanlar ortaya çıkıyor. Çünkü derin
devletin bir de NATO bağlantısı vardır. Bu bahsettiğim dünya çapında derin devlettir aslında.
Bütün bu merkezler Brüksel’deki SHAPE karargahına bağlıdır. Brüksel’deki SHAPE
Karargahı’nda (NATO Müttefik Baş Kumandanlığı) ACC denilen bir örgüt vardır. Bu bir
yeraltı örgütüdür. Bütün NATO ülkelerinin yeraltından kumanda edildiği yer burasıdır. Allied
Coordination Center (Müttefik Kordinasyon Merkezi), ACC’nin açılımıdır. Yani derin
devletin bir ucu Washington’dan Brüksel SHAPE karargahına uzanmaktadır.
Basında devamlı işkence okulları hakkında haberler çıkmaktadır. Bütün dünyanın
katilleri, işkencecileri biliyoruz da, bizimkileri bilmiyoruz. Hangisi hangi okulda okumuş
bilemiyoruz. Ben bir basın toplantımda Ahmet Yıldız’ı çağırdım. O Fort Bragg’tan geçmişti.
Geldi anlattı. 27 Mayıs’tan sonra Amerikalılar yanaşmışlar fakat bakmışlar ki işlerine
yaramayacak, geri çekilmişler. Bugüne kadar Fort Bragg hakkında yalnızca Ahmet Yıldız
açıklama yapma cesaretini gösterdi “Ben Fort Bragg’ta okudum” diye.
Bu okullardan yetişmiş, her biri ülkelerinde ABD çıkarları doğrultusunda faşist rejimler
kurarak on binlerce insanı katleden bu isimlerin bazıları şunlardır: Manuel Noriega, Leopaldo
Galtirei, humbarto Regalado, Hugo Banzer Suarez, Roberto D’aubuisson…38 Hepsi cani,
hepsi katil, hepsi bu okullarda yetiştirilmiş.
Bu belgeyi ben temin ettim Amerika’dan. Bizim basında çıkmamıştır. Amerikan
Senatörü Daniel Patrick Moynihan senatoda bir önerge veriyor. Önerge şu şekilde:39
“60 bin Latin Amerikalı askerin eğitim gördüğü Fort Benning’deki Amerikalılar
Okulu’nu (SOA) inceledim.
SOA diplomalı görevliler tüyler ürpertici eylemlerde bulunuyorlar. Bu okullarda
işkence, gasp, suikast ve insanları kaçırma yöntemleri öğretilmektedir.
1996 yılı Eylül’ünde Pentagon (Savunma Dairesi) “İşkence Eğitim El Kitabı”nı
SOA’nın kullanmasına izin verdi. Bu kitapta sahte suçlama, şantaj yapma, yanlış
bilgilendirme, fiziki ve diğer işkence yöntemleri SOA’daki görevli personel tarafından Latin
Amerikalı askerlere halkını öldürme, tehdit, özellikle dini çalışma, sendikalarla diğer çalışma
ile yoksulluğu kullanma taktikleri öğretiyor.
Bu “Cinayet Okulu” yılda yaklaşık 20 milyon dolara mal olmaktadır. Oysa bizim
çocuklarımıza ve insanlarımıza yönelik yatırımlarımız tamamlanmış değildir. Lütfen SOA’nu
Durbin yasa tasarısıyla kapatınız.”
Aynı şekilde Joseph Kennedy de bir önerge veriyor fakat tabii ki bu önergeler
reddediliyor. Gerekçe ise şöyle: “Okulun Latin Amerika demokrasilerini güçlendirmek için
önem taşıdığı...”
Bu noktada ABD Genel Kurmay eski Başkanı Oramiral William Crove’un ilginç bir
demecine yer vermek istiyorum: 40
“Biz müttefik ülke subaylarına ABD’de eğitim görmeleri için askeri kurslar veririz. Bu
kursların amacı tabii ki bu ülkelerin orduları, askeri ve siyasi lider kadroları üzerinde etki
sağlamaktır.”
Fort Benning denen cinayet okulunun bulunduğu yerin kapısında şöyle yazıyor United
States Army Infantry School, yani Amerikan Ordusu Piyade Okulu. Yine bizim basında yer
almış bir haber şöyledir: “Fort Bragg’ta işkence, adam kaçırma, cinayet alanında uzmanlık
kazanan “Gafe” adı verilen özel birlikler restoran bombaladılar.”41 Günlük basında yer alan
bu haberleri toplayıp sentez ediyorum.
Georgia eyaletindeki Fort Benning okulunun kapatılması amacıyla yürütülen kitlesel
kampanyaya ise Amerikalı bir rahip Roy Bourgeois önderlik ediyor. Fort Bragg’ın alanı 75
km2’lik bir alan. 12 bin kişi protesto ediyor Amerika’da. “Bu okulun burada ne işi var?” diye.
Açıklama yapılıyor. “Amerikan çıkarları bunun gerektiriyor.”
ABD’nin Açığa Çıkan Çirkin Yüzü
SOA’lar kamuoyunda oluşan büyük tepki üzerine isim değiştirdi. Yeni ismi Western
Hemisphere Institute for Security Cooperation (WHINSEC) yani Batı Yarımküre Güvenlik
İşbirliği Enstitüsü oldu. Kamuoyuna internette açık tanıtım sitelerinde temel amaçlarının Latin
Amerika’daki ordu mensuplarına insan hakları ve demokrasi eğitimi vermek olduğunu ilan
ediyorlar. Hatta Latin Amerika’nın bağımsızlık savaşçısı Simon Bolivar’ın ismini kullanarak
her yıl demokrasi ödülü veriyorlar.
Ancak SOA veya WHINSEC’in kirli faaliyetlerinin durmadığı ortaya çıktı. En son
Venezüella’daki yurtsever, Amerikan karşıtı, Bolivarcı başkan Chavez’in başarısızlıkla
sonuçlanan bir darbeyle devrilmesi eylemini SOA mezunu Venezüellalı generalleri
gerçekleştirdi.
Ama en önemlisi Irak işgaliyle ortaya çıkan manzaradır. ABD’nin Özel Savaş ve
İşkence okullarında ne tür eğitim verildiği Irak işgaliyle birlikte tüm dünyada açığa çıktı.
Irak’ta Ebu Garip’te Iraklı mahkumlara ABD’li askerlerin gerçekleştirdiği işkencelerin zevk
için çekilmiş fotoğrafları basına sızdı. Akla hayale gelmeyecek işkence yöntemlerinin sadece
bir kısmını bu fotoğraflardan öğrendik.
İşin ilginç yanı tüm fotoğraflarda işkenceci askerler hatta kadın olanları dahil büyük bir
zevkle gülmekte ve işlerini yapmaktadır. Ve istisnasız tüm bu askerler bu eylemleri için emri
üstlerinden aldıklarını söylemiştir. Dünyada halklara karşı katliam ve işkencelerin merkezinin
ABD olduğu tüm kamuoyu önünde kesinleşmiştir.
Yıllar önce belirttiğimiz gibi işkenceciler açığa çıkarılıp, yargılanamaz. Çünkü
arkalarında kontrgerilla, onun da arkasında ABD vardır. Ancak bugün şu da anlaşılmıştır.
İşkenceciler açığa çıksa bile yargılanamaz. Çünkü en büyük katil ve işkenceci dünya derin
devleti Beyaz Saray’a oturtmuştur.
Almanya’ya konferans vermek için gittiğimde “Nereyi görmek istersin?” dediler. Ben
Oberammergau diye tutturdum. Orada bulunan Ayaklanmaları Bastırma ve İstihbarat
Okulu’nun bulunduğu yerin video ve fotoğraflarını aldım. Bu fotoğraflardan da kesinlikle
anlaşılabileceği üzere, anılan okulların NATO ve dolayısıyla SHAPE Karargahına bağlı
olduğu görülmektedir. Yol levhalarında “NATO Schule” ve “NATO School” yazmasına
karşın, bir başka yol levhasında Almanca “Yönetim Okulu” denilerek okulların asıl adı
gizlenmeye çalışılıyor. Oberammergau’daki okulun NATO Brüksel bağlantısını tespit ettim.
Bu okul emir komuta bağlantısı bakımından doğrudan doğruya ABD’ye, dolaylı olarak
NATO’ya bağlı, Bad Tölz’de bulunan 20. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın emrinde
çalışmaktadır. 42
Osmanlı’dan Bugüne Gelen Miras: İşkence
Osmanlı’dan miras kalan işkence olgusu ne yazık ki günümüze değin devam
edegelmektedir. Ancak sistematik olarak işkence ülkemizde 1971’li yıllarda 12 Mart
muhtırasal darbesinden sonra başladığını görüyoruz.
Dünya geneline baktığımız zaman aynı türden işkence yöntemlerinin diğer ülkelerde de
uygulandığına tanık oluyoruz. Kuşkusuz bu olguyu bir raslantı olarak algılayamayız. Çünkü
Soğuk Savaş döneminde, ABD’de başlayan McCarthy’cilik akımını ABD dünyaya “antikomünizm” ideolojisi olarak ihraç etti. Politikadan, bürokrasinin her iki kesiminden, güvenlik
güçlerinden seçilmiş kişilerin hem ideolojik hem de kuramsal ve pratik olarak bu amaçla
eğitildiler, örgütlendiler. Bu amaçla Panama’da, Ft. Benning’de, Ft. Bragg’de,
Oberammergau’da ve dünyanın diğer ülkelerinde devlet terörü, sabotaj, işkence, provokasyon
vb. gibi yöntemleri öğrenen kadrolar yetiştirildi. Bu çabaların görünürdeki amacına göre eğer
ülke işgal edilirse, yetişen bu kadrolar gerilla yöntemleriyle iç direnişi örgütleyecek ve
düşman işgalini engelleyecekti.
Aslında çok gerçekçi ve makul gibi görünen bu amaç, iç ve dış düşman kavramlarını
eşitlediğinizde iki ucu keskin bir kılıca dönüştü. Dünya halkları üzerinde işkence, baskı,
zulüm ve devlet terörüyle somutlaştı. Onların mantığına göre “milliyetçi ve dinci” olmanın ön
koşulu komünizmle mücadeleden geçiyordu. Sermaye kazanılanı korumak için komünizmle
mücadelenin doğal müttefikiydi. Bu amaçla dünyanın bütün ülkelerinde “Komünizm ile
Mücadele Dernekleri” yanında “anti-komünist partiler, örgütler, dernekler” ABD
finansmanıyla kuruldu ve iktidara getirildi.
Avrupa’da euro-komünizm’in yükselişi ve hatta özellikle İtalya ve Fransa gibi ülkelerde
demokratik yöntemlerle iktidara sahip olacak ölçüde güçlenmesi karşısında “Gladio” türü
örgütler öne çıkarılarak iç düşman saydıkları komünist tanımladıkları kişi ve örgütlerle
amansız bir kavgaya giriştiler. ABD’de veya ABD yandaşı örgütlerde yetiştirilen “milliyetçi,
vatansever” tetikçiler, bilerek ya da bilmeyerek ABD adına kendi halkları üzerinde devlet
terörü, sabotaj, provokasyon vb gibi yöntemleri uygulayarak ülkelerini destabilize ve
demagnetize ettiler ve komünist partilerin iktidara gelmesini engellediler. Eski CIA başkanı
Colby muhtelif yayın organlarına vermiş olduğu demeçlerde bu gerçeği açıkça itiraf
etmektedir. Colby şöyle diyor: 43
“NATO üyesi olması dolayısıyla Türkiye’de de benzeri bir kurumun (Gladio
kastediliyor) varlık ihtimali bulunuyor... Türkiye’nin komünistlerin eline düşmemesi için
CIA’nın anti-komünist kuruluşlara destek vermiş olması ihtimali vardır...”
Kuşkusuz Türkiye bu oluşumun dışında tutulmadı. Ülkemizde de sosyal demokrasiyle,
komünizm koşut sayılarak ve hatta CHP komünistlikle suçlanarak, özellikle 12’li darbelerden
sonra benzeri yöntemler uygulamaya konuldu.
12 Mart muhtırasal darbesinden sonra sistematik olarak uygulamaya konulan işkence
olgusu, o dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün’ü öne çıkarttı. Faik Türün açıkça
CHP’ye cephe aldı ve de özel savaş yöntemlerinden biri olan “Temizlik Operasyonu”nu
başlattı. Bu amaçla tüm İstanbul’u değişik tarihlerde, 2 kez evlere hapsederek ve sokağa
çıkma yasağı koyarak, “Fırtına 1” ve “Fırtına 2” operasyonu adı altında aramalar yaptırdı.
Binlerce aydın, yurtsever, ilerici, Atatürkçü kişi ve özellikle solcu olarak tanımlanan
öğrencileri göz altına alarak, işkenceden geçirdi. İşkence 30 yıldır ülkemizde sistematik bir
şekilde uygulanmakta ve uzun vadede toplumu sindirmenin yani “sessiz çoğunluğu”
yaratmanın metodu olarak kullanılmaktadır.
Faik Türün o dönemde emniyet örgütündeki işkenceleri yeterli görmemiş olacak ki özel
işkence merkezleri kurarak zulme devam etti. Bunlar içinde en ünlü olanı da “Zihni Paşa
(Ziverbey) İşkence Köşkü’dür.” Bu köşkten sırf kuram gereğince komünist olanlar
geçirilmediler. Ek olarak, Faik Türün Genelkurmay Başkanı olabilmek için önünde engel olan
generalleri bir komplo içine alarak etkisiz halde bırakmak ve amacına ulaşmak için de işkence
yaptırmıştır. Bunlardan biri de benim.
Kanımca “Dreyfus” davasından yüz kere daha önemli sayılması gereken bu olay 30
yıllık uğraşıma karşın kamuoyunca tam olarak kavranmış değildir. Nitekim bu akıl almaz,
çirkin komployu sergilemek için yazdığım 4500 sayfalık “Savunma” hâlâ elimde durmaktadır.
Yargılandığım “Bomba Davası”nda (72-75) dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Faruk Gürler, Orgeneral Muhsin Batur, Oramiral Kemal Kayacan ek iddianameyle Marksist
ve Leninist bir cuntanın lideri olarak suçlanmalarına karşın, mahkeme önüne
getirilememişlerdir. O nedenle de “Bomba Davası” diye adlandırılan balonu söndürmek bana
kaldığı için ben bu misyonu alnımın akıyla yerine getirmeye çalıştım.
Mahkeme dışında tarihe de verilecek bir hesap bulunması gerektiğine inanarak, adı
geçen üç orgeneralin Marksist ve Leninist olup olmadıkları saptanmalı, eğer bu sav doğru
değilse - ki benim savım da budur- başta Faik Türün olmak üzere bu tertibi düzenleyen kadro
açığa çıkarılmalı, ölmüş olsalar bile kınanmalıdır ki benzeri olaylar yaşanmasın.
Türkiye’de işkence var çünkü işkence öğreten okullar da var, oradan geçen insanlar da
var. Ve sistematik işkence var. 1974 yılında Ecevit işkenceye karşı çıkıyordu. “Çok şeyi
değiştireceğiz” diyordu. Demirel ona cevap veriyor “İşkence ve kontrgerilla iddialarını ispat
etmek için devlet arşivini karıştırmaya gerek yok”. Yıl 2000 Ecevit başbakan işkence devam
ediyor. Şimdi o dönemde bize işkence yapan Faik Türün gayet pişkin olarak 1974 yılında
Milliyet Gazetesiyle yaptığı söyleşi de “İşkence olarak dün ne yapıldıysa bugün de onlar
olmuştur” diyor. Bu işkenceci general Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı protokolünde
ağırlandı. Bu adam Demirel tarafından Cumhurbaşkanı adayı gösterildi.
12 Mart dönemi, karanlığın aydınlığa saldırısı olduğu için bütün aydınları, öğretmenleri,
öğretim üyelerini içeri aldılar. Ve Prof. Mümtaz Soysal gibi saygın bir kişiye tokat atıyorlar.
Böyle bir dönem! Şimdi 1999 yılına gelmişiz Demirel Clinton karşısında düğmelerini
ilikliyor. İşkence olduğunu kabul ediyor. Bunun sorumlusu kim? Herhalde biz değiliz.
Derin Devlet’in İçyüzü
Derin devlet nedir? Derin devlet aslında kontrgerillanın başkalaşmasıdır. İlk önce
kontrgerilla çıktı, sonra Gladio, sonra Süper NATO, en sonunda derin devlette işi bağladılar.
Derin devlet nedir?
EEF örgütü 1200 üyesi var. Ve şu anda başkanı George Bush’tur. Eski CIA başkanı
sıfatıyla bu kişilerin de lideridir. Bu grup içinde devlet, hükümet başkanları, bakanlar üst
düzey yetkililer, sivil kuruluşlar, akademisyenler yer almaktadır. EEF anlamında derin devleti
kategorize edersek bunlar karşımıza çıkıyor. Bunlardan her biri derin devletin elemanı
olabilir.
1975 yılında ABD’den getirterek bir belgeyi mahkemeye verdim. Orada da derin devlet
kategorize ediliyor. Emniyet görevlileri, eğitimciler, iş ve ticaret mensupları... Bu kategoriler
içinden derin devlet üyeleri devşiriliyor.
Ergenekon örgütüne göre derin devlet şöyle kategorize ediliyor: Emniyet görevlileri,
subaylar, profesörler, gazeteciler, iş adamları, sıradan insanlar...
İlhan Bilici, kontrgerilla hakkında bilgi sahibi bir milletvekilidir. O da kategorize ediyor
kendine göre: Polisler, subaylar, doktorlar, uyuşturucu kaçakçıları, mafya adamları…
İtalya’da P-2 diye bir mason locası var. Bunun üstadı azamı Licio Gelli, İtalya’da sağ ve
sol terörü yönetmekten hapse atılıyor. Aynı zamanda İtalyan istihbarat örgütü başkanı olan
General Musimici de hapse atıyorlar.
Gelli diyor ki “Ben ABD’den aldığım dolarla İtalya’daki terörü yönlendirdim.” Neden
terörü yönlendiriyor? Çünkü İtalya’da Komünist Partinin iktidara gelme olasılığı fazla. Onu
engellemek için terör kullanılıyor. Terörün arkasında Mason locası var. Mösyö bir gazeteciye
verdiği demeçte diyor ki: “Ben 1980 yılında mason desteğiyle istediğimiz kişinin İtalya
Cumhurbaşkanı olmasını sağladım. ” Ülkede CIA parasıyla cumhurbaşkanı seçtiriyor. Sonra
diyor “Kalktım Arjantin’e gittim. Arjantin’deki masonların desteğiyle Peron’un
cumhurbaşkanı olmasını sağladım. Sonra yapmış olduğum hizmetlerden dolayı Beyaz Saray’a
davet edildim. Reagan tarafında ödüllendirildim.”
Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Terörü yönlendiren bir insanın bu kadar fonksiyonu var.
Gelli’ye göre de P-2 Mason Locası üyeleri içinde subaylar, işadamları, istihbarat örgütü
elemanları vardır.
Bana göre de derin devlet budur. Açık bilgiler ve olgular gerçeği görmek isteyenler için
yeterlidir diye düşünüyorum.
* Günümüze uyarlanmıştır
Dipnotlar
1) Talat Turhan, “Bomba Davası Savunma 1”, syf 104-105
2) Talat Turhan, “Genç Kemalistler Ordusu Davası”, İleri Yayınları, 2004.
3) Milliyet, 3 Ekim 1983
4) Günaydın, 17 Kasım 1990
5) Aktüel, 1-7 Nisan 1993
5) Hürriyet, 20 Ekim 1994
6) Bu şema tarafımdan yorumlanmıştır (Daha fazla bilgi için “Emperyalizm
Bataklığında İstihbarat Örgütleri - Doruk Operasyonu” isimli eserime bakınız)
7) Aktüel, 10-16 Kasım 1991
8) Zaman, 14 Ocak 1995
9) Milliyet, 13 Mart 1995
10) Selam, 17-23 Nisan 1995
11) Cumhuriyet, 21 Mayıs 1995
12) Newsweek’ten aktaran 21 Haziran 1995 Cumhuriyet
13) Cumhuriyet, 28 Aralık 1995
14) Milliyet, 23 Haziran 1996
15) Cumhuriyet, 27 Kasım 1996
16) Bilderberg örgütü yöneticisi
17) Hürriyet, 20 Mart 2000
18) Talat Turhan, “Bomba Davası Savunma 1”, syf 135
19) Milliyet, 25 Mart 1978
20) Osman Ulugay, “Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı” adlı eserinden aktaran
Talat Turhan, “Bomba Davası Savunma 1”
21) Talat Turhan, “Çeteleşme”, syf 71-212
22) Halid Özkul, “Yeni Dünya Düzeni”, Anhtar Kitapları Kasım 1992
23) James Adams, “Bull’s Eye”, Ney York, Time Books, 1992
24) Talat Turhan, “Çeteleşme”, syf 156
25) Talat Turhan, “Çeteleşme”, syf 156
26) Harun Yahya, “Masonluk ve Kapitalizm” adlı eserinden aktaran Talat Turan,
“Emperyalizm Bataklığında İstihbarat Örgütleri - Doruk Operasyonu”
27) Milliyet, 17 Aralık 1999
28) Talat Turhan, “Çeteleşme”
29) Milliyet, 15 Mayıs 1990
30) Milliyet, 11 Aralık 1999
31) Cumhuriyet, 29 Ocak 1999
32) Talat Turhan, “Çeteleşme”
33) Talat Turhan, “Çeteleşme”
34) Talat Turhan, “Çeteleşme”
35) Talat Turhan, “Çeteleşme”
36) Talat Turhan, “Çeteleşme”
37) Noam Chomsky, “ABD Terörü” kitabından akataran Talat Turhan, “Çeteleşme”
38) Cumhuriyet, 4 Ağustos 1993
39) “Syracuse Herald American” gazetesi 4 Ocak 1998
40) Talat Turhan, “Çeteleşme”
41) Milliyet
42) Talat Turhan, “Çeteleşme”
IV Emperyalizmin Örgütleri
Emperyalist ülkelerin, sömürdükleri ülkelerdeki çıkarların sürekliliğini sağlamak
amacıyla, çok değişik yöntemlere başvurdukları bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda “Zenginler
Kulübü”1 adı altında zaman zaman bir araya gelen kapitalist ülke liderleri, önemli yönetsel
kararlar almakta ve saptadıkları doktrinleri, emirlerindeki örgütlerle dünya genelinde
uygulamaya koymaktadır. Genellikle sömüren ülkeler - sömürülen ülkeler arasındaki
ekonomik ilişkiler; Dünya Bankası, IMF, OECD, vb. örgütlerce düzenlenirken, ülkemizin
askeri kontrolü NATO doktrinlerine uyarlı olarak sağlanılmakta, kültürel açıdan politikacılar
bürokrasinin her iki kanadı, sendikacılar, öğretim elemanları ve lise düzeyine kadar
öğrenciler2 değişik burslarla genellikle ABD’ye çağrılmakta ve indoktrine edilerek ülkelerine
gönderilmektedir.
Amerikan istihbarat örgütlerinin (NSC, NSA, CIA, DIA, AID vb.)3 yerli istihbarat
örgütleriyle ilişkisi gün yüzüne çıkmış bulunuyor.
Bu anlamda ABD’nin tüm kirli işlerini CIA’ya yüklemekle, asıl hedefi göz ardı etmek
gibi bir yanılgıya düşmüş oluyoruz. Bu bağlamda AID (Uluslararası Kalkınma Ajansı,
Uluslararası Kalkınma İçin Yardım, Uluslararası Gelişme Örgütü, Amerikan İktisadi İşbirliği
Teşkilatı vb. adlarla anılıyor) de CIA’nın gizli işlerine paravanlık yapmaktadır. Oysa ki
bundan önce yayımlanan yazılarımda da4 çok yönlü ve tehlikeli bu paravan casusluk
örgütünün işlevinden söz etmiştim. Anılan örgütün dünyada ve gerekse ülkemizde ipliği
pazara çıkartıldığı için kapatıldığından söz edildi ve bu yolla unutturulmaya çalışıldı.
Oysa ki AID’nin kapitalist dünyanın uyduları haline dönüştürülen ülkelere yönelttiği
hıyanet eylemleri saymakla bitmez.
Bir gazetede yer alan habere göre5 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde yapılan
törende, ABD Büyükelçisi Abramowitz, özel sektörlerin aralarındaki ilişkiyi geliştirmelerinin,
iki ülkenin de yararına olduğunu ifade etmiş, TOBB Genel Başkanı Ali Coşkun da AID
(Uluslararası Kalkınma Teşkilatı) ile imzalanan protokol çerçevesinde çalışmaları birlikte
yürüteceklerini belirterek ‘Bu uzman kuruluşun bilgi birikiminden yararlanacağız’ demiştir.
Aynı gazetenin diğer bir haberine göre de6 Abramowitz itimatnamesini sunar sunmaz,
ayakkabısındaki cila ile Odalar Birliği Başkanı ile bir sözleşme imzalamıştır. Sözleşmeye
göre Ankara’da kurulacak bir büro, ABD’li firmaların Türkiye’de yatırım yapmalarında
öncülük edecek, bu firmalarla bizimkiler arasında ortak yatırım projeleri geliştirecektir. ABD
Büyükelçisi, bu girişimden duyduğu memnuniyeti dile getirmektedir. “Türkiye’de
bulunmamın önemli amaçlarından biri, doğrudan ABD yatırımlarını Türkiye’ye getirmektir...
ve bu ek yatırım imkanlarından Türk işadamları da yararlanacaktır... ”
Anlaşmaya göre ABD’nin Uluslararası Kalkınma Ajansı (US-AID)7 Türkiye’nin önde
gelen özel sektör örgütleriyle de işbirliği yapacak.
Alıntı yaptığımız haberlerden de kesinlikle anlaşılacağı gibi Abramowitz ile birlikte
AID, yeniden Türkiye’deki çalışmalarını sürdürmektedir. Aslında dünya halklarına
yutturulduğu gibi AID’ın kapatılması da söz konusu değildi.
Bugün serbest piyasa ekonomisi adı altında halkımıza dayatılmaya çalışılan model’in
itici gücü: Amerikan casusluk örgütünün finansmanı ile palazlanan, işbirlikçi sermayedar özel
sektörden oluşmaktadır. Abramowitz’in Ali Coşkun ile imzaladığı anlaşma bu işbirliğini daha
geniş bir alana (orta ve küçük büyüklükteki işyerlerine) yaymak için yapılmaktadır. Bu yolla
işbirlikçi özel sektör, tabanını daha geniş bir alana yayarak, ekonomik sömürünün alt yapısı
güçlendirilmeye çalışılmaktadır.
Uzun bir süreç içerisinde örgütlenen işbirlikçi sermayenin, özellikle 80’li yıllardan
sonraki iktidar üzerinde söz sahibi olduğu ve ABD yanlısı partilerin iktidara gelmesi ve
kalması için destek sağladığı günümüzde daha da açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır. Özellikle
12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’in, bir işadamının talimatına itibar ettiğini itiraf
etmesi8 üzerinde önemle durulmalıdır.
AID’ın çok yönlü ve etkili bir casusluk örgütü olduğundan söz etmiştik. Nitekim ev
sahibi ülkelerde9 bir yandan işbirlikçi özel sektör yetiştirirken, diğer yandan sarı sendikacılığı
örgütlemekte ve finanse etmektedir.10
CIA Ajanı Philips Agee; AID’ın, CIA’e paravanlık görevi yapmak amacıyla kurulmuş
bir Amerikan casusluk örgütü olduğunu, ifade etmektedir.11
Bu örgütün az gelişmiş ülkelerde yüklendiği görevlerden bazıları şunlardır:
1) Özel Sektörle İlişki ve Ekonomiyi Yönlendirme
AID, az gelişmiş ülkelerin ekonomilerini, emperyalist metropollerin gereksinmeleri
doğrultusunda düzenleme amacını güttüğü halde “Yoksulluğa karşı uluslararası işbirliğinin
somut belirtileri olarak” gösterilmeye çalışılmaktadır.12
Oysa gerçekte güdülen amaç, diğer AID görevlerinin başarılması için, ekonominin özel
sektör kesimine egemen olmak, az gelişmiş ülkelerin iş adamlarıyla ilişki kurmak ve onları
örgütlemektir.13 AID, bu manivelayı kullanarak, iktidarlar üzerinde egemen olmaktadır.
a) Sınai Kalkınma Bankası’nın Yabancı Kökenli Sermayesi
Avrupa Kalkınma Bankası, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), Amerikan
Kalkınma Teşkilatı (AID) ve International Finans Cooperation (IFC) (Uluslararası Finans
Birliği) örgütlerinin katkılarından oluşmaktadır.
AID’ın da iştirakçisi olduğu bu banka, özel sektör projelerini finanse etmektedir.
Bilindiği gibi, 12 Mart Muhtırası’nın amaçlarından saptırılmasında ve 1961 Anayasası’nın
geriye doğru değiştirilmesinde önemli katkıları bulunan Eski Gn. Kur. Bşk. Em. Org.
Memduh Tağmaç, bu bankada Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştı.
b) AID, Karadeniz Bakır İşletmelerimize el atmıştır. Bu konuda yapılan Senato
Araştırmasında “ABD’den sağlanan kredilerin, ulusal çıkarlarımıza aykırı olduğu”14
saptanılmıştır.
c) “Dünyanın en büyük tröstlerinden biri olan CORN Product Company’nin, yüzde 60
hisseye sahip olduğu Türkiye’deki Bemis şirketinin, işlerinin büyük ölçüde AID tarafından
takip edildiği öğrenilmiştir.” Bemis şirketinin memurları, mısır üreticisi köylere teker teker
gitmekte, köylerde “Grup Reisi” (!) olarak tanınan kişilerle ilişki kurmaktadır. (Bu “Grup
Reisi” deyimini vurgulamak isterim çünkü ileride üzerinde duracağız. )
Amerikan Yardım Örgütü AID’ın, Türkiye’deki yöneticilerinden Dr. Edward Pice,
Bemis şirketinin çalışmalarıyla doğrudan doğruya ilgilenmektedir...
Köylülere teknik yardım sağlamak şeklinde gelişen bu kampanyayı yine AID’dan Mr.
Parker yönetmektedir.
Eski CIA ajanı Philips Agee “CIA Günlüğü” adlı kitabında “özellikle geri kalmış
ülkelerde -Uluslararası İşbirliği Kurumu (eski AID)- CIA için tam bir paravana görevi yapar”
dedikten sonra “uluslararası tarım ve müttefik işçiler federasyonunu, gerillaların köylerde
üslenmesini engellemek için kullandıklarını” ve “kırsal bölgede yaşayan köylülerin akıllarının
çelinmesini önlemek, en önde gelen amaçlarımızdandı” demektedir.
Türkiye’de 1972’den bu yana Türk-İş, AID yerine Asya-Amerika Hür Çalışma
Enstitüsü’nden (AAFLI) yardım almakta ve işçi liderlerinin eğitimi de bu örgüt tarafından
sağlanmaktadır.
AAFLI Türkiye Temsilcisi Emanuel Boggs’un CIA ajanı olduğu saptandığından, yerine
bir başkası gönderilmiştir.
CIA’nın, Türk tarım işçilerinin sorunları ile de ilgili olduğunu, TÜRK-İŞ’e müşavirlik
yapan CIA ajanı Emanuel Boggs’un, Haziran 1976’da Tarım İş Sendikası’nın Adana’da
düzenlediği, Tarım İşçileri Eğitimi Semineri’ne katılmasından öğreniyoruz.15
2) Az Gelişmiş Ülkelerde Her Konuda İstihbarat Yapmak
AID, Amerika’da özel beyin yıkama eğitiminden geçirilen ve işbirlikçi yapılan ajanların
yönetiminde, azgelişmiş ülkelerde örgütlediği legal ve illegal örgütlerle, bunlar aracılığı ile
çeşitli yöntemlerle ikinci derece ajan yapılanlar ve antikomünizm oltasına takılan kişilerle,
diğer sağcı örgütlerden de yararlanarak, Amerika adına istihbarat çalışmalarını
sürdürmektedir.
Bu istihbarat “siyasi, iktisadi, sosyolojik, askeri ve yıkıcı faaliyetler” alanını
kapsamaktadır.
“FM 30-31 A” işaretli Amerikan talimnamesinde, bu istihbaratların ayrıntıları
verilmektedir. 16
Örneğin; “Siyasi alanda; her ilin, ilçenin ve hatta köyün idaresinde, söz sahibi olunması
gerekir” denilmektedir (Kuşkusuz mısır ekilen bir köyde, en çok mısır üreten kişi, kilit
adamdır ve “grup reisi” (!) adı ile tanımlanan bu tip kişilerle, çeşitli yollarla ilişki
kurulmaktadır. Bu ilişkinin bir türü, yukarda açıkladığımız Bemis şirketi örneğinde
verilmiştir. )
Kaldı ki, FM 31-15 işaretli Amerikan talimnamesinde bir yeraltı örgütü şeması
verilmekte ve bu örgütün köylere kadar, istihbarat, tedhiş ve sabotaj yapmak amacıyla
örgütlendiği de gösterilmektedir.
Yani CIA ve AID, az gelişmiş ülkelerin köyüne dek girmiş bulunmaktadır.
FM 30-31 A işaretli Amerikan talimnamesinde istihbarat toplamak için her türlü
kaynaktan yararlanılacağı, özellikle “siyasi partilerde istihbaratın temel görevlerinden biri”
olduğu ve istihbaratın, Amerikalı görevlilerden oluşan ülke ekibi tarafından sağlanacağı da
belirtilmektedir.
“Ülke Ekibi: Bu genellikle bir elçi olan, ABD diplomatik misyonunun şeflerinden biri
tarafından idare edilir ve ilgili bulunan ABD dairelerinin ya da ajanlıklarının en büyük
ajanlarından oluşur. Buna Dışişleri Bakanlığı, ABD Merkezi istihbarat Servisi (CIA), ABD
Uluslararası Gelişme Ajanlığı üyeleri (AID), Savunma ataşesi, diğer kilit personel ve danışma
yada yardım programının en büyük askeri yetkilisi de dahildir” denilmektedir.
3) Faşist Yeraltı Örgütlerinin Kurulması,
Anarşinin Organizasyonu ve Darbe Düzenleme
Az gelişmiş ülkelerde, Amerikancı iktidarları yaşatmak için, Makyavelizmin en iğrenç
örneklerini veren Amerikan emperyalizmi uyguladığı bu yöntemleri, “Kurtuluş Savaşları”nın
önlenmesinde de kullanmaktadır. Genellikle Kurtuluş Savaşları, gerilla harbi şeklinde
yürütüldüğünden, Amerika geliştirdiği yöntemlere “Kontrgerilla” adını vermektedir. Bu aynı
zamanda Amerikan yanlısı iktidarların seçimle işbaşına gelme şansının kalmadığını
saptadığında, terörist eylemler (banka soygunu, bombalama, adam kaçırına, uçak kaçırma gibi
ve siyasi cinayetler) düzenleyerek, sosyal ve politik ortamı etkilemekte ve faşist askeri dikta
rejimlerinin kurulmasını sağlamaktadır. 12 Mart; Türk halkının eriştiği bilinç düzeyi
nedeniyle, yarım kalmış bir faşist müdahaledir.
Bu gibi durumlarda, “Temizlik operasyonları” düzenlemekte ve daha önce azgelişmiş
ülkelerin istihbarat örgütleriyle birlikte çalışan, CIA ve AID ajanlarının da katkısıyla fişlenen
kişiler, çeşitli yöntemlerle etkisiz hale getirilmektedir.
Bu mekanizmanın çalışması için ACC (Area Control Center) adı verilen bir örgütün,
faaliyete geçirilmesi gerekmektedir. Bu gereksinme ise ancak sıkıyönetim ilanı ile
sağlanmaktadır. FM 31-16, “Countergerilla Operations” -Kontrgerilla Harekatı- adlı
Amerikan talimnamesinin 33’ncü sahifesindeki şemada, ACC’yi sıkıyönetim komutanlarının
temsil ettiği görülmekte ve böyle bir örgütlenme içinde CIA ve AID ajanları da görev
almaktadırlar.
Amerika’nın yardım ettiği 82 ülkede, Amerikan eğitim sistemi ve örgütlenmesinin tümü
aynen benimsendiğine göre, azgelişmiş ülkelerin sıkıyönetim komutanlarının CIA ve AID
ajanlarıyla birlikte çalıştıklarını, bu belgeler karşısında kesinlikle iddia edebiliriz.
4) Polis Yetkililerinin Özel Eğitimle Beyinlerinin Yıkanması ve İşkence Yöntemlerinin
Öğretilmesi
AID, Washington’da Uluslararası Polis Akademisini kurmuş ve finanse etmektedir.
Akademiyi 25 yıldan beri CIA kontrolü altında tutmakta ve 87 azgelişmiş ülkenin polis
şeflerini özel eğitime tabi tutmakta, teknik sorgulama yöntemleri (işkenceli sorgulama)
öğretmekte ve beyinlerini yıkamaktadır.17
Eski CIA ajanı Philip Agee’nin, “CIA Günlüğü” adlı kitabının ilgili bölümünü aşağı
çıkarıyorum: (Cilt 2, s. 820)
“Amerikalar Arası Polis Akademisi” Panama Kanal Bölgesi’nde Panama merkezi
tarafından kurulan eğitim okulu, Washington’a taşınarak, Uluslararası Polis Okulu adını
almıştır. Mali açıdan AID tarafından desteklendiği halde CIA denetimindedir.
Örneğin, Uluslararası Polis Akademisi kurs programları arasında, ‘Patlayıcı maddelerle
suikast düzenleme ve patlayıcı maddelerin hazırlanması, boş vakitleri değerlendirmek için (!)
sessizce adam öldürme (bıçaklama, boğma vb.)18 plastik ve elektrikli bomba hazırlama ve
mayın döşeme çalışmaları’ bulunmaktadır.”19
Yasalarımızın polis örgütüne yüklediği görevlerin başta geleni; vatandaşın can, mal ve
ırz emniyetini korumak olduğu halde, Amerika’da az gelişmiş ülkelerin polis yetkililerine
suikast düzenleme, sessiz adam öldürme neden öğretilmektedir?
Dün ve bugün adı işkenceci olarak çeşitli olaylarla kamuoyuna yansıtılan polis
yetkililerinin, Washington’da Uluslararası Polis Akademisi’nde eğitim görüp görmedikleri de
saptanılmalıdır.
AID az gelişmiş ülkelerin siyasi polisini, Amerikan emperyalizmine hizmet ettiği
ölçüde dolarlarla beslemekte, araç ve gereçlerini sağlamakta, işkence yerleri ve hapishanelerin
yapılmasını finanse etmekte ve işkence araçları sağlamaktadır. 20
Örneğin; Senatör Edward Kennedy’nin Senato’da yaptığı bir konuşmada, Amerika’nın
AID aracılığıyla, Güney Vietnam siyasi polisine para verdiğini söylemiş ve bu açıklama
Kongre üyesi Michael Clare tarafından doğrulanmıştır. Clare’dan: “5 yıl içinde Güney
Vietnam siyasi polisine 2 milyar 500 milyonluk bir ödeme yapıldığını ve Morrison firmasınca
Güney Vietnam’da ‘Bahriye kışlası’ adı altında, siyasi suçluların hapsedilmesi için tecrit
hücreleri yapıldığını ve Amerikan dolarlarıyla beslenen işbirlikçi 120. 000 Güney Vietnamlı
siyasi polisin, ülke halkının üçte ikisini fişlediğini” öğreniyoruz.
5) Sarı Sendikacılığın Örgütlenmesi,
İşçi Liderlerinin Eğitimi ve Finansmanı
AID; azgelişmiş ülkelerdeki sendikal hareketleri kontrol etmekte, örgütlemekte, sendika
liderlerini eğitmekte ve bu amaçla gerekli finansmanı sağlamaktadır.21
Türk-İş bültenlerinde, AID’den yardım alındığı açıklanmaktadır. Bugün, TÜRK-İŞ’le
Amerika arasındaki ilişki, AID yerine Asya Amerika Hür Çalışma Enstitüsü’nce (AAFLI)
sürdürülmektedir.
6) Burs Sağlama
AID ajanları azgelişmiş ülkelerde, kendi ölçülerine göre seçtikleri öğrenci ve öğretim
üyelerine ve bürokratlara burs sağlamakta, Amerika’da eğitmektedir.
7) Sağcı Örgütlerin Kurulması, Finansmanı, Anarşi ve Cinayetlerin Organizasyonu
AID az gelişmiş ülkelerde “Antikomünizm”i22 ilke olarak benimsemiş, sağcı
kuruluşları örgütlemekte, finanse etmekte ve yönetmektedir. Bu örgütlerle “İtimat edilir
polislerden” oluşan ekiplerle, gerektiğinde terörizmi ve siyasal cinayetleri organize ederek,
darbe ve temizlik ortamı hazırlamaktadır.
Özetle;
- AID, özel sektör projelerini finanse etmekte ve azgelişmiş ülke iş adamlarıyla ilişki
kurmakta, bu kişilerin önde gelenlerinden uluslararası örgütler içinde, kendi amaçları
doğrultusunda yararlanmaktadır. 23
- AID, azgelişmiş ülkelerde “siyasi, iktisadi, sosyolojik, askeri ve yıkıcı faaliyetler”
hakkında istihbarat yapmaktadır.
- AID, azgelişmiş ülkelerde Amerikan yanlısı düzenlerin yaşatılması için, müdahale de
dahil olmak üzere her türlü tertibe başvurmaktadır.
- AID, Washington’da Uluslararası Polis Akademisi’nde özel eğitimden geçirdiği polis
şeflerine işkence, sabotaj, adam öldürme yöntemleri öğretmekte ve gerektiğinde bu
işbirlikçileri kendi halkına karşı kullanmaktadır.
- AID, azgelişmiş ülkelerdeki sendikal hareketi kontrol ve finanse etmekte ve işçi
liderlerinin de Amerika’da özel eğitim (!) görmesini sağlamaktadır.
- AID, azgelişmiş ülke öğrenci, öğretim üyesi ve bürokratlarına burslar sağlamakta ve
onları, Amerika’da özel eğitimden (!) geçirmektedir.
- AID, çeşitli yöntemlerle yetiştirdiği yerli işbirlikçiler aracılığıyla, Amerikan
emperyalizminin çıkarları doğrultusunda sağı örgütlemek, darbe ve temizlik harekatları
düzenlemek için, terörizm ve siyasi cinayetleri organize etmektedir.
İşçi sınıfının örgütleriyle AAFLI ilişkileri geçmişte olduğu gibi, bugünde devam
ettiğinden bu mücadelede ulusallıktan söz edilemez.
Türk-İş, CIA, AID, AAFLI ilişkilerinin, tüm boyutlarıyla saptanılmasının ulusal
çıkarlarımız açısından sayısız yararları vardır. Türk işçi hareketinin doğal doğrultusunda
gelişmesi, ancak bu konudaki gerçeklerin aydınlanmasına bağlıdır. Belgesel
açıklamalarımızda görüldüğü gibi Türk ulusu her yönü ile uzun ve sistemli bir uğraş
sonucunda ABD güdümüne sokulmuştur. Bu amaçla Atatürk ilkeleri, paspas gibi çiğnenmiş
ve çiğnetilmeye devam edilmektedir. 12 Eylül’ün bakan yaptığı bir general, Silahlı
Kuvvetlerde iken, Atatürk konusunda konferans vermekle görevlendirdiği bir subaydan,
halkçılık ilkesinden söz etmemesini istiyordu.
Dün Atatürk devrimciliğinin savunmasını yapan politikacılar, günümüzde devletçilik ve
devrimcilik ilkelerinden söz edilemeyeceğini itiraf edebilmektedirler. Bu koşullar altında tam
bağımsızlığı, kimse ağzına almaya bile cesaret edememektedir.
Oysa ki, ekonomimizin evrelerini incelediğimizde altın yılların devletçilik döneminde
yaşandığı görülmektedir. Buna karşın 1980 yılından sonra ABD ve Batı’ya teslimiyet arttığı
ölçüde, Türk halkının yoksullaşması giderek hızlanmaktadır. Halkımızın hedefi bu çemberi
kırmak olmalıdır.
Kaynakça ve Açıklamalar:
1. Başlangıçta G-7’ler olarak bilinen katılımcı ülkeler daha sonra Rusya’yı da
aralarına alarak G-8’ler olmuşlardır.
2. AFS
3. “Şifre Çözücü”, Project Democrasy (Sivil Örümceğin Ağında), Mustafa Yıldırım,
Toplumsal Dönüşüm - Project Democrasy, Deniz Som, Cumhuriyet, 12 Mayıs 2004.
4. a) Talat Turhan, işçi Sınıfı ve Sınıf Gerçeği, 7 Gün Dergisi, 16 Şubat, 9 Mart 1977
b) Talat Turhan, İktidarların Çeteleşmesi ve Bürokrasi, 7 Gün Dergisi, 3 Ağustos-14
Aralık 1977
c) Talat Turhan, Bomba Davası, I. Kitap, 1986
5. “Evren, ABD Elçisini kabul etti” Cumhuriyet, 2 Ağustos 1989.
6. “Abramowitz hızlı başladı” Cumhuriyet, 11 Ağustos 1989
7. US-AID’ın askeri darbelerdeki rolü için “Doruk Operasyonu, 1989, Sorun Yayınları”
adlı kitabımın özellikle 152 ve 153’ncü sayfalarına bakınız.
8. Kenan Evren’in Anıları, Milliyet, 23 Aralık
9. ABD kontrolü altına aldığı ülkeleri böyle tanımlamaktadır (Host Country=Ev sahibi
ülke).
10. 20-21 Şubat 1976’da televizyonda yapılan açık oturumda Türk-İş Genel Başkanı
Halil Tunç 1952-1961 döneminde işçi eğitimi için Çalışma Bakanlığı ve AID arasındaki
işbirliğini açıklamaktadır.
11. Philips Agee, CIA Günlüğü, E Yayınları,
12. “Azgelişmiş Ülkelerde Kalkınma Sorunu” Yeni Ortam, 15 Ekim 1974
13. Turkish American Business Assosiation= TABA gibi...
14. Politika, 15 Nisan 1977
15. Ayrıntılı bilgi için, dipnotlarda belirtilen; Talat Turhan’ın 7 Gün dergisinde
yayınlanan “işçi sınıfı ve sınıf gerçeği” adlı incelemesine bakınız.
16. Bakınız: “Emperyalizmin Bataklığında istihbarat Örgütleri, Doruk Operasyonu”,
Talat Turhan, Sorun Yayınları, 3. Baskı, Eylül 2004, s. 266-275
17. Amerikan Harper’s Dergisi, Ocak 1975
18. Bakınız: “Kill without joy, the complate how to kill book”, John Minnery, Baladin
Press, 1992.
19. Franco Solinas, Sıkıyönetim, s. 82-88
20. a) Günaydın, 23 Aralık 1975
b) Kemal Yücel, Kontrgerilla, Yar Yayınları 1973
c) Talat Turhan’ın Savunması, I. Klasör s. 13
21. Yeni Ortam, 6 Kasım 1975
22. Günümüzde dünün anti-komünistleri “küreselleşmeci” olmuşlardır. Aynı yapı ve
anlayış süregelmektedir.
23. a) “AID, Türkiye’nin Sorunlarına Katkıda Bulunmak İçin Siyasal İstikrar Bekliyor”
Cumhuriyet, 4 Nisan 1977
b) “AID Heyeti İşadamları Ve Bakanlık Yetkilileri İle Görüştü. ” Cumhuriyet, 8 Nisan
1977
V Baskın: 11 Eylül
Baskın: 11 Eylül
Kuşkusuz 11 Eylül 2001 tarihi yanıyla bir “milad”tır. Söylendiği gibi dünyanın “en
büyük terör eylemi” midir? Ya da “Milenyum savaşı” mıdır? Ya da “milad” olarak önceden
tezgahlanmış bir operasyon mudur? Soruların yanıtını vermek durumundayız. Tüm bunlara
karşın, kanımca bugüne kadar gerek dünyada gerek yerel medyada anılan olay gerçek
anlamıyla değerlendirilmiş değildir.
Askeri literatürde bu olay “baskın” olarak adlandırılır. Baskını, “Düşmana beklemediği
yerde, beklemediği zamanda beklemediği araçlarla zarar vermek” diye tanımlayabiliriz. Bu
baskının dünya savaş tarihinde bir benzerinin bulunmaması nedeniyle özel bir yeri ve önemi
olduğunu düşünüyorum. Çünkü, ilk kez küreselleşme karşıtı çokuluslu bir örgüt aracılığıyla
bu eylem gerçekleştirilmiştir.
14 Eylül 2001 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir haberde Georgetown
Üniversitesi’nin CIA için hazırladığı bir rapordan söz ediliyordu. Bu raporda teknolojinin de
ABD için tehdit olacağının altı çiziliyordu. 11 Eylül böyle düşünüldüğünde bir anlamda
ABD’nin kendi silahıyla vurulmasıydı.
11 Eylül Saldırıları Terör Değil Asimetrik Savaş
11 Eylül’ü bir terörist saldırı olarak göstermenin eylemin gerçek niteliğini
yansıtmadığını düşünüyorum. Sonuçta karşı karşıya gelen iki güç de aslında masum değildir.
Oysa terörde masum bir tarafın saldırıya uğraması söz konusudur. Bahsettiğimiz iki güç olan
El-Kaide ve ABD’den hiç birisi masum güçler değildir.
Ben bu iki güç arasındaki çatışmayı asimetrik savaş olarak niteliyorum. Asimetri,
çarpışan iki gücün ellerinde bulunan teknolojik donanım farkını vurgulamaktadır. ABD çağın
en gelişmiş bomba, füze ve silahlarıyla saldırmakta, El-Kaide ise kendine özgü daha ilkel
metodlarla saldırılara cevap vermektedir. ABD son model silahlar kullanırken, El-Kaide
eylemcisi sadece bir maket bıçağı kullanarak bir uçağı kaçırmakta ve sonuçta Dünya Ticaret
Merkezi’nin yer aldığı ikiz kuleleri yıkmakta ve Pentagon’a saldırabilmektedir. Zayıf olan
güçlünün silah donanımına ulaşamayacağını bilmekte ve onunla mücadele etmek için kendi
araçlarını yaratmaktadır. Asimetrik savaşın en önemli özelliklerinden birisi ise zayıf olanın
karşısındaki üstün güce rağmen sonuç alabilmesidir. Nitekim 11 Eylül’de alınan sonuç
ortadadır.
11 Eylül ABD Emperyalizminin Acz ve Güçsüzlüğünün Kanıtıdır
Masum insanların yaşamlarını yitirmesini onaylamak gibi bir tavır içinde değilim; ancak
ABD emperyalizminin kirli geçmişine göz attığımızda yüzbinlerce masum insan kanı
pahasına bugünkü hegemonyanın kurulduğu gerçeğini de gözardı edemeyiz. ABD
emperyalizminin insanlığa “hümanizma” dersi verecek bir konumda olmadığının en yakın
kanıtı Afganistan’ın, sonra da Irak’ın işgali ve Filistin’de yaşanan olaylarda İsrail yanlısı
tutumudur.
ABD, Vietnam Savaşı’ndaki hezimetinin kamuoyunda yarattığı aşağılık kompleksini
Körfez sularında “Irak Savaşı”nda gidereceğini sandı. 11 Eylül Baskını bir anlamda, ABD
hakkında üretilen tüm mitlerin iflas ettiğinin kesin kanıtı sayılabilir.
Deneyimli istihbaratçıların söylemlerine göre, bu çapta bir baskın çok güçlü bir örgüt,
büyük para desteği, teknik ve teknolojik donanım, içten yardım, kolektif akıl üstünlüğü, vb.
gibi etmenlerle en azından 10 yıllık bir hazırlık dönemini gerektirir.
11 Eylül Baskını bir anlamda ABD Kartalı’nın kanatlarını kırmış ve “kağıttan bir
kaplan” olduğunu da sergilemiştir. Bush’un bin yıllık süreç içinde oluşan uluslararası hak ve
hukuku hiçe sayan, tüm antlaşmaları gözardı eden, BM’yi dışlayan bu pervasız tavrının uzun
erimli bir süreçte, dünya kamuoyunda oluşacak kompleksler sonucunda ABD’nin benzer
baskınlara muhatap olacağını söylemek öngörü olmasa gerek. 1
Bilindiği gibi, simgesel hedef olarak seçilen Dünya Ticaret Merkezi (DTM)’nin İkiz
Kuleler’ine ve Pentagon’a yapılan Baskın’da Beyaz Saray şifresi kullanan eylemciler, adeta
ABD ile dalga geçmiştir. Bu, ABD emperyalizminin acz ve güçsüzlüğünün de kanıtıdır.
11 Eylül askeri anlamda ABD emperyalizminin kendi evinde vurulabileceğini
kanıtlamıştır. Bu gerçek mazlum ulusların moralini yükseltecek bir olgudur. Böylece
ABD’nin kendi evinde, yönetim merkezlerinde ve kurduğu Yeni Dünya Düzeninin
simgelerinde de sanıldığı kadar korunaklı olmadığı ortaya çıkmıştır.
Bununla beraber 11 Eylül bir şeyi daha kanıtlamıştır; ABD yönetimi içindeki çatlağın
artık gizlenemeyecek boyutlara ulaştığını. Öyle ki artık bu gerçek tüm dünyanın gözleri
önündedir. Hatta ABD yönetimi içinde bir kliğin küçük bir gangster şebekesi şeklinde
örgütlenerek, bu dar elit çıkarlarını gözetip kendi devletini vuranlara bile yardım edebilmesi,
göz yumabilmesi, işbirliği yapabilmesi ve hatta bu eylemi bizzat üstlenebilmesi gibi “uçuk!”
fikirler bile insanlara yabancı gelmemektedir. Demek ki ABD derin devleti artık
gizlenemeyecek bir olgudur.
Peki 11 Eylül bunu nasıl ortaya çıkarmıştır?
11 Eylül Sürpriz Olmadı
11 Eylül öncesinde ABD istihbarat yetkililerinin bazı açıklamaları aslında ABD
hedeflerine yönelik bir saldırının an meselesi olduğunu ortaya koyuyordu. CIA Başkanı
George Tenet, 7 Şubat 2001 tarihinde Amerikan Senatosu’nun Özel İstihbarat Komitesi’nde
yaptığı konuşmada “belirsizlik katsayısı” çok yüksek bir dönemden geçildiğini söyleyerek
ABD’nin karşısındaki en büyük tehdidin uluslararası terörizm olduğunu söylüyordu. Tenet,
Ladin’le ilgili olarak da şunları söylemişti: “Usame Bin Ladin ile küresel yardımcılar ve
destekçiler şebekesi, en acil ve ciddi tehlikeyi oluşturmaktadır... Hiç uyarı yapmaksızın çok
sayıda saldırı düzenleyebilecek kapasiteye sahiptir. ”
Bu açıklamalara karşın Ladin ve El-Kaide ile ilgili gerekli istihbarat çalışmasının
yürütülmemesi son derece ilginçtir.
Yine aynı Senato Komitesi toplantısında konuşan Askeri İstihbarat Dairesi Başkanı
Thomas R. Wilson gelecek 15-24 aylık dönemin beklentilerini şöyle sıralamaktadır:
1. Amerikan çıkarlarına Amerika’nın içinde ya da dışında büyük bir terörist saldırı
beklentisi. Bu saldırının tipik bir asimetrik savaş taktiği ile işleyeceği öngörülüyor.
2. Filistin-İsrail çekişmesinin kızışması, Ortadoğu’da gerilimin artması ve Antiamerikan
protestoların yoğunlaşması. 2
Ancak bu açıklamalar sadece birer açıklama olarak kalmışır. Gereken yapılmamıştır.
Sonuçta 11 Eylül göz göre göre gelmiştir. Acaba neden?
11 Eylül Önceden Biliniyordu
Böylesine büyük çaplı bir eylemin ABD yönetimi içindeki sorumlularından göstermelik
olarak eylemden üç yıl sonra görevden alınan CIA Başkanı dışında hiçbirinin bugüne kadar
haklarında, soruşturma açmak şöyle dursun, istifa dahi etmemiş olmalarının anlamını ve
değerlendirilmesini okurların takdirlerine bırakıyorum.
12 Eylül 2001 gününden bu yana, olaya ilişkin tüm medyayı ve yapıtları izliyor ve
arşivliyorum. Hazırladığım dosyaların bir bölümü “11 Eylül önceden biliniyor muydu? ”
sorusuna ilişkin belge ve bilgileri içeriyor. Şu ana kadarki izlenimimin “Evet biliniyordu”
şeklinde olduğunu açıklayabilirim.
Peki hangi olgulara dayanıyorum. Birincisi 11 Eylül öncesi gelişmelerdir. Dikkat
ederseniz 11 Eylül öncesindeki son bir yıl ABD hedeflerine yönelik Bin Ladin eylemlerinin
artarak sürdüğü bir dönemdir. Üstelik 11 Eylül kadar büyük eylemler olmasa da bu tarzı
çağrıştıran birçok eylem yapılmıştır.
Bu noktada 11 Eylül’ün ABD açısından sürpriz olup olmadığı tartışmalıdır.
Bir anlamda 11 Eylül’deki saldırı “geliyorum” diye diye gelmiştir. Bu gerçek ABD
belgelerinden de izlenebilir.
2000 yılında açıklanan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık Uluslararası Terörizm
Raporu, Ladin’i ve O’nun barındığı düşünülen Afganistan’ı en büyük tehdit ilan ediyordu. 3
Daha Şubat 2000’de CIA Başkanı George Tenet, Kongre’de bir konuşma yaparak ABD
karşıtı bir küresel ittifakın oluştuğunu ve bunun başını Ladin’in çektiğini söylemekteydi. 4
New York Times ise şöyle diyordu: “Asimetrik savaş derdine hoş geldiniz. Askeri
uzmanlar, artık, küçük bir komando grubunun Amerika’yı allak bullak edebileceğini ve saldırı
emrini kimin verdiği konusunda tek bir kanıt bile bırakmayabileceğini söylüyorlar. ”5
11 Eylül bu sözlerden sadece bir kaç ay sonra gerçekleşmiştir.
Saldırı Geliyorum Dedi
Amerikan istihbaratının 2000 yılından başlayarak ele geçirdiği saldırı istihbaratlarını
kronolojik olarak ortaya koymak daha iyi bir fikir verebilir.
w Aralık 2000: Terörist trafik etkinliğinde artış raporu.
w 11 Mayıs 2001: Dışişleri Bakanlığı’nın El Kaide’nin yabancı ülkelerdeki ABD’lileri
hedef alabileceği uyarısı.
w 22 Haziran:
kaçırılabileceği uyarısı.
Federal Havacılık
Kurumu’nun
havayolu
şirketlerine
uçak
w Temmuz başı: Phoenix’teki bir FBI ajanının çok sayıda Ortadoğu kökenlinin uçuş
eğitim kurslarına katıldığına dikkat çekerek bu konuda ülke çapında araştırma yapılması
uyarısı.
w 2 Temmuz: FBI’nın saldırı uyarısı.
w Temmuz ortası: Bush’un G-8 zirvesi sırasında saldırıya uğrayacağı istihbaratı.
w 18 Temmuz: FBI uyarısını yineledi.
w Temmuz sonu: FAA’nın6 terör örgütlerinin uçak kaçırma eğitimi ve planları yaptığı
uyarısı.
w 6 Ağustos: Bush’a sunulan Ladin’in uçak kaçırmaları da içeren çalışma yöntemleri
raporu.
w 16 Ağustos: FAA’nın havayolları şirketlerine teröristlerin cep telefonu, anahtarlık ve
kalemleri silah olarak kullanabildikleri uyarısı. Minnesota’da daha sonra 11 Eylül saldırılarına
katılacak 20. kişi olduğu ortaya çıkan Musavi’nin tutuklanması.
w Eylül başı: Fransız istihbaratının Musavi’nin Afganistan kamplarında eğitim gören bir
El Kaide militanı olduğu açıklaması.
w Eylül başları: Musavi’yi sorgulayan FBI ajanının ikiz kulelere yönelik bir terör
saldırısının olacağı ama tam olarak nasıl yapılacağının bilinmediği raporu. 7
El Kaide Cephesinden 11 Eylül’ün Ayak İzleri
w 1993: Somali’de 18 Amerikalının öldürülmesi.
w Kasım 1995: 17 kişinin öldüğü Pakistan’daki Mısır Büyükelçiliği’nin bombalanması.
w Haziran 1996: Suudi Arabistan’ın Hobar kentinde 19 Amerikan askerinin
öldürülmesine yol açan patlama.
w 7 Ağustos 1998: Kenya ve Tanzanya’daki ABD Büyükelçilikleri’nin havaya
uçurulması sonucu 257 kişinin ölmesi ve 5 bin 500 kişinin yaralanması sonucunu doğuran
saldırı.
w 12 Ekim 2000: Yemen’in Aden Limanı’nda USS Cole destroyerine yönelik intihar
saldırısında 17 Amerikan denizcisinin öldürülmesi.
Bu eylemler, 11 Eylül’ün ayak izleridir. 8
Yine 1993 yılında Dünya Ticaret Merkezi’ne düzenlenen ve 6 kişinin ölümüne yol açan
saldırıdan sonra faillerden Nidal Ayyad’a ait şu bilgisayar mesajı bulunmuştu: “Gelecek sefer
çok daha isabetli olacak”. 9
Ladin’in ABD’ye büyük bir saldırı yapacağı 11 Eylül gününe kadar gizli saklı bir şey
değildi, tersine basında tartışılan, haberleri yapılan bir olguydu. 10
Yine aynı haberlerde ABD’nin teröre karşı alarma geçtiği, saldırılara karşı hazırlık
yaptığı ve hatta Bin Ladin’in saklandığı düşünülen Afganistan’a operasyon hazırlıkları bile
basında yer alıyordu11, 12 ve hatta Bin Ladin’in NSA tarafından kıskaca alındığı ve her
konuşmasının dinlendiği söyleniyordu. 13
El Kaide üyelerinin toplantıları da hem CIA tarafından hem de diğer istihbarat örgütleri
tarafından sürekli takipteydi. ABD’nin bir istihbarat zaafı yok gibi gözüküyordu. Çünkü
söylenenlere göre her şeyden haberdarlardı.
Örneğin,
w 5 Ocak 2000: Malezya’da aralarında 11 Eylül planlayıcısı Remzi Binalşibh’in de
bulunduğu El Kaide üyelerinin düzenlediği toplantının CIA tarafından fotoğrafları çekildi
ama Binalşibh rahatça Hamburg’a geri döndü.
w 15 Ocak 2000: 19 militan, 3’ü kendi isimlerine düzenlenen pasaportlarla ABD’ye
giriş yaptı. Uçuş okuluna kayıt yaptırdı. Haziran 2000’de teröristlerin lideri Muhammed Atta,
Florida’da uçuş okulundayken Binalşibh 4 teröriste Frankfurt’ta planı anlattı. Eylül 2000’de
11 Eylül’deki saldırıyı düzenleyenler San Diego’da ev kiraladı. Evlerine hiç eşya almamaları
komşularının dikkatini çekti, yine de FBI’a haber verilmedi. USS Cole’e düzenlenen
saldırının planlayıcısı El Midhar, San Diego’daki eve taşınıp boş tutan militandı. CIA, Ocak
2001’de, USS Cole saldırısını El Kaide’nin yaptığını açıkladı, ancak El Midhar’ın ismi FBI’a
verilmedi. CIA-FBI buluşmasında El Midhar’ın resimi ilk kez FBI’a gösterildi ama ABD
vizesine sahip olup halen ABD’de olduğu söylenmedi.
w 10 Temmuz 2001: FBI’ın El Kaide uzmanı Kenneth Williams “Usame Bin Ladin’in
adamları pilot olup yolcu uçaklarını kaçıracak. Uçuş okullarını denetleyelim. ” dedi ama
kimse ciddiye almadı.
w 6 Ağustos 2001: CIA saldırı olacağını tespit etti ama tatildeki Bush’a haber vermedi.
Bir uçuş okulu FBI’a bir öğrencinin Boeing’le ilgili sorular sorduğunu söyleyip
şüphelendiğini belirtti ama FBI terörist olabilir raporu vermedi. CIA da ciddiye almadı.
Üstelik MOSSAD başta olmak üzere tüm gizli servisler de ABD’yi olası terör
saldırlarına karşı uyarıyordu. Örneğin 11 Eylül’den önce Temmuz ayında yapılan G-8
zirvesinde Ladin’in bomba yüklü uçaklarla saldıracağı bilgisi ABD’ye ulaşmıştı ama ABD bu
istihbarata gülüp geçti. 14
Elbette tüm argümanları değerlendirmek bu bölümün kapsamına sığdırılamaz. Ancak,
1990-2000 yılları arasındaki dönemde ABD hedeflerine yapılan saldırılarda Bin Ladin
parmağı ta 2000 yılından beri biliniyor ve izleniyordu.
Ekim 2000’de Yemen’de USS Cole savaş gemisine yönelik yapılan eylemde ABD’li
denizcilerin ölmesi olayını soruşturan FBl’nın ikinci adamı John O’Neil ve Yemen’deki ABD
Büyükelçisi Barbara Bodine, Bin Ladin’in izine ulaşmış olmasına karşın 1993 yılına kadar
onu yakalamak gibi bir çaba içine girmemiştir! Bunu nasıl açıklayabiliriz?
Yazılanlara göre, Bin Ladin ile Suudi Ailesi’nin yakınlığı ve petrol ortaklıkları
nedeniyle, Suudileri darıltmamak pahasına bu olay göz ardı edilmiştir. 15
11 Eylül’de İstihbarat Skandalı
Amerikan yönetiminin 11 Eylül’den önce saldırıdan haberdar olmasına karşın bunu
engeleyememesi/engellememesi 11 Eylül sonrası ABD’de bir istihbarat skandalına yol
açmıştı. Amerikan muhalefeti bu bilgilere dayanarak sorumluları istifaya davet etmişti.
İddialara göre FBI yöneticilerine, Rusya, Fransa, Libya ve Sudan devletleri benzeri bir saldırı
ihtimali konusunda verdikleri istihbarat raporlarını Bush yönetimi ciddiye almamıştı.
Kimi örnekler: Libya, Usame ile ilgili Interpol tutuklama isteğinde bulundu, ciddiye
alınmadı. Yemen’deki El Kaide saldırısını araştırmak isteyen New York Güvenlik Sorumlusu
John O’Neill’in Yemen’e gitmesine izin verilmedi.
Usame böbrek rahatsızlığından Dubai Amerikan Hastanesi’ne yattığında CIA ajanı
Larry Mitchell 12 Temmuz 2001’de kendisiyle konuştu. Le Figaro buluşmayı saptadı. Suudi
İstihbaratı’nın Başkanı Prens Türki el-Faysal da Usame’yi ziyaret etti.
Fransız Genel Haberalma Örgütü Amerikan toprağında da saldırılar olacağını iletti.
Pakistan İstihbarat Başkanı M. Ahmed ABD Dışişleri Sekreter Yardımcısı M. Grossman’la 4
Eylül’de konuştu. Aynı kişi 11 Eylül saldırısının bir numaralı sanığı Atta’ya 100 bin dolar
ödemişti. 16
Son istihbarat skandalı ise şuydu: 11 Eylül’den bahseden Arapça telefon konuşmaları
Amerikan istihbaratı tarafından kaydedilmiş, ama ancak 11 Eylül’den sonra çevrilmişti. 17
Bir başka iddia ise saldırılar konusunda bilgi sahibi olan MOSSAD’ın kasıtlı olarak
ABD’li meslektaşlarına bilgi aktarmadığıydı. ABD’de yürütülen çok gizli bir soruşturmanın
sonuçları, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’ın, Arap eylemcilerin 11 Eylül planını çok
önceden haber aldığını, hatta eylemcileri adım adım izlediğini gösteriyor. Gerçi MOSSAD,
CIA’yı muhtemel bir saldırı konusunda uyarmıştı fakat bu uyarı saldırıları önleyecek düzeyde
bilgi aktarmaktan çok uzaktı. Dolayısıyla şimdilerde Amerika’da İsrail’in kasıtlı olarak bu
bilgileri sakladığı ve böylece ABD saldırganlığının önünü açtığı düşünülüyor.
“El Kaide Militanları ABD Üslerinde Eğitildi”
Eylemden bir kaç gün sonra ortaya atılan iddialarda olayın arka planı ile ilgili çarpıcı
iddialar ortaya atıldı. Bu iddia 11 Eylül eylemine katıldığı resmen açıklanan kişilerin, özel
uçuş kurslarının yanısıra ABD üslerinde de uçuş eğitimi aldıklarına dayanıyordu.
İddia ilk olarak Newsweek dergisince ortaya atıldı. Dergiye göre ABD askeri
kaynakları, FBI’a uçak kaçıranlardan beş kişinin 1990’larda ABD askeri üslerinde eğitim
aldıklarını açıklamışlardı.
Knight Ridder isimli haber ajansı da 11 Eylül’ün en önemli isimlerinden Muhammed
Atta’nın Montgomery/Alabama’daki Maxwell Air Force üssündeki Uluslararası Subaylar
Okulu’nda, Abulaziz Alomori’nin Texas’taki Brooks Air Force üssünde, Said Alghmadi’nin
de Monterry/Kaliforniya’daki Defence Language Institute’de eğitim aldıklarını bildiriyordu.
Le Figaro da benzer bir haber yaparak Usame bin Ladin’in eylemden iki ay önce
Dubai’de Amerikan askerlerinin kendisini yakalamak yerine kendisiyle görüşüp geçmiş olsun
bile dediklerini yazıyordu. Benzer iddialar Washington Post tarafından da yayınlanmıştı. 18
FBI tarafından olayın hemen ardından olayın failleri olarak gösterilen ve basına bile
açıklanan listenin de gerçekle uzaktan yakından alakasının olmadığı kısa süre içinde ortaya
çıktı. FBI’ın 19 kişilik eylemci listesinde yeralan isimlerden dokuzunun sağ olduğu öğrenildi.
FBI Başkanı Robert Muller de 20 ve 27 Eylül 2002 tarihlerinde CNN’de yayınlanan
açıklamalarında intihar eylemlerine katılanların kimlikleri konusunda hukuki kanıtlarının
olmadığını itiraf etmek zorunda kalmıştı.
11 Eylül Komisyon Raporu: ABD 11 Eylül’ü Biliyordu
11 Eylül saldırılarını araştırmak üzere kurulan komisyon tarafından hazırlanan rapor19
da ABD istihbaratının aylar öncesinden 11 Eylül saldırıları hakkında bilgi sahibi olduğunu
açıkça ortaya koyuyor.
Beyaz Saray tarafından görevlendirilen komisyon tarafından hazırlanan 800 sayfalık
Rapor’da Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) 1999 yılının başından itibaren El-Kaide ile
ilişkileri olduğu bilinen kişilerin telefon görüşmelerini dinlediği ancak elde edilen istihbarat
bilgilerinin diğer istihbarat birimlerine aktarılmadığı söyleniyor.
Raporda CIA ve FBI dahil bütün ABD istihbarat ağı “ABD topraklarındaki olası terör
tehdidini yanlış değerlendirmek ve belirtileri görmemekle suçlanıyor.
2000’de San Diego’da bulunan bir FBI muhbiri ilişki kurduğu El Mihdar ile El
Hazmi’nin adlarını birimlerine bildiriyor. CIA bu iki kişinin bir kaç ay önce Malezya’da ElKaide toplantısına katıldığını biliyordu ancak bu bilgiyi FBI’ya göndermedi. Bu iki kişinin
adlarının istihbarat birimlerine aktarılması aylar aldı. Bu kişilerin şüpheli listesine alınması ise
saldırıdan bir kaç hafta önce gerçekleşti.
Buna rağmen raporda bu çapta bir olayın istihbarat bilgilerinin diğer istihbarat
birimlerine ulaştırılmaması sadece bir ihmal olarak değerlendiriliyor.
Elbette bu rapor sonuçta Amerikan devleti tarafından hazılanmaktadır ve belli ipuçlarını
yansıtmakla beraber bu ipuçlarından yola çıkarak 11 Eylül’ün ABD tarafından bilindiği hatta
ABD derin devleti tarafından tezgâhlandığı gibi bir çıkarsamada bulunması mümkün değil.
Ancak rapordaki bilgileri değerlendirerek bile olayın ABD derin devleti tarafından bilindiği
görülebilir. 20
Komisyon Raporundaki Önemli Ayrıntılar
11 Eylül Komisyonu’nun raporuna bütün olarak bakıldığında aslında ABD’nin bu
saldırıları rahatlıkla önleyebileceği görülmektedir. Rapordaki önemli noktaları kısaca
hatırlatmak gerekirse;
1998’de Usame Bin Ladin tarafından yayınlanan fetva niteliğindeki bir açıklamada
“İslâmın kutsal yerlerindeki Amerikan işgalinden ve müslümanlara düzenlenen saldırılardan
ötürü sivil, ya da asker, dünyanın neresinde olursa olsun, bir Amerikalıyı öldürmeye çalışmak
bir müslümanın üzerine farzdır” denilerek ABD açıkça hedef gösterilmişti. Bu fetvanın
hemen ardından Ağustos 1998’de El-Kaide Nairobi, Kenya ve Dar es Selam’daki Amerikan
elçiliklerine eş zamanlı bir bombalı saldırı düzenledi. Saldırılar, 12 Amerikalı dahil 224
kişinin ölümüyle sonuçlandı.
Aralık 1999’da, Ürdün Polisi, Amerikalı turistlerin bulunduğu otellerin ve diğer yerlerin
bombalanması planlarına engel oldu.
Ekim 2000’de Yemen’de bulunan bir El-Kaide ekibi, USS Cole destroyerinin bir
tarafında bir delik açmak için patlayıcı dolu bir bot kullandı, gemi batırıldı ve 17 Amerikan
denizci öldürüldü.
Bu olaylar ABD yönetimine İslâmcı teröristlerin Amerikalıları kitleler halinde
öldürecek eylemlere girişeceğini gösterebilecek kanıtlardı.
ABD istihbaratı 11 Eylül eylemcilerine ilişkin ellerinde pek çok şüphe uyandıran kanıt
bulunmasına karşın bu isimlerin hiçbirini izleme gereği duymamıştır. FBI ve CIA’nın yaptığı
istihbarat hataları yüzünden eylemcilerden Hazmi ve Mihdhar izlenmemiş, iki eylemci
Bangkok’a gittikten sonra takip edilmemiş, ayrıca ABD’de bu iki ismi bulmak için gereken
adımlar atılmamıştır. Yine vize başvurularında yapılan sahtekârlıklar ve hileli yollarla alınan
pasaportlar farkedilmemiştir. Bu ve benzeri pek çok hata sonuçta 11 Eylül eylemcilerinin
deşifre edilmesini ve yakalanmasını engellemiştir.
ABD yönetiminin de tıpkı istihbarat birimleri gibi büyük hataları olmuştur. Komisyon
raporu ABD yönetimini de şu sözlerle eleştirmektedir: “Güvenli söyleyebileceğimiz şey,
ABD hükümetinin 1998’den 2001’e kadar El-Kaide entrikasının gelişmesini geciktirecek
veya rahatsız edecek ölçütlerden hiçbirini hayata geçirmediğidir. Hükümetin içinde hayal
gücü, siyaset, kapasite ve yönetim zaafları vardır”21
“11 Eylül öncesi Savunma Bakanlığı’nın El-Kaide’ye karşı koyma misyonuyla tam
olarak donandığı ve belki de ABD’yi tehdit eden en tehlikeli düşmanın El Kaide olduğu fikri
üzerinde düşündüğü söylenemez” sözleri de komisyon raporunda ABD yönetiminin zaaflarına
yönelik bir diğer değerlendirme.
Raporun sonuç bölümleri ise daha çok çözüme yönelik yapılması gerekenler ve alınması
gereken tedbirlere yönelik tavsiyeler içermekte. Bu tavsiyelerden en önemlisi “Ulusal bir
kontr-terör merkezinin kurulması”.
Elbette bu kontr-terör merkezinin ne tür çalışmalar yürüteceğini tahmin edebiliyoruz.
ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, Mayıs ayında Askeri Akademi West Point’te yaptığı
bir konuşmada “küresel bir kalkışmaya” karşı savaştıklarını açıklamıştı.
Rumsfeld’in küresel kalkışmaya karşı “sürekli savaşım” olarak ortaya koyduğu şey
ABD veya müttefiklerinin isteklerine karşı çıkan bütün ülkelerin sürekli savaşın muhatabı
olacağını gösteriyor.
Sydney Morning Herald’da yer alan bir haber ise ABD’nin bu yeni “açılım”ını daha iyi
görmemizi sağlıyor. Habere göre Pentagon, tüm dünyayı saran 1000’den fazla ABD üssünden
ayrı olarak bir de küresel ordu kurmak için Kongre’ye 700 milyon dolarlık bir ek paket
sunmuş. Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz’in Kongre Silahlı Hizmetler Komisyonu’na
yaptığı açıklamada, bu kaynağın terörizme ve kalkışmaya karşı yerel güçlerin (yalnızca ordu
değil-işbirlikçi sivil güçlerin, gizli örgütlerin vb... ) oluşturulması, silahlandırılması ve
eğitilmesi için kullanılacağını açıklamış. 22
Bu da gösteriyor ki 11 Eylül’ün ardıdan Ortadoğu’yu kana bulayan ABD dünya çapında
daha kanlı terör faaliyetlerine girmekten çekinmeyecektir. ABD açısından yalnızca ABD’ye
direnen ülkeler değil herkes artık birer hedeftir.
Sansürlenen Bilgi: Bush-Suud İşbirliği
11 Eylül Komisyon Raporu’nun açıklanan 850 sayfalık kısmı zaten önemli ölçüde
tezlerimizin haklılığını kanıtlamaktadır. Ancak bir de Beyaz Saray tarafından sansürlenen 28
sayfalık kısım var ki bu sayfalarda yer alan bilgilerin olayın perde arkasındaki ilişkilere
yönelik önemli bilgiler içerdiği öne sürülüyor.
Beyaz Saray tarafından rapordan çıkarılan bu sayfalarda neler yazılıydı? Sorular daha
çok Suudi Arabistan’ın rolü üzerinde yoğunlaşmakta. Bush ailesi ile Suudi Ailesi arasındaki
ticari ilişkiler düşünüldüğünde, rapordan Bush-Suudi işbirliğini deşifre edecek bilgilerin
çıkartıldığını söyleyebiliriz. Bu tespiti doğrulayan bir değerlendirmeyi Komisyon
Raporu’ndan aynen aktaralım: “... 11 Eylül öncesi, Suudi ve ABD hükümetleri, istihbarat
bilgilerini tam olarak paylaşamadılar ve El-Kaide örgütünün mali kaynaklarının izini sürmek
ve dağıtmak için yeterli ortak çabayı geliştiremediler. ”
Bu tespitin ardından insan ister istemez bu çabanın niye gösterilmediğini merak ediyor.
Ancak Bush-Suudi ilişkilerini bilenler için bu tespit hiç de şaşırtıcı değil.
Bush ailesinin Suud’ların yanısıra Ladin ailesi ile de ticari ilişkiler içinde olduğu
söylenmektedir. Baba Bush, Bin Ladin’lere de ticari ilişkileri olan “Carlyle Grubu” isimli
Amerikan müteahhitlerinin başdanışmanlığını yapmaktadır. Oğul Bush’un da Teksas Valisi
olmadan önce aynı gruba bağlı olan Caterair adlı şirkette hisse sahibi olduğu ve 75. 000 dolar
maaş aldığı söylenmektedir.
Bu iddialar ışığında baktığımızda 11 Eylül raporundan Suudilerle Bush ailesi arasındaki
ilişkilerden bahseden sayfaların kimler tarafından ve neden sansürlendiğini daha iyi
anlayabiliyoruz. 23
Craig Unger de “House of Bush-House of Saud” adlı kitabında Suudi Sarayı ve Bush
ailesi arasındaki ilişkilere dair önemli bilgiler aktarmaktadır. 24
Unger’e göre ABD’nin tarihindeki bu en büyük terör eylemi, Suudi Sarayı ve Bush
Sarayı olarak adlandırdığı çevreler arasındaki otuz yıllık bir geçmişin ürünüdür.
Suudi Sarayı çevresi: Suudi Kraliyet ailesi ve milyar dolarlık gelirleri olan Suudi ticari
çevresinden oluşmaktadır. Prens Bandan Bin Sultan (Suudi Arabistan Büyükelçisi) Bush’ların
yakın dostu ve Suudilerin ABD’deki çıkarlarının en yetkin temsilcisi olarak görülmektedir.
Halid bin Mahfouz Suudi Arabistan’ın ilk ve en büyük bankası olan Suudi Arabistan Ulusal
Ticaret Bankası’nın kurucusu, sahibi ve BCCI (Uluslararası Kredi ve Ticaret Bankası)’nın en
büyük ortağıdır. Salem Bin Ladin ise Usame Bin Ladin’in kardeşi ve Suudi Bin Ladin
grubunun yöneticisidir. Bu grup Suudi Arabistan’da kraliyet ailesi tarafından kollanmakta ve
ülkenin tüm alt yapı antlaşmaları kendileriyle yapılmaktadır.
70’lerde ABD’ye James Baht adlı ikinci el uçak satıcısı tarafından getirilen Bin Ladin
ve Bin Mahfouz, Houston’da siyasi ve ticari çevrelerle ilişki kurarak Suudi-ABD ilişkilerinin
önemli figürleri haline gelmektedirler. Baht ise iki Suudi milyarderi ile kurduğu ilişkiler
sonucu onların ABD’deki temsilcisi olmuştur. Baht, Teksas Ulusal Hava Savunması’nda
Bush Sarayı mensuplarıyla çalışmış ve bu iki çevre arasındaki bağlantıyı sağlamıştır.
Bush ailesi de üç nesildir petrol işleriyle uğraşmaktadır. George H. W. Bush, siyasete
atılmadan önce Teksas’ta bağımsız petrolcüdür. Ayrıca CIA başkanlığı görevi de yapmıştır.
Carlyle Grubu ile Bush ailesinin bağlantıları da son derece ilginçtir. Carlyle Grubu,
Bush-Reagan döneminin önemli figürlerini bünyesine katarak savunma, teknoloji, enerji, silah
gibi önemli sektörlerde faaliyet göstermeye başlamıştır.
George W. Bush da babası gibi bağımsız bir petrolcü olarak işe başlamış ve Suudiler
tarafından babasının siyasi kariyerinin etkisiyle batmakta olan şirketleri ederinin çok üstünde
fiyatlarla satın almıştır. 25 Bush ailesi bu ilişkiler ağıyla edindikleri ekonomik kaynağı siyasi
faaliyetlerinin finansmanında kullanmaktadırlar.
Bush 11 Eylül’den Sonra Ladinleri Neden Kaçırdı?
Bush ve Ladin arasındaki ilişkiyle ilgili en son iddia ise ABD’li ünlü yönetmen Michael
Moore’un “Dude, Where Is My Country” isimli kitabında dile getiriliyor. Moore’un iddiasına
göre Bush, 11 Eylül saldırısının hemen ardından iş ilişkisi içinde olduğu Ladin ailesinin 24
üyesini apar topar bir uçağa bindirterek Fransa’ya gönderdi ve FBI tarafından
sorgulanmalarını engelledi.
Moore, Başkan Bush’a 11 Eylül’den sonra 24 saatliğine hava uçuşları yasaklanmasına
rağmen Suudi hükümetine ait özel bir uçakla Ladin ailesine mensup 24 kişinin çıkıp gitmesine
neden izin verildiği sorusunu yöneltiyor.
Moore’un Suudi kraliyet ailesinin ABD ekonomisi içindeki yerine ilişkin tespitleri de
son derece önemli. Amerika pazarının günlük 1. 5 milyon varil Suudi petrolüne bağımlı
olduğunu söyleyen Moore, Bush’a Amerikan ulusal güvenliğinin Suudi ailesinin insafına
kalıp kalmadığını sorarak Suudi sermayesinin ABD’deki etkisini sorguluyor. 26
Bütün iddialar ışığında bu iki hanedan arasındaki ilişki inkar edilemeyecek bir gerçek
olarak ortadadır. Ancak buna rağmen şimdiye kadar bu ilişkilere dair neredeyse hiç bir
araştırma yapılmamıştır. Komisyon raporu örneğinde görüldüğü gibi bu kirli ilişkiler ağı bir
şekilde hasır altı edilmiştir.
ABD 11 Eylül’ü Neden Görmezden Geldi?
CIA ve FBI’ın aylar öncesinden haberdar olduğu ve yine İsrail başta olmak üzere bir
çok ülkenin istihbarat örgütlerinin Amerikan istihbaratını uyardığı böylesi büyük bir saldırı
neden engellenmedi? Göz göre göre gelen saldırının istihbarat bilgileri kimler tarafından niçin
hasır altı edildi?
Bu soruların cevaplarını bulmak için ABD’nin 11 Eylül öncesinde ve sonrasındaki
konumunu ve ABD derin devletinin üst düzey isimlerinin bu süreçteki rollerini
değerlendirmek gerek.
11 Eylül öncesinde ABD dünyanın pek çok farklı ülkesinde askeri üsler
bulunduruyordu. ABD emperyalizmi Gladio türü gizli örgütler vasıtasıyla hedef ülkeleri
denetim altına almaya çalışıyordu. Darbe girişimleri, siyasi entrikalar, ayaklanmalar gibi ABD
derin devletinin değişmeyen mekanizması çalışıyordu.
Oysa, bugün 11 Eylül’ün ardından geçen üç yılda ABD Afganistan’dan Irak’a kadar pek
çok bölgeye askeri olarak yerleşmiş durumda. ABD dünyaya hiçbir şekilde kabul
ettiremeyeceği işgal planlarını 11 Eylül sayesinde meşrulaştırdı. ABD’nin “terörle savaş”
doktrini, ABD karşıtı güçleri bile ABD’yle yanyana getirdi.
ABD şimdi dünyanın istediği bölgesinde istediği gibi at koşturabiliyor, istediği ülkeleri
terörist ilan edip Irak’ta olduğu gibi saldırı tehdidiyle korkutuyor. 27
Kısacası 11 Eylül ABD’ye hiç beklemediği bir hareket alanı ve meşru saldırı hakkı
yaratmış durumda.
Gerçi işler hiç de ABD’nin istediği biçimde gelişmedi, ABD egemenlik kurmak istediği
Ortadoğu’da büyük bir direnişle karşılaşıp Irak ve Afganistan’da hezimete uğradı, ama bu
gerçekler ABD’nin hegemonyacı emellerini gerçekleştirmek için 11 Eylül’e göz yumduğu
gerçeğini değiştirmiyor.
Pearl Harbor’dan 11 Eylül’e Amerikan Tezgâhları
“ABD niçin binlerce vatandaşının ölümüne yol açan 11 Eylül gibi büyük bir saldırıya
göz yumsun” diye soranlara tarihten bir ders olarak Pearl Harbor’ı hatırlatmak faydalı olur.
Pearl Harbor, ABD derin devletinin kendi çıkarları söz konusu olduğunda hiç bir sınır
tanımadığını, hatta kendi vatandaşlarının bile bile ölmelerine göz yumacağına tarihten iyi bir
kanıt.
11 Eylül’ün hemen ardından piyasaya çıkan Joseph E. Persico’nun “Roosevelt’s Secret
War: FDR and World War II Espionage” adlı kitabında Pearl Harbor olayıyla ilgili çarpıcı
açıklamalar bulunuyor. Persico’ya göre Amerikan yönetimi İkinci Dünya Savaşı’na karşı
çıkan Amerikan halkının tepkisini azaltmak ve savaşı kamuoyuna kabul ettirmek için Pearl
Harbor’u kullanmıştı. Japonların Pearl Harbor saldırısını önceden haber alan ABD yönetimi
tıpkı 11 Eylül’de olduğu gibi gelen istihbarat bilgilerini hasır altı ederek saldırının
engellenmesini önledi. Sonuçta 4’ü savaş gemisi olmak üzere 18 ABD gemisi Japonlar
tarafından batırıldı. Saldırıda ölen ABD askerlerinin sayısı ise tamı tamına 2000’di.
Pearl Harbor gibi binlerce askerin gözden çıkarıldığı bir örnek önümüzde dururken
“ABD 11 Eylül’e neden göz yumsun? ” gibi sorular anlamını yitirmektedir.
Pearl Harbor bir yana Vietnam Savaşı’nın da bir Amerikan tezgâhı olduğu ve dünya
tarihine damgasını vuran bu savaşın bile bir Amerikan komplosu sonucu çıkartıldığı
söylenmektedir.
11 Eylül’ü Bilenler Borsada Nasıl Ortaya Çıktı?
11 Eylül’ün Amerikan derin devleti veya siyonist elit tarafından önceden bilindiğine
dair bir işaret olarak da 11 Eylül’ün hemen öncesindeki borsa işlemlerini örnekleyebiliriz.
Araştırmacı Michael C. Rupert’in yazdığına göre bu borsa işlemleri aynı zamanda CIA
bağlantılı. 28 Borsa işlemleri ile ilgili kuşkuları ilk gündeme getiren “Herzliyya International
Policy Institute for Counterterrorism” adlı İsrail kurumu. Enstitünün verdiği bilgilere göre 6-7
Eylül günlerinde Chicago Borsası’nda United Airlines şirketine ait hisseler her zamankinden
çok işlem görmüş. Bu “içerden bilgi” sayesinde birilerinin beş milyon dolar kazandığı tahmin
ediliyor.
Aynı olay bu sefer de 10 Eylül günü American Airlines için gerçekleşmiş ve biri 4
milyon dolar kazanmış. Diğer havayolları şirketlerinde herhangi bir değişiklik olmazken 11
Eylül’de adı çokça geçen bu iki şirketin hisselerinin 6 kat işlem görmesi bir rastlantı olabilir
mi?
Yine Enstitü’nün raporuna göre DTM’nde 22 kat işgal eden Morgan Stanley Dean
Witter&Co. şirketinin hisseleri de 11 Eylül’den hemen önceki günler boyunca yoğun ilgi
görmüş ve birileri 1. 2 milyon dolar kazanmış. Aynı koşullar içindeki Merril Lynch & Co.
şirketinin hisseleri sadece günde 252 işlem görürken 11 Eylül’ün hemen öncesinde 1200 kat
artarak 12215 işleme yükselmiş. Bu sayede kazanılan tutar 5. 5 milyon doları buluyor.
İşin daha da ilginç tarafı United Airlines hisselerinde oynayan bankanın CIA’nın üç
numaralı koltuğunda oturan A. B. Krongart tarafından yönetiliyor oluşu. CIA Başkanı George
Tenet, aynı Krongart’ı yanına danışman olarak almış, 1998 yılında.
Krongart’ı bugünkü koltuğuna oturtan ise George W. Bush. 29
ABD’nin İslam Düşmanlığı
Bilindiği gibi, “Soğuk Savaş”ın bitiminde 34 ülkenin katıldığı, 1990 Kasım ayının
sonlarına doğru “Paris Şartı” imzalanmıştır; Baba Bush tarafından söylendiği öne sürülen
söylemlerden ikisini yinelemek istiyorum:
w Bugüne kadar savaşlar Doğu-Batı yönünde süregelmiştir. Artık, zengin Kuzey ile
yoksul Güney arasında cereyan edecektir (Mealen).
w Bundan sonra düşmanımız İslam’dır.
1990’lı yıllarda İslamı düşman ilan eden ABD’nin, CIA’nın yetiştirdiği Bin Ladin’in
kendi hedeflerine saldırmasına göz yummasının anlamı tüm boyutlarıyla bugüne kadar
değerlendirilmiş değildir. Bin Ladin dışında da dünyanın her yerinde “radikal İslamcı”
grupları eyleme itip bir anlamda ABD’nın bugünkü saldırganlığını haklı çıkarmak için ortam
hazırladığını söyleyebiliriz. 30 Daha sonra da NATO Başkumandanı Orgeneral John Galvin
aynı doğrultuda açıklama yapmıştır:
“Ana tehlike komünizm zayıfladı ancak şimdi yeni tehlikeler var. Bu tehlikelerin
başında İslam köktenciliği geliyor. ”31
2000 yılında bilindiği gibi Dünya Ticaret Merkezi’ni (DTM) Arap asıllı eylemciler
bombalamış, 240 yıl hapse mahkum olan Muhammed Salameh, asıl baskının gelecekte
yapılacağını ifade etmiştir. Bu kişinin 5 Eylül 1972 Münih olimpiyat baskınını düzenleyen Ali
Hasan Selemeh’in akrabası olduğu ve Hasan Salameh’ın CIA ajanı olduğu açıklanmıştır.
Bu kişilerin bir kaçının Yakın Doğu’yu karıştırmak için CIA ile ilişkiye geçtiği de
basına yansımıştır.
Oklohama Bombacısı Timothy Mc Veigh, eylemi nedeniyle elektrikli sandalyede
öldürülmüştür. Bu kişinin, “bireysel terörist” olarak nitelenmesi, kanımca akla ve mantığa
uygun düşmez. Çünkü, eylemde kullanılan bombanın Ordu malı olduğu belgelenmiş,
yazılmıştır. ABD’nin Körfez Savaşı kahramanı olan bu kişinin ölürken söylediği savaş karşıtı
sloganlar bir örgüte çağrışım yapmaktadır. Eğer Mc Veigh’in örgütsel bağlantısına
inilebilinseydi ABD içinde ABD karşıtı radikal örgütler ortaya çıkabilir, 11 Eylül Baskını’nın
iç boyutu saptanabilirdi.
11 Eylül Baskını’ndan yaklaşık 1 yıl önce maddi hiçbir gereksinimi bulunmamasına
karşın ABD Derin Devleti’nin 1 No’lu temsilcisi David Rockefeller, aynı bölgede bulunan
gökdelenini neden sattı? Acaba saldırıdan haberdar mıydı? 32
Medyaya yansıdığına göre, İsrail İstihbarat Örgütü MOSSAD böyle bir “baskının”
olacağından ABD yönetimini önceden haberdar etmiştir. 33 ABD de olası bir baskına karşı
Haziran 2001’den bu yana teyakkuz durumuna geçmişti. 34
ABD olası bir baskından, önceden haberdar olduğu ve alarm durumuna geçtiği halde
baskını önleyememiştir. Kanımca, bu olgu tek başına ABD’nin aczini ve güçsüzlüğünü
kanıtlamak için yeterlidir... 11 Eylül Baskını ardında ABD Derin Devleti’nin parmağı uzun
erimli bir süreçte aydınlığa kavuşacaktır diye düşünüyorum.
ABD’den İslam Dünyasına Yeni Mesaj
Komisyon Raporu’nda yeralan önemli bir nokta da İslam’a yönelik değerlendirmeler.
Bilindiği gibi Bush 11 Eylül’ün hemen ardından ABD’nin bir Haçlı saldırısına
girişeceğinden bahsetmiş ve İslam’ı düşman ilan etmişti. Haçlı Seferi’nden kastedilen de
aslında müslüman coğrafyaya karşı girişilen bir Hristiyan saldırısından başka bir şey değildir.
Oysa Komisyon Raporu’nda Bush’un açıklamalarından farklı yaklaşım sergilenmektedir.
Raporda İslam-terörizm ilişkisi hakkında şu tespitler bulunmaktadır: “Düşman sadece
terörizm değil. İslam içinde bir azınlığın, siyaseti dinden ayırmayan ve böylece ikisini birden
çarpıtan höşgörüsüzlük geleneğinin ürünü Bin Ladin ve diğerlerinin yarattığı İslamcı terörizm
tehdidi. Düşmanımız dünya çapında bir inanç sistemi olan İslamın kendisi değil, İslamdan
sapanlardır”
Bu tespit ABD Başkanı Bush’un genel olarak ABD’nin İslam hakkındaki görüşleri
açısından bir farklılığa işaret etmektedir. Komisyon Raporu’nda farklı bir tanımlama
getirilerek düşman İslam değil “İslam’dan sapanlar” olarak tanımlanmaktadır. Burada
ABD’nin İslam dünyasna yönelik bir mesaj kaygısı olduğu görülmektedir. ABD, Afganistan
ve Irak saldırılarının ardından yükselen tepkiyi bu şekilde dizginlemek istemektedir. 35
Raporda yeralan bir diğer önemli tespit ise ABD’nin muhtemel ve çok daha yakıcı
sonuçlar doğuracak eylemlere karşı hazırlıklı olması çağrısıdır.
Tedbir olarak da üç aşamalı bir strateji önerilmektedir:
1. Teröristlere ve örgütlenmelere saldırı.
2. İslamcı terörizmin sürekli gelişimini engelleme.
3. Terörist saldırılara karşı hazırlık ve savunma.
Bu önlemlerin amacı da sürekli olarak gelişme gösteren İslamcı terörün önüne geçmek
olarak belirtilmiş. Bunun yanısıra “İslam dünyasında Amerikan idealleri daha iyi açıklanmalı
ve savunulmalıdır. Öğrenciler ve hükümet dışı liderler de dahil olmak üzere daha fazla insana
ulaşmak için kamuoyu oluşturma amaçları daha güçlü kullanılmalıdır” sözleriyle de yeni
stratejinin esasları belirtilmiş.
Elbette bunlar ABD’nin kendi çözüm önerileri. Ancak bu önerilerin ne derece çözüm
alıcı olacağını yaşayarak göreceğiz. ABD şimdiden bütün ezilen uluslara yönelik büyük bir
cephe açmış durumda ve özellikle Ortadoğu’da ABD’nin işgalci şiddet yönetimi büyük bir
Amerikan düşmanlığına yol açmış görünüyor. ABD kendi tetiklediği bu durumun sonuçlarına
katlanmak zorunda kalacak. 36
11 Eylül’ün de gösterdiği gibi tedbir alarak bu tip saldırıların önünü kesmek mümkün
değil. Zira ABD’nin artık vurulabilir bir güç olduğu ortaya çıkmıştır ve dahası açılan gedik
yeni denemelerle daha da büyütülecektir. Ortadoğu’nun dinamikleri ve El Kaide’nin
genişlemesi ve güç kazanması düşünüldüğünde ABD için çanların çaldığını söylemek
yerindedir. 37
Komisyon raporunda da bu gerçek itiraf ediliyor: “11 Eylül’den beri ABD ve
müttefikleri El-Kaide önderliğinin büyük kısmını öldürdü veya ele geçirdi; El-Kaide’ye
Afganistan’da sığınma hakkı veren Taliban’ı başsız bıraktı ve örgüte zararlar verdi. Yine de
teröristlerin saldırıları devam ediyor. Saldırıları engellemiş olsak da hemen hemen herkes geri
geleceklerini düşünüyor. Bu nasıl olabilir?
Sorun El-Kaide’nin sınırlı bir grup insanı değil, ideolojik bir hareketi temsil etmesi. Çok
uzun süre yönetemese de başlatıyor ve ilham veriyor. Bu yolla kendisini merkezi bir yapı
olmaktan kurtarıyor. Ladin kaçaklarla büyük saldırılar örgütlemek sorunuyla kısıtlanmış
olabilir. Yine de onu öldürmek veya ele geçirmek çok önemli olsa da, terörü
durdurmayacaktır. Onun mesajından esinlenen yeni bir teröristler kuşağı gelecektir. ”
Afganistan, UNOCAL, ABD ve 11 Eylül...
11 Eylül’den sonra ABD yönetimi bilindiği gibi hemen saldırıyı gerçekleştirenin Bin
Ladin olduğunu ve Ladin’in de Afganistan’da olduğunu söyleyerek Afganistan operasyonunu
başlatmıştı.
Oysa ki Taliban yönetimi ABD’nin ilişki içinde olduğu, bir dönem desteklediği bir
yönetimdi. ABD yönetiminde yer alan kişilerin neredeyse hepsinin petrol şirketleriyle ilişkisi
vardı ve bunların bir kısmı da Taliban’la ilişkiliydi.
1996-98’li yıllarda ABD yönetiminin Taliban ile Afganistan’dan petrol ve gaz boru
hattı geçirmek için yaptığı pazarlık girişimleri sonuçlanmadı. Afganistan operasyonu
Amerikan petrol şirketlerinin istediklerini elde etmesinin önünü açacaktı.
O yıllarda UNOCAL adlı petrol şirketi Afganistan’a yerleşmiş ve Hamit Karzai şirket
danışmanlığına getirilmiştir. 38 UNOCAL şirketinin bir diğer danışmanı ABD
saldırganlığının bir numaralı temsilcisi dünya emekçi halklarının amansız düşmanı, ABD
Derin Devleti’nin etkin üyesi ve siyonist Henry Kissinger’in Afganistan’a müdahalenin
öncülüğünü yapması anlamlıdır.
Yine aynı tarihlerde bir başka ABD petrol şirketi Çin’e uzanmış ve bu yapılanma içinde
George W. Bush’un Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice’ın yeralması sizce bir rastlantı
mıdır?
Şimdi bu ilişkilere biraz daha yakından bakalım. UNOCAL adlı petrol ve gaz üretim
firmasının Dış İlişkiler Başkanı John J. Marresca, Amerikan Kongresi’ndeki bir alt komisyon
toplantısında şöyle konuşuyordu:
“Sonuç olarak Afganistan bizim düşündüğümüz petrol boru hattı için en az teknik engel
içeren güzergahtır. Biz Hazar bölgesi petrollerini Asya pazarına ve Arap denizinden
istediğimiz yerlere ulaştırabilmek için Afganistan üzerinden geçen yeni bir İpek Yolu açmayı
öneriyoruz. Amerikan hükümetini gerçek ve büyük bir işin başarısına yardım etmeye
çağırıyoruz. ”39 Sonuçta Amerikan hükümeti UNOCAL’ın yardımına koşmuştur. Bu noktada
kanıt beklemeden Afganistan’ı vurun diyen Kissinger’ın, ABD’nin Afganistan özel temsilcisi
Zalmay Halilzad’ın ve Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin UNOCAL danışmanlığı
yaptıklarını da hatırlayalım.
UNOCAL firmasının “Yeni İpek Yolu” olarak adlandırdığı proje Asya’daki enerji
kaynaklarının Amerikan şirketlerinin kontrolüne geçmesi gerektiğine ve ABD yönetimlerinin
de bunun için gerekli siyasi çalışmayı yürütmesine dayanıyordu. UNOCAL ve Enron
firmalarının bu amaçla pek çok farklı işbirliğine de girdikleri ve ortak hareket ettikleri de
biliniyor. UNOCAL’ın Taliban’la arasının bozulması ise çıkar uyuşmazlığından
kaynaklanmıştır. UNOCAL’la Taliban arasında 1996’da Houston’da varılan anlaşma 1998’te
Taliban’ın yıllık 100 milyon dolardan fazla para ve hatta kendi ihtiyacı için bir kapak açmak
istemesi üzerine bozuldu. Aynı yıl Marresca da bu konuşmayı yaptı. Afganistan
operasyonunun tarihi ise üç yıl sonradır.
Albion Monitor gazetesinin haberine göre de ABD yönetimi Enron’un Hindistan’daki
santralına taşınacak gazın Afganistan geçişi için Taliban’la görüştü, 43 milyon dolar verdi.
Görüşmeler kilitlenince bombalama tehdidinde bulundu. 40
Enron’la ilgili bir ayrıntı daha. Beyaz Saray’ı zor durumda bırakan Enron skandalı
hakkındaki soruşturmayı durduran da 11 Eylül oldu.
Afgan işgalinden yaklaşık dört yıl önce bir ABD paraşüt tugayının 19 saat durmaksızın
uçup Kazakistan’ın Çimkent bölgesine inmesi tatbikatını yöneten Orgeneral John Sheehan’ın
“Eğer buralarda bir kriz çıkacak olursa ve ABD’nin yardımını isterseniz yanınızda olup
sizinle savaşacağız”41 demesini, ABD’nin bölgedeki petrol ve gaz yataklarına egemen olmak
politikası ve Afganistan’ı işgal provası diye nitelersek yanılmış olmayız.
Amerikan Derin Devleti ve 11 Eylül
Örnekleri sayısız şekilde çoğaltabiliriz. Ancak burada noktalayalım. ABD Derin
Devleti’ni tüm boyutlarıyla algılamadan 11 Eylül Baskını’na ve bu olayı bahane ederek
Afganistan ve öteki çıkar alanlarına müdahale etmesine doğru tanılar konulabileceğini
sanmıyorum.
ABD emperyalizminin gündemini, Derin Devlet’in siyonist ve masonik bir
yapılanmanın işleyişi içinde olduğunu görüyoruz. Bu yapılanma 1833’lü yıllara kadar inen
gizli örgütlerden ve onların üyelerinden oluşmaktadır. Bu üyelerin büyük bir çoğunluğu Çok
Uluslu Şirketler’in sahip ve yöneticilerinden oluşmaktadır.
ABD Derin Devleti ve O’nun çıkarlarına göre dünyanın şekillenmesi Küreselleşme,
Yeni Dünya Düzeni vb. gibi söylemlerle dünya kamuoyuna yutturuluyor. 42
Çoğunluğu ÇUŞ yöneticilerinden oluşan Bush kabinesi kendi ulusal çıkarlarını öne
çıkaran devletleri “Rouge State”43 diye tanımlayıp çeşitli yöntemlerle sindirme politikası
gütmektedir.
Görünen ABD devleti, görünmeyen devletin -Derin Devlet- taşeronluğunu yapmakta,
zaman zaman da bu iki güç arasındaki çatışma, başkanların öldürülmesi, seçim hilesi ve 11
Eylül Baskını gibi olaylarla sonuçlanabilmektedir.
Baba Bush’un Kuzey-Güney söylemine dönersek, ABD gizli örgüt yapılanmasını biraz
daha somuta alabiliriz diye düşünüyorum. 1833’lü yıllarda “Skulls and Bones Society” ve
1870’li yıllarda “Illimunati” adıyla çok gizli ve çok seçilmiş kimselerden oluşan siyonist ve
masonik örgütlenme ağı 1921 yılında Rockefeller ailesinin girişimiyle “Commission on
Foreign Relation” (CFR=Dış İlişkiler Komisyonu) adlı gizli yapılanma Kuzey Amerika’da
kapitalist enternasyonalizmin gerçekleşmesi için kurulmuş ve bu yapılanma 1954 yılında
Avrupa’ya taşınarak “Bilderberg” örgütü kurulmuştur. 44 Aynı yapılanma 1971 yılında
Japonya’ya taşınmış ve Trilateral Commission (TC=Üçlü komisyon) kurulmuştur.
Vurgulayıp yinelemek istiyorum ki, ABD istihbarat örgütlerini de denetime alan bu
örgütlenme siyonist ve masonik karakterde olup masonluk ilkeleri temelinde aşağıya doğru
(Rotary, Rotaract, Lions, Dinner, Propeller, vb... ) yaygınlaştırılmış, uluslararası kapitalizmin
hem coğrafyasını hem de işbirlikçileri oluşturulmuştur.
O halde, ABD+Avrupa+Japonya’dan oluşan kuzey yarım küresi ülkelerinin örgütsel bir
biçimde kapitalist enternasyonalin denetimine girmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bu
coğrafyadaki uluslar G-8’ler adıyla örgütlenmiş ABD önderliğinde, ABD çıkarları ön planda
olmak koşulu ile kapitalist-emperyalist sömürüde anlaşmışlar ve kapitalizmi
“Trilateralizm”e45 dönüştürmüşlerdir. Aralarında zaman zaman yaşanan çelişki ve
sürtüşmeler görülse de özdeki yapılanma açıkladığım biçimdedir.
1833’lü yıllarda kurulan “Skulls and Bones Society” adlı örgüt şu anda en etkin bir
konumda bulunmaktadır. Şöyle ki, baba ve oğul Bush, siyonist ve masonik örgütler ağının, bu
en tehlikeli gizli örgütünün üyesidir. Örgütün mabedinde taş duvar üzerinde en azından iki
metre yükseklikte war (savaş) yazmaktadır. “Şahinler” kelimesinin bu açıklama karşısında
anlam kazandığını düşünüyorum.
Özetlersek:
- İngiliz Emperyalizmi’nden ABD emperyalizmi’ne geçiş küreselleşme söylemi altında,
tek kutuplu dünyada ABD’nin egemenliğinde Küresel Faşizm’e dönüştürülmek istenmektedir.
Yüzyılları kapsayan bu sürecin temel örgütü Masonluk’tur. Eğer Masonluk olmasaydı,
Emperyalist-kapitalist sömürülerini gerçekleştiremezlerdi. Tüm dünyada “Küresel
Seçkinler=Global Elite” diye örgütlenen işbirlikçiler bugün ABD ve yandaşlarının küresel
ihanetine aracılık etmektedirler.
- Temel felsefesi “Savaş” olan “Skulls and Bones Society” adlı masonik örgüte dede ve
oğul Bush’un üye olmaları ve özellikle bu kişilerin döneminde Dünya’nın kana bulanması
rastlantı sayılamaz. 46
- ABD Derin Devleti üyeleri çoğunlukla masonüstü ve premasonik örgütlerin tümüne
üye olan çokuluslu şirketlerin patron ve yöneticilerinden oluşmaktadır. Görünen ABD devleti
ile işbirlikçi devletler ABD Derin Devleti’nin taşeronluğunu yapmak zorundadırlar.
Yaşamları bu hıyanete katlanmalarıyla olanaklıdır.
- Sanırım bugüne kadar ABD yönetimine bu boyutta çokuluslu şirket yöneticileri
gelmemiştir. Bush seçimleri döneminde döndürülen dolaplar ve seçim hilelerinin bu amaçla
yapıldığını düşünen ABD halkı 11 Eylül Baskını’nda önce çoğunlukta idi.
- Bush kabinesinin üyeleri ÇUŞ’ların özellikle “petrol lobisi”nin temsilcilerinden
oluştuğu için tüm dünyanın petrol ve enerji yataklarını ele geçirmek için ABD saldırganlığı
doruktadır. Aslında petrol savaşı emperyalizm ve küreselleşmenin olmazsa olmaz koşuludur.
Bush’ların Gizli Örgütü: Skulls and Bones Society
11 Eylül’ün perde arkasını anlayabilmek için 11 Eylül’ün aktörlerinin perde arkasındaki
ilişkilerini de bilmek gerekir.
Illuminati, Skulls and Bones Society, Bohemian Groove, Pilgrem Society, Atlantik
Konsül, Round Table gibi gizli örgütlerin varlığı çok az kişi tarafından bilinmektedir. Öyle ki
pek çok ülkenin istihbarat örgütlerinin bile bu örgütler hakkında bir bilgisi bulunmamaktadır.
Oysa dünya bu gizli örgütlerin istemleri doğrultusunda yönetilmektedir.
ABD’nin önde gelen isimlerin Brzezinski, Huntington, Kissinger, Wolfowitz, Richard
Perle ve Abromowitz, CFR (Dış İlişkiler Konseyi), Bilderberg ve Trilateral Komisyon gibi
gizli ve masonik karakterdeki örgütlerin de önde gelen isimleridir.
Dede ve oğul Bush’un üyesi bulunduğu Skulls and Bones örgütünden ayrıca
bahsetmekte yarar vardır. Kurukafa ve Kemikler Örgütü olarak da Türkçeleştirebileceğimiz
bu örgütün beyin takımını Bush’lar oluşturmaktadır.
Merkezi Yale Üniversitesi’nde olan örgüte her yıl sadece 15 erkek üye kabul edilmekte
ve bu üyeler ABD’de üst düzey mevkilere getirilmektedir.
Örgüt 1832 yılında Illuminati örgütünün bir uzantısı olarak William Russel ve Alphonso
Taft tarafından ABD’de kurulmuştur. Gelinen noktada Yeni Dünya Düzeni’nin en önemli
ideolojik ve politik merkezlerinden birisidir.
Bush’ların yanısıra önemli diğer örgüt üyelerinden bazıları şunlardır:
Morgan Stanley Bank’ın sahibi Morgan Stanley
Zapata Petrol’ün başkanı Richard Gow
Fortune dergisinin editörü Russel Davenport
New York Times’ın Genel Yayın Yönetmeni Amory Howe Bradford
New York Trust, Union Pasific, Boeing, Time gruplarının başkanı Artemus Gates.
Amerikalı Şahinlerin Derin İlişkileri
11 Eylül’ün ardından ortaya atılan pek çok iddia biraraya getirildiğinde ABD’nin
“terörle savaş” konseptinin mimarlarının neredeyse tamamının gizli birtakım çıkar ilişkileri
içinde oldukları da ortaya çıkmaktadır.
Ancak olayın asıl ilginç yanı bu ilişkiler ağının dönüp dolaşıp Ladin ve El-Kaide
üzerinde yoğunlaşmasıdır.
Fransa’da yayımlanan ve Jean Charles Brisard ve Guillaume Dasquie tarfından yazılan
“Yasaklı Gerçek: Bin Ladin” isimli kitap bu konuda bilinmeyen pek çok soruya ışık tutan bir
kaynak niteliğinde.
Dünya politik ve finans çevrelerine bomba gibi düşen kitapta ABD ve müttefiklerinin
El-Kaide örgütünün finans kaynakları hakkında gizlenen bütün bilgileri bir bir ortaya
dökülüyor. Kitaptan birkaç ilginç not vermek gerekirse: FBI’ın ikinci adamı olan John
O’Neil, Brisard’a “Usame Bin Ladin’in örgütünü dağıtabilecek tüm kilitler ve anahtarlar,
Suudi Arabistan’da bulunuyor. Ancak Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Kral Fahd’a karşı güçsüz
ve çaresiz” diyor. O’Neil Amerikalı diplomatların bu hiç de inandırıcı olmayan sözde
çaresizliğini ise petrol çıkarlarına bağlıyor.
Kitapta, Bush’a en yakın isimlerden Condoleeza Rice’la ilgili de önemli idialar
bulunmakta. Rice 1991’den 2000’e kadar dünyanın sayılı petrol şirketlerinden birisi olarak
gösterilen Chevron Grubu’nun Kazakistan ve Pakistan açılımlarından sorumlu müdürü olarak
görev yapmıştır. Chevron Grubu’nun denetimindeki Tengizchevroil Konsorsiyumu’nun bütün
politikaları bizzat Rice tarafından çiziliyordu.
Görüldüğü gibi ABD Derin Devleti’nin yöneticilerinin çıkarları söz konusu olduğunda
her yol mubahtır. Örneğin ABD yönetimi 1995’te Afganistan’da iktidarı ele geçiren Taliban
ile üç yıl süren bir pazarlık yürüttü. Bu pazarlıklar tam sonuçlanmak üzereyken gelen
Ladin’in Kenya ve Tanzanya’daki ABD büyükelçiliklerini bombalaması olayı petrol ve
doğalgaz alışverişini engelledi. Taliban yönetimi de esasen bu saldırılardan sonra ABD ile
düşman konuma geldi.
ABD ayrıca Türkmenistan’daki zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına uygun bir
güzergâh arıyordu ve Taliban ABD çıkarları için bulunmaz fırsattı. Taliban’ın ABD
desteğiyle iktidara taşınmasının ardına yatan gerçek budur.
ABD’nin petrol devi Unocal Taliban liderlerini Houston’da ağırlamış ve
petrol/doğalgaz ticaretinden komisyon bile önermişti. Yani ilişkiler bu derece ileri
düzeydeydi. Ancak Ladin’in ardı ardına gelen bombalama eylemleri işin rengini değiştirdi.
Zira Taliban, El Kaide’ye sığınma hakkı tanıyarak topraklarında barınmasına izin
vermekteydi.
Bunun üzerine ABD’nin Afganistan’a müdahalesi konuşulmaya başlandı. 11 Eylül bu
müdahale planlarının tartışıldığı bir dönemde gerçekleşti ve kabul etmek gerekir ki ABD için
iyi bir bahane oldu.
Yalnızca bu bilgiler bile ABD içindeki istihbarat skandallarının ve çekişmelerin
nedenlerini anlamak için yeterince ipucu vermektedir.
Gerçekte El-Kaide ile ilgili bütün bilgiler ABD istihbaratında mevcuttur. Ancak ABD
derin devletinin önde gelen şahinlerinin gizli çıkar bağlantıları nedeniyle bu ilişkiler ağı
ortaya çıkartılamamaktadır.
Bu çıkar şebekesi tam olarak deşifre edilmeden dünyada barışın tesisi mümkün
olmayacaktır.
ABD’nin Kuraldışı Savaşına Karşı
Mazlum Ulusların Kural Dışı Savaşı
w 11 Eylül terör olayı değil “Milenyum Savaşı”dır ve önümüzdeki yüzyıla damgasını
vuracaktır.
ABD “Soğuk Savaş” döneminde kuramlaştırdığı ve örgütleyip yaşama geçirdiği “Kural
Dışı Savaş”ı dünya egemenliği hedefine ulaşmak için saldırganca kullandı. Trilateral coğrafya
dışına itilmiş mazlum ulusları ezdi, sömürdü ve liderliğini ilan etti. Bu süreçte eriştiği
teknolojik üstünlüğü insanlığın hayrından çok “Küresel Liderlik” adına kullanıp sindirme
politikası uyguladı. Nükleer, Termonükleer silahlar yanında, uzay teknolojisi şöyle dursun
casus uçaklar, pilotsuz uçaklar, füzeler, tanklar, toplar, uçak gemileri, vb. gibi silahlara hiç bir
zaman sahip olmayan Küresel örgütlenme dışı bırakılmış “ulus devlet”ler kendi bağımsızlık,
özgürlükleri ve onurları yanında “ulusal çıkar”larını nasıl koruyacaklardır? ABD’nin kural
dışı haksız savaşına karşı yeni bir tür “Kural Dışı Savaş” geliştirmek şeklinde bu soru
yanıtlanabilir.
Nitekim 11 Eylül Baskını, ABD iç muhalefetinden ve yönetim karşıtı gizli örgütlerden
destek alan mazlum ülke temsilcilerinin sahneye koydukları mazlum ulusların en büyük
“Kural dışı savaş” yöntemidir.
w Küresel sömürü var oldukça, işsizlik, açlık, yoksulluk, çaresizlik dünyada
yaygınlaştıkça ve ABD hegomonyası hiçbir ahlâki ve vicdani değere itibar etmeksizin baskı,
şiddet, müdahale politikasını sürdürdüğü sürece 11 Eylül Baskını’yla başlatılan bu süreç
devam edecektir. Bu gerçeği ABD yetkilileri de açıkca dile getirmektedir.
w IQ’sü 90 olan bir kişinin (Clinton’un IQ’sü 180 idi) ABD karar mekanizmasının
başında bir gizli örgüt üyesi ve ABD Derin Devleti’nin temsilcisi olarak bulunması mazlum
uluslar için potansiyel bir tehdit oluşturmaktadır.
w “İyiler ve kötüler” ve de
w “Ya bizden yana ya da terörizmden yanasın” sloganlarından başka kültürel derinliği
bulunmayan ve kendisini peygamber sanan W. Bush, gerek ülkesinde gerek dünyada daha
şimdiden alay konusu haline gelmiş bulunuyor.
w Küreselleşme ve kirli savaş karşıtlarının çığ gibi büyümesi ve ABD hegemonyasına
AB içinde bile karşı çıkanların varlığı bu kaostan çıkış için umut verici görülmektedir.
w Kendi ülkesini korumak için İsrail tanklarına taş atan Filistinli çocukları çaresiz
kalınca büyüdüklerinde bir “Canlı Bomba”ya dönüşmekten başka seçenekleri var mıydı?
ABD’nin Yakın Doğu Politikası’nın temel dayanağı olan İsrail Devleti’nin saldırganlığı
durdurulamamakta. Arap alemi dahil tüm dünya bu soykırıma seyirci kalmaktadır. Mazlum
ulusların onur ve gururu paspas gibi çiğnenmektedir.
w ABD, Afganistan’ı işgal etmeyi, Bin Ladin olayından çok daha önce karar vermiş ve
belki de bir zamanlar kendi ajanı olan Bin Ladin’in eylemlerine göz yumarak Afganistan
işgaline gerekçe hazırlamıştır. Nitekim, 1996’lı yıllardan bu yana UNOCAL petrol şirketiyle
bölgeye girerek şirketin yönetim kurulu üyesi Hamid Karzai’nin devlet başkanlığına
getirilmesinin açıklayıcı bir sebebi bulunmamaktadır.
w ABD Afganistan’ı ele geçirmekle Asya’daki stratejik zaafını üstünlüğe dönüştürmüş
ve:
w Gelecekteki en güçlü rakibi olarak gördüğü Çin’i denetim altına almayı
düşlemektedir.
w ABD, Pakistan ve Hindistan’ın bölgede nükleer güç oluşturmasını küresel çıkarlarına
aykırı görmektedir. Bu iki ülkeyi en iyi Afganistan’dan kontrol edebilir. Nitekim Pervez
Müşerref rejimi devrilirse Pakistan’daki nükleer tesislere ne şekilde el koyacağının provasını
yapmıştır.
w ABD, İran’daki rejimle er geç hesaplaşmak istemekte, elinden kaçırdığı İran
Petrolü’ne yeniden egemen olmak istemektedir.
w ABD, Türk Cumhuriyetlerindeki muazzam petrol ve doğal gaz rezervini Pakistan
üzerinden Hint Okyanusu’na indirmek için Afganistan’dadır. Bu amacı gerçekleştiğinde
dünya enerji alanındaki mutlak egemenliğini gerçekleştirecektir. ABD Hazar Havzası ve Türk
Cumhuriyetlere egemen olup Rusya’nın bu bölgedeki nüfuzunu kırmayı hedeflemektedir.
w Bugün gerek ABD’de ve gerekse dünyada çok kişi “11 Eylül Baskını”nın ABD Derin
Devleti’nin bir komplosu olduğuna inanıyor.
w Haziran 2001’de olası bir saldırıya karşı alarma geçen ABD eğer 11 Eylül Baskını’nı
önleyememişse tüm yönetimin istifa etmesi gerekmez miydi?
“Soğuk Savaş’ın bitimiyle “Komünizm Düşmanlığı” değerini yitirince ABD yeni bir
düşman arayışına girmiştir. 1990’lı yıllarda Baba Bush tarafından düşman ilan edilen “İslam”
yeterli gelmeyince İslâm’ı terörizmle özdeşleştirmek için 11 Eylül Baskını’na göz yumulmuş
ve böylece ABD’nin saldırganlığının önü terör bahanesiyle açılmıştır.
w Baba Bush’un ipleri “Skulls and Bones Society=Kafatası ve Kemikler Örgütü” başta
olmak üzere ABD Derin Devleti’nin masonik ve siyonist diğer gizli örgütlerinin elindedir.
Oğul Bush’un ipleri de Baba Bush ve ABD Derin Devleti’ni oluşturan çokuluslu şirketlerin
denetimindedir.
w Bu koşullarda mazlum uluslar ne yapmalıdır? Temel sorun bu...
w 1989 yılında yazdığım bir kitapta, 47 ABD’yi “terörist devlet” olarak nitelemiştim; o
günlerden günümüze süregelen ABD müdahale ve saldırıları, her geçen gün bunu daha da
doğrulamaktadır. Bu terörist devletin kural dışı savaşına karşı kural dışı bir savaş mazlum
milletler için artık kaçınılmazdır.
Türkiye Mazlum Milletler Cephesine
11 Eylül’ün ardından artık başka bir dünyada yaşadığımız ortadadır. Türkiye’nin dış
politikası ve ulusal güvenlik stratejisi açısından yeni değerlendirme ihtiyacı da kaçınılmaz bir
biçimde ortaya çıkmıştır.
ABD 11 Eylül’ün yarattığı sözde meşrulukla bütün ezilen uluslara yönelik büyük bir
terörist saldırının ilk adımlarını atmıştır. Afganistan ve Irak’ta yaşanan ABD terörü ABD’nin
sözde terörle mücadele konseptinin ilk adımlarıdır. ABD, görülüyor ki Ortadoğu’da
sömürgeci planlarına direnen bütün ülkeleri hedef tahtasına koymaktadır ve koyacaktır.
Dolayısıyla Türkiye açısından artık bir durum muhasebesinin zamanı çoktan gelmiştir.
Türkiye 11 Eylül’ün ardından önemli bir sorgulamaya girişmeli ve ABD ile ilişkilerini
yeniden gözden geçirmelidir.
Eğer bu yapılmazsa Türkiye’nin önümüzdeki süreçte ulusal bütünlüğünü ve rejimi
büyük bir tehdide maruz kalacaktır. Zira ABD açısından Türkiye bir müttefik değil
parçalanması ve sömürgeleştirilmesi düşünülen bir hedeftir. Kısaca Türkiye de ABD’nin şer
ekseninin içindedir diyebiliriz. ABD’nin şer ekseni içinde ilan ettiği devletlerden Irak
hesabının tutmaması, Irak’ın işgalciye karşı direnişi İran, Suriye, Kuzey Kore gibi ülkelerin
ABD saldırısına maruz kalmasını geciktirmiştir. Fakat ABD bu ülkelere ilk fırsatta
saldırmanın yollarını aramaktadır. Bu saldırı planında şer ekseninde bulunan Türkiye de
payına düşeni alacaktır.
ABD’yi hâlâ stratejik müttefik olarak gören ulusal güvenlik anlayışının çöktüğü artık
görülmelidir. ABD müttefik değil düşmandır.
Bu yolda atılacak ilk adım Türkiye’nin BM, NATO gibi emperyalist kuruluşlardan
çekilmesidir. Dünya artık yeni bir sürece girmektedir ve Türkiye bu dünyadaki yerini almak
zorundadır.
Türkiye’nin yeri mazlum milletlerin yanıdır.
Türkiye’ye ABD’nin yanında yer almasını öneren Amerikancı tezlerin Afganistan ve
Irak saldırılarından sonra hiçbir geçerliliği kalmamıştır.
ABD 11 Eylül’de kendi kazdığı çukura düşmüştür ve bu saatten sonra ABD için tek
seçenek çöküştür.
Atatürk’ün dediği gibi “Mazlumlar zalimleri bir gün mutlak mahv-u perişan edecektir. ”
Dipnotlar ve Kaynakça:
1. “ABD’ye yönelik çok daha yıkıcı başka bir saldırı olabilir”, ABD Kongresi 11 Eylül
Komisyonu Raporu’ndan, 22 Temmuz 2003.
2. Haluk Şahin, “11 Eylül Sürpriz miydi? ”, Radikal, 28 Ekim 2001.
3. “Terörün Yeni Üssü Asya”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2000.
4. “İslamcı Terör Korkusu”, Cumhuriyet, 4 Şubat 2000.
5. Haluk Şahin, “11 Eylül Sürpriz miydi? ”, Radikal, 28 Ekim 2001.
6. FAA: Federal Aviation Administration (Federal Havacılık Kurumu)
7. “Saldırı geliyorum demiş”, Cumhuriyet, 18 Mayıs 2002
8. “Global köyün kanlı teröristi: Usame Bin Ladin”, Milliyet, 1 Ocak 2001, Milliyet.
9. “Saldırının haberi 1993’te verilmişti”, Cumhuriyet, 2 Ekim 2001.
10. “Bin Ladin saldıracak”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2001.
11. “ABD teröre karşı seferberlik başlattı”, Cumhuriyet, 24 Haziran 2001,
12. Yasemin Çongar, “Terörist Bin Ladin’e karşı operasyonun eli kulağında”, Milliyet,
21 Aralık 2000.
13. “Bin Ladin koca kulaktan kaçamadı”, Milliyet, 16 Şubat 2001.
14. “Amerikalılar Ladin tehdidine gülmüş”, Milliyet, 27 Eylül 2001.
15. Craig Unger, House of Bush, House of Saud, Scribner, 2004. 4 Nisan 2002 tarihinde
yazdığım bu satırlar, iki yıl sonra bahsedilen yapıtla birlikte öngörüye dönüşmüştür.
16. Türkkaya Ataöv, “ABD 11 Eylül’ü biliyordu!”, Cumhuriyet, 26 Ekim 2002.
17. “11 Eylül kayıtlıymış”, Radikal, 9 Haziran 2002.
18. Fehmi Koru, Yeni Şafak, 6 Kasım 2000.
19. ABD Kongresi 11 Eylül Komisyonu Raporu, 22 Temmuz 2003.
20. “Beyaz Saray biliyordu”, Cumhuriyet, 20 Eylül 2002
“11 Eylül’de istihbarat hatalı”, Cumhuriyet, 25 Temmuz 2003.
21. ABD Kongresi 11 Eylül Komisyonu Raporu, 22 Temmuz 2003. Bundan sonra
Rapor’dan alıntılar yazıda kalın karakterle gösterilecektir.
22. Ergin Yıldızoğlu, “1984-2004”, Cumhuriyet, 6 Eylül 2004.
23. Türkkaya Ataöv, “Bush-Bin Ladin ortaklığı”, Cumhuriyet, 16 Ekim 2002.
24. Craig Unger, House of Bush, House of Saud, Scribner, 2004.
25. 38. 000 Dolarlık hisseye 1. 000. 000 Dolar verilerek Bush ailesine bir nevi gizli
rüşvet verilmiştir.
26. Bugünlerde gösterime giren Moore’un Fahrenheit 9/11 isimli filminde bu kirli
ilişkiler daha ayrıntılı olarak görülebilir.
27. Talat Turhan, Bomba Davası-Savunma-1; Sorun Yayınları, 2004.
Talat Turhan, Emperyalizmin Bataklığında İstihbarat Örgütleri/Doruk Operasyonu,
Sorun Yayınları, 2004.
Talat Turhan, Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla; Tümzamanlar Yayıncılık, 1993
Talat Turhan, Kontrgerilla Cumhuriyeti; Tümzamanlar Yayıncılık, 1993
Talat Turhan, Çeteleşme/Kontrgerilla, Gladio, Susurluk, Telekulak... ; Akyüz
Yayıncılık, 1999
28. “11 Eylül saldırısını kim biliyordu? , Yeni Şafak, 23 Ekim 2001.
29. Taha Kıvanç, Yeni Şafak, 24 Ekim 2001.
30. Bush’un yeni tehlikeli İslam düşmanlığı stratejisi ilk kez tarafımızdan kamuoyuna
açıklanmış: “Şimdi de İslam’ı seçtiler”, Zaman, 19 Kasım 1990.
31. Zaman, 29 Kasım 1990.
32. “Kapitalizmin simgesi satıldı”, Milliyet, 29 Aralık 2000.
33. “MOSSAD ABD’yi uyarmıştı”, Cumhuriyet, 17 Eylül 2001.
34. “Suudi Arabistanlı teröristin tehditleri Washington ve Tel Aviv’i alarma geçirdi-Bin
Ladin saldıracak”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2001.
“ABD teröre karşı ‘seferberlik başlattı’”, Radikal, 24 Haziran 2001.
35. “Bush iftarla gönül aldı”, Radikal, 9 Kasım 2002.
36. Robert Fisk, “Bush terörizmi meşrulaştırdı”, Birgün, 20 Nisan 2004.
37. ABD ekonomik ve siyasi açıdan büyük bir çöküş içinde. Örneğin, ABD 2003’te
tarihinin en büyük dış ticaret açığını verdi: 489 milyar Dolar. Yine 2004 ortası itibariyle
devlet borcu miktarı 7. 22 trilyon Dolar. Açlık sınırında yaşayan Amerikalıların sayısı: 35
milyon.
38. Burada ABD Morrison şirketiyle Süleyman Demirel işbirliği hatırlanmalıdır.
Talat Turhan, Orhan Gökdemir; Mehmet Eymür/Ziverbey’den Susurluk’a Bir
MİT’çinin Portresi, Sorun Yayınları, 2000, sf. 271-287: Talat Turhan’ın basın açıklaması-12
Ekim 1996.
39. Ece Temelkuran, “Küçük bir şirket işi: Kanlı İpek yolu”, Milliyet, 16 Ocak 2002.
40. “Enrongate’ten Taliban çıktı”, Milliyet, 3 Mart 2002.
41. Murat Yetkin, “Askerler boşuna uğraşmaz”, Radikal, 5 Ekim 2001.
42. Talat Turhan, Çeteleşme/Kontrgerilla, Gladio, Susurluk, Telekulak... ; Akyüz
Yayıncılık, 1999.
43. William Blum, Rouge State, 2000. Bu kitap “Haydut Devlet” adıyla Türkçe’ye de
çevrilmiştir: William Blum, Haydut Devlet, Yeni Hayat Kütüphanesi, 2003.
44. Bizim küresel seçkinlerimiz(!) de bu örgüte üye yapılmıştır. Bilderberglerin listesi
için bkz. : Talat Turhan, Çeteleşme/Kontrgerilla, Gladio, Susurluk, Telekulak... ; Akyüz
Yayıncılık, 1999, sf. 191-192.
45. Holly Sklar, Trilateralizm, South End Press, 1980.
46. Demokratların Başkan adayı Kerry de aynı gizli örgütün üyesi.
47. Talat Turhan, Emperyalizmin Bataklığında İstihbarat Örgütleri/Doruk Operasyonu,
Sorun Yayınları, 2004.
VI ABD Derin Devleti ve Türkiye
ABD Derin Devleti ve Türkiye
Ulusal Güvenlik Örgütü
Asıl adı National Security Agency olan NSA simgesiyle tanımlanan istihbarat örgütü,
ABD’nin Yeni Dünya Düzeni söylemi ardına gizlenen dünya liderliği hedefinin
gerçekleşmesinde en önemli ve etkin araçlarından biridir. ABD, CIA’ya ulusal sıfatı
vermemesine karşın, National Security Council (NSC - Milli Güvenlik Konseyi) için
kullandığı sıfatı NSA için uygun görmüştür. NSA, diğer istihbarat örgütleri kadar sabıkalı
olmadığı için kamuoyunca pek fazla tanınmamaktadır. Ancak ABD istihbaratın en etkin
örgütü olan NSA’yı tanımakla ABD emperyalizminin bugünkü gücü algılanabilir. Abdullah
Öcalan’ın yerini yaptığı telefon konuşmasıyla saptayan NSA, onun Türkiye’ye getirilmesine
kadar geçen süreci başlatmıştır. ABD’nin Türkiye’ye NSA teknolojisiyle yaptığı bu yardımın
zamanlaması ayrı bir tartışma konusudur. Bunun gibi hangi olaylarda ne kadar ve neye
karşılık bu tür yardımların yapıldığını bilebilmek için, iktidarın belirli yerlerinde olmak
gereklidir.
Başkan Bush’un Türkiye ziyaretinde beraberindeki istihbaratçıların İstanbul
Emniyeti’ne bazı hücre evlerini içeren liste verdiklerine dair haberler basına yansıdı. Bu
evlere operasyon düzenlendiğinde yakalanan kişilerin Bush’a suikast düzenleme hazırlığı
içinde oldukları da açıklandı.
Olayın, bir propaganda savaşında bir güç gösterisi mi, ABD emperyalizminin bir
gözdağı mı; Türkiye’deki Amerikan ajanlarının becerisi mi ya da NSA’nın çalışmasının
yansıttığını bilmemiz olanaksız. Ancak güçlü bir olasılık gibi görünen NSA istihbaratı ise
yorum değişebilir. Ülkelerde terör örgütlerinin faaliyetlerini bilmekte1, yönlendirmekte2 ve
gerektiğinde kışkırtmaktadır.3
Bush olayından hareketle eğer ABD istihbarat güç ve yeteneğinden yararlanıp tüm
ülkelere terör konusunda yeterli istihbarat verse bu sorunla baş etmek kolaylaşabilir. Oysa ki
ABD çıkarları gerektiğinde terörü kullanarak destabilizasyon ve demagnetizasyon
yöntemleriyle ülke düzenlerini, seçim ya da darbe yolu ile kendi rayına oturtmaktadır. Bunun
yanında ülkeleri, terörü kullanarak ekonomik dar boğaza sokup, pazarlık gücünü yitirtmekte
ve Savaş Sanayi yarışına bir de Terör Sanayi eklenip ekonomisine katkıda bulunmaktadır.
Ancak terör, bumerang etkisi sonucu kendisine dokunduğunda karşı çıkmaktadır. Bu nedenle
YDD’de terör risk faktörlerinin başına alınmış ve tüm dünyada ABD önderliğinde ve
öğretisinde, anti-terör birimleri kurulmuştur. Bu olgu aranan yeni düşman kavramının bir
aşamasını oluşturabileceği gibi, anti-terör birimleri arasında kurulması doğal olan işbirliği
yeni bir Gladio türü örgütlenmeyi beraberinde getirip, uzun erimde ABD çıkarlarına hizmet
eden bir örgütlenmeye dönüşebilir.
Demokratik ülkelerin anayasalarında ‘haberleşme hürriyeti’ güvence altına alınmasına
karşın,4 zaman zaman telefon dinleme skandalları yaşanmaktadır.5 Konunun hukuksal boyutu
bir yapıtta irdelenmektedir.6 Ancak NSA yıllardan bu yana, kendisini hiçbir kuralla
sınırlamadan tüm dünyayı dinliyor ve gözlüyor. Teknik alanda olağanüstü gelişme NSA’nın
gücünü her geçen gün artırıyor.
İstihbarat çeşitli bölümlere ayrılır. Bunlar içinde doğruluk ve güvenirlik derecesi en
üstün olanın Teknik İstihbarat olduğunu söyleyebiliriz. Bu istihbaratla kendi arasında
sınıflandırılmaktadır. COMINT, SIGINT, ELINT v. b. gibi...7 NSA, Elektronik İstihbarat
yapmaktadır. (ELINT) Bilgisayar teknolojisindeki olağanüstü gelişmenin belki de en çok
uygulama alanı bulduğu yer NSA’dır.
NSA eskiden bu görevi Samos Casus Uyduları ve Türkiye de dahil olmak üzere
Zonguldak, Sinop, Samsun dünyanın her yerindeki üsleri aracılığı ile yapardı.8 Şimdi yeni
teknolojinin olanaklarını kullanıp tüm dünyadaki haberleşmeyi -telefon konuşmaları, faks,
internet ve yazışmaları- dinliyor, değerlendiriyor ve istihbarat değeri olanları bilgisayarlara
depoluyor. İstediği kişinin yerini uydu telefonuyla, cep telefonuyla ya da normal telefonla
konuşursa saptıyor - A. Öcalan örneğinde olduğu gibi-.9 NSA fotoğraf uydularıyla olası bir
savaştaki hedefleri görüntülüyor. Kuşkusuz NSA’nın sağladığı bu olanaklar ABD’nin karar
organlarına bir yandan olağanüstü güç verirken, diğer yandan da savaşlarda vurulacak
hedefleri görüntüleyerek onların etkisiz hale getirilmesine yardımcı olmaktadır. Libya
bombardımanı, Körfez Savaşı, Belgrat ve diğer Sırp hedeflerinin bombalanmasında hedef
tespitinde NSA’dan yararlanılmaktadır.
Medyanın, özellikle Abdullah Öcalan’ın yakalanmasında NSA’nın katkısı ortaya
çıktıktan sonra, bu konuda kamuoyunu aydınlatma görevini tam anlamıyla yerine
getirmemesini anlamakta güçlük çekmekteyim. Eğer isterlerse internet kanalıyla bile
kamuoyunu aydınlatabilirler...10 ABD emperyalizminin gücünün boyutlarını saptamak
isteyenlerin, NSA’yı yakından tanımaları gerekir diye düşünüyorum. 1999 yılı başlarında
sinemalarda ‘Devlet Düşmanı’ adlı bir film oynatıldı. Filmde bir yandan NSA’nın gücü,
üstünlüğü, dünya kamuoyuna yansıtılırken, diğer yandan ABD’nin her zaman, her yerde ve
her koşulda insanların peşinde olduğu mesajı verilip yılgınlık yaratılarak insanlar sindirilmek
isteniliyordu. Etkin bir kurgu içinde psikolojik savaş yöntemi uygulanan filmden gerçeği
yansıtan bölümler de vardı. Örneğin dikkatli izleyiciler NSA merkezinin Fort Meade’de
olduğunu öğrenebildiler. Peki Fort Meade nerede idi? O konuya geleceğiz...
Bir gazetede çıkan bir haberden “Sırplar Allbright’ı vuracakmış”11 diye çıkan bir
haberde NSA yeniden gündeme geldi. CIA’yı tanıyan dünya kamuoyu NSA’yı da tanımalıdır.
Telefonumuzun dinlenmesine alıştık. Zaten dinlenilmede dostlarımız daha rahat olsunlar diye
Telekom’un özelleştirilmesi için vatanperverane çalışmalar yapılıyor.12 Ama, ya
bombalama... Bir gün size de çıkarsa... Emperyalizm bu... Hiçbir kural tanımayan, kanla
beslenen, kendi çıkarından başka çıkar tanımayan bir canavar...
Şimdi geçen yıl Fransa’da yayınlanan ciddi bir dergide yer alan NSA’yla ilgili önemli
bir araştırma yazısından özet bilgiler aktarıp bu kuruluşu tanıtmağa çalışacağım.13
Birinci örnek: -Terörizmle mücadeleyi kolaylaştırma“1986’da Batı Berlin’deki bir diskotekte meydana gelen patlamada, iki Amerikalı asker
hayatını yitirdi.14 Eylemin sorumluluğunu üstlenen olmadı. Buna rağmen ABD, eylemi
gerçekleştireni kiralayanın Libya olduğunu ortaya çıkardı. Bu, NSA tarafından kaydedilen
telefon konuşmalarından birinin şifresini çözen uzmanların başarısı sonucu mümkün oldu.
Söz konusu telefon konuşması, Libya’nın Batı Berlin Büyükelçiliğinde görevli istihbarat
görevlisi ile Roma Büyükelçiliğinden bir görevli arasında geçen konuşmaydı. Kaddafi’nin
istihbarat örgütü üyesini ele veren cümle: ‘Eylem gerçekleşti. Hiçbir iz bırakılmadı’ idi. Bu
olaydan bir kaç gün sonra, Reagan Libya’nın başkentine bomba yağdırdı.”
İkinci Örnek: -Karar verme sürecini hızlandırma ve doğru karar verme“19 Ağustos 1991 günü, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını içlerine sindiremeyen KGB
ve Kızıl Ordu’nun önde gelen görevlileri ve subaylar Kremlin’de bir darbeyle iktidarı ele
geçirirler. Yayınladıkları bildiride M. Gorbaçov’un hastalandığını, ülkeyi yönetebilecek
durumda olmadığını ve Kırım’daki yazlık devlet konukevinde dinlenmeye çekildiğini öne
sürerler. Dünya nefesini tutarak bu olayı izlemeye başlar. George Bush’un ilk demeci
ikirciklidir. Darbecileri kınamamaktadır. Tüm istihbarat kaynakları harekete geçerler ve
CIA’nın üst düzey bir yöneticisi Bush’a, Gorbaçov’un tüm hareketlerini izleyen casus
uydusunun yolladığı görüntüleri sunar. Bu görüntülerden tutuklandığı ve zorunlu ikamete tabi
tutulduğu anlaşılır. Bu durumda darbeciler iktidarda kalabilirler. Bush, bu oldu bitti karşısında
dostu M. Gorbaçov’u kaderine terk eder...
Birkaç saat sonra durumun sanılandan farklı olduğu ortaya çıkınca Bush, ikinci bir
demeç verip iktidarın yasal olmayan yolla ele geçirilmesini şiddetle kınar ve iktidarı gasp
etmekle suçladığı darbecilerin yönetimini tanımayacağını açıklar.
İki açıklama arasındaki süre içerisinde NSA, Başkana çok gizli bir rapor sundu. Bu
raporda darbeciler arasında geçen telefon konuşmaları yer alıyordu. Yapılan değerlendirmede
ise darbecilerin kendilerinden emin olmadıkları, fikir ayrılıkları bulunduğu daha da önemlisi
Sovyet Ordusu’nun yerel komutanlarının iktidarı ele geçirenlere karşı olduğu belirtiliyordu.
NSA sayesinde Bush darbenin büyük olasılıkla başarısızlığa uğrayacağını anlamış ve
darbecileri kınamanın ve özgür dünyanın cesur ve kararlı önderi görünmenin misyonunu
yüklenmişti. ”
Bush Beyaz Saray’dan ayrılmadan önce yönetimi sürecinde kendisine sağladığı
yararlardan ötürü NSA’ya teşekkür etti. Washington’a yakın bir askeri üs olan Fort
Meade’deki NSA genel merkezinde şu açıklamayı yaptı: “Telefon konuşmalarını dinlemenin
uluslararası alanda karar verme sürecinin önemli bir etkeni olduğunu, ABD Başkanı olarak
sizlere belirtebilirim. ”
“NSA, bilim adamları Federasyonu’na üye istihbarat görevlisi John Pike’nin
açıklamasına göre ‘tüm iletişim ağları üzerinde yapılan görüşmelerin ve yazışmaların tümü
veya en azından %95’ini dev bilgisayarlara kaydedebilmektedir. ’ Bu örgüt telefon
konuşmalarını dinleyebilir, e-mail’lere ulaşabilir, faksları okuyabilir daha da önemlisi
bilgisayar veri tabanlarında saklı veri ve bilgileri iletişim ağlarından geçişte yakalayabilir.
Bunu yapabilmek için ABD’nin elinde 5 kıtada yirmiye yakın ülkeye dağılmış gizli üs ve bu
üslerde iletişim uyduları - INTELSAT- bulunmaktadır.”15 NSA’nın istihbarata yönelik
çalışmaları kuşkusuz uydularla iletişim uydularından geçen haberleşmeleri kapmakla sınırlı
kalmamaktadır:
- Atlas Okyanusu’nun iki yakası arasında kurulan iletişimin en büyük bölümü,
kıtalararası sualtı telefon hatları aracılığıyla yapıldığından, NSA’nın denizaltısı, 5000 metre
derinliğe inerek uygun bir ekle bağlayıp dinleme yapabiliyordu... Bir kaç yıl öncesine kadar
geçerli olan bu yöntem, bakır tel yerine optik tel kullanılınca geçerliğini yitirdi. Ama ara
verilmeksizin bir yolu ve yöntemi bulundu:
- “NSA, telefon şirketlerinin işbirliğine başvurup, bu hatların karaya ulaştığı noktalarda
kurulan aktarma istasyonlarına dolaysız yoldan bağlanmaktadır.16
Bir NSA eski görevlisinin değerlendirmesine göre: “Yurtseverlik ve çıkar kaygısı,
şirketlerin bu isteğe karşı gelme duygusunun üstündedir.” Nitekim yeni kurulan uluslararası
cep telefon şirketi IRIDIUM’un en önemli iki ortağı NSA ile çalışmakta ve NSA’dan yüklü
miktarlarda malzeme siparişi almaktadır.
- Bu ilişkilerin 50’li ve 60’lı yıllara dayandığını NSA hakkında kitap yazan James
Bamford açıklamaktadır. NSA o tarihlerde SHAMROCK adını verdiği bir uygulama gereği:
Telgraf şirketleri, özellikle Western Union, ABD’ne giriş ve çıkışlarında gelen ve yollanan
tüm iletilerin birer kopyasını günlük çalışma saati bitiminde NSA görevlisine teslim ediyordu.
- İnternet de NSA’nın ilgi alanına giriyor. Deneyimli bilgi işlem uzmanı NSA eski
görevlisi Wayne Madsen’e göre: “İnternet’e gerekli donanımı sağlayan Amerikalı
müteahhitlerin web sayfalarını elekten geçirme yollarını NSA’ya sunduğu konusunda şüphem
yoktur. ” Böylece NSA, kullanıcının bağlantı esnasında bıraktığı adres vasıtasıyla kullanıcının
bilgisayarında kayıtlı belge ve bilgilere erişebiliyor ve bunlara dayanıp hakkında araştırma
yapabiliyor.17
- Bazı durumlarda ise, kısa dalga boyunda yapılan iletişimlerin dinlenmesi sadece yakın
mesafeden yapılabiliyor. Bu amaçla NSA ve CIA’nın seçkin elemanlarından oluşan Special
Collection Service=SCS birimi kuruldu. Diplomatik dokunmazlık şemsiyesi altında görev
yapan bu uzmanlar ABD büyükelçilikleriyle konsolosluklarında dinleme merkezleri
çalıştırmaktadırlar...
Kanada İstihbarat Örgütü eski görevlisi Mike Frost’un kitabında açıklandığı gibi, bazı
durumlarda bu görevi casusluk faaliyetlerinden daha az şüphe çeken Commonwealth ülkeleri
üstlenmektedir.
CIA Başkanı Georges Tenet’in açıkladığına göre, ABD’nin 13 istihbarat örgütünün
1998 bütçesi, 26. 7 milyar dolardır. Bu bütçeden NSA’ya ayrılan miktar ise 10 milyar
dolardır. Tek başına bu olgu bile NSA’nın gücünü ve önemini kanıtlamaya yeterlidir. “NSA,
yüz bin uzman ajanı, onlarca casus uydusu ve dev boyutlu veri bankaları ile elde ettiği
bilgileri çok gizli bir güvenlik sistemiyle donatılmış iletişim hatları ve uydular aracılığıyla
Washington yakınlarındaki ana merkezin bulunduğu Fort Mead’e ulaştırıyor. Bu amaçla
bütün dünyada bazı telefonları sürekli dinliyor. (Devlet Başkanları, bakanlıklar, önemli
elçilikler vb. gibi) Bazı durumlarda geçici bir süre için önem kazanan -ABD çıkarları için(Büyük şirketler, oteller, uluslararası toplantıların yapıldığı yerlere ait olanlar). Bunlardan
başka NSA bilgisayardan Cray adı verilen devreler aracılığı ile kendisine tanıtılan sesi
saptayıp otomatikman dinlemektedir. İzlenen kişi bir terörist olabileceği gibi, bir politikacı ya
da diplomat olabilir. Bunun dışında CIA, Devlet Bakanlıkları, Savunma Bakanlığı ve Ticaret
Bakanlığı tarafından NSA’ya verilen sözcüklerin geçtiği konuşmalar kayda alınıp ilgilileri
bildirilir. ”
Tüm faaliyetler sonucunda:
- Karar alma durumunda olan başkan ve kurumların doğru kararları kısa sürede almaları
sağlanmaktadır.
- Savaşta vurulması gereken hedefler önceden saptanmaktadır.
- Dünya’nın tümü gözlendiğinden savaş öncesi yapılan yığınaklar saptanıp karşı
tedbirler alınması kolaylaşmaktadır.
- Kitlesel imha silahları tüm dünyada izlenilebilmektedir.
- Terörizmle mücadele kolaylaşmaktadır.
- Uluslararası toplantılar ve barış görüşmelerinde tarafların niyetleri daha önce
bilindiğinden, bunların yönlendirilmesi olanakları artmaktadır.
- Ticari casusluk yapılabilmektedir vb... Kuşkusuz sonuçta bu yöntemle ABD çıkarları
gözetilmektedir.
Ticari Casusluğu “NSA ve CIA görevlilerinin yer aldığı ve görüşmecilerle istihbarat
örgütleri arasında köprü görevi yapan Amerikan Ticaret Bakanlığı’na bağlı Office of
Executive Support=OES adlı bir dairenin” yürüttüğü söylenebilir. “1995 yılında Thomson
Şirketi Amazon bölgesinin radar şemsiyesine alınma ihalesini kazanmıştı. NSA, Fransız
şirketinin Brezilya’lı yetkililere rüşvet verdiğini Beyaz Saray’a iletti. Bunun üzerine Bill
Clinton, Brezilya’nın üst yönetimiyle doğrudan temas edip ihalenin iptalini sağladı. Sonuçta
ihale Amerikan şirketi Raython’da kaldı...
Bunun gibi, aynı nedenlerle Airbus’un Basra Körfezi ülkelerinden aldığı uçak siparişini
son anda Amerikan Boeing şirketi kaptı...”
“1988 yılı Eylül ayında Avrupa Parlamentosu üyeleri olayı kınadılar. Bunun üzerine
Reagan dönemi NSA Başkanı William Odon yaptığı açıklamada: ‘Bu tür faaliyetlerin
yapıldığı doğrudur. Bu bir skandal mıdır? Hayır. Herkes aynısını yapmağa çalışırdı. En başta
Fransızlar... İngiliz Commonwealth ile bir anlaşma yaptık. Bu bize büyük imkanlar sağlıyor.
Bizim kadar ileri düzeyde teşkilatlanabilmeniz için, yılların geçmesi ve bu işe milyarlarca
dolar para ayırabilmeniz gerekir. ’ Bunlardan yola çıkarak ABD’li casusların çok güçlü
olduğunu söyleyemeyiz. ABD’li yetkililerin ‘intelligence failures’ diye adlandırdıkları
başarısızlıklar son günlerde çoğaldı:
- Afrika’daki Amerikan büyükelçiliklerine yapılan saldırılar,
- Kuzey Kore’nin Japon semalarına doğru fırlattığı balistik füze,
- Hindistan’ın gerçekleştirdiği nükleer deneme önceden öğrenilemedi.
1994 yılında NSA’nin üst düzey yöneticisi John MacConnel yaptığı açıklamada: “ABD
hükümetiyle NSA’yı ilgilendirmeyen bir dış siyaset olayı yoktur.” diyordu.
ABD emperyalizminin en etkin araçlarından biri olan NSA’nın gücünü özetlemeğe
çalıştım. Kuşkusuz her ülkenin ulusal çıkarlarını gözetmesinden daha doğal bir tavır olamaz.
Ancak bu tutum kaba kuvvet ve şiddete dayanıyorsa ve başka ülkelerin çıkarları ile çatışıyorsa
karşı çıkılmalı, boyun eğmemelidir.
ABD emperyalizmi başka ülkelerin sömürüsüne dayanan üstünlüğünü ‘Yeni Dünya
Düzeni’ söyleminin ardına sığınıp dünya liderliği hedefine ulaşmak istemekte, BM kurallarını
göz ardı ederek ve zaman zaman müttefiklerini de suçlarına katıp dünyaya gözdağı vermeye
devam etmektedir.18
“NSA, kurduğu National Reconnaissance Office=NRO örgütünün geliştirdiği Keyhole
(KH) adı verilen kameralar yüzlerce km. yükseklikten 10 cm. büyüklükte nesneleri
görüntüleyebiliyor. Lacrosse adındaki uydular, geceleri veya bulutlanan arkasındaki
nesnelerin daha az net fakat aynı kaliteye yakın görüntülerini kızılötesi alıcılarla sağlıyorlar.
Aynı şekilde ısı farkını algılayabilen KIL 12 Improved Cıystal adındaki en son teknolojiyi
kullanan uydular gömülü veya kamufle edilmiş maddeleri saptayabiliyor.”19
Bu yöntemle saptanan hedefler gerektiğinde bombalanıyor. Dost, düşman ayırt
edilmeksizin.
“Başkan Carter’in sağ kolu Trilateral Commission’un kurucusu Zbigniew Brzezinski,
Vincent Jauvelt’e verdiği demecinde: ‘Hedeflerinin sadece Irak veya Libya’yı izlemek
olmadığını, ilgi alanlarına dost ülkelerin de girdiğini’ açıkladı... ”
Emperyalistlerin saldırgan emellerine karşı durup, ulusal bağımsızlık ve onurumuzu
korumak ve kollamak görevini benimsemeli ve üstlenmeliyiz...
Boyun Eğecek miyiz?
Bu ülke, Sevr dayatmasına başkaldıran, emperyalist baskılara boyun eğmeyen Müdafaai Hukuk’çuların, Kuvvayı Milliyeci’lerin önderi Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Ulusal
Kurtuluş Savaşı’nda akıtılan kanların bedeli kazanılan bağımsızlık temeli üzerinde
kurulmuştur. Dün Mustafa Kemal’e karşı çıkan emperyalistler, bugün tarihsel bir takiye yapıp
yerli işbirlikçileri aracılığıyla Atatürk ve Atatürk ilkelerinden yana görünüp, Sevr’i
horlatmaya çalışıyorlar. Çoğunluğu neo-mandater, neo-liberal olan işbirlikçi sermayenin
doğal müttefiki olan bazı tarikat önderleri, bir zamanların moda deyimiyle ‘Adriyatik’ten
Çin’e kadar’ örgütlenip ABD emperyalizminin dayatmaya çalıştığı Ilımlı İslam İdeolojisi’nin
kadrolarını yetiştirmektedirler. Bu oluşuma Uluslararası Kapitalizmin gizli örgütlerine üye
yapılan işbirlikçi politik liderler, iş adamları, bankacılar, bürokratlar vb. gibi... katkıda
bulunmakta, masonik ve premasonik örgütlerin de desteğiyle Atatürk İlkeleri tasfiye
edilirken, ulusal devlet olma kimliğimiz Yeni Dünya Düzeni içinde eritilmeğe çalışılmaktadır.
Yeni Dünya Düzeni söylemlerinin devam edegelmesi de makro düzeyde bir takiyedir.
Çünkü emperyal gizli örgütlerin 1920’li yıllardan bu yana sürdürdükleri çabalar sonuçlanmış
ve günümüzde bu düzen yaşama geçirilmiştir. Bu gerçeği algılayabilmek için internette
bilinçli bir tarama yapılması yeterli...
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, Koç Üniversitesi’nde düzenlenen
“Zor Zamanlarda Liderlik” konulu konferansta yaptığı İngilizce konuşmasında:20
“Saddam’ın da dünyanın stresini arttırması sinirlerimizi gerginleştirmesi, bilmiyorum ne
kadar doğrudur, ama bunlar büyük politikalar, bizim işimiz değil. ” diye konuştu. Rahmi Koç,
Amerika’nın patron olduğunu, onun sözü geçtiğini kaydetti. Koç, şöyle devam etti: “Bugün
diyorlar ki, Tony Blair, İngiliz uçak gemisi de Körfez’e gitti. Bir şey olur mu? Bu tamamen
dışa karşı bir göstermeliktir. Blair olsa da onun gemisi orada olsa da olmasa da Amerika karar
verdiğini yapıyor. Güç onda. Amerika bir şey dediği zaman, hepimiz boyun eğeceğiz. ”
Rahmi Koç, Öcalan sorunu nedeniyle ekonomik çıkarlarının zarar gördüğü bir dönemde
ise: 21
“Bunun gibi şeyler, hepsi Amerika’dan çıkıyor. Çünkü Amerika ‘da gerek Kürt gerek
Ermeni, gerek Musevi, gerek Rum lobisi fevkalade kuvvetli. Onlar Amerika’da baskı yapıp,
bu gibi olaylara önayak olunca, bu Avrupa ülkelerinde de oluyor.” şeklinde konuşmuştur.
Baba Vehbi Koç’un söylemi pek farklı değildi. Örneklersek:22
“Yerel ve genel seçimler bir arada yapılsa herkes kendi işine baksa olmaz mı? Bal gibi
olur, ama ABD ne isterse o oluyor.”
Aslında 1950 yılından bu yana benimsenen uydu ekonomik modele uygun işbirlikçi
ticaret ve sanayi burjuvazisi yetiştirmeyi amaçlayan ve ortakları arasında ABD’nin casusluk
örgütü AID’in de bulunduğu Sınai Kalkınma Bankası’nın kurulduğu günden beri hangi
projelere ve hangi şirketlere ne miktarda kredi verdiği, bu şirket patronlarının masonik ve
premasonik örgütlerle ilişkileri en ince ayrıntısına kadar araştırılmadan oluşturulan uydu
ekonomik modele doğru tanılar konulamaz diye düşünüyorum. Bunun gibi, Özal döneminde
bol keseden teşviklerle ve hayali ihracat vurgunlarıyla daha da palazlanan işbirlikçi sermaye
emperyalist güdüm içinde teslimiyetçiliği kişisel çıkarlarına uygun görmekte, ulusal çıkarlar
göz ardı edilmektedir.23
Rahmi Koç, Özal döneminde RAM Dış Ticaret kanalıyla iş yapmış24 bir işadamı
olması yanında ekonomide büyük bir ağırlığı olan bir kişidir. Koç Üniversitesi’nin
öğrencilerine acaba kendi adına mı, Koç Topluğuna bağlı şirketler adına mı, ya da başka bir
nedenle mi kurucusunun “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir...” dediği bir ülkede
ABD’ye boyun eğmeyi önerebilmektedir. David Rockefeller’in bağlantıları araştırıldığında
Chase Manhatten Bank’ın uluslararası gözlem komitesinde Bilderberg Örgütü mensubiyeti
nedeniyle üye olduğunu görüyoruz. Aynı kuruluşta Henry Kissinger’in Bilderberg, Trilateral
Komisyon ve CFR örgütleri üyesi sıfatıyla bulunduğunu görmek bizi şaşırtmadı. Çünkü
yıllardan bu yana Kissinger’in ülkemizde devlet adamları ve iş adamlarıyla sürdüregeldiği
dostluktan rahatsız olduğumu basın toplantısı yaparak açıklamıştım. 25
Rahmi Koç eğer bu bağlantısı nedeniyle ‘ABD’ye boyun eğmemizi’ öneriyorsa onu
anlamak olanaklıdır... Ama bu bağlantısını saklayıp böyle bir öneride bulunduğu için,
kendisini tam bağımsızlık ilkesini benimseyenler geç de olsa kınamalıdır. Buna karşılık neoliberaller Yeni Dünya Düzeni içinde en üst düzeyde yer almak başarısı gösteren Rahmi Koç’u
kutlamalıdır...
Ne yazık ki Rahmi Koç’a pek fazla tepki gösteren olmadı. Bir dergi “Boyun
eğdiremeyeceksiniz” başlığı ile karşı çıkarken, bir gazetede yer alan makalesinde Prof. Dr.
Nevzat Yüksel bizler gibi düşünenlerin hislerine tercüman oldu:26
“Toplum içinde bir takım insanlar sürekli olarak özgürlük ve onur savaşımı verirken,
kimileriyse özgürlük ve onuru kendileri için bir yük gibi görebilmektedir. Böyle bir ortamda
bu yükün altında kalmamak için boyun eğme bir seçenektir. Boyun eğdiğinizde toplumsal
sorumluluklarımızdan kurtulur, sıradan bir insan olursunuz. Bir anlamda rahatlarsınız. İkinci
seçenek, bütün bunlara karşı çıkarak savaşmak, bir başka deyişle kendini gerçekleştirme
seçeneğidir. Gerçekte bu onurlu yaşama savaşımıdır. Yöneticilerimiz ikinci seçeneği ne
ölçüde teşvik edip kolaylaştırmıyorlarsa o kadar başarılı sayılırlar. Oysa uygulamada bunun
tam tersi bir durum yaşanmaktadır... ”
Şimdi halkımızın önünde mikro düzeyde dayatılan seçeneklerden birinin “ABD’ye
boyun eğmek” olduğu görünüyor. Makro düzeyde ise ulusal devlet kimliğini kaybedip Yeni
Dünya Düzeni’nin varoşlarında sömürgeleşmeyi kabul etmek...
Bu ülkenin özgür, onurlu ve bağımsız bütün bireyleri ile örgütleri bu anlayışa karşı
çıkmalıdır...
Bazı çevreler yasalar göz ardı edilerek ormanlık bölgenin Koç Üniversitesi’ne
verilmesine karşı çıkıyorlar, bunun gibi İzmit’teki SEKA arazisinin Koç Holding’e bedava
verilmesini içlerine sindiremiyorlar. Ecevit hükümetinin Güneydoğu’ya 110 milyon dolarlık
yatırım paketi ayırmasına karşılık, Koç’a peşkeş çekilen SEKA arazisi üzerinde Ford
Fabrikası kurması için 700 milyon dolar teşvik verilmesini anlamakta güçlük çekiyorlar...
Bu durumda Özel Sektör yerine Güzel Sektör demeliyiz... Arsa bedava devletten, teşvik
devletten, helva pişirmek de Koç Topluluğu’na düşüyor...
Aslında emperyalizmin gizli örgütlerini tanımadan bu olağanüstü ayrıcalığa doğru
tanılar konulamaz.
Şu anda ülkemizin lider kadrosunda bulunan bütün liderler, Fiat’ın patronu G. Agnelli,
belirli bir hiyerarşi içinde Uluslararası Kapitalizmin üyeleridir. Bunların birbirlerini
desteklemesinden daha doğal ne olabilir. Bu bağlamda ‘boyum eğme’ önerisi de yeni bir
içerik kazanmaktadır. Ben bu olguyu Bilderberg’lerin Dansı diye tanımlamıştım.
Bu durumda ister Atatürkçü, ister sosyalist, ister sosyal demokrat, ister İslamcı olun
boyun eğerek ilkelerinizi yaşama geçiremezsiniz. Bu örgütleri ve örgüt üyelerini politikadan,
iş aleminden, bürokrasiden arındırmadan bağlı olduğunuz değerleri koruyamazsınız.
Bu bilince ulaşılmadığı için, 18 Nisan seçimleri statükoyu bir başka boyutta sürdürme
dışında hiçbir şeyi değiştirmeyecektir diye düşünüyorum. 27
- Şimdi de bu anlayışa derinlik kazandıran Atilla İlhan’ın bir yazısına yer vermek
istiyorum:28
“‘İktidar’ değişir, ‘düzen’ değişmez!
Nasıl ‘göstermelik’? Meraklısı bilir, ABD’de ‘sistem’, yerleşik ekonomik düzeni
korumak üzerine kurulmuştur: bu bakımdan, halkın seçimlerde vereceği oy, seçeceği taraf
(parti) hangisi olursa olsun; ne ‘iktidar’ değişir, ne ‘hakimiyet’: çünkü her ikisi de, ülkenin
ekonomisine el koymuş, egemen çıkar gruplarına aittir: Onlar, halkın seçeceği siyasi
kadroları, çıkarılan doğrultusunda yönlendirirler: yani halk, kime oy verirse versin, aslında
kendi aleyhine oy verir; sonuçta, Lampedusa’nın o çok sevdiğim ‘özdeyişi’, bir kere daha
doğrulanır: “Hiç bir şeyin değişmemesi için bazı şeyler değişir”, o değişenler de ‘birkaç
isim’den ibarettir, O kadar!
Böyle bir ‘demokrasi’, antiemperyalist bir kurtuluş savaşıyla, hem monarşiyi deviren,
hem ‘Ulusal Demokratik Devrimi’ni yapmış, bir ‘Cumhuriyet’in özlediği, ‘geçerli’ demokrasi
olmayacaktı. Olsa olsa, Samir Amin’in sözünü ettiği ‘düşük yoğunluklu demokrasi’ olabilirdi
ki, ülke ‘sistem’in ‘otomatik pilotuna’ bağlandığı için sonuçta seçimler, milletin ulusal
çıkarlarına ve projeksiyon tercihlerine değil; Lampedusa’nın özdeyişine hizmet edecekti, Ne
diyordu Samir Amin:
“... neo/liberalizm, ‘düşük yoğunluklu demokrasi’ diye nitelendirebileceğimiz, tehlikeli
bir gidişi beslemektedir. Tehlikeli bir gidiştir bu, çünkü ister beyaz, ister yeşil, mavi ya da
kırmızıya oy vermiş olunuz; kaderiniz seçtiğiniz hükümete bağlı olmayacak; piyasanın
dalaverelerine, oligopollerin (gizli) stratejilerine; halktan kopma anlamında ‘bağımsız’, ama
para piyasalarına ‘bağımlı’ merkez bankasının kararlarına bağlı olacaktır...” (Samir Amin,
Mondialisation des Luttes Sociales, s. 4-5)
Şimdi elinizi kalbinize koyup söyleyiniz: 1946’dan beri, bu böyle olmamış mıdır?
Seçmen, ülkesinin geleceğine ilişkin, ‘alternatif’ gelişme olanağı sunabilen, toplumsal/sınıfsal
partilere oy veremiyor; çünkü o partiler, ya yok, ya ‘sulandındırılmış’ ya ‘evcilleştirilmiş’; o
partilerin yerine ‘geleceği’ aralarında asla tartışmayan, ya da dış politika projeksiyonu
bulunmayan; sadece nasıl yaparsa ‘malı kendisinin götürebileceğini’ hesaplayan, ‘çıkar
gruplarına’ veriyor; üstelik, bunu demokrasi sanıyor. Türkiye’nin kaderine hükmeden üç beş
adam, daha başlangıçta - bilerek - bu yolu seçmişti: Yanlış yolu!”
Yeni Dünya Düzeni Dedikleri...
Yeni Dünya Düzeni konusunda 1990’lı yıllardan beri dünyada ve Türkiye’de bir yayın
patlaması yaşanıyor. Bazı çevrelere göre böyle bir oluşumun, Soğuk Savaş’ın bitişiyle
başlayan bir süreç olduğunu söylüyorlar. Oysa ki Yeni Dünya Düzeni’nin temelleri bir
anlamda 18’inci yüzyılda atılmıştır diyebiliriz.
ABD emperyalizminin Özel Savaş yöntemlerinin de önemli katkılarıyla şiddet
uygulama politikasına devam edeceği görülüyor. ABD Özel Kuvvetler Komutanı Gn. Carl
Stiner’in bir dergide yer alan demecinde29 Özel Timlerin: “Amerikan dış politikasının en
önemli unsuru ve ulusal güvenlik stratejisinin en sağlam desteği” olduğunu açıklamıştır.
Bunun anlamı, özel savaş yöntemlerine Yeni Dünya Düzeni’nde şiddetin etkin bir aracı olarak
uygulamaya devam edileceği şeklinde yorumlanabilir. Bu olguyu da içeren Özel Savaş’ın
tarafımdan yorumlanmış yeni şeması yapıtın sonuna eklenmiştir.
Özellikle Vietnam Savaşı’ndan sonra ABD kamuoyu savaşlarda kan akmasını
istememektedir. Bu nedenle ABD olağanüstü teknoloji gücüyle şiddet politikalarını
uygularken, müttefik ülkelerin Özel Savaş birliklerini kullanmak istemektedir. Bu tuzağa
düşülmemesinin ulusal yararımıza olduğunu vurgulamak isterim.
Noam Chomsky ABD’nin şiddet politikasını “Beşinci Özgürlük”
tanımlamaktadır. Bu konuya açıklık getiren şema bu kitabın sonuna eklenmiştir.
adı
ile
Chomsky, bir başka yapıtında, konuya açıklık getirmektedir:30
“Çok daha zayıf bir hasım, yenilgiye uğramakla kalmamalı, un ufak edilmeli ki dünya
düzeni’nin esas dersi iyice öğrenilsin; patron biziz, sizin göreviniz ise bizim pabuçlarımızı
patlatmaktır. “
“George Bush usulsüz üç kullanımı’ndan ötürü, Milletlerarası Mahkeme tarafından
suçlu bulunmuş tek devlet başkanıdır. ”
Halid Özkul yayınladığı yapıtın kapağı bile anlamak isteyenler için önemli bir mesaj
veriyordu:31 Kapaktaki Amerikan dolarının arkasındaki simge, masonik bir çerçeve içine
alınıp Yeni Dünya Düzeni’nin gerçek yönüne ışık tutuluyordu. Halid Özkul yapıtında,
Kapitalist Enternasyonalizmin gizli örgütleri olan Council on Foreign Relations (CFR),
Trilateral Commission (TR), Bilderberg Group (BB) ve Round Table’dan (Yuvarlak Masa)
söz edip Ulu Göz’ü yorumluyor ve de YDD’ye derinlik kazandırıyordu:
“1921’de New York’da Siyonist Üniversal mali-sermaye oligarşinin önderliğinde
Council on Foreign Relations (CFR) kurulmuştur. ”
“Business International örgütünün Jamaika’da düzenlediği konferansta 38 çokuluslu
tröstün yöneticilerinin Round Table gizli toplantısı yaparak; ulusal devletlerin milliyetçiliğine
karşı çözümler önermeleri (6 Ocak 1971)”
“CFR güdümünde üç emperyalist gücün (ABD, Japonya, Avrupa) mali sermaye
oligarşilerinin bir araya geldiği Trilateral Commission’un (TC) kurulması (1973)”
“Nelson Rockefeller Commission ile ABD’nin bütün istihbarat örgütlerinin CFR
denetimine girmesi (1975)”
“Burjuvazi hızla masonlaştırılarak bir ‘Ulu Göz’ burjuvazisi oluşacaktır. Bu klasik
devletin küçültülmesi üniversal çıkarlar için yoğunlaştırılarak güçlendirilmesidir. Oluşturulan
devlet içinde devlettir. ”
1954 yılında gene CFR güdümünde örgütlenmenin Avrupa ayağı Bilderberg Örgütü
kurularak Yeni Dünya Düzeni’nin alt yapısı tamamlanmıştır.
Aslında doların arka yüzünde yer alan Ulu Göz, Tevrat’tan kaynaklanmaktadır. Oradan
masonluğun simgeleri arasına alınmıştır.
Dolar üzerindeki bu işaret İlluminatların32 kurulduğu 1 Mayıs 1876 yılında sembol
olarak piramidin altına MDCCLXXVI Romen rakamları ile yazılmıştır. Piramidin üstünde
‘Annuit Coeptis’ yazılıdır. Bu deyim, “bizim meselemiz planımız başarıyla tamamlanmıştır”
manasına gelir.33
1 Doların arka yüzündeki masonik simgeyi tamamlamak için “NOVUS ORDO
SECLORUM”un anlamını da bilmek gerekiyor:
‘Çağların Yeni Düzeni’ yani Yeni Dünya Düzeni...
Şimdi de Ali Kırca’nın konuya ilişkin bir yazısını özetleyip sunuyorum:34
“Paranoya
Yirminci yüzyılın sonuna doğru, Amerika’nın radikal sağı ve radikal solu devleti ve
devlet aygıtlarını “bir numaralı halk düşmanı” saymakta birleşiyordu.
Paranoyanın temelinde kanıt olarak öne sürülen iki unsur vardı: İlki yargısız infazlar,
ikincisi vergilerle halka yönelen ekonomik devlet terörü...
Paranoyayı yayanlara göre, Amerikan Anayasası 1933’te devleti ele geçiren gizli güçler
tarafından rafa kaldırılmıştı.
Tam 62 yıldır ülkeyi doğulu (Washington’lu elitler, gizli ajanlar ve Merkez
Bankası’ndan oluşan) güçler yönetiyor ve halk da bunu bilmiyordu. Delil mi istiyorsunuz?
Türkiye’de de artık herkesin kolayca ulaşabileceği “bir dolarlık” banknotların arkasına
bakmak yeterdi:
Yarım bir piramidin üzerindeki üçgende ışıldayan göz ne anlatıyordu?
Ya altındaki Latince slogan: “Novus Ordo Seclorum”
Yani “Çağların Yeni Düzeni”. Masonların sloganının Washington’daki gizli komployu
doların arkasında resmettiği ciddi bir iddiaydı... Ross Perot yayınları Oklahoma’daki patlama
olayının bağımsız kurullarca soruşturulmasını istiyordu. Çünkü patlamada “orduya ait bir
bomba”nın kullanıldığı yolunda ciddi kuşkular vardı. CIA, son aylarda Guatemala ‘da bir dizi
“siyasi cinayet” olayına karışmıştı.
“Zeka özürlü bazı Amerikalılar üzerinde radyasyon deneyleri” uygulanıyordu.
Waco’daki tarikat baskını, bilinçli bir toplu katliamdı, ayrıca pek çok Amerikalı’nın evine
düzenlenen baskınlar da yargısız infaz...
Bir gölge hükümete bağlı polis kuvveti işbaşındaydı. Evet bunlar oluyordu, ama kurulu
düzene bağlı olduğu iddia edilen büyük gazeteler, CNN’ler, ABC’ler ve ötekiler, olup
bitenleri gizliyordu.
... Siyasal bilimci profesör Michael Barkun, Soğuk Savaş sonrası doğan boşluğa
bağlıyor herşeyi... Ortada açık bir düşman yok artık.
Ama herkes başına gelenlerden sorumlu olacak birini bulmak zorunda.
Aranan düşman bulunuyor: “Komplocu devlet”. Piramit, kararlılık ve gücü; göz eğitim,
özgürlük ve bilgiyi simgeliyor. Yarım piramit ise ilerleme yolunda herşeyin bitmediğini...”
Şimdi konuyu biraz daha aydınlatmak için 1 dolar üzerindeki “göz”ün anlamı konusuna
da açıklık getirmek istiyorum:35
“Göz: Dikkatin, araştırmanın, incelemenin, uyanıklığın simgesi... Masonluk’ta bir simge
olarak Göz, iki ayrı şekilde değerlendirilerek yorumlanmaktadır. Bunlardan birine göre Göz,
Doğa’yı ve evrensel gerçekleri inceleyip anlamayı öğütler; bunu yaparken de dikkatli ve
uyanık olmayı, önerir. Diğer yoruma göre ise Göz, bir masona, tutum ve davranışlarında
masonik ilke ve gerekliliklerden ayrılmaması gerektiğini öğütleyerek, tüm yapıp etmelerinin
sürekli bir şekilde izlenip denetlendiğini anımsatır.
Göz: “Herşeyi Gören”. Masonluk’ta Teizm’e uygun bir inancın zorunluluğunu savunan
masonik kuruluşların benimseyişine göre, Tanrı’nın kullarını sürekli olarak gözlediğini
belirten simge. Üçgen “Işıklı” bir mason mabedinin doğusunda bulundurulan ortasında bir
“Göz” resmi yer alan simge... (sh. 270)
Işıklı üçgen, Masonluğun simgesel derecelerinde çalışan her Loca’nın oturumlarını
yaptığı Mabet’te mutlaka vardır. Işıklı Üçgen, içeriğinde yer alan Göz ile birlikte bir birleşik
simgedir. Bazı mason kuruluşlarının benimseyişine göre burada Üçgen, bilimin ancak
‘bilgelik’ ile birleştiği zaman insanlığa yararlı olabileceğini simgeler; üçgenin içinde yer alan
Göz ise ‘Uyanıklık’ kavramını, bir masonun gerçekleri her zaman dikkatle inceleyerek ve akıl
süzgecinden geçirerek arayıp değerlendirmesi gerektiğini vurgular... (sh. 735)”
Bu açıklamalar ışığında ABD’nin masonik idealler üzerinde kurulan ve daha işin
başlangıcında Dünya Egemenliğini hedeflediği görülmektedir. Zaman içinde Siyonizmle de
bütünleşen kurucu nüve, yandaş Masonluk üstü ve altı örgütler kurup hem iktidarı hem
kapitali ele geçirip gizli örgütler ve onların denetimindeki istihbarat örgütlerini de kullanarak
çeteleşmiş olduğu görülüyor. Bu çete Yeni Dünya Düzeni söylemini yaşama geçirmiş ve
Dünya İmparatorluğu’nu kurmuş ve imparatorunu seçmiştir. David Rockefeller’in bu
örgütlenmenin lideri olup ABD’deki ve Dünya’daki legal, illegal tüm örgütleri denetim altına
almasıyla masonizm ve Siyonizm amacına ulaşmış görünüyor...
Başta Çin olmak üzere teslim alınması gereken Küba, Kuzey Vietnam, Afganistan, Irak,
Suriye, İren, Libya vb. gibi ülkelerin sistem içine alınması ABD’nin gelecekteki hedefleri
olduğu anlaşılıyor. Düşman seçilen ideoloji ise bu kez Radikal İslam’dır. Geleceğin büyük
satranç oyununda sayılan kalelerin düşürülmesinin hedeflendiği görülüyor. Büyük Ortadoğu
Projesiyle hedef daha da genişletildi.
Halid Özkul, “1975 yılında Nelson Rockefeller Commission ile ABD’nin bütün
istihbarat örgütlerinin CFR denetimi altına alındığını” yazmıştı. Bu tespiti ABD ile sınırlı
tutarsak yanılırız. Çünkü Uluslararası Kapitalizm’in gizli örgütlerinin üyelerine baktığımız
zaman, istihbarat örgütü üst düzey yetkilileri yanında, NATO Başkumandanları ve NATO
Genel Sekreterleri ve hatta Birleşmiş Milletler’in etkin görevlilerinin de yer aldığını
görmekteyiz. Bu anlayışla ABD istihbarat örgütleriyle müttefik ülke -ev sahibi ülke (Host
Country)- istihbarat örgütleri arasında işbirliğinin(!) ötesinde bağlar kurulmuştur... Bu
örgütlerin en ünlü olanlarından biri de MOSSAD’dır.
Doğal olarak bu örgütün simgesi de masonik ve Siyonist simgelerden oluşmaktadır:
Amblemdeki ‘göz’ ve ‘ışıklı üçgen’den yeterince söz edildi. Şimdi de 6 köşeli yıldızın
anlamını açıklayıp 1 dolardan MOSSAD’a uzanan bağlantıyı açıklamaya çalışalım: 36
“Süleyman’ın Mührü: Simetrik olarak birbirine geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşan
geometrik şekil, amblem ve simge...
Bu şekil, bazı zaman ve yerde ‘Davut’un Kalkanı’ adıyla da anılır. Masonluğun da
önemli simgeleri arasında yer alan bu iki üçgenin çapraz ve simetrik bir şekilde iç içe
geçmesinden oluşan geometrik şekil, bazı kaynaklara göre yalnızca Süleyman’ın Mührü’dür.
Bazı masonik yorumcular ise bu iki üçgeni, bilgi ve yeteneğin birleşimiyle oluşmuş
olgunluğun simgesi olarak açıklarlar. Diğer bazı yorumlarda bu simge, ‘su ve ateşin birleşimi’
ya da ‘yaşam ve ölümün birleşimi’ şeklinde değerlendirirler. (sh. 651-652)”
18 Şubat 1962 günü Milli Savunma Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü görevinde iken
MİT’te görevli bir Kurmay Yarbay ziyaretime gelme gereğini duymuştu. Bu kişiyle aramda
ne hiyerarşik ne de örgütsel anlamda bir bağ olmadığı gibi, yakın arkadaşlık ilişkim de yoktu.
Buna karşın, İsrail’e görevli giderken benden izin almak gereksinimi duymuştu. İsrail’e
MOSSAD’la süregelen işbirliği bağlamında gerçekleşecek bu gezide iki kurmay albay daha
bulunuyordu.37 Kurmay Yarbay’a gitmesinde sakınca olmadığını söyledim. Bu heyet 22
Şubat 1962 darbe girişimi yapıldığı gece İsrail’de idi. Kurmay Yarbay o gece 22 Şubat’tan
yana tavır koyduğu için, heyette bulunan kurmay albaylardan biri tarafından Gn. Kur. Bşk.
Org. Cevdet Sunay’a ihbar edildi. Ama bizim arkadaş Orgeneral rütbesine kadar yükseldi.
Ama o günden bu yana bir daha beni aramadı. Bu tavır, benim karşılaştığım ve sayısız
örneklerle tanığı olduğum, küçük burjuvanın kaypaklığına uyan bir davranış biçimidir... Asıl
söylemek istediğim bu değil. Bir rastlantı sonucu ile MOSSAD arasındaki ilişkiyi 1962
yılında saptamış olmam beni bu konulara yönlendirdi... Başta CIA olmak üzere MOSSAD,
SAVAK, BND vb. gibi istihbarat örgütleriyle bizim istihbarat örgütleri arasındaki ilişkinin
ulusal çıkarlarımıza denk düşmediğini algıladığımdan bu konuları yazmağa çalıştım. 38
ABD istihbarat örgütleri gibi operasyonel yöntemi benimseyen MOSSAD, dünyanın her
yöresine yayılan Yahudilerin gönüllü desteğiyle ajan bulmakta hiç sıkıntı çekmeyen39 güçlü
bir istihbarat örgütü olup özellikle emrindeki Shin Beth örgütü aracılığıyla açıkça işkence
yapmakta ve cinayet işlemekte profesyonelleşmiştir.40 Kuşkusuz her anlamla ABD, İsrail
birlikteliği MOSSAD’a da yansımakta ve bir anlamda bu örgüt ABD emperyalizminin vurucu
gücünü oluşturmaktadır. MOSSAD, bir bakıma CIA’nın yavrusudur da diyebiliriz. Ama,
zaman zaman boynuz, kulağı geçmektedir...
1 Amerikan dolarındaki masonik ve Siyonist simgeden, MOSSAD’ın simgesine atlama
yaptık. Uluslararası Kapitalizmin gizli örgütlerini ve Yeni Dünya Düzeni’ni - The New World
Order - tararken yakaladığım bu simge gerçeği olduğu gibi kanıtlıyor.
Masonik semboller üzerine oturtulmuş bir küre... Yani Küreselleşme, yani Globalleşme,
yani Yeni Dünya Düzeni... Bu düzenin içinde yer almış küçük bir azınlık, bu haksız düzeni
yaşatabilmek için zulüm, baskı ve şiddet politikası uygulayıp çoğunluğu ezerek, Ulus
Devletler’in ufalanıp ABD egemenliğinde bir Dünya Devleti içinde eritilmesi
öngörülmektedir. Nitekim Jacques Bordist, 1974 yılında kaleme aldığı yapıtında: 41
Dünya Hükümeti’nin Hedefleri:
- Uluslararası finans sorulan,
- Karşılıklı muhaceret özgürlüğü,
- Gümrük engeli olmaksızın malların serbest dolaşımı,
- Uluslararası ekonomik birlik,
- Silahlı Kuvvetlerin kaldırılmasıyla eş zamanlı olarak uluslararası bir kolluk gücünün
kurulması,
- Uluslararası bir parlamentonun oluşturması,
- Devletlerin egemenliklerinin sınırlanmasıyla birlikte egemenliğin BM veya uluslarüstü
herhangi bir başka hükümete devri,
- Belirtilen ilkelere göre bir Dünya Hükümeti’nin kurulması.
şeklinde açıklamaktadır.
“Hoşunuza gitsin ya da gitmesin bir Dünya Hükümeti’ne sahip olacağız. Tek sorun
bunun işgal ile mi yoksa gönül rızası ile mi kurulacağı sorunudur.”42
“Kanlı mı kansız mı olacak” söylemi gibi bir şey... Görüldüğü gibi, yaygın kanının
aksine Yeni Dünya Düzeni’nin kurulma aşamaları çok eski yıllara uzanmaktadır.
Ali Kırca’nın makalesinden bir bölümü yinelemek istiyorum:43
“Amerikan Anayasası 1933’te devleti ele geçiren gizli güçler tarafından rafa
kaldırılmıştır. Tam 62 yıldır ülkeyi, doğulu (Washingtonlu) elitler, gizli ajanlar ve Merkez
Bankası’ndan oluşan güçler yönetiyor.
Washington’da Devlet Çetesi olur da, Şikago’da olmaz mı? Kuşkusuz evet. Şimdi
Upton Sinclair’i dinleyelim:44
“Büyük işadamlarından kurulu bir topluluk, şehrin sahibiydi, ama gereken zamanda
gereken kuvveti elinde bulundurmak için şehrin yönetimi bir haydutlar ordusuna teslim
edilmişti. Her yıl, bahar ve güz seçimlerinde işadamları tarafından ödenen milyonlarca dolar
bu adamların örgütleri tarafından kullanılırdı. Mitingler düzenlenir, ağzı kalabalık akıllı
konuşmacılar kiralanır, bandolar tutulur, havai fişek geceleri düzenlenir, içki stoku yapılır,
harcanacak beyannamelere kağıt parası yatırılır ve on binlerce oy peşin para ile satın alınırdı.
İşte bu nedenlerden hırsızlar ordusunun bütün yıl ayakta kalması, dağılmaması gerekirdi.
Organizatörler ve şefler maaşları doğrudan doğruya iş adamlarından alırlardı. Belediye
Meclisi üyeleri, kanun yapıcıları, rüşvet olarak; parti liderleri, seçim masraflarından; avukatlar
ve meclis üyeleri, maaş olarak; büyük inşaat firmaları iş karşılığı; gazete sahipleri ise ilan
paralarından öderlerdi bu maaşları. Rütbe ve sıraya göre bu ordunun görevlileri paralarını ya
hileli yollardan ya da doğrudan halkın sırtından sağlarlardı. Ayrıca, polis kuvvetleri, itfaiye,
su işleri, bir sürü elden kaçılmaması gereken kişiler listesi de vardı ki bunlara da para ödemek
gerekirdi. En basit ayakkabıcıdan bir daire müdürüne kadar bu sürünün içinde kendine yer
bulamayanlar içinse ahlaksızlık ve suç dünyasının kapıları ardına dek açılmıştı. İnsanları
aldatmak dolandırmak yağma etmek için lisans verilirdi. Kanun pazar günleri içki içmeği
yasakladığından, meyhane sahipleri polisin elindeydiler ve aralarında gereken anlaşmayı
yapıyorlardı.
Küçük Amerikancılar ne kadar sevinseler yeridir. Ülkeyi gerçekten çeteleşme
anlamında ABD’ne döndürdüler...
ABD’deki masonik-siyonist çete, Dünya Egemenliğini garanti altına almak için, çeşitli
yöntemlerle denetime aldığı ülkelerde CIA finansmanıyla kurdurttuğu Yeraltı Örgütleri’yle
oluşturduğu Derin Devlet’lerle ülke düzenlerini çeteleştirmektedir.
İtalya’da Yeraltı Örgütü Gladio ile P-2 Mason Locası arasında ortaya çıkan kirli ve
karanlık ilişkileri rahatlıkla genelleştirebiliriz.
Bilindiği gibi, Gladio’nun anlamı kılıçtır. Kılıcın masonik simgeler arasında önemli bir
yeri bulunmaktadır. Bu nedenle her mason locasında Ulu Göz’ün yanında Kılıç’a da yer
verilmekte ve masonların yemin töreninde kılıç kullanılmaktadır. İtalya’da da Gladio’nun P-2
Mason Locası’yla ilişkisi karşısında bu adın bilinçli şekilde seçildiğini söyleyebiliriz...
Masonlukta kılıç:45
Eşitliğin, güçlülüğün, yiğitliğin ve güvenin simgesi... Çağdaş Masonluğun en önemli
simgelerinden biri olan Kılıç, şövalyelik kurumlarından alınmış olan öğelerden biridir.
Ortaçağ Şövalyeliğinin eski önemini ve değerini yitirmesiyle, Avrupa toplumlarında Kılıç tüm
‘özgür’ insanlarca, özgürlüklerin bir belirtisi olarak kullanılmaya başlandı. Böylelikle Kılıç,
hem özgürlüğün hem de eşitliğin bir simgesi oldu; ancak bu dönemdeki eşitlik, yalnızca özgür
insanlar arasındaki eşitlikti. Bir mason mabedinde Kılıç, özellikle simgesel derecelerin
dekoratif öğelerinden biridir.
Sırası gelmişken İtalya’da Gladio yeraltı örgütü üyesi gladyatörlerin sloganını
açıklamak istiyorum:46
“Silencıo Libertatem Servo”
“Özgürlüğe Sessizce Hizmet Ediyorum”
Gladyatörlerin hizmet ettiği özgürlük, masonların kılıçlarla özdeşleştirdiği türde bir
özgürlük olmasın? Bilmem anlatabildim mi? Özgür dünyanın lideri ABD’nin içyüzünü...
Ziverbey İşkence Köşkü’nde görev yapan MİT yetkilileriyle emniyet görevlileri
arasında masonların bulunmasının anlamı ne idi?
Darbeler, devlet terörü, toplumsal provokasyonlar ve işkencelerin yoğunlaştığı
dönemlerde iktidarda, istihbarat örgütlerinde, bürokrasinin üst düzey kadrolarında masonların
ve de masonluk üstü Uluslararası Kapitalizmin örgütlerine üye olan kişilerin yer alması
rastlantı mıdır? Bu olguyu masonizmin görünürdeki kurallarıyla bağdaştırmak olanaklı mıdır?
Kuşkusuz hayır. Bu karanlık ilişkiler iktidarları çeteleştirmekte, dolayısıyla istihbarat
örgütlerini yozlaştırmakta, pis ilişkilere gitmeyi her zaman göze alamayan istihbarat örgütleri
mafya ve çeteleri taşeron olarak kullanmaktadır. Susurluk olayının bize göre anlamı budur...
25 Nisan 1989 Avusturya Büyük Mason Kurultayı’nda Grand Orient’e bağlı Türkiye
hakkında 12 karar aldılar.47
Geçen on yıllık süreçte alınan kararla uygulamayı karşılaştırdığımda ulusal çıkarlarımız
adına dehşete düştüm. Özellikle GAP’ın biraderler eliyle dünyadaki biraderlere ‘gaptırılması’
kararını öğrenince irkildim.
Masonluk üstü örgütlerin Council On Foreign Relations (CFR), Trilateral Commission
(TC), Bilderberg (BB) olduğunu açıklamıştım. Bu üç örgütün de masonik ve siyonist ilkeler
doğrultusunda kurulduğu ve üyelerinin çoğunun mason olduğu bir gerçektir. Örneği Bill
Clinton ve Henry Kissinger CFR, TC ve BB örgütlerine üye olmaları yanında premasonik
örgütlerin (Lions, Rotary, Diners vb.) gizli üyesi olabilirler. Bu üyelikler, kişinin Yeni Dünya
Düzeni içinde Küresel Seçkinler sıralamasında gücünü göstermektedir.
Bu bağlamda bir ABD vatandaşı eğer uygun görülürse üç üst örgüt üyesi olabilir ama,
bir Avrupa vatandaşı iki örgüte (TC, BB) üye olabilir. Buna karşın, seçilmiş bir Japon
vatandaşı sadece TC’ye, Türk vatandaşı ise Bilderberg Örgütü’ne üye olabilir. Yani Yeni
Dünya Düzeni’nin lider kadrosu Amerikan Küresel Seçkinlerinden oluşmaktadır. Karar
mekanizması onların elindedir. Alt örgüt üyeleri Rahmi Koç’un da açıkladığı gibi boyun
eğeceklerdir... CFR, TC ve BB üyelerinden bazı örneklerle Bilderberg Toplantılarının hangi
tarihte nerelerde yapıldığını gösteren listeler kitabımızda yer almaktadır.
Çizelgede görüldüğü gibi, Demirel-Ecevit karşıtlığının zirvede olduğu 1975 yılında,
Çeşme’de Altınyunus’ta toplanan Bilderberg Örgütü’ne ikisi de üye seçilip Küresel Seçkin
yapılmıştır. Bazı çevreler bu gerçeğin farkında olmadığı için, bugünlerde Demirel-Ecevit
paslaşmasına anlam verememektedir. Bunun gibi, bu iki kişinin yıllardan bu yana Türk
politikasının değişmezleri arasında bulunmalarının nedeni de kanımca Küresel Seçkin
olmalarıyla açıklanabilir...
Bu bağlamda dünya halkları Dünya Devleti ile Ulus Devlet arasında yaşamsal bir
yeğleme yapma durumundadır. Türk halkı, bağımsızlık ve özgürlüğünü korumak için, dış
güçler tarafından bize sunulan ve propaganda yöntemleriyle karizmatik lider olarak öne
sürülen kişilerle yandaşlarını tasfiye etmek gibi yaşamsal bir sorumluluk altında bulunduğunu
algılamalıdır...
Başkan Wilson, 5 Ağustos 1919’da
“Türkiye haritadan silinmelidir”
“Türkiye’yi parça parça ederim” derken yandaşı İngiliz Başbakanı Lloyd George’un
1920’deki:
“Türkler veba mikrobu gibidir. Avrupa’dan atılacaklardır...” kanısı, eyleme dönüşmüş
görünüyor...
Türkiye bu şer güçlerin niyetini Ulusal Kurtuluş Savaşı ile kursağında bırakmıştır.
Günümüzde aynı güçler daha donanımlı bir şekilde Sevr’i dayatıyorlar. Boyun mu
eğeceğiz? Ulus Devlet kimliğimizi koruyacak mıyız? Asıl sorun bu.
Dipnotlar
1. Bu beceri, örgütler içine ajan sokularak yapılabildiği gibi, NSA istihbaratı sonucu
sağlanmaktadır.
2. Kendi ajanlarının ve işbirlik ajanları yanında paravan şirketler, NGO’lar (Non
Govermental Organisations) ve hatta Mason Locaları, premasonik kuruluşların yardımıylaİtalya’daki P-2 Mason Locası skandalında olduğu gibi terörden ABD emperyalizminin
çıkarlarına hizmet ettiği sürece yararlanılmaktadır.
3. Amerika istihbarat örgütlerinin ilk defa açıklanan gizli raporundaki itiraf: “Anarşi
yeterli deği1se öze1 ajan1anmız1a biz şiddetlendiriyoruz” Günaydın: 1 Ekim 1979
4. TC Anayasası Madde 22 “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.” “Haberleşmenin
gizliliği esastır.”
5. (a) Almanya’da bir “Telefon dinleme” skandalı, siyasi bunalım yarattı Milliyet: 19
Mart 1977
(b) Danimarka’daki ABD Büyükelçiliği’nin ülkenin tüm siyasilerini dinlediği ve rapor
ettiği ortaya çıktı. İrfan Kurtulmuş’un haberi - Milliyet: 30 Kasım 1998
(c) Gizli Kulaklar Ülkesi - Faruk Bildirici, İletişim Yayınları - 4. Baskı : 1998
6. Gizli Dinleme - Enis Coşkun - May Yayınları: İstanbul -1974
7. Communication Intelligence= COMlNT - Signal Intelligence= SIGINT
- Elelektronic Intelligence= ELINT
8. Görünmeyen Hükümet, CIA - David Wise, B. Ross - Onur Yayınları - Haziran 1966,
Onuncu Bölüm- Elektronik Casuslar
9. Radikal: 19 Ocak 199910. National Security Agency Official Homepage http://www.nsa.gov
11. Hürriyet: 4 Nisan 1999; “Sırplar Albright’ı vuracakmış. Sırplar’ın ABD Dışişleri
Bakanı Madeleine Albright’ın Washington’daki evini vurmak için plan yaptıkları ortaya çıktı.
Bu planı elektronik dinleme uzmanı olan CIA’nn kardeş kuruluşu Ulusal Güvenlik Ajansı
(NSA) öğrendi.”
12. Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar, Bilderberg Örgütlerine üye yapılmış ve
Küresel Seçkinler arasına katılmıştır.
13. Le Nouvel Observateur-16 Decembre 1998 “Comment L’amerique Nous Espionne”
secrets d’Etat ou conversations privees, tout est Intercepte Vincent Jauvert
14. Bakınız: “Bir Amerikalı Dünyaya Bedeldir...” - İlhan Selçuk - Cumhuriyet: 3 Nisan
1999 - (Yazının İçeriği Belgrad’da düşen ABD uçağının pilotunun kurtarılmasıdır.)
15. Bu üsler, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra ‘Echelon Üsleri’ diye
tanımlandı. (Mil. 22 Şubat 1999). 1997 yılı Nisan ayında Yeni Zelandalı araştırmacı yazar
Nicky Hager- “Secret Power” adlı bir yapıt yayınladı. Bu yapıtta ticari amaçlı iletişim
uydularının NSA tarafından Commenwealth ülkelerindeki üsler aracılığıyla dinlenildiğini
yazdı. Avrupa Parlamentosu’nda tartışmalara neden olan yapıt bir anlamda - Ticari Casusluk olayına aydınlık getiriyordu. “Hager, konuyu kamuoyuna mal etmek İçin NSA’ya Echelon
(basamak) adını verdi. Ona göre, uzmanların on yıldan beri NSA’nın benzeri kuruluşu olan
Government Communication Headquarter= (GCHQ) işbirliği yaptığı biliniyordu. ”
Bu açıklamalar dinleme üslerinin çoğunun
konuşlandırıldığını da anlaşılır hale getirmektedir. Nitekim:
Commenwealth
ülkelerinde
“İngiltere’de 3, Avustralya’da 2, Yeni Zelanda’da 1 olmak üzere 6 üs bu ülkelere
konuşlandırılmıştır. Bunlar içinde, İngiltere’deki Menwealth Hill ve Avustralya’daki Pine
Gap’ta hem dinleme, hem de fotoğraf çeken - Photos Satellite- uyduları bulunduğundan NSA
için önemli sayılmaktadır,
16. Bizim özelleştirmeciler şu TELEKOM’u bir an önce satın (I) hem sizler hem de biz
kamulaştırmacılar kurtulalım, Ne de olsa kapalı kapılar ardında oynamaktan ise açık kart
oynamak doğru değil mi? Demokrasi açıklık rejimi olduğuna göre, böylesi daha İyi. ”
Özelleştirme İdaresi Başkanı bay Uğur Bayar size başarılar diliyorum”.
17. Alman İstihbarat Teşkilatı (BND)’nin Bilinmeyen Yüzü - Selçuk SevinçEVRENSEL: 15-18 Ağustos 1995
“BND, MİT’in telefonlarını dinliyor. BND’nin gizli servislerle uluslararası düzeyde
girdiği işbirliğinde, haber alma, dinleme, şifreleme ve değerlendirme bilgisayar gibi teknikleri
ihraç etmek de vardı. Ancak bunu yalnızca başkalarına ‘iyilikte bulunmak’ için yapmıyordu.
Bir yandan kendi ülkesinde, özellikle Siemens’in ürettiği telsiz haberleşmesi ürünlerini
pazarlıyor, öte yandan da en ince ayrıntısına dek tanıdığı bu cihazın şifresini kolayca
çözebiliyordu. BND bilgilerin önemli bir bölümünü, işbirliği içinde olduğu gizli servislerin telefonlarını dinlemekle elde ediyordu, Bu bilgilere ‘sarı çizgi bilgisi’ adı veriliyordu.
BND’nin Kinkel döneminde ‘sarı çizgi bilgisi’ elde ettiği ülkeler arasında Avrupa’da
İrlanda, İtalya, İspanya ve Türkiye’de vardı. ”
- Erich Sehmith-Eenboom’un ‘Gölge Savaşcısı’ adlı yapıtı Sh. : 68
18. ABD Terörü - Noam Chomsky
19. Belgrad bombardımanında bazı başarısızlıkları yağmur ve bulutlara yüklemek,
açıklanan bu teknolojik gerçekler karşısında, inandırıcılığını yitiriyor. İngiliz uçaklarının
başarısızlığı karşısında Britanya’nın bölgeye Phoenix UAV adlı pilotsuz casus uçaklar
gönderdiği hedeflerin bu uçaklarla saptanılacağı basında açıklandı. (Milliyet: 4 Nisan 1999)
20. Koç: Güç ABD’de boyun eğeceğiz- Yeni Yüzyıl: 7 Şubat 1998
21. Rahmi Koç’tan İtalya’ya tepki - Milliyet: 2 Ekim 1998
22. ‘ABD’nin isteği olur’ - Milliyet: 22 Kasım 1994
23. TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu: 3. 4. 1997 (sh. : 33) “Sonuç olarak
ihracat artırmak, bu alanda görülen mevcut tıkanıklıkları gidermek bahanesiyle… ihracat
işlerinden sorumlu dönemin Bakanları ile Başbakan sorumludur.
Ekonomide yağma ve talan dönemi başlatan, emperyalistlerin bu konulardaki tüm
isteklerine boyun eğen ve devletin maddi ve manevi ziyanına neden olan bu Baş- bakan’dan
sorumluluğunun hesabı sorulmak şöyle dursun, öldükten sonra bir de anıt mezarla
simgeleştirdiler...
24. Doruk Operasyonu - Talat Turhan - Sorun Yayınları: 1989
25. Kitabın Son Bölümüne bakınız.
26. Onur ve Özgürlük - Prof. Dr. Nevzat Yüksel - Cumhuriyet: 5 Mart 1998
27. Bu yapıt 1999 seçimlerinden önce dizgiye verilmiştir.
28. Yanlış Yolu Bilerek Seçmek - Atilla İlhan - Cumhuriyet: 29 Mart 1998
29. Weltpolizie USA - Stern: 16 December 1992
30. Yeni Dünya Düzeni-Ağaç Yayıncılık-İstanbul 1 Temmuz 1992
31. Yeni Dünya Düzeni-Halid Özkul-Anahtar Kitaplar- Kasım-1992
32. İllumanat, -Latince- ‘Aydınlar’ ya da ‘aydınlanmışlar’ anlamında bir terim (Bakınız:
Mason Sözlüğü-Murat Özgen Ayfer)
33. Gizli Dünya Devleti-Dünyayı Kimler Yönetiyor? - Gary ALLEN- (sh. 196)
Almanca’dan tercüme: Hakkı Yavuz-İbrahim Akça- Milli Gazete: 1996
“1782 yılında Vilhelms-Bader Kongresinde masonların illimunat’larla birleşmesinden
sonra bu tarih (1976= MDDCCLXXV]) masonlar için de önem kazanmıştır.
34. Paranoya-Ali Kırca- Yeni Yüzyıl: 9 Mayıs 1995
35. Mason Sözlüğü - Murat Özgen Ayfer
36. 103’de a. g. e.
37. Bu kurmay albaylardan biri daha sonra uzun süre MİT Müsteşarlığı görevinde
bulundu.
38. (a) Ortadoğu’da Şeytan Üçgenleri-Talat Turhan- İşkence, Siyasi Cinayetler ve
Güvenlik Örgütleri - 7 Gün Dergisi 15 Haziran 1977
(b) Doruk Operasyonu-Talat Turhan-Sorun Yayınlan: 1989
39. Y. n. : Gönüllü Yahudi ajanlara ‘sayanim’ denilmektedir.
40. (a) Hile Yolu-MOSSAD-Claire Hoy, Victor Dstrovsky- E yayınlan Çeviren: Sibel
Özbudun - Kasım 1990
(b) İsrail Gizli Servisi-Richard Deacon-Anahtar Kitaplar Yayınevi Çeviren: Yaşar
Onay-1993
(c) Uzmandan işkence öğüdü!-İsrail’li biliadamı, bazı hallerde işkence yapılmasının
gerekli olduğunu söyledi. - Kadri Gürsel’in haberi - Milliyet: 20 Mart 1999
41. (a) Une main cachee dirige (Gizli bir el)- Jacques Bordist- Librairie Française Paris
- 1974
(b) Yazar 1983 yılında aynı konuda-Le Gouvernement Invisible (Görünmeyen Devlet)
adlı bir başka yapıt yayınlamıştır.
42. (a) ABD senatosunda 17 Şubat 1950 günü yapılan konuşma Paul Warburg,
uluslararası banker olup CFR üyesidir.
(b) “Uluslararası bankerlerin ulusal ekonomiyi kontrol altına almaları için Federal
Reverse’in yerleşiminde başı çeken kişi... uluslararası banker Paul Varburg’dı”
(c) Bakınız: -Le Monde Secret ve Bilderberg - (Comment la haute finance et les
technocrates dominent les nations43. 1021’de a. g. e.
44. Şikago Mezbahaları-Upton Sinclair’den- Aktaran: Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet:
23 Ağustos 1998
45. Mason Sözlüğüne gönderme (Sh. 377-379)
46. Öncesiyle sonrasıyla Susurluk’taki düğüm - GLADİO- Dr. Hasan Özgüven - Beyan
Yayınları - Ekim 1997
47. Masonluk ve Kapitalizm - Harun Yahya - Araştırma Yayıncılık- Mayıs 1999.
VII Özel Savaş, İşkence ve “Küresel Çete”
Özel Savaş, İşkence ve “Küresel Çete”
Konunun Uluslararası Boyutu
Bilindiği gibi, 2’nci Dünya Savaşı sonrasında Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı
blokları oluştu. Bu evrede az gelişmiş ülkeler, SSCB’nin desteğinde Kurtuluş Savaşı vererek
bağımsızlıklarını kazanmaya başladılar. Bu ülkeler gerilla yöntemlerine başvuruyorlardı.
Doğal olanı da bu idi. Gerilla savaşı ile yirmi kat güçlü düşmanı bile yenmek olası hale
gelebiliyordu. Bu oluşum ABD’yi rahatsız ettiği için Özel Savaş türü ile gerillaya karşı
Kontrgerilla yöntemleri geliştirilmesi düşünüldü.
Bu anlayış sonucu ABD’de Fort Bragg’da, J. F. Kennedy Özel Savaş Okulu kuruldu.
Daha sonra da girişim dünya çapında yaygınlaştırıldı.
Örneğin bu amaçla Panama’da kurulan Kontrgerilla Okulları’nda (Escuela De Las
Americas)1 tüm Latin Amerika Özel Savaşçıları kurslardan geçirildi. Latin Amerika’daki
askeri darbeler burada yetiştirilmiş generaller tarafından sahnelendi.
NATO ülkeleri ve Batı blokundaki diğer Avrupa ülkelerinin özel savaşçılarının lider
kadroları ise Almanya’daki okullarda yetiştirilmektedir. Oberammergau’da European
Command Intelligence School’da2 1946 yılında Alman tarih doçenti olan H. Kissinger, 194649 yılları arasında askeri istihbaratta görev almış, daha sonra da Harvard Üniversitesinde
“Counter-Insurgency, Warfare-Theoıy and Practice” (Karşı Ayaklanma, Savaş-Teori ve
Pratik) adlı kitabın yazılmasına katkıda bulunmuştur. Özel Savaş’çılık ve istihbaratçılıkla
başlayan kariyerini ABD Dışişleri Bakanı olarak tüm dünyada uygulama fırsatı bulmuştur.
Kissinger’in katkılarıyla hazırlanan kitap, 1965 yılında Genel Kurmay Başkanlığı tarafından
“Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri” adıyla tercüme edilerek yayınlanmış ve 12 Mart ve 12
Eylül darbelerinde uygulamaya konulmuştur.
Antikomünizm ile beyinleri yıkanan, ülkelerindeki sosyalistlere savaş açmış, eğer
satılmamışlarsa kendilerini milliyetçi sanarak ABD çıkarlarına hizmet etmişlerdir.
ABD’nin Rolü
Özel Savaş kuramını ABD geliştirmiş ve eğitimi ABD öncülüğünde tüm dünyaya
yayılmıştır.
Özel Savaş; gayri nizami savaş (Unconventional Warfare), istikrar harekâtı
(Stabilisation Operations) ve psikolojik savaş (Psychologic Warfare) ana başlıklarına
ayrılmaktadır.3
Gayri nizami savaş ise; gerilla harekatı, mukavemet harekatı, kurtarma - kaçırma
harekatını kapsamaktadır.
ABD’de yayınlanan FM 30, FM 31, FM 41 simgeli (FM = Field Manual) resmi
talimatnamelerde istihbarat, kontrgerilla, psikolojik harekat ve sivil işler konularının teorisi
ayrıntılarıyla açıklanmakta, AR 515-1 adlı resmi belgede Soğuk Savaş kuramına yer
verilmektedir. (Army Cold War Activities (u))
Tüm NATO ülkelerinde bu talimatnamelerin gizli olmayanları tercüme edilip yürürlüğe
konulmuştur
FM 31 - 15 simgeli ABD resmi talimatnamesinde, Gayri Nizami Kuvvetlerin Yer Altı
ve Yer Üstü güçlerinden oluştuğu açıklanmakta ve bunların kuruluş şemaları verilmektedir.
Gayri Nizami Savaş ya da Kontrgerilla Savaşı’nda yer üstü birliklerinin komando
birliklerinden oluştuğu da talimnamede gösterilmektedir.
“Yer Altı Örgütü” tüm NATO ülkelerindeki Gladio türü örgütlerin kuruluşuna açıklık
getirmektedir.
Yer Altı Örgüt’lerinin Gladio örgütünde olduğu gibi yapısı gereği amacı dışında iç
politikada terör ve siyasal cinayet olaylarında kullanıldığı da anlaşılmaktadır.
FM 31-16 simgeli Counterguerilla Operations (Kontrgerilla Operasyonları) adlı resmi
ABD talimnamesinde, sivil ve askerlerden oluşan ACC (Area Coordination Center) (Alan
Koordinasyon Merkezi) kuruluşu içinde Amerikan AID ve istihbarat görevlileri yer
almaktadır. Bu durum Kontrgerilla örgütlenmesinin CIA denetiminde düzenlendiğini
kesinlikle kanıtlanmaktadır. Olağanüstü hal, sıkıyönetim, askeri darbe ve temizlik
operasyonlarında ABD istihbaratının etkin rol oynaması bu tür örgütlenmelerle
kolaylaşmaktadır.4
ST 31-15 simgeli “Gayri Nizami Kuvvetlere Karşı Hareket” isimli ABD kaynaklı
talimnamede:
“Bir gayri nizami kuvvetin yer altı unsurlarının (Gladio türü) kaide olarak yasal statüye
tabi o1madığı” (Madde: 9/b’de) yazılmaktadır.
İtalya örneğinde bu tür örgütlerin doğası gereği iç politikaya, terör ve cinayet olaylarına
karıştığı anlaşıldığına göre, böyle bir örgütü demokrasi ile bağdaştırmak olanaklı
görülmemektedir.
Örneğin FM 31-16 simgeli “Counterguerilla Operations” adlı resmi ABD
talimnamesinde yer alan CMAC’ı (Civil-Military Advisory Committee) da demokrasiyle
bağdaştırmak olanaklı değildir.
Anılan örgüt:
- Emniyet Genel Müdürü,
- Üniversite rektörleri, mili eğitim ve okul müdürleri,
- Dini inançların üst temsilcileri (Diyanet İşleri Başkam, Patrik, Hahambaşı)
-Yargıçlar ve diğer hukuksal örgütlerin temsilcileri,
- İşçi sendikalarının başkanları,
- Etkin basın ve yayın organlarının yöneticileri,
- Ticaret ve sanayi odaları veya benzer örgütlerin yöneticileri,
- Diğer önemli personelden oluşmaktadır.
Polisle yargıcı, işverenle işçiyi bir araya getirmekle örtülü faşizme davetiye
çıkarılmakta ve bu durumda ülkelerin düzenleri Kontrgerilla Cumhuriyetleri’ne
dönüştürülmektedir.
ABD Özel Kuvvetler Komutanlığı
47 bin kişilik Özel Kuvvet’in 11 bini Yeşil Bereliler’den oluşmaktadır. Yeşil Bereliler
savaş alanından çok yurt içindeki, ayaklanma, terör uyuşturucu satıcılarıyla mücadele ile
görevlidirler.
Kara ve Deniz komandolarıyla, özel paraşütçüler ve anti-terör (Delta Forces) oluşan
özel timler:
A Timi: Bir Komutan (subay) + 10 kişi (Subay astsubay =11 kişi)
B Timi: İki A Timi =22 kişi
C Timi: Üç A Timi = 33 kişi; olmak üzere örgütlenmiştir.
Bu kuvvetlerin amacı doğrudan savaşmak yerine müttefik örgütlerin benzer örgütlerini
savaştırmaktır. Bunun için; yerel gerillaların örgütlenmesi, donatılması, indoktrine edilmesi,
eğitilmesi ve yönetilmesi ABD özel kuvvetlerinin görevleri arasında bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi, ABD müttefik ülkelerdeki özel kuvvetlerle yakından ilgilidir. Bu
güçleri Soğuk Savaş öncesi anti-komünizmle doktrine edilerek, kendi halkına karşı düşman
edilip sosyal demokrat görüşün bile gelişmesini engelleyerek, politik çıkarların garanti altına
almayı hedeflemiş ve bunda da başarılı olmuştur.
Soğuk Savaş Sonrası Durum
Özel Savaş’ın Soğuk Savaş döneminin ürünü olduğu söylenegelmiştir. 1990 yılında
Paris Şartı ile başlatılan AGİK sürecinde Soğuk Savaş’ın bittiği açıklanmasına karşın, özel
savaş birlikleri ve yöntemleri Yeni Dünya Düzeni içinde kapsamlı bir şekilde
kullanılmaktadır. Ancak bu kez dünya liderliğini dayatmakta kararlı görünen ABD:
-Çıkarlarını korumak için BM’yi amacına alet etmeyi denemekte, genellikle kendi
açısından başarılı sonuçlar almaktadır.
-Libya’nın bombalanması, Panama’da Noriega’nın kaçırılması ve Bağdat’ın
bombalanması eylemlerinde uluslararası hukuku dışlayan bir tavır sergilemekten kaçınmadı.
- 1990 öncesi Doğu-Batı doğrultusunda olacağı varsayılan çatışma Kuzey-Güney
doğrultusuna yönlendirildi. Petrol çıkarlarını korumak için Körfez Savaşı’yla dünyaya
gözdağı verdi. 5
- SSCB’nin dağılmasından sonra komünizm yerine radikal İslam’ı düşman seçti.
Nitekim Başkan George Bush’un Ulusal Güvenlik danışmanı olan Brent Scowcroft
Yeni Dünya Düzenini:
“ABD gücünü, koşullara bağlı olarak bazen BM, bazen bölgesel ittifaklar ve
koalisyonlar yoluyla farklı biçimlerde de gösterebilir. Bu tür bir globalizm Amerika’nın ulusal
çıkarlarına son derece uygun... ” diye tanımlamaktadır.
ABD Dış İşleri Bakanı Warren Christopher ise, “ABD dünya lideri olma sorumluluğunu
taşımaya devam edecektir. Gerektiği zaman çıkarlarımızı korumak için tek başımıza hareket
edeceğiz, toplu karar alınmasının daha uygun olduğu zaman da bu cevaplan sağlayacak ülke
yine biz olacağız ama, yanılgıya düşmeyin yöneteceğiz... ” şeklinde konuşmaktadır.
ABD, Özel Harekat Birliği Komutanı Gn. Carl Stliner ise Özel Timlerin “Amerikan dış
politikasının en önemli unsuru ve ulusal güvenlik stratejisinin en sağlam desteği” olduğunu
açıklamaktadır. .
Bu anlayış sonucu ABD Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı Özel Timler, 1991
yılında 41 ülkede 195 değişik görev üstlenmiştir. Bu birliklerin Bangladeş ve F1orida’da
meydana gelen kasırga1arın tahribatını gidermek için kullanılmasına da tanık olmaktayız.
Başlangıçta Somali’ye de yardım amacıyla gidildiği açıklanmasına karşın, bugün amacın
farklı olduğu görünür hale gelmiştir.
Kuşkusuz her ülkenin kendi çıkarlarını öncelikle düşünmesi en doğal bir davranış
biçimidir. Ama diğer ülkeleri bu amaçla kullanması onaylanamaz. ABD çıkarlarını kendi Özel
Kuvvetleri ve çoğunlukla müttefiklerin Özel Kuvvetleri’ni kullanarak kırk yıldan beri
sürdürdüğü bu stratejiden yararlanmaktadır. Yeni Dünya Düzeni’nde diğer ülkeler açısından
temel sorun, kendi ulusal çıkarlarıyla ABD çıkarları arasındaki dengeyi bulmaktadır. Az
gelişmiş ülkeler açısından böyle bir dengenin kurulabileceğini sanmıyorum.
ABD eski Adalet Bakanı Ramsey Clark ve yazar Noam Chomsky. ABD’nin
makyavelist, oportünist ve saldırgan politikasına karşı çıkmaktadırlar.
ABD kendi hegemonyasına gölge düşürür diye Almanya-Fransa öncülüğünde kurulması
öngörülen Avrupa Ordusu fikrine bile soğuk bakmaktadır.
Gladio ve Diğer Nato Ülkeleri
İtalya’da bugünlerde yürütülen soruşturma Başbakan Andreotti’nin mafya ilişkilerine
kadar uzanmıştır. Yasa dışı örgüt elemanlarına dokunmazlık tanınırsa sonuçta varılan nokta
sürpriz sayılmamalıdır. Benzeri olayların yaşandığı herhangi bir ülkede, İtalya örneğinde
olduğu gibi araştırma yapılabilirse varılacak sonuç ayındır. Çünkü Yeraltı Örgütleri’nin
arkasındaki güç CIA, dolayısıyla ABD’dir. Hür Dünyanın Lideri ABD (!)...
Kuşkusuz böylesine kapsamlı bir organizasyonun NATO içinde de uzantısı
bulunmaktadır. Brüksel’de NATO Komutanlığına bağlı Allied Coordination Commitee
(ACC), NATO ülkeleri yeraltı örgütleri arasında koordinasyon sağlamak için eş zamanlı
olarak toplanmaktadır. 1990 yılında Belçika Ordusu istihbarat Daire Başkam General
Raymond Van Calster’in NATO çerçevesinde Gladio türü Yeraltı Örgütleri’nin dönem
başkanlığı yaptığını açıklamıştır.
Gene NATO bünyesinde The Clandestine Planing Committe (CPC) aynı amaçla eş
zamanlı olarak toplanmaktadır. Örneğin: Ekim 1990’da böyle bir toplantının Brüksel’de
yapıldığı basına yansımıştır.
Almanya’daki Örgütlenme
ABD’nin European Command’a (Avrupa Kumandanlığı) bağlı 20 Özel Kuvvet
Komutanlığı, Almanya’da Bad Tölz’de konuşlandırılmıştır. Bu komutanlığın yetki alan tüm
NATO ülkelerini kapsamaktadır.
NATO’ya bağlı:
- Ayaklanmaya karşı koyma, ve
- İstihbarat Okulu, Almanya’da Oberammergau’da
- Paraşüt Okulu, Almanya’da Songav’da bulunmaktadır.
Bu okullarda Türk güvenlik ve emniyet kuvvetleri dahil olmak üzere tüm NATO
ülkelerinin özel savaşçılarının lider kadrosu yetiştirilmektedir. Tıpkı Panama Kontrgerilla
Okullarında olduğu gibi...
Özel Savaş’ın Komando Birlikleri, Yeraltı Örgütleri, Özel Timlerle yürütüldüğünü
açıklamıştım. Alman Özel Timi’nin adı Grenz Schütze Gendarmerid Neuen = (GSG 9)’dur.
Alman polisine bağlı olup, sadece, baskın ve rehine kurtarma olaylarının son anında tüm
tekniklerden yararlanarak görevlerini sürdürmektedirler. Bu şekli ile de yararlı işlevleri
bulunmaktadır.
Özel Savaş’ın özellikle yeraltı unsurları ile istihbarat örgütleri, kendi ideolojisine yakın
partilerin gençlik örgütlerini dünyanın her yerinde taşeron olarak kullanmaktadırlar. Bunun
için Neonazist ve Neofaşist parti ve örgütler elverişli bir kaynak oluştururlar. Ancak
toplumlardaki iç kargaşa ve çatışmaların önemli nedenlerinden birini oluşturan bu görüş,
sakıncalarına karşın terkedilmiş değildir, Bu anlayış sonucu B, Almanya’da 1950 yılında
“Teknik Hizmet” (BDJ = Bund Deutscher Jugend) adlı bir gizli örgüt kurulmuş örgütün iç
politikada KDP ve SPD’ye karşı çaba göstereceği, silahlı bir direniş örgütleyerek bu amaçla
CIA’nın teknik eğitim ve finansal desteğinden yararlandığı Ekim 1952 yılında Frankfurt am
Main savcılığı tarafından saptanılıp mahkemeye gönderilmiş olduğu halde, ucu CIA’ya
dayandığı için dava sürdürülememiştir,
BDJ örgütlenmesinin NATO’nun kuruluş yıllarına denk düşmesi kuşkusuz rastlantı
değildir, Tıpkı üyelerinin eski Nazi subayları ile SS’lerden oluşmasının da bir rastlantı
olmadığı gibi... 6
Demokrasi, İstihbarat Örgütleri Ve Özel Savaş
CIA ve diğer ABD istihbarat örgütleriyle NATO ülkelerinin istihbarat örgütlerinin
işbirliği boyutunu aşan ilişkilere girdiği ve yasa dışı eylemlere başvurduğu bilinmektedir.
Özel Savaş’ın yeraltı birliklerinin kuramının ve eğitiminin ABD denetimi ve liderliği
altında olduğunu kanıtlarıyla açıkladım.
Gladio örneği, tüm Yeraltı Örgütleri’nin CIA’nın denetimi ve finansmanı ile
kurulduğunu göstermektedir.
ABD, müttefiki olan ülkelerdeki yandaşı olan partileri CIA dolarları ile
desteklemektedir. Bu konuda CIA eski başkanlarından William Colby’nin ilginç açıklamaları
bulunmaktadır. Colby, 1950’li yıllarda İskandinav ülkelerinin yeraltı örgütlerinin ve
Avrupa’daki sağcı partilerinin kurulmasına öncülük etmiş ve bu ülkelerin komünizme kayışını
engellemek için desteklediğini açıklamıştır.
ABD, ülkelerin hem istihbarat örgütlerini hem de yeraltı örgütlerini denetlemekte ve bu
örgütler arasındaki çelişkilerden yararlanarak kendi istihbaratını güçlendirmekte ve çıkarlarını
garanti altına almaktadır.
ABD, Yeraltı Örgütleri’nin “Yasalara Bağlı Olmadığı”, kuralını koyup bunu diğer
ülkelere de kabul ettirmiştir.
ABD, psikolojik harp yöntemlerini kullanıp insanlarının beynini yıkamakta ve dünya
liderliğini sürdürmeye çalışmaktadır.
ABD, müttefiki olan ülkelerde çıkarları ortak işbirlikçilere destek vermekte ve bunları
uluslararası örgütler içine almak suretiyle işbirlikçi ağı kurarak yandaşı olan partilerin
iktidarda kalmasını sağlamaktadır.
Tüm bu ve benzeri antidemokratik zorlamalara karşın, ülkeler kendi demokratik
değerlerini, uygarlık aşamaları, kültürleri, teknik üstünlükleri ve de ekonomik gücü oranında
ulusal çıkarlarını korumak gibi güç bir sorunla karşı karşıya bulunmaktadırlar.
Demokrasilerinin önündeki en ciddi engelin, Yer Altı Örgütleri ile bu örgütlere egemen
olan anlayış olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’deki Durum
Özel Savaş kuramları NATO bağlamında ülkemiz için de geçerli bulunmaktadır.
Ülkemizde Gladio türü yeraltı örgütlerine halkımız Kontrgerilla örgütü adını vermiştir.
Konuşmamın başında da açıkladığım gibi Ziverbey Köşkü işkencelerinden kaynaklanan
Kontrgerilla savı gerek benim ve gerekse siyasal partiler ve politikacılar ile demokratik kitle
örgütleriyle basın ve yayın organlarının tüm girişimlerine karşın otuz yıldır açıklığa
kavuşturulamamıştır.
Yıllardan bu yana suçluları yakalanamayan kuşkulu eylemlere sahne olmaktayız. Bunlar
arasında başbakanlara suikast girişimleri de bulunmaktadır.
Ecevit ve Özal’a yapılan suikast girişimleri bile aydınlığa kavuşturulamamış olup
özellikle Özal olayındaki suçlunun istihbarat örgütleriyle ilişkisi bulunması yanında
Kontrgerilla Eğitimi gördüğünü açıklaması bu örgütler üzerindeki kuşkuları artırmaktadır.
Türkiye’de de NATO’ya girdikten sonra benzeri amaçla 1952 yılında Seferberlik Tetkik
Kurulu adıyla kurulan Genel Kurmay Başkanlığı’na bağlı örgüt, daha sonra Özel Harp
Dairesi, geçen yıl da Özel Kuvvetler Komutanlığı adını almıştır.
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın kullanılma amacı dışına çıkabileceğini eski Genel
Kurmay Başkanı, 12 Eylül Cuntası lideri ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in açıklaması,
kamuoyundaki kuşkulan daha da yoğunlaştırmış, parlamentodaki tüm girişimler sonuçsuz
kalmıştır. Kamuoyu şimdilik sadece yetkililerin açıkladıklarıyla yetinmek durumundadır.
1975 yılında mahkeme önünde yapmış olduğum savunmada Kontrgerilla
örgütlenmesinin uluslararası boyutu hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulunduğumu
söylemiştim. Savunmama ek olarak mahkemeye verdiğim üç belgeyi Türkiye’deki olaylarla
karşılaştırıp, yasadışı olduğunu da kanıtlamaya çalıştım.
Bu belgelerde önerilenlerin çoğu Anayasa ve yasalarla çeliştiği halde, 12 Mart 1971 ve
12 Eylül 1980 askeri darbelerinde geniş bir uygulama alanı bulmuştur.
***
“Counter-Insurgeny Warfare” adlı yapıtta belirtilen, darbe sonrası yapılan ve uygulanan
“Temizlik Harekâtı” ile ABD çıkarlarına ters düşen gençler, aydınlar ve muhalifler etkisiz
hale getirilmeye çalışılmıştır. Yapıt “Temizlik Harekâtı” sonrası gidilecek seçimlerin arzu
edilmeyen şekilde sonuçlanması halinde, seçimlere hile karıştırılmasını da önermektedir.
Türkiye’de yirmi yılı aşkın bir süredir kuşkulu toplumsal provokasyonlar, terör olayları
ve faili bilinmeyen cinayetler işlenmektedir. Bu tablonun sürmesini demokrasimiz adına
potansiyel bir tehdit saymaktayım. çünkü Özel Savaşın bir bölümü olan İstikrarsızlaştırma
Harekatı (Destabilisation Operation) ülkemdeki 12’li darbelerde sahnelendi. Formül hep aynı:
İstikrarsızlık (destabilisation) g Askeri darbe, seçimleri yönlendirme veya hile katma g
İstikrar (stabilisation) g Temizlik harekâtı g ABD yanlısı partinin iktidara getirilmesi suretiyle
müttefik ülkelerde ABD çıkarlarının garanti altına alınması...
1990 yılında Paris’te imzalanan AKKA anlaşmasında (Avrupa Konvansiyonel Kuvvet
İndirimi Anlaşması) Türkiye’deki paramiliter güçler indirim kapsamı içine alınmamıştır. TSK
reorganize edilirken Kara Kuvvetleri’nin yaklaşık üçte biri Komando Tugayları’ndan
oluşacaktır. Bu oluşumu Özel Savaş yöntemlerinin ağırlık kazanması şeklinde
değerlendirebiliriz.
Ülkelerin, tehdit değerlendirmelerine göre kendi silahlı kuvvetlerini düzenlemeleri
doğal olanıdır. Ancak ABD, Özel Kuvvetleri’nin temel felsefesi müttefiki olan ülkelerin Özel
Kuvvetleri’ni kendi çıkarları doğrultusunda savaştırmaktır. Yeni Dünya Düzenindeki
liderliğini kendi suçlarına diğer ülkeleri ortak ederek sürdürmeyi amaçlamaktadır.
Köıfez Savaşı ile Somali bu anlayışın somut örneklerini oluşturmaktadır.
ABD soğuk savaş evresinde İslam’ı amaçları doğrultusunda kullanmış olmasına karşın,
günümüzde çıkarlarını koruyan Müslüman krallık, şeyhlik, emirlik ve bunlar gibi rejimleri
desteklerken, başta Irak olmak üzere İran ve Libya’daki rejimleri devirmeye çalışırken,
Radikal İslam’ı düşman seçmiştir. Oysa aynı ABD, Pakistan aracılığıyla Afganistan’daki en
radikal örgüt olan Taliban’a destek vermiştir.
1980’li yıllardan bu yana CIA’nın Ortadoğu uzmanları Türkiye’ye Türk-İslam
Sentezi’ni önermiştir. Bu doğrultuda alınan yolun, çıkması öngörülen hedefi Ilımlı İslam
İdeolojisi’nin güçlendirilmesidir.
Bu oluşumun ülke gerçekleriyle bağdaşacağını sanmıyorum.
Dipnotlar
1. School of Americas: SOA
2. Avrupa Komutanlığı istihbarat Okulu
3. “Çeteleşme”, Talat Turhan, Akyüz Yayıncılık, İstanbul, 1999.
4. “Çeteleşme”, Talat Turhan, Akyüz Yayıncılık, İstanbul, 1999, syf 531.
5. 98-99
göstermektedir.
yıllarında
Bağdat’ın
bomba1anması
bu
anlayışın
devam
ettiğini
6. İtalya’da bu tür örgütlenmeler için hapishaneden çıkartılan faşistler kullanılmıştır.
VIII Yaşamımın Bir Bölümü ve Ürünleri
Talat Turhan’ın Özgeçmişi
1924 yılında doğdu. Babası Çayeli’nin Şerifoğlu, annesi Elazığ(Harput)’un Efendiğiler
ailesine mensuptur. Babasının yargıç olması nedeniyle ilk ve orta öğrenimini çeşitli illerde
tamamladıktan sonra sırasıyla Kuleli Askeri Lisesi, Kara Harp Okulu, Topçu Okulu, Kara
Harp Akademisi ve Yüksek Komuta Akademisi’nde askeri öğrenimini tamamladı. Muhtelif
mesleki kurslara katıldı yurdun değişik yörelerinde kıt’a ve karargahlarında görev yaptı.
27 Mayıs 1960’dan sonra Ankara’da MSB’lığı Özel Kalem Müdürlüğü görevinde
bulundu. Bu evrede Silahlı Kuvvetler içindeki dalgalanmalarda yer aldı. O dönemden itibaren
ülkemizin yakın tarihine ilişkin olaylara devrimci inançları doğrultusunda doğrudan ya da
dolaylı olarak katıldı. Silahlı Kuvvetler Birliği’ne üye oldu.
Özellikle Ankara’daki görevi sırasında o dönemde bile ABD emperyalizminin
güdümüne sokulan ülke düzeninin kokuşmuşluğunu algıladı. Bu tavrı düzene egemen olan
güçler tarafından gözden kaçırılmadığı için, 22 Şubat 1962 olaylarına katılmış olma
bahanesiyle Afyon’a sürgün edildi. Daha sonra Genç Kemalistler Ordusu adlı bir davada üç
buçuk yıl Askeri Yargıda yargılandı. Dava devam ederken hiçbir gerekçe gösterilmeksizin 42
sayılı yasayla emekliye ayrıldı. Emekli edildiğinde devresinde bulunan kurmay subaylar
arasında kıdem bakımından birinci konumda bulunuyordu.
Genç Kemalistler Ordusu davası nedeniyle beş ay Mamak Askeri Ceza ve Tutuk
Evi’nde yattı. Kurmay Yarbay rütbesiyle emekliye ayrıldığı 1964 yılından bu yana kendisine
yapılan tüm iş önerilerini reddedip düzen dışında kalmayı yeğledi ve yazın yaşamına başladı.
Egemen güçler peşini bırakmadılar. 1972-74 yılında Bomba Davası adlı üst düzey
cuntacı generallerin çatışması üzerine düzenlenen bir davanın baş sanığı olarak Ziverbey
İşkence Köşkü’nde bir ay işkence gördü ve iki yılını Selimiye Askeri Ceza ve Tutukevi’nde
geçirdi. İdam istemiyle yargılandığı bu davada af kabul etmemesine karşın, politik durumdaki
değişime uyarlı olarak davası örtbas edildi. 1973 yılında Cezaevinde yatarken Kontrgerilla
İşkencecileri hakkında TBMM Araştırması isteyerek bu konuyu ülke gündemine soktu.
1990 yılında İtalya’da patlak veren Gladio gizli örgütü, öne sürdüğü tüm savları
doğrulamasına karşın. TBMM’deki bu konudaki tüm girişimler bugüne kadar
sonuçlanmamıştır.
Susurluk Kazası’yla da daha önce öne sürdüğü savlar Türkiye yönünden doğrulandı.
34 yıldan bu yana çeşitli gazete ve dergilerde politik, stratejik, istihbarat ve güvenlik
örgütleri, insan hakları, olağanüstü yargı, Kontrgerilla, terörizm ve emperyalizmin örgütleri v.
b. yakın konularda araştırma ve inceleme türü dizi yazıları yayınlandı.
Özellikle 1990’dan beri ilgi alanı içine giren konularda 17’si yurtdışında olmak üzere
50’ye yakın konferans, açıkoturum, panel vb. gibi etkinliklere katıldı. Bazı Özel TV
kanallarındaki belgesel ve söyleşilerde yer aldı. Basın toplantıları düzenledi.
Yazarın Yapıtları
1. Genç Kemalistler Ordusu Davası’nda Savunma (61 s.) -8 Eylül 1964 günü Genel
Kurmay Askeri Mahkemesi’ne sunulmuştur- (Yayınlanmadı)
2. Bomba Davasında Savunma (10 klasör, 4500 s.) -1975 yılında İstanbul Sıkıyönetim
Askeri Mahkemesi’ne sunulmuştur- 1’nci ve 2’nci klasörlerin birer bölümü yayınlandı. Sekiz
klasörlük bölümü yayınlanamadı.
3. Bomba Davası, Savunma 1, Kendi Yayını, 1986.
4. Bomba Davası, Savunma 2 (İşkence), Kendi Yayını, 1986.
5. Doruk Operasyonu Sorun Yayınları, 1989.
6. Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla, Tümzamanlar Yayıncılık, Mart 1993
7. Kontrgerilla Cumhuriyeti, Tümzamanlar Yayıncılık, Mart 1993
8. Çeteleşme (Kontrgerilla-Gladio-Susurluk... ), Akyüz Yayınları, Mayıs 1999
9. Ziverbey’den Susurluk’a Bir MİT’çinin Portresi Mehmet Eymür, Sorun Yayınları, 9.
baskı, 2000, (Orhan Gökdemir’le ortak)
10. Emperyalizmin Bataklığında İstihbarat Örgütleri-Doruk Operasyonu, Sorun
Yayınları, 3. baskı, Ağustos 2004.
11. 27 Mayıs 1960’tan 28 Şubat 1997’ye... Devrimci Bir Kurmay Subay’ın Etkinlikleri,
1. Kitap, Sorun Yayınları, 3. baskı, 2001.
12. Yargılayanları Yargılıyorum! Bomba Davası Savunma 1, Sorun Yayınları, 3. baskı,
2004.
13. Devrimci Bir Kurmay Subay’ın Etkinlikleri, 2. Kitap, Sorun Yayınları, 2004.
14. Atatürk’ün Yarbayı Talat Turhan İçin Ne Dediler, İleri Yayınları, 2004.
15. Genç Kemalistler Ordusu Davası, İleri Yayınları, 2004.
16. 30 Ağustos Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi, İleri Yayınları,
2004.
17. Baskın-11 Eylül, İleri Yayınları, 2004 (Derleme).
18. Küresel Çete, İleri Yayınları, 2. baskı, Nisan 2006.
19. Mont Pelerin Cemiyeti-Küresel Sermayenin Beyni, İleri Yayınları, 2005.
20. Derin Devlet, İleri Yayınları, 2. baskı, Nisan 2006.
Yazarın Yayınlanan Yazı, Dizi Yazı, Ropörtaj ve Söyleşileri
1. K.K.K Org. Cemal Tural’a açık mektup (Manşet), Akşam: 6 Aralık 1965 (Em. Kur.
Alb. Selçuk Atakan’la ortak imzalı) Açıklama: (Cemal Tural M. S. B. ’ye resmi bir mektup
yazıp 21 Mayıs suçlularının affına karşı çıkmıştı. )
2. Em. Tümg. Fahrettin Soydaner’in açıklamalarına verilen yanıtlar.
3. Talat Aydemir’in hatıratıyla ilgili açıklama. Akşam: 14 Aralık 1966
4. Talat Turhan’ın Em. Tümg Fahrettin Soydaner’e cevabı Akşam: 20 Şubat 1967
5. Talat Turhan’ın, Soydaner için yaptığı açıklama. Akşam: 4 Nisan 1967
6. İnfazlarla ilgili açıklama - Dünya: 8 Nisan 1967
7. Bir yıldönümünün düşündürdükleri - Dünya: 22 Mayıs 1967
8. 22 Şubat (Em. Kur. Yb. Osman Deniz’le ortak imzalı) -Akşam: 24 Şubat 1969
9. Sayın Sunay’a açık mektup (Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay). 20 Ocak 1970
Yankıları:Em. Org. Rüştü Erdelhun’un açıklaması Devrim: 16 Şubat 1970
Asker dostların ilginç açıklamaları - Çetin Altan, Akşam: 22 Ocak 1970
- Bu Vatan Kimin?- İlhami Soysal, Akşam: 10 Şubat 1970
(Yazarın Bomba Davası Savunma 1 adlı yapıtının 237-254 Nolu sahifelerine bakınız)
10. Talat Turhan: “Ben Parlamento’ya saygılıyım” dedi (Manşet) Son Havadis: 9 Aralık
1974
11. Türün’den cevap bekliyorum (Em. Org. Faik Türün’ü “Basın Toplantısı”nda
tartışmaya çağırdım Gelmedi...)-Cumhuriyet: 5 Ekim 1975
12. “Kontrgerilla Köşkü’ne Girdik (Anlatan: Talat Turhan) (Tam Sayfa) (Yazan: Şükran
Ketenci) (Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu)- Cumhuriyet: 11 Ekim 1975 Açıklama: (Faik Türün,
12 Ekim 1975’te İstanbul’da AP senatör adayı idi seçilmedi)
13. Bomba Davasında Savunma başladı:
Talat Turhan “CIA Türkiye’de cinayetler düzenleniyor” - Hürriyet: 4 Kasım 1975
14. CHP’ye CIA, MİT, İşkence, Terör ve Siyasal cinayetler konusunda verilen rapor (11
sh) - Yayınlanmadı - 1 Mayıs 1976
15. DGM’lere karşı demokratik direnme - Yayına hazırlayan: Şükran Ketenci
(Tarafından avukatlarımıza danışarak hazırlanmış geniş çaplı bir araştırmanını özeti)
16. Terazi’nin Kefesi ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri - Dizi Yazı - Politika: 28 Eylül 4 Ekim 1976
17. Devlet Güvenlik Mahkemelerine neden hayır? - Cumhuriyet: 29 Eylül 1976
18. 12 Mart Hukukunun ardındaki Amerika mı? - Dizi Yazı- Politika: 11-13 Ekim 1976
19. Demirelci Devrimcilik ve AET - Dizi Yazı - Politika: 19-21 Ekim 1976
20. İşçi sınıfı ve sınıf gerçeği - Dizi Yazı - 7 Gün Dergisi: 16 Şubat-9 Mart 1977
21. Adalet Partisi Demokrat Partinin devamı mı? -Dizi Yazı- 7 Gün Dergisi: 13 Nisan
1977
22. İşkence - Siyasi Cinayetler ve Güvenlik Örgütleri - DİZİ YAZI - 7 Gün Dergisi, 1l
Mayıs - 15 Haziran 1977
23. İktidarların Çeteleşmesi ve Bürokrasi - Dizi Yazı - 7 Gün Dergisi : 3 Ağustos: 14
Aralık 1977 (Yazı dizisi sürerken Dergi yayınına son verdi... )
24. Kontrgerilla ithamları açıklık kazanıyor, Günaydın -Haber - 28 Ocak 1978
25. Kontrgerilla gerçeği - Dizi Yazı - Politika: 10-15 Mayıs 1978 (Milliyet gazetesinde
yayınlanan, Sadi Koçaş’ın anılarını yanıtlayan Memduh Ünlütürk’ün savlarının gerçek dışı
olduğunu açıkladım ve basın önünde açık tartışmaya çağırdım. O da gelemedi... )
26. Talat Turhan’a göre “Silahlı Kuvvetler Birliği ve 21 Mayıs Söyleşi - Yeni Gündem:
15-28 Mayıs 1985
27. Bomba Davası: Talat Turhan’ın mahkemeye verdiği savunmasından -Uğur MumcuCumhuriyet: 11 - 12 Kasım 1985
28. Talat Turhan: “Bomba Davası’nın hesabı görülmeli”- Yeni Gündem: 15-28 Kasım
1985
29. Talat Turhan açıklıyor: “Bomba Davası” gerçeği - Cumhuriyet: 21 Kasım 1985
30. Silahlı Kuvvetler Gizli Örgütü ve Muhsin Batur - Cumhuriyet: 20 Kasım 1985
31. Talat Turhan’ın açıklaması - Tercüman: 11 - 12 Mayıs 1986 Açıklama: (Nazlı
Ilıcak’ın 12 Mart Cuntaları” başlıklı yazı dizisine yanıt)
32. Talat Turhan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar - Söyleşi - Düşün: 15 Ekim 19S6
33. Talat Turhan Türk-Amerikan ilişkilerinin 10 yılını değerlendirdi. -Vural Ahı,
Çağdaş: 8 Aralık 1986
(T. T. : -İncirlik üssünde bir şeyler dönüyor” - Körfez sorunu- sıcak savaşa dönüşecek”1
34. Milli İstihbarat Teşkilatı ve Sivilleşme - Sorun Dergisi: Ekim’87
35. Uluslararası Terörizm ve Ölüm Mangaları - Sorun Dergisi: Ocak’88
36. 12 Eylül tartışılıyor. - Sorun Dergisi: Mayıs 88
37. Yine Milli İstihbarat Teşkilatı -Sorun Dergisi: Temmuz 88
38. Köstebekler ... - Sorun Dergisi: Eylül 88
39. Politik Durum Değerlendirmesi - Sorun Dergisi: Kasım 88
40. Askeri Darbeler Dönemi (Açıklama: Sorun dergisinde yayınlanan araştırma türü
yazılar, yeni eklemelerle 1989 yılında “Doruk Operasyonu” adlı yapıta dönüştürüldü. ) Sorun Dergisi: Mart’89
41. Talat Turhan: “12 Mart öncesinde iktidar düzene hakim olamıyordu”- Gölge Adam:
7 Mart 1983
42. MİT “ramboculuk” yapamaz - Elçin Macar’la söyleşi İkibine Doğru: 10 Eylül 1989
43. Aksoy Suikastı / Tezgahın perde arkası: Kontrgerilla mı, İslamcılar mı? - Söyleşi:
Yöneten: Doğu Perinçek Katılımcılar: Talat Turhan - Turan Dursun İkibine Doğru: 4 Şubat
1990
44. Emekli Kur. Yarbay Talat Turhan anlatıyor: - Dizi Röportaj- Tahir Aka Yeni Asya:
l4-l8 Mart 1990
45. Emekli Kur. Yarbay Talat Turhan anlatıyor: Esrarengiz işler - Dizi Röportaj: Tahir
Aka- Yeni Asya: 17-28 Eylül 1990
46. Körfez Bunalımı Üzerine - İnceleme - İktisat Dergisi: Ekim-Kasım 1990
47. “Hiram Abas çok şey bildiği için öldürüldü” Zaman: 20 Kasım 1990
48. Turhan: “İstihbarat birimleri basını kullanarak yanlış bilgi yayıyorlar” --Zaman: 21
Kasım 1990
49. Talat Turhan soruyor: Binbaşı Şahin Kim? - Ülke: 25 Kasım: 1 Aralık 1990
50. Nazlı Ilıcak işkenceyi nasıl yazdı? - Yeni Asya: 25 Kasım 1990
51. Ağca’yı Türk Gladio’su mu kaçırdı? Talat Turhan: Amerikan Ordu Talimnameleri Tempo: 30 Aralık-5 Ocak 1991
52. Emperyalizmin Örgütleri - İnceleme- İktisat Dergisi: Şubat 1991
53. Ortadoğu’da sinsi plan - Dizi Ropörtaj: Mustafa Aydın. Yeni Asya: 21-27 Şubat
1991
Açıklama:
- 21 Şubat: “NATO ihanet etti”
- 22 Şubat: “Türkiye bir dikta idaresine gidiyor”
- 24 Şubat: “ABD ‘tek adam’ rejimi istiyor
- 27 Şubat: “Hedef: Irak’ı İmha2
54. “Amerika Türkiye’de cinayet ağı kurdu mu? - Genç Müslüman: Mayıs 1991
55. Türkiye’yi kucağa oturtma planı - İkibine Doğru: 11 Ağustos 1991
56. ANAP’ı kontrgerilla yaşattı - Söyleşi: Mete Çubukcu Nokta: 29 Mart 1992
57. Emperyalizmle mücadeleyi göze almalı - Gerçek: 19 Nisan 1992
58. Devlet üstünde devlet: “Potansiyel Tehlike” - Tempo: 1-25 Nisan 1992
59. Askeri Darbeler üzerine - inceleme - İktisat Dergisi: Kasım 1992
60. “Kontrgerilla Cumhurbaşkanlarına da Görev Yükler” Kapak- Mehmet Güç Nokta:
13-19 Aralık 1992
61. Kontrgerilla varsa demokrasi yoktur- Olay (Bursa): 21 Şubat 1993
62, Profesyonel Askerden Polise -Cumhuriyet: 17 Kasım 1993
63. Özel Savaşın Fikir Babası: ABD - Çağdaş: (Bursa) Aralık 1993
64. Talat Turhan: Darbeciler yargılansın - Cumhuriyet: 24 Haziran 1994
65. Talat Turhan’dan uyarı: “Alevilere bir saldırı daha düzenlenebilir”- Cumhuriyet: 20
Mart 1995
66. Talat Turhan: “İşkenceciler Korunuyor” - Yeni Asya: 16 Nisan 1995
67. “Ülkeyi İstihbarat Örgütleri Yönetiyor” - Selam: 17-23 Nisan 1995
68. Emperyalizm ve Darbeler - Talat Turhan’ın - Güngör Gencay’la Söyleşisi - Gerçek
Sanat Dergisi: Mart 1996
69. Darbenin arkasında CIA var, - Evrensel: 12 Mart 1996
70. TÜSİAD’ın girişimleri ve Henry Kissinger’in iç yüzü - Evrensel: 13 Ekim 1996
71. Yüzbaşı Henry Kissinger -Bizim Gazete: 21 Ekim 1996
72. Kissinger’den “Siyasette Kalite” dersi almak utançtır - Aydınlık: 10 Kasım 1996
73. Gladio uzmanı emekli Albay Talat Turhan’ın “Çete” değerlendirmesi: CIA kaynaklı
vatanperverlik - Yeni Şafak: 25 Ocak 1997
74. Ordu en az bozulmuş kurum - Nokta: 18-24 Ekim 1998
Yazarın Katıldığı Etkinlikler ve Düzenlediği Basın Toplantıları
1-Konferans: “Devlet Güvenlik Mahkemeleri”
İstanbul, 4 Kasım 1976
Düzenleyen: Türk-Alman Kültür Derneği
2-Babıali Toplantısı: “Terör” (Yazar, Anarşizm konusunda İstanbul bildiri sundu.)
President Hotel, 7 Nisan 1990
Katılımcı: Hasan Fehmi Güneş
3-Basın Toplantısı: “Kontragerilla ve Gladio”
İstanbul, 26 Kasım 1990
Düzenleyen: Çağdaş Gazeteciler Derneği
4-Konferans: “Gizli NATO Örgütü ve Terör”
Ankara, 5 Aralık 1990
Düzenleyen: Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi
5-Konferans: “Kontrgerilla Gerçeği”
Adana, 16 Aralık 1990
Düzenleyen: İHD
6-Panel: “Kontragerilla”
İstanbul, 30 Ocak 1991
Düzenleyen ve yöneten: SHP il örgütü, Yüksel Çengel.
Diğer katılımcılar: Milletvekili Celal Kürkoğlu, İlhan Selçuk, Veli Yılmaz.
7-Konferans: “Gladio Tartışmasının Türkiye Boyutu”
Antalya, 23 Kasım 1991
Düzenleyen: Kaleiçi Sanat Evi
8. Panel: “Anayasa ve Demokrasi”
Çanakkale, 9 Ağustos 1992
Düzenleyen: Belediye
Diğer katılımcılar: Ercan Kanar, Muzaffer Erdost, Veli Yılmaz.
9. Panel: “Anayasa ve Demokrasi”
Ören, 16 Ağustos 1992
Düzenleyen: Ören Belediyesi
Diğer Katılımcılar: Doç. Dr. Semih Gemalmaz, Veli Yılmaz
10. Söyleşi: “Kontrgerilla”
Bursa, 12 Şubat 1993
Düzenleyen: Çağdaş Gazeteciler Derneği
Söyleşen: Zafer Opsar
11. Panel: “12 Mart Ve Darbeler”
Maltepe, 12 Mart 1993
Düzenleyen: SHP ilçe örgütü.
Diğer katılımcılar: Ali Rıza Dizdar, Ercan Karakaş, Veli Yılmaz.
12. Panel: “Demokrasi ve Faili Meçhul Cinayetler”
Malatya, 17 Nisan 1993
Düzenleyen ve yöneten: SHP il örgütü ve Başkanı Mahmut Ali Kaşifoğlu
Diğer katılımcılar: Milletvekili Mustafa Yılmaz, Mustafa Yalçıner
13. Panel: “Türkiye’de Demokrasi ve İnsan Hakları”
Çorlu, 8 Mayıs 1993
Düzenleyen: Halk Evi
Yöneten: Neş’e Barın
Diğer Katılımcılar: Ahmet Yıldız, Hasan Biber, Dr. Tolga Köseoğlu
14. Söyleşi: “Demokrasi Önündeki Engeller ve Ardındaki Güçler”
İzmir, 18 Mayıs 1993
Düzenleyen: 9 Eylül Üniversitesi öğrencileri
Yer: Bornova Belediyesi Açık Hava Tiyatrosu
15. Panel: “Dünya’daki Değişmenin Askersel Boyutu ve Türkiye”
İstanbul, 13 Temmuz 1993
Düzenleyen: Bilar Diğer
Katılımcı: Doç. Dr. Haluk Gerger
16. Söyleşi: “Yeni Dünya Düzeni ve Özel Savaş”
Maltepe, 19 Şubat 1994
Düzenleyen: SBP ilçe örgütü
Söyleşen: Ayhan Kara
17. Konferans: “Darbeler ve 12 Mart”
Ankara, 12 Mart 1994
Düzenleyen: Pir Sultan Abdal Derneği
18. Basın Toplantısı: SHOW TV’de katıldığım “Çapraz Ateş”
konuşmanın sansür edilmesi üzerine gerçeklerin kamuoyuna yansıtılması...
İstanbul, 23 Hazıran 1994
Yer: Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi Konferans Salonu
19. Konferans: “Siyasal Cinayetlerin Uluslararası Boyutu”
Büyükçekmece, 22 Ocak 1995
Düzenleyen: SHP ilçe Örgütü
programında
20. Söyleşi: “12 Mart Hukuku, Bomba Davası ve İşkence”
Bursa, 21 Şubat 1995
Düzenleyen: Çağdaş Hukukçular Derneği
Söyleşen: Av. Zeki Kahraman
21. Söyleşi: “Özel Savaş ve Psikolojik Savaşta Medya”
Bursa, 23 Şubat 1995
Düzenleyen: Çağdaş Gazeteciler Derneği
22. Konferans: “Demokrasi Önündeki Engeller Darbeler”
İstanbul, 19 Mart 1995
Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
Düzenleyen: Demokrasi İçin Bir Adım İleri Grubu
Diğer Konuşmacı: Eşber Yağmurdereli
23. Panel: “Kürt Sorunu”
İstanbul, 26 Mart 1995
Yer: The Marmara Oteli
Düzenleyen: BSP (İki gün süren panelde konuyla ilgili bildiri sunuldu.)
24. Basın Toplantısı: “Marmara Brifingi” Devletin, Gözüyle Sol ve Sağ örgütler adlı
yapıtın tanıtımı.
İstanbul, 15 Nisan 1995
Düzenleyen: Kaynak Yayınları
25. Panel: “İdeoloji ve Kültür Açısından Yayın”
İstanbul-TÜYAP, 9 Kasım 1995
Düzenleyen ve Yöneten: Sorun Yayınları, Sırrı Öztürk
Diğer Katılımcılar: İsmail Tanju,
Orhan Gökdemir, Dr. Yavuz Yıldız, Zeki Öcal
26. Konferans: “Yeni Dünya Düzeni ve Militarizm”
Ankara, 27 Ocak 1996
Düzenleyen: Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği
27. Basın Toplantısı: “TÜSİAD’ın Girişimleri ve H. Kissinger’in İç Yüzü”
İstanbul, 12 Ekim 1996
28. Panel: “Emperyalizm ve Şiddet Merkezli Küreselleşme”
İstanbul-TÜYAP, 7 Kasım 1996
Düzenleyen ve yöneten: Sorun Yayınları, Sırrı Öztürk
29. Konferans: “Ziverbey’den Susurluk’a”
Ankara, 21 Aralık 1996
Düzenleyen: Doç. Dr. Fikret Başkaya (Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfı)
Özgür Üniversite
30. Panel: “İnsan Hakları Barış ve demokrasi”
İstanbul, 13 Aralık 1998
Düzenleyen: KESK
Yazar panel konusu bağlamında “ABD ve Uluslarüstü Kapitalist Örgütler ve İşkence
konulu bir saatlik konferansla katıldı. )
31. Konferans: “Siyasal Cinayetlerde İstihbarat Örgütleri ve Ölüm Mangaları’nın
(AAA) Rolü”
İstanbu,l 24 Ocak 1999
Düzenleyen: CHP Üsküdar ilçe örgütü İnsan Hakları Komisyonu (Uğur Mumcu’yu
anma için. )
Yazarın Avrupa Konferansları
1. Almanya/ Bonn
18 Eylül 1993
Gustav Stresemann lnstitut e. V’nin düzenlediği “Türkiye’deki Politik Sistem
Egemenlik ve Demokrasi sorunu” konulu ve 17-19 Eylül 1993 günleri arasında devam eden
panele Gazeteci Ömer Erzeren, Prof. Dr. Zafer Üskül ve Talat Turhan katıldı. Yazar
“Kontragerilla Cumhuriyeti” nedir? konulu bildiri sundu ve tartıştı. (yapıtın 6. Bölümüne
bakınız)
2. Almanya / Kassel
23 Eylül 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: ASTA der GHK-Demokratik Kültür Derneği
3. Almanya / Köln
24 Eylül 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF
4. Almanya/ Duisburg
25 Eylül 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF
5. Almanya /Stutgart
28 Eylül 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF
6. İsviçre / Basel
29 Eylül 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: Basel ve Çevresi Türkiyeli İşçiler Cemiyeti ve DİDF
7. Fransa/ Paris
3 Ekim 1993
Türkiyeli Demokratik İşçiler Derneği (ADTT) gecesinde konuşma
8. Fransa / Paris
4 Ekim 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: ADTT
9. Almanya / Bremen
7 Ekim 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF
10. Almanya / Bochum Üniversitesi
8 Ekim 1993
Seminer: “CIA. MOSSAD. BND. MİT Bunlar halkı korumak için mi kurulmuşlardır?”
Düzenleyen: ASTA ve DİDF
11. Almanya / Berlin
9 Ekim 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu: DİDF
12. Almanya / Hanau
9 Ekim 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
(Düzenleyen: Hanau ve Çevresi Türkiyeli İşçiler Derneği)
13. Almanya / Düsseldorf Üniversitesi
9 Aralık 1993
Seminer: “Kontragerilla”
Düzenleyen: Türkiyeli Öğrenciler Derneği
14. Almanya / Köln Üniversitesi
10 Aralık 1993
Seminer: “Kontragerilla”
Düzenleyen: Türkiyeli Öğrenciler Derneği
15. Almanya / Bielefelt
16 Aralık 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: DİDF
16. Almanya / Nürnberg
19 Aralık 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: DİDF
17. Almanya / Münich
21 Aralık 1993
Konferans: “Kontragerilla Cumhuriyeti”
Düzenleyen: DİDF
Açıklamalar:
I. Bonn’daki Enstitüde katılımcıların çoğu Türkiye’yi çok iyi bilen Almanlardan
oluşuyordu. Üç gün boyunca konferans saatleri dışında her konuda tartışıldı.
II. Diğer konferans ve seminerlere ilgi ve katılım büyüktü. Genelde bir saat süren
konferans, sorulan sorularla üç saate kadar çıkıyordu.
Yazarın Katıldığı Ve Yer Aldığı Tv Programları
1. Video Kaset: 68’den 6 Mayıs’a
2. Show TV, 32. Gün programı “Kontragerilla” - 16 Kasım 1992
3. Kanal 6, Bizim Koltuk’ta Ahmet Altan ve Neş’e Düzel’le söyleşi: (1 saat) “12 Mart
Cuntalar ve Kontrgerilla” - 6 Aralık 1992
4. BRT: Uğur Mumcu Suikastı
Yöneten: Ali Sirmen
Katılanlar: Abdurahman Dilipak, Alev Çoşkun, Talat Turhan, Toktamış Ateş (Prof. Dr.
)
5. Flash TV, Söyleşi: M. Yılmaz Tunca
“12 Mart, Ziverbey Köşkü İşkence ve Bomba Davası” - 23 Şubat 1993
6. Show TV, 12 Mart Belgeseli - 3 Nisan 1994’de ilk yayını başlayan belgesel 10 hafta
sürdü.
7. Show TV, Çapraz Ateş Programı
Yöneten: Mehmet Ali Birand - 20 Haziran 1994
Katılanlar: Baki Tuğ, Ferruh Bozbeyli, Mustafa Yalçıner, Talat Turhan
8 Show TV, 12 Eylül’de Çete Parmağı
Can Dündar 7 Ocak 1997
9. ATV, Siyaset Meydanı: Susurluk Kazası
Yöneten: Ali Kırca - 6 Şubat 1998
Katılımcılar (Alfabetik Sırayla): Hanefi Avcı, İsmet Berkan, Tarık Bitlis, Ergin Cinmen,
Mehmet Güç, Mehmet Gül, Nilgün İ1gün, Mehmet Ali Kışlalı, Ceyhan Mumcu, Hüseyin
Oğuz, Mahmut Övür, Fikri Sağlar. Talat Turhan, Cemalettin Ümit, Soner Yalçın, Yüksel
Yalova
10. Ege TV, Abdullah Öcalan Operasyonu
Serkan Aksüyek’le haber saatinde söyleşi - 18 Şubat 1999 (Saat: 00:05-00:20)
Açıklamalar:
I. Show TV’de yayınlanan Mehmet Ali Birand’ın hazırladığı “Demir Kırat
Belgeseli”nde de yer aldım.
II. 1990 yılı Kasım ayında, Gladio konusunda yapılan söyleşi ve evimde yapılan çekim,
İsveç’te TV’de yayınlandı.
III. Berlin’de 9 Ekim 1993 günü Kontrgerilla konusunda verdiğim konferans özel bir tv
kanalında yayınlandı.
IV. 2’nci maddede yer alan program için Erbil Tuşalp Antalya’ya gelerek söyleşi ve
çekim yaptı. Gazete arşivi yanında, görüntü ve ses arşivi de yapmaya çalıştığımdan ve
söyleşinin tümünün yayınlanmayacağını bildiğimden Antalya’daki çekimin bir kopyasının
bana verilmesini istedim. Bu konuda bana verilen söz yerine getirilmedi. .
V. 3’ncü maddedeki program yayınlanmadan bir gazetede uydurma bir habere
dayanarak - Mahkeme kararıyla - (daha sonra yanlış olduğunu kanıtladığım) yayından önce
yasak kararı verildi. Bu durum medyada bir ilki örneklendiriyordu. Ve de bir Güç (!)
konuşmamdan korkuyordu. Ama Kanal 6, mahkeme kararına karşın yayını gerçekleştirdi.
Bu kez başka yerden taktılar. Susmamı istiyorlardı... Ama görüyorsunuz yazıyor ve
konuşuyor, aydın olabilme sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyorum.
(Bakınız: - “Bizim Koltuk’ta” Müthiş İddia, Yalçın Doğan, Milliyet- 6 Aralık 1992
- İkinci Cumhuriyet Kontrgerilla ve Demokrasi, Mehmet Altan, Sabah - 6 Aralık 1992)
VI. Bursa’da Flash TV çekimden önce bir yazı imzalattı “yayından doğabilecek
sorumluluğu yüklenmeyeceğim” hususunda... İnsanlara ve kurumlara saygımdan yayından
çekilmedim. Buna karşın, kendisiyle söyleşi yaptığım M. Yılmaz Tunca’dan yayın bantından
bir kopya istedim. Ve söz aldım. Sayısız girişimlerime karşın bu bant bana verilmiş değildir.
Günümüz Flash tv yöneticilerinden kurum adına verildiğini varsaydığım bu bandı istiyor ve
kurumların ilkeli olmasını bekliyorum.
VII. 6’ncı maddedeki program için 14 Ocak 1994 günü The Marmara Oteli’nde 32. Gün
ekibini oluşturan Bülent Çaplı, Aslı Öymen ve kameraman Yusuf Akçora birkaç saat çekim
yaptı. Yayından önceki tek şartımız bu çekimin tümünün bana verilmesi olduğu konusunda
söz verilmesine karşın, bu bantlar bana verilmedi. Yıllar sonra 32’nci Gün ekibinden bir başka
yetkiliden bantları alabildim...
VIII. 7’nci maddedeki program canlı değildi. Çekimden bir gün sonra programı
izlediğimde, katılımcılar arasında konuşmaları en çok sansür edilen kişi olduğumu saptadım.
Haksız rekabetin böylesi sanırım görülmemiştir. İzleyici karşısında sizin düşünsel
bütünlüğünüz adeta sabote ediliyordu...
Yayın tarihinden üç gün sonra (23 Haziran 1994) Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi
Konferans salonunda, Basın Toplantısı düzenleyip durumu açıkladım. Aslında basında
tekelleşme ya da kapitalistleşme sürecinin yaşandığı bir ortamda gerçeklerin kamuoyuna
yansıtılmayacagını biliyordum. Ancak kişiliğimi korumak durumundaydım. Nitekim
açıkladığım gerçekler basına yansımadı.
IX. Yaşadığım bu olumsuzlukların kişisel bir sorun gibi algılanmasını istemem. Aslında
bu açıklamamın sonuçlarına katlanmayı göze alarak bir sektörün iç yüzünü sergilemek
istiyorum. Bu koşullarda medya ile ilişkilerimi dondurma kararı aldım.
X. Bu durumda iken bir kanaldan bir belgeselde yer alma önerisi aldım. Karşımda yıllar
süresince almayı başaramadığım bantları bana bir günde ulaştıran değerli bir kişi vardı. İlke
kararımı bildirdim. Israr ediyordu. Yer almadığım belgeselin noksan kalacağını ifade edip,
beni iknaya çalışıyordu. Kurtulmamın tek yolunun ücret istemek olduğunu bildiğim için o
yola başvurdum. Belgesel yapıldı ve yayınlandı
XI. İlke kararım uyarınca 1994-97 yıllan arasında yapılan tüm tv programlarına katılma
önerilerini red ettim. Hatta araya giren bazı dostlarımı kırdım.
6 Şubat 1998 günü saat 17. 00 sıralarında Atv’den Mehmet Güç telefon etti. Aynı gece
saat 22.30’da yayınlanacak olan “Susurluk Kazası” proğramına katılmamı ısrarla rica
ediyordu. Kendisiyle Nokta Dergisi’nde çalışırken bir söyleşi yapmıştım. O ilişkide çok
olumlu bir örnek oluştuğu için kendisini evlat gibi seviyordum. Kıramadım, koşullarımı
söyledim. Bunlardan biri de yayın bandının bana verilmesiydi. Hepsini kabul etti ama geçen
bir yıl içinde ne bant geldi ne de telefon...
Kasım 1998 tarihinde katıldığım program Ali Kırca tarafından “Susurluk Çarkı” adıyla
yapıta dönüştürüldü.
- Dünyanın her yerinde Medya, Psikolojik Savaş’ın en etkin araçlarından biri olduğu
için, İstihbarat Örgütleri ve Egemen Güçleri’nin denetimi altına alınmış olduğunu biliyorum.
Bu kanı ve bilinçteki bir kişinin, kişileri hedef alması ve suçlaması düşünülmemeli...
Bilmem Susurluk Kazası’ndan bu yana susma nedenimi anlatabildim mi?
Katıldığı ve Yer Aldığı Radyo Programları
1. BBC - Teleröportaj - Turan Erdemgil ve Timuçin Tüzecan
16 Kasım 1990 (-15 Kasım günü akşamı yapılan 50 dakikalık “Kontrgerilla ve Gladio”
konulu röportaj ertesi gün BBC’de 10 dakika yayınlandı.)1
2. Alman WDR Radyosu “Kristisches Tagebuch” adlı programda Ömer Erzeren ile
“Politik İstikrar Harekatı” konu başlıklı söyleşi: 27 Kasım 1990
3. İsveç - Stocholm’da Yavuz Baydar’la “Gladio” konulu röpörtaj: 27 Kasım 1990
4. İstanbul. Umut FM, Dr. Melih Baş’la söyleşi ( 1 saat) 28 Ocak 1995
5. İzmir FON FM, Serkan Aksüyek’le söyleşi - (1 saat) 9 Mart 1997
6. AKRA FM, “Kontragerilla Cumhuriyeti” adlı yapıtımın tanıtımı (30 dak.) Dr.
Hidayet Y. Nuhoğlu, 14 Mayıs 1997
I. Bir hafta sonra, BBC’den bir mektup aldım. Yayınlanan bölüm için 37 sterlin karşılığı
telif hakkı öneriyorlardı. Öneriyi kabul ettim. Gönderilen formu doldurdum. Çok kısa
dönemde para adresime gönderildi... BBC, sembolik de olsa Aydın Sömürüsü yapmıyordu...
- Bakınız: Milliyet - 17 Kasım 1990 - “Talat Turhan BBC’de”
Yazarı Kaynak Gösteren Ve Yazardan Söz Eden Yapıtlar
1. Ve Talat Aydemir Konuşuyor - Talat Aydemir- May Yayınları 1966
2. Gölgedeki Adam - Dündar Seyhan - Milliyet Yayınları 1966
3. İhtilal çıkmazı - Emin Aytekin - Dünya Yayınları 1967 (İnfazlarla ilgili açıklama)
4. Dünya gazetesi: 8 Nisan 1967 (T. Turhan)
5. İhtilalciler Arasında Bir Gazeteci - Bedii Faik - Dünya Yayınlan 1967
6. Bir İhtilal Daha Var - Örsan Öymen - Milliyet Yayınlan 1981
7. Bir Pulsuz Dilekçe - Uğur Mumcu - Tekin Yayınevi 1. Baskı: Nisan 1977 (Kim Kimi
Doğruluyor? Sh. 195-198) Cumhuriyet: 26 Mart 1976)
8. Atatürk’ten 12 Mart’a (Anılar) - Sadi Koçaş - Ajans-Türk Mat. A. Ş. 1. Baskı: 1977
(1. Cilt: Sh. 37, 3. Cilt: Sh. 1046)
9. CIA-MİT Kontrgerilla -Bıçağın sırtındaki Türkiye- Süleyman Genç (Vatan: 13
Kasım 1977 14 Şubat 1978)- Der Yayınları1978
10. Emperyalizm CIA ve Türkiye - Halid Özkul - Boyut Yayınevi 1986
11. 12 Mart’a Beş Kala - Celil Gürkan - Tekin Yayınevi 1. Baskı: Ocak 1986 (Sh. 86,
123, 125, 127, 209, 212, 468, 491)
12. 12 Mart Cuntaları - Nazlı Ilıcak - Tercüman Yayınları - 1986 - (Tercüman: 12 Mart
- 13 Mayıs 1986)
13. Ziverbey Köşkü - İlhan Selçuk - Çağdaş Yayınları 6. Baskı Kasım 1987
(Cumhuriyet: 27 Nisan - 7 Mayıs 1986)
14. Kontrgerilla - Cihat Akyol (Bakınız: Emekli Tümgeneral Cihat Akyol anlatıyor Kontrgerilla - Servet Kabaklı - Tercüman 24 Ocak - 12 şubat 1986)
15. Devrimci Yol Savunması - Derleyen O. Tayfun Mater - Simge Yayınevi 1. Baskı:
Ocak 1989
16. Mahpus Yılmaz Güney - Hasan Kıyafet- Akyüz Yayınları: Mart 1989
17. Darbeler “Demirkırat”lar ve 27 Mayıs - Hazırlayan: Sadık Göksu (Sh. 153-191)
Anahtar Kitaplar Yayınevi
18. Görüşler, Görüşmeler - Şahap Balcıoğlu - 20. yüzyıl sonlarında bir jöntürk: Sh. 381410 - Yön Yayıncılık 1. Baskı: Mayıs 1991
19. CIA ve Emperyalizm Kıskacında Türkiye - Ahmet Raşitoğlu - (Sh. 185-189) Saadet
Yayınları - 1992
20. 12 Mart 1971’den Portreler I-III. Cilt Sırrı Öztürk - Sorun Yayınları I. Cilt (Sh. 270277) I. I. Baskı: Şubat 1993 I. 6. Baskı: Şubat 1999
21. Türkiye’deki Amerika - Abdullah Özkan - Emre Yayınları - (Sh. 91-102) - 13 Eylül
1993
22. 12 Mart İhtilalin Pençesinde Demokrasi- Mehmet Ali Birand, Can Dündar, Bülent
Çaplı - İmge Kitapevi Yayınları 1. Baskı, Agustos 1994
23. Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika - Çetin Yetkin - Ümit Yayıncılık (Sh. 27,
167) 1. Baskı: Şubat 1995
24. Marmara Brifingi - Önsöz: Sh. 9-23
Kaynak Yayınları 1. Baskı: Nisan 1995
25. T. B. M. M. Faili Meçhul Siyasi Cinayetler Araştırma Komisyonu Raporu:
12 Ekim 1995, (10/90) Esas Numaralı
(Raporun 176. sahifesinde yazarın yapıtları kaynak gösteriliyor. )
26. Öteki İslam - Orhan Gökdemir Sorun Yayınları - 1. Baskı: Haziran 1995
27. Soykırım Yalanı - Harun Yahya - Alem Yayıncılık (Sh, 224) Aralık 1995
28. Bir Gizli Servisin Tarihi - MİT - Tuncay Özkan - AD Yayıncılık - (Sh. 152) 1.
Baskı: Haziran 1996, 29. Osmanlıdan Günümüze Gizli Devlet Suat Parlar - Spartaküs
Yayınları - 1. Baskı: Haziran 1996
30. “Seçim” Hesaplaşmasının Marksist Yorumu - Sırrı Öztürk - Sorun Yayınları - (Sh.
25) 1. Baskı: 1996
31. Ordu ve Siyaset - Devrim Pusat - Nam Yayıncılık 1. Baskı: Mart 1996
32. CIA, Gladio, Mafya, Çete - Hüseyin Akyol - Yorum Yayınları (Sh. 55-89) Ocak
1997
33. Üzel Savaş - Adnan Akfırat - Kaynak Yayınları - I. Baskı: Ocak 1997
34. Silahlı Bürokrasinin Ekonomi Politiği - Suat Parlar - Bibliotek Yayınları - 1. Basım:
Şubat 1997
35. Gladio (Kontrgerilla) - Leo A. Müller Çeviren: Emin Karaca Pencere Yayınları:
Şubat 1997(2. Baskı)
36. Binbaşı Erseverin İtirafları - Soner Yalçın - Kaynak Yayınları 12. Baskı: Mart 1997
37. Eşref Bitlis Suikastı - Adnan Akfırat - Kaynak Yayınları (Sh. 144-145)
38. Susurluk ve Kontrgerilla Gerçeği - Semih Hiçyılmaz - Evrensel Basın Yayın 1.
Baskı: Mart 1997
39. Kontrgerilla Kıskacında Türkiye - Suat Parlar - Bibliotek Yayınları 1. Baskı: Nisan
1997
40. 21. Yüzyıl ve Türkiye Yüksek Strateji - Erol Mütercimler - Erciyas Yayınları 1.
Baskı: Haziran 1997
41. Ergenekon “Devlet İçinde Devlet” - Can Dündar, Celal Kazdağlı (Sh. 75-94) İmge
Yayınevi 1. Baskı: Temmuz 1997
42. Kuşatılmış Devlet Türkiye. Uyuşturucu - Mafya Yerel Egemenler - Süleyman Genç
- Boyut Kitapları 1. Baskı: Kasım 1997
43. Kirli İşler İmparatorluğu - “Uyuşturucu, Mafya, Devlet” - Suat Parlar - Bibliotek
Yayınlan 1. Baskı: Ağustos 1998
44. Devletin Din Operasyonu - Öteki İslam - Orhan Gökdemir - Sorun Yayınları 2.
Baskı: Eylül 1998
45. Susurluk Çarkı- Ali Kırca ile Siyaset Meydanı - Sabah Kitapları (Sh. 84-92, 148154)
46. General Reinhard Gehlen: CIA Bağlantısı- Mary Ellen Reese (Tercüme ediliyor) T.
Turhan’ın Önsözü ile bu yıl Sorun Yayınları yayınlayacak.
47. Dünden Kalanlar- İsmail Berduk Olgaçay - İz Yayıncılık, İstanbul 1998
Yazarı Kaynak Gösteren Yabancı Dergi Ve Yapıtlar
1. Dateline: November 24, 1990, A weekly publication of Hürriyet&BBA Turkey By
Gökhan Güvenç “Ex-officer coup possible”
2. Der Spiegel 26 November 1990, “Geheimdienste Spinne unter Schafsfell In
südeuropa war die Guerilla truppe besonders aktivauch bei den Militarputschen in
Griechenland und der Türkei? ”1
3. Gladio - Das Erbe des Kalten Krieges - Leo A. Müller- 1991 - Türkçeye tercüme
edilmiştir:
-Gladio- (Kontrgerilla), Soğuk Savaşın Mirası - Leo A. Müller - (sh. 47-48) Çeviren:
Emin Karaca, Pencere Yayınları
4. Tatsachen: Nummer: 18 November-Dezember-1993-(Dergi) (Türkei: Konterguerilla-Republik), (Teili), von Talat Turhan (Seite: 10- 13)
5. Tatsachen: Nummer: 19 Oktober- November - 1994- (Dergi) (Inernational: Konterguerilla), (2. und letzter Teil) , von Talat Turhan (Seite: 14- 17)
6. Gladio - Die geheime terrororgasotion der NATO - Jens Meklenburg Elefanten Press
- 1997, Berlin
Yazara Internette Gönderme Yapanlar (1998-1999)
1. ABD Üniversitelerarası iletişim ağında 16 Şubat 1993 günü yapılan yayında yer
almıştır. 1
CIA ve Ahtapotun Kolları 3 Zaman Gazetesi
MİT İstihbaratta Yetersiz
Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan 1977 yılında 7 Gün dergisinde ilginç araştırmaları
yayınlandı. İlginç görüşlerinde birisi de, Türk-İş’in CIA’nin ekonomik kuruluşu olan AID
(Uluslararası Kalkınma Örgütü) ile olan ilişkisidir. Bu iddia taraflarca yayınlanmamıştır. 20
Şubat 1976’da TRT’de yapılan bir programda 1952-1961 döneminde işçi eğitimi için Çalışma
Bakanlığı ve AID arasındaki işbirliğinin varlığı Halil Tunç tarafından açıklanmıştır. (7 Gün/2
Mart 1977) Talat Turhan’ın 1972 yılında 2 nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde söylemiş
olduğu sözlerden birisi şudur: “Sunay ve Tagmaç’la şahsi bir ilişkim yoktur. Ancak bunlar 22
Şubat’tan sonra yönetimi fiilen ele geçirmişlerdir. MİT’i ele geçirmişlerdir. MİT’i de
Amerikalılar ele geçirmiş ve bu şekilde idare edilmeye başlanmıştır. Bu yüzden de memleket
bu hale gelmiştir. ” (Cumhuriyet / 17 Ocak 1982)
2. Tageszeitung EMEK - 10-0ct-97-German - TransIate Zurück
Susurluk: Ein Name der politischen Verflechtungen (Yazarın “Kontragerilla
Cumhuriyeti” adlı yapıtına gönderme yapılıyor. )
URL adresi: http: //www. comlink. apc. org/nev/ emek/101097/susurluk. htm.
3. AUS: Drogen. Kontraguerilla und Nazis - Gladio wüted in derTürkei-Almanca “Der
Rechte Rant” Nr. 44 Jan. / Feb. 1997 - German - TransIate, von Olaf Goebel (Yazara
gönderme yapılıyor)
URL adresi: http: //www. uni-marburg. de/dir/ NACH RICH/add/goebO497. html
4. Stay behind the NATO - 19-Nov-97-German-Translate-Türkei In der Türkei wurde
kurz nach dem NATO- Beitritt 1952 eine Anti-Terror organisation gegründed. Sie wurde
Seferberlik Taktik Kurulu (STK-Taktisch Mobilisierungsgruppe) genant. Ihre Aktivitaten
sollen vom Gebaude der American Aid Delegation in Ankara Manolo Rojas und John Foster
Le May
(Yazara gönderme yapılıyor) URL adresi: http: //fgidec 1. tuwien. ac. at/ media/
zoom/zoom 4596/tuerkeı, html
5. Turkey’s Killing Machine: ‘The Contra-Guerrilla Force- 9-Aug-98-EnglishTranslate-By Serdar Celik (Yazarın “Kontragerilla Cumhuriyeti” adlı yapıtına gönderme
yapılıyor. )
URL adresi: http: //www. argk. org/pkk/articles/ countrgerilla. html
6. Dış Basında Türkiye Bülten-Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 14. 04. 98 . Los Angeles Times:
Türklerin kirli savaşı açıklandı, ancak Papa Suikastının hala karanlıkta kalan noktaları
var.
7. İstanbul Inter P1aza
URL adresi: http//www. iiplaza. com/kitap/ 3 ns. html (Yazarın “Özel Savaş Terör ve
Kontragerilla” adlı yapıtının satışı yapıldı. )
8. Buchbesprechung:
Graue Wölfe heulen wieder Rolf Schütte
URL adresi: http: / /www. nadir. org/nadir/periodika/ kurdistan-report / 9787/ 29. htm
(Yazara gönderme yapılıyor)
Açıklamalar:
I. Yazarın İnternet’te web sayfası bulunmamaktadır.
II. 1998 yılında “Talat Turhan”ı tuşlayıp yukarıdaki 2-8’nci maddelerde yer alan yazı ve
yapıtlara ulaşmak olanaklıydı.
III. Sözü edilen yazı ve yapıtlarda yazardan söz edildiği için, İnternette yer alma
kendiliğinden gerçekleşmiştir.
lV. İnternetteki bilgiler sürekli yenilendiğinden bu bilgilere ulaşılmayabilinir. Veya yeni
girişler olabilir.
V. İnternet’ten olduğu gibi alındığı için. i. ü gibi sesli harfler noktasız. ç. ş gibi sessiz
harfler c ve s şeklinde yazılmıştır. Yanlış olarak kabul edilmemesi rica olunur.
VI. 6’ncı maddede yer alan yazı olduğu gibi yapıtın “Sonsöz Yerine” bölümüne
aktarılmıştır.
VII. Yazılar onaylansın onaylanmasın Internet’e girdiği için alınmıştır.
VIII. URL adresleri Internet kullanıcılarına arzu ederlerse açıkladığım kaynaklara
ulaşmaları için verilmiştir.
IX. Bu bölümün hazırlanmasında ve yapıtın oluşumundaki katkıları için yeğenim Diş
Hekimi Sinan Emek’e minnet ve şükran duygularımla teşekkürlerimi sunuyorum.
Kontragerilla ve Gladio Konusunda
Yazardan Söz Eden Makale Yazı ve Haberler
1. “İşkence olayı nasıl doğdu?” Cüneyt Arcayürek’in Faik Türün’le söyleşisi
“Kontrgerilla deyimini kim buldu?” - Hürriyet: 8 Şubat 1974 2. “Size başvuruyorum” Uğur Mumcu - Yeni Ortam 28 Ocak 1975
3. “Kim bilir?” -Emil Galip Sandalcı- Vatan: 22 Mart 1977
4. CIA, MİT Bıçağın Sırtındaki Türkiye- Kontrgerilla - Süleyman Genç Vatan: 6-8
Aralık 1977
5. Kontrgerilla - İlhami Soysal - Vatan 15 Ocak 1978
6. Günaydın Can güvenliği - Nimet Arzık - Barış: 26 Ocak 1978
7. Nereden Başlamalı?...- Uğur Mumcu - Cumhuriyet: 30 Ocak 1978
8. Kontrgerilla’dan Hesap Sorulmalıdır - Kurtuluş: 1 Şubat 1978
9. Bari sen sus! - Turhan Temuçin - Yeni Ulus: 4 Şubat 1978
10. “Talat Turhan’la Kontrgerillanın sorgulama yöntemleri
üzerine görüştük” - Aydınlık: - 22 Temmuz 1978
11. Bomba Davası’nda “Cuntalar” savaşı (Kapak) Nokta Dergisi: 9 Kasım 1985
12, Talat Turhan: Kontrgerilla bir yöntemdir. -Nokta Dergisi: 10 Kasım 1985
13. Hesap sorulsun - Tahir Aka - Yeni Asya: 1 Mart 1990
14. Operasyon Gladio (Prof. Dr. Fişek... ) - Uğur Mumcu - Cumhuriyet: 6 Kasım 1990
15. Faili meçhul terörde CIA parmağı - Merdan Yanardağ Güneş: 15 Kasım 1990
16. NATO Terör Örgütü!. . - İlhan Selçuk - Cumhuriyet: 16 Kasım 1990
17. Adı: Kontr. , . . , ... - Uğur Mumcu- Cumhuriyet: 16 Kasım 1990
18. Kontrgerillaya ad: Özel Savaş Grubu - Merdan Yanardağ Güneş: 16 Kasım 1990
19. İhtilal öncesi eylemlerde ortak metod - Zaman: 16 Kasım 1990
20. Terör konusunda uzman emekli kurmay Yarbay Turhan’dan iddia: - Rafet Ballı’yla
söyleşi - “Türk Gladio’su Özel Harp Dairesi’dir.”- Milliyet: 16 Kasım 1990 (Yapıtın 7.
bölümüne bakınız)
21. İnönü: Hükümet Meclis’e bilgi versin - Cumhuriyet: 17 Kasım 1990
22. Demirel: Gizli NATO örgütünden haberim yok. Yeni Devir: 17 Kasım 1990
23. Ankara “cadı kazanı” - Burhan Bozgeyit - Yeni Asya: 17 Kasım 1990
24. NATO ve CIA bağlantılı bu örgüt Türkiye’de neler yaptı? Milli Gazete: 17 Kasım
1990
25. Gizli örgüt için araştırma - Milliyet: 17 Kasım 1990 - Talat Turhan BBC ‘de (Zaman: 18 Kasım 1990)
26. Bu utanç kuruluşu denetlensin - Zaman: 17 Kasım 1990
27. Örtbas etmeyin - Yeni Asya: 17 Kasım 1990
28. Ürug, Sunalp ve Batur ÖHD ile ilgili bilgileri kamuoyuna açıklamalı - Yeni Asya:
18 Kasım 1990
29. Kontrgerilla - Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet: 18 Kasım 1990
30. Korku ve istismar - Ahmet Selim - Zaman: 18 Kasım 1990
31. Kontrgerilla Frankeştayn ‘ın hortlağı oldu - Zaman: 18 Kasım 1990
32. Röntgen gibi hafta - Refik Erduran - Güneş: 18 Kasım 1990
33. Kontr-Gerilla’yı ABD’nin finanse ettiği ortaya çıktı - Milli Gazete: 18 Kasım 1990
34. Polis ve Gizli Örgütler - Hasan Aksay - Milli Gazete: 18 Kasım 1990
35. Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan, CIA bağlantılı Kontrgerilla’nın yeni hedefini
Zaman’a açıkladı - Zaman 19 Kasım 1990
“Şimdi de İslamı Düşman Seçtiler”.
Radikal İslam
a. Hedefte İslam var: San Fransisco Chronicle Gazetesinden aktaran... Zaman: 21 Kasım
1990
b... . Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı Orgeneral John Galvin: “Ana
tehlike komünizm zayıfladı şimdi yeni tehlikeler var. Bu tehlikelerin başında İslam
Köktenciliği geliyor.”
c. Korgeneral Doğan Beyazıt Gn. Kur, Bşk. ında 3 Aralık 1990 günü basma verdiği öz
sunuşta kendisine yöneltilen:
“ÖHD Anti-komünist bir kuruluş mudur” sorusunu: “... ... . bizim ülkemizde bir din
ihracatından tutun... . ” hepsi dahil çeşitli tehdide tabidir. Dolayısıyla anti-komünist değildir.
Dün Devrimine karşı da kullanılacaktır.
d. İslam terör değil Milliyet: 22 Eylül 1998 (Clinton: ... terörizmin Batı uygarlığıyla
İslam uygarlığı arasında kaçınılmaz bir çatışma” olarak görülmesini de çok büyük bir hata”
diye niteledi ve Amerikalılar İslam’a saygı ve şeref duyar” dedi. - B. M. Gn. Kurulu
konuşması.)
36. ÖHD’nin faaliyetleri açıklığa kavuşamadı - Yeni Asya: 19 Kasım 199037. SHP’den ‘Kontrgerilla’ atağı - Güneş: 20 Kasım 199038. Alınak: Köşkte gerilla var mı? Milli Gazete: 20 Kasım 1990
39. Kontrgerilla önergesi Meclis’te -, Milliyet: 20 Kasım 1990 40. Kötü Şeyler...
Mahmut T. Öngören Cumhuriyet: 20 Kasım 1990
41, Kontrgerillada Mason parmağı, Zaman: 21 Kasım 1990 Masonlar ve P-2 Mason
Locası(1*)
a. ‘CIA - Terör el ele’ Milliyet: 24 Temmuz 1990(CIA eski ajanı Dick Brenneke P-2 mason locası CIA ile ilişkilerini anlatırken: Locaya
aydan aya 10 milyon dolar ödemeler yaptığını açıkladıktan sonra: “Ama 70’li yıllarda bunun
karşılığını alıyorduk P-2 merkezi İtalya’da olmakla birlikte Almanya, İsviçre ve Avusturya’da
da geniş teşkilata ve etkinliğe sahipti, P-2 bize Avrupa ülkelerinde terörizmin yayılmasını
kolaylaştırmakta, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ile kara paraların aklanmasında yardımcı
oluyordu.”
b. Kontrgerilla’nın Eğitim merkezi’nden - Fehmi Koru - Zaman: 19 Kasım 1990
“l975 yılında İtalyan Komünist Partisi siyasi başarılar ortaya koymaya başladığında
dönemin ABD Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger. “İtalya’da komünizmin iktidar
olmasına asla müsaade etmeyiz” tarzında sözler sarfetmişti.
c. Gizli sabotaj örgütü - Milliyet: 19 Kasım 1990 (P-2 Mason Locası Lideri Licio Gelli: - “Gladio’nun CIA’yla ilişkisi vardı. Komünistler
iktidara gelemediyse, bu GIadio sayesinde. Gladyatörlerin seçiminde savaşa katılmış, anti Komünist kişiler dikkate alınırdı,” - Gladio’dan haberim yok diyen numaracıdır.
d- Susturucu - Burhan Bozgeyik - Yeni Asya: 22 Kasım 1990
e- İtalyan P-2 mason locası hala faaliyette - Özcan Buze(2*) Gündem: 14 Kasım 1992
“1981 yılında ele geçen P-2 üyeleri: 4 bakan, 3 bakan yardımcısı 38 parlamento üyesi,
195 Yüksek rütbeli subay, (3*) Komünist Parti ve Radikal Parti dışındaki bütün partilerden
politikacılar, işadamları, bankacılar, gazeteciler, istihbarat servisi üyeleri, polis müdürleri.
f. Eski ajanın iddiası: Andreotti, General öldürttü. Cumhuriyet: 15 Kasım 1997
“İtalyan Gizli Servis üyesinin duruşmada yasa gereği kolunu sıyırdığında mason
orgazisyonlarından birine üye olduğunu gösteren bir dövme ortaya çıktı,”
g. Mason-Gladio ekibi içerisinde gazeteciler, hakimler ve savcılar da var.
İngiltere’de Mason Locası ipin ucunda - Aydınlık: 1 Mart 1998
“Birmingham’da ölümlere yol açan ve altı IRA üyesine mal edilen bombalamayı,
Midland Polis Teşkilatı’nın özel timine mensup mason komiserlerin yaptığı ortaya çıktı...
Parlamento, İngiltere Birleşik Masonlar Locası’na 250 bin kişilik üye listesini açıklaması için
2 hafta süre tanıdı.”
h. Gerilim stratejisi ve devletin dramı - Nilgün Cerrahoğlu Milliyet: 19 Mart 1998
Dışarıda Washington içerde “derin devlet” bu işten hiç hoşlanmadılar. P-2 o dönemde,
derin devlette çok büyük bir güç odağı idi. “Mason Locası” kisvesi altında kurulan bu güç
gerçekte “görünmez hükümetin” ta kendisi idi ve Genelkurmay’dan MİT’e, MİT’ten
muhafazakar partilere ve basına dek her yere sızmıştı. Ünlü medya patronu Berlusconi bile,
CIA tarafından desteklendiği iddia edilen. P-2’cilerdendi.
i. P-2, CIA bağlantısı ve Gladio - Yeni Şafak: 31 Temmuz 1998
42. Neyin nesi? - İlhami Soysal - Milliyet: 21 Kasım 1990
43. Karanlıkta göz kırpanlar - Mehmet Kemal - Cumhuriyet: 27 Kasım 1990
44. SHP’de ajan - Açık Pencere: Melih Aşık - Milliyet: 22 Kasım 1990
45. Roma Kılıcı MHP’nin kınında - Merdan Yanardağ- Güneş 22 Kasım 1990
46- 12 Eylül öncesi, Evren, askeri müdahaleler ve Kontrgerilla - Zaman: 22 Kasım 1990
47- Kontrgeril1a yine gündemde (Manşet) - Cumhuriyet - Hafta: 23-29 Novembre 1990
(Almanya baskısı)
48. NATO Terör örgütü! - İlhan Selçuk - Cumhuriyet- Hafta: 23-29 Novembre 1990
(Almanya Baskısı)
49. “Teşkilat darbeye karışmadı” - Milliyet: 24 Kasım 1990 50. Talat Turhan: ‘Suçlular
işbaşında’ Tahir Aka Yeni Asya: 24 Kasım 1990.
51. Yerli Gladio unutuldu -Yeni Asya: 25 Kasım 1990
52. Sadede geliyoruz - Burhan Bozgeyik - Yeni Asya: 25 Kasım 1990
53. Kördüğüm çözülüyor - Mustafa Kaplan - Yeni Asya: 27 Kasım 1990
54. “Türk Gladiosu’nun işkence merkezi Ziverbey Köşkü” - Hürriyet: 28 Kasım 1990
55. Turhan Konuşuyor - Açık Pencere - Melih Aşık - Milliyet: 28 Kasım 1990
56. Talat Turhan: Hiram Abas “Konuşmaması için öldürüldü” Tahir Aka - Mustafa
Aydın - Yeni Asya: 28 Kasım 1990
57, Talat Turhan “Ecevit raporumu ciddiye alsaydı 1980 darbesi olmazdı” dedi
- Tahir Aka, Mustafa Aydın - Yeni Asya: 29 Kasım 1990 “Bildiklerimi açıklıyorum
öldürürlerse öldürsünler” Açıklama: (Bingöl Bağımsız Milletvekili İlhami Binici:
“Konuşursam öldürürler” dedi. Milliyet: 14 Kasım 1990
Binici: Kontrgerilla örgütünün içinde:
- Uyuşturucu madde kaçakçıları.
- Mafya elemanlar,
- Subaylar
- Polisler.
- Doktorlar,
- Askeri ve sivil savcılar.
- Hatta bugünün aktif politikacıları vardı.
58. Turhan: “Ziverbey Köşkünde ben de işkence gördüm” - Yeni Asya: 30 Kasım 1990
59. “Talu gerçekleri açıklasın” Tahir Aka, Mustafa Aydın- Yeni Asya: 1 Aralık 1990
60. Dünyada Terörün Kaynakları, CIA, Gladio,
Kontrgerilla - Mücadele: 1 Aralık 1990
61. Tabu!. . - Hıfzı Veldet Velidedeoğlu - Cumhuriyet: 2 Aralık 1990
62. Terörde NATO parmağı! - Vahdet: 26 Kasım- 2 Aralık 1990
63. “Kontr-Gerilla cinayet de işler” Yörünge: 2 Aralık 1990
64. Talat Turhan ne diyor? - Yeni Asya: 4 Aralık 1990
65. Kontr’a Sür-Kontr - Cüneyt Akman - Demokrat: Aralık 1990
ÖZEL HARP DAİRESİ
66. Genel kurmaydan açıklama:
Özel Harp 3 defa kullanıldı (Korg. Doğan Bayazıt) Cumhuriyet: 4 Aralık 1990
Özel Harp Dairesi hakkında çeşitli iddialarının sahibi Kurmay Yarbay Talat Turhan ‘ın
Özel Harp Dairesinde hiç görev yapmadığı belirten Bayazıt! “Kendisi Profesyonel İhtilalci
diye nitelenebilir. ”
67. Özel Harp Savunmada - Güneş: 4 Aralık 1990
68. Özel Harp Dairesi Güneydoğu’da kullanılıyor - Hürriyet: 4 Aralık 1990
69. Talat Turhan: TRT niçin kontrgerilladan bahsetmiyor - Yeni Asya: 4 Aralık 1990
70 . AID (Aid For International Development) - Açık Pencere: Melih Aşık - Milliyet: 6
Aralık 1990
71 . Sunalp’ı kim kurtardı? - Açık Pencere: Melih Aşık - Milliyet: 7 Aralık 1990
72. Kontr-Gladio’da sis perdesi aralanıyor - Volkan Kemal Ergenekon - Yörünge: 9
Aralık 1990
73. Yerli Gladio’nun esrarı - Burhan Bozgeyik - Yeni Asya: 12 Aralık 1990
TURGUT SUNALP:
Bakınız Turgut Sunalp ne diyor:
“Efendim, ne söylerse söylesin. Başbakan söyledi diye her şeyi doğru olarak mı kabul
edeceksiniz. (İtalyan Başbakanı Andreotti’yi kastediyor) Biz bu hizmetlerde çalışmışız,
kafamız var. Salak bir başbakan söyledi diye kalkıp ona mı inanacağız. Aptal onu öyle
an1amış der geçerim ben; şimdi 16 tane ülkede NATO’nun başkanlığında gizli bir teşkilat
kuruyor, halt karıştırmak için. Ben biliyorum. Ben Genelkurmay ikinci Başkanlığı yaptım; bu
işin tepesinde olduğuma göre bu işi bilmemem mümkün değil.”
“Sunalp’a göre... İtalya Başbakanı salak- Yunanistan eski Başbakanı Papandreu sa1ak,
Fransa Devlet Başkanı Mitterand, Almanya Başbakanı Kohl da bu teşkilatın varlığını itiraf
etti. Demek ki onlarda salak!...
Belçika, Norveç, Hollanda ilgilileri de bu gizli teşkilatın mevcudiyetini, teşkilatın...
yığınla karanlık işe bulaştığını kabullendi, Sunalp Paşa’ya göre bütün o ilgililerin hepsi salak!
NATO’nun gizli teşkilatından bahseden NATO üyesi ülkelerin bütün o ilgilileri aptal!... Bir
tek Sunalp paşa akıllı...”4
74. Kontrgerilla hakkında kim ne dedi? - Yeryüzü: 15 Aralık 1990
75. Kontrgerilla terör olaylarında kullanılıyor - Milliyet: 17 Aralık 1990
76. Kontrgerilla araştırılsın - Cumhuriyet: 23 Aralık 1990
77. Ağca’yı Türk Gladio’su mu kaçırdı? - Tempo: 30 Aralık 1990-5 Ocak 199178. NATO Terör Örgütü Mülkiyeliler Birliği Dergisi Ocak-Şubat 1991
79. NATO’nun ihaneti - Mustafa Kaplan - Yeni Asya: 5 Mart 199 1
80. ÖHD ve Kontrgerilla - Tahir Aka - Yeni Asya: 8 Nisan 1992
81. Faili belli Cinayetler - Tahir Aka - Yeni Asya: 9 Nisan 1992
82. Meclis Kontrgerillayı unuttu! - Gerçek: 19 Nisan 1992
83. Kuytuda kalan güç... - İlhan Selçuk - Cumhuriyet: 27 Nisan 1992
84. Talat Turhan: Basın Kontrgerilla kontrolü altında - Gündem: 7 Aralık 1992
85. Şu Kontr-Gerilla... - Uğur Mumcu- Cumhuriyet: 7 Aralık 1992
86. Kontrgerilla iddiaları ekrana geldi - Yeni Asya: 7 Aralık 1992
87. Torumtay kontrgerillayı yalanladı - Cumhuriyet: 8 Aralık 1992
88. Torumtay: Hiçbir şey Meclis denetimi dışında kalamaz - Sabah: 8 Aralık 1992
89. Emekli orgeneral Torumtay: “Dünya ile birlikte generaller de değişir.” - Tercüman:
8 Aralık 1992
90. Talat Turhan: Kontrgerilla İçin Hodri Meydan - (Manşet) - Cumhuriyet: 8 Aralık
1992
91. Kapıdaki Zincir... - İlhan Selçuk - Cumhuriyet: 9 Aralık 1992
92. Tütengil Aydınlığı... - Oktay Akbal- Milliyet: 10 Aralık 1992
93. “Bizim Koltuk” - M. Tali Öngören - Cumhuriyet: 11 Aralık 1992
94. Basındaki Kontrgerilla Ajanları - Ahmet Altan - Nokta: 13-19 Aralık 1992
95. Talat Turhan’dan Kontrgerilla ile ilgili nefes kesecek yeni açıklamalar - Mehmet
Güç- Nokta: 13-19 Aralık 1992 “Kontrgerilla Cumhurbaşkanına da Görev Yükler”
96. Turhan: Kontrgerilla Cumhurbaşkanına da görev yükler - Gündem: 13 -Aralık 1992
97. Kontrgerilla - Mektuplar - Adnan Çetin - Ankara Nokta: 20-26 Aralık 1992
98. Talat Turhan’ın öcü - Ertuğrul Kürkçü - Gündem: 17 Aralık 1992
99. Uğur Mumcu’yu anma ve kontrgerilla paneli İstanbul’da gerçekleştirildi. Cumhuriyet: 31 Ocak 1993 (Vasiyeti: Solun birliği)
100. SHP’de Kontrgerilla paneli - Hürriyet: 31 Ocak 1993
101. İktidar ortağı SHP’ye SHP panelinden tekzip geldi ‘Kontrgerilla vardır’ Günaydın: 1 Şubat 1993
102. Kontrgerilla paneli - Bursa Çağdaş: Şubat 1993
103. Turhan: “Kontrgerilla varsa demokrasi yoktur” - Olay: 21 Şubat 1993
104. Özel Ordu “Yeniçeri Ocağı’na döner” - EP: 8-15 Ağustos 1993
105. “Türkiye’de Özel Harpçiler Cumhurbaşkanı danışmanı - Gündem: 22 Eylül 1993
106. Kontrgerilla Cumhuriyeti - Soner Yalçın- Aydınlık: 15 Ekim 1993
107. Kontr-Medya A. Ş! - Orhan Gökdemir - Nokta: 22-28 Mayıs 1994
108. Zoraki Kahramanlar... Gerçek Kahramanlar...
-Erdal Atabek- Cumhuriyet: 9 Aralık 1996
109. Hakikat nihan kalmaz - Taha Kıvanç - Zaman: 12 Aralık 1996
110. En kirli yeraltı örgütü: Gladio - (Dizi yazı) Sabah: 23-28 Aralık 1996
111. Sakalı Yoktu Dinletemedi - Nebil Özgentürk - Sabah: 9 Mart 1997
Açıklamalar:
1. 1963 - 1965 yılları arasında yargılandığım Genç Kemalistler Ordusu Davasına ilişkin
olarak basına yansıyanlar listeye alınmamıştır.
2. 1992 - 1999 yılları arasındaki Hürriyet gazetesi, Talat Turhan ve Orhan Kilercioğlu
davalarına ilişkin olarak basına yansıyanlar listeye alınmamıştır.
3. 1998 yılında açtığım ve devam eden Talat Turhan - Milli Gazete davasına ilişkin
olarak basına yansıyanlar listeye alınmamıştır.
4. Kontrgerilla- Gladio dışında yayınlanan yazılar listeye alınmamış.
5. Tüm basını izlememin olanaksızlığını takdir edersiniz. Atladığım yazılardan beni
haberdar ederseniz mutlu olurum.
1. Bu savı özellikle MİT içindeki masonlardan söz ederek, Doruk Operasyonu (1989)
adlı yapıtımda gündeme getirmiştim.
2. FM 31-16 kodlu “Counterguerilla Operations” adlı resmi ABD talimnamesinde yer
alan (CMCA)=Civil Military Adversery Committee)
3. Ağırlık istihbaratçılarda - Ordudaki Masonlar- İkibine Doğru: 20 Aralık 1992
4. -Orgeneral olmuş ve Büyük Elçilik yapmış bu kişinin biçemini onaylıyor musunuz?
- Zaman içinde ve tarihsel süreçte ortaya çıkan gerçek kimin ya da kimlerin ne olduğunu
ortaya çıkarmadı mı?
-Sunalp’ın Ziverbey İşkence Köşkü’nde ne işi vardı?
Yazar ve Ailesinin Yer Aldığı Yapıt, Ansiklopedi ve Yıllıklar
1. Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar - İbnülemin Mahmut Kemal İnal 1. Cüz 4.
Baskı- Milli Eğitim Basımevi - İstanbul 1969 (Sh. 246-247) (Yazarın annesinin babası
Harputlu Kemalüddin Efendi ve ailesinden söz edilmektedir. )
2. Harput Yollarında - İshak Sunguroğlu - Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı Yayınları İstanbul 1959 - 2. Cilt, (Sh. 146-205) (Efendigiller Ailesi)
3. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi - İletişim Yayınları - 7. Cilt (Sh.
2187)
4. Günümüz Türkiye’sinde Kim Kimdir? - Profesyonel Yayınları - 2. Baskı - 1987-88
(Sh. 609)
5. Çayeli İlçe Yıllığı 95 (Sh. 225)
6. Yazarlar Sözlüğü - İhsan Işık - Risale Basın Yayın Ltd. - (Sh. 600-601) 2. Baskı İstanbul, 1998
7. Yakın Tarih Ansiklopedisi - 12. cilt
TBMM ’de Kontrgerilla ve Gladio Tartışmaları ve Yazar’ın Yer Aldığı Tutanaklar
(1990 yılı ve sonrası)
1’nci Bölüm: Yazara gönderme yapılan TBMM. Tutanak Dergileri:
1. 35’nci Birleşim, 20.11.1990 salı, sh. : 164-166 II Milletvekilinin Meclis araştırma
önergesi:
“Emekli Kurmay Yarbay Sayın Talat Turhan, Genel Kurmay Özel Harp Dairesine bağlı
olan Kontrgerillanın varlığını belgeleri ile kanıtlamaya hazır olduğunu belirtmektedir.1
2. 83’ncü Birleşim. 16.06.1992 salı, sh.: 116-117 10 Milletvekilinin Meclis araştırma
önergesi:
“Emekli Yarbay Sayın Talat Turhan’ın bu örgüt hakkında soruşturma yapılması için
yaptığı başvurular bugüne kadar işleme konulamamıştır.2
3. a. 75’nci Birleşim. 2.3.1993 Salı, Sh.: 40 10 Milletvekilinin Meclis araştırma önergesi
b. 75’nci Birleşim. 2.3.1993 Salı. Sh. 55
c. 75’nci Birleşim. 2.3.1993 Salı, Sh. 80. Bir Milletvekilinin konuşması:
“... Sayın Talat Turhan’ın beyanları apaçık ortada.”
4. TBMM. Faili Meçhul Siyasal Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu - 1995Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Yılmaz’ın Karşı Oy yazısının ilgili bölümü: (Sh. : 176)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Devlet içindeki “güç odaklarının” Özel Harp Dairesi olduğu yaklaşık 27 yıldır
tartışılmaktadır. 1968’den başlayarak günümüze dek gelen her eylemin içinde ÖHD’nin
olduğu ileri sürülmüş, yazılıp, çizilmiştir. ÖHD ‘nin; sivil uzantısı olan kontrgerillayı
beslediği olaylarda kullandığı yaygın bir kanıdır.
Konuya ilişkin binlerce gazete haberi, makale ve köşe yazısı basında yer almıştır. Son
yıllarda bununla ilintili olarak TV programları düzenlendiği dahi görülmektedir.
Yine kontrgerillanın varlığı hakkında başta emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan olmak
üzere birçok yazarın belgeli, bilgili, yer göstermeli yayımlanmış yapıtları da bulunmaktadır.
Sayın Talat Turhan, “Bomba-I”, “Bomba-2”, “Doruk Operasyonu”, “Kontrgerilla
Cumhuriyeti”, “Özel Savaş Terör ve Kontrgerilla”
Süleyman Genç, “12 Mart’a Nasıl Gelindi?”, “Bıçağın Sırtındaki Türkiye” (CIA/MİT
Kontrgerilla) adlı yapıtlarında
Emekli Tümg. Celil Gürkan, “12 Mart’a Beş Kala”
Em. Hak. Alb. Emin Değer. “CIA Kontrgerilla ve Türkiye”
Soner Yalçın, “Binbaşı Ersever’in İtirafları”
Haydar Tunçkanat, “Amerika, Emperyalizm ve CIA”
Fatih Güllapoğlu, “Tanksız, Topsuz Harekat”
İlhan Selçuk, “Ziverbey Köşkü”; adlı yapıtlarında konuya yeterince ışık tutmaktadırlar.
Değerli yazar İlhan Selçuk, “Ziverbey Köşkü” adlı yapıtının 2’nci basınımda
sorgucunun kendisine “İlhan Selçuk. Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı kontrgerilla örgütünün
karşısında bulunuyorsun. Sen bizim tutsağımızsın, burada Anayasa, babayasa yoktur. Örgüt
seni ölüme mahkum etmiştir. Sana istediğimizi yapmaya yetkiliyiz. Buraya getirilmen örgüt
kararıyladır. (Sayfa 63).
Seni şimdi gönderiyoruz. Bundan böyle gözümüz üstünde olacak. Bu teşkilatta 22
general ve albay bulunmaktadır. Teşkilatı Mahsusa gibidir. Bak görürsün bu teşkilat neler
yapacak (Sayfa 9) dediğini yazmaktadır.
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri eylemleri sonrasında gözaltına alınanlar arasında
kontrgerilla tarafından sorgulandıklarını ileri sürenlerin sayısı oldukça kabarıktır.
2’nci Bölüm: TBMM.’nde konuya ilişkin tartışmalar:
I. 41’nci Birleşim, 4.12.1990 Salı
a. 21 Milletvekilinin Genel Görüşme Önergesi (Sh. : 441-442)
b. 14 Milletvekilinin Meclis Araştırma Önergesi (Sh. : 443-444)
c. 30 Milletvekilinin Meclis Araştırma Önergesi (Sh. : 445-446) (Sh.: 450-455)
“Böyle bir örgütün varlığı konusunda gizlilik nedeniyle açıklama yapmamam bana
önerildi ama bu konunun NATO ülkelerinin iç sorunu olduğu kuşkusuzdur.”
II. 44’ncü Birleşim. 10.12.1990 Pazartesi. Sh.: 94-95 Erdal İnönü:
“... Bu konunun (Kontrgerilla) karanlıkta kalmasına müsaade etmeyeceğiz; bu kuşkunun
peşini bırakmayacağız; toplumumuzu ilgilendiren, gelişmemizi ve demokrasimizi derinden
etkileyen bu konuyu açıklığa kavuşturacağız... Demokrasimize ve çağdaşlaşmamıza tuzak
kuranları -eğer varsa- ortaya çıkaracağız ve eylemlerinin hesabını soracağız.”
III. 53’ncü Birleşim, 19.12.1990 Çarşamba, Sh.: 139 Bir Milletvekilinin Kontrgerilla
Örgütü konusunda sorusu ve İçişleri Bakanı’nın yanıtı.
IV. 58’nci Birleşim, 24.12.1990 pazartesi, Sh.: 739-740, 750-75 iki milletvekilinin
konuya ilişkin konuşması
V. 33’ncü Birleşim, 1.12.1990 Salı, Sh.: 25-26 13 Milletvekilinin Meclis Araştırma
Önergesi
VI. 44’ncü Birleşim, 16.12.1992 Çarşamba, Sh.: 67-78 Bir Milletvekilinin sorusuna
İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in yanıtı:
“ Kontrgerilla diye bir kuruluş yoktur ve Kontrgerilla diye bahis konusu edilen ve
olmayan bir teşkilatın cinayet işlemesi de bahis konusu değildir.”
VII. 72’nci Birleşim, 23.02.1993 Salı, Sh.: 157-159 Bir milletvekilinin gündem dışı
konuşması
VIII. 74’ncü Birleşim, 25.02.1993 Perşembe, Sh.: 340-342 Bir milletvekilinin gündem
dışı konuşması
IX. 75’nci Birleşim, 02.03.1993 Salı, Sh.: 39-81 23 Milletvekilinin Meclis Araştırma
önergesine Milli Savunma Bakanı Nevzat Ayaz’m yanıtı:
“Özel Harp Dairesi’nin hiçbir unsuru bugüne kadar hiçbir kanunsuz eylemde
bulunmadığı gibi, Sıkıyönetim dönemlerinde de hiçbir sorgulama ve anarşiyle mücadele
görevlerine iştirak etmemiştir...”
CHP Grubu Adına Algan Hacaloğlu (İstanbul):
“... NATO Genel Sekreteri’nin dahi yıllarca süren suskunluktan sonra varlığını kabul
ettiği bir örgütün uzantılarının ülkemizde olmadığına inanmak, fazla iyimserlik hatta saflık
olurdu...” “Açıklığa kavuşmamış bir çok karanlık arkasında bu örgütün gayri resmi
uzantılarının yer aldığı inancı, ne yazık ki ülkemizde yaygınlaşmıştır. Bu örgütün Kontrgerilla
işlevi gördüğüne ilişkin yaygın kanaat demokrasiyi özümlemiş vicdanları, son derece rahatsız
etmiştir yıllarca”
X. 98’nci Birleşim, 4.5.1993 Salı, Sh.: 235-236 Adıyaman Milletvekili Celal
Kürkoğlu’nun Özel Harp Dairesi’ne ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı Nevzat Ayaz’ın
yazılı cevabı: (7/1065)
“ Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir personelinin maaşı bir başka ülke tarafından
ödenmediği gibi, hiçbir birliği de bir başka ülke tarafından finanse edilmemiştir.”
XI. 107’nci birleşim, 26.5.1993 Çarşamba, Sh.: 135 Bir Milletvekilinin Milli Savunma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/438) Bir Milletvekilinin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/439)
XII. 7’nci Birleşim, 23.9.1993 Perşembe, sh.: 64-66 17 Milletvekilinin Türkiye’deki
Kontrgerilla iddialarını açıklığa kavuşturmak amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin
önergesi:
“Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırılan yaşanan süreç bir yandan blokların ve soğuk
savaş stratejilerinin belirlediği dünyayı ortadan kaldırırken, bır yandan da ABD
egemenliğinde yeni bir dünyayı işaret etmektedir...” “Gerçekten de sıkı bir NATO üyesi olan
Türkiye’nin, NATO kapsamında oluşturulan bu yeraltı örgütlenmesi dışında kalması
olanaksızdır...”
Önerge verenler: H. Uluç Gürkan, Atilla Hun, Zeki Nacitarhan, Faik Altun, Hasan
Akyol, Hasan Basri Eler, Veli Aksoy, M. İstemihan Talay, Ali Dinçer. İbrahim Özdiş, Haydar
Oymak. İrfan Gürpınar, Coşkun Gökalp, Mustafa Doğan. İsmail Cem, Algan Hacaloğlu.
XIII. 20’nci Birleşim, 26.10.1993 Salı, Sh.: 17-18
13 Milletvekilinin Kontrgerilla konusunda Meclis Araştırma önergesi (10/46)
XIV. 22’nci Birleşim, 2.11.1993 Salı, Sh.: 291-292
14 milletvekilinin Kontrgerilla konusunda Meclis Araştırma önergesi (10/47)
XV. 88’nci Birleşim, 12.4.1994 Salı, Sh.: 346-347 1 Milletvekilinin. İçişleri Bakanına
sorusu (7/3106)
XVI. 48’nci Birleşim. 8.12.1994 Perşembe, Sh. 376-381 Bir Milletvekilinin gündem
dışı konuşmasına karşı Devlet Bakanı’nın yanıtı.
Yazarın Yapıtları İçin Neler Yazdılar?
Uğur Mumcu -Size başvuruyorum
(Yeni Ortam: 28 Ocak 1975)
“12 Marttan sonra İşkenceci başı Faik Türün’ün komutanlığı döneminde “Kontrgerilla”
adlı bir örgüt, işçilerden öğrencilere, kurmay subaylardan, tümgenerallere kadar, birçok
kimseyi Göztepe’deki işkence karargâhına götürerek yasadışı yollardan sorguya çekmiş,
ülkenin ünlü yazarları bu yerde kelepçelenip zincirlenmiş ve kendilerine işkence yapılmıştır.”
“... devletimizi bu saldırgan çetenin uğursuz gölgesinden kurtarmanızı istiyoruz, ” “...
Bir Cunta gençlerimizi birbirine boğdurarak, aşağılık hırslarıyla kan içerek ve kanlı
kaldırımlara basarak iktidara gelmek istiyor.”
Uğur Mumcu-Kontrgerilla...
(Cumhuriyet 16 Ocak 1978)
“... NATO ülkelerindeki sağcı terör, CIA güdümündeki Kontr-Gerilla örgütlerince
yönetilir. İtalya’da da Yunanistan’da da Türkiye’de de aynı örgütün yerel şubeleri görev
başındadır,
Kontr-Gerilla’nın üzerine gitmeden Türkiye’de şiddet olaylarını önlemeye olanak
yoktur.”
Uğur Mumcu -Nereden Başlamalı?
(Cumhuriyet: 30 Ocak 1978)
İstanbul Sıkıyönetim eski Komutanı Faik Türün, “Hayır Kontr-gerilla diye bir kuruluş
yoktur” derken bir başka suç itirafında bulunmaktadır,
- Sanıkların sorgularında MİT elemanları bulunmuştur.
“... Emekli Yarbay Talat Turhan’ın sorgusunu kimler yapmıştır?...
- MİT elemanlarınca...
İstanbul’da Ziverbey köşkünde sorguya çekilen sanıklara birer tutanak imzalatılmıştır”.
Bu imzaların sahipleri, hiç şüphesiz Ziverbey Köşkü ile ilişkili güvenlik yetkilileridir.
Soruşturmaya buradan başlamak sanırız, Kontr-gerilla örgüsünü çorap söküğü gibi ortaya
çıkaracaktır... aynı olaylar hakkında Meclis araştırması yolu işletilebilir.”
Uğur Mumcu -Kontrgerilla...
(Cumhuriyet: 28 Ocak 1986)
“12 Mart döneminde ‘Bomba Davası’ nedeniyle yargılanan... Talat Turhan da Ziverbey
Köşkü’nde en ağır işkencelerden geçmiş ve işlemediği bir suç zorla kendisine kabul ettirilmek
istenmişti...
Talat Turhan’ın kitabını okuyun ; bu kitaplarda bambaşka bir Türkiye göreceksiniz.”
Uğur Mumcu-Operasyon Gladio
(Cumhuriyet: 6 Kasım 1990)
“ Talat Turhan, 12 Mart döneminde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri
Mahkemesinde yaptığı savunmada “FM 31- 16 işaretli ‘Counterguerilla Operations’ adlı bir
talimnarneyi sunarak “Kontrgerilla örgütünün varlığını kanıtlamıştı Talat Turhan, bu
savunmayla da yetinmemiş; 1 Mayıs 1976 günü CHP yöneticilerine yazıyla başvurarak CIAMİT ilişkilerinin araştırılmasını istemiştir.
İtalya’da ortaya çıkarılan NATO’ya bağIı terör örgütü Yarbay Turhan’ı doğruluyor.”
Uğur Mumcu -Adı: Kontr...
(Cumhuriyet: 16 Kasım 1990)
“İtalya’da ortaya çıkartılan” ‘Gladyo’ örgütünün Türkiye’deki adı ‘Kontrgerilla’dır.
12 Mart ve 12 Eylül dönemlerindeki işkenceli sorguları yapan da işte bu örgüttür.
Bu yıllarca yazıldı, çizildi. Kurmay Yarbay Talat Turhan sıkıyönetim mahkemelerinde
ilk kez bu örgütün varlığını kanıtladı...”
Uğur Mumcu -Şu Kontr-Gerilla (1*)
(Cumhuriyet: 7 Aralık 1992)
‘Kontrgerilla’ 12 Mart döneminde Ziverbey Köşkü sorguları sırasında ortaya çıkmıştı...
Ziverbey Köşkü sorgularından geçen... Talat Turhan konuyu mahkeme önünde ortaya
attı onunla da yetinmedi. 12 Haziran 1973 günü Genelkurmay Başkanlığına (2*) 11 Şubat
1974 günü de Başkan Ecevit’e mektup yazarak(3*) konunun araştırılmasını istedi.
Talat Turhan, savunmasına Amerikan Silahlı Kuvvetler yayını Counterguerilla
Operations’ adlı kitabı ekleyince konu büsbütün önem kazandı.”
İlhan Selçuk -Talat Turhan’ın Kitabını Okuyun...
(Cumhuriyet: 31 Ocak 1986)
“Talat Turhan’ı bilmem tanıtmağa gerek var mı? Eğer tanımayan varsa, kitabını almalı,
tanımalıdır. çünkü tanınması gereken kişileri tanımadan, bilinmesi gereken olayları bilmeden
ülkemizin nereden gelip nereye gittiğini anlamak olanaksızdır... Talat Turhan, 12 Mart
döneminden bugünü de haber veriyor. Türkiye’nin düzenini kendi çıkarları doğrultusunda
değiştirmek isteyen iç ve dış güçler ittifakı’nın kimi davaları kullanarak bugüne nasıl
ulaştıkların anlamak bakımından bu kitap aydınlatıcı bir belgedir.”
İ1han Selçuk -Bomba Davası
(Cumhuriyet: 11 Temmuz 1986)
“Dreyfüs davası 19’ucu yüzyıl sonuyla 20’nci yüzyıl başındaki Fransız toplumunun
fotoğrafını sergilemektedir. Bomba Davası da 1960’lı, 1970’li yılların Türkiye’sini
açıklamakta; 12 Eylül 1980 müdahalesinin köküne ışık tutmaktadır. Talat Turhan devrimcidemokrat ve “tam bağımsız” Türkiye ülküsünün adamıdır. Karşıt cephenin kökeni ABD CIA- KONTRA ortaklığının güdümündeki siyasete dayanmaktaydı.
Bomba Davası’nda üç sözlük ağır basmaktadır:
- Cunta. Kontrgerilla, terör...
İşte bu üç sözcük Türkiye’de 12 Mart’la, 12 Eylül’ün gizlerini açabilecek anahtarlardır.
Talat Turhan ‘Bomba Davası’ adlı kitabının ikinci cildinde bu anahtarları hangi çilingirlerin
yaptığını açıklamaktadır.”
İlhan Selçuk -NATO Terör Örgütü!...
(Cumhuriyet: 16 Kasım 1990)
Talat Turhan, 12 Mart döneminde -Kontrgerillanın işkence tezgahından geçmiş emekli
kurmay yarbaydır. Terörü kapsayan kitaplarında - Şimdi Batı’da “Süper NATO” diye anılan örgütün incelemesi de var. 1970’lerde Talat Turhan, Türkiye’deki Gladio’yu zamanın CHP
hükümetine bir yazıyla iletmişti; Ecevit, bu örgütün üstüne gidemedi gücü yetmedi; ama
sonuçta Türkiye 12 Eylül’e gitti.”
İlhan Selçuk -Kuytuda Kalan Güç... (4*)
(Cumhuriyet: 27 Nisan 1992
Talat Turhan uzun bir süreden beri çok yakın geçmişin olayları üzerinden bir karanlık
şalı kaldırmağa çalışıyor. Belgeli, örnekli, şemalı, planlı, olaylı, tarihli, somut kanıtlarla
süregelen bu çabanın çok satışlı gazetelerimizde gereken yankıları yarattığı söylenemez. Türk
basını olayların üstüne gitme cesaretini gösteremiyor...
Türkiye’de sis perdelerinin yarattığı
demokrasinin güvencelerini sağlamak, düşsel
Turhan’ın kitapları, yalnız bugünün tarihini
kalmasın; güncel Türkiye’de demokrasinin
isteyenlerin itici gücünü oluştursun.
karanlığın üstüne gidilmeden, evrensel
bir özlem gibi kalacaktır. Dilerim ki Talat
yazacak o1anlara birer kaynak niteliğinde
kurulması için gerekli çabayı göstermek
İlhami Soysal -KONTR-GERİLLA (Vatan: 15 Ocak 1978)
“Kontrgerilla gerçeğini bit tecrübe yaşadığımız için var olduğunu biliyoruz. Bu konuda
tanıklık yapabiliriz. Yapabilecek daha pek çok ad var ya birkaçını anımsatalım: İlhan Selçuk,
Numan Esin, Doğan Avcıoğlu, Talat Turhan...”
“Kontrgerilla’ya örneğin 91 kilo girip 26 gün sonunda 76 kilo çıkabilirsiniz. (5*)
insanlık onurunu yitirebilirsiniz tıpkı bir mezbahadan arta kalmış gibi. ”
İlhami Soysal -DERS OLUR MU?
(Milliyet: 29 Ocak 1986)
“Talat Turhan, 12 Mart’ta Bomba Davası adlı hayalden öte uyduruk bir davanın sanığı
olarak kontrgerilla işkence hanesinden geçmiş, binlerce sahifelik savunmalarıyla suçsuz insan
kendini nasıl savunur göstermiş ve işin ardını bırakmamış biriydi. Bomba Davası aklanmaya
doğru giderken 1974 affı ile kesilmişti. Talat Turhan, ‘Ben affetmiyonım, af bana değil beni
suçlayanlara yarıyor’ diyor. Afla bomba davası kapanmıştı ama Talat Turhan’ın kavgası
sürüyordu.”
İhami Soysal -Bomba Davası - Savuma-1’in ÖNSÖZ’ü (1986)
“Talat Turhan sapına kadar Atatürkçü idi. 27 Mayıs Devrimine gönülden bağlıydı
Arkadaşları arasında hep geleceğin en parlak generallerinden, komutanlarından biri olacak
diye görülürdü. Gözünü budaktan sakınmaz, sert, dinamik, sözünü esirgemez, inandığını
sonuna kadar savunur, bilinç düzeyi yüksek bir Atatürkçü olarak tanınmıştı. 1964’te emekli
edildi... Etkin bir kişiliği, geniş bir dost çevresi vardı. Kimseye boyun eğmiyordu, kimsenin
adamı olmaya yanaşmıyordu. Malı, mülkü, parası yoktu. Kuzguncuk’ta babasından kalma eve
sığındı Derken 12 Mart 1971 Darbesi geldi.
Talat Turhan suçlandı, tutuklandı Erenköy’deki Kontr-Gerilla sorgu evinde sorgulandı,
yargılandı...
Bütün bu dönemlerde Talat Turhan bir an olsun eğilmedi, bükülmedi...
Selam olsun, tüm ‘Tam Bağımsızlık’çı Türkiye özlemi ve kavgası ile yürekleri
yananlara. Selam olsun Talat Turhan’a.”
Cüney Arcayürekle Faik Türün Söyleşisi
(Hürriyet: 8 Şubat 1974)
C. A. - “Kim buldu bu kontrgerilla deyimini?”
F. T. - “Tepeden inmecilerin, 27 Mayıs’tan sonra türlü olaylara katılıp emekliye sevk
edilen ve İstanbul cuntasının-biz böyle deyimliyoruz- başta gidenlerinden Talat Turhan
çıkardı bunu. Bir faşist örgüttür diye. Bu Talat Turhan öyle bir kişiydi ki sadece ifadesini
almak tam yedi gün sürdü, yedi gün. Kitapları dizdi masaya, konuştu da konuştu.”
Süleyman Genç -CIA, MİT,KONTGERİLLA
Bıçağın Sırtındaki Türkiye (6*)
(Vatan: 6 Aralık 1977)
“Talat Turhan’ın 12 Mart Türkiye’sinde Sıkıyönetim Mahkemesi’ne sunarak
kamuoyuna mal ettiği: ‘Ayaklanmaları Bastırma Harekatı’ adlı yapıt,... 1965 yılında
Genelkurmay Başkanlığınca basılarak... Bu kitap Praeger Yayınevi tarafından Amerika’da
basılmıştır,
Bu yayınevinin CIA tarafından kurulup finanse edildiği saptanmıştır.”(7*)
Kontr-Gerilla’dan Hesap Sorulmalıdır!
(Kurtuluş: 1 Şubat 1978)
Aynı konuya ilişkin kendi de işkenceye uğrayan Talat Turhan’ın sözleri var.
Amerika’da geliştirilen, gerillalarla mücadeleyi amaçlayan Kontr-gerilla yöntemleri tüm
az gelişmiş ülkelerde uygulamaya konulmuştur. Bu anlayışla “Teknik Sorgulama” timleri
kurulmuş ve 12 Mart döneminde özel sorgular yapılmıştır. Zamanın İstanbul Sıkıyönetim
Komutanı Türün bu gerçeği itiraf etmiştir.
Turhan Temuçin-Bari sen sus!
(Yeni Ulus: 4 Şubat 1978)
Talat Turhan... Bir onurlu kurmay subaydı. 27 Mayıs devriminde önemli rol oynamıştı.
12 Mart cellatları Talat Turhan’ı insanlıktan çıkardılar. Uygulanan işkenceler, insanlık dışı,
alçak uygulamalar bugün hala Turhan’ın yüzünden okunmaktadır. O yiğit, o namuslu ve o
kurmay Talat Turhan yalan söylüyor!
Demirel’le kontenjanı Türün doğru söylüyor! İnsanlar sabah başka, akşam başka
konuşmalıdır diyen Demirel doğru konuşuyor da Talat Turhan yalan konuşuyor!
Nokta Dergisi 1986
(Kitap tanıtımı)
“Talat Turhan’ın ‘Savunması’, Sokrates’den günümüze kadar uzanan zaman süreci
içinde, Galileo, Dreyfuüs, Sacco ile Vanzetti ve Rosenberg’1er gibi dünya adalet tarihine
geçmiş davalara yeni bir halka ekliyor...”
Av. Şahin Erol ( 1986)
“Demokrasiye ara verilen çok yakın geçmişimizle ilgili bir dönemin (12 Mart
döneminin) perde arkasının, olayların içinde olan birinci elde tanığı Talat Turhan aracılığıyla
öğrenilmesi, demokrasinin kurulması için yoğun çabaların harcandığı bu günlerde,
yargılarımızı etkilemektedir...”
Mehmed Kemal -Bomba Davası
(Cumhuriyet: Dergi: 23 Şubat 1986)
“Talat Turhan’ın Bomba Davası ise hepsinden ayrıdır. 27 Mayıs da dahil Talat Turhan
askeri kımıldamaların hepsinin içinde bulunmuştur Talat Turhan Bomba Davası, Sabotaj
Davası, akla gelebilen her türlü davanın baş sanığı olarak sürülmüştür Dışarıdaki şüpheli ve
esrarengiz her türlü olayın hesabı bu genç emekli subaydan sorulmuştur. Askeri yönetimin
İstanbul kanadı nedense olayları Talat Turhan’ın sırtına yüklemiştir . Bütün bu iddiaların
altından hukuk mantığı ile gerçekleri dile getirerek sıyrılmak üzere iken, bu kez de af yasası
çıkmış, dava düşürülmüş. Talat Turhan bir anlamda aklanmış... . Son 20-25 yılın askeri ve
politik dalgalanmalarının kökenine ışık tutan kitap çok ilginçtir. Tarihi çarpıtmak isteyenleri
doğru yola getirecektir. bilinmeyen olayların iç yüzü öğreniliyor.”
OktayAkbal -12 Mart’m 15. yılında
(Cumhuriyet: 12 Mart 1986)
“Bugün 12 Mart Talat Turhan’ın belgelere dayanan savunmasının birinci kitabını
okumak ilginç oluyor... 12 Mart olgusunu bütün yoğunluğuyla yaşamış, acılar çekmiş,
suçlamaların karşısında ezilmeden, yenilmeden, Atatürkçü bilinç aydınlığını yitirmeden
dirençle çıkmış bir askerdir bu acı anıları bizlere anlatan... İbretle okunacak bir yapıt.
Bugünden yarına bir tanık, bir kanıt...”
Faik Akçay -Bomba Davası
(Somut: 28 Mart 1986)
“... . Talat Turhan’ın ‘BOMBA DAVASI SAVUNMA-I’ adlı yapıtı Türkiye’nin gerçek
tarihine ışık tutan, değerli bir belge. Askeri darbelerin neden yapıldığını, somut örnekler,
belgelerle ortaya koyuyor Talat Turhan geniş kültürlü, yürekli bir aydın. Çok yürekli çıkışlar
yapmış. Uğradığı haksızlığın hesabını sorabilmek için elinden geleni arkasına koymamış...”
... 12 Mart’ın 12 Eylül’ün gelmesinden önce, hiç kuşkusuz bu oyunlar oynandı. Talat
Turhan, bu oyunları sezinlemiş, gerçekten güçlü bir zeka, geniş yorum yeteneği olan bir kişi.”
Talat Turhan, uğradığı haksızlıklarla omzundaki rütbeleri yükseltememiş, Ama halkın
gözünde hiçbir rütbelinin yükselemeyeceği yere yükselmiştir. Bağımsızlığın, özgürlüğün,
geleceğin uygar dünyasının temellerini atmaya çabalayanlar arasına girerek ölümsüz bir kişi
olmayı başarmıştır...
Mehmed Kemal -Bir gün alıp götürdüler…
(Cumhuriyet: 9 Ağustos 1986)
“... Celil Gürkan’ın, Talat Turhan’ın kitapları için ne buyurulacaktırl Biri ordu içinde
sevilen sayılan bir general, öteki sevilen sayılan, değer verilen bir yarbay. ” Ziverbey’deki
işkence köşkünü anlatıyorlar... Başkaları da anlatıyor... Ama bir asker, öteki askerlere
anlayacağı bir dille anlatıyor... Daha nasıl anlatsın?
Merdan Yanardağ -Faili meçhul terörde CIA Parmağı
(Güneş: 15 Kasım 1990)
“... . Talat Turhan, yaklaşık 20 yıldır adeta bir ‘şövalye’ ruhuyla bu örgüte karşı savaş
yürütüyor, Demokratik hukuk devletlerinde ve çoğulcu demokrasilerde, ‘açıklığın’ temel ilke
olduğunu belirten Turhan, devletin yasadışı eylemler yapmağa hakkı bulunmadığını, yaptığı
takdirde ‘terörist devlet’e dönüşeceğini ve bazı insanları ‘terörist’ diye suçlamasının
anlamsızlaşacağını belirterek, ‘Bu tip örgütlerle hesaplaşmadan, bunları açığa çıkarmadan ve
hukuku egemen kılmadan gerçek bir demokrasiden söz edilemez. Kontrgeril1a’ya karşı
mücadele demokrasi mücadelesidir...
Kontrgerilla ve Türkiye
(Cumhuriyet: 17 Kasım 1990)
“Kontrgerilla ilk kez 12 Mart döneminde ortaya çıktı, Mahkeme tutanaklarına ise
emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan’ın kendisini sorgulayanların kontrgerilla mensubu
olduklarını iddia etmesiyle geçti.”
Burhan Bozgeyik -Ankara “Cadı Kazanı”
(Yeni Asya: 17 Kasım 1990)
“... mevzu ile ilgili geniş araştırmaları olan emekli Albay Talat Turhan Kontrgerilla
‘Anarşi ve teröre bulaşmıştır, elimde delillerim var’ demektedir. Sadece demekle kalmamakta
iddialarını ispat etmek için misaller vermektedir. Mesela, Beyazıt kulesine kızı1 bayrak
çekenin bir ajan olduğunu ve adını da mahkemede söylediğini, ne var ki bunun zabıtlara
geçmediğini belirtmektedir.”
Refik Erduran -Röntgen gibi hafta
(Güneş: 18 Kasım 1990)
Şimdi terör uzmanı... . Talat Turhan haykırıyor:
“Eğer bir ülkede terörün tüm varyasyonları meydana geliyor ve faili meçhul kalıyorsa,
suçlu o ülkenin istihbarat örgütleridir.”
Talat Turhan BBC’de
(Zaman: 18 Kasım 1990)
“Kontrgerilla tartışmalarının kamuoyunda güncelleşmesi, Talat Turhan’ı ‘Günün
Adamı’ haline getirdi. Yaklaşık 20 yıldır ‘Terör’ ‘istihbarat’ konularındaki araştırma ve
yayınlarıyla tanınan Talat Turhan görüşlerine en çok başvurulan kişi oldu. Türk
gazetelerindeki açıklamalarından sonra bu kez de İngiliz yayın kurumu BBC, Turhan’la geniş
bir görüşme yaptı. İsveç televizyonu da görüşme için randevu aldı. ”
Kontr-Gerilla İddiaları üzerine
(Milli Gazete: 18 Kasım 1990)
“ Talat Turhan’ın iddiaları öyle görmezlikten gelinecek, yabana atılacak türden iddialar
değildi. Eğer bu iddiaların izi sürülecek olursa belki de son zamanlardaki faili meçhul
cinayetlerin arkasındakiler ortaya çıkacaktı. Belki de İpekçi cinayetinin Papa suikastının perde
gerisinde kimler olduğu görülecekti.”
Mehmed Kemal-Karanlıkta göz kırpan1ar... ,
(Cumhuriyet: 21 Kasım 1990)
“... Talat Turhan’ın ‘Bomba Davası’ diye iki ciltlik bir kitabı var. Bundan ilk kez
Kontrgerilla olaylarına değinildi. Aradan on yılı aşkın bir süre geçti. Devlet adamlarından çok
azı bunun üstüne gidebildi. Sorumlular da iktidarda iken susuyorlar, muhalefetle iken
mangalda kül bırakmıyorlardı.”
Talat Turhan’ın gerek Özel Harp Dairesi, gerek MİT ajanlarının provokasyonları ile
ilgili sözleri, gerek 12 Eylül ihtilalcilerinin Amerikan mandacı bir zemin açmalarına ve en
fazla Batı’ya hizmet eden kulüp üyelerinin faydalandığına dair konuşmaları gerçekten de her
aydının ciddiyetle üzerinde durması gereken meselelerdir.”
Dünyada Terörün Kaynakları CIA, Gladio, Kontrgerilla
(Mücadele: 1 Aralık 1990)
“... ...Kontrgerilla’nın 20 yıllık terör, sabotaj, provokasyon dosyasını açmağa çalışan
CIA bağlantılarını gösteren Talat Turhan gibi aydınlar da var. Ama bırakalım Turhan’ın
Sesini kesmeğe çalışmalarını...”
Korgeneral Doğan Bayazıt --Özel Harp Dairesi Özsunuşu(Cumhuriyet, Güneş, Hürriyet: 4 Aralık 1990)
“Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan. ‘Profesyonel İhtilalcidir’. . Özel Harp Dairesi ile
ilişkisi hiçbir zaman olmamıştır ve burada çalışmamıştır.”
Kontrgerilla silahlarına hedef olanlar nerede?
(Demokrat: 6 Aralık 1990)
“Türkiye’de kontrgerilla tartışmaları daha 1972’de başladı Talat Turhan 1972’de sanık
olarak yargılandığı Bomba Davası’nda Eminönü Gemisinin kontrgerilla tarafından
batırıldığını ifade etti. Kanıt olarak sadece kullanılan bombanın Deniz Kuvvetlerinde bulunan
bir patlayıcı oluşuna işaret etmekle kalmıyor, mahkemeye bir de Silahlı Kuvvetlere ait bir
talimname ST 31-15 adını taşıyor.”
Tahir Aka-ÖHD ve Kontrgerilla (8*)
(Yeni Asya: 8 Nisan 1992)
“Talat Turhan, yıllar öncesinden yakaladığı bazı ipuçlarını ortaya koyuyor, ancak
şimdiye kadar o ipuçlarını kimse değerlendirmiyor. Zira ipuçlarından tutulup, ipin arkası
çekilse; o zaman iktidarların değişmesiyle değişmeyen, daima iktidarda ve zirvede olan
‘devlet içindeki devlet’ ortaya çıkacak...”
Taha Kıvanç-Devletin Gizlenen
(Yüzü Zaman: 7 Aralık 1992)
“Kontrgerilla sözcüğünü icat eden Talat Turhan değil, ama ordu saflarında ve emekli
olduktan sonra edindiği deneyimlerle kavrama muhteva kazandıran O... . . Talat Turhan,
devletin zaafını açığa vurmaktan geri kalmadı yıllar boyu...
Talat Turhan’ın programdaki en önemli katkısı Kontrgerilla konusundaki
açıklamalarıydı. Çok akıllıca sözler etti Talat Bey. Devletin gizlilik perdesi arkasına
sığınmasının ne kadar zararlı olduğunu onu dinlerken daha iyi hissettik. Bütün NATO
ülkelerinde kurulduğu anlaşılan Gladio türü gizli örgütün bizdeki eylemlerine de işaret etti.”
M. Tali Öngören -“Bizim Koltuk”
(Cumhuriyet: 11 Aralık 1992)
“Tüm bu suçlamaları Talat Turhan ‘Bizim Koltuk’ adlı Kanal 6 izlencesinde sergiledi
‘Bizim Koltuk’ gibi bir izlence devletin TRT’sinde hiçbir zaman yer alamazdı... .
Talat Turhan kitle iletişim araçlarının da Kontrgerilla’nın ve MİT’in etkisi altında
olduğunu söyledi. Yani TRT’nin ve basının... Yalan mı?”
Ahmet Altan -Basındaki Kontrgerilla Ajanları(9*)
(Nokta: 13-19 Aralık 1992)
“Talat Turhan ... . . kontrgerilla’nın yapısıyla ilgili çok ilginç açıklamalar yaptı...
Konuşması büyük bir gürültü kopardı. Turhan’ın konuşmasında çok ilginç bir iddia vardı...
Ama bir kaç kişinin dışında bütün Babıali bu iddianın karşısında kulağının üstüne yatıp
duymazdan geldi... . . basınımız Turhan’ın iddiasını duymamayı tercih etti, Ne diyordu yirmi
yıldır kontrgerilla konusunu inceleyen Talat Turhan?
‘Basın ve televizyon, Kontrgerilla
Kontrgerilla’nın ajanları vardır’ diyordu.
ile MİT’in denetimi altındadır. Basında
Biliyorsunuz, Kontrgerilla’nın kendilerine ‘Vatansever’ denen sivil uzantıları var.
‘Turhan, bu ‘Vatanseverler’’in basını ele geçirdiğini söylüyordu.”
Mehmet Güç -“Kontrgerilla Cumhurbaşkanlarına da Görev Yükler”
(Nokta: 13-19 Aralık 1992)
“Talat Turhan’ın tartışma yaratacak iddiası: ‘Kontrgerilla, cumhurbaşkanlarına da görev
veriyor... . ’ İddialar bununla da bitmiyor: ‘Yerel polis şefleri... . . okul müdürleri, yargıçlar... .
sendika başkanları, işveren kuruluşlarının temsilcileri ve basın-yayın organlarının yöneticileri
de kontrgerilla görevlisi...’ İşte, ‘1965’den sonra görev yapan Cumhurbaşkanlarına bu
talimnamedeki görevlerini yerine getirip getirmediklerini sormak gerekir’ sorusunu ortaya
atan Turhan’ın belgelere dayalı nefes kesen açıklamaları.”
Can Dündar -Biraz daha gayret, çözüyor...
(Aktüel: 5- 11 Aralık 1996)
“Ve Susurluk kazasından tam 23 yıl önce Türkiye’de kontrgerilla diye bir örgüt
bulunduğundan ilk kez söz eden ve o gün bugündür. bu örgütün üzerine büyük bir kararlılıkla
yürüyen emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan bütün bu araştırmalarda ‘bilirkişi’ olarak
göreve çağrılmalı.”
Berduk Olgaçay -Susurluk’ta Gladio kuşkusu (Zaman: 19 Aralık 1996)
“... Kontrgerilla konulu çok sayıda kitabın yazan Talat Turhan da ‘Susurluk kazası
bugüne kadar yazdıklarıma motamot uygun olarak Kontrgerillayı ele veriyor. ’ şeklinde
konuştu.”
Mehmet Yalçın, Mehmet Tez, Şakir Artan
En kirli yeraltı örgütü: GLADYO -Dizi YazıSabah: 23-28 Aralık 1996
“Bizdeki durum ne? Türk Gladyosu’yla ilgili en tanınmış araştırmacı emekli Kurmay
Yarbay Talat Turhan 12 Mart döneminde sol darbe hazırlıkları içinde olmakla suçlanan ve
askeri mahkemede yargılanıp beraat eden Turhan, “Türk Gladyosu kontrgerilla diye bilinen
ama kontrgerilla örgütü değil, kontrgerilla yönetimini uygulayan örgüt olan Özel Harp
Dairesidir” diyor.
Talat Turhan’ın söylediği olaylarla, diğer NATO ülkelerindeki olaylar arasında
paralellikler de var.”
Taha Kıvanç- Hakikat Nihan kalmaz
(Zaman: 12 Aralık 1996)
“Susurluk kazasından sonra... ... Bu konuları kendine dert edinen kişilerin başında Talat
Turhan geliyor. Talat Bey, kendisine bulaştırılmak istenen bir terör eylemiyle ilgili olarak
yaptığı savunmada, bundan tam 23 yıl önce, devlet içinde yuvalanmış çetelerin varlığndan söz
etmişti. O günden beri kontrgerilla’yla ilgili yazdığı çok sayıda kitabın her birinde, eline
geçen yeni bulgulara yer verdi Talat Turhan. Ancak, kendisiyle geçmişte ayrıntılı mülakatlar
yayınlayan sol ve merkez-sol gazete ve dergiler şimdi kulaklarının üzerine yatıyorlar.
Kontrgerilla üzerine yazdıklarına göz atan artık yok. ”
Aziz Nesin(18 Şubat 1987)
“Sevgili Talat Turhan, Karanlık ve kirli bir döneme ışık tutup o dönemin çirkin yüzünü
gözler önüne seren Bomba Davası, Savunma’nızı yararlanarak öğrenerek okudum. Sağolun!
Ellerinize sağlık... Dostlukla. ”
Hıfzı Veldet VeIidedeoğlu
Adaletle de batı Standardı (Cumhuriyet: 23 Şubat 1986)
“... . Yine 12 Mart 1971 döneminde Ziverbey Köşkündeki işkencelerle insan haklarının
nasıl korkunç boyutlarda çiğnendi bu işkencelerden geçen... ” “... Sayın Em. Yrb. Talat
Turhan’ın ‘Bomba Davası: Savunma’ adlı kitapları olmak üzere birçok belgelerle haksızlıklar
dosyasına yazıldı...”
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu- Tabu!. .
(Cumhurlyet: 2 Aralık 1990)
“Askerler arasında” emir komuta zinciri” de tabudur. 27 Mayıs Devrimi’nin bu zincirin
kurallarına uygun olarak yapılması, Milli Birlik Komitesi’nde yüzbaşı, dahası üsteğmen
rütbesindekilerle general rütbesindekilerin eşit oya sahip olması, Silahlı Kuvvetler tarafından
hiç affedilmemişti, bunun acısı on yıl sonra 12 Mart faşizmi döneminde eski Milli Birlik
Komitesi’nin iki genç üyesinin bir bahaneyle sıkıyönetimce içeri alınarak falakaya
çekilmesiyle çıkarılmıştır. Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan”da o dönemde işkence
görmüştür. Üst rütbeliler emir ve komuta zincirini bozanlara karşı çok acımasızdır. Çünkü bu
zincir onlar için Tabu’dur...”
Açıklamalar
1. Erdal Atabek Zoraki Kahramanlar... Gerçek Kahramanlar... (Cumhuriyet: 9 Aralık
1997) ve
2. Nebil Özgentürk Sakalı yoktu dinletemedi... (Sabah: 9 Mart 1997) tarihli yazılan
olduğu gibi yapıta aktarılmıştır.
(1*) Bu yazı sevgili dostum Mumcu’nun bu konudaki son makalesi olabilir.
(2*) Başbakanlık ve K. K. K. ’da eklenmeli
(3*) Selimiye Ceza ve Tutukevinden telgraf çektim.
(4*) “Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla” adlı yapıtım üzerine yazılmıştır.
(5*) Bomba Davası’nda 76 kiloyla girip 37 kiloya düşen bir sanık vardı
(6*) Yapıta dönüştürüldü
(7*) Talat Turhan’ın 3 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesine verdiği savunmasından,
4 Kasım 1975
(8*) “Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla” adlı yapıtım üzerine yazılmıştır.
(9*) 6 Aralık 1992 günü Kanal 6’da yayınlanan Bizim Koltuk programına katıldım.
Yazı programdan sonra yayınlandı.
Okuyucu Mektupları
-ÖZET-
Fehmi Salık- İzmir
25 Kasım 1985
Atatürk’ün Yarbayı
“Kendisini yetiştirdiği ocağa yakışır bir biçimde savunan ve kendi tanımıyla dimdik
duran, Talat Turhan’ın sözünü ettiği demokrasi kavgasında ben, erdemin temsilcisi olan
kişiliğinde Mustafa Kemal’i bulduğum bu yiğit insanın yanında yerimi alıyorum. Kamuoyuna
duyururum... ”
Remzi Şirin- Ankara
Emekli Hakim Albay
12 Şubat 1986
“Muhterem Yarbayım.
Bir zulmiye devrini aydınlatan kıymetli eseriniz ‘Bomba Davası Savunması’nı tekrar
okudum. Aynı frekansla takdir ve tebriklerimi sunarım.
Hiçbir Türk mahkemesi siyasi bir partinin disiplin organları gibi karar vermeğe
zorlanamaz; zorlanırsa orada cumhuriyet yok. başka bir yönetim vardır.”
Bahar Yener - Bursa
18 Şubat 1986
“Bomba Davası adı altında yayınladığınız savunmanız, tarihin acı gerçeklerini gözler
önüne serdi. İnsanlık dışı olayların sorumlulukları, kendi iç hesaplaşmalarının karanlığında ne
yapacaklarını şaşırmış durumdalar... .
Yayınladığınız kitap ile Türkiye tarihinin çok önemli bir dönemine açıklık getirdiniz.
Biz gençler olayların yabancısıydık... ”
İbrahim Nazlıoğlu (2*) - Ankara
25 Şubat 1986
“Beyefendi, takdir edersiniz ki, her şeyin bir karşılığı ve bedeli vardır. İnsan olmanın,
yurtsever olmanın da bir karşılığı ve daha ağır bir bedeli vardır. Siz bu bedeli çok uzun sürede
ödemişsiniz, geçmiş olsun.
... ... Şuna inanıyorum ki, yakınlarınız ve çocuklarınız. sizinle çok çok övüneceklerdir. ”
Av. Orhan Argun - İstanbul
10 Mart 1986
“Sayın Talat Turhan:
‘Savunma’ adlı eserinizi büyük bir ilgi ile okudum. Birçok gizli olayı açıkça ve
cesaretle ortaya koymanızdan dolayı sizi tebrik ederim
Savunmanızın bütün safhalarını bastırıp kamuoyuna sunmanızı diliyorum. Böylece
yakın tarihimizin bu en ilginç olayı, mümkün olan bütün açıklığı ile ortaya çıkabilsin.”
Feridun Tülü - İstanbul
Üniversitesi Öğrencisi
27 Mart 1986
“Bomba Davası adlı yapıtınızı bir solukta okudum... Atatürk devrimciliğini tüm
yaşantınızda ilke edinip demokrasi mücadelesinde gösterdiğiniz çaba ve çıkacak tüm
engellere göğüs gerebilme azim ve kararlılığı şahsımca hem büyük ilgi duymamı...”
A. Yücel Bozkurt - İzmir
Lise Öğrencisi
14 Mart 1986
“Sayın Talat Turhan, Benim henüz çocuk olduğum dönemlerde, Türkiye’de olup biten
ve pek çoğu açığa çıkmamış olayların iç yüzünü aydınlatmaya yönelik kitabınızı ‘Bomba
Davası- Savunma 1’ okudum.
Sizin genç nesiller için çok gönençli ve yeter birikimleriniz var. Onlar dersler çıkarılırsa
başkaca hiçbir çabaya gerek yoktur. Varlığını ilk defa duyduğunuz bir Türk çocuğuna nasıl ve
ne derece yararlı olduğunuzu bilemezsiniz. Ama şunu bilmenizi isterim ki, Genç Kemalistler
sizin tarihi misyonunuzun öneminden ziyade anlamını, idrak ettikleri zaman gerçek Kemalist
olabileceklerini artık anladılar. Acıların, yoklukların, haksızlıkların omzunuza yüklediği
yükler çekilmeliydi. Sizin çektikleriniz sayesinde nice dersler alınmıştır, kaç kişi bilinçlenmiş
ve Tam Bağımsızlıkın erdemine iman etmiştir bile bilir misiniz? Lütfen çok yaşayınız... .
Cümle hainlere karşı gerine gerine, göğsünüzü gururla, ak alnınızla, kabartmalısınız.
Yaşamalısınız... .
Genç nesil sizin anıtınızı dikmeyecektir ama bıraktığınız inanç ve mücadele örneği bize
maddiyatla ölçülemeyecek değerde yararlar, dersler sağlamıştır.”
Gönül Üsnet - İstanbul
5 Haziran 1986
“Belgelere dayanan açıklamalarınız, Türkiye’de olup bitenlerin ne kadar acı olduğuna
bir türlü inanmak istemeyenlerin gözlerindeki bugünü perdeyi artık açmıştır umarım.
Tarih denizinde yer almak, bir damla olmak ne mutlu!
En büyük dalgalan ve en güçlü akıntıları oluşturan da bu damlalar değil mi? ”
Emekli Hakim Albay
Remzi Şirin - Ankara
12 Agustos 1986
“... Yalnız kendini düşünen ve milleti kemiren başlara tam isabet ettirdiğiniz İkinci
Bombayı okuyorum... ”
Tahsin Uzun - ÇAYELİ/Demirhisar Köyü
11 Eylül 1986
“Bomba Davası 1 ve 2 yapıtlarınızı Afrika’nın kurak çöllerinde tuzlu ayran gibi içip
takip ediyorum. Allah gününüzü Sultan Süleyman günlerine eşit eylesin. Bu Savunma’nızla o
mandalar fezada dahi olsa onları zemine indirdiniz.”
Ali Asan - Eskişehir
25 Eylül 1986
“Bomba Davası 1-2 kitaplarınızı okudum. Sizleri yürekten kutluyorum. İçimden
saygıyla ellerinizden öpmek sizinle tanışmak, tanımak istiyorum.”
Hasan Tat Ekinözü - Elbistan
22 Kasım 1986
“Sayın Ta1at Turhan beyefendi, ... ... Dün siz insanlık adına, karanlıklarda kalmış bir
kahramandınız. Bugün bana göre; adalet ve demokrasi adına insanlığa hizmet eden yaşamınız
ve yapıtlarınızla milli bir kahramansınız. Tarih önünde hesaplaşmayı başardınız, bunu
başaramayan nice kahramanlar için içimiz sızlar...”
İsmail Gündüz - Erzincan
6 Şubat 1987
“Biz gençler olarak Atatürk devrimlerinin Türkiye için ne kadar bağımsızlık taşıdığını
Atatürk’ün ne kadar bağımsız bir vatansever, halkını seven bir devlet adamı olduğunu
yayınlamış olduğunuz “Şaheser Bomba” kitabını okuyarak daha çok bunun farkına varmış
bulunuyoruz. Bunun içindir ki sana minnettarız.”
Bekir Tezcan - Suudi Arabistan
15 Ocak 1987
“Kıymetli Talat Ağabeyciğim sizlerin... ‘Bomba Davası-2, İşkence’ kitabınızı okudum...
Her okuduğum sahifede göz yaşı döktüm sizinle yazışmamın sebebi sizlerin acılarını
okuyarak da olsa paylaşmamak içten değil. Okudum üzüldüm ve ağladım.”
Dr. Hikmet Özdemir - Ankara
12 Mart 1987
“Bomba Davası’nı okudum. 1960 sonrası Türkiye’nin siyasal gelişimi üstüne çalışan bir
araştırmacı olarak size şükran duygularımı belirtmek istiyorum.”
Turhan Feyiz - Kadıköy
4 Şubat 1988
“‘Bomba Davası’ benim açımdan yakından ilgilendiğim bir konu oldu. Bu ilgi
bilinmeyen bir olayın bilinmesi yönünde duyulan merak anlamında değerlendirilmemeli. Bu
ilgi ülkenin geleceğine yön verecek, belirleyecek bir politikaya karşı duyulan sorumluluk
anlayışı içinde değerlendirilmelidir.
‘Savunma-2’ topluma ve tarihe karşı sorumluluk duyan bir eser niteliğinde olmasına,
toplumsal-tarihsel bir perspektif te yazılmasına rağmen...”
Ziya Toygar - Kanada
16 Haziran 1988
“... . ‘Bomba Davası’ kitabınızı büyük bir hayranlık, buruk bir acıyla okudum... .
Anladığım kadarıyla rahmetli büyük Atatürk’ün arzu ettiği bu memleketin subay tipi sizsiniz
Kutsal kavganızın hayranıyım ve taktirlerimi ifade etmekten acizim.”
Serkan Aksüyek - İzmir
2 Agustos 1995
“... Eserinizi okurken Kemalizm’e inanmış ve bu ideolojinin savunucusu bir Türk genci
olarak büyük üzüntü duydum... Eseriniz demokrasi emeklemesi geçiren ülkemiz insanına,
kendisini yöneten kişilerin lanet ‘Amerikancı ve muhafazakar’ kafalarını kıracak bir ibret
belgesidir.
Kendilerini emperyalizmin ahtapot kollarına terk etmiş bu hainlere tarih gereken dersi
verecektir.”
Osman Durmaz - Babaeski/ Karamesutlu Köyü
16 ocak 1997
“Çok saygı değer dostum, komutanım yazar ve düşünen seven ve sevilen Büyük insan
Merhaba ...
Sizi yürekten kutluyorum. Bu kadar haksızlık, bu kadar suçlama işkence gören bir
insanın yüzünü görmek elini sıkmak için kitap fuarı gezimi uzattım...
Çok sevdiğim vatanımda bir kaç tane kamyon kazası dilerim...
1. Tümü yayınlanamamıştır. Yer veremediklerimden özür diliyorum.
2. Sn. Nazlıoğlu Alaca İlçesinin Akören köyünden kendisini yetiştiren bir aydın, İsmet
İnönü’ye yönelik yapıtımda yer alan eleştiri için benden açıklama istemişti. Kendisini
belgesel olarak yanıtladım.

Benzer belgeler