Kıbrıs`ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı

Transkript

Kıbrıs`ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
Sayfa
1
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasiadis
Görüşmeleri
Şafak Beren YILDIRIM
Doğu Akdeniz’deki enerji keşifleri
sonrasında Kıbrıs ve çevresinde, gerek
adadaki Rum ve Türk tarafı gerekse
başta Türkiye olmak üzere bölgedeki
diğer ülkeler açısından önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Bu dönemde,
nihai bir uzlaşmayla sonuçlanmadan
kesilse de Kıbrıs’taki taraflar arasında
müzakereler sürdürülmüş, 2014’teki
Eroğlu-Anastasiadis görüşmelerinin ardından
KKTC’de Mustafa Akıncı’nın iktidara gelmesiyle nispeten daha olumlu beklentiler ortaya
çıkmış ve Mayıs 2015’ten itibaren Akıncı-Anastasiadis görüşmeleri başlamıştır. Ancak olumlu
beklentilerin aksine mülkiyet, toprak paylaşımı,
Türk askerinin adadaki mevcudiyeti, Türkiye
kökenli KKTC vatandaşlarının adadan gönderilmesi gibi konularda henüz ilerleme sağlanamaması müzakerelerin gelecek aşamalarda tekrar
kilitlenme ihtimaline işaret etmektedir.
2000’li yılların başlarında Annan Planı kapsamında yürütülen süreç, planın Kıbrıs Rum kesimi tarafında kabul görmemesiyle sonuçsuz
kalmıştır. 2004’te Kıbrıs’ta iki tarafta eşzamanlı
olarak gerçekleştirilen referandumlarda, Kıbrıs Rum kesimi Annan Planı’nı reddetmiş, plan
KKTC’de ise kabul edilmiştir. Kıbrıs’taki çözüm girişimini engellemesine rağmen Rum kesimi adanın tamamını temsil eden egemen aktör
iddiasıyla 2004 yılında Avrupa Birliği üyeliğine
kabul edilmiş, böylece AB üyelik süreci Rum tarafını çözüme zorlayabilecek bir dinamik olmaktan çıkmıştır. Hâlihazırda Rum kesimi kendisini
Kıbrıs Cumhuriyeti ismiyle adanın tamamının
hâkimi olarak takdim etmekte, Türk tarafına ve
Türkiye’ye karşı AB üyeliğinin avantajlarını
kullanmaktadır. Rum tarafının adanın tamamındaki hâkimiyet iddiasının uluslararası düzeyde
kabul görmesi ve AB üyeliğinin sağladığı avantajlar, Güney Kıbrıs’ı uzlaşmaz bir aktöre dönüştürmekte, müzakerelerden netice alınmasını
zorlaştırmaktadır.
Annan Planı ve Müteakip Görüşmeler
BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından 2002
yılında ortaya konulan ve Annan Planı olarak bilinen Birleşmiş Milletler Kapsamlı Çözüm Planı, aynı yılın Nisan ayında adanın her iki tarafında referanduma sunulmuştur. Annan Planı’nın
temelinde Kıbrıs Rum Devleti ve Kıbrıs Türk
Devleti olmak üzere iki eşit kurucu devlet ve
federal bir hükümete sahip olan bağımsız bir
Bilge Adamlarwww.bilgesam.org
Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)
Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL www.bilgesam.org www.bilgestrateji.com [email protected] Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93
© BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
devlet oluşturma hedefi bulunmaktadır. Plana
göre; meclis ve senatoda 48 üyeye sahip olunacak, meclis üye sayıları nüfus ile orantılı olacak,
Türk ve Rum toplumları arasında kurulacak dönüşümlü yönetimde hem Rumların hem de Türklerinin başında olduğu bir yasama, yürütme ve
yargı sistemi tesis edilecekti. Lakin Kıbrıs Rum
Kesimi Annan Planı’na karşı %75 düzeyinde ret
oyu kullanmış, Kıbrıs Türk Kesimi ise %64 oy
çoğunluğu ile planı kabul etmiştir.1 Bu durumda
Güney Kıbrıs Rum Kesimi Annan Planı’nı kabul
etmeyerek planın sonuç vermesini engellemiş ve
Güvenlik Konseyi’ni şaşırtmıştır.2
Konsey, Nisan 2003 tarihli 1475 sayılı kararında Kıbrıs Türk Kesimi lideri Denktaş’ın yapılacak olan referanduma olumsuz yaklaştığını
ve bu durumun Mart ayında Lahey’de yapılan
görüşmeleri engellediğini savunmuş ancak referandumda, Kuzey Kıbrıs planı kabul etmiştir.
Bununla birlikte Güvenlik Konseyi neredeyse
tüm kararlarında barışçıl çözümü desteklediğini belirtirken, referandum sonrası Kıbrıs Rum
Kesimi’nin bu planı neden kabul etmediğini
sorgulayan bir tutum izlemediğini Haziran 2004
tarihli 1548 sayılı kararında göstermektedir. Annan Planı’nın hazırlık aşamasında Güney Kıbrıs
Rum Kesimi’nin diğer taraftan AB üyeliğinin
zeminini oluşturduğu da gözlemlenmektedir.
Neticede Rum kesimi adanın tamamındaki egemenlik iddiasıyla 2004’te AB tam üyesi olmuş,
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB’ye girişini düzenleyen Protokol No.10 ile temel ilkeler
belirlenmiş ve kuzey kesiminde yaşayan Kıbrıs
Türklerinin AB üyesi olmaları engellenmiştir.
1 Nejat Doğan, Uluslararası İlişkilerde Güncel Konular
ve Türkiye, (Ankara: 2012), 17.
2 Christou George, “The European Commission as an
Actor in the Cyprus Conflict,”Journal of European
Integration, (2013):126.
Sayfa
BM Genel Sekreteri Annan’ın siyasi konulardan sorumlu yardımcısı İbrahim Gambari’nin
çalışmaları neticesinde, 8 Temmuz 2006 tarihinde Lefkoşa’da Talat ve Papadopoulos arasında
İlkeler Listesi oluşturulmuş ve iki liderin kararının imzalanmasının ardından da Kofi Annan
bu metinleri Güvenlik Konseyi’ne sunmuştur.3
Bu ilkeler; iki toplumlu, iki bölgeli ve eşitlik temelinde Kıbrıs’ın birleşmesine yönelik esaslar
içermekte ve mevcut statükonun kabul edilemez
olduğunu vurgulamaktadır. 2006’daki alınan kararların ardından da statükonun kabul edilemez
olduğu yinelenmiştir. Ayrıca görüşmelerde, izolasyonların kaldırılması, Mağusa limanının ve
Ercan havalimanının açılması, doğrudan ticaret
tüzüğünün uygulamaya konması ve mülkiyet
gibi konularda anlaşılamaması üzerine müzakereler kilitlenmiştir. Aynı yılın sonunda Kofi
Annan’ın görev süresi sona ermiş, yerini Ban
Ki-moon almıştır.
2008’de Talat ve Hristofyas bir araya gelmiş,
gerçekleştirdikleri görüşme sonucunda Lokmacı-Ledra sınır kapısı açılmış, Kıbrıs sorununun
çözümü için 6 adet Çalışma Grubu ve 7 adet
Teknik Komite kurulmuştur. Bu ikili görüşmeler
Ağustos 2009’a kadar sürmüş, 26 Mayıs 2010
tarihinde ise müzakereler KKTC’de iktidara
gelen Eroğlu ve Hristofyas arasında devam etmiştir. 2010 yılı müzakerelerinde taşınmaz mülkiyetlerin iadesi ve tazminatı konularında ciddi
görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Bununla beraber, Kıbrıs Türk tarafı al-ver sürecinin garantör
ülkelerin katılımı ile 5’li toplantı halinde yapılmasını talep ederken Rum tarafı bu görüşmelerin
Kıbrıslılar arasında olması gerektiğini belirtmiştir. Bu durum Eylül 2010 görüşmelerini çıkmaza
3 Nejat Doğan, Uluslararası İlişkilerde Güncel Konular
ve Türkiye, 20-21.
www.bilgesam.org
2
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
sokmuştur. Görüşmelerin çıkmaza girmesinin
ardından 2011 yılında iki defa ekonomi, AB ve
iç güvenlik gibi konuların görüşüldüğü Cenevre
Zirvesi düzenlenmiş fakat sonuç alınamamıştır.
BM Genel Sekreteri ve iki tarafın liderleri Ekim
2011 ve Ocak 2012’de New York Greentree
çiftliğinde 3’lü görüşmeler için bir araya gelmişse de bu görüşmelerden de somut bir sonuç
elde edilememiştir. İki yılı aşkın bir süre askıda
kalan çözüm müzakereleri 11 Şubat 2014 tarihinde Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafı liderlerinin vardığı Ortak Açıklama mutabakatı ile
yeniden başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti de
Ortak Açıklama’ya destek vermiş, BM gözetiminde müzakerelerin yeniden başlaması hakkında memnuniyetini dile getirmiştir. 2014 yılında
Eroğlu-Anastasiadis arasında yürütülen müzakereler sırasında da toprak, mülkiyet, AB ile ilişkiler konuları ele alınmıştır. Yapılan görüşmeler
doğrultusunda iki kurucu devletin siyasi eşitliğine dayalı iki bölgeli, iki toplumlu, AB üyesi olan
ve tek bir uluslararası kimliği olan bir federasyon oluşturmak düşüncesiyle ilerlemeler kaydedilmiştir. İki tarafın özel temsilcilerinin Ankara
ve Atina’ya gerçekleştirdiği çapraz ziyaretler ile
de karşı tarafların anavatanları ile doğrudan iletişim kurabilme fırsatı sağlanmıştır. 2014 yılında
da Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün uygulamaya
konması ve her iki tarafta eş zamanlı referandumların yapılması gündeme gelmiş fakat bir
sonuç alınamamıştır.
Doğu Akdeniz’deki Gelişmeler ve Kıbrıs
Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji rezervlerinin
gelecek yıllarda Kıbrıs adasının uluslararası arenadaki önemini artıracağı, bölgeden çıkarılacak
doğal gazın adayı “üretici” konumuna taşıyacağı
Sayfa
öngörülmektedir. Enerji keşifleriyle birlikte bölgede Türkiye, Yunanistan, İngiltere, ABD, İsrail
ve Mısır’ı içinde bulunduran bir denklem ortaya
çıkmış, adadaki çözüm müzakereleri, ada çevresinde keşfedilen enerji kaynaklarının ve deniz
yetki alanlarının paylaşılması konuları bu ülkeler açısından önem kazanmıştır. Bu gelişmeler,
Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkeler için yeni fırsatlar yaratırken aynı zamanda bu ülkeleri uluslararası hukuk açısından karmaşık bir durum ile karşı karşıya bırakmaktadır. Özellikle 2010 yılında
Tamar ve Leviathan sahalarında tespit edilen
doğal gaz kaynakları ile bölgedeki önemi artan
İsrail, Kıbrıs ve çevresindeki gelişmeler kapsamında dikkate alınması gereken bir aktör haline
gelmiştir.
2014 yılında ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden
Kıbrıs’a giderek eski Cumhurbaşkanı Derviş
Eroğlu ve Kıbrıs Rum Lideri Anastasiadis ile
görüşmelerde bulunmuştur. Joe Biden’ın Kıbrıs
ziyareti, ABD’den 52 yıl sonra adaya gerçekleştirilen en üst düzey ziyaret olması sebebi ile
önem taşımaktadır. 2011 sonrası dönemde ABD,
Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının bulunmasının ardından bölgedeki şirketlerinin ve İsrail’in
çıkarlarını dikkate alarak Kıbrıs’taki çözüm süreciyle ilgilenmeye başlamıştır. ABD’nin Güney
Kıbrıs Büyükelçisi John Koenig, Washington’ın
adadaki çözüm sürecine ve Birleşik Kıbrıs hedefi doğrultusunda Akıncı-Anastasiadis arasında yürütülen görüşmelere destek verdiğini
belirtmiştir.4 ABD’nin Kıbrıs meselesine ilgisinin artmasında Akıncı ve Anastasiadis’in çabalarının etkili olduğu yönünde değerlendirmeler
4 “ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi John Koenig: Kıbrıs’taki
çözüm sürecine ABD’nin desteği sürüyor,” AB Haber
(Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2015), http://www.abhaber.
com/abdnin-kibris-buyukelcisi-john-koenigkibristakicozum-surecine-abdnin-desteginin-suruyor/.
www.bilgesam.org
3
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
bulunmaktadır. Ancak ABD’nin Doğu Akdeniz’i
denetleme hedefi, bölgedeki Amerikan şirketlerinin menfaatleri ve İsrail’in enerji güvenliği ile
ilgili kaygılarının daha etkili olduğu değerlendirilmektedir.
Bölgede keşfedilen enerji rezervlerine ilişkin
KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami, 29 Nisan
2014 tarihinde Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (BİLGESAM) katıldığı
toplantıda Rum kesiminin ilan ettiği MEB sınırları içinde 13 bölge belirlemiş olduğunu, bu
bölgelerden 1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı sahaların ise
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı
alanlarının 7.000 km2’lik bölümünü kapsadığını
ifade etmiştir. Dışişleri Bakanı Nami, Rum kesiminin Türkiye’nin bu alanlarda sahip olduğu
haklarını ihlal ettiğini vurgulamıştır.5 Bununla
beraber adanın doğusunda Lübnan kıyıları ile
arada kalan 3 ve 13 numaralı parseller hariç 11.
parsele ruhsat verilmek üzere ihale açılmış, 12.
parsel için Amerikan şirketi olan Noble Energy
ile anlaşmaya varılmıştır. Ayrıca İtalyan ENI ve
Fransız Total şirketlerinin de sondaj işlemlerine
başlamasının beklenmekte olduğu belirtilmiştir.
Bu gelişmeler kapsamında Yunanistan, İsrail,
Mısır ve Güney Kıbrıs arasında yapılan anlaşmalarla Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de giderek
yalnızlaştığı gözlemlenmektedir.
2015 Akıncı-Anastasiadis Görüşmeleri
Kuzey Kıbrıs’taki Nisan 2015 seçimlerinde
ikinci turda %60,5 oy oranı ile seçilen bağımsız aday Mustafa Akıncı, KKTC’nin dördüncü
cumhurbaşkanı olmuştur. Akıncı seçimi kazan5 “KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami’nin BİLGESAM
Ziyareti,” BİLGESAM (Erişim Tarihi: 10 Ağustos
2015),http://www.bilgesam.org/incele/1186/-kktcdisisleri-bakani-ozdil-nami%C2%92nin-bilgesamziyareti/#.VcmkeHHtmkp.
Sayfa
masının ardından “yavru vatan”dan ziyade “kardeş ülke” olgusuna dikkat çekmiş, KKTC’nin
federal bir yapının ortağı olarak AB içerisinde
varlığını sürdürecekse, kendi ayakları üzerinde
durması ve yavrunun ayağa kalkması gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca kapalı Maraş bölgesinin açılması, Mağusa Limanı’ndan doğrudan
ticaret yapılabilmesi için çalışılacağını, başarılı
olunması durumunda garantör ülkeler olan Türkiye ve Yunanistan için de ekonomik anlamda
fayda sağlanabileceğini dile getirmiştir. Akıncı
ayrıca Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude
Juncker ile yaptığı görüşmede Kıbrıs’ta nihai bir
mutabakat sağlanması halinde çözümün Avrupa
Birliği’nde birincil hukuk olarak tanınmasının
önemini vurgulamıştır. BM Genel Sekreteri Ban
Ki-moon da Mayıs 2015’te yeniden başlatılan
müzakerelerden duyduğu memnuniyeti ifade etmiştir.6
Güney Kıbrıs Rum Kesimi lideri Anastasiadis,
Akıncı’nın seçilmesi ile Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için yeni bir umut doğduğu yorumunda bulunmuştur. Garantör ülkelerden biri olan
Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı Nicos Kocias,
Kıbrıs sorununun bir “işgal” sorunu olduğunu,
gerçek anlamda bir çözüm için tüm yabancı
orduların adadan çıkarılması gerektiğini belirtmiştir.7 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı
Çavuşoğlu ise Kıbrıs adası için adil ve kalıcı bir
çözüm geliştirilmesi temennisinde bulunmuş,
Kuzey Kıbrıs Türk halkının varlığının, güvenliğinin ve eşit statüsünün garanti altına alınmasını
6 “Ban Commends Leader’s Commitment to Settle
Cyprus Issue,” UN News Center (Erişim Tarihi: 30
Haziran 2015), http://www.un.org/apps/news/story.
asp?NewsID=51061#.Vbh6NrPtmkp.
7 “Barış Harekâtını hiçbir zaman kabul etmiyoruz,”
Kuzey Postası (Erişim Tarihi: 21 Temmuz 2015), http://
kuzeypostasi.com/dunya/baris-harekatini-hicbir-zamankabul-etmiyoruz/13225/.
www.bilgesam.org
4
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
sorumluluk olarak gördüklerini ifade etmiştir.
Bunun yanı sıra Çavuşoğlu müzakerenin ana
unsurlarından biri olan kapalı Maraş’ın açılabileceğini, bunun güven artırıcı bir tedbir olarak
görülmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Yunanistan ve Rum Kilisesi’nin sürece daha fazla destek vermesi gerektiğini belirten Çavuşoğlu, bir
dahaki çözüm sürecinin barış için olmayabileceğini de vurgulayarak referandumun 2016 yılını
geçmemesi gerektiğini beyan etmiştir.8
Nitekim seçim sonuçlarının Mustafa Akıncı lehine sonuçlanmasıyla Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile müzakereler BM’nin de katkıları ile
yeniden başlamıştır. Seçimlerin ardından ilk
görüşmeler 15 Mayıs’ta başlamış, iki tarafın
liderleri BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un
Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin ev
sahipliğinde ara bölgede bulunan BM İyi Niyet
Misyonu Ofisi’nde bir araya gelmişlerdir. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi lideri Nicos Anastasiadis’in soy isimlerinden esinlenilmiş, tarafların uzlaştıkları ve karşı görüşte
oldukları hususları içeren A.A. belgesi hazırlanmıştır.9 A.A. belgesinin bugüne kadar hazırlanan
en kapsamlı belge olduğu değerlendirilmektedir.
Belgede tarafların anlaştığı konular siyah, Türk
tarafının tezleri kırmızı ve Rum tarafının tezleri ise mavi renkle boyanmış, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sözcüsü Barış
Burcu belgenin tümünün siyah renge dönüşmesi
temennisinde bulunmuştur.
BM Güvenlik Konsey Başkanı Raimonda Mur8 “Kıbrıs’ta çözüm fırsatı kaçmasın,” Milliyet (Erişim
Tarihi: 28 Temmuz 2015), http://www.milliyet.com.tr/kibris-ta-cozum-firsati-kacmasin--gundem-2093562/.
9 Kıbrıs’a “A.A.” adlı çözüm belgesi, http://www.
hurriyet.com.tr/dunya/29373016.asp (Erişim Tarihi: 25
Haziran 2015).
Sayfa
mokaite da adada Birleşmiş Milletler İyi Niyet
Komisyonu aracılığıyla gerçekleştirilen müzakerelerden umutlu olduklarını belirtmiş, her iki
kesiminde her anlamda eşit temsil edilebileceği
bir atmosfer yaratılmasının ada için büyük önem
taşıdığını belirtmiştir.10 Kıbrıs Özel Danışmanı
Espen Barth Eide 28 Mayıs tarihinde yapmış olduğu açıklamada Lefke-Aplıç ve Derniya başta
olmak üzere diğer geçiş kapılarının da açılması
üzerine de çalışıldığını belirtmiştir. Bunun yanı
sıra her iki kesimde bulunan elektrik hatlarının
ve telefon şebekelerinin birbirine bağlanması
sorununun çözümü ve radyo frekansları ile ilgili
düzenlemelerin hayata geçirilmesi için gerekli
mercilere yetki verildiği bildirilmiştir. Cinsiyet
eşitliği her iki kesimin de önem verdiği bir konu
olmuş ve bir cinsiyet eşitliği komitesi kurulmasına karar verilmiştir. Ayrıca kültür komitesi
üyelerinin isimleri de karşılıklı olarak paylaşılmıştır.11
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı 20 Temmuz 1974
Barış Harekâtı yıl dönümü kutlamaları vesilesiyle gerçekleştirilen törende yabancı basına
müzakerelerin içeriğiyle ilgili açıklamalarda bulunmuştur. Bu açıklamalara göre:
-
Kurulacak olan Federal Devletin isminin
“Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” olması
yüksek ihtimaldir.
-
Federasyon Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum
kurucu devletleri tarafından oluşturulacak ve her
kurucu devletin kendi içinde ayrı bir vatandaşlığı olacaktır.
10 “Security Council Press Statement on Cyprus
Settlement Talks,” (Erişim Tarihi: 26 Haziran 2015),
http://www.un.org/press/en/2015/sc11894.doc.htm.
11 “Statement delivered by Special Adviser of the
Secretary-General on Cyprus Espen Barth Eide,” (Erişim
Tarihi: 26 Haziran 2015), http://www.uncyprustalks.org/
nqcontent.cfm?a_id=6709.
www.bilgesam.org
5
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
-
Alt ve üst olmak üzere iki parlamento
kurulacaktır.
-
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar adanın tümünde istedikleri bölgede ikamet edebilecektir.
-
Türk kurucu devletine yerleşecek olan
Rumlar veya Rum tarafına yerleşecek olan Kıbrıslı Türklerin yaşayacakları kurucu devlette, yerel ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde seçme
ve seçilme hakkı bulunacak ancak bulundukları
kurucu devletten federal parlamentoya gidecek
milletvekilleri için seçme veya seçilme hakları
bulunmayacaktır.
-
Kıbrıs Rum kesiminin nüfusu daha fazla olduğundan varılacak olan anlaşmanın, üye
ülkelerin tümünde parlamento onayından geçirilmesi ve AB’nin birincil hukuku olması gerekmektedir. (Rumların nüfusu Türklerden 4 kat
daha fazladır).
-
Federal devletin polis gücünün oranları
üzerinde henüz net bir anlaşma bulunmamakta,
%50 - %50 veya %40 - %60 olması öngörülmektedir.
-
Türk ordusunun adada kalmasına ilişkin
müzakereler devam etmektedir. Ordunun adayı
terk etmesi olasılık dâhilindedir.
-
Müzakereler devam ederken Doğu
Akdeniz’de bulunan doğalgaz için sondaj vb. fiillerin yapılmamasına karar verilmiştir.
-
20 Temmuz Barış Harekâtı yıldönümü
gibi kutlanan milli günlere ilişkin herhangi bir
detay görüşülmemiştir.
-
Rum tarafınca, Kıbrıslı Türklerin Güney
Kıbrıs’ta kalan Hala Sultan camisinde, Kıbrıslı
Sayfa
Rumların ise Kuzey Kıbrıs/Mağusa’da kalan St.
Barnabas kilisesinde özgürce ibadet edebilmeleri ve taraflar arasında ticaretin gelişmesi için AB
yeşil hat tüzüğünün etkin bir şekilde uygulamaya konması talep edilmiştir.12
“ Mülkiyet konusuna ilişkin BM Kıbrıs
Özel Danışmanı Espen Barth Eide, tarafların toprak ve mülkiyet konularını ele
aldığını belirterek, eşit sayıda Kıbrıslı Türk
ve Kıbrıslı Rum üye ile bağımsız Mülkiyet
Komitesi kurulacağını açıklamıştır. Eide,
taşınmaz malların şu anki kullanıcıları ile
eski kullanıcılarına tazminat, takas ve iade
gibi seçenekler sunulacağını belirtmiştir.”
Müzakerelerde sona bırakılan mülkiyet konusuna ilişkin BM Kıbrıs Özel Danışmanı Espen
Barth Eide, tarafların toprak ve mülkiyet konularını ele aldığını belirterek, eşit sayıda Kıbrıslı
Türk ve Kıbrıslı Rum üye ile bağımsız Mülkiyet
Komitesi kurulacağını açıklamıştır. Eide, taşınmaz malların şu anki kullanıcıları ile eski kullanıcılarına tazminat, takas ve iade gibi seçenekler
sunulacağını belirtmiştir.13 Yapılan bu açıklama
adadaki halkı tedirgin etmiştir. Çünkü adada
mülkiyetle ilgili konular düzenleyen ve yürürlükte olan yasalar üç aşamada düzenlenmiştir;
1878-1960 yılları arasında İngiliz Yönetimince
hazırlanan yasalar, 1960-1963 yılları arasında
Kıbrıs Cumhuriyeti temsilciler meclisince dü12 “İşte Kıbrıs’ın yeni adı,” T24, (Erişim Tarihi: 23
Temmuz 2015), http://t24.com.tr/haber/iste-kibrisinyeni-adi,303734; “Cumhurbaşkanı, Yabancı Gazetecilere
Brifing Verdi,” Haber Kıbrıs (Erişim Tarihi: 23 Temmuz
2015), http://haberkibris.com/cumhurbaskani-yabancigazetecilere-brifing-verdi--2015-07-21.html.
13 “Statement delivered by Special Adviser of the
Secretary- General on Cyprus Espen Barth Eide on
Monday,” United Nations Good Offices Mission, (Erişim
Tarihi: 30 Haziran 2015) http://www.uncyprustalks.org/
nqcontent.cfm?a_id=6753.
www.bilgesam.org
6
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
zenlenen Türkçe ve Rumca yasalar, Türk Cemaati Meclisi tarafından Türkçe olarak hazırlanan
yasalar, 1963 yılından sonra Kıbrıs Türk Yönetimlerince ve 1983 tarihinden bugüne KKTC tarafından yapılan yasalardır.14 Dolayısıyla adada
üç farklı dönemde çıkarılmış yasaların bulunması mülkiyet ile ilgili alınacak kararları çıkmaza
sürükleyecek bir etkendir.
“ Ödenmesi planlanan tazminatları kim
ve ne şekilde ödeyecek? Ödeme miktarlarını kim, neye göre belirleyecek? İadeler
nasıl olacak? Yeni kullanıcılar nasıl bir
durum ile karşılaşacak? Kazanılmış haklardan doğan durumlar nasıl çözülecek?
Bu hususlara ilişkin henüz hiçbir detay
bilinmemektedir. Dolayısı ile varılacak
olan mülkiyet kararı, mevcut durumu daha
da karıştırabilecek niteliktedir. ”
Yukarıda bahsi geçen yasalar ve kurulacak olan
federasyona ilişkin yasalar nezdinde kimse mağdur edilmeden ve kazanılmış haklar ihlal edilmeden satın alınan gayrimenkuller hakkında bir
karara varılmalıdır. Çünkü 1974-2014 yılları
içerisinde yabancı uyruklu kişilerin satın almış
oldukları toplam gayrimenkul mallar oldukça
fazladır. KKTC İçişleri Bakanlığı’nın 2014 Faaliyet Raporu’nda15 yaklaşık 14225 yerleşke,
1239 tarla, 1140 arsa ve bunun gibi birçok kalemi ve kişiyi ilgilendiren bir tablo mevcuttur. Bu
hususta bazı belirsizlikler ortaya çıkmaktadır.
14 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Mahkemeleri, Detaylı
bilgi için bkz. http://www.mahkemeler.net/cgi-bin/
cevap1.aspx.
15Detaylı bilgi için bkz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
İçişleri Bakanlığı, 2014 Yılı Faaliyet Raporu, (Erişim
Tarihi: 30 Temmuz 2015), http://www.icisleri.gov.ct.tr/
tr-tr/raporlar.aspx.
Sayfa
Ödenmesi planlanan tazminatları kim ve ne şekilde ödeyecek? Ödeme miktarlarını kim, neye
göre belirleyecek? İadeler nasıl olacak? Yeni
kullanıcılar nasıl bir durum ile karşılaşacak?
Kazanılmış haklardan doğan durumlar nasıl çözülecek? Bu hususlara ilişkin henüz hiçbir detay bilinmemektedir. Dolayısı ile varılacak olan
mülkiyet kararı, mevcut durumu daha da karıştırabilecek niteliktedir.
“ Türkiye kökenli KKTC vatandaşları-
nın adadan gönderilmesi gibi durumlar
tüm garantör ve taraf devletlerce çok iyi
irdelenmesi gereken hususlardır. Ayrıca
kazanılmış hak olarak vatandaşlık hakkına
sahip olan vatandaşların adadan çıkarılması da insan hakları ihlali oluşturabilir
nitelikte olacaktır. ”
Bununla beraber mülkiyet konusunda Türkiye
kökenli KKTC vatandaşları da büyük rol oynamaktadır. Kıbrıs Rum Lideri Anastasiadis insani
nedenler (KKTC uyruklu kişiler ile evlilik yapanlar hariç) ile adada bulunan Türkiye kökenli
vatandaşlar haricindekilerin adadan tamamen
ayrılması durumunda mülkiyet sorununun çok
daha kolay çözülebileceğini belirtmiştir.16 Bu
durum çözüm sürecine olumlu yaklaşan fakat
bu konuyu kırmızı çizgi olarak değerlendiren
garantör ülke Türkiye tarafından dikkate alınmalıdır. Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının
adadan gönderilmesi gibi durumlar tüm garantör
ve taraf devletlerce çok iyi irdelenmesi gereken
hususlardır. Ayrıca kazanılmış hak olarak vatandaşlık hakkına sahip olan vatandaşların adadan
16 “Çözüm TC Uyruklu KKTC’lilerin Geri Dönmesi,”
Kıbrıs Manşet, (Erişim Tarihi: 30 Temmuz 2015), http://
www.kibrismanset.com/guncel/cozum-tc-kokenlikktclilerin-geri-donmesi-h114040.html.
www.bilgesam.org
7
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
çıkarılması da insan hakları ihlali oluşturabilir
nitelikte olacaktır. Şüphesiz ki öngörülen ihlal
konularını yine başkalarının haklarını ihlal ederek ulaşmaya çalışmak çözüm getirmeyecektir.
Mülkiyet konusu ada tarihinde bazı gelişmelere
sebep olmuştur. Bunun en büyük örneği Loizidu Kararıdır. Bu karar ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) Türkiye’yi insan hakları
ihlallerinden sorumlu tutmuş, 1974 yılı sonrasında kuzey kesimi terk etmek durumunda
kalan Rum vatandaşlarına Türkiye aleyhine iç
hukuk yolu tüketmeksizin AİHM’ye doğrudan
başvuru yolu açmasına sebep olmuştur. Ayrıca
AİHM Türkiye’nin “süregelen ihlal” gerçekleştirdiği tutumunda bulunarak 1998 yılında Bayan
Loizidu’ya maddi ve manevi tazminat ödemesine tabi tutmuştur. Türkiye ise 2003 yılında tazminatı ödemiş, bu durum aynı statüde olan birçok Rum vatandaşına emsal oluşturmuştur. Loizidu ödemesinden sonra Türkiye, AİHM kararı
ile aleyhine açılan başka hiçbir dava için ödeme yapmayacağını da açıkça belirtmiştir. Öte
yandan Xenides-Arestis davası sayesinde 2003
yılında KKTC Taşınmaz Mal Komisyonu’nu
kuran 49/2003 sayılı yasa geçirilmiş, Kıbrıslı
Rumların kuzey kesimdeki mallarına ilişkin başvurularında taleplerini iletmeleri amacıyla bir iç
hukuk yolu oluşturulmuştur.17 Ayrıca XenidesArestis davasına müteakiben incelenen Demopoulos kararı, Rum kesimi tarafından eleştirilmekte, kararın Türkiye ve KKTC lehine olduğu
savunulmaktadır.18
İç hukuk yolunun oluşturulmasının ardından
17 Emine Çolak, “Kuzey Kıbrıs’ta Mülkiyet Hakları,”
Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı Yayınları (2012): 20.
18 “Rum tarafı, Dimopulos kararından dolayı rahatsız,”
Gündem Kıbrıs (Erişim Tarihi: 10 Ağustos 2015),
http://www.gundemkibris.com/rum-tarafi-dimopuloskararindan-dolayi-rahatsiz-132612h.htm.
Sayfa
Kıbrıslı Rumların başvuru sayısı oldukça fazla
olmasına rağmen iç hukuk yoluna sadece 3 başvuru yapılmıştır çünkü yapılacak olan başvurunun KKTC’yi meşrulaştıracağı fikri mevcuttu.
Ancak Kasım 2011 tarihinden itibaren Taşınmaz
Mal Komisyonu’na 2355 başvuru yapılmıştır.
Bu başvuruların 187’si dostane, 7’si ise davaların tam olarak dinlenmesi ile çözüm bulmuş,
tazminat ödemeleri gerçekleştirilmiştir. Bunun
yanı sıra 1974 yılından itibaren Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin ordunun yerleşimi için tesis ettiği Rum vatandaşlara ait olan ve askeri anlamda
kullanılan alanlar içinde nasıl bir yol izleneceği
taraflar arasında detaylandırılmalıdır. Henüz değinilmemiş olan toprak konusuna ilişkin, Annan
Planında öngörülen “41 bölgenin Kıbrıs Rum
Kesimi’ne dâhil edilmesi” hususu KKTC’nin
toprak kaybına uğraması anlamına geldiğinden
ada ve Türkiye için büyük önem taşımaktadır.
Aljazeera tarafından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi tarafında
ayrı ayrı 500’er kişi ile adada yaşayan iki toplumun müzakerelerden beklentilerini ölçmek
amacı ile röportajlar gerçekleştirilmiştir. 19
Temmuz 2014 tarihinde (Eroğlu-Anastasiadis
müzakereleri döneminde) yayınlanan bu ankette; adanın kuzey kesiminin birleşmeye %51 oranında olumlu baktığı ve müzakerelerin başarıyla
sonuçlanmasına ise güney kesimi %74 oranında
olumsuz baktığı ortaya konmuştur. %75 oranla
kuzey kesimi, iki federe devlet yapısıyla mutlu
olacakları hususunda hemfikirken, %80 oranla
güney kesimi birleşme halinde Kıbrıs BM Barış Gücü’ne ihtiyaç olacağını düşünmüştür. Son
olarak %59 oranla güney kesimi doğalgazın bulunmasını Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı
olarak görmüştür.
www.bilgesam.org
8
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
Sayfa
Tablo 1:Kıbrıs’ın Geleceği: Birleşme veya Bölünme?
1.
Kuzey
Güney
2.
Kuzey
Güney
3.
Kuzey
Güney
4.
Kuzey
Güney
5.
Kuzey
Güney
6.
Kuzey
Güney
KKTC ve GKRY’nin birleşmesini düşünüyor musunuz?
Belki
Kesinlikle Evet
N/A Belki Hayır
Kesinlikle Hayır
Evet
%14
%37
%1 %11
%37
%12
%27
%3 %30
%28
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar birlikte yaşayabilir mi?
Belki
Kesinlikle Evet
N/A Belki Hayır
Kesinlikle Hayır
Evet
%19
%33
%1 %11
%36
%33
%35
%1 %15
%16
Müzakerelerin başarıyla sonuçlanacağını düşünüyor musunuz?
Belki
Kesinlikle Evet
N/A Belki Hayır
Kesinlikle Hayır
Evet
%4
%31
%5 %21
%39
%4
%17
%5 %37
%37
İki Federe Devlet yapısı ile ne derece mutlu olacaksınız?
Çok Mutlu
Mutlu
N/A Pek Mutlu Değil
Hiç Mutlu Değil
%32
%43
%5 %8
%12
%7
%22
%5 %28
%36
Birleşme halinde Kıbrıs’ın BM Barış Barış Gücüne ihtiyacı var mı?
Belki
Kesinlikle Evet
N/A Belki Hayır
Kesinlikle Hayır
Evet
%1
%51
%1 %28
%19
%53
%27
%1 %10
%9
Doğalgazın bulunması Kıbrıs Sorununun çözümüne yardımcı olur mu?
Olumlu Etkileyecek
N/A Problemi Etkilemeyecek OlumsuzEtkileyecek
%50
%6 %29
%14
%59
%6 %6
%30
Not: N/A (No Answer)
Kaynak: “Cyprus’ future: Unity or division?,” Aljaazera, (Erişim Tarihi: 26 Haziran 2015), http://www.aljazeera.com/
indepth/interactive/2014/07/cyprus-future-unity-division-20147198124976694.html.
2015 yılı müzakere süreci halen devam etmektedir. Bu süreçte Kuzey Kıbrıs halkı genel anlamda müzakereler hakkında detaylı bilgiye ulaşamamaktan mustarip olup Demokrat Parti Ulusal
Güçler (DP UG) Genel Başkanı Serdar Denktaş
da siyasi partilerin müzakere süreçleri ile ilgili bilgilendirme istemiştir. Denktaş, toprak ve
mülkiyet gibi konuların çok hassas olduğunu, bu
nedenle müzakere aşamasında ifade edilebilecek
küçük bir hususun bağlayıcı ve sorumluluk oluşturabilecek nitelikte olabileceğini ifade etmiştir. Denktaş haricinde birçok gazeteci de süreci
ancak Rum basınından takip edebildiklerinden
yakınmış, süreç hakkında detaylı bilgi talep etmişlerdir.19
19 KKTC Dışişleri Bakanlığı, “Denktaş Müzakere
Süreci İle İlgili Bilgilendirme İstedi,” 1 Temmuz 2015,
http://mfa.gov.ct.tr/tr/denktas-muzakere-sureci-ile-ilgilibilgilendirme-istedi/.
www.bilgesam.org
9
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
Sonuç
Doğu Akdeniz’deki stratejik konumundan dolayı Kıbrıs adası, bölge ülkeleri nezdinde önem
arz etmektedir. Bu nedenle Kıbrıs müzakereleri
de ilgi ile takip edilmektedir. 2014 görüşmeler
sırasında Kıbrıs ada halkı ile yapılan anketler,
Kıbrıs Türk kesiminin müzakerelere daha ılımlı
baktığına işaret etmekteydi. Akıncı-Anastasiadis arasında yürütülen mevcut görüşmelerde ise
Kıbrıs Türk halkı, kendisine müzakerelere dair
detaylı bilgi verilmediğini dile getirmektedir. Bu
nedenle halkı müzakereler hakkında bilgilendirmenin faydalı olabileceği değerlendirilmektedir.
Sayfa
çası olabilecek nitelikler taşımaktadır. Güven
artırma konusunda iki kesimin de talepleri açık
ve net olduğundan, bu önlemlerden ziyade görüşmelerin tıkandığı müzakere konuları kapsamında barışçıl ve somut öneriler geliştirilmesi
gerekmektedir.
KKTC’de Türk Mukavemet Teşkilatı yanında
Türk Silahlı Kuvvetleri de bulunmaktadır. Adadaki Türk askeri mevcudiyeti bu süreci destekleyen garantör ülke Türkiye için büyük önem
taşımaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadan
çekilmesi, Türkiye tarafından olumlu sonuç alınmasına engel teşkil edebilecek niteliktedir. Doğu
Akdeniz’de çıkarılacak olan enerjinin uluslararası pazarlara ulaşmasında en ekonomik yolun
ise Türkiye üzerinden oluşturulacak bir hat ile
mümkün olduğu görülmektedir. Bu nedenle Ankara çözüm sürecinde stratejik olarak önemli bir
role sahiptir.
1968 yılından bu yana süregelen bütün görüşmeler, güven artırıcı önlemlerle başlamış fakat
bu önlemlerle sınırlı kalan süreçler her seferinde
uzayarak sonuçsuz kalmıştır. Toprak, mülkiyet,
garantörlük gibi en önemli konuların sona bırakılması ve bu konularda anlaşma sağlanamaması
görüşmelerin çerçevesinin güven artırıcı önlemlerle kısıtlı kalmasına yol açmakta, süreç kısır
döngüye dönüşmektedir. 2015 Akıncı-Anastasiadis görüşmeleri de bu kısır döngünün bir par-
www.bilgesam.org
10
Kıbrıs’ta Yeniden Çözüm Girişimi: 2015 Akıncı-Anastasıadıs Görüşmeleri
Sayfa
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur.
Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın
akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir.
Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli
problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine
yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel
düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
Yazar Hakkında
2007 yılında Işık Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde lisans öğrenimine başlayan Yıldırım,
2011 yılında mezun olmuştur. 2012 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler
tezli yüksek lisans programına başlamış, öğrenim yılının 2. döneminde ise Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi’ne yatay geçiş yaparak yüksek lisansını Osmangazi Üniversitesi’nde tamamlamıştır.
2015 Eylül ayı itibari ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Siyaset Bilimi doktora programına başlayacaktır.
Yıldırım, 2015 yılının Mayıs ayı itibari ile Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde
(BİLGESAM) araştırma asistanı olarak uluslararası hukuk, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Birleşmiş
Milletler ve insan hakları üzerine çalışmaktadır.
www.bilgesam.org
11