meclis - Ege Bölgesi Sanayi Odası

Transkript

meclis - Ege Bölgesi Sanayi Odası
BAŞYAZI
Krizi el ele vererek aşabiliriz
Değerli Dostlarım,
Amerika Birleşik Devletleri, 1929’dan
sonraki en ağır ekonomik krizini yaşarken, etkileri Avrupa’dan Asya’ya doğru
hızla genişlemektedir.
Krize dair belirsizliğin hakim olması, daha ne kadar devam edeceğine ve
boyutuna dair kimsenin bir öngörüde
bulunamaması ülkeleri önlem almaya
itmiştir.
ABD ile başlayıp kriz sonrası zararı
minimuma indirgemek isteyen başta
ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve
İngiltere’de, hükümetlerin yardım paketlerinin toplamı 5.1 trilyon doları aşmıştır.
Artık biliyoruz ki dünyada, düşük faiz
yüksek likidite döneminin sonuna gelinmiştir. Dışarıdan kredi temini eskisi kadar
kolay olmayacağı gibi maliyetler de yükselecektir. Batı ekonomilerinde büyümedeki yavaşlamanın sürmesi, Türkiye’yi de
mutlaka etkisi altına alacaktır.
1994, 1999 ve özellikle de 2001 krizinden çıkardığımız dersler neticesinde
bugün krizi yanıbaşımızda hissetmiyoruz. Ancak bu hissetmeyeceğiz anlamına
gelmemektedir. Durumun hassasiyetinden dolayı, Hükümetin alması gereken
tedbirleri zamanında uygulamaya geçmesi çok önemlidir. Bu süreçte gerek
reel sektör gerek finans gerekse de kamu
kesimi arasında diyalog mekanizmaları
mutlaka etkinleştirilmelidir.
Son 31 ayın en kötü performansını
sergileyen üretim endeksi rakamları ve
sektörlerden gelen sinyaller, reel sektörümüzün desteğe ihtiyacı olduğunu göstermektedir.
Bu noktada; yatırımların devamı çok
önemlidir. Şirket birleşmeleri özendirilmelidir. Rekabet avantajına sahip sektörler desteklenmelidir. Sektörel tedbirler
alınmalıdır. Geleneksel sektörlere ve
KOBİ’lere ayrı yaklaşımlar sergilenmelidir.
Yeni teşvik sistemi yılbaşına kadar
sektör temsilcilerinin de görüşü alınarak
tamamlanmalıdır. Reel sektör üzerindeki
enerji ve istihdam maliyetleri makul seviyelere indirilmelidir. Kayıtdışı ekonomi
mutlaka önlenmelidir.
İşsizlik sigortası prim ödemeleri en az
3 yıl durdurulmalıdır. Zamanında vergisini, SSK’sını vs. aksatmadan ödeyenlere
karşı bu süreçte daha istisnai davranılmalıdır.
Yatırım indirimi uygulamasına tekrar
başlanmalıdır.
Eximbank’ın sermayesi ve ihracatçıya
kredi verme gücü arttırılmalıdır.
KOSGEB’in bütçesi arttırılmalıdır.
İlerde iç ve dış piyasalarda, talepteki daralma nedeniyle, üretim yapan,
ihracat yapan şirketlerin kredi ihtiyaçları
artabilir. Verilen krediler devam etmelidir.
Leasing’deki KDV tekrar gözden
geçirilip yüzde 1’e düşürülmelidir.
Kredi Garanti Fonu teminatları
arttırılmalıdır.
Kamu harcamaları önceliklendirilmelidir.
AB süreci çok önemlidir
ve iyi takip edilmelidir.
Krizi en az zararla
atlatabilmemiz için el ele
vermemiz şarttır. Bu
sürecin en iyi şekilde yönetilmesi için
bizler üzerimize ne
düşüyorsa yapmaya
hazırız. Reel sektörün ihmal edilmemesi en büyük
temennimizdir.
Artık tecrübe
sahibi olduğumuz
bir olası krizi daha
fazla yara almadan hep beraber
aşacağımıza
inancım tamdır.
ebsohaber 3 ekim 2008
Tamer TAŞKIN
Ege Bölgesi
Sanayi Odası
Yönetim Kurulu
Başkanı
GÜNDEM
85’nci yılda.. Gururla..
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye
Cumhuriyeti, 85’nci yaşına dünyanın lider ülkelerinden biri
olarak gururla giriyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak bizler de
Cumhuriyetimizin 85’nci yılını coşkuyla kutluyoruz.
Kurtuluş Savaşı’nı laik ve demokratik cumhuriyetle taçlandıran Türkiye, aradan geçen 85 yılda hem yine Ulu Önder
Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesiyle dünyada barışın
korunmasında önemli bir mihenk taşı olurken, ekonomide de
geleneksel tarım ürünlerinden yüzde 90’ını sanayi ürünlerinin
oluşturduğu, hatta bunun yüzde 70’ine yakınını da Avrupa Birliği ve ABD gibi sanayileşmiş ülkelere ihraç eden güce erişti.
Uygarlıklar ve kültürlerin binlerce yıldır sevgi ve hoşgörüyle
kucaklaştığı, kıtaları buluşturan topraklara sahip Türkiye, büyük
atılımların potansiyelini de taşıyor. Verimli yatırımlara dönüşen
fırsatlarıyla bereketin ve kazancın izini sürüyor.
Genç, yenilikçi ve küresel Türkiye, 28 yaş ortalamasına sahip
70 milyonluk nüfusuyla Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip.
Kıtaların ve yolların kavşağındaki Türkiye, Avrupa ile Asya’da
1.5 milyar nüfusa ve 17 trilyon dolarlık ekonominin ortasında
bulunuyor. Bugün dünyanın 15’nci, Avrupa’nın 6’ncı büyük
ekonomisine sahip Türkiye, son 2 yıldır azalsa bile istikrarlı
büyüme performansıyla dikkat çekiyor.
Türkiye, dünyada söz sahibi sektörleriyle de öne çıkıyor.
Fındık, kayısı ve kuru incir gibi kuru meyve üretiminde dünya
ebsohaber 4
birincisi, düz cam üretiminde dünya ikincisi, televizyon ihracatında dünya üçüncüsü durumunda. Dünyanın en büyük 5 mücevherat üreticisi arasında yeralan Türkiye, gemi inşa sanayiinde
de 8’nci sıradan 4’ncü sıraya doğru ilerliyor. Dünyanın en çok
tercih edilen 10 turizm destinasyonu arasında. Türkiye, çimento
ihracatında, tekstil, televizyon ve gübre üretiminde Avrupa’da
1’nci sıraları, demir çelik üretiminde ise 3’ncü sırayı alıyor.
Küresel otomotiv devlerinin üretim üssü Türkiye, yıllık 1 milyon 100 bin adetlik üretim kapasitesine sahip. Otomotiv ve yan
sanayi ürünlerinin ihracatı 22 milyar doları aşmış durumda.
Dünya çapında müteahhitlik hizmetleri sunan Türk girişimciler, 23 küresel müteahhitlik firmasıyla dünyada 3’ncü sırayı alırken, yurtdışında imza atılan projelerin toplam değeri 110 milyar
dolara ulaştı. Yeni çıkarılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası
ile bir günde şirket kurulmasına imkan sağlanırken, 18 bini aşkın
yabancı sermayeli firmanın faaliyet gösterdiği Türkiye’ye son 5
yılda 60 milyar doları aşkın yabancı sermaye girişi de sağlandı.
Özelleştirme gelirleri 45 milyar doları buldu.
Menkul kıymetler (İMKB), kıymetli madenler (İAB) ve vadeli
işlemler (VOB) olmak üzere üç borsaya sahip tek ülke konumundaki Türkiye’de finans sektörünün büyüklüğü de 600 milyar
dolara ulaştı. Türkiye, 5 denizin ortasındaki enerji kavşağı niteliğiyle de dünyanın odak noktası. Asya’nın petrol ve doğalgazını
Avrupa ve Akdeniz’e ulaştıran niteliğiyle dünyanın gözdesi.
ekim 2008
GÜNDEM
Krize
5.1 trilyon
dolarlık kalkan
larda 400 milyar avroyla (536 milyar
Dünyanın en varlıklı ülkeleri, finans
ABD’de başlayıp dünyayı etkisi
dolar) garantör olacak. Almanya parayı
piyasalarında paniği önlemek, hayati önemaltına alan global finansal krize
yeni kurulacak ‘Finansal Piyasalar
deki bankaları batmaktan kurtarma ve tıkanİstikrar Fonu’na aktaracak ve bankalar
mış kredi piyasalarını çözme konusundaki
karşı sektörleri kurtarmak uğruna
da bu kaynağı 2009 yılı sonuna kadar
anlaşmayı hemen uygulamaya koydular.
alınan önlemlerin parasal büyükkullanabilecek. Yardımdan yararlaArdı ardına kurtarma paketlerini ilan ettiler.
lüğü 5.1 trilyon doları aştı.
nacak bankaların yöneticilerine maaş
Euro kullanan 15 ülkenin liderleri anlaşsınırlaması getirilecek ve KOBİ’lere
tıkları üç aşamalı planda, finansal sistem
kredi vermeleri de istenecek.
içinde garanti vererek para akışını sürdürebilmek, bankaların
Merkel, mali kurtarma paketinin ancak piyasanın aşırılıklarını
sermayelerine katkı yapmak ve şirketlere kredi açabilmek için
giderecek uluslararası düzenlemelerin gerçekleştirilmesi dubir dizi seçenek belirlediler. Bu çalışma Britanya’nın hazırladığı
rumunda işleyeceğini belirterek şunları söyledi: “Bu düzenbir model üzerinden geliştirildi. Fransa ve Almanya planın uylemeler atılması gereken ilk adımlardı. İkinci adım yapılacak
gulanması için gerekli mevzuatı bu hafta yasalaştıracak. Portekiz
düzenlemelerdir. Biz bugün piyasaların aşırılıklarına karşı
ve Norveç gerekli değişiklikleri beklemeden yaptılar. İngiltere de
önlem getirdik. Eğer bu önlemleri almasaydık hesaplana776 milyar dolarlık bir destek paketiyle krize savaş açtı.
mayacak kadar büyük ve kötü sonuçlarla karşılaşabilirdik.
Krizin başından beri dünya genelinde yürürlüğe konulan
Vatandaşlarımız bu sayede krizin etkilerinden korunabileveya hazırlanmakta olan kurtarma önlemleri açıklanan ekonocek.” Merkel, yardımdan batık değil zor durumdaki banka ve
mik paketlerle 5.1 trilyon doları aştı. Bilindiği gibi ABD 700+150
finans kurumlarının yararlandırılacağını belirterek, “Ancak
milyar dolarlık kurtarma planı hazırlamıştı. ABD Hazinesi devlet
ekonomi için çok gerekli olan kurumlar daha kötü durumda
yardımına ihtiyaç duyan, sigorta şirketleri dahil tüm finans
olsalar bile yeniden yapılandırılması koşuluyla yararlanabilir”
kuruluşlarına sermaye enjekte edebilir. Hazine, finans kuruluşladedi. Yılın üçüncü döneminde yeni önlemler geleceğini de
rının elindeki sorunlu mortgage varlıklarını satın alabilir. Bunun
aktaran Merkel, yeni finansal yapının uluslararası kuralların
haricinde Fed, 900 milyar dolara kadar çeşitli likidite önlemleri,
değişmesi anlamına geldiğini belirtti.
ayrıca bir ticari kâğıt programı ve AIG ve JPMorgan gibi tek şirketlere kredi verme gibi uygulamalar yapıyor. Ayrıca ABD batan
Fransa: Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, küresel kriz
iki dev mortgage şirketi için 200, AIG sigortaya da 120 milyar
karşısında zor durumda olan bankalara 360 milyar avrodolar kaynak aktarmıştı.
ya (486 milyar dolar) kadar yardım yapılacağını açıkladı.
Almanya: Başbakan Angela Merkel, kurtarma paketinin finanSarkozy, kredi kriziyle karşı karşıya kalan bankalara sunulasal sisteme istikrar kazandıracağını söyledi. Merkel, ayrıca ficak destek planı çerçevesinde hükümetin bankaların verdiği
nans sisteminin gözetiminde IMF’nin rolünün güçlendirilmesi
borçlara garanti getireceğini açıkladı. Fransa hükümetinin
gerektiğini belirtti. Bu ülkenin ekonomik paketinin büyüklüğü
bankalara vereceği garantinin limitinin 320 milyar avro olatam 500 milyar avro (671 milyar dolar). Yani Almanya’nın
cağını belirten Sarkozy, bu amaçla devletin bir şirket kurabir yıllık milli gelirinin beşte biri büyüklüğünde. Bu paranın
cağını belirtti. Bankaların yeniden sermayelendirilmesi için
100 milyar avroluk (135 milyar dolar) bölümü zor durumdaikinci bir kamu şirketi oluşturulacağını da belirten Sarkozy,
ki bankalara imtiyazlı hisse senedi karşılığı sermaye olarak
bu şirkete Fransa devleti tarafından 40 milyar avro verilekonulacak. Devlet ayrıca bankalararası gecelik borçlanmaceğini belirtti. Sarkozy ayrıca, Fransız şirketlerin yabancılar
ebsohaber 6
ekim 2008
GÜNDEM
Küresel kriz ihracatçının
İtalya pazarını vuracak
tarafından alınma tehdidinin belirmesi halinde başka adımlar
atacaklarını da söyledi.
Avusturya: Avusturya Başbakanı Alfred Gusenbauer, hü-
kümetin bankacılık sistemine büyük bölümü garantilerden
oluşacak 100 milyar avroluk (135 milyar dolar) kaynak sağlayacağını açıkladı. Gusenbauer kaynağın 85 milyar avroluk
kısmının garantilerden, 15 milyar avroluk kısmının ise yeni
sermayeden oluşacağını söylediler.
İtalya: Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı Alberto Giorgetti, ban-
kacılık sektörüne destek için 20 milyar avrodan (27 milyar
dolar) fazla kaynak sağlanacağını açıkladı.
Norveç: Kurtarma paketinin büyüklüğü 350 milyar kron (57.4
milyar dolar). Bankalar mortgage-destekli hisse senetleri dahil
olmak üzere garantili tahvilleri devletin yeni bonolarıyla
takas edebilir ve bu yeni kâğıtları likidite karşılığında merkez
bankası ihalelerinde teminat olarak kullanabilirler. Merkez
bankası ayrıca daha küçük bankaların yararlanması için iki
yıllık likidite krediler verebilecek.
Portekiz: 20 milyar avroluk (27.45 milyar dolar) kurtarma
paketi açıkladı. Hükümet bankaların likidite durumlarını
güvence altına almak için bir finansman hattı kuracak.
İrlanda: Kurtarmanın büyüklüğü 400 milyar avro (549 milyar
dolar). Hükümet plan uygulamasına giren altı bankadan
herhangi birinden hisse alabilir. Altı bankadaki mevduatlar
ve şirketlerin borçları da güvence altına alındı.
Rusya, İspanya ve Hollanda: G7 ülkeleri dışında önlem
alan ülkelerden Rusya, finans krizine karşı toplam değeri 86
milyar dolar olan iki önlem paketini hazırladı.
Mali sektöre yardım amacıyla İspanya 30 milyar avro, Hollanda da 20 milyar avroluk bir fon kuruyor.
Bu arada İspanya hükümeti, bankalararası (interbank) piyasada gecelik borçlanma ihtiyacı için 100 milyar avro (134
milyar dolar) garanti parayla sisteme gireceğini belirtti.
Avrupa’da bankalara para yağıyor
Avrupa’daki merkez bankaları kredi piyasalarındaki donukluğu çözmek amacıyla ticari bankalara istedikleri kadar borç
vermeyi içeren ortak bir girişim başlattı.
İngiltere Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası ve İsviçre
Merkez Bankası uygun teminat gösteren ticari bankalara yedi,
25 ve 84 gün vadeli ve sabit faizli borçlanma olanağı sağlayacak. Avrupa Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada Japon
Merkez Bankası’nın da benzer bir önlemi tartıştığı belirtildi.
Açıklamada Avrupa Merkez Bankası’nın bu önlemle piyasaların
dolar cinsinden kısa vadeli fonlanmasına katkıda bulunmayı
amaçladığı ifade edilerek “Banka taraflarla birlikte çalışmaya ve
likidite sıkışıklığını aşmak için her türlü önlemi almaya devam
edecektir” denildi.
ABD ve AB’nin krizden çıkış için devlettin bankalara ortak
olmasını öngören İngiltere modelini seçmesi dünya piyasalarında da önemli oranda yankı yaptı.
Küresel kriz nedeniyle Türkiye'nin en çok pazar kaybını İtalya ve İspanya'da yaşaması bekleniyor. Dış Ticaret
Müsteşarlığı'nın (DTM) yaptığı araştırmada, Avrupa Birliği
(AB) pazarında ekonomik durgunluğun en çok bu 2 ülkede
hissedildiği ortaya kondu. Araştırmaya göre; Türkiye'nin
ihracatındaki ilk 10 ülke arasında milli gelirlerinde oluşacak
her yüzde 1'lik değişikliğin, Türkiye'den yaptıkları ithalata
yaratacağı etki en büyük olan pazarlar İtalya ve İspanya çıktı. Bu oranda 1 puanlık daralma halinde Türkiye'den yapılan
ithalat İtalya'da yüzde 9, İspanya'da ise yüzde 6 oranında
düşecek. Bu rakamlar Türkiye için İtalya pazarında 700,
İspanya'da ise 300 milyon euroya yakın bir kayıp anlamına
geliyor. Önümüzdeki dönem ihracattaki olası kayıplar ise
Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Romanya'da artan
ithalat talebiyle bir ölçüde telafi edilecek.
ABD'deki kayıp yüzde 3,2 olacak
DTM'nin çalışmasında Türkiye'nin ihracatındaki ilk 10
ülke olan Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa, Rusya Federasyonu, İspanya, ABD, Romanya, BAE ve Hollanda'nın
ekonomilerindeki gelişmelerin 2008 yılı ihracatına etkileriyle Türk ürünlerine olan dış talep esneklikleri hesaplandı. Bu
ülkelerin Türkiye'nin toplam ihracatından aldığı payın 2007
yılında yüzde 54 olduğunun hatırlatıldığı çalışmada, bu yılın
ilk yarısı dünya ekonomisinin içine girdiği yavaşlamanın
etkisiyle bu oranın yüzde 51'e gerilediği kaydedildi. Çalışmada, sayılan 10 ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasında yüzde
1'lik daralmanın Türkiye ihracatında yarattığı düşüş de ülke
bazında incelendi. Böyle bir gelişmenin en büyük pazar
Almanya'da yaratacağı ihracat kaybı yaklaşık yüzde 3,3
olurken, diğer pazarlar için ise bu oranlar şöyle sıralandı:
İngiltere'de yüzde 4,6, İtalya'da yüzde 9, Fransa'da yüzde
2,7, İspanya'da yüzde 6, ABD'de yüzde 3,2 ve Hollanda'da
yüzde 3,1. Çalışmada, euro/dolar paritesinde yaşanacak değişimin Türkiye'nin bu pazarlara ihracatını nasıl etkileyeceği
de ortaya kondu. Buna göre; paritede euro lehine yaşanacak
her 1 puanlık artış, Türkiye'nin ihracatını Almanya'da yüzde
1, İngiltere'de yüzde 0,9, İtalya'da yüzde 1,6, Fransa'da
yüzde 0,7, İspanya'da yüzde 1,4 ve Hollanda'da ise yüzde
1,4 artırıyor.
ebsohaber 7
ekim 2008
GÜNDEM
Hükümet
özel sektörün
önerilerini
dikkate
alacak
ABD’de yatırım bankası Lehman
Yeni açılım ihtiyacı
Brothers’ın 15 Eylül 2008’de batışıyla doDünyadaki finansal krizin etEkren, "İçindeki koşullardan doruğa çıkan küresel mali krizi hükümet 35
kilerini hissettirmeye başladığı
layı, yeni açılımlara da ihtiyacımız
gün sonra farkedip, uygulanacak politikaTürkiye’de hükümet, ekonomi baolduğu çok nettir" dedi. Ekren, şunları
ları tartışmak için özel sektörü toplantıya
kanlarıyla özel sektör temsilcilerini
söyledi: "Temel ekonomik göstergeler,
çağırdı. Hükümette ekonominin koorTürkiye’nin katettiği normalleşme ve
biraraya getirdi.
dinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı
düzelme yönünden, büyüyen ekonomileve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ilk
rin karşılaştığı farklı eşiklere gelindiği için
kez ekonomiyle ilgili tüm bakanları ve bürokratları yanına alarak farklı duyarlılıklar ve farklı kırılganlıklar da sözkonusu. Bunun
Ankara’da özel sektör temsilcileriyle ‘önlem’ toplantısı yaptı.
bilincindeyiz. Dolayısıyla geçmiş dönemde büyük maliyetler
ödeyerek oluşturduğumuz bu sürecin, yapısal reformun, mali,
Kimler katıldı?
finansal, ekonomik istikrarın korunması özel önem taşımaktadır."
Ekren başkanlığındaki toplantıya Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcı, Devlet bakanları Mehmet Şimşek ve
‘Şeffaflık bekliyoruz’
Kürşad Tüzmen, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Sanayi ve TicaEkren, sadece finansal krize değil, gıda ve tarım krizi ile
ret Bakanı Zafer Çağlayan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
petrol krizine de odaklanmak gerektiğini vurgulayarak, küresel
Faruk Çelik, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı
ve ulusal gelişmelerin, konjonktürün de etkisiyle bütün ülkeleRifat Hisarcıklıoğlu, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği
rin risk primini artırdığını vurguladı. Ekren, “Buna rağmen iyi
(TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Müstakil Sanayici
bir kurgu yapıldığında, sahip olduğumuz imkân ve kaynaklar
ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Genel Başkanı Ömer
mevcut gelişmeler ışığında yeniden düzenlendiğinde bu zorCihad Vardan, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Bankaluklardan sonuçta fırsatlar üretme şansımız da olacaktır” dedi.
cılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik
Küresel krizin, beklentileri iyi yönetmeyi gerektirdiğine dikkat
Bilgin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet
çeken Ekren, bu dönemde kamu olarak özel sektörden şeffaflık
Ertürk, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Turan Erol, İstanbeklediklerini söyledi.
bul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan ile
reel sektör temsilcileri ve üst düzey bürokratlar katıldı. İş dünyası
Özel sektör daha çok etkilenir
ve hükümet zirvesinde Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, "Özel sektörün içinde
Başkanı Tamer Taşkın da TOBB Yönetim Kurulu Üyesi olarak
bulunduğumuz global kriz sürecinden etkilenme oranı, eskisine
yeraldı.
oranla daha yüksek. Bu süreçte küresel sistemle entegrasyon
Başbakanlık yeni binada yapılan Ekonomi Koordinasyon
kalitesine her zamankinden daha fazla önem vereceğiz. Yeni
Kurulu toplantısının başlangıcında konuşan Ekren, özel ve kamu dönemde reel sektörle birlikte üretim fonksiyonunu değiştirme
sektörü temsilcilerinin bir arada bulunmasıyla, özel sektörzorunluluğunun önümüzdeki dönemin belki de en zor, karmaden gelen destek ve talepler doğrultusunda özel bir yönetişim
şık alanlarından birini oluşturuyor" dedi. Ekren, şunları söyledi:
modelinin de ilk örneklerini bu toplantıyla vermek istediklerini
"Yaşanan süreç, gelişmiş ekonomilerde ortaya çıkan tablo, tüm
söyledi.
detaylarına vakıf olunmadan üretilecek politikaların çoğunlukla
ebsohaber 8
ekim 2008
GÜNDEM
yanlış sinyaller verdiğidir. Şeffaflık son derece önemli. Her türlü
risk veya riziko ölçülebilmekte, izlenebilmekte ve yönetilebilmektedir. Ama bir tanesi sadece hasar tespitte ortaya çıkmaktadır. Biz buna ’ahlaki riziko’ diyoruz."
Haksız rekabete önlem
Gelişmiş piyasalarda başlayan güven kaybının küresel bir
boyut kazanarak, krizi tetikleyerek böyle bir krizi üretme dinamiğine sahip olmayan başka ülkeleri de etkilemeye başladığını
vurgulayan Ekren, şöyle devam etti:
“Yabancı ülkelerin ekonomi yönetimlerinin aldıkları karar ve
uygulamaların bizler açısından da zaman zaman haksız rekabet
üretecek sonuçları olabildiğini unutmamak lazım. Dolayısıyla
reel sektörümüzün ve finans sektörümüzün birlikte üzerinde
durmamız gereken konulardan biri, doğrudan bizim sorunumuz
olmasa bile diğer ülkelerin kriz yönetim, teknik ve süreçlerinden
dolayı ortaya çıkabilecek haksız rekabetin ortaya çıkaracağı
ilave inisiyatifleri de değerlendirmek ve üzerinde düşünmek
olmalıdır.”
Uygulanan mali disiplin sayesinde kamu borçlarında
Türkiye’nin eskiye oranla sağlam bir yapı içinde olduğunu kaydeden Ekren, finans sektörünün de yine eskiye oranla sağlam ve
korunaklı bir yapıyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Ekren, yeni
dönemde üzerinde durulması gereken en önemli hususun reel
sektörde farklı departmanların olduğunu dikkate alarak, geleneksel sektörleri, rekabet avantajına sahip sektörleri ve KOBİ’leri
farklı farklı düşünerek onların hem yeniden yapılanmalarında
bulunduğu mevcut durumu, hem de dış borç sürecini kurgulamak gerektiğini anlattı.
Dış ekonomik sektörle ilgili olarak ise ihracatta sektörel ve
bölgesel farklılaşmanın Türkiye’nin şu anda, bu küresel türbülansta elde ettiği önemli avantajlardan biri olduğunu kaydeden
Ekren, ancak cari açık konusunda, özellikle petrol fiyatlarındaki
düşüşten sonra oranların kontrol edilebilir seviyeye gelebileceğini savundu. Ekren, petrol dışı dış ticaret dengesi konusunda ise
özellikle sanayinin işlenmiş ya da yarı işlenmiş mamullere ve
ithalata olan ihtiyacı konusunda özel sektörden sağlıklı bir veri,
bilgi desteği talep ettiklerini söyledi.
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Nazım Ekren, petrol dışı dış ticaret dengesi konusunda ise özellikle sanayinin
işlenmiş ya da yarı işlenmiş mamullere ve ithalata olan ihtiyacı
konusunda özel sektörden sağlıklı bir veri, bilgi desteği talep
ettiklerini söyledi.
Kayıt dışı ekonomi ile mücadelede de işbirliğinin önemine
işaret eden Başbakan Yardımıcı Nazım Ekren, tarım, sanayi ve
ticaret stratejisinin güncellenmesiyle yeni teşvik sisteminin yıl
sonuna kadar önemli kısmını tamamlamayı hedeflediklerini
bildirdi.
İşte anlaşma sağlanan konular
Geçen yıl ağustos ayında ABD'de başlayan mali sıkıntıların yansımalarının hissedilmeye başlandığı ve Türkiye’nin bu
gelişmelerden etkilendiğinin belirtildiği açıklamada reel ekonomide de bu gelişmelerin sinyallerinin ortaya çıktığı kaydedildi. İş
dünyası ile hükümet arasında mutabakata varılan konular şöyle:
• Ekonomi Koordinasyon Kurulu bünyesinde, hükümet ve
ilgili taraflar arasındaki diyaloğun sürekli ve düzenli bir şekilde
yürütülmesine ilişkin mekanizmanın güçlendirilmesi,
• Yapısal reformlara devam edilmesi,
• Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimizin, yürürlüğe girecek
olan Ulusal Program'a uygun çerçevede, güçlü bir şekilde sürdürülmesi,
• Yurtdışı finansman imkanlarına erişimin kolaylaştırılması
ve kaynak çeşitliliğinin sağlanması,
• Finansal işlemler üzerindeki yüklerin azaltılmasının bütçe
imkanları çerçevesinde değerlendirilmesi,
• Girişimci bilgi sisteminin, sanayi stratejisinin ve yeni teşvik
sisteminin büyümedeki yavaşlamayı sınırlayacak ve ihracatta
yaşanabilecek bir daralmayı engelleyecek şekilde kurgulanması,
• Reel sektörün desteklenmesine yönelik teşvik araçlarının
çeşitlendirilmesine ilişkin çalışmaların sürdürülmesi,
• Alternatif ihracat pazarlarının oluşturulması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması,
• Üretim sürecindeki bürokratik işlemler ve işlem maliyetlerinin gözden geçirilmesi, kapsamındaki çalışmaların öne alınarak
sonuçlandırılması,
• Piyasa denetim ve gözetiminin etkinliğinin artırılmasına
yönelik çalışmanın yapılması.
Bakan Unakıtan ne demişti?
Hükümet kriz konusunda nisbeten rahat davranırken,
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da 18 Ekim’de işveren örgütlerinin, 19 ve 20 Ekim’de de medya organlarının temsilcileriyle
yaptığı toplantılarda bazı mesajlar vermişti. Bakan Unakıtan
krizle mücadele için yapılacakları şöyle özetlemişti: Bonoda
yerli yatırımcı için stopaj kalkacak: Mevcut durumda yabancılar hazine bonosuna yatırım yaptığında vergi ödemiyor.
Yani, onlar için vergi sıfır. Oysa Türkiye’deki vatandaşlarımız
Hazine bonosuna yatırım yaptığında yüzde 10 stopaj kesiliyor. Şimdi bu eşitsizliği ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Hisse senedinde yerliye vergi kalkacak:
Bu alanda da yerlinin aleyhine olan durum
değiştirilecek ve onlar da hisse senedi
satış kazancından yabancılar gibi vergi
vermeyecek. IMF ile görüşeceğiz: IMF’yi
bir ’çıpa’ olarak kullanmamız gerektiğini
düşünenler var. Aslında biz Türkiye olarak bir süredir kendi çıpamızı orta
vadeli program ortaya koyarak
oluşturmaya çalışıyoruz. Eğer,
ülkemizin çıkarı IMF’yle yeni
anlaşma yapmamızı gerektiriyorsa, buna inanırsak,
hemen gerekli adımı
atarız. KOBİ’lere ucuz
kredi: Faizler yükselirse
KOBİ’lerin artacak olan
faiz yükünü oluşturacağımız bir fondan karşılarız.
ebsohaber 9
ekim 2008
GÜNDEM
Hisarcıklıoğlu:
Kriz domino
taşı gibidir
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, küresel finans kriziyle ilgili olarak, "(Benim borcum,
harcım yok. Bu iş beni ilgilendirmez) demeyin. Bu iş, domino
taşı gibidir. Biri devrilmeye başladı mı diğerini de tetikler" dedi.
Hisarcıklıoğlu, son dönemde herkesin merak ettiği tek bir
konu olduğunu, herkesin “Başkan, ne oluyor? ABD'de ne oluyor?” sorusunu kendisine yönelttiğini söyledi.
Eskiden ABD ekonomisiyle ilgilenilmediğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Şimdi öyle oldu ki ABD ekonomisi azıcık çalkalanmaya başladı, bütün dünya dua ediyor. 'Aman ABD ekonomisine bir şey olmasın' diye dua ediyorlar. Biz dahil hepimiz...” diye
konuştu.
Hisarcıklıoğlu, küresel finansal krizinin çıkış nedenine değinerek Türkiye'de yatırım bankası olmadığını, ABD'de şu anda
mevduat toplayan bankacılıkta hiçbir problem bulunmadığını
vurguladı.
2000 yılında 500 milyar dolar olan hedge fonların geçen yıl
2 trilyon dolara, 20 trilyon dolar olan türev ürünlerin ise 120
trilyon dolara yükseldiğini, küresel ekonominin büyüklüğünün
ise 60 trilyon dolar olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, şu andaki
likidite krizine değinerek, "Olmayan bir paraydı. Olmayan
bir zenginliği ortaya çıkarttık. Bunun sıkıntısını bütün dünya
yaşıyor. Bir atasözü var, tam ona benziyor. Aç doyar, aç gözlü
doymaz" diye konuştu.
Finansal kriz nedeniyle batan ve aktif büyüklüğü 600 milyar
dolar olan Lehman Brothers'in, GSMH büyüklüğü 660 milyar
dolar olan Türkiye ekonomisine eşdeğer bulunduğunu ifade
eden Hisarcıklıoğlu, finans kesiminde oluşan zararın 700-800
milyar dolar olduğunun tahmin edildiğini, beklenen toplam
zararın en iyimser rakamlarla 1,2 trilyon dolar, en kötümser
rakamlarla da 2 trilyon dolar olduğunu belirtti.
2001'deki durumumuza ABD yeni geldi
Rifat Hisarcıklıoğlu, artık dünyada düşük faiz ve yüksek likidite döneminin sonuna gelindiğini, likidite ve kredi daralmasının
ortaya çıktığını kaydederek, bütün dünyada beklenen hadisenin
büyümenin düşmesi olduğunu, ABD'nin 2001'deki durumumuza yeni geldiğini, artık serbest piyasa ekonomisinin bittiğini,
bunun kurallı piyasa ekonomisi dönemine dönüştüğünü söyledi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye için riski azaltan faktörlere bakıldığında, 2001 ekonomik krizinin kendilerine çok şey öğrettiğini ifade
ederek, "Sayın Başbakanımızın yapmış olduğu açıklamayı çok
olumlu buluyoruz. Sayın Başbakanımızın dünya ekonomisi bu
krizde iken, Türkiye ekonomisi ile ilgili yapmış olduğu toplantıda belirtmiş olduğu hususlar, Türkiye'de tamamıyla devletin bu
işin farkında ve bu işin üzerinde olduğunu gösteren noktalar"
diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mali disipline sahip çıkacaklarını ifade ettiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, hükümetin mali
disiplini sonuna kadar koruyacağını söylemiş olmasının, kamunun üzerindeki riski azaltan bir unsur olduğunu vurguladı.
Riski artıran faktörlere de değinen Hisarcıklıoğlu, reel sektörün yurt dışı borcunun yüksek olduğunu ve bunun artmaya
devam ettiğini belirterek, "Şimdi kement sizin boynunuzda.
Haberiniz olsun. Artık düşük faizli kredi bulabilmek mümkün
değil. Bunu dinlerken 'benim borcum, harcım yok. Bu iş beni
ilgilendirmez' demeyin. Bu iş domino taşı gibidir. Biri devrilmeye başladı mı diğerini de tetikler" şeklinde konuştu.
ebsohaber 10 ekim 2008
GÜNDEM
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, yükkaydetti:
selen cari açık ve bozulan finansman
"Bunlardan biri güçlü ekonomi, diğeri
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, fikalitesine dikkati çekerek, "2008'in 8.
kaliteli demokrasidir. İkisi birbirinin vaznansal krizin etkilerine değinirken,
ayından itibaren bir yıl geriye gittiğimizgeçilmezi. İkisi birbirine tercih edilemez.
“Kement sizin boynunuzda. Düşük
de cari dengede ciddi bir bozulma var.
İkisi birbirinin eş değeri. Kayıt dışı ekonofaizli kredi bulmak mümkün değil.
47 milyar dolar açık... Doğrudan yabancı
mi bitmeden kaliteli demokrasiyi yakaKriz domino taşı gibidir” dedi.
sermaye azalmaya başladı" dedi.
lamamız mümkün değil. Burada iğneyi
Kişilerin servetlerindeki artış ile gelirkendimize batırmamız lazım. İğneyi hem
lerindeki artış paralel değilse, servetler gelirden fazla artıyorsa
bize hem kamuya batırmamız lazım. Hesap veremeyen hesap
bunun sistemde bir bozulma olduğuna işaret olduğunu belirten
soramaz. Hesap veremeyen hesap soramazsa kaliteli demokrasi
Hisarcıklıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
de olmaz. Hesap sormak için hep beraber kayıt dışı belasını
"Bu sanal bir refah ortamı... Maalesef bu krizin faturası herbitirmek durumundayız. Düşünebiliyor musunuz; yarın bir sarı
kese çıkıyor. 2001'de bu fatura reel sektöre çıktı. 2008'de ABD
zarf geldiği, 'getir defterleri' dedikleri zaman ayağı titremeden
ile birlikte hepimize bir faturası olur. Almamız gereken dersler
getiren kim var arkadaş diye soruyorum salona... Salonda 1-2
var. İhracat pazarlarımızı önümüzdeki dönemde çeşitlendirmetane parmak kalkıyor. Her salonda böyle. Defterdarlıktan veya
miz gerekiyor. Alışkın olduğumuz pazarlarda bir daralma var.
Gelir İdaresinden 'getir defteri' dediği zaman rahatlıkla, göğsünü
Şu anda hepimiz tedbirli olmak zorundayız. Böyle zamanlarda
gererek defterini götürebilecek kimse var mıdır? Yok. Bana da
bilançodaki uyumsuzluklar, potansiyel risk doğuran alanlardır.
sorsan benim de ayağım titriyor. Aman biz bunu sakın üzerimiGayrimenkul ve emtia fiyatları gevşeyecek. Önümüzdeki
ze alınmayalım. Bu, sadece bizim belamız değil, Türkiye'nin
dönemde kredi maliyetleri artacak. Şirketlerinizde finansman
tamamının belası."
müdürünüze ve iş geliştirme müdürünüze iyi bakmanız lazım,
Rifat Hisarcıklıoğlu, huzur olmadan ticaretin, ticaretin olmayoksa mutlaka edinin."
dığı yerde de zenginliğin olmadığını savunarak, "Huzurumuzu
Hisarcıklıoğlu, bir sloganları olduğunu belirterek, "Güneş
kaçırdık. Biz artık huzur istiyoruz. Huzur olmazsa yatırım olmaz.
girmeyen eve hastalık girer. Büyüme olmayan ekonomide ise
Ancak huzur ortamında istihdam sağlanır, ticaret gelişir" dedi.
işsizlik, yoksulluk, huzursuzluk ve kavga olur. Onun için büyümeye endekslenmemiz lazım" diye konuştu.
Kapasite kullanımı düşüyor
Ekonomi bereketini kaybetti
2007'nin başında Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan
sürece de işaret eden Hisarcıklıoğlu, "Büyüme düştü. 2007'de
evin içinde kavga başladı. Sektörlerde ikili bir yapı oluştu. Kazananlar, kaybedenler var. Ekonomi bereketini kaybetti. İçerideki
kavgalardan, dövüşten dolayı... Kendi kendimize huzurumuzu
bozduğumuzdan dolayı bereketini kaybetti" dedi.
Yükselen piyasa ekonomilerindeki büyüme oranlarına da
değinen Hisarcıklıoğlu, "2007-2008... Kendi içimizdeki huzuru
bozduk ve sihiri de bozduk" diye konuştu.
2008'in ilk 8 ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla
gelir vergisinde yüzde 18, kurumlar vergisinde ise yüzde 28
artış sağlandığını kaydederek, salondakilere "İki sonuç çıkıyor.
Bunlardan biri şikayet ediyorsunuz ama kazanıyorsunuz. Böyle
algılayabilir miyim?" diye soran Hisarcıklıoğlu, bazı katılımcıların "hayır" demesi üzerine, "Ekonomi kayıt altına girmeye
başladı, öyle diyelim mi?" diye sordu. Bunun üzerine salondaki
bazı katılımcılar, "tamam" dedi.
Dahilde alınan KDV'nin yüzde 7 arttığını, bunun dikkat çekici olduğunu, enflasyonun altında kaldığını ve burayı çözemediğini belirten Hisarcıklıoğlu, 2003-2008 arasında asgari ücret,
doğal gaz ve elektrik fiyatlarının arttığını, buna karşın dolar
kurunda yüzde 17 azalma olduğunu söyledi.
Kayıtdışı ekonomi bitmeden olmaz
Çifte çıpanın zamanı olduğunu, artık Türkiye'de iki çıpayı
ortaya koymak gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, şunları
Küresel finansal kriz dalga dalga yayılırken, Türkiye'de
sanayide üretim kapasitesi düşüyor. Ağustos ayında azalan
sanayi üretiminin ardından imalat sanayiinde kapasite kullanım oranı eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,4
puan gerileyerek yüzde 79,8'e düştü.
Düşüşün sebepleri arasında ilk sırada talep yetersizliği
yer aldı. Ekonomistler, mali krizin de etkisiyle bu yıl sonu ve
2009 için büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize ediyorlar. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "İmalat Sanayiinde
Eğilimler Eylül 2008" sonuçlarını açıkladı. Buna göre, 2007
yılı Eylül ayında yüzde 83,2 olan üretim ağırlıklı kapasite
kullanım oranı, 2008 yılı Eylül ayında yüzde 79,8 olarak
hesaplandı. Bu oran, ağustos ayında yüzde 76,2 düzeyindeydi. Kapasite kullanımı en düşük sektör, yüzde 43 ile büro,
muhasebe bilgi işlemleri makine imalatı oldu. Eylül ayında
kapasite kullanım oranları, gıda ürünleri ve içecek imalatında yüzde 74,6, metal eşya sanayiinde (makine teçhizatları
hariç) yüzde 75,5, kimyasal madde ürünleri imalatı ile tekstil ürünleri imalatında yüzde 75,7, giyim eşyası imalatında
yüzde 79,5, taşıt araçları ve karoseri imalatında yüzde 79,7
olarak gerçekleşti. Eylül ayında işyerlerinin tam kapasiteyle
çalışmamasının nedenleri arasında talep yetersizliği yine
ilk sırada yer aldı. İç pazarda talep yetersizliği yüzde 46,1
ve dış pazarda talep yetersizliği yüzde 20,4 oranında etkili
oldu. Hammadde yetersizliği, mali imkansızlıklar, işçilerle
ilgili meseleler ve enerji yetersizliği diğer nedenler olarak
sıralandı.
ebsohaber 11 ekim 2008
ANALİZ
Çok kutuplu bir dünyaya doğru
arasındaki paylaşımı, özellikle 1990’lı
ABD’nin yaşadığı derin mali kriz karşıyıllardan sonra hissedilir bir değişime uğsındaki çaresizlik, Kafkasya krizi, dünradı. Dünya üretimi ve ihracatında eksenin
yada ABD’nin “tek kutup” haline geldiği
Batı’dan Doğu’ya doğru kaydığı, Doğu’nun
biçimindeki efsanenin tuzla buz olmasına
ihraç pazarlarındaki payını artırdığı görüvesile oldu. Artık dünyada çok kutuplulüyor.
luğa gidiş, ittifaklar içi kriz, yeni bölgesel
Kuzey Amerika ve Avrupa, 1995-2005
güçlerin oluşumuna ilişkin önermeler
döneminde ihraç pazarlarında kayba uğrarevaçta. Bu arada bu oluşumların arka
yan ve gerilemeye geçen bölgeler oldular.
planında da, dünya ekonomik krizi ile
Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre,
ivme kazanan, ekonomik gücün yeniden
Mustafa Sönmez
ABD’nin, Kanada ve Meksika ile birlikşekillenişi var.
[email protected]
te yer aldığı Kuzey Amerika’nın 1995’te
Son 20 yılda hızlanan global mal ve
dünya ihraç pazarlarından aldığı yüzde
para dolaşımının ardından dünya paza16,6’lık pay, 2005’te yüzde 14 dolayına
rının yeniden paylaşımı, bloklar arasında
IMF’den Dünya Bankası, Dündüştü. Tek başına ABD’nin payı son 10
yeni güç dengelerinin oluştuğuna, dünya
ya Ticaret Örgütü’ne, Avrupa
yılda yüzde 12,5’tan yüzde 9’a kadar
ihraç pazarlarının paylaşımında ibrenin
Birliği’nden NATO’ya kadar tüm
geriledi. Bölgede Kanada’nın payı pek
Batı’dan Doğu’ya doğru kaydığına işaret
kurumlarda yeni emperyal güç
değişmezken Meksika daha ihracatçı hale
ediyor.
denkleminin etkileri hissedilecek.
Tek tek devletlerin omurgalarını oluşgeliyor. Avrupa kıtası, Avrupa Birliği’ne,
turan ülkelerin dev holdinglerinin global
yeni katılımlarla “iç pazarını” derinleştiriryarışı hızlandı ve ortaya çıkan yeni fotoğraf, (çokuluslu şirketleri- ken ve dünya mal dolaşımında yüzde 40’ların üzerinde bir pay
nin ülkesel dağılımı) da Batı’dan Doğu’ya bir güç, eksen kaymaalırken, bu payının son 10 yılda birkaç puan gerilediği görüldü.
sının olduğunu gösteriyor..
Avrupa’nın 1995’te yüzde 45,2 dolayında olan payı, 2005’te
Özellikle 1990 sonrası dünya ihraç pazarlarındaki genişleme yüzde 41,7’ye geriledi. Avrupa’da, ücretlerin göreli yüksek olduolağanüstü boyutlara ulaştı. Kısa adı WTO (ya da DTÖ) olan
ğu Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya’nın üretimlerini
Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre, küreselleşme rüzgarı- Doğu Avrupa, Balkanlar ve Türkiye’ye kaydırmaları sonucu, Avnın hızlanması öncesinde, örneğin 1983’te henüz 2 trilyon doları bulmayan dünya mal ticareti, 1993’e gelindiğinde yüzde 100
artışla 3,7 trilyon dolara yaklaştı. Sonraki 10 yılda yani 1993’ten
2003’e ise artış yine yüzde 100 artarak 7,3 trilyon doları aştı.
2003-2006 döneminin artışı ise olağanüstüydü ve yüzde 60
artışla dünya pazarı 11,8 trilyon dolara ulaştı.
Özellikle 1990 sonrasının dünya kapitalizminin bu enine
ve boyuna, derinliğine büyümesinde birçok etken rol oynadı.
“Duvarın yıkılması” ve içe dönük Varşova Paktı blokunun (Eski
SSCB ve Doğu Avrupa) dünya pazarlarına entegre olması bu
etkenlerin en önemlilerinden biriyken, Asya’da Çin’in dünya
kapitalizmine kendine özgü entegrasyonu, bunu diğer Asya
ülkeleri ve Hindistan’ın izlemesi, her yıl yüzde 10’ları bulan büyüme oranlarına ulaşması, mal ticaretine de olağanüstü bir ivme
kazandırdı. Tabi ki bunlara, bilim ve teknolojideki, bilgisayariletişim teknolojisindeki yeniliklerin, üretici güçlere sağladığı
ivmeyi, liberalizmin neredeyse bir din gibi, tüm dünyada kabul
görmesi ile hemen her şeyin metalaşıp, özelleşip, piyasalaştığı
iklimin etkilerini eklemek gerekir.
Neoliberalizm, tarımdaki geleneksel yapıları hızla yıkarken,
kamusal olan her şeyi de özelleşme-piyasalaşma ile ticari alana
çekti, metalaştırdı. Neoliberalizm ile kışkırtılan ve tüm dünyaya
yayılan hızlı kentleşme, mülksüzleşme, işçileşme, ortaya muazzam boyutlarda üretim, mal ve sermaye dolaşımını da çıkardı.
Dünya ihraç pazarlarının belli bloklar ya da ülke grupları
ebsohaber 12 ekim 2008
ANALİZ
rupa kıtasındaki bu ülkelerin ihracat paylarında artışlar yaşandı.
Türkiye’nin 1995’te dünya pazarında yüzde 0,4 olan payı AB’ye
ihracatın artması ile 2006’da yüzde 0,7’ye kadar çıktı. Aynı
şekilde Doğu Avrupa ülkeleri de pazar paylarını küçük de olsa
artırdılar. Ama bir bütün olarak Avrupa’nın, dünya ihraç pazarlarındaki payı gerileme eğiliminde. Bir diğer dev Japonya’nın da
1995’te yüzde 6,8 olan pazar payı, 2005’te yüzde 5,7’ye düştü.
“Güney”de pazar artışı..
Üç büyük blok, Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’daki bu
nisbi pazar kayıplarına karşılık, dünyanın “Güney” diye de adlandırılan diğer bölgelerinin ihraç pazarları payında belli artışlar
yaşanmaya başladı. Asya, Orta Doğu, BDT, Afrika, Güney ve
Orta Amerika paylarını belli ölçülerde artıran bölgeler oldular.
Asya son 10 yılda payını 3 puan artırarak yüzde 30’a taşırken
ihraç pazarlarını Asya’da en hızlı artıranların başında Çin geliyor. Çin, 10 yıl önce dünya ihraç pazarında yüzde 3’ün altında
olan payını bugün yüzde 8’e yaklaştırmış durumda. G.Kore’nin
de pazar payı yüzde 3’e yaklaşıyor. Hindistan, yine ihracatını
hızla artıran ve yüzde 1’e yaklaştıran Asya ülkeleri arasında.
Bağımsız Devletler Topluluğu, eski SSCB düzeninden kapitalizme dönüşün sancılarını yaşadıktan sonra, sahip olduğu petrol
ve doğalgaz kaynakları ile önemli bir ihraç gücü olma yolunda.
1995’te dünya ihraç pazarlarından yüzde 2 dolayında pay alan
bu bölge, özellikle Rusya’nın atılımları ile payını yüzde 3,5’a
taşıyor.
Bir diğer petrol-doğalgaz bölgesi olan Orta Doğu da son 10
yılda ihracattaki payını artırdı. Bölgenin payı yüzde 3’e yakın
iken 2005’te yüzde 5’in üstüne çıktı. S.Arabistan, BAE’nin yanı
sıra İran önemli petrol ihracatçıları. İran’ın, kendi kaynaklarından sattığı hampetrol ve doğalgazdan elde ettiği ihracat geliri,
Türkiye’nin sınai ürün satışına dayanan ihracat gelirine yaklaşıyor.
Dünya pazarından 2005’te yüzde 3,5’a yakın pay alan Güney ve Orta Amerika’da ise Brezilya’nın tırmanışı dikkat çekiyor.
Kıtanın tamamının ihraç pazarlarındaki payı henüz yüzde 3,5’u
ancak bulmuşken Brezilya yüzde 1,2’ye yakın payı ile Latin
Amerika’nın bölgesel gücü durumunda. Venezuella, petrol ihracatçısı olarak ihracatçı bir ülke profili çizerken Şili, bakır ihracatı
ile pazardan daha çok pay almaya çalışıyor. Arjantin ise eski
gücünden çok uzakta.
Dünya ihraç pazarından enerji ve hammadde üreticisi olarak
yüzde 2,5’a yakın pay alan Afrika kıtasında Cezayir, Libya,
Nijerya petrol ihracatları ile pazarda yer edinmeye çalışırlarken
G.Afrika da yükselen ülke olma çabasında.
Çokuluslular liginde değişim
Bölgeler arasında eksen kayması ya da güç dağılımının
değişimi, çokuluslu şirketlerin (ÇUŞ) ülkesel dağılımında da
gözleniyor. Özellikle ABD’de baş gösteren ve tüm dünyada
farklı ağırlıklarda hissedilen global kriz, dağılımın ülkesel boyutunu etkilemeye yetti ve sadece son 1 yılda Financial Times’ın
belirlediği 500 büyük devin ait oldukları ülke dağılımı ciddi bir
değişim gösterdi.
Türkiye’den potansiyeli olmasına karşın Koç Grubu’nun bile
giremediği dünyanın ilk 500 firması sıralamasında, global krizi
en derinden yaşayan ABD önemli performans kaybına uğradı. 2007 Mart döneminde 500 firmanın 210’u Kuzey Amerika
menşeli iken 2008 Mart’ında bu sayının 196’ya düştüğü görüldü.
Bu bölgede ABD’li ÇUŞ’ların sayısı 183’ten 168’e indi ve ABD
şirketler ilk 5’teki yerlerini koruyamadılar.
FT-500 içinde AB üyesi 8 ülkenin firma sayısı 2007 ilk çeyreğinde 134 iken 2008’in ilk çeyreğinde 130’a düştü. Son 1 yılda
İngiltere, ilk 500’e 4 firma daha az sokabildi.
Amerika ve Avrupa’daki performans düşüşüne karşılık Asyalı
ÇUŞ sayısı 55’ten 95’e çıkarak patlama yaptı.
Asya’da, Japonya 10 firma kayba uğrarken Çin, ÇUŞ sayısını
12’den 38’e çıkararak tüm dikkatleri üzerine topladı. Rusya da
firma sayısını 8’den 13’e çıkardı. Hindistan’ın ilk 500 içindeki
firma sayısı 8’den 13’e çıktı.
Dünyanın en büyük 500 firma sıralamasında ilk 5, bir yılda
değişti. ABD orijinli Exxon Mobil şirket değeri olarak kayba
uğramasına rağmen ilk sırayı korudu, ancak 1 yıl önce takip
eden ABD şirketleri yerlerini Çin, Rusya ve Brezilya gibi yeni
emperyal güçlerin firmalarına terk etti. 2007’de sıralamada ilk
5’e giren GE, Microsoft, Shell ve AT&T’nin yerini Asya’dan Petro
China, Gazprom, Petrobas Brazil ve China Mobile aldı.
Bu listenin 2008 sonunda ve 2009’da biraz daha Doğu lehine değişiklik göstermesi çok muhtemel.
Ve Türkiye..
Türkiye, kum fırtınaları sonrası oluşan bu yeni çöl haritasında, zaman zaman kendisinin ya da birilerinin vehmettiği üzere,
bir bölgesel güç olmanın çok dışındadır.
Son 30 yılın küreselleşme sürecinde, toplumuna çektirdiği
onca sıkıntıya rağmen, ne demokrasisisini ne de ekonomisini
güçlendirmeyi beceren, dikkate alınır bir güç haline gelemeyen
Türkiye’ye, ülke politikalarına yön verenlerin tavsiyesi, işbirlikçi
bir taşeronluktan öteye gidemiyor.
Kimileri için yaşanılan yer, zor bir coğrafyadır ama filler
savaşından bir pay çıkarma fırsatı hala vardır. Kendi ayaklarının
üstünde ve kendi bağımsız politikasını belirleme gücüne kavuşamayan Türkiye’nin egemenleri için geriye sadece “işbirlikçilik
senaryoları ve alternatifleri geliştirip birine yamanma” kalmaktadır.
Oysa farkında olunması gereken gerçek şudur; Tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru seyreden dünya siyaseti, diplomasisi ister istemez her tür ekonomik ve politik kurumu da etkileyecek, bu kurumların “değişmez” sanılan kurallarını, politikalarını
da çatırdatacak, bu kurumlarda güç dengesini yeniden kurgulatacaktır.
IMF’inden, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü’ne
NATO’sundan AB’sine kadar, tüm kurumlarda yeni emperyal
güç denkleminin ağırlığı hissedilecektir.
Böylesi bir konjonktürde eski ezberler işe yaramayacaktır ya
da eski çıpaların çıpa olmadığı anlaşılacaktır. Şimdi bunun farkında olarak, tüm dünyada daha adil, daha insani, daha barışçıl
bir düzenin tesisi için dümen tutmak, ortaya çıkan rüzgardan, bu
yelken için yararlanmayı düşünmek, bunun zihni açılımlarına
teşebbüs etmek, ufuklar yaratmak zamanıdır.
ebsohaber 13 ekim 2008
EGE’NİNGÜNDEMİ
EBSO’dan sanayicilerin
yüreğine su serpen zirve
ebsohaber 14 ekim 2008
EGE’NİNGÜNDEMİ
Amerika Birleşik Devletleri’nden başlayarak dünyaya
yayılan ve 1929 ekonomik buhranından daha ağır bir kriz
olarak değerlendirilen küresel finans krizi nedeniyle banka kredilerinden endişe duyan sanayicilerin bu endişelerini
EBSO-Bankacılık zirvesi sona erdirdi. Ege Bölgesi Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ın girişimleri ile
toplanan İzmir’deki 25 bankadan 32 üst düzey banka yöneticisinin katıldığı toplantıda mevcut kredilerin geri çağrılmayacağı, faizlerin 2001 yılında olduğu gibi olağanüstü seviyelerde
artmayacağı garantisini verdi. İş dünyası ile etle tırnak gibi olduklarına işaret eden Bankacılar, kriz ortamında da kontrollü
bir şekilde firmaları fonlamaya devam edeceklerini açıkladılar. Bankacılar son 15 yılda 3 büyük kriz atlatan Türkiye’nin
krizler konusunda deneyimli olduğunu ifade ederek, finansal
krizin de serinkanlılıkla atlatılacağını vurguladılar.
Taşkın: Doğru diyalog ülkeye yarar
Toplantıda bankacılara hitaben bir konuşma yapan Ege
Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın
sanayiciler ile bankacıların birbirleriyle sıkı diyalog içinde
çalışan iki kesim olduğunu belirterek, “Bizler sizin müşterileriniziz. Bizlerin ne kadar kıymetimizi bildiğinizden en ufak bir
şüphemiz yok. Sizler de bizim için sanayici tabiriyle tedarikçimizsiniz. Bizim size ihtiyacımız, sizin bize ihtiyacınızdan
daha fazla. Şartlar dışardan gelen etkilerle değişiyor. Görüş
alış-verişinde bulunmamızın faydalı olacağına inanıyorum ve
bizlerin doğru diyaloğunun ülkemizin yararına olacağını düşünüyorum” diye konuştu.
Türkiye’nin 1994,1999 ve 2001 yıllarında yaşadığı krizlerden örnekler vererek bugünkü finansal krizin ayrıntılarını da
ortaya koyan Tamer Taşkın, bugün Türk bankalarının Avrupa
Bankalarını fonlamasından gurur duyduğunu da belirterek
krizle saydamlaşan bankacılık sektörünün bugün daha sağlam
bir yapıda olduğunu bu nedenle Türkiye’nin krizi yanı başında
hissetmediğini söyledi. Taşkın, “Ama bu, uzun süreçte hissetmeyeceğimiz anlamına gelmemeli. Dünyanın 16. büyük ekonomisi iseniz ve tüm kıtalardaki ülkelerle alış-veriş yapıyorsanız, küreselleşme sürecinde yer alıyorsanız etkilenmemeniz
mümkün değildir” dedi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, Türk özel sektörü-
Taşkın’dan global krize fıkralı örnek
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, dünyanın yaşadığı finansal krizi baba balığın yavru balığa
yemleri anlatması fıkrasıyla özetledi: “Baba balık yavrusuyla yüzerken bir yandan da insanların
onları yakalamak için kullandığı yemler hakkında bilgi veriyor. “Bak yavrum buna olta derler,
ucundaki yeme dikkat et!”, “Bak yavrum buna zıpkın derler, elinde böyle birşey tutana yaklaşma mümkün olduğunca hızlı ve çevik hareketlerle uzaklaş” filan derken birden tepelerine bir ağ
inmiş.. “Buna da serpme derler yavrum, geniş bir alanı kaplar ki bundan da kaçış yoktur..”
ebsohaber 15 ekim 2008
EGE’NİNGÜNDEMİ
Reel sektörün sıkıntısı bizim de sıkıntımız
Tamer Taşkın’ın konuşmasının ardından tek tek konuşan
bankacılar şu anda bir likidite sorununun olmadığına, hatta bazı
kamu bankalarının yurtdışındaki bankaları fonladığına dikkat
çektiler. Sanayicilere verilen kredilerin geri çağrılmalarının söz
konusu olmadığı konusunda birleşen bankacılar, en önemli
unsurun güven olduğunu, sanayicilerle bankalar arasında yaratılacak iyi bir diyalog ile bu güven ortamının da sağlanacağını
vurguladılar. Reel sektörle etle tırnak gibi olduklarını anlatan
bankacılar reel sektörde sıkıntının olmasının kendilerini de
olumsuz etkileyeceğini söyleyerek reel sektörde bir sıkıntı olmaması için kontrollü bir şekilde fonlamaya devem edeceklerini
söylediler.
Bankacıların konuşmalarının ardından bir değerlendirme
yapan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Osman Aslan da,
reel sektör ile aynı gemide olduklarını bu nedenle fırtınayı birlikte kürek çekerek aşmaya çalışacaklarını ifade etti. Aslan, sanayicilerinde krizlere karşı bağışıklık kazandıklarını belirterek, tedbiri
elden bırakmayacaklarına inandığını kaydetti. 2001 krizinden
sonra bankacılık sektörünün yeniden yapılandığını ve bugün çok
güçlü hale geldiğini ifade eden Aslan, bu krizi işbirliği yaparak
rahatlıkla yenebileceklerini söyledi.
nün borcunun 140 milyar doları bulmasının endişelere neden
olduğuna da dikkat çekerken, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin toplam cirosunun yüzde 55-60’ını ilk bin firma
yapıyor. Bu borcun ağırlıklı olarak bu firmaların orta ve uzun vadeli yatırım borçları olması nedeniyle konuyu biraz daha sağlıklı
değerlendirmeli. Hergün bunu bir panik ortamı olarak kullanmamalıyız. Bu borç devletimin olsaydı ben daha çok ürkerdim.
Çünkü onları bizler ödeyecektik. Halbuki firmalar stokları ve
ihracat alacakları ile kendi sorumlulukları bilinci içinde tedbirini almıştır. Krizin gerek reel sektörü gerekse finansal sektörü
vurmaması için alınacak önlemlerin zamanlaması büyük önem
taşımaktadır.
Yapılacak hatanın telafisi mümkün olmayan sonuçlar
doğuracaktır. Bizim tek endişemiz budur. Hepimiz soğukkanlı
olmalıyız.”
İtidal çağrısı
Bugün içinde bulunulan sıkıntılı ortama yatırım aşamasında yakalanan sanayiciler de bulunduğunu ifade eden Taşkın,
özellikle banka kredisi ile yatırım yapan sanayicilere karşı daha
dikkatli davranılmasını istedi.
Taşkın, “Bankaların kriz fırtınasına kapılarak yanlış kararlar
alması kısa dönemde sanayiciyi uzun dönemde bankalarımız ve
ülkemizi etkileyecektir. O nedenle sizlerden merkezlerinizin ve
üst yönetimlerinizin çok dikkatli kararlar almalarını sağlamanızı
önemle rica ediyoruz.
Çünkü sahada olan sizlersiniz sanayicileri genel merkezlerinizden çok sizler tanıyorsunuz. Kapanan kredileri limiti varken
kullandırmamanız, her şeyi sağlam olan Basel II kriterlerine
uygun olan bir firmayı kredilendirmemeniz bu dönemde Türk
sanayicisine yapacağınız ve bizleri zor durumda bırakacak en
riskli hareketlerden biridir” dedi.
Krediler geri çağrılmayacak
Bankalarda şu anda bir likitide sorununun olmadığını, hatta
bazı kamu bankalarının yurtdışındaki bankaları fonladığına
dikkat çeken Aslan, o nedenle sanayicilerin kredileri geri çağırmalarının da söz konusu olmadığını kaydetti. En önemli unsurun
güven olduğunu sanayicilerle bankalar arasında yaratılacak
iyi bir diyalog ile bu güven ortamının da sağlanacağına işaret
eden Aslan, “Biz reel sektörle etle tırnak gibiyiz. Reel sektörde
sıkıntının olması bizi de olumsuz etkileyecektir. Reel sektörde
bir sıkıntı olmaması için biz kontrollü bir şekilde fonlamaya
devam edeceğiz. Mevduat faizleri arttığı için kredi faizlerinde de
bir miktar artış olabilir. Bu doğaldır ama. Biz reel sektöre desteğe
devam edeceğiz” dedi.
Sanayici Hükümetten ne istiyor?
• KDV, SSK ve Muhtasar ödemeleri vadeli alınmalı
• Vergi de yıllık beyannameye geçilmeli
• Kıdem tazminatı işsizlik fonundan karşılanmalı
• Yurtdışından gelecek paralar vergiye tabi olmadan
ülkeye getirilmeli
• Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kaldırılmalı
• Dünyadaki satıcı kredileri kullanılmalı
• Tecil faizi yüzde yarım puana indirilmeli
• Döviz kredisinde ihracat garantisi kaldırılmalı
• Exim Kredileri 24 aya çıkarılmalı
• Firma gayrimenkullerinde KDV kaldırılmalı
• Tapu Harcı da kaldırılmalı
• Mevduat garantisi 50 bin YTL’den 100 bin YTL’ye
çıkarılmalı
ebsohaber 16 ekim 2008
GÖRÜŞ
Küreselleşme-Kümelenme-Vizyon-Aksiyon
1990’lı yılların başında başlayan ve
Düşük işçilik
bugün tüm dünyayı saran “Globalization”
Bugün global şirketlerin çoğu üretimiyani küreselleşme bir olgudur.
ni düşük ücretle üretim yapılan ülkelere
Bu defakto ekonomik fırtına artık tüm
örneğin Çin, Tailand, Hindistan gibi
dünyayı sarmıştır.
ülkelere kaydırdığı için birim maliyet içinÖyleki bu küreselleşmeyi dünyaya
deki işçilik oranları inanılmaz derecede
yayan ABD ekonomisi de nasibini almaya
azalmıştır.
son iki yıldan beri başlamıştır.
Ekonomik dünyamızı bir büyük okyaParite etkisi
nus gibi düşünürsek, çeşitli tonajlarda ve
Gözden uzak edilmemesi gereken bir
Mehmet Semih Alkoç
de çeşitli cinslerde milyonlarca şirket [email protected]
konuda yılda en az yüzde 10 büyüyen
madan yoluna devam etmek için büyük
ve bu süreci en az 15 yıldan beri sürekli
bir rekabetin içindeler.
koruyan Çin, parasını revalue (değerKüreselleşme ölçek ekonomisini ön
lendirmek) etmek yerine 1 $ 7,8 RMB
Fırtınanın geleceği belli iken bizler
plana çıkarmış, verimlilik ve kalitenin
ye bağlıyarak rekabet gücünü haksız
ne yaptık, ne gibi önlemler almagelişmesinde bir motor görevi görmüştür.
yere arttırırken maalesef bizim gibi bazı
lıydık ve ne yapacağız? Üstelik
dolayısı ile maliyetlerde inanılmaz ölçüülkelerin paraları suni olarak uygulanan
de büyük düşüşlere sebep olmuştur.
genç bir nüfusumuz var. İş bulmak
ekonomik politikalar neden ile sürekli
Öyleki bu sektörlerde bu fiyat ve maaslanın ağzından midesine indi.
bir şekilde değerlenmiştir. Bu konuda bir
liyet düşüşündeki trendi yakalamak, olimamprik formül vermek gerekirse verimli
piyat oyunlarında altın madalya alarak
bir şirketin Euro bölgesinde 1 Euro’ya
şeref kürsüsüne çıkmaktan çok daha zor hale gelmiştir.
mal ettiğini dolar bölgesinde (Çin’de) 1 dolara mal etmek mümSizlere çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum;
kündür. Demek ki aynı verimlilikte ve aynı koşullarda Euro/
Cok amaçlı pense ve tornavidalardan oluşan bir el aletini
Dolar paritesinin ortalama 1,60 olduğunu düşünürsek parite
1988 yılında 125 Euro’ya almıştım. Bir ay önce büyük süperetkisinin rekabette ne kadar önemli olduğunu gösterir.
marketten 6 YTL’ye hiçbir kalite farkı olmadan aldım. Kısaca
Sonuç olarak; Fırtınanın (kasırganın) geleceği belli iken bizler
20 yılda fiatı 40 defa düşmüş bulunuyor. Eğer paranın bugünkü
ne yaptık, ne gibi önlemler almalıydık ve ne yapacağız? Üstelik
değerini düşünürsek (yani 125 Euro’nun 1988 yılındaki değerini, çok genç bir demografik yapımız var. İş bulmak aslanın ağzınbugünkü değerine yıllık yüzde 10 faizle çevirirsek, fark en az 80 dan midesine indi.
katına çıkıyor .
Daha fazla bekleyecek halimiz kalmadı. Ancak 1994 ve
Hammadde ve petrol fiyatlarındaki aşırı artışlara rağmen
2001 krizleri Türkiye’de ve de özellikle büyük holdingler için bir
PC’ler, notebooklar 10 yılda 5-10 kat ucuzladı. İyi de bu inanılfırsat kapısı açmış ve çok başarılı değişim ve dönüşüm projeleri
maz maliyet düşüşünün nedeni nedir? Hani bir söz vardır;
başlamış ve uygulamıştır.
“Şeytan bunun neresinde?” Bizler hep mucizelere inanmış
Buna güzel bir örnek, Koç 2000 değişim projesidir.
ve gökten bir melek gelmesini beklemiş bir toplumuz maalesef.
Bu yazımızda kısaca bir analiz (yani durum tespiti) yaptık.
Halbuki akıl ve hikmet en büyük düsturumuz olmalıdır.
Gelecek yazımızda yapılması gerekenlere değineceğiz.
Sihirli formül çok basit;
Global pazar
Küreselleşme ile inanılmaz büyüyen pazar, ölçek ekonomisin önemini ortaya çıkarmış ve mass production çok büyük
boyutlara çıkınca, sabit maliyetler o kadar küçülmüştür ki adeta
hammadde fiyatına yakın maliyetler oluşmuş, her düşen fiyat satınalma gücünü global ölçekte arttırmış dolayısı ile pazar hızla
büyüdüğü için daha büyük ölçeklerde üretime fırsat vermiştir.
ebsohaber 17 ekim 2008
ULUSLARARASI
Krize rağmen İzmir
İzmirli ve Belçikalı işadamları, dünya
Emir Kır’ın ziyaretinden duyduğu mempiyasalarını alt üst eden ekonomik krize
nuniyeti dile getiren EBSO Yönetim KuruBelçika Brüksel Bölgesi Devletrağmen yeni işbirliklerinin temellerini
lu Başkanı Taşkın, Belçika gibi önemli bir
Bakanı Emir Kır liderliğindeki
attı. Avrupa’nın ilk Türk asıllı Bakanı
dünya ülkesinde en önemli mevkilerden
Belçika heyeti, Ege Bölgesi Sanayi
Emir Kır başkanlığındaki Belçika heyebirine yükselmiş bir Türk asıllı bakan başOdası’nda sanayicilerle sektörel
tini ağırlayan Ege Bölgesi Sanayi Odası
kanlığındaki heyetle işbirliği yapmaktan
işbirliği fırsatlarını konuştu.
Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın,
büyük gurur duyduklarını söyledi.
“Her kriz, içinde bazı fırsatlar barındırır”
dedi.
Taşkın: Kriz yeni pazarlar için fırsat yaratmalı
Belçika ve Türkiye arasındaki “Çok Sektörlü Ekonomik ve
İzmirli sanayicilerle yapılan ikili görüşmelerden her iki
Ticari Misyon Programı” çerçevesinde İzmir’de bulunan Belçika
tarafından lehine sonuçlanacak işbirlikleri doğacağına inandığını
Bölgesel Devlet Bakanı Emir Kır liderliğindeki Belçika Büyükelbelirten Tamer Taşkın, dünya piyasalarında yaşanan ekonomik
çisi Marc Van Rysselberghe, Belçika Başkonsolosu Francois
krize de değinerek, “Her kriz içinde bazı fırsatlar barındırır.
Del Marmol, Brüksel Bölgesi Ekonomi ve Ticaret Ateşesi Sabih
ABD’de başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan finansal dalgaAkay, Brüksel Dış Ticaret Müsteşarlığı Dış İlişkiler Ateşesi
lanmalardan yararlanabiliriz. Bu kriz yeni pazarlar yaratmak iin
Andre Sebera ve Belçikalı firmalardan oluşan heyet, Ege Bölgesi bir fırsat olarak kullanılmalı. Umuyorum ki İzmirli ve Belçikalı
Sanayi Odası’nda Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ın
işadamlarının ilişkileri bu dönemde daha üst seviyelere tırmanayanısıra sektörel işbirlikleri çerçevesinde İzmirli sanayicilerle
caktır” dedi. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, dünyayı sarbiraraya geldi.
san finansal kriz sonrasında Türkiye’nin en önemli pazarlarından
2004 yılındaki seçimlerde Belçika’da Brüksel Bölgesi
biri olan Avrupa’da ihracatın daraldığını ifade etti. Bu daralmaTemizlik, Tarihi Anıtlar ve Sit Alanlarından Sorumlu Devlet
nın Türkiye ekonomisini etkileyeceğini kaydeden Taşkın, “Ancak
Bakanlığı’na getirilerek “Avrupa’daki ilk Türk asıllı Bakan” olan
Türkiye şimdiye kadar her krizden bir çözüm yolu bularak çıktı.
ebsohaber 18 ekim 2008
ULUSLARARASI
Biz Güney Amerika, Avustralya, Uzakdoğu ile hemen hemen
hiç ticaret yapmıyoruz, Afrika ile olan ticaret ise yüzde 2’lerde
seyrediyor. Biz de bunları göz önünde bulundurmalıyız. Bu kriz
çaresizliğin çaresini getirecek, yeni pazarlar bulmamızı sağlayacaktır” diye konuştu. Bir ülkeyle ticari işbirliği yapabilmek için
tanışma ve karşılıklı bilgilenmenin büyük öneme sahip olduğunu ifade eden Taşkın, 70 milyon nüfusa sahip olan Türkiye’nin
cazip bir pazar olduğunu dile getirdi. Gidilmesi kolay olmayan
pazarlara da Türkiye üzerinden ulaşılabileceğini aktaran Taşkın,
Türkiye’nin komşu ülkeleri ile dış ticaret hacminin son yıllarda
25 milyar doları aştığını söyledi. Taşkın, İzmir’den deniz ve
karayolu ulaşımının da komşu ülkelere son derece hızlı olduğuna dikkat çekti. Dünyadaki finansal dalgalanmadan Türkiye’nin
eskisi gibi etkilenmediğine işaret eden Taşkın, ekonomik düzenliliğin politik düzenlilikle desteklenmesi gerektiğini belirtti.
Belçika ile ilişkiler güçlendirilmeli
Türkiye ile Belçika arasındaki ticari ilişkiler hakkında bilgi
veren Taşkın, Türkiye’den Belçika’ya 2 milyar dolarlık ihracat, 3
milyar dolarlık ithalat yapıldığını söyleyerek “İki ülke arasındaki
toplamda 5 milyar doları bulan ticaret hacmi Türkiye’nin 300
milyar doları bulan toplam dış ticaretine oranla çok düşüktür. Bu
ziyaret ve sonrasında kurulacak ilişkiler bizim için çok önemli”
dedi. Taşkın, Belçika ile petrokimya alanında önemli işbirliklerinin yapılabileceğini de sözlerine ekledi.
Belçikalı Bakan’dan işbirliği çağrısı
Belçika Bölgesel Devlet Bakanı Emir Kır ise, iki ülke arasındaki ekonomik, siyasi ve ticari ilişkilerin giderek büyüdüğünü
ifade ederek, dünyadaki finansal kriz ne kadar sürerse sürsün
şirketler arası ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğine değinirken,
krize rağmen kurulacak işbirliğinin yaralı olacağına inandığını
söyledi. İzmir’e gelerek kenti çok değişik yönleriyle tanıdıklarını kaydeden Kır, petrokimya konusundaki işbirliği çağrılarını
Brüksel’deki firmalara ileteceğini duyurdu. Kır, Türkiye’de evsel
atıkların para kazanmak ve enerji üretmek için sağladığı önemli
avantajların yeterince bilinmediğine dikkat çekerek, katı atık
yakılması ve enerjiye dönüştürülmesi konusunda işbirliği çağrısında bulundu. Bu işbirliği çağrısını İzmir Büyükşehir Belediyesi
yetkililerine de ileteceklerini kaydeden Kır, İzmir’de de katı atık
yakma tesisi ve evsel atıkları enerjiye dönüştüren Biyometan
Merkezi kurulması konusunda ortak çalışma yürütülebileceğini
ifade etti. Görüşmelerin son derece önemli olduğuna da değinen
Kır, “Ticaret yapmak için önce tanışmak lazım” dedi. İki ülke
arasındaki ticaret rakamlarının her geçen yıl yükseliş gösterdiğini
de vurgulayan Emir Kır, “Belçika yüzölçümü olarak küçük bir
ülke ama Brüksel, aynı zamanda Avrupa’nın da başkenti olduğu
için çok büyük önem taşıyor. Kurulan ilişkiler diliyorum ki, hem
bizim, hem de sizin şirketleriniz için faydalı olur. Bu misyonların
sık sık olması gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.
Belçikalı Bakan Kır, İzmir Fahri Konsolosu Nezih Öztüre ile de bir araya geldi. Belçikalı işadamları EBSO’da ikili iş görüşmeleri yaptı.
ebsohaber 19 ekim 2008
ULUSLARARASI
Almanların İzmir ilgisi
Son yıllarda yabancı yatırımların ilgi odağı haline gelen
İzmir’de en çok yatırım gerçekleştirenler arasında yeralan
Almanlar, üst düzey ziyaretlerle de ekonomik ilişkileri kalıcı
dostluğa dönüştürüyor.
Almanya’daki Hristiyan Demokrat Parti’nin Hamburg
Milletvekili David Erkalp ile Hamburg ve Çevresi Türk Toplumu Derneği yöneticilerinden Murat Gözay, Ege Bölgesi Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ı ziyaret ederek
İzmir’deki Alman yatırımları hakkında bilgi aldı. Hava, deniz ve
karayolu lojistik imkanları, üniversiteleri ve eğitilmiş insan gücü,
sosyal yaşamı, iklimi ve stratejik konumu nedeniyle İzmir’in
tercih edilmesinin tesadüf olmadığını vurgulayan Milletvekili
David Erkalp, Alman şirketlerinin yatırımlarının önümüzdeki
süreçte artarak devam edeceğini söyledi. Kendi şirketinde de Almanlarla ortak olduğunu, stajını Almanya’da yapan birisi olarak
Almanları çok iyi tanıdığını ifade eden EBSO Yönetim Kurulu
Başkanı Tamer Taşkın da, potansiyelin daha iyi değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi. Taşkın, yatırım yapan ve yatırım planlayan
şirketlerin yöneticilerinin yanısıra politikacıların ilgisinin de
önemine dikkat çekerken, “İlişkilerin çok taraflı olarak gelişmesi
aramızdaki bağları güçlendirirken hem kentimiz hem de ülkelerimiz için kazanç sağlıyor” dedi.
EBSO olarak İzmirli sanayicilere yeni ihracat pazarları bulma
projesi çerçevesinde Alman yatırımcılar için karşılıklı heyet
ziyaretleri, Almanya’da tanıtım konferansları ve İzmir’i tanıtan
Almanca broşür gibi birçok çalışma yaptıklarını, son dönemde
yatırım yapan Alman yatırımcılarla bizzat görüştüğünü açıklayan
Tamer Taşkın, “Almanlar çok disiplinliler. Kendileri gibi partner
arıyorlar. Her alanda yatırıma açıklar. O nedenle firmalar Almanlarla ortak olarak, dünyaya açılma avantajını değerlendirebilirler. Alman yatırımcıları çekmek için de ikna etmek gerekiyor.
Bunun içinde daha çok çalışmalıyız. Üretimini şartlar gereği
ülke dışına çıkarmak isteyen ve yeni pazarlara açılmayı arzulayan çok sayıda Alman yatırımcı var” diye konuştu.
Tekstil ve otomotivciler atakta
Almanya’da yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk ve en çok dış
ticaret gerçekleştirdiğimiz ülke olarak Türkiye’yi yakından
tanıyan Almanlar, İzmir’de bugüne kadar 38 tesis kurdu, 7 bin
kişiye de iş imkanı sağladı. Halen treyler devi Krone, en önemli
tekstil markalarından Roy Robson ile Ege Serbest Bölgesi’ndeki
Mopisan firmasını satın alan Mahle’nin yatırımları devam ediyor.
Bu şirketlerin yatırımlarının tamamlanmasıyla 1100 kişiye daha
istihdam imkanı yaratılacak. Bayan giyiminin ünlü markası Escada da, Ege Serbest Bölgesi’nde fabrika kurmak için görüşmelerini
sürdürüyor. Alman takım elbise üreticilerinden Leithauser de
gelecek yıl Türkiye’ye gelmeyi planlıyor.
İzmir’de Ege Bölgesi Sanayi Odası’na üye Alman şirketlerinin
13 tanesi bütünüyle Alman sermayeli iken, 25 firma ise Türk
ortakları ile birlikte faaliyet gösteriyor. 38 Alman firmasından
8 tanesi Ege Serbest Bölgesi’ni tercih ederken, diğer firmalar
ise başta organize sanayi bölgeleri olmak üzere, İzmir’in çeşitli
bölgelerinde üretimlerini sürdürüyorlar. Ege Serbest Bölgesi’nde
takım elbise üretimi yapan Hugo Boss, 3 bin 500 çalışanı ile
halen bütün Alman firmalarında çalışanların yarısını tek başına
istihdam ediyor.
ebsohaber 20 ekim 2008
ULUSLARARASI
Çinliler İzmir’e yatırımda kararlı
İzmir’e sık sık gelerek incelemelerde bulunan Çinli yatırımcılar kente yatırım yapmakta
kararlı. Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı (EBSO)
ziyaret eden Çin’in Tianjın kentinden gelen
16 kişilik alım-yatırım heyeti kentte incelemelerde bulunduklarını ve İzmir’de yatırım
yapmaya niyetli olduklarını belirtti.
Elektronik, makine, otomotiv, gıda sektörü
üzerine faaliyet gösteren firmaların temsilcilerinin bulunduğu heyet, İzmir’de Ege Serbest
Bölgesi (ESBAŞ) ile fabrikalarda ziyarette bulundu ve yatırım fırsatlarını araştırdı. Heyetin
başkanlığını yapan Çin Makine Elektronik
Ürünleri Ticaret ve İhracat Odası Başkanı
Wang Zhanxiong, 20 bin üyeleri bulunduğunu belirterek, çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiklerini söyledi.
Yatırım yapma eğilimimiz var
İzmir’de incelemelerini tamamladıktan
sonra Çin’de yapacakları toplantıda yatırım
olanaklarını değerlendireceklerini kaydeden
Wang Zhanxiong şöyle konuştu: ”Heyette bulunan isimler büyük firmaları temsilen burada.
Odanın 20 bin üyesi var. Döndükten sonra
Ege’nin potansiyelini üyelerimizle paylaşacağız. İki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, hükümetlerin işbirliğini gerektiriyor.
Ülkeler arasındaki ticarette dengesizlikler var.
Bu dengesizlik siyasi nedenlerle de olabilir.
Ticaretin artması için oda olarak elimizden
geleni yapacağız. Çin ve Türkiye arasındaki
ilişkilerin geliştirilmesini istiyoruz. Ege’nin doğal güzelliklerinden de çok etkilendik. Burada
yatırım yapmak istiyoruz. Çin’e döndükten
sonra toplantı yapacağız ve taleplerimizi
size ileteceğiz. Genel olarak yatırım yapma
eğilimiz var.”
Taşkın: Çin iyi bir pazar
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, iki ülke arasındaki ticarette dengesizlik
yaşandığını ve bunun Çin lehine olduğunun
altını çizdi. Bunun nedeninin Türkler’in Çin’i
pazar olarak görmemesi olduğunu vurgulayan
Taşkın, “Çin, ucuz bir ülke olarak görülüyor.
Türkler, mal satamam diye düşünüyor. Çin’i
sadece mal almak için görüyorlar. Bu yanlış.
Çin çok iyi bir pazar” dedi.
Dünyada yaşanan krize de değinen
Taşkın, şunları söyledi: “Türkiye’nin en son
büyük krizini 2001 yılında yaşadı. Türkiye’nin
en son 2001 yılında yaşadığı krizde bankalarımız sanayi sektörümüz yeniden yapılandı. Bu
kriz Türkiye’de henüz sanayisini ve bankaları
etkilemedi” diye konuştu.
Arnavutluk Büyükelçisi EBSO’da
Arnavutluk’un Türkiye Büyükelçisi Altin Kodra, Büyükelçilik Başkatibi Ermal Muça ve Arnavutluk İzmir Fahri Konsolosu
İlhan Gürel, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın’ı ziyaret etti.
İzmirli sanayici ve işadamı İlhan Gürel’in Arnavutluk Fahri
Konsolosu olması dolayısıyla gerçekleşen ziyarette konuşan
Tamer Taşkın, Arnavutluk ile Türkiye'nin arasında tarihsel ve
kültürel bağlarının yanı sıra aile bağlarının da olduğuna dikkat
çekerek bu ilişkilerin sinerjiye ve ticari ortaklığa dönüştürülmesi gerektiğini kaydetti.
İzmir'in Balkan ülkeleriyle iç içe bir şehir olduğunu, hatta
İzmir’de Arnavut kökenli pekçok kişi bulunduğunu söyleyen
Taşkın, kendisinin de 1992 yılından bu yana Güney Afrika
Cumhuriyeti İzmir Fahri Başkonsolosu olduğunu hatırlatırken,
ticari ilişkilerin geliştirilmesinin en önemli koşullarından birinin de fahri konsolosluk kurumu olduğunu anlattı.
Arnavutluk ile Türkiye arasındaki dış ticaretin 300 milyon
dolardan 1 milyar dolara çıkması gerektiğini savunan Taşkın,
“Bizler de karşılıklı ziyaretlerle bu ortamı sağlamaya çalışacağız” diye konuştu.
Arnavutluk Büyükelçisi Altin Kodra ise, ülkesinin 2002
yılından bu yana hızlı bir değişim geçirdiğini söyledi ve “İşbirliğine açığız. Arnavutluk’taki yatırım imkanlarını değerlendirecek işadamlarından oluşan heyetler bekliyoruz” dedi.
ebsohaber 21 ekim 2008
ULUSLARARASI
EBSO Fransa için önemli ortak
Fransız yatırımlarını İzmir’e kazandırvurguladı. Fransa’daki büyük şirketlerin
mak için çaba harcayan, hatta bünyeTürkiye’yi tanıdığını ama bunun yeterli
Fransız Ticaret Odası Müdürü
sinde 1992 yılından bu yana Fransız
olmadığını savunan Raphael Esposito,
Esposito, “EBSO’yu önemli bir
Ticaret Odası Delegasyonu’na yer veren
“Türkiye ve İzmir’e yatırımların artması
ortağımız olarak görüyoruz.
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın bu çabası
için birlikte çalışmalıyız. EBSO bizim için
Ülkemizdeki seminerlerde sizi de
Fransız Ticaret Odası tarafından da takönemli bir ortak. 1992 yılından bu yana
tanıyoruz” dedi.
dir edildi. Fransız Ticaret Odası Müdürü
Fransız Ticaret Odası Delegasyonu’na
Raphael Esposito, “EBSO bizim için
bünyesinde yer veriyor. Ülkemizde düönemli ortak” dedi.
zenlediğimiz seminerlerde hem kendimizi hem de sizi tanıtıFransız Ticaret ve Sanayi Odaları Genel Meclisi Üyesi
yoruz” dedi. Bürokratların yaptığı ziyaretin önemine de dikkat
Christiane Bronner ile Fransız Ticaret Odası Müdürü Raphael
çeken Esposito, “Bu inceleme gezisine katılan temsilciler Fransız
Esposito liderliğindeki heyet, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret şirketlerinin karşılaşabileceği sorunları iyi bildiği için anında
ederek, çalışma sistemi ve gerçekleştirdiği aktiviteler hakkında
çözüm buluyor. Ayrıca yönlendirme yapabiliyor” diye konuştu.
bilgi aldı. Fransız Ticaret Odası Delegasyonu Temsilcisi Necdet
Raphael Esposito, Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerin
Kestelli’nin rehberlik ettiği heyet, EBSO’daki birimlerde de ince1400 yılına kadar dayandığını hatırlatırken, önümüzdeki yıl
lemelerde bulundu.
Temmuz ayında gerçekleştirilecek Türkiye Tanıtım Programı’nın
EBSO adına heyete ev sahipliği yapan Yönetim Kurulu Başsunacağı fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Esposikan Yardımcısı Ufuk Akgün, “Fransa yüzyıllardır Türkiye ile iyi
to, “Türkiye Tanıtım Programı’na zengin bir katılım olması için
ilişkileri bulunan bir ülke. Dünyayı saran finansal kriz nedeniyle
hazırlıklarımızı şimdiden yapalım. Burada büyükelçiliklerden,
ekonomisinde şu anda bazı sorunlar yaşıyor ama biz Türkiye
devletin resmi kurumlarından çok sanayiciler ön planda olmalı.
ve İzmir’deki Fransız yatırımlarının artacağına inanıyoruz. İzmir
Sadece yetkililerin değil şirketlerin de olması iki taraflı ticaret ve
ekonomik olarak Türkiye’de atağa geçti. Ortak çalışmalar her iki yatırımın artmasına fayda sağlayacak” dedi.
ülkeye de kazanç sağlayacak” dedi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Akgün, ziyaret
Fransız Ticaret Odası Müdürü Esposito da, Fransa’nın birkaç
anısına Fransız Ticaret ve Sanayi Odaları Genel Meclisi Üyesi
yıl öncesine kadar Türkiye’de yatırımda birinci sırada olduğunu
Bronner’e plaket verdi.
ebsohaber 22 ekim 2008
ULUSLARARASI
Ukrayna ile çifte anlaşma
Ege Bölgesi Sanayi Odası, Ukrayna ile çifte işbirliği anlaşması
imzaladı. İzmirli sanayicilerle Ukrayna’nın Dnipropetrovs’k ve
Chernigiv kentlerindeki sanayiciler artık birbirlerine daha yakın
olacak.
Ukrayna’dan gelen ticaret heyeti, Ege Bölgesi Sanayi
Odası’nı ziyaret etti. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer
Taşkın’ın ev sahipliği yaptığı heyet, İzmirli sanayicilerle ekonomik işbirliğine hazır oldukları mesajını verdi. İzmir ile
Dnipropetrovs’k ve Chernigiv kentlerindeki sanayiciler adına
bağları güçlendirecek, ticaret ve yatırımda yeni ufuklar açacak
anlaşmalara Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Tamer Taşkın, Dnipropetrovs’k Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
Zhmurenko Vitaliy Grygorovych, Chernigiv Ticaret ve Sanayi
Odası Başekonomisti Ludmila Bolotnaya imza attı.
Heyet temsilcileri yaptıkları konuşmalarda, “İzmir’i ortak bir
partner olarak görüyoruz. Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler son
dönemlerde karşılıklı ziyaretlerle giderek artıyor. Bu ilişkiler sonucunda sadece geçen yıl 14 ortak şirket kuruldu. İmzaladığımız
anlaşmaların ardından şirketlerin sayısının da artacağına inanıyoruz. Türkiye ve Ukrayna hükümetleri de 2004 yılında imzaladıkları İşbirliğinin Geliştirilmesine Yönelik Ortak Eylem Planı ile
siyasi tavrı ortaya koymuştu. Bizler de bölgelerimiz adına önemli
bir adım attık. Bundan sonra imzaladığımız anlaşmaların hayata
geçmesi için çaba göstereceğiz” dediler.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın da, İzmir’in
potansiyelini anlatan bir sunum yaparak, EBSO'ya 45 değiyik
meslek sektöründen, 4 bin 500 fabrikanın üye olduğunu söyledi.
Ukrayna’daki yatırımcıları İzmir’e davet eden Taşkın, bölgedeki en güçlü sektörleri petro kimya, demirçelik, kimya, tekstil,
oto yan sanayi, gıda, elektronik, beyaz eşya, seramik, çimento, makine imalatı olarak sıralarken, Türkiye'nin ihracatının
bu yıl 80 milyar dolara ulaştığını, bunun yüzde 20'sinin İzmir
Limanı'ndan yapıldığını anlattı. Taşkın, 'Ukrayna'nın güçlü sanayi kuruluşları olduğunu biliyoruz. Birbirimizi tanıdıkça, ilişkilerimizi arttırıp, ortak firmalar kurabiliriz' diye konuştu.
Özellikle EBSO’nun öncülüğünde kurulan organize sanayi bölgeleri ile Ege Serbest Bölgesi ve Menemen Deri Serbest Bölgesi’nde yatırım avantajlarından bahseden Taşkın,
Ukrayna’dan gelecek yatırımcılara bunları değerlendirmeleri
konusunda yol gösterici olacaklarını söyledi. Tamer Taşkın,
küresel ekonomide rekabet avantajı için lojistik zamanın önemine dikkat çekerken, “İzmir’den havayolu ile en fazla 4 saatlik
uçuş mesafesinde Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın
en uzak köşelerine gidebiliyoruz. Kara ve denizyolu ile İsrail’e
Mısır’a 2 günde, İran’a 4 günde ulaşıyoruz. Lojistik avantajımız
çok fazla. 2000’den sonra 2001’de bir ekonomik kriz geçirdik
2002’deki seçimlerden sonra Türkiye’nin dünya ile olan ilişkisi
değişti. 2002’de 30 milyar olan ihracatımız, 130 milyar doları
geçti. Bu büyük bir sıçrama. Yüzde 90’ı sanayi ürünü olan ihraç
mallarımızın yüzde 70’i Avrupa ve Amerika’ya gidiyor” dedi.
ebsohaber 23 ekim 2008
ULUSLARARASI
Hollanda’dan İzmir’e
ekonomik çıkarma
İzmir’deki yatırımları artmaya başlavan Rooij, Dutch Ticaret Kurulu Türkiye
yan ve yeni işbirlirlikleri yapma kararı
Komisyon Başkan Yardımcsı Cor Bekker,
Hollanda, ekonomik ilişkilerin
alan Hollanda, ekonomik ilişkilerin geHollanda Hükümeti tarafından Türkiye’de
gelişmesine katkıda bulunup yeni
liştirilmesine katkıda bulunmak ve yeni
yatırım faaliyetlerini teşvik etmek amacıyyatırımcıları İzmir’e yönlendirmek
yatırımcıları kente yönlendirmek amala kurulan TIC Turkey Yatırım ve Destek
amacıyla Kasım’da bugüne kacıyla bugüne kadarki en kalabalık bakan
Ajansı Direktörü Hans Krielen Ege Bölgesi
darki en büyük heyeti gönderiyor.
düzeyinde politikacı, yerel yönetici ile
Sanayi Odası’nı ziyaret ederek Yönetim
işadamlarından oluşan heyetle adeta çıKurulu Başkanı Tamer Taşkın ile biraraya
karma yapacak. Hollanda Dış Ticaret Bakanı Frank Heemskerk,
geldi. Önceki ziyaretlerde Hollandalı yatırımcılara klavuzluk
Eğitim Kültür ve Bilimden Sorumlu Bakan Yardımcısı Marja Van
etmek amacıyla İzmir’de bir destek ofisi (Nedherland Support)
Bijsterveldt ve 6 büyük kentin yerel yöneticileri ile 27 şirketin üst açılması da gündeme geldi.
düzey yöneticilerinden oluşan heyet, 27 Kasım günü İzmir’de
olacak. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Sıra sektörlerarası işbirliğinde
Tamer Taşkın, İzmirli sanayicileri Hollanda’da kendileriyle aynı
Bürokrasi ağırlıklı bu ziyaretlerle sağlanan İzmir tanıtımı,
sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerle doğan işbirliği fırsatlarını
büyük işbirliği imkanları yaratacak oluşumun altyapısını da
değerlendirmeye çağırdı.
hazırladı. Hollanda Kraliyeti Büyükelçisi Dr. Marcel KurpersheEge Bölgesi Sanayi Odası’nın İzmirli sanayicileri yurtdışına
ek, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’a
açmak ve yeni ihracat pazarları bulmak amacıyla yürüttüğü
gönderdiği mesajla, Hollanda Dış Ticaret Bakanı Frank Heprogram meyvelerini vermeye başladı. Geçtiğimiz yıl kasım
emskerk, Eğitim Kültür ve Bilimden Sorumlu Bakan Yardımcısı
ayında ilk olarak Hollanda’da EBSO Yönetim Kurulu Başkan
Marja Van Bijsterveldt ve 6 büyük kentin yerel yöneticileri ile
Yardımcısı Ufuk Akgün’ün katılımıyla gerçekleştirilen İzmir’i ta27 şirketin üst düzey yöneticilerinden oluşan heyetin 27 Kasım
nıtan ve yatırım olanaklarını anlatan tanıtım toplantısının ardıngünü İzmir’de olacağını haber verdi. Bu heyetin Türkiye ve
dan İzmir’e Hollandalı resmi heyet akını olmaya başladı. EXPO
İzmir’e Hollanda’dan bugüne kadar gelen en büyük heyet oldu2015 adaylığı süreci de İzmir’in tanınırlığını artırırken, sırasıyla
ğunu vurgulayan Büyükelçi Kurpersheek, “Hükümetlerarası özel
Hollanda Büyükelçiliği Ekonomi ve Ticaret Müşaviri Willem van sektör ve eğitim kurumları düzeyindeki işbirliğinin artırılması
Rossem, KOBİ Hollanda Kraliyet Birliği Genel Müdürü Noud
amaçlanıyor” dedi.
ebsohaber 24 ekim 2008
ULUSLARARASI
Hollanda Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Derneği Başkanı Loek
Hermans’ın başkanlık edeceği ticaret heyetinde su, altyapı, otomotiv
sanayi, enerji verimliliği, denizcilik, çiçekçilik ve çevre teknolojileri
sektörlerinde faaliyet gösteren sanayiciler yer alıyor.
Eğitim ve işgücü piyasası arasındaki bağı geliştirmeyi amaçlayan
Hollanda Ekonomik Heyeti’nde sağlık, turizm, su, denizcilik, tarım ve
teknik inşaat sektörlerinde mesleki eğitim konusu da ağırlıklı bir yer
tutuyor.
Taşkın: EBSO hazır
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, Hollandalı şirketlerin İzmir’de yatırım yapması ve Hollanda
Büyükelçiliği’nin destek ofisi açması konusunda her türlü desteği vermeye hazır olduklarını bildirdi.
Türkiye’de yatırım konusunda uluslararası pazarlara yönelik üretim
yapan şirketler, sektörel çeşitlilik, yetişmiş insan kaynağı, hava, kara ve
deniz ulaşımı, iklim, sosyal yaşam kalitesi ve ekonomik refah ile iklim
başta olmak üzere en büyük avantajları İzmir’in sağladığına dikkat
çeken Taşkın, “İzmir’de güçlü konumda olan sektörlerden kimya ve
petrokimya, otomotiv ve yan sanayi ile tarım ve hayvancılık alanında
çiçekçilik, seracılık, süt ve süt ürünlerinde, gemi ve yat üretimi, deniz
işletmeciliği alanlarında Hollandalı firmalarla büyük işbirliği olanakları
var. Ayrıca Hollanda’ya üç saatlik uçuş mesafesinin de yatırımcılar
tarafından değerlendirileceğine inanıyorum” dedi.
Tamer Taşkın, Ege Serbest Bölgesi’nde havacılık konusunda bir
kümeleme oluşturulduğunu, bazı uçak parçaları ile rüzgar türbinlerine
kanat ve gövde üreten firmaların bulunduğunu da belirtti.
Potansiyeli gördüler, İzmir’i sevdiler
Türkiye ile Hollanda arasındaki 2 milyar doları aşkın ticaret hacminin yaklaşık 400 milyon doları İzmir’den gerçekleştiriliyor. Hazine
Müsteşarlığı kayıtlarına göre Türkiye’de 1308 Hollanda sermayeli şirket
faaliyet gösteriken, İzmir’deki 84 şirket doğrudan ve dolaylı olarak 10
bine yakın kişiye iş imkanı sağlanıyor. İzmir’in farklı noktalarında üretim ve ticaret yapan şirketleri ile faaliyet gösteren Hollandalılar rüzgar
enerjisinden tekstile, kimyadan savunma sanayiine kadar birçok sektörde faaliyet gösteriyor. Sadece geçen yıl 239 Hollanda şirketi Türkiye’ye
adım atarken, ABN Amro, Philips, Shell ve Unilever gibi şirketler 10
yılı aşkın süredir faaliyette. Hollandalı şirketlerin yüzde 53’ü İstanbul,
yüzde 17’si Antalya’da bulunurken, İzmir ile Muğla yüzde 7’şer oranla
eşit konumda. Hollandalı şirketleri 2005-2007 yılları arasında 11
milyar dolarlık yatırıma imza attı. Hollanda Hükümeti’nin kurduğu ve
3 yıldır ülkemizde faaliyet gösteren TIC Turkey Yatırım Yatırım Ajansı
ise daha çok Hollandalı yatırımcının gelmesi için çalışıyor. Ajansın
kuruluşundan bu yana geçen sürede hizmetlerinden olumlu sonuçlar
alınması üzerine projenin süresi üç yıl daha uzatıldı.
Daha önce ağırlıklı olarak hizmet yatırımlarına ilgi duyan Hollandalı işadamları imalat sanayiine de yönelmeye başladı. Hollanda Hükümeti, 2006 yılında da ticaret ve yatırımların genişletileceği öncelikli
ülkeler planında Türkiye’yi ilk sıraya almıştı.
Bu kararını Türk şirketlerle ortaklık kuracak Hollandalı yatırımcılara 750 bin Euroluk hibe teşviğiyle destekleyen Hükümet, bu sayede
16 milyonluk ülkede yatırım yapmayak isteyen binlerce girişimcinin
Türkiye’ye olan ilgisini de artırdı.
Meclis başkanlarından
rektörlere ziyaret
İzmir’deki odaların meclis başkanları, Ege ile
Dokuz Eylül Üniversitelerinde göreve başlayan yeni
rektörleri ziyaret ederek başarı diledi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Başkanı Ender
Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı
Necip Kalkan ve İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ayhan Baran, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Candeğer Yılmaz ile Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Mehmet Füzün’ü makamlarında ziyaret etti.
Meclis Başkanları, ziyaretlerde yaptıkları konuşmalarda üniversitelerin eğitim ve bilimdeki başarılarının yanısıra iş dünyası ile kurdukları ilişkilerde de
ağırlığını vurguladı. Türkiye’nin bir numaralı sosyo
ekonomik sorunu işsizliğin çözümü ve kaliteli üretim
için sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanların
yetiştirilmesinde üniversitelerin üstlendiği role dikkat
çeken Meclis Başkanları, meslek yüksek okullarındaki
eğitim programları konusundaki işbirliğine teşekkür
etti. Rektörler de üniversite-sanayi işbirliğinde İzmir
iş dünyasının gösterdiği yakınlık ve verdiği destekten
memnuniyetlerini dile getirdi. Rektörler ayrıca kentin
bilim ve teknolojide daha ileri noktalara yükselmesi
için çaba göstermeye devam edeceklerini ifade etti.
ebsohaber 25 ekim 2008
ULUSLARARASI
Afrika ülkeleri Taşkın’dan sorulacak
Afrika Kıtası'nda Türkiye'nin 15 yeni
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO)
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı ve
büyükelçiliğinin açılacağını ifade eden
Başkanı Tamer Taşkın, Türkiye'nin Afrika
Taşkın, Türk Hava Yolları'nın da yeni
ülkeleriyle kurduğu iş konseylerinin de
DEİK Türk Afrika İş Konseyi Başnoktalara uçacağına dikkat çekerek, Afribaşkanı oldu.
kanı Tamer Taşkın, Afrika ülkeleri
ka kıtasını yeni yeni keşfetmeye başladıkTürkiye Odalar Borsalar Birliği
iş konseylerine de koordinatör
larını kaydetti.
(TOBB) bünyesinde faaliyet gösteren
başkanlık koltuğuna oturdu.
Afrika kıtasında 54 ülke bulunduğunu
Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi'nin
ve bugüne kadar sadece 4-5 ülkeyi tanı(DEİK) Türkiye-Güney Afrika İş Konseyi
dıklarını ifade eden Taşkın, şöyle konuştu:
Başkanlığı'na yeniden seçilen Tamer Taşkın, Türkiye ve 7 Afrika
"Afrika kıtasında 1 milyarı aşkın nüfus, 2 trilyon dolara yakülkesi arasında faaliyet gösteren 7 iş konseyinin de koordinatör
laşan bir iş hacmi var. Türkiye’nin bu pazardan aldığı pay henüz
başkanlığını yürütecek. Taşkın, Afrika İş Konseyleri Koordinatör
çok küçük. Yeni büyükelçilikler ve THY'nin seferleri ile birbiriBaşkanlık görevini 2 yıl sürdürecek.
mizi daha yakından tanıyacağız. Afrika ülkelerinin sanayilerini
17 Eylül Çarşamba günü İstanbul'da DEİK merkezinde yapılan Türk-Afrika İş Konseyleri Genel kurulu Toplantısında TOBB'a geliştirme ihtiyaçları, altyapı eksiklikleri, doğal kaynakları ve
tarım ürünleriyle Türk firmaları için önemli yatırım, ticaret ve
bağlı 81 İş Konseyi'nin yeni başkanları seçimle belirlendi. 2
ortaklık fırsatları sunuyor. 2012 yılında da 50 milyar dolar heyıldır Türk-Güney Afrika İş Konseyi Başkanı olarak görev yapan
define ulaşmak için fuarlar, iş gezileri başta olmak üzere birçok
Tamer Taşkın, yapılan seçimde yeniden başkanlık koltuğuna
proje uygulayacağız. Hükümet 2005 yılını Afrika Yılı olarak
oturdu. Taşkın, ayrıca Afrika kıtasının bir bütün olarak değerlendirileceği yeni dönemde Afrika’daki tüm iş konseyi başkanlarının ilan etti. 2008 başında da Afrika Birliği Türkiye’yi stratejik ortak
da koordinatör başkanı oldu. Böylelikle İzmir’e Taşkın sayesinde olarak kabul etti. Türk müteahhitlik firmalarının 2007 yılında
yurtdışında üstlendiği yaklaşık 20 milyar dolarlık projelerin yüzönemli bir koltuk daha geldi. Tamer Taşkın, görev süresi bode 30’u Afrika kıtasında gerçekleşti. Afrika ülkelerinin sanayileyunca Türkiye ile Afrika arasında ticaret hacmini katlamak için
rini geliştirme ihtiyaçları, altyapı eksiklikleri, doğal kaynakları
projeler üretecek.
ve tarım ürünleriyle Türk firmaları için önemli yatırım, ticaret ve
ortaklık fırsatları sunuyor. Avrupa’da mesleklerin sınıflandırılHedef belli
ması rehberine göre 67 sektörde faaliyet gösteren İzmirli sanayiAfrika ülkeleri ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri geliştirciler, Afrika pazarından en büyük payı almaya adaydır. İzmirli
mek için önemli projeler üreteceklerini belirten Tamer Taşkın,
"Devlet Bakanımız Kürşad Tüzmen'in belirlediği 2012 yılında 50 sanayicileri Afrika’daki fırsatları değerlendirmek için yeni bir
dünyaya açılmaya davet ediyorum."
milyar dolar dış ticaret hacmine ulaşmak için çalışacağım" dedi.
ebsohaber 26 ekim 2008
SEKTÖRLERİMİZ
Verona’da Türk rüzgarı
İtalya’nın Verona kentindeki 43. Marmermerciliğinin dünyada üst sıralara
momacc 2008 Uluslararası Taş, Dizayn
çıktığının görüleceğini söyledi. Marmoİzmirli mermerciler, Vali Kıraç
ve Teknoloji Fuarı’na Türk işadamları
macc izlenimlerini sektör temsilcileri ve
önderliğinde dünyanın en büyük
adeta çıkartma yaptılar. Mermer, doğal
kamuoyu ile paylaşan Kıraç, İtalya’daki
mermer fuarı olan Verona’daki
taş ve makineleri ihracatçısı 150 firma
fuarın Türkiye’ye öncülük edecek yapıda
Marmomacc’da ürünleri ve iş
temsilcisi ile 4 vali ve milletvekilleriolduğunu ve yeni bir açılım getireceğini
bağlantılarıyla göz doldurdu.
nin de yer aldığı 180 kişilik Türk heyeti
belirtirken, İzmir’de düzenlenen Marble
fuar açılışında hazır bulundu. Türkiye,
fuarı için mermer ve doğaltaş sektörünün
Çin’den sonra fuara milli katılımla katılan en büyük ikinci ülke
daha istekli olacağına dikkat çekti.
oldu. Ege Maden İhracatçı Birlikleri (EMİB) organizasyonuyİzmir’in mermer ve doğaltaş alanında Verona’daki
la İzmir’den hareket eden özel uçakla Verona’ya giden Türk
Marmomacc’dan sonra dünyanın ikinci büyük fuarını gerçekleşheyetinde, aralarında İzmir Valisi Cahit Kıraç, Manisa Valisi
tirdiğini hatırlatan Vali Kıraç, şu görüşleri dile getirdi:
Celalettin Güvenç, Burdur Valisi İbrahim Özçimen, Denizli
“İzmir’deki fuarımızı yeniden ele almalıyız. Yeraltı zenginValisi Yavuz Erkmen, Milletvekilleri Selma Aliye Kavaf, Yüksel
liklerimizi dünyaya pazarlamaya, tanıtmaya, oradan kaynak
Özden, Soner Aksoy, İzmir Vergi Dairesi Başkanı Mustafa Bulut
üretmeye ihtiyacı olan bir ülkeyiz. Gelişen, genç nüfusu olan
ve gazetecilerin de bulunduğu 180 kişi, fuarı gezdi, Türkiye’nin
ve sürekli büyüme sağlamayı gerektiren bir ülkeyiz. Türkiye
sektördeki yerini daha iyi görüp fırsatları değerlendirme imkanı
büyüyecek ki yeni istihdam alanları yaratsın. Bunların içinde
yakaladı. 43 yıldan bu yana gerçekleştirilen ve bu yıl kapılarıen fazla istihdamı ve yüzde 100 katkılı, katma değeri yüksek bir
nı 2-5 Ekim günleri arasında açan Marmomacc fuarı, mermer
sektör olarak mermeri mutlaka görmemiz gerekiyor. Önümüzdeve doğaltaş alanında dünyanın en önemli fuar organizasyonu
ki dönemlerde Türk mermerciliğinin dünya mermerciliği içinde
olarak kabul ediliyor. 1400’e yakın firmanın katıldığı fuara 60
önemli bir yerde olduğunu hatta üst sıralara çıktığını mutlaka
ülkeden katılımcı, 100 ülkeden ziyaretçi geldi.
göreceğiz. Çünkü gidiş onu gösteriyor.”
Türk firmaları İZFAŞ’ın düzenlediği milli katılım organizasyonuyla 11’nci defa fuarda yeraldı. İZFAŞ organizasyonunda 60,
İhracatçı yeni pazarları keşfetti
bireysel olarak da 40 firmanın yeraldığı yaklaşık 3 bin metrekaEn büyük ihraç pazarları olan Amerika Birleşik Devletleri’nde
relik Türkiye pavyonu ilgi odağı oldu.
patlak veren Mortgage krizi sonrasında, sıkıntılı bir süreçten geçmekte olan Türk doğaltaş sektörü, Verona’daki 43. Marmomacc
Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nda dünyanın dört bir tarafından
Türk mermerciliği gelecek vaadediyor
gelen ithalatçılarla 100 milyon doları aşan ihracat anlaşmaları
İzmir Valisi Cahit Kıraç, önümüzdeki dönemlerde Türk
ebsohaber 28 ekim 2008
SEKTÖRLERİMİZ
gerçekleştirdi.
Verona Fuarı’na ABD’den gelen ziyaretçilerin azalması nedeniyle Verona’ya tedirgin gelen Türk doğaltaş ihracatçıları, Kore,
Japonya ve Rusya başta olmak üzere farklı ülkelerden gelen
müşterilerle umut tazeledi.
Dünya doğaltaş pazarının ABD’den ibaret olmadığını belirten
Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Arslan
Erdinç, “Krize rağmen Verona Fuarı Türkiye’nin ürünlerinin
değer bulacağını bizlere gösterdi. Verona fuarında ABD’lilerin
az olmasına karşılık dünyanın her yerinden müşteri kazandık.
Dünya genelinde mermer kullanımında bir azalma meydana
gelmeyeceği görülüyor. Dünyadaki doğaltaş rezervlerinin yüzde
40’ı ülkemizde bulunuyor, bu da sektörün bugün 1.5 milyar
dolar seviyesindeki yıllık ihracatının 12-13 milyar dolar seviyesine ulaşabileceğini bizlere gösteriyor. Bu hedefe ulaşabilmek için
sektörün yenilikçi ve vizyon sahibi bir ihracat politikası oluşturması gerekiyor” diye konuştu.
Sektörel teşvik istiyoruz
Petrol fiyatlarındaki aşırı artış sonrasında üretimde ciddi
bir darboğazdan geçtiklerini hatırlatan Erdinç şöyle konuştu:
“Mermerin yerinde işlenmesi gerekiyor. Mermercilik Türkiye’de
gelişen, ekonomiye büyük katkı sağlayan, yüksek istihdam
olanaklarıyla sosyal çözüm getiren bir sektör. Bu nedenle uygulanmakta olan bölgesel teşvik modeli yerine sektörel teşvik
talebinde bulunuyoruz. Bu konuda hükümetin çağrılarımıza
cevap vermesini bekliyoruz. Bu sektör önümüzdeki yıl 2 milyar
dolarlık ihracat yapacaksa bunun tamamı ülkeye kalacak. Karar
verirken bu husus göz önünde bulundurulmalı.”
Fuara katılan Türk firmalarının temsilcileri ile yaptığı görüşmeler sonrasında Verona Marmomacc Fuarı sayesinde Türk
doğaltaş ihracatçısının 100 milyon doları geçen ihracat bağlantısı yaptığı izlenimi edindiğini anlatan Erdinç, “Bu rakam zamanla
kendisini katlayacak. Allah vergisi bu kaynağa sahip çıkalım.
Güney Amerika’dan Uzakdoğu’ya, Rusya’dan Afrika’ya dünyada
geniş bir coğrafyada yeni müşteriler bulduk ve ihracat bağlantıları gerçekleştirdik. Ancak Amerika pazarını boşlamış değiliz.
Döviz kurlarının da düzeleceğini umuyoruz” diye konuştu.
Dünyanın ikinci büyük doğaltaş fuarı olarak kabul edilen
İzmir Marble Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’na yönelik olarak
önerilerini de dile getiren Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı
Arslan Erdinç, özellikle gelen ziyaretçi profilinin güçlendirilmesi
gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı; “Önemli olan
fuarda 1300 firma ya da 4 bin yabancı katılımcı değil. Bu katılımcı sayısını 40 bine çıkarmalıyız. Kendi taşlarımızı sergilemekle de olmuyor. Çünkü o zaman sadece Türk taşını almak isteyenler gelir. İzmir’deki fuar dünyanın taş merkezi olmalı, dünyadaki
bütün ocakçılar, sanayiciler taşlarını satabilme imkanı bulmalı.
Bunun için ilk başta Gaziemir’deki yeni fuar alanının hızla
tamamlanması gerekiyor. Sadece kendi taşlarımızı değil, tüm
dünyanın taşlarını sergilemeliyiz. Ayrıca yurtiçinde de doğaltaş
kullanımını arttırmamız gerekiyor.”
Taşkın: İhracat için liman önemli
İtalya’nun Verona kentinde gerçekleştirilen Marmomacc
2008’e giden Türk heyeti içinde yeralan Ege Bölgesi Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, İzmir Limanı’nda
yaşanan sıkıntılara dikkat çekerken, sorunların zaman kaybedilmeden çözülmesi gerektiğini söyledi. Mermer ihracatçısının
İzmir Limanı’nı mutlaka kullanmak zorunda olduğunu vurgulayan Taşkın, “Dünyadaki olağanüstü rekabet şartları içinde büyük
fedarkarlıklarla ürettiğimiz ürünleri ihraç edip ülkemize döviz
kazandırmak için çaba gösteriyoruz. 2023 yılında 500 milyar
dolarlık ihracat hedefliyoruz. Ancak ihraç edilemeyen ürünün
hiçbir anlamı olmaz. Bu nedenle altyapımızı da hedeflerimize
uygun hale getirmeliyiz. İzmir Limanı’nda özelleştirme sürecinden kaynaklanan sorunları çözmeli, hatta yeni liman ve ürünlerimizi taşıyacak gemilerin yapımı için tersaneler kurmalıyız” dedi.
ebsohaber 29 ekim 2008
SEKTÖRLERİMİZ
Savunma
sanayiinde
İzmir atağı
İzmir, savunma sanayiinde atağa kalKuvvetleri Müşterek Malzeme Sergisi
kıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçolarak gerçekleştirilmesinin planlandığını
Ege Bölgesi Sanayi Odası, 2009
larını yerli kaynaklardan sağlamaya, Türk
ifade etti. Serginin Ankara haricindeki
yılında gerçekleştirilecek TSK Müşsanayiinin de kalite ve standart açısından
bir ilde de yapılabileceği, İzmir’in de bu
terek Malzeme Sergisi’nin İzmir’de
daha yüksek noktalara ulaşması amacıyaşamada bir alternatif olarak gündeme
yapılması için çaba gösterirken,
la daha önce 6 kez yapılan Donanma
geldiği toplantıda, 2009 yılındaki sergi
savunma sanayini de öne çıkardı.
Komutanlığı Malzeme Sergisi’nin 2009
için kesin tarih ve düzenlenecek yere
yılında tüm kuvvetlerle birlikte “TSK MüşKasım ayında karar verileceği bildirildi.
terek Malzeme Sergisi” olarak gerçekleştirilmesi planlanırken, bu 3 hafta sürecek serginin İzmir’de yapılmasına karar verilmedefa Ankara yerine İzmir’in tercih edilebileceği de gündeme gel- si durumunda İZFAŞ’tan Kültürpark’ta uygun bir sergi alanı
di. 2009 yılındaki serginin tarihi ve yeri için Kasım ayında karar
rezerve edilerek çalışmalar başlatılacak. TSK Müşterek Malzeme
verileceği öğrenildi. Ege Bölgesi Sanayi Odası, kentteki imalat
Sergisi’nin İzmir’de gerçekleştirilmesi durumunda yapılması
sanayi yapısı ve savunma sanayiine yönelik nitelikli üretim yagereken hazırlıklar ve EBSO’nun rolü ile ilgili ayrıntılı bilgilerin
pan firmaları ön plana çıkararak 2009 yılındaki serginin İzmir’de
yapılması amacıyla girişimlerini sürdürüyor.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Envanter Kontrol
Merkezi Komutanlığı yetkililerinden oluşan bir heyet, Ege
Bölgesi Sanayi Odası’nı ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanı
Tamer Taşkın, Meclis Üyesi ve EBSO’nun İZFAŞ yönetimindeki
temsilcisi Ahmet Taşpınar, İZFAŞ Genel Müdür Yardımcısı İrfan
Koyuncu, EBSO Savunma Sanayi Komitesi Üyesi Ali Merdivan
Genel Sekreter Mustafa Kalyoncu ve Yönetim Kurulu Koordinatörü Özlem Değirmencioğlu ile biraraya geldi. Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı Envanter Kontrol Merkezi’nden Albay Bülent Doğan, Binbaşı Fatih Koca, Güney Deniz Saha Komutanlığı’ndan
Binbaşı Ercan Altınoluk, Üsteğmen Gamze Fidan, daha önce
Ankara OSTİM’de 6 kez gerçekleştirilen Donanma Komutanlığı
Malzeme Sergisi’nin 2009 yılında tüm kuvvetlerle Türk Silahlı
ebsohaber 30 ekim 2008
SEKTÖRLERİMİZ
bir sunumla aktarıldığı toplantı sonrası Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile EBSO temsilcileri Kültürpark’ta serginin yapılabileceği
salonlarda inceleme yaptı. İzmirli sanayiciler şimdi Kasım ayında sergi tarihi ve yerine ilişkin kararı bekliyor.
Tercih yerli sanayi
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Envanter Kontrol Merkezi
Komutanlığı’ndan İkmal Binbaşı Fatih Koca, EBSO’daki toplantıda yaptığı sunumda önceki sergilerden örnekler verirken, Komutanlık bünyesindeki yerlileştirme çalışmaları hakkında bilgiler
verdi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyduğu malzemelerin
sergilendiği organizasyon süresince ziyarete gelen sanayicilerle
bire bir gönüşmeler yapıldığını, bu malzemeleri üretebilecek
sanayicilerin her türlü teknik konuda desteklendiğini de bildiren Binbaşı Fatih Koca, “Mayıs ayında OSTİM’de düzenlenen
Donanma Komutanlığı 6. Malzeme Sergisi’nde yaklaşık 2 bin
malzeme sergilendi, 1000 tanesinin numunesi sanayicilere dağıtıldı. Şu anda sadece 150 kadar malzemenin teknik sebeplerden
dolayı yurt içinde üretim imkanı olmadığı belirlendi. Yerlileştirme çalışmaları ile şu ana kadar 22 bin kadar malzeme tedarik
edilirken yaklaşık 3 milyon dolar tasarruf sağlandı. 80 milyon
dolarlık alım kararı ve 41 milyon dolarlık gerçekleşme rakamı
içinde bu oran küçümsenmeyecek bir başarıdır. Pekçok malzemede tedarik süreleri ve ödenen bedellerde yüzde 75’e yakın
tasarruf sağlandı” dedi.
Envanter Kontrol Merkezi İç Kaynak Araştırma Şube Müdürlüğü envanterinde 8 bin 635 yerli firmanın kayıtlı olduğunu hatırlatan Binbaşı Koca, geçtiğimiz yıl aralık ayında EBSO’da gerçekleştirilen tanıtım seminerinin başarısının ardından Oda’nın
referansı ile yaptıkları ziyaretlerde bazı firmalarla çalışma imkanı
bulduklarını, diğer illerde de tanıtım organizasyonları gerçekleştirdiklerini söyledi.
Deniz Kuvvetleri için gerekli malzemelerin yurt içinden tedarik imkanları araştırılarak tasarruf sağlanması ve yerli sanayiciye
de katkı sağlanmasının hedeflendiğini belirten Binbaşı Koca,
“Savunma sanayiine yönelik üretim, bu alandaki yüksek kalite
standartları nedeniyle firmaların diğer NATO ülkelerindeki ihalelere teklif vermelerini de sağlayacak” diye konuştu.
Taşkın: Gücümüzün farkına varalım
BMC savunma sanayiinde de öncü
İzmir’de savunma sanayiine üretim yapabilecek pekçok
firma bulunduğuna dikkat çeken Taşkın, kentte otomotiv ve
yan sanayinin öncü kuruluşu BMC’nin savunma sanayiindeki
ağırlığına da dikkat çekti. BMC’yi ziyaret eden Tamer Taşkın, tamamen yerli sermayeli şirketin bilgi birikimi, ileri teknolojisi ve
sektörel deneyimini savunma sanayiinde de kullandığını, başta
TSK olmak üzere dünya ordularının araç ihtiyacını karşıladığını
söyledi. Taşkın, savunma sanayi ürünlerinin kalitesini ISO 9000
Kalite Sistem Belgesi ve AQAP 2110 Endüstriyel Kalite Güvence
Belgesi ile tescil ettiren, NATO standartlarında üretim yapan kuruluş unvanını alan BMC’nin NATO ile Milli Gizli dereceli tesis
güvenlik belgelerine de sahip olduğunu bildirdi.
Dünyanın av tüfeği İzmir’den
Kemalpaşa’da kurulu Hatsan Silah Sanayii, ABD ve
Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına
av tüfekleri ile havalı silahlar ihraç ediyor. Hatsan ürünleri,
kalitesiyle rakiplerinin önüne geçiyor.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer
Taşkın, İzmir’deki savunma sanayine yönelik üretim yapabilecek fabrikalardan biri olan Hatsan’ı da ziyaret etti. Taşkın,
burada üretilen av tüfekleri ile havalı tüfeklere hayran kalırken, “İzmirli sanayiciler ürünleriyle dünyada kentimizin,
bölgemizin ve ülkemizin gururu oluyor” diye konuştu.
Hatsan Silah Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah
Taşyağan da, silah sanayiinde dünyada kendi kendine yetebilen fabrikalardan biri olduklarını söyledi. Hatsan’da tüfeklerin dipçikleri için ağaç işlemeden tetik ve namlu gruplarının
metal aksamlarıyla ilgili olarak parça işlemeden metal enjeksiyona hatta laserle işaretlemeye kadar her türlü çalışmanın
yapılabildiğine dikkat çeken Taşyağan, Mossy Meşe’nin de
Türkiye’deki tek yetkili üreticisi olduklarını bildirdi. Abdullah Taşyağan, 15 bin metrekare üretim alanına sahip
fabrikada ileri teknolojiye sahip CNC tezgahlarla ve 400
personelle çalıştıklarını vurgularken, “Üretim ve montajda
kalite sisteminin gerekleri tam anlamıyla yerine getiriliyor.
Üretimimizin yüzde 95’ini 80 ülkeye ihraç ediyoruz” dedi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer
Taşkın da, Oda üyesi sanayicilerin savunma sanayiine yönelik
üretim yapmalarını teşvik etmek amacıyla Savunma Sanayii
Komitesi oluşturduklarını hatırlattı.
EBSO’nun üyelerinin üretim ve kalitede ulaştığı noktayı, uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek gücü geçtiğimiz Mayıs
ayında Ankara’da gerçekleştirilen Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda (IDEF) açtıkları ve yabancı askeri yetkililerin bile
ziyaret ettiği standla gözler önüne serdiklerini ifade eden Taşkın,
“Egeli sanayiciler savunma sanayiine yönelik üretimle hem yurt
içi hem de yurtdışı rekabette yeni bir boyuta geçebilecek yapıya
sahipler.
Biz de onların güçlerinin farkına varmaları için büyük çaba
gösteriyoruz. Düzenlediğimiz organizasyonlarla bu alanda yerlerini almalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
ebsohaber 31 ekim 2008
SEKTÖRLERİMİZ
Keçi ırkının azalması peynirciliğe darbe
Ege Bölgesi Sanayi Odası Et Süt ve
yicilik ve kalite artışı sağlanacaktır. İzmirli
Su Ürünleri Sanayii Meslek Komitesi,
sanayiciler olarak konunun sivil toplum
EBSO Et Süt ve Su Ürünleri Sanayi
Türkiye’de keçi ırkının yok edilmesinin
örgütleri, üreticiler, üniversiteler ve devlet
Meslek Komitesi, kaliteli ve sağlıklı
peynircilik sektörünü, dolayısıyla sağlıklı
organlarının katılımıyla oluşturulacak bir
süt ürünleri için keçi ırkının kosüt ürünleriyle beslenmeyi olumsuz yönplatformda tartışılması gerektiğine inanırunması gerektiğini belirterek bu
de etkileyeceğini bildirdi.
yoruz. Bizler de çalışmalarımıza devam
alandaki çalışmalara destek istedi.
EBSO Et Süt ve Su Ürünleri Sanayii
edeceğiz” dedi.
Meslek Komitesi, keçi ırkının korunmasıYaz aylarında can kaybı, köylerin
na yönelik çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla Ege Üniboşaltılması ve hayvanların telef olmasıyla Türkiye gündemine
versitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Turgay
oturan orman yangınlarını da hatırlatan Demirli, hayvancılık yaTaşkın ile Üretici gazetesi imtiyaz sahibi Tuncer Beybağa’nın
pılan yerlerde yangın görülmediğine dikkat çekerken, “İzmir’in
da katılımıyla toplandı. İzmirli sanayicilere keçi ırkı ve keçiden
Karaburun ve Çeşme gibi gözde turizm merkezlerine yakın
elde edilen ürünler hakkında bir sunum yapan Prof. Dr. Taşköylerde süt üretimi için keçi besleniyor. Zeytineli ve Yağcılar
kın, “Özellikle yurt dışında keçi sütü ve yan ürünleri oldukça
köylerinde 100 yıldan fazladır orman yangını görülmüyor. Keçigelişmiş bir sektördür. Ancak ülkemizde henüz hakettiği değeri
lerini ormanda otlatan köylüler hem ağaçların dip temizliğinin
bulamamıştır. Türkiye’de son dönemde keçi sayısında meydana
gerçekleştirilmesine yardımcı oluyor hem de geçim kaynakları
gelen azalış, keçi sütü ürünlerinde de dışa bağımlı bir hale gelehayvancılık ve orman olduğu için sigara dumanı kadar dumana
bileceğimizin habercisidir” dedi.
dahi göz yummuyor” diye konuştu.
Türkiye’de keçi ırkında görülen azalışa rağmen anne sütüne
Keçilerin ormanların fahri dip temizliyicileri olduğunu vurguen yakın süt olan keçi sütü tüketen kişilerin sayısının her geçen
layan Rıfat Demirli, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.
gün arttığını belirten Prof. Dr. Turgay Taşkın, şu bilgileri verdi:
Dr. İbrahim Ortaş’ın da konu hakkındaki görüşlerinden alıntılar
“Keçi sütünün üretim etkinliği yüksektir, hastalık ve parazitlere
yaparak şu bilgileri verdi: “Keçilerin orman içinde yarattıkları
dayanıklıdır. Keçi sütünün alerjik özelliği yoktur. Sindirimi de
seyreltme olayı ve açtıkları patika yollardan dolayı hem yangın
kolay olan bu süt, oda sıcaklığında da bozulmadan kalabilmekçıkması ve yayılması engellenmiş olmakta hem de yangın çıktedir. Ve bütün bunların yanısıra keçi fakirin ineğidir.”
ması olasılığında iç alanlara ulaşılmasında yarar sağlayan etkisi
Prof. Dr. Taşkın, üniversite tarafından da desteklenen çöbulunmaktadır.
zümün süt tipi melez keçi yetiştiriciliği olduğunu bildirirken,
Keçilerin özellikle makilikler arasında koridorlar açarak olası
“Bu sistemle sütten daha fazla verim alınarak daha fazla maddi
yangınları önlemeleri ormancılar tarafından benimsenmektedir.
kazanç elde edileceği gibi keçilerin ormana verdiği zarar da
Kemirgen ve selülozu yüksek bitkileri tercih eden keçiler makiazalacaktır” diye konuştu.
liklerde bir tarafta dipte biriken otları temizlerken diğer taraftan
EBSO Et Süt ve Su Ürünleri Sanayi Meslek Komitesi Başkanı
ağaçları üst dallarını 1.5-2 m kadar tırmanarak besinlerini sağlarve Meclis Üyesi Rıfat Demirli de, son dönemlerde Türkiye’de
ken doğal olarak ağaçları budayarak yangından korur. Keçinin
hükümetler tarafından keçi ırkının yok edilmesine yönelik poolmaması durumunda diğer otlar gelişmekte ve yazın kuruyan
litikalar güdüldüğünü ileri sürdü. Keçi sütünün gerek süt olarak
otlar mercek etkisi yapan cam kırıkları nedeniyle yangına
tüketimi gerekse süt ürünleri yapımındaki faydaları nedeniyle bu davetiye çıkarılmaktadır. Keçilerin sürgünlerin olduğu dönemin
hayvanların sayısının kontrollü biçimde artırılması gerektiğini
dışında otlatılması bu konuda orman köylülerinin bilinçlendisavunan Demirli, “Keçi varlığının artırılması sayesinde bu süt
rilmesi ve ormanın sürdürülebilirliğinin sağlanması bakımından
kullanılarak yapılan yoğurt, özellikle peynir gibi ürünlerde besle- önemlidir.”
ebsohaber 32 ekim 2008
SEKTÖRLERİMİZ
İthal değil “Made in Bergama”
Bergamalı iki makine imalatçısı
Süter, “Bergama’daki müteşebbislerimizin
girişimci, Türkiye’ye Almanya ve
başarılarından gurur duyuyoruz. Yurt
Bergamalı iki tarımsal makine üreHollanda’dan yaklaşık 200 bin Euro’ya
dışından 180-200 bin euroya ithal edilen
ticisi girişimci Yakup Kaşarcıoğlu
ithal edilen mısır silaj ve paketleme
makineyi Odamızın iki üyesi üretti. Bu
ile Mustafa Malgaz, yaklaşık 200
makinesini yüzde 100 yerli malzeme ve
makine ile hem döviz kaybı önlenecek
bin euroya ithal edilen silaj makisermaye ile üretti. Özellikle büyükbaş
hem de kullanıcılara avantaj sağlanacak.
nesini yerli malzeme ile üretti.
hayvan yetiştiricilerine hitap eden,
Emeği geçenleri kutluyorum” dedi.
belediyelerin bile çöpleri paketleyerek
İzmir Tarım İl Müdürlüğü Eğitim Şube
saklayabileceği makine, Bergama’daki ilk deneme üretiminde
Müdürü Kemal Yılmaz da, İzmir’de silaj çalışmalarının 20 yıl
tam not aldı. Bilgisayar kontrollü silaj ve paketleme makinesinin
önceye dayandığını hatırlatırken, “İzmir bu alanda Türkiye’ye
ithal fiyatının yarısına satışa sunulacağı öğrenildi.
liderlik yapıyor. Silaj üretimi 16 kat, makine kullanımı 10 kat
Bergama’da makine imalatı yapan Yakup Kaşarcıoğlu ile
arttı. Şimdi geldiğimiz noktada teknolojiyi almak yerine kendiMustafa Malgaz, özellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde
miz geliştirdik” diye konuştu.
yem için vazgeçilmez araçlardan biri olan mısır silajı için ithal
Bilgisayar kontrollü silaj ve paketleme makinesinin üretimakinelere binlerce euro bedel ödenmesinin önüne geçmek için cisi Tunkaş Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Kaşarcıoğlu, bu
8 ay önce başlattıkları çalışmaların ilk meyvesini aldı. Baş başa
makinelerin dünyada 5-6, Türkiye’de ise 2 yıldır kullanılan
veren iki girişimci, aynı zamanda Bergama Eski Belediye Başkanı makineleri Türkiye’de yapmaktan duydukları mutluluğu
olan Tunkaş Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Kasarcıoğlu ile çiftdile getirdi. Tarım makineleri ve yedek parçaları ürettiğini
lik sahibi makine üreticilerinden Bersan’ın sahibi Mustafa Malhatırlatan Kaşarcıoğlu, “Mustafa Malgaz ile bu makineyi
gaz, dünyada sadece Almanya ve Hollanda’da üretilen makinel- incelediğimizde Türkiye’de yapılabileceğine karar verdik ve 8
erden birini inceleyip ilçede üretmeye karar verdi. Fabrikalarına
ay önce çalışmalara başladık. Makinenin tasarımı, teknolojisi,
kapanan iki girişimci, 8 aylık çalşımanın sonunda Türkiye’de
kullanılan malzemeleri tamamen yerli. 8.5 ton ağırlığında, 12
tamamen yerli sermaye, malzeme ve emekle üstelik ithallerinmetre uzunluğunda, 3.5 metre yüksekliğinde ve 2.25 metre
den daha ileri teknolojiyle donatılmış makineyi yapmayı başardı. genişliğindeki makine, traktörle üretim yapılacak yere götürülBergama Kaymakamı Ahmet Yücel Ertan, Belediye Başkanı
ebiliyor. Seri üretimine başlayacağımız makinelerden bugünkü
Raşit Ürper, Ticaret Odası Başkanı Ali İhsan Süter ile üreticilerin
kapasitemizle ilk yıl 5 adet yapmayı planlıyoruz. Daha sonra kakatıldığı deneme üretiminde, bilgisayar kontrollü makine “Türk
pasiteyi artıracağız. Makinemizi ithal fiyatının yarısına piyasaya
girişimcisi Bergama’da Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi” dedirtti. sunmaya hazırız” diye konuştu.
Bergama Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali İhsan
Bergamalı’nın avantajı çok
Üretim maliyetlerini de önemli ölçüde azalttıklarını, bunun tarım ve hayvancılığa yansımasının olumlu sonuçlar
doğuracağını vurgulayan Yakup Kaşarcıoğlu, şu bilgileri verdi:
“İthal makineleri incelediğimizde 150 beygirlik bir traktörle
kullanıldığını gördük. Makinemizi tasarlarken traktörü devre dışı
bıraktık. İthal makineler traktörün sağladığı enerjiyle çalışıyordu,
biz elektrik enerjisini tercih ettik. 150 beygir gücündeki traktör
hem maliyet olarak silaj makinesi bedelinde önemli bir yer tutuyordu, hem de günlük üretimde 200 YTL’lik motorin tüketiyordu. Bizim elektrikle çalışan makinemiz günde 25 YTL’lik
enerji tüketiyor. Mısır, pancar küspesi, yoncadan günde her
biri bir tonluk ortalama 250 silaj yapılabiliyor. Bu makinedeki
paketleme sayesinde silajın ihracatı bile mümkün. Bilgisayar
kontrollü makinemizin kullanımı kolay. Ayrıca Türkiye’nin
neresinde olursa olsun bir arıza yapması durumunda bilgisayar
kontrolü sayesinde buradan müdahale edebiliyoruz.”
Yakup Kaşarcıoğlu, silaj ve paketleme makinesinde pazarlama imkanının geniş olduğunu belirtirken, Avrupa’da belediyelerin bile çöplerini böyle makinelerle paketleyip 5 yıla kadar
süreyle depoladıklarını da bildirdi.
ebsohaber 33 ekim 2008
SEKTÖRLERİMİZ
İzmir'de Kemalpaşa ve Torbalı'da iki ayrı
arazide 20 milyon dolarlık yatırımla 3 fabrika
kuran Haz Şirketler Grubu Yönetim Kurulu
Başkanı Abit Yeşilkaya, Çin'e adeta meydan
okudu. Yıllık 50 milyon doları aşan ciroya
sahip grubun Başkanı Yeşilkaya, "Ben Çin'den
niye korkayım, Çin benden korksun. Torbalı'da
ürettiğim zımparayı, Çin'e götürüp satacağım.
Bunun hazırlığını yapıyorum" dedi.
Almanya'nın ilk Türk
bilgisayar programcısı
Almanya'da eğitim görmek için 1962
yılında Türkiye'den ayrılan Abit Yeşilkaya,
1968-1969 yıllarında ülkedeki ilk Türk Bilgisayar Programcısı oldu. Almanya'da çalıştığı
firmanın kendisini Suudi Arabistan'da görevlendirmesi sonrasında Arap Yarımadası'na
giden Yeşilkaya'nın hayatı, Almanya’daki
firmanın batıp Suudi Arabistan’daki işi kendisinin tamamlaması teklifiyle değişmeye başladı.
Türkçe haricinde Arapça, Almanca ve İngilizce
bilen Yeşilkaya, Suudi Arabistan'da kalarak,
iş hayatına kendi şirketinin patronu olarak
devam etti.
Haz Mermer, 1978'de Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde
kuruldu. Haz Mermer A.Ş.
ise, 1988 yılında Türkiye'de
kuruldu. Şirket büyüyerek, bir
gruba dönüştü. Haz Şirketler
Grubu bünyesinde, Haz Metal Sanayi Ticaret
A.Ş., Haz Pazarlama İç ve Dış Ticaret A.Ş.,
Haz Taş Abrasiv Sanayi Ticaret A.Ş., Haz Taş
Flex A.Ş., Haz Metal Deustschland GmbH
şirketleri bulunuyor.
Kısa sürede büyüyen Haz Mermer,
şirketler grubuna dönüştü. İstenderun'daki
Haz Metal, Ankara'daki teknik ofis Gremarit,
İstanbul'daki Haz Pazarlama, Kemalpaşa'daki
Haz Taş Abrasiv, Torbalı'daki Haz Mermer
ve zımpara üreten Haz Flex fabrikaları ile
Türkiye'nin önde gelen gruplarından biri yolunda ilerlemeye başladı.
Dünyanın dört bir yanında
Haz Mermer Proje, Montaj ve
Danışmanlık Şirketi'nin kendi
alanında dünyadaki en büyük
şirketlerden birisi olduğunu
dile getiren Abit Yeşilkaya,
Haz Grubu'nun dünyanın
dört bir tarafında tem-
ebsohaber 34 ekim 2008
Abit Yeşilkaya
Çin benden korksun
SEKTÖRLERİMİZ
silcilikleri olduğunu kaydetti. İngiltere'de,
Almanya'da, Rusya'da, Katar'da, Birleşik
Arap Emirlikleri'nde, Mısır'da şirketleri
ve ofisleri bulunan, yaklaşık 1000 kişinin
istihdam edildiği Haz Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Yeşilkaya, grubun
merkezinin İskenderun'da bulunduğunu
bildirdi.
Haz Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Yeşilkaya, yurt dışında kazandığı paraları Türkiye’de
yatırıma dönüştürürken, korkulan
ülkelere de meydan okuyor..
Çin'e meydan okudu
Uçakta oturuyorum
"İzmir sevdiğimiz bir şehir" diyen Yeşilkaya, "İzmir'de yerleşmek için Çeşme'de yazlık bile aldım. Ama işlerdeki yoğunluk
nedeniyle kalamıyoruz. Biz İskenderunlu'ların İzmir'e karşı
muazzam bir zaafı var. Ben 1956'da Karşıyaka'ya geldim. Sahil,
İskenderun'a çok benzerdi. Benim yaşımdaki yüzlerce İskenderunlu İzmir'e gelmiş ve geri dönmemişlerdir" diye konuştu.
Sık sık seyahatleri nedeniyle, yurtdışında bulunan Abit Yeşilkaya, espirileriyle dikkat çekti. Yeşilkaya, “İskenderun’da mı
oturuyorsunuz, bu kadar değişik yerlerdeki şirketlere ve işlerine
nasıl yetişiyorsunuz? sorusuna "Ben uçakta oturuyorum" cevabını verdi.
Yetişmiş eleman İzmir'de
İzmir'in yatırım için çok avantajlı bir şehir olduğunu anlatan
Yeşilkaya, şöyle devam etti:
"İskenderun'da lisan bilen adam bulamıyorum. Okuyanlar
var ama İstanbul'a, İzmir'e gelince burada kalıyorlar. Bizim bütün derdimiz bu. İskenderun'da maaşlar, İzmir ve İstanbul'a göre
daha yüksek. Orada İngilizceyi biraz konuşan adam, çok fazla
para istiyor. İzmir ise limanı, havaalanı, karayolu ağı haricinde,
yetişmiş eleman konusunda da ciddi imkanlar sağlıyor."
Düşük kur bizi zorluyor
Türkiye'de yaşanan ekonomik sıkıntılara da değinen Yeşilkaya, düşük döviz kuru nedeniyle sıkıntılar yaşadıklarını belirtti. Yeşilkaya, 2002 yılında imza attığı 50 milyon dolarlık bir
projede, 2005 yılında doların düşmesiyle 500 bin YTL civarında
para kaybettiğini söyledi. Yeşilkaya, "Hükümet doları en azından
1.70 YTL civarında tutmalıydı. Euro'nun yükselmesiyle birlikte
bazı sektörler ayakta kalabildi. Eğer sıkıntı devam etseydi, bende
dahil herkes tepetaklak giderdi. Yurtdışından kazandığımız
paraları biz ülkemize getiriyoruz, buralara yatırım yapıyoruz.
Torbalı ve Kemalpaşa fabrikalarımız için gelen paranın tamamı
yurtdışından kazanılmış paralardır. Bugünlerde neler olacak,
beraber göreceğiz. Şu da bir gerçek ki Türkiye biraz politik huzura kavuşursa, şuanda olduğu yerin fersah fersah üzerinde olur.
Ancak yabancı yatırımcıların Türkiye’yi tercih etmeye başlaması
da önemli bir gelişmedir" dedi.
Almanlar rakip olamadı
kaldı. Artık işleri biz yapıyoruz. Çünkü
kullandığımız hammaddeyi, en iyi çelik
üreten firmadan alıp, en iyisini yapmaya
çalışıyoruz. Dünyanın en ucuz ürünlerini
üreten Çin varken biz dünyanın en pahalı
ürünlerini üreten ülkelerden alırız" dedi.
Haz Grubu olarak ürünlerini en yüksek kalitede yaptıklarını ifade eden Yeşilkaya, "Biz yaptığımız, ürünün en iyi olmasını istiyoruz. Bu konuda da iddialıyız. Mesela Haz Metal
bu işe 1993'te merhaba dedi. Ve biz bu işe girdikten sonra
Almanya'daki en büyük rakibimizin firması kapanmak zorunda
Haz grubunun her yıl cirosunu arttırdığını ifade eden Yeşilkaya, son 3 senedir 50 milyon dolar üzerinde cirolarının olduğunu
açıkladı. "Çin rekabetinden korkmuyor musunuz?" şeklindeki
sorumuza Yeşilkaya, şöyle yanıt verdi:
"Kat’i suretle korkmuyorum. Çinliler benden korksun. Mesela
zımpara üretimden kumaş bobinleri gibi çıkar. Nasıl ve ne
amaçla kullanılacaksa ona göre kesilir. Mısır’da bir yer arıyorum. Ayrıca Hindistan ve millete nispet olsun diye birde Çin'de
tesis kurmayı planlıyorum. Önümüzdeki ay Çin'e gidip çeşitli
görüşmelerde bulunacağım. Burada zımparayı top halinde üretip
Çin’e götüreceğim. Orada da piyasanın ihtiyaçlarına göre kesip
satış yapacağım."
Haz Grubu İzmir'de
Haz Şirketler Grubu üyesi Haztaş Abrasiv A.Ş., Türkiye'nin
en büyük zımpara fabrikası olacak ikinci fabrikasını Torbalı'da
kuruyor. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi'nde 10 bin metrekare alana kurulu fabrikasında faaliyetlerini sürdüren Haztaş
Abrasiv'in Torbalı'da 45 bin metrekare alan üzerinde kuruluş
çalışmalarını sürdürdüğü ve kaplanmış zımpara üretecek ikinci
fabrikası, önümüzdeki günlerde üretime başlayacak. Haztaş
Abrasiv'in Kemalpaşa OSB'deki fabrikasında mermer silim taşları, yapıştırıcıları ve cila üretimi yapılıyor. Yaklaşık 20 milyon
dolara mal olan Haztaş Abrasiv, Haztaş Flex ve Haztaş Mermer
fabrikaları için önümüzdeki 3 yıl içerisinde 14 milyon dolarlık
daha yatırım yapılması planlanıyor.
En büyük engel politikacılar
Elektrik ve doğalgaza yapılan zamları sanayicinin telafi
etmek zorunda olduğunu belirten Yeşilkaya, bu sıkıntıların
aşılabileceğini ancak yatırımlara karşı uygulanan olumsuz tutum
ve davranışların yatırımcıların önünü tıkadığını söyledi. Yeşilkaya, Kemalpaşa Ulucak'taki fabrikaları ile ilgili olarak belediye
ile sıkıntılar yaşadıklarını vurgulayarak, "Yatırımcıların önündeki en büyük problem politikacılardır. Enerjiye gelen zamları
üretim verimliliği içinde değerlendirip minimize edebilirsiniz.
Yani nereden ve nasıl tasarruf edeceğinizi bilirsiniz. Ancak
politikacıların, yerel yöneticilerin çıkardığı engelleri aşmakta
çok zorlanıyorsunuz. Bizde yatırımcıya bir yardım yok, zorluklar
var. Mesela Kemalpaşa Ulucak'ta sıkıntılar yaşıyoruz. Bize çok
zaman kaybettirdiler. İngiltere'de ofisimde değişiklik yapacağım
zaman belediye geldi, şirketimin girişine, çevreye, belediyeye,
komşuların görebileceği yerlere isteyenin itiraz edebileceğine
dair yazılar astı. Herkesin haberi oldu ve ben işimi yaptım.
Ulucak’ta belediye fabrikamızın bulunduğu arazi üzerinde plan
değişikliği yapmış, “Neden buradan öğrenmediniz?” diyor. Ben
her gün belediyeye adam mı yollayacağım?" diye konuştu.
ebsohaber 35 ekim 2008
SEKTÖRLERİMİZ
Kemeraltı’nda
Ege Beta farkı
Ege Beta Otomasyon Sistemleri, montaj ve taahhüdünü gerçekleştirdiği otomatik kepenklerle tarihi Kemeraltı çarşısına şıklık
katıyor. Ege Beta Otomasyon Sistemleri, Kemeraltı Anafartalar
Caddesi Bina Cephelerini Sağlamlaştırma Projesi’nin birinci etabını başarıyla tamamlayıp, ikinci etap çalışmalarına Mahir Yapı
Müteahhitliği ile işbirliği yaparak start verdi.
Nihai tüketicilere sorunsuz montaj ve taahhüt gerçekleştiren
Ege Beta, toplu projelerdeki başarısını da Kemeraltı projesi ile
perçinledi. Projenin birinci etabındaki işyerlerine kısa sürede
otomatik kepenklerini takan Ege Beta, ikinci etaptaki 150 işyeri
için de çalışmalarına başladı. İzmir İl Özel İdaresi, Büyükşehir
Belediyesi ve Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği tarafından yürütü-
len çalışmalar kapsamında binaların önce röleveleri çıkartılarak
projelendiriliyor. Bu çalışmanın ardından İzmir 1 Nolu Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na gönderilerek onay alınıyor.
Otomatik kepenk sistemlerinin montajlarının tamamlanmasıyla
birlikte Kemeraltı vitrinlerinde standartlaşma sağlanıyor. Ege
Beta Otomasyon Sistemleri Genel Müdürü Gafur Alişer, “En iyi
reklam yapılan iştir” sloganını firmanın kuruluşundan bu yana
geçen 11 yıldır devam ettirdiklerini söyledi. Müşterilerinin karşılaşabileceği sorunlara acil hizmet ekipleriyle anında müdahale
eden, otomatik kepenk sistemlerinde 5 yıl garantili Somfy marka
motor kullanan Ege Beta, üretimi ve hizmet kalitesiyle tercihlerde üst sıraları alıyor.
İthal etmeyin birlikte yapalım
İzmirli sanayici ve makine yüksek mühendisi Levent Ünsal, sanayicilere ihtiyaç duydukları özel makineler için ithalat
yerine İzmir’de birlikte üretmeyi tercih etmeleri çağrısında
bulundu. Ünsal, “Bir girişimcimiz ithal malı bir makine yatırımı yapmışsa ve daha sonra ikincisine gerek duymuşsa bunun
için tekrar ithal makine almasına gerek yok. Makinenin bir
benzeri, broşürü veya fotoğrafı, bunlar yoksa da birlikte hayal
etmemiz yeterli” dedi.
İzmir 4. Sanayi Sitesi’ndeki fabrikasında özel makine
tasarım ve imalatını gerçekleştiren Levent Ünsal, metal ve
metal olmayan malzemeleri şekillendirme makineleri, gıda
ürünleri işleme makineleri, maniplatörler, paketleme, taşıma
ve gönderme makineleri gibi her çeşit makineyi sanayicilerin
kullanımına sunuyor. Levent Ünsal’ın bugüne kadar sanayi
kuruluşları için ürettiği özel tasarım makineler arasında atık
bobin gıyotin presleri, özel istifleme vinçleri, ön ısıtma tesisleri, demir çelik işletmeleri için soğutma platformları, uçar
makaslar, güç ayarlı hidrolik presler, sac işleme istasyonları,
gıda işlemeleri için elma doğrama makineleri bile bulunuyor.
Her çeşit makineyi tasarlayıp üretebilecek ve bunu sanayicilerin hizmetine ekonomik olarak sunabilecek güçte olduklarını vurgulayan Levent Ünsal, “Türkiyemizin zor koşullarını
üretimle aşmak, firmasına yeni ürünler kazandırma veya
mevcut üretimin verimliliğini artırmak isteyen, işletmesinin
üretim teknolojisinde bilgili, deneyimli, bu nedenle cesur
girişimcilerin bize duyduğu güveni boşa çıkarmadık. Ürettiğimiz makinelerin satış sonrası hizmetlerini de hızlı ve bedelsiz
sunarak da müşterilerimizin takdirini kazandık” diye konuştu.
ebsohaber 36 ekim 2008
HABER
Bölgesel projelere destek verilecek
Ege Sanayici ve İşadamları Dernekleri
Krize karşı tasarruf
KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan,
Federasyonu (ESİDEF) tarafından düzenPlatforma katılan Ege Bölgesi Sanayi
lenen 2. İş Geliştirme Platformu’na konuk
İzmir’de ESİDEF tarafından gerçekOdası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer
olan dün Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi
leştirilen iş geliştirme platformunTaşkın ise, işadamlarını dünyadaki
Geliştirme ve Destekleme İdaresi (KOSda sektörel ve bölgesel projelerin
krizden en az şekilde etkilenmek için
GEB) Başkanı Mustafa Kaplan, kurumun
destekleneceği haberini verdi.
tasarruflu olmaya davet etti.
bölgesel ve sektörel projelere destek
Taşkın, "Hepimiz daha tasarruflu olalım.
vereceğini bildirdi. Kültürpark İhtisas
Kaliteli malı daha ucuza üretmenin yollaFuar Alanı’nda, 35 farklı sektörden 220 firmanın açtığı 290 stantı rını arayalım. Alışkanlıklardan vazgeçelim. Daha ucuza hamEBSO Başkanı Tamer Taşkın ve ESİDEF Başkanı Ramazan Davul- madde bulabiliriz. Her kriz Türkiye'ye yeni pazarlar açmıştır.
cuoğlu ile birlikte gezdikten sonra işadamlarına seslenen Kaplan, İhracatımızı genellikle üç saat uzaklıktaki Avrupa’ya yapıyoruz.
işadamlarından projeler beklediklerini belirtti. Mustafa Kaplan,
Güney Amerika pazarında ve Afrika'da yokuz. Doğu ülkelerine
fon bulunması için işadamlarıyla birlikte hareket edeceklerini
gitme ihtiyacı görmüyoruz. Ama buralarda iş yapabiliriz. Moralli
söyledi.
olmak zorundayız" diye konuştu.
ESİDEF Başkanı Ramazan Davulcuğlu da, İş Geliştirme
Kümelemeye teşvik
Platformu'nun her sene büyüdüğünü belirterek tüm katılımcılara
KOSGEB bölge müdürlerine 'işadamı ve esnafın derdi ile
teşekkür etti.
dertleneceksiniz' talimatı verdiklerini belirten Kaplan, şöyle konuştu: "Yeni dönemde işletmelerin pazarlama ve finans problemStantlara ödül
lerine çözüm bulma konusunda çalışıyoruz. Birlikte iş yapma ve
İş Geliştirme Platformu'nu etkinliklerinde katılımcı firmaortaklık kültürünün yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Fuar, istihdam
lar arasında ESİDEF'in oluşturduğu heyetin yaptığı denetimler
ve yazılım desteğinin yanısıra geri ödemesiz kredi olanakları
sonucu “En iyi stand” ödülü de verildi. Birinciliği Sağlam Plastik
sunuyoruz. Bunları kullanan arkadaşlarımız var. Ayrıca kümefirması alırken ödülü temsilcisi Halit Bulut'a KOSGEB Başkanı
lenmeye de destek veriyoruz. Bundan böyle çalışmalarımızı ve
Mustafa Kaplan verdi. İkincilik ödülünü Tuğba Kuruyemiş'e
projelerimizi iş dünyası ile birlikte tasarlayacağız."
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, Keçeci Profil’e üçüncülük
Mustafa Kaplan ayrıca 2009'da yapılacak bir yasal düzenleödülünü de etkinliğin ana sponsoru Orkide Yönetim Kurulu Başme ile sadece imalatçı değil, hizmet sektörüne de destek olmaya kanı Ahmet Küçükbay verdi. Dokuz Eylül Üniversitesi'nin standı
başlayacaklarını bildirdi.
da jüri özel ödülüne layık bulundu.
ebsohaber 37 ekim 2008
HABER
İmalat sanayiine taze kan
Ege Üniversitesi Ege Meslek Yüksek Okulu, 2007-2008 öğretim yılında ön lisans düzeyindeki eğitimlerini tamamlayan 577
öğrencisini mezun ederek, ekonominin dinamiği imalat sanayiine çağın gerektirdiği bilgilerle donatılmış nitelikli elemanlar
kazandırdı.
7 bini aşan öğrencisi ve imalat sanayinin hemen her dalına
yönelik 31 farklı eğitim programıyla Ege Üniversitesi’nin en
büyük meslek yüksekokulu olan Ege Meslek Yüksekokulu’nda
mezuniyet sevinci yaşandı. Ege MYO Müdürü Prof. Dr. Semih
Güneş, Türkiye’nin ara elemana büyük ihtiyaç
duyduğunu belirterek öğrencilerine seslendi ve “İşte yurdumuzun ihtiyaç duyduğu
elemanlar sizlersiniz. Sizlerle gurur duyuyoruz” dedi. Törene katılan Ege Bölgesi
Sanayi Odası Başkanı Tamer Taşkın ise,
üniversite-sanayi işbirliğinin öğrenciler
ve sanayiciler açısından önemine
değinerek, bu işbirliğiyle herkesin
kârlı çıkacağını vurguladı. Kendi iş yaşamından da örnekler
veren Taşkın, öğrencilere
“Yaşamınızın şalteri kendi
elinizde” diye seslenirken,
girişimci veya çalıştıkları
yerlerde iyi birer profesyonel
olmalarını istedi. Tamer Taşkın, günümüzdeki küresel rekabet
şartları dolayısıyla çalışmanın günün 24 saatine yayıldığını belirtirken, “İş bulma şansınız mühendislerden daha yüksek. Aranızda stajını yapanlar ve stajda okuldaki öğrendiklerini pekiştirip
kendilerini sevdirenler iş konusunu şimdiden çözümledi. Ancak
mezun olduğunuz dalda iş imkanlarını değerlendirirken sadece
Türkiye’yi değil, yakın komşularımız başta olmak üzere dünyadaki başka ülkelerdeki sektörleri ve fırsatları da gözönünde
bulundurun” dedi. Törende Ege Meslek
Yüksekokulu program birincileri sahneye
davet edildiler ve plaket töreni gerçekleşti. Tarım Aletleri ve Makineleri Bölümü
birincisi Ersen Konuşkan’a plaketini EBSO
Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın,
Seramik Bölümü birincisi Merve
Nil Küçükerbaş’a plaketini
Okul Müdürü Prof. Dr. Semih
Güneş verdi.
Can Atilla’nın kareografisi
eşliğinde sahneye çıkan
mezunlar diplomalarına kavuşurken salonda bulunan
ailelerine de büyük sevinç
yaşattılar.
GÖRÜŞ
Ege Sanayi Müzesi
Müzeler bildiğiniz gibi insanlık
zaman ki Detroit’teki Henry Ford Müzesini
tarihine ışık tutan ve insanların çeşitli
görmüş, anında karar vermiş; bütün konedenlerle ürettikleri objeleri belirli bir
leksiyonumu bir çatı altında toplamalıyım
sistematikle, yine insanların gözlemlediye. İşte bu “toplamalardan” bu günkü
mesine olanak sağlayan kurumlardır.
Sanayi Müzesi oluşmuş. Bu tür objelerin
Hızla sanayileşen batı ülkelerinde
insanların dikkatini çekeceğini gören herönce fabrika düzeyinde başlayan eski
kes Rahmi beye (müzeye) elindeki hurdaya
teknolojilerini ve ürünlerini sergileme,
vereceği alet edevatı bağışlamaya başlamış.
giderek sanayi ve teknoloji tarihi müİzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
zelerine dönüşmüştür. İlk kez İstanbul
yönetimi, 2006 yılından bu yana çeşitli
Enver Olgunsoy
Teknik Üniversitesi tarafından başlatılan
sanayi makine, alet ve edevatını bir kapalı
[email protected]
bu yönlü çalışmalar, maddi yetersizlikler
alanda biriktiriyor. Bu birikenler İzmir
nedeni ile başarıya ulaşamamıştır. Devsanayi müzesinin ilk objeleri. EBSO olarak
lete ait bazı kuruluşlar, kendi konuları
ta bu müzeye katkıda bulunma görevimiz
Var mısınız hep beraber “toplaile ilgili müzeler oluşturmaya başlasa da
var.
maya?” Ege’nin, İzmir’in sanayisi(DDY, Havacılık, Tekel vs.) ülkemizdeki
Yöntem olarak en uygunu da bunu
nin tarihçesini sergileyelim. Ege’ye
en önemli örnek, özel bir müze olan
meslek komitelerinin yapmasıdır. Her
yakışır bir sanayi müzesi oluşturişadamımız sayın Rahmi Koç tarafından
meslek komitesi temsil ettiği sektörü en iyi
manın ilk adımlarını atalım.
gerçekleştirilen Haliç Sanayi Müzesi
kendisi bilir. Hangi üyesinde eski makine1994 yılında açılmış, 2001’de genişalet edevat var, hangi üyesi müzeciliğe ilgi
letilerek, bu günkü haline getirilmiştir.
gösterir bunu en iyi meslek komitesindeki
Halen yeni objelerle zenginleştirilen müze, Osmanlı’da “Lenger- sanayici dostlarımız değerlendirecektir. Her sektör kendi müzehane” olarak adlandırılan ve daha sonra Tekel tarafından alkol
sini yaratırsa toplamında Ege Sanayi Müzesi meydana gelecektir.
deposu olarak kullanılan Haliç kıyısında tarihi binasında hizmet
Ne dersiniz, var mısınız biz de hep beraber “toplamaya”
vermektedir. Osmanlı döneminde donanmaya “çıpa”; yani “len- başlayalım? Öncelikle topladıklarımızı İAOSB’nin müze depoger” dökülen binanın tarihçesi 1200’lü yıllara kadar gitmektedir. sunda biriktirelim. Sonra, Milli Emlak veya yerel yönetimlerden,
Bina, Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından 1991
Büyükşehir Belediyesi’nden “Sanayi Müzesi” haline getirebileyılında satın alınarak, 1993’te aslına uygun olarak onarılmış ve
ceğimiz tarihi mekanlar (Tekel depoları, havagazı fabrikası, eski
2 bin 100 m2’lik sergileme alanına sahip olarak 1994’te hizmete elektrik santrali gibi) talep edelim. Ege’nin, İzmir’in sanayisinin
açılmıştır. Buharlı makineler, otomobiller, eski hesap makineleri, tarihçesini sergileyelim. Ege’ye yakışır bir sanayi müzesi oluşturulaşım araçları, lokomotifler, denizaltı ve vapurlar, telekomümanın ilk adımlarını atalım. Haydi, hep beraber “toplamaya”.
nikasyon ile ilgili aletler, seyir aletleri, bilimsel aletler, körüklü
fotoğraf makineleri, tornalar, tezgahlar vs. gibi akla gelebilecek
her tür mekanik, endüstriyel ve teknoloji ile ilgili objeler müzede
yer alıyor. Bazı eski objeler haftanın belirli günlerinde çalıştırılarak, izleyicilerin meraklı bakışları altında işlevlerini yerine
getiriyorlar.
Müzeciliğimizin tarihçesini ve özellikle ilk sanayi müzesini
niçin anlattım dersiniz? Tabii ki İzmir’imizde böylesi bir müzeye özlemim nedeniyle. Sanayisi İzmir’e göre hayli fakir kalan
Ankara’da bile Sanayi Müzesi (Çengelhan Sanayi Müzesi - Koç)
açıldı da İzmir’de bir hareket yok. İzmir’imizde sanayinin duayenleri maalesef bu konuya eğilmemişler. Halbuki Cumhuriyet
döneminde bile İzmir’de öyle bir Mithatpaşalılar grubu var ki
neredeyse tüm İzmir’in sanayi hareketini omuzlamışlar. Bu Mithatpaşalılar bu gün birçok fabrikamızın temellerini atan kişiler..
Onların da bu konuda maalesef girişimleri olmamış.
Rahmi Koç nasıl başlamış biliyor musunuz? Koleksiyon yaparak.. Babası Vehbi Koç Almanya’dan bir elektrikli tren getirmiş.
İlk trenle başlamış, sonra mekanik endüstriyel objeleri özenle
toplamaya başlamış. Topladıkları hiçbir yere sığmaz olmuş. Ne
ebsohaber 39 ekim 2008
HABER
İzmir Limanı’nda
mutlu sona doğru
Danıştay 13. Dairesi, TCDD Genel Müdürlüğü’ne ait İzmir
Limanı’nın işletme hakkının 49 yıllığına özelleştirilmesine ilişkin
ihalenin iptal istemini reddetti.
Yaklaşık 1,5 yıl önce ihalesi gerçekleştirilen ancak açılan
davalar nedeniyle bir türlü yeni sahiplerine devri yapılamayan
İzmir Alsancak Limanı Özelleştirmesinde sona yaklaşıldı. Kamu
İşletmeciliğini Geliştirme Vakfı Merkezi’nin (KİGEM) TCDD
Genel Müdürlüğü’ne ait İzmir Limanı’nın 49 yıllığına işletme
hakkının verilmesi yöntemiyle özelleştirmesi amacıyla 3 Mayıs
2007 tarihinde yapılan ihalenin iptali istemiyle açtığı dava,
karara bağlandı.
Danıştay 13. Dairesi, sözkonusu ihalenin iptali istemini reddetti. KİGEM’in bu ihalenin onaylanması yönündeki Özelleştirme
Yüksek Kurulu’nun kararının iptali istemiyle açtığı davada da
Danıştay 13. Dairesi, iptal isteminin reddine karar verdi. Kararla limanın devir işleminde büyük bir engel ortadan kalkarken,
Danıştay’ın imtiyaz sözleşmesine ilişkin görüşünü de bildirme-
sinin ardından Özelleştirme İdaresi’nin limanı 1.5 ay içinde
İzmir Limanı’nın işletme hakkını 1 milyar 275 milyon dolarla
Global-Hutchison-EİB Ortak Girişim Grubu’na devredebileceği belirtildi. Dairenin gerekçeli kararları daha sonra taraflara
tebliğ edilecek. Davacı KİGEM, kararları temyiz ederse, dosya
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na gidecek. Ancak temyiz
işleminin limanın devrini etkilemeyeceği öğrenildi.
ÖİB’den karara olumlu cevap
TCDD Genel Müdürlüğü’ne ait İzmir Limanı’nın devir işlemi, Danıştayın imtiyaz sözleşmesine ilişkin görüşünün ardından 1.5 ay içinde gerçekleştirilebilecek. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı yetkilileri, Danıştay 13. Dairesi’nin, İzmir Limanı’nın
işletme hakkının 49 yıllığına özelleştirilmesine ilişkin ihalenin
iptal istemini reddetmesi kararını değerlendirdi. Yetkililer,
TCDD’ye ait İzmir limanının yanı sıra Bandırma, Derince ve
Samsun limanlarının özelleştirme ihalelerinin gerçekleştirildiği-
ebsohaber 40 ekim 2008
HABER
Taşkın: İzmir Limanı Akdeniz’in lojistik üssü olacak
İzmir Limanı’nın özelleştirilmesinin önündeki engellerin
en büyüğünü kaldıran Danıştay kararı, İzmirli sanayicileri
de sevindirdi. Kararı değerlendiren Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın İzmir Alsancak
Limanı’nın nihayet sahibini bulduğunu belirterek, “1.5 yıllık
bekleme sürecinin bitmesi üzücü fakat sahibini nihayet bulduğundan dolayı da sanayici olarak mutluyuz. Yapılacak yeni
yatırımlarla İzmir Limanı Akdeniz’in lojistik üstlerinden biri
olacaktır” dedi. İzmir Alsancak Limanı’nın sadece İzmir’in ve
Ege Bölgesi’nin değil tüm Türkiye’nin dış ticaretinde önemli
bir paya sahip olduğunu kaydeden Taşkın, dava süresi uzadıkça limanın sahipsiz kaldığını ve gerekli yatırımların yapılamadığını söyledi. Toplam konteyner trafiğinin yüzde 55’inin
İzmir limanından gerçekleştiğini açıklayan Taşkın “Satan ‘ben
sattım’ deyip bırakmış, alan ‘ben almadım ki’ deyip bir şey yapamamış. 1.5 yıldır ortada kalmış bir liman sonunda sahibini
bulmuş. Sanayicilerin temsilcisi olarak sanayicimiz ve ihracatçılarımız adına mutluyuz” diye konuştu.
Limanda yaşanan sorunlar nedeniyle gemilerin belli bir
bekleme süresi sonunda çekip gitmesinin ve indirmeleri gereken malları indirmemesinin fabrikaların durmasına ve işlerin
aksamasına neden olduğunu ifade eden Taşkın, şöyle konuştu;
“Bugün dünyada ‘tam vaktinde tedarik’ felsefesi oluşmuştur.
ni, imtiyaz sözleşmesi taslaklarının ise Danıştaya gönderildiğini
anımsattı.
Sözkonusu ihalenin iptaliyle ilgili daha önce bir dava açıldığını, ayrıca imtiyaz sözleşmesiyle ilgili Danıştay’dan görüş
bildirilmesinin beklendiğini belirten yetkililer, “Danıştay bu
görüşünü o davanın sonucuna ertelemişti. Davayı 13. Daire görüyor ama görüşü 1. Daire veriyor. İmtiyaz sözleşmesine görüş
vermek için 1. Daire, 13. Daire’nin vereceği kararı beklemişti.
Karar idarenin lehine sonuçlandığı için görüş bildirmesi için 1.
Daire’ye imtiyaz sözleşmesini göndereceğiz. Onların görüşünden sonra sözleşmeyi imzalayacağız” dedi.
Gerekçeli kararın henüz ÖİB’ye ulaşmadığını ifade eden
yetkililer, “Danıştay’ın kararı bize geldiğinde orada eğer sözleşmemizi etkileyecek husus varsa biz sözleşmeyi ona göre revize
edeceğiz. Yoksa tarafların paraflamış olduğu hazır sözleşmeyi
1. Daire’ye göndereceğiz” diye konuştular. Yetkililer, imtiyaz
sözleşmesine ilişkin görüş bildirildikten sonra Özelleştirme
Türk üreticilerinin mallarını sevk edememesi kadar acı bir
şey olamaz. Adaletin Türkiye’de uzun sürede tecelli etmesi
neticesinde herkes bedelini ödemektedir. Danıştayın kararı ile
kazanan Türkiye oldu. Önemli olan bundan sonraki süreçte
kayıpların biran önce telafi edilmesi. Ümit ederiz vaat edilen
1.5 ay içinde devir işlemleri tamamlanır ve bugüne kadar özel
sektöre devredilmiş her türlü fabrikanın, tesisin, otelin başarıyla çalıştığı gibi İzmir limanı da Akdeniz’in en başarılı limanlarından, lojistik üstlerinden biri olur” dedi.
İdaresi tarafından yatırımcıya 1 - 1,5 ay süre verileceğini, diğer
şartların da uygun olması halinde 1,5 ay içinde İzmir Limanı’nın
devir işleminin gerçekleştirilebileceğini bildirdiler.
3 Mayıs 2007 tarihinde yapılan özelleştirme ihalesi ile Alsancak Limanı’nın işletme hakkını 1 milyar 275 milyon dolarlık
teklif sunan Global-Hutchison-EİB Ortak Girişim Grubu almıştı.
İhalenin ardından önce KİGEM ardından Liman-İş Sendikası
özelleştirme ihalesinin iptali için dava açtı. Danıştay 13. Dairesi, KİGEM’in başvurusu üzerine önce liman özelleştirilmesinde
yürütmeyi durdurma kararı verdi. Şimdi ise, mahkeme özelleştirme ihalesinin iptal davasını reddetti. KİGEM’in başvurusuna yönelik karar veren Danıştay 13. Dairesi’nin Liman-İş
Sendikası’nın aynı konudaki başvurusu için ayrıca bir karar
daha vermesinin gerekmediği dile getirildi. Böylelikle özelleştirme ihalesinin üzerinden 16 aydan fazla süre geçtikten sonra
limanın yeni sahibi Global-Hutchison-EİB Ortak Girişim Grubu
olacak. Gemiler İzmir Körfezi’nde beklemeyecek.
ebsohaber 41 ekim 2008
GÖRÜŞ
Bir güvence modeli olarak
iç denetim mesleği
Günümüzde İç Denetim, sürekli
değişen iş ortamında zorlu ve fırsatlarla
dolu bir konumdadır. Bir yandan şirket
ortakları büyümeyi isterken, diğer yandan
Düzenleyici Otoriteler incelemelerinin
kapsamını artırmakta ve bu durum gelişen ve değişen küresel piyasalarda sürekli
yaşanmaktadır. Katma değer yaratan
bir yaklaşım için, İç Denetimin değişen
rolünün iyi anlaşılması, önceliklerinin
belirlenmesi ve güçlü olduğu alanlarda faaliyetlerini devam ettirmesi hızlı
değişen koşullara uyum açısından önem
taşımaktadır.
olabilmesi için İç Denetimin bilgi teknoloji sistemleri ve veri madenciliği araçları ile
desteklenmesinin gerekliliğidir.
İç Denetçilerin Bütünleşik Güvence
Modelini uygularken risklerin tanımı ve
kontrol mekanizmaları konusunda organizasyon genelinde “ortak dil” oluşturmaları
önemli bir başarı faktörü olarak değerlendirilmektedir. Riskin olma olasılığı ve
etkilerinin tüm çalışanlar tarafından doğru
Sezer Bozkuş Kahyaoğlu
anlaşılması kontrol maliyetlerini de daha
[email protected]
etkin hale getirecektir.
İç Denetimin Zorluğu: Üst Yönetim
ile Yönetim Kurulu arasında bir mutabaÖzellikle üst yönetim kontrol
kat sağlayarak iç denetimin rolünün ne
ortamının güvenilirliği konusunda
olduğu konusunda konsensüs sağlayarak
Bütünleşik Güvence Modeli
bir kanaate varırken iç denetim
bütünleşik iç denetim yaklaşımını uygulaİç Denetim anlayışında ve organiyabilmek zor bir durumdur.
bölümünün görüşlerini de dikkate
zasyon içerisinde üstlendiği rollerde bir
Sürekli Denetim ve Teknoloji: İç
değişim gözlenmektedir. Buna göre, İç
alarak karar vermektedir.
denetimin hizmet anlayışını geliştirerek
Denetim artık “bilgi veren” değil, “yorum
sürekli denetim yaklaşımını benimseyekatan” konumundadır. Yeni İç Denetim
yaklaşımında, bilgi analiz ve sentez edilerek üst yönetime sunul- bilmesi için, öncelikle kullandığı teknolojiyi ve denetim araç ve
tekniklerini riskleri belirleyebilecek düzeye taşıması gerekmekmaktadır. Bu yolla yöneticiler iş ortamındaki gelişen ve değişen
tedir. Sürekli denetim yaklaşımı önümüzdeki beş yıl içerisinde
eğilimler, fırsatlar, tehditler ve riskler konusunda daha etkin
pek çok işletmenin uygulayacağı yaygın bir yöntem olacaktır.
kararlar alabilmektedir. Günümüzde Yönetim Kurulu üyeleri ve
İşletmelerde şube ağı yapısı olduğunda, örneğin risk göstergeleriDenetim Komitesi üyeleri artık İç Denetim Bölümünden sadece
nin takibi, büyük homojen kredi portföylerinin yönetilmesi ya da
münferit konularda yazılmış raporlamalar yapması yerine, “gerkredi kartı portföylerinin yönetimi gibi alanlarda sürekli denetim
çek zamanlı-anlık” olarak kontrol ortamı hakkında geri bildirimtekniklerinin kullanılması artık bir gereklilik haline gelmiştir.
leri talep etmektedir. Özellikle üst yönetim, kontrol ortamının
Böyle bir ortamda en önemli nokta, organizasyon genelinde
güvenilirliği konusunda bir kanaate varırken iç Denetim Bölügüçlü bir iletişim yapısını oluşturmaktır. Güçlü bir iletişim yapısımünün görüşlerini dikkate alarak karar vermektedir.
nın en belirgin özelliği ise, belirli periyotlarda ve düzenli olarak
Burada üzerinde durulan en önemli nokta, İç Denetimin
paydaşlarla yapılan karşılıklı görüşmelere ve toplantılara dayalı
görüşlerini oluştururken “çok yönlü ve gerçek zamanlı” olarak
olarak; olası risklerin ortaya konması ve sürekli denetim teknikyorumlar yapmasıdır. Bu yaklaşıma “Bütünleşik Güvence Molerine bağlı olarak kontrollerin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır.
deli” adı verilmektedir. Bütünleşik Güvence Modeli’ni uyguİç Denetimin Zorluğu: İç Denetçilerin yetkinliğini ve riskleri
layabilmek için İç Denetimin organizasyonda bulunan diğer
belirleme yeteneğini geliştirmek ve özellikle dönemsel denetim
birimlerden (örneğin, Yönetim, Risk Yönetimi, Mevzuat Uyum,
sürecini iyileştirmek.
Finans ve Bilgi Teknolojileri gibi) topladıkları veri ve bilgileri
İç Denetimin Rolü: İç denetim yarattığı katma değer ile bir
sentez yoluyla birleştirerek Üst Yönetime, Yönetim Kuruluna,
organizasyonda üst yönetime makul güvence sağlarken, aynı zaDenetim Komitesine ve Düzenleyici ve Denetleyici Otoritelere
manda yönetim kurulunu ve denetim komitesini yetki ve sorumkontrol ortamı hakkında geniş bir perspektiften güvence vermeluluklarının icrasında desteklemektedir. Bu süreçte İç Denetime
leri beklenmektedir. İç Denetim ideal olarak organizasyonun
Entegre Risk Yönetimi (ERM)’ne katkı sağlarken, iş süreçlerine ve düşen görevleri ve rolünü aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:
Üst yönetimin faaliyetlerini inceleyerek onların gösterdiği en
bu süreçlerin sorumlusu konumundaki çalışanlara da danışmaniyi gayretin uygunluğunu, etkinliğini ve iç kontrol sistemlerinin
lık rolünü üstlenmektedir.
verimliliğini denetler ve raporlar.
Bu açıdan diğer önemli bir husus da, bu modelin başarılı
ebsohaber 42 ekim 2008
GÖRÜŞ
Üst yönetimin uygulamalarının kurallara, standartlara, prosedürlere, ilgili yasal düzenlemelere ve mevzuata uygun olup
olmadığını denetler ve raporlar.
Organizasyonun kontrol ortamının güçlendirilmesine yönelik
risklerin etkin bir şekilde yönetilmesi için bağımsız ve objektif
bir yaklaşımla öneriler geliştirir. Burada önemli olan iç denetimin risk odaklı bir yaklaşımla paydaşların beklentilerini karşılamasıdır. Aynı zamanda, iç denetimin yarattığı katma değerin
gözle görülür, somut, tanımlı ve ölçülebilir olması esastır.
İç Denetimin Zorluğu: Makul güvence verme rolüne odaklanmada ve katma değer yaratmadaki yaklaşımının devamlılığını
sağlamak.
Paydaşların Beklentilerini Dengelemek: İç denetimin gerek
üst yönetim ve yönetim kurulu ve gerekse dış paydaşlarının
beklentileri konusunda bir denge kurma zorunluluğu vardır.
Düzenleyici ve denetleyici otoritelerin beklentileri bu dengenin
sağlanmasında belirleyici olacaktır. Böylece, iç denetim hazırladığı raporları ile hem organizasyona makul güvence sağlarken,
hem de düzenleyici ve denetleyici otoritelere karşı raporların
güvenilirliği konusunda bilgi vermektedir.
İç denetçilerin özellikle düzenleyici otoritelerle doğrudan
bir ilişkisi bulunduğu bilinmektedir. Bu süreçte organizasyonun
sahip olduğu riskleri doğru tanımlayıp risk yönetiminin etkinliğinin sağlanması ve öneminin anlaşılması açısından, iç denetimin
rolünü uygun bir yaklaşımla iç ve dış paydaşlara bilgilendirmek
ve mutabakat sağlayabilmek önemlidir. İdeal olan, iç denetimin
paydaşların ve üst yönetimin beklentilerini karşılarken, aynı
zamanda düzenleyici otoritelerin de ihtiyaçlarına cevap verebilmesidir. Eğer bu süreçte bir denge sağlanabilirse, iç denetimin
yaratacağı katma değer süreklilik arz edecektir. Bunu başarabilmek için iç denetimin amaçlarının iyi anlaşılması, taraflarla açık
bir şekilde paylaşılması ve üzerinde uzlaşılması gerekmektedir.
Genel olarak, üst yönetimin yatırımcılarla ve düzenleyici
otoriteleriyle olan iletişimi son dönemdeki yasal zorunlulukların ve düzenlemelerin etkisiyle (Basel II, Sarbanes-Oxley gibi)
daha da gelişmiştir. Bununla birlikte üst yönetimin risk algısı
da geliştiğinden dolayı, iç denetimin iş yapma ortamında bir
iyileşme sağlandığı gözlenmektedir. Çünkü yasal düzenlemeler
ve zorunluluklar sıkılaştıkça, iç denetimin rolü ve paydaşların
beklentilerini karşılamadaki gerekliliği organizasyon genelinde
daha fazla kabul görmektedir.
İç Denetimin Zorluğu: İç denetim paydaşların beklentilerini
karşılamaya çalışırken çok çeşitli iş istekleriyle karşılaştığından
dolayı, iç denetim kaynaklarının etkin kullanım modellerini
uygulamakta zorluklar yaşayabilir.
Risk Odaklı Yaklaşım: İç denetimden paydaşların beklentisi arttıkça, iç denetimin kaynaklarını ve kapasitesini optimum
düzeyde kullanma zorunluluğu ve önceliklerini risk odaklı bir
şekilde belirleme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Hızla değişen iş
dünyasında oldukça dinamik bir risk ortamı oluştuğundan dolayı, iç denetimin eskisinden daha fazla risk odaklı olmaya ve risk
odaklı bir denetim anlayışıyla paydaşların beklentilerini karşılamaya çalışması gerekmektedir.
İç Denetimin Zorluğu: Denetim planının sürekli olarak deği-
şen ve gelişen riskleri anında belirlemeye ve denetlemeye uygun
bir şekilde hazırlanması, zamanında ve tüm riskleri kapsayacak
bir denetim planının oluşturulması önemlidir.
Uygun Personel: İç denetimim çok çeşitli müşterileri ve bu
müşterilerin de çok farklı istek ve güvence beklentileri bulunmaktadır. Bu istek ve beklentileri tam olarak karşılayabilmek
için, stratejik düşünme yeteneğine sahip, işin gereklerini iyi anlayan ve aynı zamanda riskleri tanıyan, organizasyonun hedeflerine ulaşmadaki engellerini ve muhtemel risklerini fark ederek,
bunlara uygun kontrollerin uygulanması için üst yönetimle
iyi ilişkiler kurabilen uygun personele ihtiyaç vardır. Bununla
birlikte, ilgili personelin tanımlama, analiz etme ve yorumlama
yeteneklerinin yanında, iç denetim alanında tecrübesi ve detaylara odaklanarak çalışması beklenmektedir. Tüm bu özelliklere
sahip personeli bulmak ve istihdam etmek iyi bir kariyer yönetim
süreci ile sağlanabilecek bir durumdur. Hem iç denetim saha
çalışmalarında tecrübe edinmek, hem de stratejik iş ortakları
ve paydaşlarla iyi iletişim kurarak risklerin yönetiminde katma
değer yaratabilmek için sürekli ve uygulamalı eğitime dayalı bir
sistem kurmak gerekmektedir. Bu yolla iç denetim ve paydaşlar
arasında karşılıklı bir avantaj sağlanarak organizasyonun hedeflerine ulaşması için makul güvence elde edilebilir.
İç denetim alanında “eğitime dayalı” bir kariyer planlaması
yapıldığında üstün yeteneklere sahip seçkin personelin dikkatini çekmenin mümkündür ve bu şekilde iç denetim mesleğine
olan ilginin ve iş başvurularının artabileceği düşünülmektedir.
Bu yolla işe alınan iç denetçilerin çok çeşitli sahalarda tecrübe
edinerek iç denetim yapabileceklerdir. Artık pek çok organizasyonun üst yönetici adayları eğitimlerinin bir parçası olarak
iç denetim birimlerinde de bulunmaktadır. Böylece iş hakkında
bilgi edinirken, aynı zamanda iş ortamındaki muhtemel riskleri
belirleme ve kontrol kültürünün geliştirilmesi konusunda da
tecrübe kazanmaktadırlar.
İşte tüm bu görüşlerden yola çıkarak başarılı iç denetim uygulamaları için aşağıdaki öneriler sunulmaktadır:
Bütünleşik güvence modelini uygulayarak yönetim kurulunu,
denetim komitesini ve çok çeşitli paydaşlarının beklentilerini
karşılayarak organizasyona fayda sağlamak ve bu yolla lider
olmak,
Organizasyona katma değer sağlamanın yanında, organizasyonun kontrol altyapısının geliştirilmesini ve kontrol ortamının
iyileştirilmesini sağlamak,
İç denetimin geliştirdiği yöntem ve teknikler aracılığıyla
organizasyon genelinde risk bakış açısının uyumlaştırılmasını
sağlamak ve güvence faaliyetlerini başarıyla uygulamak,
Organizasyon genelinde kullanılabilecek rapor formatları
ve süreçler geliştirmek ve üst yönetimin, yönetim kurulunun ve
denetim komitesinin kontrol ortamına olan bakış açısının uyumlaştırılmasını sağlamak,
İşe alımlarda sadece iç denetim alanındaki üstün yetenek ve
tecrübeye göre değil, aynı zamanda analitik düşünme yeteneğine sahip iş ortamındaki gelişmeleri yorumlayarak aktarabilecek
personelin iç denetim alanında işe alınması ve istihdam edilmesini sağlamak.
ebsohaber 43 ekim 2008
MECLİS
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Başkanı Ender Yorgancılar,
aylardır basın toplantılarında, gazetelere vermiş olduğu demeçlerde, meclis toplantılarında ekonominin gündem dışı bırakıldığını sürekli olarak yinelediğini, ne yazık ki siyasi gerginliklerin
birinin biterken, bir diğerinin başladığını, ABD ve Avrupa’yı
kasıp kavuran, yüzyıllık çınarları deviren küresel krizin, 2007 yılının Temmuz-Ağustos aylarında başladığını, petrol fiyatları hızla
artarken, maliyetler katlanırken, dünyanın finans devleri 2007
yılı bütçelerini olumsuz açıklarken, ülkemizde aylarca farklı
konuların tartışıldığını, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin yer
aldığını, tam “bu gündem bitti sıra ekonomiye geldi” denildiğinde ise bu sefer Ergenekon olayı ile karşı karşıya kalındığını,
Amerika’da dünyanın en büyük yatırım bankaları, Lehmann
Brothers, Merrill Lynch ve AIG gibi ünlü sigorta şirketleri bir bir
iflas ederken ülkemizde maalesef yine konu olarak ekonominin
olmadığını belirtti. Almanya’da yolsuzluk davası olarak görülen
Deniz Feneri Davası’nın sonuçlanmasına karşılık hala ülkemizde
yansımalarının devam ettiğini, bu yolsuzluk davasının boyutu ne
kadar büyük olursa olsun, Türk savcılarının konuyu bir an önce
gündeme getirerek, bu kişilerle ilgili soruşturmayı derhal başlatmaları gerektiğini söyledi.
Ender Yorgancılar, 2008 yılı ikinci üç aylık büyüme hızının
son 6 yılın en düşük seviyesine ulaştığını, kapasite kullanım
oranları ile birlikte sınai üretiminin buna bağlı olarak aşağıya
doğru düştüğünü, böyle bir ortamda sanayiciler olarak istihdamı
nasıl arttırabileceklerini gelecekte daha çok büyüyecek olan
işsizlik sorununu ne şekilde ortadan kaldırılacağını sorarak, yükselen faiz oranları karşısında gelen enerji ve doğalgaz zamları
ile birlikte ülkede sanayici olmanın son derece zor bir duruma
geldiğini, ülkemizin büyük bir bölümünün Euro bazlı ihracat
yaptığı göz önüne alındığında Euro’nun, YTL karşısında değerli
olmasının neticesinde bugün zararına maliyetlerle ihracat yapar
hale gelindiğini, sanayicinin karşı karşıya kaldığı bu sorunların
çözümü için herhangi bir tedbirin, çalışmanın, teşvik uygulamalarının ne yazık ki yapılmadığını, sanayicilerin artık bilançola-
Yorgancılar:
Ekonomide
sorunlar
çözülmedi
rında zarar yazmaya başladıklarını, esnafın para kazanmadan,
siftah yapmadan kepenk indirdiğini söyledi.
Yorgancılar, 2008 yılının ilk sekiz ayı itibariyle kapanan
gerçek kişi ticari işletme sayısında geçen senenin ilk sekiz ayına
göre %63’lük bir artışın olduğunu, buna karşı yeni kurulan
şirket sayısındaki artışın ise %0,4 olduğunu, ülkemizde böyle bir ekonomik tablo yaşanıyorken ne yazık ki hala ülkemiz
gündeminde yine ekonominin bulunmadığını, kendilerinin her
platformda yaşamış oldukları sıkıntıları dile getirdiklerini ancak
hiçbir şekilde daha çözüm alamadıklarını, en büyük temennilerinin sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulması olduğunu,
pazar kaybetmenin çok kolay ancak kazanmanın ise çok daha
zor olduğunu ifade etti.
Geçtiğimiz ay içerisinde Meclis Üyelerimiz Salih Esen ile
Metin Deyirmenci’ye geçirmiş oldukları rahatsızlıklardan dolayı
bir kez daha geçmiş olsun temennisinde bulunan Yorgancılar,
Türkiye İhracatçılar Meclisi İcra Kurulu’na seçilmesinden dolayı
Eliya Alharal’ı tebrik ederek, yeni görevinde başarılar diledi.
Meclis Üyemiz Baki Özay’ın firmasının kapanması nedeni
ile ne yazık ki Meclis üyeliğinin sona erdiğini, bundan sonra
kendisinin onur üyesi olarak aralarında bulunacağını belirterek,
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclisi adına gerek Meclisimize, gerek
Yönetim Kurulu’nda yapmış olduğu değerli katkılardan dolayı
kendisine teşekkür ettiğini söyledi. Özay’ın Meclis üyeliğinden
ayrılması nedeniyle Meclis üyeliğine Nazmi Eraslan’ın, TOBB
Genel Kurul Delegeliği’ne ise Ergun Akyol’un geldiğini ifade ile
yeni görevlerinde başarılar dileyerek, kendilerini tebrik etti.
Geçen Meclis toplantısında Halit Şahin’in, kalitesiz malların
ithalatında yaşanan sıkıntılar konusuyla ilgili DTM’nin konulara
yeterli ilgi ve alaka gösterildiğini ifade ettiğini, konuyla ilgili
İthalat Genel Müdürü Ahmet Yakıcı’nın 24 Ocak 2007 tarihinde
davetimiz üzere ekibi ile birlikte Odamız’da bilgilendirme toplantısı yaptıklarını hatırlatan Yorgancılar, herkesin sürekli şikayet
ettiği kalitesiz malların ithalatı nedeniyle karşılaşılan sorunların
çözümü için aynı toplantının tekraralanabileceğini söyledi.
ebsohaber 44 ekim 2008
MECLİS
Taşkın: Global
krizi fırsata
dönüştürelim
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim
A.Ş. ile Fransız C.I.COM firması arasında
Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, meclis
bir protokol imzalandığını, Türkiye’nin
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönekonuşmasına İzmir Limanı’nın yetersizen büyük ve kapsamlı bilim ve araştırma
tim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın,
liğini gündeme getirerek başladı. Taşkın,
parkının İzmir için, işsiz gençlerimiz için
Türkiye’nin dünyadaki global
İzmir körfezi’ne baktıklarında, ne yazık
büyük bir fırsat olduğunu dile getirdi.
krizi fırsata dönüştürecek adımlar
ki her gün onun altına düşmeyen, bekleÜlke gündemini ekonominin oluşatması gerektiğini söyledi.
tilen gemileri gördüklerini, bu gemilerin
turmasını arzu ederlerken, ne yazık ki
bölgemizi hatlarından çıkarma riskinin
aylardır Ergenekon, Deniz Feneri Derkendilerini tedirgin ettiğini, olayı sadece gemilerin limanda bekneği davaları ile yatıp, kalktıklarını, ilk defa güne ekonomi ile
lemesinden dolayı ücretlerin artması olarak değil, belli sürede
başladıklarını, Başbakanın basın toplantısı ile genel bir durum
bekleyen gemilerin indirim ya da yükleme yapmadan çekip
değerlendirmesi yaptığını, ancak bu açıklamaların arkasından
gitmesi anlamına geldiğini, zamanında sevkiyat yapılmamasının
hükümetin, dünyadaki sıcak gelişmelerden, ekonomik krizlerden
faturasının ağır olacağını, tüm çabalarına, girişimlerine karşılık
ülkemizin etkilenmemesi ya da tüm bu gelişmeleri nasıl fırsata
liman konusunda ne yazık ki herhangi bir çözümün getirilmedidönüştürebilecekleri konusunda çok iyi değerlendirme yapmalağini, ortada devam eden, adli tatiller nedeniyle bitmeyen İzmir
rı gerektiğini söyledi.
için, ülke ekonomisi için hayati öneme sahip bir mahkeme süreci olduğunu söyledi. Liman konusunun bölgemizin en önemli
Dünya krizi aşmaya çalışıyor
konusu olduğunu, Çandarlı’da liman projesinin ileriye dönük
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, Amerika’da başlayan
daha da genişletilebilmesi için projeden tersanenin çıkartılarak,
ve dünyayı hızla etkileyen krize karşı ülkemizin inanılmaz ölçüdevam ettiğini, ancak yıllardır dile getirilen ülkemize büyük
de bir güçlülükle direnç gösterdiğini, belli sorunları aşabilindiğikatma değerle istihdam sağlayacak bir gemicilik, tersanecilik
ni, ancak Avrupa’da krizin etkilerinin görüldüğünü, İspanya’da
sektörüne ne yazık ki koskoca bölgede bir yerin gösterilemediği- büyüme hızlarının 3.7’den 1’lere düştüğünü, İtalya’da sıfıra
düştüğünü ve İngiltere’de enflasyonun 1.8’den 4.4’e tırmanni belirtti.
dığını, Avrupa’da hiç alışık olmadığımız rakamların telaffuz
Petkim Limanı’nın İzmir’in önünde ileriye dönük büyük bir
imkan olduğunu dile getiren Taşkın, geçtiğimiz günlerde özelleş- edildiğini, dolayısı ile ülkemizi ise daha çok etkileyecek olanın,
Amerika’daki krizin, ihracatımızın %65’ini gerçekleştirdiğimiz
tirilmesinin ardından Petkim’in Odamız üyelerini davet ederek,
Avrupa’ya olan etkisi olduğunu belirtti.
bir toplantı düzenlediğini, hemen hemen 1000 kişiye gönderKur politikası, enerji fiyatlarının artması, kaçakçılığın hala
dikleri davete kendisi ile birlikte ancak 13 kişinin katıldığını,
önlenememiş
olması gibi sorunların sanayicinin üretimini olumPetkim’in önümüzdeki kısa, orta ve uzun vadede 5 milyar dosuz yönde etkileyen unsurlar olarak devam ettiğini söyleyen Taşlarlık yatırım yapacağını, dolayısı ile sadece sana-yiciler olarak
kın, ÖTV’nin arttırılması ile birlikte geçtiğimiz iki ay içerisinde
kendilerini Pektim’den mal alan müşteri olarak görmemelerini,
TÜPRAŞ’tan yağ alan 180 firmanın yağ almadığını öğrendiklerini
Petkim’in 5 milyar dolarlık yatırımında yer alacak sanayiciler
ve bu durumu Gelirler Genel Müdürlüğü’ne de bildirdiklerini,
olarak görmeleri gerektiğini söyledi.
Tamer Taşkın, Türkiye’nin en büyük teknoloji geliştirme üssü Türkiye’de ne yazık ki vergilerin arttırılması ile birlikte müthiş bir
kaçakçılığın da yaşandığını ifade etti.
Teknokent’in Urla’da kurulması için İzmir Teknoloji Geliştirme
ebsohaber 46 ekim 2008
MECLİS
Türkiye’de yaşanan enerji krizini
milyon dolara çıkartan deri sektöründe
rakamlarla aktaran Taşkın, 2005 yılından
yaşandığını, bunun tüm sektörlerimizce
“Dünyadaki krizi konuşup tedbir
itibaren enerji yatırımlarının durduğunu,
değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
alınması için hükümeti uyarırken
Türkiye’deki sanayici ile Brezilya, Mek10 Eylül’de yapılan TOBB Sanayi
kendi firmalarımızda almamız
sika, Hindistan, Çin, Kore’nin enerjiye
Odaları Konsey Toplantısı sonrasında,
gereken tedbirler var. Önce ana
ödediği fiyatlar göz önüne alındığında
cari açıktan, teşvik yasasına, enerji ve ulafaaliyet konumuza odaklanalım.”
dünya ile rekabet edemeyecek hale gelşım maliyetlerinden, Kalkınma Ajansı’na
diğimizin görüldüğünü belirtti.
kadar bir çok konuda tespitler ortaya
Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından potansiyeli
konduğunu, bu tespitlerin en yakın zamanda dikkate alınmayüksek olan ülkemizin, enerjide dışa bağımlılığını azaltma
sını temenni ettiklerini dile getiren Taşkın, Ramazan Bayramı
konusunda Oda olarak üniversite sanayi işbirliği içerisinde
ile ülkemizin iş dünyasından cumartesi, pazar dahil 9 gün tatil
çalışmaların sürdüğünü, 9-11 Ekim tarihlerinde Ege Üniversiteyaparak kopmasının büyük bir lüks olduğunu belirtti.
si Güneş Enerjisi Enstitüsü ile birlikte 6. Yenilenebilir Enerjiler
Taşkın, sanayiciler olarak dünyadaki krizi konuşurken, gerekSempozyumu’nun Odamız’da yapılacağını söyledi.
li tedbirlerin alınması konusunda hükümet yetkililerini uyarırken, kendi firmalarında da yapmaları gereken bir takım önlemlerin bulunduğunu, öncelikle ana faaliyet konularına odaklanarak,
Büyümede sert fren
yan işleri terk etmeleri, atıl kaynak durumundaki araç, arazi,
Taşkın, 2008 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamının 2002
malları satıp, nakde döndürmeleri, bu şekilde elde ettikleri kayyılının birinci çeyreğinden bu yana, son 25 çeyreğin en düşük
seviyesinde gerçekleşerek %1,9 olarak açıklandığını, son 6 yıldır nakları yine işletmeleri için kullanmaları, stokları en iyi şekilde
ulaşılan büyüme rakamlarına rağmen işsizlik oranlarının yerinde değerlendirip, fazla ürünleri temizlemeleri, maliyetleri azaltarak, tüm alım satım alışkanlıklarını baştan gözden geçirmeleri,
sayması, hatta kötüleşmesi, şimdiye kadar benimsediğimiz büdaha uzun vadeli ödemelerle mal satan tedarikçiler bulmaları,
yüme modelinin işsizliği beklenen ölçüde gidermediğini gözler
finans sistemleri ve nakit akışlarını bir daha gözden geçirmeleri
önüne serdiğini, bunun ise ülkemizde, yatırıma, üretime ve
gerektiğini, borçların yeniden yapılandırılarak, gelecek olan bir
ihracata değil, ithalata endeksli bir büyüme modelinin benimfırtınaya daha iyi bir şekilde hazırlamaları gerektiğini vurguladı.
senmesinden kaynaklandığını, Türkiye’de 25 milyon çalışmaTaşkın, Türkiye Afrika İş Konseyi Başkanlığı’na bir dönem
yan olduğu düşünüldüğünde, 25 milyon insanının çalışmadığı,
daha seçildiğini, ayrıca TOBB’nin Türk Afrika Sanayi ve Ticaret
enerjisinin kullanılmadığı bir ülkenin nasıl kalkınacağı, zengin
Odaları organizasyonunu kurarak, ülkemizin Afrika Kıtası’na
olabileceğini sordu.
açılımını ileriye dönük organize eden bir yapıya geçtiğini, Afrika
Yılın ilk yarısında kayıt dışı istihdam oranının 5 puan artaKıtası’ndaki İş Konseyleri’nin de birleştirildiği bu yapıda, kendirak %46.3’e yükseldiğini, yıllardır süre gelen, her zaman dile
sinin de ayrıca Koordinasyon Başkanlığı görevini aldığını ifade
getirdikleri kayıt dışı önlenemediği takdirde ülkemizin problemile 2 trilyon dolarlık yeni bir pazar olan Afrika Kıtası’na olan
lerinin bitmeyeceğini, sanayicinin katlanmak zorunda olduğu
ihracatımızın arttırılması gerektiğini söyledi.
mevcut mali yüklerle istihdamın arttırılmasının da mümkün
görünmediğini, Ekim ayında yürürlüğe girecek olan istihdam paketinin her türlü eksikliklerine, işsizlik sorununu kökten çözmeye yeterli olamamasına karşın önemli bir mikro reform olduğunu
söyledi.
Yerli sanayiye destek
Tamer Taşkın, Bölgemizde en fazla istihdam sağlayan, gurur
duyduğumuz fabrikalardan bir tanesinin BMC olduğunu, bu ay
içerisinde Odamızda BMC yetkilileri ile BMC’yi tercih ederek,
lokal bir üreticiden alışveriş yaparak 200 otobüs alan İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı’nı ağırladıklarını, BMC’nin bölgemize yapacağı en büyük faydalardan bir tanesinin de önümüzdeki günlerde ihalesi açıldığı zaman Savunma Sanayinden proje
alabilmesi olacağını belirtti.
En sıkıntılı sektörlerimizden olan tekstil, hazır giyim ve deri
sektörü stratejik eylem planının eksiklerine rağmen, alınacak
sonuçların 53 sektör içinde model oluştura-cağı düşünüldüğünde başarılı olmasını temenni ettiklerini, her zaman Çin’i korkulacak, ucuz mal gelen bir ithalat ülkesi olarak gördüklerini, oysa
bir trilyon Dolar mal alan bu ülkeye, ülkemizin de mal satması
gerektiği konusunda defalarca konuşmasında dile getirdiğini,
bunun en güzel örneğinin ise ihracatlarını 6 milyon dolardan 21
ebsohaber 47 ekim 2008
MECLİS
Özgener: Hedefimiz futbolda devrim
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı
gelişmenin yaşanacağını, en önemli
Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi
hedeflerinin tüm yaş gruplarında ve klasEBSO Meclis Toplantısı’na konuk
Odası Meclis toplantısında bulunmaktan
manlarında başarılı olacak milli takımlar
olan Türkiye Futbol Federasyonu
duyduğu memnuniyeti dile getirirken,
yaratmak olduğunu, buna paralel olarak
Başkanı Özgener, dünyada enkendisinin bugün toplantıda sadece Türsürdürülebilir başarı ve istikrarı ön planda
düstri haline gelen futbol ekonokiye Futbol Federasyonu Başkanı sıfatıyla
tuttuklarını, Ümit Milli Takımımız’ın,
misine önem verdiklerini söyledi.
değil, aynı zamanda Ege Bölgesi Sanayi
2009 Avrupa Şampiyonası’na katılmak
Odası’nın bir meslek komitesi üyesi olaiçin play-off oynama hakkı kazanmarak yer aldığını belirtti.
sının, kendilerinin geleceğe daha da umut dolu bakmalarını
Özgener, Egeli işadamı kimliğine, 19 Ağustos 2008 tarisağladıklarını, daha önceki başarılardan daha da ileriye gidebilhinden itibaren Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı da
mek için uluslararası arenada her zaman ve her yerde var olacak
eklediğini, Altay Spor Kulübü’nde başlayan ve 20 yılı aşkın
bir ülke futbolunun yaratılması için çalışmalarını sürdürdüklerini
süredir devam eden futbol yöneticiliğine, futbolun çatı örgütü
ifade etti.
olan Futbol Federasyonu Başkanı olarak sürdüreceğini, FederasÖzgener, konuşmasının başında da belirttiği gibi futbolun
yon başkanlığı seçim süreci içersinde kendine vermiş oldukları
ekonomik yüzüne büyük önem ve ağırlık verdiklerini, bu sebepdesteklerden dolayı Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis ve Yönetim le de kulüplerin uluslararası arenada söz sahibi olabilmelerinin
Kurulu Başkanlarına ve tüm İzmirlilere teşekkürlerini sunduğuyolunun, mali açıdan güçlü olmalarından geçtiğine inandıklarınu, kendisine verilen bu desteğin bundan sonraki süreç içersinde nı, bu konuda da en büyük kaynaklarının Turkcell Süper Lig’in
de çok önemli katkılar sağlayacağına inandığını ifade etti.
yayıncı kuruluşundan elde edilen gelirlerle oluşturulan havuz
Özgener, Futbol Federasyonu olarak en önem verdikleri
sistemi olduğunu, üç yıl önce Federasyonun yepyeni bir havuz
konunun futbol ekonomisi olduğunu, bugünkü konuşmasını da
modeli geliştirerek, sahada kazananın sistem tarafından ödüllenbu çerçevede yapacağını belirterek, artık dünyada futbolun bir
dirildiği bir oluşuma geçildiğini, kendisinin de Başkanlık göreviendüstri haline geldiğini, çok önemli kulüplerin taraflarına sene geçer geçmez bu modeli bir adım daha ileri getirerek, son üç
yirci olarak değil, müşteri olarak baktığını, ki Federasyon olarak
senede dört büyük kulübümüzün düzenli olarak aldığı garanti
kendilerinin de aynı görüşü paylaştıklarını belirtti.
payları kaldırarak, maçlık ve sürekli performansa dayalı ödüllenTürk futbolunun geçtiğimiz 10-15 yıla kıyasla altyapısını tadirmeyi üç puan artırarak % 54’e çıkardıklarını, bununla en çok
mamlama yolunda çok önemli aşamalar kaydettiğini, üst yapıda
gelir elde eden takım ile en az gelir elde eden takım arasındaki
da tarihinin önemli başarılarına imza attığını, gönül rahatlığı ile
farkın, 5.4 mislinden 3.7 misline gerileyeceğini, bu oranın daha
görev süreleri sonunda Türk futbolunda devrim sayılacak birçok
da düşmesinin, şampiyonluk yaşamamış takımların üst sıralarda
ebsohaber 48 ekim 2008
MECLİS
yer alabilmesi ve son sıralardaki takımdığını, ülkemizin de dünya ya da Avrupa
ların küme düşmeleri kesinleşse bile son
şampiyonalarına ev sahipliği yapabilmesi
“Atacağımız adımlarla Türk futbol
haftaya kadar puan peşinde koşmaları ile
için stadlarımızın geliştirilmesi gerektiğipazarı daha da büyüyecek. Futbomümkün olacağını, kulüplere puan başıni, bu konudaki çalışmaların devam etlumuzun ekonomik açıdan tatmin
na verilen rakamı iki kat artırarak 163 bin
tiğini, İzmir’e de Avrupa standardlarında
edici büyüklüğe ulaşması için
YTL’ye çıkarttıklarını belirtti.
bir stadın gerekliliğini özellikle belirtmek
stadlar da iyileştirilmeli.”
2010-2011 sezonunda yapılacak
istediğini, Federasyon olarak Avrupa
yeni yayın ihalesi öncesi en büyük
Şampiyonası’na ev sahipliği yapmak için
hedeflerinin Turkcell Süper Ligi’ndeki rekabeti, dolayısı ile de
aday olacaklarını, İzmir’in gerek iklimi, gerekse Bodrum, Çeşme,
bu ligin marka değerini artırarak naklen yayın ihalesinden Türk
Marmaris, Kuşadası gibi sahil kasabalarına olan yakın konuFutbolu’na aktarılacak kaynağın artırılması olduğunu, bunların
mu ile maçların oynanması gereken en önemli şehirlerden biri
sadece rekabeti arttırmakla değil, aynı zamanda stadyumlarımıolduğunu, bu faktörlerin inanılmaz bir maç seyircisini İzmir’e
zın kalitesini geliştirmekle, tribünlerdeki küfürü azaltmakla, stad- çekeceğini, ancak İzmir’in mevcut stadlarıyla böyle bir oluşuma
yumlarda maç seyretmeye gelen taraftarlara futbolun bir eğlence girmesinin de şu an için uygun olmadığının altını çizdi.
haline geldiğini gösterebilmekle mümkün olacağını, tüm bunla2009 UEFA Kupası finalinin 20 Mayıs 2008 tarihinde
rın gerçekleştirildiği takdirde oluşacak marka değerini bugünkü
İstanbul’da Fenerbahçe Saraçoğlu Stadı’nda oynanacağını, bu
rakamlardan çok daha üst rakamlara ulaştıracağını ifade etti.
final için Futbol Federasyonu bünyesinde 20 kişilik bir ekibin
Özgener, sponsorluk gelirlerinin muhakkak ki Türk futbolu için
çalışmalarına üç ay önce başladığını, Futbol Federasyonu’nun
çok önemli bir gelir kaynağı olduğunu, gerek Hasan Doğan’ın
ev sahipliğinde kusursuz bir UEFA Kupası finalinin yapılacağını,
gerekse şimdi kendi başkanlığında devam eden Yönetim Kurulu
UEFA’nın da bu konuda inanç ve güveninin tam olduğunu, 2005
olarak sponsorluk gelirlerini hedeflerinin üzerinde arttırdıklarını, yılında Şampiyonlar Ligi Finali’nde tek bir maç olmasına karşın
göreve geldikleri 14 Şubat 2008 tarihinde 15 milyon YTL’den,
ülke ekonomisine toplamda 390 milyon Euro katkıda bulunduHaziran’da 33 milyon YTL’ye ulaştığını, son iki ayda Başkanlığı
ğunu, 202 ülkeden canlı yayınlandığını ve paha biçilmeyecek
döneminde ise bu rakamı yıllık 40 milyon liraya çıkardıklarını,
Ağustos sonunda yapmış oldukları, bayramın hemen ertesinde
imzalayacakları yeni üç ana sponsor sözleşmeleri için mevcut
koşullarının en az 2 kat üstünde rakamlarda anlaştıklarını, bunun yanı sıra tüm profesyonel liglerde 2008-2009 sezonundan
başlamak üzere futbolcuların şortlarına reklam alınmasına izin
vererek, tüm klüplere ilave ve önemli bir gelir kapası daha açmış
olduklarını, Antalyaspor ve Kocaelispor’un Süper Lig’de bunu
uygulayan ilk kulüpler olduğunu belirtti.
Dünya ya da Avrupa Şampiyonası’na
ev sahipliği yapmak istiyoruz
Deloitte’un son hazırladığı raporuna göre Avrupa futbol
pazarının 13.6 milyar Euro büyüklüğünde, İngiltere’nin ise 2.2
milyar Euro ile lider konumda olduğunu, ülkemizin ise 500600 milyon Euro ile yer aldığını söyleyen Özgener, kulüplerde futbol sorumlularının yanı sıra pazarlama sorumlularının
da görev alması gerektiğini düşündüklerini, ayrıca kulüplerin
yayın gelirlerinin, toplam gelirlerin % 50’sinin altına düşürmeyi
hedeflediklerini, atacakları bu adımların Türk futbol pazarını
daha da büyüteceğine inandıklarını, özellikle Anadolu kulüplerinin gelirlerini artırmak için bu kulüplerin yayın geliri dışındaki
diğer kategorilere, maç bileti, sponsorluk ve lisanslı ürünlerden
elde edilebilecek kaynaklarını artırmaları gerektiğini, ayrıca
Türk futbolunun ekonomik açıdan da tatmin edici büyüklüğe
ulaşması için mevcut stadlarımızı iyileştirmemizin kaçınılmaz
olduğunu belirtti. Avrupa’nın önemli ülkelerinde kulüpler ve
yerel yönetimlerin stadyum gelişimine ciddi yatırımlar yaptığını, İngiltere’de sadece geçen yıl stadyumlara yapılan yatırım
tutarının 450 milyon doları bulduğunu, Premier Lig’de yer alan
kulüplerin toplam gelirlerinin %15’ini stadyum yatırımına ayır-
ebsohaber 49 ekim 2008
MECLİS
bir ülke tanıtımının olduğunu hatırlatarak, 20 Mayıs’taki finalden
de ülke ekonomisine benzer bir katkı beklediklerini ifade etti.
Şirket mükemmelliğinde yönetim
Özgener, Türkiye Futbol Federasyonu’nun bugün yıllık bütçesinin 168 milyon YTL’ye ulaşmış bir kurum olduğunu, her biri
değerli işadamlarından oluşan yönetim kurulu üyesi arkadaşları
ile birlikte kendisinin Türkiye Futbol Federasyonu’nu bir şirket
mükemmelliğinde çalışan Türk futbolunun referans kurumu
olarak konumlandırma arzusunu taşıdıklarını, bunun yolunun ise
uzun vadeli yatırımlardan geçtiğini, kaynaklarını başta eğitim ve
altyapı çalışmaları olmak üzere geri dönüşü olan projelere aktardıklarını, Federasyonun ülkemizde futbol bilincinin gelişmesi
için çalışan bir sosyal merkez haline gelmesini sağlayacaklarını,
amaçlarının 7-15 yaş arasındaki 16 milyon genci futbola çekmek
olduğunu, bu çalışmaların en önemlilerinden birisinin ise “Türkiye Futbolu Kucaklıyor” projesi olduğunu, ayrıca bu proje için
Avrupa Birliği’nden 15 milyon Euro civarında fon alınacağını
söyledi.
Meclis üyelerinden gelen sorulara yanıt veren Özgener,
Federasyon olarak, Türk futbolunun alt yapı eğitimi ve alt yapı
süreciyle ilgili reform olacağına inandıkları bir program üzerinde
çalıştıklarını, mevcut sistemin artık Türk futboluna katkı sağlamayacağı, hatır gönül işlerinin çok olduğunu, arada yetenekli
gençlerin sistem dışı kaldığını, dolayısıyla tüm yapılanmalarını
gözden geçirerek, yepyeni bir sitem kuracaklarını, futbola başlangıç yaşını daha aşağılara çekeceklerini, futbolcuların gelişme
süreçlerinin daha iyi izleyerek, rekabetçi bir ortam yaratılabileceklerini söyledi.
Özgener, Digitürk konusuna ilişkin olarak daha önceki iki
ihalede, Digitürk’ün tek alıcı olması nedeniyle ne yazık ki rekabet ortamının yaratılamadığını, dolayısıyla bu rekabet ortamının
yaratılamamasında ülkenin o günkü koşullarının da önemli rol
oynadığını, 2010-2011 ihalesine mevcut ihale şartlarıyla çıkılmayacağını, tek paket olarak değil alternatif bir modelle yayın
ihalesine çıkacaklarını belirtti.
Mahmut Özgener, Federasyon olarak, Türk Futbol Milli
Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim ile 2010 yılında bitecek
olan sözleşmesinin 2012 yılına kadar uzatılması konusunda
sözlü olarak anlaştıklarını, ilerleyen günlerde resmiyet kazanması halinde bunu tüm kamuoyu ile paylaşacaklarını belirterek
sözlerine son verdi.
EBSO Meclis Başkanı Ender Yorgancılar da, dünyada en
büyük sanayi sektörü haline gelen, hayatımızda olmazsa olmaz
spor dallarından bir tanesi olan, herkesin gazete yazarı olduğu,
eleştiri yaptığı, takım kurduğu, antrenörlük yaptığı, çok iyi bildiği
ama her şeyin sahada 90 dakikanın sonucunda ortaya çıkan,
eleştiriye çok açık olan bir kurum TFF Başkanlığı’na, her zaman
güven duydukları, seçim sürecinde destek verdikleri ve yanında
oldukları Özgener’in seçilmesinden duydukları memnuniyeti
ifade ederken, Özgener’i bir kez daha Meclis’in huzurunda
tebrik etti.
ebsohaber 50 ekim 2008
MECLİS
Küresel gelişmelere dikkat
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyeleri
Dr. Nihat Ali Özcan ile Doç. Dr. Mithat Çelikpala, bugün yaşanılan olayların doğru değerlendirilmesi için küresel gelişmelerin
bütünlük içinde ve doğru olarak değerlendirilmesi gerektiğini
söyledi.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyelerine ilk sunumu yapan
Nihat Ali Özcan, neredeyse tek başına dünyadaki savunma harcamalarının hemen hemen iki katı bütçesine sahip olan ABD’nin
Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in bir süre önce Amerika
Üniversiteler Birliği’nde yapmış olduğu konuşmada, ABD Savunma Bakanlığı’nın önümüzdeki dönem Amerikan üniversitelerinden küresel gelişmeleri anlayabilmek ve daha iyi cevap verebilmek için hangi konulara odaklanmaları gerektiğini ifade ettiğini
söyleyerek başladı. Özcan, ABD’nin, Çin’in sadece ekonomi
boyutu ile değil, yeni doğan bir güç olarak dünya piyasalarına,
güvenlik sistemine, politik sistemine yapacağı etki ile ilgili ciddi
kaygılar duyduğunu, bu nedenden dolayı da Amerikan üniversitelerinden bu konuya odaklanmalarını istediklerini, zira Çin’in
zihin dünyasının da kendilerinden oldukça farklı olduğunu, Batının endüstriyel toplumlarının çıkardığı kurum ve anlayış biçiminden Çin’in stratejik yaklaşımının biraz daha farklı olduğunu
belirtti.ABD Savunma Bakanı’nın üniversitelerden odaklanmasını istediği diğer konuların ise sırasıyla Irak ve terörizm, dinsel ve
ideolojik eğilimler, son olarak da çok da fazla gündemde olmayan sosyoloji, antropoloji, kuramsal psikoloji, iktisat gibi bilim
dallarının daha çok ön plana çıkarılmasını olduğunu belirtti.
Dünyanın yeni aktörleri
Küresel gelişmelerin, geleneksel oyuncuların dışında yeni
oyuncular, aktörleri de gündeme getirmeye başladığını, bu
aktörleri daha iyi anlayabilmek, geleneksel yapıları, cemiyet
yapılarını, cemaat yapılarını, insan ilişkilerini, sivil toplumu
anlayabilmek için daha iyi sosyoloji, antropoloji, kuramsal
psikoloji bilmek veya mikro düzeyde odaklanmak gerektiğini,
bütün bunların aslında ABD’nin gelecekte dünyayı anlama ve
algılama konusundaki kaygılarını ortaya çıkardığını, kaygılarının
başında terörizm, etnik çatışmalar, ki 1990 yılından günümüze
kadar devletler arası savaş sayısı 5 iken, devlet olmayan çatışmaların sayısının 250 olduğu göz önüne alınırsa önümüzdeki
dönemde devletler arasında ciddi savaşlardan ziyade devlet dışı
aktörlerin rol oynayacağını, iç savaşlar, ayaklanmalar, terörizm
ve buna benzer sorun alanlarının gittikçe artan tempoda varlığını
hissettireceğini, salgın hastalıklar, gittikçe artan yoksulluk, iklim
değişikliği, başarısız, zayıf, sistemlerinin bir türlü oturamadığı ve
sürekli olarak sorun çıkardığı devlet yapıları ve Rusya örneğinde
olduğu gibi yeniden güçlenen faktörlerin yer aldığını ifade etti.
Özcan, bir taraftan bugün ABD’nin tek başına küresel sistemin
oyuncusu olmasına rağmen 2000’li yıllardan sonra özellikle 11
Eylül saldırısından sonra gittikçe etkinliğini yitirdiğini, ABD’nin
etkinliğini yitirirken, sisteme yeni oyuncuların girdiğini, gelenek-
sel devletlerle, uluslararası sisteme açıklama yerine devlet dışı
aktörlerin daha çok gündeme gelmeye başladığını, bunun ise geleceği anlamamız açısından ciddi bir takım belirsizlikleri ortaya
çıkardığını, bunun yanı sıra demokrasi kültürünün nasıl gelişeceği ya da demokrasi kültürüne ilişkin söylemlerin aslında, bundan
10 yıl öncesinden daha farklı bir yere doğru gitmesi, dünya
ekonomisinin %30’unu sırtında taşıyan Amerika’nın son küresel
mali krizle birlikte pozisyonunun sarsıldığını, dünya savunma
harcamalarının %45’ini harcıyor olmasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ta ve Afganistan’da karşılaştığı sorunların
bunun salt askeri güçle istikrar ve güveni sağlamanın mümkün
olmadığı gerçeğini de ortaya çıkarması, kültürel baskınlığa
rağmen Amerika’nın pozisyonunun her gün biraz daha küresel
sistemde erozyona uğradığını gösterdiğini ifade etti.
Uluslararası işbirliğinin gittikçe zorlaştığı günümüzde, Irak
Savaşı esnasında görüldüğü gibi ABD’nin, Avrupa ülkelerinden
kendine istediği kadar ittifak bulamadığını, önümüzdeki dönemde de ülkemizin Irak savaşındaki pozisyonunu da dikkate alındığında, uluslararası sistemde ittifaklar ilişkisini kurmanın eskisi
kadar kolay olmayacağını, her ülkenin, kendi ulusal, kültürel
yaklaşımıyla gerek demokrasi, gerek coğrafi pozisyonu itibariyle
ittifaklar sistemine girmekte eskisi kadar istekli ve arzulu olmayacağını, bunun ise uluslararası sistemde harmoni yaratmanın zor-
ebsohaber 51 ekim 2008
MECLİS
Nihat Ali Özcan
luluğunu ortaya çıkaracağını, öte yandan
saldırıları ve Irak savaşı sonrasında yeni
askeri ve teknolojik alandaki gelişmelerin
bir dönemin tek kutuplu dünya düzenin“Tek başına küresel sistemin
mutlaka devam edeceğini, ancak özellikden çok kutupluluğa doğru seyrettiğimizi,
oyuncusu olan ABD, 11 Eylül’den
le enformasyon, iletişim teknolojilerindedolayısıyla da girdilerin, parametrelerin
sonra etkinliğini yitirdi, pozisyonu
ki gelişmelerin sadece insanlığın yararına
sayısının artmasının, geleceği anlamaküresel sistemde erozyona uğradı.
değil, aynı zamanda terörist saldırılarında
mızı zorlaştırdığı konusunda otoritelerin
Sisteme yeni oyuncular girdi.”
kullanılması ile zararına da olacağını,
hem fikir olduğunu, iki kutupluluktan,
kitle imha silahlarının ve zayıf güçlerin
tek kutupluluğa, oradan da çok kutuplubir anlamda etkili bir takım sonuçlar doğurmasına yol açacağını, luğa geçişin ani ve çabuk olmasının bu süreci tahmin etme ve
savaşların artık devletlerin orduları arasında değil halk üzerinparametrelerini analiz etmede bir takım zorlukların yaşanmasına
den yapıldığını tekrarlayan Özcan, bunun için ise kullanılan en
neden olduğunu, bunun yanı sıra her sistemin kendi kurumları,
önemli aracın, medya ve enformasyon teknolojisi olduğunu,
kuralları, ilişki biçimleriyle ortaya çıktığını, dolayısı ile bu yeni
gazete, televizyon, internetin toplumun zihin dünyasını biçimdönemde de yeni kuralların, kurumların organizasyonların ve
lendirmek, toplumun istendiği şekilde düşünmesini, bu sayede
davranış biçimlerinin nasıl olacağının, ancak önümüzdeki döde politik karar alıcılarını etkilemesinin sağlanabildiğini, dolanemde gittikçe netleşeceğini söyledi.
yısı ile önümüzdeki dönemde teknolojik gelişmelerin olumlu ve
Özcan, 21. yüzyılın kırılma noktasının 11 Eylül saldırıları
olumsuz yönleri ile birlikte belirleyici olacağını belirtti.
olup, olmadığı konusunda tartışmaların devam ettiğini, 11 Eylül
Avrupa Birliği’nin gelecek dönemde de yine bütünlüğünü
ile birlikte ABD’nin Irak’a yapmış olduğu harekatın beklenmedik
koruyacağını, ancak kendi içerisinde ciddi bir takım tartışmabir takım sonuçlara yol açtığını,
lar yaşayacağını, küresel gelişmelere bağlı bazı farklı tepkiler
ABD’nin uluslararası meşrutivereceğini, kültürel, dini farklılıklar, dünya enerji kaynaklarıyetine, savunduğu demokrasi fikrinin özellikle bu
nın %65’ine sahip olunması, Irak, İran, Filistin-İsrail, Lübnan
coğrafyada ciddi anlamda
meseleleri gibi sorunlar ile Orta Doğu’nun yine dünyadaki
hasar almasına, Amerika
bütün tartışmaların merkezine oturacağını, Çin ve Hindistan’ın
yükselen yeni aktörler olarak uluslararası sistemde yerini alması, askeri gücünün bu kadar
büyük paralar harcamasıRusya’nın önümüzdeki dönemde pozisyonunu koruyacağını,
na rağmen sınırlarının ne
ABD’nin, Afrika’da enerji kaynakları ve pazarlar üzerinde şu
anda Çin ile ciddi bir rekabet halinde olması, Afrika’nın, Çin’e
olduğu konusunu ortaya
karşı ön yargılı olmaması, Çin’in çevre sorunları, demokrasi,
çıkarttığını, bütün bunların
insan hakları gibi batının ortaya koyduğu değer yargılarından
ise aslında çok kutupluluuzak davranıyor olmasının Çin’in Afrika’da daha çok yerleşğa doğru gidişi de
mesine, öbür taraftan da Afrika’da gittikçe artan yoksulluğun,
kolaylaştırdığıradikalizmin, başarısız devletler ve etnik çatışmaların ciddi
nı, sonuç
anlamda batının kültürel değerlerini tehdit etmeye devam etmesi olarak
açısından Afrika’nın sorun yaratma kapasitesi açısından oldukça
önümüzönemli pozisyonda olacağını, kitle imha silahlarının yayılmasıydeki
la ilgili tartışmaların devam edeceğini, bugüne kadar alışagelmiş süreçte
geleneksel, devletlerden devletlere yönelik olan tehditlerin sade- artık
ce güç kullanarak değil, en son Rusya’da yaşanan finans krizinin iki
Rusya ekonomisini birden bire sarsması ya da dünyadaki genel
kuekonomik gidişatta olduğu gibi özellikle kitle iletişim araçlatuprını kullanarak, toplumları etkilemeye devam etmesinin, Irak,
lu
Afganistan, Pakistan, Kuzey Kore, Filistin-İsrail meseleleri gibi
bölgesel potansiyel çatışma ve kriz alanları varlığını korumaya
devam ettirdiğini ifade etti.
Uluslar arası düzen değişiyor
Nihat Ali Özcan, gündemi işgal edecek en önemli sorunlarından bir diğerinin ise enerji güvenliği olduğunu, bununla birlikte ekonomik ve finansal krizleri ve yapılarla ilgili tartışmaları
önümüzdeki dönemde de sürdüreceğini, sonuç olarak tarafları
ve kuralları belli olan iki kutuplu dünya düzenini açıklamanın
çok kolay olmasına karşılık, şimdi uluslararası sistemin yeni
bir sürece doğru gittiğini, herkesin iki kutuplu dünya düzeni
bittiğinde, Amerikan çağının başladığını tartışırken, 11 Eylül
ebsohaber 52 ekim 2008
MECLİS
bir düzenden tek kutupluluğa, oradan da
de sağlayan temel unsurlardan bir tanesi
çok kutupluluğa doğru bir geçişe olanak
olduğunu, ülkenin jeopolitik avantajı ve
“ABD’deki krizden en fazla yeni
sağladığını, bu sürecin doğal olarak
sahip olduğu doğal kaynakların, Rusya’yı
bir güç haline gelip gelmediği
ülkemizin dış politikasını, gerek Balkanküresel sistemin bir parçası yaptığını,
tartışılan Rusya etkileniyor. Bu aslar, gerek Avrupa Birliği, gerek Kafkaslar,
2000’li yıllara gelindiğinde yavaş yavaş
lında küresel mücadelenin nereye
gerekse Orta Doğu’daki pozisyonlarımızı
1990’larda geri planda kaldığı düşünülen
gidebileceğinin işaretini veriyor.”
etkilemeye devam edeceğini, yine 11
Rusya’nın devlet yapısının güçlenmeye
Eylül saldırısı sonrası kendi gelecek strabaşladığını, doğal kaynakların etkisiytejilerini belli alanlara kurmayı başaran Çin, Hindistan, Brezilya
le birlikte bu merkezi devlet idari yapısının eskisinden farklı
gibi yeni güçlerin ortaya çıkmasına ya da Rusya gibi, yeniden
olarak sistemi toparlamaya başladığını, geleneksel Ortodoks
uluslararası ortama dönüşe fırsat sağladığını ifade etti.
kilisesi eski hakimiyetini, gücünü tekrar kazanırken, otokrasinin
de Putin’le birlikte yeni bir lider bulmasıyla birlikte merkezi
yönetimin birleştiğini, bunun ise kamu oyunu arkasına almasını
Bölgemizdeki gelişmelerle ilgiliyiz
sağladığını, buna tekrardan piyasalarda önem kazanan doğalgaz
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Görevlisi
ve petrol gelirini eklediğimizde Rus ekonomisinin 2000’lerden
Doç. Dr. Mithat Çelikpala ise, son dönemde özellikle Rusya’nın
itibaren hızlı biçimde toparlanmaya başladığını, bu toparlanmayeniden küresel bir güç haline gelip gelmediği, yeni bir soğuk
nın Rusya’da hem devlete, hem topluma yeniden bir özgüven
savaşla karşı karşıya kalınıp, kalınmadığı konularının tartışıldıkazandırdığını, ki bu Rusya’nın eski günlerine geri dönmesinin
ğını, en büyük tartışmalardan bir tanesinin Rusya ekonomisisinyalleri olduğunu belirtti.
nin nereye gideceği yönünde olduğunu, Rusya’nın geçtiğimiz
Çelikpala, Irak ve Afganistan operasyonlarıyla daha öncegünlerde özellikle ABD’ndeki krizden en fazla etkilenen ülke
ki dönemlerde test edilmeyen Amerika Birleşik Devletleri’nin
konumuna geldiğini, Rus borsalarının işlem dahi yapmadan
askeri, ekonomik, siyasi alanda gücünün sınırlarını göstermeye
kapatıldığını, bunun aslında küresel mücadelenin nasıl ilerleyebaşladığını, yine AB genişlemelerinden sonra aslında Avrupa
ceği, nereye gidebileceğiyle ilgili bir takım işaretleri de verdiBirliği’nin düşünüldüğü kadar büyük bir küresel güç olmadığini söyleyerek, son kriz merkezi olarak Kafkasya’nın sorunun
merkezi haline geldiğini, Rusya’nın ise tüm bölgesel gelişmelerin ğı, ortak güvenlik ve dış politika doktrini geliştiremediği, AB
üyesi ülkelerin her birinin küresel ve bölgesel gelişmelere farklı
içinde, bu meseleden doğrudan doğruya etkilenen aktörlerden
bir tanesi olduğunu, Orta Doğu’dan, Kafkaslar’a, Balkanlar’a her vizyonlarla baktığının görülmeye başlandığını, bu perspektiften
bakıldığında, enerji ve NATO unsurlarını da göz önüne alınarak,
türlü gelişmenin ülkemizi de yakından ilgilendirdiğini, konuya
sanki ABD ve AB’nin oyunda gerilediği, Rusya’nın ise oyuna
bu perspektiften bakılması gerektiğini ifade etti.
Çelikpala, Kafkaslar Bölgesi’nin ülkemiz açısından 1990’ların katılırmış gibi bir görüntü verdiğini belirtti.
2000 yılının başında Rusya devlet başkanlığı görevine
ortalarına kadar çok da önemsenmeyen bir bölge olduğunu,
Putin’in gelmesi ile birlikte Rusya’nın değişim sürecine girdiğişu an için meselenin merkezi durumunda olan Kafkasya’nın
ni, şu anda devlet başkanının Medvedev olmasına karşılık hala
ülkemiz açısından büyük bir bilinmezlik taşıdığını, Kafkasya’da
devletin Putin tarafından yönetildiğinin söylendiğini, Putin’in
kimlerin yaşadığını, teknik olarak bu insanların dünyayı nasıl
geliştirmiş olduğu dış politika doktrinin en önemli kavramlarının
algıladıklarının uzunca bir süre değerlendirilmediğini, yaşanan
ise güçlü ekonomi, güçlü toplum, güçlü lider ve güçlü devlet olson gelişmelerin, Kafkaslar’la ilgilenilmediğinde gerek Kafkas
duğunu söyleyen Çelikpala, bu kavramların her birinin 2020 geülkesi olmakla birlikte sınırımızın bulunmadığı Azerbaycan’a,
lişme stratejileri içerisinde yer aldığını, Rusya’nın enerji ve doğal
gerek Hazar bağlantısıyla önemsediğimiz ve büyük yatırım
kaynaklarını kullanarak 7. sırada oldukları dünya ekonomisi içeyapmaya çalıştığımız Orta Asya’ya ulaşılamadığını gösterdiğini,
risinde 5.büyük ülke olmayı hedeflediklerini, Putin, iktidarının
belirtti. Amerika nedeniyle son dönemde İran’ın, ulaşım hattı
son yılında yeni bir vizyon açıklayarak, elde ettikleri kaynakların
olarak kullanamadığımız, alternatif geliştiremediğimiz bir bölge
tamamını sanayiye doğru çevirerek, sistemi değiştirerek süreklikonumuna geldiğini, Irak’ın iç savaşa sürüklenmiş vaziyette
lik ve devamlılığı etkin bir biçimde sağlamayı amaçladığını, bu
olması, son bir yıllık gelişmelere kadar, Suriye ile ilişki kurulaanlamda yapının hızlı biçimde değiştiğini, nüfusun çoğunun orta
maması, Ermenistan sınırının kapalı olması dolayısıyla Türkiye
sınıf haline getirilmeye başlandığını, merkezi yapının dışında tek
açısından Orta Asya ve Azerbaycan’a, enerji kaynaklarına,
bir partinin bulunduğunu ve bu partinin güçlendirildiğini, valiler
ticari alanlarına ulaşımın tek yolunun Kafkaslar ve Gürcistan
dahil tüm bürokratların atama sistemine göre göreve getirildiğini,
üzerinden yapılır hale geldiğini söyledi.
Çelikpala’nın Rusya’nın bölgenin en önemli aktörlerinden bir Rusya’da her şeyin yeniden merkezileşmiş duruma geldiğini, bu
merkezileşmeyle birlikte doğal kaynaklarla yapılmak istenilenin,
tanesi, ülkemiz açısından sürekli olarak ilişki içerisinde buluRusya’yı yeniden küresel sistemde söz sahibi aktör haline dönüşnulması gereken büyük bir ülke olduğunu, 1990’larda Sovyetler
türmek olduğunu belirtti.
Birliği’nin dağılması ile ortaya yeni cumhuriyetler çıktığında
Mithat Çelikpala, Rusya’nın küresel sistemde söz sahibi olRusya’nın sanki zayıf, ortalıkta etkinlik sağlayamayacak, dünmak için kullandığı en önemli silahının petrol ve doğalgaz enerji
ya dengelerini etkileyemeyecek bir aktör gibi gözüktüğünü,
kaynakları olduğunu, 1990’ların ortalarına kadar Yeltsin döneancak Rusya’nın bir imparatorluk kültürü taşımasının aynı
minde yapılan özelleştirmelerle petrol şirketlerinin hisselerinin
zamanda yeniden ayağa kalkmasını ve çevresiyle ilgilenmesini
ebsohaber 53 ekim 2008
MECLİS
Mithat Çelikpala
önemli bir kısmının batılı büyük petrol
şirketlerinin neredeyse tamamına sahip
şirketlerinin eline geçmesi nedeniyle
olduğunu, Nijerya’da büyük yatırımlar
“Kafkasya bölgesinin idari, etnik
petrolü etkin bir şekilde kullanamayaptığını, Arap dünyasıyla gaz konusunda
ve dini haritaları üst üste konulduyan Rusya’nın yeni bir koz, güç olarak
büyük ilişkiler kurmaya çalıştığını belirtti.
ğunda var olan sınırlarının hiçbir
doğalgazı kullanmaya başladığını,
2006-2007 yıllarından itibaren
anlam ifade etmediği görülüyor.
Gazprom şirketi ile doğalgazın şu anda
Rusya’nın
kendisini küresel bir aktör
Anlaşmazlıklar dolaptan çıktı.”
Rusya’da devletin tekelinde olduğunu,
olarak tanımlamaya başladığını, iki kuPutin’in bunu 2003 yılında yayınladığı
tuplu bir dünya yaratmak yerine var olan
2020’ye kadar Rus Enerji Stratejisi Belgesi’nde tanımladığını,
sistemin bir parçası, eşit söz sahibi ve haklara sahip, söyledikleancak tüm bu stratejinin tesadüf olmadığını, Putin’in henüz
rinin yapılmasını, dinlenmesini isteyen, küresel kararlarda etkin
başkan olmadan Petersburg Belediyesi’nde çalışırken doktoraolabilecek bir aktör olmaya çalıştığını ifade etti.
sını enerji üzerine yaptığını, ülkenin hidrokarbon kaynaklarını
kullanarak, Rusya’yı tekrar nasıl ekonomik bir güç
Rusya oyundan dışlanmak istemiyor
haline getirmek üzerine kurulu tezinde savunÇelikpala, sinyallerini vere vere yaşanan Abhazya ve
duğu fikrin doğal kaynakları işleyecek devlet
Osetya’daki son gelişmeleri açıklarken yaklaşım olarak, Avrupamerkezli büyük şirketler kurmak ve bu büyük
Atlantik dünyası ile Avrupa Atlantik dünyasını da kapsayan
şirketler bağlantısıyla da ekonomiyi tekrar
küresel sistemin bir parçası olmaya çalışan Rusya iki ayrı grup
toparlamak olduğunu, Putin’in başkanlık
ortaya koymaya çalıştığını, Rusya oyundan dışlandıkça kaynakgörevi süresi içerisinde küresel koşullarda
larını ve enerjisini bu dengeyi kurmaya, gerekirse Avrupa Atlanuygun olunca, doktora tezini uygulama
tik dünyasını çatlatmaya çalışır hale geldiğini, bu çerçevede de
şansını elde ettiğini, Gazprom şirketibüyük yatırımlar yaptığını, bu küresel mücadelede yeni rekabet
nin şu anda dünyanın en büyük şirketi
alanı olarak karşımıza Kafkaslar’ın çıktığını, Kafkaslar’ın artık
durumunda olduğunu, Rusya’daki
sadece Rusya’nın değil Avrupa Birliği’nin de yakın çevresi haline
bütün medya sektörünün Gazprom’un geldiğini, Avrupa Birliği ve NATO’nun genişlemelerini tamamelinde olduğunu, bankaları, sigorta
layarak, 2005-2006’da Kafkaslar’a özel temsilcilerini atadığını,
şirketleri, Türkiye dahil olmak üzeözel politika ve vizyon geliştirmeye başladıklarını, bu ise Rusya
re Avrupa’da büyük dağıtım
tarafından doğrudan doğruya tehdit olarak algılanmaya başlandığını, o nedenden dolayı da 2006’dan itibaren gerginliklerin
yükseldiğini, bu gerginliklerin merkezine ise, batı dünyasının
tam olarak üyesi, parçası olması vizyonuyla Gürcistan’ın oturtduğunu dile getirdi.
Kafkasya Bölgesi’nin idari, etnik ve din haritalarının üst üste
konulduğunda var olan sınırların hiçbir anlam ifade etmediği,
birbirine uymadığının görüldüğünü, 1990’ların Kafkasyası’na
bakıldığında ise bölgede her düzeyde çatışmaların olduğu, bugüne kadar dolapta duran anlaşmazlıkların ise küresel mücadele
Kafkasya’ya geldiği anda dolaptan çıkarıldığını belirtti.
Çelikpala, güller devrimiyle Gürcistan Cumhurbaşkanı
Saakaşvili’nin 2004 yılında iktidara geldiği tarihten sonra,
Gürcistan’da milliyetçi hareketlerin yükseldiğini, son olarak 7-8
Ağustos 2008 tarihinde Gürcü birliklerinin Güney Osetya’ya
doğru operasyona başlamasından yaklaşık 20 dakika sonra, Rus
güçlerinin de Roki Tüneli’nden Osetya’ya küzeyden girerek,
Gürcistan- Osetya sınırına ulaşması, Gürcü birliklerini çıkartarak, aynı zamanda Abaza sınırından girmeleri ve Gürcistan’ın
belli topraklarını işgal etmeleri, ilk başta Abaz-Gürcü meselesi
iken Rusya-Gürcistan meselesine daha sonra ise küresel bir
boyuta AB, ABD, Rusya mücadelesine dönüştüğünü söyledi. Bu yaşananların ise, yeni bir soğuk savaşın ya da yeni bir
mücadelenin artık Kafkaslar’da oynanacağını ve Rusya’nın da
bunların tamamında taraf olarak karşımıza çıkacağını, ayrıca bu
meselenin büyük bir ihtimalle Rusya nedeniyle batı dünyasında
bölünmelere yol açacağını, AB için de AB ile ABD arasıda bir
takım sıkıntılara neden olacağını gösterdiğini belirtti.
Rusya’nın olimpiyatlardan çıkartılması ya da boykot edilme-
ebsohaber 54 ekim 2008
MECLİS
si, D8 üyeliğinin askıya alınması ya da
rın akabinde ilk olarak AB, ABD, NATO
Dünya Ticaret Örgütü’nden dışlanması
ve Rusya ile ilişkilerimizin sorgulanmaya
“Türkiye oyunun içinde olmamagibi unsurların Rusya’ya yaptırım olacabaşlandığını, ayrıca Rusya’yla bu seneki
sına rağmen bu olaylardan çok
ğını düşünmediğini ifade eden Çelikpala,
ticaretimizin 27-28 milyar dolar, önüetkileniyor. ABD, AB, Rusya ve
bu unsurların Rusya’yı oyunun dışına
müzdeki sene ise bunun 37-38 milyar doNATO ile ilişkilerimiz sorgulançıkartmak demek olduğunu, bunun ise
lar olmasının hedeflendiğini, Avrupa’nın
maya başlandı.”
oyunu kaybetmek anlamına geldiğini,
en büyüğü Almanya’nın Rusya’yla ticareaksine mümkün olduğunca Rusya’nın
tinin bu sene 37 milyar dolar olduğu göz
oyunun içine sokularak, sınırlandırılmasının sağlanması gerektiönüne alındığında çok dikkatli bir politika yürütmemiz gerektiğini söyledi.
ğinin ortaya çıktığını, bölgesel ilişkiler bağlamında bakıldığında
ülkemizin, Gürcistan’da büyük yatırımlar yaptığını, 1994 yılında
başlayan, 14 yıllık yatırımlarımızın Ruslar’ın yaklaşık 6 saatlik
Harita değişirken riskler ve fırsatlara dikkat
bombardımanıyla darmadağın olduğunu, dolayısıyla bu bozulÇelikpala, Bölge açısından söylenebilecek en önemli şeyin
muş alt yapının yeniden hızlı biçimde toparlanması gerektiğini
Bölgenin haritasının değişmesi olduğunu, ekonomik ve ticari
aksi takdirde Orta Asya-Azerbaycan hattında kaybetme riskiaçıdan daha riskli, ancak aynı zamanda fırsatlar içeren yeni bölgenin çok iyi irdelenmesi gerektiğini, Türk yatırımcılardan başka mizin artacağını, Azerbaycan’a ulaşımımız ile ilgili bir takım
sorunların yaşanabilineceğini ki, Ermenistan’ın Azerbaycan’a
Gürcistan ya da Kafkasya’ya giren yatırımcının olmadığını, Türk
ulaşmakta onlara mahkum olduğumuz yönünde bir fikre kapılyatırımcıların riskinin yaşanan çekişmeler nedeniyle eskisine
maya başladığını, Ermenistan’a karşı, Ağustos ayı öncesindeki
oranla daha fazla olmasına, maliyetlerin daha yüksek olmasına
pozisyonumuzdan daha zayıf bir pozisyonla karşı karşıya gelmekarşılık Türkiye’ye yeni bir kapının açılacağını, Ermenistan’la
mizin söz konusu olabilineceğini söyledi. Gürcistan’la bu seneki
atılan son adımlar da göz önüne alınarak, ülkemizin bölge
ticaretimizin 1 milyar Dolar seviyesinde olduğunu, bu rakamın
ülkeleriyle iletişim ve etkileşimi olan en önemli aktör olarak
1.2 milyar Dolar’a çıkarılmasının hedeflediğini, bu rakamların
çıkacağını, Gürcistan’a bakıldığında, tüm alt yapının bozulçok büyük rakamlar gibi gözükmese de Kafkasya bölgesi için bu
muş vaziyette olduğunu, demiryollarının uçurulduğunu, askeri
rakamların büyük olduğunu, Türkiye’nin Gürcistan ile ticaretisistemin çöktüğünü, ulusal moralin çok ciddi darbe aldığını, şu
nin aksadığını, bunun ise bölgedeki hakimiyetinin alt yapısının
an için sessiz durumda kalan fakat büyük bir ihtimalle yaşanan
karmaşa atlatıldıktan sonra önümüzdeki 1-2 ay içerisinde Gürcü bozulmaya başlaması olduğunu belirtti.
Çelikpala, ülkemizin bu bölgede, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru
muhalefetinin de harekete geçerek, bir siyasi karmaşanın yaşanHattı’nı, Hazar’ı geçerek, Orta Asya’ya uzatmak gibi büyük
ma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti.
Ülkemizin belkide oyunun içerisinde olmamasına rağmen bu projeleri olduğunu ancak, Ruslar’ın bombalamayı yaptığının
olaylardan en fazla etkilenen ülke durumunda olduğunu, olayla- haftası Türkmen ve Kazaklar’ın Rusya ile anlaşma imzaladıkla-
ebsohaber 55 ekim 2008
MECLİS
rını, dolayısıyla artık Hazar’ı geçmek ya
başlamasının, oyunun dışında kalmamız
da Azerbaycan üzerinden BTC’yi destekanlamına geldiğini söyleyen Çelikpala,
“Ülkemiz yaşanılan süreçte aktif
lemenin daha sıkıntılı olacağını, bunun
Ermenistan’dan kısa vadede ülke olarak
bir oyuncu olmak zorunda. Şayet
ötesinde Rusya’nın savaş günü bombaartı elde etmemizin mümkün olmadığını,
bu olmazsa süreci yönlendiremez,
ladıkları ve kontrol altına aldıkları hatlar
kendisine göre oyuna girerek, Gürcistan
ülkemizin çıkarlarının dışında
da göz önüne alınırsa, Rusya tarafından
ile ilgili pazarlıklarda, ülke olarak masabaşka aktörler yönlendirir.”
şartlar gerektiği takdirde her an Batı
da oturmamız gerektiğini belitti.
Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’na müdahalede
Mithat Çelikpala, Nabucco Projesi’ne
bulunabilineceğinin sinyallerinin ve-rildiğini, bunun ise ülkemiiçi boş bir boru olarak baktığını, doğalgazın satılabilmesi içi
zin projelerinin artık çok maliyetli olacağını gösterdiğini belirtti.
doğalgaza sahip olunması ya da üreticilerle tüketicilerin anlaşma
Tüm yaşananların, ülkemizin AB, ABD ve Rusya ekseninde
yapmış olması gerektiğini, şu anda Türkmenistan,
çok boyutlu ve çok dikkatli biçimde politika yürütmesi gerekKazakistan ve İran’ın üretim anlamında batı
tiğini gösterdiğini, ticari olarak da Bölgede büyük bir risk
dünyasıyla herhangi bir anlaşma yapmadığını,
olmasına karşın, koşulların sağlanabilmesi halinde çok büalıcıların da yaklaşık 2016-2019’a kadar tüm
yük fırsatların da olduğunu, zira Avrupalıların bölge girmek
gaz alım anlaşmalarını kapatmış vaziyette
istemediğini, bölgenin büyük bir pazar olmaması ve risk
olduğunu, yeni bir anlaşma yapmalarının
taşıması nedeniyle Türk yatırımcılarından başka bir yatırımihtimalinin de bulunmadığını belirtti.
cının girme ihtimalinin çok düşük olduğunu,Türk yatırımcıÇelikpala, hükümet ile Devlet Bakanı
nın bölgeyi tanıdığını ve bağlantılarının da sağlam olduğunu
Tüzmen’in arasındaki çekişmelerin aslınifade etti.
da hükümet içerisinde ya da Türkiye’de
EBSO Meclis Başkanı Ender Yorgancılar da, sürekli
dış politika yapıcılarla, ekonomiyi yöneolarak ekonomiyle, günlük olaylarla iç içe olduklarını,
tenler arasında Rusya’yla ilişkilerimizin
Rusya’nın Gürcistan’a girmesi olayını da sadece basınnasıl yürütüleceği ve uzun politik vizyonudan takip ettiklerini, uluslararası bu olayın nedenlerini ve
muzun ne olduğuna ilişkin bir öngörünün
ülkemizi ne şekilde etkileyeceği konuları üzerinde pek fazla
olmadığını gösterdiğini, şayet Rusya ile
durmadıklarını, özellikle Afganistan ve Pakistan’ın dışında,
akıllı bir politika yürütmediğimiz takdirde
önümüzdeki yıllarda potansiyel etnik savaşların çıkabileceği
Rusya’nın Gürcistan, Ukrayna ve Belarus’ta
ülkelerin, ülkemizin komşuları olduğu göz önüne alındığınyapmış olduğu gibi, politik baskı kurmak için
da, ülkemizin doğru politikalar ile yürütülmediği takdirde bu
doğalgaz kesintileri yapabileceğini, bir hafta
olayların içine girebileceğini, o nedenle güçlü devlet olmak
boyunca sıcak su, ısınma gibi ihtiyaçların
mecburiyetinde olduklarını, bunun içinde öncelikle ekonokarşılanmadığı bir ortamda hiçbir hükümetin
mimizin güçlü olması gerektiğini, ancak ülkemiz gündemini
yerinde kalamayacağını, Rusya’nın bu anlamhala başka konuların meşgul ettiğini ifade etti.
da gücünü, Türkiye ile Karadeniz, Kafkaslar
merkezli bir politika geliştirilmezse Türkiye’ye
Uzun soluklu vizyon şart
kamuoyunu çok fazla üzmeden istediği anda
TOBB Ekonomi Üniversitesi Öğretim Görevlisi
nasıl baskı altına alacağını gösterdiğini ifade etti.
Doç. Dr. Mithat Çelikpala, EBSO Meclis ÜyelerinTürkiye’nin Birleşmiş Milletler Genel
den gelen soruları da cevaplandırırken, ülkeKurulu’nun geçici üyeliğine adaylık sürecinde
mizin yaşanılan sürecin içerisinde aktif bir
BM’den çıkacak kararlarda Rusya’nın ya da
oyuncu olmak zorunda olduğunu, şayet
batı dünyasının aleyhine karar almamız, ya
aktif bir oyuncu olunmaz ise süreci
da hiçbir şekilde olaylara Rusya ile benzer
yönlendiremez hale geleceğimizi ve
bakmadığımız Kıbrıs, PKK Kürt meseleleülkemizin çıkarlarının dışında başka
ri, bizim için hayati bir konu olmasına
aktörlerin süreci yönlendirecekarşın, Rusya için çok ciddi bir tehdit
ğini ifade etti. Gürcistan’daki
olan, NATO ve NATO genişlemesi, Aragelişmeler yaşanmadan önce
lık ayında Gürcistan’ın NATO üyeliği ile
ülkemizin gerekli müdahaleleri
ilgili bir adım atılması gibi olayların çok
yaparak, operasyonu engelleiyi irdelenerek, Rusya’yla olan ilişkilemesi gerektiğini, zira ülkemizin
rimiz konusunda çok iyi hesap yapmak
Gürcistan’da çok büyük yatıgerektiğini, hükümetin bu anlamda
rımları olduğunu ve bunların
enerji politikası, Karadeniz’le ilgili polizarar gördüğünü, ülkemizin
tikalarımız, Kafkasya’da ne olacağı, ne
hızlı biçimde enerjisini ve polibeklediğimizle ilgili politika geliştirmesi
tikasını Gürcistan merkezinden
gerektiğini de sözlerine ekledi.
Ermenistan’a doğru kaydırmaya
ebsohaber 56 ekim 2008
MECLİS
Sanayicinin gündemi
Ege Bölgesi
Sanayi Odası
Meclis Üyesi sanayiciler,
siyasi gelişmelerin ekonomiyi
gölgelediği bir
ortamda yine
ekonomideki gelişmelere dikkat
çekerken, üretimin, istihdamın
ve ihracatın
Türkiye’nin
içinde bulunduğu ekonomik
darboğaz ortamından çıkış ve
refah seviyesinin
artmasındaki
önemli rolüne
dikkat çekti. İnsan yaşamını her
alanda ilgilendiren tekstil, gıda
ve enerji başta
olmak üzere
sektörlerdeki
son durumu
tüm açıklığıyla
ortaya koyan
İzmirli sanayiciler, hükümetin artık yapay
gündemlerden
kendini kurtarıp ekonominin
düze çıkması
için alınması gereken tedbirlere
odaklanmasını
istedi..
sektörler ve ekonomi
Kamil Porsuk
Ekonomi kötü yönetiliyor
EBSO Meclis Üyesi
Kamil Porsuk, 10 Eylül
2008 tarihinde yapılan
Türkiye Odalar Borsalar
Birliği Sanayi Konseyi
toplantısı’nı ve alınan
kararları gündeme getirdi. Porsuk, ülkemizde
TOBB’a bağlı 365 oda ve
bu odalara mensup 9200
meclis üyesi bulunduğunu ve hemen hemen her
ay ülkemizin, ekonomimizin nabzını tutabilmek
amacıyla Odalar Birliği tarafından meclis üyelerine anketlerin yollandığını, bazı meclis üyelerince
ilgiliyle doldurulan, bazı üyelerin önemsemediği
anketlere dayanarak hazırlanan raporların ne
kadar önemli olduğunu Konsey toplantısında
gördükten sonra, bundan sonra yapılacak anketler konusunda tüm meclis üyelerimizin yeterli
ilgiyi göstermesi gerektiğini dile getirdi. Yapılan
son ankete göre çıkan sonuçta meclis üyelerinin
son 4 yıldan bu yana ilk kez gelecek konusunda
karamsarlıklarını ifade ettiklerini, önümüzdeki
dönemde yatırımların azalacağını, işçi çıkarmaların artacağını, işletmelerin zararla karşı karşıya
kalacakları düşüncelerinin yer aldığını söyledi.
Porsuk, hükümetin her ne kadar ekonomik
durgunluğu, AKP’nin kapatılma davasına bağlasa
da, gerçeğin bu olmadığını, aslında ekonominin
kötü yönetildiği için bu sonuçların önümüzde
durduğunu, ki bunun en güzel kanıtının Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği’nin yaptığı anketler
olduğunu ifadeyle, ayrıca anket sonuçlarının tüm
yapılanlara rağmen yeni bir ekonomik açılım
getirilemediği, üstüne bir de daralan dünya
ekonomisinin getirdiği olumsuz koşullar binince, ekonomik zorlukların kaçınılmaz olduğunu
gösterdiğini belirtti.
Bilindiği üzere uzun bir süreçten sonra
2007’nin ilk çeyreğinde 8.1 olan yıllık büyüme
rakamının, bu yılın ikinci çeyreğinde 1.9’a düştüğünü, sektörler bazında bakıldığında tarımda
net bir daralma yaşandığını, inşaat sektörünün
çok yavaşlayarak, 3.1’den 0.9’a düştüğünü,
imalat sanayinin 7’den 2.5’e, iç ticaret ve ihracatın 9.1’den 3.3’e düştüğünü söyleyen Porsuk,
Türkiye’nin %7 büyüme hızının altında bir hızla
dünyaya entegre olmasının mümkün olmayacağını dile getirdi. Yaşanan bu düşüşler ile dünya
ekonomisindeki ekonomi yarışından düşeceğimizi, insanların umudunu yitirdiğini, krizin kapıda
olduğunu, sektörlerin tamamının panik yaşadığını, olağanüstü faizlere rağmen dışarıdan sıcak
paranın da gelmediğini, dünyanın çalkalandığını,
bankaların, sigorta şirketlerinin batmaya başladığını, yaşanan krizin resmen son yüzyılın en
büyük ekonomik krizi olduğunu, ne yazık ki tüm
sektörlerin akıntıya kürek çektiklerini vurguladı.
Sektörlerin sorunlara
çözüm önerileri
Kamil Porsuk, gerçekleştirilen konsey toplantısında sektörlere ilişkin konuların gündeme getirilerek, tartışıldığını, toplantı sonunda oluşturulan
konsey bildirisinde; aşırı değerli TL yüzünden
özellikle emek yoğun sektörlerin rekabet edemez duruma geldiği, cari açığın bu kadar yüksek
olmasının bir nedeninin de döviz kurunun düşük
olmasından kaynaklanan ithalat artışı olduğu,
piyasa denetim ve gözetim mekanizmalarının
Türkiye’de yeterince gelişmediği için ithal malların haksız rekabet yarattığı ve cari açık sorununu büyüttüğü, bu nedenle piyasa denetim ve
gözetim mekanizması oturuncaya kadar gümrüklerde gerekli tedbirlerin alınması gerektiği, yeni
teşvik yasasının, ilgili tarafların görüşü alınarak
hazırlanması, performansa dönük teşvik, bölgesel, sektörel teşvik, bölgesel asgari ücret gibi
konuların mutlaka özel sektörün görüşü alınarak
düzenlenmesi, Kamu İhale Kanunu’nda yer alan,
Avrupa Birliği’nde de bulunan yerli sanayicilere
pozitif ayrımcılık uygulanması yapılması, yüksek
ulaşım maliyetlerinin sanayinin Anadolu’ya yayılmasını engellediği, elektriğe yapılan zamların
sanayimizin rekabet gücünü olumsuz etkilemeye
devam ettiği, Kalkınma ajanslarının kuruluş felsefesine uygun bir şekilde yönetilmesi, popülist
politikalara kurban edilmemesi ve Kalkınma
ebsohaber 58 ekim 2008
MECLİS
ajanslarına ayrılan kaynakların verimli kullanılması, KOSGEB
kredilerinin teminat konusunun yeniden gündeme getirilmesi,
Sosyal Güvenlik primi ve vergilerin ödenmemesi durumunda
uygulanan ceza faizi oranlarının yeniden gözden geçirilmesi
konularının yer aldığını söyleyerek, bu kararların gerekli yerlere
iletilip, uygulanacağını umduklarını dile getirdi.
Kamil Porsuk ayrıca, EBSO Vakfı’nın meslek lisesinde
okuyan 50 öğrenciye burs vermeye devam etmek istediğini, bu
anlamda herkesin katkı ve destekleri beklediklerini söyledi.
Hüseyin Arıcı
Tekstilde ileri bölgeler desteklenmeli
EBSO Meclis Üyesi Hüseyin Arıcı,
tekstil sektörü için “Özel Teşvik Yasası”
adı altında çıkarılan yasanın aslında
daha önce 49 ile uygulanan teşvik
sisteminden başka bir şey olmadığını
dile getirdi. Arıcı, tekstilin anlamının
bilinmemesinden kaynaklanan bir takım sorunların bulunduğunu, öncelikle
tekstilin “moda” anlamına geldiğini,
modanın ise en iyi şekilde takip edilmesi gerektiğini belirtti. Söz konusu teşvikten faydalanabilmek için fabrikanın
teşvik sistemine dahil illerden birine
taşınması gerektiğini, oysa işin sadece
fabrikayı taşımakla bitmediğini, aksine tüm sorunların bundan
sonra başlayacağını ifadeyle, fabrika taşındığı takdirde, müşterinin nasıl taşınacağı, gidilen bölgede istenen düzeyde yetişmiş
eleman bulunup bulunamayacağı, fabrikanın taşınması ile
geride kalan çalışanların artık işsiz kalacağı için ne yapacakları,
moda kavramının bölgeler arasında farklılık göstermesi nedeniyle yaşacak bir takım sorunların bulunduğunu dile getirdi.
Hüseyin Arıcı, eğer tekstil sektöründe bir takım teşvikler
uygulanmak isteniyorsa o zaman ülkemizde bu konuda belirli
bir noktaya gelmiş İstanbul, İzmir gibi illere teşvik verilmesi
gerektiğini, zira böylece yetişmiş elemanların katma değeri
daha yüksek işler yapabileceğini vurguladı. Teşvik sistemindeki
amacın Doğu’nun kalkındırılması olduğunu, ancak uygulama-
nın yanlış yapıldığını, eğer doğuya bir takım katkılar yapılmak
isteniyorsa bunun başka yolları bulunduğunu ifadeyle, 1974’lü
senelerde bile ülkemiz sanayicisini kalkındırmak adına çok
mantıklı düşünceler uygulanırken, 21. yüzyılda uygulanmak
istenen sistemin doğru olmadığını ifade etti.
Milli sanayimiz güçlendirilmeli
Senelerce emek vererek tam para kazanmayı düşündükleri dönemde girdi fiyatları ile sanayicinin önünün kesildiğini
söyleyen Arıcı, meclise seçildiği ikinci ayda kürsüde söylediği
“düşük kur, yüksek faiz” kelimesini aradan 4 sene geçmesine
rağmen hala dile getirdiklerini, geçen sürede maalesef hiçbir
şeyin değişmediğini belirtti. Yönetim Kurulu Başkanı’nın dile
getirdiği rakamlardan da görüleceği üzere Türkiye’nin ithalat
cenneti olduğunu, ülkemizin dışarıya mal satamadığını ifade
eden Arıcı, yurt dışından mal getiren her gemiyi gördüğünde
bir fabrikanın daha çalışmasının noktalandığını düşündüğünü,
her ne kadar kendileri için değilse de gençler için gelecek kaygısı taşıdıklarını vurguladı.
Türkiye’de milli sanayinin mutlaka güçlenmesi, ihracata çok
büyük önem verilmesi gerektiğini, zira ihracatın kalkınmak,
istihdam yaratmak, yenilikler sağlamak olduğunu ifade eden
Arıcı, ne yazık ki, artık nereden daha iyi ithalat yaparız konusunda uğraş verildiğini söyledi.
Arıcı, Merkez Bankası’nın ülkedeki döviz kurunu ayarlaması, gerektiğinde alım satım yaparak, kur dengesini belli
bir noktada tutması gerekirken, maalesef ülkemizde Merkez
Bankası’nın enflasyonu düşürme konusunu görev edindiğini,
oysa Avrupa’da ihracat rakamları biraz düşünce Merkez Bankası Başkanı’nın “Euro’nun çok pahalı olduğu” yönünde açıklama yaparak, ihracatçının önünü açtığını dile getirdi. Merkez
Bankası’nın bir an önce ihracatçıya yön verecek çalışmaları
yapması gerektiğini söyleyen Arıcı, Türk insanı “Türk Lirası’nın
değeri yükseldi” diye gururlanırken, Çin’in tüm baskılara
rağmen parasının değerini yükseltmediğini, bütün gayesinin ihracatı arttırmak olduğunu, ihracatın arttığı sürece istihdamı da
arttıracaklarını çok iyi bildiklerini, bunların çok net görülmesine rağmen halen daha Deniz Feneri Derneği gibi konularla
gündemin meşgul edildiğini belirtti.
Baki Özay’a plaket
Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclisi Onur Üyesi Baki
Özay, Pamuk Çırçır Sanayi Meslek Komitesi’nde 32 yıl,
Meclis’te 25 yıl, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde ise
18 yıl görev yaptığını, firmasının kapanması dolayısıyla
bu görevlerinden affını istediğini, EBSO’da görev yaptığı
süreç içerisinde edindiği bilgi ve tecrübelerin, en güzel
anılarını oluşturduğunu ifade ile Meclis üyelerine, Yönetim
Kurulu’na, Genel Sekreter’e ve tüm Oda çalışanlarına en
derin saygılarını sunduğunu dile getirdi.
EBSO Meclis Başkanı Ender Yorgancılar ile Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, Oda’ya yaptığı değerli katkılara
teşekkür ederek bu hizmetlerin anısına plaket verdi.
ebsohaber 59 ekim 2008
MECLİS
Vedat Özyavru
Enerji fiyatlarında yükler fazla
EBSO Meclis Üyesi Vedat Özyavru, Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’ın bahsetmiş olduğu enerji
fiyatları konusunda yaptığı katkıda,
ülkemizde Kw/h maliyetinin 14 cent
olan elektrik fiyatının içinde dolaylı
vergilerin ve TRT payının bulunduğunu, dünyada ise hiçbir ülkede enerji
bedeline bu kadar çok fon ve dolaylı
vergi yüklenmediğini belirtti. Aslında
elektrik bedelinin kilowatt saatinin
yüksek olmasından ziyade, üzerinde
durulması gereken iki nokta bulunduğunu, birincisinin, kayıplardan kaynaklanan ve maliyetin yükselmesine sebep
olan dağıtım şirketlerinin zararları
olduğunu, dolayısıyla kayıpların minimum düzeye çekilmesi
için çalışılması gerektiğini, bunun için de herkesin evlerinden
başlayarak fabrikalara kadar kayıpları revize etmesi gerektiğini,
ikinci konunun ise, enerji üzerindeki dolaylı vergilerin sanayiden arındırılmasının sağlanması olduğunu söyleyen Özyavru,
vergilerden arındırılmayan sanayicinin zarar etmeye devam
edeceğini dile getirdi.
Atıl Akkan
Elektrik fiyatlarını bölgesel tarife düşürür
Türkiye’de enerjiye yapılan zamların geri çekilmesi durumunda, dünyada
yaşanan krizin bizi de vuracağını, eğer
şu an için krizden etkilenmiyorsak,
bunun 2000 yılında yaşanan krizde
gerçekçi tedbirlerin alınarak, onlarca bankanın ve şirketin iflas etmesi
pahasına ekonominin sıfırdan başlaması sayesinde olduğunu, bugün Türk
bankalarının her gece Avrupa bankalarına 12 milyar dolar borç verir hale
geldiğini, hükümetin yaptığı zamları
geri çekmesi durumunda BOTAŞ’tan
başlamak üzere TEDAŞ’ın, TEİAŞ’ın
TEÜAŞ’ın açıklarının herkesi boğacağını vurgulayan Akkan,
buradaki tek suçlunun 5 yıl boyunca elektriğe zam yapmamak
için direnen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın olduğunu,
bu zaman zarfında enflasyon oranında veya biraz altında zam
yapılsaydı, bu seneki zamların %7-8’lerden daha fazla olmamış
olacağını söyledi.
Akkan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın “Uyuyan güzel
kızı uyandırdık”, “jeotermal enerjiyi başlatıyoruz” beyanatları
üzerine Ankara’ya gidip, 6 bin YTL ödeyerek ihaleye çıkacak
12 Jeotermalin şartnamesini satın aldığında, Manisa’da bulunan
3 jeotermal bölgede hiç deneme kuyusu açılmamış olduğunu
gördüğünü, gerekli çalışmaların yapılmadan ihaleye çıkılacağını, bir nevi insanların aldatıldığını belirterek, Aydın’da bulunan
6 jeotermal bölgesi için de daha evvel verilen lisans sahiplerinin bizim sahalarımızı tekrar satışa çıkartıyorsunuz diye müracaat ettiklerini ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde kurulmuş
bilirkişi heyetinin yaptığı incelemeler ile mahkemeye müracaat
edileceğini söyledi.
TEDAŞ’a elektrik veren TETAŞ’ın %34.5 zam aldığını,
TEDAŞ’ın ise EPDK’ya müracaat ederek bu zammın yapılması
durumunda elektriği müşterisine aynı fiyattan veremeyeceğini ilettiği, dolayısıyla elektrik ücretlerine tekrar %5 ile %12
arasında zam yapılacağını söyledi. Yüzde 54’ü doğalgazdan
elde edilen elektrik enerjisinde ucuzluğun mümkün olmadığını,
TETAŞ’ın barajlardaki suyu tarımsal sulama için kullandırırken
hidroelektrik santrallerde elektrik de ürettiği için maliyetleri
dengeleyebildiğini hatırlatan Akkan, yeni santral yapıldığında
kilowattsaat maliyetlerinin yine yüksek olacağını hatırlattı.
Akkan artık Türkiye’nin ucuz elektrik kullanma devrinin
bittiğini, bölgesel tarifenin uygulanması için Salih Esen’in 3.5
sene uğraştığını, ancak ne yazık ki bir netice alınamadığını,
üstelik doğuda 5 senedir ölçülmeyen elektrik saatlerine karşı,
Ege Bölgesi’nde hiç kaçak olmadığı halde bölgemiz insanına
cereme çektirildiğini ifadeyle, bölgesel tarife uygulamasına
geçilmesi ile Ege’de elektrik fiyatlarının %20 oranında düşeceğini belirtti.
Akkan, bu ay itibariyle elektriğe olan talepte 2 bin megavatlık düşüş yaşandığını, çünkü klima ve ısıtıcıların çalıştırılmadığını, bu düşüşe rağmen arzın artmadığını, zira barajdaki suların
temmuz ve ağustos aylarında hem sulama yapılması, hem de
elektrik üretilmesi için saklandığını, hem sulamayla kuraklığın
aşıldığını, hem de elektrik üretildiğini dile getirerek, Türkiye’nin
erken bir soğuğa yakalanması durumunda elektrik sıkıntısının
başlayacağını söyledi.
Artık enerji için söylenebilecek tek şeyin herkes tarafından
tasarruf yapılması olduğunu, ısı yalıtımları yaparak, fabrikalardaki hantal ve çok enerji harcayan motorları değiştirerek
tasarrufa gidilmesi gerektiği söyleyen Akkan, kendilerinin de
böyle bir çalışma kapsamında buhar tribünü almak için Çin’e
gittiklerini ve merdiven altı olmayan gerçek anlamda sanayi
ürünü olan tribünü Avrupa fiyatının 1/5’i, Amerika fiyatının 4 te
1’i fiyatına satın aldıklarını, aslında ülkemizde de bunu üretebilecek fabrikaların olduğunu, zira bir fabrikanın 700 megavat
gücünde tribün yaptığını, hatta kendisinin bu tribünü kullandığını belirtti.
Akkan güneş enerjisine artık ciddi anlamda önem verilmesi
ve güneş bölgelerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini belirterek,
şirket olarak güneş bölgesi olan Konya’da 1000 dönümlük
arazi aldıklarını ancak, Amerika’da güneş enerji santrali kuran
firmaların 2011’e kadar dolu olduğunu, şu an için sipariş ve
para kabul etmediklerini, 2012 - 2013 yıllarındaki üretimi
belirleyebilmek için 2010 yılına randevu verdiklerini, bugün
dünyada böyle de bir sıkıntının yaşandığını dile getirdi.
Akkan, Meclis toplantısına davet edilen konuklar nedeniyle
toplantıların uzadığını, oysa konuk davet edilmek isteniyorsa
bunun özel bir toplantı şeklinde düzenlenmesi, böylece meclisin daha iyi çalışmasına fırsat tanınması gerektiğini de ifade etti.
ebsohaber 60 ekim 2008
MECLİS
Kürşad Yuvgun
Uluslararası fuar tarihi gelişigüzel değiştirilemez
EBSO Meclis Üyesi Kürşad Yuvgun, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin bastırdığı 2008 yılına
ait Türkiye Fuar Rehberi’ni inceledikten sonra, ilgi alanına giren fuarları
işaretlediğini, bunlardan bir tanesinin
de 4-7 Eylül tarihleri arasında İstanbul
Fuar Merkezi’nde, İstanbul Fuarcılık
A.Ş. firması tarafından organize edilen
“Roma Türk 2008 23. Uluslararası
Promosyon Ürünleri Fuarı” olduğunu ki
hazır İstanbul’a gitmişken aynı tarihlere denk gelen CNR EXPO Fuarcılık
tarafından organize edilen “2008 4.
Açıkhava ve İç Mekan Reklam Fuarı”na
da katılmayı planladığını belirtti.Ancak
açılış günü fuarı ziyaret etmek istediği için, açılış saatini öğrenmek için katalogda belirtilen organizatör firmanın web sitesine
girdiğinde, fuarın 23 - 26 Ekim tarihleri arasında yapılacağını
öğrendiğini ve çok şaşırdığını söyleyen Yuvgun, bunun üzerine,
organizasyon firmasını arayarak, fuar tarihinin ertelendiğini teyit ettiğini ve Türkiye’de uluslararası bir fuar organizasyonunun
tarihlerinin yasal olarak değiştirilebilmesi için ilgili tarihten en
az 3 ay önce müracaat edilmesi gerektiğini, kendilerinin de bu
müracaatı yaptıklarını öğrendiğini, akabinde de Odamız Genel
Sekreteri’ni arayarak konuyu aktardığını dile getirdi. Genel Sekreter Kalyoncu’nun konuyla ilgili yaptığı araştırma sonrası kendisine dönerek, organizasyonun iptal edildiğinin doğru olduğunu, bu tür bir organizasyonu iptal etmek için yasal sürenin ilgili
tarihten bir ay önce olduğu ve Odalar Birliği’nde bu konuyla
ilgilenen Fuarlar Müdürü Cihat Alagöz’ün kendisini arayacağı
bilgisini verdiğini söyledi. Kendisini arayan Alagöz’ün ilgili
mevzuatın düzenlenmesi için çalışmaların yapıldığını, ayrıca
yaşanan bu hadiseyi ilgili komisyona taşıyarak, gerekli düzenlemenin yapılması için gayret sarf edeceğini söylediğini dile getiren Yuvgun, konuyla ilgili kendisinden istenen raporu Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’a takdim etti. Fuarcılığın gerçekten
bambaşka bir olay olduğunu, bazı ülkelerde fuar merkezlerinin
büyük metropolitan alanlar olmasa da o şehrin ekonomisini
canlı tutan, hatta ülkenin ekonomisine ciddi katkılar sağlayan
merkezler haline getirilmiş olduğunu, dolayısıyla uluslararası
fuar organizasyonları işinin çok ciddi olduğu için gereken ilginin gösterileceğini umduğunu ifade etti.
Rıdvan Hasgüçmen
Hatalı politikalara karşı sessiz kalmayalım
EBSO Meclisi Katip Üyesi Rıdvan Hasgüçmen, büyük bir
ekonomik kriz yaşadığımız bu günlerde
Kıbrıs Sanayi Odası Başkanı, hükümetin yanlış politikalarını protesto için
vergileri, elektrik, su, SSK primlerini
yatırmayacaklarını belirttiğini, Ege
Bölgesi Sanayi Odası olarak yanlış uygulamalara ve politikalara karşı neden
sessiz kaldığımızı, geçmiş Meclis toplantılarından birinde Atatürk Heykeli’ne
yürüyüş kararı alınmasına karşın neden
bu kararın yerine getirilmediğini sorarak, Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’ı
duyarlı olmaya ve tepki göstermeye
davet ettiğini söyledi.
EBSO’dan sanayiciye kapasite raporu uyarısı
Ege Bölgesi Sanayi Odası, üyelerini
Belgesi verilmesine veya vizesinin yakapasite raporlarının geçerlilik tarihlepılmasına imkan sağlayan kapasite raEge Bölgesi Sanayi Odası, kaparini sürekli kontrol etmeleri ve süresiporunun zamanında alınıp Sanayi Sicil
site raporu olmayan veya raponin bitimini son güne kadar beklemeBelgelerinin elektrik dağıtım müesseserunun süresi dolmaya az kalan
den yenilemeleri konusunda uyardı.
lerine önceki belgenin bitiş tarihinden
sanayicilerin son gün gelmeden
Fabrikaların yatırım miktarından
önce ibraz edilmesi gerektiğine dikkat
yeni raporlarını almalarını istedi.
makine parkına, üretim gücüne hatta
çeken EBSO, “Kapasite raporunun
personeline kadar ayrıntılı bilgilesüresi önümüzdeki bir kaç ay içerisinrin yeraldığı kapasite raporlarının geçerlilik süresinin üç yıl
de bitecek olan üyelerimize üç aylık dilimler halinde bir yazı
olduğunu hatırlatan EBSO, mevzuata göre tüm işletmelerin
ile uyarı yapılmaktadır. Ancak bir kez daha imalatçı-İhracatçı
kapasite raporu yaptırması ve yenilemesinin mecburiyetine
olan üyelerimizin bir ihtiyaç anında mağdur durumda kaldikkat çekti. EBSO, İşletmelerin kapasite raporunun olmaması
mamaları için kapasite raporu olmayanların kapasite raporu
veya geçerlilik süresinin dolmasının kontrollerde sanayicileri
müracaatında bulunmaları, kapasite raporları olup da bunların
mağdur duruma düşürebileceğini de vurgularken, böyle bir
süresi bitenleri yeniden müracaat etmeleri hususunda uyarıyodurumla karşılaşanların acilen kapasite raporu düzenlenmesi
ruz” bildirisini yayınladı.
için başvurduklarının görüldüğünü ifade etti.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Sanayi Dairesi Müdürüğü,
Fabrikaların başka bürokratik işlemlerin yanısıra sanayi
Oda’ya üye sanayicilerin kapasite raporlarını zamanında vertarifesinden elektrik enerjisi kullanabilmesi için Sanayi Sicil
mek için titiz ve özverili bir çalışma gerçekleştiriyor.
ebsohaber 61 ekim 2008
HABER
Enerjide yeni rota
rüzgar ve güneş
Petrol ve kömür gibi fosil kaynakenerji fiyatlarına yapılan zamlar ortaya
larına dayalı enerji üretiminin çevre
konularak alternatif enerji kaynaklarının
EBSO’nun ev sahipliği yaptığı topsorunlarına yol açmasının yanı sıra bu
önemi tartışıldı.
lantıda özellikle rüzgar ve güneş
kaynakların rezervlerinin giderek azalSempozyumda konuşan TBMM
enerjisinden daha fazla yararması rotayı güneş ve rüzgar gibi yenileSanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
lanmak için yapılması gerekenler
nebilir enerji kaynaklarına çevirirken, bu
bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı
ayrıntılarıyla ele alındı.
enerjinin üretiminin desteklenmesi için
Dr. Soner Aksoy, LPG, jeotermal, biyo
siyasi irade üzerinde baskı oluşturulması
yakıt, doğal gaz, enerji verimliliği, Ar-Ge
istendi. Sanayiciler ucuz ve kesintisiz enerji taleplerini tekrarve yenilenebilir enerji alanlarında ciddi yasalar çıkardıklarını,
larken, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, bilgi ve
Türkiye’nin bu yasalara çok ihtiyacı bulunduğunu söyledi.
Teknoloji Komisyonu Başkanı Dr. Soner Aksoy, özellikle güneş
Bu alanda kendilerinden önce hiç yasa bulunmadığını, çıenerjisi termik santralleri kurulması konusunda sanayiciye
kardıkları yasaları yürürlüğe soktuklarını ve takipçisi olduklarını
alım garantisi getirilmesi gerektiğini savundu ve fiyatın 5 euro/
belirten Dr. Aksoy, şunları kaydetti:
cent’ten 20 euro/cent’e çıkarılması konusunda hazırladığı yasa
“Ülkemiz yenilenebilir enerji açısından çok ciddi bir poteklifini TBMM başkanlığına verdiğini açıkladı.
tansiyele sahip. Bu kaynakların devreye sokulması gerekiyor.
Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü tarafından, Goethe Konutlarda yüzde 30-50 elektrik açığımız var. Sanayi, ulaşım
Enstitüsü ile İzmir Alman Kültür Merkezi’nin katkıları ve Ege
alanlarıyla elektriği taşırken ve iletirken de aynı şekilde açıkBölgesi Sanayi Odası işbirliğiyle düzenlenen 6. Yenilenebilir
lar mevcut. Bu durumda nükleer enerji tesisi kurmak birincil
Enerji Sempozyumu, EBSO Meclis Salonunda gerçekleştirildi.
bir ihtiyaç değildir. Önce bu alanlardaki açıkları kapatmamız
Konunun uzmanı Türk ve yabancı akademisyenlerle sektör tem- gerekir. Nükleer enerji daha sonraki iştir. Ülkemizde elektrik
silcileri yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimi koüretiminde kömür ve suyun kullanımı yüzde 40’tır. Bunu yüzde
nusunda bilgiler verdi. Başta elektrik ve doğalgaz olmak üzere
90’lara çıkarmalıyız. Ciddi bir termik santral hamlesi var. Bunu
ebsohaber 62 ekim 2008
HABER
özel sektör yapıyor. Yüzlerce küçük su kaynağımız var. Bu
sular boşa akıyor. Bunları da kullanmamız gerekir. Kömür ve
sudan sonra rüzgar enerjisi konusunda da çalışmalarımız oldu.
Türkiye’nin rüzgar haritasını çıkardık. 500 yerde ölçüm yaptık.
Bu rakamlar toplandı ve 20-24 bin megavat rüzgar enerjisi
potansiyelimiz olduğunu saptadık. Türkiye’de önümüzdeki günlerde rüzgar türbinlerinin dönmeye başladığını göreceğiz.”
Yenilenebilir enerji üretimine Türkiye’de de Batı ülkelerinde
olduğu gibi destek verilmesi gerektiğini savunan Aksoy, devletin başta güneş olmak üzere yenilenebilir kaynaklardan enerji
üretiminde alım garantisi fiyatlarını yükselten bir yasa teklifi
hazırlayıp hem TBMM Başkanlığı’na hem de parti grubuna
sunduğunu bildirdi.
Almanya’da güneş olmamasına rağmen güneş enerjisi için
47 euro/cent alım garantisi verildiğini ifade eden Aksoy, şu
görüşleri savundu:
“Güneş, jeotermal ve biyodizel alım fiyatlarının yüksek
tutulması gerekir. Güneş enerjisinde sanayiciye alım garantisi fiyatı 20 euro/cent olması gerekir. Yasa teklifinde bunu
belirttim. Bu alanda sanayiciye gerçekçi rakamlar verilmeli.
Alım garantisinin rakamı yükselirse, ciddi alımlar gelecektir,
ayrıca bu yabancı sermayenin de ilgisini çekecektir. Bu konuda
üniversiteler pasif kalıyor. Bu rakamların belirlenmesinde görüş
bildirmiyorlar. Halbuki yüksek alım garantisi olursa daha çok
ve daha iyi ürünler üretiriz, sanayiciye yenilenebilir enerjinin
özelliklerini daha iyi anlatabiliriz gibi bir faaliyette bulunabilirler. Önerdiğim fiyat konusunda üniversitenin beni desteklemesini istiyorum. Türkiye’de güneş teknolojisini geliştirmemiz
lazım. Bu yenilenebilir enerjinin üretimine yönelik cihazlar ileri
teknoloji ürünleridir. Bunları araştırıp geliştirmek ve kullanıma
hazır hale getirmek üniversitenin görevidir.”
Taşkın: Sanayicinin rekabet gücü azalıyor
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın da sanayinin en
önemli enerji girdilerinden biri olan elektriğe yılbaşında yüzde
10 zam yapıldığını hatırlattı. 1 Temmuz’da yapılan ikinci zammın otomatik fiyatlandırma sistemi çerçevesinde yüzde 22’ye
çıktığını, üçüncü zammının da 1 Ekim’de itibaren uygulanmaya
başlandığını ve şu anda sanayicinin elektriği yüzde 49,31 zamlı
olarak kullandığını söyledi.
Elektriğe yapılan zamların sanayicinin dünya ile rekabetine
olumsuz etki yarattığını vurgulayan Taşkın, “Sanayicinin içinde
bulunduğu sıkıntı, patlak veren küresel krizin getirmiş olduğu
durgunluğa elektrik zamlarının da eklenmiş olması sanayicilerimizi daha da zor koşullarda çalışmaya itmekte ve rekabet
gücünü azaltmaktadır. Ülkemizde yatırımsızlık, bakımsızlık,
kontrolsüzlük ve işletme şartlarından kaynaklanan kayıp ve
kaçağın yılda 1,5-2 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Dünya
standartlarına göre yüzde 7’lik kayıp kaçak oranının normal
ölçü olarak kabul edilmesine rağmen ülkemizdeki 81 ilden
71’inde rakamlar bundan fazladır” dedi.
Tamer Taşkın, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları
bakımından zengin bir ülke olduğunu anlatırken bu kaynakların
maksimum derecede kullanılması gereğine işaret etti. Taşkın,
rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerjinin kullanılmasının çevreyi korumanın yanı sıra enerji güvenliği ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için de önemli olduğunu vurguladı.
10 kilowatlık rüzgar türbinleri
Ege Üniversitesi (EÜ) Güneş Enerjisi Enstitüsü Direktörü
Prof. Dr. Sıddık İçli de, enstitünün son 8 yıl içinde güneş enerjisinden elektrik üretim teknolojileri, güneş pilleri ve fotovoltaik
sistemler olan silisyum kristal ve organik boylar maddeli güneş
panellerinde üretim düzeylerine ulaşmış olduğunu söyledi.
Enstitüde geliştirilen yüksek verimli biyogaz reaktör tasarımlarıyla metan gazı ve yüksek kaliteli gübre üretim sistemleri
doğal zirai ve çiftlik atıklarının endüstriyel enerji kaynakları
haline dönüştürülmeleri sağlandığını belirten Prof. Dr. İçli,
şöyle konuştu:
“Bugün Ege Bölgesi’nde 12 bölgedeki belediyelerde, kooperatiflerde, çiftliklerde mega boyutta biyoenerji gazı üretim
tesisleri kurulmuş veya üretime geçme aşamasındadırlar.
Avusturya’nın elektrik enerjisinin üçte biri kadarını biyoatıklardan ürettiği göz önüne alınırsa, Türkiye’de bu teknolojimizin
getireceği katkılar anlaşılır sanırız. Enstitümüz yüzde 100 yerli
üretimde 5 kilovatlık rüzgar türbinleri yanında 10 kilovatlık
rüzgar tribünleri teknolojisinin de sanayimize aktarılmasını
ebsohaber 63 ekim 2008
HABER
sağlattırmıştır. Bu teknolojinin rüzgar hızı
verimi yüksek olan kırsal kesimlerde ekonomiye katkılı olacağı öngörülmektedir.”
rinden biri olan enerjiye bağlı. Enerjinin
sadece varlığı yetmiyor devamlılığı da
Yenilenebilir enerjide Avrupa
çok önemli. Yenilenebilir enerji kaynakülkelerine göre potansiyeli büyük
ları yatırımları desteklenmeli” dedi.
olmasına rağmen kullanım oranı
EBSO’nun ev sahipliğinde gerAlmanlar potansiyelin
düşük Türkiye’nin zaman kaybetçekleştirilen
6. Yenilenebilir Enerjiler
farkında
meden yatırım yapması önerildi.
Sempozyumu’nda oturum başkanlığı yaAlmanya’nın İzmir Başkonsolosu
pan Kalpaklıoğlu, bugün kullanılan fosil
temsilcisi Barbara Fehle ise Almanya’da
yakıtların
hem
tükenmeye
başladığını hem çevresel açıdan zarar
yenilebilir enerjinin tüm enerji sektörü içinde payının yüzde 14
verdiğini
hem
de
üretim
ve
kullanım maliyetlerinin yükseldiğini
olduğunu, bu rakamın yüzde 25-30 oranına çıkarmayı planlananlattı.
dıklarını söyledi. Almanya’da biyoyakıt kullanımının yüzde 7
Nedim Kalpaklıoğlu, “Doğal enerji kaynakları kıtlaşırken
olduğunu, bunu yüzde 14’e çıkarmayı hedeflediklerini belirten
enerji talebi de giderek artıyor. Çevre kirliliği artıyor. Son yıllarFehle, “Bu yakıtların devreyle girmesiyle 110 milyon ton karbondioksitin salınımı engellenmiştir. Güneş pillerinin üretiminde da yaşadığımız iklim değişikliği ve küresel ısınmaya sebep olan
sera gazlarının atmosferi tehdit edici boyutlara ulaşması elektrik
Almanya ileri bir teknolojiye sahiptir. Bu alandaki ihracatımız
ve ısı enerjisi öncelikli olmak üzere enerjinin her alanda verimli
yüzde 30 artmıştır” dedi.
ve etkin kullanılmasını zorunla hale getiriyor. Ama bunlar yeterli
İzmir’deki Goethe Enstitüsü Direktörü Dr. Hans Werner
Schmidt de, petrol ithal etmek zorunda olan Almanya ve Türkiye mi?” diye konuştu.
Enerjinin bugün doğanın kendi evrimi içinde bulunan, hiçbir
gibi ülkeler için güvenli ve aynı zamanda çevre dostu bir enerji
maliyet ve uğraş gerektirmeyen daha sonraki zamanlarda da
sunumunun önemine dikkat çekti. Teknolojik ve yenilenebilir
doğada eksilmeden bulunabilen su, güneş, buhar, rüzgar, atık
enerji enerjilerin kullanımı açısından Almanya’nın ileri noktada
ve çamurlardan elde edilebildiğini hatırlatan Nedim Kalpaklıoğolduğunu söyleyen Dr. Schmidt, “Türkiye ise yenilenebilir enerlu, “Zaman kaybetmeden harekete geçip yenilenebilir enerjiyi
jide Almanya’dan çok daha büyük potansiyele sahip olmasına
rağmen kullanım oranı düşük. Son yıllarda yenilenebilir enerjiye kullanmaya başlamalıyız” dedi.
Kalpaklıoğlu, dışa bağımlılığı azaltması, maliyetleri azaltarak
kamu ilgisi ve bilgi düzeyinin yükselmesinin yanısıra özellikle
istihdamı
artırması, kalkınmayı hızlandırması ve sürekliliğini sağEge’de Alman ortaklarla birkaç önemli proje gerçekleştirildi.
lamasının yanı sıra çevreyi korumasıyla da insancıl bir ortamda
Biz de bir kültür merkezi olarak klasik görevlerimiz arasında
yaşamayı sağlaması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının
olmamasına rağmen yenilenebilir enerjiler açısından yüksek bir
kullanılmasının zorunlu hale geldiğini anlattı.
potansiyele sahip Ege’de EÜ Güneş Enerjisi Enstitüsü ve EBSO
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengibi önemli partnerlerle birlikte çalışıyoruz” dedi.
gin bir bölgede yeraldığını söyleyen Nedim Kalpaklıoğlu, “Gerekli düzenlemelerin ardından ve istikrarlı bir plan çerçevesinde
Kalpaklıoğlu: Gelişim sanayi ve enerjiye bağlı
Ar-Ge çalışmalarını hızlandırmasıyla yatırımcılara düşük faizli
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
kredi, vergi iadesi ve muafiyeti, sübvansiyon gibi uygulamalar
Nedim Kalpaklıoğlu, Türkiye’nin ve gelişmekte olan bütün ülkehazırlanır ve desteklenirse mevcut kaynaklarımızla dünyada
lerin kalkınmalarının büyük ölçüde sanayiye dayandığını beliralternatif enerjide söz sahibi olabiliriz” diye konuştu.
tirken, “Sanayilerin de gelişimi ve verimliliği en büyük girdile-
ebsohaber 64 ekim 2008
HABER
Teröre karşı topyekün mücadele ediyoruz
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer
Taşkın, terörle mücadelede sanayicilere düşen milli görevin
daha çok üretip ihracat yapmak, daha fazla istihdam imkanları
yaratarak Türk ulusunu güçlü ve geleceğe ümitle bakar hale
getirmek olduğunu söyledi.
İzmir Şehit Aileleri İnsan Hakları ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Nurettin Yeşilbağ ile yönetim kurulu üyeleri EBSO
Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın’ı ziyaret etti. Derneğin amaçları
hakkında bilgi veren Yeşilbağ, terörle mücadelede şehit olanların ailelerine ve yakınlarına imkanları ölçüsünde sahip çıkmaya,
onları kimseye muhtaç etmeden yaşamlarını sürdürmelerine
yardımcı olmaya çalıştıklarını söyledi.
Vatanın güvenliği ve namusunu korumanın en kutsal görev
olduğunu vurgulayan EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, bu
uğurda hayatlarını veren genç fidanların yüce tanrının katında
da en güzel şekilde ağırlanacaklarına inandığını söyledi. Tamer Taşkın, “Bizi şehitlerimiz kadar duygulandıran önemli bir
husus, şehit ailelerinin acı kayıplarını ancak bu ulusa yakışan
bir vakarla karşılamaları, gönüllerinde yanan kor ateşe rağmen
vakur bir şekilde “vatan sağolsun” diyerek tüm ulusa verdikleri
kararlılık ve sabır mesajıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu yüzden
güçlü ve saygındır. Bu yüzden dünya devletleri arasında önemli
bir devlettir” dedi.
Türkiye’nin gelişmesini, ilerlemesini engellemek isteyenlerle
her zaman mücadele edileceğini belirten Taşkın, hiçbir ayrım
yapmadan tek yürek olup ortak akılla çözüm yolları üretileceğini
bildirdi. Tamer Taşkın, şöyle konuştu: “Burada biz sanaycilere
düşen milli görev ise; daha çok üretmek, daha çok ihracat yapmak, daha fazla vatan evladına iş imkanları yaratmak, ulusumuzu daha zengin, daha güçlü, geleceğe daha ümitle bakar hale
getirmektir. Biliyoruz ki yeteri kadar üretmeyen hiç bir ülke uzun
vadede huzurlu ve güvenli olamaz. Ekonomik bağımsızlığını kazanamayan siyasi bağımsızlığını da kazanamaz. Ülkemizin her
yanının üretim va yatırımla donatılması halinde oluşacak yeni
iş imkanları ve zenginlik, bu teröre ülkemiz içerisinden taraftar
kazanmak isteyecek şer güçlerine vurulacak en büyük darbe
olacaktır.”
MGK: Terörle mücadele kararlılıkla sürecek
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığında gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) toplantısında terörle
mücadelede koordinasyonu güçlendirmek üzere yeni bir
kurumsal yapılanmaya gidilmesi benimsendi.
Terörle büyük bir özveri ve başarıyla mücadele eden
güvenlik güçlerine yönelik ''haksız ithamların'' bölücü terör
örgütü ve yandaşlarının amaçlarına hizmet ettiği hatırlatılan
toplantıda, ''terörle mücadele ortamında herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi ve güvenlik güçlerine destek
olması gerektiği'' vurgulandı.
Irak konusunun, Irak tarafıyla yapılan son temasların
ışığında kapsamlı olarak ele alındığı toplantıda, bölücü terör
örgütünün Irak topraklarını kullanarak Türkiye’ye eylemlerde bulunmasının önlenmesi ve bertaraf edilmesi amacıyla
daha etkin ve sonuç alınmasını sağlayacak tedbirler değerlendirildi.
Toplantıda, Irak tarafının atması istenen adımların yakından takip edilmesi de kararlaştırıldı.
MGK'nın Ekim ayı olağan toplantısının ardından, Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nce yayımlanan bildiri
şöyle:
“Toplantıda; ülke güvenliğini ilgilendiren iç ve dış gelişmeler ele alınmış, bölücü terör örgütü ve yandaşlarının,
birlik ve beraberliğimizi zedelemeye yönelik, menfur eylem
ve saldırılarının amacına ulaşamayacağına; milletimizin her
zaman olduğu gibi sağduyusunu koruyacağına olan inanç
teyit edilmiştir. Bu bağlamda; tehdidin demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde bertaraf edileceği ve terörizmle
mücadelenin devletimizin tüm kurumlarının etkin işbirliği
ve milletimizin güven ve desteğiyle her koşulda sürdürüleceği belirtilmiştir. Bu amaçla terörle mücadelede koordinasyonu güçlendirmek üzere yeni bir kurumsal yapılanmaya
gidilmesi benimsenmiştir. Terörle büyük bir özveri ve başarıyla mücadele eden güvenlik güçlerimize yönelik haksız
ithamların bölücü terör örgütü ve yandaşlarının amaçlarına
hizmet ettiği hatırlatılarak, terörle mücadele ortamında
herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi ve güvenlik
güçlerimize destek olması gerektiği vurgulanmıştır.
ebsohaber 65 ekim 2008
KENT
Akdeniz
ülkeleri
İzmir’de
buluştu
İzmir Ticaret Odası’nın düzenlediği “Uluslararası Akdeniz
Ticareti ve Liman Kentleri: Geçmiş ve Gelecek” konulu sempozyum Swissotel Grand Efes’te gerçekleştirildi. Akdeniz’e kıyısı olan
16 ülkeden 60’ı iş dünyası, 28’i akademisyen olmak üzere 88
temsilcinin katılımıyla gerçekleştirilen ve ticaret, turizm, çevre
koruma gibi alanlarda işbirliği imkanlarının masaya yatırıldığı
zirvede, vizelerin kaldırılmasının gelişmede zincirleme reaksiyon
etkisi yapacağı ortaya konuldu.
Sempozyumun açılışında yapılan konuşmalara Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu damgasını
vurdu. İzmir’in Akdeniz’in önemli ticaret merkezlerinden biri olduğunu söyleyen Maliye Bakanı Unakıtan, Akdeniz Havzası’nın
450 milyon nüfusu barındırdığını ve bu ülkelerde 7 trilyon dolarlık milli gelirin bulunduğunu belirten Unakıtan, buna rağmen
bu ülkeler arasındaki ticaretin potansiyeli kadar ilerlemediğini
kaydetti.
Vizeleri kaldırsınlar
Akdeniz Havzası için geçmişte Barcelona Süreci, Akdeniz
Ticaret Odaları Birliği gibi işbirliklerinin gündeme geldiğini hatırlatan Unakıtan, şöyle dedi: “Dünyadaki bu hır-gür, kavga-gürültü
ebsohaber 66 ekim 2008
KENT
niye? İşadamları ne güzel toplanıyor. Bunu herkes kendi politikacılarına anlatsın. Siyasiler de böyle toplantılarda işbirliği yapsın. Sizler ne güzel bir örneksiniz. Politikacılara baskınızı artırın
ki, dünyada barış, işbirliği ve huzur hakim olsun. Politikacılara
bırakırsanız kavga, gürültü, savaş bitmez. Siz bunlara örnek
olun biraz. Akdeniz ülkeleri bir araya geliyorlar birçok da güzel
şeye imza atılıyor. Ama öncelikle yapılması gereken husus var.
Birbirleriyle serbest ticaret anlaşmaları imzalasınlar, başka şeye
lüzum yok. İleriye doğru vizeleri de kaldırsınlar bak görün nasıl
oluyor. Akdeniz’deki ticaret birden bire çok daha ileri noktalara
gelir. Tüm bölge insanlarının refahı artar, herkes istifade eder.
Akdeniz’de refah seviyesi yüksek olan, düşük olan, gelişmekte
olan ülkeler var. Bunların hepsi ortadan kalkar, ticaret, ülkeleri
birbirine yaklaştırır barışı, huzuru tetikler.”
İzmir gelişmeye müsait
İzmir’in uluslararası platformda daha iyi tanınır hale gelmesi
gerektiğini, EXPO deneyiminin yeterli olmadığını, gelecek
dönemde bölgedeki sivil toplum örgütleriyle yurtdışında kenti
tanıtıcı “road show”lar düzenleyeceklerini bildiren Bakan
Unakıtan, İzmir’in daha fazla uluslararası etkinlik düzenleyerek
özelliklerini dünyaya anlatması gerektiğini dile getirdi. Unakıtan, “İzmirimiz İstanbul’dan sonra ikinci şehrimiz ama ikisi
arasında çok fark olmamalı. İstanbul yükünü almış, İzmir çok
daha fazla gelişmeye müsait. İklim, taşıma kolaylığı, nereden
bakarsanız bakın avantajları çok. Bunlardan daha fazla yararlanılması lazım” diye konuştu.
Hükümet olarak 2002’den sonra komşularla ticari ilişkilerin
artırılması konusuna özel önem verdiklerini, bunun sonucunda
Akdeniz ülkeleriyle 22 milyar dolar olan ticaretin bugün 59
milyar dolara yükseldiğini, bu ülkelere yapılan ihracatın da 9.5
milyar dolardan 30.5 milyar dolara çıktığını ifade eden Bakan
Unakıtan, Akdeniz ülkelerinin AB ülkelerinden sonra dış ticarette ikinci sırada yer aldığını vurguladı.
Hisarcıklıoğlu: ‘Zenginlik denizi’ olsun
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Akdeniz’in tarihte olduğu gibi bugün de en işlek ve en
yoğun deniz trafiğinin yaşandığı bir deniz olduğuna işaret etti.
Tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasının dünya
gündeminde olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, Bakü-TiflisKars Demiryolu Projesi, Karadeniz Otoyolu ve liman özelleştir-
ebsohaber 67 ekim 2008
KENT
melerinin tamamlanmasıyla mal ticarelarlık ticaret hacmine sahip olduğunu ve
tinin Türkiye üzerinden Akdeniz’e daha
Çin’in ardından en fazla yabancı sermaye
Akdeniz, yaklaşık 450 milyon
fazla miktarda kaydırılmasının mümkün
çeken bölge olduğunu kaydeden Ekrem
nüfus ve 2.5 trilyon dolarlık ticaret
olacağını, bu gelişmelerin başta Türkiye
Demirtaş, 1995’te Barselona Sürecihacmi ile dikkat çekiyor. Çin’in
olmak üzere Akdeniz’deki tüm ülkelere
Avrupa Akdeniz Ortaklığı’nın ekonomik
ardından en fazla yabancı sermayeni fırsatlar sunacağını dile getirdi.
olarak daha büyük bir ortaklığı hedefleye yatırımı yapılıyor..
Türkiye’nin dünyadaki 210 ülkeye
diğini, 2010’da 43 üyeli ve 800 milyon
130 milyar doları geçen ihracat yaptığını
tüketiciye sahip bir serbest ticaret bölgesi
hatırlatan Hisarcıklıoğlu, Akdeniz ülkeleriyle yapılacak işbirlikle- oluşturulmasının planlandığını ifade etti.
rinin Türkiye’ye çok daha fazla dinamizm ve fırsat yaratacağına
Demirtaş, Akdeniz için birlik çalışmalarının AB’ye bir alterinandıklarını belirtti ve “Türkiye olarak Akdeniz ülkelerine yaknatif haline gelmemesi gerektiğine, Avrupa ve Akdeniz ilişkilaşımımız dostluk, ortaklık ve işbirliği zeminine dayanmaktadır.
lerinin birbirini tamamlayan bir süreç olması gerektiğine işaret
Bizim Akdeniz’deki hedefimiz uzun vadeli, sağlam temellere
ederek, şöyle dedi: “Coğrafyamızda bazı ülkeler arasında sorundayalı, verimli bir ortaklıktır. Bunun için birikimimizi paylaşmak, lar olduğu bir gerçektir. Ticaretin ülkelerin yakınlaşmasında ve
hep birlikte kalkınmak ve Akdeniz’i bir zenginlik denizi yapmak
barışın daha güçlü olmasında güven ortamının yaratılmasında
istiyoruz” dedi.
ticaretin ne kadar etkisi olduğunu, Yunanlı dostlarımızla çok
iyi biliyoruz. Ege’yi barış denizi yapmak için çok emek verdik.
Vali: İşbirliğine hazırız
Bu konuda deneyimlerimiz ve başarılarımız var. Amacımız,
Vali Cahit Kıraç, Akdeniz kıyıları arasında ticaretin tarihin
Akdeniz’e kıyısı olan tüm liman kentleri ve ülkeleri arasında
her döneminde önemini koruduğunu, 20’nci Yüzyıl’da bu öneticaretin, kültürel alışverişin, turizmin gelişmesi ve yeni işbirliği
min giderek arttığını söyledi. Son yıllarda Akdeniz ülkelerinin
alanlarının bulunması. Bu sempozyumda, turizmi geliştirecek,
birbirlerine daha yaklaştıklarına dikkat çeken Kıraç, “Bu havzada uluslararası seyahati kolaylaştıracak önlemler için fikir üretmek
etkin ve kalıcı olmak isteyen her ülkenin İzmir’in ortaklığına
ve projeler geliştirip uygulamak son derece yararlı olacak.”
ihtiyacı vardır. İzmir olarak işbirliğine her zaman hazırız” diye
konuştu.
Hedef, en güvenli liman
Demirtaş: Barışa katkı
İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, farklı disiplinlerden akademisyenlerin, işadamlarına daha fazla ticaret için geçmişten geleceğe ışık tutacağını söyledi. Toplantının yapılma fikrinin Bakan
Unakıtan’dan çıktığını belirten Demirtaş, bu nedenle kendisine
teşekkür etti.
Akdeniz’in yaklaşık 450 milyonluk nüfusa, 2.5 trilyon do-
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş da kruvaziyer
ve kongre turizminin öneminin altını çizdi. Yalçıntaş, Akdeniz’in
ışıltılı bir rota haline ve geleceğin en güvenli limanlarından biri
durumuna getirilebileceğini belirtti. Yalçıntaş, “Bize düşen, İzmir
ve diğer Akdeniz limanlarını ihtişamlı, ticaretin geliştiği, insanların refah içinde yaşadığı yerler haline getirmektir” diye konuştu.
İzmir Ticaret Borsası Başkanı Aydın Kesen, sempozyum
çerçevesinde yaratılacak işbirliği ortamı somut projeler ortaya
koyacağına inandığını ifade etti.
Öte yandan 2 gün süren sempozyum boyunca Fas’ın Kazablanka Sanayi ve Ticaret Odası, Ürdün Aqaba Ticaret Odası,
Ürdün Sanayi Odası ile İTO arasında karşılıklı işbirliği anlaşmaları da imza altına alındı.
Gala yemeğinde dostluklar pekişti
Sempozyum için İzmir’e gelen konuklar gala yemeğinde bir
araya geldi. Türkiye dışında 16 ülkeden 88 temsilcinin yanı sıra
Devlet eski Bakanı ve TBBM Meclis eski Başkan Vekili Yüksel
Yalova, EBSO Başkanı Tamer Taşkın, İTB Başkanı Aydın Kesen,
Slovenya İzmir Fahri Konsolosu Mazhar İzmiroğlu, Portekiz İzmir Fahri Konsolosu Fahri Gökyayla, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Atilla
Sezgin’in de katıldığı gecede Türk Yunan Ticaret Odası Başkanı
Panayotis Koutsikos, Samos Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı
Themistokles Papatheofanous, eşi Stavrofla Papatheofanous sirtaki oynarken İTO Başkanı Ekrem Demirtaş da onlara eşlik etti.
Bu sırada bir ara İTO Başkanı Ekrem Demirtaş ile Samos Sanayi
ve Ticaret Odası Başkanı Themistokles Papatheofanous’in eşi
Stavrofla Papatheofanous başbaşa sirtaki oynadığı gecede İEÜ
Halk Dansları Topluluğu’nun sunduğu gösteri beğeni topladı.
ebsohaber 68 ekim 2008
KENT
Taşkın: Akdeniz’de dayanışma küresel gereklilik
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer
Taşkın, istikrar ve büyümenin yolunun ticareti artırmaktan
geçtiğini belirtirken, Akdeniz ülkelerinin dayanışmasının,
amaç birliği esasıyla hareket etmesinin küresel bir gereklilik
olduğunu vurguladı.
“Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri: Geçmiş
ve Gelecek” konulu sempozyumun açılışında konuşan Taşkın, hem Avrupalı hem de Akdenizli olan Türkiye’nin Asya ve
Avrupa arasındaki köprü konumuyla tarihi süreçte her zaman
yerini aldığını anlattı. Taşkın, “İzmir ise ticaretin, kültürün ve
turizmin limanı olarak Akdeniz ve dünya tarihinin medeniyetler şehri olmuştur. Geldiğimiz noktada Akdeniz’de barış,
istikrar ve büyüme üç önemli konu olarak karşımıza çıkıyor.
İstikrar ve büyümenin yolu ticareti artırmaktan geçiyor. Bu
çerçevede Akdeniz ülkelerinin dayanışması, amaç birliği esasıyla hareket etmesi küresel bir gerekliliktir” dedi.
Akdeniz ülkeleri arasıdaki ticaretin geliştirilmesinde mevzuatları günün koşullarına göre uyarlamaktan sınai kalkınmayı destekleyen araçlar geliştirilmesine varan boyutlarda ele
alınması gerektiğini söyleyen Taşkın, rekabet edilebilirliğin
ve altyapının güçlenmesi için yatırımlar açısından çekici bir
ortam yaratılmasına olan ihtiyaca dikkat çekti.
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın, “Özellikle de rekabet gücünün geliştirilmesi ticaretin serbestleştirilmesiyle eş zamanlı olarak ele alınmalı. Türkiye başta olmak üzere Akdeniz
havzasındaki ülkelerin ticari sorunları aşmaları ve aralarındaki
ilişkileri geliştirmeleri Akdeniz bölgesinin ve ticaretin altın
çağına dönmesini sağlayacak. Akdeniz coğrafi, kültürel ve
siyasi açıdan dünya ticaretinin atardamarlarından biri olmaya
devam edecek. Akdeniz liman kentleri yalnız ticaret değil
Akdeniz’in liman kentleri
birbirine yakınlaştı
aynı zamanda uygarlığın da yolunu açmaya devam ediyor”
dedi.
İzmir’in de Akdeniz havzasındaki coğrafi konumu ve
lojistik üstünlükleriyle Türkiye ekonomisinde önemli bir paya
sahip olduğuna değinen Tamer Taşkın, altyapısını tamamlayan kentin Akdeniz’de yatırım yapmak için en cazip bölge olduğunu bildirdi. İzmir’in Türkiye’nin en büyük sanayi kentleri
arasında bulunduğuna ve uluslararası tanınırlığının arttığına
dikkat çeken Taşkın, gıda, demir-çelik, tekstil, çimento, kimya
ve petrokimya, inşaat, makine, elektrik-elektronik, otomotiv
ve yan sanayi, maden, mermer sanayilerinde güçlü firmaların bulunduğunu, gemi sökümü, kültür balıkçılığı, mega yat
yapımı, lojistik ve jeotermal enerjiyle ısıtılan seracılığın son
zamanlarda yatırım artışı yaşanan yıldız sektörler olduğunu
da sözlerine ekledi.
Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden
17 ticaret odası başkanı, yönetici
ve akademisyenin katıldığı toplantının sonuç bildirgesine ortak
işbirlikleri damgasını vurdu.
İzmir Ticaret Odası tarafından
düzenlenen 1. Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri Sempozyumu,
450 milyon nüfuslu bölgede kültürel ve
ticari işbirliklerini tohumunu attı.
Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden 17
ticaret odası başkanı ve yöneticisi ile çok sayıda akademisyenin katıldığı sempozyumun sonuç bildirgesi ile sempozyumun
kongre şeklinde iki yılda bir düzenlenmesi, turizm, ulaştırma
gibi çalışma grupları kurulması kararlaştırıldı.
Üniversiteler arasında öğrenci ve öğretmen değişimi programından limanlarda bürokratik engellerin kaldırılması ve tarifelerin eşitlenmesine, menkul kıymetler ve ticaret borsalarının
işbirliğinden ortak fuar organizasyonuna, doğal afetlere karşı
Yangın Akdeniz Projesi’nin oluşturulmasından Akdeniz mutfağına ve Akdeniz olimpiyatlarının yeniden canlandırılmasına kadar
çok farklı konularda işbirliği yapma kararı alındı.
Turizm ve taşımacılık öncelikli
Akdeniz’in yaklaşık 450 milyonluk nüfus ve 2,5 trilyon dolarlık ticaret hacmine
sahip olduğunu ve Çin’in ardından en fazla
yabancı sermaye çeken bölge olduğunu
belirten Ekrem Demirtaş, bölgenin dostluk
denizine dönüşmesi için çaba göstereceklerini söyledi.
Akdeniz ülkeleri arasında yapılacak çok iş olduğunu dile
getiren Demirtaş, özellikle turizm, yük ve yolcu taşımacılığı sektörlerine ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi. Demirtaş,
“Cezayir, Selanik, Dubrovnik, İskenderiye, Beyrut gibi Akdeniz
liman kentleri arasında feribot trafiği başlatalım. Bu şekilde hem
yolcu hem mal taşırız. Tunus ile bu konuda çalışmalara başladık. Diğer ülkelerle de turizm ve ticaret projeleri geliştirebiliriz”
diye konuştu.
Akdeniz Oyunları’na yine aday olalım
Akdeniz’e komşu 17 ülkenin işadamları, oda başkanları ve
ebsohaber 69 ekim 2008
KENT
akademisyenlerini bir araya getiren “1. Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri Sempozyumu”nun sonucunda İzmir’in 1971 yılında ev sahipliği yaptığı Akdeniz
Oyunları’na tekrar aday olması damgasını vurdu.
Güney Kıbrıs Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu
Başkanı Manthos Mavrommatis ve Kıbrıs Türk Ticaret
Odası Başkanı Hasan Kutluince’nin bir araya gelerek
görüş alışverişinde bulunması ile barış zirvesine dönüşen
sempozyumun kapanış bildirgesinde de “Giderek etkinliğini kaybeden Akdeniz Olimpiyatları’nın dünyada daha
çok ses getiren bir organizasyon olması için ortak çaba
gösterilecektir” maddesi yer aldı.
Swissotel Grand Efes’in yeni kongre merkezinde gerçekleştirilen
kongre için 17 ülkeden gelen temsilciler, ticaretten eğitime işbirlği
imkanlarını karşılıklı olarak görüşme imkanı buldu.
Tekrar canlanmalı
İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, “Geçmişte büyük
bir etkinliğe sahip bu oyunların tekrar canlandırılması
gerekiyor. Olimpiyat, Akdeniz ülkeleri arası ekonomik ve
ticari ilişkilerin canlanması için önemli bir görev üstlenecek. Bu oyunları tekrar canlandırmak için çalışmalara
başlama kararı aldık. Bu kapsamda İzmir’in Akdeniz
Oyunları’na tekrar ev sahipliği yapması için çalışma
başlattık” dedi.
Geleneksel olacak
Yayınlanan sonuç bildirgesinde sempozyumun 2
yılda bir düzenlenmesi ve kongreye dönüştürülmesi
kararlaştırıldı. Bundan sonra yapılacak ilk kongreye yeniden İzmir’in ev sahipliği yapmasının da karara bağlandığı
sonuç bildirgesini açıklayan İTO Başkanı Demirtaş, iki
gün süren sempozyumun çok başarılı geçtiğini söyledi. Demirtaş, “Biz büyük heyecanla bu işe başlamıştık,
Akdeniz’den gelen konuklarımızın da aynı heyecanı
duyması daha da sevindirici” diye konuştu.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın sempozyumun
açılışındaki konuşmasında gündeme getirdiği Akdeniz
ülkeleri arasında vizenin kaldırılması ve serbest ticaret
anlaşmaları yapılması konusunun da sempozyumda ele
alındığını dile getiren Demirtaş, “Katılımcılar vizelerin
kaldırılması konusunda kendi ülkelerinde girişimde bulunacaklar. Serbest ticaret anlaşmaları ise, ayrı bir konu. O
konuda devletlerarası çalışma yapılması görüşü benimsendi” dedi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Taşkın,
İTO Meclis Başkanı Kalkan, Yönetim Kurulu Başkanı Demirtaş ve
Manisa TSO Yönetim Kurulu Başkanı Koşmaz, Türk iş dünyasının
ağırlığını hissettirdi.
Katkı sağlayacak
Akdeniz ülkeleri arasında işbirliğini artırmak için internet ortamından da yararlanarak bir portal kurulacağını
ifade eden Demirtaş, bildirgede eğitimde işbirliğinden,
ulaşım alanındaki ortak projelere kadar birçok konunun
ele alındığını kaydetti. Demirtaş, “Olimpiyat, Akdeniz
ülkeleri arası ekonomik ve ticari ilişkilerin canlanması
için önemli bir görev üstlenecek. Bu oyunları tekrar
canlandırmak için çalışmalara başlama kararı aldık. Bu
kapsamda İzmir’in Akdeniz Oyunları’na ev sahipliği
yapması için çalışma başlatacağız” dedi.
ebsohaber 70 ekim 2008
KENT
Bildirgeden satırbaşları
1- Kongre, ASCAME ve Akdeniz genelinde faaliyet gösteren diğer uluslararası organizasyonlar, iş konseyleri, Akdeniz meslek odaları ve eş düzey kurumların bir araya geleceği
bir platform olacaktır. Akdeniz akademik ve iş dünyası bu çalışmalara entegre edilecektir.
2- Eğitim alanında yeni işbirlikleri yapılması amacıyla İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde
2009 yılından itibaren Akdeniz liman kentlerinden 2 öğrenciye tam burs verilecektir.
3- Akdeniz’de kalıcı barış, güven ve refah ortamı tesisi için Akdeniz ticaret odaları tüm
paydaşları ikna etmek üzere çaba göstermeyi kabul etmiştir.
4- Akdeniz’de olabilecek yangın ve doğal felaketlere karşı önceden önlemler alınması için
güç birliği oluşturulacaktır. Yangın 6 Projesinin Yangın Akdeniz Projesi’ne dönüştürülmesi ve Akdeniz’deki ülkelerin doğal felaketlerin önlenmesi konusunda işbirliği yapması için AB nezdinde girişim yapılacaktır.
7- Turizm konusunda işbirliği yapılacak, bu işbirliğinin sadece yaz turizmi ile sınırlı kalmaması sağlanacak; yat turizmi, kruvaziyer turizmi, spor, sağlık ve şehir turizminin geliştirilmesi yönünde ortak çalışmalar yürütülecektir. Akdeniz’in uzak pazarlara tanıtımı için
ortak çalışma yapılacaktır.
8- Limanlarda bürokratik engellerin kaldırılması, tarifelerin uygun hale getirilmesi ve mümkünse tarifelerin eşitlenmesi için girişim yapılacaktır.
9- Akdeniz’de Menkul Kıymetler ve diğer borsalar arası işbirliği teşvik edilecektir.
10- Akdeniz ülkeleri ticaret odalarının ortak
kullanacağı bir portal oluşturulacak ve portalda firma ve sektör veri tabaları yer almalı
ve sanal iletişim imkı sağlanacaktır. Akdeniz
Partners programı oluşturulacak ve Akdeniz
ülkelerinden firmaların eşleştirilmesi sağlanacaktır.
11- İki yılda bir değişik kentlerde düzenlenmek
üzere “Akdeniz Liman Kentleri Fuarı” organize edilecektir.
12- Giderek etkinliğini kaybeden Akdeniz Olimpiyatlarının dünyada daha çok ses getiren bir
organizasyon olması için ortak çaba gösterilecektir.
13- Akdeniz ülkeleri arasındaki ticaret yasalarının yarattığı zorlukların ortadan kaldırılması ve ortak yatırımların arttırılması için meslek
odaları insiyatif alarak çalışmalarda bulunacaklardır.
14- Akdeniz mutfağına yönelik ortak bir uygulamalı eğitim programı oluşturulacak ve
programın akredite edilerek uluslararası geçerliliği sağlanacaktır. Akdeniz mutfağı bütün
dünyaya tanıtılarak Akdeniz restoranı konsepti ve ortak menü oluşturulması önerisi
kabul edilmiştir.
15- Akdeniz ülkeleri arasında özellikle ulaşım alanında projeler geliştirilerek Avrupa Birliği
fon desteği ile gerçekleştirilecektir.
16- Akdeniz ülkeleri uygun olduğu ölçüde serbest ticaret anlaşmaları imzalanması, uygulanması, vize uygulamalarının kaldırılması, bu ülkelere özel uygulamalar geliştirilmesi
önerisi kabul edilmiştir.
17- Ortak kültüre sahip Akdeniz ülkeleri arasında kruvaziyer ve feribot turizmi ile yat turizmi geliştirmek için ortak çalışma yapılacak ve bu girişimlerin sürekliliği için çalışma
grubu kurulacaktır.
18- Bütün Akdeniz çocuklarını bir araya getirecek Akdeniz Mutlu Çocukları Programı
oluşturulacaktır.
ebsohaber 71 ekim 2008
KENT
Taşkın’dan marka kentler hedefi
markası yaratmalıyız. Turizmi geliştireEge Bölgesi Sanayi Odası Başkanı
cek teşvikler uygulanmalı. Daha fazla
Tamer Taşkın, 1. Uluslararası Akdeniz TiEBSO Yönetim Kurulu Başkanı
turist çekmek için iyi tanımlanmış bir
careti ve Liman Kentleri Sempozyumu’nda
Taşkın, yönettiği oturumda Akpazarlama planı hazırlayalım. Bölgemiz
“Kültürel Ortaklıklar ve Turizmin İşlevi”
deniz kentlerinin biraraya gelsavaşın yaşandığı bir coğrafya. Gelecek
konulu toplantıya başkanlık yaptı. Taşkın,
mesinin büyük etkileri olacağına
nesillerin barış içinde yaşaması için
toplantının açılışında yaptığı konuşmada
dikkat çekti..
Akdeniz’de marka kentler yaratmak gerek‘Akdeniz’in mutlu çocukları’ projesini
tiğine dikkat çekti.
gerçekleştirelim.
Akdeniz kentlerinin biraraya gelmesinin büyük etkileri olaMuhammed El-Massry (Mısır Ticaret Odaları Federasyonu
cağını ifade eden Tamer Taşkın, “ Akdeniz’in etrafında çevre,
Başkanı) Akdeniz liman kentlerini her iki yılda biraraya getirekültür ve tarihle başbaşa olmayı sağlayacak organizasyonlar
lim. Bu süre içerisinde de çeşitli etkinliklerle görüşmeye devam
gerekiyor. Hepimizin toplam başarısı Akdeniz’in gelişmesini
etmeliyiz.
sağlayacak. Yeni yerlere, yeni limanlara yelken açıp başarı
En büyük sıkıntımız limanları bağlayan hatların olmaması,
kazanmalıyız. Yaşadığımız kentleri dünyaya pazarlayıp marka
lojistik şirketlerin bulunmaması. Avrupa Kalkınma Bankası ve
yaratmalıyız” dedi.
Akdeniz Yatırım Bankaları ile bu projeyi finanse edebiliriz. MeAkdeniz kentleri arasında turizm başta olmak üzere kruvadinvest ile yatırımları, Medculture ile turizmi geliştiririz.
ziyer limanlar ve yat turizmine yönelik yatırımların özellikle
Nael Raja Hasan Alkabariti (Ürdün Akabe Ticaret Odası
dikkate alınmasını savunan Taşkın, İzmir’I de sanayi yatırımBaşkanı) Türkiye’de ve Ege’de ortak yatırım imkanlarını gördük.
larına yönelik avantajlarıyla öne çıkardı ve “İzmir’de 12, Ege
Görüşmelerimizi sürekli hale getirip yeni projeler geliştirebiliriz.
Bölgesi’nde ise 42 organize sanayi bölgesi faaliyet gösteriyor.
Mahthos Mavrommatis (Güney Kıbrıs Sanayi ve Ticaret
Yine bölgemizden birçok işletme Mısır, Sudan gibi maliyeti
Odası Başkanı) Akdeniz kentlerini dünyaya tanıtıp gelen turist
düşük ülkelerde yatırımlar gerçekleştiriyor. İşdünyası temsilcileri sayısını artıralım. İyi bir tanıtım yaparsak Amerika kıtasından ve
olarak ülkeniz sanayicileri ile yatırım projelerini gerçekleştirmeAsya’nın farklı ülkelerinden turist çekeriz. Limanlarımız arasında
ye hazırız” dedi.
deniz ulaşımını da geliştirmeye ihtiyacımız var.
Ramazan Gündoğdu (Kıbrıs Türk Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi) Ortak ulaşım projeleri kentleri ve ülkeleri birbirine
Akdeniz ülkeleri işbirliğine açık
bağlar. İnşallah bize gelen gemi Güney Kıbrıs’ın Limasol şehrine
Daniel Zimet (Türkiye İsrail İş Konseyi Başkan Yardımcısı
de uğrar.
) Akdeniz’deki tüm liman kentlerini birleştirip ortak bir turizm
ebsohaber 72 ekim 2008
HABER
İzmir’in lider kadınları yola devam ediyor
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın koorİzmir’in Lider Kadınları projesini
dinasyonunda İzmir Valiliği, Büyükşehir
devam ettiren kadınların biraraya geldiği
EBSO’nun önderliğinde gerçekleşBelediyesi ortaklığı ve Yerel Gündem
toplantıya ev sahipliği yapan EBSO Yönetirilen İzmir’in Lider Kadınları pro21 desteği ile yürütülen İzmir’in Lider
tim Kurulu Sayman Üyesi Cengiz Kocagil,
jesi katılımcıları, proje bitmesine
Kadınları projesine katılan kadınlar,
onların bugüne kadar gerçekleştirdiği
rağmen birlikteliklerini ve çalışmageçtiğimiz Temmuz ayında projenin
çalışmaları, devamı için gösterdikleri
larını aralıksız sürdürüyor.
kapanış toplantısı gerçekleştirilmesine
gayreti överken, “Sizlerle Odamızın ve
rağmen topluluğu bozmadan çalışmalasizlerin arasıda oluşan sinerjiyi sürdürmek
rına ilk günkü gibi devam ediyor.
ve sizlere bir kez daha teşekkür etmek için biraradayız. İzmir’in
İş dünyası, sivil toplum ve yerel yönetim alanında yönetici
lider kadınlarının yanında olacağız” dedi.
olan 40 kadın, liderlik vasıflarını geliştirmek, özendirmek ve bu
İzmirli kadın girigrupların etkileşimini artırmak amacıyla yürütülen proje çerçeşimciler,
Belçikalı
vesinde birçok eğitim ve seminer gerçekleştirdiği projenin dekadın
girişimcilerle
vamında birlikteliklerini korurken, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın
de biraraya geldi.
ev sahipliğinde Sanayiciler Kulübü’nde gerçekleştirilen yemekli
toplantıda yine biraraya geldi. İzmir’in Lider Kadınları Projesi
katılımcısı iken Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İzmir İl Kadın
Girişimciler Kurulu Başkanı seçilen Mine Tüzemen Özçelik ile
Başkan Yardımcıları Şahika Aşkıner ve Hande Hiçyılmaz’ın da
yeraldığı toplantıda kadınlar proje kapanmış olsa da EBSO desteği ile proje çalışmalarına devam ettiklerini, Platform ile Portal
olmak üzere oluşturulan iki çalışma grubuyla yeni aktiviteler
gerçekleştirdiklerini ifade etti. Portal çalışma grubu tarafından
proje süresince elde edilen etkileşimle çalışmalarını sürdüren
İzmir’in Lider Kadınları için internette www.liderkadin.org adresiyle erişilebilen web sitesi oluşturuldu.
Platform grubu ise, insanlardaki istek ve kaygıyı ortaya
çıkararak çatışma analizini tespit etmek, farklı bakış açıları
geliştirmek, karar alma süreçlerini kolaylaştırmak ve birlikte
hareket ederek sorunların çözülmesini sağlamak amacıyla eğitim
programları düzenledi.
ebsohaber 73 ekim 2008

Benzer belgeler