pdf - Wings

Transkript

pdf - Wings
New York
Evin içinde “Start spreading the news, I’m leaving today” melodisi eşliğinde
ufak dans adımlarıyla dolaşmak veya ayna karşısında diş fırçasını mikrofon
gibi tutup “I’m in a New York state of mind” diye mırıldanmak New York’a
bilet almış ve almak isteyen insanlarda sık rastlanan semptomlardır.
Doktorlar bu belirtileri gösterenlerin en yakın zamanda New York’a
gitmeleri gerektiğini söylüyor. Işıltısıyla Paris’ten, zevkli ve stil sahibi
duruşuyla Londra’dan, yaratıcılığıyla Tokyo’dan, romantikliğiyle Roma’dan
ve daha da pek çok şehirden rol çalarak über şehir haline gelen New
York’un kendine has süper kahraman gücü ise dileklerin ve hayallerin
gerçekleşme ihtimalinin en yüksek olduğu şehir olmasından geliyor. En
azından uzaktan böyle görünüyor. Yakından hiçbir şeyin o kadar da kolay
olmadığı, New York’un yorucu ve talepkâr bir şehir olduğu fark edilse de
New York ilginç bir şekilde mücadele etmeyi bile masalsı ve efsanevi bir
hale getiriyor. New York’un dünyanın en güzel şehri olup olmadığı
tartışılabilir ama dünyanın en fotojenik şehri olduğu su götürmez bir gerçek.
Siz de bu fotojenik şehirle fotoğraf çektirmek için, mırıldanmaya başlayın:
“Start spreading the news…”
>>NEREDE KALMALI?
New York’un binaları ve otelleri neredeyse şehrin kendisi kadar ünlü. The
Plaza Hotel, The Pierre, The Peninsula, Four Seasons, Mandarin Oriental
şehrin vazgeçilmez adresleri elbette. Biz gene de gözden kaçmaması
gerektiğini düşündüklerimizi birkaç ismi not etmek istedik.
1
New York
En İyiler
 The Standard, High Line: Meatpacking’de bulunan otel, New
York’un en çapkın ve eğlenceli otellerinden biri. Odalar tavandan
yere, soldan sağa camla çevrili. Banyolar da dâhil. Otelin sunduğu bu
voyöristik bakış, şehirle daha kişisel ve yakın bir bağ kurmanızı
sağlıyor. Giriş katında, kendi girişine sahip olan The Standard Grill,
Fransız bistrosu ve Amerikan diner konseptlerinin uyumlu bir şekilde
bir araya getirilebileceğini gösteriyor. Michelin yıldızlı şefi Dan
Silverman’ın bu lezzetli steakhouse’unu es geçememek gerek. Şef
Kurt Gutenbrunner imzalı Biergarten ise nefis biralar, sosis çeşitleri
ve pretzellerle rahat, samimi ve lezzetli bir yemek deneyimi vaat
ediyor. Otelin hediyelik eşya dükkânının da ilginç tasarım objeleriyle
dolu olduğunu hatırlatır, bir göz atmanızı tavsiye ederiz.
 The Bowery: Bowery, Meatpacking ve Nolita’dan sonra çok yakın
zamanda dönüşmeye başlamış bir bölge. Bu dönüşümün hızlandırıcı
katalizörü de The Bowery Hotel. Bowery mimari özellikleriyle,
tasarımı ve dekoruyla tepeden tırnağa vintage’lık abidesi olarak
çıkıyor karşımıza. Film kütüphanesi, lostra, cep telefonu ve bisiklet
kiralama hizmetleri, spor salonu ve spa’sı da eksik olmayan otel, lüks
otelleri aratmayan butik otellerden. İtalyan mutfağı ağırlıklı restoranı
Gemma, günün her öğünü ve kokteyller için ayrı menüler sunuyor.
 Mercer Hotel: Soho’da bulunan Mercer, bölgenin ruhunu en iyi
yansıtan otel. Bu bölge daha çok loft tarzı binalarıyla ve yaşam
alanlarıyla biliniyor. Mercer, loft konseptinin tam hakkını vererek,
2
New York
artık kullanılmayan, kırmızı taş eski depolardan birinin mimari
özelliklerini koruyarak dönüştürmüş. İç mekânlarda da tasarım
halılara ve mobilyalara yer vermiş. The Mercer Kitchen (kısaca
Kitchen) adlı restoranı ise şehrin en çok konuşulan restoranlarından
biri.
Şef
Jean-Georges
Vongerichten
imzalı
müthiş
Fransız
yemeklerini tatmaya gelen ünlü isimler burayı adeta podyuma
çeviriyorlar.
 Soho House NY: Soho House, Meatpacking Bölgesi’nin hip
adreslerinden biri. Sade girişi nedeniyle çok dikkat çekmese de Soho
House’un ünü Londra’yı çoktan aşmış olduğu için New York’ta da
aranan bir adres. Ve de Meatpacking’deki belki de tüm Soho
House’lar içinde en güzeli. 26 odasının çoğu vintage ve rustik bir
çekiciliğe sahip. Aralarında çağdaş minimalizmi yansıtanlar da var.
Check-in
sırasında
tanışacağınız
konsierj
görevlisi
7/24
arayabileceğiniz bir cep telefonu numarası veriyor. Çatıdaki havuzu,
sinema salonu, spası, restoranı ve barıyla da butik otellerin
imkânlarının çok ötesinde bir hizmet sunuyor. Burada kalmayacak
olsanız bile otelin restoranı Cookhouse’a uğramanızı tavsiye ederiz.
Dekoru, manzarası ve yemekleriyle New York’un en keyifli ve
popüler mekânlarından biri.
Bunlara Da Bakmaya Değer
 Crosby Street Hotel: Yer yer kitsch’e kaçan, yer yer de klasik İngiliz
stilini baskın bir şekilde ortaya koyan Crosby, biri diğerine
3
New York
benzemeyen 86 odasında ağırlıyor konuklarını. Kiminde desenler ve
renkler cıvıldarken, kiminde de siyah beyaz bir minimallik söz
konusu. Hepsinin ortak noktası neşeli ve aydınlık olması. New
York’un ilk tescilli ekolojik otellerinden biri olması da dikkat çekici
özelliklerinden biri. Otelin 12. katındaki çatısı bahçe haline getirilmiş.
Şef Anthony Paris’in bizzat ilgilendiği bahçe, mutfak malzemelerinin
önemli bir kısmının yetiştiği alan aynı zamanda. Crosby Bar’da
akşamüstleri yapılan çay servisi İngiliz geleneklerine bağlı kalınarak
gerçekleştiriliyor. Otelin spor salonu ve sinema salonu da iyi vakit
geçirmenizi garantileyecek şekilde düşünülmüş.
 Hotel on Rivington: Lower East Side’da bulunan otel, 21 katlı
binasıyla
bölgenin
panoramasında
ve
en
yüksek
gurme
binası.
New
York’un
adreslerinde
yıldız
gibi
şehir
parlayan,
kemikleşmiş otel adreslerini çöpe attırabilecek bir otel. Sade ve keskin
düz hatlarıyla American Psycho ile James Bond arasında gidip gelen
bir tarza sahip. Buna bir de üst katlardan görülebilen müthiş şehir
manzarası eklenince bambaşka bir hava kazanıyor. Daha önce Le
Bernardin ve Nobu gibi ünlü restoranlarda adını duyurmuş Şef John
Keller da oteli çekici kılan özelliklerden bir diğeri. Söz konusu New
York olunca, konsierj servisi oldukça önem kazanıyor. Her yer dolu,
her taksi meşgul, tüm arabalar çoktan kiralanmış olabilir ama
Rivington mucizevi bir şekilde, neye ihtiyacınız varsa bulup
buluşturuyor. New York’ta sizi kollayan bir meleğe ihtiyaç
duyacağınızı düşünüyorsanız burayı düşünün.
 Ace Hotel: Ace bir otelden çok New York’taki retro loft dairenize
benziyor. Artistik, ‘cool’ ve şık tasarımıyla ilk görüşte kendine hayran
4
New York
bırakıyor. Broadway 29. Cadde’de bulunan otel, filmlerden fırlamış
gibi duran hoş bir stile sahip. 6 tipte toplam 160 odası bulunuyor.
Otelin şık tasarımı kadar gastronomik seçenekleri de etkileyici.
Michelin yıldızlı restoran Breslin, yeni şubesini Ace Hotel’de açmayı
tercih etmiş. Stumptown’un nefis kahveleri ve The John Dory’nin
deniz ürünleri ve kokteylleri de Breslin’e nefis alternatifler
oluşturuyor.
>>NEREDE YEMELİ?
Brunch/Kahvaltı İçin En İyi Adresler
 Sarabeth: New York’un en hip ve popüler kahvaltı mekânı
Sarabeth’de başlayan bir günün kötü gitmesi mümkün değil. Hepsi
nefis geliyor kulağa evet ama, siz gene de pancake’leri, kahvaltılık
gevrekleri hızla geçip bir an önce yumurtalara gelin ve sabah erken
kalkmak için en güzel bahanelerle tanışın.
 Pastis NY: Pastis, Meatpacking bölgesinde bir Fransız bistrosu.
Kahvaltı menüsündeki eggs benedict, eggs norwegian, akçaağaç
şuruplu yumurtalı ekmek ve kruvasan çeşitleriyle tam bir Fransız
kahvaltısı sunuyor.
 ISA: Williamsburg, Brooklyn’de bulunan Isa, rustik dekoru ve tahta
masa sandalyeleri ile içeri taşınmış bir piknik mekânı gibi görünebilir
ancak şehrin en sıra dışı restoranlarından biri. Bu sıra dışılıkların
keşfini size bırakıyor ve yemeklerin de sunumlarının da ayrı ayrı
5
New York
zevkli olduğunun altını çiziyoruz. Günün hangi saati olursa olsun
acıktığınızda soluğu burada alabilirsiniz.
Öğle Yemeği İçin En İyi Adresler
 Bottega del Vino NYC: Manhattan’ın en şık İtalyan restoranlarından
biri olan Bottega del Vino, aynı zamanda şehrin en kapsamlı şarap
mahzenlerinden birinin de sahibi. Verona’da dolaşırken tesadüfen
bulduğunuz mütevazı bir İtalyan ailesi işletmesi gibi görünen restoran
Michelin’in de tavsiye ettiği adreslerden biri. Gündüz Bar
Quadronno’daki atıştırmalıklarını deneyebilirsiniz. Yemek salonu ise
akşamları çok daha keyifli oluyor.
 Al di la Trattoria: Anna Klinger ve Emiliano Coppa İtalya’da
tanışmış bir çift. Brooklyn’de kapanan bir Çin restoranının yerine
kendi restoranlarını açmışlar. Restorasyon sırasında yeni bir şeyler
yapmak yerine, Çin restoranının kapladığı tavan ve zemin
katmanlarını sökmüşler ve binanın hâlâ sağlam olan orijinal
malzemelerini
Kendileri
keşfetmişler.
yalnızca
Coppa’nın
büyükannesinin şamdanını ve masaları eklemişler. Çok rahat, sakin ve
cool bir restoran. Yemekler çok lezzetli ancak hiçbir komplike füzyon
tarafı yok. Yalnızca çok iyi malzemelerle ve doğru teknikle pişiriliyor.
Bir de tabii Klinger ve Coppa arasındaki büyük aşkla hazırlanıyor.
 Eataly: Eataly, şehrin gurme şarküteri marketlerinden biri. Makarna
ve et çeşitleri, lezzetli soslar ve bölgelerine göre ayrılmış çeşit çeşit
zeytinyağları bulabiliyorsunuz. Restoranda da markette sattıkları
6
New York
kalitede, tazelikte ve doğallıktaki ürünleri kullanıyorlar. Lezzetlerinin
en büyük sırrı da burada saklı. Restoran alanı, deniz ürünleri, etler,
paniniler, şaraplar olmak üzere farklı konseptlerde bölümlere
ayrılıyor.
 Balthazar: Balthazar, açılmasından çok önce, toptan deri satışı yapan
depolardan birini etkileyici bir tasarımla tam bir Fransız bistro’suna
dönüştürerek New Yorkluların dikkatini çekmişti. Kahvaltı, öğle,
akşamüstü, akşam, tatlı ve şarap için birbirinden lezzetli menüler,
pastane kısmı ve çiğ deniz ürünleri tercih edebileceğiniz barı da nefis
tatlar sunuyor.
 Mission Chinese Food: Adından da anlaşılacağı gibi en batıya gidip
en doğudan yemeklerin yendiği bir yer burası. Girişindeki sıradanlığa
aldanmayın; Mission Chinese Food'un, San Francisco'da açtığı ilk
şubesi açıldığı ilk günden bu yana hiç boş bir akşam geçirmemiş.
Yüksek tempolu ve sesli müziği ve loş ortamı ile yarattıkları parti
havasını birebir NY şubesine taşıyan MCF'cular, burada da aynı
başarıyı yakalamışlar bile!
Akşam Yemeği
Manhattan
 Masa: Balıkçı bir ailenin çocuğu olan Masa, bulaşıkçı olarak girdiği
mutfaktan yaratıcı bir şef olarak çıkan yetenekli isimlerden biri.
Sadelik anlamına gelen shibui ve öz anlamına gelen umami Masa’nın
mutfak felsefesini oluşturuyor. Tüm gurmelerden tam not alan 3
7
New York
Michelin yıldızlı restoranda kişi başı yemek fiyatları 300-500$
civarında.
 Megu: Megu, şehrin öne çıkan bir diğer Japon restoranı. Menü sushi
ve bir ızgara tekniği olan sumibi aburiyaki ağırlıklı. Geniş şarap
menüsü de bu tatlara eşlik edecek şekilde hazırlanmış.
 Le Bernardin: Bernardin’in hikâyesi Paris’te başlıyor. Maguy ve
Gilbert Le Coze kardeşler bir balıkçı kasabasında ufak bir restoran ve
otel işleten bir ailenin çocukları. İkilinin açtığı restoranda, Giblert Le
Coze’nin
denizden
çıkan
malzemelerle
yaptığı
sihirbazlık
numaralarını tadabilirsiniz!
 Atera: Atera, mutfak eğitimlerinin ardından dünyanın en ünlü
restoranlarında staj yapma fırsatı yakalamış iki yetenekli şefin açtığı
bir restoran. Şehrin en sofistike mekânlarından biri haline gelen
restoranda atıştırmalık başlangıçlar pek başarılı değil. Ancak ana
yemeklerde sihirli bir şeyler olduğu kesin.
 Sirio: Las Vegas’ın vazgeçilmez adreslerinden biri Sirio, yakın
zamanda New York’ta da bir şube açtı. Kısa zamanda şehrin en çok
konuşulan restoranlarından biri haline geldi. The Pierre’de açılan
restoranın dekoru Fellini’nin La Dolce Vita adlı filminden ilham
alınarak dekore edilmiş. Makarna sosları ve et yemekleri İtalyan
mutfağının gurme lezzetleri arasından seçilmiş. Kahvaltı, öğle
yemeği, tatlı ve kokteyl menüleri de mevcut.
 Gotham Bar and Grill: Gotham’ı anlatmaya başlamadan önce New
York Times’da beş kere üst üste tam not alan tek restoran olduğunu
8
New York
belirtmekte fayda var. Bir Michelin yıldızlı restoran, Amerikan diner
konspetini elit ve gurme bir hale getirmiş.
Brooklyn
 Blanca: Bu 100 m2’lik restoranın yarısından çoğu mutfaktan oluşuyor.
Yalnızca açık mutfak tezgahının önüne sıralanmış 12 koltuğa servis
veriyor. Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri akşam
saatlerinde servis veren Blanca için 2 ay önceden rezervasyon
yaptırmak
gerekiyor.
Eğer
yer
bulabilmiş
şanslılardansanız,
birbirinden nefis tabaklar önünüzden geçmeye başlıyor; KDV ve
bahşiş hariç 180$ ödemek şartıyla!
 Gwynnett St.: Mutfakta çok genç iki şef var. İkisi de modern
tekniklerle hem farklılık yaratmaya hem de kendilerini kanıtlamaya
çalışıyorlar. Ortaya çıkan sanat eseri görünümlü lezzet harikalarıyla
birkaç seneye çok ünlenecekleri kesin. Eleştirmenler çoktan
Gwtnnett’ı 2012’nin en iyi restoranı seçmiş olsalar da onlar restoranın
sevimli
atmosferini
ve
mütevazı
fiyatlarını
değiştirmeyi
düşünmüyorlar.
Atıştırmalıklar
 Bouchon Bakery: New York, Paris nostaljisini abartarak Paris
kafelerinden ve pastanelerinden daha Parizyen pastanelerle dolu.
Görünüşleri her ne kadar göz alıcı ve iddialı olsa da, genelde lezzet
9
New York
konusunda sınıfta kalıyorlar. Ve tabii bu durumun bir de istisnası var
ki, orası da Bouchon. Bouchon’un makaronları, kurabiyeleri ve
çörekleri gerçekten baştan çıkarıcı. Öğleni ufak atıştırmalıklarla
geçirmek isteyenler için salata, sandviç ve kiş çeşitleri de mevcut.
 One Girl Cookies: Büyük aile fotoğrafları ve elle çizilmiş aile
ağacının dekore ettiği bu sevimli kafe, mavi vintage tabakları ve
şeflerin anneannelerinden kalan kurabiye tarifleriyle New York’un
sempati abidesi. Cupcake’lerinden de denemek şart.
 Croque Mr. Fransız kahvaltılarının vazgeçilmez süper starı croque
monsieur sevenlerin vazgeçemeyeceği bir adres. Rustik sevimliliğiyle
de dikkat çeken Croque Mr.’da 12 ayrı çeşit croque monsieur’den
biriyle güne harika bir başlangıç yapabilirsiniz.
 Van Leeuwen Artisan Ice Cream: Van Leeuwen’in organik sütten
ürettiği dondurmalar, dondurmaya bakış açınızı değiştirecek kadar
lezzetli. Vanilyalı, çikolatalı, çilekli gibi klasik seçeneklerin yanı sıra,
naneli, tarçınlı, zencefilli ve earl grey’li tatlar da mevcut. Tatlı bir şey
yemek istemeyenler, dondurma yiyen tanıdıklarına kahveyle eşlik
edebilir. Zira kahveleri de oldukça özel.
 Chelsea Market: Chelsea’de pek çok restoran, kafe ve pazarı bir arada
bulabileceğiniz bir alan. Bazı restoranlar salaş ve samimi, bazıları ise
New York’un en şık restoranları arasında yer alıyor. Amy’s Bread,
Lobster Place ve Budakkan öne çıkan alternatifler.
>>GECE KUŞLARINA
10
New York
 Provocateur: W Otelleri’nin de tasarımlarını yapan Lionel Ohayon
tarafından tasarlanan Provocateur, iki ayrı mekânda hizmet veriyor.
Bunlardan Provocateur Café Hotel Gansevoort’ta bulunuyor. Gece
kulübü ise Meatpacking’de bulunuyor. Her ikisi de şık ve görkemli
dekorları ve Dj performanslarıyla ön plana çıkıyor.
 Boom Boom Boom: Standard Hotel’de bulunan kulüp, şehrin en
gözde mekânlarından biri. Kapısında gazetecilerin Jude Law,
Madonna, Mary Kate Olsen veya Chloé Sevigny gibi müdavimlerin
fotoğrafını çekebilmek için beklediği Boom Boom Boom’a girmek ne
yazık ki pek kolay değil.
 Lavo: Lavo’nun üst katı 19.yüzyıldan kalma İtalyan bistrolarını
andıran dekoru ve İtalyan menüsüyle akşamüstünden itibaren
kalabalıklaşmaya başlıyor. İş sonrası buluşmaları ve akşam yemeğinin
ardından alt kattaki Lavo hareketlenmeye başlıyor. Las Vegas’ta da
bir şubesi bulunan Lavo, gece hayatının en eğlenceli mekânlarından
biri.
 1 Oak NYC: Oak da Las Vegas’ta şubesi olan gece kulüplerinden biri.
Tavanındaki sık aralıklarla yerleştirilmiş loş ışıklı ampuller, desenli
duvarları, deri koltukları ve uzun barı modern ve retro’nun başarılı
kombinasyonunu yansıtıyor. Hem dans edebileceğiniz, hem de
arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz cool bir akşam için tercih
edebilirsiniz.
 Dos Caminos: Guacomole’siyle çıldırtan nefis Meksika restoranı Dos
Caminos, gece ilerledikçe margarita trafiğinin sıklaştığı bir yer haline
11
New York
geliyor. Meksikalı atıştırmalıklar ve tekila eşliğinde muhabbet ederek
eğlenceli vakit geçirebileceğiniz bir yer.
Caz Kulüpleri
 Blue Note: Cazın en önemli adreslerinden biri olan Blue Note, New
York’un da en çekici adreslerinden biri. Uzun yıllardır hizmet veren
kulüp, bugüne kadar pek çok efsane ismi ağırladı. Hâlâ da en saygın
caz müzisyenlerini ağırlamaya devam ediyor.
 Nublu: 2002 yılında İlhan Erşahin’in açtığı kulüp, kısa zamanda New
York’un en iyi caz kulüplerinden biri haline geldi. Samimi bir
atmosfere sahip olan Nublu, caz müzisyenlerinin de müzik dinlemek
için geldiği bir adres. Geç saatlerde doğaçlama gerçekleşen jam
session’ların keyfi bambaşka oluyor.
 Café Carlyle: Carlyle Hotel’de bulunan kulüp, 1930’ların caz
kulüplerinin ruhunu yaşatıyor. Woody Allen, Ute Lemper ve Eddy
Davis gibi ünlü cazcıları burada dinlemek mümkün.
Broadway
Cat on a Hot Tin Roof, Evita, Chicago ve Mamma Mia gibi klasiklerin
yepyeni yorumlamalar getirilerek bambaşka şekillerde tekrar sahneye
konduğu Broadway’de eskiler zamana meydana okuyor. Tam bir New York
deneyimi yaşamak için seyahat tarihleri belli olur olmaz bilet araştırmaya
başlamakta fayda var. Oldu ki New York’a gidene kadar araştıracak vakit
12
New York
bulamadınız o zaman ilk iş kendinizi Time Square’e atın ve meydanda
gördüğünüz uzun kuyruğa takılın. Burada o günün gösterimlerine indirimli
bilet bulabilirsiniz.
>>YA BAŞKA?
Alışveriş
New York’un ünlü alışveriş caddelerini turlayıp, ünlü modaevlerinin
mağazalarında dolaşıp hâlâ yorulmamış olanlara ve daha nadir parçalar
yakalamak isteyenler için yerel birkaç adres derledik.
 Scoop: Scoop, Amerika’da birkaç şehirde şubesi olan ve ünlü
tasarımcıların kıyafetlerini bulabileceğiniz bir butik. Meatpacking,
Soho, Upper East Side, New York’taki belli başlı şubelerinden
birkaçı. Scoop’un kendi tasarımlarının yanı sıra Marc by Marc Jacobs
ve Michael Kors gibi tasarımcıların ve Nike, Lacoste ve Barbour gibi
yaygın markaların erkek, kadın ve aksesuar koleksiyonlarından
ürünler bulabilirsiniz.
 Owen: Meatpacking’de bulunan Owen, yeni ünlenmekte olan
tasarımcıların kadın ve erkek koleksiyonlarından tasarımları bir araya
getiren bir butik. Genç tasarımcıların yanı sıra Marc Jacobs ve
Alexander McQueen gibi tanınmış modacıların koleksiyonlarından
parçalar bulmak da mümkün.
 What Goes Around NYC: 2006 yılında Soho’da açılan butik vintage
country stili hem mekân tasarımına, hem de bir araya getirdiği
13
New York
parçalara yansımış. Ürünlerin arasında yeni olanlar da var ancak
vintage parçalar çok daha dikkat çekici.
 If Soho: New York’un sevilen butiklerinden biri olan If Soho’da,
Martin Margiela, Comme des Garçons, Ann Demeulemeester ve Rick
Owens gibi modacıların koleksiyonlarından parçalar bulabilirsiniz.
 Darling: Darling oldukça küçük ve rustik bir butik. Türkiye’de çok
tanınmayan
ancak
Amerika’da
oldukça
ünlü
modacıların
koleksiyonlarından elbiseler bulunuyor. Yalnızca elbise satan bu
sevimli butikte günlük ve abiye elbiseler bir arada. Elbiselerle uyumlu
iç giyim ve takı seçenekleri de bulunabiliyor.
 Aesop: Aesop cilt ve saç bakım ürünleriyle ünlü bir kozmetik firması.
Ürünlerin içeriğinde kimyasal maddeler yerine bitki özleri bulunuyor.
Mağazanın ortasındaki uzun vintage seramik lavabo ve ahşap raflara
dizilmiş modern şişelerle oldukça çekici bir görünüme sahip.
Müzeler
Belli başlı saygın müzelerin ve galerilerin önemli bir bölümü New York’ta
bulunuyor. Bunlardan Metropolitan Museum of Art, MoMA, Ellisa Island
Immigration Museum ve Guggenheim en çok bilinen ve ziyaret edilenler.
Bunlara ek olarak:
 New Museum: Modern sanat dünyasının en prestijli müzelerinden biri
olan New Museum, sanat severlerin ajandasında mutlaka yer alması
gereken bir adres. Koleksiyonunda 1000 civarında eser bulunan müze,
14
New York
tüm dünyadan tanınmış çağdaş sanatçıların sergilerine ev sahipliği
yapıyor.
 Whitney Museum of American Arts: Kısaca The Whitney olarak
bilinen müze, ismini heykeltıraş ve sanat koleksiyoneri Gertrude
Vanderbilt Whitney’den alıyor. Koleksiyonunda 20. ve 21. yüzyıldan
2.900’den fazla sanatçının 19.000’den fazla eseri bulunuyor.
 Museum of the Moving Image: Museum of the Moving Image,
sinema, televizyon, dijital medya ve video oyunlar müzesi. Robert de
Niro Kostümleri ve Karakterleri, Tim Burton Çizimleri, New York
Sessiz Film Stüdyoları geçmiş sergilerden ilgi çekici örnekler.
Müzenin koleksiyonunda eski projeksiyon makineleri, kostümler,
sinema salonlarından mobilyalar ve film negatifleri yer alıyor.
 Sony Wonder Technology Lab: Görsel medya ile ilgili bir müze daha
görmek
isteyenlerin
tercih
edebileceği
bir
adres.
Medya
teknolojilerinin tarihsel gelişimine tanıklık etmenizi sağlayacak bir
zaman yolculuğuna çıkarıyor.
 Museum of American Finance: Manhattan’da bulunan müze,
girişimciliği ve serbest piyasayı yücelten bir müze. Pedagojik
amaçlarla açılan müze, finans eğitimine destek vermeyi sürdürüyor.
Müzenin sergileri, paranın tarihine ve Amerika’nın ekonomi
politikalarının tarihsel gelişimine geniş yer veriyor.
 New York City Fire Museum: Müze, yangınla mücadelede kullanılan
tekniklerin zaman içindeki evrimini görselleştiriyor. Yakın zamanda,
11 Eylül saldırıları sonrasında hayatını kaybeden 343 itfaiyeci için
özel bir bölüm eklenmiş.
15
New York
Gitmeden Göz Atılacaklar
 Woody Allen: Woody Allen büyük Avrupa turnesine çıkıp, pek çok
farklı şehirde film çekmeye başlamadan önce yıllar boyu New
York’tan çıkmamıştı. Filmlerinin çoğunda New York’u ve New
York’ta yaşanan ilişkileri esprili bir dille anlatıyor. Bunlardan
‘Manhattan’, ‘Annie Hall’ ve ‘Everyone Says I Love You’
unutulmayanlar arasında yer alıyor.
 Diziler: New York’ta geçen çok fazla sayıda dizi var elbette. Ancak
‘Gossip Girl’ ve ‘Sex and the City’ gibi tamamen New York’a
adanmış olanların sayısı pek az. Bu iki dizide şehir dekor olmaktan
çıkıp başrolü üstleniyor. Hâlâ devam eden dizilerden ‘Girls’ de New
York’ta yaşayan dört kadının yaşantılarını anlatarak, New York
hikâyelerini devam ettiriyor.
 New York’tan Amerikan Tarihi: New York’ta yaşanan olaylardan
ilham alınarak yapılmış pek çok film hem şehir hakkında, hem de ülke
tarihi hakkında bir his kazandırıyor izleyiciye. Bunların arasında yer
alan ‘Taxi Driver’, ‘Once Upon a Time in America’, ‘Gangs of New
York’ ve ‘Dog Day Afternoon’ en ünlü örnekler.
 ‘When Harry Met Sally’: Billy Crystal ve Meg Ryan’ın oynadığı
film, New York’ta yaşanan ilişkileri anlatan eğlenceli bir romantik
komedi. New York’un büyülü noellerine de yer veren bu sempatik
film sizi romantik bir New York havasına sokmaya yetecektir.
 ‘Shame’: Steve McQueen’in 2011 yapımı filmi Shame, 2011 ve 2012
boyunca en çok konuşulan filmlerden biri olmuştu. Michael
16
New York
Fassbender’in bir seks bağımlısını oynadığı film, New York’un
karakteriyle ilgili de önemli tespitlerde bulunuyor.
Aman Aman!
Her şeyin bulunduğu ama ulaşmanın zor olduğu şehirde, restoranlar, taksiler,
gece kulüpleri, kafeler, operalar her zaman dolu. Seyahatinizi mümkün
olduğunca önceden planlamış olmanızda fayda var. Planınız bozulacak
olursa otelinizin konsierj servisine danışabilirsiniz. Hemen hepsi mucizeler
yaratmakla ünlüler.
Hesap geldiğinde, fişin alt kısmında bir bahşiş bölümü oluyor. Buraya ne
kadar bahşiş bırakmak istediğinizi yazmanız gerekiyor. Yoksa görevliler
kendileri dolduruyorlar ve bu meblağ kartınızdan çekiliyor veya hesabınızın
üstü tamamen bahşiş olarak alınabiliyor. Bahşiş olarak hesabın 10%’unu ile
verginin iki katı arasında bir miktar belirleyebilirsiniz. Bir bardaysanız,
hesap üzerine her içki için bir dolar eklemenizde fayda var. Eğer servisi
beğenmediyseniz bahşiş bırakmayabilirsiniz. Ancak bunun sebebini
açıklamanız beklenecektir.
Kimliğinizi yanınızda taşımanızda fayda var. Sık sık soruluyor.
Sıkıcı Bilgiler
17
New York
JFK Havaalanı’ndan şehir içinde bir yere taksiyle gitmek en az bir saat
sürüyor ve ücret 45$’den başlıyor.
Metro kullanmak ve yürümek trafiğe takılmamak için değerlendirilmesi
gereken alternatifler.
New York City Pass 76$ ve 9 gün boyunca geçerli. Kartınız sayesinde müze
kuyruğunda beklemek zorunda kalmıyorsunuz ve çeşitli indirimlerden
yararlanabiliyorsunuz.
New York Pass ise 1-7 ve 85-230$ arasında değişen seçenekler sunuyor.
Kartınızla 70’ten fazla müze ve turistik yere ücretsiz girebiliyorsunuz.
Acil durumlarda 911’i arayabileceğinizi duymuş muydunuz?
18

Benzer belgeler

Nerede Kalmalı?

Nerede Kalmalı? Soho, Upper East Side, New York’taki belli başlı şubelerinden birkaçı. Scoop’un kendi tasarımlarının yanı sıra Marc by Marc Jacobs ve Michael Kors gibi tasarımcıların ve Nike, Lacoste ve Barbour gi...

Detaylı

Bugüne - Köşebaşı

Bugüne - Köşebaşı ürettiği dondurmalar, dondurmaya bakış açınızı değiştirecek kadar lezzetli. Vanilyalı, çikolatalı, çilekli gibi klasik seçeneklerin yanı sıra, naneli, tarçınlı, zencefilli ve earl grey’li tatlar da...

Detaylı