Babil Cennet Kent…

Transkript

Babil Cennet Kent…
YAKIN TİYATRO ......................................................................... 3
Oyunlar ........................................................................................... 7
Matmazel Julie. ............................................................................ 7
Ecinniler ....................................................................................... 9
H.Ü.DRAMA TOPLULUĞU ...................................................... 12
Oyunlar ......................................................................................... 13
Otobüs. ....................................................................................... 13
Palto .......................................................................................... 14
Babil Cennet Kent ...................................................................... 16
Kısa Oyun Günleri ..................................................................... 18
Küvet .......................................................................................... 19
TİYATRODA VÜCUT KULLANIMI ........................................ 20
OYUNCULUK, SEMBOLİZM ve AKRO-TİYATRO ............... 22
DİKSİYON, ŞAN ve MÜZİK ...................................................... 23
İLETİŞİM ..................................................................................... 24
2
YAKIN TİYATRO
Ağızla kulak arasındaki mesafenin niceliksel olarak hiçbir zaman değişmeyeceğinin
farkındayız. Zaten bu mesafenin değişmemesinde bir hikmet vardır.
Aklına her geleni konuşan bir ağız hem sözün değerini düşürür hem de kulağı tahrip eder.
Kendine her sunulanı dinleyen bir kulak da sözle beraber düşmeye mahkûmdur. Günümüz
tiyatrosunda seyirciyle oyuncular arasındaki niceliksel mesafe değişmemiş olsa da niteliksel
bir mesafe kaybı olduğu açıktır. Biz, bu fikre günümüz tiyatro oyuncularının tiyatro ile
aralarındaki mesafeyi netleştiremediklerini görerek ulaştık. Tiyatrocular yaptıkları işlerde ya
seyirciyi eğlendirdiler ya da kendileri eğlendiler. Seyirciyi eğlendiriyor olmaları onları çok
popüler lâkin gündelik ve sıradan yaptı, para kazandılar. Kendilerini eğlendiriyor olmaları
onları kibrin kıskacına düşürdü ve yalnızlaştırdı.
Mesafesizlik.
Biz bu mesafe kaybının çağın bir sorunu olduğunu düşünüyoruz. Hiçbir şey yerinde değil ve
her şeyle her şey arasındaki mesafe kaybolmuş durumda. Çekirge sürüsünün buğday başakları
üzerinde yayılması gibi; kirlilik de her şeye sirayet etmiştir. Acaba bu kirlenmenin dışında
kalmak mümkün müdür?
Kirlenmek kolektiftir ve güzel değildir.
Bir çocuktan herhangi bir şeyle arasındaki mesafeyi ayarlayamaması beklenebilir ve mâkul
karşılanır.
Çocuk konumunu bilmez.
Lâkin iddia ile ortaya çıkan insanların bir çocuk şımarıklığıyla her şeyi kırıp dökmesi ve bunu
da sanat, sevgi ve benzeri kelimelerle meşrulaştırmaları hoş değildir. Biz kelimelerle
aramızda nitelikli bir mesafe oluştuğunda, aklına her geleni konuşan bir ağız, her söyleneni
dinleyen bir kulak olmaktan kurtulabileceğimizi umut ediyoruz.
Yakınlıktan kastımız niceliksel bir mesafe değil yalınlıktır. İnsan bulunduğu her durumda
yaptığı işe tutunarak olgunlaşabilir. Tiyatro bir ışıktır. Biz de o ışıkla aramızdaki mesafeyi
belirleyerek olgunlaşmak istiyoruz.
3
İsmini Martin Lings`in Yakın Risalesi (The Book of Certainty) eserinden alan Yakın Tiyatro
(The Theatre of Certainty) 2008 yılında kurulmuştur. “Şüphesiz, sağlam ve kat’i olarak
bilmek, bir şeyi gerçeğe uygun olarak şüphesiz bilmek” anlamına gelen Yakîn kelimesinin
İslam Tasavvufunda üç ana mertebesi vardır:
İlmelyakîn, aynelyakîn ve hakkalyakîn…
Frithjof Schuon, Seyyid Hüseyin Nasr, Rene Guenon gibi geleneksel(tradisyonel) ekolün
temsilcilerinden birisi olan Martin Lings özelde tiyatroya genelde ise bütün sanata bakışını
“Shakespeare’in Kutsal Sanatı” eserinde açıklar.
Dramaturgimizin temelini oluşturan geleneksel ekolün bakış açısını kısaca açıklayabilmek
için bu ekolün en önemli temsilcilerinin kitaplarından derlediğimiz bölümleri aşağıda
sunuyoruz:
…Modern Batı uygarlığı, tarihte, gerçek bir anomali olarak ortaya çıkar: Az çok bütünüyle
bilebildiklerimiz içinde tamamen maddi yönde gelişmiş tek uygarlık, Batı uygarlığıdır. Rönesans
denen olayla aynı anda başlayan bu canavarca gelişme, kaçınılmaz olarak, karşılığında, zihinsel bir
gerilemeyi de beraberinde getirmiştir; eşdeğerli demiyoruz, çünkü söz konusu bu iki alan arasında,
hiçbir ortak yan yoktur. Bu gerileme öyle bir noktaya varmıştır ki bugünkü Batılılar saf zihnin ne
olduğunu bilemez, hatta böyle bir şeyin varlığına bile ihtimal veremez olmuşlardır; bu yüzden de
sadece doğu uygarlıklarını değil, artık en az bu uygarlıklara olduğu kadar, ruhunu
kavrayamadıkları Avrupa Orta Çağına da tepeden bakmaktadırlar. Zekayı, yalnızca maddeye
üstünlük kurmada ve onu pratik amaçlara uydurmada kullanan, bilimi kendi kısır döngüsü içinde,
sanayide ürüne dönüştürüldüğü ölçüde değerli bulan insanlara, tamamen kuramsal bir bilginin
yararını nasıl anlatmalı?....
Batılı, özellikle modern batılı sanki durmak bilmeyen bir harekete ve çalkantıya kapılmış ve
bundan kurtulmak istemiyormuşçasına son derece değişken ve kararsız gözükmektedir; içinde
bulunduğu durum, doğrusu, dengesini bir türlü bulamayan, bulamadığı için de bir dengenin
mümkün veya arzu edilir olduğunu kabul etmek istemeyen, böylece de güçsüzlüğünden bir
övünme payı çıkarmaya kadar işi götüren bir varlığın durumudur. İçine kapatıldığı ve artık
hoşlanır olduğu, kendisini herhangi bir hedefe doğru götürmesini istemediği (çünkü artık onu
böyle olduğu için sevmektedir) bu değişim, aslında “ilerleme” dediği şeyin ta kendisidir; sanki
emin bir şekilde ilerlemek, yönü ne olursa olsun sadece yürümekmiş gibi; neye doğru olduğunu
merak bile etmez; ilkesiz, amaçsız bu değişmenin kaçınılmaz, hatta gerçekliği yadsınamayan tek
sonucuna, bu çokluk içinde dağılmaya “zenginlik” der…
…Modern Batı uygarlığı, diğer iddiaları yanında, son derece “bilimsel” olduğu iddiasındadır.
Bilim derken ne anlatılmak istendiğini biraz açıklığa kavuştursalar hiç de fena olmaz, ama
genellikle yapılmaz bu, zira bu kelime, çağdaşlarımızın, esas anlamlarından ayrı olarak bir çeşit
gizli kuvvet atfettikleri kelimelerden biridir. Şöyle büyük harflerle başlayan “Bilim” kavramı, tıpkı
“İlerleme” , “Uygarlık”, “Hukuk”, “Adalet” ve “Özgürlük” gibi, tanımlanmaya çalışılmasında
fayda olan, biraz yakından incelenince bütün itibarını yitirmek tehlikesiyle karşı karşıya kalan
kavramlardan biridir…
…Modernlere göre, görülebilen ve dokunulabilen şeyler dışında bir şey var gözükmüyor; ya da en
azından, bunlar dışında bir başka şeyin var olabileceğini kuramsal olarak kabul etseler bile, onu
sadece bilinmeyen olarak değil, aynı zamanda “bilinemez” diye ilan etmekte acele ederler. Tabii
bu anlayış onlarla uğraşmalarını engeller. Bununla birlikte, her ne kadar bir “öte dünya” düşüncesi
edinmeye çalışanlar varsa da, buna ancak muhayyilerinde yer verdikleri için, öte dünyayı, bu
dünya modeline göre düşünmektedirler ve zaman, mekan ve hatta bir tür “cismanilik” dâhil olmak
üzere, bu dünyaya özgü olan hayat şartlarını oraya taşımaktadırlar…
4
…Her şeyi doğrudan doğruya, kendisi amaç kabul edilen insanın ölçülerine indirmek
istendiğinden, sonunda insanda bulunabilecek en düşük seviyeye kadar aşama aşama inildi ve sade
insan tabiatının maddi yanına ait ihtiyaçların tatmin edilmesine çalışıldı. Boşuna bir çalışma!
Çünkü insan tabiatı daima tatmin olabileceğinden daha fazla yapay ihtiyaçlar yaratır…
…Rönesans`la birlikte ün kazanan ve modern uygarlığın tüm programını önceden özetleyebilen bir
kelime vardır: “Hümanizm”. Gerçekten de her şeyi insancıl boyutlara indirgemek, üst düzeydeki
ilkeleri hesaba katmamak, simgesel olarak ifade edilirse yeryüzünü fethetmek bahanesiyle
gökyüzünden yüz çevirmek söz konusuydu…
René GUENON (Abdulvahid YAHYA)
…Modern İnsan bu dünyanın bir yaratığıdır. Yeryüzünde kendini evinde hisseder. Cennetin bir
yansıması olan yeryüzünü bir bakir doğa olarak değil, Tanrı`yı ve kendi iç gerçekliğini unutmak
için modern insanın kendisinin yarattığı suni bir dünya olarak düşünür. Böyle bir insan, hayatı;
içinde gezinebileceği ve alacağı şeyleri isteğine göre seçmede özgür bir Pazar yeri gibi görür.
Kutsallık duygusunu kaybetmiş olmakla, bu insan, geçiciliğin ve süreksizliğin içinde boğulmuş ve
özgürlük diye düşündüğü şeye teslim olarak kendi doğasının kölesi olmuştur. Bu insan, insanlık
tarihinin aşağı doğru olan akışını pasif bir şekilde takip etmiştir, bunu yaparken kendi kaderini
yarattığını iddia ederek gururlanmıştır. Ancak, insan olarak hala Kutsal`a ve Ebedi olana bir özlem
vardır. Böylece, psikolojik garipliklerden uyuşturucuyla iç içe mistisizme kadar bin bir yol
(ideolojiler, taraftarlıklar…) bu özleme cevap vermeye çalışır.
…Doğal çevrenin tahribi ve yaşamak zorunda bırakıldığı kent ortamı gibi şeylerin oluşturduğu,
kendi yarattığı hapishaneyle, bu insanın sesi boğulmuştur. Geleneksel öğretilerde çözüm arasa da,
bu kaynaklara modern bir insan olarak yaklaştığı için çözüm bulamaz…
…Yalnızca beş yüzyıl gibi bir zaman içinde yeryüzünü tahrip etmeyi ve doğal düzendeki dengeyi
altüst etmeyi başaran bu son zamanların yaratığı, insanın ne demek olduğunu unutarak kendini
içine attığı açmazla baş edebilmek için kendisini yeniden keşfetmek zorunda olduğunun çok az
farkındadır…
Seyid Hüseyin NASR
5
Hacettepe Üniversitesi Drama Topluluğu mezun tiyatrosu olarak kurulan Yakın Tiyatro, ilk
oyunu olan Matmazel Julie’yi 2008 yılı Kasım ayında sergilemeye başlamıştır. 2009-2010
sezonunda William Shakespeare’in Macbeth oyununu çalışmaya başlamış ve dramaturgi
çalışmaları yapmıştır. Shakespeare oyunları dramaturgisinin temelini Martin Lings’in
“Shakespeare’in Kutsal Sanatı” kitabında belirtmiş olduğu ilkelere göre şekillendiren
tiyatromuz bu ilkeleri diğer tiyatro metinlerinin sahneleme aşamasında da merkeze
yerleştirmiştir. Çalışmalar sırasında dramaturginin gerektirdiği sahneleme dilinin oyunculuk
açısından yeterli olmadığı kanaatine vararak vücut merkezli oyunculuk çalışmalarına
başlamıştır.
Bu kapsamda, tiyatromuzun alt yapısını oluşturan Hacettepe Üniversitesi Drama Topluluğu
bünyesinde yoğun spor çalışmalarıyla akrobasi yapabilen, diksiyon çalışmalarıyla sahne
üzerinde hareket ederken repliklerini doğru ve anlaşılır atabilen, şan dersleriyle akrobasi
hareketlerini yaparken şarkı da söyleyebilen ve okumalarıyla sahneye koyduğu oyunun
sembolik anlamlarını da kavrayabilen bir ekip hedeflenmiştir. Uzakdoğu sporlarından
cimnastiğe uzanan birçok farklı disiplinde spor çalışmaları yapılmış olup, bu çalışmalardan
elde edilen deneyimler sahneye yansıtılmıştır. Genel olarak Akro-Tiyatro (Akrobatik
Tiyatro) adını verdiğimiz bu oyunculuk ve reji anlayışıyla yeni oyunlar hazırlamıştır.
6
Oyunlar
Matmazel Julie…
Matmazel Julie oyunu çok basit anlamda zengin
soylu bir kadınla bir uşağın aşkını anlatır. Bu aşkın
bir tarafında uşak Jean diğer tarafında ise Matmazel
Julie yer alır. Uşak Jean basit feodal kölelikten bir
sermaye sahibine, kent soyluluğa dönüşmeye
çalışırken Matmazel Julie´yi bir araç olarak
kullanmak ister. Matmazel Julie ise geleneksel,
soylu ev hanımlığından özgür kadına dönüşme
sürecinde Uşak Jean yoluyla erkeklerden öç almak
istemektedir. Bu öcün nedeni annesidir. Matmazel
Julie´nin annesi kocası kontun evdeki otoritesini
reddederek onunla mücadeleye girmiş ancak;
sonunda başka bir erkekle kaçarak evde bir
felaketin yaşanmasına, kontun iflasına neden
olmuştur. Matmazel Julie, annesi tarafından
yetiştiriliş tarzı nedeniyle erkeklerden nefret
ederken, babasının içine düştüğü durum nedeniyle
de annesinden öç almak istemektedir. Oyun yazarı
bu iki dönüşüm geçiren kahramanı tam da bir dönüşüm gecesi (doğanın dönüştüğü, arzuların
kabardığı yaz dönümü gecesi) evin en alt tabakasının yaşadığı mutfakta karşılaştırır.
Karşılaşma mekânı olan Mutfak oyun boyunca bir savaş arenasına, bu mekânda karşılaşan
insanlar savaşçıya, oyun ise sonunda ölümün olduğu bir gecelik savaşa dönüşür.
7
Oyun kahramanlarının içinde bulundukları durum, belki çok basit olarak anlaşılabilecek uşak
ile evin hanımı aşkını, içinden çıkılmaz, tam anlamıyla dibe vurulan, karşılaşmanın her iki
tarafının da dağıldığı bir savaşa dönüştürür. Bu savaşın cephanesi her iki tarafın içinde
bulunduğu toplumsal sınıf ve tarafların kişisel geçmişleridir. Silahlar ise sözcüklerdir. Oyun
boyunca bu sözcükleri her iki taraf öyle ustalıkla ve acımasızca kullanır ki, oyun sonunda bir
galip kalmaz. Uşak Jean uşaklığa devam ederken Matmazel Julie intihar eder.
8
Ecinniler…
Yakın Tiyatro’nun dramaturgi çalışmalarının
sonucunda sahne metni ortaya çıkan
“Ecinniler” oyunu toplumsal ve kültürel
değişimin zirveye çıktığı bir dönemde
Rusya’da geçer. Oyun konusunun merkezinde
“Rusya’yı daha iyi bir yer yapmak” arzusunda
olan bir grup gencin içlerinden birini, ihanet
ettiği suçlamasıyla öldürmeleri yer alır. Yazar
bu cinayet eylemi çerçevesinde Rusya’da o
dönemde konuşulan her türlü siyasi akımı
roman içindeki her bir bireyin kişilik
çözümlemelerinde derine inerek ortaya koyar.
Dostoyevski’ye göre insanlar ve onların
oluşturdukları Rusya cinlenmiştir.
Dostoyevski bu cinlenme durumunu İncil’den
alınmış ve romanın içinde de geçen bir ayetle
ilişki kurarak açıklar. Çözümü de yine aynı
ayetin sonunda yer alan Hz.İsa’nın dizinin
dibinde oturma ve Hz.İsa’nın şifacı vasfı
aracılığıyla kurtulma olarak gösterir.
“STEPAN: Cinler bu adamdan çıktılar, domuzlara girdiler, sürü de uçurumdan aşağı, göle
atılıp boğuldu. Onlar da vaki olanı görmek için dışarı uğrayıp İsa'ya geldiler; kendisinden cin
çıkmış olan adamı, İsa'nın ayağı dibinde, giyinmiş ve akıllanmış olarak oturmakta buldular ve
korktular.”
9
Bu bağlamda, roman, yoğun
siyasal atmosferine rağmen asla
siyasi değil tam tersi teolojikbir
eserdir. Dostoyevski’nin bizde
çok
bilinmeyen
dindarlığı
romanın bütün arka planını
oluşturur. Romanın hazırlanış
aşamasında Dostoyevski`nin son
eseri olarak planladığı ve
yayınlanmayan “Bir Günahkârın
Anıları” romanı karakterlerinden
Nikolay’ın
yaşadığı
modern
dünyadaki varoluş krizi Ecinniler’in düğüm noktasıdır. Yazar, batının kiliseden kopuşuyla
başlayan yıkımın insanın üstünde yaratmış olduğu tahribatı iç içe geçmiş olaylar sarmalının
merkezinde yer alan Nikolay karakterinde gösterir.
“NİKOLAY: Güvenilir, inanılır tanık böyle diyor. Yaptıklarını biliyorum. Ne soğuksun, ne de
sıcakkanlı. Ah, keşke ya soğuk olsaydın, ya da sıcakkanlı! Ama biraz ılık kanlısın, ne
yakıcısın ne dondurucu. Çıkarıp atacağım seni bağrımdan. Çünkü zenginim diyorsun, param
var, hiçbir şeye ihtiyacım yok, diyorsun; oysa mutsuz olduğunun, zavallı, yoksul, kör, iğrenç
olduğunun farkında değilsin.”
10
Yakın Tiyatro, oyun çözümlemesinde Dostoyevski`nin kurguladığı ana eksenden ayrılmayıp
oyunu “Ahir Zaman” oyunu olarak ele almış ve modern keşmekeş içinde Nikolay’ın
durumunu insanın “geleneğin bilgi” sinden kopuşu olarak tanımlamıştır. Bu öyle bir kopuştur
ki modern insan sadece hata yapabilir, günah işleyemez. Bu yüzden, Nikolay geçmişindeki
büyük hatasından gerçek bir pişmanlık duyamaz.
11
DRAMA TOPLULUĞU
Hacettepe Drama, 1996 yılında seçmeli tiyatro dersi
alan birkaç öğrenci tarafından, üniversitenin ilk
tiyatro topluluğu olarak kuruldu.
İlk üç sezonunda "Tiyatro yapmak isteyen herkes
Drama’ya" sloganıyla kadrosunu zenginleştiren ve
her sene oynadığı üçer oyun ile izleyiciyi sahneye
çekmeyi başarmış olan Drama Topluluğu, sonraki
oyunlarında izleyicisi ile birlikte kendini de
geliştirecek tarzlara yönelerek birçok oyun sergiledi.
OYUN
YAZAR
FESTİVALLER
Satıcının Ölümü
Arthur Miller
Giresun Belediyesi
Ayı
Elli Metre …
Keşanlı Ali Destanı
Karanlıkta Komedi
Tanı Tanıt Tanışma
Anton Çehov
Coşkun Irmak
Haldun Taner
Peter Schaffer
Drama Topluluğu
Tiyatro Şenliği
AIDS’le Savaş Haftası Etkinliği
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım
Haldun Taner
-
Gergedan
Eugene Ionesco
ODTÜ Tiyatro Şenliği
Yaşasın Gökkuşağı
Ülkü Ayvaz
Amade ya da Ondan Nasıl Kurtulmalı?
Eugene Ionesco
Düzce Depremzede Çocukları İçin
Çukurova Üniversitesi Tiyatro Şenliği
Ankara Üniversitesi Tiyatro Şenliği
At
Gyula Hay
ODTÜ Tiyatro Şenliği
Kadın
Kolaj Çalışması
2002-2003
Beceriksizler
Cuma Boynukara
Giresun Belediyesi Tiyatro Şenliği
Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro
Şenliği
2003-2004
Asiye Nasıl Kurtulur?
Vasıf Öngören
-
2004-2005
Unutmak
Af Örgütü Kolajı
On Dokuz Mayıs Üniversitesi Tiyatro
Şenliği
2005-2006
Tartuffe
Moliere
-
2006-2007
Bay Biederman ve Kundakçıları
Max Frisch
2007-2008
Bi Şey Yap Met
Aziz Nesin
2008-2009
Piyat
Kolaj Çalışması
1996-1997
1997- 1998
1998-1999
1999-2000
2000-2001
2001-2002
Ege Üniversitesi Tiyatro Şenliği
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tiyatro Şenliği
Ege Üniversitesi Tiyatro Şenliği
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tiyatro Şenliği
2008-2009 sezonu oyunundan sonra Yakın Tiyatro, altyapısını oluşturan Hacettepe
Üniversitesi Drama Topluluğu bünyesinde vücut kullanabilen oyuncular yetiştirme adına
akro-tiyatro tekniğini uygulayabileceği oyunlar sahneye koymuştur. Oyunlar ile ilgili ayrıntılı
bilgi bir sonraki bölümde sunulmuştur.
12
Oyunlar
Otobüs…
2010-2011 sezonunda sahnelenen Stanislav
Stratiev’in Otobüs adlı oyunu toplulukta
akro-tiyatro fikri uygulamalarının ilk kez
görüldüğü oyundur. Bu amaçla yeni oyuncu
kadrosuyla çalışmalara başlayan ekip,
oyunculuk ve spor deneyimlerini yeni bakış
açısı ve dramaturgisiyle sahneye koymaya
çalışmıştır.
Oyunda otobüsü tasvir eden bir demir yapı
kullanılmıştır. Reji bu yapı yardımıyla
akrobatik yer değiştirmeler ve senkronize
hareketler üzerine kurulmuştur.
Oyun kısaca bir otobüs şoförünün ekmek
almak için otobüsün rotasından çıkmasını ve
otobüsün içindeki yolcuların yaşadığı panik
ve ölüm korkusu karşısındaki tepkilerini
anlatmaktadır. Şoför evine ekmek götürmek
istemektedir, bu yüzden açık bir fırın arar
ancak gittiği her yer kapalıdır.
Ekmek bulamayan şoför zaman geçtikçe
agresifleşir ve kontrolden çıkar. Hayatlarının tehlikeye girmesiyle yolcular panikler ve kendi
aralarında bu duruma bir çözüm ararlar. Buldukları çözümler insanın ölüm korkusu karşısında
nasıl hayvanlaştığının birer kanıtı niteliğindedir.
Aslında yolcuların her birinde
birer hatta bazı yolcularda
birden
fazla
ekmek
bulunmaktadır. Ancak kimse
ekmeğini paylaşmak istemez.
Buldukları son çözüm herkesin
ekmeğinden birer parçayı
şoföre vermesidir. Ancak bu
çözümde de anlaşamazlar ve
otobüs kaosa sürüklenir.
Oyun, ODTU Oyuncuları’nın
düzenlediği festivale
katılmıştır.
13
Palto…
2010-2011 sezonunda sahneye konulan
Palto isimli oyun, Nikolay Vasiliyeviç
Gogol’ün
aynı
isimli
öyküsünden
uyarlamadır. Akrobasi hareketlerinin ilk kez
kullanıldığı oyunda dekor, ağırlıklı olarak
oyuncuların
vücut
kullanımlarıyla
oluşturulmuştur.
Oyun, uğruna pek çok şeyden ödün vererek
kendine pahalı bir palto alan bir memurun
hikâyesini konu edinmekte ve parayı ve
rütbeyi tanrısı haline getirmiş modern insanı
işlemektedir. İş arkadaşları tarafından
sürekli alay edilen bir ‘beyaz yakalı’
olan Akakiy Akakiyeviç Başmakin’in
paltosunun, bu alaylardan biri esnasında
yırtılmasıyla başlar. Bundan sonra Akakiy,
yeni ve etkileyici bir palto edinmek için
elinden geleni yapacak ve sonunda
toplumdaki statüsünü artırdığına inandığı
güzel
ve
‘çok
işlevli’
paltosuna
kavuşacaktır.
14
Ancak çok geçmeden paltosu çalınır, Akakiy de devlet kapılarında dolaşarak hakkını ve
paltosunu aramaya koyulur. Burada da ast-üst ilişkileri ve sürekli suratına çarpılan kapılar
onu beklemektedir. En sonunda ise herkes statüsünün kazdığı mezara düşer.
Oyun, Uludağ Üniversitesi Oyuncuları ve Pamukkale Üniversitesi Hayal Perdesi Oyuncuları
tarafından düzenlenen tiyatro festivallerine katılmıştır.
15
Babil Cennet Kent…
2012- 2013 sezonunda 40 kişilik
bir kadroyla çalışan ekip,
Babil Cennet Kent isimli
müzikli oyunu Bertolt Brecht’in
Mahagonny Kenti’nin Yükselişi
Düşüşü oyunundan uyarlamıştır.
Orijinal oyunun olay akışı ve
şarkılarının
bir
bölümü
korunmuş, geri kalan bölümleri
yeniden yazılarak sahne metni
oluşturulmuştur.
Süreçte oyunculuk çalışmaları
dramaturgi çalışmalarıyla paralel
yürütülmüş ve ölümü bir son
olarak gören ve bu yüzden hep
daha fazlasını istemenin hakkı
olduğunu düşünen modern insan
sahnelenmiştir.
16
Oyun bir grup bankacının zimmetine geçirdikleri paralarla polisten kaçarken saklanmak
zorunda kaldıkları ve sahil kenarına kurdukları bir kentin öyküsünü anlatır. Bu kent insanlara
mutluluk vaat eden bir eğlence kentidir. Yıl boyunca çalıştıkları işlerden kazandıkları paraları
harcamak için insanlar buraya gelir ve doyasıya eğlenir. Bu mutlu günlerin birinde kent bir
tayfun felaketi atlatır. Bu felaket karşısında “Eğer ölüm varsa her şey insanın hakkıdır”
düşüncesi insanların zihnine yerleşir. Her alanda sınırsız bir şekilde dibe gitme düşüncesi bu
kentin ve bu kent insanlarının sonu olur.
Oyun, Pamukkale Üniversitesi Hayal Perdesi Oyuncuları tarafından düzenlenen tiyatro
festivaline katılmıştır.
Ayrıca, toplamda 53 ekibin katıldığı 11.Üniversitelerarası Tiyatro Festivalinde oyunumuz
En iyi oyun
En iyi müzik
En iyi koreografi
ve Jüri özel ödüllerine layık görülmüştür.
Ayrıca,
En iyi reji, en iyi ışık, en iyi kostüm, en iyi dram erkek oyuncu, en iyi dram yardımcı kadın
oyuncu ödüllerine aday gösterilmiştir.
17
Kısa Oyun Günleri…
Topluluk 2012-2013 sezonu ilk yarısında, yeni yönetmenlerin yetişebilmesi amacıyla yeni bir
oluşuma girmiştir. Buna göre, oyuncu ekibi iki gruba ayrılmış ve iki kişinin yönetmenliğinde
kısa oyunlar sahnelenmiştir. Vücut kullanımının yine ön planda tutulduğu bu kısa oyunlar
Ray Cooney’den Haydi Karına Koş ve Musahipzade Celal’den Bir Kavuk Devrildi olup
komedi türündedir.
Haydi Karına Koş
Bir Kavuk Devrildi
İki komedi oyununun sahnelendiği Kısa Oyun Günlerinde ayrıca Gogol’ün Burun isimli
öyküsünden uyarlanan oyunu radyo tiyatrosu formatı ile sergilenmiştir Son olarak Samuel
Beckett’in Sözsüz Oyun’u tek kişilik pandomim performansla seyirci karşısına çıkmıştır.
Burun
18
Mim Gösterisi
Küvet…
2013-2014 sezonunda bir müzikli oyun
şeklinde sahnelenen Küvet oyunu Stanislav
Stratiev’in
Roma
Hamamı
oyununun
uyarlamasıdır.
Oyun, tatile gitmek için bir süreliğine evinden
ayrılan bir adamın evinde yapılan izinsiz kazı
çalışmaları sonucu, 2013 yılından kalma, çok
eski bir küvetin bulunmasıyla başlar. Artık
hiçbir şey eskisi gibi değildir, bulduğu bu
tarihi küvetle ününe ün katmak isteyen bir
akademisyen, küvetin satışıyla ilgilenecek
tacirler ve bir de devlet tarafından küvete
atanan bir cankurtaran tarafından işgal
edilmiştir.
İnsanın nesneleşmesinin konu edildiği oyunda
ev sahibi uzun bir süre, diğer herkesin görüp
rahatlıkla kullanabildiği ancak kendisinin
göremediği eşyalarını geri kazanmak ve evini
davetsiz
misafirlerden
kurtarmak
için
mücadele eder. En sonunda kaybeden ve eşyalarından biri haline gelen kendisi olacaktır.
Oyun, Antalya Akdeniz Üniversitesi Tiyatro Topluluğunun düzenlenlediği Uluslararası
Tiyatro Festivaline, Pamukkale Üniversitesi Hayal Perdesi Oyuncularının düzenlediği Tiyatro
Festivaline ve İstanbul Gösteri Sanatları Kültür AŞ’nin düzenlediği 12.Üniversitelerarası
Tiyatro Festivaline katılmıştır.
İstanbul Gösteri Sanatları Kültür AŞ’nin
düzenlediği 12. Üniversitelerarası Tiyatro
Festivalinde;
En iyi dramaturgi
en iyi makyaj tasarımı
en iyi reji
ödüllerine layık görülmüştür.
Ayrıca en iyi kostüm, en iyi koreografi,
en iyi erkek oyuncu, en iyi müzik, en iyi
makyaj tasarımı, en iyi reji
ödüllerine aday gösterilmiştir.
19
TİYATRODA VÜCUT KULLANIMI
Tiyatroda vücut kullanımının sahne üzerindeki sembolik anlatımı güçlendireceği ve bu yolla
kendine özgü bir dil oluşturabileceği düşüncesiyle işe başlayan ekip, temel oyunculuk
çalışmalarının yanında vücut çalışmalarına başlamıştır. Kondisyon, kuvvet, denge ve
koordinasyon başlıkları altında çalışmalar yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar H.Ü. Drama
Topluluğu ve Yakın Tiyatro bünyesinde sergilenen oyunlarda kullanılmıştır.
2011-2012 sezonunda H.Ü. Drama Topluluğu
oyunculuk programına Capoeira eğitmeni eşliğinde
akrobasi
çalışmaları
eklenmiştir.
Program
doğrultusunda; düz takla, ters takla, , el dengesi
(amut), kafa dengesi (amut), köprü hareketi, çember
(yan parende), geri takladan amut (erişmek amut),
dönüşlü çember (kartvil), öne dayanmalı parende
(überşlag) gibi hareketler çalışıldı. Bu dönem
sergilenen Nikolay Vasilyeviç Gogol’ün Palto isimli
oyununda
öğrenilen
hareketler
dramaturgi
doğrultusunda sahne üzerinde kullanılmıştır.
.
Palto oyunundan sahneler
2012-2013 yılına gelindiğinde ise Babil: Cennet Kent isimli oyunu çalışan ekip, bu defa spor
çalışmalarına cimnastik çalışmalarını ekledi. Bu kapsamda oyuncular eski milli sporcu Ceren
Suveren Erdoğan eğiticiliğinde cimnastik çalışmaları yaptı. Ayrıca acro-duo çalışmaları
yapılarak Push Theater’dan hareketler çalışıldı. Babil Cennet Kent oyununda, ekip ışık
tasarımı ve vücut kullanımını bir arada kullanarak sahnede gölge tekniğini kullanmıştır.
20
Babil oyunundan bir gölge sahnesi
2013-2014 sezonunda
ekip jimnastik ve
akrobasi çalışmalarına
devam
etmiş
ve
vücut
kullanımı
hakkında elde edilen
deneyimlerini Küvet
oyununda
sahneye
yansıtmıştır.
Küvet oyunundan bir sahne
2014-2015 sezonuna gelindiğinde H.Ü. Drama
Topluluğu bünyesinde 3-4 yıldır vücut
merkezli oyunculuk yapan kişiler Yakın
Tiyatro bünyesine geçerek Dostoyevski’nin
Ecinniler romanından uyarlanan oyunda sahne
almışlardır. Bu oyuncular aynı zamanda H.Ü
Drama
Topluluğunda
vücut
merkezli
oyunculuk geleneğini devam ettirebilmek ve
her sezon oyun çıkarabilmek adına
topluluktaki diksiyon, şan ve akrobasi
eğitmenliklerini de üstlenmişlerdir.
Ecinniler oyunundan bir sahne
Ecinniler oyunundan bir sahne
21
OYUNCULUK, SEMBOLİZM ve AKRO-TİYATRO
Drama Topluluğu, 2009-2010 sezonundan itibaren
yalnızca vücut çalışmalarında değil aynı zamanda
oyunculuk teknikleri ve dramaturgisi bakımından da
değişikliklere gitmiştir. Oyunlarında insanoğlunun
modernleşmeyle kaybettiklerini sahneleyen ekip, bu
tabanda kendisini beslemek adına Rene Guenon’un
eserlerini okuyarak, modernleşme sürecini kavramayı
amaçlamıştır. Sembolizmden bu anlamda faydalanmış ve
oyunculardan vücutlarını dramaturjik sembollerin
oluşturulmasında kullanabilmeleri beklenmiştir.
Babil Cennet Kent- Babil kulesinin
gösterimi
Yakın Tiyatro, akro-tiyatro tekniğini başlı başına bir
yöntem olarak uygulamak amacıyla 2015-2016 sezonu
için Plastik Kelimeler isimli yeni oyun çalışmalarına
başlanmıştır. Bu oyun kapsamında akrobasi, cimnastik,
denge, esneklik, uyum, duruş ve yürüyüş, ritim
ve şan eğitiminin oyunculuğa yönelik olarak
sistematikleştirilmesi amaçlanmaktadır
Küvet oyunu final sahnesi
Palto oyunundan bir sahne
22
DİKSİYON, ŞAN EĞİTİMİ ve MÜZİK
2011-2012 sezonunda topluluk bünyesinde bir müzik
grubu kurulmuştur. Bu sezon sahnelenen Palto oyununa
canlı performanslarıyla eşlik etmişlerdir.
2012-2013 sezonunda bir müzikli oyun olan Babil
Cennet Kent isimli oyunun çalışmalarında oyuncu
ekibiyle iç içe olan müzik grubu, ekibe şan eğitimi
vermiş ve dans koreografilerinin bulunduğu sahnelerde
oyunu güçlendirmişlerdir. Diksiyon çalışmaları da bu yıl
artırılmış ve sahne üzerinde hareket eden, akrobasi
yapan, dans eden ve şarkı söyleyen oyuncunun sesini
etkili kullanabilmesine, doğru vurgu ve tonlamalarla
repliklerini atabilmesine odaklanılmıştır.
2013-2014 sezonunda Küvet oyununda müzik grubu
sahne üzerinde daha etkin bir rol üstlenmiştir. Müzikli
oyun olarak sahneye konulan bu oyunda kendi besteleri
ve vokalleriyle oyuncu ekibini desteklemişlerdir.
Küvet oyunundan bir sahne
2014-2015 sezonunda da müzik grubu Yakın Tiyatro’nun Ecinniler oyununda beste
uyarlamaları ve özgün besteleri ile oyunu farklı bir boyuta taşımıştır.
23
İLETİŞİM
0541 559 25 46
www.yakintiyatro.com
www.facebook.com/tiyatroyakin
www.twitter.com/yakintiyatro
24

Benzer belgeler