Çaylık Haziran 2014

Transkript

Çaylık Haziran 2014
ÇAYKUR’un AYLIK YAYınıdIR. Haziran 2014 • Sayı 13
ÇAYKUR’UN
9 MARKASINA
ULUSLARARASI
ÖDÜL
Çaykur’da
“altın” DÖnemi:
Beyaz Çay
[sunuş]
‘Gümüş iğne’, ‘altın’ fırsat
Sizlere müjdeli bir haberle “merhaba” diyoruz. Çaykur’un dokuz markası, Belçika mer-
kezli uluslararası kalite sınıflandırma kuruluşu Monde Selection tarafından ödüle
layık görüldü.
Çaylarımızın kalitesi uluslararası düzeyde takdir görürken, bu hasat döneminde
Doğu Karadeniz’in gündemine beyaz çay da girdi.
Katma değeri yüksek ürünler üretmeyi hedefleyen, global piyasanın aradığı çay türleriyle
ürün yelpazesini geliştiren Çaykur’un tomurcuk alımı çağrısı bölgeye hareketlilik getirdi.
Biz de bu sayımızın kapağını beyaz çaya ayırdık. “Beyaz çay üretimi kararı nasıl bir hedefe
yönelik olarak alındı, beyaz çay üretim süreci nedir; sağlığa yararları nelerdir, çay üreticileri
bu konuda ne düşünüyor?” sorularının cevabını sayfalarımızda bulabilirsiniz.
Beyaz çaya şimdilik mesafeli bakan üreticiler bile, eline bugüne kadar makas değmemiş
çocukların, gençlerin kendi harçlıklarını çıkarmak amacıyla çaylıklara girdiğini anlattı. Çocukların, yaşadıkları toprakların kültürüyle, çayla yakınlaşması da Çaykur’un hedeflerinden
biriydi.
Çaykur bu hedefi doğrultusunda pek çok adım attı. Bunlardan biri de düzenlenen “Çay ve
Çaykur” temalı resim yarışmasıydı. Yarışmaya gelen resimlerin hemen hepsinde ev, aile,
çay, mutluluk teması vardı. Yarışma, çocuklarımızı resim sanatına motive etmenin yanı
sıra çayın ve Çaykur’un hem bölgenin hem de Türkiye’nin ekonomik-sosyal hayatında
taşıdığı öneme dair farkındalık yaratma adına son derece önemli bir görevi yerine getirdi.
Çaykur gençlerin de birer çay dostu olmasını istiyor. Bildiğiniz gibi, bu amaçla başlatılan
“Tuluyhan Uğurlu’yla Kampüste Çay Molası”, ilgiyle izlendi. Biz de bu sayımızda, gençlerin
nabzını tutan Tuluyhan Uğurlu ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Bir çay tutkunu olan
Uğurlu’yla söyleşimizi de beğenerek okuyacağınızı umuyoruz.
Kayseri bölgemizi ziyaret ettiğimiz bu sayımızda, bir de yeni başlık açtık: “Çay Durakları”.
Çayın en keyifli içildiği mekânlarda gezdireceğiz sizleri zaman zaman.
Sevgili babalarımızın Babalar Günü’nü de kutluyoruz elbette... Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle...
HAZİRAN 2014
[3]
KAPAK KONUSU
Çaykur’da
“altın” dönemi:
s.
6
Beyaz Çay
BÜYÜTEÇ
s.
18
BAYİLERİMİZ
s.
14
Ünlü piyanistimiz
Tuluyhan Uğurlu
ÇAY
muhabbete
açılan
kapıdır
Kayseri Çaykur Bayii
Erciyes Çay
Kayseri’de
tam saha
pres...
içindekiler
AVNİ GÜLBİÇİM
“Çaykur
geleceğimizin
garantisidir”
POZİTİF
s.
24
EMEK VERENLER
s.
26
AYDIN İNCE
Çaykur’da
öğrendiklerimi
sanata
dönüştürüyorum
6
KAPAK KONUSU
12
Çaykur’dan haberler
14
BAYİLERİMİZ
16
BÖLGELERİMİZ
18
BÜYÜTEÇ
22
BeSLeNMe
24
POZİTİF
26
EMEK VERENLER
28
ÇAY DURAKLARI
30
HOBİLERİMİZ VE BİZ
32
YAŞAM
34
GÜNCEL
Çaykur’da “altın” dönemi: Beyaz Çay
Çaykur kalitesine uluslararası dokuz ödül
Kayseri Çaykur Bayii Erciyes Çay
Kayseri Bölge Müdür Vekilimiz Abdul Sehit Akçal:
“Kayseri halkı kaliteden ödün vermez,
Çaykur’u tercih eder”
Yayın Yönetmeni
Süleyman Pınarbaş
(Genel Müdür Yardımcısı)
Ünlü piyanistimiz Tuluyhan Uğurlu:
“Çay muhabbete açılan kapıdır”
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Necla Yeşildağ
(Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü)
Yeşil hazine: Bergamot
Avni Gülbiçim: “Çaykur geleceğimizin garantisidir”
Aydın İnce: “Çaykur’dan öğrendiklerimi
sanata dönüştürüyorum”
YaYIN KURULU
Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Aycan Totkanlı,
Necla Yeşildağ, Lale Filoğlu, Ülkü Karaosmanoğlu,
Belgin Demirer, Mine Türkün,
Cansu Cangöz, İkbal Erdoğan Karçe
YAYINLAYAN
200 yıllık gelenek: Pierre Loti Tepesi
Yaşar Vural: “Hobi hayatı güzelleştirir”
Lale Filoğlu, Ülkü Karaosmanoğlu
(Yayın Danışmanları)
Nasıl bir baba olmak istersiniz?
‘Genç ressamlar’ “Çay ve Çaykur” sevgisini resmetti
Çaylık dergisi aileyi kaynaştırıyor
40
teknoloji günlüğü
42
SAĞLIK
45
KİŞİSEL GELİŞİM
Farklı insanlarla anlaşabilmenin ipuçları
48
gezi günlüğü
50
Serbest Kürsü
Sahibi
ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına
İmdat Sütlüoğlu
(Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür)
Belgin Demirer
(Editör)
Doğa Özkan
(Sanat Yönetmeni)
Metin Özkan, Ahmet Akgül
(Grafik Tasarım)
Kansere karşı yedi öneri
Seyit Göktepe
(Redaksiyon)
Dilan Karadağ
(Muhabir)
Mustafa Demirci
(Fotoğraflar)
200 yıllık gelenek:
PIerre Loti Tepesi
ÇAY DURAKLARI
s.
Cemal Sahir Sokak No: 26 - 28 Profilo Plaza A Blok
Kat: 2 Mecidiyeköy / İstanbul T: 0 212 337 51 00 pbx
BASKI VE RENK AYRIM
Elma Bilgisayar ve Basım
0 212 697 30 30
28
HAZİRAN 2014
[5]
[Kapakkonusu]
Çaykur’da
“altın” DÖnemi:
Beyaz Çay
Beyaz çayla birlikte…
s Çaykur’daki ürün çeşitliliği, kurumun
marka değerini ve Türk çayının dünyaca
bilinirliğini artıracak.
s Dünyada “gençlik iksiri” olarak bilinen,
çok fazla talep gören beyaz çayın üretimi
bölgenin gelirini artıracak. Randevulu
sistemle boş gün kazanan aileler tomurcuk
toplayarak ek bir gelir imkânı kazanacak.
s “Çay, çaydır” görüşüyle çaylıklarını
yenileme fikrine itiraz eden üreticiler, örnek
bahçelerdeki tomurcuk veriminin kendi
bahçeleriyle olan farkını görecek. Böylece
çaylıkların yenilenip yenilenmemesi
konusunda daha akılcı bir karar
verebilecek.
s Harçlık çıkarmak isteyen öğrenciler
ve çocuklar çaylıklara girecek. Annebabaların “eline makas değmedi” dediği
çocuklar, çaylıkla tanışacak, dolayısıyla
bölge kültürüne daha da yakınlaşacak.
s Ürünü çeşitlendirmek, üreticinin riskini
azaltmak açısından önemli bir adım olacak.
[6]
HAZİRAN 2014
İşlenmiş 1 kilo beyaz çay,
yaklaşık 4 kilo tomurcuk çaydan
çıkıyor. Beyaz çayın gramlık
paketlerde piyasaya sürülmesi
planlanıyor. Dünyada kilosunun
fiyatının Türk parasıyla 5
bin lirayı bulduğu oluyor.
Türkiye’deki fiyatı 300 TL.
Hayat kaynağı çay olan Doğu Karadeniz, bu hasat döneminde yepyeni bir ürünle tanıştı: Beyaz çay. Peki
beyaz çay neden Doğu Karadeniz’in
gündemine girdi? Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat
Sütlüoğlu beyaz çay için bu yıl ilk kez
tomurcuk toplanmaya başlandığı haberini duyururken, bu sorunun da cevabını verdi:
“Biz Çaykur olarak katma değeri yüksek ürünler üretmeyi hedefliyoruz. Piyasanın aradığı, istediği çayları üretip,
ürün yelpazesini geliştirmek istiyoruz.
Beyaz çay da dünyada çok ciddi piyasası olan bir ürün. Bize çok sayıda beyaz çay talebi geliyor ancak beyaz çay
üretemediğimiz için bu talepleri karşılayamıyoruz. Beyaz çayın üretimi dünyada da çok kısıtlı; sınırlı olarak üretilip
satılan bir çay çeşidi…
Beyaz çay, çok az üretildiği ve pahalı
olduğu için yaygın olarak bilinmiyordu.
Ancak çay dünyası onu yakından biliyor. Ekonomik olarak da, insan sağlığı
açısından da çok değerli, altın gibi…
Hücre yenileme ve gençleştirme özelliğiyle insan vücudu açısından ilaç gibi
bir ürün. Üretimine başladığımızda,
göreceksiniz, herkes beyaz çayın peşinde koşacak. Anzer balı gibi bir ürün
olacak.
Beyaz çay, hem üreticilerimizin, hem
de kurumumuzun gelirini artırmaya yönelik bir çalışmadır.”
Nasıl toplanmalı,
nasıl korunmalı?
Fabrikalar, beyaz çayın hammaddesi olan,
özellikle taze sürgünlerin tepe tomurcuklarını
üreticilerden günübirlik toplayarak Araştırma
Müdürlüğü’ne taze taze ulaştırıyor.
Bu aşamada kritik nokta, tomurcukların hasarsız
olması. Çok narin bir ürün olan tomurcuklar,
toplanma aşamasından üretim merkezine
ulaştırılana kadar büyük dikkat, özen istiyor.
Yağışlı günlerde ve ıslak bahçelerde asla
tomurcuk toplanmaması gerekiyor.
Tomurcuğun
yolculuğu
Fabrikalarda bir araya getirilen
tomurcuklar Atatürk Çay ve Bahçe
Kültürleri Araştırma Müdürlüğü’ne
teslim ediliyor. Peki, tepe
tomurcukları Araştırma
Müdürlüğü’nde ne tür işlemlerden
geçtikten sonra beyaz çay olarak
ortaya çıkıyor?
Tomurcukların yolculuğunu, Araştırma
Müdürlüğü Yetiştiricilik ve Islah Kısım
Müdürü Ziraat Mühendisi Ayhan
Haznedar rehberliğinde, adım adım
izledik.
Çaykur’un örnek
çaylığında, geniş
aralıklar ve yüksek
bitkiler sayesinde
üç saatte 200
gram tomurcuk
toplanabiliyor.
HAZİRAN 2014
[7]
[Kapakkonusu]
Güneşli ve kuru havayı
beklemelisiniz. Tomurcukları
kırmadan, zedelemeden
toplamalısınız. En uygun
toplama ve koruma aracı, temiz
ahşap kutular, küçük sepetler
veya un elekleri. Temizliğe
özellikle vurgu yapılıyor, beyaz
çay için en gerekli kuralın hijyen
olduğu belirtiliyor. Peynir,
yoğurt veya benzeri ürünlerin
kapları, naylon poşetler,
toplama ve saklama için uygun
değil. Bu şekilde toplanan
tomurcuklar üretime alınmıyor,
iade ediliyor. Çünkü temiz ve
havadar olmayan kaplarda
saklanan tomurcuklarda koku
ve kararma oluşuyor. En
ideali, aynı zamanda kolay da
bulunabilir bir malzeme olan un
elekleri.
Ürünün toplandığı gün
işletmelere götürülmesi
gerektiğini belirten
Ayhan Haznedar,
üreticilere şu uyarılarda
bulunuyor: “Günübirlik
ulaştıramayacaklarsa,
tomurcukları mutlaka temiz
ve havadar bir yerde, temiz
beyaz bir kâğıda veya kartona
sersinler. Hiçbir şekilde
buzdolabına koymasınlar,
kapalı kaplarda bırakmasınlar.
Çünkü hem kararır, hem de
rutubet alır. Bütün bu koşulları
sağlayacak olsalar bile, yine de
önerimiz evde bekletmemeleri.
Aksi takdirde ürün vasfını
kaybeder ve yüzde 30-40’a
kadar fire verir.”
[8]
HAZİRAN 2014
İlk aşama: soldurma
Fabrikaya gelen ürün hiç seçime tabi tutulmadan, hatta el değmeden, büyük eleklerle Araştırma
Müdürlüğü’ne getiriliyor. Gerektiği gibi toplanıp korunmuş olan tomurcuklar önce tartılıyor.
Ardından, hava şartlarına göre bir buçuk ila iki gün sürecek soldurma işlemine geçiliyor.
Soldurma işleminin uygulandığı sera, aslında beyaz çay için değil fidan üretimi için tasarlanmış.
Ancak Ayhan Haznedar, seranın, adeta beyaz çay için tasarlanmış gibi işleme uygun, ideal bir
mekân olduğunu söylüyor. Güneş ışığının tepeden ince bir perdeyle gölgelendiği beyaz sera,
bembeyaz ekipmanlarıyla gerçekten de bu üretim için tasarlanmış gibi.
Tomurcuklar, seradaki krom tavalara veya özel beyaz kâğıtların üzerine tek sıra halinde seriliyor.
Ortalama 30-35 derecede, bir buçuk-iki gün solduruluyor. Buna “doğal soldurma” deniliyor. Çünkü
tomurcuk, hiç müdahale edilmeksizin, kendi haline, solmaya bırakılıyor. Bu işlemle birlikte çay, doğal
yöntemle suyunu çekiyor, dolayısıyla özü içinde saklı kalıyor ve kendine özgü aromayı kazanıyor.
En uygun
soldurma yöntemi
araştırılıyor
Soldurma serasında direkt güneş
ışığı, yarı gölgelenmiş ve gölgelenmiş
güneş ışığıyla denemeler yapılıyor.
Hedef, en uygun soldurma sıcaklığını
bulmak. Bugüne kadarki çalışmalar,
doğrudan güneş ışığıyla değil, hafif
gölgeli güneş ışığıyla daha uygun
bir soldurmanın ortaya çıktığını
göstermiş. Ama çalışmalar hâlâ devam ediyor. Bu işlemlerin
tekrar ve tekrar yapılması gerekiyor ki, yöntemin doğruluğu
kanıtlanabilsin. Çay üreticisi her ülkenin kendine has bir üretim
yöntemi var. Bu yöntem de Rize’ye, Türkiye’ye özgü… Ayhan
Haznedar bu yılın değerlendirme yılı olduğunu söylüyor:
“Bu çalışmalar ilk kez bu yıl yapılıyor. Buradan bir deneyim
kazanıyoruz. Elde ettiğimiz sonuçları değerlendireceğiz ve
en uygun yöntemi belirleyeceğiz; Türk beyaz çayının kalitesi
ne olabilir, hangi üretim yöntemi daha sağlıklıdır, eksiklerimiz
nelerdir, göreceğiz. Ve bu işlemlerle kazandığımız tecrübeyle
gelecek yıl belki daha iyi bir yöntem uygulayacağız.”
İKİNCİ AŞAMA;
KURUTMA
Beyaz çay
üretimindeki
bütün
işlemler
eldivenle
yapılıyor.
Bu süreçte serada
kullanılan tek cihaz
, havalandırma fanla
Havalandırma, çayın
rı.
sağlıklı solması için
gerekli. Ortam sıcak
40 dereceye doğru
lığı
çıktıysa, havalandır
ma ve soğutma sis
çalıştırılıyor. Çünkü
te
mleri
taze tomurcuklar yü
ksek sıcaklıktan za
görüyor, kısa zama
rar
nda kuruyor ve ka
rarıyor. Oysa ideal
tomurcukların kuru
olan,
masının uzun zama
na yayılması. Soldu
rulmakta
olan çay, tekrar ne
mlenmemesi için ge
ce
sergilerde bırakılm
ıyor.
Bir buçuk-iki günü
n sonunda soldurm
a
işlemiyle ortalama
nemi yüzde 15’in
altına düşen çay, bu
radan alınarak “etü
v”
denilen laboratuvar
fırına konuluyor.
Yaklaşık 35-40 de
recede üç-dört saat
kurutuluyor. Bu işl
emden sonra nemi
ortalama yüzde 45 civarına düşen
beyaz çay, içime ha
zır hale geliyor.
HAZİRAN 2014
[9]
[Kapakkonusu]
Klon çayın
peşindeyiz
İçime hazır halde şişelenmiş beyaz çaylar ile tepe tomurcukları
örnekleri, doku-kültür laboratuvarında buluşmuş. Tamamlanmış
çayları görmek üzere laboratuvara gittiğimizde, farklı çeşit ve
dolayısıyla farklı renk tonlarındaki tomurcukların da üzerinde
çalışılmak üzere mikroskopların yanında sıralanmış olduğunu
görüyoruz.
Ne yapılıyor bu laboratuvarda?
Buradaki bütün çaba, Doğu Karadeniz’in yetiştirebileceği
en verimli, en değerli çay çeşidini bulmak. Ayhan Haznedar,
laboratuvarda adeta bir hazine avı gibi süren çalışmaları ve
çalışmaların hedefini şöyle açıklıyor:
“Bizim yapmaya çalıştığımız, klon çayı bulmaktır. Klon çay, selekte edilmiş, yani 30, 40, 50 bin çeşit içinden seçilmiş en iyi
çaydır. Eğer iyi çay çeşidi bulursak, o çeşitleri morfolojik, biyolojik
ve laboratuvar değerleriyle kayıt altına aldıracağız. En uygun
çaya ulaşmak amacıyla, getirilen tomurcuklardaki tüy oranlarını inceliyoruz. Doğu Karadeniz’de klon çay olmadığı için, gelen
çaylar da homojen değil. Tepe tomurcuklarındaki tüy ne kadar
yoğunsa, bundan yapacağınız beyaz çay da o kadar iyi oluyor.
Endonezya’dan getirdiğimiz klon çayın tepe tomurcuğu çok beyaz, adeta hayvan kürkü gibidir. Bizdekiler klon çay olmadığı için,
çok az da olsa bazı çeşitlerde yakalıyoruz yoğun tüyü. Mesela
Aşıklar’da çaylığı olan bir üreticinin tomurcukları çok tüylüydü.
Birkaç üretici bize gerekli kalitede çay getirdiğinde, çalışmalarımız o türler üzerinde yoğunlaşacak. Burası bitki-doku laboratuarı
olduğu için, bitkiyi bir parçasından bile üretme imkânımız var.”
Peki laboratuvar bölgeye en uygun çay çeşitlerini bulduğunda ne olacak?
“Vejetatif çoğaltma” denilen işlem uygulanacak. Yani en uygun
çay çeşidi, hiçbir genetik değişikliğe uğramadan çoğaltılacak,
aynı birey elde edilecek. “Şöyle düşünün,” diyor Haznedar, “sınıfın en çalışkan öğrencisini alıyorsunuz ve bütün sınıfı bu çalışkan öğrenciden kuruyorsunuz. Bizim çalışmalarımızın temelinde
de bu var; bahçelerimizi üstün kaliteli, verimli, adaptasyon kabiliyeti yüksek, elit dediğimiz tiplerle yenilemek…”
Bu, uzun vadeli bir çalışma. Ama hedefe varıldığı zamanı gözümüzde canlandırdığımızda şunu görüyoruz: Bütün çay bahçeleri, sanki tek bir halı serilmiş gibi aynı boyda, aynı renkte. Taze
sürgünler bolca ve rahatça tepe tomurcuğu toplamaya uygun.
Çaylıklar çok daha verimli, çaylar çok daha kaliteli, üreticinin geliri daha çok, Türk çayının marka değeri daha yüksek.
Çaykur, işte hedefindeki bu tablo için adımlar atıyor.
[10]
HAZİRAN 2014
“Öğreniyoruz”
Beyaz çay için tomurcuk alımlarının başladığı haberiyle birlikte kilo
başına fiyat da açıklandı: 300 TL. Fiyat çok cazipti ancak üreticiler
adeta okula yeni başlamış çocuk gibiydi. Beyaz çay nedir, nasıl
toplamak, nasıl korumak lazım?.. Beyaz çay konusunda konuştuğumuz üreticiler bir yandan bu soruların cevaplarını öğreniyorlar,
bir yandan da deneme amacıyla tomurcuk topluyorlardı.
Cazip fiyat, öncelikle harçlık peşindeki öğrencileri ve çocukları harekete geçirmişti. Özellikle geçen yıl budanmış çaylıklarda çıkan
tomurcuklar toplandı. Genellikle kişi başına yaklaşık 100’er gram
toplanarak fabrikalara getiriliyordu.
Sevtap Akpulat, deneme amacıyla tomurcuk toplamış. “Tarladan
tarlaya çok fark ediyor, “ diyor ve devam ediyor: “Çaylık kısa olduğu zaman eğilmek zorunda kalıyorsunuz. İki elinizi de kullanmak
zorunda olduğunuz için yorucu oluyor. Eski bahçelerde tomurcuk
az olduğundan sürekli gezmeniz gerekiyor. Normal çaylıklarda tomurcuklar da küçük. Yeni dizayn edilen çaylıklarda durum böyle
değil. Bizim çaylıklar da dizayn edilirse beyaz çay hasadı zor olmaz
ama 70 yıllık çayı kökünden sökmek de kolay değil. Beyaz çay
üretimi zamanla mutlaka artacaktır. İlk sürgünde nasıl toplanacağı
bilinmiyordu. İkinci sürgünde daha fazla toplanacaktır.”
Serpil Yoğurtçu, beyaz çayın bahçeden altın toplamak gibi bir durum olduğunu belirtiyor, “Üreticiler beyaz çay hasadına da zamanla alışacak. Yeşil çayda da, organik çayda da ilk başlarda itirazlar
olmuştu. Beyaz çayda da aynı durum yaşandı. Karadeniz insanının
yeniliklere ikna olması zaman alıyor.
LEZİZ BİR İLAÇ, MÜKEMMEL BİR KUVVET KAYNAĞI
Doğanın en büyük armağanlarından beyaz çay, adeta ilaç gibi… Aslında “gibi”si
fazla. İnsanoğlu çayı yüzyıllardır ilaç olarak kullanmış. Eski zamanlarda insanların
gözlemle vardığı sonucu biz bugün bilimsel olarak biliyoruz. Çay; sağaltıcı etkisini, yüksek düzeydeki antioksidan içeriğinden alıyor. Peki antioksidanlar ne
yapıyor? DNA yapımıza zarar veren, yaşlanmamızı hızlandıran serbest radikalleri
etkisiz hale getiriyor.
Bakın, beyaz çay, özellikle yüksek miktardaki kateşin, EGCG başta olmak
üzere içerdiği bileşenleri sayesinde bizi nelerden koruyor:
Kanseri önlüyor: Kanser yapan hücrelere ve kolon, prostat, mide kanseri gibi
birçok farklı kanser çeşidine karşı koruyucu özelliğe sahip. İçerdiği antioksidan
grubu olan flavonoidler, kanser hücrelerinin büyümesini engellediği gibi yenilerinin oluşmasını da önlüyor. Beyaz çayın, bazı durumlarda reçeteli ilaçlar gibi
yarar sağladığı, üstelik hiçbir yan etkisinin de bulunmadığı saptanmış.
‘Çok zor, uğraşamam,’ diyenler, fiyat iyi olduğu için, nasıl toplanması gerektiğini öğrendikçe toplayacaktır,” diyor.
Çaykur’un altı ilçede dizayn ettiği örnek bahçelerden birinin sahibi olan Mehmet Akbaş’ı ziyaret ettik. Akbaş, Pazar’daki bahçesinden üç saatte 200 gram tomurcuk toplamış. Diğer üreticiler
eğilmekten, yorulmaktan, tomurcuk bulamamaktan yakınırken,
Akbaş keyifle çalıştığını anlattı: “Benim bahçem özel. Beyaz çay
için tasarlanmamışsa da, beyaz çaya
çok elverişli bir çaylık. Eğilerek toplamamı gerektirmeyecek kadar yüksek.
Çayların araları rahatça gezebileceğim
kadar açık. En önemlisi, tomurcuklar
çok ve iri. İki kişi günde bir kilo tomurcuk toplayabilir. Kalitesi çok yüksek
200 kilo çay topladım, toplam 2 kilo da
tomurcuk toplarım. Sonuçtan çok memnunum. Göreceksiniz, zaman geçtikçe
herkes toplayacak.”
Kan basıncını düşürüyor: Kanı sulandırıyor ve atardamar fonksiyonlarını düzenliyor. Yüksek kan basıncını düşürüyor. Güçlü ve sağlıklı kan damarlarının gelişimine yardımcı olarak bedenimizi felcin
tahribatına karşı koruyor.
Kolesterolü düşürüyor: İçerdiği antioksidan grubu olan kateşin
sayesinde kolesterolü düşürüyor. Vücudumuzdaki kötü kolesterolü
düşürürken, iyi kolesterolü yükseltiyor. Böylece, damar sertleşmesini ve damar tıkanıklığını önlüyor.
Antibakteriyel ve antiviral etkiye sahip: Bakterilerin ve virüslerin doğal yok edicisi… İçerdiği antioksidanlar, yaygın hastalıklara
ve istilacı çeşitlere karşı koruma sağlayarak tüm bağışıklık sistemini
güçlendiriyor. Genel soğuk algınlığına ve gribe karşı koruyor.
Kalbi koruyor: Kanı sulandırarak, kan basıncını ve kolesterolü düşürerek kalbi ve tüm dolaşım sistemini koruyor. Araştırmalar, günde
iki bardak veya daha fazla çay içenlerde kalp krizinden ölümlerin
oranının, içmeyenlere göre yüzde 50 daha az olduğunu gösteriyor.
Kemikleri güçlendiriyor: Düzenli çay içenlerin kemik yoğunluğunun çok yüksek olduğu ve içmeyenlere göre çok daha güçlü kemik
yapısına sahip oldukları saptanmış. Beyaz çay ayrıca romatizma ve
osteoporoz hastaları için de çok faydalı.
Diş ve dişetini güçlendiriyor: Dişleri daha güçlü ve sağlıklı hale
getiren florid ve diğer besin elementlerini içen beyaz çay, ayrıca
plak, diş çürümesi ve kötü nefes kokusuna sebep olan bakterileri
de öldürüyor.
Erken yaşlanmaya karşı: Cildin düşmanı, serbest radikaller. Uzun süre güneş ışığında kalma, stres ve kötü
beslenmeden kaynaklanan serbest radikaller cilde zarar
veriyor, erken yaşlanmaya yol açıyor. Beyaz çay, serbest
radikalleri bloke ederek cildi koruyor, hatta bazı hasarların telafisine yardımcı oluyor.
NASIL DEMLENİR?
Tıpkı iyi, kaliteli yeşil çay gibi demlemeliyiz.
Su, ne çok sıcak ne de çok soğuk olmalı. Aksi
takdirde, beyaz çayın leziz tadı bozulur. Çok ağır
olmayan filtre edilmiş su veya memba suyu en
mükemmel demleme sonucunu verir.
Demliğe 1-1.5 yemek kaşığı beyaz çay ve 7982˚C arasındaki sıcaklıkta 226 gr su koyun ve 2
dakika demlenmeye bırakın. Veya beyaz çayı, kaynatıldıktan
sonra 66-77˚C sıcaklığa kadar soğutacağınız suyla demleyin.
Beyaz çaydan ideal bir aroma elde etmek istiyorsanız ateş
üzerinde demlemekten kaçının. İki-dört kez üzerine su alarak
tekrar demleyebilirsiniz. Her demlemede farklı bir aroma
hissedeceksiniz.
HAZİRAN 2014
[11]
[çaykur’danhaberler]
9ödül
Çaykur
kalitesine
uluslararası
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Fransa’nın
Bordeaux kentinde düzenlenen törenle ödülü aldı.
[12]
HAZİRAN 2014
Dünya markası olmayı hedefleyen Çaykur, bu yolda attığı
adımları uluslararası ödüllerle
taçlandırıyor. Uluslararası kalite
sınıflandırma enstitüsü Monde
Selection, Çaykur’un dokuz
ürününü ödüle layık buldu:
Altınbaş Çayı, Organik Zümrüt
Yeşil Çay, Filiz Çayı, Organik
Rize Çayı, Rize Turist Çayı,
Organik Hemşin Çayı, Tiryaki
Çayı, Siyah Tibet Çayı, Altınbaş
Tibet Çay. 1961 yılından bu yana
çeşitli gıda ve kozmetik ürünlerine
kalite belgesi veren, Belçika merkezli,
dünyanın en saygın kalite sınıflandırma
kuruluşu Monde Selection, bu yıl
da 40’ı aşkın ülkenin ürünlerini
değerlendirdi. Uzun süren analiz ve
inceleme sürecinin ardından açıklanan
müjdeli haber, Çaykur Yönetim
Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
İmdat Sütlüoğlu tarafından bir basın
toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.
İmdat Sütlüoğlu, başarının Çaykur camiasına ait
olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Çaykur camiasının başarısı”
“Bu mutluluğu ve güzelliği hep beraber yaşadık. Bu,
Çaykur camiasının ve bütün çalışanlarımızın başarısıdır. Aynı zamanda halkımızın da başarısıdır.
Kalite bizim için çok önemli. Biz artık dünya marka-
sı olma yolunda emin adımlarla
ilerliyoruz; bu ilerleme dünyaya
açılmak ve daha geniş pazarlara sahip olmak açısından olmazsa olmaz şarttır.
İnsanların aldıkları ürünün
kalitesinden emin olmaları
gerekiyor. Türkiye’de Çaykur çayının kalitesini herkes
biliyor ama dünya kamuoyu
bizi daha yeni tanıyor. Dünyaya yeni açılıyoruz. Çaykur’un bir
Türkiye firması olduğu, Türkiye’de
dünyanın en sağlıklı çayının üretildiği dünya kamuoyu tarafından daha
yeni öğreniliyor. Çıtamızı daha yukarılara taşımak için çalışmalarımızı
sürdüreceğiz.”
“Çaykur için
büyük başarı”
Fransa’nın Bordeaux kentinde
düzenlenen törenle ödülleri alan
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na Çaykur Pazarlama Dairesi Marka ve Tasarım Şube Müdürü Miraç
Mollamehmetoğlu ile Monde Selection bilimsel Danışmanlığını yürüten Euro Çay Teknolojileri Yöneticisi Ozan Fidan ve Euro Çay Danışmanı Prof. Dr.
Mustafa Aslan da eşlik etti.
Konuşmasında ödülün Çaykur için büyük başarı olduğunu ifade eden İmdat Sütlüoğlu sözlerine şöyle
devam etti:
“Dünyada kalite imajı çok önemli”
“Kalite, bir ürünün satılabilmesi için olmazsa olmaz
bir şattır. Çaykur olarak kaliteyi daha da yukarılara
çekmeye çalışıyoruz. Daha üst seviyelerde kalite
ödülleri de almayı hedefliyoruz, bu yönde çalışmalar yapıyoruz. Çayın hem hammadde hem de üretim
safhasının kaliteli olması için çalışmalarımızı titizlikle
sürdürüyoruz.
Çaykur çayımızı dünyaya yeni yeni tanıtmaya başladık. Bizimle bağlantı kurmak isteyenlerin sayısı
artıyor. İhracatımız da her yıl istikrarlı bir şekilde büyüyor. Bu çalışmalarımızı sabırla ve uzun vadeli bir
şekilde sürdürmemiz lazım. Bu tür ödüller kalite imajı
açısından çok önemli. Malınızın kaliteli olduğuna dair
bir kanaat yoksa satamıyorsunuz. Bunun yanı sıra
tanıtım çalışmalarını da sürdürmemiz lazım.”
HAZİRAN 2014
[13]
[bayilerimiz]
Kayseri Çaykur bayİi Erciyes Çay
Kayseri’de
tam saha pres…
Kayseri bayiliğimizi 10 yıldır
başarıyla sürdüren Erciyes Çay,
16 kişilik bir ekiple “tam saha
pres” mantığıyla görev yaparak
bölgedeki pazar payımızı
artırabilmek için çalışmaya
devam ediyor. Ürün ve müşteri
portföyünü genişletmek için
çalışmalarını sürdüren Erciyes
Çay, çok daha büyük bir kitleye
hitap edebilmek için hizmet
ağını her geçen gün biraz daha
genişletiyor.
[14]
HAZİRAN 2014
Topsakal Şirketler Grubu’na bağlı olarak faaliyet gösteren Erciyes
Çay, Kayseri’de bayiliğimizi son 10 yıldır başarıyla sürdürüyor. Çaykur
ürünlerine ilgiyi artırabilmek için çalıştıklarını anlatan Kayseri Çaykur
Bayii Erciyes Çay’ın sahibi Kemal Topsakal, “Bölgede hizmet kalitesini
yükselterek, satış sonrası hizmetlerini doğru yaparak, ürünlerimize tüm
reklam ve PR desteğini vererek çağdaş pazarlama ilkeleri doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz” diye konuştu.
Sahip olduğu dağıtım hacmi, potansiyeli ve dinamizmiyle sektöründe
önemli kuruluşlardan biri olan Erciyes Çay, faaliyetlerini Kayseri merkezde bulunan idari binasında sürdürüyor. Kayseri ve Kırşehir il merkezlerine ve ilçelerine Çaykur ürünlerini ulaştıran Erciyes Çay, müşteri
odaklı güçlü satış ekibi ve lojistik ağı ile çalışmalarına devam ediyor.
Ürün ve müşteri portföyünü her geçen gün biraz daha genişleten Erciyes Çay, sektördeki gelişmeleri yurtiçi ve yurtdışı fuar ve kongreler
aracılığıyla takip ederek en iyi hizmeti sunmaya odaklanıyor. Sürekli büyümeyi sürdüren firma, distribütörlüğünü yaptığı üretim devlerinin bölge geneline yayılması ve daha geniş bir kitleye hitap etmesi için hizmet
ağını genişletmeye devam ediyor.
Erciyes Çay
’ın hizmet a
lanı Kayseri
Kırşehir il m
ve
erkezleri ve
ilçelerini ka
psıyor.
14 bin metr
e
k
a
r
e
li
k
yeni bir tes
is
Erciyes Çay, O
rganize Sana
yi Bölgesi’nde
metrekare üz
20 bin
erinde, 14 bin
m
etrekarelik ka
olan yeni bir
palı alanı
tesis kuruyor.
Bu tesis, hiç şü
Erciyes Çay’ın
phe yok ki,
hizmet kalites
ini biraz daha
artıracak.
Pazar
büyüklüğü
Bölgesinde ‘sağlam’ bir marka
bilinirliği tesis eden Erciyes
Çay’ın Kayseri’deki pazar
büyüklüğü yüzde 65’in
üzerine çıkmış
durumda.
Tiryaki
ilk sırada
Satış tonajı olarak bakıldığında
Çaykur Tiryaki ürünü, Erciyes Çay için
ilk sırayı alıyor. Öte yandan, Çaykur’un
daha üst segmentte yer alan ürünleri
olan Filiz ve Altınbaş’ın kilogram
bazındaki satış oranları da daha
önceki yıllara göre her geçen
gün artış gösteriyor.
HAZİRAN 2014
[15]
[bölgelerimiz]
Kayseri
halkı kaliteden ödün vermez,
Çaykur’u
tercih eder
Bölge halkının damak tadına
düşkün olduğunu
belirten Kayseri Bölge Müdür
Vekilimiz Abdul Sehit Akçal,
“Kayseri halkı öncelikle kaliteye
bakar. Bu nedenle, ulusal
markamız olan Çaykur’un
Kayserililer’in gönlünde farklı
bir yeri vardır,” diyor...
1956 yılında, Rize’nin Çayeli ilçesinde
dünyaya gelen Kayseri Bölge Müdür Vekilimiz Abdul Sehit Akçal, ilköğretim sürecinin ardından 1978 yılında Karadeniz Teknik
Üniversitesi Rize Meslek Yüksekokulu ile
eğitimini devam ettirdi. Son olarak, işletme
alanında lisans eğitimini tamamlayan Akçal, 1976 yılından bu yana Çaykur ailesinin
bir üyesi. Kurumdaki kariyerine Çayeli Çay
Fabrikası’nda mevsimlik işçi olarak başlayan Akçal, üç sene sonra İstanbul Kuruçeşme Çay Paketleme Fabrikası’na nakil
oldu. 1980’de memurluğa geçen Akçal,
üç yıl içinde Muhasebe Şefliği görevine
getirildi. Takip eden dönemlerde Satış Müdürlüğü ve Bölge Müdür Yardımcılığı görevlerini üstlenen Akçal, 2009 yılından bu
yana Kayseri’de görev yapıyor. İki çocuğu
mühendislik eğitimi alan Akçal, aynı zamanda tam bir sivil toplum gönüllüsü. Çayeli Vakfı, İstanbul Avcılık ve Atıcılık Spor
Kulübü, Çayeli Dernekler Federasyonu ve
Çaykurspor gibi pek çok kuruluşun üyesi olan Akçal’ın favori ürü­nü ise Altınbaş
Çayı, Demlik Poşet... 2014 yılında Kayseri
Bölge Müdür Vekili olarak görevlendirilen
Akçal ile Kayseri bölgemizde yürütülen faaliyetleri konuştuk.
Kayseri Bölge Müdürlüğümüz hangi şehirlere hizmet sunuyor?
Merkezimiz Kayseri olmakla birlikte; altı
[16]
HAZİRAN 2014
şehir ve dokuz bayiden oluşan güçlü bir
organizasyon yapısına sahip. Anadolu’nun
kadim ve hayırsever kenti Kayseri’nin yanı
sıra Yiğidolar kenti Sivas, Bozok Yaylası’nın
yiğit evlatlarının olduğu Yozgat, Ahi Evran
Hazretleri’nin gönül dostlarının olduğu Kırşehir, güler yüzlü insanların yurdu Nevşehir, âkil insanların cenneti Niğde bölgemizin sorumluluğu altında bulunuyor. Lojistik
anlamında da çok güçlü bir altyapımız var.
Bütün çalışanlarımız ve saha ekiplerimizle
koordineli bir şekilde 365 gün boyunca ve
gece-gündüz demeden hizmet veriyoruz.
Bölgemizde bulunan okul, hastane, resmi daireler, askeri birlikler, bakkallar, kafe
veya çay bahçeleri gibi noktaların tamamına Çaykur ürünlerini bayilerimiz aracılığıyla
biz ulaştırıyoruz. Kaliteli ve dünya markası
Çaykur çaylarının bölgemizdeki tüketim
oranı yüzde 70-80’leri buluyor. Özellikle
gıda tüketim noktalarında sadece bizim
ürünlerimiz tercih ediliyor; bu nedenle ticaret hayatına da Çaykur olarak damgamızı
vuruyoruz. Bölgede içecek veya kahvaltı
denildiğinde “Çaykur çayı” sofranın olmazsa olmazlarındandır. Kayseri’deki tüm
toptan gıda noktaları bizi tercih ediyor.
Sahip olduğunuz altyapıyla ilgili olarak
neler söylemek istersiniz?
Bölge Müdürlüğümüzün tesisleri tamamı
bize ait 11 dönümlük bir arazi üzerine ku-
rulu. 3 bin 750 metrekare kapalı alanlı tesisin paketli çay
kapasitesi 1.000 tonu buluyor. 11 memur, dört bekçi, iki
işçimiz var.
Özellikle hangi ürünlerimiz tercih ediliyor?
Bölgemizde ağırlıklı olarak Filiz, Tiryaki ve Rize Turist Çayı
tüketiliyor. Bölgemizde en çok içilen ve beğenilen ürünlerimize bakacak olursak… İlk sırada yüzde 42’lik pazar payı ile
Tiryaki Çayı yer alıyor. Onu yüzde 28 ile Rize Turist, yüzde
10 ile Filiz, yüzde 6’lık oranıyla da Kamelya takip ediyor.
Bir de son dönemde Organik Çay ve Tirebolu Çayımıza ilginin gittikçe arttığını görüyoruz. Kayseri’de misafirliklere ve
ev oturmalarına geleneksel olarak börekler, keteler, pastırmalar, sucuk ve sucuk içi gibi lezzetler eşlik eder. Bu lezzetlerin hiçbiri çaysız düşünülemez. Kayseri halkı bu lezzetlerin
yanında mutlaka Çaykur çayı tüketir. Hava sıcaksa, o zaman da elbette “didi” tercih edilir. Kayseri halkı damak tadına düşkün olduğu için öncelikle kaliteye, sonra fiyata bakar.
Milli değerlerine sahip çıkan Anadolu halkı için Çaykur’un
bu anlamda da farklı bir yeri var.
Kayserimizde yerel market ve perakende zincirleri yoğundur. Ulusal mağazalar yok denecek kadar azdır. Kayseri halkının fiyat ve lezzet anlamındaki yorumlarını alabilmek için;
sergilerde, toplu tüketim noktalarında veya festival-şenlik
organizasyonlarında mutlaka biz de yer alıyoruz. Buralarda
Çaykur tanıtım aracımız veya standımız büyük ilgi görüyor.
Kayseri’de “didi”ye ilgi nasıl?
“Didi”, Kayseri ve bölgemize tam anlamıyla damga vurdu.
Öyle ki talebi bile güçlükle karşıladık. Bu talep artmaya
devam ediyor. Çocuklarımızı gazlı ve zararlı içeceklerden
kurtaran böyle bir ürün üretmemiz de beni ayrıca mutlu
ediyor. Halkımız “didi”yi hasretle bekliyormuş. Bunu da
devletimize ait bir markanın, yani Çaykur’un yapması herkesi çok sevindirdi. “Kana kana içelim”, “Hakem gol didi”
gibi deyimler halk arasında slogan olarak kullanılmaya
başladı.
2013 nasıl geçti?
2013 yılında Bölge Müdürlüğümüz bünyesinde 7 bin 320
ton paketli çay sattık. 2014 yılı hedefimiz ise bu miktarı en
azından yüzde 10 oranında artırarak 8 bin 520 tonu bulmak. Bunun için tüm çalışanlarımız, saha ekibimiz ve bayilerimizle birlikte yeni pazarlama ve satış sloganımız olan
“Tam Saha Pres” ile yola devam ediyoruz. Büyümenin
yanı sıra en önemli hedeflerimizden biri de müşteri memnuniyetini sağlayarak gelecek yıllardaki müşteri bağlılığını
artırmak ve güçlendirmektir.
Çaykur markasıyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Çaykur öncelikle Rizemizin, sonra ülkemizin, ardından da
gönüllerimizin vazgeçilmezidir. Geçim kaynağımız, evlatlarımızın geleceğidir! Ülkemizin gurur kaynağıdır. Yeşille
mavinin sembolüdür. Sağlıktır, hayattır, sevgidir ve ekmektir. Kısacası, gönüllerin markası, kalitenin damgasıdır.
Sevginin ve barışın sigortasıdır. Çaykur, Türkiye’nin gerçek çayıdır.
Ürünlerimize ilgiyi artırabilmek
için neler yapıyorsunuz?
Bölgemizde Çaykur’un ürün satışını artırmak
için; tadım araçlarımız sürekli geziyor.
Aracımızın olmadığı yerlerde stant kuruyoruz.
Tüm kültür-sanat ve spor etkinliklerine katılarak
tanıtım yapıyoruz. Her yıl Ramazanda iftardan
sonra tadım yapıyoruz.
HAZİRAN 2014
[17]
[büyüteç]
ÇAY
muhabbete
açılan kapıdır
Çayı, insanların birbirini anlamasına yarayan bir kapı olarak gördüğünü anlatan dünyaca
ünlü piyanistimiz Tuluyhan Uğurlu, “İnce belli bir bardağa çayı döktüğünüzde toplumsal
diyaloğun önündeki bütün engelleri kaldırırsınız. Toplumun temel harcını oluşturan
muhabbetin temelinde de çay vardır. Bu kültürde çay var ve bizim sevgi kapımız da çayla
birlikte açılır. Çaykur sayesinde topluma bunu hatırlatma fırsatı yakaladım” diye konuştu.
Çaykur, piyanist Tuluyhan Uğurlu ile, çayın bizim için
önemini ve Karadeniz’den dünyaya açılma serüvenini
anlatan yeni bir proje başlattı. Üniversitelerde gerçekleşen “Tuluyhan Uğurlu ile Kampüste Çay Molası” konserlerinde müzik ve görüntülerle Türkiye’de çayın 80
yıllık hikâyesi anlatılıyor. Sanatçının baharda ilk çay hasadı için yaptığı özel bestenin de icra edildiği etkinlikler
büyük ilgi görüyor. Anadolu tınılarını çok sesli müzikle
buluşturan Uğurlu ile bir araya gelerek kendisi için çayın ve Çaykur’un önemini konuştuk.
Piyanoyla aranızdaki güçlü bağ ne zaman kuruldu?
Piyanonun başına dört yaşımdayken oturdum. İstanbul
Belediye Konservatuvarı’na girdim ve orada çok kıymetli hocalarla çalışma fırsatı yakaladım. Bir yandan
da ünlü bestecimiz Cemal Reşit Rey’den özel dersler
alıyordum. Konservatuvardaki uzun eğitim sürecinin
ardından 16 yaşımda Viyana’ya gittim. Viyana Müzik
Akademisi’nde piyano ve bestecilik eğitimi aldım.
Beste yapmaya ne zaman başladığınızı hatırlıyor
musunuz?
Cemal Reşit Rey, daha gençlik çağlarımda beni beste
yapma konusunda cesaretlendirirdi. Arkadaşlarım klasik eserlerle boğuşurken ben konserlere çıkıyordum.
[18]
MAYIS 2014
HAZİRAN
2014
O konserlerin ilk bölümünde klasik eserlere, ikinci bölümünde ise kendi çalışmalarımdan oluşan eserlere yer
veriyordum. Yani, besteler her zaman vardı.
Sonra albümler gelmeye başladı…
Evet, ilk albümüm ben Viyana’dayken yayınlandı. Oldukça başarılı bulunmuştu. Askerlik için İstanbul’a geldiğim dönemde “İstanbul Kanatlarımın Altında” filminin
müziklerini yaptım. Filmin müziklerinin yer aldığı albüm
Türkiye çapında ses getirdi. Yurtdışında tanınıyordum
ama burada beni sadece klasik müzik çevreleri biliyordu. Filmle birlikte Türkiye’de de tanınmaya başlamanın
mutluluğunu yaşadım.
Piyano sizin için ne ifade ediyor?
Piyano benim için bir kadın gibidir. Baktığınızda
uzun bir kıyafetle karşınızda durduğunu görürsünüz.
Bu yüzden piyanonun ruhundan erkekler daha iyi
anlar. Piyano benim eşim, arkadaşım, her şeyimdir.
Onunla geçirdiğim vakit bu yüzden benim için çok
önemlidir.
Ülkemizde piyanoya ilginin arttığını söyleyebilir miyiz?
Müziğimdeki Anadolu tınıları insanlara daha kolay ulaşmamı sağlıyor.
TULUYHAN
UĞURLU’NUN
KALEMİNDEN
Çay yapmak göründüğü kadar kolay bir iş değildir.
Çoğu zaman lüks restoranlarda, beş yıldızlı
otellerde istediğiniz gibi demlenmiş, sıcak bir çay
içemezsiniz. Çay; çaya değer veren, dostluğa değer
veren insanların elinde yapıldığı zaman ayrı bir
lezzet kazanır. Basit bir büfede size öyle bir çay
ikram ederler ki, tadına doyamazsınız… Ne mutlu
bana ki, Türkiye’nin dört bir yanında dostlukla
demlenen çay ikramlarıyla karşılandım. Sunulan
çayın yanında yapılan sohbetlerden neler neler
öğrendim!.. Toplumda adı olmayan sessiz insanların
anlattıklarından hayata yeni anlamlar katacak önemli
dersler aldım.
Öğrencilik yıllarım boyunca Viyana’da öğrenci evimin
salonundaki sobanın üzerinde demlediğim çayı içerek
sayısız eser yazdım. İlkgençlik yıllarının şaşkınlığını,
yalnızlığımı bardaklar dolusu çay içerek yaşadım.
Çayı bir tosta, bakkalda yapılmış bir kaşar ekmeğe
katık ettim…
2012 Ekim ve 2013 Mayıs sonunda Rize ve
Çamlıhemşin’de verdiğim konserlerde ise, çayı
yetiştiren insanlarla tanıştım. Çay fidanları arasında
geçen bir yaşamı ve insanın doğa ile zorlu savaşını
yerinde gördüm. Burada geçirdiğim dört-beş gün
içinde, Karadeniz insanına saygım daha da arttı.
Onların aceleci, her konuya mizah katabilen yapıları ile
çay bahçeleri arasında köklü bağlar kurmaya başladım.
Çay toplamak kolay değil… Kadın-erkek, çoluk-çocuk
doksan dereceye yaklaşan tepelerde korkmadan,
yaşama meydan okuyarak çalışmak gerekiyor. Ekmek
parası için doğa ile uyum içinde yaşamak gerekiyor.
Rize ve Çamlıhemşin konserlerim sırasında
gördüklerim, Rizeliler’den dinlediklerim, elimden
düşmeyen çay bardağına sevginin ötesinde saygı ile
de bakmama vesile oldu. Artık tek bir çay yaprağının
bile ne kadar değerli olduğunu görüyorum.
Bu çay yapraklarının toplanıp, dağlar gibi olup,
fabrikalara gittiğini, orada işlenip dünyaya ulaştığını
ve çay toplayan insanların bu kutsal görevlerinin
ötesinde bize tek bir çay tanesi ile çok önemli
mesajlar verdiğini çok daha iyi biliyorum.
Bir bardak çay dedik, bir bardak mutluluk dedik ve
bakın nereden nereye geldik…
Şimdi siz de çaydanlığı ocağa koyun ve çayınızı
demleyin… Tüm sıkıntılarınızı, dertlerinizi, hırslarınızı,
nefretlerinizi unutun.
HAZİRAN 2014
[19]
[büyüteç]
Hayatın
anlamı
çayda
saklıdır
“Çay içmeyi çok seviyorum.
Öyle ki, bana hayatımın anlamını sorsalar; bu anlamın
notalar kadar, bir bardak çayda gizli olduğunu söylerim.
Sıcacık sunulan bir bardak çayın
anlattıkları benim için çok önemlidir. Kuliste ne istediğimi
sorarlar. Sadece çay istediğimi söyleyince şaşırıp kalırlar.
Dost bir bakış ve gülümseyen bir yüzle sunulan bir
fincan çay beni konsere en güzel
şekilde hazırlar.”
[20]
HAZİRAN 2014
Geçtiğimiz hafta Çaykur ile Van’daydık
ve müthiş bir ilgi vardı. İnsanların bana
gösterdiği sevgi gözlerimi yaşarttı açıkçası. Çünkü insanlara piyanoyu sevdirmek
benim için çok önemli. Anadolu insanına
çok sesli müziği tanıtmak için bestelerimi
kullanıyorum. Çok sesli müziğin onların
hayatını zenginleştirecek unsurlar arasında yer aldığına inanıyorum.
“Tuluyhan Uğurlu ile Kampüste Çay
Molası” projesi nasıl ortaya çıktı? Bize
projenin ve bestelerin oluşum sürecini
anlatabilir misiniz?
Çaykur benim için çok önemli bir şey
yaptı ve yolumu açtı. Yıllardan beri aşmaya çalıştığım bütün engelleri kaldırdı.
Çaykur’daki dostlarımız “Yürü” dedi bana. “Önünde hiçbir engel
yok, konserlerini ver. Biz seni destekliyoruz. Anadolu’daki üniversite öğrencilerine müziğini ulaştır.” Hakikaten, sadece konser
sırasında değil; öncesinde ve sonrasında beni destekliyorlar. Ulaşımdan organizasyona varana dek bütün aşamalarda desteklerini
esirgememeleri beni mutlu ediyor.
Küçücük detaylar bile düşünülüyor. Örneğin, konsere gelen insanlarımız Çaykur’un sunduğu çaylarla karşılanıyor. Işıklar kararıp
piyano sesi ve görsel sunum başladığında insanlar bambaşka bir
yolculuğa çıkıyor. Çayın yolculuğuna…
Türkiye’de diyaloğun kapısını çay açmaktadır. Bu kültürde çay var ve bizim sevgi
kapımız da çayla birlikte açılır. Topluma
bunu çaykur sayesinde hatırlatma fırsatı
yakaladığım için mutluyum.
Türk insanı olarak çay ile duygusal bir
bağ kurmuş durumdayız. Sizin çay ile
ilişkiniz nasıl?
Çay içmeyi çok seviyorum. Öyle ki, arkadaşlarım “Tuluyhan” dediklerinde akıllarına çay gelir. Bana hayatımın anlamını
sorsalar; bu anlamın notalar kadar, bir
bardak çayda gizli olduğunu söylerim. Sıcacık sunulan bir bardak çayın anlattıkları
benim için çok önemlidir. Çay, gurbette
beni ülkemle buluşturan, yalnız gecelerimi paylaştığım, en unutulmaz sohbetlerin içinde her zaman başköşede oturan eski bir dosttur… Kuliste ne istediğimi sorarlar.
Sadece çay istediğimi söyleyince şaşırıp kalırlar. Dost bir bakış
ve gülümseyen bir yüzle sunulan bir fincan çay beni konsere en
güzel şekilde hazırlar. Çaysız bir kulis ise, gergin ve fazlaca kaprisli olmama yol açar.
Çaykur hakkında neler söylemek istersiniz?..
Çaykur, Türkiye için çok önemli bir marka, hatta sosyal bir olgu.
Üstelik tüm dünyanın takdir ettiği bir kurum. Türkiye’de çayı teşvik eden, Karadeniz Bölgesi’ne çay üretimini getiren bir kurumdan söz ediyoruz. Çaykur, Karadeniz insanın aşkını, muhabbetini,
Tuluyhan Uğurlu müziğinde çay neyi temsil ediyor?
çalışma azmini ve yoktan var etme çabasını temsil ediyor bana
Toplum olarak diyaloğa ve birbirimizi anlamaya çok ihtiyacımız
kalırsa. Anadolu insanının yanında
var. Çayı bu diyaloğa açılan kapı
bir kurum olması da benim için çok
olarak görüyorum. İnce belli bir
Çaykur için beste yaptı
önemli. Ben, hayatım boyunca hep
bardağa çayı döktüğünüzde diPiyanist ve besteci Tuluyhan Uğurlu’yu Çaykur
ezilen insanların yanında olmayı
yaloğun önündeki bütün engellemarkasıyla bir araya getiren, çayın da müziğin de
tercih ettim.
ri kaldırmış olursunuz. Toplumun
insanları saran coşkusu oldu. Çayı gençlere sevdirmeyi
temel harcını oluşturan muhabhedefleyen Çaykur’un “Kampüste Çay Molası” sloganlı
Proje, 28 Nisan’da Isparta Sübetin temelinde çay vardır. Tam
etkinliğine katılan Uğurlu, konser verdiği üniversitelerde
leyman Demirel Üniversitesi’nde
da bu nedenle çay için bir beste
Türkiye’nin
80
yıllık
çay
serüvenini
müziğiyle
anlattı.
başladı. Üniversite öğrencilerinin
yapmaya karar verdim. BirbirimiUğurlu, Cumhuriyet ile birlikte Doğu Karadeniz’in ve
ilgisi nasıldı?
zi anlamak, birbirimize karşı hoşRize’nin kaderini değiştiren çayın hikâyesini notalara
Çok beğeniyorlar. Çaykur’un yola
görülü olmak ve sevgiyle bakaktardı. Sanatçı, kışın karlar altında saklanan çay
çıkma amaçlarından biri de gençmak üzerinden çayı anlatıyorum.
filizlerinin baharda uyanışını Çaykur’a özel bir besteyle
lere çayı sevdirmekti. Bu anlamda
Konuşmaya başlamadan önce
seyircilerine yaşattı.
da başarılı olduk. Etkinliklerde bü“İki çay söyle de içelim” dediğinizde; muhabbet farklı ve daha
tatlı bir yöne kayar. Bizim imanımız, inancımız böyledir. Felsefeyi
veya farklı inançları da böyle konuşuruz. Dünyaya farklı açılardan
bakan iki üniversite öğrencisi iki
çay söyleyip karşılıklı oturabilir.
tün üniversitenin seferber olduğunu
görüyoruz. O nedenle bu etkinliği
bütün üniversitelere taşımamız gerekiyor. Bu ülkede çok sesli müziği
ve çok sesli düşünmeyi; birbirimizi
anlamayı istiyorsak bu tür etkinliklerin sayısını daha da artırmalıyız.
HAZİRAN 2014
[21]
[beslenme]
ünden
Armudu” sözcüğ
ey
“B
i,
m
is
un
e
ot
yetişen bergam
den gıda sektörün
a
d
m
fü
rın
la
ar
p
yı
kı
a
d
iz
ın
en
ış
d
Akd
a vermek
Ülkemizde Doğu
a çayımıza arom
yl
su
ku
ko
z
si
ediyor...
eş
ıza da olumlu etki
geliyor. Bergamot
ım
ığ
ğl
sa
ve
or
lıy
da kullanı
birçok farklı alan
YEŞİL HAZİNE:
T
O
M
A
BERG
[22]
HAZİRAN 2014
Çayımızı demlerken bir kaşık attığımızda bile bütün mutfağa yayılan mis kokusuyla bergamot, aslında ana vatanı Batı Hindistan
olan, uzun ve koyu yeşil yapraklı, meyveleri armut biçiminde ortalama 4 m boyunda bir ağaç türü.
NASIL KULLANILIYOR?
Türkiye’de Adana, Mersin ve Hatay’da yetişen bergamot meyvesi,
dünyanın farklı coğrafyalarında birçok farklı şekilde kullanılıyor.
Bergamot kabukları çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra sıkılarak,
son derece güçlü bir esans olan bergamot özü elde ediliyor. Sıvı
hale gelen bergamot özü, sarı renkli ve hoş kokulu bir esans. Bergamot esansı sahip olduğu bu hoş koku nedeniyle parfüm sanayisi
için önemli bir hammadde haline gelmiş. Birçok farklı parfüm üreticisi bergamot kabuklarının sıkılmasıyla elde edilen esansı üretim
sürecinde kullanmaya devam ediyor.
Özünden kalsiyum sitrat ve sitrik asit maddeleri de elde edilen bergamot, kimya sanayisi için de değerli bir madde. Endüstriyel üretim
sürecinde farklı kimyasal işlemlerle kullanılan bergamot, ticari değeri giderek yükselen hammaddeler arasında yer alıyor.
Dünyanın birçok bölgesinde olduğu
gibi ülkemizde de çaylara renk ve
koku vermesi için kullanılan bergamot, dünya mutfaklarında
baharat olarak da yaygın
bir biçimde kullanılıyor.
Ülkemizde özellikle son
10 yıl içinde tanıştığımız
bergamotlu çaylar, bergamot meyvesinin çay yapraklarıyla harmanlanması
sonucu elde ediliyor. Çaya
farklı bir aroma veren bergamot bunun yanı sıra çayın
daha demli ve renkli olmasını da
sağlıyor.
BERGAMOTUN FAYDALARI
s Rahatlatıcı ve dinlendirici etkisiyle uykuyu düzenler ve
uyku bozukluklarına iyi gelir.
s Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlayarak vücut direncini artırır ve buna
bağlı olarak mikropları öldürür.
s Bergamot bitkisinden elde edilen bergamot yağı birçok rahatsızlığın
tedavisinde kullanılmaktadır.
s Sinek ısırıklarında, yağlı ciltlerde, sivilcelerde ve boğaz ağrılarında da
kullanılmaktadır.
s Mide ağrıları başta olmak üzere sindirim sistemi sorunlarının çözümünde
faydalıdır.
s Ayrıca kabuklarıyla da bergamot reçeli yapılmaktadır.
BERGAMOT REÇELİ
Bergamot meyveleri Anadolu’nun bazı yörelerinde reçel
yapımında da kullanılıyor. Bergamotun sahip olduğu hafif acımsı
ve baharatlı tadın reçelin tatlı aromasıyla karışması, ortaya farklı
bir lezzet çıkmasını sağlıyor.
Malzemeler
s 1 kg bergamot kabuğu
s 1,5 kg toz şeker
s 3 su bardağı su
s Yarım limonun suyu
YAPILIŞI
1. Bergamotların dış kabuğunu rendeleyin ya da çok ince soyun.
2. Ortadan ikiye bölüp, iç kısmını çıkarın.
3. Kabukları tartın. (Kullanacağınız şeker miktarı kabukların 1,5
katı olmalı.)
4. Kalın etli kabukları küp küp doğrayın ya da rulo yapmaya
elverişli bir biçimde kesin. Rulo yaptıktan sonra bir kürdan
yardımıyla tutturun.
5. Küp küp doğradığınız ya da rulo halinde hazırladığınız
kabukları bir tencereye alıp, üzerini geçecek kadar su ekleyin
ve kaynatın. 5 dakika kaynattıktan sonra suyu döküp, tekrar su
ekleyin ve kaynatın. Aynı işlemi bergamotlar yumuşayana kadar
tekrarlayın.
6. Şerbet için, her 500 gr şekere 1 su bardağı su ekleyip,
karıştırarak koyulaşmaya başlayana kadar kaynatın. Şerbet
hafif koyulaşınca bergamot kabuklarını ekleyip 5 dakika daha
kaynatın.
7. Bir gece bu şekilde beklettikten sonra, ertesi gün 5-10 dakika
daha, reçeliniz kıvama gelene kadar arada karıştırarak kaynatın.
8. Reçeliniz olduktan sonra limon suyunu ekleyip 2-3 dakika
daha kaynatın ve ocaktan alın.
9. Ilık halde kavanozlara doldurup, serin bir yerde saklayın.
Notlar:
s Kıvamın tutup tutmadığını
kontrol etmek için porselen
bir tabağa bir damla reçelin
suyundan damlatın. Tabağı
hafifçe eğdiğinizde reçel
akmıyorsa kıvama gelmiştir.
s Rendelediğiniz ya da ince
soyduğunuz dış kabukları
bir kâğıt üzerine yayarak
kurutabilirsiniz ve çay
demlerken kullanabilirsiniz.
HAZİRAN 2014
[23]
[pozitif]
Çaykur Fabrikası mutfağında
servis ve yemek hazırlığında
aşçıbaşı yardımcısı olarak çalışan
Avni Gülbiçim, romatizma
hastalığı nedeniyle engelli
statüsünde görev yapıyor. Boş
zamanlarında kuş besleyen
Gülbiçim, yemek yapmayı da kuş
beslemeye benzetiyor ve ekliyor:
“Eğer sevmiyorsanız bu iki işi
de yapamazsınız”. Çaykur’un
bölge ekonomisi için vazgeçilmez
olduğuna da dikkat çeken
Gülbiçim, konuyla ilgili duygularını
şu şekilde anlatıyor: “Çaykur bu
halkın teminatı, geleceğimizin
garantisidir”.
AVNİ GÜLBİÇİM:
Çaykur geleceğimizin
garantisidir
[24]
HAZİRAN 2014
1973 yılında dünyaya gelen Avni Gülbiçim, 1998’den bu yana
fabrikamızın yemekhanesinde görev yapıyor. Kendini; evine, ailesine düşkün bir insan olarak tanımlayan Gülbiçim, bütün zorluklara rağmen hayata küsmemeyi başarmış bir isim. Eşine de özellikle destek olması gerektiğini belirten Gülbiçim, baktığı kuşların
kendisini hayata bağladığını anlatıyor.
Kuş pazarlarına gider misiniz?
Açıkçası oralar işin ticaretini yapmak isteyenler içindir daha ziyade. Kuşların sayısı arttıkça, ek gelir elde edebilmek için benim de
satış yaptığım oluyor. Fakat hiçbir zaman ticaret yapmak için beslemiyorum kuşları. Onlarla ilgilenmek beni mutlu ediyor. Benim
için önemli olan bir şeylerle ilgilenmek, sıkıntılarımı unutabilmek…
Bu yüzden, yeni doğan kuşları genellikle eşe dosta hediye ederim. İnsanlar keşke kuşlarla daha yakın olabilseler, onların eşsiz
özelliklerini gözlemleyebilseler… Arkadaşlarımıza zaman zaman
söylerim; özellikle çocukların bir hayvanla ilgilenmeleri gerekir.
Eşiniz veya çocuğunuz ilgi gösteriyor mu?
Açıkçası onlar kuş beslemenin güzelliğini keşfedemedi henüz.
Onları da zamanla alıştırmak istiyorum.
Kuşlarla ilgilenmeye nasıl başladınız?
Aslında küçüklükten bu yana bende kuş merakı var. Öte yandan
bundan birkaç yıl öncesine kadar aklıma gelmemişti. O günlerde boş zamanlarımda ilgilenebileceğim bir uğraş ararken kuşlara
yöneldim. Bir arkadaşım bana üç kuş hediye etti. “Kuşlarla ilgilenmek insana bütün sıkıntısını, dertlerini unutturuyor” diyerek
beni teşvik etmeye de çalıştı. Zamanla ne kadar haklı olduğunu
gördüm. Kuşların yanına gitmek, onları beslemek, ilgiye karşılık
verdiklerini görmek bütün yorgunluğunu unutturuyor insana. Kimi
zaman insan dertleniyor, kafasını dağıtmak istiyor… O zaman soluğu kuşların yanında alıyorum.
Hele beslediğiniz kuşlar yavrulayınca dünyalar sizin oluyor. Birkaç kuş bakarak başladım. İki-üç kuş derken zaman içinde sayıları 150’yi buldu. Onlara özel bir yer yaptım.
Çaykur’daki görevinizi bize anlatabilir misiniz?
Mutfakta, servis ve yemek hazırlığında görevliyim. Genel olarak
aşçıbaşının yardımcısı olarak çalıştığımı söyleyebilirim. Burada
yakın bir aile ortamımız var. Çaykur, bu açıdan herhangi bir fabrikadan veya işyerinden farklıdır. Yıllardır birlikte çalışmamız, aynı
yörenin insanı olmamız bizi birbirimize yakınlaştırıyor. Hepimizin
Çaykur ile sıkı bir gönül bağı vardır. Üstelik bizim işe girdiğimiz
zaman ile bugün arasında büyük ekonomik farklılıklar var. Hayat
artık daha zor… Üniversite mezunu olmasına rağmen kardeşim
iş bulamazken ben iş bulabildim. Allah devletimizden razı olsun.
Emeği geçen yöneticilerimiz ve devlet büyüklerimiz sayesinde
Çaykur gibi bir kurum kurulmuş buraya. Bölge insanına ekmek
veren, halkımızın ve çiftçimizin geçim kaynağı olan bir kurumda
çalışmanın mutluluğunu biz de yaşıyoruz elbette. Çaykur bu halkın teminatıdır, geleceğimizin garantisidir.
Hangi tür kuşlara bakıyorsunuz?
Hint Bülbülü ve muhabbet kuşlarını tercih ediyorum. Şakımaları,
renkleri ve insana yakınlıkları bana cazip geliyor. Kuşlar, sanıldığının aksine, zeki canlılardır. Öğrettiklerinizi hemen kavrarlar. Örneğin, beni sesimden bile tanıyorlar. Kuşlarla ilgilenmeyi herkese
tavsiye ederim.
Yaptığınız iş ile kuşlar arasında bir bağlantı kurmanızı istesek... Ne dersiniz?
Anlamayan ne yemek yapabilir ne de kuş besleyebilir. İstekli olmazsanız ne güzel bir yemek yapabilirsiniz ne de kuş besleyebilirsiniz... Ben kuşları severek beslediğim için bu alanda benden
deneyimli arkadaşlardan çok daha iyi bir yetiştiriciyim.
HAZİRAN
MAYIS 2014
[25]
[emekverenler]
Çaykur’da öğrendiklerimi
sanata dönüştürüyorum
Çaykur’a yıllarını vermiş isimlerden biri olan Aydın İnce, emekliye
ayrıldıktan sonra bölgenin değerlerine yönelik araştırmalar yapmaya
başlamış. Bu araştırmalar neticesinde dostlarıyla birlikte bir atölye
kurmaya karar veren İnce, burada Sürmene çakılarını değerli birer
kültürel objeye dönüştürmeye başlamış. Bölge kültürüne önemli
bir katkı sağlayacaklarına inandıklarını belirten İnce, “Çaykur’da
öğrendiklerimizi sanata dönüştürüyor ve bölgemize katkı
sağlamaya devam ediyoruz. İlk denemelerimizin ardından
Çaykur’un çay yaprağı figürünü de ürettiğimiz çakılarda
kullanmak istiyoruz,” dedi.
[26]
HAZİRAN 2014
Üretmek beni
mutlu ediyor
Sizi tanıyabilir miyiz?
Çaykur’da 16 sene boyunca teknik ustabaşı olarak çalıştıktan
sonra emekli oldum. Fabrikadaki görevim makinelerle ilgiliydi.
Yani ince işçilik konusunda ustalaşmıştım. Ustabaşı olmamda
o dönemdeki müdürümüzün büyük bir rolü vardır. Sürmene
Fabrikası’nı Çaykur’un bir numarası yapacağımızı söylemiştik.
Allah’a şükür bunu başardık. Oradaki misyonumuzu tamamladıktan sonra da emekliliğimizi istedik.
Çaykur’un bölgemize kattıklarıyla ilgili olarak neler söylemek istersiniz?
Çaykur, Karadeniz Bölgesi’nin can damarıdır. Doğu Karadeniz’in
olmazsa olmazı konumundadır. Bölge ekonomisinin yüzde
50’sini Çaykur’un oluşturduğunu bile söyleyebiliriz. Çaykur
bünyesinde 16 yıl geçirdim, çok güzel günlerim oldu. Bir şeyler
başarmanın mutluluğunu ve onurunu hissettim.
Emeklilik döneminde çalışma fikri nasıl ortaya çıktı?
Emekli olunca boş durmak bize göre değil, çünkü çalışmayı
seviyoruz. Aklımızda hep yöremize özgü bir iş yapmak vardı.
Bildiğiniz gibi, bölgemizde yöresel bıçaklara büyük ilgi vardır.
Böylece, yakın dostlarımla birlikte çok özel, el yapımı Sürmene
bıçakları yapabileceğimiz bir atölye kurmaya karar verdik.
Bu sanatın inceliklerini daha önceden
biliyor muydunuz?
Çaykur’da çalışmadan önce, gençliğimde Rize’de çay makası işindeydim.
Askerliğin ardından Çaykur’a geldim. Askerlik öncesindeki o üç yıl boyunca demir
işiyle, yani bıçak ve makas üretimiyle haşır
neşirdik. Dolayısıyla, emekli olunca bu yöne
kendiliğimden yöneldim.
Bu atölyeyi yeni kurduk ama birlikte çalıştığımız arkadaşların tamamının önceden kendi atölyeleri vardı. Birlik olup, ortaya çıkaracağımız güçle
yöresel sanatımızı tüm Türkiye’ye
tanıtmak istedik. Şimdi hep birlikte, el birliğiyle modellerimizi geliştiriyoruz.
Rize’de Çaykur’un girmediği bir aile
yoktur. Bölgenin olmazsa olmazıdır.
Ben de Çaykur’u çok özlüyorum
elbette. Hâlâ da kendimi onun
bir parçası olarak görüyorum.
Orada dostlarımız var. Üretmeyi,
çalışmayı orada öğrendik. Bir şey
üretmek beni mutlu ediyor. Bıçak
atölyemizi biraz daha geliştirebilir,
burada birkaç kişiye daha iş imkânı
yaratabilirsek ne mutlu bana.
Hangi aşamadasınız?
Halihazırda 18 modelimizi oluşturduk. Yeni tasarımlarla da geliştirerek üretime devam edeceğiz. Farklı
ve sıradışı tasarımlara imza atıyoruz. Örneğin, takayı bile bıçak tasarımlarına uygulamak istiyoruz.
Büyük bir etki yaratabilmek için bıçak modellerimizi piyasaya
aynı anda süreceğiz. Bu ürünlerin çok ilgi göreceğine inanıyorum. Tasarımdan tekniğe ve üretimden satışa varana dek tüm
süreçleri biz yürütüyoruz.
Sürmene bıçağını diğerlerinden farklı kılan nedir?
Sürmene bıçağının kendine has özelliği yöreye ait görsel bir
zenginlik taşıması ve kendine has kalitesidir. Bizim yaptıklarımız
ise bir adım öteye geçerek sıradışı tasarımlar ile el yapımı üretimi bir araya getiriyor. Kalite anlamında da çok ileri bir düzey
yakaladık. İnsanların ufkunu açacak şekilde; tasarım, kalite ve
el yapımı açısından fark yaratan ürünler sunuyoruz. Ülkemizde
el yapımı sanatların karşılığı her geçen gün daha fazla alınıyor.
Sürmene bıçağı el yapımı açısından fark yaratan ürünler olarak
tanındı. Biz Sürmene bıçağına yeni bir soluk getireceğiz.
Çay yaprağını demire taşıyacağız
Sürmene bıçağının yapımı bilmeyen birine kolay görünebilir.
Oysa metali elle şekillendirmek ve böylesine bir sanat eseri haline getirmek hiç de kolay değildir. Temel amacımız bölge insanının yüzlerce yıllık geleneğini geleceğe taşımaktır. Yeni tasarımlara imza atmaya devam edeceğiz. Öncelikle çay figürlerini de
bıçağa yansıtmak istiyoruz. Yıllarımızı verdiğimiz, bölgemizin can
damarı Çaykur’un simgesi çay yaprağını bıçağa taşımak bizim
için çok önemli.
Birlikte çalışmak başarıyı getiriyor
Başarının ancak birlikte çalıştığınızda mümkün olduğunu düşünüyorum.
Sürmene Fabrikası’nda bunu birebir yaşadım. Orada yakaladığımız
başarı, müdürümüzün enerjisine bizim de ayak uydurmamızla meydana
geldi. Fabrikamız bu anlamda bir adım öndedir. Bu başarıları hep birlikte
gerçekleştirdik. Kalite, çevre ve görüntü olarak çok güzel çalışmalar
yapıldı. Bu sürecin parçası olduğum için çok mutluyum. Bugün Sürmene
Fabrikası üretim kalitesinden görüntüsüne kadar her şeyiyle dört
dörtlük bir fabrika haline geldi.
HAZİRAN 2014
[27]
[çaydurakları]
200 yıllık gelenek:
PIerre Loti Tepesi
Pierre Loti Tepesi, İstanbul’da çay içilecek en güzel noktalardan biridir.
Ünlü Fransız yazar Pierre Loti’nin adını taşıyan kahve, eşsiz manzarası ve
tarihi dokusuyla çay içmeyi büyük bir keyfe dönüştürüyor.
Etrafınızda Eyüp semtinin tarihi ve kültürel dokusu, karşınızda Haliç’in eşsiz
manzarası ve önünüzde enfes lezzetiyle bir bardak Çaykur çayı… Çayın lezzetine lezzet katan Pierre Loti Tepesi, İstanbul’un tarihi dokusunu dostça sohbetlerin sıcaklığıyla iç içe hissetmenizi sağlıyor. Burada içtiğiniz bir bardak çay, her
zaman çok daha büyük bir anlam taşıyor. Bu büyüleyici mekânda oturup çayımızı yudumlarken Osmanlı’yı, İstanbul’un o günlerini düşünmemek elde değil.
Tarihi yarımada ayaklarınızın altında
İstanbul’a gelen turistlerin sık sık ziyaret ettiği yerlerden biri olan Pierre Loti Tepesi, çevresindeki Eyüp semti ve bu semtin sahip olduğu tarihi-kültürel dokuyla
geçmiş zamanın izinde bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Zarif İstanbul hanımları ve
beyefendileri, sakin bir şehir hayatı, dingin semtler, birbirine saygılı insanlar…
Pierre Loti’de oturup çayınızı yudumlarken kendinizi bambaşka bir İstanbul havasını solurken bulabilirsiniz.
[28]
HAZİRAN 2014
manzarası bir harika
Eyüp’ten Eminönü’ne kadar tüm Haliç’in tepeden
görülebildiği kahvede tarihi
yarımadayı ve Haliç’i demli
bir çay eşliğinde izlemenin
eşsiz bir keyfi var. Dar ve
dolambaçlı bir yoldan çıkılan Pierre Loti Tepesi’ne
artık Eyüp Camii alanından
kalkan teleferikle de ulaşmak mümkün. İstanbul’un
değişmeyen ve geçmişle
bağını koparmayan nadir
bölgelerinden biri olan Eyüp, ulvi
atmosferini Fransız bir yazarın getirdiği entelektüel birikimle birleştiriyor. İstanbul’un en eski yerleşim
yerlerinden birinin tepesinde, tarihi
yarımadaya doğru uzanan bir şehrin
manzarası göz kamaştırıyor.
İstanbul Âşığı bir Fransız
19’uncu asırda Osmanlı’nın başkentine gelerek uzun süre burada yaşayan
Fransız yazar Pierre Loti, tam bir İstanbul
âşığıdır. Türkiye’yi ikinci vatanı olarak gören yazar o tarihlerde “Rabia Kadın Kahvesi” olarak bilinen bu mekâna sık sık gelerek Haliç’e karşı “Aziyade” adlı romanını yazdığı anlatılır.
Restore edilerek “Türk mahallesi” örneği olarak bugüne
kadar getirilen bölge, turistik tesis şeklinde hizmet veren
mekânlarla çevrili.
19’uncu asırdan günümüze
1800’lü yıllarda bütün yabancı seyyahların da uğrak yeri
olan bölgenin etrafında birçok tarihî yapı
bulunuyor. 1879’da “Aziyade” isimli ilk
romanını yayımlayan yazar, 1891 yılında Fransız Akademisi’ne kabul edildi.
İstanbul’a ilk kez 1876’da bir Fransız
gemisiyle, görevli subay olarak gelen
Loti, Osmanlı yaşam biçiminden çok
etkilendi. İstanbul’da bulunduğu zamanlarda Eyüp’te yaşayan Loti, hayatının sonuna kadar kendini “Türk
dostu” olarak tanımladı.
Çay tutkunları için
1920 yılında “İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi” olarak
kabul edilen Fransız yazarın adı, Divanyolu’nda bir caddeye de verildi. Bugün onun anısını yaşatan noktalardan biri
de İstanbul’da geçirdiği zaman boyunca her gün uğradığı
Eyüp’teki kahvehane… Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe de Pierre Loti Tepesi olarak anılıyor. Pierre Loti Tepesi, hafta sonları olduğu kadar hafta içleri de çay tutkunlarını
ağırlıyor.
HAZİRAN 2014
[29]
[hobilerimizvebiz]
“Hobi hayatı
güzelleştirir”
25 yaşından bu yana Çaykur’da çalışan Yaşar Vural, inşaatlarda
öğrendiği ahşap işlerini bugün hobi olarak sürdürüyor. Karadeniz’in
kendine has evlerini ahşapla yeniden canlandıran Vural, yaptığı maketleri
sevdiklerine hediye ediyor. Herkese bir hobi alanı bulmasını tavsiye eden
Vural, “Boş zamanı doğru şekilde değerlendirmek insanı zenginleştirir.
Ben hobimle huzur buluyorum. Herkes güzel vakit geçirebileceği, stresini
atabileceği bir hobi bulabilir. Yeter ki istensin” diye konuştu.
[30]
HAZİRAN 2014
Kendini meraklı ve öğrenmeye açık biri olarak tanımlayan
Yaşar Vural, ahşap maketlere de bu merak ve öğrenme hevesi sayesinde yönelmiş. Karadeniz insanının tez canlı yapısına
dikkat çeken Vural, Çaykur’da kadrolu olarak çalışmaya başladıktan sonra hobilerine daha fazla zaman ayırmaya başlamış.
Ne zamandır Çaykur’da çalışıyorsunuz?
Liseyi Bursa’da bitirdikten sonra buraya gelip Çaykur’da çalışmaya başladım. Yaşım 25 idi. O gün bugündür de buradayım. Uzun süre Çaykur imalatta çalıştım. Sekiz aylık boş zamanımızı farklı işlerde çalışarak geçiriyordum. Kaloriferciliğe
başladım… Mutfak işleri, ahşap derken gerisi geldi.
Bize buradaki görevinizi anlatabilir misiniz?
Bant Kumanda Masası’nda çalışıyorum. Makinelerin dolup
boşalmasını idare ediyoruz. Çaykur’daki işimizin yanı sıra ailemizden gelen, uzun yıllara dayanan bir inşaatçılık geçmişimiz
de var. İnşaatla ilgili her türlü faaliyet ilgimi çekiyor. Elektrikten
ahşap işlerine…
Ahşap ev maketleri yapmaya da böyle mi başladınız?
Açıkçası, yaptığım işlerin hepsini merak sayesinde öğrendim.
Yani birisinin yanında hiçbir zaman çırak olarak çalışmadım.
Araştırıp deneyerek öğrendim. Maketleri yapmaya 25 yaşımda
başladım. İnşaat işiyle uğraştığımız için el yatkınlığım ve bilgim
de vardı. Elimden marangozluk da geliyordu. Deneyimimi de
kullanarak taslak oluşturup, şablon çıkarıp; kısaca kendi kendime ahşap maketler yapmayı öğrendim. İlki kendi evimin maketiydi. Büyük bir masa boyutunda yaptığım bu maketin üzerine cam koyup sehpaya dönüştürdüm. Baktım güzel oluyor;
eşimizin dostumuzun evi derken kendimi maketçiliğin içinde
buldum. Bahçeli müstakil evler hoşuma gittiği için ağırlıklı olarak bahçeli Karadeniz evlerinin maketlerini yapıyorum.
Evler dışında, ahşap kullanarak neler yapıyorsunuz?
Yine minyatür ev maketleri yapıyorum. Çocuk beşikleri, yazma
sandıkları gibi ahşapla ilgili eşyalar da yapıyorum. Bunlardan
herhangi bir maddi kazanç beklentim olmuyor. Sevdiklerime
hediye ediyorum. İnsanlar çok beğeniyor yaptıklarımı. Atık
ağaçları değerlendiriyor ve onları
maketlerimde kullanıyorum.
Maketçilikle uğraşmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Maketçilik sabır gerektirir. Evi ne
kadar küçük yaparsanız o kadar
çok sabırlı olmalısınız. Küçük beşikler yapıyorum, onlar boyutlarından ötürü daha da sabırlı olmanızı
gerektiriyor. Rize insanı tez canlıdır, sabırlı olmak zordur onlar için.
Bu hobi size neler kazandırdı?
Hayata ilişkin çok şey öğretti
bana. Örneğin, sabretmeyi öğrendim, hayattaki birtakım sorunların
sabırla daha rahat çözüldüğünü
gördüm. El becerisi insanı geliştiriyor. Her insanın farklı bir meziyeti vardır. Kendi yaradılışına
göre bir meslek veya hobi seçer.
Kimi okur, avukat veya öğretmen
olur; kimi bir işin ustası ya da fabrikada işçi olur. Herkes yaptığını
daha ileriye götürebilmelidir. Boş
zamanlarımda gezmek yerine ahşapla uğraşmak beni mutlu ediyor. Bunun da ötesinde, bir şeyle
ilgilenmek insanı mesleğinde de
geliştiriyor. İnsanlara hobi sahibi
olmalarını öneririm. Boş zamanları doğru şekilde değerlendirmek
hayatı güzelleştirir ve manevi anlamda zenginleştirir. Ben hobimle
huzur buluyorum. Herkes güzel
vakit geçirebileceği, stresini atabileceği bir hobi bulabilir. Yeter ki
istesinler...
HAZİRAN 2014
[31]
[yaşam]
Nasıl bir baba
olmak istersiniz?
Çocukların konuşmaya başladıkları günden itibaren keyifli sohbetler ettiği, eğlenceli zamanlar geçirdiği, sorunlarını
paylaştığı bir baba olmak da mümkün, annelerin işlerin tıkandığı noktada çocuğa “Seni babana söyleyeceğim” diyerek
adres gösterdiği bir korku figürü olmak da...
Baba, hayatımızdaki en önemli iki figürden biri…
Yaşımız kaç olursa olsun onun yanında kendimizi
hâlâ bir çocuk gibi hissederiz; ondan öğütler almak isteriz. Bu ortak duruma rağmen babasıyla
kimimizin ilişkisi daha dostçayken, kimimizinki nispeten mesafelidir. Peki neden?..
Babalar Günü vesilesiyle, Pedagog Nur Dinçer
Genç’e, baba-çocuk yakınlaşmasının nasıl sağlanabileceğini sorduk.
Ailede “baba”nın rolü nedir?
Genellikle şu hata yapılıyor; anneler tüm organizasyonları yürütürken, babalar hep şikâyet mercii
olarak kullanılıyor; “Akşam baban gelsin, neler
olacak göreceksin” gibi… Tabii ki evde bir
otorite, bir hiyerarşik düzen olmalı. Annebaba ile çocuk yaş bakımından da, yaşam
tecrübesi bakımından da eşit değil. Elbette
çocukların fikirleri alınmalı, bununla birlikte,
çocuklar kendi yerlerini bilmeli.
Nasıl bir otoriteden söz ediyoruz?
“Otoite” derken kastettiğimiz ceza vermek,
bağırıp kızmak, her dediğimizi yaptırmak
değil. Otorite, anne babanın çocuğu da
dinledikleri ama son kararı kendilerinin verdiğini ona da hissettirdikleri ortamdır.
Ortak karar alırlar, bu kararı neden
aldıklarını açıklarlar. Bazı çocuklar direnebilir ama eğer kararınızı omuz omuza
verip uygularsa-
[32]
HAZİRAN 2014
nız, her çocuk eninde sonunda o
kararlara uyar.
Tabii ki bu kararın mantıklı, haklı olması gerekir. Evde kararları
annelerin tek başlarına aldığı, babaların bir şikâyet mercii, gerektiğinde duruma el koyan ‘kocaman’
bir figür olduğu durumlarda, çocuk
ile baba arasında büyük bir mesafe
oluşuyor. Çocuğun babayla paylaştığı
eğlenceli faaliyetler azalıyor. Otorite bu
değil. Baba sadece kızılacağı zaman devreye giren bir figür olmaktan çıkarsa, evde
işler yolunda gidecektir.
Böyle olmazsa çocuklar nasıl etkilenir?
Kız ve erkek çocukları ayırarak anlatacağım.
Çocuklar iki buçuk-üç yaşından itibaren
kendi cinslerine özgü rolleri benimsemeye
ve sorular sormaya başlarlar; “Anne neden
ben erkeğim sen kızsın? Neden babamın
sakalları var senin yok?”… Bu soruları
baba cevaplamalı. Eğer baba bu noktada
devredeyse, özellikle erkek çocuğun cinsel
gelişimi ergenlik döneminde çok daha sağlıklı bir yol izleyecektir. Bu konunun hangi
yaştaki çocuğa nasıl anlatılacağına ilişkin
cümleler var. Yaklaşık üç yaşından itibaren,
erkek çocuklar için babaların önemi artar; onların peşine
takılıp tamir yapmak, oyun oynamak isterler… Babanın hayatta, neyin doğal olduğu, nelere dikkat edilmesi gerektiği
konusunda oğluna bir model oluşturması gerekiyor.
durumda, annenin olmadığı bir ortamda
çocuğun babayla nasıl bir iletişim halinde
olabileceğini düşünün!
Peki baba-kız ilişkisi nasıl olmalı?
Babalar kızlar için çok önemlidir, onlara hayranlık duyarlar. Kızlar da babalarının prensesidir. Babalar daha narin
oldukları için onları korurlar, onlar da en ufak bir şeyde babalarına koşarlar. Eğer babaları da ilgi gösterirse, bu ilişki
karşılıklı olarak gitgide büyür.
Bu konuda en sık rastlanan gerekçe,
zamansızlık oluyor herhalde…
Evet, ama dünyaya getirdiğimiz çocuklardan sorumluyuz. Onlar bizim gündelik
işlerimizin bir parçası değiller; onlara zaman ayırmak zorundayız. Evde iş bölümü
yaparak daha rahat zaman yaratabiliriz.
Bu bir görev değil. Çocuklarımızla geçirdiğimiz zaman, keyif zamanı olmalı. Çocuklar sevgiyi hissetmeli. Bazı aileler “Çocuğumuza şöyle davrandık, acaba bundan yara almış olabilir mi?” diye
sorduklarında, “Siz çocuğunuzu seviyorsunuz. Sevgiyle
büyüyen çocuk, birçok olaydan daha az yara alarak çıkar
daima. Sevildiğini bilmek, bir yere ait olduğunu hissetmek
çocuk için her zaman bir güçtür. Bu kişiler travmatik olayları da çok daha kolay atlatırlar” cevabını veriyorum. Zaman yaratmak konusunda babaların daha çabuk organize
olduklarını söyleyebilirim. Çok daha çabuk adapte oluyor,
çocuklarıyla çok daha çabuk ilgileniyorlar. Belki iş dünyasının getirdiği bir programlama alışkanlığından…
Yani babaların kız ya da erkek çocukları büyürken
mutlaka devrede olmaları gerekiyor?
Mutlaka. Ancak baba da işleri anneye bırakmayıp fiziksel ve psikolojik gelişiminde çocuklarının yanında olursa;
okul hayatıyla, arkadaşlık ilişkileriyle ilgilenir, doktora götürür, alışverişe çıkarırsa ruhsal manada sağlıklı bir çocuk yetiştirebiliriz. Sadece anneye veya babaya yıkılmış
bir ilişkide, çocuk açısından mutlaka aksayan bir şeyler
olacaktır. Anne her şeyi üstlenmişse, çocuk, babadan
aşırı çekinecek, ergenlik döneminde yalanlar söyleyecek,
önemli birçok konuyu babayla paylaşmayacaktır. Böyle bir
Evde iş bölümü önerinizden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Son derece olumlu. Baba faktörünü devreye soktuğunuz
zaman evde belirgin bir değişim rüzgârı esiyor. Anne sorumluluğunu paylaştığı, kendisine zaman ayırabildiği için
rahatlıyor. Kendisine zaman ayırmayan anne, mutsuz,
çocuğuna faydası olmayan annedir. Kendisine zaman
ayırmalı ki, çocuğuna aktarabileceği bir birikimi olsun.
Sonuçta baba devreye girdiğinde annenin yüzü gülmeye
başlıyor, çocuk daha rahat ve mutlu oluyor, baba da bu
ilişkiden daha çok keyif alıyor.
HAZİRAN 2014
[33]
[güncel]
Çaykur, çaya ilgiyi artırmak amacıyla attığı adımlara bir yenisini daha
ekleyip, bu yıl bir ilke imza attı. Kurum çalışanlarının çocukları arasında
düzenlenen resim yarışması, genç yetenekleri ortaya çıkardı. “Çay ve
Çaykur”, çocukların hayal gücüyle yeniden yorumlandı
‘Genç ressamlar’
çay ve Çaykur
sevgisini resmetti
[34]
HAZİRAN 2014
Çaykur’un, Türkiye ve dünya çocuklarının tek bayramı 23 Nisan’da düzenlediği, kurum çalışanlarının 7-12 yaş
arasındaki çocuklarının katıldığı resim yarışması sonuçlandı. Yarışmaya gönderilen “Çay ve Çaykur” temalı resimler,
Çaylık dergisi yayın kurulu tarafından değerlendirildi. Yayın
kurulunun seçmekte zorlandığı resimlerdeki genel tema, çayın gündelik hayata etkisiydi. Katılımcıların yaş grupları da
dikkate alınarak yapılan seçim sonucunda birincilik, çayı
Karadeniz’in diğer simgeleriyle bağdaştıran resmiyle Elif
Hüsna Kaplan’ın oldu. Yarışmanın ikincisi, çayın çaylıktan
sofraya kadar olan serüvenini “Emeğin keyifli mutluluğu”
notuyla resmeden Hüseyin Özdemir’di. Çaylıklardaki keyifli
çalışmayı anlatan resmiyle Nazlı Akgün de yarışmanın üçüncüsü oldu.
Genç ressamlar ödüllerini 18 Haziran Çarşamba günü, Çaykur
Genel Müdürlüğü’nde
düzenlenen
törenle
Çaykur Yönetim Kurulu
Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’ndan
aldılar. Yarışmanın birincisine oyun seti, ikincisine ve üçüncüsüne
bisiklet hediye edilirken,
yarışmaya katılan bütün
çocuklara yaz tatili boyunca okuyabilecekleri ve gelişimlerine katkıda bulunacak
kitap setleri verildi.
Heyecanın ve mutluluğun çocukların gözlerinden
okunduğu törende sıcacık
çaylar ve “didi”ler eşliğinde
sohbet edildi. Resim sanatına ve çaya olan ilgilerine dair çocuklara sorular yönelten
İmdat Sütlüoğlu, genç kuşağın çay ve Çaykur sevgisinin
önemini şöyle değerlendirdi:
“Çocuklar geleceğin köprüsü, geleceğimiz… Çocukların
çayı sevmesi, çay kültürünün devam etmesi açısından çok
önemlidir. Çaykur’un da genç kuşakla kucaklaşması, onlara
çayı sevdirmesi gerekiyor. Çünkü çay, yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de çok faydalı bir içecek.
Çaykur olarak soğuk çaylarımız sayesinde gençlerle, çocuklarla ciddi bir kucaklaşma havası sağladık diyebilirim.
Didi’yi çok sevdiler, hatta ailelerine de sevdirdiler. Bu, Çaykur açısından da çok önemli bir gelişme. Orta yaş kuşak
ile çocuklar-gençler arasında tekrar bir köprü oluşmuş oldu.
“Ödül resme ilgimi artırdı”
Yarışmanın birincisi Elif Hüsna, kazanmayı beklediğini
söylüyor ama bir yandan da törende mutluluktan uçuyor…
Elif Hüsna bir gününü resmi oluşturan fikri bulmak için
harcamış. Süreci şöyle anlatıyor:
“Yarışma bir ay boyunca sürdü, ben henüz mayısa
girmeden bitirmek istemiştim. Öğretmenim ‘Çok
aceleci davranıyorsun, daha süren var,’ dedi. Aynı gün
bitmesini istiyordum ama sonra zamana yaydım. Sürem
olduğunu kendime hatırlatınca, bu sefer de çok yavaş
çalıştım. Hatta biraz geciktim. Resmin çoğunu son
gün yaptım. Ama sonuçta istediğim gibi bir resim
çıktı ortaya. Temayı oluştururken fikir aldım. Çaylık
dergisinde bir Rize yazısı vardı. O yazıdan etkilenerek bir resim
yapmak istedim. Ama öğretmenim soyut şeylerin daha çok puan
kazandıracağını söyledi. Soyut şey deyince bu fikri geliştirdim. Çay
filizi fikrini bulmak için bir gün düşündüm. Eve gelince annem ‘Bir
günde sadece bu fikri mi buldun?’ dedi ama iyi bir fikir olduğu ortaya
çıktı. Çayın hayatımızdaki ve Karadeniz’deki yeri ve önemi fikri bana
aitti ama öğretmenim ve annem de bu fikrimi biraz zenginleştirdi.
Çizmesi bana aitti. Önce pastel boya ile keçeli kalem birbirine
karıştı… Sonra tamamladım.”
Resme karşı zaten ilgisi olduğunu ancak aldığı ödülün bu ilgiyi
artırdığını, daha çok resim yapma isteği uyandırdığını söyledi.
Annesi ve babası Çaykur’da çalışan, bu nedenle fabrikaya ve alım
yerine sık sık giden Elif Hüsna, çayı da seviyor. Çaylığa da giren
Elif Hüsna, en güzel fotoğrafının da annesi tarafından çaylıkta
çekildiğini söyedi.
HAZİRAN 2014
[35]
[güncel]
Çocuklarımıza çay kültürümüzü, Çayın bizim için taşıdığı
değeri öğretmemiz, aktarmamız gerekiyor. Özellikle yöre
gençlerinde böyle bir sevgi, ilgi gelişiyor. Ama Türkiye genelinde genç kuşağın çayla, babaları-anneleri, dedeleribüyükanneleri kadar iç içe olduğunu pek söyleyemiyoruz.
Diğer içecekler, zaman zaman moda haline gelerek çayın
yerini bir süreliğine alabiliyor. Ama sonuçta bütün gençlerimiz, aile kültürü etkisiyle çay içiyor.”
Beyaz çay ile birlikte çocukların ve gençlerin harçlık için
çaylıklara gireceği ümidini taşıdıklarını belirten Sütlüoğlu,
“Biraz da bunu amaçladık. Çocukların çaylığa girmesi ve
ona dokunması bizim için çok önemli. Son yıllarda çaya
uzaktan bakar hale gelmiştik. Sadece çocuklar değil, aileler
de… Randevulu sistemle birlikte çay üreticileri de bahçelerine dönmüş oldu. Ancak birebir dokunmak farklı bir durum;
tomurcukta çay da bunu sağladı,” dedi.
Çocuklardan resme ilgilerini, çay sevgilerini sürdürmelerini
isteyen Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
İmdat Sütlüoğlu, çocuklarımızı motive edecek, onları sevindirecek çalışmaları sürdürecekleri müjdesini verdi.
Hediyelerini ve sertifikalarını alan çocuklar, tören sonunda
aileleri ve İmdat Sütlüoğlu ile fotoğraf çektirdi.
“Çay çok güzel kokuyor”
Yarışmanın ikincisi Hüseyin Özdemir de
çok heyecanlı… Aynı zamanda da iddialı; böyle bir sonuç beklediğini söylüyor: “Hem
bekliyordum, sürpriz olmadı, hem de sürpriz oldu. Çok mutluyum. Okula başladığımdan beri resimle
ilgileniyorum. Ama bu yarışmayı kazanmak, resim konusunda beni teşvik etti. Resme devam edeceğim”.
“Benim bisikletim vardı, ablama da alacaktık. Bu bisiklet benim olacak, diğerini ablam alacak.
Yaz tatilinde bisikletle gezeceğim,” diyen Hüseyin Özdemir, resminin temasını da şöyle
anlatıyor: “Resmimde ‘Çay mutluluktur’ demek istedim. Zaten resmimin üzerine bunu
yazıyla da yazmıştım, ‘Emeğin keyifli mutluluğu’ diye… Yani emek veriyorsun, sonra da
mutluluğun tadını çıkarıp çayı keyifle yudumluyorsun. Herkesin çayla ilgisi var. Herkes
keyif alarak çay içiyor. Ben de kahvaltılarda çayı bitirmeden sofradan kalkmam. Çayı
seviyorum. Bu sevgimi, çayın geçirdiği aşamaları resmederek anlattım. Çay, çaylıklardan
toplanıyor, fabrikaya getirilip işleniyor, sonra da sofralarımızdaki yerini alıyor. Böyle
anlatmak istedim. Çayı seviyorum. Babam Çaykur’da çalışıyor. Onun çalıştığı fabrikaya
gidiyorum. Çok güzel bir yer. Bir de çay, çok güzel kokuyor!”
[36]
HAZİRAN 2014
Çaylık “bir” yaşında
Çaykur ailesini her ay sayfalarında buluşturan, aynı
ailenin ferdi olup da uzak köşelerde birbirinden
habersiz çalışanları kaynaştıran Çaylık dergisi bir
yılı geride bıraktı. Bu bir yıl içinde çay dünyasını
yakından izledik, Çaykur’da birbiri
ardına gelen atılımları mercek altına
aldık, Çaykur ailesinin fertlerine
mikrofon tutup onların öykülerini
dinledik. Ancak mikrofonlarımızı
Çaykur çalışanlarına bu kez Çaylık
dergisiyle ilgili değerlendirmelerini
almak için uzattık.
Çaylık
AİLEYİ
KAYNAŞTIRIYOR
Çaylık DERGİSİ için ne dediler?
Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve
Genel Müdürü
İmdat Sütlüoğlu
Çaykur’un geçmişte de bir dergisi vardı; ara verilmişti. Ancak bir dergi gerekliydi.
Çünkü gerek kurumla ilgili, gerekse çay dünyasına ilişkin haberler kamuoyuyla
paylaşılmalıydı. Hem kurum personeline hem de kurum dışındaki çevrelere çay
dünyasının düşüncelerinin, duygularının, planlarının, projelerinin aktarılması gerekiyordu.
Bu gereklilikler nedeniyle aylık olarak çıkarmaya başladığımız Çaylık, bir yaşını doldurdu.
İnşallah bundan sonra da devam edeceğiz. Çünkü dergimiz sayesinde bir eksikliği
tamamladığımızı düşünüyoruz. Olması gereken ama olmayan bir dergiyi hayata geçirdik.
HAZİRAN 2014
[37]
[güncel]
in
GİSİ iç
R
E
D
k
Çaylı
?
diler
e
d
e
n
FATİH YAZICI / Pazarlama Dairesi / Memur
Dergiyi görsel olarak da, içerik olarak da beğeniyorum.
Kurumsal haberlerin yer alması, çalışanlara yer verilmesi
açısından son derece yararlı buluyorum. İmalat
hikâyelerinin işlenmesi de çok yararlı. Belki evlilikler, taziye
mesajları gibi bilgilere de yer verilebilir.
HAKAN POLAT
Pazarlama Dairesi
Derginin çerçevesi kurum içi
iletişim olduğu için Çaylık’ı başarılı
buluyorum. Kurum kültürüne fayda
sağlıyor. Bayileri, personelini görüp
tanıyabiliyor, oradaki çalışmaları
hakkında bilgi edinebiliyoruz. Bayilere
ayrılan sayfalar geliştirilebilir; ilginç hikâyeleri varsa, aktarılabilir.
Derginin çerçevesini genişletmek gibi bir tercih olursa, içeriğe
eklenebilecek çok konu var; biraz daha spor, güncel makaleler veya
bilim-teknoloji konuları gençlerin ilgisini çeker.
MURAT VATANLAR
Genel Müdürlük /
Güvenlik Görevlisi
Dergide çayla ilgili her şey var.
Tanımadığım insanları da tanıma
fırsatım oluyor. Çaylık bu haliyle
yeterli bilgi veriyor.
Ersoy Ustaoğlu
Gündoğdu Fabrikası / Bakım
Onarım Kısım Müdürü
Çaylık dergisi beni geçmişe götürdü.
Yıllar önce de bu devasa kuruluş
çalışanlarını Çaykur dergisiyle
buluşturuyordu. Daha sonraları dergi
kesintiye uğradı. Çaylık’ın Çaykur’un
marka değerine önemli katkılar
yaptığı kanaatindeyim. Her sayısını
titizlikle izliyorum. Kuruluşumuza
yıllarca emek veren yönetici
büyüklerimize derginin bir bölümünde
yer verilmesini öneriyorum.
ALİ DENİZ TOSUN
Pazarlama Dairesi / Memur
MUSTAFA MERAL
Gündoğdu Fabrikası / Şoför
Güzel bir dergi. Çaykur’da hem çalışıp hem de üretici olan çok kişi var.
Bu yüzden derginin sadece çalışanlarla sınırlı kalmaması gerektiğini
düşünüyorum. Dergide çay üretimi konusunda sürekli bilgilendirme
yapılması bizler için çok faydalı olur. Mesela, nadir de olsa zirai ilaçlama
yapılıyor. Zirai ilaçlamanın hem ürüne hem çevreye hem de insan sağlığına
verdiği zarar anlatılabilir. Bilinçsizce yapılan her uygulamanın önüne dergide
verilen bilgiler sayesinde geçilebilir.
En çok bayilerin tanıtıldığı
kısmı beğeniyorum. Çünkü
sahada çok fazla yer almıyorum.
Dolayısıyla Çaylık aracılığıyla
bayileri tanıma fırsatım oluyor.
Toplantı için Gaziantep’e
gittiğimde, Çaylık’tan aşina
olduğum için oradaki ekiple
yabancılık çekmeden tanışıp
kaynaştım. Üretimle dağıtımın
birbirini tanımasını sağlıyor.
ENES BOSTAN / Pazarlama Dairesi / Memur
Dergiyi beğenerek izliyorum. Özellikle de çalışanlarla ve onların
hayatlarıyla ilgili haberleri… Dergi bence, bir aile kültürünün
oluşturulması konusunda önemli bir işlevi yerine getiriyor.
Dergiye olan ilginin canlı şahidiyim. Buraya gelip, “Benim de
şöyle çalışmalarım var. Çaylık dergisinde benim de haberim
çıksın” diyen arkadaşlarımız oluyor. Bu ilgi nedeniyle dergiyi
başarılı buluyorum. Çaylık birbirimizi tanımamızı da sağlıyor. Biz
Genel Müdürlük’teyiz, farklı bir ortamımız var. Hopa’daki veya
Tirebolu’daki arkadaşlarımızın çalışma ortamları nasıl, bizimle aynı
şartlarda mı çalışıyorlar, bilmek isteriz. Birbirimizle iletişimimiz
hemen hiç yoktu. Dergi sayesinde bu bilgi akışı sağlanıyor. Dergi
bence bu içerik ve tasarımla devam etmeli.
[38]
HAZİRAN 2014
HASAN YAPICI
Ardeşen Fabrikası
/ Elektrikçi
2006’dan beri Çaykur’dayım. Dergi,
Çaykur gibi ülkemizin can damarı
bir kurum için olmazsa olmaz bir
ihtiyaçtı. İçeriğin daha da zenginleşeceğine inanıyoruz; emeği geçen
herkesin ellerine sağlık.
ADEM ERDEM
Ardeşen Fabrikası / İmalat Ustası
Dergi çok güzel. Benim bile 22 yıldır burada görmediğim, düşünemediğim şeyler okuyorum.
İçerik daha geniş kapsamlı olabilir. Derginin hitap ettiği alanın daha da genişlemesinin iyi olacağını
düşünüyorum. Kurumumuzun her kademesine ulaşması dergimiz adına çok önemli...
FAHRETTİN ÖZTÜRK /
Levazım Müdürlüğü / İşçi
KEMAL ULUŞAHİN
Ardeşen Fabrikası
/ Doğalgazcı
Hayatımız boyunca çayın içinde bulunan
insanlarız. Ama bu, bilgiye ihtiyaç duymadığımız
anlamına gelmiyor. Dergide çayla ilgili bilgiler
verilmeye devam edilmeli. Akla gelecek
tüm bilgiler; çayın bahçesinde yetişmesi,
gübrelenmesi, bakımının yapılması…
Çaylık, fabrikamızın imalattan üretime kadar her
noktasını kapsıyor. Bölgemizi tanıtan, faydalı bir
dergi. Bundan sonra da
yakından takip edeceğiz.
KADİR ORTAACAR
Ardeşen Fabrikası / Personel Memuru
ADNAN AYÇİÇEK
Ardeşen Fabrikası /
Sıhhi Tesisatçı
Çaylık, Çaykur’un tanıtımı adına atılmış çok önemli bir
adımdır. İçerik açısından bir sorun yok. Derginin sadece
kurum içinde kalmayarak bölge bazında ulusal basın
kanallarıyla dağıtılması, Çaykur’un tanıtımı açısından
çok iyi olur. Çaykur’un kamu kurumu olduğunu bilmeyen insanlar var Türkiye’de, dağıtım alanı
biraz daha genişletilebilir.
Dergide çok güzel konular
işleniyor. Çok sıcak bir
ortam yaratmış, çayı
herkese anlatmış. Derginin kurumumuz adına bir
arşiv değeri taşıdığına inanıyorum; kültürel anlamda
da büyük katkı sağladığını
düşünüyorum. Bu yönüyle
işçi arkadaşlarımız için
çok önemli bir kültürel işlevi yerine getiren
dergimizi ilgiyle izlemeye
devam edeceğim.
MURAT KARAMAHMUTOĞLU
Gündoğdu Fabrikası / Teknik Ustabaşı
Çaylık genel anlamda çok güzel bir dergi fakat daha geniş
kapsamlı olabilir. Örneğin kültürel faaliyetlere daha fazla katılım
gösterilebilir ve bunlara daha çok yer verilebilir. Çaykur’un sosyal sorumluluk projelerinden gurur duyuyoruz.
KİBAR TOPALOĞLU / Levazım Müdürlüğü / İşçi
Çaylık’ı bu haliyle beğeniyorum. Tüm sayılarda değişik konular işlenmiş durumda. Eklenecek bir başlık
yok. Çaykur çalışanlarının birbirlerinden haberdar olmasını sağlıyor. Çocuklarıma verip, okul arkadaşlarına götürmelerini istiyorum. Çocukların çay ve çayın üretim süreciyle ilgili bilgilenmelerini sağlar.
MEHMET ZEKİ
HACIOSMANOĞLU
Ardeşen Fabrikası
/ Şoför
1992’den beri Çaykur’da
şoförüm. Çaylık dergisinin başarılarının devamını
diliyorum. Bulmaca var,
Çaykur’dan haberler var...
Çok geniş ve yeterli bir
içeriğe sahip.
İMDAT DEMİRCİ
Levazım Müdürlüğü / İşçi
Çay konusundaki her türlü bilgi bizim işimize yarıyor. Üretimden tüketime kadar çayın her evresi…
Çaylıkları, fabrikaları yeteri kadar bilmeyenler var.
Dergide Çaykur çalışanlarının tanıtılması, birbirimizi tanımamız için bir fırsat. Fabrikaların tanıtımları da bu anlamda yararlı.
HAZİRAN 2014
[39]
[teknolojigünlüğü]
Futbol Brezilya’da
teknolojiyle barıştı
Haziran boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan fıfa 2014 Dünya Kupası, 13 Temmuz’daki final
mücadelesiyle sona erecek. Futbolun büyük b‹r tutkuyla sevildiği Brezilya’da gerçekleştirilen
turnuva, teknolojinin yoğun kullanımıyla da dikkat çekiyor. Yıllardır tartışılan gol çizgisi
teknolojisinin ilk kez kullanıldığı turnuva; geçici sprey, ultra hd televizyon yayını, interaktif
uygulamalar ve seyirciler için kurulan en büyük Led ekran gibi çok sayıda yeniliği de bizlere
kazandırdı. Teknoloji kullanımının yıllardır soru işaretleriyle karşılandığı futbol dünyası, Brezilya
2014’te teknolojiyle tam anlamıyla barıştı.
Gol çizgisi teknolojisi
Futbol topunun gol çizgisini tamamen geçip geçmediği dünya kupaları tarihinin
en çok tartışılan konularından biridir. Neredeyse her turnuvada hatalı bir hakem
kararı, rakip ülkenin elenmesine yol açar. Brezilya’daki Dünya Kupası’nda bu
tür tart›şmalara son vermek için “Gol Çizgisi Teknolojisi” adında bir sistem
kullanılmaya başlandı. Bu sistemde topun gol çizgisini tamamen geçip geçmediği
iki kaleye yerleştirilen toplam 14 kamerayla tespit ediliyor. Top, kale çizgisini
geçtikten sadece bir saniye sonra sistem hakemin kolundaki akıllı saate gol
olup olmadığına dair bir sinyal gönderiyor. Her şeye rağmen gol kararı vermenin
hakemin inisiyatifine bırakıldığını da ekleyelim.
Sosyal medya patlaması
Snapshot
Brezilya’daki turnuvayla birlikte hayata
geçirilen bir başka yenilik de Snapshot adında
bir akıllı telefon uygulaması. Bu uygulamayı
telefonlarına indiren kullanıcılar, çektikleri
şutun hızını, açısını ve havada kalış süresini
hesap edebiliyor. Bu uygulamayla kullanıcılar,
kaydettikleri şutu Brezilya’da forma giyen
dünyaca ünlü futbolcuların şutlarıyla
karşılaştırabiliyor.
[40]
HAZİRAN 2014
Brezilya 2014, kuşkusuz tarihin en interaktif Dünya Kupası olarak kayda geçiyor.
Gittikçe yükselen bağlantı hızları, sosyal medya seçenekleri ve akıllı cihazlarla birlikte
milyonlarca insan turnuvayı, birbirinden farklı yönleriyle sosyal medyaya taşıyor.
Televizyonların yanı sıra bir gözümüz artık elimizdeki cihazlarda... Bundan 16 yıl önce
Fransa’daki turnuvanın final maçında cep telefonu olan seyircilerin sayısı sadece 15 bin
idi. Dolayısıyla, insanların paylaşımı da kısa mesajlarla sınırlıydı.
Brezilya’da ise maçların oynandığı 12 stadyumun
tamamında 4G ve WiFi teknolojisiyle online dünyaya
kolayca ulaşmak mümkün. Bu nedenle Brezilya,
yoğun içerik paylaşımıyla tarihin en sosyal
turnuvası unvanını şimdiden kazanmış
durumda.
Dünyanın
en büyük ekranı
Brezilya’daki Dünya Kupası, tam bir karnaval
coşkusunda geçiyor. Stadyumun içindekilerle
beraber, meydanlarda kurulan dev ekranların
etrafında toplanan taraftarlar da futbol coşkusuna
ortak oluyor. Sao Paulo Arena’nın etrafında toplanan
futbolseverler diğerlerine göre biraz daha şanslıydı,
çünkü müsabakaları dünyanın en büyük LED
ekranından (170x20 metre) izleme şansı yakaladılar.
Örgü krampon
Topların yanı sıra futbol ayakkabıları da
Brezilya’da düzenlenen bu turnuvayla
birlikte değişmeye başladı. Üreticilerin örgü
krampon adını verdikleri yeni ayakkabı,
oyuncuların ayaklarını daha iyi sararak
onların teknik özelliklerini daha rahat
sergilemelerine olanak veriyor. Krampon
üretimini kökünden değiştireceği
öngörülen örgü teknolojisinin
yaygın olarak kullanımına da
ilk kez Brezilya’da
şahit olduk.
Brazuca
1970 Dünya Kupası’ndan bu yana kupadaki
maçlarda kullanılan futbol topunu aynı firma
üretiyor. Futblo topu üretimi teknolojisini her yıl
biraz daha ileriye taşıyan üretici firma, Brezilya’daki
turnuvanın resmi topunu dünyanın en iyi 600
futbolcusuyla birlikte geliştirdi. “Brazuca” isimli
futbol topu, eskisine göre farklı tasarıma sahip ve
çok daha sağlam. Vurulduğu zaman havada daha
tutarlı giden Brazuca, daha az sürtünme direncine
maruz kalıyor. Brazuca’nın, NASA’da bir rüzgâr
testinden bile geçirildiğini ekleyelim...
Robot futbolu
Şimdiye kadar sözünü ettiğimiz tüm yenilikleri hayranlıkla izlesek
de gelecekte hangi teknolojik imkânların futbola adapte
edileceğini öngörmek çok zor. Uzmanlar önümüzdeki
on yıllarda geliştirilen teknolojilerin futbolu kökünden
değiştirebileceğine dikkat çekiyor. Örneğin, yapılan
tahminler arasında, hakemlik kavramının önümüzdeki
20 yıllık süreçte futboldan tamamen kalkabileceği de
yer alıyor. Sıradışı tahminlerden birine göre 2040 yılında
robotlar arası futbol yaygınlaşabilir. İnsanlara benzeyen ve
süper yeteneklerle donatılmış robotların yeşil sahaya inmesi futbolu
nasıl değiştirir? Bu soruya yanıt vermek oldukça güç.
HAZİRAN 2014
[41]
[sağlık]
Kanser, çağımızın
en yaygın
hastalıklarından biri.
Sağlık sektörü
büyük bütçeli
araştırmalarla çare
arıyor. Ancak bu
hastalıkla
karşı karşıya
kalmamak için
bizlere düşen
görevler de var
KANSERE KARŞI
İ
R
E
N
Ö
YEDİ
WCRF (World Cancer Research Fund/Dünya Kanser Araştırma Vakfı), Londra merkezli bir vakıf. 1982’de, kanserin önlenmesi ve kontrol edilmesi amacıyla kurulmuş. Bu anlamda
derneklere önderlik ediyor, onları birleştiriyor. Araştırmacılar,
sağlık profesyonelleri, kanun düzenleyiciler ve diğer sağlık
örgütleriyle birlikte çalışıyor. İnsanlara kanserin oluşma riskini
azaltacak bilgiler sağlıyor. Sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite
ve şişmanlıkla ilgili bilgiler veriyor.
WCRF, Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü’yle ortak hazırladığı bir raporda bu hastalığa karşı yedi öneri sundu:
ÖNERİ 1
Normal, sağlıklı bir kiloda olabildiğince
ince kalmaya çalışın.
s Ortalama erişkin vücut kitle indeksi (kilo/boyun karesi) 21-23
arasında değişiyor. Bu, ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor.
[42]
HAZİRAN 2014
s 21 yaşından itibaren normal vücut kitle indeksi (kilo/boyun
karesi) değerlerinde kalmaya çalışın.
s Erişkinlik döneminizde kilo almaktan ve bel çevresi ölçüsünün artmasından kaçının.
ÇÜNKÜ: Kansere karşı korunmada yaşam boyu sağlıklı bir kiloyu
korumak en önemli yollardan biri olabilir. Bu, sizi ayrıca birçok
kronik hastalığa karşı da koruyacaktır.
Dünya, 1980-90’lardan çok daha şişman! Yüksek refah düzeyine sahip birçok ülkede fazla kilolu ve şişman insan sayısı arttı.
Asya’da ve Latin Amerika’da, hatta bazı Afrika ülkelerinde bile
şişmanlığa bağlı hastal›klar›n say›s› enfeksiyona ve besin eksikliğine bağl› sağl›k sorunlar›n›n say›s›n› geride b›rakt›. Fazla kilolu
veya şişman olmak bazı kanser türlerinin oluşma riskini artırıyor.
Aynı zamanda hipertansiyon, felç, şeker hastalığı ve kalp hastalığı riskini de… Çocuklukta ve ergenlikte fazla kilolu veya şişman
olma durumu çoğunlukla erişkinlikte de devam ediyor.
ÖNERİ 2
Aktif olmayı günlük yaşamın bir parçası haline getirin.
Her gün en az 30 dakika tempolu veya 60 dakika orta hızda yürüyün. Televizyon seyretmek gibi, sizi hareketsiz bir
yaşama sürükleyen hobilerinizi sınırlayın.
ÇÜNKÜ: Çoğu kişi, özellikle de endüstrileşmiş bölgelerde
yaşayanlar fiziksel aktivite sınırının altında hareket ediyor.
Endüstrileşme, şehirleşme ve makinelerin gelişmesiyle insanoğlu gitgide hareketsizleşiyor. 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle zengin ülkelerde hareketsiz yaşam şekli gelenekselleşti. Oysa fiziksel aktivitenin hemen
her şekli, bizi bazı kanser türlerine karşı koruyor.
ÖNERİ 3
Bol kalorili yiyeceklerin tüketimini azaltın.
Şekerli içeceklerden uzak durun.
Fast food tüketmekten kaçının. Tüketirseniz de bunun
nadir olmasına özen gösterin.
Hedef, 10 yıl içinde toplumların şekerli içecek tüketiminin yarıya inmesini sağlamak olmalı.
ÇÜNKÜ: Yüksek kalorili yiyecek ve şekerli içecek tüketimi, tüm dünyada hızla artıyor ve bu da global ölçekte,
kilo almaya, ‘şişmanlamaya’ yol açıyor.
İşlemden geçmiş yiyecekler bol şeker ve yağ içerir, bu
yüzden bol kalorilidir. Su içeriğinden dolayı içecekler,
yiyeceklere göre daha az yoğun. Ancak şekerli içecekler doygunluk hissi yaratmadığı için fazla enerji alımını
da durdurmuyor! Sadece daha fazla enerji alımına, dolayısıyla aşırı kilo alımına yol açıyor...
ÖNERİ 4
Bol bol bitkisel yiyecek tüketin!
s Nişastalı olmayan
sebze ve meyve tüketiminiz günde en az 600
gram olmalı.
s Günde en az beş
porsiyon (en az 400
gram) nişastasız sebze
ve meyve yiyin.
s Her yemekte işlenmemiş tahıl ve baklagil
tüketmeye çalışın.
s İşlenmiş rafine nişastalı ürünleri sınırlayın.
ÇÜNKÜ: Kanıtlar kansere karşı koruyucu beslenme biçiminin
ağırlıklı olarak bitkisel besinlerden oluştuğunu gösteriyor.
Bitkisel besin; besin gücü bakımından yüksek, lif açısından
zengin ve düşük kalorili olmalı. Nişastasız sebze ve meyveler
bazı kanser türlerine karşı koruyucu olabilir. Kalorileri düşük
olduğundan kilo almayı da engellerler.
Nişastalı olmayan sebzeler hangileri?
Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, semizotu, roka, maydanoz, brokoli, bamya, patlıcan gibi…) Ama patates değil
örneğin. Havuç, enginar, kereviz, turp da nişastalı olmayan
sebzelerden…
ÖNERİ 5
Tuzu azaltın. Küflü yiyeceklerden kaçının.
s Hedef günde 5 gramdan az tuz tüketmek olmalı. (2 gram
sodyum)
s Aflatoksinlere maruz kalmayın.
ÇÜNKÜ: Gitgide güçlenen kanıtlara göre, hazırlama ve koruma
yöntemlerinde tuz kullanılan yiyecekler, mide kanserine neden
olabiliyor. Tuz, insan sağlığı ve yaşam için gerekli. Ama dünyanın her yerinde tüketilenden çok daha azı!
Tuzu kullanmayan koruma yöntemleri nelerdir?
Buzdolabında saklamak, dondurmak, kurutmak, şişelemek,
kutulamak veya mayalamak.
s Aflatoksin içeren yiyecekler karaciğer kanserine neden
oluyor.
Aflatoksin içerebilecek yiyecekler:
Tüm tahıl bazlı yiyecekler (buğday, arpa, çavdar, yulaf), müsliler, baklagiller ve fıstık, tohumlar ve kuruyemişlerde
de bulunabilir. Çiftlik hayvanlarının yemleri aflatoksinli olabilir; bu yemlerdeki aflatoksin, hayvanın sütüne, etine karışabilir.
Özellikle sıcak, nemli iklimleri olan ülkelerde
yiyecekler uygun koşullarda saklanmadığında, aflatoksin üretiyor.
HAZİRAN 2014
[43]
[sağlık]
Aflatoksin nedir?
Ürünler ihraç da edildiği için, aflatoksin uluslaraMikotoksinler bazı küf ve
rası sorun haline geliyor.
mantarlar tarafından üretilen
Afrika ülkeleri, Güneydoğu Asya ve Çin’de katoksinlerdir. Yiyecekleri küflendirenler,
raciğer kanseri çok sık görülüyor. Avrupa’da
genelde pişirmekle zarar görseler de,
ve Avustralya’da oran düşük ama ABD’de
ürettikleri
toksinler kalıyor. Aflatoksinler
yüksek. Tahıl ve kuruyemişlerin uygun olmade
bir
tür
mikotoksindir. Doğal olarak
yan koşullarda uzun süre saklanması, gelir
oluşan
tüm
aflatoksinler Uluslararası
düzeyi düşük ülkelerde aflatoksini çok tehliKanser
Araştırma Enstitüsü
keli hale getiriyor.
tarafından birinci derece
Sıcak havalarda naylon torbada uzun süre kalkanserojen madde olarak
mış kuruyemişlerde aflatoksin ürüyor.
sınıflandırılmıştır.
İhtiyacınızdan fazla tahıl ve kuruyemiş almayın. Az
miktarda alıp tüketin.
Kokusu, tadı değişmiş ürünleri kullanmayın.
ÖNERİ 6
ÖNERİ 7
Tüm besin ihtiyacını sadece yediklerinizden, içtiklerinizden
sağlamaya çalışın.
Kanser önlemek için yardımcı destekleri önermiyoruz. Bazı durumlarda veya diyetle alım
yetersizse destekler yararlı olabiliyor.
ÇÜNKÜ: Kanıtlar, yüksek doz besinsel desteklerin kansere karşı koruyucu olabileceği gibi
bu hastalığa neden de olabileceğini gösteriyor. Genel düşüncemiz; kansere karşı destek
kullanımının hiç umulmayan ters etkileri olabileceği yönünde… Tercih ettiğimiz, gerekli besinlerin geleneksel diyetten alınması. Alkolden ve
sigaradan kesinlikle uzak durun.
Kırmızı e
t tüketim
ini azaltın
s Kırmızı
ve işlenm
eti haftad
iş etlerde
a 300 gra
n kaçının
ana hedef
m
dan fazla
.
olmalı.
tüketmem
ek
s En fazla
500 gram
da kalın.
jambon g
Sosis, suc
ibi tütsüle
uk, salam
n
m
iş, özel y
,
lanmaya h
öntemlerle
azır hale g
s
a
k
e
ti
ri
lm
yasal koru
iş, tuzlanm
yucular ek
ış, kimlenmiş etl
miş etleri
er olan iş
tercih etm
leneyin. Yiye
çok az mik
cekseniz
tarda yem
de
elisiniz.
ÇÜNKÜ:
Eğer ölçü
lü
tüketilirse
kaynaklı y
hayvansal
iyecekler
besleyici v
jetaryen b
e sağlıklı.
eslenme
Vebiçimlerin
çeşitli kan
deki insan
ser türleri
la
rın
ni geliştirm
düşük. Am
e riskleri
a bunda g
d
a
ha
enel olara
leri önemi
k sağlığa
de göz ön
v
e
rd
ikünde bulu
sigara içm
ndurmak g
emek, az
erekiyor;
a
lk
o
l
kullanmak
besinsel a
gibi… Ayrı
çıdan çok
ca et,
güçlü bir y
demir, B1
iyecek; pro
2 vitamini
te
in
,
iç
ç
inko,
e
ri
yor.
300 gram
pişmiş et=
4
00-450 gra
500 gram
m çiğ et...
pişmiş et=
700-750 g
Kırmızı ve
ram çiğ et.
işlenmiş e
..
tlerin bazı
konusund
kanser türl
a artık hem
e
ri
ne yol açtı
fikiriz. Hay
yetler kilo
ğı
vansal yağ
da aldırıyo
d
a
n zengin d
r.
i-
[44]
HAZİRAN 2014
Bizce en iyi beslenme biçimi, desteklerle değil,
yiyecek ve içeceklerle olan. Yüksek doz destek
kullanımının bazı kanser türlerinin oluşma riskini artırdığına dair kanıtlar var. Bazı yüksek riskli
gruplarda destek kullanımının kanseri önlemede etkin olduğu görülmüşse de, bunu genel
popülasyona uygulamak doğru olmaz. Destek
kullanımının beklenmeyen ters etkileri olabilir.
Bu yüzden de kanseri önlemek için destek kullanımını önermek akıllıca değil. Komite yine de
desteklere ihtiyaç duyulabilecek zamanlar da
olduğunu kabul ediyor.
[kişiselgelişim]
Farklı kişiliklerdeki insanlarla
anlaşabilmenin sırları nelerdir?
Peki ya insanlara sevgiyi, onların
almak istediği şekilde vermenin
yolları?.. İnsanlar aynı olaylara
neden farklı tepkiler verir? Neden
bazı insanlarla sıcak da bazı
insanlarla mesafeli ilişkiler kurarız?
Cevaplar, kişisel gelişim uzmanı
Oğuz Saygın’ın renklerinde…
Farklı insanlarla
anlaşabilmenin
I
R
A
L
Ç
U
İP
“‘Kimse beni anlamıyor’, ‘Anlaşamıyoruz’ cümlelerini sık sık
kullanıyoruz? Her an çevremizdeki insanlarla iletişim kurmaya
çalışırken, çoğu zaman hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Üstelik çoğunlukla kendimizi haklı görüp karşı tarafı suçluyoruz. Peki, hiç
kendimize sorduk mu, sorunların temelinde yatanın, karşımızdaki insanı yeterince tanıyıp tanımadığımızla ilgili olabileceğini?”
Bireysel ve kurumsal gelişim uzmanı Oğuz Saygın’ın, renklere
göre belirlediği kişilik özelliklerimizi birbirimizi daha iyi anlamamız ve ilişkilerimizde yaşadığımız büyüklü küçüklü iletişim kopukluklarına çözüm üretebileceğimiz şekilde formüle ettiği “İnsanları Tanıma Sanatı” kitabı bu sözlerle tanıtılıyor.
Saygın, dört temel insan karakteristiğini renklerle ifade ediyor.
Kırmızı; güçlü, kararlı, başına buyruk. “Kafama koyduğumu yaparım, hiçbir şey beni durduramaz” diye düşünüyor. Yeşil; barışçıl, mülayim, sevecen. Mavi ise tertipli, planlı, düzenli. Oturup
kalkması bile ahenkli... Sarı ise popüler ve neşeli.
Bu dört kişilikten herhangi biri, diğerlerinden ne daha iyi ne daha
kötü… Her kişiliğin, diğerlerinin sahip olmadığı güçlü ve zayıf
yönleri var. Her kişilikteki insan başarılı olabilir. Her biri kendine
özgü bir çalışma tarzına sahip. Ama bir kişiliğe özgü davranış
biçimleri öteki üç kişilikte stres yaratabiliyor. Dolayısıyla, etkinliğimizi artırmak için bizden farklı kişilerle bir uyum yakalamamız
gerekiyor. Aklınıza “Başarılı insanlar hangi renkten çıkıyor?” gibi
bir soru geldiyse, hemen yanıtlayalım, ‘en başarılı renk’ diye bir
şey yok. İlla ki bir başarı tanımı arıyorsak, diğer üç rengi en iyi
anlayan ve onlarla anlaşan insana ‘en başarılı’ diyebiliriz.
GECELERİ KİM UYKUSUZ KALIR?
Saygın, kime nasıl davranmak gerektiği konusunda hayatın içinden minik ipuçları veriyor: “Kırmızıyla az konuşun, öz konuşun.
Çünkü, sabredip dinleyemez. O, sonuç odaklıdır; bir an önce
sonuç almak ister. Aman maviye kırışık para vermeyin. Bu, onun
gözünde hayli kötü bir referans olur. Yeşile bir şey satmak istiyorsanız, beden dilini okumalısınız. Çünkü o ancak beden diliyle
‘hayır’ diyebilir. Eğer sizi kırmamak için ‘evet’ dediğini bilerek
ona bir şey satarsanız alır ama sizinle bir daha da iş yapmaz.
Sarıların kafaları dağınıktır. Emir tekrarı yapıp yazdırın ve sabırla
da kontrol edin.”
Saygın, özelliklerini sıraladığı bu renklerin karakterlerinin ne kadar anlaşıldığını görebilmek için sınıfa bir test sorusu soruyor:
“Gece en zor uyuyan insanlar hangileri olabilir?”
Cevap maviler... Çünkü mavi, gece uyumadan önce günün bir
bilançosunu yapar, sonra da ertesi günkü işlerini planlar. Kırmızı
“Yarın kalkar çözeriz,” der ve uyur. Yeşil, bazen kırmızının yarın
neler yapacağını düşünerek uykusuz kalır. Sarı ise “Allah büyüktür” deyip yatar uyur.
HAZİRAN 2014
[45]
[kişiselgelişim]
KİM KİME NASIL DAVRANMALI?
EĞER MAVİYSENİZ...
SARIYA: Onay ve takdir sözcüklerini çok kullanmazsınız ama
bilin ki sarıların bu sözcükleri duymaya ihtiyacı vardır. Sarıları olduğu gibi kabul eder, kurallarda esnek olmaya çalışırsanız, onlarla çok daha iyi bir iletişim kurarsınız. Sıkı planlar, prosedürler
sarılara yük olarak gelir, motivasyonlarını düşürür. Bu nedenle
onlara talimat verirken açıklamalarınızı kısa ve öz yapın.
KIRMIZIYA: Sonuç odaklı kırmızılardan detaylı bilgi istememeli,
detay ve uzatmalara fazla takılmamalısınız. Bu kişilerin geçici patlamalarının normal olduğunu bilin ve bu davranışlarının altındaki
iyi niyeti görmeye çalışın. “Az laf çok iş” diyen kırmızılarla dolaylı
değil, açık ve net ifadelerle konuşun. Mesajlarına, taleplerine cevap vermekte gecikmeyin.
YEŞİLE: Ona kendisini aşacak sorumluluklar vermeyin. Aşırı planlı çalışmalarını da beklemeyin. Bir an önce işlerini bitirip
dinlenmek isterler, sabırlı olun.
MAVİYE: Sizin gibi her mavi de hassas ve alıngandır, eleştirilerini dikkate alın. Her ikinizin de üzerinde durduğu ayrıntıların
sayısını azaltın.
EĞER SARIYSANIZ…
MAVİYE: Mavinin yanında daha düzenli ve resmi olun, biraz
daha ciddi davranın... Mavilere göre bunlar, kişiliğinizin özellikleri olsa da, çocukça hareketlerdir. Özellikle onların yanındayken
işinizin kalitesine ve ciddiyetine önem verin. Moralleri bozuksa
onları yalnız bırakın; espriler, şakalar yapmayın.
KIRMIZIYA: Şakalarınız konusunda her ne kadar kırmızılar daha
anlayışlı olsa da, ölçüyü kaçırmayın. Kırmızılarla konuşurken sonuca en kısa zamanda varmanız gerektiğini unutmayın. Rahat
tavırlarınıza ve onların zamanlama hassasiyetine dikkat edin.
Kararsız bir yapı sergilemeyin, belirsiz ifadeler kullanmayın.
YEŞİLE: Onları enerjik zannedip hareketli bir hayata sürüklemeyin. İnce ve düşündüren esprileri sevdiklerini, sabırla dinleseler
de sıkılabileceklerini unutmayın. Alçak sesle konuşun, onun sözünü kesmeyin. Dinlediğinizi ve anladığınızı hissettirin. Unutmayın, yeşiller de siz sarılar gibi onay ve motivasyon beklerler.
SARIYA: Ciddi olup ayrıntılara önem vermeniz veriminizi artıracaktır. Birbirinizi motive ettikçe ortamda neşe hiç kaybolmaz.
EĞER KIRMIZIYSANIZ...
SARIYA: Onları fazla eleştirmeyin. Ne kadar iltifat eder ve onaylarsanız o kadar çok çalışırlar. Hata yapsalar bile sakin olun,
yoksa panikleyip motivasyon kaybederler. Anlatacakları çok şey
vardır, onları dinlemeye biraz daha fazla zaman ayırın. Çelişkili
ifadeleri hoş görüp, nazikçe belirtin.
MAVİYE: Çok dikkatli olun. Sonuç odaklı olsanız da onların
sunduğu ayrıntılara dikkat edin. Onlar size benzemez, içlerine
kapanıktır. Hassas ve alıngan mavilere nazik davranın. Ciddi ve
mesafeli olun. Kendi görüşlerinizi kabul ettirmeye çalışırsanız,
içlerine daha fazla kapanırlar.
YEŞİLE: Emir kipi kullanmadan diyalog kurmaya çalışın, iş konusunda fazla zorlamayın. Yoksa hızlarını artırmak yerine yavaş-
[46]
HAZİRAN 2014
latırsınız. Sıcak ve samimi olarak hislerinizi paylaşın. Konuşma
temponuzu düşürün. Onların yavaş konuşma temposuna sabır
gösterin, sözlerini tamamlamayın.
KIRMIZIYA: Esnek olmalısınız. Girişken tavrınızı azaltın, güç
mücadelesine girmeyin. Unutmayın, karşınızda sizin gibi lider
ruhlu birisi var. İş bölümü yapmak, çatışmaları engelleyecektir.
EĞER YEŞİLSENİZ...
SARIYA: Arzularınızı, neyden hoşlanıp neyden hoşlanmadığınızı
net ifadelerle aktarın. Belli bir konuya odaklanmalarına yardımcı
olun. Onlara “hayır” demeyi öğrenin. Siz dinledikçe onlar da tüm
gün anlatabilirler.
MAVİYE: Planlı programlı taraflarına uymaya çalışın ve plansız
işler sunmayın. Mesafeli, ciddi olun; duygularınızı çok yansıtmayın, mantık çerçevesinden çıkmayın. Ayrıntılara inin. Düzenli
hayatlarına ayak uydurmanız onları size yaklaştıracaktır.
KIRMIZIYA: Çift taraflı iletişimde ısrar edin, daha girişken olun.
Kırmızılara gerektiğinde “hayır” demeyi öğrenin. İşleri ertelemeyin, zamanında bitirin. Kaba bir tutum sergilemeyin.
YEŞİLE: Karar almaya çalışın, yoksa sonuca varamazsınız. İkiniz de karar verirken hızlı olmadığınızdan, birinizin daha girişken
ve daha hızlı olmasına özen gösterin. Duygularınızı biraz daha
ifade ederek birbirinizi anlamaya çalışın. Duygunuzu ifade etmemeniz yanlış anlaşılmaya neden olabilir.
KIRMIZILARA ÖĞÜTLER
• Bir şey istediğiniz gibi yapılmadığında fazla zorlamayın • Her zaman lider olamayacağınızı
kabullenin • Sizin gibi olmayanları sizden aşağı görmeyin • İnsanları kullanmayın
• Sabırlı olmayı öğrenin • Olur olmaz her şeye karışmayın • Başkalarının da haklı
olabileceğini kabul edin.
MAVİLERE ÖĞÜTLER
• Küçük şeyleri dert etmeyin • Keder kuşları başınıza yuva yapmasın
• Etrafınızdaki insanların işleri iyi ya da kötü yapmasına izin verin. Tüm işler size
kalmasın • Üzerinde siyah bir nokta bulunan sayfanın, kocaman beyaz kısmını
da görün • Kendinizi fazla eleştirmeyin. • Korkularınızdan oluşan kurtları, size
zorlu ve kârlı yollarda eşlik edecek kızak köpekleri gibi değerlendirin
• En iyi olmaya çalışmayın, iyi olmanız yeterli • Ayrıntıları hesaplarken bütünü
kaçırmayın • İyi bir şey yaptıklarında insanları takdir edin.
SARILARA ÖĞÜTLER
• Az kelimeyle çok şey anlatın • İnsan isimlerini ve gittiğiniz yerleri hatırlamak için hafıza
tekniklerini uygulayın • Ajanda kullanın ve sakın kaybetmeyin • İnsanların sözlerini
kesmeyin • Daha düzenli olun • İçinizdeki çocuğu canlı tutun ama her yerde
ortaya çıkarmayın...
YEŞİLLERE ÖĞÜTLER
• Daha enerjik olun • İşe giderken olmasa bile seyahate, gezmeye giderken
heyecanlanmaya çalışın • Hayatınızda her gün küçük ve güzel değişiklikler
yapın • En azından sizi ilgilendiren konularda sorumluluk alın • İşlerinizi
ertelemeyin • Kendi kendinizi motive edin, bunun için birilerini beklemeyin.
Hangi renksiniz?
Her dört şıktan sadece ikisini işaretleyin. Size en uygun olan şıkka 2, diğerine 1 puan verin.
1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi sizi daha iyi anlatır?
9. Öğrenci olsanız ve öğretmeniniz sınav kâğıdınızı ikinci defa incelediğinde
a. Güçlü, kararlı, girişken ve doğuştan liderim. Düşsem de yoluma devam ederim.
puanınızı artırdığını söylese nasıl bir tepki verirsiniz?
b. Hayata anlamlı renkler katar, eğlenceyi severim. Ömür boyu herkesin mutlu ve
a. Bunu zaten hak ettiğimi düşünürüm.
neşeli olmasını dilerim.
b. Çok sevinirim, sevincimi belli ederim.
c. Her anımı huzurlu ve sakin geçirmek isterim. Kavgayı, gürültüyü sevmem, işlerimde
c. Hocama teşekkür eder, saygı duyarım.
en kolay yolu seçerim.
d. Hocamın nerede hata yaptığını merak eder, kâğıdımı görmek isterim.
d. Her şeyin mükemmel, düzgün, kusursuz olmasını isterim. İlişkilerimde saygılı ve
mesafeli olmayı severim.
10. Saatler sürecek bir iş toplantısına katılmanız gerektiğinde aşağıdakilerden
hangisini benimsersiniz?
2. Genellikle hangi tonda ve nasıl konuşursunuz?
a. Konunun ana hatlarının konuşulması için sonucun belli olmasından hemen sonra çıkmayı
a. Hızlı ve sonuca yönelik.
tercih ederim.
b. Çok hızlı, heyecanlı ve eğlenceli.
b. Toplantı eğlenceli şekilde devam ettiğinde sonuna kadar kalmayı, sıkıcı olmaya başladığında
c. Daha yavaş ve sakin.
erken çıkmayı tercih ederim.
d. Normal ve söyleyeceklerimi aklımda tartarak.
c. Toplantının huzur içinde geçmesi ve güzel kararlar çıkması için üstüme düşeni yaparım.
d. Toplantıya vaktinden önce gelir, bütün detayları not eder ve bir değerlendirme yapmak için
3. Çalışma tarzınızı sağlayan en önemli unsur hangisidir?
geç çıkarım.
a. Sonuçları düşünmek.
b. Onaylanmak, takdir edilmek.
11. Kendinizde gördüğünüz en zayıf yönünüz hangisidir?
c. Gruptaki arkadaşların desteği.
a. İnsanlar işleri istediğim gibi yapmadığında, seri olmadıklarında sinirlenmek.
d. Faaliyet, düzen ve disiplin.
b. Düzensiz, dağınık, programsız olmak.
c. Kimseye hayır diyememek, başkalarının işine koşarken kendi işimi aksatmak.
4. Çalışma tarzınız hangisine uygundur?
d. Her şeyin kusursuz ve mükemmel olmasını istemek.
a. Yoğun ve hızlıyımdır. Aynı anda birkaç işi birden yapabilirim.
b. Özgür bir ortamda çalışırım. İnsan ilişkileri odaklıyım.
12. Kendinizde gördüğünüz en güçlü yönünüz hangisi?
c. Ön planda olmayan ama gruba her türlü desteği veren bir yapım var.
a. Kısa sürede karar alan ve harekete geçen yapım.
d. Ayrıntıları önemserim ve tek bir konuya odaklanarak çalışırım.
b. Girdiğim ortamlara neşe ve heyecan katan tarafım.
c. Her türlü ortama uyum sağlamam ve çatışmaları önleme gayretim.
5. Çalışma temponuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?
d. Her şeyi planlı, programlı ve düzenli yapma huyum.
a. Hızlı bir tempoda çalışır, çabuk karar almayı severim.
b. İşlerin rutin ve sıkıcı olmadığı ortamlarda yüksek motivasyonla çalışırım.
13. Aşağıdaki ifadelerden hangisi sizi daha iyi tanımlar?
c. Nadiren aceleciyimdir. Geç de olsa üstlendiğim işi bitiririm.
a. Güçlü, kararlı, otoriter, yönlendirici.
d. Ayrıntılı düşünerek karar veririm. İş bitirici bir tempoyla çalışırım.
b. Popüler, neşeli, sevimli ve muzip.
c. Barışçıl, sevecen, uyumlu ve sakin.
6. Hangisi sizi daha çok rahatsız eder?
d. Tertipli, düzenli, disiplinli, planlı.
a. Zaman israfı.
b. Tekrar gerektiren işler ve monotonluk.
14. Çalışma masanızda nelere dikkat edersiniz?
c. Çatışma ortamı ve anlaşmazlıklar.
a. Öncelik verdiğim şeyleri yapacak şekilde düzenlenmiş sade bir masayı tercih ederim.
d. Yanılmak ve yapılan hatanın tekrarlanması.
b. İnsanlara karmakarışık gelen ama benim aradığım her şeyi bulduğum bir masada çalışırım.
c. Önce masamın üzerine gerekli her türlü araç gereci koyarım. Sık sık kalkarak enerjimi
7. Bulunduğunuz gruplarda hangi konumda başarılı olursunuz?
harcamak istemem.
a. Olaylara yön veren, otoriteyi kullanan.
d. İyi bir iş çıkarmam için masam son derece derli toplu ve düzenli olmalı.
b. İnsanları motive eden, neşelendiren.
c. Uzlaştırıcı ve grup içinde uyumu sağlayan.
15. Ertesi gün çözülmesi gereken bir problem varsa o akşamki ruh haliniz
d. Bilgi sağlayıcı, araştırıcı ve olayları takip eden.
nasıl olur?
a. Çok büyük tedirginlik duymam, çünkü ertesi gün o işi olması gerektiği gibi yapacağımdan
8. Hangisi sizi daha çok strese sokar?
eminimdir.
a. Olaylar üzerindeki güç ve kontrolümün azlığını hissetmem.
b. Çok tedirginlik duymam, çünkü nasıl olsa işler bir şekilde hallolacaktır.
b. Sıkıcı, rutin işler yapılan ortamda bulunmak.
c. Sorumluluğun üstümde olmasından dolayı tedirginlik duyarım.
c. Beni aşacağını düşündüğüm sorunlar üstlenmek.
d. Tedirginlik duyarım ve gecenin büyük bir bölümünde problemin nasıl çözüleceğiyle ilgili
d. Düzensiz ortamlar, eksik yapılan işler.
planlar yaparım.
Sonuçlar için sayfa 50’ye bakınız...
HAZİRAN 2014
[47]
[gezigünlüğü]
Ticaretin başkenti:
KAYSERİ
İpek Yolu üzerindeki konumuyla
çağlar boyu ticaretin önemli aktörü
olan Kayseri, bu özelliği nedeniyle
köprülere, kervansaraylara, hanlara
da ev sahipliği yapmış ve yapmakta.
Kayseri, doğal güzelliklerinin yanı
sıra Kapadokya’ya yakınlığı ve
Erciyes Dağı’nın sunduğu kış sporları
imkânıyla da cazibe merkezi
[48]
HAZİRAN 2014
Kayseri’yİ anlatmaya muhteşem ticari tarihinden mi, büyük usta Mimar
Sinan’ından mı, yüce Erciyes Dağı’nın bulutlu zirvesinden mi, kuş cenneti
Sultansazlığı’ndan mı, Kapadokya’nın güzelliklerinden mi, dünyanın ilk tıp
fakültesinden mi başlamalı?..
Kayseri’nin ticaret geçmişi çok eskilere dayanıyor. Kayseri çevresindeki en eski yerleşim alanı, şehrin 20 kilometre kuzey doğusunda yer alan,
Anadolu’nun en eski yazılı kaynaklarının bulunduğu Kültepe (Kaniş-Karum)
Höyüğü… Asurlular, Anadolu’da “Karum” adını verdikleri büyük ticaret kolonileri kurmuş. Kültepe Kaniş-Karum’u diğerlerini de denetimi altında tutan
ve doğrudan Asur’a bağı olan büyük bir merkezmiş. Bu merkez MÖ 2800
tarihinden Helenistik Çağ’a kadar önemini korumuş. MÖ 1800’de Kültepe,
Hititler’in hâkimiyetine geçmiş. Bu döneme ait eserleri Develi ilçesinin Gümüşören (Faraktin) köyünde, Pınarbaşı ilçesi İmamkulu köyünde, Sarıoğlan Çiftlik nahiyesinde, Erkilet Karapınar köyünde, Hisarcık kasabasında ve
Eğriköy’de görebilir, yaklaşık 5 bin yıllık ticaret geleneğinin izlerini bugün de
sürebilirsiniz. Ayakta kalabilen birkaç eski çarşı ticari önemini hâlâ koruyor.
Bunlardan biri, Kapalıçarşı… Osmanlılar zamanında yapılan kapalı çarşılar
arasında İstanbul Kapalıçarşı’dan sonra en büyüğü olarak bilinen Kayseri
Kapalıçarşısı, birkaç defa büyük yangınlarla zarar görmüşse de bugün hâlâ
cıvıl cıvıl. Kayseri, 1512’de yaptırılan Pirinççiler Çarşısı, 1844 tarihli Hacı
Efendi Çarşısı ve Kazancılar Çarşısı’nın da ev sahibi. Bu çarşıların hepsi de
Kayseri halkı tarafından yaptırılmış. Osmanlı İmparatorluğu’nda bedesten
(günümüzde ticaret merkezleri, borsalar, sanayi bölgeleri ve kooperatiflerin
kanunlarla oluşturulması gibi) ancak padişah fermanı veya vezir hükmüyle
kurulurdu. Bir beldede bedesten kurulduğunda, artık o belde, kale içi gü-
Peri bacaları’nın atası
Kayseri’nin sembollerinden biri olan, 10 metre yüksekliğindeki
saat kulesinin çinko çatısında bir de rüzgârgülü bulunmaktadır.
venliğiyle, ticaret yapmak isteyen zengin tüccarları çekecek bir
ticaret merkezi olurdu. Kayseri de Osmanlı’nın bedestenli şehirleri arasındaydı. Kayseri, yüzyıllar boyunca Hindistan, İran ve
Avrupa’dan gelen binlerce tüccarın tanışma, konaklama ve alışveriş merkezlerinden biriydi.
Mimar Sinan’ın evini görün!
Şehrin güzelliklerine devam etmeden belirtelim ki, Melikgazi
ilçesine bağlı Ağırnas, Kayseri gezi listenizde mutlaka olmalı.
Bu küçük ilçeyi bizler için önemli hale getiren özelliği, Mimar
Sinan’ın doğduğu yer olması… Mimar Sinan, 22 yaşına kadar
kaldığı Ağırnas’ta, kendi el emeğinin ürünlerini bırakmış. Sinan,
kasabanın 3 kilometre uzağındaki suyu künklerle kasabaya getirmiş, kasabanın üç ayrı mahallesine üç ayrı çeşme yaptırarak
bu suyu kasaba halkının hizmetine sunmuş.
Kapadokya’nın yeraltı zenginliği
Kayalık Kapadokya bölgesi Uçhisar, Ürgüp, Avanos, Göreme,
Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara ve çevresinden ibaretse de, Kapadokya bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kırşehir’in yanı sıra
Kayseri’yi de kapsıyor. Kayseri sınırları içinde yer alan Soğanlı,
Ağırnas, Doğanlı, Tomarza-Emiruşağı yeraltı şehirleri de, Hıristiyanlığın dördüncü yüzyıldan sekizinci yüzyıla kadar
en önemli merkezlerinden olan Kapadokya’daki
kiliselere ev sahipliği yapıyor.
Şimdi de yeryüzüne çıkalım. Kayseri’de
Selçuklu, Moğol, Osmanlı dönemlerine
ait çok sayıda köşk bulunuyor. 12401241 yılları arasında Selçuklular tara-
Türkiye’nin üçüncü, Orta Anadolu’nun en yüksek dağı olan Erciyes, uluslararası
kış sporları merkezi konumunda… 3916 metre yüksekliğe sahip Erciyes Dağı,
tüm azametiyle Kayseri’nin sembolü. Sönmüş bir “küme volkan” olan dağın,
volkanik patlamaları günümüzden 30 milyon yıl önce başlamış. Erciyes’ten
çıkan küller, rüzgârla kilometrelerce uzaklara taşınmış ve Hasan Dağı ile
birlikte, Nevşehir/Ürgüp etrafındaki peri bacalarını oluşturmuş.
fından yapılan Erkilet’teki Hıdrellez Köşkü, 14’üncü yüzyılda
yapılmış Haydar Bey Köşkü, Moğol beylerinden Babük Bey tarafından 1366’da yapılmış Babük Bey Köşkü, 15’inci yüzyılda
yapılmış Güpgüpoğlu Konağı ziyaret edilebilir durumda. Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalan pek çok camiyi de hayranlıkla
gezebilirsiniz. Hunat Hatun Külliyesi, planlarını Mimar Sinan’ın
çizdiği Kurşunlu Camii, bunlardan ikisi.
Sultansazlığı Kuş Cenneti
Türkiye’nin yedi önemli sulak alanından birisi olan, tatlı su ve tuzlu
su ekosistemleriyle çok sayıda su kuşunun barınma, beslenme,
üreme ve göç esnasında dinlenme gibi ihtiyaçlarına cevap veren
Sultansazlığı Kuş Cenneti; Erciyes Dağı’nın zirvesi, kış oyunlarının yapıldığı alanlar, mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.
Kayseri Kent Müzesi’ne gittiğinizde bütün Kayseri’yi gezmiş gibi
olabiliyorsunuz. Ziyaret duraklarınız arasında yer alması gereken
“Kayseri evleri”, size şehrin eski dokusunu yaşatacak. Cumhuriyet Meydanı dört medeniyete ait izlerin bulunduğu bir merkez…
Dünyanın ilk tıp fakültesi
Dünyanın ilk tıp fakültesinin Kayseri’de olduğunu biliyor muydunuz? Gevher Nesibe Hatun adına 1206 yılında yaptırılan medrese, bugünkü anlamda tıp eğitimi ve sağlık hizmetini
birlikte veren dünyanın ilk merkezi. Dünyadaki ilk
ev ısıtma sisteminin örnekleri de Kayseri’de
bulunuyor.
Kayseri’yi sayfalara sığdırmak çok zor. En
iyisi, tarih ve doğa zengini bu şehri en
kısa zamanda ziyaret etmek değil mi?
HAZİRAN 2014
[49]
[serbestkürsü]
Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için
iletişim adresimiz: [email protected]
HANGİ RENKSİNİZ?
TEST DEĞERLENDİRMESİ
A şıkkınız en çok ise;
Güçlü, kararlı yapıya sahip kırmızı karaktere
sahip bir kişisiniz. Kimseden yardım istemeyi
sevmeyen, kendilerini daima ‘haklı’ gören,
eleştirilmekten hoşlanmayan, hiçbir sözün
altında kalmayan, kararlı, iş bitirici, ani
kararlarıyla insanları şaşırtabilen, iyi organize
eden, adeta lider doğmuş…
B şıkkınız en çok ise;
SOLDAN SAĞA:
1) Örümcek korkusu 2) Kolu çevrilerek çalınan, sandık biçiminde bir
tür org-Kara Kuvvetleri Komutanlığı kısa yazılışı 3) Meclisimizin kısa
yazılışı-Eski dilde göz-Bir şart edatı 4) Kör barsak (apendiks) iltihabı
5) Taslak durumundaki küçük yapı-Bir tatlı türü 6) Yabancı-İddia,tezAlüminyumun simgesi 7) Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin kısa yazılışıTambur çalan kimse 8) Bir mide hastalığı-Bir erkek ismi 9) Yarı memnunluk anlatır-Güç,kuvvet-Jamaikanın plaka işareti 10) Mağara-Balıkesir ve
yöresine Osmanlı zamanında verilen ad 11) Tarz-Damak sesleriyle başlayan kelimeleri ve heceleri tekrarlayarak birdenbire söyleyen ve keserek konuşan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1) Yükseklik ölçer 2) Tanrı-Alkolleri oksitlendirme veya asitleri indirgeme
yolu ile elde edilen uçucu bir sıvı 3) Bir yere doğru fırlatmak-Akdeniz’de
küçük bir ada-Nikel elementinin simgesi 4) Mario Alberto önadlı 1978
Dünya Kupasının Arjantinli ünlü futbol yıldızı-Bir harfin okunuşu 5) Numaranın kısa yazılışlarından biri-Cumhuriyetimizin kurucusu 6) Ağacın
ucu-Voltamperin simgesi-Meyve kurusu 7) Yarar,menfaat-İngilizce’de
bay kısaltılmışı-Bir nota 8) TSM’de bir makam adı 9) Berkelyumun
simgesi-Üzüm çiğnemeye yarayan taştan yada tahtadan yapılmış büyük tekne-Selenyumun simgesi 10) Eskiden içeni ölümsüzleştirmek,
madenleri altına çevirmek gibi olağanüstü etkileri olduğuna inanılan
sıvı-Bir devletin yönetim biçimi 11) Prut savaşı sırasında Baltacı Mehmet
Paşa’yla anlaşma yapan ünlü Rus çariçesinin ismi.
Hazırlayan: MİTHAT BAYRAKOĞLU - Veri Hazırlama Kontrol Memuru / Ardeşen Çay Fabrikası
Popüler, neşeli sarı karakteri ağır basan
bir kişisiniz. Girişken, ayrıntılar üzerinde
düşünmeyen, çalışma alanları dağınık,
kendilerini toparlayacak birine ihtiyaç
duyan, konuşmayı çok seven, mutluluk ve
enerji yayan, hüzünlü ortamları sevmeyen,
unutkan, dikkatsiz, diğerlerine göre insanlara
daha çabuk inanan, hazırcevap, çocuk ruhlu,
insanlara çabuk kaynaşıp arkadaş olan,
işleri kolay yoldan halledecek parlak fikirleri
bulunan….
C şıkkınız en çok ise;
Barışçıl, sevecen yeşil karakterli bir kişisiniz.
Çok rahat, kendisiyle barışık, çatışmadan çok
çekinen, bir an evvel işlerini bitirip dinlenmek
isteyen, arabulucu, fazla enerji harcamayı
sevmeyen….
D şıkkınız en çok ise;
Tertipli, düzenli yapıya sahip mavi karakterli
kişisiniz. Mükemmeliyetçi, daima tedbirli,
her zaman kurallardan yana, derli toplu ve
düzenli, detaycı, meraklı, olayların olumsuz
yönünü görüp kaygılanan, ciddi ve ağır başlı,
yetenekli...

Benzer belgeler