Sayı 4 - İbrahim Çeçen Vakfı

Transkript

Sayı 4 - İbrahim Çeçen Vakfı
İbrahim Çeçen Vakfı; bugüne kadar
9.000’e yakın gence karşılıksız burs
verdi, onların başarılarını gururla
izledi, mutluluklarına ortak oldu.
Mezun olmuş eski bursiyerlerimiz
şimdi Türkiye’nin ve dünyanın birçok
yerinde başarılara imza atıyor.
SİZ de sağlayacağınız katkıyla
geleceğimizin gençlerine umut
olabilirsiniz.
Sen de 1 Bursiyer Okut !
Bir gencin bir yıllık üniversite burs
bedeli 2.340 TL. Yani 9 ay boyunca,
ayda sadece 260 TL katkı sağlayarak
bir genci okutabilirsiniz.
Başarılı ve okumak isteyen ancak
imkansızlıklardan dolayı güçlük
çeken gençlere umut olabilirsiniz.
Haydi bir bursiyer de SİZ okutun,
onlara umut olun…
IC Vakfı
“Sen de 1 Bursiyer Okut Projesi”ne
katılmak için Vakfımızın
0312. 417 82 64 numaralı
telefonundan veya
[email protected] ‘den
bilgi alabilirsiniz.
sayı 04
aralık 2012
1
sayı 04
aralık 2012
Merhaba,
İşte bir yılı daha geride bıraktık… Bu yıl
Vakıf
olarak çok yoğun, dolu dolu bir yıl geçirdik; eğitim
Yayın Sahibi
İbrahim Çeçen Vakfı adına
Ayşe Günseli Çeçen
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Aslı Türkan Çeçen
Yayın Koordinatörü
Dr. Meral Dinçer
Yayın Danışmanları
Aysel Çeçen Başbuğ
Ruhi Yamaner
Zeynep Çeçen
Koordinatör Yardımcıları
Ayça Köktürk
Neslihan Arslan
Dilek Şahin
Dergi Tasarımı
Ersin Deniz Durum
Yayın İdare Yeri
Kızılırmak Sokak No:31 Kocatepe
Kızılay / ANKARA
Tel.(0312) 417 82 64
Fax.(0312) 417 82 96
www.icvakfi.org.tr
toplantıları, seminerler, sosyal projeler ve daha neler
neler…
2012 Haziran’ında 578 bursiyerimizden 106’sı mezun
olmuştu.
Bursiyerlerimizin
kimileri
çeşitli
illerde
doktor, mühendis olarak göreve başladılar, kimileri
öğretmen
olarak
atandılar,
kimileri
farklı
işlere
girdiler. Onların başarıları ve hayata atılmaları bizlere
ayrı bir gurur veriyor.
Bu
yıl
ise
Türkiye’nin
üniversitelerde
okuyan
birçok
toplam
ilindeki
607
çeşitli
bursiyerimiz
oldu. Eski bursiyerlerimiz ve yeni gelenlerle beraber
koskoca bir aile olduk. 2013’e bambaşka bir enerjiyle,
motivasyonla başlıyoruz. Yine hep birlikte güzel ve
anlamlı projeler yapacağız.
Bu sayımızda son aylarda yaptığımız bazı etkinlikleri
sizlerle paylaşmak istedik. Özellikle Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi ile işbirliği içinde gerçekleştirdiğimiz
Baskıya Hazırlık ve Baskı
Majans Ofset Tasarım Reklam Ltd. Şti.
Kazım Karabekir Cad. 7/40 İskitler/ANKARA
Tel.(0312) 384 06 04 Fax.(0312) 384 06 10
www.majansofset.com
projeleri anlattık. Önümüzdeki yıl da üniversite ile çok
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Hayallerinizin gerçekleşmesi, umut ışığınızın hiç
Dergideki reklamların sorumluluğu firmalara, yazıların
sorumluluğu yazanlarına aittir. Bu yayının bir bölümü
ya da tamamı yapımcısının izni olmaksızın çoğaltılmaz
ve tekrar yayınlanamaz.
Kapak: Ağrı Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü
Fotoğraf Arşivi (Ali İhsan ÖZTÜRK)
daha anlamlı işleri birlikte gerçekleştireceğiz.
Yeni
yıl
yeni
umutlar,
yeni
hayaller
demek…
tükenmemesi dileklerimizle….
Dr. Meral Dinçer
IC Vakfı Müdürü
içindekiler
4
3. Akademik Gelişim Semineri
24
AİÇÜ Akademik Yıl Açılış Töreni
34
Araştırma Yarışması Ödülleri
41
IC Holding Projeleri
44
IC Vakfından AİÇÜ’ye Yayın Desteği
46
Söyleşi, TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu
50
Patnos Tıbbi Sekreterlik ve Dökümantasyon
Kursiyerleri Sertifikalarını Aldı
51
Çocukların Oyuncak Sevinci
52
Gürsel ve Nezahat Çeçen İlköğretim Okulu Yenilendi
53
Prof. Dr. İrfan Aslan Yeniden AİÇÜ Rektörü
54
İbrahim Çeçen İlköğretim Okulu
55
Okulda Kupa Sevinci
56
Söyleşi, Tredaş Genel Müdürü Yusuf Baykan
60
Dr. Şevin
62
İspanya / Madrid LLP-Proje Toplantısı
63
Azerbaycan Gence Agrar Üniversitesi ile İşbirliği
64
Doğudan Parlayan Kültür Şehir Ağrı
74
Erasmus Mektupları
82
Mezun Bursiyerlerimizden Haberler
86
İçten Bakış, Suat Çakan
87
Eski Bursiyerimizden Örnek Davranış
88
Çin Xiling Mühür Sanatı Sergisi
90
Vakfımız Çalışanları
91
IC Holding Şirketlerinde Çalışan Mezunlarımız
92
Tükenmeyen Enerji Kaynağı: GÜNEŞ
94
IC’de Staj Yapan ve Çalışan Bursiyerlerimiz
96
Bu Yıl 607 Bursiyerimiz Var
04
24
46
56
3. AKADEMİK
GELİŞİM SEMİNERİ
11 - 14 Aralık 2012 IC Santai Hotel Belek Antalya
4
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
5
AİÇÜ 3. AKADEMİK GELİŞİM
SEMİNERİ DÜZENLENDİ
IC İbrahim Çeçen Vakfı
ve Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi işbirliği ile
Antalya Belek’teki IC Hotels
Santai’de gerçekleştirilen ‘3.
Akademik Gelişim Semineri’
açılışına IC Holding Yönetim
Kurulu Başkanı ve Vakfımızın
kurucusu İbrahim ÇEÇEN,
Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN,
Rektör Yardımcıları Prof. Dr.
Telat YANIK, Prof. Dr. Fahri
BAYIROĞLU, Prof. Dr. Mehmet
BİBER, IC Vakfı Müdürü Dr.
Meral DİNÇER, akademisyenler
6
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
ve idari personel katıldı.
Organizasyon dolayısıyla
yurtdışından davet edilen 4
üniversitenin akademisyenleri
Bulgaristan Prof. Assen
Zlatarov Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Petko PETKOV, Rektör
Yardımcısı Doç. Dr. Magdalena
MITKOVA, Bulgaristan The
State University of Library
Studies and Information
Technology Üniversitesi’nden
Prof. Vera BONEVA, Doç.
Dr. Evgeni VELEV, Bela
TETEVENSKA, Çuvaş
Cumhuriyeti’nden Chuvash
State Üniversitesi’nden Doç.
Dr. Evgenia Grigoryeva ile
Polonya The Main School of
Fire Service Üniversitesi’den
Dr. Oksana GALAROWİCZ de
açılışta yer aldı.
Seminer boyunca Akdeniz
Üniversitesi SEM Müdürlüğü
tarafından, AİÇÜ araştırma
görevlileri, öğretim görevlileri
ve okutmanlarına akademik
gelişim konularında sunumlar
yapıldı.
7
Semineri düzenleyen IC
İbrahim Çeçen Vakfı’nın
Müdürü Dr. Meral DİNÇER
açılışta yaptığı konuşmada,
İbrahim ÇEÇEN’in yaptırdığı ve
isminin verildiği üniversitede
görev alan akademisyenler
olarak, İbrahim ÇEÇEN’in
kim olduğunu bilmek, onu
iyi anlamak ve bugüne kadar
yaptıklarını, projelerini, iş
başarısını, kişiliğini tanımak
gerektiğini söyledi. Bu sebeple
IC Holding’in bugüne kadar
inşaat, turizm, enerji gibi
konularda yabancı ortaklarla
yaptığı önemli işlerden
örnekler veren Dr. DİNÇER,
Antalya Havalimanı’nın
inşaatının yapılmasının
yanı sıra işletmesinin
yürütüldüğünü, Kütahya,
Afyon, Uşak’a hizmet eden
Zafer Bölgesel Havaalanı’nın
8
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
yapılarak işletimine
başlandığını, Ordu Giresun
arasında dünyada 2. örnek
denizin üstüne inşa edilecek
olan havaalanından söz etti.
Hızlı trenin Eskişehir İstanbul
2. etabının da IC tarafından
yapılmakta olduğunu, enerji
sektöründe pek çok HES
yapıldığını ve Trakya bölgesi
elektrik dağıtımı TREDAŞ’ın
alındığını, Çeşme Marina’nın
yapılarak işletilmesinin
sürdüğünü anlattı. İstanbul’a
3. köprü yapım ihalesini
de IC’nin kazandığını, yine
İstanbul’un en büyük otel ve
kongre merkezinin Bomonti’de
yapılmakta olduğunu,
Hilton’la anlaşılarak, 2013
baharında hizmete açılacağını,
bu seminerin yapıldığı IC
Hotels Santai’nin yanı sıra 3
adet daha 5 yıldızlı IC oteli
olduğunu söyledi.
Azerbaycan’ın başkenti
Bakü’de yapılan Alev Kuleler
ve Haydar Aliyev Kültür
Merkezi, St. Petersburg’da
yapılmakta olan Pulkava
Havaalanı ve Çevre Otoyolu,
Bulgaristan Varna ve Burgaz
Havaalanları’ndan da söz eden
Dr. Meral DİNÇER “Vakfımızın
kurucusu Sayın İbrahim ÇEÇEN
Beyfendi için Ağrı; doğduğu,
çocukluk ve gençliğinin
geçtiği şehir... Kendisi o
topraklarda yetişmiş, eğitim
görmüş, ama yurduna olan bu
borcu ödeme yükümlülüğünü
her zaman taşıyor. Bu
sorumluluk duygusu ile
ülkesine yapılacak en önemli
ve anlamlı yatırımın, “Eğitime
verilen destek olduğu” na
inanıyor. 1984 yılında şahsen
vermeye başladığı eğitim
9
IC Hotels Santai Yönetici ve çalışanlarına konukseverlikleri için çok teşekkürler.
burslarını daha kurumsal bir
yapıya oturtmak amacıyla
Vakfımızı 2004 yılında kurdu.
Vakıf, eğitim, sağlık, spor,
kültür ve sanat alanlarında
farklı kurum ve kuruluşlarla
işbirliği yaparak yürüttüğü
projelerle, ülkemizde yaşanan
sorunların çözümüne katkıda
bulunmayı amaç edindi. İşte
bu hedef doğrultusunda tüm
Türkiye çapında faaliyetlerin
yanı sıra; özellikle doğup
büyüdüğü Ağrı ili pilot bölge
olarak seçilmiştir” dedi.
Bugüne kadar 43 yıllık iş
hayatında gerek ülkemizde,
gerekse dünyanın çeşitli
ülkelerinde pek çok önemli
ve büyük işler gerçekleştiren
İbrahim ÇEÇEN için en gurur
duyduğu yatırımın Ağrı’da
yaptırdığı üniversite olduğuna
dikkat çeken DİNÇER,
“Üniversitemizin bilim,
eğitim, kültür, sanat, spor
konularındaki projelerine
Vakfımız aracılığı ile gereken
destek verilecektir.
Üniversitemizi seçkin
üniversiteler arasında
olmasını sağlamak,
uluslararası tanınırlığını
ve saygınlığını arttırmak
adına üniversite yönetimiyle
Vakfımızın fikir birliği ve
işbirliği içinde çalışması için
gerekenler yapılacaktır. Hep
birlikte üniversitemizi daha
iyi yarınlara taşıyacağımıza
inancımız tamdır” dedi.
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi ile işbirliğinde
gerçekleştirilen bu seminerle
üniversitede yapılacaklar
konusunda olumlu sonuçlar
çıkacağını söyleyen Dr.
Meral DİNÇER “Sayın Rektör
ve tüm idarecilerin başarılı
çalışmaları neticesinde kısa
sürede üniversitede büyük
ilerlemeler kaydedildi.
Bu seminerde Akdeniz
Üniversitesi SEM ile Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin
işbirliği içinde olması da
bizi mutlu ediyor. Seminer
sırasında yurtdışından gelen
akademisyenleri ağırlamak
ve 3 yabancı üniversite
ile karşılıklı işbirliği
protokolünün imzalanması
da ayrı önem taşıyor,
Vakfımız da üniversitemizin
daha da gelişmesi için proje
desteklerini sürdürecek” dedi.
Açılışta konuşan Rektör Prof.
Dr. İrfan ASLAN, beş yıl önce
eğitim gönüllüsü, değerli
iş adamı İbrahim ÇEÇEN’in
büyük katkılarıyla temelleri
atılan Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’nin, kısa zamanda
büyük bir gelişme gösterdiğini
belirtti.
Üniversitelerin bulundukları
şehirlere çok önemli
katkılar yaptığını belirten
Prof. Dr. İrfan ASLAN,
görevlerinin sadece öğrenci
ve akademisyen yetiştirmek
olmadığını söyledi. Halkla
beraber hareket ederek şehri
kalkındırmaları gerektiğini
kaydeden Rektör, “Hepinizin
bildiği gibi her türlü dilin,
ırkın, mezhebin, insanın
ve insanların bir arada
10
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
işbirliği yaptığı kurumlardır.
Üniversiteler sadece ve sadece
öğrenci ve akademisyen
yetiştiren yerler değildir.
Üniversiteler, bulundukları
yerlerin ekonomik, sosyal ve
kültürel yapısını değiştiren
yerlerdir, halktan ayrı
değildir. Halkla beraber halkı
daha da yukarı seviyeye
yükselten kurumlardır.
Halkın ekonomik sosyal ve
sosyolojik seviyesinin daha da
yükselmesinde ana etmenlerin
yer aldığı kurumlardır” dedi.
Akademisyenlerin insani
duygularını insanların
yararına kullanması
gerektiğini hatırlatan
Rektör Prof. Dr. ASLAN,
sözlerine şöyle devam etti:
“Akademisyen duruşuyla,
tavrıyla, vakur hareketiyle,
aldığı sorumlulukla, vefasıyla,
çalışmasıyla ve dik duruşuyla
farklı bir insandır. Etkilenen
değil, etkileyendir. Yaptığı
çalışmaların başta kendi
toplumu olmak üzere
dünyanın farklı yerlerindeki
insanların kullanımına
sunan ve topluma fayda
sağlayan insandır. Kıskanan,
ötekileyen değil, almış olduğu
sorumluluğu, vefa duygusuna
binaen milletine ve kurumuna
babayiğitçe sergileyendir.
Sizler üniversiteyi bu şekilde
sahiplenmeye devam ettiğiniz
sürece hem yörede hem
ülkede büyük başarılara imza
atacağımıza inanıyorum.”
11
Seminerde konuşan IC Holding
Yönetim Kurulu Başkanı ve IC
Vakfı kurucusu İbrahim ÇEÇEN,
Ağrı’dan gelen üniversite
akademisyenlerini otelinde
ağırlamaktan ve onlarla
tanışmaktan büyük mutluluk
duyduğunu ifade ederek
sözlerine başladı.
Yaptıkları turizm yatırımlarına
değinen ÇEÇEN “Turgut Özal’ın
turizm sektörüne açtığı
yoldan biz de yürüyerek bu
oteli kurduk. 1983’te 380
milyon dolar olan turizm
geliri, bugün 25 milyar dolara
ulaşmış durumdadır. Ben o
dönemde ilk kez kendime
ait bir yatırım yaptım. 10
yıl önce Türkiye’deki ilk 10
firma arasındaydık. Bugün
otel kapasitemizi 3 bin yatağa
çıkardık. Bu yatırımla ilk
5 firma arasına girmiştik.
Bunu bu ülkedeki her alanda
yapılan hızlı gelişmeyi
göstermek için anlatıyorum.
Ben Ağrı’da doğdum,
Antalya’da doyuyorum. Bu
nedenle Antalya benim için
önemli. Havalimanında 4 bin
kişi çalıştırıyoruz. Sizleri de
benim için çok önemli olan bu
kentte ve turizm sektöründe
ilk yatırımım olan bu tesiste
ağırlamaktan dolayı çok
mutluyum” dedi.
Öğrenimi boyunca çok
sıkıntı çektiğini ve çok zor
şartlar altında eğitimini
tamamladığını, varlıklı
olduktan sonra da kendisi
gibi eğitimde sıkıntı çekenlere
destek olmak amacıyla eğitim
konusuna büyük önem
verdiğini dile getirdi.
İbrahim ÇEÇEN, “Okurken çok
sıkıntı çekmiş bir insanım.
Belirli bir konuma geldikten
sonra eğitime yatırım yapmayı
hedefledim. Bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da
IC Vakfı olarak üniversitemizin
her zaman destekçisi olacağız.
Benden sonra da çocuklarım
bu anlayışı devam ettirecek.
Vakfımız üniversitenin her
alanda tanıtımı için gerekenleri
arttırarak sürdürecek,
özellikle yurtdışındaki
yabancı üniversitelerle
işbirliği yapılması ve karşılıklı
Haziran’da
üniversiteye
geldiğimde
gördüklerim
beni çok
etkiledi ve
yaptığım
işin ne
kadar doğru
insanların
elinde
olduğunu
gördüm.
protokollerin imzalanması
konusunda da destek
verecektir.
Üniversite için yaptığım
yatırımın ne kadar emin
ellerde olduğunu görmenin
mutluluğunu yaşıyorum.
Evet biz Ağrı’da üniversite
için çok güzel binalar yaptık,
ancak bu binalar misyonuna
hizmet etmiyorsa hiçbir
anlamı kalmaz. Haziran’da
üniversiteye geldiğimde
gördüklerim beni çok etkiledi
ve yaptığım işin ne kadar
doğru insanların elinde
12
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
olduğunu gördüm. Sayın
Rektörüme ve beraberinde
emek veren tüm ekibine,
idarecilerine, personele de
ayrı ayrı teşekkür ediyorum”
dedi. Doğduğu yer olan
Ağrı’nın kendisi için çok
önemli olduğunun altını çizen
ÇEÇEN, Ağrı’nın kalkınmasına
destek verme amacını
belirterek üniversite sayesinde
Ağrı’da olumlu değişimler
yaşandığını vurguladı.
Üniversiteye ve özellikle
de akademisyenlere Vakıf
tarafından her türlü desteğin
verileceğini bir kez daha
hatırlatan ÇEÇEN, sözlerini
şu şekilde tamamladı: “Vakıf
olarak akademisyenlerin
gelişmeleri konusunda daha
da fazla hizmet etmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Size
her türlü desteği vereceğiz.
Ama sizlerden ricam Ağrı’nın
kalkınması ve gelişmesi için
kadroların kalıcı olması lazım.
Biz size her türlü desteği
vereceğiz, lütfen siz de Ağrı’yı
sahiplenin, kalkınmasına katkı
sağlayın.”
13
Açılış konuşmalarından sonra Prof Dr. İrfan ASLAN, İbrahim ÇEÇEN’e bursiyerinin yaptığı portre
resmini hediye etti. İbrahim Çeçen de Rektör’e plaket takdim etti.
Açılış konuşmalarının ardından
yapılan oturuma başkanlık eden
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fahri
BAYIROĞLU,
“Akademisyenlerin
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne
dair fikir, beklenti ve önerilerini
ifade etmelerini” istedi. İbrahim
ÇEÇEN’in de başından sonuna takip ettiği oturumda, akademisyenler tek tek söz alarak üniversite
hakkında görüş ve önerilerini dile
getirdiler. Ayrıca, akademisyenler
için hazırlanan anketle, onların
Ağrı’da yaşamaları ile ilgili sorunları belirtmeleri, üniversitedeki
eksiklikler, diğer üniversitelere
göre farklılıklar, olumlu ve olumsuz yanları ile, yapılmasını faydalı
gördükleri konuları ifade etmeleri
istendi. Anket daha sonra Vakıf tarafından değerlendirilerek, sonuçlar açıklanacaktır.
3 Üniversite ile İkili
Anlaşma İmzalandı
Seminer için Antalya’ya davet
edilen üniversitelerle AİÇÜ
arasında ikili anlaşmalar
imzalandı. AİÇÜ Rektörü Prof.
Dr. İrfan ASLAN, Bulgaristan’ın
Burgaz kentindeki Prof. Assen
Zlatarov Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Petro Stoyanov
PETKOV, Bulgaristan’ın
14
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Sofya kentindeki The
State University of Library
Studies and Information
Technology Üniversitesi’nden
Bella TETEVENSKA, Çuvaş
Cumhuriyeti’nden Chuvash
State Üniversitesi’nden Rektör
temsilcisi Doç. Dr. Evgenia
Grigoryeva ile ikili anlaşmaları
imzaladı.
İmza töreninin ardından
üniversiteler birbirlerine
hediyeler verirken, İbrahim
ÇEÇEN’e de plaket takdiminin
yanı sıra, Doç. Dr. Evgeni
VELEV kendi yaptığı tabloyu
hediye etti.
15
Seminer Sunuşları
Seminerin
koordinasyonunu
yapan Akdeniz
Üniversitesi Sürekli
Eğitim Merkezi
Müdürü Prof. Dr.
Mustafa KINSIZ
“Yabancı Dil Sınavları”
konusunda yaptığı
sunuşunda resmi
olarak kabul gören
KPDS, ÜDS ve
uluslararası sınavların
tanıtımı, KPDS soru
tipleri ve çalışma
önerileri, ÜDS soru
tipleri ve çalışma
önerileri, uluslararası
sınavların soru tipleri
ve çalışma önerileri
konularını anlattı.
Sunuşunun sonunda
IC Vakfı Müdürü Dr.
Meral DİNÇER, Prof.
Dr. KINSIZ’a seminerde
gerçekleştirdikleri
işbirliği için teşekkür
plaketi verdi.
Doç. Dr. Arda ARIKAN
16
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
ise Bilimsel Makale
Yazımı Sunuşunda
“Bilimsel bir
makalede olması
gereken nitelikler,
makale yazım
sürecinde karşılaşılan
sorunlar ve çözüm
önerileri, bilimsel
makale yazımının
geliştirilmesi
için uygulamalı
öneriler” üzerinde
durdu. Daha sonra
Bilimsel Dergicilik ve
Dergilerin Tanıtımı
Sunuşunda “Bilimsel
dergilerin genel
özellikleri, Dergilerin
türleri ve tanıtımları,
Uygun derginin
seçimi” konularını
anlattı. Son olarak
Doçentlik Kriterleri,
Dergiler ve Yayın
Yollama Sunuşunda ise
“Doçentlik kriterleri
ve bilimsel dergi
ilişkisi, Kriterlere
17
uygun dergilerin
özellikleri konularını
detaylı anlattıktan sonra
makale yayımlama
süreciyle ilgili
önerilerde bulundu.
Bilimsel Araştırma
Yöntemleri konusunda
sunuş yapan Yrd. Doç.
Dr. Adil KORKMAZ;
Araştırma nedir? Nasıl
Başlar? Nasıl Biter?;
Soru Türleri (Olguya
Dayalı Soru, Zamanda
Genişletilmiş Soru,
Mekânda Genişletilmiş
Soru ve Genelleştirilmiş
Soru); Bilgi: Platon’dan
Kant’a Bilgi Kavramının
Kısa Öyküsü; Bilgiyle
Bağlantılı Kavramlar:
Duyum, İmge, Algı,
Kavram, Düşünce,
İnanç vb.; Bilginin
Kaynağı; Bilgi Elde Etme
Yöntemleri: Tümevarım,
Tümdengelim,
Örnekseme; Bilim
nedir? Ürün Olarak
Bilim ve Etkinlik
Olarak Bilim (Bilim
doğrulanabilir bilgi
ya da yanlışlanabilir
bilgi seçeneklerinden
biri midir, yoksa bilim
adamları topluluğunun
evreni açıklama çabaları
mıdır?); Bağlı bir
Soru: Bilimin öznesi
bilim adamı mıdır,
yoksa bilim adamları
topluluğu mudur?;
Hipotez Oluşturma, Test
Etme ve Yorumlama;
Metin Yazma; Düşünceyi
Geliştirme (Tanımlama,
Karşılaştırma, Örnek
Gösterme, Tanık
Gösterme ya da
Alıntılama, Sayısal
Verilerle Destekleme);
Anlatımın Temel
Birimi Olarak Cümlede
Açıklık, Seçiklik ve
Duruluk; Kaynakça
Yazımı; Yeniden Okuma
ve Düzeltme konuları
üzerinde durdu.
Seminerin ikinci günü yurtdışından gelen üniversite temsilcileri kendi
üniversiteleri hakkında sunuş yaparak, üniversitelerini tanıttılar ve AİÇÜ
ile ne gibi işbirlikleri yapılabileceğine dikkat çektiler.
18
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
19
Yönetim ve Organizasyon Semineri
Akademik Gelişim Semineri kapsamında başka bir salonda ise AİÇÜ idarecilerine yönelik Yönetim ve
Organizasyon semineri de düzenlendi. Seminerde Doç. Dr. Beykan ÇİZEL “Motivasyon Yönetimi, Zaman
Yönetimi, Takım olmak ve Liderlik “ konularını idari kadroya anlatarak, karşılıklı tartışmalarla etkinliği
hareketlendirdi.
Sertifika Töreni
Seminer bitiminde gerçekleştirilen sertifika töreninde Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telat YANIK, Rektör
Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet BİBER ve IC Vakfı Müdürü Yrd. Doç. Dr. Meral DİNÇER tüm akademisyenlere
katılım sertifikası dağıttı.
20
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
21
Akademik Gelişim Semineri kapsamında AİÇÜ İdarecilerine yönelik olarak düzenlenen “Yönetim ve
Organizasyon” Seminerinin sertifikalarını AİÇÜ Genel Sekreteri Ali Fuat AÇIKGÖZ dağıttı.
Seminer bitimindeki akşam yemeği sırasında Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Telat YANIK tüm yabancı
konuklara sertifika verdi. Prof. Dr. YANIK üniversitelerin gelişmesinde yabancı üniversitelerle ikili
anlaşmaların çok önemli olduğuna değinerek, “AİÇÜ olarak 2013’te karşılıklı işbirliği çalışmalarımızı
geliştirerek, üniversitemize yabancı akademisyen ve öğrenci getirimi konusuna da ağırlık vereceğiz.
Bu seminer sırasında yabancı konukları davet eden IC Vakfı’nın desteğine de teşekkür ediyoruz,
Vakıfla bu konudaki çalışmalarımız önümüzdeki süreçte de artarak sürecektir” dedi.
22
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
23
Seminer sonrası akşam yemeğinin ardından akademisyenler müziğin ritminde dans ederek
rahatladılar. Bu seminerle hem akademisyenlerin gelişimlerine katkı sağlanması amaçlanırken, hem
de birbirlerini daha iyi tanımaları ve kaynaşmalarına da ortam yaratıldı.
24
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
25
AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ
AKADEMİK YIL AÇILIŞ TÖRENİ
Nezehat Çeçen Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen 2012-2013 Akademik
Yılı Açılışı Töreni’ne Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, Ağrı Valisi Mehmet
TEKİNARSLAN, YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Şaban ÇALIŞ, Atatürk Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Hikmet KOÇAK, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Muammer YAYLALI, IC Vakfı Müdürü Dr. Meral Dinçer kamu kurumlarının
temsilcileri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Yaptığı açılış konuşmasında
rekabete dayalı yenidünya
düzeninde eğitime en fazla
yatırım yapan ve eğitilmiş
insan gücüne sahip ülkelerin
avantaj sağlayacağını
ifade eden Rektör Prof. Dr.
İrfan ASLAN, insanların
eğitimine önem vermeyen
ülkelerin kendilerine en
güçlü düşmanlarının dahi
yapamayacağı derecede büyük
kötülük yaptığını belirtti.
Bilgi üretimi ve paylaşımının
günümüzde hayati önem
kazandığını belirten Prof. Dr.
İrfan ASLAN, “Eğitim, ülkelerin
her yönden gelişmelerinde
vazgeçilmez temel şartlardan
biri haline gelmiştir. Zira
rekabete dayalı yenidünya
düzeninde eğitime en fazla
yatırım yapan ve eğitilmiş
insan gücüne sahip ülkeler
26
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
avantaj sağlayacaktır.
İnsanların eğitimine önem
vermeyen ülkeler, kendilerine
en güçlü düşmanlarının dahi
yapamayacağı derecede büyük
kötülük yapmaktadırlar.
Eğitim, hedefi yükselmek
olan toplumların asla göz ardı
edemeyecekleri bir süreçtir”
diye konuştu.
İnsana yapılan en pahalı ve
en uzun yatırım olan eğitim
sürecinde, üniversitelere
büyük görev ve sorumluluklar
düştüğünü dile getiren Prof.
Dr. ASLAN, “Üniversitemizin
ilk Rektörü olarak atandıktan
sonra ‘özgür, evrensel
değerlerle donanmış,
insan hak ve hürriyetlerine
saygılı, saygın ve bölgenin
öncü üniversitesi’ olmayı
vazgeçilmez bir hedef olarak
önümüze koymuştuk. Bunu
sağlamak için ortak akıl ve
kararlı iradeyi etkin bir şekilde
kullanarak her biri kendi
alanında bilimsel ve insanî
değerlerle saygınlık kazanmış,
farklı dünya görüşü ve
düşünme sistematiğine sahip
çalışma arkadaşlarımla bir
ekip ruhu oluşturarak, takım
olmayı sağlama gayreti içine
girdik ve yeni bir ‘Üniversite
Modeli’ için düğmeye
bastık. Dış dinamiklerden
yoksun kalmamak için
üniversitemizde zaten var
olan değerli ekip elemanlarını,
üniversitemiz dışından
saygın öğretim üyeleriyle
destekledik. Yönetim olarak
geçen 4 yıllık sürede birlikte
çalışıp ürettik ve ekip olma
yolunda hızlı bir yol aldık.
Kampüsümüzü büyük oranda
tamamlayarak fizikî olarak
gerçek anlamda üniversite
kimliğine kavuştuk. Kuruluş
itibariyle 3 olan fakülte
sayımızı 6’ya, 2 olan Meslek
Yüksekokulu sayımızı 4’e ve
1 olan Yüksekokulu sayımızı
6’ya çıkardık. Öğrenci sayımızı
1500’lerden 9 binlerin üzerine
taşıdık. Öğretim üyesi ve
öğretim elemanı sayımızı
artırarak 300’lere, idari
personel sayımızı 180’lere
çıkardık. Üstüne basarak
ifade etmeliyim ki, Eleşkirt
Celal Oruç Hayvansal Üretim
Yüksekokulu, Sağlıklı Yaşam
Yüksekokulu, Tarihi Eserleri
ve Kültür-Doğa Değerlerini
Araştırma ve Uygulama
Merkezi, Ahmed-i Hani Bilim,
Kültür ve Sanat Araştırmaları
Merkezi, Engelli Bakım ve
Rehabilitasyon Programı,
Ulaştırma Hizmetleri
Programı ve Posta Hizmetleri
Programı’nı açarak Türkiye’de
ilklerin üniversitesi olduk. 4
yıllık kısa bir süre içerisinde
kampüs alanımızın yüzde
80’lik kısmını tamamladık.
Bundan sonraki 4 yılda ise
hedef ve gayemiz, değerli
akademisyenlerimizin
katkıları ile Akademik
olarak daha güçlü olmak,
başarılar elde etmek ve dünya
Üniversiteleri arasında yer
almak olacaktır” diye konuştu.
Binlerce yıllık medeniyet
tarihinin entelektüel doruk
27
‘’Hedef ve gayemiz, değerli akademisyenlerimizin katkıları ile
akademik olarak daha güçlü olmak, başarılar elde etmek ve dünya
üniversiteleri arasında yer almak olacaktır”
noktası olan Üniversitelerin
gerçek amacının özgür bir
insanlığın inşası olduğunu
vurgulayan Prof. Dr. ASLAN,
şöyle konuştu:
“Gerçek misyonunu taşıyan,
yani özgürlüğün peşindeki
hiç bir üniversitede ideolojik
saplantılar, tek tip dünya
görüşleri, önyargılar,
ekonomik bağımlılıklar
söz konusu olamaz. Temel
görevimiz duvarları yıkmak,
zincirleri kırmaktır. Yalnızca
hakikat arayışı bizi özgür
kılacaktır. Bu doğrultuda
hareket eden Üniversitemizde,
bilimsel ve teknolojik alt
yapı anlamında dünya
standartlarını yakalayabilecek
bir Merkezi Araştırma ve
Uygulama Laboratuvarı
oluşturulmuştur. Şu anda
dünyadaki en gelişmiş
laboratuvarlarla aynı
standartlara sahip olan
laboratuvar, bölgenin sürekli
olarak ihtiyaç duyduğu içme
suyu, atık su, gıda, agrega,
beton, yapı, kömür, akaryakıt
ve tarımsal analizler gibi
rutin analizleri bünyesinde
gerçekleştirecek alt yapıya
sahiptir. Laboratuvarımız ileri
düzeyde bilimsel çalışmaları
ve araştırma faaliyetlerini
yürütürken, bir taraftan
uluslararası laboratuvarlarla
işbirliği yaparak bilim
adamı değişimi çalışmalarını
yürütmüş, bir taraftan da
gerek enstitülerimizin gerekse
farklı üniversitelerden
bilim insanlarının Ağrı’nın
kalkınmasına yönelik yüksek
lisans ve doktora projelerini
destekleyerek önemli bir
adım atmıştır. Sonuç olarak
Ağrı Merkezi Araştırma ve
Uygulama laboratuvarının
Üniversitemizce bölgeye
kazandırılmış en önemli
yatırımlardan bir olduğunu
düşünmekteyiz. Yine aynı
şekilde bölgemizin şartlarına
uygun olarak, Patnos
Hayvancılık Araştırma ve
Uygulama Merkezi (HAUM),
bölgede şu an çok geri
düzeyde bulunan gerek süt
ineği ve gerekse besi sığırı
yetiştiriciliğindeki genel
sorunlar için araştırma
altyapısı oluşturacaktır.
Modern hayvancılık
konusunda yeterli bilgi ve
tecrübeye sahip olmayan
bölge halkı için uygulamalı
eğitim seminerleri
düzenlemek gibi çok önemli
bir faaliyeti olacaktır. Bu
eğitimin uygulamalı olarak
yapılması gerekmektedir. Bu
amaçla 100 başlık modern süt
ineği işletmesi kurulacaktır”
diye konuştu.
Bu kadar hızlı gelişme
gösteren üniversite azdır,
Ağrı’nın bugüne kadar tarım
ve hayvancılık şehri olarak
bilindiğini belirten Ağrı
Valisi Mehmet TEKİNARSLAN,
üniversitenin kısa zamanda
gösterdiği büyük aşamayla
birlikte kentin artık bir bilim
şehri hüviyetine büründüğünü
söyledi. Vali TEKİNARSLAN,
“Üniversitemizin kısa
zamanda büyük bir aşama
kaydetmesinden dolayı
Buradaki tüm akademisyenler bizim için birer meşale.
Üniversitenin tamamına Ağrılılar ve yöneticiler olarak kucak açmış
durumdayız. Şunu da memnuniyetle söyleyebilirim ki, 5 yılda bu
kadar hızlı gelişme gösteren üniversite azdır.
Rektörümüz Prof. Dr. İrfan
ASLAN’ı, akademik ve idari
kadrosunu kutluyorum.
Yaşarken bir üniversiteye
çok değerli katkılar sunan
ve eğitim kurumuna ismi
verilen Sayın İbrahim ÇEÇEN
ve ailesini şükranla anıyorum.
Sayısı 10 bine yaklaşan
öğrencileriyle, genç, başarılı
ve çalışkan akademisyen ve
idari personeliyle pek çok
alanda gelişimini sürdüren
Üniversitemizin, kenti 10
yıl sonra bir üniversite şehri
konumuna yükselteceğini
şimdiden görebiliyorum.
Bugün akademik açılışını
yaptığımız üniversite, planlı
yapısı, özgün mimarisi,
geleceğe dönük ihtiyaçlarının
iyi düşünüldüğü bir kampüse
sahip. Bunun yanı sıra açılan
28
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
yeni bölüm ve programlarla
kentin ve ülkenin ihtiyaç
duyduğu farklılığı da
bünyesinde barındırıyor.
Bizim için buradaki 10
bin genç arkadaşımız,
hem geleceğimiz hem de
misafirimiz. Biz onların her
türlü ihtiyacını temin etmekle
mükellefiz. Buradaki tüm
akademisyenler bizim için
birer meşale. Üniversitenin
tamamına Ağrılılar ve
yöneticiler olarak kucak
açmış durumdayız. Şunu da
memnuniyetle söyleyebilirim
ki 5 yılda bu kadar hızlı
gelişme gösteren üniversite
azdır. Tabi bunda devletin
katkısının yanı sıra işadamı
ve eğitim gönüllüsü İbrahim
ÇEÇEN Beyfendinin ve Vakıf
Müdürünün katkılarını da
özellikle belirtmek gerekir.
Burada her ne yapıyor isek,
hepimizin ortak amacı
insanımıza hizmettir. Bu
hizmet anlayışıyla son derece
yakın bir şekilde çalışacağımız
üniversitemize iyi bir eğitim
dönemi diliyorum” diye
konuştu.
Akademik açılışta ‘Dış Politika
Nedir’ konulu bir ders veren
YÖK Başkanvekili Prof. Dr.
Şaban ÇALIŞ, bir ülkenin
sınır aşan para, işlem ve
eylemlerinin tamamına dış
politika denildiğini söyledi.
Dış politikanın devletlerin
varlık nedenlerini dış dünyaya
ifade ettikleri kesintisiz
bir süreci anlattığını dile
getiren Prof. Dr. ÇALIŞ,
“Bu kavramı kullandığımız
zaman bir politikadan
söz etmiyoruz. Çoğul bir
kavramdan bahsediyoruz.
29
Dış politika kendine has bir
alandır. Herkes konuşur,
birşey söyler ama özünde
seçkincidir. Dış politika,
seçkinleriz işidir. Özellikle
yapım işi... Çünkü değişkenler
ve bu değişkenlere yönelik
bilgiye ulaşabilme ancak
sınırlı sayıda insana özgüdür.
Dış politikada, dönemin
dilinin bilinmesi şarttır. Dış
politika devletlerin işidir.
Dış politika bir sonuç olarak
değerlendirilemez. Devamlılığı
karşılaştığını, bunun da
kendisini etkilediğini söyledi.
Başta Ağrılılar olmak üzere,
İbrahim Çeçen beyefendiye,
Vakfına, Rektörümüz Prof. Dr.
ASLAN’a, öğretim elemanlarına
ve idari personele
üniversitenin gelişimindeki
emeklerinden dolayı teşekkür
ettiğini aktaran Prof. Dr.
ÇALIŞ, “Eskiden Anadolu’da bir
yeri ziyaret ettiğimiz zaman,
en güzel binalar ya idari yada
askeri binalardı. Türkiye’deki
olacak. Neyi talep edecek?
Bilimi talep edecek.
Akademisyen olarak bizler
bilimsel bilgiyi talep ederiz.
Ama bunu da hikmet ve
hakikat için talep ederiz. Bu
binalarda hikmet ve hakikati,
5 Yılda kurulan kampüs olağanüstü.
olan bir meseleyi bugün
ele alıp hüküm vereceğiniz
bir mesele değildir.” diye
konuştu.
Anadolu’ya yaptıkları her
yolculuğun biraz kaygılı
olduğunu, özellikle üniversite
ziyaretlerinde nasıl bir
mekanla karşılaşacağını
merak ettiğini kaydeden
Prof. Dr. Şaban ÇALIŞ, Ağrı’da
olağanüstü bir kampüsle
değişimin anlamını, yönünü
ve kaydettiği gelişmeyi not
etmek için söylüyorum.
Şimdi hangi şehre gidersek
gidelim, en güzel binalar
yükseköğretim kurumlarıdır.
Türkiye’nin geleceği emin
ellerde diye düşünebilirsiniz.
Ama biz üniversiteleri sadece
binalar olarak görmüyoruz.
Binalar bir sembol, gösterge...
Üniversiteler öğrencisiz
olmaz, talep eden birisi
bilimsel bilgi temelinde
arayan yoksa o binaların da
ciddi bir anlamı yoktur” diye
konuştu.
Son yıllarda her şehirde
üniversite açılmasından
sonra ‘Neden bu kadar
üniversite açıyorsunuz?’
sorusu ile karşılaştıklarını
vurgulayan Prof. Dr. ÇALIŞ,
“Bu üniversiteler için
‘Hoca mı var?’ diyorlar.
Biz endişe etmiyoruz.
Dünyadaki en gelişmiş laboratuvarlarla aynı standartlara sahip olan
Üniversitenin laboratuvarı, bölgenin sürekli olarak ihtiyaç duyduğu içme
suyu, atık su, gıda, agrega, beton, yapı, kömür, akaryakıt ve tarımsal
analizler gibi rutin analizleri bünyesinde yapabilecek alt yapıya sahiptir.
30
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
31
Hoca da, altyapıda, öğrenci de
var. Düşünebiliyor musunuz? Bir
üniversitenin öğrenci sayısı, 4 yılda
10 kat artıyor. Kampüs alanı yine
aynı oranda büyüyor. Bu işler ancak
yürürsek olabilecek işlerdir. Bunun
için düşünmemiz, tasavvur etmemiz
lazım. Biz kendimizi nasıl görürsek
görelim dünya değişiyor. Değişen
bu dünyada, Türkiye’nin eğer bir
yeri olacaksa, bu ancak burada
yaşayanların neyi düşündükleri
ve istedikleriyle olur. Değişim
karşısında sizin de değişmeniz
gerekir. Değişim kaçınılmaz ama
yönü bize aittir. Değişme, bozulma
yönünde de olabilir. Daha iyiye gitme
yönünde de olabilir. Bu değişim
içinde, biz de YÖK’ün yeniden
yapılandırılması konusundaki yasa
tasarının taslak metnini pazartesi
günü kamuoyuyla paylaşacağız. Bunu
değerlendirmenizi, düşüncelerinizi
bizimle paylaşmanızı istiyoruz.
Süreç nasıl tamamlanır şimdiden
bilemiyorum. Ama önümüzdeki bir
ayı şöyle planladık. Gelen ve dikkate
alınması gereken talepler, Kasım ayı
itibariyle metne eklenecek. Bunun
için sadece YÖK’e yazmanızı değil,
görüşlerinizi medya üzerinden
olabilir, mektup yazarak olabilir
bize ulaştırın. Bu yasa bize rağmen
size rağmen çıkabilir. Ama bu yasa
üzerinde görüşlerimizi belirtme
konusunda kimse size engel olamaz.
Mutlaka görüşlerinizi iletmeye çalışın.
Gelen talepler sonucu gerekirse
metinden çıkarmalar yapmayı ve
sonrasında bunu Hükümete arz
etmeyi düşünüyoruz” diye konuştu.
Konuşmalar sonrası Vali Mehmet
TEKİNARSLAN, 2012-2013 eğitim öğretim döneminin ilk dersini veren
Prof. Dr. ÇALIŞ’a teşekkür plaketi
verdi. Müzik dinletisi ile devam eden
açılış töreni, ödül törenleri ile sona
erdi.
AİÇÜ Bursiyerlerimize ödüllerini Atatürk Üniver
IC Vakfı, 2011-2012
Eğitim Öğretim
yılında bursiyer
üniversite
öğrencilerini
başarılarından
dolayı ödüllendirdi.
Bursiyerlerimizden,
Cahit Yancar Erzincan
Üniversitesi İnşaat
Teknolojisi, Görkem
Avcı Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Sosyal
Bilgiler Öğretmenliği,
Şemsettin Keskin Gazi
Üniversitesi Teknik
Eğitim Fakültesi
Tesisat Öğretmenliği
bölümlerinden birincilikle mezun
olduklarından dolayı
4 burs miktarı ile
ödüllendirildiler.
32
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Yine
bursiyerlerimizden
Mehmet Demirhan
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversite Türkçe
Öğretmenliği,
Didem Kaya Ankara
Üniversitesi Alman
Dili ve Edebiyatı,
Abdullah Bayat
Dicle Üniversitesi
Tıp Fakültesi, Elif
Mine Demirkol
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Türk Dili
ve Edebiyatı, Ercan
Şahin Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi
Sınıf Öğretmenliği,
Kasım Kaya Ağrı
İbrahim Çeçen
Üniversitesi Biyoloji
Öğretmenliği, Makul
Yıldırım Ağrı İbrahim
33
Başarılı
Bursiyerlerimiz
ÖDÜLLENDİRİLDİ
rsitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak verdi.
Çeçen Üniversitesi
Tarih, Semiha Oflaz
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Fen Bilgisi
Öğretmenliği, Songül
Duman Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi Din
Kültürü ve Ahlak Bilgisi
Öğretmenliği, Ümit
Yerlikaya Hacettepe
Üniversitesi Otomotiv
Mühendisliği, Fatih
Merdan Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi
Türkçe öğretmenliği
bölümlerinden sınıf
birincileri olarak
Vakfımız tarafından
para ödülüne ve
sertifikaya layık
görüldüler.
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesinde okuyan
bursiyerlerimizin
ödülleri, 2013
yılı Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi
Akademik Açılış Töreni
sırasında Vakfımız
adına Atatürk
Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Hikmet KOÇAK
tarafından verildi. Diğer
üniversitelerimizde
okuyan birincilerimizin
ödülleri ise kendilerine
gönderildi.
Bursiyerlerimizden
Hacettepe Üniversitesi
Biyoloji Öğretmenliği
bölümünde okuyan
Canan Kılıç’a, ödülü
Vakfımız Yönetim
Kurulu Başkan
Yardımcısı Aslı ÇEÇEN
tarafından verildi.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Akademisyenleri Arası
‘‘AĞRI İÇİN BİR FİKRİM VAR’’
Araştırma Yarışması Ödülleri verildi
İbrahim Çeçen Vakfı
tarafından düzenlenen
“Ağrı İçin Bir Fikrim
Var Yarışması” ile Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi
akademisyenlerinin Ağrı İli
için neler yapılması gerektiği
konusunda çözüm üretebilen
projeler yaratarak, Ağrı’ya
ve bölge kalkınmasına katkı
sağlayabilecek araştırmalar
yapmaları hedeflenmiştir.
Yarışmaya katılan projelerden
sorunları dile getirilmesi
değil, var olan sorunlara
çözüm yollarının gösterilmesi,
eksikliklerin giderilmesi ve
somut önerilerde bulunulması
istenmiştir. Araştırmaların
uygulamaya yönelik ve karar
vericilere ve uygulayıcılara
yol gösterici olabilmesi de
değerlendirmede göz önüne
alınmıştır.
İşte bu doğrultuda yarışmaya
34
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
katılan araştırmalar arasında
birincilik ödülü verilmezken;
Sosyal Bilimler Kategorisi’nde
Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN
ve Arş. Gör. Emre KÖMEK’in
“Üstün Zekalılar Enstitüsü
Rehberliğinde Ağrı’daki
Üstün Zekalı Öğrencilerin
Eğitimi” araştırması 2. liğe
değer görülmüştür. “Ağrı
İlinde İstihdamı Artırmaya
Yönelik Yatırım Projesi:
Tekstil Fabrikası” çalışması
ile Yrd. Doç. Dr. Hasan GÜLER
3., “Ağrı İli Kış Turizmi
Potansiyelinin Yeni Bir Kayak
Merkezi ile Değerlendirilmesi”
projesiyle de Yrd. Doç. Dr.
Sinan KOCAMAN ve Arş. Gör.
Mustafa GÜRBÜZ’ün ortak
çalışması mansiyon almıştır.
Fen ve Doğa Bilimleri
Kategorisi’in de ise Yrd.
Doç. Dr. Ali KELEŞ ve Yrd.
Doç. Dr. Aytürk KELEŞ’in
birlikte hazırladığı “Ağrı-IC
Teknopark Proje Önerisi” 2.lik
ödülüne değer bulunurken,
“Pomza Tabanlı Nötron ve
Gama Radyasyonu Zırhlama
Malzemesinin Üretilmesi” ile
Yrd.Doç.Dr. Adem ÜN 3.lük
ödülü almıştır. “Keşfedilmeyi
Bekleyen Hazine: Ağrı Balık
Gölü ve Kırmızı Benekli
Alabalık” projesi ile de Yrd.
Doç. Dr. Pınar Ural KELEŞ
mansiyonla ödüllendirilmiştir.
Akademisyenlere ödülleri Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. İrfan ASLAN
ve Rektör Yardımcısı Prof.
Dr. Telat YANIK tarafından
verilmiştir. Ödül kazanan
akademisyenleri tekrar
kutluyor, yarışmaya katılan
tüm akademisyenlere de
teşekkür ediyoruz.
35
Sosyal Bilimler 2.’lik Ödülü
ÜSTÜN ZEKÂLILAR ENSTİTÜSÜ REHBERLİĞİNDE
AĞRIDAKİ ÜSTÜN ZEKÂLI ÖĞRENCİLERİN EĞİTİMİ
(AĞRI GELECEĞİN DÂHİLERİNİ ARIYOR)
İlkim ve topografya koşulları
başta olmak üzere doğal çevre
şartlarının beşeri ve ekonomik
faaliyetleri önemli ölçüde
sınırlandırdığı Doğu Anadolu
Bölgesi; sosyo-ekonomik
açıdan dezavantajlı bölgeler
kapsamında olup, informal
eğitim imkânları ve eğitim
merkezleri (Bilim merkezi,
hayvanat bahçesi, botanik
bahçesi, bilim müzeleri, sanat
ve spor faaliyetlerini içeren
merkezler vb.) açısından
Marmara ve Ege Bölgeleri
başta olmak üzere ülkemizin
diğer bölgelerine göre göre
çok geri durumdadır. Doğu
Anadolu Bölgesi’nde de bu
tür eğitim merkezlerinin
kurulması ve bölge
çocuklarının bu merkezlerin
sağladığı imkânlardan
faydalanabilmesi, kuşkusuz
çok yönlü yetişmelerine
olanak sağlayacaktır.
550.000’i aşan nüfusu sahip
olan Ağrı İli, Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yıllık nüfus artış
hızının en yüksek olduğu
illerden biri olup, buna karşın
sosyo-ekonomik gelişmişlik
ve yaşanılabilirlik açısından
Türkiye illeri içinde en geri
sıralarda yer almaktadır.
Eğitim kaynaklı sorunlar,
nüfusun çözüm bekleyen
en temel sosyal sorunların
başında gelmektedir. Üstün
zekâlı ve üstün yetenekli
öğrencilerin eğitimine yönelik
bir merkez, okul ya da
kurumun bulunmaması da
Ağrı İli’nde yaşanan eğitim
kaynaklı sorunlardan biri
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Üstün zekâlı ve üstün
yetenekli öğrencilerin
eğitimi, bir ilin geleceğine
yön veren insan kaynağının
yetiştirilmesi bakımından
taşıdığı önemin yanı sıra ilin
eğitim imajını ortaya koyan
göstergeler arasındadır. Ağrı
İlinin ulusal sınavlarda (YGS,
LYS, SBS vb.) gösterdiği düşük
performans ve iller arasındaki
sıralamalarda en gerilerde
yer alması, ayrıca ulusal
(TÜBİTAK vb.) ve uluslararası
olimpiyat ve yarışmalarda
(Fizik, Kimya, Biyoloji,
Sanat, Matematik, Bilgisayar,
Çevre vb.) gözle görülür bir
başarısının bulunmamasının
sebeplerinden biri de üstün
zekâlı ve üstün yetenekli
öğrencilerin tespiti, eğitimi
ve rehberliğine dair ciddi bir
çalışmanın olmamasından
kaynaklanmaktadır.
Bu proje ile İbrahim Çeçen
Vakfı desteğiyle öncelikli
olarak İstanbul merkezli
faaliyet gösteren ve Bursa,
Ankara, Konya illerinde üstün
zekâlı ve üstün yetenekli
öğrencilere rehberlik
yapan Üstün Zekâlılar
Enstitüsü’nün Ağrı’daki
üstün zekâlı öğrencilere
yönelik bir eğitim programı
yapması hedeflenmekte,
sonrasında ise Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi Eğitim
Fakültesi’nde görev yapan ve
konuya ile ilgili araştırma ve
uygulama çalışması yapmak
isteyen farklı alanlardaki
akademik personellerin
eğitimi planlanmaktadır.
Projenin son aşamasında ise
zaman içinde Üstün Zekâlılar
Enstitüsü model alınarak Ağrı
İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile
koordineli çalışacak olan Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi
Üstün Zekâlılar Araştırma
ve Uygulama Merkezi’nin
kurulması amaçlanmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN
Arş. Gör. Emre KÖMEK
Sosyal Bilimler 3.’lük Ödülü
Yrd.Doç.Dr. Hasan GÜLER Fransa’da olduğundan ödülünü onun yerine Yrd.Doç.Dr. Coşkun TAŞTAN aldı
AĞRI İLİNDE İSTİHDAMI ARTIRMAYA YÖNELİK
YATIRIM PROJESİ: TEKSTİL FABRİKASI
“Ağrı İlinde İstihdamı
Arttırmaya Yönelik Yatırım
Projesi: Tekstil Fabrikası”
adlı projemizin amacını,
Ağrı ilinde erkek ve kadın
istihdamını arttırarak
yoksuklukla mücadele
edebilecek yatırımlara örnek
olmak ve bölgesel kalkınmaya
katkıda bulunmak şeklinde
özetleyebiliriz.
Yoksuklukla mücadelenin
36
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
önemli duraklarından biri
istihdam olanaklarının
genişetilmesi sürecidir.
Kalıcı ve güvenli bir işin
varlığı, gelir seviyesinin
yükselmesinin yanında
geleceğe güvenle bakan bir
toplumun inşası icin önemli
olduğunu düşünmekteyiz.
Bundan dolayı imalata
yönelik yatırımlar, hem iş
olanaklarının fazlalaşmasına
hem de çarpan etkisi yaparak,
bağlı diğer sektörlerin
gelişmesine katkıda bulanarak
katma değer yaratacaktır.
Projemizin işret ettiği gibi
kurulacak bir tekstil fabrikası
yukarıda kısaca belirtmeye
çalıştığımız amaçlarımızı
gerçeklestirebilecek ve
Ağrı’nın kalkınmasında etkili
olacağı kanısındayız.
Yard. Doç. Dr. Hasan GÜLER
37
Sosyal Bilimler Mansiyon Ödülü
AĞRI İLİ KIŞ TURİZMİ POTANSİYELİNİN YENİ BİR KAYAK MERKEZİ PROJESİ
(YAYLA KAYAK MERKEZİ) İLE DEĞERLENDİRİLMESİ
Araştırma sahasını
oluşturan Ağrı İli, 2000
m.’nin üzerindeki ortalama
yükseltisi, uzun ve soğuk kış
koşulları, çok sayıda dağlık ve
tepelik alana sahip topoğrafik
yapısıyla kış turizmi ve
sporları için ideal yapıdadır.
Kış turizm potansiyelinin
ortaya çıkarılması ve kış
sporlarının icra edilebilmesi
amacıyla yapılan ilk girişim
1981 yılında Ağrı Bubi
Dağı Kayak Tesisleri olup,
işletildiği dönem bölgedeki
diğer kayak merkezleri
(Palandöken, Sarıkamış) ile
kıyaslandığında her açıdan
eşit düzeyde iken ulaşım
imkânlarının yetersizliği,
ilgisizlik ve güvenlik sorunu
gibi nedenlerden dolayı
1990’lı yılların başında
kapatılmıştır.
Bu merkezin kapanmasının
ardından Doğu Anadolu Kış
Turizmi Geliştirme Projeleri
kapsamında Ağrı Valiliği’nce
2000 yılında Eleşkirt
(Güneykaya) Kış Sporları
ve Kayak Turizm Merkezi
hizmete açılmıştır. Uygun
coğrafi etmenleri nedeniyle
kasım ayı ortalarından mart
ayı sonuna kadar kayak
sporunun yapılabilme
potansiyeline sahip bu kayak
merkezi; 2 yıl kadar özel
idarece işletilmiş sonrasında
ise daha çok geliştirilmesi
hedeflenerek yapılan
özelleştirmeyle 49 yıllığına
özel sektöre devredilmiştir.
Bu devir sonucu merkez
iki yıl kadar işletildikten
sonra kapatılmış ve yıllardır
kaderine terkedilmiş
durumdadır.
Ardından gelişen süreçte,
kayak sporu talebine
bağlı olarak 2008 yılında
Ağrı Kent Merkezi’nin
güneyinde Aşağı Küpkıran
Mahallesi’nde bulunan küçük
bir tepe üzerinde yeni bir pist
oluşturulmuştur. Hâlihazırda
kullanımda olan bu pist; bakı
etkisi, kısa olması, ulaşımının
kırsal konutların yoğunlukta
olduğu bir mahalle üzerinden
yapılması vb. nedenlerden
dolayı gelişememekte,
kayak sporcularından ve
halktan beklenen ilgiyi
görmemektedir.
Bu proje ile Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi’ne
15 km mesafede Yayla
Köyü yakınlarında yeni
bir kış turizmi ve kayak
merkezi kurulması
hedeflenmektedir. Yapılan
arazi uygulamalarında,
bu bölgenin kayak sporu
açısından uygun kar yapısına
sahip olduğu, topografik
olarak elverişli birçok pistin
oluşturulabileceği, çığ ve sis
olaylarının görülmemesi ile
karın yerde kalma süresinin
uygunluğu gibi sahip olduğu
coğrafi özellikleriyle kısa
sürede ulusal ve uluslararası
standartlara ulaşabileceği
tespit edilmiştir.
Kurulmasıyla Ağrı
İlinin kış turizminin
değerlendirilmesinin en
önemli adımını oluşturacak
olan bu merkez; Ağrı halkının,
üniversite öğrencilerinin
ve mevcut sporcuların
beklentisini karşılayacak ve
aynı zamanda kış sporları
kategorisinde henüz istenilen
düzeye ulaşmamış olan
ülkemizde milli sporcuların
yetiştirilmesine de aracılık
edecektir. Kayak pisti
oluşturulması planlanan
yerleşkenin yolunun
büyük ölçüde asfalt oluşu,
yakınındaki Bubi Dağı ve
çevresinin sahip olduğu
doğa koşulları bu bölgenin
kış mevsimi dışında da
kamp ve karavan turizmi,
izcilik ve doğa sporları,
avcılık ve rekreasyonel
faaliyetler açısından da
değerlendirilmesine olanak
sağlamaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN
Arş. Gör. Mustafa GÜRBÜZ
Fen-Doğa Bilimleri 2.’lik Ödülü
AĞRI-IC TEKNOPARK
Ağrı ülkemizin geri kalmış
illerinden birisidir. Bu
çalışmada Ağrı iline ve bu
bölgeye tamamen farklı bir
yapı kazandıracak, diğer
bütün projeleri de kendi
içinde barındırabilecek bir
sistem modeli olan AğrıIC Teknopark proje önerisi
ortaya konulmuştur. Konunun
daha iyi anlaşılabilmesi
için, teknoparkların ne
olup ne olmadıkları (ve de
ne olmamaları gerektiği)
üzerinde durulmuştur. Ağrı-IC
Teknoparkın nasıl kurulacağı,
sağlanacak destekler, özellikle
Ağrı ili ve bölgesine, ülkemize
katkılarından bahsedilmiştir.
Bölgede yer alacak firmalara
katkıları ve firmaların Ağrı’ya
katkıları ele alınmıştır.
Ağrı-IC Teknoparkın,
ülkemizin bilim ve teknoloji
politikaları içindeki yeri
üzerinde durulduktan sonra,
38
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
bu bağlamda, beklentiler
tartışılmıştır. Ayrıca, AğrıIC Teknoparkın kurucu
ortaklarından olan Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne
ve işbirliği yaptığı diğer
üniversitelere katkıları
sunulmuştur.
Bu projede Ağrı’nın sorunlarını
detaylı olarak dile getirmek
yerine, var olan sorunlara
çözüm yolları gösterilmiş,
sıkıntıların giderilmesi için
somut öneriler sunulmuştur.
Ağrı-IC Teknoparkın bölgeye
ve üniversiteye katkılarının
temelini oluşturan firmaların
teknopark da yapacakları
faaliyetler ve üniversiteler
ile kurulması beklenen
Ar-Ge işbirlikleri üzerine
durulmuştur. Ayrıca Ağrı’ya
kurulacak teknoparkın
ülkemizin gelişmiş şehirlerine
kurulanlardan çok farklı ve
önemli bir avantajı vardır.
Bu da Ağrı’nın İran’a sınır
oluşu ve diğer bölge ülkeleri
olan Ermenistan, Nahcivan,
Suriye ve Azerbaycan’a da
oldukça yakın oluşudur.
Ağrı-IC Teknopark projesi
gerçekleştiği takdirde
Ağrı ili ve bulunduğu
bölge kalkınmada ciddi
katkılar sağlayan önemli
bir ekonomik motora sahip
olacaktır. Ağrı-IC Teknopark
oluşumu kalkınmakta güçlük
çeken diğer bölge ve iller
içinde de bir örnek model
olacaktır. Bölgeye kurulacak
bir teknopark uluslar arası
teknoloji transferi ve ticareti
merkezi haline gelebilir.
Gelecekte Ağrı-IC Teknoparkı
doğunun silikon vadisi haline
dönüşebilir.
Dr. Ali KELEŞ
Yrd. Doç. Dr. Aytürk KELEŞ
39
Fen-Doğa Bilimleri 3.’lik Ödülü
AĞRI’DAKİ POMZA REZERVLERİ
Dünya pomza rezervleri
bakımından önemli bir yeri
olan Türkiye, 10’ a varan
renk ve doku kalitesine
sahip pomza çeşitleri
oldukça yüksek bir pazar
şansına sahiptir. Türkiye
Dünyanın en önde gelen ham
pomza üreticisi olan İtalya,
Yunanistan, Almanya ve ABD
gibi ülkeler arasında önemli
bir yere sahiptir. Ülkemizdeki
pomza madenlerinin yaygın
üretimine rağmen endüstriyel
ürüne dönüşümü dünyadaki
üretime kıyasla çok azdır.
Doğu Anadolu da özellikle
Ağrı, Bitlis, Kars illerinde
büyük pomza rezervine
rağmen kullanım alnının
sadece inşaat sektörü
olması pomzanın değerini
oldukça düşürmektedir. Hem
pomzanın değerini artırmak
için hem de Ağrı bölgesinde
bulunan pomza madenlerinin
daha fazla değerlendirilmesi
için pomzanın yeni katma
değeri yüksek endüstriyel
ürünlerinin geliştirilmesi
gereklidir.
ışınları için radyasyon
Bu amaç doğrultusunda
pomzanın hem çok fazla
elementten oluşan kompozit
yapısı hem de hafif ve sağlam
olması göz önüne alındığında,
pomza nötronların
durdurulması amacıyla
kullanılabilir. Ayrıca pomzaya
bor ve barit gibi farklı katkı
maddeleri eklenerek hem
nötron hem de x- ve gama
pomza tabanlı nötron ve
zırhlama malzemesi elde
edilebilir. Gerek ülkemizde
gerekse de Dünyada hızlı
bir şekilde gelişen nükleer
enerji uygulamaları ve buna
paralel nükleer teknoloji,
radyasyondan korunmayı çok
önemli hale getirmektedir.
Bu projede önerilen
gama radyasyon zırhlama
malzemesi, ülkemizde ve
Dünyada yaygın kullanım
alanına sahip, katma değeri
yüksek bir malzeme olacaktır.
Üretilecek malzemenin ihracı
Ağrı’ya ve ülkemize ekonomik
katkı sağlayacaktır.
Yrd. Doç. Dr. Adem ÜN
Fen-Doğa Bilimleri Mansiyon Ödülü
KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN HAZİNE:
AĞRI BALIK GÖLÜ ve KIRMIZI BENEKLİ ALABALIK
Ağrı Balık gölü, Ağrı ilinin
kuzeyinde Ağrı – Kars- Iğdır
üçgenindeki Sinek yaylası
üzerinde oluşan lav seti
gölüdür. Deniz seviyesinden
2250 m. yükseklikte bulunan
balık gölü, yurdumuzun en
yüksekte oluşmuş tatlı su
gölüdür. Alanı 34 km2, olup
derinliği 100 m. yi aşmaktadır.
Türkiye’nin uluslararası
öneme sahip 135 adet “Sulak
Alan”larından biri olan
Ağrı Balık Gölü faunasının
en önemli unsurunu ise
günümüzde nesli tükenme
noktasına gelen ve bu
projeye de konu olan kırmızı
benekli alabalık (Salmo
trutta labrax natio lacustris)
oluşturmaktadır. (Ural,1997;
http://bolge13.ormansu.
gov.tr). Son dönemlerde
Ağrı Balık Gölü’nde yaşayan
alabalığın kesif avcılık
sebebiyle yok olma noktasına
40
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
geldiği literatürde ve yerel
medyada rapor edilmektedir.
Bunun göle dışarıdan
getirilerek bırakılan ve gölde
populasyonu artan değişik
cinsteki balık çeşitlerin
göldeki alabalık neslini tehdit
eden diğer bir faktör olduğu
belirtilmektedir.
Göldeki alabalık
populasyonunun ciddi oranda
azalması hem yöre halkının en
önemli geçim kaynaklarından
olan alabalık avcılığını
bitme noktasına getirmiş
hem de Ağrı Balık gölünün
çehresini değiştirmiştir.
Bu durum ise yöre adının,
balık gölü ve gölden avlanan
leziz alabalıkla değil terör
olayları ile anılmasını
beraberinde getirmiştir. .
İşte bu projenin amacı; Ağrı
Balık Gölünde nesli tükenme
noktasına gelen Salmo trutta
labrax natio lacustris’in
göldeki populasyonunu
kafes balıkçılığı yaparak
yeniden artırmak ve bu
yolla yörenin kalkınmasına
katkı sağlamaktır. Alabalık
yetiştiriciliğinde kafes
balıkçılığı ise giderek
yaygınlaşan bir üretim
sistemidir. Kafes balıkçılığı
iç sularda, akarsuların
durgun yerlerinde,
göllerde, baraj göllerinde
ve sulama kanallarında
yapılabilmektedir. Göl’de
bu kapsamda yürütülecek
olan kafes balıkçılığı
projesinin; göle özgü alabalık
türünün kurtarılmasına,
yöre gençlerinin iş imkânı
bulmasına ve yöre adının
başka olaylarla değil eskiden
olduğu gibi leziz alabalığı ile
konuşulmasına önemli katkılar
sağlayacağı düşünülmektedir.
Yrd. Doç Dr. Pınar URAL KELEŞ
1969 yılında temelleri atılan
ve bugün bir Holding çatısı
altında faaliyetlerini sürdüren IC
İbrahim Çeçen Yatırım Holding
A.Ş. (IC Holding) faaliyetlerini
temelde İnşaat, Enerji Üretimi ve
Dağıtımı, Turizm, Sanayi, Altyapı
sektörlerinde sürdürmektedir. IC
Holding stratejik yaklaşım, karar
süreçlerine katılım, insana saygı
ve sosyal sorumluluk bilincini
teşvik eden bir yönetim anlayışına
sahiptir.
Yaptığı işlerde her zaman kaliteyi
ve müşteri memnuniyetini ön
planda tutan IC Holding, bu
politikasından ödün vermeden
ve standartlarını koruyarak
çalışmalarına devam etmekte ve
sürdürülebilir büyüme odaklı bir
strateji ile ilerlemektedir.
Sürekli büyüyen ve gelişen
kurumsal bir yapı içinde Türkiye’de
faaliyetlerini sürdüren IC Holding,
son yıllarda başta Rusya, Orta
Doğu, Orta Asya ve Avrupa gibi
dünyanın çeşitli bölgelerinde,
özellikle nitelikli müteahhitlik
hizmetleri ve orta ölçekli sanayi
grubu faaliyetleri olmak üzere
birçok proje geçekleştirmektedir..
IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding
A.Ş.’nin bakış açısı, ülkemizdeki
ve dünyamızdaki gelişmeleri
izleyerek faaliyette bulunduğumuz
sektörlerde kazanılan tecrübe
ve imkânları yeni sektör ve
projelerde hızlı ve esnek
biçimde kullanmaktır. Yönetim
anlayışımızın mihenk taşlarından
biri de sosyal sorumluluk bilinci
ile topluma ve ekonomiye katma
değer yaratmaktır.
Küreselleşen dünya ekonomisinde
40 yılı aşan tecrübemizi kullanarak,
sürekli büyüyen ve gelişen bir
yapı içinde çalışmalarımızı
sürdürmekteyiz. IC Holding
uluslararası iş ortaklıklarıyla
dünyada bilinen bir marka haline
gelmiştir. Küresel oyuncular
arasında daha üst sıralarda yer
almak ana hedeflerimizdendir.
2012’de
IC Holding’den
yeni projeler….
IC Holding çatısı altındaki
şirketlerimiz birçok önemli
projeyi sürdürmekte,
yeni projeler ve ödüller
almaktadır. 43 yıllık
birikimiyle sürekli gelişen
bir çizgi çizen IC Holding,
bu yıl da çok önemli
projelere imza attı. İstanbul
Boğazı’na inşa edilecek
3. Köprü’nün yapımını da
içeren ‘Kuzey Marmara
Otoyolu Projesi’nin
ihalesini IC İçtaş - Astaldi
ortaklığı kazandı. 3. Köprü
çağın teknolojisine göre
yapılacak olup, dünyanın
en güzel ve en gösterişli
köprülerinden birisi olacak.
42
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
St. Petersburg’da Yüksek
Hızlı Batı Çevreyolu Projesi
imzalandı Böylelikle Rusya
sınırları içinde ilk paralı
otoyol inşa edilmiş olacak.
Proje Rusya’da kamuözel ortaklığıyla hayata
geçirilen en büyük proje
olma özelliğini de taşıyor.
IC Holding’ten elektrik
dağıtım sektörünün
özelleştirilmesinde büyük
adım olarak IC İçtaş
Enerji, Tredaş’ı devraldı.
Tredaş Edirne, Tekirdağ
ve Kırklareli’de faaliyet
gösteren ve 830 bin abone
sayısına sahip olan Tredaş,
1.5 milyondan fazla kişiye
hizmet vermekte.
IC tarafından İstanbul’da
yapılmakta olan Bomonti
Otel ve Kongre Merkezi
2013 baharında açılacak.
Türkiye’nin en büyük,
Avrupa’nın 10 büyük
oteli arasında yer alacak
olan otelin işletmesi
için Hilton’la anlaşma
imzalandı.
Kütahya, Afyon, Uşak
üçgenine yapılan
Türkiye’nin ilk bölgesel
havaalanı Zafer Alanı’nın
inşaatı tamamlanarak,
işletmeye açılmıştır.
43
IC olarak
gurur
duyacağımız
daha nice
önemli
projelere…
IC Vakfından AİÇÜ’ye Yayın Desteği
IC Vakfımız ile Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi arasında
imzalanan protokol gereği,
üniversite akademisyenlerinin
hazırladıkları eserler
Üniversite yayını olarak kitap
haline getirilmeye başlandı.
Bu kapsamda 2012 yılında
Doç. Dr. Yusuf ÇETİN’in,
44
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
“Tarihi Kalıntıları ve
Kültürel Değerleri ile
Ağrı”, Yrd. Doç. Dr. Nazım
KARTAL’ın “Türkiye’de İl
Özel İdareleri” ve Yrd. Doç.
Dr. Aysun DOĞUTAŞ ve Dr.
Cemil DOĞUTAŞ’ın “Erken
Psikososyal Müdahale ve
Düzenlemelerle Okullarda
Şiddetin Önlenmesi”
çalışmaları IC Vakfımız
desteğiyle Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi yayını
olarak basıldı. Üniversitenin
Akademik Açılış Töreni’nde
kitapları yayınlanan
akademisyenlere teşekkür
plaketi IC Vakfı Müdürü Dr.
Meral DİNÇER tarafından
verildi.
45
TÜRK EĞİTİM
DERNEĞİ
GENEL BAŞKANI
SELÇUK
PEHLİVANOĞLU
İLE EĞİTİME
DAİR…
Söyleşi: Dr. Meral DİNÇER
TED Ankara Koleji ve ODTÜ
İnşaat Mühendisliği mezunu
Sn. Selçuk Pehlivanoğlu,
Almanya’da İnşaat Mühendisi
olarak çalışmasının ardından,
1993 yılında siyasi hayatının
başlangıcı olarak, Anavatan
Partisi’nin Gönüllüler Grubunu
kurdu ve başkanlığını yürüttü.
1999 - 2001 yılları arasında
Genel Başkan Yardımcılığı
ve Yardımcı Kuruluşlar
Başkanlığı yaptı. 2002 yılında
Genel Başkan Yardımcılığı,
Seçim İşleri Başkanlığı ve
Gönüllüler Grubu Başkanlığı
görevlerinde bulundu.
Selçuk Pehlivanoğlu, 2003
yılından bu yana, Türk
Eğitim Derneği Genel Başkanı
olarak hizmet vermektedir.
Şu anda, TED Genel Başkanı,
TED Yükseköğrenim Vakıf
Kurucusu ve Yönetim Kurulu
Başkanı, TED Üniversitesi
Mütevelli Heyet Başkanı olarak
görevlerini sürdürmektedir.
46
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Eğitiminizin ardından, başarılı
bir meslek hayatı ve siyaset
geçmişiniz var. Türk Eğitim
Derneği’nde göreve başlama
nedenleriniz neler oldu?
Ben TED Ankara Koleji
Mezunuyum. Yüksek
Öğrenimimi ODTÜ İnşaat
Mühendisliği’nde tamamladım
ve 2,5 yıl Almanya’da
çalıştıktan sonra Türkiye’de
kendi şirketimi kurdum.
Diğer yandan aktif siyaset
hayatım başladı. Bence hayat
sadece tatminler ve hayaller
üzerine kurulu, yaşın hiçbir
önemi yok, hayaller bitince
tükenirsiniz… Hayaller
de yaşadığımız hayata
katkılarımız ve bundan
aldığımız haz ile doğru
orantılıdır. O senelerde ekip
arkadaşlarım TED Mezunlar
Derneği’nde çok faaldi,
arkadaşlarımızla birlikte,
TED ile ilgili çok güzel
hayallerimiz vardı. Bunları
paylaşırken kongrede Genel
Başkan olarak seçildim ve yine
47
arkadaşlarımızla yeni bir yol
haritası belirledik.
Bizlerle, yola çıkışınızı
belirleyen hayallerinizi
paylaşır mısınız?
Bizler, 1928 yılında, başta Ulu
Önder Atatürk’ün katkıları
ile kurulan Türk Eğitim
Derneği’nin taşıdığı misyon
ve vizyonu yerine getirmeye
yönelik bir hedef koyduk.
Bu ülke bizlere çok şey
verdi. Bunları ileri götürmek
ve farkındalık yaratmak
zorundaydık. Zaten TED
böyle bir kurumdu… TED
sadece bir kolej değildir.
Her zaman farkındalık
yaratmıştır. Bizlerin ana
amacı, TED’in bir sivil toplum
kuruluşuna dönüşmesi ve
böyle algılanması idi. İkinci
en önemli hedef, 85 yıl önceki
ilkeler içinde yer alan, maddi
güçlüğü olan çocuklara el
uzatmak, üniversite açmak ve
okul sayılarını arttırmaktı.
O zamanlardaki
hayallerinizden bugüne
geldiğinizde, nasıl bir ilerleme
sağlandı?
Finansal güç çok farklılaştı,
yatırımların birçoğu
tamamlandı. TED arkasında
başka hiçbir kurum olmayan,
sadece millete ait bir değerdir.
Fizibilite için yeni kaynaklar
yaratıldı. Okullaşma arttırıldı,
bugün 21 ilde toplam 25
TED Okulu bulunmaktadır ve
okul sayısı hızla artmaktadır.
TED Üniversitesi faaliyete
başlamıştır. Toplamda
20.000 talebe ve 35.000
mezunumuz vardır. TED
Üniversitesi’nin de açılması
ile hayallerimiz gerçek oldu.
Yeni hayalimiz ve hedefimiz
eğitim eşitliği, yani maddi
olanağı olan ve olmayan
öğrencilerin tamamen
eşit eğitim haklarından
yararlanabilmesidir.
Okullaşma sadece para
kazanılsın diye olmaz,
başka birçok farklı amaç
gütmekteyiz. Çok somut
bir örnek vermek gerekirse,
TED Kuzey Kıbrıs Koleji,
Cumhurbaşkanımız Sayın
Abdullah Gül o zaman
Dışişleri Bakanımız iken,
kendisinin talimatlarıyla
açıldı. Bir yıl sonra elçiliğin
görüşü, okulun açılması ile
birlikte, Rum kesimine olan
göçün kesinlikle azalmış
olduğudur. TED Okulları
açıldıkları illerdeki rekabet
koşullarını değiştirir ve il
ekonomisine katkı sağlar.
Bölgedeki yoksul öğrencilerin
eğitimine destek olur, ayrıca
devlet okulları öğretmenlerine
de ücretsiz eğitim verir.
Çünkü amaç sadece iyi bir
özel okul olmak değil aynı
zamanda devlete de destek
olmaktır. TED Okulları’nın
hepsi bulundukları bölgede
lider konumundadır ve
hedefimiz 81 ilde olmaktır.
Bizler aslında bir nevi
modern Robin Hood’uz. Ana
yetiştirme iddiasında olan bir
üniversitedir.
IC Vakfı olarak bizlerin
en önemli misyonu,
öğrencilerimize sağladığımız
karşılıksız burslardır. TED
olarak, sizlerin de en önemli
misyonlarınızdan biri olan
burs sisteminiz hakkında
bizlere bilgi verebilir misiniz?
kaynağımız okullarımızdır
ama kazanılan paranın geri
dönüşü, parası olmayanadır.
Hayallerimiz gerçek oldu
diye vurguladığınız TED
Üniversitesi’nin farkı nedir?
Türkiye’de üniversite
açmak kolay, ancak kurmak
zordur. Özellikle bürokratik
kültürlerde, akademik
yapıdaki farkı ortaya koymak
kolay değildir. Türkiye’de
araştırma üniversitesi olarak
adlandırılan üniversitelerde
bile, işin gerçeğine bakılacak
olursa, araştırma için yeterli
bütçe dahi yoktur. TED
Üniversitesi ise öncelikle
tamamen öğrenme odaklı bir
eğitim sistemine sahiptir.
Yüksek Öğrenim Kurumu,
tarihinde ilk defa bizlere
güvenip farklı bir programa
onay vermiştir. TED
48
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Üniversitesi 3 Fakülte; Eğitim,
Mühendislik - Mimarlık,
İktisadi İdari Bilimler ve 10
bölüm ile faaliyete başlamıştır.
Tamamı en fazla 30 kişilik
sınıflarda eğitim verilmektedir
ve İngilizce eğitimi çok
üst düzeydedir. Hatta
Türkiye’de sınıf öğretmenliği
bölümünün İngilizce eğitim
ile yapıldığı ilk üniversitedir.
Bir vakıf üniversitesi olarak,
kaynakların çoğunun buraya
aktarıldığı, en yüksek
burs oranına sahip vakıf
üniversitesidir. Bölüm
seçmede öğrencilerin
yaşadığı zorlukları ve yanlış
kararları göz önüne alarak,
önce fakülte, ikinci sınıfta
bölüm seçme hakkının
olduğu ilk üniversitedir.
Başka bir disiplinden yan dal
yapmanın mecburi olduğu,
diplomaya değil 21. yy’a birey
Burs verme TED Bünyesinde 2
aşamalıdır: Kendi okullarında
burs, ayrıca TED Genel
Merkezi’nin bursları vardır
ve hepsi karşılıksızdır.
İkisinin de ortak tanısı, burs
vermenin sadece para verme
olmadığıdır. TED Genel
Merkez burslu öğrencilerinin
tüm eğitim masrafları, cep
harçlıkları dahil olmak üzere
tarafımızdan karşılanır.
Ayrıca bu öğrencilere aile
adaptasyonları, kariyer
yönetimi gibi konularda
da destek verecek özel
birimlerimiz ve özel
gönüllü komitelerimiz
vardır. İkinci kademe ise
kendi okullarında aldıkları
burslardır. Bursiyerlerimiz
üniversite eğitimine
başladıklarında, kendilerine
akademik koçlar atanır ve
bu süreç eğitim hayatlarının
sonuna kadar devam eder.
Mezun olduklarında ise
kendilerine sorumluluklar
verilir ve her zaman TED
Ailesinin bir üyesi olarak
kalırlar. Bursiyerlerimiz,
ilköğretim hariç her sene
toplanır. Bu sene Şubat
ayındaki kış kampımız, Sayın
İbrahim Çeçen’in desteği ile
Antalya’da IC Otelleri’nde
yapılacaktır. Bu vesile ile
güzel ülkemizin geleceği
olan burslu çocuklarımız
adına Sayın İbrahim ÇEÇEN’e
şükranlarımızı sunmak
isterim. Derneğimiz şu ana
kadar 47.000 çocuğumuza
öğrenim hayatları boyunca
burs vermiştir.
Türk Eğitim Derneği’nin Sivil
Toplum Kuruluşu olarak
tanınması ve algılanması
amacınızdan bahsetmiştiniz.
Konuya geri dönersek, Sivil
Toplum Kuruluşlarının
Türkiye’de sizce ilerleyişi
nasıldır ve TED’in bu tablodaki
yeri ve hedefleri nelerdir?
49
Maalesef sivil toplum
kuruluşları Türkiye’de
devşirme usulüne uygun
bir yapı taşımaktadır ve
dayanışma dernekleri
doğru bir profesyonel
yapıda da değildir. Devletle
ilintili olarak, sivil toplum
kuruluşu kültürleri, ya
tamamen kabul eden, ya
da tamamen reddeden,
siyah – beyaz, keskin bir
yapılanma içindedir. TED
olarak, önümüzdeki hafta
‘’Eğitimde Düşünce Kuruluşu’’
nu açacağız. Amacımız 10
yıl önce masaya yatırdığımız
kuruluş amacımız olan
eğitime yön vermektir. Okul
öncesinden yüksek öğrenimin
sonuna kadar birçok çalışma
gerçekleştirdik. Kampanyalar
düzenledik. Velilerin eğitime
harcadıkları paranın, Devletin
harcadığına eklendiğinde
öğrenci başına harcanan
tutarda O.E.C.D ülkelerinin
ilerisinde olan ülkemizde,
sınav sistemi, okuma yazma
oranı, eğitimin kalitesi,
birleştirilmiş sınıflar gibi
birçok sorun halen önümüzde
durmaktadır. Bunlarla,
sivil toplum kuruluşu
olarak mücadele ediyor ve
çözümler üretiyoruz. En
önemli hedefimiz, eğitimdeki
sosyal adaletsizliği ortadan
kaldırarak, milli bir program
oluşturmak ve bunun kalıcı
olmasını sağlamaktır. Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi,
sivil toplum kuruluşlarının en
önemli örneklerinden biridir.
Sosyal sermayenin devlete
destek olması çok değerlidir
ancak bu değeri yüceltmek ve
korumak devletin görevidir.
Hedefiniz nasıl bir
gençlik yaratmaktır ve
eğitimin Türkiye’nin
gelişimindeki payını nasıl
yorumluyorsunuz?
Özgür düşünen ve aynı
zamanda değerlerine bağlı,
cumhuriyeti özümsemiş,
yüksek nitelikli eğitim almış
gençler, kendi hayatlarını
kurtaracaktır. Bir çocuğun
hayatının kurtulması, Türkiye
Cumhuriyeti’nin geleceğinin
kurtulması demektir. Aynı
zamanda gençlerimize
birlikte yaşama kültürünü
özümsetebilmemiz çok
önemlidir.
Ülkemizde genç nüfusun
çok büyük olması, bir fırsat
olabilecekken, aynı zamanda
çok büyük bir tehdittir.
21.Yüzyılda çözüm, nitelikli
nüfustur ve bunun da yolu
kaliteli eğitimdir. TED olarak
çabamız eğitimde ulusal
bir programa sahip olmak,
sosyal adaletsizliği ortadan
kaldırmak, parasız öğrencilere
eşitliği sağlayabilmek için
yapılacak pozitif ayrımcılıktır.
Bu ideoloji değildir, bir
neslin geleceğini kurmak için
ortaya koyduğumuz çabadır
ve bunun tek yolu eğitimdir.
TED, dernekten öte bir
kuruluştur ve ivmesi giderek
artmaktadır. Türkiye’de
iyi eğitim almamış, yaşam
becerilerini arttırmamış tek
bir çocuk kalmayana kadar,
tarafsızlığımızı koruyarak,
iyi yapıları takdir edip, kötü
yapıları, çözüm önerileri ile
eleştirip kamuoyuna sunarak
yolumuza devam edeceğiz.
Sivil Toplum Kuruluşları,
vakıflar ve hayırseverliğin,
eğitime katkıları açısından
neler düşünüyorsunuz?
Bağış yapmak bir kültürdür
ve Türkiye’de bu kültür
vardır. Ancak bunun topluma
fayda noktasında yapılıp,
sonrasında da takipçisi olmak
gerekir. IC Vakfı, kısa sürede
bunu çok iyi başardı. Büyük
bir holding, profesyonel
kurallar çerçevesinde, büyük
bir üniversite yapısını
kurgulamış, gerçekleştirmiş ve
yüksek öğrenim sistemine çok
büyük bir kazanç sağlamıştır.
Sadece maddi destek değil,
aynı zamanda insanların
isimlerini ortaya koymaları
çok büyük bir emanettir ve
bu bilinçle, kurumların da
buna layık olmaya çalışması
gerekir. Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi süreç içerisinde
evrim yaşayacak ve daha da
fazla gelişecektir. Bizler, TED
olarak, Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’ne yapılabilecek
her türlü desteğe hazırız
çünkü Türkiye’ye hizmet
veren herkese destek vermek
onurdur.
Bağış yapmak bir
kültürdür ve Türkiye’de
bu kültür vardır. Ancak
bunun topluma fayda
noktasında yapılıp,
sonrasında da takipçisi
olmak gerekir. IC Vakfı,
kısa sürede bunu çok
iyi başardı. Büyük bir
holding, profesyonel
kurallar çerçevesinde,
büyük bir üniversite
yapısını kurgulamış,
gerçekleştirmiş ve
yüksek öğrenim
sistemine çok büyük bir
kazanç sağlamıştır.
PATNOS TIBBİ SEKRETERLİK VE
DÖKÜMANTASYON KURSİYERLERİ
SERTİFİKALARINI ALDI
AİÇÜ Sürekli Eğitim Merkezi
ve İbrahim Çeçen Vakfı
işbirliğiyle açılan Patnos Tıbbi
Sekreterlik ve Dokümantasyon
Kursu başarıyla tamamlandı.
Programa katılan 35
kursiyere sertifikaları Patnos
Devlet Hastanesi Konferans
Salonu’nda düzenlenen
törenle dağıtıldı.
Kurs sonunda, ayrıca AĞRISEM
ve IC VAKFI adına Patnos
Devlet Hastanesi bahçesine
50
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
230 meyve ağacı dikildi.
Kursu bitirerek sertifika
alanların gerek devlet, gerekse
özel hastanelerde çalışmaya
başlamaları kursun faydası
ve sonucu açısından son
derece önemlidir, Patnos
Devlet Hastanesinde 6,
Van Gölü Hastanesi’nde 2,
Patnos’taki çeşitli eczanelerde
3 ve medikal alanında 3
gencin kursu bitirir bitirmez
çalışmaya başlamaları ümit
vericidir. Diğer kursiyerler ise
hastane alımları ve yapılacak
olan ağız ve diş hastanesinde
istihdam edilebilecek
donanıma sahip olmuşlardır.
IC Vakfı olarak bu projenin
gerçekleşmesinde büyük
emeği geçen Cesim Taştekin
ve AĞRISEM Müdürü Yrd. Doç.
Dr. Coşkun Taştan’a teşekkür
ediyoruz.
51
Çocukların Oyuncak Sevinci
İbrahim Çeçen Vakfı’ndan
Patnos Gençali İlköğretim
Okulu Anasınıfı öğrencilerine
oyuncak yardımı yapıldı.
Patnos Gençali İlköğretim
okulu Müdürü Sait KUNDU
“Öncelikle Ağrı’lı iş adamımız
İbrahim ÇEÇEN beyfendi ve
İbrahim Çeçen Vakfı Müdürü
Meral DİNÇER hanımefendiye
bizleri düşünüp böyle bir
yardımda bulundukları için
teşekkür ediyorum” dedi.
KUNDU.”Gönderilen oyuncaklar
ile çocuklarımızdaki sevinç
ve gözlerindeki mutluluk
ifadesinden dolayı bizler de
mutlu oluyoruz. Emeği geçen
herkese teşekkürler ediyorum.
Ayrıca bu oyuncakları bize
ulaştırmakta büyük emeği
olan Patnos Gazeteciler
Derneği üyelerine ayrıca
teşekkür ediyorum.”diye
konuştu.”Anasınıfı öğretmeni
Semra TAŞDEMİR ise, emeği
geçen herkese teşekkür
ederek, şunları söyledi.”Bizleri
unutmayıp bize bu oyuncakları
gönderen ve bu çocukları
sevindiren İbrahim Çeçen
Vakfı’na çok teşekkür
ediyorum ve gerçekten bu tür
yardımlara ihtiyacımız var”
Patnos Gazateciler Derneği
Başkanı Faruk YAVUZ ise
şunları söyledi.”Ben Vakfın
müdürü Dr. Meral DİNÇER’le
görüştüm ve Patnos ilçemizde
oyuncak, giyim, kırtasiye ve
buna benzer ihtiyaçlarının
olduğunu yazdım, sağolsun
kendisi bana dönüş yaptı ve
bize çocuklar için oyuncak
göndereceklerini söyledi, bir
kaç gün sonra bu oyuncaklar
bize ulaştı ve biz de aracı olup
bu oyuncakları ihtiyaç sahibi
okula verdik. Biz Gazeteciler
Derneği olarak Vakfa
teşekkürlerimizi sunuyoruz ve
bu tür yardımların devamını
bekliyoruz.”
Gürsel ve Nezahat Çeçen
İlköğretim Okulu Yenilendi
Gürsel ve Nezahat Çeçen
İlköğretim Okulu, 2012-2013
Eğitim-Öğretim dönemi,
İbrahim Çeçen Vakfı’nın
katkıları sayesinde yeni
öğretim yılına bir dizi
değişikliklerle başladı.
Okul Müdürü Mehmet
ÜŞEKCİOĞLU “Öncelikle yeni
eğitim-öğretim sistemiyle
birlikte daha küçük yaşta
öğrencilerin okula gelecek
olmasıyla, okulumuz
52
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
ilkokul binasındaki 8 lavabo
yenilenerek öğrencilere
uygun hale getirilmiştir.
Okulumuzun iki binasında da
giriş merdivenleri tadilattan
geçirilmiştir.” dedi.
Özellikle kış mevsiminde
sorun yaşatan çatının
kiremitleri alınarak kalvenizli
saca dönüştürüldüğünü
söyleyen Üşekcioğlu, “Yaşanan
bu değişikliklerin dışında,
okulumuz için en önemli
yeniliklerden biri de temizlik
ve görünüm açısından
önem arz eden, iç ve dış
cephe boyaları tamamen
değiştirilmiş, hem sınıfların
içi hem de okulun dışı ferah
ve güzel bir görünüme
kavuşmuştur. Gürsel ve
Nezahat Çeçen İlköğretim
Okulu öğretmen, öğrenci ve
velileri olarak İbrahim Çeçen
Vakfı’na katkılarından dolayı
teşekkürlerimizi sunarız’’.
dedi.
53
Prof. Dr. İrfan ASLAN
Yeniden AİÇÜ Rektörü
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın 130. ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu’nun
13. maddeleri uyarınca,
Yükseköğretim Kurulu’nun
önerdiği adaylar arasından Prof.
Dr. İrfan ASLAN, Cumhurbaşkanı
Abdullah GÜL tarafından Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi
Rektörü olarak yeniden atandı.
Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN,
‘’Eğer bir üniversite ya da devlet
kurumu şehirle, halkla barışık
değilse, beklenilen başarıyı
gösteremez. Bu doğrultuda her
zaman şehirle iç içe olduk’’ dedi.
El birliğiyle güzel bir kampüs
alanı oluşturduklarını dile
getiren Aslan, şunları kaydetti:
‘’Bundan sonra inanıyorum ki
üniversitemiz dünyada parmakla
gösterilecek uluslararası bir
üniversite olacaktır. Bu da yine
değerli akademisyenlerimiz
tarafından meydana getirilecektir.
Yeni dönemde üniversiteyi
dünya üniversiteleri seviyesine
çıkarmayı hedefliyoruz.
Üniversiteler, bulundukları
şehre, bölgeye ve ülkeye katkı
yaptığı sürece gelişimini
sürdürür. Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi de Ağrı’nın
ve bölgenin kalkınmasına
bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da çok ciddi
katkılar sağlayacaktır’’ dedi.
Biz de IC Vakfı olarak
Sayın Rektörü kutluyor,
üniversitemiz için hayırlı
olmasını diliyoruz.
İBRAHİM ÇEÇEN İLKÖĞRETİM OKULU
ÖĞRENCİMİZ RESİM YARIŞMASI BİRİNCİSİ
10 Kasım Atatürk’ ü Anma
Haftası münasebetiyle
okullararası düzenlenen
yarışmada okulumuz öğrencisi
il birincisi oldu.
Cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk’ün
ölümünün 74. yıl dönümü
münasebetiyle, İl Milli Eğitim
Müdürlüğü tarafından düzenlenen resim yarışmasında
İbrahim Çeçen İlköğretim
Okulu 7/B Öğrencisi Cansel
KAHRİMAN il birincisi oldu.
SBS’DE
ÜSTÜN BAŞARI
2011-2012 Eğitim- Öğretim yılı sekizinci
sınıflar arası yapılan SBS sınavında İbrahim
Çeçen İlköğretim okulu büyük başarı elde etti
Yapılan sınavda 450 ve yukarı puan alan 10
öğrencinin Ağrı Fen Lisesine, 6 öğrencimiz de
450 ve daha yuları puanla il dışındaki fen ve
Anadolu liselerine kayıt yaptırmışlardır, 430
ve yukarı puan alan 9 öğrenci Ağrı Anadolu
Öğretmen Lisesine, 3 öğrenci sağlık meslek
lisesine , diğer tüm öğrencilerimiz de yüksek
puanla öğrenci alan çeşitli Anadolu liselerine
kayıt yaptırmışlardır.
Okul Müdürü İsmail DURAK 2011-2012
Eğitim Öğretim yılı SBS sınavında 8/ D
sınıfı öğrencilerinden Beyza Aleyna AYAN’
ın 2 yanlışla 493 puan alarak bu yılın
Ağrı birinciliğini paylaştığını ve ilin SBS
ortalamasında da devlet okulları arasında ilk
sırayı elde ettiğini açıkladı.
54
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Halk Eğitimi Merkezi
Müdürlüğü salonunda düzenlenen 10 Kasım Anma törenlerinin ardından, öğrencimize
ödülü Ağrı Vali Vekili Mehmet
Gökhan ZENGIN tarafından
verildi.
TEKVANDODA
ALTIN MADALYA
13-14 Ekim 2012 tarihleri arasında
Iğdır ilinde düzenlenen Tekvando
Müsabakalarında öğrencimiz Hümeyra
SUNAL altın madalya kazandı.
İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından
Iğdır ilinde organize edilen “Dostluk
Müsabakalarında” 33 kiloda Siyah
Kuşakta olan İbrahim Çeçen İlkokulu
6/E sınıfı öğrencilerinden Hümeyra
Sunal rakiplerini yenerek altın madalya
kazanmıştır.
Minik tekvandocuyu tebrik eden okul
müdürü İsmail DURAK çeşitli hediyeler
vererek başarılarının devamını diledi.
Durak SUNAL’ın yapacağı her türlü
çalışmalarda okul idaresi olarak sürekli
destekçisi olacaklarını da ifade etti.
55
OKULDA KUPA SEVİNCİ
Ağrı
İbrahim Çeçen
İlköğretim
Okulu
Kız Voleybol
Takımının
Başarısı
İbrahim Çeçen Ortaokulu, Kız Voleybol
Takımının il genelinde yapılan
müsabakalarda üçüncü olarak almış
oldukları kupanın sevincini yaşıyorlar.
Milli Eğitim Müdürlüğü ile Gençlik
Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünün
organize ettikleri 2012-2013 Okul
Sporları Kızlar Voleybol Müsabakalarında
İbrahim Çeçen Ortaokulu Voleybol takımı
çıkarmış olduğu başarılı maçlar sonunda
İl üçüncüsü oldu.
Kutlu Aktaş kapalı spor salonunda yapılan
maçlar sonunda,
İbrahim Çeçen Ortaokulu Voleybol takımı
almış oldukları kupayı okul Müdürü
İsmail DURAK’a teslim etmenin heyecanını
yaşadılar.
IC ENERJİ ve TREDAŞ
Yusuf
Baykan’la
Söyleşi
Yusuf Baykan; Orta Doğu
Teknik Üniversitesi Çevre
Mühendisliği’nden mezun
olduktan sonra Dallas
Üniversitesi’nde İşletme
Yüksek Lisansı yaptı.
Nurol Yatırım Bankası
A.Ş., Kurumsal Finansman
Bölümü, Turkcell İletişim
Hizmetleri A.Ş. Uluslararası
İş Geliştirme ve Operasyonlar
Bölümü, TeliaSonera
Eurasia., Bütçe ve Raporlama
Bölümü’nde çalıştıktan
sonra Kazakistan K’Cell’de
Finans Direktörü, Moldova
Moldcell’de Genel Müdür ve
AES-IC İÇTAŞ Enerji Üretim
A.Ş.’de Finans Direktörü
olarak görev yaptı. Halen
IC Holding bünyesinde
Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.
Söyleşi: Dr. Meral DİNÇER
IC Holding çatısında enerji
sektörüne geçişten başlayabilir
misiniz? Ne zaman ve niye
enerji sektörüne geçildi?
Elektriğin hayatımızdaki
yeri ve önemi gün geçtikçe
artmaktadır. Son yıllarda ülke
ekonomisindeki gelişmeler ile
birlikte hem iş ortamında hem
de evlerimizde daha yoğun bir
şekilde elektriği ve elektrikli
56
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
aletleri kullanmaktayız.
Ülkemizde elektrik tüketimi
geleneksel olarak ekonomideki
genel büyümenin üzerinde bir
artış göstermektedir. 19982010 yılları arasında, GSYİH
ortalama %3,6 büyürken,
aynı dönemde elektrik
tüketimi %6 oranında artış
göstermiştir. Bu hızlı artışa
rağmen ülkemizde kişi başına
elektrik tüketimi Avrupa
Genel Müdürlüğü görevini
sürdürmektedir.
ülkelerinin oldukça gerisinde
kalmaktadır. Ülkemizde kişi
başı elektrik tüketimi 2.5
MWh iken bu oran Fransa’da
8 MWh/kişi’dir. Elektrik
tüketimi sınır komşumuz
olan Yunanistan’da 5.4 MWH/
kişi ve Bulgaristan’da 4,7
MWh/kişi ile bizden oldukça
yüksektir. Söz konusu
bu eğilim ve Türkiye’nin
diğer ülkeleri yakalamakta
57
gösterdiği başarı IC Holding’in
yıllar önce dikkatini çekmiş ve
Holding’in enerji alanındaki
ilk yatırımı 1998 yılında YİD
sistemine dahil olan Girlevik
II Hidroelektrik santrali ile
başlamıştır.
Sizin IC Enerji ile buluşmanız
nasıl oldu, IC’de hangi
görevlerde bulundunuz?
Ben IC Holding’deki
yolculuğum 2009 yılının
başında, AES ile elektrik
üretim projelerinin
geliştirilmesi için kurulmuş
olan ortaklığa Finans
Direktörü olarak çalışmaya
başlamam vesilesi ile başladı.
Bunu takiben 2012 yılının
başında Trakya elektrik
Dağıtım A.Ş’nin devir alınması
sonrasında Tredaş’a Genel
Müdür olarak atandım. 2012
yılı başından beri bu görevi
sürdürmekteyim.
IC Enerji’nin kuruluşundan bu
yana tamamlanan projelerden
bahseder misiniz?
1998 yılındaki kuruluşun
ardından IC Enerji, ilk
olarak Erzincan Girlevik II
hidroelektrik santrali ve diğeri
de Isparta da fueloil yakıtlı
olmak üzere 2 santrali başarı
ile tamamlayarak işletmeye
almıştır. Sonrasında yine
Erzincan Mercanda ikinci
hidroelektrik santralini de
inşa ederek işletmeye almıştır.
IC Holding için bu üç proje
enerji sektöründeki kilometre
taşları olmuştur.
Bu tesislerin operasyona
başlaması sonrasında, 2007
yılında AES ile ortaklık
gerçekleşmiş ve bu ortaklık
kapsamında Karaman’da
Damlapınar HES ve Kepezkaya
HES, Samsun’da Kumköy
HES ve Tokat da Niksar HES
inşaatlarına başlanmıştır.
Damlapınar, Kepezkaya ve
Kumköy santrallerimizin
tamamlanması bizim AES
ile olan ortaklığımızın son
dönemlerine denk gelmiş ve
varılan anlaşma ile IC Holding
tamamlanan bu santrallerdeki
hisselerini AES’e devrederek
geri kalan enerji portföyünün
tamamını almıştır. 2012 yılı
Haziran ayında da Niksar HES
40 MW kurulu gücü ile üretime
başlamıştır.
Halen devam etmekte olan
enerji projelerinden söz
edebilir misiniz?
Enerji sektöründeki
yatırımlarımıza, Erzincan’da
Bağıştaş II HES ve Barajı,
Trabzon’da Üçhanlar
HES, Üçharmanlar HES ve
Kemerçayır HES, ve Giresun’da
Çileklitepe HES ile devam
etmekteyiz.
Tredaş’ın özelleştirilmesi
önemli bir konu olarak
gündemi etkiledi, sizin Tredaş
hakkındaki görüşleriniz nedir?
Mevcut mevzuat kapsamında
elektrik dağıtım şirketlerinin
özelleştirilmesi 2007 yılından
beri devam etmesine rağmen
2010 yılında gerçekleştirilen
ihaleler ile birlikte Türkiye’nin
gündeminde önemli bir
yer almıştır. Söz konusu
dönemde gerçekleştirilen
yedi ihaleden sadece
Tredaş’ın devrini IC Holding
tamamlayabilmiş, geri kalan
tüm ihaleler katılımcıların
yükümlülüklerini yerine
getirememesi nedeniyle iptal
edilmiştir. Elektrik Dağıtım
Şirketlerinin
özelleştirmelerinin birçok
faydalar sağladığını
düşünüyorum. Öncelikle
yapılan yatırımlarla kamuya
sağlanan hizmetin verim
ve kalitesinde önemli artış
beklenmektedir. Bunun yanı
sıra tahsilatın artması ve
kayıp kaçağın önlenmesi
özelleştirmenin en önemli
faydaları arasında sayılabilir.
TREDAŞ’ın özelleştirilmesi
henüz birinci yaşını
58
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
doldururken
iyileştirmeleri
şimdiden
önemli ölçüde
gösterebildiğimize
inanıyorum.
Geçtiğimiz bir
yıl içerisinde,
büyük oranlarda
personelin
kamuda kalmayı
tercih etmesi
nedeniyle
meydana gelen insan kaynağı
açığına rağmen şirketimizin
hizmet sağladığı 1.5 milyonun
üzerinde kişiye devir sürecini
hissettirmeden hizmetin
devamlılığını sağlamamız
en önemli başarımız oldu.
Bunu bizimle kalmayı tercih
eden Tredaş çalışanları ile
birlikte grubumuza yeni
katılan arkadaşlarımızın ve
tabi ki Holdingimizin ve enerji
üretim grubumuzun fedakarca
çalışmaları ile başardık.
Ayrıca, 2012 sonu itibariyle
tahsilat oranımız %99
mertebelerine yükselirken,
kayıp kaçak oranımız ise
%6’lara gerilemiştir. Bu oranlar
sadece Türkiye’de değil
Avrupa’da bile kolay kolay
yakalanamayan değerlerdir.
Önümüzdeki zaman diliminde
IC Enerjinin yeni hedefleri ve
projeleri neler?
Enerji üretiminde hedefimiz
hidroelektrik santrallerimizin
yapımına devam ederken,
üretim portföyümüzü
termik santral yatırımları
ile de desteklemektir. Bu
kapsamda, inşaatı devam
eden santrallerimize ek olarak
proje geliştirme aşamasında
olduğumuz Güneyce ve İkisu
hidroelektrik santralleri ve
Isparta Doğalgaz Çevrim
Santrali bulunmaktadır.
Ayrıca, Adana’nın Yumurtalık
59
bölgesinde bir adet
ithal kömür santrali, bir
doğalgaz çevrim santrali
ve LNG depolama tesis
başvurularımızı lisansa
çevirmek üzere gerekli
çalışmaları da yürütmekteyiz.
Üretim kapasitemizi
arttırırken aynı zamanda
operasyonlarımızı da
güçlü tutmak amacıyla
santrallerimizin kapasite
kullanım oranlarını teknik
olarak mümkün olan en
üst seviyelerde tutmak
ve bunu gerçekleştirirken
de iş sağlığı ve güvenliği
prensiplerimizden taviz
vermemek en büyük
hedeflerimiz arasında yer
almaktadır.
2013 yılı enerji sektöründe
dağıtım ve perakende
faaliyetlerinin ayrıştığı
kritik bir sene olacaktır. Biz
de Trakya Elektrik Dağıtım
şirketimizi hem
hukuki hem de
operasyonel
olarak bölerek
perakende satış
faaliyetlerimizi
yeni kurduğumuz
Trakya Elektrik
Perakende Satış
şirketimize
devredeceğiz.
Perakende
şirketimizin
faaliyetlerine
başlaması ve kendi sistem
ve süreçlerini oturtması
2013 yılının en önemli
projelerinden birisidir.
Diğer taraftan, dağıtım
şirketimizde hizmet
kalitemizi arttırabilmek,
kurumsallaştırmayı ve
verimliliği daha üst seviyelere
taşımak ve sürdürülebilir
kılmak adına yatırımlarımıza
devam edeceğiz. 2012 yılında
başlattığımız yoğun
tesis yatırımlarımızın 2013
yılında da devam etmesini
öngörmekteyiz. Ayrıca,
teknoloji ve bilgi işlem
konusunda başlattığımız;
SCADA, Coğrafi Bilgi Sistemi,
Otomatik Sayaç Okuma
Sistemi, Süreç İyileştirme
ve Standardizasyonu,
Enerji Kalitesi ve SAP gibi
projelerimizin ilk sonuçlarını
da yeni yıl itibariyle almaya
başlayacağız.
Dr. Şevin
Üniversiteye başladığım
zamandan beri maddi
desteğinin yanında, manevi
olarak da hep yanımda olan
Ibrahim Çeçen Vakfi’nin
şimdi bir yayınında yer
almak çok güzel bir
duygu. Sayın İbrahim
Çeçen’in iş dünyasındaki
muazzam başarıları bir
yana, eğitime verdiği
desteğin paha biçilemez
olduğunu düşünüyorum.
60
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Kendisinin Ağri’ya
kazandırdığı üniversitenin
sosyal getirilerini, ilin
gelişimine katkısını
Ağri’daki zorunlu hizmet
süremde bile gözlemleme
fırsatı buldum, ki bunun
uzun vadedeki etkisinin
Ağrı’yı bambaşka bir yere
taşıyacağını şimdiden
görmek zor değil.. Ben,
Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden mezun, Gazi
Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesi’nde Pediatri
ihtisası yapmakta olan bir
hekim olarak, bu ailenin bir
üyesi olmaktan mutluluk
duyuyor, eğitimime
sağladığı katkıdan dolayı
IC Vakfı ailesine teşekkürü
borç biliyorum.
Dr. Şevin Yardımcı
Gazi Tıp Fak. Hastanesi
(Mezun Bursiyerimiz)
61
İspanya / Madrid LLP-Proje Toplantısı’na IC Vakfı’nı Temsilen
Yrd. Doç. Dr. Sinan Kocaman Katıldı
Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları
Merkezi Başkanlığı’nca Hayat Boyu Öğrenme
Programı (LLP) Leonardo da Vinci (LdV)
Yenilik Transferi (IT) Proje faaliyetleri
kapsamında İspanya, İtalya, Yunanistan
ve Romanya’dan farklı eğitim ve öğretim
kurumları ortaklığında yapılan ‘‘Yourvid
YESdigital’’ (2012-1ES1-LEO05-49498) başlıklı
uluslararası projenin ilk toplantısı 26-27
Kasım 2012 tarihleri arasında İspanya’nın
başkenti Madrid’te gerçekleşti. Toplantıya
İbrahim Çeçen Vakfı’nı temsilen Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN
katılmıştır. Toplantıda, katılımcı ülkeler
öncelikle kendi kurumları ve faaliyetleri
hakkında bilgiler vermişlerdir. Bu kapsamda
Yrd. Doç. Dr. Sinan KOCAMAN, İbrahim
Çeçen Vakfı’nın kısa tarihi ve faaliyetleri,
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nin Kuruluşu
ve Gelişimi ile Ağrı İli’nin tanıtımını içeren
bir sunum yapmıştır.
Ardından proje kapsamında, projenin genel
içeriğinin belirlenmesi, ortak kurumların
sorumlulukları ile faaliyetler ve proje
takvimi ile ilgili planlama çalışmaları
sürdürülmüştür.
62
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
63
Azerbaycan Gence Agrar Üniversitesi ile
İşbirliği Anlaşması İmzalandı
Azerbaycan Devlet Ziraat
Üniversitesi’nde 22-24 Kasım 2012
tarihinde düzenlenen “International
Tendency In Renovation and
Development of Education: Rate, Value
and Quality In Credit System” isimli
sempozyuma hem Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’nde yapılan çalışmaları,
hem de üniversitenin kuruluş
modelini anlatmak üzere Rektör Prof.
Dr. İrfan ASLAN ve Yardımcısı Prof.
Dr. Telat YANIK “Eğitim Modelleri ve
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde
Bologna Süreci” isimli tebliğleriyle
katılmışlardır.
Toplantı sonucunda Rektör Prof. Dr.
İrfan ASLAN ve Agrar Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Mirdamed SADIQOV
arasında ikili işbirliği anlaşması
imzalanmıştır. Buna göre gelecek
dönemde Azerbaycan’dan 10’ar kişilik
gruplar halinde öğrencilerin AİÇÜ’de
kısa süreli eğitim öğretim almak üzere
gelmeleri beklenmektedir.
Doğu’da
Parlayan
Kültür
Şehri
AĞRI
Yazı: Dr. Meral DİNÇER
Fotoğraflar: Ağrı Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü Arşivi (Ali İhsan ÖZTÜRK)
Yılın yarısının kar altında
geçtiği, sıcaklığın neredeyse
-45’lere düştüğü, 1650 metre
yüksekliğindeki bir yaylada
kurulan, ismini de heybetle
yükselen dağdan alan Ağrı,
tarih boyunca çok sayıda
kavim ve medeniyete ev
sahipliği yapmıştır.
5165 metreyle sadece
Türkiye’nin değil, aynı
zamanda Avrupa’nın en
yüksek zirvesi olan Ağrı
64
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
dağı, ülkemizin dağ turizmi
bakımından en önemli
potansiyeline sahip volkanik
dağlarından biridir.
Ağrı’ya gidildiğinde dünyanın
Alaska’dan sonra en büyük
meteor çukuru ve onun
güzergahı üzerindeki Nuh’un
Gemisi’nin izi mutlaka
görülmesi gereken yerlerdir.
Doğubayazıt’ta muhteşem
mimarisiyle İshak Paşa Sarayı
sizi büyülerken, İshak Paşa
Sarayı’nın hemen karşısında
yer alan Urartu Kalesi ve Eski
Beyazıt Camii ile Ahmedi Hani
Türbesi ruhunuza mistik bir
hava katacak, Diyadin’deki
Meya mağaraları ve kaplıcaları
ise tarihin derinliklerine
götürecektir.
Ağrı Dağı, dağcılık sporuyla
ilgilenenlerin aradığı
bütün özelliklere sahiptir.
Yüzyıllardır gezginlerin,
bilginlerin ve kavimlerin
65
dikkatini çeken bu dağ
ülkemizde ve dünyada
türkülere, efsanelere,
araştırmalara ve mitolojiye
konu olmuştur. Nitekim Nuh
tufanı öncesinde, Hz. Nuh ve
beraberindekilerin bindiği
geminin, sular çekilince
bu dağda karaya oturduğu
asırlardır söylenegelmiştir.
Ağrı Dağı’nın bir diğer özelliği
ise bakıldığında yekpare
bir kitle halinde birden
yükselivermesidir. Himalaya
ve Ant gibi yüksek dağlarda
bu yükselme aşama aşama
olduğu için Ağrı Dağı’nın bu
görkeminden yoksundurlar.
İnsanın karşısında, heybetle
durması ona doğal bir
güzellik kazandırır, Nuh
Tufanından sonra, Nuh’un
gemisine ev sahipliği
yapmasından dolayı, efsanevi
özelliği olan bir dağdır.
Adem ile Havva’nın cennetten
Bu yazı 44 gezgin yazarın ortak
eseri olan ve editörlüğünü
Timur ÖZKAN’ın yaptığı,
Ocak 2013’te Alter Yayınlarından
çıkan Gezgin Gözüyle Türkiye-2
kitabında yayınlanmıştır.
66
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
67
Nuh’un Gemisi Doğubayazıt’ a bağlı Telçeker ve
Üzengili köyleri arasındaki bir bölgede yer alan doğal
bir anıttır. Bu anıt, gemi biçimli bir siluet şeklindedir.
Bu benzerliğinden dolayı Nuh tufanı sonucunda karaya
oturan geminin burada kaldığı ve siluetin bu gemiye
ait olduğu söylenmektedir. Bu söylentiden hareketle
çok sayıda bilim adamı bölgeye gelerek araştırmalarda
bulunmuştur. Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret
edilen bu doğal anıt bugün doğal sit alanı ve açık hava
müzesi olarak koruma altına alınmıştır.
Yılın yarısının kar
altında geçtiği, sıcaklığın
neredeyse -45’lere
düştüğü, 1650 metre
yüksekliğindeki bir
yaylada kurulan, ismini
de heybetle yükselen
dağdan alan Ağrı, tarih
boyunca çok sayıda
kavim ve medeniyete ev
sahipliği yapmıştır.
68
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
69
kovulmadan önce Ağrı
Dağı’nın Aras nehri kıyısında
yaşadığı da söylenir.
Karın hiç eksik olmadığı
Ağrı Dağı, çeşitli ülkelerden
her yıl çok sayıda turist
çekmektedir. Gerek yerli
gerekse yabancılar tarafından
her yıl yaz aylarında
dağ eteklerinde kamplar
kurulmakta ve tırmanma
turları düzenlenmektedir.
Ağrı Dağı’nın özelliklerini
ve tırmanış yollarını bilen
dağcılık eğitimi almış
rehberler, turistlere yardımcı
olmaktadırlar. Büyük ve
Küçük Ağrı dağlarını, 2678
m. yüksekliğindeki Serbulak
Geçidi ayırmaktadır.
İlin güneyinde yer alan
Süphandağı, Aladağ ve
Tendürek Dağları dağcılık ve
doğa yürüyüşleri için büyük
potansiyele sahiptir.
1959 ‘da harita yüzbaşısı
İhsan Durupınar havadan
çekilmiş fotometrik haritaların
incelerken ilginç bir resim
buldu, bunun Nuh’un Gemisi
olma olasılığı vardı. İlk bakışta
gerçekten gemiye benzeyen
bu yapının heyelanın
etkisiyle mi, yoksa Nuh’un
Gemisi’nin karaya oturduğu
yer mi olduğu hala tartışma
konusudur.
Tevrat ve İncil’de anlatılan
Nuh Tufanında adı geçen
Ararat’ın Ağrı olduğu söylenir,
Kuranı Kerimde de Hüd
suresinde Hz. Nuh’un
Gemisi’ni demirlediği dağın
Ağrı olduğu iddia edilir. Sümer
destanlarından dünyaca
meşhur olan Gılgamış Destanı
5000 sene önceki bir tufandan
söz eder ve bu geminin Cudi
(Ağrı) Dağı’nda olduğunu
yazar.
Nuh’un Gemisi Doğubayazıt’
a bağlı Telçeker ve Üzengili
köyleri arasındaki bir bölgede
yer alan doğal bir anıttır. Bu
anıt, gemi biçimli bir siluet
şeklindedir. Bu benzerliğinden
dolayı Nuh tufanı sonucunda
karaya oturan geminin burada
kaldığı ve siluetin bu gemiye
ait olduğu söylenmektedir.
Bu söylentiden hareketle çok
sayıda bilim adamı bölgeye
gelerek araştırmalarda
bulunmuştur. Her yıl binlerce
turist tarafından ziyaret
edilen bu doğal anıt bugün
doğal sit alanı ve açık hava
müzesi olarak koruma altına
alınmıştır.
Gemi kütlesi: sürekli heyelan
olan ve akıntının bütün
şiddetiyle devam ettiği
yamaçta olduğu halde,
yerinde sabit kalmış ve şekli
bozulmamıştır. O kütlenin
biçimi: insanoğlunun yaptığı
ilk gemilere benzerlik
gösteriyor
Bir araçla geminin kalıntısını
kuş bakışı görecek bir yere
rahatlıkla gidebiliyorsunuz
ve geminin kalıntısının
bulunduğu söylenen
araziye bakıyorsunuz,
ama ilk anda bir gemi
kalıntısı göremiyorsunuz.
Fakat dikkatli ve detaylı
baktığınızda, açık ve engebeli
arazide, aynen bir gemi
gövdesi kalıntısının, öylece
karşınızda durduğunu
görebiliyorsunuz.
İshak Paşa Sarayı’na gelince;
Doğubeyazıt’ın 8 km
güneydoğusunda kayalıklar
üzerindedir. Sarayın harem
girişi üzerinde bulunan
kitabesinde; (M.1784)
tarihinde yaptırıldığı
anlaşılmaktadır. Kitabede
adı geçen II.İshak Paşa’dır.
366 odadan oluşan sarayın
yapımına Çıldır Beyi Çolak
Abdi Paşa tarafından 1685
yılında başlanmıştır. Yapı
yaklaşık yüz yıllık bir dönem
içerisinde tamamlanmıştır.
İshak Paşa Sarayı farklı
üslup ve bezeme şekilleriyle
inşa edilmiş olup, ortaçağ
şatolarını anımsatan gösterişli
bir eser olarak karşımıza
çıkmaktadır. İshak Paşa
Sarayı İstanbul Topkapı
Sarayı’ndan sonra yapılmış
70
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
sarayların en ünlüsü, Osmanlı
İmparatorluğu’nun Lale
Devri’ndeki son büyük anıt
yapısıdır. 18. yüzyıl Osmanlı
mimarisinin en belirgin ve
seçkin örneklerinden olduğu
kadar, sanat tarihi yönünden
de değeri büyüktür.
Tamamen Türk üslubu
ile yapılmış kare planlı
minaresi başlı başına bir
abide görünümündedir.
Caminin kıble tarafında
dış duvarlarının hemen
kenarına inşa edilmiş olan
sekizgen türbe, Selçuklu türbe
mimarisi geleneğine uygun
olarak iki katlıdır. Dünyada
ilk defa yerden ısıtma, su
ve kanalizasyon sistemi bu
sarayda yapılmıştır.
Dümdüz bir arazide birden
yükselen Ağrı Dağı’nın
muhteşem görüntüsünden
etkilenmemek mümkün
değil, ancak ilginçtir
ki İshat Paşa Sarayı’nın
hiçbir penceresinden dağ
gözükmemektedir.
Kerem ile Aslı’nın: birbirini
görüp aşık olmaları,
Doğubayazıt ile İshak Paşa
Sarayı arasındaki “Keşiş
Bahçesi”nde olmuştur.
Termal merkezler yönünden
de oldukça zengin olan
Ağrı’nın Diyadin ilçesinde
Yılanlı, Davut ve Köprü
kaplıcaları bulunmaktadır.
75 derece sıcaklığındaki
suları romatizma ve deri
hastalıklarına iyi gelmektedir.
İlçenin girişinde 3 yıldızlı bir
termal otel bulunmakta olup,
bu yöre henüz tam anlamıyla
termal turizm yönünden
maalesef gelişmemiştir.
Burada yapılacak
düzenlemelerle gerek yurtiçi
gerekse yurtdışından sağlık
turizmine büyük katkı
sağlanabilir.
Bir gidilmesi gereken yer olan
Meteor Çukuru Doğubeyazıt’ın
35 km doğusunda, İran
sınırına 2 km uzaklıkta,
Gürbulak sınır kapısı ile
Sarı Çavuş (Gürveren) Köyü
71
arasındadır. Alaska’dakinden
sonra dünyanın en geniş
ikinci meteor çukuru, 1892’de
buraya düşen bir göktaşı
sonucunda oluşmuştur.
Genişliği 35 m, derinliği 60
m’dir ve toprağa gömülü
göktaşının üzeri bir toprak
tabakasıyla örtülüdür.
Bu büyük kütle gökyüzünden
gelmiş ve taş ve kaya
bloklarını sanki jiletle keser
gibi, araziye gömülmüştür.
Burada yapılacak
düzenlemeyle dünya çapında
görülmeye değer turistik bir
alan olabilir.
Küçük Ağrı Dağı’nın güney
eteğinde doğal bir anıt
durumundaki Buz Mağarası;
8 m derinliğinde 100 m
uzunluğunda ve 50 m
genişliğinde elips biçimli
bir yapıdadır. Mağara içinde
bazalt lavlar, kayalar ve bir
insan büyüklüğüne varan
bir çok buzdan dikitler
yer almaktadır. Mağara kış
aylarında sıcak, yaz aylarında
ise bir buzdolabı kadar
soğuktur. Hava akımının
etkisiyle yukarıdan damlayan
suları dondurarak buza
çevirmekte buzdan sarkıt
ve dikitler insanı şaşırtacak
şekildedir. Mağaranın
ağzından süzülen, güneş
ışığı, mağara içindeki buzlar
üzerinde ışık oyunları
yapmaktadır.
Meya Mağarası Diyadin’e 12
km uzaklıktaki Günbuldu
köyündedir. Antik bir kent
görünümündeki yerleşim
yerinde mağaralar ve tarihi
kalıntılar köyün 400 m
uzağında bulunmaktadır.
Kayaların insan eliyle
oyularak yapılmış barınma
yerleri, tapınak, ibadethane,
oda ve mağaralar ilgi
çekicidir. Oldukça tahrip
edilmiş kentten, günümüze
mihrap, haçlı taşlar ve
mezarlar kalmıştır. Eski bir
yerleşim merkezi olan bu
mağaralar bütün olarak ele
alındığında adeta bir anıt
kent niteliğinde olup, değişik
inanç ve kültürlerin izlerini
taşımaktadır.
Balık Gölü Doğubayazıt’ın
60 km. kuzeybatısında 2241
m. rakımıyla Türkiye’nin en
yüksek göllerinden biridir.
Gölün kuzey tarafında,
üzerinde tarihi kalıntılar olan
bir ada bulunmaktadır. Adanın
üzerinde kuluçkaya yatan
kadife ördek popülasyonuyla
bu göl, Türkiye’nin en önemli
100 kuş alanından biri olarak
kabul edilir. Ancak Balık
Gölü’nün asıl ünü yetiştirdiği
kırmızı benekli alabalıktan
kaynaklanır. Göl kış aylarında
metrelerce kalınlıkta buz
tabakasıyla kaplanır.
Bugün için harap bir vaziyette
bulunan, yapanı ve yaptıranı
bilinmeyen Doğubayazıt
Kalesi’nde Urartu mezarları
ve antik çağlara ait kalıntılar
bulunmaktadır. Ağrı’daki diğer
kalelerden bazıları,Tokluca,
Kan, Diyadin, Havaran, Şoşik,
Anzavur’dur.
Bayazıt Camii Bayazıt
Kalesi’nin güney eteğinde yer
alan ve Osmanlı hükümdarı I.
Selim tarafından yaptırıldığı
kabul edilen bir eserdir. Camii
fazla bir tahribat görmemekle
beraber yerleşim yerlerine
uzaklığından dolayı bugün
kullanılamamaktadır.
Hamur ilçesinde yer alan
Hamur Kümbeti giriş kapısı
üzerindeki kitabeden,
1802 yılında yaptırıldığı
anlaşılmaktadır. Selçuklu ve
Osmanlı Kümbetlerinden farklı
bir planlama gösterir. Kümbet
içerisinde İshak Paşa’nın
torunlarından İbrahim
Paşa’nın ve ailesinin mezarları
bulunmaktadır.
Ağrı’yı önemli inanç turizmini
merkezi haline getiren iki
temel değerden biri Ağrı
Dağı’nda varlığına inanılan
Nuh’un Gemisi’nin İzi, diğeri
ise yöre halkı için önemli
olan Ahmedi Hani Mezarının
bulunduğu türbedir.
Yörenin çok önemli şair ve
filozoflarından olan Ahmedi
Hani Doğu Anadolu’nun birçok
bölgesini dolaşarak Arapça
ve dini ilimleri okumuş,
astronomi ile ilgilenmiş,
Mem-u Zin adlı eserini kaleme
almıştır. Ahmedi Hani’nin
Doğubeyazıt’ta İshakpaşa
Sarayı’nın yanında bulunan
türbesini her yıl yüz binlerce
kişi ziyaret etmektedir.
Ağrı’da küçükbaş
hayvancılığın fazla yapılması
nedeniyle halıcılık ve bunun
yanında kilim, kazak, keçe
ve çorap gibi el sanatları da
vardır. Zengin bir mutfak
kültürüne sahip Ağrı’ya gidip
de Gosteberg buğulama,
Abdigör köftesi, Hengel, haşıl,
bişi, erdek, hasude, lalanga,
halise,çiriş ketesi, murtuğa ve
ağızyakan gibi yöreye özgü
yemeklerini tatmadan olmaz.
Ağrı’ya gittiğinizde; 200
yıl öncesinin İshak Paşa
Sarayı ile 3000 yıl öncesinin
Doğubeyazıt Kales’ini bir
gün batımı kızıllığında
seyretmek, gökyüzünün
mavisine sınırlarını çizen
Meya mağaralarının 3000
yıllık elle oyulmuş kaya
evlerine bakarak tarihin
derinliklerine gitmek, kutsal
kitaplarda bahsedilen tufan
sonrası esrarlı olan Nuh’un
Gemisi’ne görkemli Ağrı Dağı
eteklerinde tanık olmak size
bambaşka duygular katacaktır.
Bunun yanısıra aylarca
bembeyaz kar altında yaşam
mücadelesi veren yüreği
sıcak yöre insanlarının ve her
şeye rağmen gözleri ışıl ışıl
parlayan ayağında ayakkabısı
olmayan çocukların her bir
kare portreleri sizi bir o kadar
da düşündürecektir.
Fotoğraflar için Ağrı Valiliği İl Kültür Turizm Müdürlüğü’ne teşekkür ederiz.
Fotoğraflar: Ali İhsan ÖZTÜRK
72
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
73
TC Avrupa Birliği Bakanlığı AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı
(Hayatboyu Öğrenme ve Gençlik Programları Türk Ulusal Ajansı) Erasmus Program Koordinatörlüğü
ERASMUS MEKTUPLARI
Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa
Birliği programıdır. Yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile ortak projeler üretip hayata geçirmeleri; kısa süreli
öğrenci ve personel değişimi yapabilmeleri için karşılıksız mali destek sağlamaktadır. Programın amacı Avrupa’da
yüksek öğretimin kalitesini artırmak ve Avrupa boyutunu güçlendirmektir. Erasmus programı, üniversiteler arasında
ülkelerarası işbirliğini teşvik ederek; öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa’da karşılıklı değişimini sağlayarak;
programa katılan ülkelerdeki çalışmaların ve alınan derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine
katkıda bulunarak bu amacı gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Program, sunduğu hareketlilik olanağı ile Avrupa halklarının birbirlerini algılamasındaki önyargıların yükseköğretim
çevrelerinde kırılmasına hizmet etmektedir. Erasmus programı ile 1987’den günümüze kadar 1,5 milyondan fazla
yükseköğretim öğrencisi, başka bir Avrupa ülkesinde öğrenim hayatının bir dönemini geçirmiş; o ülkenin insanlarını
ve kültürünü de tanıma imkanı elde etmiştir. Program 2012 yılı itibariyle 3 milyon öğrencinin Erasmus öğrencisi
olmasını hedeflemektedir. Detaylı bilgi için: www.ua.gov.tr
İşte Erasmus programıyla Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nden giden öğrencilerden gelen mektuplar:
Erasmus programıyla
Portekiz’in Branganca şehrine
geldik ve burada gerçekten
de çok şey öğrendik.
Öncelikle kendi okulumuz
olan Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’nin Türkiye’de
ve Avrupa’da birçok okuldan
ne kadar da üstün olduğunu
gördük. Okulumuzu diğer
okullardan farklı kılan bir
özellik de ulaşım ücretlerini
IC Vakfı tarafından
karşılamasıydı. Portekız’dekı
eğitim süremizce İngilizce
ve Portekizce dilimizi ve
birçok bilgi donanımıyla
kendimizi geliştirdik. Başta
beni Erasmus’a teşvık eden
hocalarımızdan Murat Akyüz,
bana bu fırsatı anlatan
Nimetullah Aldemir ve AİÇÜ
ailesine ve Erasmus Programı
Türkiye Koordinatörliğine
teşekkürlerimi sunarım..
Ömer Dadaş
AİÇÜ
74
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
75
Herkese
Polonya
Bialystok’tan
kucak dolusu
selamlar…
Amacım Avrupalıların nasıl da trafik
kurallarına uymasından, sokaklarının
temizliğinden, yaşadığım yerin nüfusundan,
ikliminden bahsetmek değil. Hele de birçok
insanın kendi ülkesini ve milletini acımasızca
eleştirdiği gibi eleştirmek hiç değil. Erasmus
programının bende uyandırdığı güzel
duygulara ve kazandırdığı hoş deneyimlere
değinmek istiyorum.
Erasmus süreci bana daha ilk anlarından
itibaren gayet hoş kazanımlar sağladı, örneğin
özgüven gibi. Mesela sınav aşamasında
jürinin karşısına çıkıp gayret göstermek bile
insanın özgüven duygusuna güç katıyor.
Diğer bir nokta ise muhakeme gücünüzün,
kısa zamanda karar verebilme yeteneğinizin
arttığını görebilmek olacaktır. Ayrıca gayet
eğlenceli olan ülkeler arası seyahatlerde
tren seferlerine yetişme çabalarınız, otobüs
seferlerini doğru zamana denk getirme
uğraşlarınız akıllarınıza“Bugüne kadar neden
zamanımı düzenli bir şekilde harcamamışım?”
sorusunu getirebilir. Fakat üzülmeyin çünkü
artık farkındasınız, ayrıca zor durumda
kaldığınızda sorunları gerçekten tek başınıza
da çözebildiğinizin farkına varacaksınız.
Belki bunlar sizde var olan potansiyelin açığa
çıkmasında bir başlangıc olacak!
Tabir yerindeyse biraz daha kabuğunuzu
zorlayacaksınız. Farkına vardığım bir diğer
husus ise Yaşadığım kentin çok soğuk
olması ve gündüzlerinin de çok kısa olması.
Buradaki bir çok öğrencinin aktif olmalarına
engel değilmiş gerçekten. Bu husus ise
zihnimde“Neden bugüne kadar pasif ve
gerektiğinden fazla utangaç yaşamışım?”
sorusunu getirdi.
ERASMUS MEKTUPLARI
Diğer yandan belki bu süreçte bir takım
sıkıntılar çekeceksiniz fakat unutmamamız
gereken bir diğer mesele ise hayattan bir
şeyler istiyorsak fedakarlıklar yapmak
zorundayız. Belki maddi belki manevi
sıkıntılara maruz kalacaksınız belki
ailelerinizi özleyeceksiniz, belki ekonomik
olarak sıkıntı çekeceksiniz fakat emin olun
ki herşey Allah’ın izniyle rayına oturuyor.
Gideceğiniz ülkeye gerçekten kısa bir süre
içinde uyum sağlıyorsunuz ve bu da fiziksel
yorgunluğunuzu alıyor zamanla.
Yol paramızı karşılayan İbrahim Çeçen Vakfı
sizlere yardımcı olacaktır ve eminim sizlerde
benim gibi Sevgili İbrahim Çeçen’e müteşekkir
olacaksınız ve bir duayı borç bileceksiniz..
Teşekkürler Kıymetli İbrahim Çeçen.
Teşekkürler Erasmus
Polonya’dan Sevgiler,
M.Cihat DEMİRCİ.
AİÇÜ
ERASMUS MEKTUPLARI
Portekiz’den selamlar.
Öncelikle İbrahim Çeçen
Vakfı olarak üniversitemizi
hiçbir zaman yalnız
bırakmayıp ve buraya
geldiğimizde de ulaşımda
bize yaptığı katkılardan
dolayı teşekkürlerimi
gönderiyorum.Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi Erasmus
Koordinatörü sayın Nimetullah
Aldemir’e de yardımlarından
dolayı teşekkür ederiz.
Erasmus programıyla başka
bir ülkeye gidip öğrenim
görmek üniversiye başladığım
günden beri hep aklımda vardı
ve hep hayalini kuruyordum.
İşte o hayalini kurduğum
Erasmus programıyla şu
anda Portekiz’in Instituto
Politecnico de Bragança
Üniversitesi’nde öğrenim
görmekteyim.Burada çok
mutluyum ve böyle bir
fırsattan yararlandığım
için çok şanslı olduğumu
hissediyorum.Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi’nden biz
yedi arkadaş geldik Portekiz’e
ben (Cihat), Kafur, Halil,
Cemal, Ömer, Fesih ve Samet.
İlk başta geldiğimizde çok
sıkıntı çektik diğer gelen
arkadaşlarımla birlikte.
Türkiye’den Portekiz’e
aktarmalı geldik. İlk olarak
İtalya’ya Roma havaalanına
ordan da Lizbon’a geldik.
Lizbon’dan Bragança’ya kara
yoluyla geldik. Bragança
ya beş kişi geldik diğer iki
arkadaşımız Porto’da kaldı.
Bragança’ya ilk geldiğimizde
76
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Ablio Costa bizi karşıladı
Erasmus’la gelen öğrencilerin
yerleşim ve diğer sıkıntılarıyla
ilgilenen koordinatör.
Bragança Portekiz’in kuzey
doğusunda bulunan İspanya
sınırına 30 km uzaklıkta
küçük, modern ama çok
şirin bir şehir. Kışın çok
soğuk oluyor. Halkı çok iyi
çok sevimli, herkes kendi
halinde bir sıkıntın olduğu
zaman elinden geldiğince
yardımcı olmaya çalışıyorlar.
İlk gördüğümde halkın böyle
olmasına çok şaşırdım çünkü
Avrupalılar hep bize farklı
tanıtılmıştı belki de. Sadece o
kedi küçüklüğünde sevimsiz
köpekleri olmasa, herkeste bir
tane var o köpeklerden. Gece
hayatı halkın vazgeçilmezi.
Burada gündüz okul dışında
kimseyi fazla göremiyorsunuz
sokaklarda. Öyleki hafta
sonları gündüz hiç kimse
olmuyor dışarıda ama herkes
dışarıda oluyor. Akşam
saat 8’de başlayıp sabah
saat 5’e kadar sürüyor.
Erasmus partileri oluyor o
partilerde yeni yeni arkadaşlar
tanıyorsunuz. İlk geldiğimizde
benle aynı sınıfta olan Kafur
Burhankulu’yla aynı evde
kalacağız diye biliyorduk
çünkü gelmeden öyle mail
atmıştık, ama bizi farklı evlere
verdiler. Bir evde dört kişi
kalıyoruz ben, Halil, Litvanyalı
bir kız, birtane de İspanyol
kız birlikte kalıyoruz. Erasmus
programı gerçekten çok güzel
bir program, çünkü çok farklı
bir yer çok farklı bir ortam ve
en önemlisi çok farklı insanlar
tanıyıp belli bir zaman sonra
o insanlarla aynı sınıfı aynı
ortamı aynı evi paylaşıyorsun
ve bazen kültürleriniz çok
farklı olmasına rağmen o
insanlarla aynı sofraya oturup
aynı yemeği paylaşıyorsun.
Zaten Erasmus’un temel
amacı da dili, dini ve
kültürü faklı olan insanları
kaynaştırmak. Yani değişik
kültürleri öğrenirken kendi
kültürünün ne kadar güzel
ve zengin olduğunun farkına
varıyorsun. Gittiğin ülkenin
dilini öğreniyorsun ve
İngilizceni geliştirme fırsatın
oluşuyor. Senin gibi diğer
ülkelerden gelen öğrencilerle
arkadaş olup onlarla aynı
şeyleri paylaşıyorsun ve
o ülke hakkında merak
ettiklerini onlara soruyorsun
onlar da Türkiye hakkında
merak ettiklerini sana
soruyor. Avrupa’nın diğer
önde gelen şehirlerine
gitmek fırsatınız oluyor.
Erasmus yapmayı düşünen
arkadaşlarım kesinlikle
çekingen davranmasınlar
diyorum çünkü gerçekten çok
güzel şeyler öğreniyorsunuz.
Bana böyle bir fırsatı sunduğu
için Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’ne ve İbrahim
Çeçen Vakfı’na ve Erasmus
Türkiye Koordinatörlüğü’ne
çok teşekkür ederim.
Portekiz’den saygılar ve
sevgiler...
Cihat Peker
AİÇÜ
77
Öncelikle bizden bu konuda maddi
ve manevi desteğini esirgemeyen
İbrahim Çeçen Vakfı’na ve bu
yolda hizmet vermiş değerli vakıf
çalışanlarına değerli hocamız
Nimetullah Aldemir’e ve elbetteki
Erasmus Türkiye Koordinatörlüğü’ne
teşekkür etmeyi canı gönülden bir
borç biliyorum.
Portekiz’den Merhaba.
ERASMUS MEKTUPLARI
Avrupa kelimesi benim için sadece
kitaplarda okuduğum ibarelerden
oluşuyordu. Bunun hayalini
kurmak bile güzeldi Doğu’da
okuyan bir öğrenci için bu normal
bir durumdu. Çünkü olanaklar
insanların hayalleri üzerinde
etkilidir ve daha yeni kurulmuş
olan üniversitemiz için durum aynı
idi. Evet yurdışındayım şu an. Hiç
beklemediğim bir anda bir hayal gibi
geldim Portekiz’e. Yeni bir düzen,
yeni bir kültür, yeni arkadaşlar daha
sayamayacağım bir sürü yeniler
dizisi. Farklılıklar her zaman insanı
farklı düşünmeye farklı yaşam
biçimlerini benimsemeye ve akıldaki
önyargıları kırmaya itmiştir. Bende
de bu durumlar şu an mevcut bu
satırları yazarken. Yeni arkadaşlar
edindim ve buradaki farklı insanlar
eğitim sistemi yaşam şartları farklı
ders anlatım stilleri olaylara farklı
bakabilmem konusunda büyük bir
deneyim sağladı. Dilini ve kültürünü
yeni tanıdığım arkadaşlarla beraber
okula gidip gelmek, derslere girmek
farklı bir duygu.
Portekiz insanları sıcakkanlı ve
yardımsever… Yaşam şartları bizim
yaşam şartlarımıza göre çok değişik
fakat rahat bir yaşam tarzları var.
İmkanlar çok geniş, insanlar çok
rahat, bir nevi birey olsun öğrenci
olsun özgür burada… Korkmamak
lazım gelirken buralara, cesaretli
olmak lazım. Küçük zorluluklar
olacak ama buraya gelişin kişiye
katacağı artıları gördüğünüz zaman
çekilen küçük zorlukların çok fazla
önemli olmuyor. Şunu da belirtmekte
fayda var: Tecrübe deneyim ve
bilgiler hayata uygulanmadığı
sürece kıymet ifade etmez, bunun
bilincinde olmak gerekir. İnsan bir
tarla gibidir kendini ne kadar iyi
yetiştirirse, o kadar iyi ürün alır
kendinden… Bize böyle bir olanak
sunduğunuz için tekrar teşekkürler…
Halil Yalçın
AİÇÜ
ERASMUS MEKTUPLARI
Uzun zamandır
gerçekleştirmek istediğim bir
hayaldi Erasmus öğrencisi
olabilmek. Bu nedenle
üniversiteye girdiğim günden
beri takip ediyordum,
hangi ülkeye ne zaman
gidebilirim diye. Uluslararası
İlişkiler Ofisindeki Erasmus
koordinatörü Nimetullah
Aldemir’in yönlendirmeleriyle,
3. Sınıfın birinci döneminde
Portekiz’deki Instıtuto
Politecnico De Bragança
Üniversitesi’ne gitmeye karar
verdim...
2012 Eylül’ünden 2013
Şubat sonuna kadar Erasmus
öğrencisi olmanın keyfini
çıkaracaktım. Benimle birlikte
bu deneyimi tadacak aynı
bölümden bir arkadaşım
daha vardı. Portekiz’e ayak
bastığımızda sudan çıkmış
balık gibiydik. Bragança’ya
varana kadar çok yorulduk.
Sonunda bizi otobüs
terminalinde karşılayan
Abillio Costa (Gelen Erasmus
öğrencilerinin yurt, barınma
vb. ihtiyaçını gidermek için
78
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Üniversite tarafından atanmış
koordinatör) ile buluştuk.
Oturma izni dahil yapmamız
gereken herşeyde bize birinci
elden yardımcı oldular...
Cihat ve ben ayrı evlerde
kalıyorduk. Zamanla diğer
Erasmus öğrencileriyle
tanıştık. Çek Cumhuriyeti,
Portekiz, Polonya , Belçika,
İrlanda, Fransa, , Almanya,
Rusya, İspanya, Letonya,
Litvanya… Hatta Brezilya’dan
bile Erasmus’a benzer bir
programla Portekiz’deki bu
kültürel değişim programına
gelenler bile vardı.
Bragança denilen Portekiz
kuzeydoğu bölgesinin
başkenti olan “Tras-osMontes.” Nispeten küçük
bir şehir (belediye nüfusu
34,774 olan) olmasına rağmen,
Bragança ‘nın sunabileceği
çok şey var ve güzel bir
yer. Sokaktaki insanların
çoğu gerçekten İngilizce
bilmiyor o yüzden birazcık
zorlanıyordum anlaşırken.
Ama o kadar yardımseverler
ki çok sıcakkanlılar. Mesela
birisine bir alışveriş merkezini
sorunca ne dediğinizi
anlamıyorlar ama alışveriş
merkezinin ismini anlıyorlar
“Bragança -Shopping” diyerek
bize eşlik ediyorlar, sizi oraya
kadar götürüyorlar...
Akademik bağlamda
düşündüğümde, bambaşka
bir ülkede anadilimizin
haricinde Avrupa’nın
değerli profesörlerinden
ders almak, bunun yanında
farklı kültürlerden gelmiş
onlarca yabancıyla aynı sınıfı
paylaşmak ve bir de buna
Portekizlerin muhteşem
disiplin anlayışından doğan
düzenli, ama bir o kadar
da değişik olan ögrenim
sisteminin getirmiş olduğu
bakış açısını kazanmak haklı
bir gurur vadediyor. Bu
gururun yanında ne kadar
oraya giderken öğrenimle
ilgili değişik hayaller kursanız
da asıl sizi oraya baglayan,
yaşamınıza renk katan, sizi
kucaklayan sizin gibi değişim
programı ile gelen ögrencilerle
79
Bragança’dan Sevgiler.
kaynaşmak. Türkiye’de
bazen hayalini bile zor
kurdugumuz Porto, Lizbon,
Madrid, Barcelona gibi
şehirlere istediginiz anda
ulaşabilme olanağı ve bu
hiç tanımadıgınız yerlerde
karşınıza çıkan zorlukların
üstesinden gelme başarısı
sayesinde gün be gün
gelişen özgüveniniz ve
kendinizi daha güçlü
hissetmenizi sağlayan hayat
tecrübesi oluyor. Yaşamış
olduğumuz bu tecrübelerin
kişisel gelişimimiz dışında
bize sundugu en büyük
fırsat başka bir toplumda,
kültürde yaşarken kendi
ülkemizi, kültürümüzü
daha iyi değerlendirerek
toplumca yaptıgımız yanlış
ve doğruları tüm çıplaklıgıyla
görebilmemizdir.
Erasmus deyince akla gelen
bir başka şey ise partiler…
İnsanların hücum ettiği
evlerde yeni birileriyle
tanışıp sohbet etmeniz
muhtemel. Erasmus’un
kültürel değişim kısmı
da burada ortaya çıkıyor.
Bilmediğiniz birçok şey
öğreniyorsunuz diğer ülkeler
hakkında. Ayrıca Türkiye’yle
ilgili bilinmeyenleri de siz
anlatıyorsunuz konuştuğunuz
insanlara...
Erasmus programı gerçekten
fark yaratan kaçırılmaması
gereken büyük bir fırsattır.
Kendini ve hayatı seven
tüm bilinçli insanların
gidebilmesini umarım...
Bu fırsatı sağladıkları
için okulumuza ve içten
çabalarından dolayı İbrahim
Çeçen Vakfı’na ayrıca Gençlik
Programları Türk Ulusal
Ajansı’na buradan teşekkür
etmek istiyorum...
Kafur Burhankulu
AİÇÜ
ERASMUS MEKTUPLARI
Portekiz’den
Selamlar!
Erasmus faydalanılabilecek
bir program olmasının
yanında kişiye kazandırdığı
özgüven ve tecrübe
Erasmus sürecinde önemli
bir yer tutmaktadır. Başka
milletleri,kültürleri,hayat
görüşleri hatta o insanların
sahip oldukları önyargıları
da tanıma ve öğrenme
fırsatı olmaktadır. Bunu
kitle iletişim araçları
kullanarak öğrenme şansı
neredeyse yaşayarak
öğrenmenin yanında bir
hiç.
Erasmus neden önemli,
bana ne faydası olur ya
da değerlendirmesem
ne kaybederim sorusuna
kendimce cevap vermek
istiyorum;
Neden anadilimin
yanında başka bir dil
daha konuşamayım ki bu
gerçekten dil öğrenme
ve geliştirme için büyük
bir fırsat. Dil öğrenirken
veya geliştirirken yabancı
birileriyle konuşmak
zorunda olduğumuz için
istemesek de eksiklerimizi
veya hatalarımızı görüp
düzeltme fırsatı buluruz.
Ya da bir şekilde yüksek
lisans veya doktora yapmak
isteyen biri için Erasmus
ona sağlam bir zemin
olacaktır.
Erasmus’u kendimizi
geliştirmek ve
eksiklerimizi görmek
için değerlendirmek
en doğrusu. Erasmus
sisteminden en güzel
şekilde yararlanmak ve bu
tecrübeyi edinmek isteyen
arkadaşlara başarılar
diliyorum.
Cemal ÇAÇA
80
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
ERASMUS MEKTUPLARI
81
Yazıma Himmeti Öğrenci
yetiştirmek olan değerli
insan İbrahim ÇEÇEN Bey’e
teşekkürlerimi ifade ederek
başlamak istiyorum.
Ben de Erasmus sürecinden
Avrupa’ya gelen şanslı insanlardan
biriyim.Öncelikle şunu açıkça
belirtmek isterim ki buraya
gelmeden önce tereddütlerim
sınır tanımıyordu, hatta öyle
bir noktaya geldim ki son anda
vazgeçme duygusuna kapıldım ve
bin bir tereddütle uçağa bindim.
İlk gün geldiğimde, bin pişman
oldum. Çünkü; Varşova’ya gelince
kaybolduk, nereye gittğimizi
bilemiyorduk, adeta herşey
arkadaşımın hafızasına kalmıştı.
Niye mi ? Arkadaşım ben buraları
google maps’ten gezdim biliyorum
diyordu. Bu yoldan, yok yok bu
yoldan diyerek gitmeye başladık,
insanlara soralım diyoruz ee
sorunca da ya çok iyi İngilizce
bilen çıkıyor biz anlamıyoruz, ya
hiç bilmeyen çıkıyor biz mağdur
oluyoruz. Ama sonunda bulduk
otobüse bineceğimiz yeri. O
gün isyan sebebim o soğukta
Erasmus’u kazandığımız şehir
Bialystok’a gitmek için aç bir
vaziyette beklemek oldu. Sonra
gece 3 gibi Bialystok’a vardık.
İlk günler maceralıydı ve bir o
kadar da Polonyalı kardeşlerimin
sıcaklılığını hissetmekle geçti. İyi
ki gelmişim hatta o tereddütlerin
ne kadar saçma olduğunu ilk
haftadan anladım...Çünkü mantıklı
düşününce Erasmus değişim
programı sizin sadece geldiğiniz
ülkede bölümünüzü devam
ettirmeniz anlamına gelmiyor.
Erasmusun farklılığı benim
için insanların sadece ortak bir
kültürde olması değil, aynı dili
konuşmak, aynı yemekleri yemek,
aynı eğlence anlayışınada sahip
olmak, aynı dinde olması değil
ve asıl önemli olan hissettiğin
o andaki duygunun karşındaki
insanda da sana karşı olduğunu
farketmek. Yani ortak olan aynı
hissiyatı taşımamız.Ve bununla
daha da anlam kazandı benim için
Erasmus.
acaba yaptığımı nasıl karşılayacak
veya yaptığım şeyden dolayı bana
ne diyecekler’ ön yargılarının yok
olması gibi.
Burada en önemli
kazanımlarımdan biri de yeni
insanlarla tanışmak, anlaşmak
oldu kesinlikle. Örneğin benim
için gerçekten değerli olan oda
arkadaşım Jesus’la ilk ve son
etaptaki anlaşmamızı, deneyimimi
anlatacağım. İlk geldiğimde hiç
konuşamıyordum mesela ve
dolayısıyla anlaşamıyorduk. Bazen
bir olayı anlatmak için kılıktan
kılığa giriyordum beni anlasın
diye. Şimdi ise eskiye nazaran
daha güzel anlaşabiliyoruz.
Arkadaşımla hiç bir ortak
noktamız bulunmazken çok güzel
bir dostluğa sahip olmak da ayrı
bir haz verici.
Biraz da Polonya’dan bahsetmek
isterim. Özellikle kendi şehrim
olan Bialystok’tan. Bialystok
ne çok büyük ne de çok küçük
olmamakla birlikte yaklaşık
400.000’ lik bir nufüsa sahip
şirin bir şehir. En sevdiğim
yanı da yeşilliğin fazla olması
hatta Polonya’nın en çok ağaca
sahip şehirlerinden biri, kısacası
Polonya’nın akciğeri diye de
tanımlanabilir. Bunun yanında
burası gerçekten soğuk bir şehir.
Burada da Polonya’nın bütün
şehirlerinde olduğu gibi halkın
geneli inanç olarak dinlerine
bağlılar. Bialstok’ta gördüğüm en
güzel şeylerden biri de, trafikte
yayaların öncelikli olması ve bu
şehirde o kadar araç olmasına
rağmen trafiğin nerdeyse
hiç olmaması. Buradayken
en özlediğim şeylerden en
önemlisi de hiç şüphesiz kendi
yemeklerimiz. Çünkü burada
tat denilen algı gerçekten çok
farklı, bir yemekte istemediğiniz
kadar farklı tat mevcut olunca,
yemeklerinin yenilmemesi de
gayet normal oluyor...
Benim için Erasmus’un diğer
bir kazanımı da başka dillerden
de fikir sahibi olabilmemdir,
Lehçe, İspanyolca, Rusça gibi
kelimeleri görünce tahmin gücüm
de arttı. Diğer bir kazanım da
Avrupa’yı gezebilme imkanı oldu.
Örneğin şu ana kadar 7 ülke 13
şehir gezdim.Gezerken de şunu
düşünmeden edemedim. Bir gün
buralara geleceksin deselerdi,
inanmazdım, hatta hayal gelirdi
benim için daha hayata atılmadan
nasıl geleceğim diye...
Gerçek anlamda Eramusun diğer
bir faydası da özgüveninizin
tavan yaptığını görmenizdir.
Çünkü;’artık kafanızda toplum
Şu an hayata karşı çok deneyim
edindiğimden eminim,ayrıca
gerçekleştirmek istediğim
hedefler doğrultusunda daha
çeşitli projelere katılacağım.
Birkez daha iyi ki buradayım
demeden geçemeyeceğim...
Teşekkürler Erasmus
Uğur YILDIRIM
AİÇÜ
HOLLANDA’DA
YÜKSEK LİSANS
MEZUN BURSİYERİMİZ
Hollanda’ya geldiğim ilk günü
hatırlıyorum... Herşey o kadar
farklıydı ki, sanki yepyeni bir
dünyanın kapıları açılmış da
orayı keşfediyor gibiydim.
Şimdiyse fazlasıyla alıştığım,
ayrılmanın zor olacağı huzur
dolu şirin bir ülke Hollanda...
Farklı insanlar tanıyıp, onların
duygu ve düşünce yapılarını
anlayıp, yeri gelince onlar
gibi düşünmek ve farklı bir
dilde konuşmaya çalışarak
anlaşmak, anlamak ve
anlatmak, çok farklı ve mutlu
eden bir tecrübe oldu...
İlk geldiğimde merkezi
istasyondan kalacağım yeri
nasıl bulacağım endişesi
taşıyordum, zor olmamıştı
gerçi... Eve gelince İtalyan
ev arkadaşım karşıladı beni,
bavulumu taşımama yardım
etti, o günü hiç unutamam.
İngilizce konuşmak neyse de
karşınızdakinin ne dediğini
anlamak benim için tam bir
82
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
çileydi, bu yüzden arkadaşım
Alessandra 1 ay boyuca
nerdeyse kendi kendine
konuştu. Arada bazı kelimeleri
anlayıp geri kalanını kendim
tamamlıyordum ki gerçekten
bazen fazlasıyla yanlış
anlıyordum. Ne kötü bir
durumdu anlayamamak...
Ha bir de işin kötüsü ev
arkadaşım çok konuşkandı.
İtiraf etmeliyim ki onun
sayesinde İngilizcem çok
gelişti.
Günler geçtikçe ortama iyice
adapte oluyordum ve bisiklet
almaya karar verdim 1 hafta
sonra ulaşımımı bisikletle
sağladım. Günde 45 dakika
bisiklet kullanmak kulağa
biraz yorucu geliyordu ama
zamanla alıştım, hatta o
kadar alıştım ki Hollandalı
arkadaşlarım gibi bisiklete
yaslanarak sürmeyi bile
denedim tabi sonu biraz hazin
oldu ya neyse.
Ve laboratuar... Önce ya
kırarsam, ya yanlış yaparsam
korkusu o kadar fazlaydı,
her yaptığım küçük hata
beni üzüyordu acaba
başaramayacak mıyım diye...
Ama zamanla alıştım ve
güzel sonuçlar elde ettikçe
mutlu olmaya başladım ve
korkularım da bitti. Kısacası
burada çok şey öğrendim
hayatla ilgili, zaman kavramı
ve zamanın değeriyle ilgili,
özlemenin ve alışmanın
nasıl olduğunu, aileden
uzakta sadece kendime ait
hayatı nasıl yöneteceğimi,
diğer insanları inançları,
felsefeleri...
Hollanda bana çok şey
kazandırdı, bir sürü tecrübe
edindim. Bu güzel tecrübeyi
yaşayabilmemdeki desteği için
Vakfımıza çok teşekkürler...
Zeynep Eryılmaz
Yüksek Lisans Bursiyeri
yapıyorlar müze,
park, sirk gibi
etkinlik biletlerinde.
Moskova’da en çok
görmeyi istediğim
yer Kremlin Sarayı
ve Kızıl Meydan’dı.
Resimlerde
gördüğümden çok
ayrı, daha da güzel
bir yerle karşılaştım.
Moskova’da her
yer park. Şehrin
merkezinde o kadar
çok ve büyük parkları
var ki… Gogol Parkı,
Zafer Parkı gittiğim
parklardan bazıları…
Moskova yaşayan
tarih resmen. Tarihi
binalar, mekanlar
neredeyse hiç
bozulmamış. SanktPeterburg’a da bir
o kadar modern
bir şehir deniliyor.
Orayı daha da çok
merak ediyorum.
Moskova’da müzeler
de haliyle çok fazla.
Hepsine gitme
fırsatı bulamadım.
Tarih müzesi,
Puşkin Müzesi,
Tretyakov Galerisi
gittiğim yerlerden
yine birkaç tanesi.
Moskova’nın insanları
da çok sıcak kanlılar.
Alışverişte pazarlık
bile yapabilirsiniz.
Moskova gerçekten
çok etkileyici bir
şehir. Mutlaka gidip
görülmesi gereken
şehirlerden biri.
Moskova gezmekle,
anlatmakla bitecek
bir yer değil.
Üniversiteme ve IC
Vakfı’na katkılarından
dolayı çok teşekkür
ederim.
Özlem Akkoca
Ankara Üniversitesi
Rus Dili ve Edebiyatı
Mezun Bursiyerimiz
Özlem’in
Moskova
izlenimleri
MEZUN BURSİYERİMİZ
Merhaba arkadaşlar
ben Özlem Akkoca.
Bu sene Ankara
Üniversitesi Rus
Dili ve Edebiyatı
bölümünden mezun
oldum. Üniversitedeki
başarımdan dolayı
Moskova Devlet
Üniversitesi’nde dil
bursu kazandım.
IC Vakfı da gidiş
dönüş uçak
biletimi karşıladı.
Gerçekten Sayın
İbrahim Çeçen’e,
bizlerle her zaman
yakından ilgilenen
vakıf çalışanlarına,
özellikle de Sayın
Meral Dinçer’e ne
kadar teşekkür
etsem azdır. Onların
sayesinde Moskova’da
güzel bir dönem
geçirme fırsatı
yakaladım. Rus dili
okuyup da oraları
görmemek olmazdı
sanırım. Moskova’yı
çok sevdim.
Sürekli gezdim.
Moskova Devlet
Üniversitesi’nde
kaldım, tarihi bir
binaydı kaldığım yer.
Bundan etkilenmemek
mümkün değil.
Kocaman bir bina ve
mimarisi harika…
Moskova’da her yer
yemyeşil... Annemlere
webcamden kaldığım
yurdun manzarasını
gösterdiğimde bana,
‘Ormanın içinde
mi bina?’ diye
sormuşlardı. Gayet
merkezi bir yerde
bulunuyor üniversite.
Mesela sirke çok
yakındı. Moskova’nın
en büyük sirkine
de gittim. Bu
konuda çok iyiler.
Hayvanat bahçelerini
gezmem bir günümü
aldı. Moskova’da
öğrencilere de
çok güzel indirim
83
MEZUN BURSİYERİMİZ
Amerika’dan Mektup Var...
Dergimizin ikinci sayısında
duyurulmuştu yüksek lisans
eğitimi için Amerika Birleşik
Devletleri’ne geleceğim.
Aradan tam bir yıl geçmiş. Bir
yılda neler de değişmiş. Sayılı
zaman dedikleri gerçekten
çabuk geçiyor, tabi insan
geçince anlıyor.
başarı seviyesi göz önüne
alındığında dinleme ve
konuşma yeteneklerinin tam
olarak gelişmesi bu vesileyle
mümkün diyebilirim. Başarılı
bir yüksek lisans eğitiminin
temelleri de hiç şüphesiz
eğitim alacağınız dile tam
hakimiyetinizden geçiyor.
Buradaki deneyimlerimi
sizlerle paylaşmak için Meral
Hanım’dan mail aldığımda
çok mutlu oldum. Vakfın,
bursiyerlerini mezuniyetleri
sonrasında da takip ediyor
olması ne güzel. Ailenin,
uzaktaki çocuklarını
unutmaması gibi adeta.
Geçtiğimiz yıl Ankara
Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nden mezun
olduğumda, aldığım
hukuk eğitiminin hakkını
verdiğimden şüphem yoktu.
Yine de çalışma hayatına
başlamak için yeterli
hissedemedim kendimi.
Zira ikinci hatta üçüncü bir
yabancı dil bilgisinin istendiği
günümüz kariyer dünyasında
ben İngilizce’ye dahi hakim
değildim. [Hızla küreselleşen
ve adeta küçük bir köy
haline gelen dünyamızda
İngilizce dil bilginizin ana
diliniz ile yarışıyor olması
bu yeterliliğin tek kanıtı
olacaktır, bunda hiç şüpheniz
olmasın.] Bu eksiğimi
Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı (TPAO)’nın
yurtdışı eğitim bursiyeri
olarak buradayım. ABD’nin
Philadelphia şehrinde
University of Pennsylvania’da
İngilizce dil eğitimi alıyorum.
Yüksek lisans eğitimine
başlamadan önce yabancı
bir ülkede o dilin eğitimini
almak oldukça mühim. Zira
ülkemizin dil eğitimindeki
84
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
gidermek için buradayım
diyebilirim kısaca. Bu
vesileyle yabancı dil öğrenmek
için henüz geç olmadığı
hususunda umarım sizleri
de cesaretlendirebilirim.
Fırsatları iyi araştırmak ve iş
hayatına atılmak için biraz
daha sabırlı davranmak bunun
için ön koşul.
University of Pennsylvania,
1740 yılında Benjamin
Franklin tarafından
Philadelphia’nın güneybatısına
kurulmuş, şehirle iç içe bir
okul. Geçtiğimiz yıl dünyanın
en iyi onikinci üniversitesi
seçilmiş. Açık kampüs
sistemi uygulaması onu
diğer birçok üniversiteden
farklı kılıyor. Bu bizim
Türkiye’de henüz hayata
geçiremediğimiz bir sistem.
Yabancı öğrencilerin barınma
ihtiyaçlarını karşılayabilmek
için ise çeşitli alternatifler
geliştirilmiş. Homestay
sistemi de bunlardan birisi. Bu
sistemde yerli bir aileden oda
kiralayarak onlarla birlikte
85
yaşamaya başlıyorsunuz.
Ben de barınma ihtiyacımı
bu şekilde karşılıyorum.
Amerikan aile hayatını ve
adetlerini öğrenmek için
oldukça faydalı. Yabancı dil
bilginize yapacağı katkı ise
tartışılmaz.
Philadelphia ise Pennsylvania
Eyaleti’ne bağlı ve aynı
zamanda ABD’nin en büyük
altıncı şehri. Geçmişte
on yıl süreyle Birleşik
Devletler’e başkentlik dahi
yapmış. Amerika tarihinde
şehrin önemli bir yeri var.
Declaration of Independence
olarak adlandırılan
bağımsızlık bildirgesi burada
imzalanmış. Konumu itibariyle
de NYC ve Washington D.C.’ye
olan yakınlığı birçok olanağı
beraberinde getiriyor.
Bir nevi eğitim üssü diyebiliriz
Amerika için. Dünya’nın en
iyi üniversitelerine sahip.
Başkan Obama da seçim
kampanyasında bu duruma sık
sık değinmeyi ihmal etmedi
zaten. En karlı yatırımın
eğitime yapılan yatırım
olduğunu çok geçmeden
anlıyorsunuz burada. Bu
vesileyle de IC Vakfı ailesine
bir kez daha teşekkürlerimi
sunuyorum. Üzerimizde çok
emekleri var.
Amerika’dan kazanacağınız,
eğitimden daha önemli birşey
var ise o da bakış açınızı
değiştirecek olmasıdır.
1964-1976 yılları arasında
doğan çocuklarını bilgisayar
nesli olarak tanımlayan bir
ülkeden bahsediyorum zira.
2020lerin Türkiye’sinde
yaşıyorum diyebilirim şu an
için. Demokrasi gelişmiş ve
insana saygı had safhada.
Özellikle engelli insanları
hayatın her alanında
görebilmeniz mümkün
[bu söylemin Amerika için
“sözde” kalmadığına emin
olabilirsiniz].
Türkiye’nin eksiklerini ve
gelişmesinin önündeki
engelleri buradan çıplak gözle
görebilirsiniz. Bu sayede bir
ay dahi geçmeden ülkeniz
için gelecek planları kurmaya
başlıyorsunuz. Benim
çıkardığım reçetede ise güçlü
bir Türkiye’nin yolu eğitime
ve insana yapılan yatırımdan
geçiyor.
Yine de gurbette, altın kafese
konulan bülbül misali olmuyor
değil insan. Vatan kavramının
anlamını öğreniyor, ilk kez.
Ne diyeyim daha fazla,
üçüncü köprü manzarasında,
yeni demlenmiş bir bardak
çay eşliğinde görüşebilmek
dileğiyle. Hoşçakalın.
Av. Uğur DEMİRCİ
ABD, Philadelphia
(Mezun Bursiyerimiz)
İÇTEN BAKIŞ
“Tarih 23.10.2011, Ercişli
Yunus nasıl da umut olmuştu
altında kaldığı internet
kafeden çıkarıldığında.
Omzunda cansız bir
el, saatlerce beklemişti
üstüne yıkılan betonların
kaldırılmasını. Ama ömrünün
son saatleri oldu bunlar.
Yunus, Erzurum Devlet
Hastanesi’ne nakledilirken
hayatını kaybetti. Yunus 13
yaşında hem okuyordu hem de
ayakkabı boyuyordu. Yunus’un
ailesi Bağlar Mevkii’nde
oturuyor. Duvarların
renginden, kenara köşeye
iliştirilmiş yapma çiçeklere
kadar içinde neşe taşıyan
bir ev bu. Bahçedeki plastik
sandalyeler bile rengarenk;
mor, kırmızı, yeşil... Ama artık
bütün neşesini kaybetmiş,
Yunus’un ardından taziyeleri
kabul eden bir ev…”
86
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Yunus depremin simgesiydi
bu bakışlarıyla.. Ne anlatır
bilinmez bu bakışlar. Şüphesiz
herkesin farklı anlamlar
yüklediği açıktır bu bakışlara..
Depremden sonra aileye çeşitli
vaatlerde bulunup yerine
getirmeyenlerin kendilerini
incittiğini söyler kardeş Ender
Geray.
Ve ardından devam eder
“Bizler dilenmek değil,
alnımızın akıyla çalışmak
istiyoruz. Depremde nice
Yunus’lar gitti. İki kardeşimi
okutmak istiyorum. Allah
razı olsun bir hayırsever
öncülük yaptı ve iki kardeşimi
okutuyor. Onların geleceği için
çalışmak ve ailemizin geçimini
sağlamak istiyorum” dedi.
Okumanın ne kadar değerli
olduğunu belki bu kadar acı
yaşayan bir kardeşten başkası
anlatamaz. Onun derdi sadece
iki kardeşini okutmak…
Eğitimin ne kadar önemli
olduğu ve bunun için destek
verilmesi gerektiği, yaşanmış
acıları ve ihtiyaçları olduğu
bilinir bir gerçek..
Okumak için çalışan Yunus’un
bakışlarının umudu ile;
Okuyana ve Eğitime
desteğinizi esirgemeyin..
Not : Depremden dolayı
eğitimleri aksayan iki
öğrenciye maddi ve manevi
desteğini esirgemen IC
Vakfımıza şükranlarımı
sunarım...
Suat ÇAKAN
Avukat ve YYÜ’de Öğr. Gör.
(Mezun Bursiyerimiz)
87
Eski Bursiyerimizden Örnek Davranış
Bir Eski
Bursiyerimiz
Daha
Bursiyer
Okutuyor
2002-2007 tarihleri arasında Vakfımızdan burs
alan Suat ÇAKAN Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Van
Erciş’te avukatlık yapmaya başladı.
Ancak kendisiyle hiçbir zaman iletişimimiz
kesilmedi, her zaman bizleri aradı, Ankara’ya
her geldiğinde Vakfı ziyaret etti. Şimdi de
örnek bir davranışla bir zamanlar kendisi
bursiyer olan öğrenci Suat ÇAKAN, Avukat Suat
ÇAKAN olarak Vakfımız aracılığıyla bir bursiyer
okutmaya başladı.
Ne mutlu ki bursiyerlerimiz de okullarını
bitirip, bir iş sahibi olduktan sonra kendi
öğrencilik dönemlerini unutmayarak, onlar da
bursiyer okutarak gençlere destek veriyorlar.
Mezunlarımızın örnek bir davranış sergileyerek
bursiyer okutmaları bizlere ayrı bir gurur
veriyor.
Bu duyarlılığınızdan ve eğitime katkısından
dolayı kendisine çok teşekkür ediyoruz…
ÇİN XİLİNG MÜHÜR SANATI SERGİSİ
IC SANAT GALERİSİ’NDE
Çin Xiling Mühür Sanatı
Topluluğu Sergisi Amerika,
Fransa, İtalya ve İspanya’dan
sonra Türkiye’de, IC Vakfı
Sanat Galerisi’nde sergilendi.
Türkiye’de Çin Kültür Yılı
dolayısıyla düzenlenen
sergi; Çin Halk Cumhuriyeti
Ankara Büyükelçiliği, Çin Halk
Cumhuriyeti Büyükelçiliği
Kültür Müsteşarı Yu JIAN,
Çin Xiling Mühür Sanatı
Topluluğu, Ajans: B.T.E. Ben
Teng Business Avrupa işbirliği
ile, IC Sanat Galeri’nde Türk
sanatseverlerinin beğenisine
sunuldu.
1904’te Hangzhou’da, Xiling
Mühür Sanat Topluluğu Çin
resim ve mühür sanatını
ve yazıtları incelemek için
kurulmuş en etkili kuruluştur.
88
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Kurulduğundan buyana, yüz
yılı aşkın bir süredir “kültürel
kalıntıları koruma, mühür
teorileri üzerinde çalışma ve
ayrıca mühür sanatı ve resmi
birleştirme” çalışmalarını
sürdürmüşlerdir. Oyma mühür
yapımlarına ve çalışmalarına
bakarken diğer yandan,
harfler, arkeoloji, ekspertiz
koleksiyonları, klasik şiirler
ve yazılar, resim sanatı, hat
sanatı gibi ilgili alanları da
incelerler, bununla beraber
bilginlerin ve edebiyatçıların
kültürel eserlerini de göz
önünde bulundururlar.
Bugüne kadar, Xiling Mühür
Sanat Topluluğu’nun, Japonya,
Güney Kore, Singapur,
Malezya, Fransa, Amerika,
Kanada, Çek Cumhuriyeti gibi
ülkelere yayılmış olan 417
üyesi vardır ve bunlar taş
mühür oymasının belkemiğini
oluştururlar.
Bu topluluk, Çin sanatını
nesilden nesile aktarmak ve
uluslararası popülaritesini,
Çin mühür sanatının ve
resimlerinin kültürel etkisini
arttırmak için, L.A(Amerika),
Paris (Fransa), Roma (İtalya)
ve Madrid’de (İspanya) olmak
üzere sergiler düzenliyor.
Türkiye’de ilk olan bu sergide,
aralarında klasik şiirlerle
birleştirilmiş olimpiyat oyun
isimlerinin de kazınmış
olduğu Çin mühürlerinin eşsiz
büyüsü sergilendi. Böylece,
Ankaralı sanatseverlerin
geleneksel Çin sanatı ve
Xiling Mühür Sanatı hakkında
fikirleri oluştu.
89
Çin Halk Cumhuriyeti
Ankara Büyükelçisi
Gong XIAOSHENG,
Ataşe Yan YUNG,
Xiling Mühür Devlet
Sanatçıları Huang
ZHENZGONG, Wu
YING, topluluğun İdari
Müdür Yardımcısı Bao
ZHENGYAN, İbrahim
Çeçen Vakfı Yönetim
Kurulu Başkanı
Günseli ÇEÇEN, Başkan
Yardımcısı Aslı ÇEÇEN,
Yönetim Kurulu Üyesi
Aysel ÇEÇEN, IC Vakfı
Müdürü Dr. Meral
DİNÇER, IC Holding
Genel Müdürü Ruhi
YAMANER ve basın
mensuplarının da
katılımı ile gerçekleşen
açılış kokteylinde,
Çinli Sanatçılar,
sanatseverlere tual
bezi üzerine çini
mürekkebi ile Çin
Şiirleri ve Özlü sözleri
yazarak hediye
ettiler ve konuklara
Çin yemekleri ikram
edildi. IC Vakfı Sanat
Galerisi’nde, 64 tablo
ve 80 adet mühürden
oluşan ‘’Yüzyıllık
Seçme Eserler
Sergisi’’ne Ankaralı
Sanatseverlerin ilgisi
büyük oldu.
Vakfımız bursiyerleri de açılışta bizlerleydi.
Vakfımızda yönetici asistanı
olarak Eylül 2012 tarihinde göreve
başlayan Ayça Köktürk, uzun
seneler Cambridge Üniversitesi
ESOL İngilizce Dili Sınavlarının
Ankara ve İç Anadolu Bölgesi
Koordinatörlüğünü yürütürken
gönüllü olarak birçok sosyal
projede çalışmış, ardından‘’Eğitime
destek, yardımlaşma ve dayanışma
temelli IC Vakfı’nda görev almayı
hayatımın en büyük lütuflarından
biri olarak görüyorum.’’diyerek,
IC Vakfı ailesine katılmıştır. Ayça
Köktürk’le her zaman, özellikle
uluslararası projeler, Avrupa
Gönüllü Hizmetleri ile ilgili
konularda iletişime geçebilirsiniz.
[email protected]
IC VAKFI’NIN YÖNETİCİ ASİSTANI AYÇA KÖKTÜRK
VAKFIMIZIN
NESLİHAN ABLASI
IC Vakfı’nın kurulduğu
2004 yılından itibaren
vakfın sekreterya
görevini ve burs
kayıtlarını yürüten
Neslihan Arslan, tüm
bursiyerlerin tanıdığı,
sesini duyduğu,
yardımlarını sonsuz
sabrı ile kimseden
esirgemeyen, hepinizin
okula başlangıçlarını,
başarılarınızı,
mezuniyetlerinizi,
hayata atıldığınızı
sevgiyle ve en iyi
dilekleri ile takip
eden değerli IC Vakfı
çalışanımızdır. İki
çocuk annesi Neslihan
Ablanıza, her zaman
neslihan.arslan@icvakfi.
org.tr adresinden
ulaşabilirsiniz.
90
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
91
Vakfın
Muhasebesi
Dilek ŞAHİN’den
Sorulur
2005 yılından itibaren
Vakfımızda çalışan Dilek ŞAHİN,
tam 7 yıldır vakfın muhasebesini
yürütüyor.
IC Holding Şirketlerinde
Çalışan Mezunlarımız
IC VAKFI olarak,
bursiyerlerimizin
eğitimlerini bitirdikten sonra
nasıl bir hayata atıldıklarını
bilmek, aynı zamanda da
onları en iyi mevkilerde
görmek ve duymak bizler
için ayrı bir gurur kaynağıdır.
Sayıları 9000’e yaklaşan
mezun bursiyerlerimizle
iletişimimizi koparmamak
ve onların başarılarını takip
etmek bizim için büyük
önem arz etmektedir. İşte
mezunlarımızdan bir kısmı
da IC Holding bünyesinde
çalışmaktadır.
Örneğin; Sinan Ümit
Uzun Ankara İçtaş’ta
İnşaat Mühendisi, Yasin
Çetin Tekirdağ Tredaş’da
satın alma sorumlusu,
Aşkın Kalın İçtaş’ta Bilgi
İşlem Operatörü, Musa
Han İstanbul Bomonti’de
Bilgi İşlem Operatörü,
Adnan Kaya Azerbaycan
Bakü Şantiyemizde
İnşaat Mühendisi, Şervan
Çetinkaya İstanbul Bomonti
Ofisinde Teknik Ofis
Mühendisi, Mehmet Sait
Durak Tekirdağ Tredaş’da
İşletme Müşterileri
Başmühendisi, Murat
Güven Antalya IC Hotels’de
Muhasebeci, olarak görev
yapmaktadır.
Ayrıca; mezunlarımızdan
Haktan Sevinç araştırma
görevlisi ve Coşkun
Taştan öğretim üyesi
olarak Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi’nde
çalışmaktadır.
IC Bünyesinde görev alan
isimlerini sayamadığımız
daha birçok mezun
bursiyerlerimizle
öğrencilikten hayata
köprümüz güçlenmektedir.
ÖSYM’de İlk 5000’e Girdi,
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ni
tercih etti, Aylık 750 TL Burs Kazandı
Vakfımız ÖSYM
sınavında ilk 5000’e
girip de Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi’ni
tercih edecek
öğrencilere aylık 750
TL burs ve labtap
ödülü vereceğini
duyurmuştu.
Bu seneki ÖSYM
sıralamasında ilk
5000’de yer alarak
Fen-Edebiyat
Fakültesi Matematik
Bölümüne birincilikle
kayıt yaptıran
Mustafa Vücut’a
ödülünü, Vakfımız
adına Erzurum
Teknik Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr.
Muammer YAYLALI
verdi. Öğrenciye
ayrıca Vakfımız
tarafından aylık 750
Tl karşılıksız burs
bağlandı.
TREDAŞ Çerkezköy
İşletme Müdürlüğü
İşletme-Müşteriler
Başmühendisi
M. Sait DURAK
(Mezun
Bursiyerimiz)
Tükenmeyen Enerji Kaynağı: GÜNEŞ
Enerji; bugün sahip
olduğumuz medeniyetin
temel taslarından birini
oluşturmakta olup
kalkınmanın ve gelişmişliğin
bir göstergesi durumundadır.
Dünyanın en önemli enerji
kaynağı güneştir. Doğal
enerji kaynaklarının pek
çoğunun kökeni olan
güneş enerjisinden, ısıtma
ve elektrik elde etme
gibi amaçlarla doğrudan
yararlanılmaktadır. Yeryüzüne
her sene düşen güneş ışınım
enerjisi, yeryüzünde şimdiye
kadar belirlenmiş olan fosil
yakıt haznelerinin yaklaşık
160 katı kadardır. Ayrıca
yeryüzünde fosil, nükleer ve
hidroelektrik tesislerinin bir
yılda üreteceğinden 15.000
kat kadar daha fazladır.
Güneş enerjisi hem bol,
hem sürekli ve yenilenebilir,
92
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
hem de bedava bir enerji
kaynağıdır. Bunların yanı
sıra geleneksel yakıtların
kullanımından kaynaklanan
çevresel sorunların
güneş enerjisi üretiminde
bulunmayışı bu enerji türünü
temiz ve çevre dostu bir
enerji yapmaktadır. Fosil yakıt
kullanımının dayandığı yanma
teknolojisinin kaçınılmaz
ürünü olan karbondioksit
(CO2) yayılımı sonucunda,
atmosferdeki CO2 miktarı,
son yüzyıl içinde yaklaşık 1,3
kat artmıştır. Önümüzdeki
50 yıl içinde, bu miktarın,
bugüne oranla 1,4 kat artma
olasılığı vardır. Atmosferdeki
CO2 neden olduğu sera
etkisi, son yüzyıl içinde
dünya ortalama sıcaklığını
0,7 °C yükseltmiştir. Bu
sıcaklığın 1 °C yükselmesi,
dünya iklim kuşaklarında
görünür değişimlere,
3 °C düzeyine varacak
artışlar ise, kutuplardaki
buzulların erimesine,
denizlerin yükselmesine,
göllerde kurumalara ve
tarımsal kuraklığa neden
olabilecektir. O halde, bu
durumda enerji kullanımından
vazgeçilemeyeceğine göre,
güneş gibi doğal ve alternatif
olabilecek kaynaklara
yönelmesi gerekmektedir.
Yakıt sorununun olmaması,
işletme kolaylığı, mekanik
yıpranma olmaması, modüler
olması, çok kısa zamanda
devreye alınabilmesi, uzun
yıllar sorunsuz olarak
çalışması, temiz bir enerji
kaynağı olması vb gibi
nedenlerle dünya genelinde
fotovoltaik(PV) elektrik
enerjisi kullanımı sürekli
artmaktadır.
93
Türkiye’de Güneş Enerjisi
Potansiyeli
Ülkemiz, coğrafi konumu
nedeniyle sahip olduğu güneş
enerjisi potansiyeli açısından
birçok ülkeye göre şanslı
durumdadır. En az ışınım alan
bölge Orta ve Doğu Karadeniz
Bölgeleridir. Bu bölgenin hem
enlem değeri büyük hem
de rutubetli iklimi vardır.
Atmosferdeki fazla su buharı,
ışınımın perdelenmesi ne
neden olmaktadır. Marmara
ve Kuzey Ege Bölgesi,
Karadeniz’e göre biraz daha
iyi durumdadır. Güney Ege,
Batı Akdeniz ve Orta Anadolu
Bölgeleri orta derecede
ışınım almaktadır. Doğu
Akdeniz ve Doğu Anadolu
Bölgeleri ışınım değerleri iyi
olan bölgelerimizdir. Güney
Doğu Bölgesinin sağ en alt
ucu ise ışınım değerleri en
iyi olan bölgemizdir. Sert ve
soğuk iklime sahip bu yer
kışın en fazla ışınım alan
yerdir. Rakım yüksektir.
Havadaki su buharı, yağmur
ve kar şeklinde yağmakta ve
atmosfer daha berrak olup
ışınım perdelenmesi en az
seviyededir. Türkiye’nin
ortalama yıllık toplam
güneşlenme süresi 2640 saat
(günlük toplam 7,2 saat),
ortalama toplam ısınım
şiddeti 1.311 kWh/m2-yıl
olduğu tespit edilmiştir.
Türkiye, 110 gün gibi
yüksek bir güneş enerjisi
potansiyeline sahiptir ve
gerekli yatırımların yapılması
halinde Türkiye yılda birim
metre karesinden ortalama
olarak 1.100 kWh’lik güneş
enerjisi üretebilir. Türkiye,
PV teknolojisinin yaygın
olarak kullanıldığı Avrupa
ülkelerine nazaran daha uzun
süreli güneşlenmeye maruz
kalmaktadır. Bu da kurulacak
sistemlerden alınacak verimi
artıran önemli bir faktördür,
zira Türkiye’de ve Almanya’da
kurulacak aynı kapasitedeki
Güneş Enerjisi Santrali(GES)
arasında enerji üretimi farkı
yaklaşık 1.5 kat olacaktır.
Türkiye’de kurulacak GES’lerin
kendini yaklaşık olarak 8-12
yıl içerisinde amorti edeceği
hesaplanmaktadır.
Sonuç ve Öneriler
Araba kullanmayan ve
arabanın ne olduğunu
bilmeyen bir toplumda nasıl
ki otomotiv sanayi gelişemez
ise güneşini kullanamayan,
güneşten elektrik enerjisini
bilmeyen bir ülkede de bu
işin sanayisi ve teknolojisi
gelişemez.
Türkiye’de güneş enerjisinin
kullanımı (sıcak su elde
edilmesi dışında) genelde
bilinmemektedir. Dolayısıyla,
bu konuda hizmet verecek
mühendislik, müşavirlik
ve müteahhitlik firmaları
ve ilgili sanayi yeteri
düzeyde gelişmemiştir.
Doğalgaz, petrol ürünleri
ve zaman zaman elektrik
enerjisi olarak dış devletlere
bağımlı yaşamaktayız. Bu
bağımlılık bizim uluslararası
arenadaki hareket alanımızı
kısıtlamaktadır. Bu
nedenle ülkemizin güneş
potansiyelinden en üst
düzeyde yararlanmamız
gerekir. Ülkemiz güneş
enerjisi potansiyeli
bakımından iyi durumda
olmasına rağmen ne yazık ki
bu potansiyeli yeterince etkin
ve yaygın kullanamamaktadır.
Bunun için yerli PV ve
ekipmanları üreten firmaların
desteklenmesi, vergisel
avantaj sağlanması, uygun
krediler sağlanması, enerji
yatırımcılarının desteklenmesi
gibi düzenlemeler yapılabilir.
Son zamanlarda GES’lerle
ilgili çalışmalar son hızla
devam etmektedir.. İlk etapta
600MW’lık GES lisansları,
10-14 Haziran 2013’te
verileceği ve bunun için
firmaların istasyon kurduğu
bilinmektedir. 600MW’lık
GES için 2 milyar Euro’luk
bir pazarın yaratacağı
vergi geliri de göz ardı
edilmemeli. GES’lere yönelik
düzenleme, sadece yatırımcıyı
değil, santralin kurulacağı
bölgeyi de sevindirecektir.
Santrallerin kurulumunda
ve işletilmesinde istihdam
edilecek personeller
düşünüldüğünde, ülkemizdeki
istihdama katkısı büyük
olacaktır. İş arayan teknik
elemanlar ve mühendisler
içinde büyük bir fırsat ortaya
çıkmaktadır.
Yaz döneminde IC’de staj yapan ve çalışan bursiyerlerimiz
IC Holding
Yönetim Kurulu
Başkanı saygıdeğer
büyüğümüz İbrahim
ÇEÇEN Bey’e ve
bütün holding
çalışanlarına sevgi,
saygı ve şükranlarımı
sunuyorum.
Geçtiğimiz yaz
döneminde Antalya
IC SANTAİ otelinde
40 gün çalıştım.
Gerek tesisler,
gerek personel ve
gerekse hizmet
ve kalite anlayışı
olsun her şey çok
ama çok güzel ve
üst düzeydeydi.
Misafir karşılama,
misafir ağırlama,
onlara ülkemizi
ve güzelliklerini
anlatma, karşılıklı
kültür paylaşımı,
yeni ufuklar,
perspektifler...
Benim için hem
eğlenceli hem de çok
farklı bir deneyim
oldu. Her şey
gerçekten çok ama
çok güzeldi diğer
bursiyer arkadaşlara
kesinlikle gidip
görmelerini ve
çalışmalarını tavsiye
ederim. Şeflerimiz
Onur,Uğur ve
Kenan Beylere de
teşekkür etmeden
geçemeyeceğim.
Murat DERE
94
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
Yıldız Teknik Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi Mimarlık
Bölümü 2. Sınıf öğrencisiyim.
Geçtiğimiz yaz döneminde 30
günlük zorunlu ofis stajımı
yapmak için IC Vakfı Müdürü
Sayın Meral DİNÇER’i aradım
ve DİA Holding’te staj yapmak
istediği söyledim. Aradan birkaç
gün geçtikten sonra staj talebimin
kabul edildiğini öğrendim. Staja
başladığım ilk günden itibaren
kendimi hep büyük bir ailenin
bir parçasıymış gibi gördüm,
bunu bana hissettiren DİA
Holding çalışanlarına da teşekkür
ediyorum. Çok güzel bir ortamda
çok güzel bir staj deneyimi
yaşadım. Geleceğime ait karalar
vermemde çok büyük katkısı
oldu bu staj dönemi. Holding’te
bulunan herkesten çok şey
öğrendim. Buradan Meral Hanım
ve DİA Holding çalışanlarına
teşekkürlerimi bildiriyorum.
Nurullah ÇAKAN
2012 yaz dönemimi
DIA Holding‘te verimli
ve eğlenceli bir staj
yaparak geçirdim.
Bu zaman diliminde;
farklı disiplinlerin
birbirleriyle ilişkilerini,
çalışanların projelerdeki
sorunlara farklı
açılardan yaklaşımlarını,
memnuniyet odaklı özverili
çalışmalarını gözlemledim.
Bunlar öğrencilik ve meslek
hayatım için çıkarımlarda
bulunduğum kıstaslardan
sadece birkaçı…
DIA Holding yöneticileri
ve çalışanlarına staj sürem
boyunca gösterdikleri
hoşgörülü ve samimi
tavırlarından ötürü
teşekkür ederim. Ve tabi
ki böyle bir deneyim
yaşamamda katkısı
bulunan IC Vakfı’na
teşekkürlerimi sunuyorum.
Melisa ASLAN
95
Ben Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği
3. sınıf öğrencisiyim. Bu yaz
sezonunda Antalya Kundu’da
bulunan IC Green Palace Otelı’nde
çalıştım. Şunu söylemek gerekirse
Antalya’ ya gittiğimde bana her
türlü imkan sağlandı ve her türlü
konuda yardımda bulunuldu.
Çalışma sürem boyunca hiç sıkıntı
çekmedim. Benim için çok faydalı,
özellikle dil konusunda çok yararlı
oldu. Otelde bulunan görevliler de
bana yardımcı oldular. Gerçekten
otel süperdi, kimbilir gün gelir bir
gün tatil yapmaya da giderim...
Harun POLAT
AİÇÜ, Beden Eğitimi ve Spor
Öğretmenliği Bölümü
Bu yaz, IC Vakfı bursiyeri olarak IC Green Palace
Hotel’e stajyer olarak gittim. Orada çok şey
öğrendim. İş disiplini, bizden üst mevkide olan
kişilerle nasıl iletişim kurulacağı ve özellikle de
okumanın önemini daha iyi idrak ettim. Öncelikle
bana orada kaldığım sürece destek olan müdürüm
ve şeflerim zorda kaldığımda gayet yardımsever ve
anlayışlı bir şekilde yaklaştılar. Onlara çok teşekkür
ederim. Lojman görevlileri ve lojmanda beraber
kaldığımız kişiler de çok sıcak kanlı ve anlayışlı
insanlardı. Kısa süre de olsa böyle bir tecrübe
edindiğim için çok mutluyum ve bu fırsatı bana
sağladığı için öncelikle Sn. İbrahim Çeçen beye ve IC
Vakfı’na çok teşekkür ederim.
Zeynep GÖKOVA
A.Ü. Dil ve Tarih coğrafya Fak.
Arap Dili ve Edebiyatı, 4. Sınıf
Karadeniz
Teknik
Üniversitesi
Mimarlık
bölümü 3. sınıf
öğrencisiyim.
Yapmamız
gereken bir
büro bir de şantiye olmak
üzere iki tane zorunlu
stajımız var. Bunlardan büro
stajını IC Vakfı aracılığıyla
DİA HOLDİNG’de yaptım bu
yaz. Staj oldukça verimli
geçti. Okulda archicad
programını öğrenmiştim ama
piyasada genelde outocad
programı kullanılıyordu. İlk
günlerde bunu pek dikkate
almamıştım, yanlız şirketteki
mimarlardan Derya hanım
outocad programının bana
daha çok lazım olduğunu
anlattı ve staj süresince
bu programa çalışmamı
istedi. Şirkette bulunan
diğer mimarlar da ellerinden
geldiğince sorularımı
yanıtlayıp bana yardımcı
olmaya çalıştılar. Çok zevkli
geçen bir staj dönemiydi.
Herkes işini severek
yapıyordu. Çok kompleks
projelerde çalışıyorlardı
ama yine de işlerinden
zevk alıyorlardı. Sıcak bir
ortamda bulunmak benim
stajıma da olumlu etkide
bulunmuştu tabi. Onları
dikkatle takip ettim staj
dönemim boyunca. Neler
yapıyorlar? Nasıl çalışıyorlar?
İş paylaşımı nasıl? gibi iş
hayatımda karşıma çıkacak
bir çok şeyi öğrendim. Hatta
projelerde görevler vererek
tam anlamıyla iş hayatını
yaşattılar bana. Yeri geldi
çalıştık yeri geldi toplantılar
yaptık yeri geldi güldük.
Böyle bir staj dönemi
geçirdiğim için kendimi
çok şanslı hissediyorum ve
bu stajı bana sağlayan IC
Vakfı’na teşekkür ediyorum.
Fatih YÜKSELEN
Bu Yıl 607 Bursiyerimiz Var…
Yeni Bursiyerlerimiz ve bursu devam eden eski bursiyerlerimizle birlikte bu sene toplam
607 kişi olduk. 607 gencimiz IC Vakfı çatısı altında eğitimlerine başladılar. 9000’e yaklaşan
mezunlarımızla biz aslında koskocaman bir aileyiz.
Sizlere başarılı bir yıl ve umut dolu bir gelecek diliyoruz.
Mikail’e
Sürpriz
Doğum
Günü
Hacettepe Üniversitesi Otomotiv
Mühendisliği’nde okuyan bursiyerimiz
Mikail Kırboğa’ya sürpriz yapıp doğum
gününü Vakıf’ta kutladık.
96
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2012
İbrahim Çeçen Vakfı; bugüne kadar
9.000’e yakın gence karşılıksız burs
verdi, onların başarılarını gururla
izledi, mutluluklarına ortak oldu.
Mezun olmuş eski bursiyerlerimiz
şimdi Türkiye’nin ve dünyanın birçok
yerinde başarılara imza atıyor.
SİZ de sağlayacağınız katkıyla
geleceğimizin gençlerine umut
olabilirsiniz.
Sen de 1 Bursiyer Okut !
Bir gencin bir yıllık üniversite burs
bedeli 2.340 TL. Yani 9 ay boyunca,
ayda sadece 260 TL katkı sağlayarak
bir genci okutabilirsiniz.
Başarılı ve okumak isteyen ancak
imkansızlıklardan dolayı güçlük
çeken gençlere umut olabilirsiniz.
Haydi bir bursiyer de SİZ okutun,
onlara umut olun…
IC Vakfı
“Sen de 1 Bursiyer Okut Projesi”ne
katılmak için Vakfımızın
0312. 417 82 64 numaralı
telefonundan veya
[email protected] ‘den
bilgi alabilirsiniz.
sayı 04
aralık 2012

Benzer belgeler

Sayı 6 - İbrahim Çeçen Vakfı

Sayı 6 - İbrahim Çeçen Vakfı Açılış konuşmalarından sonra Prof Dr. İrfan ASLAN, İbrahim ÇEÇEN’e bursiyerinin yaptığı portre resmini hediye etti. İbrahim Çeçen de Rektör’e plaket takdim etti.

Detaylı