merhaba genç yoldaşlar

Transkript

merhaba genç yoldaşlar
MERHABA GENÇ YOLDAÞLAR;
Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle beraberiz. Yoðun geçen bir Mart ayýný geride býrakmýþ bulunuyoruz. 8 Mart’ta cinsel, ulusal, sýnýfsal sömüreye karþý sokaklardaydýk, Halepçe, Gazi ve Beyazýt katliamlarýna
karþý sokaklardaydýk, 13 Mart 1982 tarihinde idam edilen iþçi sýnýfýnýn önderleri Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar ve Seyit Konuk
nezdinde 12 Eylül idamlarýna ve faþizme karþý sokaklardaydýk ve uluslarýn kendi kaderini tayin hakký þiarýyla Newroz alanlarýndaydýk.
Mart ayý baþtan sona eylemler ayý... Bunlardan biride devrim tarihine siper yoldaþlýðýnýn en güzel örneði olarak geçen Kýzýldere’dir.
Kýzýldere cesarettir, umuttur, yoldaþlýktýr... Kimileri için ölümdür Kýzýldere, kimileri içinse yaþamanýn en güzel örneðidir... Gençlik Mahir’lerin, Ömer’lerin katillerini affetmeyecek. Soracak katillerden
hesabý, onlarýn taþýdýðý devrim umudunu içinde taþýyarak ve bu uðurda savaþarak.
Mart býrakýyor kendini Nisan ve Mayýs’a... Mayýs demek Taksim
demektir, Taksim’de ýsrar Devrimde ýsrar demektir... Mayýs demek daraðacýdýr, korkusuzca yürümektir o daraðacýna, göstermektir düþmana
öldürmekle bitmez bu çocuklar, 41. yýlýnda bile binleri, milyonlarý harekete geçiriyor ve yüreklerinde yer ediyorsa bu çocuklar ve bilmiyorsak çoðumuz katillerinin adýný öldüremediklerinin kanýtýdýr Denizleri...
Mayýs demek Deniz, Ýsyan, Devrim demektir. 1 ve 6 Mayýs’ta Denizlerin bayraðý altýnda buluþmak dileðiyle...
Bir sonraki sayýmýzda görüþmek üzere.
Hoþça kalýn...
DAÐINIK GÜÇLERÝ
BÝR ARAYA GETÝRMENÝN ÖNEMÝ
Umut Güneþ
Devrimci iþçi ve öðrenci
gençlik büyük atýlýmlar gerçekleþtirebilir ve burjuvaziye karþý
yürüttüðümüz mücadele ancak
zaferle taçlanabilir. 1 Mayýslarý
hatýrlayýn ne kadar görkemli ve
güçlü. Kendinden emin ve kendine güvenen iþçi sýnýfý... Öyleyse neden olmasýn? Tek tek her
iþçi ve emekçi ile yapacaðýmýz
tartýþmalar, kuracaðýmýz baðlar
altýn deðerindedir. Çünkü Leninist gençliðin önünde devrimin
pratik örgütlenmesini gerçekleþtirmek gibi bir hedef de var.
Yaptýðýmýz her þey bu büyük
hedef için. Ve bu eylem halindeki kitleleri, mücadele birliði
bilinciyle birleþtirmekten daha
somut biçimde yapýlamaz.
Þimdi devrimle birlikte kuracaðýmýz dünya için harekete
geçme zamaný!
2
B
ugün iþçi gençlik belki de
en çok taþeronlaþma ve buna baðlý olarak güvencesiz
çalýþma, sendikasýzlaþtýrma sorunu ile
karþý karþýya. Bu elbette bir þeyi ifade
ediyor. Her þeyden önce burjuvazi taþeronlaþtýrma ile iþçi sýnýfýný örgütsüzleþtirmeyi hedeflerken; esnek çalýþma
metotlarýyla da artý- deðer üretimini arttýrmayý ve daha fazla kazanmayý hesaplýyor. Burjuvazi ayný zamanda taþeron
sistemi ile iþçinin mücadele etmesi gereken alanlarý çoðaltýrken, sorunun gerçek sahiplerini ince bir örtüyle
gizlemeye çalýþýyor. Buna baðlý olarak
iþçileri oyalamaya çalýþýyor. Ama baþarýlý olamýyorlar çünkü her durumda iþçiler kimin çok kazandýðýný, kimin daha
çok yoksullaþtýðýný görebiliyor.
Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfý giderek egemen olan taþeron sistemin geliþmesinin önünde set olamadý.
Olamazdý da çünkü bu kapitalist geliþmenin bir evresidir. Ama bu sistemde
önemli delikler açmayý baþardý ve hala
da çeþitli iþ kollarýnda mücadele devam
ediyor.
Bugün nereye bakarsanýz bakýn bir
iþçi eylemi, direniþi görmeniz mümkün.
Bu eylemlerin temelinde yatan sebep
burjuvazinin taþeronlaþtýrma ve buna
baðlý olarak iþçilerden gasp ettikleri
haklarý. Ýþçiler sendikalý olsun, sendikasýz olsun bu saldýrýlara karþý koymaya
çalýþýyorlar. Belediyelerden tutun da,
hemen hemen bütün iþ kollarýnda benzer sebeplerden iþçiler saldýrýlara uðruyor ve eylemler, direniþler baþlýyor.
Kapitalist sistem açýsýndan bu eylemlerin her biri sistemin krizini iþaret
etmektedir. Toplumun çok farklý kesimleri bu saldýrýlarýn sonunda daha hýzlý
politikleþiyor. Politikleþebileceði alanlarýn içerisinde daha fazla yer alýyor.
Eylemlere çok fazla aþina olmayan bölgeler, insanlar sendikalý olmak için ya
da iþten atýldýðý için, ücretleri ödenmediði için gerçekleþen eylemelere, direniþlere tanýk oluyor. Eylem alanlarýnýn
bir çok yere daðýlmasý mücadelenin etkisini daha geniþ bölgelere taþýyor elbet.
Ama ayný zamanda da gücü bölmüþ ve
toplamda burjuvazi üzerinde yapacaðý
etkiyi azaltmýþ oluyor. Ýþçi sýnýfý üzerindeki etkisi de her zaman istenildiði gibi
olmuyor. Bazen öyle oluyor ki, ayný ilde olmanýza raðmen haberinizin olmadýðý eylemler oluyor. Güncel geliþmeler
karþýsýnda burjuva medyanýn ablukasý
altýnda zihinlerden kolayca silinebiliyor.
Oysa kapitalizm o kadar büyük kriz
içerisinde ki, daðýnýk halde olan bu eylem ve direniþleri bir odakta toplamak;
burjuvazinin ve onun devletinin üzerine
yönlendirmek gerekiyor. Böylece iþçi
sýnýfý, sýnýf dayanýþmasýný arttýrýr. Bir birine güvenir, arkasýnda olur. Birleþmiþ
iþçi sýnýfý burjuvazi üzerinde daha etkili olabilir. Hak gasplarýný önleyebilir,
gücünün farkýnda olur.
Ýþte bu önemli görev sosyalist iþçiemekçi gençliðimize aittir. Sýnýf bilinçli her iþçinin savunmasý gereken bir görevdir. Genç Emekçiler Birliði
içerisinde yer alan her iþçi ve emekçi
bilmelidir ki; iþçilerin mücadele birliðini gerçekleþtirmek demek, iktidar olmak demektir.
Gerçekten de iktidarýn yolu farklý
kanallardan akan toplumsal güçleri, hareket halinde olan kitleleri tek bir yumruk gibi birleþtirmekten geçiyor. Tabi
bizim burada bahsettiðimiz birlik “ne olursa olsun birlik olsun” denilen birliktelikler deðildir. Bizim burada
bahsettiðimiz birliktelik; kapitalist sömürü karþýsýnda burjuvaziyle diþe diþ,
göze göz bir mücadele gerçekleþtirecek
olan birliktir. Militan bir birliktelik.
Böylesine bir mücadele karþýsýnda toplumda duraðan olan kitleler bile harekete geçecek, iþçi sýnýfýnýn peþinden
ilerleyecektir. 1993’de Zonguldak madencilerinin mücadelesi buna örnektir.
Köylerden kent merkezlerine kadar birçok yer madencileri sadece karþýlamak için bile büyük hazýrlýklara giriþmiþ, sýnýf
kardeþlerini desteklemiþlerdi. Yine yakýn
dönemde TEKEL eylemi de baþta Ankara olmak üzere Türkiye ve Kürdistan’da
büyük etki uyandýrmýþtý. Siyasetin merkezi iþçilerin oluþturduðu çadýr kente taþýnmýþtý.
Peki, bu kadar önemli bir konuda
sendikalar neden bu kadar pasif ve donuklar? Daðýnýk halde yer alan eylemleri neden birleþtirmiyorlar? Çünkü
sendikalarýn güçlü bir iþçi sýnýfý hareketi
yaratmak gibi bir derdi yok. Ama bizim
var ve biz bunu yapacaðýz. Genç Emekçiler Birliði çatýsý altýnda yer alan her
devrimci iþçi bu önemli görevi gerçekleþtirmek konusunda direktif beklemeden harekete geçmelidir. Ve bu görevi
baþarmamýz yalnýzca eylemdeki iþçilerle
kuracaðýmýz sýký baðlar üzerinden, onlarý bu konuda ikna etmemiz üzerinden
mümkün olabilir. Bu yüzden her eylem
ve hareketliliðin olduðu yerde iþçilerin
mücadele birliði politikasýný iþçilere götürmek, bunu onlarla tartýþmak durumundayýz. Bu ertelenemez bir görevdir.
Daðýnýk güçleri burjuvazinin sinir merkezlerinde bir araya getirip, burjuvaziyi
gerçekten zora sokabiliriz. Ankara TEKEL’i burada bir kez daha hatýrlayalým.
Peki bu nasýl olacak?
Lenin bunun devrimcilerin, komünistlerin her gün yapacaðý günlük sýradan
iþlerde gizli olduðunu söylüyor. Her gün
yapýlacak görüþmelerle, býkýp usanmadan emeðin iktidarýnýn nasýl kurulacaðýnýn iþçilerle tartýþýlmasýyla mümkün
olacaktýr. Burada elbette daha fazla genç
iþçilerle irtibat halinde olmak gerekir.
Çünkü biz onlarý onlar da bizleri rahatlýkla anlar.
“Daha az tumturaklý sözler ve daha
çok günlük iþ... Daha az siyasal gevezeli, komünizmin kuruluþunun en basit a-
ma canlý olgularýna daha büyük dikkat”
Lenin( Büyük Ýnisiyatif yazýsý)
Bu sorun sadece iþçi-emekçi gençlikte yok. Ýþçi hareketinde olduðu kadar
olmasa da öðrenci hareketi de ayný sorundan rahatsýz. Bir yerde faþist bir saldýrý olduðunda küçük yerlerin dýþýnda,
büyük illerde hemen bir araya gelemiyor; birlikte faþizmi üniversitelerden söküp atamýyorlar. Gençlik hareketi bir
bütün olarak bu sorunun çözümünde en
önde görev almalýdýr. Çünkü burjuvazi açýsýndan çanlar çalýyor ve burjuvazi daðýnýk güçlerin bir araya getirilmemesinden
güç alýyor. Devrimci iþçi ve öðrenci
gençlik büyük atýlýmlar gerçekleþtirebilir ve burjuvaziye karþý yürüttüðümüz
mücadele ancak zaferle taçlanabilir. 1
Mayýslarý hatýrlayýn ne kadar görkemli
ve güçlü. Kendinden emin ve kendine
güvenen iþçi sýnýfý... Öyleyse neden olmasýn? Tek tek her iþçi ve emekçi ile yapacaðýmýz tartýþmalar, kuracaðýmýz
baðlar altýn deðerindedir. Çünkü Leninist
gençliðin önünde devrimin pratik örgütlenmesini gerçekleþtirmek gibi bir hedef
de var. Yaptýðýmýz her þey bu büyük hedef için. Ve bu eylem halindeki kitleleri,
mücadele
birliði
bilinciyle
birleþtirmekten daha somut biçimde yapýlamaz.
Þimdi devrimle birlikte kuracaðýmýz
dünya için harekete geçme zamaný!
3
Ýþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele ve dayanýþma günü olan 1 Mayýs yaklaþýyor. 1 Mayýs, Asya’dan Afrika’ya, Avrupa’dan, Latin
Amerika’ya tüm dünyada iþçi sýnýfý ve emekçilerin sermayeye
karþý isyan ve ayaklanma duygularýyla harekete geçtikleri bir dönemde kutlanýyor.
Ýþçiler, Emekçiler,
Bu çaðrý sizedir... Bu çaðrýya yüreklerinizin kapýsýný açýn.
Bugüne kadar bir gün mutluluk yüzü görmediðiniz, mutluluk nedir bilmediðiniz, hep çalýþýp ürettiðiniz ama bir gün olsun
insanca bir yaþama layýk görülmediðiniz, içinde yaþadýðýnýz bu
kapitalist sistem ezeli ve ebedi deðildir. Sömürücü tüm sistemler gibi o da bir gün son bulacaktýr. Dünya üzerinde yaþanan ayaklanma ve devrimler gösteriyor ki, bu son yaklaþmýþtýr. Doðayý
ve insanlýðý yok eden emperyalist- kapitalist sistem yýkýlacak,
insanýn insanca yaþayabileceði emeðin dünyasý kurulacaktýr. Bunun için sizi Denizlerin Bayraðýyla Taksim’e çaðýrýyoruz.
Yoksul Kürt Halký,
Bu çaðrý sizedir... Bu çaðrýya yüreklerinizin kapýsýný açýn.
On yýllardýr özgürlüðünüz için savaþýyor, mücadele ediyorsunuz. Bugüne kadar elde ettiðiniz her þeyi savaþarak, mücadele ederek kazandýnýz. Ortadoðu’da yaþayan bütün halklara örnek
oldunuz. Denizlerin, Mahirlerin açtýðý yoldan bugünlere geldiniz. Halklarýmýzýn mücadele birliðinin saðlanmasýyla buradan
daha ileri gitmek ve birleþik devrimle gerçek özgürlüðe kavuþmak mümkün olacaktýr. Bugün bunun koþullarý her zamankinden daha çok olgunlaþmýþtýr. Ortak düþlerimizi gerçek kýlmak
için sizi 1 Mayýs’ta Denizlerin Bayraðýyla Taksim’e çaðýrýyoruz.
4
AYIŞIĞI
SANAT
MERKEZİ
DEVRİMCİ
DEVRİMCİ
EMEKÇİ
ÖĞRENCİ
KOMİTELERİ BİRLİĞİ
Genç Arkadaþlar,
Bu çaðrý sizedir... Bu çaðrýya yüreklerinizin kapýsýný açýn.
Yarýný kuracak olan sizlersiniz. Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimi, sizin ellerinizde, sizin eylemlerinizle büyüyor. Kendinize ve tüm insanlýða özgür bir gelecek kurmak için sizleri 1
Mayýs’ta Denizlerin Bayraðýyla Taksim’e çaðýrýyoruz.
Emekçi Kadýnlar,
Bu çaðrý sizedir... Bu çaðrýya yüreklerinizin kapýsýný açýn.
“Ezilenin ezileni” olan sizler ayaða kalktýðýnýzda tüm insanlýk ayaða kalkar. Sizi yýllar yýlý ezen, horlayan, töre cinayetlerine kurban eden bu kapitalist sisteme karþý mücadele etmeden
kadýn olarak özgürleþmeniz de mümkün olmayacaktýr. “Ýkinci
cins” konumuna son vermek, cinsel ulusal ve sýnýfsal sömürüden kurutulmak için sizleri kýzýl bayraklarýnýzla, Denizlerin yoldaþlarýnýn saflarýnda 1 Mayýs alanýna, Taksim’e çaðýrýyoruz.
Yürekleri devrimden yana atan tüm devrimciler, ilericiler,
bu çaðrý sizedir. Bu çaðrýya kulak verin...
Taksim zaferdir. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin Taksim politikasý zafere ulaþmýþtýr. Þimdi yeni zaferler kazanmak için Taksim’e yürüyelim. Dünya halklarý devrime yürürken
üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda halklar devrim isterken biz de
isyan, ayaklanma ve devrim þiarýyla, halklarýmýzýn özlemi olan,
Devrimci Halk Ýktidarýný kurmak üzere ileri atýlalým…
Bütün bunlarý gerçek kýlmak için sizleri Denizlerin Bayraðýyla Taksim’e çaðýrýyoruz.
Þimdi Devrim Zamaný!
YAÞASIN DEVRÝM YAÞASIN SOSYALÝZM!
GENÇ
DEVRİMCİ
EMEKÇİ
İŞÇİ
KADINLAR EMEKÇİLER
BİRLİĞİ
KOMİTELERİ (EKA)
ÇÖZÜM SÜRECİ
Faþizmin ‘’çözüm süreci’’ dediði süreçten, Kürt ulusal sorununun çözümü çýkar
mý? Sorun bir ulusun ezilmesi ise, çözüm
bunun son bulmasýdýr. Gerçekçi yaklaþýldýðýnda sorunun özeti budur. Bir ulusun ezilmesine ise son verecek olan nedir? Her
Ulusun Kendi Kaderini Tayin Hakkýnýn teslim edilmesidir. Burjuva aðzýyla “Kürt sorunu” diye empoze edilen, zaman zaman
“Kürt sorunu” bile yok “terör sorunu” var
denilen sorun esasýnda, Türk sermayesinin
Türk ulusu adýna, Kürt ulusunu ve ülkesini
ilhak ederek ezmesidir. Buna karþý yükselen mücadele isyan kadar haklý- meþru (ve
aslýnda bir görev) bir þey olamaz.
Bugün, bunca yýllýk büyük devrimci
mücadele biçimlerinin getirileri, þimdilerde
reform ve tavizler olarak gündeme geliyor.
Mesele þu ki; Sermaye devleti vermek zorunda kaldýðý reform ve tavizler karþýlýðýnda, Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesini
bitirmesini ve silahlý mücadele faaliyetlerini bitirmesini istiyor.
Ulusal Kurtuluþ Hareketi doðal olarak
kendi programýnýn yol göstericiliðinde devletle görüþmeler gerçekleþtiriliyor. Fakat her
küçük burjuva harekette olduðu gibi talepler, verilen tavizler sorunu gidermiyor. Yine
de UKH belli bazý tavizler karþýlýðýnda Türkiy’den silahlý güçlerini çekmeyi kabul etti.
O nedenle, çözüm süreci diye öne sürülen
bu süreçte ancak bu kapsamda bir uzlaþma
çýkabilir. Bunun için uðraþýlýyor. Ýki tarafýnda sýkça belirttiði “Barýþ’ýn kaybedeni olmaz” veya “Herkesin kazanacaðý bir süreç”
denilen bu süreçte, Kürt halký bazý taviz ve
reformlarla kýsmi bir rahatlama yaþayacak
karþýlýðýnda ise sermaye devleti canýný kurtaracak. Canýný kurtarmak için bugüne dek
yok saydýðý azgýn bir sermaye terörü ile ezdiði bir ulusa karþý aslýnda kendi iktidarýný
sarsmayan tavizler vermiþ olacak.
Bu süreçten çýkabilecek bir uzlaþmanýn
yapabileceði þey yeni denklemler yaratmaktýr. Bunun dýþýnda ezilen ulusun özgürlük
mücadelesini umutlarý tükenene dek beklemeye çekmek olabilir. Ezilen ulus, ortaya
çýkacak olan uzlaþýnýn, sorunu çözmekten
uzak olduðunu görecektir.
Kürt ulusunun mücadelesi tasfiye edilemez boyutta. Sermayeyi uzlaþmaya zor-
layan sebeplerden birisi bu. Bunu “Askeri
her yol denendi baþarýsýz olundu, tersine sorun büyüdü” sözleri ifade ediyor. Bundan
da önemli diðer sebep TC’ nin Tunus - Mýsýr – Suriye’ye rahmet okutacak çapta olaylarýn kabusunu görmesidir. Bu nedenle bu
uzlaþma arayýþý TC için tam anlamýyla canýný kurtarma hamlesidir. Baþýný dik tutma çabasý, baskýn görünme çabalarý iþte bu
gerçekliði gizlemenin yöntemidir.
Kürt halký için ise böyle bir uzlaþma
zorunluluðu yoktu. Koþullar neyi ifade ediyor? Ezilen ulustan ve emekçi sýnýflardan,
devrimlerden yana bir yeni evreyi ifade ediyor. Dünya ve Orta Doðuda’ki her geliþme
bunu gösteriyor. Akýntýya karþý kürek çeken
ezilen halklar ve emekçiler komünist güçler deðil, epeydir sermaye diktatörlükleri olmuþ durumda. Konjonktür tam kurtuluþ için
çok uygun. Ancak Ulusal Hareket’teki ideolojik kýrýlma, bir devrim olabileceðine olan inancýn kýrýlmasý ve programý , bu
cepheden uzlaþma arayýþýnýn baþlýca nedeni
oldu. Bu ideolojik kýrýlmanýn bir nedeni
SSCB’ nin yýkýlmasýna dayanýrken, daha önemli nedeni ise faþizme karþý yalnýz kalmasýdýr. Türkiye’de devrimci sýnýf
mücadelesinin zayýflýðý ve ezilen ulusla mücadele birliði kurmadaki büyük yetersizliði
oldu. Emekçi eylemlerinde Kürt ulusal sorununa dair önemli bir tavýr geliþemedi. Ko-
münist enternasyonal hareket bu açýdan etkili olamadý.
Oysa devrimin olacaðýna olan ümidini
yitirdiði bu dönemde, Rojava devrimini karþýsýnda bulan, yinede ulusal kurtuluþ hareketi oldu.
Bir uzlaþma çýksa da Ulusal sorun sürecek. Çünkü ulusal sorunun gerçekçi çözümü -buna tam çözümü- temelden çözümü
de denebilir; Uluslarýn Kendi Kaderini Tayin Hakkýnýn Kürt ulusununda en doðal
hakký olduðunu teslim etmekten geçiyor. Bu
hakký gasp eden sermaye iktidarýný yýkmaktan geçiyor. Gerçek barýþa giden yol önümüzde duruyor.
Her halükarda gerileyen, mevzi kaybeden TC oluyor. Ýlerleyen mevzi kazanan ise
Kürt ulusu oluyor. Bildiðimiz, dediðim dedik faþist devlet “Teröristle pazarlýk yapmayýz”dan pazarlýða geliyor. “Tek terörist
kalýncaya dek operasyonlar sürer” den yeter ki sýnýr dýþýna çýkýn biz güvenliðinizi garanti ederiz’e geliyor. Acil bir ateþkes
dileniyor.
Tek sorun þudur. Ezilen ulus bununla
yetinecek mi? Duracak mý? Bu uzlaþmanýn
sonuçlarýyla yetinmemeli, durmamalý. Baþarýnýn yolunu bilen, düþmanýný tanýyan bir
halk var. Karþýsýnda ise kendinde biraz moral- güç bulduðunda tüm geri verdiklerini
5
almak için her anlaþmayý bir çýrpýda bozacak bir sermaye diktatörlüðü gerçeði var.
Kürt halký, özgürlüðü için, sadece ulusal baskýnýn bir kýsým yönlerini tasfiye etmek
yetmez.
Faþizmin,
kökten
tasfiyesinden baþka gerçekçi bir kurtuluþ,
düze çýkma, mümkün olmayacaktýr.
Küçük burjuva önderliðin gelebileceði
noktanýn burasý olduðunu (uzlaþma) hep
söyledik. Küçük burjuva reformcu programlar kapitalizmin tasfiyesini temel almaz.
Kapitalizmi ve bu temelde ortaya çýkan kötülükleri yok etmeyi deðil azaltmayý hedefliyor.
Bu uzlaþma sürecinin birinci derece sorumlularýnda biri ise iþçi sýnýfýdýr. Ondan
daöte iþçi sýnýfýna dar ekonomik mücadelenin dýþýnda bir yol önermeyen reformist- opotünist harekettir bunun sonucunda ise
kendi bencil talepleri için harekete geçen iþçi sýnýfý, toplumun her kesiminden karþýlýksýz destek gördü. Ancak kendisi ezilen ulus
sorununa olsun, diðer pekçok demokrasi sorununun karþýsýnda bencil bir duyarsýzlýk içinde tepkisiz kaldý. Bu durumdan çýkýp öz
eleþtiri yapmadan, kendi sýnýfsal kurtuluþunu da saðlayamayacaðýný görmeden geleceði aydýnlýk deðildir. Kapitalistlerin dilediði
gibi davrandýðý köleler olmaktan da kurtulamayacaklardýr. Ýþçi sýnýfý kendi bencilliðinden kurtulup, büyük düþünüp,
Devrimci Gençlik
6
Neredeyse tüm dünyamýzý yöneten, sömüren kapitalizm
gün geçtikçe vahþileþiyor ve artýk sýnýr tanýmýyor. Emperyalist
ülkeler diðer ülkeleri bir kurban olarak görüyor, önce dostça
yaklaþýyor ve ardýndan bir vampir gibi kanýný emiyor. Buna da
“demokrasi götürmek” diyorlar. Daha önce demokrasi götürülen yerler Irak, Afganistan, Libya vb. ülkeler. Þimdi de sýra Suriye’de gibi görünüyor. Baþta Türkiye olmak üzere bazý
kapitalist ülkeler sonuçlarýna aldýrýþ etmeden muhalif adý altýnda paralý çeteler yetiþtirmeye devam ediyor. Türkiye burjuvazisi
olasý bir iþgalden sonra kendine pay alabileceðini sanýyor. Oysa
Türkiye burada sadece kiralýk katil. Ýþi bitince artýk önemi kalmayacak. ABD’nin ekonomisi bu savaþý kaldýracak güçte deðil.
Ve kapitalizm kendini savaþla yeniler. Amerika savaþ sýrasýnda
silah satacak, olasý bir iþgalde de pastanýn büyük parçasýný alacak. Oysa þah olmak varken neden piyon olalým ki...
Biz savaþ istemiyoruz. Ama savaþa hayýr demek yetmiyor.
Halký örgütlemek, insanlarda zaten bulunan bu sisteme karþý olan öfkeyi gerektiði yerde ortaya çýkarmak, halkýn sonuna kadar
mücadele etmesinin gerekliliðini anlatmak gerekiyor. Çünkü bu
savaþýn kaderini halklar belirler. Bahsettiðim þeyleri yapmak elbette bize düþüyor. Öðrencilere... Devrimci öðrenciler bu savaþýn seyrinde önemli rol oynayacaktýr. Birbirimize
kenetlenmemiz gerekiyor. Ancak bazý engelleri aþmamýz gere-
demokratik devrimin öncüsü olduðunda; ezilen ulusun tam kesin özgürlüðü de, kapitalizmin tasfiyesi de mümkün olacaktýr.
kiyor. Devrimci olan ama bazý farklý görüþler yüzünden hiç bir
araya gelemeyenlerin bir ders almasý gerekiyor. Ya da sosyalizm kelimesinin altýnda ezilen ve kendine sosyal demokrat diyenlerin bilinçlendirilmesi gerek. Sosyal demokrat olmak
düzenin adamý olmak demektir. Onlarý bizim saflarýmýza çekmemiz gerekiyor.
Son olarak söylemek istediðim þey; tüm bu geliþmelere
karþý kayýtsýz kalmayalým ve bu savaþ bizim savaþýmýz olsun.
Emperyalist savaþý bir iç savaþa çevirelim. Barýþ isteyen savaþa
hazýr olsun!
Antakya’dan Bir DÖB’lü
MODERN
KAWALAR VE DEHAQLAR
A
dýndan da anlaþýlacaðý gibi Newroz; “Yeni Gün” an- kralý vardýr. Kral Dehak. Bu kral, insan kafalarýndan kale yapmaklamýna gelir. “New”, Kürtçe’de “yeni”, “roz” ise la meþhurdur. Ehriman iyilerle yürüttüðü savaþta Kral Dehak’ý da
“gün” anlamýna gelir. Newroz Bayramý 21 Mart’ta kullanýr. Yüreðindeki bütün kötülüðü Zalim Dehak’ýn beynine akutlanýr. Mart, baharýn ilk ayýdýr. Mart ayýnda doða kendini yeni- kýtýr, onu bela olarak Asur ve Med halklarýnýn baþýna yollar. Deler, kýþýn o soðuðu ve sessizliði, Mart’ta yerini yeþilliðe ve kuþ hak, halk üzerinde vahþet ve büyük bir haksýzlýk yürütür.
seslerine býrakýr. Doða bütün cevheriyle insanlarý kucaklar. YaZalimlerin zalimi Dehak, bir zaman gelir ki büyük bir hastaþam derin bir uykudan uyanýr.
lýða yakalanýr. Dehak acýlar içinde gidip gelir ama hastalýðýna bir
Newroz’un tarihi ve anlamý hakkýnda farklý farklý görüþler çare bulamaz.
vardýr. Her Ortadoðu toplumu farklý bir yaklaþým ve kültürle kutDoktorlar hastalýðý üzerinde araþtýrma yaparlar. Onlar da çalarlar. Bilindiði gibi Kürt toplumunda Newroz’un yeri baþkadýr. re bulamazlar. Eni sonu doktorlar Zalim Dehak’a bir öneride buBu bayram Kürt halký açýsýndan zulüm ve sömürü karþýsýnda baþ- lunurlar. Doktorlarýn önerisi Dehak’ýn acýsýnýn dinmesi ve
kaldýrý, gerçek bir özgürlük anlamýna gelir. Ayaklanma, baþkaldý- yaralarýn kapanmasý için gençlerin ve çocuklarýn beyinlerini yarý, birlik ve mücadele anlamý taþýr.
rasýna sürmesidir. Bu öneriden sonra büBundan dolayý Newroz’un karþýlanmasý
yük bir katliam baþlar. Her gün iki
diðer halklardan çok farklýdýr. Kürt halký
Her Newroz’da Kürt ka- çocuðun kafasý kesilir ve beyinleri melbinlerce yýldýr katliam, soykýrým ve asihem þeklinde Dehak’ýn yarasýna sürülür.
dýnlarý
ve
erkekleri
zulmün
ve
milasyona maruz býrakýlýyor. Kürt Halký
Asur ve Medlerin çocuklarý katledilir.
özgürlüðü ve baðýmsýzlýðý için kahraman modern Dehaklarýn karþýsýnda Gençler ölür. Asur ve Medlerin ülkesi acý
çocuklarýný feda etti, ediyor. Bu nedenle; baþkaldýrýrlar. Kürt Halký ve periþanlýk içindedir. Günlerden bir gün
özgürlük ve özgürlüðün sembolü yani
sýra Demirci Kawa’nýn en küçük oðluna
Kürdistan’da
sokaklara
çýkar
Newroz bu kadar önemli.
gelir. Demirci Kawa’nýn önceden 17 çoÞimdi yazýmýzýn konusuna yani ve þehirler sarý, kýrmýzý, yeþile cuðu katledilmiþtir. 20 Mart’ý, 21 Mart’a
Newroz’un tarihi ve anlamýna gelelim. boyanýr.
baðlayan gece Kawa çocuðu için düþünNewroz’un tarihine indiðimiz zaman,
celer içindedir. Ateþin yanýna oturur ve bir
Kürt Halkýnýn özgürlüðe ve yol arar. Hürmüz ve Zerdüþt, Kawa’nýn
2625-3000 yýllýk bir tarihi olduðu görülüyor. 2625-3000 yýl önce Kürtler dünyada devrime en yakýn olduðu bu kollarýna güç, zihnine aydýnlýk verirler. E“Guti” olarak adlandýrýlýyor ve tanýnýyorninde sonunda, 21 Mart’ýn sabahýnda Kazamanda, yapýlmasý gereken, wa
du. Gutiler, proto-Kürtlerdir. Yani Kürtleçocuðunu kendi elleriyle Dehak’a
rin dedeleri… Sümer belgelerinde Guti ayaklanma geleneðini sürdür- teslim etme kararý verir. Ve kaleye gider.
adý geçiyor. Bu belgelerde “Guti, Kuti, mektir. Demirci Kawa’nýn to- Dehak’ýn huzuruna çýktýðý zaman ona
Gurti” olarak da geçiyor. Yine biliniyor ki
“Yarana bakabilir miyim?” der. Tam yararunlarý
yani
“Modern sýna
o zamanlar Gutiler tapýnaklarýnda “Zagbaktýðý anda örsünü kaldýrýr ve Demuk” isimli bir bayram kutluyorlar. Zag- Kawalar” bu geleneði büyüte- hak’ýn yarasýna vurur.
muk Bayramý’nýn kutlanmasýnda ateþler rek özgürlüklerini kazanmalýBu olaydan sonra Ninova halký baþyakýlýrdý. Guti Kralý halkýn arasýna karýkaldýrýr. Kürdistan’ýn her yerinde ayaklanþýrdý. Zagmuk bazý yönleriyle Newroz’a dýr.
malar baþlar. Bu baþkaldýrýlarda halkýn
benziyor. Bu bayram sonraki yüzyýllarda
bayraðý, Kawa’nýn ocakta çalýþýrken giyZerdüþtlerde de görülüyor. Gutilerden sonra, Kürtlerin Gutilerden diði önlüðün rengi sarý, kýrmýzý ve yeþil olur. Ayaklananlar zulsonraki “babalarý” yani Hurriler, Kasitler, Mitanniler, Urartular mün karþýsýnda özgürlüðün sembolü sarý-kýrmýzý-yeþil bayraðý
ve Medler zamanýnda da bu geleneðe rastlanýr.
kaldýrýrlar. Ülke kurtulduðunda kurtuluþun coþkusu günlerce süNewroz’un tarihi hakkýndaki en dikkat çekici ve özgürlüðe e- rer. Daðlarda “yeni gün”ün coþkun ateþi yanar. Evet, bundan sonþitlenmiþ olaný Demirci Kawa efsanesidir; doða ve yer yaratýldý- ra Kawa baþkaldýrýlarýn kahramaný, Newroz ise baþkaldýrý günü
ðýnda “Zervan” adlý bir tanrý vardý. Tanrý Zervan’ýn isimleri olarak kabul edilir.
Hürmüz ve Ehriman olan iki oðlu olur. Hürmüz bereket, iyilik ve
Her Newroz’da Kürt kadýnlarý ve erkekleri zulmün ve moaydýnlýk tanrýsýdýr. Ehriman ise kötülüðü ve kýtlýðý yeryüzüne yað- dern Dehaklarýn karþýsýnda baþkaldýrýrlar. Kürt Halký Kürdistan’da
dýran tanrýdýr.
sokaklara çýkar ve þehirler sarý, kýrmýzý, yeþile boyanýr.
Zamanlardan bir zaman Tanrý Hürmüz yeryüzündeki temsiKürt Halkýnýn özgürlüðe ve devrime en yakýn olduðu bu zaliyetini saðlamak için Zerdüþt’ü yollar ve ona sevgi, iyilik ve ay- manda, yapýlmasý gereken, ayaklanma geleneðini sürdürmektir.
dýnlýk gönderir.
Demirci Kawa’nýn torunlarý yani “Modern Kawalar” bu geleneði
Yüreði kötülük, kýskançlýk ve çekememezlikle dolu olan Eh- büyüterek özgürlüklerini kazanmalýdýr.
riman kötülüðünü Asur ve Med halklarýnýn üzerine yaðdýrýr. MedKaynak: Azadiya Welat Newroz eki, Kürdistan Tarihi-Ethem
ya ülkesinde yaþam iyilere zehir olur. O zamanlar Asurlarýn bir Xemgin
7
KAWA Û DEHAQÊN
HEMDEM
N
8
ewroz ji navê xwe jî dide fêmkirin ku tê wateya:
“Roja nû”. “New”, di Kurdî de “nû”, “roz” jî; tê wateya “roj”ê. Cejna Newrozê di 21’ê Adarê de tê pîroz
kirin. Adar, meha yekemîn a biharê ye. Di Adarê de tê pîrozkirin.
Adar, meha yekemîn a biharê ye. Di Adarê de cihê xwe dide þînahî
û wîçîniya çûkan. Xweza, bi hemû cevheriya xwe mirovan hembêz dike. Jiyan ji xewê radibe…
Di derbarê dîrokçê û wateya Newrozê de, nêrînên cûda cûda
hene. Her civakekî Rojhilata Navîn bi nêrînek û çandek cûda vê
cejnê pîroz dike. Di civaka Kurd de, weke ku tê zanîn, cihê Newrozê cûda ye. Ev cejn ji bo Gelê Kurd tê wateya li hember zilmê ,
li hember kedxwarîyê serhildêrî û tê wateya azadîyeke rastî . Tê
wateya raperîn, serhîldan, yekitî û têkoþîn… Ji ber vê pêþwazikirina cejna Newrozê Ji gelê din pir cûda ye. Bi hezar sala Gelê
Kurd; qirkirin, jenosid û pîþafinê tên maruzkirin. Ji bo vê çendê
azadi û sembola azadiyê ango cejna Newrozê ewqas giring e.
Em niha werin ser mijara nivîsê xwe, ango dîrokçe û wateya
Newrozê. Dema em dadiken nav koka Newrozê ya dîrokî, tê dîtin
ku dîrokekî xwe ya 3000-2625 sal heye. 2625 sal berê Kurd, di
cîhanê de “ Gutî” tên binavkirin û tê nasîn. Gutî, proto-Kurd in.
Ango kalikên Kurdan in. Di belgeyan Sumeran de navê Gutîyan
tên ditin. Di wan belgayan de “ Gutî, Kurti, Gurti” Jî derbas dibe.
Dîsa tê zanîn ku di vê demê de, Gutîyan di perestgehan xwe de
cejneke bi navê “ Zagmuk” pîroz dikin. Di pîrozkirina Zagmuk
de agir dihate pêxistin . Qralê Gutiyan dadiket nava gel. Ji hinek
aliyan din ve jî Cejna “ Zagmuk” diþibe Newrozê. Bi sedsalan
piþtre de, di Zerdûþtiyê de jî hatiye dîtin. Û piþtî Gutîyan bavikên
Kurdan ên piþtî Gutîyan de ango di dema Hurriyan, Kasît, Mîtannî, Ûrarto û Medan de jî ev kevneþopî hatiye dîtin. Ji nêrinên
cur bi cur ên dîrokçeya Newrozê, herî balkeþ û bi azadîyê ve bûye
yek Efsaneya Kawayê Hesînkar e:
Di dema xweza û erd nû tê afirandin de xwedayekî bi navê
“Zervan” heye. Du kurên Xweda Zervan çêdibin. Navên wan Hurmuz û Ehrîman in. Hurmuz Xwedayê bereket, baþî û ronahîyê ye.
Ehrîman jî Xwedayê ku xirabî û xelayê direþîne ji gerdûnê re ye.
Demek ji demek Xweda Hurmuz temsîlîyeta xwe li ser rûyê
erdê bide çêkirin Zerdeþt rê dike û ji wî re hezkirin, baþî û ronahîyê
diþîne.
Ehrîman ku dilê wî nebaþî, hasudî û çavnebarî teje ye, ev xirabîya xwe dibarîne ser gelên Asur û Med. Di welatê Medyayê de
jiyan ji yên baþ re dibe jehr. Di vê demê de Qralekî Asuran heye.
Ew Qralê ku di dîrokê deji seriyên însana re keleh çêkirînê navdar e. Ehrîman ev þerê ku bi baþiyê re dide meþandin Qral Dehaq
jî bikartîne. Ehrîman ku dilê wî tije xirabîyê, ew hemû xirabîya
xwe diherikîne mêjiyê Dehaqê Zalim û belayekî ber dide ser Gelê
Asur û Med. Dehaq li ser gel, wehþet û neheqiyeke pir mezin dimeþîne.
Di demekê de ew zalimê zaliman Dehaq dikeve nexweþiyekî
mezin Dehaq di nav êþan de diçe û tê. Lê derman ji nexweþîyê
xwe re nabîne.
Bijîþkan li ser êþ û birîna wî lêkolîn dikin lê çare nikarin peyda bikin. Di dawîya dawiyê de bijîþkan ew e ku ji bo êþa wî dake-
ve û birîna li ser mêjiya wî were girtin, mêjiyê ciwan û zaroken li
birîna xwe bidê. Piþtî wî pêþniyarê qirkirineke mezin destpêdike.
Her roj serî du ciwan tê qutkirin. Û mêjiya wa weke melhemê li
birîna Dehaq tê xistin. Zarokên Asur û Medan dihatin qetilkirin.
Ciwan dimirin, rewþa Firat û Dîcle pêriþan û bi êþ dibe.
Rojek ji rojekî dor tê kurê herî biçuk ê Kawayê Hesinkar. Kawayê Hesinkarê ku berê 17 zarokê wî hatiye kuþtin. Di þeva ku
20’ê Adarê bi 21’ê Adarê ve tê girêdan de Kawayê Hesinkar ji bo
zarokê xwe di nav fikaran de ye. Ber agir rûnîþtiye û riyekî digere. Hurmuz û Zerdeþt hêz dide zendê Kawa… Ronahîyê dide hiþê
Kawa…
Herî dawî, sibeha 21’ê Adarê Kawa biryar dide ku bi destê
xwe kurê xwe radestî Dehaqê Zalim bike. Û diçe kelaya wî. Dema derdikeve pêþiya Dehaq jê re dibêje: “Ka ez li birîna serê te
mêze bikim.” Dema Kawa li birîna wî dinêre orsê xwe bilind dike û li birîna wî dixe.
Pê wî bûyerê hemû gelê Nînova serî hildide. Li her derê Kurdistanê serhildan çêdibin. Û diwan serhildanan de gel agirên bî
coþ û geþ pêdixin. Ala wan jî dema Kawa ber bi ocaxê kar dikir pêþmala ku renge wî kesk, sor û zer dibe. Serhildêran, hember zilmê,
sembola azadî, ala kesk, sor û zer radikin. Dema welêt tê rizgarkîrîn ew coþa rizgarîyê bi rojan didome. Li ser çiyayan agirên “roja nû” diþewite. Bele, ji vê demê û þûn ve Kawa dibe qehremana
serhildêriye. Newroz jî wekî roja serhildanê tê pejîrandîn.
Di her Newrozê de keç û xortên Kurd serî li hember zilmê
Dehaqê hemdem hildidin. Gelê Kurd li Kurdistanê dadikevîn kolana û bajaran bi kesk, sor û zer dixemilînin.
Di demek wiha de ku Gelê Kurd herî nêzî azadî û þoreþê xwe
ye, dê ew kevneþopiya xwe ya serhildêriyê bidomîne. Nêvîyên
Kawayê Hesinkar ango Kawayên hemdem dê Meydana Azadî
bizîvîrinin Meydana Tahrîrê!
Çavkanî: Pêveka Newroz ya Azadiya Welat, Dîroka Kurdistanê-Ethem Xemgîn
KENDÝ KENDÝNÝ EÐÝTME ÝLKESÝ 1
Her þeyi deðiþim ve hareket halinde
görmeliyiz. Her þey iyi ya da kötü, olumlu
ya da kötü yönde sürekli deðiþir, sürekli
hareket halindedir.
Her þeyi deðiþim halinde görmek, bunu bir alýþkanlýk haline getirmek maharettir. Çünkü doðduðumuz andan itibaren
bizlere toplumda hakim olan metafizik- idealist düþünme yöntemi aþýlanýyor. Diyalektik düþünmek- bilimsel düþünmek
öðretilmiyor.
Kapitalist toplum egemenliðini sürdürmek için gerçeklikten kopuk düþünmeyi öðretiyor. Kafalara idealizmi- metafiziði
kazýyor. Kapitalist felsefeyle yapýlan sanat
eserlerinde bile bunu görürüz. “Bilim- kurgu” filmlerinde bin yýl sonrasýnda bile bugün yaþadýðýmýz ekonomik- siyasikültürel- aile- sevgili iliþkilerinin yaþandýðýný gösterir. Oysa biz on- yirmi yýlda bile
dünyanýn- çevremizin- kültürel iliþkilerin
akýl almaz bir hýzla deðiþtiðini görüyoruz.
Eskiden her þey yeni tarafýndan yadsýnýrken, bin yýl sonrasýnda bile bugünkü toplum biçiminin, çeliþkilerin ayný kalacaðýný
sanmak ve emekçileri buna inandýrmak için milyon dolarlar harcamak, sömürücülerin iþidir.
Çünkü her þeyin deðiþtiði, hareket ettiði, hiçbir þeyin bundan kaçýnmayacaðý bilinci olmazsa, hiçbir emekçi mevcut
yaþamýný deðiþtirmeye çalýþmaz. Yapacaðý
tek þey kalýr. Bu duruma katlanýr, razý olur,
uyum saðlar.
Oysa her þey deðiþir. Deðiþecektir.
Sen istesen de istemesen de. Ama iyi- olumlu yönde mi kötü- olumsuz yönde mi
deðiþecek? Ýþte onu etkileyebiliriz. Sen
hangisine uygun yaþarsan o köþe aðýr basacak. Ýþte sýnýf bilinçli bir emekçinin- komünistin anlamasý ve anlatmasý gereken
þeylerden biri de budur.
Her komünist de devrim iþlerine yetebilmek için geliþmelidir. Geliþmek için deðiþime açýk olmalýdýr. Bilgi birikimi, kiþilik
yönlerinden, bilimsel ve olumlu yönde deðiþmeden bu konuda komünist kiþi bilinçli yaklaþmadan yeterlilik kazanamaz.
Býrakalým büyük davalarý, bu kiþilik özelliðinden yoksun bireylerin, aile içi, arkadaþlar arasý, sevgililer arasý iliþkide bile bir
yeterlilik göstermediðini sýðlýk ve soðukluklarý veya cývýklýklarla bir ahenk yarata-
madýklarýný yaygýn olarak görürüz.
Bu ilerlemede en önemli aracýmýz nedir peki?
Okumaktýr.
Sistemin, bizler daha küçükken kafamýza aþýladýðý gerçeklikten kopuk- gerici
bilinç ve kültür yapýsýný deðiþtirebilmek için, okumak- düþünmek- doðruyu öðrenmek beyni iþletmek gerekir. Beslemek
gerekir. Beyin týpký kol kaslarý gibi çalýþtýkça geliþen bir organdýr. Okumak, beyin
sporudur, düþünmek, araþtýrmak beyin sporudur. Okumak, beynimizi düþünmeye ve
ürettiði denklemleri çözmeye yaklaþtýrýr.
Geçmiþ yaþamlarýn deneyim ve bilgilerini
kitaplarda hazýr buluruz. Okuyan kiþi çevresini daha iyi anlayacaðý bilgilerle donatmýþ olur.
Ýnsanlýk bu ihtiyaçtan dolayý, yazýya
ihtiyaç buldu ve geliþtirdi. Kitaplar yazarak bilgi birikimini gelecek nesle aktarma
çabasý içinde oldu. Bizde ayný çaba içindeyiz.
“Molotov Anlatýyor” adlý kitapta, Molotov Stalin’i anlatýr. Bu kitapta Molotov’a
Stalin sorulduðunda þunlarý söylüyor: “Stalin edebiyat dünyasýna çok duyarlýydý.
Gerçek eserlere. Çok iyi anlardý bu konudan. Eski Yunan eserlerini okurdu. Tarihi
çok severdi. Stalin dünyayý ve antik mitolojiyi iyi bilirdi. Onun bu yönü çok güçlüydü.
KÜLTÜRÜNÜ
KUSURSUZLAÞTIRMAK için çok çalýþýr-
dý. Siyaset? Tüm hayatý boyunca siyaset
yaptý. Biraz alçak sesle konuþurdu, ama eðer akustik iyiyse, hýzlý konuþmaktan hoþlanmazdý. Dengeli konuþurdu ayný
zamanda çok sanatsal.
- Stalin Rusçaya hakim miydi?
- Evet. Ýyi konuþurdu, diye yanýtladý
Molotov. Çok OKURDU ve sanat duygusuna sahipti. Her þeyi kendisi yazardý. Örgüt hiçbir zaman onun yazýlarýný yazmazdý.
Bu Leninist bir gelenekti.” (Molotov Anlatýyor - Stalin’ in sað kolu ile yapýlan 140
görüþme 2. basým Felix Çuycu)
Marx, Engels, Lenin, Stalin ve nice
devrim önderlerini, tarihe iz býrakanlarý sýradan insanlardan ayýran en önemli farklarý, sadece okumaktý. Çok özel ve ilahi bir
gücün bahþettiði herhangi bir kayýrmaþans veya ‘seçilmiþ kiþi’ olmalarý deðildi.
Çaðlarýnýn çetrefilli ve devasa sorunlarýný güçlüklerini yenmek için ve yönetebilmek için, o düzeye eriþebilmek için en
önemli silahlarý iþte buydu; okumak.
Kendini sürekli insanlýk birikimleriyle daha çok eðitmekti. Ve bu birikimle sentezlemekti. Öðrenmek ve anlamak için
herkesten daha gayretli olmalarýydý. Onlarý önder haline getiren kendi çaðlarýnýn en
çalýþkan komünistleri olmalarýydý. Çözümsüz görülenlere bilimsellikle çözüm bulmalarýydý.
Çünkü, zeki anlayýþ, çözüm biz biliriz
ki vaha ile havadan gelmez. O zaman kim-
9
se cahil ve bilinçsiz de olmazdý. Kimse eðitime ihtiyaç duymazdý. Ýnsanlýk okul diye bir yer açmazdý.
Kendi kendini, mevcut bilgi birikimini -kültürünü- kiþiliðini yeterli gören insan
geliþimini durdurur. Durmak gerilemektir.
Çünkü hayat durmaz. Bu durumda insanýn
kendi bilinçsizliði onun yetersizliðinin
kaynaðý olur. Ve her konuda asýl engelinde
insanýn bu kendi yetersizliði olur. Bir komünist karþýlaþtýðý sorun ve iþlerle baþ edemiyorsa,
anlamýyorsa,
çözüm
bulamýyorsa her þeyden önce dönüp kendini yoklamalýdýr. Bir iþ ve problem, ancak
o iþi nasýl yapýp -çözeceðini bilmeyene, zor
gelir. Eðitimi yetersiz olana zor gelir -imkansýz gelir. Bilen için ise kolay gelir.*
Kendisi bilmeyen, çözüm üretemeyen
-anlamayan bir komünist halka ne anlatacak nasýl yol gösterecek? Komünist olup
da kendini eðitmeyen devrimci, önderlik iþini gerçekleþtiremez.
Komünistin görevi devrim yapmaktýr.
Komünistin KENDÝ KENDÝNÝ EÐÝTME
si bu nedenle, diðer dýþ katkýlar yanýnda temel olan ilkemizdir.
*Bir komünist daha önce bilgi sahibi
olmadýðý bir sorun ya da görevle karþý karþýya kalabilir. Böyle bir durumda komünist
bu görevin ya da sorunun üstesinden nasýl
gelir? Bilgi edinmeyle -öðrenmeyle, araþtýrmayla- incelenmeyle, açýk olmayla.. Bu
çabaya açýk olmayan bir komünist bu durumda baþarýsýzlýða mahkumdur. Biz devrimciler sadece bilgi sahibi olduðumuz
alanlarda, görevlerde çalýþma lüksüne sahip deðiliz. Mücadele öyle koþullar yaratýr
ve dayatýr ki bize daha önce nasýl yapýldýðýna dair hiçbir fikre bile sahip olmadýðýmýz, örneðin gazete basýmý iþi, ya da bir
sahne (sanat) iþi, ya da bir meslek grubun-
daki emekçiler içinde siyasi çalýþma yürüt-
mek için o mesleðinde öðrenmek zorunda
kalabiliriz. Böylesi durumlarda bir komünist; “Ben bilmiyorum yapamam” demez...
“Öðrenirim yaparým” der. Mesele bilme-
Merhaba Genç Yoldaþlar
mek deðildir.. Öðrenme azmine sahip olmaktýr.
Hatýrlýyorum da iki- üç yýl öncesine kadar bölgemizdeki insanlar çevresinde geliþen olaylara, eylemlere, çatýþmalara duyarsýzdý, açýkça söylemek gerekirse insanlarýmýz oldukça bilinçsizdi. Fakat Suriye’deki savaþýn Antakya halkýný etkilemesiyle
birlikte iþler deðiþti yeni insanlar harekete geçmeye baþladý. Bundan en çok toplumun en hareketli kýsmý gençlik etkilendi. Eylemlere katýlým olsun, çatýþmalara girmek olsun cüretli bir þekilde gençlik görevini yaptý.
10
Ben Antakya’ dan bir DÖB’lü olarak Antakya halký ve
ailemdeki politik deðiþimi anlatmak istiyorum. Ýki yýl öncesine kadar insanlar kendi dünyalarýnda rahat bir þekilde kendilerince apolitik bir durumda yaþýyorlardý. Ancak kapitalist
sistemin yarattýðý bunalýmlar ve bunun sonucunda ortaya çýkan Libya iþgali ve Suriye’de savaþýn patlak vermesi bölgemizi olumsuz bir þekilde etkiliyor. Ekonomik olsun, siyasal
olsun, devletin baskýlarý olsun Antakya ve çevresinde yaþayan halk hýzlý bir þekilde politikleþmeye baþladý. Mitinglere, eylemlere, panellere, Antakya halký kitlesel katýlýmlarda
bulunuyor ve bunun sonucunda kitlesel olarak politik mücadeleye atýlýyor. Hatýrlýyorum da iki- üç yýl öncesine kadar
bölgemizdeki insanlar çevresinde geliþen olaylara, eylemlere, çatýþmalara duyarsýzdý, açýkça söylemek gerekirse insanlarýmýz oldukça bilinçsizdi. Fakat Suriye’deki savaþýn
Antakya halkýný etkilemesiyle birlikte iþler deðiþti yeni insanlar harekete geçmeye baþladý. Bundan en çok toplumun
en hareketli kýsmý gençlik etkilendi. Eylemlere katýlým olsun, çatýþmalara girmek olsun cüretli bir þekilde gençlik görevini yaptý. Aileme gelecek olursam eskiden olduðu gibi
artýk bir duyarsýzlýk yok, git gide devrime, devrimcilere sempati duymaya baþladýlar. Benim mücadelede olduðumu bilmeseler bile bende ki deðiþimi fark ettiler ve bana destek
olmaya baþladýlar. Demek istediðim Antakya halký hýzla harekete geçiyor. Ama bu yeterli mi? Elbette deðil. Elimizi çabuk tutmalýyýz. Devrimci mücadelenin geliþimini istiyorsak
örgütlenmeliyiz.
Antakya’dan Bir DÖB’lü
CHAVEZ’Ý
VE
VENEZUELA
DEVRÝMÝNÝ
ANLAMAK
“... olaylarý önceden belli kalýplarýn içini hapsetmek doðru olmaz, umduðumuz
deðil, bulduðumuz fýrsatlarý deðerlendireceðiz. Bu yüzdendir ki burada dünyanýn hiç
bir taktiði iþe yaramaz. Ezberleme taktiklerle iþe girilmez ve hiç bir taktik ötekine
benzemez.” (Bitmeyen Kavga- Steinbeck
S. 29-30)
Her ülkenin kendi özgül koþullarý ve
bu özgül koþullara baðlý olarak sosyalizme
geçiþinde farklý devrim stratejileri vardýr.
Chavez bizlere Venezuela’da baþlatmýþ olduðu devrim ile bu sözlerin bir kez daha
kanýtlanmasýný saðlamýþtýr. Venezuela emekçi sýnýflarý kendi nesnel koþullarýnýn ve
öncülerinin iktidarlarýný kurdular.
Bir asker olan Hugo Chavez, Venezuela’da önce darbe yoluyla iktidarýn yýkýlmasýný
denemiþtir ancak baþarýsýz
olmuþtur. 1998 yýlýnda seçimlere girerek
iktidara gelmiþtir. Bununla beraber siyasal
devrim ve toplumsal devrim sürecide baþlamýþtýr. Bu süreç henüz bitmiþ deðildir.
Maduro ve Venezuela halký bu devrimin
yarýda kalmayacaðýnýn, sosyalist ülkelere
ve sosyalizm mücadelesi veren diðer ülkelerin iþçi ve halklarýna garantisini vermiþtir. Bununla beraber emperyalist haydutlara
geri adým atmayacaklarýný, liderleri gibi savaþacaklarýný göstermiþlerdir.
Hugo Chavez’ in ölümü ile beraber tekelci medya her zaman ki gibi karalama
kampanyalarýný yapamamýþtýr. Çünkü,
Chavez tüm dünyada ve Venezuela’da emekçi halkýn gönlünde taht kurmuþ ve sosyalizme gidiþi ispatlamýþtýr. Ayný zamanda
anti- emperyalist mücadele açýsýndan da
yaptýðý her konuþmada ezilen halklara cesaret kaynaðý olmuþtur. ABD emperyalizmini uluslararasý her arenada teþhir etmiþ
ve onu yerin dibine gömmüþtür. Tabi sadece bunlarda deðil Venezuela’da yoksullu-
ðu ciddi oranda azaltmýþ, burjuvalara ciddi
olarak güç kaybettirmiþ ve dünyaya bunun
propagandasýný çok iyi yapmýþtýr. Bunlar
ve daha sayabileceðimiz bir çok nedenle
birlikte tekelci medya bile onu övmek zorunda kalmýþtýr.
Ne var ki, tekelci medyanýn bile kabul
etmek zoruna kaldýðý bu gerçekliði Türkiye’de henüz anlayamamýþ çevreler var. Ve
bu çevreler gençliðin de kendi gibi dogmatik düþüncelere çekiyor. Chavez ile ilgili bu
çevrelerin düþüncesi þu; “... devrimci bir lider olarak sahiplenmek çizgi bulanýklýðý ve
burjuva liberal kaymadan baþka bir þey
deðildir.” * Bu düþünce Halkýn Günlüðü
gazetesi ve çevresine aittir. Ve dahasý var,
“... özellikle Castro, Chavez, Morales üçlüsünün sergilediði ABD emperyalizmi
karþýtlýðý genel bir anti emperyalist niteliði ifade etmez, somutta da etmemektedir.
Hatta ABD emperyalizmi karþýtlýðý da radikal deðil söylemde keskin olup güdük bir
özelliktir.” * Yine ayný yazýda, “... gerek
Chavez ve gerekse de diðer ülke ve liderleri (Küba-Castro ve Bolivya-Morales kast
ediliyor) için genel bir anti- emperyalistlikten söz etmek mümkün deðildir. Her üç
ülkede de tekellerin ve baðýntýlarýn olduðu
açýktýr. Dolayýsýyla genel bir anti-emperyalislikten söz etmek mümkün deðildir. Emperyalizme karþý geliþtirilen söylemler ise
kuru laflardan ibarettir. Týpký AKP iktidarý, MHP vb’nin anti- emperyalist lafazanlýklar yapmasý gibi...” * iþte bu sözler Mao’
nun dogmatik düþüncesi etkisinde kalan
çevrelerde görülmektedir. Yüzyýlýmýzýn
komünü Küba’ ya ve sosyalizme yürüyen
halklarýn baþýnda gelen Venezuela halkýna
böyle fütursuzca saldýrýrken ne hizmet ettiklerini düþünüyorlar acaba? Maoculuðun
uluslararasý politikadaki karnesi çok kötü,
çünkü, emperyalizme yedeklenen, halkla-
rýn çýkarýna ters bir noktada duruyorlar.
Geçmiþte de böyleydi (Angola Devriminde
aldýklarý tutum) . 3 dünya teorisine kadar
uzanan politikalarý düþmanlarýný dostlarý
kabul etmiþtir. Herhalde ABD sözcüleri
maocular kadar Venezuela’ ya ve liderine
laf etmemiþtir.
Yine ayný düþünceye sahip, Özgür Gelecek gazetesi , “Chavez; parlayan her þey
altýn deðildir.” ** Baþlýk çok ilginç. Gözlerimiz ki, Venezuela emekçilerinin ak gözleri ‘altýn’ deðil, emekçilere ve sosyalizme
gönül vermiþ, saflýðýn ýþýltýsýyla parlayan
militanlar arýyor. Chavez onlardan biriydi.
Kendi topraklarýna özgü Bolivarcý devrimi
izledi ve devrimler tarihinden de dersler çýkardý. Devrimci liderleri - ki Fidel’ i de aralarýnda sayýyor- AKP, MHP faþist
partilerin yaklaþýmlarýyla anan maocular,
kendilerine baksýnlar Ýþçi Partili faþistlerle
ittifaký düþündüklerini unutmuþa benziyorlar. Tarih halklarýn Fidel’ ini faþistlerle yan
yana analarla, emekçileri yan yana anmazlar!
En baþta söylediðimizi yine tekrarlýyoruz, Venezuela kendi devrim sürecini geçiriyor. Bizler diyalektik materyalist
düþünceyi savunan ve bunu yaþamda ki
gerçeklikte yorumlayan ve uygulayan insanlar olarak biliyoruz ki, sosyalizme gidiþin farklý yol ve yöntemleri var, bizler de
kendi ülkemiz de en uygun olan yöntem ile sosyalizme gideceðiz.
* Halkýn Günlüðü, Sayý:60, “Chavez’
in Ölümü Vesilesiyle” adlý yazýdan alýnmýþtýr.)
**ozgurgelecek.net, Pazartesi, 18
Mart 2013
11
DENÝZLERÝN AÇTIÐI YOL
ÝKTÝDAR
12
1 Mayýs yaklaþýyor. Dünya iþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele ve dayanýþma
günü olan 1 Mayýs ayný zamanda kapitalizme karþý en büyük çýkýþýn gerçekleþtiði gün. Çünkü tüm alanlarda
sermeye sýnýfý ve emperyalist kapitalizm yok oluþuna karþý ne yapabileceðini hararetle tartýþýrken, iþçi sýnýfý ve
önderlik ettiði halklar devrime ve insanlýðýn
nihai kurtuluþuna doðru ilerliyor. Biz bu
sürece Yeni Evre diyoruz. Ve Yeni Evre’de gençlik bu savaþýn en önünde
büyük görevler yükleniyor.
Türkiye ve Kürdistan’da uzun süredir devrimci durum koþullarý yaþanýyor. Burasý kapitalizmin en zayýf
halkalarýndan. Bunu iþçi sýnýfýnýn ve emekçilerin yaþadýklarý sorunlarýn katmerleþmesine karþý, yeni bir dünya
umuduyla sokaða çýkmýþ olmalarýndan
tutun da; Kürt halkýnýn devrimci mücadelesinden ve gençliðin faþizme karþý verdiði cesur mücadeleden
anlayabiliriz. Zira eylemlerin ve devlet güçleriyle yaþanan çatýþmalarýn süreklilik göstermesi neyin ifadesidir?
Kapitalist toplum gençliðe ve toplumun diðer kesimlerine ne vaat ediyor?
Son birkaç aya bakmak vaat edilenleri
anlamak için yeterlidir.
En çarpýcý olanýndan baþlayalým.
Adana’da on üç yaþýndaki bir orta okul öðrencisi, Ahmet Yýldýz iþ kazasý
adýný verdikleri bir katliamla öldürüldü. Okuldan sonra harçlýðýný kazanmak için çalýþmak zorunda olan bu
genç, çalýþtýðý fabrikada kafasýný pres
makinasýna sýkýþtýrdýðý için kapitalist
sistemin kurbaný oldu. Çalýþtýðý yerin
patronu, bu çocuk iþçinin kaza sonucu
öldüðünü önce iddia etti. Arkasýndan
bu genç iþçinin ölüm nedeninin kendi
kusuru olduðunu söyledi. Genç iþçile-
rin kendi sýnýflarýnýn diðer parçalarýndan baðýmsýz olmayan bir þekilde iþ cinayetlerinde katledilmesi hiçbirimiz
için þaþýrtýcý deðil. Çünkü bu sistemde
yaþayan emekçilerin yaþamýnýn birilerine kar getirmedikçe bir anlamý yok.
Genç bir iþçi (çocuk iþçi demek
daha doðru aslýnda) olan Ahmet’in de
yaþamý sadece bu kadardý bizleri ezenler için. Ve olasý bir savaþta yüz binlerce genç, iþte bu kadar kolay feda
edilebilir burjuvazi için? Bu ikisi arasýnda fark yok. Çünkü burjuvazinin çýkarlarýna hizmet ettiði sürece yüz
binlerce gencin katledilmesi sorun deðil!
Ýnsanlar açýsýndan son derece çarpýcý olan bu olay burjuvalar için sýradan bir olaydýr. Devam edelim.
Üniversitelerde, liselerde faþizmin
devrimci öðrencilere dönük saldýrýlarý
devam ediyor. Üstelik artarak; yine eðitim sisteminin 4+4+4 adý altýnda tekrardan düzenlenmesi burjuvazinin
ihtiyaçlarýna göre düzenlenmesi, staj
yasasýyla on yaþýndaki çocuklarýn dahi
çalýþmasýnýn önünün yasal olarak açýlmasý, üniversitelerde eðitimin tamamen
ve
daha
üst
boyutta
ticarileþtirilmesi amacýyla devam eden
Bologna süreci, mezun olan öðrencilerin ve genç iþçilerin iþsizlik cenderesi
altýnda ezilmesi, çalýþma koþullarýnýn
aðýrlýðý ise cabasý... Alevi emekçilere
dönük ev iþaretlemeleri ise devam ediyor. Ermeni halkýna dönük faþist saldýrýlar da devam ediyor. Suriye’ye
yönelik emperyalist savaþ tehlikesi ve
bu savaþta ölenlerin hepsinin yoksul
iþçi, emekçi gençler olacaðý gerçeði;
kadýn cinayetleri ve kadýnlarýn toplumun ikinci bir sýnýfý olarak yaþamasý
vs. daha sayýlabilecek pek çok örnek
bizlere kapitalist toplumda burjuvazi-
nin vaatlerinin gerçek anlamlarýdýr.
Gençler Arayýþ Ýçerisinde
Geçen yýl Taksim’de gerçekleþtirdiðimiz 1 Mayýs eylemi dünyada en
kitlesel ve coþkulu üçüncü 1 Mayýstý.
Önümüzde ise sosyalist Küba ve Kore
halklarý vardý. Sorunlarýn bu kadar bol
olduðu ve geleceksizliðin bu kadar net
görüldüðü bir yerde baþkasý da olamazdý. Sosyalizme bu kadar yakýn durumdayken, geçen yýl dikkatimizi
çeken bir baþka olgu ise kitlelerin baðýmsýz olarak Taksim’e akýn etmesiydi. Bu devrimci hareketin çözmesi
gereken bir sorundur. Devrim iddiasý
olan biz Leninist gençlik açýsýndan da
öyle...Daha derin inceleme bu yazýnýn
esas konusu deðildir ama ilk elden
þunlarý ifade edebiliriz; devrimci hareket kitlelerin arayýþlarýna cevap olamamýþ, kitlelerle yeterince sýký baðlar
kuramamýþtýr. Bu toplumumuzun en
dinamik ve yoðun kesimi olan gençlik
de daha bariz görünüyor.
Devrimi gerçekleþtirmeyi önüne
koymuþ bir partinin gençliði, bu sorunun üzerine gitmeli ve çözmelidir. Zira bu sorunu çözen, gençlerle sýký
baðlar kurabilen ve arayýþlarýn adresi
olan kesim çatýsý altýnda bu savaþçý gücü bulundurabilir.
Bu öðrenci gençlik içerisinde
de tartýþýlýyor, hatta reformist hareketler dahi bu konuyu gündeme almýþ durumda. Geçtiðimiz günlerde ODTÜ’de
yapýlan ve ODTÜ’de yer alan pek çok
topluluðun çaðrýsýný yaptýðý ve pek çok
üniversiteden katýlýmýn gerçekleþtiði
öðrenci konferansýnda ele alýnan konulardan biri de buydu. Yine ODTÜ’de
her þeyi ile çalýntý olan reformist fason
TKP gençliði de bir konferans düzenledi. Ve FKF’yi yeniden kurma kararý
almýþlar. Türkiye’de gençlik mücade-
LDAN
RA YÜRÜYELÝM
lesinin önemli bir aþamasýný ifade eden
FKF bugünün ihtiyacýna cevap veremez. Fason TKP, ulusalcý TKP eðer
gerçekten bu sürece cevap bulacak bir
adým atmak istiyorsa FKF’yi deðil ama gençlik hareketi içinde devrimci
gençlik hareketini temsil ederek ayrýlan, o dönemin devrimci gençliðin ortak örgütü olan DEV-GENÇ’i “kurma
kararý” almalýydý. Zira FKF gençliðin
mücadele tarihinde içerisinde ulusalcý
gençliði de barýndýrýr ve gençlik mücadelesinin tohum dönemini ifade etmektedir. Oysa bugün devrimci
gençlik hareketi bundan çok daha ilerdedir. Ama fason TKP devrim mücadelesi ilerledikçe dümeni ters
çevirmekte ve tarih ilerlerken o geriye
gitmektedir.
Burada bir þeye daha deðinmek
gerekir. Leninist Gençlik bu soruna uzun zamandýr deðiniyor. Ama genel
toplamýn da artýk bu ihtiyacý görerek
harekete geçmesi bizler açýsýndan olumludur. Zira devrimci durum koþullarýnda söz konusu araç ve yöntemler
(dernek, sendika vs. gibi araçlar ve akademist yaklaþýmlar) deðil sürecin ihtiyaçlarýný karþýlamak; bunun için çaba
sarf edenlerin de önüne bir engel olmaktaydý.
Sonuçta görülmesi gereken gençliðin arayýþ içerisinde olduðudur. Yine
somut gerçeðin bize gösterdiði ve görülmesi gereken bir diðer þey ise devrimci koþullarda bu sorunun uzun bir
sürece yayýlacak bir çözümü olmadýðýdýr. Sorun acildir ve çözümü de bir
an önce olmalýdýr.
Denizlerin Yolundan
6 Mayýs 1972’de Denizler daraðacýna çýkartýldýðýnda, geride kitlelere ve
özellikle gençliðe büyük bir miras býraktýlar. Kitlelerin devrimin bu üç ön-
derine bu kadar derinden baðlý olmalarý ve onlarý her 6 Mayýs’ta binlerle
anmalarý bize cevabý veriyor. Gençliðin arayýþýna yalnýzca Denizlerin devrimci ruhu ve mücadelesi cevap
olabilir. Çünkü kitleler iktidar olmak,
devrimci deðiþimi gerçekleþtirmek istiyor. Kapitalist dünyadan kurtulmak
ve özgür bir dünya kurmak istiyor. Kitleler Denizlerde iþte bu umudu ve dünyayý gördükleri için bu kadar baðlýlar.
Peki, Denizler ne yapmýþtý?
Kýsaca özetlemek gerekirse burjuvaziye karþý kesin bir güvensizlik temelinde illegal örgütlenmiþ ve silahlý
mücadelenin öncüsü olmuþlardýr. Öðrenci gençlik hareketinden gelmelerine karþýn iþçi sýnýfýnýn, yoksul
köylünün yanýnda onlarla birlikte mücadele yürütmüþlerdir. Ve son olarak
iktidarý hedeflemiþtir. Çünkü iktidar
her devrimin en önemli sorunudur.
Þimdi bize düþen ise Denizlerin
yolundan yürümek ve gençliði Denizleþtirmektir. Bu her þeyden önce gençliði reformist- oportünist ve ulusalcý
anlayýþtan koparmaktan, enternasyonal devrimci bir mücadeleye yönlendirmekten geçiyor. Burada iki önemli
araç gençliðe yol göstermektedir.
Devrimci Öðrenci Birliði; antikapitalist, anti-faþist, anti- emperyalist
mücadele perspektifi ile üniversiteli ve
liseli öðrenci gençliðin içinde mücadele eden bir gençlik örgütüdür ve bizlere Denizlerden kalan bir mirastýr.
Çünkü DÖB Lenin’in ‘Politik özgürlük kazanýlmadan akademik özgürlük
kazanýlamaz’ politikasýný kendine temel alýr ve öðrenci gençliðin mücadelesinin okul sýnýrlarýna hapsedilmesine
karþýlýk týpký Denizler gibi emekçilerin tüm kesimlerinin mücadelesini
kendi mücadelesi sayar. Zindanlarda-
!
ki devrimci tutsaklardan, Kürt halkýnýn
mücadelesine, iþçi sýnýfýnýn grev ve direniþlerinde en önde yer alan DÖB,
tüm gençliði saflarýnda, iþçi sýnýfýnýn
yanýnda mücadele etmeye çaðýrýr. Komite- konsey örgütlenmesini kendine
temel alýr.
Yine iþçi emekçi gençliðin mücadelede örgütü olan GEB/ Genç Emekçiler Birliði; en örgütsüz durumda olan
iþçi emekçi gençliði sosyalizm mücadelesine örgütlemeye çalýþmakta ve
baþta taþeronlaþma olmak üzere; iþçi
gençliðin yaþadýðý en temel sorunlarda onun yanýnda yer alarak mücadele
etmektedir. GEB tüm bu sorunlarýn
kaynaðýnda kapitalist toplumun iþleyiþ
yasalarýný görmektedir. Ýþçi gençliði bu
nedenle Komite- konsey örgütlenmesi
temelinde kapitalizme karþý bir mücadeleye yönlendirmektedir.
Önümüzde iþçi sýnýfýnýn mücadele günü olan 1 Mayýs ve iþçi sýnýfýnýn
ve emekçilerin devrimci önderleri olan
Denizlerin anmasý var. Taksim 1 Mayýs’ý canlýlýðý ve kitleselliðiyle biz
gençliðe iþçi sýnýfýyla bütünleþen gençliðin özgürlüðün yolunun nerede olduðunu gösteriyor. DÖB ve GEB gibi
gençliðin mücadele ve kitle örgütleri
gençliðe aittir ve gençliði devrime kazanmakla yükümlüdür.
Son söz olarak buradan tüm gençliðe Denizlerin bayraðýyla 1 Mayýs alaný Taksim’e iþçi sýnýfýnýn saflarýnda
yürümeye davet ederken, 6 Mayýs’ta
da Denizlerin katlediliþinin 41. yýlýnda devrim bayraðýný daha yukarý kaldýrmaya çaðýrýyoruz.
13
ANKARA’DA ÜNÝVERSÝTELER AYAKTA!
2012’ nin son günlerinde “Göktürk-2 uydusunun uzaya fýrlatýlma töreni” öðrencilerin devlete ve polise karþý
isyaný ile gündeme geldi ve her yerde
bu olay konuþuldu. . Bu isyan, 4 bine
yakýn çevik kuvvet polisi, çok sayýda
panzer ve TOMA ile bastýrýlmak istenmiþti! Yüzlerce gaz bombasý, tazyikli
su ve plastik mermi kullanýlmýþtý! Ancak bunlarýn hiç biri yetmemiþti ODTÜ’de doðan kývýlcýmýn yayýlmasýný
engellemeye...
ODTÜ’nün etkisi hala hissedilirken Ankara’da öðrencilere dönük saldýrýlar ve öðrencilerin bu saldýrýlarý
cevapsýz býrakmamasý, her seferinde
düþmaný püskürtmesi bir adet oldu adeta.
18 Mart’ta Hacettepe Üniveritesi’
nde faþistlerin okul içerisinde toplanýp
etkinlik yapmasýný anti- faþist öðrenciler engellemek istediler. Ancak faþistler tabi ki yalnýz deðillerdi yanlarýnda
onlarýn koruyucularý olan çevik kuvvetler, sivil polisler, TOMA’lar, gaz bombalarý da vardý. Öðrencilere yapýlan
saldýrý sonucunda onlarca öðrenci yaralandý.
Hacettepe Üniversitesi’nde yaþanan olaylarýn hemen ardýndan 20
Mart’ta Ankara Üniversitesi Cebeci
Kampüsü içerisinde yapýlacak olan
Newroz etkinliði sýrasýnda asýlacak olan pankarta Özel Güvenlik Birimleri
tarafýndan yapýlan müdahale ile birlikte çevik kuvvetin, TOMA’ larýn, biber
gazlarýnýn öðrencilerin üzerine saldýrmasý gecikmedi.
Bu saldýrýlarýn peþi sýra medyanýn
karalama saldýrýsý ve okul yönetime soruþturma, uzaklaþtýrma tehditleri geldi.
Bu olaylarýn ardýndan Ankara’da üniversitelerde 2 günlük bir ara verildi. Bu
ara yaptýklarý onca saldýrýya raðmen hala nasýl korktuklarýnýn göstergesidir. Bu
korku onlarýn içinde sürekli büyüyor
çünkü gençliðin faþizme karþý mücadelesi büyüyor.
Gençlik;Faþizme Karþý Devrim Ýçin Ýleri!
DTCF’de Soruþturma Terörü
Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coðrafya Fakültesi’nde devrimci çalýþmaya ve devrimcilere yönelik baskýlar sürüyor. 8 Mart
afiþi yaptýklarý için, aralarýnda Emekçi Kadýnlar afiþi yapan bir kadýn öðrenci de olmak üzere, 30 kiþiye soruþturma açýldý.
Nisan ve Mayýs aylarýnda yapýlacak devrimci çalýþmalarý engellemek ve DTCF’de devrimciler üzerinde sürekli baský oluþturmak
için yapýlan bu baskýlar sonuç getirmeyecek ve devrimcilerin olduðu her yerde devrimci faaliyet devam edecektir.
BASKILAR BÝZÝ YILDIRAMAZ!
Ankara’dan Bir DÖB’lü
BELÇÝKA’DA
ÖÐRENCÝLER SOKAKTA
14
Belçika’nýn 8 farklý þehrinde üniversite öðrencileri, bütçede eðitime ayrýlan payýn düþürülmesini protesto etti.
Brüksel, Gent, Anvers, Leuven, Louvainla-Neuve, Liege, Mons ve Namur’da eþzamanlý düzenlenen gösterilerde binlerce
öðrenci, azalan kaynaklar ile eðitim kalitesinin gerilemesinden þikayetçi oldu.
Brüksel’de yaklaþýk 3 bin öðrenci, Valon
ve Flaman eðitim bakanlýklarýnýn önüne
yürüyerek “Öðrenim ücretsiz olmalýdýr”
þeklinde slogan attý.
Bazý üniversitelerin dersleri askýya alarak
destek verdiði gösterilere, ülke genelinde
10 binden fazla öðrencinin katýldýðý bildirildi.
ÝÞÇÝLER
BÝRLEÞÝNCE!
Merhabalar ben genç bir iþçiyim ve
sizlere daha önce çalýþmýþ olduðum tekstil
sektöründeki iþçilerin mücadeleye ilk kez
de olsa atýlýþ dönemlerini yazmak istiyorum. Kiþileri, kurumlarý, yeri ve arada geçen patron iþçi konuþmalarýný ayrýntýlý
yazmayarak sadece önemli anlarý yazýyorum. Bizim ilçede 10- 15 kadar tekstil fabrikasý- atölyesi var. Ben köyde yaþamýmý
sürdürüyordum. Bir gün üç arkadaþým beni görmeye geldi. Dersimli ve Bingöllü iki
patron sanayiye tekstil atölyesi açtýklarýný
ve onlarla görüþtüklerini anlattýlar. Anlatmalarý þöyle; “bizlere eski tarihten iþkencelerden, katliamlardan, zulümlerden,
ilhaklardan bahsettiler. Bu konuda bize çok
dert yandýlar. Bizden birilerine benziyorlar” dediler. Bende bir patronunun babam
bile olsa bizden olmayacaklarýný daha sonralarý onlarýn kan emici vampire dönüþtüklerini anlaþýlýr dilde anlattým. Ama
yüzlerindeki ifadeye baktýðýmda onlarýn iyi olduklarýna ve de güvenilir olduklarýna
inandýklarýný gördüm. Bu yüzden iþe girdim ve onlara anlattýklarýmýn doðru olduðunu bizzat görecektim. Beraber
baþvurduk. Ýþe alýndýk ve hemen iþe baþladýk.
Tekstilde singer ( dikiþ makinesi) kullanýyordum. Orta düzeyde iþ bilen bir iþçiydim. Tekstilde maaþlar 400- 600
arasýnda, iþçinin tecrübesine göre veriliyordu. Ýlk olarak 70 civarýnda iþçiyle iþe baþlamýþtýk. Bir ay sonra bu sayý yüzleri
bulmuþtu. Ýþçilerle tanýþmaya baþladým.
Hatta samimiyetim artmýþtý. Sonra aþçýmýzýn iþine son verildi. Sonraki günlerde yemekleri sýrayla iþçiler yapmaya baþlamýþtý.
Bu da 10 gün kadar sürmüþtü. Çünkü birkaç tane iþçinin yemek, bulaþýk, yemekhane temizliði ve diðer temizlik olmak üzere
iþlerde devamlý çalýþmasý patronun iþine
gelmedi. Yemekler dýþarýdan sipariþ edilmeye baþlandý. Dýþarýdan pide ve ayran geliyordu. 3 ay daha geçmiþti ama hala
yemekte pide ve ayran vardý. Bende artýk
þiddetli bir þekilde býkkýnlýk olmuþtu. Ýþçilerden de bir kaçýnýn bu konuda isyan edercesine söylemleri beni ateþledi ve patronun
yanýna görüþmeye gittim. Ona konuþmak
istediðimi söyledim. Ona örneklerle durumu açýklayarak istenileni anlattým. Sonra
bana en geç 2 gün içinde yemekhanenin faaliyete gireceðine dair söz verdi. Ben yine
de güvenmemiþtim.
2 gün bitmiþti ve üçüncü gündeydik.
Ben hep bir þey yapmalý diye düþünüyordum. Ama ne yapmalýydým? Daha sonra
bir bayan ve erkek iki ziyaretçim geldi.
Hatta kapýda bizim Makine ustasýný görmüþler ve bana kendilerince oyun hazýrlamýþlar. Ben çalýþýrken makine utasý geldi.
Seni kapýda polisler bekliyor, git bak deyince þaþýrmýþtým. Yine ne oldu? Burada da
mý beni buldular gibisine kapýya gidip onlarý görünce durumu anlamýþtým. Havadan
sudan sohbetlerle onlarý da yolcu etmiþtim.
Akþam eve gidince çok düþündüm ama yapýlmasý gerekeni de bulmuþtum. Sabah iþe
geldiðimde makineleri tek tek dolaþtým.
Durumu ve yapýlmasý gerekenleri tek tek
anlattým. Öðle yemekhaneye gitmeyecek
dýþarýdan bir þeyler alýnacak ( tost, döner
vs) ama herkesin yiyecek almasý saðlanacaktý. Öðle zili çaldýðýnda ben çýkýþa yöneldim. Çýkýþ yolu uzundu. Çýkýþta patronlar
nereye gidiyorsunuz, yemekhane ters tarafta diye söylenmeye baþlayýnca arka tarafa
baktým. Herkes beni takip ediyordu. Ýçeride kimse kalmamýþtý. Öðleden sonra çalýþmaya
baþladýk.
Sonraki
gün
yemekhanemiz ve aþçýmýz da çalýþmaya
baþladý. Daha sonra iþçileri kim harekete
geçirdi diye birkaç iþçiyi sýkýþtýrdýlar ama
bulamadýlar.
Maaþlarý 40 Gündür Ödememiþlerdi
Bundan 40 gün sonrasýydý. Ýþçilerin
birçoðu ( elektrik, ev kirasý, kredi kart, taksit vb.) faturalarýný ödeyemediklerini birbirlerine anlatýp duruyorlardý. Kulak
misafiri olmuþtum. Toplantý yaptýk ve grevi önerdim. Gözlerinden istemedikleri belliydi ama sýkýntýdaydýlar ve baþka çareleri
de olmadýðýndan kabul ettiler. Bu arada
patronda bir aydýr (toplantýda, tatilde, il dýþýnda vs.) gibi bahanelerle iþ yerine uðramýyordu. Ýþçilere de patron þu an gelemez
deniyordu. Sabah iþ baþý yaptýk ve makine-
leri kapattýk. Patron gelip ödeme yapana
kadar makineleri açmayacaðýmýzý bildirdik. Üç saat kadar sonra gel(e)meyen patron iþ yerine gelmiþti. Ödemelerin yarýsý
hemen yarýsý da dört gün sonra yapýlacaktý. Kabul ettiler ve çalýþmaya baþladýlar. Yine de her þey bitmemiþti ama mutluydular.
Patron yine gitmiþti. 4 gün geçmiþti. Bu
kez tekrar grev yapacaðýz dediðimde hepsi rahat bir þekilde kabul etmiþlerdi. Bu kadar rahat olacaðýný düþünmediðimden bu
beni þaþýrtmýþtý.
Üç gün geçmiþti hala çalýþmýyor direniyorduk. Ama çevre köylerde ilçe merkezlerinde iþçiler Makine kapatmýþ, (
maaþlarýný alamadýklarý için) acaba ne olacak, kazanacaklar mý gibi tartýþan insanlarý görüyordum. Her tarafa yayýlmýþtý. 4 gün
sürmüþtü, patron gün sonunda geldi ve ödemeleri yaptý. Ýþçilerin tüm alacaklarýný
kapatmak zorunda kalmýþtý.
Birkaç ay ödemelerimiz ve çalýþmalarýmýz rahat, güzel bir þekilde gitmiþti. Bir
gün tekstilin kapalý olduðunu gördük. Patron kaçmýþtý ve iþçilerin bir ay alacaklarý
kalmýþtý. Ýmza topladýk ve mahkemeye
baþvurduk. Sonra döndü ödemeyi yaptý.
GÝTTÝ.
NOT: Ama daha sonra duyduk ki patronlarýn amacý iþçilerin alacaklarýný en az
5 ay içeride býrakýp kaçmakmýþ, bunu da
baþaramamýþ oldular.
GEB’li Bir Ýþçi
15
ÜÇ GENÇ SOS YA LÝST ÝÞ ÇÝ U NU TUL MA YA CAK
13 Mart 1982! Buca Cezaevi’nde sloganlar dinmiyor! Yoldaþlarý ve siper yoldaþlarý “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” diye slogan
atýyorlar. Sloganlarla uðurladýklarý bu topraklarýn idam edilen ilk iþçileri olan Seyit
Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem
Coþkun’dur. 13 Mart 1982’de þafak üç genç
devrimci iþçinin idamýna sahne oluyor.
1982’de idam edilen üç iþçi Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun, Necati Vardar için 16
Mart günü Taksim’de bir anma yürüyüþü
gerçekleþtirildi. Beyoðlu Tünel’de Genç Emekçiler Birliði (GEB) ve Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB), “13 Mart’ýn Cüretiyle
Faþizmi Yýkalým” pankartý ile toplandý. Soðuk havaya ve yaðmura raðmen gerçekleþen
coþkulu eylemde idam edilen üç iþçinin resimleri ve Deniz Gezmiþ’in fotoðraflarý taþýndý.
Tünel’den Taksim Meydaný’na kadar
yürüyen gençlik sýk sýk “Faþizmi Döktüðü
Kanda Boðacaðýz”, “Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,
16
A
İST
U
NB
L
“Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Herþey Emeðin Olacak”, “Yaþasýn Haklarýn Mücadele Birliði”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele
Birliði”, “Deniz Ýsyan Devrim”, “Denizler
Yaþýyor Leninistler Savaþýyor”, “Seyitler Yaþýyor Leninistler Savaþýyor” sloganlarý attýlar.
Yürüyüþ boyunca üç devrimci iþçiyi anan kuþlamalar yapýldý ve Taksim Meydaný’na gelindiðinde ölümsüzleþen devrim
savaþçýlarý adýna saygý duruþunda bulunuldu, 13 Mart Savaþçýlarý marþý okundu.
GEB ve DÖB adýna yapýlan ortak basýn
açýklamasýnýnda “13 Mart 1982! Buca Cezaevi’nde sloganlar dinmiyor! Yoldaþlarý ve siper yoldaþlarý ‘Ýdamlar Bizi Yýldýramaz’ diye
slogan atýyorlar. Sloganlarla uðurladýklarý bu
topraklarýn idam edilen ilk iþçileri olan Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem
Coþkun’dur. 13 Mart 1982’de þafak üç genç
devrimci iþçinin idamýna sahne oluyor. Yýllar önce 1972’nin þafaðýnda Denizlerin ida-
ma gidiþi gibi gidiyorlar. Yoldaþlarýnýn ve
öncülerinin izinden yürüdükleri için, idam
sehpasýna da onlar gibi çýkacaklar. Son sözlerini ve davaya olan baðlýlýklarýný haykýracaklar. Týpký Denizler gibi! 13 Mart 1982’de
Üç genç devrimci iþçi Seyit Konuk, Necati
Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun iþçi sýnýfýnýn gururu ve onuru oldular” denildi. Ayrýca
1980 faþist darbesinin iþçi sýnýfýný gözaltýnda
kaybetmelerle, idamlarla dize getirmeye çalýþtýðýný ama öfke ve kini üzerilerine topladýðýný bunun için 1982’de idam edilen iþçileri
andýklarýnýn altý çizildi.
“Onlar idam sehpasýnda ‘Yaþasýn KürtTürk Halklarýnýn Mücadele Birliði’ diyerek
halklarýn faþizme karþý zaferinin birleþik mücadeleden geçtiðini bizlere söylemiþlerdi. Ve
bugün olanlar yoldaþlarýn söylediklerini
doðruluyor. Tüm bunlardan dolayý iþçi sýnýfý ve gençlik 13 Mart 1982’de idam edilen üç
genç devrimci önderi unutmayacak. Unutturmayacak!” denilen açýklama, “Yine faþizm
tüm bunlardan dolayý yoldaþlarýmýzý unutmuyor ve onlarýn idamdan önce yazdýklarý
son mektuplarýný ailelerine vermeyerek, 13
Martçýlarýn yarattýðý korkuyu itiraf etmiþ oluyorlar! Bu mektuplar iþçi sýnýfýnýn kültür
mirasýdýr ve onlarý alacaðýz. Hiçbir güç iþçi
sýnýfýnýn yarattýðý deðerleri yok edemez!” diyerek sona erdi. Eylem sonuna doðru, Ýstiklal Caddesi’nden Taksim Meydaný’na
yönelmiþ olan Kasýmpaþa taraftarlarý, küfürlü faþist sloganlarla provokasyon yaratmak
istedi. Çevik kuvvet polisleri de kordon oluþturarak iki kitleyi birbirinden ayrý tuttu.
Devrimci genç iþçi ve öðrenciler faþistlere
sloganlarla cevap verdi. Faþistler gidene kadar alanda kalýndý ve sonrasýnda eylem sloganlarla sona erdi.
GEB/ GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ
DÖB/ DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
Ý DAM E DÝ LEN
ÝLK ÝÞ ÇÝ LER
A NIL DI
13 Mart 1982’de Buca Cezaevi’nde idam edilen üç komünist
iþçi Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun için Mücadele Birliði Platformu bileþenleri, ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde yapýlan basýn açýklamasýyla anýldý. Ve idamlarýndan önce yazmýþ
olduklarý mektuplarýn ailelerine verilmesi istendi. Sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünya için yaþamlarýný veren üç iþçi önderinin mirasýna sahip çýkýlacaðý belirtildi.
ÝHD Ýstanbul Þubesi’nde yapýlan açýklamada Genç Emekçiler
Birliði ve Devrimci Öðrenci Birliði adýna söz alan Kenan Aktaþ 31
yýl önce bugün 1982’de Buca Cezaevi’nde idam edilen üç genç komünist iþçi Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun’un bu topraklarda idam edilen ilk iþçiler olduklarýný ve iþçi
sýnýfýnýn onur ve gururu olarak anýldýklarýný belirtti.
Adalet Bakanlýðý tarafýndan 12 Eylül’de idam edilenlerin devrimcilerin ailelerine dosyalarýnýn geçen yýl teslim edildiði fakat mektuplarýnýn teslim edilmediðini hatýrlatan Aktaþ, devrimcilerin
býraktýklarý mektuplarýn ailelerine ve yoldaþlarýna teslim edilmesi için baþlatýlan kampanyayý duyurmak amacýyla bir araya geldiklerini belirtti.
Genç Emekçiler Birliði (GEB) ve Devrimci Öðrenci Birliði
(DÖB) olarak onlarýn sýnýfsýz sömürüsüz bir dünya istemiyle yaþamlarýný ortaya koyan genç iþçiler olduklarýný belirten Aktaþ, “bizler
gençler olarak onlarýn verdiði mücadeleyi örnek aldýk. Onlarýn idam
ediliþ nedenlerinin sosyalizme ulaþma mücadelesi vermeleri olduðunu biliyor ve onlarýn mücadelesini sürdüreceðimizi belirtiyoruz.
12 Eylül 1980 darbesi sonrasýnda idam edilen devrimcilerin ailelerine býraktýklarý mektuplar bizlere de býrakýlmýþtýr. Ve bunlarýn teslim edilmesi için bir kampanya baþlattýk. Bu kampanyaya emeðe
duyarlý tüm kurum ve kiþileri destek vermeye çaðýrýyoruz” diyerek
sözlerini tamamladý.
Av. Sevinç Sarýkaya ise 12 Eylül askeri darbesinden sonra idam
edilen devrimcilerin ailelerine dosyalarýnýn 30 yýl sonra teslim edildiðini, fakat yazdýklarý mektuplarýn teslim edilmediðini hatýrlattý.
Buca Cezaevi’nde idam edilen üç genç iþçinin idam edilen ilk
iþçiler olduklarýný da vurgulayan Sarýkaya, 17 Mart 1982 tarihinde
Ýzmir Buca Kapalý Cezaevi tarafýndan Adalet Bakanlýðý’na yazýlan
yazýda mektuplarýn ailelerine verilmeyiþ nedeni olarak ise þöyle denildiðini aktardý:
“Her üç hükümlünün yazdýklarý mektuplar içerikleri itibariyle
TCK’nýn 142. ve 159. maddelerine muhalif muhteviyat taþýdýklarý
bilahare tetkikleri sonucu anlaþýlmýþ bulunmaktadýr. Hükümlülerin
infazlarý sýrasýnda baba ve annelerine verilmek üzere yazdýklarý son
mektuplar yukarýda belirtildiði üzere suç teþkil eder mahiyette görülüþ ve bu sebeple ilgililere verilmesine ve yapýlacak muamelede tereddüte düþülmüþtür, mektupta sakýnca görülen kýsýmlar çizildiðinde
ise ortada muhteviyat kalmamaktadýr. Tüm bu nedenle mektuplarýn
Bakanlýða verilmesi uygun görülmüþtür.”
Yýllar sonra Adalet Bakanlýðý tarafýndan mektuplarýn ailelere
verilmemesinin ayný zihniyetin devam ettiðinin somut kanýtý olduðunu ifade eden Sarýkaya, “12 Eylül Yargýlamasý” adý altýnda Ankara’da bir tiyatro sahnelendiðini ve bu yargýlamada adalet
beklentisinin olamayacaðýný belirtti.
Sarýkaya, idam edilen üç devrimci iþçinin mektuplarýnýn alýnmasý için baþlatýlan kampanyaya devrimci deðerlere sahip çýkan tüm
duyarlý kesimleri birlikte emek vermeye davet ederek konuþmasýný
sonlandýrdý.
Emeðe Ezgi Müzik Grubu adýna konuþan Ebru Þahin ise, gençler ve emeðe saygý duyanlar olarak idam edilen üç devrimci iþçinin
yaþamlarýndan çok etkilendiklerini belirtti. Ýþçilerin, emekçilerin, üretenlerin sanatýný yaratmak çabasýnda olanlarýn bu tür deðerlere sahip çýkmalarý gerektiðini söyleyen Þahin, “bizler de Grup Emeðe
Ezgi olarak genç arkadaþlarýmýza bu üç devrimci iþçinin mektuplarýnýn teslim edilmesi için gerekli çabayý göstereceðimizi ve miraslarýna sahip çýkacaðýmýzý belirtiyoruz” diyerek sözlerini tamamladý.
GEB/ GENÇ EMEKÇÝLER BÝRLÝÐÝ
DÖB/ DEVRÝMCÝ ÖÐRENCÝ BÝRLÝÐÝ
17
13 MART SAVAÞÇILARI ANILDI
Ýþçi sýnýfýnýn üç yiðit evladý idam edildikleri kentte Ýzmir’de Mücadele Birliði
Platformu tarafýndan yapýlan bir yürüyüþ ve
etkinlikle anýldý. Ýzmir’de bir aydan uzun
bir süredir gerek emekçi mahallelerde gerek merkezi noktalarda yapýlan afiþ, bildiri
gibi propaganda-ajitasyon faaliyetleriyle
gerekse de internet üzerinden yapýlan çalýþmalarla iþçi sýnýfýnýn üç yiðit savaþçýsýný selamlayan ve emekçileri eyleme çaðýran
Mücadele Birliði Platformu, 16 Mart günü
saat 15.00’da Konak YKM önünde buluþtu. Eylemden iki saat önce de Konak YKM
önünde yapýlan ajitasyon ve bildiri daðýtýmlarýyla emekçileri “Denizlerden Seyitlere Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” yürüyüþüne davet
18
eden Mücadele Birliði Platformu, eylem
esnasýnda “Denizlerden Seyitlere Ýdamlar
Bizi Yýldýramaz- Mücadele Birliði Platformu” yazýlý ve üzerinde Seyitlerin fotoðraflarýnýn olduðu bir pankart açtý. “Söz
Veriyoruz” ve “Sosyalizme Libertad”
marþlarýnýn ardýndan yürüyüþe geçen kitle
eylem esnasýnda “13 Mart’ý Unutma, Unutturma”, “Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,
“Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”, “13 Mart Savaþçýlarý Yaþýyor, Savaþýyor”, “Deniz, Ýsyan, Devrim”, “Faþizmi Döktüðü Kanda
Boðacaðýz”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi
Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “13 Mart
Savaþçýlarý Yaþýyor, Leninistler Savaþýyor”,
“Denizlerin Partisi Devrime Yürüyor”,
“Faþizme Karþý Silah Baþýna”, “Denizlerin
Yolunda Leninist Saflara”, “Emperyalist
Savaþý Halk Devrimi Önler” sloganlarý atýldý. 12 Eylül faþizmi tarafýndan katledilen
devrimcilerin isimleri tek tek okunarak
“Yaþýyor” sloganlarýyla selamlandý.
Yapýlan ajitasyon konuþmalarýyla hem
kitleye dönük hem de eylemi izleyen yüzlerce emekçi Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem
Coþkun, Necati Vardar’ýn devrimci tavýrlarý anlatýlýrken, emekçi halklarýn karþý karþýya olduðu Kentsel Dönüþümden ve faþist
saldýrýlardan bahsedild. Yapýlan yürüyüþün
ardýndan Sümerbank önüne varan Mücadele Birliði Platformunu Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun’un
resimlerinin olduðu “Denizlerden Seyitlere
Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” pankartý karþýladý. Basýn açýklamasýna geçilmeden önce
Seyitler þahsýnda devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleþmiþ devrimciler için saygý duruþu gerçekleþtirildi. Ve basýn
açýklamasýnýn okunmasýna geçildi.
Mücadele Birliði Platformu adýna okunan açýklamada “13 Mart 1982 de’ üç devrimci iþçi, Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem
Coþkun ve Necati Vardar 12 Eylül faþizmi
tarafýndan idam edildiler. 12 Eylül’de yüzbinlerce yurtsever, ilerici, devrimci gözaltýna alýndý, iþkence gördü. Binlercesi
tutuklandý. Binlercesi katledildi. Bu büyük
kýyýmýn bir baþka yüzü faþizmin mahkemelerinde kýrdýðý kalemlerdir. 12 Eylül faþizmi
17 devrimciyi idam etti.
Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun
ve Necati Vardar da Ýzmir Buca cezaevinde
13 Mart sabahý idam edildiler. Ýdama sloganlarýyla yürüdüler. Onlarýn son mektuplarý “sakýncalý” bulunarak ailelerine teslim
edilmedi. Cenazeleri ailelerine verilmedi.
Faþizm, onlarýn ölümlerinden sonra da arkalarýnda býrakacaklarý etkiden korkuyordu. 31 yýl önce ölümlerinden bile korkulan
üç komünist iþçi bugün hala faþizm için
korku kaynaðýdýr.
Bugün Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem
Coþkun ve Necati Vardar þahsýnda 12 Eylül
idamlarýna ve faþizme karþý korkmadýðýmýzý, yýlmadýðýmýzý haykýrmak için burada
toplandýk. Hiçbir güç bizi onlarýn yolundan
alýkoyamaz. Seyitlerin, zindan savaþlarýna
dönüþtürdüðü tutsaklýklarý, iþçi sýnýfýnýn en
önünde yürüttükleri TARÝÞ, BMC direniþleri ve idam sehpahasýný tekmelerken attýklarý “ Yaþasýn Kürt Türk Halklarýnýn
Mücadele Birliði” sloganlarý bugün hala
iþçi sýnýfý ve yurtseverlerin mücadelesinin
yol göstericisidir. Bugün Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar’ý
anmak demek faþizm karþýsýnda dimdik
durmak demektir. 12 Eylül Faþizmi devrimcileri katlederek ancak bir süre soluklanmayý baþarabildi ama iþçi sýnýfýnýn
sosyalizm mücadelesini, devrim yürüyüþünü engelleyemedi. Tümüyle kurumsallaþmýþ
olan faþizmin sýnýf mücadelesini de ulusal
mücadeleyi de geriye düþürmeyi baþaramadýðýný hepimiz biliyoruz. Bugün, Seyitlerin dostlarý ve yoldaþlarý olarak burada
bulunuþumuz onlarýn mücadelesinin yaþamaya devam ettiðinin ve edeceðinin en büyük göstergesidir. Denizlerden Seyitlere
Ýdamlar Bizi Yýldýramaz” denildi.
Ardýndan 12 Eylül faþizmi tarafýndan
idam edilen devrimcilerden Mustafa Özenç’in bir þiiri okundu. Atýlan sloganlarýn
ardýndan Mezopotamya Kültür Merkezi’nden Koma Agire Zerdeþt etkinliðe ezgileriyle güç kattý. Müzik grubu üyeleri
ezgilerini seslendirdiði sýrada sýk sýk 13
Mart savaþçýlarý nezdinde 12 Eylül döneminde idam edilen tüm devrimcileri selamladý. Koma Agire Zerdeþt son olarak
“Çavbella” eserini seslendirdikten sonra etkinlik atýlan sloganlarla sona erdi. Basýn açýklamasýna BDSP, Ekim Gençliði, Ege
78’liler Derneði, Alýnteri ve 13 Mart Savaþçýlarýnýn dava arkadaþý Metin Saðdýç destek verdi.
Mücadele Birliði/Ýzmir
“Bu Mektuplar
Ýþçi Sýnýfýna
Aittir...”
13 Mart 1982’de idam edilen Ýbrahim Ethem Coþkun,
Seyit Konuk ve Necati Vardar’ýn mezarlarý ziyaret edildi.
Mezar ziyareti 13 Mart saat 13.00’te gerçekleþti. Ziyaretin
ardýndan saat 16.00’da ÝHD’de bir basýn toplantýsý gerçekleþtirildi. Basýn toplantýsý idam edilen 13 Mart Savaþçýlarýnýn
son mektuplarýnýn verilmesi için yapýldý.
Basýn metninde, “Onlar bu topraklarda idam edilen ilk
iþçilerdir. Ýþçi sýnýfýnýn onuru ve gururudur... Bizler 31 yýl
sonra bugün onlarý yeniden saygýyla anýyoruz... 30 yýl sonra ailelerine verilen dosyalarda, yoldaþlarýmýzýn son mektuplarýnýn olmadýðý görüldü. Bu mektuplar iþçi sýnýfýna aittir.
Yoldaþlarýmýzýn verdikleri mücadelenin deðerleridir... Bu
mektuplarýn geri verilmesi için baþlattýðýmýz kampanyaya
duyarlý herkesi bekliyoruz. Hiçbir güç iþçi sýnýfýnýn tarihini
yok edemez. Denizlerden Seyitlere Ýdamlar Bizi Yýldýramaz...” denildi.
Basýn metninden sonra 13 Mart Savaþçýlarýnýn kýsaca
yaþamlarý ve mücadele yýllarý anlatýldý. Basýn toplantýsýna
ayný davadan yargýlanan Metin Saðdýç ve Ýslam Arpat da katýldý. Saðdýç 13 Mart Savaþçýlarýný kýsaca anlattý. Saðdýç
“Gittikleri her yeri renklendiren insanlardý... Seyit’Hakime
siz burjuvazinin bir avuç temsilcisi benim gibi bir halk savaþçýsýný yargýlayamazsýnýz; beni ancak halkým yargýlar’ de-
di.
Onlar idam edildiler ama asla teslim olmadýlar... Nasýl Latin Amerika ülkelerinden çýkmýþ
efsaneleþmiþ CHE varsa Seyit de bizim CHE’mizdi... Biz
onlarý güneþe uðurladýk...” dedi.
Metin Saðdýç’ýn ardýndan 13 Mart Savaþçýlarý ile ayný
süreçte Buca cezaevinde bulunan Ýslam Arpat sözü aldý. Arpat, “Ýdam cezasý yiyenler mahkeme dönüþü Buca’da idamlýklarýn tutulduðu hücrelere taþýnýyorlardý. Diðer devrimci
arkadaþlarý olsun yoldaþlarý olsun idamlýklarla görüþme durumlarý olmuyordu. Þöyle bir þey vardý; bütün devrimciler,
devrimci dayanýþma gereði o dönemde ayrý görüþte olsalar
bile, idamlýklar hepimizin ortak deðeriydi... Ben 79’da cezaevine girdim 81’in sonlarýnda çýkmýþtým. Ýdam edildikleri
gün yoktum orada. Sonra 83’ün baþýnda tekrar cezaevine
girdiðimde, bir gardiyanýn sohbetimizde söylediði þu sözler
devrimci demokrat olan herkesin ortak onurudur: ‘Giderlerken adamlar sanki sokakta gösteriye gider gibi, baðýra
çaðýra slogan ata ata gittiler’. Ýnsanýn nutku tutuluyor böyle durumlarda. Ýdamý böyle eylem gibi karþýlamalarý, Denizler yolundan Mahirler yolundan Ýbrahimler yolundan
gitmeleri ayrýca bir onur veriyor. Onlarla gurur, onur ne
varsa hepsini içimizde hissediyoruz. Mücadelelerinin bundan sonra bütün devrimcilere örnek olmasý dileðimiz” dedi.
ÇHD ve ÝHD’nin destek verdiði basýn toplantýsý, üç komünist iþçiyi anmak üzere 16 Mart 2013 Cumartesi günü saat 15.00’te Konak YKM önünden Sümerbank’a yapýlacak
yürüyüþe davetle bitirildi.
Daha sonra Ayýþýðý Sanat Merkezine geçilerek, Tariþ
günleri, cezaevi öncesi ve cezaevi anýlarý üzerine bir söyleþi gerçekleþtirildi.
Ýzmir
Mücadele Birliði Platformu
19
ÝZMÝR
’DE MÜC
Ýzmir
ADELE B
’de ün
POLÝS TA
kendi
ÝRLÝÐÝ O
i
v
ersite
C
sine e
Ý
Z
Ý
KURUNA
ö
ko
ðr
mama
larý ge nomik vaa encisi Müc
tle
ad
re
“ Ne y
apaca ktiðini, bu rde bulunu ele Birliði
ksýn b
nun ta
larak
ulaþ an
okuru
i
a
c
þ
polis
s
i
b
o
ý
z
i
k
n
r
o
u
liði te
açýkla
lduðu
rumuz
belirtm
k
masý m
nu, ak
lif edi tarafýndan
bu tür
iþtir.
si
lm
bi
ý yapa
s aldýr
BASK
caksýn takdirde sa iþtir. Okur rkaç gün a
ý
v
e
r
tacizl
ILAR
erin m ÝHD’ ye m vcýlýða gid umuz kend ayla aranm
BÝZÝ
i
e
ýþ
YILD
s
ücade
i
leyi z gideceksin ceðini söyl ini bir daha ve
IRAM
a
e
”g
AZ!
yýflatm
di
ar
ayaca ibi sözler s ðinde ise p ao
ðýný a
ö
ksine ylemiþtir. lis
B
güçle
ndirec ize
eðini
EZÝ
ASKISI
ANAT MERK
S
I
Ð
I
Þ
I
ÝYE POLÝS B
Y
C
A
N
E
R
Ð
ÝZMÝR
Ö
N
A
RINA KATIL
ÇALIÞMALA
luleketinde bu
m
e
m
in
ç
i
ý
katýldýð
lýþmalarýna
a
ç
i
z
e
k
r
e
un
m
ý, bu kurum
yýþýðý sanat
ð
ý
A
d
,
l
tý
in
a
n
k
i
s
a
i
r.
n
c
ti
n
ðre
maþmalarý
dilmiþ
üniversite ö
na baský yap
dan tehdit e
Merkezi çalý
rý
n
t
la
fý
a
k
n
ra
a
u
c
ta
S
o
ý
s
ç
ð
li
Ýzmir’de bir
ý
þ
o
e
in
ý
larýnýn Ay
kesmesi iç
ün arayla p
ý bildiðini v
ýz
g
ü
n
k
ý
n
ç
,
ð
ü
a
e
n
tý
k
y
ö
p
ir
a
le
b
n
i
y
i
a
u
s
e
n
n
n
u
aðrýla
nan aile
evap
rencisi
ilenin b
dürlüðüne ç
aðrýlarýna c
a edilmiþ, a
niversite öð
ç
i
ü
d
in
n
id
s
e
þ
li
u
o
ð
rü
p
u
ö
d
Emniyet mü
e
g
l
siyle
yeri o
, ailesin
r örgütünün
ilmiþtir. Aile
nu anlatmýþ
u
ð
u
d
l
o
r
le
ðlýyasadýþý terö lenmiþ ve aile tehdit ed
sa dýþý iþlem
ancýný ve ba
y
a
n
i
ö
y
s
n
n
i
ð
la
la
ý
o
ti
p
k
e
a
y
re
y
s ý ge
k için
ücadele
yi korkutma
ný aksine m
ý
le
ð
i
ý
a
d
a
n
rý
m
la
ýr
n
d
u
b
r.
isini yýl
i söylemiþti
kýlarýn kend
s
a
b
r
tü
u
vermemesin
ciler
b
Z!
ðrencisi,
B’lü Öðren
Ö
ALINAMA
D
n
ÝM
e
L
S
’d
E
Üniversite ö lirtmiþtir.
ir
T
Ýzm
Ý ÝRADE
ýðýný be
DEVRÝMC
lýðýný arttýrd
düþün
n
e
n
e
incirl çtur.
z
e
v
ir
su
rncird ý aramak ktor baka
i
z
r
i
b
n
o
üyük ak, hakký türdük. D Adam ora
b
þ
u
urulm ný savunm staneye gö uz” dedi. ken diðer
v
e
r
e
cel
ýyor tor gider i. Amakký dý ve ha
n
h
m
ü
þ
k
e
a
ü
d
n
rta b ak! Dok yým” ded
ak, d izim ülke ahatsýzla
a
m
k
a
l
i
m
þ
a
m
r
.
ür ola zlerime. B . Amcam tor da “Ye ara kazan sin ki bak en doktor
g
z
ö
n
ö
p
k
m
iy
m
nürke layayým s ý anlatayý edi ve do deðil ki; or “Sen ki akmam d .
ü
þ
ü
k zod
þ
t
þ
k
y
b
a
a
“D
a
a
k
u
”
l
e
b
r
o
m
c
m
o
m
l
a
d
e
r
r
n
o
ir
e
ö
ta
iy
lu
ýv
ür” d an geçen b Yeþil kart hayat kur ýn” dedi v baktý. Az a etkili o psi bir hiç
l
ö
e
c
“
d
he
ýnd
or
iþi
aks
B’lü
Ö
Baþým re doktora oktorun u, “bakac i ve dokt anlatýldýð lis olsun,
D
r
i
emþi , ölsün. D ndan tutt IM!” ded öntemle olsun, po
ten B
’
h
p
n
e
t
e
y
ü
k
K
or
nu
An
sün m torun boy EN HAL nce doðru i ki, dokt
l
ö
a
d
d
ü
k
“B
u düþ iyet yükle
m do bý verdi:
r
a
ð
c
o
m
a
;D
va
hn
þu ce ki neymiþ yle bir zi
m
a
c
eö
ek
Dem let herkes
v
Bu de
.
runda
b
a
h
r
Me
20
;
r
a
l
ş
old
Y
ç
n
e
aG
a
Ve Cel lat u yan dý ya ta ðýn da bir ge ce
“Tan rým de di. “Bu ne zor bil me ce
Öl dük çe ço ða lý yor a dam lar
Ben tü ken mek te yim öl dür dük çe..”
Bundan tam 31 yýl önce 13 Mart 1982’de üç devrimci
iþçi Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar
12 Eylül askeri-faþist darbesiyle iktidara gelen cunta tarafýndan idam edildiler. Onlar savaþsýz ve sömürüsüz bir dünya için savaþtýlar. Ve bu uðurda hiçbir fedakarlýktan
kaçýnmadýlar. Faþizm devrimcileri idam ederek, katlederek
yok edebileceðini düþündü ama nasýl ki Denizlerin idamý
devrim mücadelesini durduramamýþ ve Seyitleri doðurmuþsa, Seyitlerin idamý da devrim mücadelesini engellememiþtir. Faþizm bugün daha fazla saldýrýyor ama sosyalizm
mücadelemiz Denizlerin, Seyitlerin yolundan yürüyenlerle,
gençliðin, emekçilerin, yükselen mücadelesiyle büyüyor.
Yaþamýn her alanýnda bunu yaratmaya çalýþan bizler Mücadele Birliði Platformu olarak 13 Mart günü saat 17:00’de
yoldaþlarýmýzýn anýsýný yaþatmak için bir basýn açýklamasý
düzenledik.
Eylemimiz Ayýþýðý Sanat Merkezinden iki yoldaþýmýzýn þiir okumasýyla baþladý. Faþizme meydan okuyan þiirler çevredekiler tarafýndan dikkat çekti. Þiirlerin
okunmasýndan sonra baþta 13 Mart savaþçýlarý olmak üzere devrim ve sosyalizm mücadelesinde bayraklaþmýþ tüm
savaþçýlar için saygý duruþu yapýldý. Saygý duruþu sýrasýnda DÝK’li ve DÖB’lü yoldaþlarýmýz þiirler okudu.
Þiirlerin okunmasýnýn ardýndan basýn metnine geçildi.
Okunan basýn metninde: “Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem
Coþkun, Necati Vardar bugün sonuçlarýný yakýcý bir biçimde hissettiðimiz 24 Ocak 1980 Ekonomik Ýstikrar politikalarýnýn bir sonucu olarak katledildiler. Sermaye sýnýfýnýn,
özel mülkiyet sisteminin güvencesi ordu, yaptýðý darbeyle
yönetime el koydu ve Güney Amerika modeli faþist bir diktatörlük kurdu. Ve iþçi sýnýfýnýn, emekçi halklarýn ekonomik, demokratik ne kadar kazanýmý varsa sermaye lehine
gasp etti.
Sermaye sýnýfýna dikensiz gül bahçesi sunan faþist cunta ve onun baþý Evren, darbenin gerekçesini açýklarken “Bugün burada biz olmasaydýk onlar olacaktý” diyerek proleter
bir devrimin ne kadar güncel ve somut olduðunu anlatýyordu. Cunta liderinin ilk yaptýðý iþ komünistleri, devrimcileri sokak infazlarýnda, iþkence tezgâhlarýnda, idam
sehpalarýnda katletmek oldu.
13 Mart1982’de Buca zindanýnda üç komünist iþçi önderi ve sendikacý idam edilerek katledildi. Amaç devrimci
proletaryaya gözdaðý vermek ve onu teslim almaktý.
Artýk zincirlerimizden baþka kaybedeceðimiz bir þeyimiz kalmadý. Kazanacaðýmýz ise özgür ve mutlu bir dünya
var. Seyitler, Ýbrahimler, Necatiler böyle bir dünya için savaþtýlar. Onlarýn gösterdiði yoldan yürüyelim, onlar gibi ileri atýlalým, onlar gibi savaþalým.” Ýfadeleri yer aldý.
Eylem boyunca “ 13 Mart Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,”
Ýdamlar Bizi Yýldýramaz”,”Devrim Savaþçýlarý Ölümsüzdür”,”Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her þey Emeðin Olacak”,”Dünya Emeðin Olacak” sloganlarý atýldý.
Basýn metninin okunmasýndan sonra idam edilen yoldaþlarýn isimleri okunmasýnýn ardýndan “Yaþýyor” diye haykýrdýk hep birlikte. 13 Mart Savaþçýlarý Ölümsüzdür sloganý
ile eylemi sonlandýrdýk.
ÞAN OLSUN DÖVÜÞEREK ÖLÜMSÜZLEÞEN SAVAÞÇILARA!
KAHROLSUN FAÞÝZM ,YAÞASIN MÜCADELEMÝZ!
Adana / Mücadele Birliði Platformu
21
FAÞÝZMDEN
KORKMUYORUZ!
Devrimci Öðrenci Birliði ve Genç Emekçiler Birliði 16
Mart’ta Ankara’da 13 Mart 1982’de idam edilen üç devrimci iþçi Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar’ý anmak için bir yürüyüþ gerçekleþtirdi. Saat 15.00’te
Sakarya Caddesi’nde toplanmaya baþlayan gençlik, sloganlarla Yüksel Caddesi’ne doðru yürüyüþe geçti. Yürüyüþ boyunca “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “GEB
Yürüyor, Devrim Büyüyor”, “Deniz, Yusuf, Ýnan, Savaþa
Devam”, “Gençlik Sokaða, Devrime, Özgürleþmeye” sloganlarý atýldý. Ayný zamanda çevredeki insanlara “6 Mayýs’ta
idam edilen Denizlerin yolunda 3 devrim savaþçýsý Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar’ ýn kavga bayraðýný devrime taþýyoruz” þeklinde ajitasyon konuþmalarý
Eylem boyunca polisin engelleme çabalarýna raðmen Ziyapýldý.
ya Gökalp Caddesi trafiðe kapatýlarak yürüyüþ devam ettirildi ve Yüksel Caddesi’nde basýn açýklamasý yapýldý.
Açýklamada Ankara’daki Devrimci Öðrenciler ve Genç Emekçiler olarak faþizmin Gazi’de, Beyazýt’ta ve Halepçe’de
yaptýðý katliamlarýn unutulmadýðý belirtildi. Ayrýca Seyit Konuk, Ýbrahim Ethem Coþkun ve Necati Vardar þahsýnda katliamlardan ve faþizmden korkmadýklarýný ve yýlmadýklarýný,
aksine bugün söylenen her sloganla, her sözle ve her adýmla onlarýn mücadelesini ve devrimci mücadeleyi büyülterek
devam ettiklerini haykýrdýlar. Basýn açýklamasý sonrasýnda
eylem, sloganlarla sonlandýrýldý.
22
ANTEP’DE
13
MART
ANMASI
ANKARA/
GEB/ Genç Emekçiler BirliðiDÖB/ Devrimci Öðrenci Birliði
13 Mart 1982 de idam edilen üç devrimci iþçi Seyit Konuk, Necati Vardar ve Ýbrahim Ethem Coþkun’u anmak için bir söyleþi gerçekleþtirildi. Söyleþiye ilk önce 13 Mart
savaþçýlarý þahsýnda devrim mücadelesinde ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için
saygý duruþu ile baþlandý. Ardýndan 13 Mart savaþçýlarýnýn kýsaca yaþamlarý anlatýldý. Ve
ardýndan onlarýn yazmýþ olduðu mektuplar okundu.
Daha sonra söyleþiyi iþçi sýnýfý mücadelesi ve örgütlenme üzerine konuþmalarla geçirdik. Ýþçi sýnýfý mücadelesinin geliþimi, emekçi kitleler için devrimin zorunluluðu ve
gerçek özgürlüklerin ancak sosyalizm ile gerçekleþtirileceði üzerinde konuþuldu. Özellikle de 13 Mart savaþçýlarýný anmanýn en iyi yolunun onlar gibi devrim davasýna baðlý
kalarak mücadelenin yükseltilmesi gerektiði üzerinde durarak devrimin ancak bu yolla
mümkün olduðu vurgulandý.
Antep Mücadele Birliði Platformu
ÝYÝ UYKULAR
ANNE…
Ve düþtüler yola
Zindanlarda
daðlarda
yaþamý yaratmaya,
Okullarda
sokaklarda
baharý aramaya.
Kýzýl bayrak yüreklerde
Kýzýl yýldýz alýnlarda
Rengini alýr
kavgamýzdan ve sevdamýzdan
Silah olur ellerde
Söz olur dillerde
Ve sevda olur
Umut olur
Kavga olur kalplerde…
Yaþam olur bedenlerde
ekmek, emek olur her yerde!
Yumruk olur saflarda!
Öfke olur en önde!
Ve Uður olur, Ceylan olur!
Kürdistan’da çocuk olur!
Yürek olur, bilinç olur
kavgada!
Direniþ olur meydanda!
19 Aralýk olur zindanda
Madýmak olur Sivas’ta
Bir Alevi olur Maraþ’ta!
Bir kaçakçý çocuk olur
Uludere Þýrnak’ta*!
Antep’ten bir DÖB’lü
*: Þirnex - Qileban - Roboskî katliamý.
Anne neredesin, neden sarmýyorsun beni, nerden geliyor
bu silah sesleri, bomba sesleri! Korkuyorum anne. Bir amca
girdi evimize, kapýyý çalmadan hem de. Sen bana böyle öðretmemiþtin, kapý çalýnmadan girilmezdi bir eve. Bu amcaya kim-
se bunu öðretmemiþ mi anne? Girdi evimize, sorgusuz sualsiz,
elinde silahý ile… Korkuyorum anne, gel ne olur! Korkularým
asi nehirler gibi, bu amca beni zorluyor anne. Kalk derken ne
kadar da canýmý acýtýyor. Bu daha her þeyin baþlangýcý der gi-
bi.
Babam nerede anne? Bunca haykýrýþýma nasýl koþmadý!
Oysa kýyamazdý bana, dayanamazdý aðlamama, koþar alýrdý ku-
caðýna, aðlama yavrum derdi, ben yanýndayým derdi. Babam, o
dað gibi adam nerede… Abim, ablam da yok ortalarda. Beni
yalnýz mý býraktýnýz anne? Beni yalnýz mý býraktýnýz?
Annem… Mabedim… Buradasýn! Neden yerde yatýyorsun
anne? Babam, ablam, abim neden yerde yatýyorsunuz! Bu el-
ma þekeri rengi ne üzerinizde? Baðýrma anne, korkma da! Ýyi-
yim ben. Ne yapmasýnlar anne? Kime kýymasýnlar? Aðlama ne
olur!
Þimdi bir aðýrlýk çöktü üzerime. Baþýmýn tam arkasýnda bir
aðrý… Uykum geliyor sanki. Göz kapaklarýmda bir aðýrlýk...
Ninniler söyle bana anne. Güzel sesinle güzel türküler söyle.
Yüreðime iþlesin sesin. Güzel düþler göreyim uykumda. Baba-
mýn bana o kýrmýzý pabuçlarý alabildiðini göreyim yine düþüm-
de. Sen ninnilerini söylemeye devam et anne. Susma sakýn!
Duymayayým silah seslerini. Kâbusa dönüþüyor yoksa düþle-
rim. Kana bulanýyor mavi uçurtmam. Bu uyku her þeyin sonu
olmayacak deðil mi anne? Hep birlikte çocuklarýn ölmediði, u-
çurtmalarýn vurulmadýðý, senin düþlerindeki ülkeye gidiyoruz
deðil mi? Susma ne olur anne, türkülerini söyle. Göz kapaklarým iyice aðýrlaþtý, iyi uykular anne.
Ýyi uykular.
Adana’dan Bir Genç Yoldaþ Okuru
23
Kitap Tanıtım
ALYOÞA’NIN BAYIRI
(HASAT)
24
Valentina kendi kendine konuþuyormuþ gibi mýrýldandý:
“Her þey niçin bu kadar güzel? Çevredeki dinginlik ve mutluluk neden ileri geliyor? Ormandan,
gökten ve sürülerden mi? Yalnýz bundan deðil... Bütün bunlarýn hepimizin deðil de, yalnýz benim olduðunu bir an için hayal ettim. Böyle bir þeyi
düþünmekten bile iðreniyorum. Bütün güzellik hemen kayboluyor, öyle olsa bazýlarýnda þikayet ve
haklý bir hýrs, diðerlerinde ise, korku ve açgözlülük
belirir. Çevrede mutluluk, birlik ve barýþ olmaz. Alyoþa’nýn bayýrýnýn bütün güzelliði anýnda kaybolur.”
Romanýmýzýn kahramaný Valentina’nýn da söylediði gibi tüm bu mutluluk ve birliðin kaynaðý her
þeyin tek bir kiþiye ait olmasý deðil de bunun tam
tersidir. Bunun tam tersini yaratma mücadelesidir,
insanlarýn yeni bir yaþamý var etme çabasýdýr.
Rusya’ da Hasat adýyla yayýmlanarak 1950 yýlýnda Stalin ödülünü alan Alyoþa’nýn Bayýrý adlý eser Galina Nikolaeva tarafýndan yazýlmýþ. Roman,
Ýkinci Emperyalist Paylaþým Savaþý sonrasýnda, Hitler ordusunun yakýp yýktýðý Sovyet ülkesindeki yeniden ayaða kalkýþý 1 Mayýs Kolhozunu ele alarak
bizlere sunuyor. 1 Mayýs Kolhozunda da diðer yerlerde olduðu gibi savaþ sona erse de savaþýn etkileri hala sürmektedir. Neredeyse her þey savaþtan kötü
etkilenmiþ; en yetkin komünistler, parti kadrolarý savaþta kaybedilmiþ, üretim gerilemiþ, aileler daðýlmýþtýr. Tüm bu olumsuzluklara raðmen 1 Mayýs
Kolhozunun yeniden varolma çabalarý, savaþta öldüðü düþünülen kolhoz baþkaný Bortnikov’un geri
gelmesiyle daha da yükselir. Kolhoz insanlarý için asýl savaþ bundan sonra ortaya çýkacaktýr. Bu savaþýn amaçlarý ise bir öncekinden çok farklýdýr; üretim
hedeflerinin büyütülmesinden tutun da, partinin örgütlenmesine, YENÝ ÝNSAN’ýn yaratýlmasýna kadar
her þey vardýr.
Tüm bu amaçlara ulaþmak için denenen yeni
yöntemler, görülen eðitimler, toplantýlar, tartýþmalar, insanlarýn üretim sürecine yavaþ ama gönülden
katýlmasý... Kolhozun kendini yeniden yaratma sürecindeki özveri, yeni yaþamý, yeni insaný örme mücadelesi tüm renkleriyle karþýmýzda duruyor. Vasya,
Dunyaþka, Alyoþa, Valentina öncülüðünde geliþen
olaylarda, deðiþen hayatlarda, 1 Mayýs Kolhozu’nun kendini yeniden toparlamasýnda ve verilen
mücadelenin güzelliðinde kaybolmak isteyenlerin
zevkle okuyacaðý bir kitap.
ÝZMÝR’DEN BÝR GENÇ YOLDAÞ OKURU

Benzer belgeler