2007 Şubat Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2007 Şubat Sayı - xn--sevgiyaynlar
2007-02 ÞUBAT SAYI: 458 FÝYAT: 3.5 YTL
Bu dünyada bir nesneye, Yanar içim göynür özüm
Yiðit iken ölenlere, Gök ekini biçmiþ gibi.
Yunus Emre
PSÝKOMETRÝNÝN ÝZAHI
NE MUTLU KALBÝ TEMÝZ OLANLARA
EÐÝTÝMLE ÝNSAN, ÝNSAN OLUR
ÝÇÝNDEKÝLER
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 39 Sayý: 458 Þubat 2007
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Özenç Kayserilioðlu
Hale Ürkmezgil
Haberleþme Sorumlusu ve
Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
0212 252 85 85
Faks: 02122491828
Yönetim Yeri:
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1
Cihangir/Ýstanbul
Baský:
Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.
100. Yýl Matbaacýlar Sitesi 4.Cad.
No: 38 Baðcýlar/Ýstanbul
Fiyatý: 3.5 YTL
Yýllýk Abone: 40 YTL
Yurt Dýþý: 50 YTL
Psikometri
Hadiselerinin Ýzahý ............................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Ne mutlu Kalbi Temiz OlanIara ........... 7
Ahmet Kayserilioðlu
Son Bir Kez ....................................... 19
John Edwards
Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý ............ 23
Carol Bowman
Kanserin Penceresinden
Bir Yaþam Sentezi - II ........................ 28
Özer Baysaling
Simonton Metodu .............................. 36
Söyleþi .......... .................................... 38
Nihal Gürsoy
Eðitimle Ýnsan, Ýnsan Olur ................. 45
Güngör Özyiðit
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiðit iken ölenlere
Gök ekini biçmiþ gibi.
Yunus Emre
Evet, aslan gibi bir yiðit daha öldürüldü bu ülkede; adýný bildiðimiz
ya da bilmediðimiz, haberini duyduðumuz ya da duymadýðýmýz niceleri
gibi. Akýllý, yaptýðý, söylediði her þeye inançlý, can gibi yemyeþil, geniþ
bir yüreði vardý. Attýðý adýmlarda taraf tutmaktan çok, gerçeðin ortaya
çýkmasýný istediðine, doðrunun ve hakkýn peþinde olduðuna,
samimiyetine, insanlarý seven, saðduyulu herkesi inandýrmýþtý. Çocukluk
yýllarýnda içine düþtüðü sevgisizlik ve yalnýzlýk ortamý bile onu
katýlaþtýrýp dondurmamýþ, sýcacýk kalbine iþleyememiþti. Hangi þart
altýnda olursa olsun, sosyalliðini, insancýllýðýný, sevecenliðini
yitirmeyen nadir, örnek insanlardandý o. Hrant Dink, Ermeni kardeþ,
güzel vatandaþ… Þehadet mevkiinin sadece Müslümanlara ait bir kat
olduðunu zannedenler, sýrf bu ayrýlýklarýn, ikiliklerin üstünde
düþünemedikleri için bile olsa, belki de fena halde yanýlmaktadýrlar.
Bizim ülkemiz gibi insan kýyýmýnýn, can almanýn çok kolay gerçekleþtiði
ülkelerde bunun için gösterilecek, ileri sürülecek her neden zayýf, basit
ve önemsiz kalmaktadýr. Çünkü asýl önemli olmasý gereken, insanýn kendisidir. Bütün insanlar Hepimizi Sevgisinden Vareden'in kullarýdýrlar.
Ve insan, insana farksýzdýr.
Sevgili dostlarýmýz, matbaamýzýn taþýnmasý, dergimizin çýkýþ zamanýna
rastladýðýndan ve yeni geçilen yerde düzenin tam kurulmasý epey zaman
aldýðýndan Ocak sayýmýz çok geç yayýmlanmýþtýr. Elimizde olmayan bu
nedenden ötürü üzgünüz. Ocak sayýmýzý almak isteyenler adreslerine
teslim için dergimizi arayabilirler.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR
Aslýnda hepimizin
bedeni kendi
ruhumuzun kendini
belli etme,
ortaya koyma aracý
deðil midir? Özden
ile Erdem’in
diyologlarýndan
oluþan dizimizin bu
bölümünde ana tema
olan Psikometri olayý
ile ruhun
varlýðýnýn kanýtlarýný
incelemeye devam
ediyoruz...
Dr. Refet Kayserilioðlu
PSIKOMETRI
HADÝSELERÝNÝN ÝZAHI
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem- Psikometri
hadiselerinden
bahsediliyor. Bunda
medyum olan þahýs, bir
kimsenin eþyasýna
dokunup onun karakteri, ruh hali, þimdiki
durumu, hattâ geçmiþi
hakkýnda bilgi verebiliyormuþ. Bu nasýl
olabilir?
Özden- Bu yapýlmakta
bulunan bir hadisedir.
Bunu yapan þahýs bir
medyumdur. Yani onda
alýcý bir takým antenler
çok geliþmiþtir. Normal
insanlarýn alamadýklarý
bir takým ince tesirleri
bu medyumlar almaktadýrlar.
Erdem- Peki ama dostum, bir eþyadan ne
tesiri alacak? Elektrikî
bir tesir desek bu yok.
Manyetik tesir desek,
bu da deðil, radyumdan
çýkan alfa, beta, gama
þualarýna benzer bir
takým tesirler desek, bu
hiç olamaz. Çünkü bir
mektup, bir kravat veya
bir kalemde radyo
aktivite ne gezer?
Öyleyse bu nasýl bir
tesirdir?
Özden- Bu tesir
tanýdýðýmýz maddi tesir-
3
ler cinsinden deðildir.
Onun için ölçü aletlerimizle tespit edememekteyiz. Bu tesirler
insanlardan çýkýp
eþyalara sindiði için
hayati tesirlerdir. Yani
yapýlarý itibariyle daha
ince ve daha üstün ve
kompleks (birleþik)
tesirlerdir. Bunlarý da
ancak onlarla uyuþabilen canlý varlýklar alabilmektedirler.
Erdem- Madem ki
medyumlarýn aldýðý bu
tesirler ince ve üstün
tesirlerdir diyorsunuz,
bunlar kaba maddelerin
içinde nasýl tutunabilmektedir? Kaba maddenin atomlarý ile o ince
tesirin titreþimleri
uyuþamazlar ki...
Esasen bu ikisinin tâbi
olduklarý kanunlarýn da
baþka baþka olmasý icap
etmez mi?
Özden- Evet, gayet
doðru söylüyorsunuz. O
üstün tesirin titreþimleri
ile atomun tesirleri
uyuþamazlar ve
aralarýnda bir bað kura-
SEVGÝ DÜNYASI
4
mazlar. Fakat bu, o
tesirlerin madde içinde
tutulmalarýna mâni
deðildir. Bunun benzerini biz günlük hayattan
biliyoruz. Ses alma
makinelerinde bir
manyetik þeride bir
deðil, birçok sesler ve
tesirler kaydoluyor.
Hattâ bir þeridin gidiþ
istikametine ayrý ayrý iki
yol halinde konuþmalar,
geliþ istikametine de
keza iki ayrý yol halinde
konuþmalar veya müzik
zaptediliyor. Böylece 1
santimden daha dar bir
þeridin her milimetresine dört ayrý konuþma
sýðýyor ve bunlar ayný
þahsýn konuþmalarý bile
olsalar katiyen birbirine
karýþmýyorlar.
Erdem- Evet ama, ses
makinelerinde elektromanyetik bir saha (alan)
hasýl ediliyor ve ses
adeta elektriðe çevrilerek orada tutuluyor.
Halbuki kaba maddede
böyle elektro-manyetik
sahayý hasýl edecek bir
tertip (mekanizma) yoktur.
Özden- Benim size
ses makinesi misalini
veriþim, bir takým tesir-
lerin madde içinde,
madde ile birleþmeden
tutulabildiðini göstermek içindir. Burada ses
veya elektro-manyetik
tesir, atom aralýklarýnda
veya atom sahalarý
içinde tutuluyor. Ýþte
buna benzer (ayný deðil)
bir mekanizma ile
insanlardan çýkan bir
takým hayati tesirler de
onlarýn kullandýklarý
eþyalara siniyor ve bu
sinmiþ tesirlerle bütünleþen yani bir anlaþma
köprüsü kuran þahýslar
da o tesirleri eþyadan
almaya ve okumaya
veya mahiyeti hakkýnda
bilgi sahibi olmaya
baþlýyorlar.
Erdem -Yani bu tesirler ses bantlarýnda
olduðu gibi atom aralýklarýnda tutulur diyorsunuz. Peki bu tesir yýllarca orada bozulmadan
nasýl kalabilir? O madde
etraftan daima birçok
tesirleri alýp durmakta
deðil midir? Öyleyse bu
tesirler birbirlerini bozmazlar mý?
Özden- Bu tesirler
yalnýz atom aralýklarýnda deðil, atomlarýn
kendi sahalarý içinde de
tutulabilir. Mesele orada
kendisini tutacak bir
ortam hasýl etmektedir.
Yýllarca bozulmadan
kalmasýna gelince, bir
SEVGÝ DÜNYASI
tesirin karakterinin
deðiþmesi için ona tesir
edebilecek vasýfta veya
yakýn frekanslarda tesirlerin ayný ortama ulaþabilmesi icap eder. Bu
olursa tesir kýsmen veya
tamamen bozulabilir.
Olmadýðý taktirde yýllarca deðil, asýrlarca da
kalabilir.
Erdem- Ayný þahsýn
yýllarca taþýdýðý eþyaya
kendi tesirleri devamlý
olarak geçip durmaktadýr. Bu tesirler ayný
þahýstan çýktýðýna göre
birbirini bozmazlar mý?
Özden- Ayný þahýstan
da hep ayný karakterde
tesir çýkýp durmaz.
Þahsýn ruh hallerine
göre deðiþen ve belli
frekans hudutlarý arasýnda bulunan çeþitli tesirler çýkabilir. Bunlardan
birbirine uyanlarýn birbirlerini bozup silecekleri gayet tabiidir.
Erdem- O halde bir
psikometri medyumu
eþyasýný eline aldýðý bir
þahsýn bütün geçmiþini
ve karakterlerini nasýl
söyleyebilir? Bunlarýn
bir kýsmýnýn silinmiþ
olmasý icap etmez mi?
Özden- Psikometri
5
medyumu ancak irtibat
kurduðu tesirleri alýp
söyleyebilecektir.
Almadýklarýný söyleyemez.
Erdem- Peki ama
böyle medyumlarýn
þahýstan senelerce önce
ayrýlmýþ bir eþyayý
tutarak onun bugünkü
durumu hakkýnda da
bilgi verebildiði
söyleniyor. Eþyada
adamýn bugünkü durumunu gösterecek bir
tesir yoktur. Bu nasýl
olur?
Özden- Bu sorduðunuz husus bugünkü
spirit ilim adamlarýnýn
çözemediði bir husustur.
Ben Meþale isimli
büyük bedensiz varlýðýn
bu konuda verdiði bilgilerden faydalanarak
sorunuzu cevaplandýracaðým.
Burada psikometri
medyumu elinde tuttuðu
eþyadaki hayati tesirleri
alýrken, onlarýn sahibi
olan þahýsla da derhal
ve otomatik bir irtibat
kurmaktadýr. Bu irtibat
ruhi bir irtibat olduðundan þahýs nerede
bulunursa bulunsun,
ister sað olsun, ister
ölmüþ bulunsun. Ýster
uykuda olsun, ister
uyanýk bulunsun süratle
olmaktadýr. Bundan da
irtibatta bulunulan þahsýn beyin þuuru habersiz
kalmaktadýr. Çünkü bu
ruhi bir irtibattýr. Ruhi
irtibattan beyin þuuru en
son safhasýnda haberdar
olur. Bu izahattan ve
burada verilen bilgiler
yardýmýyla
psikometrinin bütün
tezahürlerini kolaylýkla
izah edebiliriz. Mesela
ölmüþ bir adamýn
ölüsünün nerede
olduðunu söyleyen, ölen
þahsýn kendi cesedine
de sinmiþ olan tesirlerle
irtibata geçmekte ve
böylece cesedin durumu, yeri hakkýnda ruhi
bir görüyle cevap vermektedir. Eðer medyum
ölen þahsýn kimler
tarafýndan ve nasýl
öldürüldüðünü de
SEVGÝ DÜNYASI
6
söyleyebiliyorsa bu
takdirde ayný zamanda
ölenin ruhundan bilgiler
almaktadýr. Ölenin ruh
âlemindeki durumunu
bildirebiliyorsa bu ruhi
irtibat daha kuvvetli
demektir.
Erdem- Evet þimdi
mesele daha iyi aydýnlanmýþ oluyor. Demek
ki burada ayný zamanda
eþyanýn sahibi ile ruhi
bir irtibat oluyor. O
halde psikometri
medyumluðu entüvitif
(sezgisel) medyumlukla
karýþýk halde bulunuyor.
Özden- Esasen birçok
medyumluk þekilleri
arasýnda daima geçiþler
ve iþtirakler vardýr.
Hattâ hipnotizma ile
medyumluðun münasebeti vardýr. Ondan
dolayý bütün ruhi olaylar "Metapsiþik" tabiri
altýnda toplanmýþ bir
haldedir.
Þunu da ilâve etmek
isterim, psikometri
medyumluðunda eþyasý
ele alýnýp geçmiþi
hakkýnda bilgi
verilen þahýs
toplantýda
bulu-nursa
daha iyi netice
alýnýr. Bunun
sebebinin
medyumla o
þahýs arasýndaki ruhi irtibat
olduðu
aþikârdýr.
SEVGÝ DÜNYASI
NE MUTLU
KALBÝ TEMÝZ
OLANLARA
Psikolog Ahmet Kayserilioðlu
8
Çok yaþlanmýþ, elleri ve bacaklarý
titremeye baþlamýþ ihtiyar adam,
durumuna aldýrýþ etmeden habire
çalýþýp durmaktaydý. Bahçesinin
topraðýnda yer yer çukurlar kazýyor,
deðiþik meyve fidanlarýný itinayla
yerleþtirip, çukurlarý dolduruyordu.
Bir kenarda, aðaçlarýn serin gölgesinde tembel tembel oturan
delikanlý sonunda dayanamadý:
- Hey babalýk, fidanlar geliþip
büyüyecek meyveye duracak ve sen
de onlarý afiyetle yiyeceksin, öyle mi
sanýyorsun? Kaç yýllýk ömrün kalmýþ
ki þurada?!..
Ýhtiyar sükûnetle cevap verdi:
- Evlâdým, seninle ayný fikirdeyim.
Zaten bunlarý kendim için deðil,
sizler için dikiyorum. Nasýl ki bizden
öncekilerin yetiþtirip bizlere býraktýklarýný afiyetle yiyip bu günlere
gelmiþsem, onlara minnet borcumu,
aynýsýný sizler için yaparak ödüyorum.
Delikanlý itirazýný baþka alana kaydýrdý:
- Ýyi ama, þu kurumuþ meyve
aðaçlarýný da mý görmüyorsun.
Boþuna uðraþýyor, tatlý canýný üzüp
duruyorsun. Bunlar da kuruyup gidecek sonunda.
Ýhtiyar, yaptýðýndan emin, ayný
sükûnetle konuþtu:
- Doðru söylüyorsun ama bir noktayý unutuyorsun delikanlý. O aðaçlar
kuruyuncaya kadar kaç nesil o güzelim meyveleri keyifle yiyip Rablerine
Þükretti, yetiþtirenleri hayýrla andý.
Arkamdan edilecek dualar, meyvelerden daha çok tat verecek bana öte
tarafta. Bundan kuþkum yok.
Delikanlýnýn bir atýmlýk barutu
SEVGÝ DÜNYASI
tükenmiþ, itiraza mecali kalmamýþtý.
Derin düþünceler içinde oradan uzaklaþtý.
HER GECEYÝ KADÝR BÝL
HER GÖRDÜÐÜNÜ HIZIR BÝL
Yýllar önce Caddebostan Kültür
Merkezi'nde Derneðimizce
"Türkiye'nin Eðitim Sorunlarý" konulu baþarýlý bir panel düzenlenmiþ,
soru ve cevaplarla çok yararlý saatler
geçirmiþtik.
Fikirlerimizi doðrudan öðrencilerle
paylaþabilmek için bu defa Kartal
Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi'ne
bir okulu davet etmiþtik. Panel saati
çok yaklaþmýþken salona girdiðimde
bayaðý þaþýrmýþtým. Sadece birkaç
dinleyici vardý, okuldan eser yoktu.
Birazdan panelist arkadaþlarýmdan
bir hanýmla karþýlaþtým. Yüzü allak
bullaktý. Özene bezene hazýrlandýklarý
paneli bu kadar az kiþiyle mi paylaþacaklardý?!..
"Bakýn" dedim. "Salonu iyice
inceledim. O bir avuç kiþinin içinde
biri var ki ilerde Atatürkümüz’ün
yaptýðý gibi çaðýna ve geleceðine
damgasýný basacak, toplumumuza
büyük atýlýmlar yaptýracak."
Hanýmýn yüzü aydýnlandý:
"Mesajýnýzý çok iyi anladým Ahmet
Bey" dedi. "Hiç merak etmeyin, salon
týkabasa dolmuþ gibi ayný heyecanla
vereceðim paneli."
Zaten bu ilâve motivasyona da
gerek kalmadý. Gecikmeli de olsa
öðrenciler akýn akýn her yeri doldurdu.
Aðaç diken ihtiyar, panel veren
konuþmacý gibi, günün getirecekle-
SEVGÝ DÜNYASI
rine deðil, geleceðin verimine
gözümüzü dikebilsek hepimiz,
dünyamýz ne kadar baþka olabilir.
Mevlâna Hazretleri 700 yýl öncesinden bunu ne coþkuyla dile getirir:
“Ýyi insanlarýn þarkýlarý
ta yukarýlardan aþaðýlara
güneþin ýþýklarý gibi iniyor.
Ýyi insanlar yaðmur demiyor,
kar demiyor,
ortalýk kýþ kýyamet,
kollarý sývamýþlar
taze yaz meyveleri
yetiþtiriyorlar.”
CANA CAN KATAN
GÜZEL ÖRNEKLER
Ne mutlu bizlere ki, Atatürkümüz
gibi bir örneðimiz var önümüzde;
kýsa hayatý içinde baþardýklarýnýn,
hepimizin yaþamýna ne deðerler kattýðýný her geçen gün gittikçe artan bir
idrak ve minnetle görüp durduðumuz!.. Ve dualarým onu yetiþtiren,
geliþtiren nice hayýrlý insanlar için
de... Annesi, öðretmenleri, Harp
Okulu'ndaki arkadaþlarýnýn ilim irfan
yuvalarý, Yusuf Akçuralar, Tevfik
Fikretler, Ziya Gökalpler... Ayrýca
yolunda ona destek olan Ýsmet
Ýnönüler, Kâzým Karabekirler, Fevzi
Çakmaklar ve daha niceleri...
Benim bir baþka þansým da Dr.
Bedri Ruhselman ve Dr.Refet
Kayserilioðlu gibi iki yýlmaz ve yýkýlmaz öncüyü, yol açýcý buldozeri
yakýndan tanýmam oldu. Batýnýn 100
9
yýllýk parapsikoloji birikimini, özgün
fikirleri, yorumlarý ve tezleriyle
bizlere dur durak bilmeden aktaran
Ruhselman'ý; Psikiyatrý Profesörü Dr.
Recep Doksat ne güzel tanýmlamýþtý:
"Üstadým siz Ülkemizde alfabesi
olmayan bir konunun felsefesini yaptýnýz."
Üç yýl sonra, aralýksýz yayýmlanarak
50. yýlýný dolduracak, rekora koþacak
dergimizin, ilk olarak "Ruh ve
Madde" adýyla yayýmlanmasý
öncesinde, aðabeyim Dr.Refet
Kayserilioðlu'nun coþku ve heyecanýný bir görseydiniz. Metapsiþik
Derneði lokalinde "Dergimiz, þöyle
olacak, böyle olacak..." diye hayallerini kendinden geçmiþçesine dile
getiren aðabeyimi; hepimizin büyüðü
Ýktisatçý Ziya Aðabeyim ikide bir:
"Para Nerede?!.." diye sorarak
gerçeklere çaðýrýyor, mesleðinin
gereðini yerine getiriyordu. Ama bu
sorular da Doktor Aðabeyimin coþkusunu kösteklemiyor, ya duymuyor,
ya da duymamazlýða gelerek hayallerini anlatmayý sürdürüyordu. Birkaç
"Para Nerede?!.." sorusundan sonra,
dayanamadý, son noktayý koydu:
"Ben yürürüm, para arkadan gelir
Ziya Aðabey!!!.."
Aynen böyle oldu. 47 yýl boyunca
para, arkadan, önden, yukarýdan,
aþaðýdan bir yerlerden geldi ve geliyor. Ama Doktor Bey'in ne üstün
gayretleri ve özverileriyle bugüne
gelindi, bunun en yakýn tanýklarýndan
biriyim. Peki boþuna mý oldu,
Ruhselman'ýn, Kayserilioðlu'nun
gayretleri?.. Türkiye'de alfabesi
olmayan konunun bugün Akaþa,
Dharma, Ruh ve Madde gibi yayýnev-
SEVGÝ DÜNYASI
10
lerince piyasaya sürülen ruhsal kaynaklý kitaplarý, üst üste baskýlar
yapýyor ve Türk insaný gittikçe aydýnlanýyorsa, iþte onlarýn en büyük ödülleri bu. Bir de ülkemizin gelecekte
dünya barýþýna, bilimine, çevre ve
enerji sorunlarýna yapacaðý katkýlarda, onlar da pay sahibi olmanýn
övüncünü duyacaklar.
MÝLYARLARCA YILLIK
MUHTEÞEM MAZÝMÝZ
Kuþkusuz ki dünyamýzda öncü,
önder, yol açýcý üstün yetenekli, yüce
gönüllü insanlar çok azýnlýkta.
Onlarýn yanýsýra, kendisinden, insanlardan, gelecekten, dünyadan ve
Yaratan'dan ümidini kesmiþ milyarlar
yaþýyor aramýzda. Toplum da maþal-
lah yangýna körükle gitmekten bir an
geri durmuyor. Ýnsan zaten kendini
kötü, yararsýz ve geleceksiz görüp,
için için çürürken, çevresinden de
bombardýmanlar halinde eleþtiriler
yaðýp duruyor: "Ýþe yaramazsýn, tembelsin, aksisin, öfkelisin, adam
olmazsýn!!!.." Böylece kolu kanadý
kýrýlmýþ, özgüveni dibe vurmuþ insan,
kendini geliþtirmek, gönlünü arýtmak;
iyi, doðru, çalýþkan, bilgili ve sevgi
dolu olmak gücünü, motivasyonunu
nereden bulacak? Kimse sadece insan
olarak yeryüzünde doðmuþ olmasýnýn
büyük baþarýsýndan; þimdi kendini
hiçbir þeye yaramaz görmesine raðmen onun ruh olarak nice evrenlerden, nice galaksilerden, milyarlarca
yýl boyunca, süzüle süzüle bugüne
geldiðinden söz etmeyecek mi?!..
S A K L A N A C A K
Y A Z I L A R
BENÝM GÜZEL ALLAH'IM
Ahmet Altan
(22 Ekim 2006 Hürriyet Pazar Eki)
Ey siz, huzursuz ruhlar... Ey siz, binlerce yýldýr kendi ihtirasýnýn dikenleriyle
kanayanlar... Ey siz, fýtrattan eksikli yaratýlmýþ olanlar...
Dinleyin.
Fýrtýna kuþlarý gibi içinde uçtuðunuz sert rüzgârlarla yorgunsunuz, günahlarýnýzla,
hiç bitmeyen hýrslarýnýzla yorgunsunuz, kavgalarla, düþmanlýklarla, kýzgýnlýklarla
yorgunsunuz, avucunuzda sýktýðýnýz bir ustura gibi sizi yaralayan bencilliklerinizle
yorgunsunuz.
Rüzgârýn dinmesini özlediniz. Sessizliði ve sükûneti özlediniz.
Düþmanlarýnýzla ve kendinizle barýþmayý özlediniz.
Daha doðduðunuz gün bir hapishane gibi kapýlarý üstünüze kapanan hayatýn daðdaðasýndan kurtulmayý özlediniz. Bir lahzalýk bir huzur için yakarýyorsunuz.
Ýçinizdeki öfkeli çýðlýklar sussun, dýþýnýzdaki insafsýz dövüþ naralarý kesilsin istiyorsunuz. Kasýrgalardan çýkýp sakin bir vahaya konmak istiyorsunuz. Rüzgâr uðultusun-
SEVGÝ DÜNYASI
Bizim Celselerimiz'de Rehber
Varlýk bunu sýklýkla dile getirir:
* Her yer bir insanýn,
her insan bir yerin malýdýr
Ýnsanlar!.. Yerlerinizi ve deðerlerinizi biliniz!..
* Her insan O'nun Sevgisinden
Yaratýlmýþ
yüce bir deðer, eþsiz bir varlýktýr!
Öyleyse þimdi biz evrenin
baþlangýcýndan, hattâ daha önceki
evrenlerden geliþe geliþe bugüne
ulaþmýþ her bir insan kardeþimizin o
yüce deðerini ortaya koymak için
hýzlý çevrilmiþ bir film gibi süratle
mazide bir geziye çýkalým. Bu gezide
bize Kutsal Kitaplar, Rehberler,
Büyük Yol Göstericiler eþlik edecek.
Onlarýn bildirilerinden, sözlerinden
yararlanacaðýz. Aradaki boþluklarý
ancak tezlerle doldurabilirim.
11
Sonradan sizlerden antitez ve sentezler gelince en çok sevineceklerden
biri ben olacaðým.
Yüce deðerini anlamýþ, muhteþem
mazisindeki gerçeklerin üzerine
basarak özgüvenini kazanmýþ kardeþlerimiz, gelecek sayýda "Gönlümüzü
arýtmak" için ileriye süreceðimiz yöntemleri uygulama þevkini, motivasyonunu bulacaklardýr kuþkusuz.
Bundan eminim.
NASIL ÝNSAN OLDUK
Büyük Ýslâm ulu'su Mevlâna,
madde, bitki, hayvan aþamalarýndan
bir bir geçerek insanlýða ulaþtýðýmýzý,
sonrasýnda bizi bekleyenin meleklik
ve hattâ daha ötesi olduðunu Mesnevi
3.cilt s:319 da açýklýkla dile getirir.
Sadeleþtirerek aynen aktarýyorum:
dan baþka sesler de duymak, gözlerinize dolan o karmaþýk karaltýlardan baþka
þeyler de görmek, sükûnetin tadýný çýkarmak, soluklanýp gücünüzü yeniden toplamak
istiyorsunuz.
Ve, Tanrý isteklerinize cevap verdi. Ve, bayramlar baðýþladý size, kendinizden ve
kavgalarýnýzdan kurtulun diye.
Ve dedi ki, "bugün durun, bugün barýþýn, bugün düþmanlýklarýnýzý, hýrslarýnýzý
unutun, bugün kendi eksiðinizi baþkalarýnýn eksiklerini severek tamamlayýn."
Ve, ben, Rabbimin eksikli kullarý, o günlerde mükemmeliyete eriþip düþmanlarýný
sevdikleri, ruhlarýný hýrpalayan kasýrgalardan kurtulduklarý için bayramlara iman ettim.
Ve dedim ki, "hiddetine deðil imaným ama þefkatine iman ediyorum."
O, benim güzel Allah'ým.
O, eksik yarattýðý kullarýný eksikleriyle sevecek kudrete sahip olan.
O, kasýrgalarý ve vahalarý yaratan.
O, imanýný kaybetmiþ bir adamýn çocukluðunda kýldýðý teravih namazlarýnda söylenen "salavat-ý þerif"e sesini veren.
Bayramlar, benim inançsýzlýðýmýn durduðu, dinlendiði, huzurlu vahalar.
Bayramlar, benim kaybettiðim Tanrýmý bulduðum büyük ve huzurlu mabetler.
Ey siz, binlerce yýldýr kendi ihtiraslarýyla kanayanlar, sizlersiniz bana bayramlarda
Tanrýmý bulduran.
Düþmanýnýza gösterdiðiniz merhamet, yoksula gösterdiðiniz þefkat, muhtaca gösgöterdiðiniz rikkat, bana Tanrý’nýn varlýðýný gösteren.
12
* Ben bitki öncesi hayatýmdaydým. Öldüm, yetiþip geliþen
bir varlýk, bir bitki oldum.
Bitkiyken öldüm hayvan
görünüþünde ortaya çýktým.
Hayvanlýktan da geçtim, hayvanken de insan oldum. Artýk
ölüp de yok olmaktan ne
korkayým?
Bir hamle daha edeyim,
insanken öleyim de melekler
âlemine geçip kol kanat
açayým.
Melek olduktan sonra da
ýrmaðý atlamak, melek sýfatýný
da terketmek gerek. Her þey
geçicidir, yok olur. Ancak
O'nun gerçeði ebediyen
kalýcýdýr!..
Yanlýþ anlaþýlmasýn. Mevlâna
Darwin kuramýnda sözü edilen
SEVGÝ DÜNYASI
bedensel tekâmülden deðil, ruhun
insan ve insanüstüne ulaþabilmesi
için yaþadýðý dünya öncesi hayatlardan bahsetmektedir. Yani þu
gördüðümüz bitki ve hayvanlar
deðildir kastettiði. Aslýnda 3 milyar
yýl diye bildiðimiz dünyadaki yaþam
süresi hiç de yeterli deðildir, ruhumuzun bu kalýptan kalýba geçerek
olgunlaþmasýna.
Bu tekâmül, bu olgunlaþma þu
içinde yaþadýðýmýz evrene bile sýðmadýðýndan, önceki big-bang'lerle
baþlayýp sona eren evrenlere kadar
uzanmaktadýr, bu muhteþem serüvenimiz. Bunu birazdan daha net göreceðiz. Ancak þimdiden bir gerçeðin
altýný çizmeden geçemeyeceðim.
Mevlâna'ya büyük saygýsý olan,
Yurdumuzdan ve dünyanýn dört bir
tarafýndan kýþ kýyamette Konya'ya
Ruhunuzu saran huzur, sizdeki huzurla o müthiþ kasýrganýn ani duruþu, hepimizi
kucaklayan hoþgörülü sevecenlik, o temizlik kokusu beni inanmadýðýma inandýran.
Bayramlar, benim Tanrýmýn sizin mükemmeliyetinizde ortaya çýktýðý muhteþem
duraklar.
Ve dedi ki benim Allah'ým, "kendiniz için deðil düþmanýnýz için dua edin."
Ve dedi ki, "kendiniz için deðil düþmanýnýz için þefaat isteyin."
Ve dedi ki, "sizi birbirinize emanet ettim, emanetinize hýyanet etmeyin."
Ve dedi ki, "düþmanlarýnýzý da benim yarattýðýmý unutmayýn."
Ve dedi ki, "bu menzilde öyle yüce bir merhamet gösterin ki bana inanmayanlar
sizin merhametinizin ýþýðýnda görsünler beni."
Bayramlar, dünyadaki imtihanlarý en zorlu geçenlerin, yoksullarýn, kimsesizlerin,
çocuðuna portakal alamayan iþsizlerin, daðda ölümü bekleyenlerin, nöbet yerinde
hasret çekenlerin, hastalarýn, gurbete çýkanlarýn, hapistekilerin, kaderin kendilerine
daha iyi davrandýðý insanlar tarafýndan tevazuuyla, aðýrbaþlýlýkla, þefkatle kucaklandýðý duraklar.
Kendimizden yýkandýðýmýz, kendi öfkelerimizden arýndýðýmýz, menfaatlerimize
sýrtýmýzý döndüðümüz kutsal yunaklar.
Bir ihtiyarýn elini öpen genç, bir çocuðun baþýný okþayan adam, bir yoksulu sevindiren zengin, bu huzurlu vahanýn çiçeklerini dikenler.
O davranýþlarýn her birinde ben kendi Tanrýmýn tebessümünü görürüm.
Kullarýnýn merhametinden sevinir benim Tanrým.
Hayatýn kasýrgasýný bunun için durdurur.
SEVGÝ DÜNYASI
koþan kardeþlerimiz, en azýndan
onlar, bu sözler üzerinde derinliðine
düþünsünler.
Ne büyük planlar, düzenler, organizasyonlarla evrenleri, galaksileri,
plânetleri aþarak insan olma onuruna
ulaþtýðýmýzý ve bizleri daha ne yüceliklerin beklemekte olduðunu bir an
bile düþününce; içimizi kasýp kavuran, aþýlmaz sandýðýmýz dertlerimiz,
korkularýmýz, kuruntularýmýz, öfkelerimiz, kýskançlýklarýmýz, kýrgýnlýklarýmýz ne kadar hafifleyecek bu
muhteþem mazimizin yanýnda.
O zaman þu söz yeniden anlamýný
tam bulacak:
* Her insan O'nun
Sevgisinden Yaratýlmýþ
yüce bir deðer
eþsiz bir varlýktýr.
13
DÜNYA YOKKEN
"KALÛ BELÂ" DA BAÞLAYAN
HAYATIMIZ
Çocukluðumuzda birbirimizi imtihan ederken:
"Ne zamandan beri
Müslümansýn?.."
" Kalû Belâ'dan beri
Müslüman'ým!.." cevabýný almadan
arkadaþýmýzýn yakasýný býrakmazdýk.
Ne soran, ne cevaplayan bunun
gerçek anlamýný idrak ederdi ama,
olsun, biz neler de bildiðimizi
sanarak övünürdük ya, bu bize yeterdi.
Mevlâna Hazretlerinin dile getirdiði
ruhumuzun insan öncesi yaþamlarýný
bir yana býrakarak, bir gözümüzü
insan olma hüviyetine, onuruna
ulaþtýðýmýz; gelmiþ geçmiþ ve gelecek
En huzursuzumuz bile böyle günlerde huzur bulur. Bir baþkasýna merhametle, þefkatle, tevazuuyla uzanan her elde Tanrý’nýn eli vardýr ve o el deðdiði her yere huzur
ve güç verir.
O huzuru herkesle birlikte duyarým. Ruhum sakinleþir. Her gülümseyen yüzle birlikte hafiflediðimi, zincirlerimin çözüldüðünü, ihtiraslarýn ve öfkelerin hapishanesinden
azat edildiðimi hissederim.
Ve, iman ederim kendi Tanrýma.
Ve, her gülümseyen yüze, her sevecen sese minnet duyarým. Onlardýr benim
Tanrýmýn dünyadaki yansýmasý. Onlardýr beni inandýran.
Ben her bayram iman ederim.
Ey siz, huzursuz ruhlar... Ey siz, binlerce yýldýr kendi ihtirasýnýn dikenleriyle
kanayanlar... Ey siz, fýtrattan eksikli yaratýlmýþ olanlar... Dinleyin.
Sizsiniz beni Allah'a yaklaþtýran. Kendi eksikliðinizi baþkalarýnýn eksikliðini severek
tamamladýðýnýzý görmek inandýrýr beni Tanrýnýn varlýðýna.
Ve derim ki, "hiddetinden korkmuyorum ey Rabbim, þefkatin titretiyor dizlerimi."
Ve derim ki, "bana varlýðýný kullarýnýn merhametinde göster."
Ve derim ki, "sen olmasaydýn da onlar böyle kötü olabilirlerdi ama sensiz iyi olamazlardý, onlarýn iyiliklerini göster bana."
Ve derim ki, "senin adýna kötülük edenler varken nasýl inanacaðým sana."
Ve derim ki, "Senin cennetini istemiyorum ey Tanrým, bütün istediðim seni
tebessüm ettirecek bir iyilik yapma gücü, onu ver bana."
14
tüm insanlarýn, topluca Rabbimizin
önünde secde ettiðimiz o emsalsiz ilk
güne, "Kalû Belâ" gününe çevirelim.
Henüz dünya oluþmamýþken evrenin
baþlangýcýnda, þimdi bilmediðimiz bir
yerde hep beraber bedenli olarak
yaþadýðýmýz o günü Kur'aný Kerim
þöyle anlatýr:
* Rabbin Âdem Oðullarýndan,
onlarýn bellerinden tüm nesillerini
ortaya çýkarmýþ ve onlarý kendi
kendilerine tanýk ederek: "Ben sizin
Rabbiniz deðil miyim?" (demiþti).
"Evet (bunun) tanýðýyýz" dediler.
Kýyamet günü "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz (diye idi bu)
(Arâf-172)
Hz. Muhammed "Kalû Belâ" âyetlerini açýklarken:
"Allah kýyamete kadar doðacaklarý
ruh olarak topladý, sonra onlarý þekil-
SEVGÝ DÜNYASI
lendirdi" konuþturdu. Onlardan söz
ve ahid aldý"
diyerek konuya açýklýk getirmektedir.
Yine Hz. Muhammed'in: "Adem
ruh ile toprak arasýndayken ben
Peygamberdim" sözünden dünya hayatýmýzdan önceki o ilk yerde eðitilirken onun yol gösterici olarak
görev yaptýðýný anlamaktayýz.
O'nun Yaratýcýmýz, Rabbimiz
(yetiþtiricimiz, terbiyecimiz)
olduðunu dilimizle topluca onayladýðýmýz o Kalû Belâ (Evet, dediler)
gününden "Bizim Celselerimiz"de
þöyle bahsedilir:
* "O, baþlangýçta, önce yedi rengi
varetti hayrýnýza gördüðünüz. O,
baþlangýçta bir ses varetti hayrýnýza,
duyduðunuz. O, baþlangýçta suya
"OL" dedi. Sýra ile ard arda oldular.
Ve, bayramlarda benim Tanrým bana kullarýnýn iyi yanlarýný gösterir. Birbirine sarýlan
her düþmanla ben imana doðru bir adým atarým. Huzur bulan her ruhla biraz daha
inanýrým. Sizi, bir mükemmeliyete doðru yürüyün, ruhunuzun eksikliðini kendiniz
tamamlayýn ve böylece O'nun kendi baþýna mükemmeliyete ulaþabilecek canlýlar
yaratabildiðini gösterin diye eksik yaratan Tanrý, bu ýstýraplý yürüyüþte durup dinlenebileceðiniz menziller yaptý size.
O menzillerde durun. Durun ve eksik yanlarýnýzýn tamamlanmasýný bekleyin.
Sahip olduklarýnýz, sizin eksikleriniz. Öfkeleriniz, düþmanlýklarýnýz, hýrslarýnýz,
kýskançlýklarýnýz, hasetleriniz, böbürlenmeleriniz. Onlardan kurtuldukça tamamlanacaksýnýz. Ve, bayramlar tamamlanma vakitleri.
Ey siz inananlar...
Tanrýnýzýn yarattýklarýna düþmanlýk mý besleyeceksiniz? Öldürecek misiniz onlarý?
Yoksul mu býrakacaksýnýz? Acýlarýna sýrtýnýzý mý döneceksiniz? Sadece kendi
kavminiz için mi þefaat dileneceksiniz? Kendinizi ayýracak mýsýnýz Rabbinizin yarattýðý
diðer kullardan? Dininizle, ýrkýnýzla böbürlenecek misiniz? O'nun yarattýðý kullarý
sevmeden Tanrýnýzý nasýl seveceksiniz?
O benim güzel Allah'ým. Görür içinizdeki kötülükleri. Düþmanlýklarýnýzý görür. Bir
kulunun bir kuluna ettiði kötülük üzmez mi onu?
Ey siz inananlar... Siz korkmaz mýsýnýz onu üzmekten? Onun üzülmesinden
üzülmez misiniz? Bayramlar, sadece birbirinizi deðil, Tanrýnýzý da sevindirme vakitleri.
O'nu sevindirdiðinizde, O'nun da tebessüm ettiðini imanla görürüm. Ve der ki, "hepinizi eksikli yarattým, birbirinizin eksiðini hor görmeyin."
Ve der ki, "hepiniz benimsiniz, benim olana kötülük etmeyin."
SEVGÝ DÜNYASI
Sýra ile ard arda bir yerde durdular.
Secde ettiler. Hayrýnýz için, hayýrla
baþladýlar yollarýna. Önce O'nun öz
sözü ile özünüzü aldýlar ele. Sizin
için olanlarý, olacaklarý sýra ile
getirdiler dile. Yaptýlar. Emir aldýlar.
Yaptýlar. Oldu emredilen ve
oldunuz."
"Ýþte siz, o günde de böyle bir
yerde toplu secde edip durdunuz.
Ýþte sizin için hayýr, iþte sizin için þer
o günden baþladý, böyle son güne
kadar.
Ve O'nun öz sözünden sizin için
varedilmiþ, gerçekten bir hayýr, size
ikisini bir etmeyi öðretecek ve siz
hayrýn þerden ayrýldýðý yerde O'nu
göreceksiniz þüphesiz. O günü þimdiden bildiðinizden, o günün haberini aldýðýnýzdan, böyle sorumlu, böyle
yüklüsünüz. O güne kadar
Ve der ki, "her bir kulum eksiðini, bir
baþka kulumun eksiðini hoþ görerek
tamamlar."
Ve der ki, "düþmanlarýnýz da benim
kullarým, onlar için dua edin."
Ve der ki, "merhametim hiddetimden
fazladýr, sizin de merhametiniz hiddetinizden fazla olsun."
Ve bayramlar eksikli kullarýn merhametle huzur bulduðu zamanlardýr.
O huzurda görürüm ben O'nu.
Benim güzel Allah'ým.
Öyle kullar yaratýr ki, inançsýzlarý merhametleriyle inandýrýrlar.
Ben her bayram inanýrým.
O'nun yarattýðý kullarýn þefkati beni
yaklaþtýrýr O'na.
Ve derim ki, "hiddetinden korkmuyorum
ey Tanrým, þefkatin titretiyor dizlerimi."
Ve derim ki, "Sana her bayram inanýyorsam ey Tanrým, bu, her bayram senin
kullarýnýn þefkatine inandýðýmdandýr."
15
yapacaðýnýz çok. O güne yakýnsýnýz.
Gözünüzü güzelliðe açýp, gönlünüzü
gönlünüze veriniz de, artýk durmadan O'nun yolunda, O'nun
emrine uyup, O'na gidiniz"
Kur'andaki aþaðýdaki âyetten bu ilk
yerdeki eðitimimiz sona erdikten
sonra eðitime uzunca bir süre ara verilerek, insan ruhlarýnýn devirler
boyunca uykuda tutulduðu, sonra da
uyandýrýlarak dünyadaki eðitimin
baþladýðý anlaþýlmaktadýr:
* Ýnsanýn üzerinden, henüz kendisinin anýlan bir þey olmadýðý uzun
bir süre geçmedi mi? (Ýnsan-1)
Kur'andan, Hz. Muhammed'den,
Mevlâna'dan, Rehber Varlýklarýn
bildirilerinden yararlanarak insanlýðýn milyarlarca yýl öncesine uzanan
o muhteþem serüveninden haberdar
olabiliyoruz. Sadece pozitif bilimlere
deðer verenler haklý olarak þöyle
konuþacaklar: "Bilincimizde ya da
bilinçaltýmýzda þu anlattýklarýnýzdan
en ufak bir iz olmadýðýndan hiçbir
þey hatýrlamýyoruz; bilimimiz de bu
konuda zerre kadar ipucu vermiyor.
Öyleyse bunlara inanmamýzý nasýl
umabilirsiniz?!.."
Hatýrlayamama konusunda cevabýmýz çok kolay. Anne karnýndakini
de, üç yaþýna kadarki çocukluðumuzu
da hatýrlamýyoruz ama yaþadýðýmýz
kesin. Ya da bellek kaybýna uðrayanlarýn geçmiþlerini hiç hatýrlayamamalarý yaþamadýklarý anlamýna
gelmez ki!.. Bu büyük mazimizin bilincimizde olmadýðý muhakkak. Ama
bilinçaltýmýz için o kadar kesin
konuþamayýz. Kendilerini en ateist
(Tanrý tanýmaz) ya da agnostik
(bilinemezci) tanýtanlar bile ani
16
tehlike karþýsýnda ilk ön Allah'ý yardýma çaðýrmazlar mý? Ya da iç
dünyalarýna derince daldýklarý meditasyon anlarýnda O'nun varlýðýný ve
sevgisini ruhlarýnýn en dibindeki katmanlarýnda tüm içtenlikleriyle duymazlar mý? Ahmet Altan'ýn bayramlarda, seyranlarda da olsa Hepimizi
Sevgisinden Vareden O Yüce'yi nasýl
da tüm benliðiyle, hayranlýk ve coþku
ile andýðýný, bu sayýmýzda
aktardýðýmýz "Benim Güzel Allah'ým"
yazýsýnda eminim sizler de benim
gibi içiniz sevgiyle kabararak okuyacaksýnýz. Demem o ki "Evet
Rabbimiz Sensin" diye topluca
haykýrýp ahid verdiðimiz o "Kalû
Belâ" gününün o "Elest Bezmi"nin
anýlarý hepimizin bilinçaltýna kazýnmýþ öylece duruyor.
Sýra pozitif bilimlere gelince yine
söyleyecek sözümüz var. Derin hipnoza sokulmuþ süjelerde geçmiþte
yaþadýðý olaylarý tarihiyle ve saatiyle
aynen tekrar yaþatabiliyoruz.
Parapsikolojide "Ekminezi"
dediðimiz bu olguya ben bizzat
deðiþik süjelerde birçok defa þahit
oldum. Pozitif bilimler açýsýndan
geçmiþi yaþama olayý o kadar objektif
ki, derin hipnozda uyumakta olay
süjenin refleksleri bile indirildiði yaþa
göre tepki veriyor. Birkaç aylýk
bebeklerin ayak tabanlarýný bir iðne
ile hafifçe gýdýklarsanýz parmaklarý
geriye doðru kývrýlýr. Büyüdüðü
zaman ise öne kývrýlýr. Buna týpta
"Babinski Refleksi" diyorlar. Örneðin
yirmili yaþlarýndaki bir süjeyi derin
hipnozda telkinle on yaþýna
indirdiðinizde Babinski Refleksi
deneyini yaparsanýz parmaklarý öne
SEVGÝ DÜNYASI
kývrýlýrken, ayný kiþiyi birkaç aylýk
bebeklik yaþamýna indirdiðinizde bu
defa parmaklar geriye doðru kývrýlýyor. Bunu deðiþik deneylerde bizzat
gözlemledim. Hattâ bir defasýnda
davetlimiz rahmetli Psikiyatrý Profesörü Dr.Ayhan Songar Bey, ekminezi
uygulanan derin hipnozdaki süjemize
bu deneyi hepimizin önünde yapmýþtý. Babinski Refleksi indirilen
yaþa uygun þekilde gerçekleþmiþti.
Gýdýklanmaktan dolayý süjenin ayaklarýný zor zapteden Sayýn Doktor,
telkinle doðum öncesi spatyom
(ahiret) hayatýna indirilen süjede ayný
deneyi yapýnca ne ayaklar, ne parmaklar bir milim yerinden oynamamýþ, bacaðý hiçbir tepki vermemiþti.
Deney sonrasýnda profesör: "Bu süjeye bunlarý önceden öðretseniz bile,
rol icabý bunu baþaramaz. Çünkü
refleksine kumanda edemez" demiþti.
Ekminezi ile doðumdan önceki hayatýna indirilen ve baþka ülkelerde,
baþka þehirlerde yaþamýþ olan süjelerle, sonradan doðrulanmýþ önemli
kanýtlar elde edilmiþtir. 1964 yýlýnda
Çetin Altan'ýn eþi ve bir arkadaþýyla
konuðumuz olduðu bir ekminezi
deneyinde bulunmuþtuk. Geçmiþ hayatýnda, þimdikinden farklý bir
þehirde, Bursa'da yaþayan süjemiz,
sayýn yazarýmýzýn sorusu üzerine
Bursa'da 1930'lu yýllarda
Setbaþý'ndaki dondurmacý Þaban'dan
ve inþa edilmekte olan bir sinema
binasýndan bahsedince, Bursa'nýn o
yýllarýný iyi bilen Çetin Altan çok etkilenmiþti. Nitekim daha sonralarý
Güneþ Gazetesi'ndeki köþe yazýsýnda
bu deneyden söz ederek, bilimin dar
alanda sýkýþýp kalmaktan kurtul-
SEVGÝ DÜNYASI
masýný, araþtýrma sahasýný
geniþleterek parapsikolojik olgularý
da incelemesi gerektiðini önermiþti.
Kimbilir, belki ileride Yaradan'ýn
izniyle ekminezi deneyinde o "Kalû
Belâ" gününe kadar geriye gidilir de,
O'nun önündeki büyük ahdimiz yinelenir, kimbilir. Çok büyük bir hayal
olduðunu bilmiyor deðilim. Ancak
tüm yaþamlarýmýz saniyesi saniyesine
teyp bantlarýnda olduðu gibi ruhumuza kaydedilmiþ. Ekminezi ile zaten
o kayýtlara ulaþýyoruz. Kur'anda boþuna mý sorgu gününde hiçbir tanýða
gerek olmadan, her þeyi bülbül gibi
þakýyacaðýmýz ifade ediliyor.
Hepimiz; kaþýmýzdan, gözümüzden,
þu andaki durumumuzdan çok yukardayýz. Çok özenle yetiþtirilmiþ, nice
emekler verilmiþ, türlü yeteneklerle
donatýlmýþ ruhlarýmýz var. Kendimizle
ve insan kardeþlerimizle öðünmemiz,
iftihar etmemiz, potansiyel ve kinetik
deðerlerimizi bilmemiz ve daha
yukarýlara hep birlikte hamle yapmamýz bekleniyor bugünlerde hepimizden!!!..
Söze
Mevlâna ile
baþlamýþtýk.
O, ruhsal
yaþamýmýzýn
bitki öncesi
düzeylere
kadar geriye
gittiðini
söylüyordu
Mesnevi'sinde. Ýnsan yaþamý evrenin
baþlangýcýna kadar uzandýðýna göre o
ilkel seviyedeki tekâmül süreçlerini
17
bu evrende deðil, önceki evrenlerde
geçirdiðimiz anlaþýlýyor. "Bizim
Celselerimiz"de insandan bir önceki
insanýmsý diyebileceðimiz "aklýmýzý
geliþtirme" aþamasý kýsaca þöyle
anlatýlýyor:
* O sizi her þeyinizle tam yarattý,
yalnýz þaþmadan doðruda olasýnýz
diye. Ve iþte kendinizi böyle yoklayýp,
yerinizi bulmak için size akýl verdi.
Ve AKLINIZI ÖYLE GELÝÞTÝRÝP
serbest býraktý. Yalnýz ayrý
olduðunuz yer O'ndan, iþte
buradandýr.
Þimdi evren öncesine kadar uzanan
o büyük mazimizi bir kenara býrakýp,
aslýnda bunun yanýnda oransal olarak
çok küçük yüzdede kalan insanýn
dünyadaki serüvenine hýzlý bir göz
atalým. Bizler tarih biliminde ancak
birkaç bin yýllýk geçmiþimize gidebiliyoruz ama, fosil biliminden anlýyoruz ki, geçmiþimiz yüz binlerce yýl
geriye uzanýyor. Bazý arkeolojik bulgularla da þaþkýna dönüyoruz. Ýþte
birkaç örnek:
"Mýsýr ve Irak'ta eski çaðlardan
kalma kesilmiþ kristal mercekler
bulunmuþtur. Bunlarý bugün yapabilmek için elektro kimyasal iþlemler
gerekmektedir."
"Peru plâtosunda plâtinden yapýlmýþ
süs eþyalarýna rastlanmýþtýr."
"Çin'de bir mezardan alüminyumdan yapýlmýþ kemer parçalarý
çýkarýlmýþtýr"
Örnekleri çoðaltabiliriz. Anlaþýlýyor
ki birkaç yüz bin yýllýk insan hayatý
lineer, doðru bir yükseliþ trendi
izlemiyor. Uygarlýkta geliþtiðimiz
halde, ahlâkta ilerlemediðimiz, aksine
gerilediðimizden eðitim fonksiyonu
18
dumura uðrayan dünya okulunun
birçok defa kapatýlarak yeni baþtan
düzenlendiðini bilirsek yukarýdaki
örneklerden þaþkýnlýk duymayýz. Bu
arkeolojik bulgularýn önceki dünya
uygarlýklarýndan arta kalanlar olduðu
sonucuna varýrýz. Dünya çapýndaki
kýyametlerle birçok defa sona eren
insanlýk yaþamýndan bir tek erkeðin
kurtarýlarak, yalnýz baþýna bir sonraki
döneme aktarýlýp, o dönemin Ademi
olarak insan yaþamýný baþlattýðýný
5000 yýllýk Gýlgamýþ Destaný'nda
okuyoruz:
"... Aralarýnda olmayan TEK
TANRI ulu bilgeliðin temsilcisi Ea,
insan soyundan HÝÇ DEÐÝLSE
BÝRÝNÝN bu felâketten KURTULMASINI SAÐLIYOR... (Gýlgamýþ
Destaný- Hürriyet Yayýnlarý s:45)
"Bizim Celselerimiz"de insanlýðýn
12 defa kýyametlerle yeryüzünden
silindiði, her defasýnda tek bir erkeðin
kurtarýlarak yalnýzca onun bir sonraki
döneme "artakaldýðý" ve ondan eþinin
varedilmesiyle insanlarýn çoðalmalarýnýn saðlandýðý anlatýlmaktadýr.
Bizler þu anda 13. dönemi yaþamaktayýz ve sonuna çok yaklaþmýþ
durumdayýz. Hz. Muhammed'in bir
soru üzerine karþýsýndakine:
"Hangi Âdem'den bahsediyorsunuz,
bizimkinden mi, önceki Âdem'den
mi?" diye karþý bir soru
yöneltmesinin sebebi aþaðýdaki
bildiriyi okuyunca daha iyi anlaþýlýyor:
"O, "ol" der ve her þey öylesine
olur. O, "dur" der ve her þey olduðu
gibi kalýr. Siz yalnýz olmasý için
dilekte ve oldukça þükürde bulununuz. O, þimdi hani üzerinde
SEVGÝ DÜNYASI
rahatça dolaþýp da, baþýndan beri
aðýrlýðýndan kaybetmeyene,
hayrýnýza on üç defa "OL" dedi ve
siz iþte bu on üçüncüden gelenlersiniz. Elbet ki bir zamanda, sizden
olup da tek baþýna dolaþanýn varlýðýna inanmanýz gerekir. Çünkü her
oluþun baþýnda, önce bir tek vardý ve
ondan nesli devam edecek ikinciler
geldi. Bu on üç kere deðiþmeden
ayný oldu böylece... Ýþte bunda size
çok hikmetler, iþte çözeceðiniz çok
gerçekler vardýr. O'nun
deðiþtirmediði yalnýz yedi renk ve
yalnýz yedi sestir belli olan... O,
ondan sonrasýný, öyle bir düzenle
kurar ki, her defasýnda her þey
aynen baþýndan baþlayýp, sonuna
kadar gider. Her defasýnda yalnýz
artakalan, bir öncekinden daha fazla
çok bilen, daha önce geliþen, zamaný
anlayan, ona deðer verendir. Ýþte
aradaki tek fark bu. Öyle ise, kýymet
vereceðinizi bilip, onun üzerinde
durunuz. Ve her þeyi, her yapýyý
sevgi ile kurunuz. Çünkü O sizi
sevgisinden varetti..."
Görülüyor ki insanoðlu dünyada da
boþ býrakýlmamýþ, eðitilmesi,
geliþmesi için 13 defa emrine yeni
okullar tahsis edilmiþ. Bizlerden istenen ise sadece 5 dersten geçer not
almamýzdýr: doðruluk, Ýyilik, Çalýþmak, Bilgi, Sevgi.
Gelecek Sayýda:
"Ne mutlu kalbi temiz olanlara"
Hz.Ýsa'nýn "Daðdaki Vaaz"ýnýn bu
altýncý bildirisiyle ilgili Kryon yorumlarý ve "Gönül Avutma" yöntemleri
üzerinde duracaðýz.
SEVGÝ DÜNYASI
19
Psiþik Medyum, öte alemdeki sevdiklerimizle konuþuyor
SON BÝR KEZ
John Edwards/Çeviri: Arýn Ýnan
Geçen ay, medyumumuz John Edwards, yaptýðý bir trans okumasý
sýrasýnda annesinin ölümüne yetiþemediði için yýllarca suçluluk duygusu
duyan bir muhabirin duygularýnýn açýða çýkmasýna neden olmuþtu.
Böyle bir þeyin açýða çýkmasýndan aslýnda hoþlanmadýðýný ama gelen
varlýðýn bu konunun altýný ýsrarla çizdiðini vurgulamýþtý. Yine geçen ay,
kanser hastasý olan genç bir arkadaþýnýn kemoterapi alýp almamasý
konusunda kendisinden yardým istediðinde, ona medyum olarak deðil de
yakýn bir arkadaþ olarak yardým etmeye çalýþtýðýný ve mutlaka
20
SEVGÝ DÜNYASI
kemoterapi almasý gerektiðini söylediðinden bahis etmiþti. Bu
arkadaþýný kaybeden medyum, bundan büyük bir üzüntü duysa bile elinden geleni yapmýþ olduðu için kendisinden memnun olmuþtu. Geçen
ayýn ilginç konularýndan birisi de medyumun arabasýyla giderken bir
hanýma çarptýðýný görmesi ama arabadan çýkýp baktýðýnda böyle
birisinin olmadýðýný fark etmesiydi. Ancak bu kiþiyle ilgili aklýna bir
isim ve soyad gelmiþ, hayali olarak çarptýðý kiþinin liseden arkadaþý
olan bir kýzýn annesi olduðunu öðrenmiþti. Daha sonra öðrendiði gerçek
onu iyice þaþýrtacaktý çünkü kadýn bir gün önce kanserden ölmüþtü. Bu
ay konumuza kaldýðýmýz yerden devam ediyoruz.
Demek ki, Stacey Sullivan'ýn annesi
kýzýyla böyle irtibat kurmak istemiþti.
Ayný þeyi vaftiz babam Glenn ile de
yaþamýþtým. Bir yaz mevsimi, evinin
yakýnlarýnda araba kullanýrken onun
annesine benzeyen bir kadýn görmüþtüm.
Ancak vaftiz babamýn annesinin hayatta
olmadýðýný biliyordum. Gördüðüm
kadýnýn üzerinde kýrmýzý renkte, kalýn ve
uzun bir palto vardý. Sonra aynen Stacey
Sullivan'ýn annesi gibi gözden kayboldu.
Hemen Glenn'i aradým ve ona annesinin
kýrmýzý bir paltosu olup olmadýðýný sordum. Gerçekten de bu hanýmýn her
zaman giydiði bir kýrmýzý paltosunun
olduðunu öðrendim.
Bu tarz üzücü olaylarla her gün
karþýlaþýyorum aslýnda. Ne yazýk ki, bu
trajik vakalar arasýnda bir çoðu araba
kazasýnda, cinayet neticesinde ya da intihar sonucunda doðal yoldan gerçekleþmeyen ölümler de vardýr.
Bir trans okumasýnda bir varlýk gelerek
korkunç ve garip bir þekilde öldüðünü
söylemiþti. Bu bir intihar vakasý idi ve
çok acýlý gerçekleþmiþti. Bana, ormanlýk
alandaki küçük bir pikap kamyonunun
görüntüsünü göndererek, öldüðü noktayý
iþaret etmiþti. Oradaki aðacý görünce
kendisini buraya asýp asmadýðýný merak
ettim. Ama bana aðrý hissi gönderince
(þükürler olsun ki gerçek acý kadar
yoðun deðildi) kol ve bacak derimin
soyulduðunu hissettim. Hemen ardýndan
ise hiç alakasýz bir þekilde gözümün
önüne Bugs Bunny ve Daffy Duck çizgi
filmleri geliverdi. Çizgi film kahramanlarý birbirlerinin üzerine çýkmaya çalýþýyorlar ve sonunda Daffy Duck karakteri
kendini benzinle yakýyordu. Bunun ne
anlama geldiðini anladýðým zaman
kusacak gibi oldum. Ailesi de onun kendisini bu þekilde öldürdüðünü kanýtladý.
Karþýma birçok faili meçhul cinayet
vakasý da çýktý. Vakalardan birinde bir
kadýn trans okumasý için geldiðinde
ergenlik çaðýndaki kýzýnýn ruhu bizi
ziyaret etmiþti. Ona: "Jessica boðularak
öldürüldüðünü söylüyor" dedim. Kýz
bana bir çok imajlar göstererek ana
detaylarý vermeye çalýþtý. Ölü bedeni
cinayetin iþlendiði yerden uzaða
götürülmüþtü ve cesedi bir okulun yanýndaki bir evin çitleri önünde bir polis
köpeði tarafýndan bulunmuþtu. Üzerinde
hiçbir giysi yoktu. Jessica'nýn annesi bu
bilgileri doðruladý. Gerçekten de cesedi
okulun yanýndaki bir komþu evinin çitlerinin yanýnda bulunmuþtu. Kýz, o gün
okuldan çýkmýþ evine doðru giderken
birisinin saldýrýsýna uðramýþtý. Bedeni bir
polis köpeði tarafýndan bulunduðunda
SEVGÝ DÜNYASI
üzerinde sadece çoraplarýnýn olduðu
görülmüþtü.
Trans okumasý boyunca, Jessica güçlü
sevgi mesajlarý göndererek, iyi durumda
olduðunu bildirmiþti. Trajik ölümüne
raðmen öte tarafta oldukça mutluydu.
Annesinin bunlarý duymaya ihtiyacý
vardý ama kýzýnýn söylediklerine iyice
kani olmasý için biraz daha zamanýn
geçmesi gerekiyordu. Kýzýnýn ölümünden
beri bir yýl geçmesine raðmen derin bir
karamsarlýk içersindeydi. Bunun nedenlerinden birisi- Jessica'nýn söylediðine
göre- katilinin henüz yakalanmamýþ
olmasýydý. Bu vakanýn çözülmesi uzun
zaman alacaktý. Duyduklarýmý hemen
annesine ilettim. Söylediklerim sanýrým
onun içini biraz daha rahatlatmýþtý.
Trans okumasý bitmiþti ama, hikayenin
geri kalanýný duymak için sabýrsýzlanýyordum. Jessica'nýn ölümünün hemen
ardýndan on altý yaþýndaki gülümseyen
fotoðrafý her yere daðýtýlmýþtý. Yerel
gazetelerde bu konuyla ilgili pek çok
haber çýkmýþtý. O anda zihnimde bir
þimþek çaktý. "Þimdi anladým bana neden
kýrtasiye dükkaný Staples'i gösterdiðini.
Ta baþýndan beri Jessica bana bu dükkaný
gösterip duruyordu. Þimdi neden
olduðunu biliyorum. Ben de oraya sürekli olarak giderim ve Jessica'nýn posterinin
burada da asýlý olduðunu hatýrlýyorum. O
posteri gördüðüm her seferde bu kýzla
irtibat kurabilir miyim diye düþünmüþtüm" dedim.
Jessica'nýn annesine her hangi bir sorusu olup olmadýðýný sordum. Hiçbir sorusu yoktu ama kendisiyle birlikte gelmiþ
olan kýzkardeþinin vardý. Soru, katilin
kimliði ile ilgili her hangi bir bilgi alýp
21
almadýðýmla ilgiliydi. Gerçekten insanýn
sinirlerini etkileyecek bir soruydu bu.
Genellikle psiþik polis rolü oynamaktan kaçýnmýþýmdýr. Bunun esas nedeni
baþýmdan geçen bir olayýn kötü þekilde
neticelenmiþ olmasýydý. Bir keresinde
bilinmeyen bir katili teþhis etmem istenmiþti. Benim de gözümün önünde
Michael ismi belirmiþti. Kurbanýn
Michael adýndaki birisi ile bir tanýþýklýðý
vardý ama bunun cinayetle kesin bir ilgisi
olup olmadýðýndan emin deðildim.
Sadece ciddi bir þüpheli olabilirdi. Daha
sonra polis yanlýþ adama baktýklarýný
yani yanlýþ Michael'ý aradýklarýný söyledi.
Cinayeti Michael adýnda birisi iþlemiþti
ama bu Michael, kurbanýn tanýþ olduðu
Michael deðildi. Masum birinden boþ
yere þüphelenilmesine neden olduðum
için üzgündüm. Neyse ki daha fazla zarar
olmadan gerçek suçlu yakalanmýþtý. Bu
olaydan sonra katilleri teþhis etmem
konusunda bir teklif geldiðinde geri
çevirmeyi tercih ediyorum.
Ýþte bu nedenle Jessica'nýn trans okumasý sýrasýnda bana gelen minik bir bilgiyi kendime saklamayý tercih etmiþtim.
Bu katil olabileceðini düþündüðüm bir
adamýn imajý idi. Daha sonra ailenin ne
kadar sýkýntý içinde olduðunu gördüðüm
için bunu söylemeye karar verdim ve:
"Kýsa saçlý, sakallý, uzun boylu ve zayýf
bir adamýn imajý gösteriliyor. Galiba bir
ayaðý aksýyor çünkü garip bir þekilde
yürüyor" dedim.
Jessica'nýn annesiyle kýzkardeþi
baþlarýný salladýlar ve: "Siz esas þüpheliyi
tarif ettiniz. Bizim de bu konuda kesin
bir fikrimiz var ama polis o kiþiyle ilgili
kesin bir kanýt bulamýyor" dediler. Ýçim
22
SEVGÝ DÜNYASI
rahatlamýþtý. En azýndan onlara
sonradan piþmanlýðýný yaþayacaðým ve hiç bilmedikleri bir
þeyi söylememiþtim. Yaklaþýk
olarak bir yýl sonra, bu vakayla
ilgili bir gazete haberine rastladým. Jessica'nýn katilinin hala
yakalanamadýðýný söylüyordu.
Bu tarz hikayeleri görünce
benim nasýl olup da bu tarz
acýlý insanlarla trans okumasý
yaptýðýmý merak ediyor olabilirsiniz. Birincisi iþimin, kanserli hücreyle hastasýndan önce
tanýþan bir onkologunki kadar
kötü olmamasýdýr. Onlar her
gün bir çok hastanýn öldüðüne
þahit oluyorlar. Benim en azýndan onlarla aramda bir mesafe
var. Ýkincisi, ben bu tarz olaylarla, her þey olup bittikten
sonra karþý karþýya geliyorum.
Böylece insanlar en üzüntülü
günlerini zaten geride býrakmýþ
oluyorlar.
Olumlu ýþýðý her zaman
olumsuz olandan daha fazla
görmeye çalýþýrým. Bir ruhsal
varlýkla irtibat kurduðum
zaman, acýlara ya da kayýplara
konsantre olmam. Geride
kalanlarýn üzüntülerini elbet ki
anlarým ve paylaþýrým ama
benim iþim onlara öte tarafta
olup bitenleri göstermek ve
sevdiklerinin aslýnda onlarý
terk etmediðini anlatmak ve
onlara: "Öte taraftakiler de
týpký sizler gibi yalnýz
deðillerdir" demektir.
(Gelecek Ay: "Bu Dünyada
Yaþamak")
ÇOCUKLARIN
GEÇMÝÞ YAÞAMLARI
Geçmiþ Yaþam Anýlarý Çocuklarý Nasýl
Etkilemektedir?
Carol Bowman'ýn, "Children's Past Lives" Kitabýndan
Çeviren: Nelda Bayraktar
SEVGÝ DÜNYASI
24
Hatýrlayacaðýnýz gibi, geçen ay, yazarýmýz Carol Bowman, bir
önceki kýþ geçirdiði akciðer rahatsýzlýðý üzerinde derin düþüncelere
dalmýþtý. Artýk havanýn soðukluðunu, mis gibi kokusunu ciðerlerine
rahatça çekebildiði için Tanrý'ya þükrediyordu. Geçmiþ hayatlarý
hakkýnda ayrýntýlý bilgi sahibi olmasý bu hayatýnýn kýymetini daha
da bilmesine neden olmuþ, dahasý cevaplanamayan sorularýna
cevap bulmuþtu. Carol oyun alanýnda oðlu Chase'in arkadaþlarýný
izlerken birdenbire hayaller ile oyunlar arasýnda aslýnda geçiþlerin
olabileceðini düþünmeye baþlamýþtý. Böylece geçmiþ hayattan
getirilebilecek deneyimler çocuklarýn oyunlarýnýn birer parçasý
haline gelmiþ olabilirlerdi. Bu ay "Düþünceler Zihnime Akýn
Ediyor" baþlýðý ile konumuza devam ediyoruz.
DÜÞÜNCELER
ZÝHNÝME AKIN
EDÝYOR
Birkaç gün sonra
arkadaþým Cathy Sky ile
beraber bir öðlen yemeði
yedik. Bir anaokulunda
öðretmenlik yapan
Cathy'nin üç tane çocuðu
vardý. Ayný zamanda bir
müzisyen ve yazardý.
Hastalýðým sýrasýnda sýcak
çorbasýyla evimize gelmiþ
ve çocuklarýmla ilgilenmiþti. Norman ile beraber
yaþadýðýmýz regresyon
deneyiminden haberdar
olmasýnýn dýþýnda,
mucizevi þekilde þifa bulmamý da baþtan sona
kadar takip etmiþti. Bu
yemekte onunla son olaylarý konuþacak ve kafamda dans eden düþüncelerden biraz olsun kurtulacaktým.
Sonunda konuþmam bittiðinde yarým saat geçmiþ
olduðunu fark ettim.
Cathy yemeðini bitirdiði
halde ben azýcýk yiyebilmiþtim. En çok ben
konuþmuþtum. Cathy
neredeyse tek bir kelime
bile etmeden beni dinlemiþti. Bu nedenle bana:
"Peki güvenli mi?" diye
bir soru sorduðunda þaþýrdýðýmý itiraf etmeliyim.
Güvenli? Bu soru zihnimden bir kez olsun bile
geçmemiþti. Norman'ýn
çocuklarýmla yaptýðý
regresyon denemeleri
öylesine nazik ve öylesine
doðal bir þekilde geçmiþti
ki bunun tehlikeli olabileceði aklýmýn ucundan bile
geçmemiþti. Sarah ve
Chase geçmiþ yaþamlarýyla ilgili anýlara girip,
rahatlýkla da çýkmýþlardý.
Regresyon denemesinin
hemen ardýndan ise mutlu
bir þekilde oyunlarýna
devam ettikleri gibi
geçmiþ yaþam deneyimlerini mevcut realiteleriyle
asla karýþtýrmamýþlardý.
Özellikle Sarah, geçmiþ
hayatýnda yaþadýklarýyla
ilgili oldukça aklý baþýn
SEVGÝ DÜNYASI
daydý. Cathy'ye: "Ýþin
gerçeði, çocuklarýmýn hayatlarý þimdi çok daha iyi.
Korkularý tümüyle kayboldu ve dahasý Chase'in
egzamasý iyileþti" dedim.
Cathy ne demek istediðimi anlamýþtý.
Tatlýlarýmýzý yedikten
sonra Cathy ile beraber,
fobileri olan ve her
ikimizin de tanýdýðý
çocuklar üzerinde konuþtuk. Annesinin bir türlü
yüzmeye götüremediði
25
sudan korkan bir küçük
çocuk vardý. Acaba
geçmiþ hayatýnda suda
boðularak mý ölmüþtü? Bu
çocuk geçmiþ yaþamýný
hatýrladýðý taktirde bu
korkusundan da kurtulabilir miydi?
Bu þekilde düþününce
içimi bir heyecan kaplamaya baþlamýþtý. Sadece
korkular deðil fakat bazý
davranýþ biçimleri de
geçmiþ yaþamlarýn bir
sonucu olabilirdi. Sonra
da üstün yetenekli çocuklarý, garip ilgi alanlarý olan
çocuklarý ve anne ve
babalarýný tuhaf
davranýþlarýyla þaþýrtan
bazý çocuklarý konuþtuk.
Cathy, öðrencisi olduðu üç
yaþýndaki bir kýzýn oyun
alanýnda kazmýþ olduðu
ufak çukurun üzerine
yapraklar örttükten sonra
hýçkýra hýçkýra nasýl
aðladýðýný anlattý. Çocuða
ne olduðunu sorduðunda,
minicik kýz: "Selde ölen
çocuklarým için aðlýyorum" demiþ. Cathy, bu
konuyla ilgili kýzýn anne
ve babasýyla konuþmaya
gitmiþ ama onlar da
kýzlarýnýn bu davranýþýna
bir açýklama getirememiþler.
Cathy ve ben olasýlýklarý
gözden geçirerek bir düþünceden diðerine atlýyorduk. Anne ve babalarýndan
ve birbirlerinden tümüyle
farklý olduklarý belli olan
çocuklara ne kadar sýklýkla rastlayabilirdik? Çocuklarýmýzý ilk kucaðýmýza
aldýðýmýz an onlarýn çok
özel olduklarýný ve þahsiyetlerine ait tohumlarýn
doðumlarýndan itibaren
ruhlarýnda olduðunu hissetmiþtik. Belki de bu
özellikleri yalnýzca anne
ve babalarýnýn genlerinden
almamýþlardý. Bunlar belki
de geçmiþ yaþamlarýndaki
SEVGÝ DÜNYASI
26
þahsiyetlerinin izleri veya
geçmiþ yaþamlarýna ait
özelliklerdi. Belki de
çocuklarýmýz bilimin
bunca yýldýr inanmamýzý
saðladýðý gibi, bu hayatlarýnda yaþayacaklarý
deneyimlerle dolduracaklarý boþ bir kaðýt olarak
elimize verilmemiþlerdi.
Tam bu sýrada Cathy geç
kalmakta olduðunu
söyleyerek masadan hýzla
kalktý. Beni, kafamdaki
yüzlerce düþünceyle
kahvemi yudumlarken
yalnýz býrakmýþtý.
lerini fark etmiþtim. Serin
kanlýlýkla benim yanýlmýþ
olabileceðimi ima ederek,
olan bitenlerle ilgili daha
farklý açýklamalarýn
olmasý gerektiðini ifade
etmiþlerdi.
Diðerleri için ise ben
mantýk sýnýrýný aþan birisi
idim. Onlar için reenkarnasyon doða üstü bir þey
olup tümüyle soru
iþaretiydi. Hele çocuklarýmý buna dahil etmek!
Bu arkadaþlarýmdan birisi
daha da ileri giderek:
"Kýzým, sen tehlikeli bir
bölgeye giriyorsun.
daha fazla inandýrmaya
çalýþmanýn bir anlamý olamazdý. Bunun için de bir
daha konuyu açmama
kararý aldým.
Ancak, bu direnç ve
eleþtiri karþýsýnda daha
somut ve daha elle tutulur
kaynaklardan kanýtlar
toplamam gerekiyordu.
Kendi deneyimlerimi
destekleyebilecek bilimsel
araþtýrmalardan faydalandýðým taktirde
arkadaþlarýmýn bu konuyu
daha kolay kabul edebileceklerini düþünüyordum.
Bu konuda gerçekten
TEHLÝKELÝ BÖLGE
Hiç kimse bu düþüncelerle Cathy kadar heyecanlanmamýþtý. Geçmiþ
yaþam regresyonlarýyla
ilgili deneyimlerimi anlattýðým diðer arkadaþlarým
onun kadar alýcý olamamýþlardý. Bazýlarý
enkarnasyonun mümkün
olabileceði düþüncesinden
hoþlanmýþ ve yaþamdaki
eþitsizliklerin en iyi açýklamasýnýn karma teorisi
olduðuna dair hemfikir
olduklarýný söylemiþlerdi.
Ancak, geçmiþ yaþamdan
getirdiðim rahatsýzlýklarýmý nasýl tedavi ettiðimi
ve özellikle çocuklarýmýn
da dahil olduðu bazý olaylarý þüphecilikle dinledik-
Dr. Wambach bir baþka zamanda ve bir
baþka bedende olmanýn þaþmaz duygusunu
yaþadýðý o gün, derin bir þekilde sarsýlmýþ
ve etkilenmiþti.
Oradan geri dönemeyebilirsin de. Aman dikkat
et!" diye beni uyarmýþtý.
Bu kiþilere, ilgilendiðim
konunun benim için
gerçekten bir anlam ifade
ettiðini ve hayatým boyunca sormuþ olduðum sorulara cevap verdiðini söylemeye çalýþtým. Sonra da:
"Dahasý, ben kendimi
daha iyi hissediyorum ve
çocuklarým da artýk çok
iyi" dedim. Bu arkadaþýmý
bana yardýmcý olabilecek
bilimsel bir kitaba ihtiyacým vardý. Çocuklarýn
geçmiþ hayatlarýyla ilgili
mutlaka birkaç kitap
vardýr diye düþünüyordum. Üniversite dereceleri
olan kiþiler, yaþadýðým
olaylarla ilgili yaptýðým
keþifler üzerinde düþünmüþ, araþtýrmýþ ve yazmýþ
olmalýydýlar. Bunlar
kimdiler ve ben onlarý
nasýl bulacaktým?
SEVGÝ DÜNYASI
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ÖLÜM ANI
Bitirilmemiþ Ýþler
Anýlarý Hýzlandýrýr
Araþtýrmama, Steve'in
bir yýl önce benim için
gittiði yerel kütüphanenin
din ve felsefe raflarýný
inceleyerek baþladým.
Ancak bu eski yayýnlara
göz atmak, oldukça sýkýcý
ve sonuçsuz geldiði gibi
raflarda biriken tozlar
yüzünden sürekli hapþýrmak zorunda kaldým.
Geçmiþ hayatlarý hatýrlamanýn bu hayattaki rahatsýzlýklarý tedavi edebildiðine dair hiçbir bilimsel
yayýna rastlamamýþtým.
Belki de daha yeni
yazýlmýþ olan bir kitap
imdadýma yetiþebilirdi.
Ertesi gün, Chase'i de
yanýma alarak Asheville'in
merkezindeki eklektik
kitaplar satan bir kitapçýya
gittim. Chase kitapçýnýn
çocuklar bölümünde oturmayý kabul edince,
Astroloji ve Budizm
arasýnda bir yere sýkýþmýþ
olan reenkarnasyon ve
mistisisizm hakkýndaki
kitaplarýn içine daldým.
Fiore, Sutphen, Wambach
ve Moody tarafýndan
yazýlmýþ olan kitaplara
þöyle bir göz gezdirdim.
27
Bu arada Chase'in oturmaktan sýkýldýðý için
küçük bir kýzla raflarýn
arasýnda saklambaç
oynadýðýný fark ettim. Heyecanlý seslerini ve koþuþturmalarýný iþitmemle bir
þeylerin yere düþüp kýrýldýðýný görmem arasýnda en
fazla bir kaç saniye geçmiþti. Bu nedenle Fiore,
Wambach ve Moody'nin
kitaplarýndan hangilerini
bulduysam satýn alarak
hemen eve dönmek üzere
yola koyulduk.
Dr. Wambach ve
Dört Diþli Çatalýn
Hikayesi
Dr. Helen Wambach'in:
"Geçmiþ Yaþamlarý
Yeniden Yaþamak" isimli
kitabý, aradýðým tüm
objektif kanýtlarýn bulunduðu bir kitap olmuþtu
benim için. Yazar, geçmiþ
yaþam anýlarýnýn gerçek
olduklarýný kanýtlayabilmek için ustaca bir
deney geliþtirmiþti.
Ancak Dr. Helen
Wambach bir geçmiþ
yaþam araþtýrmacýsý olarak
yola koyulmamýþtý. Klasik
psikoloji okumuþ bir bilim
kadýnýydý. Bu olaðanüstü
konuyla ilgilenmesi New
Jersey'deki Quaker
Müzesini ziyareti sýrasýnda aniden yaþadýðý bir
Deja Vu deneyimine
cevaplar aramasýyla
baþlamýþtý. Bu eski
binanýn merdivenlerini týrmanýrken, kendisinin
baþka bir zamanda ve
baþka yerde olduðuna dair
belirgin bir his yaþamýþtý.
Yazar bu deneyimini þöyle
anlatýyordu: "Küçük
kütüphane odasýna girdim
ve otomatik olarak kitap
raflarýna doðru yönlendim.
Belli bir kitabý arýyordum
ve nitekim de onu buldum
ve aldým. Bunun kendi
kitabým olduðunu biliyordum. Ve sayfalara bakarken içsel gözümün önüne
bir sahne geldi. Bir katýrýn
üzerinde yol alýyordum.
Bu kitap, eðerin üzerinde,
önümde duruyordu. Güneþ
sýrtýmý yakýyordu ve giysilerim beni kaþýndýrýyordu.
Eðerin üzerinde otururken
katýrýn hareket ettiðini
hissediyordum. Önümde
açýlmýþ olan kitaba
dalmýþtým. Sayfalarý
çevirmeden içinde neler
yazýlý olduðunu önceden
biliyordum sanki."
Dr. Wambach bir baþka
zamanda ve bir baþka
bedende olmanýn þaþmaz
duygusunu yaþadýðý o gün,
derin bir þekilde sarsýlmýþ
ve etkilenmiþti.
(Gelecek Ay: Konumuza
kaldýðýmýz yerden devam
edeceðiz)
28
SEVGÝ DÜNYASI
kanserin penceresinden
bir yaþam sentezi - II
geçmiþle baðlantýlar
Av. Özer Baysaling.
Sayýn Sevgi Dünyasý Okurlarý,
Deðerli dostum Sayýn Ahmet Kayserilioðlu Beyefendi geçirdiðim kanser hastalýðý
sebebiyle, bu konudaki duygu ve deneyimlerimi dergide tefrika halinde, bütün açýklýðýyla yazmamý ve bunlarý sizlerle paylaþmamý önerdi. Ben de layýk olabilirsem, bu
teklifi onur kabul ettim.
Yaþamýn acý gerçekleri arasýnda olan böylesine bir hastalýðý hiç kimsenin yaþamamasýný dilerim. Ancak sadece kanserliler deðil, onlara bakanlar veya empati ile yaklaþanlar açýsýndan okuyanlara bir nebze olsun faydalý olabilirsem amaca ulaþmýþ
olacaðým. Bu vesileyle, tüm okurlara saðlýklý günler dilerim, sevgi ve saygýlarýmla.
SEVGÝ DÜNYASI
Sene 1967. Bir gece aðabeyimin
Göztepe'de tren yolu kenarýndaki
evinde, babamla konuþuyorduk.
Benim Nejla Ateþ'le seneler süren
beraberliðimi tasvip etmiyordu.
Nejla'nýn benden on dört yaþ büyük
oluþu, Amerika'daki hiçbir Türk
sanatçýsýnýn ulaþamadýðý ününe raðmen, dans sanatçýsý olmasý babamý
çok rahatsýz ediyordu. Ben alttan
almama raðmen babam gittikçe sinirlenerek aðýr sözler söylüyordu.
"Ayrýlmazsan o kadýný öldüreceðim,
bu güne kadar kim bilir kimlerle!?..
vs..." diyerek, yüklendikçe yükleniyordu. Benim için kahredici bir
durumdu.
Kalkýp kaçarcasýna evden dýþarý çýktým. Tren yolu kenarýnda yürüyordum. Her yer zifiri karanlýktý.
Nejla'yla oturduðumuz ev tahta tren
yolu köprüsünün öteki tarafýndaydý.
Arka odada ýþýk yanýyordu. Nejla
olanlardan habersiz dikiþ dikiyordu...
Neden iliþkimiz bu kadar aþaðýlanýyordu? Dayanacak halim kalmamýþtý... O an ölmek istiyordum...
O sýrada karþýdan karanlýklarý ve
sessizliði yara yara kara tren geliyordu. Bilinçsize raylarýn üstüne çýktým.
Ayaðýmýn altýndaki raylarýn gittikçe
artan titreþimlerinden trenin daha da
yaklaþtýðýný hissediyordum. Bir
anda... evet bir anda her þey bitecekti... Trenle aramýzdaki mesafe gittikçe
kýsalýyordu... Saniyeler kalmýþtý. O an
aniden simsiyah, koca bir köpek
müthiþ bir havlamayla üstüme
29
saldýrdý. Gene bilinçsizce ve gayri
ihtiyari köpekten kurtulmak isterken,
tekme salladým. Bu arada insiyaki
olarak kendimi rayýn diðer tarafýna
atmýþým. Her þey bir anlýktý...
Kara tren büyük bir hýzla ve gümbürtüyle, çok yakýnýmdan geçti, rüzgarýný yüzümde hissettim... Vücudum
adrenalin çýkarmýþ kendime gelmiþtim. Ne garip, yaþam ve ölüm
saliselere baðlýydý. Tren geçtikten
sonra, birkaç adým daha çekilip
karþýya baktým... Kara köpek de bana
bakýyor ama artýk havlamýyordu!..
Demek bu ve buna benzer durumlarda ölümü arzuladýðýmýz anlar da
oluyordu. Peki þimdi bu periþanlýðým
nedendi. Ayrýca bir saniye sonramýzýn
bile güvencesi yokken!..
Ne kadar ümidimi yitirmemeye
çalýþsam da, Nejla'nýn karaciðer ve
baðýrsak kanserinden çektiði
30
ýstýraplarý ve adým adým ölüme gidiþini çok yakýndan yaþamýþ olmam beni
olumsuz yönde etkiliyordu. Ben de
onun gibi mi ölecektim. Ölüm böyleyse, çok acýydý. O günleri çok iyi
hatýrlýyordum:
ÝLK EÞÝMÝN KANSERDEN
ÖLÜME GÝDÝÞÝ
Nejla gün be gün çöküyor, acýlar
içinde kývranýyordu. Eskiden bir kuðu
gibi süzülen, yýlan gibi kývrýlan
vücudundaki, bugün hangi damara
girilse, dokunan iðne damarý patlatýyordu. Kan sevki almak için önce
Okmeydaný'na, oradan Beyoðlu'ndaki
yazýhaneme, sonra da Çapa'daki "Kan
Merkezi"ne gidiyordum. Ekseriya da
makattan gelen kanamayla,
getirdiðim kan bir anda yok olup
gidiyordu. Tam bir fasit daire.
Herkesin danslarýnda hayran kaldýðý
göbeði ise, eski bir bavulun fermuarlý
yüzü gibi paramparça ameliyat izlerini taþýyordu.
Nejla'yý, durumu kötüleþtikçe,
eskimiþ bir sepet gibi Göztepe
SSK'ya taþýyorum. Hastane bir rezalet. Anababa günü gibi kalabalýk, pislik içindeki sedyelerde yatýyor.
Gözümün içine bakýyor. Medet arar
gibi yalvarýrcasýna... Taþýyamýyorum
o bakýþlardaki hüznü. Hep kaçýrýyorum gözlerimi, pýnarlarýnda dolan
yaþlarla, ümitsizliðimi ona hissettirmemek için...
Nerede o, Kazablanka Gazinosunda
SEVGÝ DÜNYASI
ilk karþýlaþtýðýmýz gün, rastlaþan
bakýþlarýmýzdaki, lazer gibi keskin,
ýþýk huzmeleri... Nerede o heyecan...
Sedyedeki bu bedende mi tattým ben,
aþkýn yüce duygularýný ve heyecaný!..
Hey gidi fani dünya!..
Kör talih korkunç karanlýðýyla çökmüþtü üzerimize. Acýlý bir güçtü
hayat. Ölüm ise; bazen hiç beklemediðin anda gelip biten, bazen
geleceðini bildiðin halde, bekleten,
zalim bir bilinmez.
Ýçimizi de kavuran acý bir yaz
geçirdik. Sonbahar bütün hüznüyle
geldi çattý. Kasvetli yazýn kuruttuðu
yapraklar dökülüyordu.
1995 senesi 19 Eylül sabaha
doðru, birden ezan sesiyle
uyandým... Yatak odasýndan
günlerdir iþittiðim inilti sesi
gelmiyordu... Kendimi ebedi bir
sessizliðe gömülmüþ gibi hissettim. Korku ve endiþeyle fýrlayýp
hýzla içeriye koþtum. Her þey
bitmiþti...
Günlerdir ve bütün gece, ýstýraplar
içinde kývranmýþtý. Ýnliyor ve dalmadan önce alýnan son derin nefes
gibi fýsýltýyla, "Hakkýný helal et" diyordu. Hafif çekik, Tatar güzeli gözlerindeki pýrýltý, artýk yok olmuþ,
yüzünü, baþka hiçbir umudu olmadan
ölümü aramaya giden birinin acý
ümitsizliði sarmýþtý. Gene de bekley-
SEVGÝ DÜNYASI
Küçükken, Cerrahpaþa
Hastanesinin gasilhanesine (ölülerin konduðu yer) bakan konakta
otururken, her gün sayýsýz cenaze
geçerdi önümüzden. Çoðu zaman
da arsada oyun oynarken, ölü
yýkayýcýsý bizi çaðýrýr ve yýkanan
cesetleri, cenaze arabasýna taþýmamýzý isterdi. O küçük
yaþlarýmýzda gasilhanenin içine
girerdik. Ýçeride taþlar üzerinde
bekletilen ölülerin, cansýz yatan,
renkleri sarýya, mora kaçmýþ
cesetlerini görürdük. Hareketsiz
ve sabit bakýþlarla öylece yatarlardý. Dokunduðumuz zaman
soðumuþ bedenlerinin cansýzlýðýný
hissederdik..
Bu yüzden, daha o küçücük
çocukluk yýllarýmda, ölümün
acýsýný yakýndan tanýr, ölümün
anlamsýzlýklarýný yaþardým. Bu
yaþamýn, sadece ölümlü
olduðunu, sevgi ve insanlýktan
baþka hiçbir þeyin deðeri
olmadýðýný, daha o yaþlarda
farkýnda olmadan öðreniyordum.
Ayrýca, semtimiz eski mezarlýklarla doluydu. Tanrýya uzanan eller
gibi, göðe yükselen taþlar, aðaçlar,
kabirler, etraftaki camiler, bütün
eskimiþlikler, gizli bir bütünlük
içinde, duyamadýðým ilahi bir fýsýltý
ile konuþuyorlar gibi gelirdi bana.
Bu yüzden, ölümün fýsýltýsýný hayatým boyunca hep hissettim.
31
erek, bir türlü gelmeyen ölüm, beklemeden gelenden çok daha beter
gibiydi.
1995 senesi 19 Eylül sabaha doðru,
birden ezan sesiyle uyandým... Yatak
odasýndan günlerdir iþittiðim inilti
sesi gelmiyordu... Kendimi ebedi bir
sessizliðe gömülmüþ gibi hissettim.
Korku ve endiþeyle fýrlayýp hýzla
içeriye koþtum. Her þey bitmiþti...
Bana ait sevgisini ve benden evvelki yaþamýnýn sýrlarýný birlikte
götürerek artýk sessiz ve ebedi bir
uykuya dalmýþ ve bir daha hiç uyanmayacaktý!..
Demek böyleydi ölüm!!.
"Sevgi miydi devrilen, sönmüþ
volkanýn içine?" Neruda böyle açýklar gidiþleri.
Simsiyah aðzýný açmýþ mezara girip,
onu çukurun dibine yatýrarak, üstünü
toprakla örttüm. Allahým insanlar
nereden geliyor, nerelere gidiyorlardý?
Onunla otuz sene sonsuz okyanuslara açýlmýþ, yaþamýn musikisini,
beraber dinlemiþtik. Doðumdan sonraki, ölümden önceki farklýlýðý birlikte hissetmiþtik. Ölümünden sonraki
musikiyi dinlemek ise þimdi bana
kalmýþtý...
Ýliklerimi ürperten müthiþ bir yalnýzlýk hissi içinde eve döndüm. Sanki
görünmez bir ruh halinde, duvarlardan süzülüp geçtiðini, etrafýmda
dolaþtýðýný hissediyordum. Baþka
alemden, gittiði yerden, bana sesleniyor gibi, gaipten sesler alýyordum.
32
Zaten ölümünün hazin gölgesi hep
üstümde olacak, ruhu hep etrafýmda
dolaþacaktý. Yaþadýðým sürece, bulunduðum her yerde, o kederli ruhu
taþýyacaktým.
Ürkerek yatak odasýna girdim. Açýk
duran sandýktaki, ona ait mecmua,
gazete ve resimler, yaþanýp yok olmuþ
bir hayatýn, fýrlatýlýp atýlmýþlýðý gibi,
sararmýþ yapraklar halinde, tozlu küf
kokusuyla darmadaðýnýk duruyor ve
canlýymýþçasýna gülümseyerek bana
bakýyorlardý sanki.
Masanýn üstünde, içinde ikimizin
resmi olan "Kur’an" lý kolyesi duruyordu. Onu ölünceye dek hep boynunda taþýmýþtý. Þimdi ise o kolye;
okyanuslarda yol alýrken, fýrtýnaya
tutulup, batýp yok olan geminin,
sahildeki kayalýklara vurmuþ pusulasý
gibi, bana ölümün acý yönünü gösteriyordu.
Gece bütün kasvetiyle çöküyordu.
Uyuyabilmek için, etkili dozlarda
uyku haplarý aldým. Birlikte yattýðýmýz ve bir gece evvel de ruhunu
teslim ettiði yataða baktým. O yataða
ya þimdi girecek, ya da hiç giremeyecektim... Periþan ve bitkin bir
vaziyette, son kalan gücümle yataða
uzandým ve kendimden geçtim...
Belki ölüm de böyle uyur gibi
kendinden geçmeydi esasýnda!..
Kanserle ilgili baþýmdan geçen eski
deneyimler bende olumsuz etki
yapýyor ve psikolojik sýkýntýlarýmýn
mislilerce katlanmasýna neden oluyordu. Ben de benzer periþanlýklar ve
SEVGÝ DÜNYASI
Günseliyle birlikteliðimiz tam
beþ sene oldu. Ama sanki tüm
ömrümüz boyunca birlikte gibiyiz.
Ýki sene evvel, büyük ümitlerle
cennet Turgutreis'te bir yazlýk aldýk. Birlikte orada nice yýllar geçireceðimizin hayallerini kurduk.
Bahçeye barfiks yapmýþ, halterlerimi götürmüþtüm. Allahým
bahçede spor yapmak ne güzeldi.
Ýþe gitmeden günü geçirmek. Bol
bol kitap okuyor, denize girip
güneþleniyorduk. El ele tutuþup
sahilde dolaþýyor, balýkçý kahvelerinde çay içiyorduk. Önümüzde
kuðu gibi süzülen yelkenlerin yarýþlarýný seyrediyorduk. Bodrum'daki yaz konserlerine gidiyorduk.
Gece balkondan, karþýmýzdaki
"Kos" adasýnýn ýþýklarýna bakarak
hayallere dalýyorduk. Ay ýþýðýnda
þarkýlar söylüyorduk.
SEVGÝ DÜNYASI
acýlardan sonra, etrafýma da eziyetler
vererek öyle mi ebedi yolculuða çýkacaðým? Onca insaný, üzüntüyü, olayý
taþýyan bedenimle bu defa etrafa yük
getirmek... Ölümden de beter...
Yoksa yaþam kýsýr bir döngü
müydü? Yoksa bir karma mý? Sebep
sonuç iliþkisi mi? Þimdi ayni acýlarý
ve sýkýntýlarý ben de eþim Günseli'ye
mi çektireceðim?!.. Benim baþýmda da fedakar bir eþ olarak
Günseli'nin bulunmasý, onun da
benim için çýrpýnacak olmasý
Tanrýnýn bana sunduðu bir nimetti
þüphesiz...
Hasta yakýnýnýn ve özellikle
eþin, hastaya karþý tutumu apayrý
bir olaydý. Derin bir kültür, sabýr,
bilgi ve gayret gerektiriyordu.
Hastalýðýn mahiyetini öðrenmek,
paylaþým, dinlemek, empati ile
yaklaþým, sevgi, gerçeði olduðu
gibi karþýlamak vs. ve bütün bunlarýn arasýnda aðýr koþuþturmalar
kolay iþ deðildi.
33
lim içinde birçok þeye daðýlarak
çalýþýp koþuþturmalar, insanlara çok
önem vererek "acaba ne derler"
endiþesiyle yaþamak, aþýrý duygusallýðým, bunun sonucu da beklentilerden doðan kýrýlganlýðým olarak
özetlenebilir.
Aþk, sevgi ve arzular gibi acýlar da
insaný geliþtiriyor. Hatta en etkilisi.
NEDEN ARAYIÞLARI
Kanser neden baþýma gelmiþti!?
Çoðu zaman "Neden ben" diye
düþünürken, dostlarýmýn þüpheyle
bana yönelttiði "Doping ilaçlarý
kullandýnýz mý?" sorularýndan da
çok rahatsýz oluyordum. Ancak ben
kesinlikle doping türü ilaçlar kullanmadým.
Diðer taraftan bana yaþamýmda en
çok yük getiren þeyler arasýnda geri-
Ýnsan acý çekerken daha iyi görüyor
ve idraki açýlýyor. Bu yüzden
acýlarýmý içime atýp, hep sessiz çekmeyi yeðledim. Kanserde bile.
Böylece içsel geliþmemi en derinden
SEVGÝ DÜNYASI
hissettim. Bu acýlarýn iyi ve rahat
taþýndýðý anlamýna gelmemeli.
Acýlarýn ruhsal geliþme saðlamasýna
karþý, vücudun kimyasýný da bozduðu
ve saðlýðý olumsuz yönde etkilediði
bir gerçek. Esasýnda "Yaþama
Sanatýný" çok az biliyoruz.
Ancak burada, deðinmeden
geçemeyeceðim bir ayrýntý da,
yaþamým boyunca bedenimde
taþýdýðým yüksek enerji ve
potansiyelin bana büyük yükler
getirmiþ olmasýdýr. Onu bastýrmak için sporu çok aðýr dozlarda yaptým ve günlük hayatýmda
bilinçsiz þekilde kendimi hýrpalayarak bu kudreti gereksiz
þekilde dengelemeye çalýþtým.
Bu güç, sanki bedenimde yüzlerce
hassas anten ve aletler varmýþçasýna
kainatýn derinliklerine kadar ve bütün
her þeyde ayrýntýlarý algýlayabilme
farklýlýðý saðladýysa da, en ufak bir
arýzada tüm sistemimi çökertecek
kadar olumsuzluklara da neden oluyordu. Bunun da beni çok yorduðunu
zannediyorum. Halbuki bu enerjimi
ve duygularýmý kendime yük getirecek þekilde deðil, yaþamýn itici gücü
olarak kullanabilirdim.
Bu arada hayatýmda incir çekirdeðini doldurmayacak ne çok þeye
üzüldüðümü, hatta ne boþ þeyler
peþinde koþtuðumu þimdi hayýfla-
narak düþünüyorum. Tefekkür yaptýðýmý zannederken, fani yaþamýn
ölümlü olduðunu ve tanrýsal
mesajlarýn ibret verici hatýrlatýcýlýðýný
gözden kaçýrýp ne gereksiz þeyler
yapmýþým.
Buna raðmen sporun getirdiði bilinçlenmenin de yardýmýyla, saðlýðýma ve beslenmeme dikkat etmeye
çalýþtým. Hiç sigara içmedim. Ýçkiyi
makul ölçülerde aldým... Gerçi gençlik yýllarýnda saðlýðý pek düþünmeden
neler yapýyor insan.
Son senelerde ise tam tersi, her þeyi
abartarak dikkatli yaþamaya çalýþtým.
"Onu yeme zararlý, bunu yapma
öldürür, þunlar kalp yapar.." kabilinden, bilimsel tavsiyelerinde etkisinde
kalarak saðlýðýma özen gösterdim.
Sonunda kansere yakalandým!..
Halbuki çok aþýrýya kaçmamak þartýyla, insanýn birçok þeyden kendini
kýsýtlamasý da yaþamýný baþka bir
esarete sokuyormuþ. Þimdi zararlý da
olsa birçok þeyi arada sýrada yiyebilmenin ve yapabilmenin özlemini
çekiyorum.
Kanser hastalýðý son derece güçlü
bir öðretici tecrübe. Ancak bazen
öðretici tecrübeler ölümle de son
bulabiliyor... Sonuçta, kanserin kesin
nedenini bilmeye imkan yok...
Esasýnda kullanýlabildiði taktirde
beynimizde müthiþ bir sistem oluþuyor. Bir yandan ölümden korkarken,
diðer taraftan bu koruyucu sistem öne
geçip size hiç ölmeyecekmiþ gibi bir
yaþam gücü de veriyor...
SEVGÝ DÜNYASI
ÝLK ETEPTA
NE YAPABÝLÝRÝM?
Bu durumda ne yapabilirim diye
düþünüyorum. Öncelikle meþguliyet
bana en etkili oyalayýcý ve tedavi
unsuru oluyor. Hastalýðý bir an için ya
unutturuyor, ya da yaþamýmýn odak
noktasý olmaktan çýkarýyor. Her an
etrafýmý gözlemlemek de beni meþgul
ediyor. Saðlýklý olanlar, gördüðüm
ayrýntýlara þaþýrýyorlar.
Güçlüyü oynamak deðil, güçlü
olmaya çalýþýyorum. Kanser üzerinde
düþündükçe, görünmez bir ruh gibi
sinsice, yirmi dört saatinizi ele
geçirip sizi esir alýyor. Buna meydan
vermemek gerekiyor. Korkuyla beklemenin anlamý yok. Yýkýlmadan inanarak sabýr çok þeyi yeniyor ve
dayanma gücü veriyor. Sabrý ataletle
35
karýþtýrmamak lazým. Direndikçe
korku daha da artýyor. Kabullendikçe
korku azalýyor. Bunun için de; paylaþým, kendine güven, sevgi, ümit,
meþguliyet, iyimserlik, baþkalarýyla
ilgilenmek, anýnýza yoðunlaþmak,
tatlý hayaller vs. çok önemli unsurlar.
Durum el verdiðince bunlara yönelerek, olumlu gücünden faydalanmak
gerekiyor.
Son senelerde geliþen týp bu kötü
hastalýðý yenenlerin örnekleriyle
dolu... Ben de, benden daha kötü
durumda olanlarý düþünüp kendime
teselli paylarý çýkarmaya çalýþýrken,
bu tür hastalýðý yenenleri örnek alýp
mücadele edeceðim... En kötü durumlarda bile belirli ölçüde yaþamý
uzatan tedaviler geliþti. Kurbaný
oynamak ve teslim olmak en kolay
yol. Ben zoru oynayacaðým.
Gelecek ay: Tedaviye baþlama ve kitap yazm
SEVGÝ DÜNYASI
36
ameliyat, kemoterapi ve radyasyon tedavilerinin
dýþýnda kansere karþý kullanýlan bir metod
Simonton Metodu
Dr. O. Carl Simonton, psikolojik
onkoloji alanýnda yaptýðý araþtýrmalar
ve baþkalarýna da yol gösteren
içgörüleriyle uluslararasý düzeyde
tanýnmýþ bir onkolog, yazar ve konuþmacýdýr. Oregon Týp Okulundan
mezun olduktan sonra radyasyon
onkolojisi dalýnda üç yýl ihtisas yapmýþtýr. Bu zaman zarfýnda kanser
hastalarýna duygusal destek saðlayabilmek amacýyla bir yöntem geliþtirmiþtir. Dr. Simonton'un bu yaklaþýmýna göre, kiþinin zihinsel durumu
kanseri yenebilmesinde etken rol
oynamaktadýr.
Dr. Simonton bu yöntemi ilk kez,
Travis Hava Kuvvetleri Üssünde
Radyasyon Terapisi gören hastalar
üzerinde uygulamýþtýr. Bu, kanser
tedavisinde kullanýlan ilk sistematik
soyut müdahale olup, 1973 yýlýnda
Amerikan Halk Saðlýðý Hizmet kurumunca da onaylanmýþtýr. Dr.
Simonton'un 1974-81 yýllarý arasýnda
yürüttüðü bir pilot proje, bu tarz bir
tedavi neticesinde hayatta kalma
süresinin arttýðýný ve hayat kalitesinin
yükseldiðini göstermiþtir. Simonton
Simonton’un
çalýþmalarýný topladýðý
"Yeniden Ýyileþmek"
"Þifa Yolculuðu"
adlý iki kitabý
"Ýyi Olmak Ýçin Kendinize
Yapacaðýnýz Telkinler"
konulu video filmi vardýr.
SEVGÝ DÜNYASI
yaptýðý çalýþmalarý: "Yeniden
Ýyileþmek" ve "Þifa Yolculuðu" isimli iki önemli kitapta
toplamýþtýr.
Dr. Simonton, Kaliforniya'da
kendi adýný taþýyan bir merkezin müdürlüðünü yapmaktadýr. Burada kanser hastalarýna sevdikleriyle beraber iyileþme programlarý uygulanmaktadýr. Simonton'un uyguladýðý bu metod son zamanlarda Almanya, Polonya,
Japonya ve Ýsviçre'de de kabul
görmeye baþlamýþtýr.
Simonton bu ülkelere ziyaret
yaparak, oradaki hekimlere eðitici
kurslar vermektedir.
Dr. Simonton, Touchstar tarafýndan
hazýrlanan "Ýyi Olmak Ýçin Kendinize
Yapacaðýnýz Telkinler" konulu video
filmiyle, 1997 yýlýnýn Kasým ayýnda
Amerikan Týp Birliði tarafýndan onurlandýrýlmýþtýr. Bu video filmi
Amerika'daki her hastanede kullanýlmaktadýr.
Dr. Simonton orijinal çalýþmalarýný
daha da ileriye götürerek hayatlarýnýn
farklý noktalarýna gelmiþ olan bireylerin ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek
programlar geliþtirmektedir.
Pediatrinin uygulama alanlarýnda ve
düþkünlerevinde kullanýlmak üzere
temel öðretilerini konu alan çalýþmalarýna devam etmektedir.
Kanser programýnýn bir parçasý
olarak, müziðin þifa verici tesirlerini
de kullanmayý arzu eden Dr.
Simonton, davul çalmanýn
psikonörüimmunolojik etkilerini test
etmek üzere yapýlan bir araþtýrmada
(fonla desteklenen bir araþtýrma)
yardýmcý olma görevini de üstlenmiþtir. Dünya çapýnda yaptýðý sayýsýz
sunum ve medyanýn önde gelen kuruluþlarýyla yaptýðý röportajlarla hastalarýn þifa yolculuklarýný ümit ve
ilhamla yapmalarýný saðlayarak
onlarýn fiziksel güçlerini arttýrmalarýna yardýmcý olmaktadýr. Simonton'un
öncü yaklaþýmý ameliyat, kemoterapi
ve radyasyon tedavilerinin dýþýnda
kansere karþý kullandýðýmýz dördüncü
metod haline gelmiþtir.
SEVGÝ DÜNYASI
38
Simonton Metodu ile
Düþünce Kontrolü
Ýrem Ayral ile söyleþi
Nihal Gürsoy
Hasta Programý
Simonton Kanser Hastasý Programý,
kanser hastalarýnýn tedavilerinde
Dr.Simonton'un öncülük yaparak baþarýyla uyguladýðý duygusal müdahale ve
destek modeli üzerine kurulmuþtur. Bu
yaklaþým, inançlarýn, duygularýn, tutumlarýn ve yaþam tarzlarýnýn saðlýðý etkileyen önemli faktörler olduklarý görüþünden türemiþtir. Program, hasta ve
refakatçisi için, 5 gün süren eðitsel nitelikli psikoterapi seanslarýndan oluþmaktadýr. Bu seanslar, öðrenmeye ve olumlu
bir deðiþim yaratmaya son derece uygun
bir destekleyici ve güvenli atmosfer
içersinde yapýlmaktadýr. Program,
inançlarýn ve inanç sistemlerinin etkileri
üzerinde odaklanmaktadýr. Katýlýmcýlar
saðlýklarýný geliþtirmek amacýyla hayatlarýný zenginleþtirecek teknikleri öðrenmenin dýþýnda, danýþmanlýk hizmeti
almakta ve gevþeme ve zihinsel
imgeleme (yaratýcý düþünce) egzersizleri
yapmaktadýrlar. Bunlara ilaveten, hastalanmalarýna neden olan kýrýlganlýk, stres
ve diðer faktörlerin önemini araþtýrmaktadýrlar.
Hastalýðýn yeniden nüksetmesi ve ölüm
konularý da ayrýca incelenmektedir. Bu
konularý, gruplar içinde yaptýklarý çalýþmalarla inceleyen hastalar öðrendikleri
yöntemleri günlük hayatlarýnda kullanabilir hale gelmektedirler.
SEVGÝ DÜNYASI
Nihal Gürsoy- Ýrem
Haným,
Psikonöroimunoloji'ye
dayalý Simonton
Metodu'nun Türkiye'de
tanýnýp yayýlmasý için
çalýþtýðýnýzý söylüyorsunuz. Bu metod
hakkýnda bizi bilgilendirebilir misiniz?
Ýrem Ayral - Ýlk
olarak, Robert Ader ve
Nicholas Cohen tarafýndan Rochester Üniversitesi'nde 1975 yýlýnda
39
Zihnin vücudu, vücudun
zihni etkilediði artýk
herkes tarafýndan bilinmektedir. Kiþiliðimizin
ve davranýþlarýmýzýn
saðlýðýmýz ve kendimizi
iyi hissetmemizle
doðrudan iliþkili olduðu
bilim tarafýndan da
kanýtlanmýþtýr.
Doktorlar, hastalar
üzerinde ki gözlem ve
araþtýrmalarý ile onlarýn
zihinsel tutum ve
düþüncelerinin
Zihnin vücudu, vücudun zihni etkilediði
artýk herkes tarafýndan bilinmektedir.
Kiþiliðimizin ve davranýþlarýmýzýn
saðlýðýmýz ve kendimizi iyi hissetmemizle
doðrudan iliþkili olduðu bilim tarafýndan
da kanýtlanmýþtýr.
ortaya konulan bir
metod. Hayatta
kalmamýzýn tek nedeni,
çok çeþitli durumlara
uyum göstererek tepkiler vermemizi saðlayan
biyolojik ve psikolojik
program ve mekanizmalarla donatýlmýþ
olmamýzdýr. Bu uyum
öyle güçlüdür ki risk
her zaman hastalýkla
sonuçlanmaz bile.
hastalýðýn gidiþatýyla
yakýndan ilgili olduðunu
vurgulamaktadýrlar.
Bizde sýkýntýya ve strese
neden olan; olaylar
deðil, bizim onlara
bakýþ açýmýzdýr. Bir
olayý iki ayrý insan
tamamen farklý algýlayabilir. Günlük yaþantýmýzda gösterdiðimiz
reaksiyonlarýn,
kendimize içimizde
yaptýðýmýz yýkýmlarýn,
çektiðimiz acýlarýn tek
sorumlusu bize bu hisleri yaþatan salgýlarýn
aktive olmasýný
saðlayan düþünce kalýplarýmýzdýr. Salgýlar,
olaylar karþýsýndaki
algýlamalarýmýzýn bir
sonucudur. Vücut kimyasýndaki deðiþiklikler
ise bizim ruh halimizi
oluþturur. Keyifli anlar
yaþayan kiþilerden alýnan kan örneklerinde;
kendimizi iyi hissetmemize neden olan
beta-endorfin grubu
nöropeptidlerin daha
yüksek çýktýðý, baðýþýklýk sistemimizi
güçlendiren büyüme
hormonunun da yükselmiþ olduðu, stres
sýrasýnda salgýlarýn cortisol ve epinephrine
seviyelerinin düþtüðü
gözlemlenmiþtir.
Ýnançlarýmýzýn biyolojimizi salgýlar yolu ve
nöropeptidler aracýlýðýyla etkilediðine artýk aþinayýz. Ancak önemli
olan bu inançlarýmýzý
kendi saðlýk ve mutluluðumuzu öne alarak
deðiþtirmeyi saðlamaktýr. Bunu baþarmak
SEVGÝ DÜNYASI
40
mümkündür. Fransa
bisiklet þampiyonu
Lance Armstrong gibi
çok aðýr hattâ ümitsiz
gibi görünen hastalarýn,
hastalýklarýný bu sayede
tamamen yendiklerini
biliyoruz.
NG - Yaþamý seven,
pozitif düþünen insanlarýn hastalýklarý daha
kolay yenebildiðine
kimi zaman hepimiz
þahit olabiliyoruz.
Bunun bir tesadüf
olmadýðý yapýlan klinik
çalýþmalarla da ispat
edilmiþ durumda.
Psikonöroimunoloji
alanýndaki araþtýrmalar,
farklý duygusal deneyimler esnasýnda farklý
kimyasal maddelerin
salgýlandýðýný ortaya
koyuyor. Bu kimyasal
maddeler baðýþýklýk
hücresinin yüzeyindeki
alýcýlara baðlanarak
hücrenin bünyeyi koruma kabiliyetini artýrma
ya da azaltma
yeteneðine sahip. Bu
sebeple yýkýcý duygular
baðýþýklýk sistemini
zayýflatýrken, yapýcý
duygular bunu
güçlendiriyor. Depresif
reaksiyonla ve hayatýmýzdaki deðiþikliklere
verilen olumsuz tepkilerin ise hücre etkinliðini düþürdüðü "San
ÝREM AYRAL KÝMDÝR?
1953 yýlýnda Ýstanbul'da
doðdu. Orta ve lise öðrenimini
English High School'da, yüksek öðrenimini Fransa
Grenoble Güzel Sanatlar
Akademisi'ni bitirdi. 1976-1995
yýllarý arasýnda çeþitli firmalarda (American Express Bank,
Manufacturer's, Hanover
Bank) yöneticilik yaptý. Bu arada 1990
yýlýnda tamamlayýcý tedavi yöntemleri
ve insan saðlýðýný etkileyen faktörler ile
ilgili araþtýrmalara baþladý. Fransa'ya
taþýnmasýyla tamamen bu konulara
odaklandý. 1999 yýlýnda Dr. Claude
Sabbah'ýn öðrencisi oldu. Dr. Christine
Dieutegard ve Patrick Brastain ile de
çalýþmalarýna devam ederken yeniçað
týbbýnýn Fransa'daki yayýcýlarýndan olan
Dr. Gerard Athias, Dr. Salamon Sellam,
Chiristian Fleche ve Jacques Martel'in
çalýþmalarýna eþlik etti. Halen
Fransa'da bilimsel týp ve psikolojisinin
birleþtirilerek týp fakültelerince de ders
kapsamýna alýnan yeni ve 21
yy'ýn týbbý olarak kabul edilen
"kendi kendini tedavi yöntemleri ve insan saðlýðýnýn temelleri ile biyolojik çözümleme"
üzerine çalýþmalarýný sürdürüyor. Hastalýklarýn oluþumlarýný
içeren konularda týp uzmanlarý,
hasta ve yakýnlarý ile bu konuda bilinçlenmek isteyen kiþilere
Türkiye'de seminerler ve konferanslar
veriyor. Ayrýca teþhis konmuþ vakalarda hastalýðýn aþýlmasýnda en önemli
faktörlerden biri olarak kabul edilen
"hastanýn kendine ve bedenine olan
inancýnýn kuvvetlendirilmesi" için bireysel terapi seanslarý veriyor. Dünya
çapýnda ünlü, yaptýðý araþtýrmalarla
Amerikan kanser cemiyetinin ödülünü
alan Amerikalý onkolog Dr. Carl
Simonton'un öðrencisi oldu.
Psikonöroimunoloji'ye dayalý Simonton
Metodu'nun Türkiye'de tanýnýp yayýlmasý için çalýþmaktadýr.
SEVGÝ DÜNYASI
Diego VAME'den
Micheal Irusin'in"
araþtýrma sonuçlarýnda
yer alýyor. Lee Berk ve
Stanley Tan'ýn araþtýrmalarý ise olumlu ve
uyumlu bir ruh halinin
doðal öldürücü
hücrelerin sayýsýný ve
etkinliðini artýrdýðýný
ortaya çýkarmýþtýr.
Böyle olunca, geriye
bu ruh durumunu ve
davranýþ etkinliðini
nasýl baþaracaðýmýz
konusu gündeme geliyor. Siz, bu konuda
hangi metotlarý öneriyorsunuz?
ÝA -Varlýðýnýn farkýnda olmayan, kapasitesinin farkýnda
olmayan kiþi varlýðýný
kaybetme endiþesi
duyar. Öncelikle hastaya
veya sorunu olan bireye
kendi varlýðýný ve varlýðýnýn gücünü tanýtmak
gerekiyor. Kendi bedenimizin ve bio
kimyamýzýn mükemmelliðinin farkýna varmamýz nasýl bir teknolojinin üzerinde oturduðumuzu bilmemiz ve kullanmamýz gerekiyor.
Bunun için önemli
41
basamaklardan biri,
kendimize odaklanmak,
dýþarýdaki baþka herhangi bir þeye deðil.
Kendimizden ve
gücümüzden yararlanmayý talep etmek.
Paradigmalarýmýzý ve
sýnýrlý inançlarýmýzý
deðiþtirmek gerekiyor.
Kendimizi birtakým
kalýplar içine sokarsak
önümüze sýnýr koyarýz
ve akýþkan olamayýz.
Çözüme odaklanarak ve
inanarak eylem içinde
olmalýyýz.
NG - Bu "kendimize
odaklanmak" cümlesini
biraz açýklayabilir
misiniz? Yöntem olarak
nasýl kullanýyorsunuz?
ÝA - Dýþarýdan içeriye
doðru, merkeze kadar
varabilmek. Kiþinin
kendini tanýyabilmesi ve
kendi güçlerini devreye
sokabilmesi için gerekli
olan süreç.
Herkesin kendinin
merkezi ve kendinden
sorumlu olduðunu ama
bütüne karþý da misyonunu yerine getirmek
durumunda olduðunu
öðrendiði bir süreç ve
daha sonrasýnda da bir
yaþama biçimi.
Dýþýmýzda ve içimizde
büyük bir düzen var,
uyum içinde iþleyen bir
düzen. Eðer içimizdeki
düzenle, içinde olduðumuz düzen arasýnda bir
uyumsuzluk veya çatýþma varsa hastalýk meydana geliyor.
Kendinizi düþünün,
hücrelerinizi; hepsi birbiriyle uyum içinde
çalýþarak bütünü ayakta
tutuyorlar. Biri veya bir
grup hücre uyumsuz
olarak çalýþmaya
baþladýðýnda, doktorlar
o hücreleri sizin genel
saðlýðýnýz için almak
zorundadýrlar. Çünkü
bütünün akýþýný
bozarlar.
Bizler de, içinde
bulunduðumuz evrenin
bir parçasý olarak o
SEVGÝ DÜNYASI
42
Her þey, her an oluþan yeni deðerlere
göre yeniden þekillenir. Hiçbir þey sabit ve
deterministlik kurallarla belirlenemez,
deðiþim yeni kurallarý oluþturur.
evrenin düzeniyle uyum
içinde olmak zorundayýz. Evrenin de
bedenimiz gibi
muhteþem bir düzeni
vardýr. Bizim fizik
yasalar dediðimiz, bu
ritim ve düzenin ta kendisidir. Doða olgularý
arasýnda gözle
görülmeyen ancak analizci ve bilimsel metot-
larla fark edilebilen bir
iletiþimdir bu. Bu
mekanizma doðal bir
hiyerarþi içinde iþlev
görür. Amaç bozulan
düzeni tekrar eski haline
getirip týkanýklýðý
açmaktýr, yani doðal
akýþý ve iþlerliði tekrar
saðlamaktýr. Aksi
takdirde "kaos" olurdu
ne evren, ne de bizler
olamazdýk. Ýþe öncelikle
bu bütünü ve bütünün
birliðini anlatýp þuuru
SEVGÝ DÜNYASI
yükselterek, içinde
bulunduðu sistemi idrak
ettirerek baþlamak
lâzým.
Kuantum fizik bilinci,
bugün bilim dünyasýna
eski kalýplara baðlý bilincin yerine esnek,
düzensizlik içinde bir
düzen olduðunun ve
hiçbir þeyin sabit
olmadýðýnýn bilgisini
getirmiþti. Her þey, her
an oluþan yeni deðerlere
göre yeniden þekillenir.
Hiçbir þey sabit ve
deterministlik kurallarla
belirlenemez, deðiþim
yeni kurallarý oluþturur.
Bazý insanlar evrenin
kurallarýna karþý sürekli
direniyorlar. Kendi paradigmalarý doðrultusunda hareket ediyorlar.
Kendi sistemlerini ve
düzeni bozuyorlar. Ýþte
o zaman hastalýk onlara
bir þeylerin ters gittiðini
ve düzelmesi gerektiðini
anlatmaya çalýþýyor.
Burada yeni bir þuur ve
bilinçle deðiþim
gerekiyor. Akýntýya
karþý yüzmemek,
evrenin akýþýyla birlikte
yol almak gerekiyor.
Evren bizim de
deðiþimimiz ve
43
tekâmülümüz için
sürekli olaylar hazýrlar.
Ama bu olaylarý okuyabilmek çok önemli.
Mevlâna'nýn çok güzel
bir sözü vardýr. "Cahilin
aynada gördüðünü,
bilge kerpiçte görür"
der. Bizler de hastaya
bütün olarak bakmaya
çalýþýyoruz. "Holistik
Týp" veya "Global
Bakýþ Açýsý" diyorlar
laþabilmek için. Ama
bunu karþýnýzdaki
kiþinin durumuna göre
uygun bir biçimde verebilmeniz gerekir. Tabii
bu gerçeði tam olarak
alabilecek durumdaysa.
Kendisi için çok yararlý
olur ama deðilse,
deðiþim veya geliþiminin gereði bir
biçimde anlatýlabilir.
NG - Anladýðým
Mevlâna'nýn çok güzel bir sözü vardýr.
"Cahilin aynada gördüðünü, bilge kerpiçte görür" der. Bizler de hastaya bütün
olarak bakmaya çalýþýyoruz. "Holistik
Týp" veya "Global Bakýþ Açýsý" diyorlar
buna.
buna, aslýnda ruhun ve
bedenin ihtiyaçlarýný
tam olarak görebilmek
için bakmak var burada.
Sonra kiþiye özel
tedaviyi bulabilmeniz
ve uygulamanýz gerekir.
NG - Öyleyse,
Reenkarnasyon ve
Tekâmül bilgisinin de
devreye girdiðini anlýyorum sözlerinizden.
ÝA - Elbette. Her þey
geliþebilmek ve olgun-
kadarýyla kiþiyi bütün
olarak ele alabilmek
için, yoðun ve derin bir
iliþki gerekiyor. Bu her
zaman saðlanabiliyor
mu?
ÝA - Öncelikle kiþinin,
sizin dinlediðinizden ve
onu anlayabildiðinizden
emin olmasý size inancý
ve güvencinin oluþmasý
gerekmektedir. Bunun
için bir egzersiz süreci
olacaktýr. Deneyerek
SEVGÝ DÜNYASI
44
kendisine olan yararlarýný ve faydalarýný
görecek, diðer etkileþimleri algýlayacak ve
karar verecek olan yine
kendisidir. Bir
davranýþýn veya alýþkanlýðýn deðiþmeye baþlamasý için en az üç hafta
geçmesi gerekmektedir.
Yerleþebilmesi için ise
daha fazla. Dönüþüm
zaman alýr. Bunun için
önce kendinin kim
olduðunu bilmesi kendisini tanýmasý gerekmektedir. Kendini tanýmayan insan, kendini
dönüþtüremez. Hekim
veya terapistin en
önemli görevi kiþiyi
okumaktýr. Kiþiyle
arasýna bilgiyi sokmamalý, bilgiyi arkasýna
almalýdýr. Kendisindeki
kaynaðýn ve gücün
farkýna varmasý bunu
aktive etmesi ve kullanmayý öðrenmesi hekim
veya terapisti tarafýndan
saðlanmalýdýr.
NG - Herhangi bir
bedensel veya ruhsal
rahatsýzlýðý olan kiþi ya
da bir baðýmlýlýktan
özgürleþmek isteyen
bireyler bu tedavi
sürecine Modern Týp ve
yöntemlerini de katabilirler mi?
ÝA - Elbette. Ben her
þeyin bedenimizde
yeteri kadar var
olduðunu söylerken,
baþka hiçbir yardým
almayýn demek istemiyorum. Ancak, teþhis
konmuþ vakalarda
hastalýðýn aþýlmasýnda
en önemli faktörlerden
biri, hastanýn kendine ve
bedenine olan inancýdýr
diyorum.
NG - Çok teþekkür
ediyorum. Ýrem Haným
okuyucularýmýz sizden
yararlanmak isteyeceklerdir. Size nasýl ulaþabilirler?
ÝA - Ben haftanýn
belirli günlerinde bilgi
birikimimi ve dene-yimlerimi isteyenlerle paylaþýyorum. Ayrýca bireysel terapiler de yapýyorum. Þimdi, bana ulaþmalarý için adres ve
ilgili bir telefon
numarasý veriyorum.
Ben de çok teþekkür
ediyorum. Sevgiler.
Bilgi Paylaþým:
Tel: 0532 / 612 85 17
Mete Cad. No:24
Kat:5 Park Apt.
Taksim / ÝST.
EÐÝTÝMLE ÝNSAN,
ÝNSAN OLUR
Güngör Özyiðit
Atina Okulu, Raphael 1509 (Detay)
46
Hayvan hayvan olarak doðar,
insan insan olarak doðmaz;
oluþturulur. Erasmus
Ankara Yenimahalle Ýlçesinde bir
konfeksiyon maðazasýnda çalýþan 25
yaþýndaki Ayþegül Akkuzu,
akþamüstü iþ çýkýþý minibüs duraðýna
giderken, beþ gaspçýnýn saldýrýsýna
uðruyor. Çantasý, cep telefonu
alýndýktan sonra, bir de býçaklanýyor.
Ayþegül hastaneye kaldýrýlýrken yolda
ölüyor. Saldýrganlar kaçýyor ve bulunamýyor.
On yedi aylýk bebek, annesinin de
yataklýk etmesiyle tecavüze uðruyor.
Adamýn biri kýzýnýn yardýmýyla,
onun bir arkadaþýna tecavüz ediyor.
Bir baþkasý, baldýzýnýn kýzý ile kendi
kýzý yatakta yatarken, yanlarýna giriyor ve baldýz kýzýnýn ýrzýna geçiyor.
Bir kentte kýrk ileri gelen on üç
yaþýndaki kýza günlerce tecavüzde
bulunuyorlar.
Her yýl töre cinayetlerinde, aile
mahkemesinin kararý ile onlarca kýz,
gelin can veriyor.
Ünlü bir profesörün eðitimli çocuklarý anne ve babalarýný en aðýr bir
biçimde suçlamaktan çekinmiyor.
Düðünlerde, þampiyonluk kutlamalarýnda serseri kurþunlar durmadan
can alýyor.
Son yýlbaþý kutlamasýnda üniversiteli bir genç Taksim'de bir maganda
kurþunu ile baþýndan vurularak hayatýnýn baharýnda yaþamýný yitiriyor.
Yine yýlýn son günlerinde bir turist
kýz, 8 kiþi tarafýndan tecavüze uðruy-
SEVGÝ DÜNYASI
or, sonra yarý baygýn bir þekilde
salýveriliyor. Kýz periþan ve þaþkýn bir
durumda. Suçlular ise yok ortada.
Halkýn can güvenliðinden sorumlu
bir polis, Afyon'da eþini, çocuðunu,
kayýnvalidesini, baldýzýný öldürdükten
sonra, hukuk mezunu sevgilisine:
"Bana cani diyecekler, sen de gurur
duyacaksýn" diyor.
Edremit'te bir polis, hýrsýzý yakalýyor, ellerine kelepçe takmak istiyor.
Hýrsýzla boðuþan polise Pazar
yerindeki esnaf yardým etmiyor.
Hýrsýz kaçýyor. Polis tepkili. Halk ve
esnaf umursamýyor.
"Cumhuriyet"ten Hikmet
Çetinkaya'nin dediði gibi boþvermiþlik sarmýþ toplumu. Herkes bana
dokunmayan yýlan bin yýl yaþasýn
hesabý içinde.
Ýçimizdeki kötü ruh, ilkel taraf
sanki bütün bir toplumu örümcek aðý
gibi sarýyor. Toplumsal bir çözülme
yaþanýyor. Suç iþleme oranýnda belirgin bir artýþ görülüyor.
Adaletsiz ve haksýz Ecevit affý ile
ilgili olarak o dönemin bir yetkilisi
þunu söylüyor:
"Cezaevlerini boþaltmak gerekiyordu. Çünkü artýk adam almaz hale
gelmiþti."
"Çocuk Pornosu" ticaretinde ve
izlemesinde Türkiye'nin en önde
gelmesi de Ülkemiz adýna
yüzkýzartýcý bir durum. Hele bunun
elebaþlarýndan birinin doktor,
diðerinin öðretmen oluþu çok
düþündürücü. Demek ki biz gençlere
doktorluðu, öðretmenliði öðretiyoruz,
SEVGÝ DÜNYASI
ama insanlýðý öðretemiyoruz; yani
eðitemiyoruz. Onlara bir meslek
kazandýrsak bile, insan yanýný eksik
býrakýyoruz.
Emniyet Genel Müdürlüðü'nün
açýkladýðý verilere göre Türkiye'de
her iki dakikada üç cinayet iþleniyor.
2005 yýlýnda her gün
1.336 suç iþlenirken,
2006 yýlýnda her gün
2.191 suç iþlenir olmuþ.
Suçla refah düzeyi
arasýnda anlamlý bir
baðlantý olduðu kanýtlanmýþtýr. Yani insanlarýn
ekonomik düzeyi düþtükçe, iþsizlik çoðaldýkça
suç iþleme oraný da o
denli artmaktadýr.
Okay Gönensin
"Vatan"daki "Sosyal
Çözülme" baþlýklý
yazýsýnda, konuya iliþkin
olarak þöyle bir deðerlendirmede bulunmaktadýr:
"Þu anda önümüze serilen rakamlar, suç
sayýsýnýn yüzde ellinin
üzerinde arttýðýný gösteriyor. Bu toplumsal
çözülmenin arkasýnda
gelecekten umutsuzluðun
yattýðýný söylemek mümkündür.
Ýnsanlar düzgün bir yaþama kavuþma
umudunu taþýmadýðý sürece, kendisine de baþkalarýna da deðer vermeyecek ve bugünkü suç bataðýný
ortaya çýkaracaktýr."
47
Yine istatistiklerin gösterdiði vahim
bir tablo: 2006 yýlýnýn ilk dokuz ayýnda iþlenen toplam suç miktarý 598 bin
388'dir. Toplumumuz dokuz ayda
yarým milyon "suçlu" üretmiþ. Bu
gidiþle yýl sonu bu rakam 900 bine
ulaþmýþ olabilir. 70 milyonluk bir
Atina Okulu, Raphael( Detay)
toplumda her yýl 900 bin insanýn suç
iþlemesi korkunç bir durumdur.
Diðer yandan hukukun gereði gibi
iþlememesi suçluya ortam hazýrlýyor.
Bir bakýma suçluyu ortam yaratýyor.
Cezalar, hukuktaki "suç-ceza denklil-
48
iði" ilkesine uymuyor. Suç iþleyenlerin büyük bir kýsmý yakalanmýyor.
Gasp suçundan yakalananlar, bir süre
sonra -yaþ nedeniyle falan- serbest
býrakýlýyor. Adam öldürenler birkaç
yýl hapiste yattýktan sonra, politik
nedenlerle haksýz yere çýkarýlan aflarla dýþarý çýkýyor ve ellerini kollarýný
sallayarak ortalýkta dolaþýyorlar. Ceza
suça denk olmadýðý gibi, caydýrýcýlýk
fonksiyonu da güme gidiyor. Can
alýcýnýn canýna bir þey olmuyor. O
nedenle idam hükmünün kaldýrýlmýþ
olmasý hem suç-ceza denkliliðine ters
düþüyor; hem de caydýrýcýlýk iþlevini
tamamen ortadan kaldýrýyor. Bu da
suç iþlemeye eðilimli insanlarý daha
cüretkâr ve pervasýz bir hale getiriyor.
Suç iþlemeye elveriþli böyle bir
ortamýn asýl sebebi ise Sayýn Zülfü
Livaneli'nin yerinde bir saptamasýyla
toplumsal deðerler sisteminin çökmüþ
olmasýdýr.
Bir toplumdaki düzeni, görünen
polisler deðil, görünmeyen etik
deðerler sistemi korur.
Hava, nasýl farkýnda olmadýðýmýz
halde bize yaþamamýz için en büyük
desteði veriyorsa, ahlâkýn yazýlý
olmayan kurallarý da içinde huzurlu
yaþayacaðýmýz bir güven ortamý oluþturur.
Livaneli bunu, hem de Ülkemizde
yaþanan somut bir örnekle açýklýða
kavuþturur:
"Hacýbektaþ Kasabasýna her yaz yüz
binlerce insan gelip Hacý Bektaþ-ý
Veli'yi anar. Bu küçük kasaba, büyük
SEVGÝ DÜNYASI
kalabalýklara hizmet vermeye hazýr
olmadýðý için de çoðu kiþi aðaç altlarýnda yatar, çýkýnýndan çýkardýðý
azýðýný yer. Ama bu büyük kalabalýkta
hiç suç iþlenmez. Ne kimse kimsenin
kadýnýna kýzýna ters gözle bakar, ne
yankesicilik olur, ne kavga ne döðüþ.
Bu kasabada hiç suç iþlenmediði için
jandarma defteri boþtur. Adalet
Bakanlýðý da 1995 yýlýnda, hiç suçlu
olmadýðý için cezaevini kapatmýþtýr."
700 yýl öncesinde bir Anadolu
ereni, Hacý Bektaþ-ý Veli, nasýl oluyor
da, onun sözlerini kulaðýna küpe
yapan ve onun yaþamýný kendilerine
model alan bir toplumu suç iþlemekten alýkoyuyor. Ve onlarý böyle insanî
bir uygarlýða ulaþtýrýyor.
Ve ne yazýk ki bu konunun araþtýrýlmasý için Livaneli'nin verdiði 20
imzalý "artan þiddet eðilimini
araþtýran bir komisyon kurulmasý"
önergesi yanýtsýz kalýyor.
Ýnsan, henüz insan deðildir. Ýnsan
olma yolundadýr. Ýnsan olabilme
adayýdýr. Bunun da anahtarý, sihirli
sözcüðü EÐÝTÝM'dir. Ama nasýl bir
eðitim? Ýnsaný, daha ÝNSAN kýlan bir
eðitim. Bir hamur halindeki insan,
evrensel deðerlerle biçimlendiren,
onu gerçekten yaratýklarýn en
onurlusu konumuna yükselten bir
eðitim. Ta ki insanýn ismi gibi cismi
de ÝNSAN olsun. Ýnsancýlýk akýmýnýn
öncülerinden Erasmus'un dediði gibi
hani "Hayvan hayvan olarak doðar,
insan insan olarak doðmaz; oluþturulur."
“Ah sevgili
Çutaðýna eþ olmak bana verildi. Bugün çok acýlý ve onurlu olarak buradayým. Ben çocuklarým,
ailem ve sizler çok acýlýyýz. Bu sessiz sevgi biraz olsun bize güç katýyor, kederli bir sevinç
yaþatýyor.
Ýncil'den Yuhanna 15:13'te hiç kimsede, insanýn dostlarý uðruna canýný vermesinden daha
büyük bir sevgi yoktur der.
Sevgili dostlar, bugün bedenimin yarsýný, sevgilimi, çocuklarýmýn babasýný, ailemizin büyüðünü,
sizin kardeþinizi uðurluyoruz. Saðdakine soldakine, öndekine, arkadakine rahatsýzlýk vermeden,
saygýsýzlýk yapmadan, sloganlar atmadan ve pankartlar açmadan sessiz bir saygý yürüyüþü
gerçekleþtiriyoruz. Bugün sessizlik ile büyük bir ses yükselteceðiz.
Yaþý kaç olursa olsun, 17 veya 27 olsun, katil kim olursa olsun bir zamanlar bebek olduðunu
da biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratmayý sorgulamadan hiçbir þey yapýlamaz kardeþlerim...
Kardeþlerim,
Onun doðruluða olan sevgisi, þeffaflýða olan sevgisi,
dostuna olan sevgini onu buraya getirdi. Korkuya meydan okuyan sevgisi onu büyüttü.
Diyorlar ki bir büyük bir adamdý. Size sorarým; "O
büyük mü doðdu?" Hayýr! O da bizim gibi doðdu. O
gökten deðildi, o da topraktandý. Bizim gibi çürüyen bir
beden! Fakat yaþayan ruhu, yaptýðý iþ, kullandýðý üslup,
gözlerindeki, yüreðindeki sevgi onu büyük yaptý.
Ýnsan kendiliðinden büyük olmaz. Ýnsaný yaptýklarý
büyük yapar. Evet, O büyük oldu. Çünkü büyük
düþündü. Büyük söyledi. Bugün buraya gelerek hepinizi büyük düþündünüz. Sessizce büyük konuþtunuz.
Siz de büyüksünüz. Bugünle kalmayýn, bu kadarla yetinmeyin.
O bugün Türkiye'de milat yaptý, sizler de mührü
oldunuz. onunla manþetler, onunla konuþmalar, onunla
yasaklar deðiþti. Onun için "dokunulmazlar" veya "tabular" yoktu. Kelamda dediði gibi yüreðinden taþtý. Büyük
bir bedel ödedi. Bedeller ödendiði gelecekler Hrantlarý
severek, Hrantlara inanarak olur. Nefretle, hareketle,
kaný kandan üstün tutarak olmaz. Bu yükseliþ karþýsýndakini kendin gibi görerek, kendin gibi sayarak, kendin
sayarak olur.
Hisus'un yardýmý ile yarattýðý ev cennetinden
ayýrdýlar. Göksel ve ebedi cennete kanat açtýrdýlar.
Gözleri daha yorulmadan, bedeni daha yaþlanmadan, daha hasta olmadan, sevdiklerine doymadan kanat açtýrdýlar göksel cennete.
Biz de geleceðiz sevgilim, biz de geleceðiz o eþsiz cennete. Oraya yalnýz ve yalnýz sevgi girer.
insanlarýn ve meleklerin dillerinden üstün olan, peygamberlikten üstün olan, bütün sýrlarý bilmekten üstün olan, daðlarý yerinden oynatacak imandan üstün olan varýný yoðunu sadaka vermekten
üstün olan, bedenini yakýlmaya teslim etmekten daha üstün olan yalnýz ve yalnýz sevgi girecek o
cennete. Orda gerçek sevgi bir arada ebedince yaþayacaðýz. Kimseyi kýskanmayan, öldürmeyen,
aþaðýlamayan, kin tutmayan, baðýþlayan, kardeþini sayan, bir sevgi, Mesih'te bulunan sevgi... Ve
bize dökülmüþ olan sevgi...
Yaptýklarýný, konuþtuklarýný kim unutabilir sevgilim? Hangi karanlýk yaptýklarýný, söylediklerini
unutturabilir sevgilim? Olmuþlarý, olanlarý kim unutturabilir sevgilim? Korku mu? Yaþam mý?
Zulüm mü? Dünyanýn zevki safhasý mý? Yoksa ölüm mü unutturacak sevgilim? Hayýr, hiçbir
karanlýk unutturamaz sevgilim.
Ben de sana yazdým aþk mektubunu sevgilim! Bunlarý yazmak zor oldu Sevgilim! Bunlarý yazabilmeyi Hisusa borçluyum sevgilim. Onun da hakkýný ona verelim sevgilim. Herkesin hakkýný
geri verelim sevgilim.
Sevdiklerinden ayrýldýn, Çocuklarýndan, Torunlarýndan ayrýldýn. Burada seni uðurlayanlardan
ayrýldýn. Kucaðýmdan ayrýldýn. Ülkenden ayrýlmadýn sevgilim..!”
Rachel Dink’e tüm kalbimizle katýlýyoruz.

Benzer belgeler

2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar

2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 39 Sayý: 458 Þubat 2007 Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Dr. Refet Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit...

Detaylı

2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar

2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar Beden Ýçindeki Bedenler .................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu

Detaylı