Burjuvazinin her türlü saldırısına karşı, yeni infaz

Transkript

Burjuvazinin her türlü saldırısına karşı, yeni infaz
Merhaba,
28-29 Haziran’da Ýstanbul’da yapýlmasý planlanan
NATO Zirvesi yaklaþýrken, gündem de günden güne yoðunlaþýyor.
17. Sayýmýzýn gündemini NATO Zirvesi’ne ayýrdýk.
NATO Zirvesi üzerine konuþurken, asýl üzerinde durulmasý
gereken zirvenin nasýl engelleneceðidir. NATO’yu teþhir
etmek elbette önemlidir, ama NATO’yu teþhir etmek için
NATO Zirvesi’nin Ýstanbul’da yapýlmasýný beklemeye gerek
var mýydý? Þimdi herkes bu zirvenin nasýl engelleneceðinden çok, hummalý bir þekilde NATO teþhirine yönelmiþtir.
Bu sayýmýzýn gündeminde esas olarak NATO Zirvesi’nin
nasýl engelleneceði üzerinde duruluyor.
Baþyazýmýzda, kapitalizmin miadýný doldurmasýyla birlikte tüm dünyada toplumsal ve siyasal olaylarýn hýz kazanmasý üzerinde duruluyor. Dünya üzerinde devrimin nesnel
koþullarýnýn giderek daha da olgunlaþtýðý vurgulanýyor.
Açýktýr ki bunu göremeyenler bütün olaylarýn ayný tarihsel
kesitte yoðunlaþmasýný tesadüflere baðlýyorlar. Sýçramalý
geliþimi kabul etmeyenler evrimci düþünce yapýsýna takýlý
kalýyorlar.
Olaylarýn daha önceki dönemlerden farklý olarak hýzlý
bir tempo ve yoðunlukta geliþimi, bundan sonra da devam
edecektir. Yeni toplumun doðum sancýlarý þiddetli olacaktýr
ama kapitalizmin yerini komünizme býrakmasý tarihsel bir
zorunluluktur. Komünizm insanlýðýn geleceðidir. Ve kýsacýk
bir gün içinde yaþanan yüzyýllýk geliþmeler bu geleceðin
þimdi her zamankinden daha yakýn olduðunu gösteriyor.
Bu sayýmýzda 1 Mayýs’a iliþkin görüþlerimize yer vermeye devam ediyoruz. Ortalama solun devrimden kaçýþýný
göstermesi açýsýndan bunun önemli olduðunu düþünüyoruz.
15-16 Haziran büyük iþçi eylemiyle ilgili deðerlendirmeleri de sayfalarýmýz arasýnda bulacaksýnýz. 15-16
Haziran 1970 ayaklanmasýndan, bugüne iliþkin çýkarýlan
sonuçlar oldukça önemli.
Irak’ta direniþ günden güne büyüyerek geliþirken,
herkesin gözlerden saklamaya çalýþtýðý komünistlerin bu
direniþ içerisindeki yeri üzerine deðerlendirmemizi ilgiyle
okuyacaðýnýzý düþünüyoruz.
Filistin Devrimi’ne yönelik artan Ýsrail saldýrýlarý,
Filistin halkýnýn zaferi kazanmak için zorlu bir dönemden
geçeceðini gösteriyor; ama bugüne kadar varýyla yoðuyla
direnen ve savaþan Filistin halký er ya da geç zaferi
kazanacaktýr.
Dünya ve üzerinde yaþadýðýmýz topraklar büyük devrimci sýçramalarýn öngününde; doðal olarak biz sosyalist yayýnlarýn sorumluluklarý da her geçen gün daha da artýyor. Siz
okuyucularýmýzýn desteðiyle tüm zorluklarýn üstesinden
geleceðimize olan sonsuz inançla…
Yeni sayýmýzda buluþmak dileðiyle…
Yeni Evrede MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 17 / 2-16 Haziran 2004 / Sahibi : Yeni Dönem Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd.
Þti. Adýna : Özgen Ýþ / Adres : Sofular Mah. Sofular Cad. No: 52/3 Fatih-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 531 44 83 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Özgen Ýþ / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir
Matbaacýlýk / ÝZMÝR Temsilciliði: 853. Sokak No: 27 Bilen Ýþhaný Kat 6/606 Konak 0 232 445 79 52 / ESKÝÞEHÝR Temsilciliði: Ýstiklal Mahallesi Dilekli Sokak No:4/17 Kat:2 /
Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / Almanya Temsilciliði: Ahmet AKYÜZ/ Robert Mayer Str. 3 72760 Reutlingen ALMANYA
/ E-mail Adresi: [email protected] / Web Adresi: mbirligi.com
Bir Güne
Sýðan Yüzyýl
Dünya tarihi bugün nasýl bir süreçten geçiyor? Bizdeki ve dünyadaki ortalama sol hareket, buna, en ileri nokta olarak “emekçi sýnýflarda bir canlanma var” diyerek yanýt veriyor. Bunu söyleyerek,
günlük gazetelerin köþe yazýlarýyla ayný temelden hareket etmiþ oluyor: Tarihi ve olaylarý olabilecek en yüzeysel biçimde deðerlendirmek. Olaylarýn gidiþini etkileyen maddi koþullar ve politik durum
göz ardý ediliyor. Güncel olaylarýn temeldeki nedeni incelenmiyor.
Biraz irdelemeci ve eleþtirel yaklaþýlsa, bütün bunlarýn temelinde,
kapitalizmin miadýný doldurmasýnýn yattýðý anlaþýlacaktýr. Bu temelden etkilenen uluslararasý politik durum, devrim için uygun koþular
yarattý. Ne var ki, ortalama dünya solu, dünya tarihini dar kafalý küçük burjuvalar gibi ele alýyor.
“Dünya tarihini metreyle ve ‘gazetelerdeki ilginç son haberlerle’ ölçen Alman küçük-burjuva, böylesine büyük geliþmelerle bazen
yirmi yýlýn, bir günden yalnýzca biraz uzun olduðunu görmez -kimi
zaman bir gün yirmi yýlý kapsasa da.” (Marx)
Dünya tarihinin küçük-burjuva kavrayýþý dünyadaki ortalama
solda egemen. Her ülkedeki ortalama solda, politik süreci ve olaylarý ele alýþta büyük bir benzeþme var. Bir araya gelmeseler de ayný
þeyi düþünüyor.
Oysa ki, 19. yüzyýldan daha ileri olarak, yirmi yýlý deðil, yüzyýlý kapsayan günler yaþýyoruz. Dünyayý sarsan milyonlarýn eylemlerine tanýk oluyoruz. Çok sayýda eylem çok kýsa sürede gerçekleþiyor. Her bakýmdan yoðun devrimci bir döneme girdik.
Tarih ne düz bir çizgi izler, ne geliþme ayný tempoyla olur. Tarihsel evrim kendi içinde sýçramalarý da barýndýran bir yol izler. Evrimi kabul edenler, geliþmenin belli bir noktada sýçrama yapacaðýný
kavrayamýyorlar. Kapitalizmin ekonomik evrimi izlendiðinde, bu
evrimin bugün hangi noktaya gelmiþ olduðu da anlaþýlýr. Kapitalizmin ilkel sermaye dönemi, serpilip_ geliþme dönemi ile bugünkü
çöküþ dönemi farklýdýr -yükseliþten çöküþe. Çöküþ döneminde, çöküþ dinamikleri egemen olur. Eski toplumsal sistem karþýtýna dönüþür. Kapitalizmden komünizme geçiþ çaðý baþlar. Kapitalist üretim
biçiminin, komünist üretim biçimine dönüþümü diyalektik bir harekettir. Bu dönüþümü hepimiz kabul ediyoruz -ancak bazýlarý pasif
bir evrimcilikle kabul eder. Yalnýzca diyalektik bir hareketle deðil,
ayný zaman da tarihsel bir hareketle karþý karþýyayýz -bir alt biçimden, bir üst biçime geçiþ tarihsel hareketindeyiz.
Olaylarýn yoðunluðu ve temposu kapitalizmin eski zamanlarýndan farklý. Baþlangýçta kapitalist geliþme ve kýsaca sýnýf çatýþmasý olarak ifade edilebilecek politik, toplumsal olaylar daha seyrekti. Günümüzde ise çok yoðun ve sýk. O tarihlerde ülkelerde ve dünyada
gerçekleþen iþçi eylemleri daha seyrekti ve akýlda tutuluyordu. Günümüzde ise öylesine sýk eylemler gerçekleþiyor ki, hepsini akýlda
tutmak mümkün deðil. Yalnýzca bir yýlda yapýlan eylem için bile geniþ bir liste yapmak gerekiyor. Þöyle düþünen çoktur: bu kadar kýsa
sürede neden bu kadar çok olay oluyor? Eskiden yani kapitalizmin
tarihi boyunca, bir yüzyýlda görülebilecek olaylar, bugün, günlere sýðýyor. Olaylar ve olaylarýn sýklýðý durulmayacak, artarak devam edecektir. Bunlar uzun bir aradan sonra gelen yeni topluma
geçiþ sancýlarýdýr, yeninin doðum sancýlarýdýr. Doðum yaklaþtýkça, sancýlar daha sýk, temposu daha yoðun olur. Yeni
bir topluma geçiþ gerçekleþene dek, olaylar durulmayacak.
Çeliþkilerin bu denli üst-üste bindiði koþullarda, bir kývýlcým tüm bozkýrý
tutuþturabilir. Burjuva toplumunda çeliþkiler son derece keskinleþmiþtir. Artýdeðer sömürüsü arttý; emekçi sýnýfýn
yoksulluðu derinleþti. Ýþsizlik devasa
boyutlarda; nüfusun büyük bir kesimi yaþamdan dýþtalandý. Bu gidiþin deðiþme umudu olmadýðý gibi, emekçi sýnýflarýn içinde bulunduðu yaþam koþullarýndaki yýkým iyice derinleþiyor. Sendikalar ve
BM, dünya nüfusunun büyük bir bölümünün sefaletini, rakamlarla
gözler önüne seriyor. Eski toplumsal sistem emekçilere bunlarý verirken, yeni sistemin doðum vuruþlarý da artýyor.
Kapitalizm altýnda olgunlaþabileceði en üst noktaya kadar çýkan bir üst toplumun maddi ön koþullarý, her yönden eski toplumu
zorluyor. Koþullarý olgunlaþmýþ komünist toplum bize daha da yakýnlaþýrken, burjuva toplumun her alanýný etkisi altýna alýyor. Sýnýf
savaþýmý alaný, bu geliþmeden en çok etkilenendir. Komünist toplumun üstümüze doðru gelmesi, burjuva toplum üzerinde devrimcileþtirici etki yapýyor. Bu devrimcileþtirici etki kavranamadýðý için,
iþçi sýnýfýnýn, burjuva topluma yönelttiði eleþtiri ve eylemler de anlaþýlamýyor. Tüm saldýrýlarýn temelinde, çok açýk bir þekilde koþullarý olgunlaþmýþ yeni topluma geçiþ düþüncesi var. Uluslararasý devrimci iþçi sýnýfý hareketi, mücadeledeki tutkusunu, coþkusunu, esinlemesini gelecekten, kesinlikle gelecekten alýyor. Yüzelli yýldýr, milyonlarý, hatta milyarlarý harekete geçiren, yalnýzca içinde bulunduklarý baský ve sömürü ortamý mýdýr? Yalnýzca böyle olduðu söylenemez. Yirminci yüzyýl boyunca, neden tarihin en etkileyici, sürükleyici gücü komünist hareket oldu? Komünist hareketin bu etkisi ve
gücü gelecekten, gelmekte olan toplumdan ileri geliyor. Yirminci
yüzyýl içinde gelecek topluma geçiþ yapýldýðýnda ise milyonlar ve
milyarlar yeni bir yaþam kurmak için coþkuyla harekete geçti. Komünizme geçiþ zorunluluðu bugün tüm kapitalist dünyayý derinden
sarsýyor.
Kitlelerin düþüncelerinde, burjuva toplumu karþýsýndaki davranýþýnda, daha önce on yýllarca görülmeyen deðiþiklikler oluyor. Olaylarda yalnýzca artýþ deðil, ani deðiþim oluyor. Olaylar devrimci
bir seyir izliyor; devrim tüm uluslarý etkisi altýna alýyor. Emekçilerin
mücadelesinde kýsa sürede büyük ilerleme gerçekleþiyor. ABD’de
otuz yýlda görülmeyen deðiþim Seattle’de iki günde oldu. Þubat
2003’te yüzyýlýn en kitlesel uluslararasý kitle eylemi ABD emperyalizminin Irak iþgaline karþý gerçekleþti. Burjuvazinin etkisinde olanlar, ani olaylarý, kýsa süreli deðiþimleri ve toplumsal patlamalarý,
tüm yeryüzü eylem alaný olduðu halde hiçbir zaman anlayamazlar.
Proletaryanýn yürekli devrimci çýkýþlara gereksinimi var. Oysa
ki reformistler, oportünistler dünyanýn her yerinde, emekçi sýnýfýn elini kolunu baðlýyor; onu felç ediyor. ya sol lafazanlýk yapýyor, ya
da iþçi hareketini kýsmi, ikincil hedeflerle boðuyor. Bu nedenle, yalnýzca nesnel geliþmelerin gerisinde kalmýyor; ileriye çýkan emekçilerin gerisinde kalýyor. Buna karþýlýk Leninist Parti, teoride yürekli
öngörü, eylemde yürekli çýkýþýn temsilcisi olarak davranacaktýr. Sýnýflar savaþýmýnda belirleyici olan yürekli devrimci çýkýþtýr.
C.DAÐLI
3
“Halklarýn Kardeþliði” Deðil,
PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ
Y
alnýzca sloganlarýn içeriðinde deðil, genel olarak teoride sosyalist hareket geriye gidiyor. Her biri, materyalist açýdan, nesnel olarak ciddi araþtýrma gerektiren teorinin konularýný, en kolay yoldan ele alýyor. Dolayýsýyla, en yüzeysel sonuçlara ulaþýlýyor. Teorik belirlemeler çoðu
kez burjuva içeriði aþamýyor. Bilimsel sosyalizme kaba yaklaþým öteden beri var; bu defa olan ise, sosyalizmin ilkelerinden
açýk bir uzaklaþma.
Bu denli geriye gidiþ, özellikle son yirmi yýlda, bir toplumsal sistem olarak sosyalist sistemde yaþanan ciddi çözülmelerle birlikte hýzlandý. Ancak asýl belirleyici olan, Türkiye
sosyalist hareketinin içsel çözülmesi oldu. Türkiye sosyalist
hareketinin küçük-burjuva karakteri belirleyici oldu geriye düþüþte. Türkiye’ye has özellikleri dýþýnda, marksizmin küçükburjuva kavranýþý evrenseldir. Küçük-burjuva hareketin sosyalizmden etkilenmesi dört ana nedene dayanýyordu: Birincisi,
sosyalizmin bilimsel temelleri, doðruluðu, ikna ediciliði; ikincisi, sosyalist sistemin dünya çapýndaki artan gücü; üçüncüsü,
kapitalizmin miadýný doldurmasý; dördüncüsü, küçükburjuvazinin git gide proletaryaya yaklaþarak devrimcileþmesi. Bu etkenlerden sosyalist sistemin çözülmeye
baþlamasý ve bunun da etkisiyle, dünya iþçi hareketinde
ciddi kriz baþ gösterince, küçük-burjuva sosyalizmi, bundan olumsuz etkilendi. Uðradýðý büyük hayal kýrýklýðýyla,
geride kalmýþ ne kadar burjuva slogan, tez, teori varsa ona
sarýldý. Sonunda ilkesizliðe
düþüp, oradan oraya savruldu.
Teori adýna ortaya konulanlar, tutarsýz þeyler. Her defasýnda birbiriyle çeliþen görüþler ileri sürülüyor. Ýlkesizlikleri, tutarsýzlýklarý kendine
sorun bile ettiði yok. Tam anlamýyla teorinin sefaletini yaþýyor. Politikada ise kendisine
yön veren anlayýþ, pragmatizmdir. Orta yerde politikada
iç tutarlýlýk, iç birlik diye bir
þey kalmamýþ. Rüzgar hangi yönden eserse o yöne dönüyorlar.
Ve biz bunlarý küçük-burjuva yazýn ve çalýþmalarda her gün
görüyoruz.
Burjuva liberalizmine dönüþ, kendini en açýk, sloganlarda
gösteriyor. Ýþte, Türkiye ve Kürdistan solu tarafýndan atýlan
“Halklarýn Kardeþliði” sloganý. Bu slogan, bilinen burjuva liberal anlayýþýn ürünü. Ama burjuva olan her þey, daha sonralarý küçük-burjuvazi tarafýndan sahiplenildi, sürdürüldü. “Halklarýn Kardeþliði”, serbest ticaretten yana ticaret burjuvazisinin
sloganý olarak doðdu. Uluslararasý ticareti engelleyen eski sistemin engellerinden kurtulmak için kullanýlmýþtýr. Eðer halklarýn sýnýrlarý aþan “uluslararasý kardeþliði” saðlanýrsa, o da bundan yararlanýp, tatlý ticaret yapacaktýr. Marx, Lasalcýlarýn bu
sloganý, Alman Sosyal Demokrat Ýþçi Partisi’nin programýna
almasýný sert biçimde eleþtirir ve “halklarýn uluslararasý kardeþliði”nin burjuva bir kuruluþ olan “Özgürlük ve Barýþ Ligasý”ndan alýndýðýný söyler. Türk ve Kürt solunun, proletarya enternasyonalizmi diye, emekçi kitlelere kabul ettirmeye çalýþtýklarý “Halklarýn Kardeþliði”
sloganý, gördüðümüz gibi, burjuva içeriðe sahiptir.
Bizi ilgilendiren taraf, burjuva bir anlayýþýn, sosyalist bir
anlayýþmýþ gibi gösterilmesidir.
Bunu, hem de proletarya enternasyonalizmini savunduðunu
söyleyen sosyalistler yapýyor.
Eðer biraz düþünselerdi, gerçeði
görürlerdi. Ama akýntýya kapýlma politikasý her konuda olduðu gibi burada da kendini belli
ediyor. Marx’ýn, Alman proletaryasýnýn enternasyonal görevlerini belirlemek yerine, programýna burjuva “Halklarýn Uluslararasý Kardeþliði” ibaresini
koyan Lasalcýlarý ve onlara boyun eðen sosyalistleri sert biçimde eleþtirdiðini biliyoruz. Ve
O, bu slogan için “emekçi sýnýflarýn egemen sýnýflara ve onlarýn hükümetlerine karþý ortak
savaþýmda, uluslararasý kardeþliðin yerine geçirilmek istenen
bir ifade” der. Engels de “iþçi
hareketinin enternasyonalizm
Yalnýzca sloganlarýn içeriðinde
deðil, genel olarak teoride
sosyalist hareket geriye gidiyor.
Her biri, materyalist açýdan,
nesnel olarak ciddi araþtýrma
gerektiren teorinin konularýný,
en kolay yoldan ele alýyor.
Dolayýsýyla, en yüzeysel
sonuçlara ulaþýlýyor. Teorik
belirlemeler çoðu kez burjuva
içeriði aþamýyor. Bilimsel
sosyalizme kaba
yaklaþým öteden beri var; bu
defa olan ise, sosyalizmin
ilkelerinden açýk bir
uzaklaþma.
4
ilkesi, pratikte bugün için tamamen terkedilmiþtir” diyerek gelinen yeri iþaret ediyor. Buradan da açýkça anlaþýlýyor ki,
“Halklarýn Kardeþliði” sloganý, proletarya enternasyonalizmi
adýna savunulamaz.
Marx, proletarya enternasyonalizminden “emekçi sýnýflarýn egemen sýnýflara ve onlarýn hükümetlerine karþý ortak savaþýmda uluslararasý kardeþliði”ni anlarken, bizim sosyalistlerimiz ise kime karþý olduðu belli olmayan “Halklarýn Kardeþliði”ni anlýyorlar. Arada böylesi bir farklýlýk var! Marx’ýn enternasyonalizm anlayýþý, Lenin’de de tüm yetkinliðiyle kendini
gösterir. Lenin, emperyalistlerin çýkarý için, halklarýn birbirine
boðazlatýlmak istendiði, I.Emperyalist Paylaþým Savaþý’nda,
her ülke proletaryasýný silahlarý kendi burjuvalarýna çevirmeye
çaðýrýr. Bunaa uygun olarak, siperlerde birbirleriyle karþý karþýya gelen asker üniformasý giymiþ iþçilere “kardeþleþme”
çaðrýsý yapar. Görüldüðü gibi Marx’ýn, emekçilerin “kardeþleþme” anlayýþý ile Lenin’in asker üniformasý giymiþ siperlerdeki askerler için ortaya koyduðu “kardeþleþme” anlayýþý ayný:
Egemen sýnýflara ve onlarýn hükümetlerine karþý ortak savaþým. Ve ortak savaþýmda emekçilerin uluslararasý kardeþliði.
Bu enternasyonal anlayýþý I. Emperyalist Dünya Savaþý’nda
sosyalist kadýnlar, “enternasyonalleþme, kardeþleþme” biçiminde ifade ederler. Ayný anlayýþ leninistler tarafýndan, proletarya enternasyonalizmi temelinde,“Halklarýn Mücadele Birli-
ði” olarak ifade ediliyor.
“Halklarýn Kardeþliði” ilk olarak Kürt ulusal hareketi tarafýndan geliþtirildi. Ýki nedeni vardý: Ýlki, uzun yýllar süren iç
savaþta, Türk egemen güçleri, Türk halký ve Türkiye halklarý
arasýnda Kürt halkýna karþý düþmanlýk yaydýlar. Kürt ulusal
hareketi bu düþmanlýðý kýrmak ve halklarý yeniden, gönüllü olarak kaynaþtýrmak için bu sloganý ileri sürdü; ikinci olarak,
yalnýzca Türk halkýyla deðil, ayný zamanda Türk egemen güçleriyle de “barýþ” yapmak için. Yani iç savaþa son verip, bir
“barýþ” imzalamak ve barýþ içinde yaþamak için. Oysa, doðru
olan, Türk halkýnýn, Kürt halkýnýn ve tüm Türkiye halklarýnýn,
kendilerini ezen ve baský altýnda tutan, özgürlüklerini engelleyen ayný ve ortak düþmana, egemen güçlere karþý kardeþçe
birliði, yani mücadele birliðidir. Bu ayný ve ortak düþmana
karþý “kardeþleþme”dir. Mesele emekçi sýnýflarýn ortak hedefler temelinde, ortak savaþýmýdýr. “Halklarýn Kardeþliði” ise, ne
ortak hedefi belirtiyor, ne de ortak savaþýmý. Türkiye küçükburjuva sosyalizmi ise, bu sloganý aldý, uluslararasý alana uyguladý. Böylece proletarya enternasyonalizmi ilkesinden de uzaklaþmýþ oldu.
Oysa ki bugün, emekçi sýnýflarýn, uluslararasý burjuvaziye
karþý ortak savaþýmýna ve enternasyonal birliðine daha çok gereksinme var.
C.DAÐLI
NATO’ YU DAÐITALIM
Halklarýn katili, emperyalistlerin cinayet þebekesi NATO’nun 28-29 Haziran’da Ýstanbul’da yapacaðý zirve
toplantýsý yaklaþýyor. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklar dahil, dünyanýn bir çok yerinde emekçilerin hazýrlýklarý yoðunlaþarak sürüyor. Eskiþehir’de de, bir çok ilde olduðu gibi çalýþmalar yoðunlaþtý. Kurulan NATO karþýtý birlikler, ilk olarak yaptýðý toplantýlarla amaçlarýný belirledi. NATO’yu daha geniþ iþçi, emekçi ve öðrenci çerçevesine
anlatabilmek, bu konuda neler yapýlmasý gerektiði yoðun bir iþ takvimine baðlandý. Üniversitelerde yapýlacak eylemlerin hazýrlýðý olarak sesli ajitasyon eþliðinde bildiri daðýtýmlarý, otobüslerde ve kantinlerde konuþmalar yapýldý.
Yapýlacak eylemlere “NATO Karþýtý Gençlik Platformu” tarafýndan herkes çaðrýldý. 27 Mayýs günü Osmangazi Üniversitesi ve 28 Mayýs günü Anadolu Üniversitesi içerisinde düzenlenen eylemlere 200 ile 300 arasýnda
kiþi katýldý. “NATO’yu Daðýtalým” pankartý arkasýnda yürüyen gençlik, sendika üyesi emekçilerle üye kiþilerle
birleþti. Okunan basýn açýklamalarýnýn ardýndan, kurulan özgür kürsüde isteyenler düþüncelerini söylerken, daha
sonrasýnda yapýlan müzik dinletisinin ardýndan eylemler sona erdi. Bundan sonra “Eskiþehir NATO Karþýtý Platform”, 28-29 Haziran’a kadar yapacaðý eylem ve etkinliklerle daha çok insanýn sesini Ýstanbul’a taþýyacaðýný, bunun için çalýþmalarýný yoðunlaþtýrarak sürdüreceðini bildirdi. Eskiþehir DÖB olarak bizler, ortak çalýþmalarda aktif bir þekilde yer alýrken, baðýmsýz çalýþmalarýmýzý da yoðunlaþtýrýyoruz. Ýnsanlara NATO’nun ne olduðunu ve
ezilenlerin buna karþý nasýl ve ne þekilde mücadele etmeleri gerektiðini anlattýkça devrimci mücadeleyi o kadar
geliþtirebiliriz. Bu konuda da ezilenlerin kendi haklarýný korumada daha karalý örgütlenmeler içerisinde yer alacaðýný söyleyebiliriz. Yeter ki, eylemler sonuç alýcý bir þekilde iktidar mücadelesini yükseltici nitelikte, bu yönde
bilinç taþýyýcý olsun. O zaman iþçiler ve emekçiler sistemin cinayet þebekelerine karþý kendi milislerini oluþturabilir.
ESKÝÞEHÝR DÖB
5
düþününce insan sormadan edemiyor: iyi de siz niye
Taksim’e sýrtýnýzý çevirip Yenikapý’ya yürüdünüz?
Ya da Taksim’den bir cüzzamlýdan kaçar gibi
kaçarak, soluðu ipliði pazara çýkmýþ Türk-Ýþ’in
yanýnda aldýnýz. Politik tercihinizi neden Taksim
Meydaný için söylediðiniz büyük sözlere göre deðil
de küçük hesaplara göre yaptýnýz? Madem “1
Mayýs’ý Ýstanbul’da Taksim’de kutlamak parababalarýný kalbinden vurmaktýr.” diyordunuz, parababalarýna acýmanýza neden olan þey neydi?!
“Platformlarda sonuna kadar sarsýlmaz biçimde
Taksim’i savunmak” dediðiniz þey bu mu oluyor?
Ýnsanýn bu kuyruklu yalanlar karþýsýnda “alevlerin
efendisi kuyruðun yanýyor” diyesi geliyor. “Sarsýlmazlýk”,
devletin “Taksim olmaz” dediði aþamaya kadardý herhalde;
çünkü “bu aþamada Beyazýt ya da Saraçhane’yi gündeme
getirebiliriz.” demeyen bir siyasi yapý hatýrlamýyoruz biz.
Herkes biliyor ki Leninistler dýþýnda hiç kimse baþýndan beri
Taksim konusunda kararlý ve ýsrarcý olmadý. Leninistleri
görmezden gelmeye çalýþmak hiç kimsenin haddine deðildir;
gerçeklerin inatçý olduðunu biliyor olmalýsýnýz. O inatçý
gerçekler hiç kimsenin, hele hele kerameti kendinden menkul
þiþingenlerin yakasýný býrakmayacaktýr.
Saraçhane’de toplanan “birleþik yanýlgý” o kadar afra
tafranýn sonunda piþkin piþkin þunu söyleyebiliyor: “Henüz
Taksim’de kutlanmamýþ olsa da…” Ýyi ama neden? Neden siz
taraftarlarýnýzý, “Bu sene Taksim’deyiz” diye kandýrýp sonra
Saraçhane ile avutuyorsunuz. Kendinizi cümle aralarýnda nasýl
da ele veriyorsunuz. “Bu yýl Taksim talebimizi gerçekleþtiremesek bile…” Ýþte asýl olan bu; sizin için Taksim baþýndan beri sadece ve sadece talep oldu baþka bir þey deðil.
Talepten kim ölmüþ! Bu sene talep edersiniz olmaz, bir dahaki
sene bir kez daha bu kez “daha büyük bir kararlýlýkla” talep
edersiniz; yine olmazsa baþka bir yere “sürgün gidersiniz.”
“Taksim iþçi sýnýfý ve emekçilere kapatýlamaz” diyenler,
Taksim yine iþçi sýnýfý ve emekçilere kapatýlmýþtý; buna raðmen Leninistler oraya çýkmayý baþardýlar. Ýþçi sýnýfý ve
emekçilere ne yapmalarý gerektiðini bir kez daha gösterdiler.
Peki siz Taksim’i iþçi sýnýfý ve emekçilere açmak için ne yaptýnýz? Önümüzdeki yýl orayý yine talep etmekten, izin baþvurusu yapmaktan baþka bir þey düþünüyor musunuz? Yoksa
yine “yürüyebildiðimiz her yer bizimdir” deyip Taksim’e zýt
yönde mi yürüyeceksiniz? “Özgürlük alanlarýný mücadeleyle
BELKEMÝÐÝ
OLMAYANLARIN
“KIBLESÝ” DE OLMAZ
1
Mayýs üzerine deðerlendirmelerimize bu sayýmýzda
da devam ediyoruz. 1 Mayýs önemli bir turnusol
iþlevi görüyor; bir politik tavrýn kimin ne olduðunu
olduðu gibi yansýtmasý, sýklýkla rastlanýlan bir durum deðildir.
Elbette olaylarýn geliþimi karþýsýnda her politik yapýnýn tavrý,
onun ideolojisi vb. hakkýnda bir fikir sahibi olmamýzý saðlar,
ama 1 Mayýs konusunda ortalama solun içine düþtüðü durum,
bunun çok ötesinde bir anlam içeriyor. Þimdi herkesin þöyle
bir durup, her sene Taksim’i dillendirip, Taksim’e çýkmama
becerisi(!) gösteren bu yanar dönerleri yerli yerine oturtmasý
gerekiyor.
Abide-i Hürriyet’ e gidip de Piyale Paþa Bulvarý’nda
“1Mayýs Kýzýldýr Kýzýl Kalacak” diye slogan atanlardan tutun
da, Saraçhane’de “Devrimci 1 Mayýs” kutlandýðýný zannedip,
kortejlerin en önünde yer alan “1 Mayýs resmi tatil ilan
edilsin” pankartýnýn arkasýnda yürüyenlere kadar tüm ortalama
sol, bu seneki 1 Mayýs’ta her yýl olanlardan farklý olarak, kelimenin tam anlamýyla “kýblesiz” kalmýþtý. Sonuçta Abide-i
Hürriyet’ e gidenlerin de Saraçhane’ ye gitmeyi kazaným
sayanlarýn da baþlarýnda, onlara “nafile namaz” kýldýran birileri vardý: burjuva sarý sendikacýlar. Saraçhane’ye gitmeyi
Abide-i Hürriyet çukurundan kurtulmak olarak deðerlendirenler, kitle daha henüz Yenikapý’ya gelmemiþken mitingin neden
daðýldýðýný söylemek zorundadýrlar. Sosyalist dergileri temsilen sendikacýlarla iliþkileri yürütmek üzere seçilen arkadaþ o
esnada ne yapýyordu acaba? Burjuva sarý sendikacýlar alelacele
mitingi bitirirken, “sendikaya basýnç yapmak” için seçilen
arkadaþ, kitleyi oradan -her ne kadar ters istikamette de olsa!Taksim’e yürümek için ne yapabilmiþti? 1 Mayýs’a iliþkin
dergiler çevresi olarak yaptýðýmýz toplantýlarda aðýzlara sakýz
olan “basýnç”ýn oldu olancasý bu muydu yoksa? DÝSK ve
KESK’i ileri çekmek denilen þey bu muydu? Siz bu þekilde
mi, bu sene olmadý ama seneye inþallah Taksim! diyorsunuz. Coþkudan, kararlýlýktan vb.den dem vuranlarýn önce
bu sorulara cevap vermesi gerekir; yoksa ortalýkta üstünü
baþýný yýrtarak, göðsünü yumruklayarak “radikal”lik taslamanýn bir anlamý yoktur. Sýnýflar savaþýmýnda cesaretin
ölçütü söylediklerini yapmaktýr, hamasi nutuklar atmak
deðil.
Örneðin sosyalist dergiler olarak yaptýðýmýz toplantýlarda, Taksim’in neden 1Mayýs Alaný olduðuna dair ortalama
solun tamamý mangalda kül býrakmýyorduki hala da býrakmýyorlar. Taksim Meydaný üzerine yapýlan güzellemeleri
6
açmak” dediðiniz bu mu? Yenikapý’ya vardýðýnýzda devlet size
baský yapýnca mitingi erken bitirmek mi “kararlýlýk”.
Kimileriniz, “devlet alan tartýþmalarýný son güne býrakarak
belirsizlik yarattý” diyorsunuz; hangi alan olacaðýný siz mi,
yoksa devlet mi belirliyor? “Üzerinde durulmasý gereken
temel nokta, bu 1 Mayýs’ýn buruk geçirildiðidir” diyenler, bu
burukluðun nedeni Saraçhane’ye gidenleri de Abide-i Hürriyet
kepçesinin içine alamamanýz mý? Bu 1 Mayýs’a iliþkin
“üzerinde durulmasý gereken” daha temel bir nokta yok mu?
Neden sendikalar 1 Mayýs’ý Taksim’de kutlama kararý aldýðýnda bu kararýn altýný oymak için büyük bir hýzla harekete geçen
EMEP reformizmin peþine takýldýðýnýzý açýklamak daha az
temel olan nokta mý?
Peki ya siz, baþýndan beri taraftarlarýný “bu sene Taksim’e
çýkacaðýz” diye motive edenler, taraftarlarýnýzda oluþan ve
“yarým kalan Taksim coþkusu”nu neyle telafi etmeyi düþünüyorsunuz. Üstelik bu yarým kalan ilk Taksim coþkusu da deðil;
uzun yýllardýr temcit pilavý gibi her 1 Mayýs öncesi dergi sayfalarýmýzda “Taksim’de olunmalý” diyor ve sonra rotayý baþka
yöne kýrýyorsunuz. Bu kez rotayý tam tersi istikamete kýrdýnýz.
Bir daha söyleyelim. Taksim’e Yenikapý’dan gidilmez; gidecekseniz Saraçhane’yi bir kalemde geçip gideceksiniz.
“Taksim hedefi”ni hiç kimsenin muðlaklaþtýrmasýna izin vermeyeceksiniz. Elbette bunun için en baþta, “1 Mayýs’ý bir
bayram havasýnda kutlama” psikolojisinden kurtaracaksýnýz
kendinizi. 1 Mayýs her þeyden önce bir kavga günüdür, uluslararasý proletaryanýn kapitalizme karþý savaþ günüdür.
Kapitalizme karþý savaþmak isteyenler, 1 Mayýs’ý
kavgamýzýn kýzýl meydanýnda kutlamak üzere oraya yürüyenlerdir. Taksim Meydaný’ný zaptetmek için tüm güçleriyle, inat
ve kararlýlýkla oraya gidenlerdir. Ortalama sol artýk Saraçhane
yalancý memesini aðzýndan çýkarmalýdýr. Devrimci bir 1
Mayýs kutlamak isteyenler, rotayý baþka bir yere deðil,
Leninistlerin olduklarý yere, Taksim’e çevirmelidirler.ˆ
Antep Ayýþýðý’nda Kolektif
Çalýþmanýn Yaratýcýlýðý
“Umudumuz Kavgada Kavgamýz
Sanatýmýzla” diyerek çýktýk yola…
Antep’in merkezinde bir yer kiraladýk ve
baþladýk çalýþmaya. Ayýþýðýmýzý bir sanat
merkezi gibi dekore etmeliydik. Bizi,
bizim kültürümüzü yansýtmalýydý. Bunun
için etrafýmýzdaki insanlarý harekete
geçirdik. Biliyorduk kolektif çalýþmanýn
yaratýcýlýðýný. Buradaki üretimlere en
geniþ kitleleri katmalýydýk. Ýnsanlar “biz
yaptýk” demeliydi, emek vermeliydi.
Emekçi semtlere gittik, tek tek
kapýlarý çaldýk, onlarla konuþtuk, broþürlerimizi verdik. Ayýþýðýmýzý tanýttýk. Tek
baþýna bunun yeterli olmayacaðýný biliyor-
duk. Emekçiler tarafýndan yoðun olarak
dinlenilen bir radyoda kendimizi tanýttýk,
iki kez programa çýktýk, türküler-þiirler
söyledik, çalýþmalarýmýzý anlattýk.
Gençlere yöneldik, liselerin-dershanelerin
ve halkýn yoðun olduðu merkezlerde
afiþlemeler yaptýk. Sendikalara gittik,
panolarýnda bize yer açmalarýný istedik.
Ve gördük ki insanlara kendimizi anlatabildiðimizde insanlar bizi sahipleniyor,
üretimlerimize katýlýyor. Ayýþýðýmýzýn
ihtiyaç duyduðu bir çok þeyi severek
getiriyorlar. Antep halký bizi yalnýz býrakmadý, býrakmayacak da. Neden bize yüz
çevirsinler ki, biz güzel bir dünya için,
eþitlik için, emeðin iktidarý için, onlarla
birlikte üretmek istiyoruz.
Ýkinci grup baðlama çalýþmamýzý
baþlattýk. Kaval ve gitar çalýþmalarý tüm
hýzýyla sürüyor. Ýnsanlara toplumsal varlýklarýnýn bilincine varma, dünyayý bilimsel bir bakýþ açýsýyla algýlama baðlamýnda
aylardýr felsefe çalýþmalarý yürütüyoruz.
Üniversiteye hazýrlananlar için matematik
ve geometri çalýþmalarýna baþladýk. Þu
anda üç grupla yoðun bir þekilde çalýþmalarýmýza devam ediyoruz. Bilginin bir
mal gibi parayla alýnýp satýlmasýyla yoksul
insanlarýn bundan mahrum kalmasý bizi
harekete geçirdi. Bir þiir grubu oluþturduk, etkinlikler için hazýrlanýyoruz. Yakýn
zamanda tiyatro ve resim çalýþmalarýna
baþlamak için uðraþ gösteriyoruz.
Kürt ve Türk halkýnýn yoðun olarak
yaþadýðý bu þehirde kitlesel bir iþçi sýnýfý
da var. Bu durum egemenleri ürpertiyor.
Sokaklar tinerciler balicilerle dolu.
Barlarla, cafelerle gençlere müthiþ bir
yozluk dayatýlmakta. Yani egemenler
kendilerine yönelik bir mücadele olmasýn
diye elinden geleni yapýyor. Onlar sýnýf
çýkarlarýný nasýl da iyi biliyorlar.
Emekçiler de bilmeli sýnýf çýkarlarýný.
Biz bunu saðlayabilmek için elimizden
gelen her türlü çabayý gösteriyoruz.
Gelecek güzel günlerin bizim olacaðý bilinciyle mücadeleyi yükseltiyoruz.
UMUDUMUZ KAVGADA,
KAVGAMIZ SANATIMIZLA,
KAVGA YAÞAMIN HER ALANINDA!
Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi
Emekçileri
7
IRAK HALK SAVAÞI’NDA
ÖNDERLÝK SORUNU
Irak’taki halk savaþýný, her yönüyle ve yakýndan izlemenin
önemi, kimsenin yadsýyamayacaðý bir gerçek. ABD’nin amacý, bu
savaþtan beklentileri malum: Irak iþgali, ABD için kendisiyle birlikte uçuruma sürüklenen emperyalist-kapitalist sistemi bir süre
daha ayakta tutmasý beklenen Üçüncü Dünya Savaþý’nýn ilk önemli adýmýydý. Buradaki savaþýn sonucu, 21. yüzyýlýn bütünü
üzerinde etkili olacaktýr: ya ABD’nin zaferi, bu durumda
emperyalist sistem birkaç on yýl daha, füzelerin peþinde egemenliðini kanla yýkamaya devam edecektir. Ya da Irak halkýnýn zaferi
ve çöken ABD hegemonyasýnýn enkazýndan, emperyalist ülkeleri
de kapsayan iç savaþlarýn yükseliþi.
Dünyanýn en ileri kapitalist ülkesi, en ileri askeri-teknik
donanýmýyla, haberleþme, ulaþým ve propaganda araçlarýnýn ezici
basýncýyla girdi savaþa. Dünyanýn her köþesinde tüm karþýdevrimci faaliyetlere öncülük ettiði için, küresel karþý-devrim
birikimiyle çýktý Irak halklarýnýn karþýsýna. Emperyalist ambargonun yýllar süren etkisiyle aç ve yoksul kalmýþ, Baas diktatörlüðü altýnda politik örgütlerini kaybedip daðýnýk ve örgütsüz
yaþamýþ bu halklar, bir yýl gibi kýsa bir sürede ABD’yi dize getirmenin mümkün olduðunu kanýtladýlar. Kuþkusuz, bu muazzam
deneyimden, öncelikle dünya komünist hareketi dersler çýkarmalýdýr.
Irak’taki halkýn iþgale karþý savaþýný, salt askeri teknik açýdan
izlemek eksik kalýr. Çünkü bu topraklarda siyaset-din-etnik köken
ile askeri örgütlenme, dünyanýn herhangi bir yerinden çok daha
karmaþýk ve iç içe bir karakter taþýr. Onyýllar boyunca bu topraklarý sömüren emperyalizm, ulusal uyanýþý önlemek için, dinikültürel, etnik, hatta aþiretsel çeliþkileri politikasýnýn
temeline oturttu. Ýngiliz emperyalizminin bu klasikleþmiþ taktiði, sonrasýnda gelen iþbirlikçi yöneticiler
tarafýndan kullanýldý. Irak topraklarýnda, her büyük
ailenin ve aþiretin baþý ya dinsel ya da askeri bir otoritedir. Saddam’ýn modern ordusunda bile, askeri hiyerarþide ailelerin büyük ve etkin oluþunun izlerine rastlamak mümkündü. Baas sisteminin dýþladýðý Þiilerde ElHakim, Sadr, Sistani gibi liderler, hem büyük bir
aþiretin hem de dini otoritenin temsilcileri sayýldýlar.
Bugün, emperyalist iþgale karþý yükselen topyekün
direniþ savaþý, kendi baðrýnda, geçmiþten süzülüp gelen
bu kalýntýlarýn çeliþkisini taþýyor. Bu konuda birkaç politik olguyu tespit edelim.
Direniþi Yaratan Dinamikler
Direniþi Saddam’ýn yönlendirmediði, geçen Aralýk
8
ayýnda yakalanýþýyla ortaya çýkmýþtý. Bu yakalanma, onun,
James Petras’ýn sözleriyle; “Ulus
çapýnda bir direniþ hareketini
yöneten gizli bir el deðil, kendi
bireysel hayatýný güvence altýna
almaya çalýþan bir kaçak
olduðu”na iþaret ediyordu. Özellikle, Sünni kökenlilerin yaþadýðý
bölgelerde halkýn savaþýný kimin
yönlendirdiði sorunu, iþgalciler
için halen daha muamma. Bu
muamma, oradaki direniþ
karþýsýnda ince hesaplarla iþlenmiþ taktik adýmlar atmalarýný
engelliyor. Þiiler ya da “Mehdi
Ordusu” söz konusu olduðunda, iþgalciler kiminle muhatap olduklarýný, kiminle nereye kadar gidebileceklerini, nasýl oynayabileceklerini hesaplayabiliyorlar. Necef’teki Þii Ayetullahlar ya da
Mukteda Sadr, iþgalcilere politik manevra imkaný saðlayan, bolca
politik ve geleneksel baðýmlýlýktan muzdaripler. Oysa, Kerbela’nýn
kuzeyinde iþler böyle yürümüyor.
Kuzey ve Güney’de yoðunlaþan büyük petrol sahalarýndan
uzak Tikrit, Bakuba, Felluce gibi orta büyüklükteki kentler,
Saddam döneminde askeri ve sivil bürokrasinin kaynaðýný oluþturmuþtu. Emperyalist iþgal, bu bölgede yüzbinlerce kiþiyi iþsiz
býraktý. ABD’li yetkililerin “Sünni üçgeni” dedikleri bu bölge,
esasýnda “iþsizler üçgeni” halini almýþtý. Bu bölgede, özelikle
Felluce kenti ön plana çýktý. Düzenli orduya ve polise bolca kadro
saðlamýþ bu kent, bozulan Saddam güçlerinin onuru zedelenmiþ
iþsiz savaþçýlarýyla doldu. 400 bin nüfuslu kent, iþgalciler tarafýndan ele geçirilemedi. Çünkü kent, petrol tesisleriyle deðil, tepeden
týrnaða silahlý, disiplin, istihbarat ve teknik konularda tecrübeli
savaþçýlarla doluydu. Kent içinde bir çok askeri eðitim kampýnýn,
iþgalin daha ilk aylarýnda örgütlendiði, iþgalin ihbarcý aðýnýn
gözlerden saklandýðý biliniyor.
Felluce, Bakuba, Tikrit ve Baas milliyetçiliðinin geleneksel
kalesi Musul’da, iþgalin hegemonya kuramamasý, daðýlan
Baasçýlarýn yeniden örgütlenmesine vesile oldu. Saddam’la birlikte tüm gerici-iþbirlikçi yönetici tayfasý, ya öldürülen ya kaçan ya
da iþgalcilerle iþbirliðine giren Baas Partisi’ni, þimdi orta düzeydeki yerel yöneticilerin yeniden kurduðu, illegal faaliyet içinde
bulunduklarý biliniyor. Açýk adýyla, Arap Halkýnýn Ýlerici Sosyalist
Partisi, sýk sýk yayýmladýklarý
bildirilerde, “Irak halkýnýn silahlý
direniþinin yönlendiricisi olmaya”
devam edeceklerini açýklýyorlar.
Basýna çok az bölümü yansýyan bu
bildirilerde, yansýdýðý kadarýyla,
Saddam’a bir atýf yok. Öte yandan,
Saddam döneminin büyük
baskýlarýna iliþkin eleþtirel bir
tutum da söz konusu deðil.
Görünen o ki, Baas Partisi, iþgalin
patlattýðý öfke ve ulusal uyanýþ
üzerinde, geçmiþi sessizce
geçiþtirip unutturarak, bir otorite
kurmaya çabalýyor. Baas’ýn
Saddam’la özdeþleþen kanlý
geçmiþini unutturup, iþçilerin, yoksullarýn ve Kürt halkýnýn güvenini
yeniden kazanmasý oldukça zordur.
Þii camilerinden, “iþgalcileri ve
Baasçýlarý vurun” çaðrýlarý yükselmeye devam ediyor. Öte yandan
Kürt halký ne Halepçe’yi unutabilir,
ne de 70 binden fazla kurban
verdikleri þoven kampanyalarý.
Buna raðmen Baas, iþgalin yarattýðý ulusal öfkenin büyük dalgalarý üzerinde yeniden güç kazanabilir. Fakat bu güç, onu tüm
Irak halklarýnýn öncüsü konumuna getirmeye yetmeyecektir.
Ordusunun iþgalcilere karþý ayaklanmasý, Necef’teki dinsel ulemanýn otorite savaþýnýn bir parçasý
olmaya baþladý. Necef’te etkin
olan, Þii nüfus üzerinde de etkin
olabiliyordu. El-Hakim ve Sistani;
“Siz bizim gençlerimizsiniz, ama
gidin, Necef dýþýnda direnin” diyorlar. Bu otorite savaþý, Sadr ve ulemalarýn uzlaþmaya varmasýyla
biraz olsun soðudu. Sadr, yýktýðý
geleneksel siyasi otoriteyle yeniden
anlaþtý. Anlaþmaya göre, iþgal
sürdükçe silahlý direniþ de sürecekti. Fakat eðer Ulemalar Konseyi
isterse, Mehdi Ordusu daðýtýlacaktý.
Ulemalar ise, Sadr açýk çek vermesine raðmen Mehdi Ordusu’nun
daðýtýlmasýný açýktan dile
getiremiyorlar. Çünkü, iþgale karþý
büyük bir öfkeyle savaþan binlerce
gencin, baþýboþ býrakýldýklarýnda
nereye savrulabilecekleri konusunda endiþeler taþýyorlar. Bir zamanlar Necef, Kerbela, Basra gibi Þii
kentlerinde önemli bir toplumsal taban kazanmýþ olan komünistlerin, savaþýn içinde aktif bir gücü temsil ettiklerini düþündükçe,
Þii ulemalar susmayý tercih ediyorlar.
Direniþte Þii’lerin Rolü
Irak’taki dinsel kökenli bütün partiler, iþgal döneminde, ya
sessiz kaldýlar, ya da açýktan iþbirliðine girdiler. En güçlü Þii partisi olan, Mukteda Sadr’ýn babasýnýn ve aþiretinin partisi olan Ýslami Dava, kukla yönetimde yer almaktan çekinmedi. Ayný partiden
ayrýlýp Ýran’a yaklaþan, en zengin Þiilerin desteðindeki El-Hakim
ailesinin Ýslam Devrimi Yüksek Konseyi de ayný iþbirlikçi yolu
izledi. Sünni tabandan beslenen, Müslüman Kardeþler’in Irak’taki
uzantýsý olan Ýslam Partisi’nin, direniþin kalesi Felluce’de bile
belli bir desteði var. Ne var ki, zamanýnda ABD’nin “yeþil kuþak”
projesinden bolca beslenen bütün bu dinsel partiler, 60’lý yýllardan
itibaren iþçiler ve yoksullar arasýnda hýzla taraftar toplayan
Komünist Partisi’ni durdurabilmek için kurulmuþtu ve mayalarýnda burjuva politikasý ve iþbirlikçilik yatýyordu. Felluce’deki büyük
çatýþmalar sýrasýnda “arabuluculuk”a soyunan Ýslam Partisi,
sonuçta direniþçileri oyalamaktan baþka bir iþe yaramayýnca, halk
tarafýndan dýþlandý. El-Hakim ve Sistani, sessiz iþbirlikçilik politikalarýný sürdürürken, onlarýn tabaný hýzla Mukteda Sadr’ýn
Mehdi Ordusuna kaydý. Ýþgal, Irak’taki büyük dinsel gerici partileri de çözüyor.
Bu eðilimin dýþýna düþen Mukteda Sadr, iþgal sonrasý çevresine toplanan öfkeli genç kitleden oluþan Mehdi Ordusuyla
direniþe geçti. Binlerce Þii genç, gelenekleri bir kenara iterek,
genç Sadr’ý, en büyük ulemalarýn önüne geçirdi. Fakat Sadr, yarattýðý etkiyle, Þiilerin geleneksel düþüncelerine ve siyasi-dinsel
yapýlanmalarýna büyük bir darbe indirdiðinin farkýna vardý ve
açýkçasý, bundan ürktü. Zira, elinde tuttuðu gücün beslendiði Þii
gelenekleri (Sadr, 80’de idam edilen ve dönemin en yüksek Þii
otoritesi sayýlan Baki Sadr’ýn oðlu), yaþayan en yüksek dini
otoriteyi kayýtsýz “taklit” etmeyi gerektiriyor. Bu geleneði bozan
Sadr, kendi gücünün kaynaðýna da darbe vuruyordu. Mehdi
Ve Komünistler…
Ýþgalcilerle iþbirliðini kabul ettiði için önemli kadrolarýný, militan ve taraftarlarýný kaybeden Irak Komünist Partisi (IKP), direniþ
zafere yaklaþtýkça, yenilgi yaþayan taraflardan biri olmaya baþladý.
Yýllar önce ayrýlýðýný ilan eden Komünist Ýþçi Partisi, iþgalle birlikte partiden kopan Kadre gibi gruplar, Kerkük’ten Basra’ya dek,
özellikle iþsizler arasýnda güç kazanýyorlar. IKÝP, iþsiz kitleleri
iþgalcilerin karþýsýna her fýrsatta çýkartýrken, Kadre, silahlý direniþ
saflarýna geçtiðini açýktan ilan etti. Baasçýlar ve dinsel kökenli
partiler, Irak direniþinin öncülüðünü sahiplenme açýsýndan büyük
açmaz ve çeliþkilere sahipler. Bu konuda önleri açýk olan tek
siyasi grup, komünistlerdir. Geçmiþte ve günümüzde kurmuþ
olduklarý güven iliþkileri -Komünist Ýþçi Partisi, kuzeyde etkindirNecef, Kerbela ve Basra’daki kökü yýllar öncesine dayanan
geleneksel iliþkileriyle bu komünist gruplar, öncülüðe uzanacak
dinamiklere sahiptirler. Küçük örgütlenmeler çevresinde daðýnýk
duran ulusal kurtuluþçu gruplarý toparlayabilir, bu sayede yeniden
yapýlanan Baasçýlarý denetimleri altýna alabilir. Bugün Sadr’ýn
peþine düþen Þii kökenli savaþçýlarý, Sadr’ýn politik yalpalamalarýndan yararlanarak kendi yanlarýna çekebilirler.
Emperyalist basýnýn Irak’taki komünist güçlerin etkinliði
üzerine tek bir söz söylememeleri, susku komplosuyla onlarý boðmaya çalýþmalarý kimseyi aldatmasýn. Bu susku komplosu bile,
komünistler karþýsýnda emperyalizmin korkusunu anlatmaya yeter.
Vietnam Savaþý sýrasýnda, her fýrsatta “komünist çeteler”e karþý
savaþtýklarýný gururla açýklayan ABD, bugün ayný propagandanýn
enternasyonal proleter dayanýþmayý alevlendireceðinin farkýndadýr.
Önümüzdeki aylar, Irak halk savaþýnýn politik niteliðinin
netleþmesine tanýk olacaktýr. Öncülük sorununu yalnýzca
komünistler çözebilir. Irak halký önümüzdeki aylarda bu gerçeði
daha net görecektir.ˆ
9
yasal grevlere baþvuran iþçi sýnýfý, ne
yazýk ki sermayenin bu saldýrýlarýný boþa çýkaramadý. Çýkaramadý; çünkü, pratikte sýnýrlarý zorlamýþ olsa da, bilinç olarak sendikal sýnýrlarýn ötesine fazla
geçemedi. Muazzam bir devrim fýrtýnasý
yarattýðý bu iki gün savaþlarýnda bile,
gözü kulaðý DÝSK’te idi. Ve Kemal
Türker’in radyo konuþmasýnýn ardýndan
eylemine büyük oranda son vermiþti. O
DÝSK ki, 12 Eylül askeri darbesi geldiðinde iþçileri faþizme karþý savaþa çaðýrmak yerine Selimiye Kýþlasý önünde
teslim olmak için kuyruða girecek ve iþçi sýnýfýnýn savaþmadan teslim olmasýnda en büyük rolü oynayacaktý.
Bu devlet, tüm tarihi boyunca sendikacýlarý yoðun baský altýnda
tutarak, onlarý satýn alarak, satýn alamadýklarýný öldürerek, iþçi sýnýfý
içinde devrimci çevrelerin kök salmasýný engellemeye çalýþtý. Oportünist, sosyal-reformist çizgi, iþçi sýnýfýnýn sendikalarýnda daima hakim oldu. Ve sýnýfýn bilinci ekonomizm ve sendikalizmle sakatlandý.
Kemal Türker, Kenan Budak, Þemsi Denizer gibi çizgiyi aþanlar,
birer birer ortadan kaldýrýldý. Buna karþýlýk, Türk-Ýþ Genel Baþkaný
Sadýk Þide, 12 Eylül cuntasýnýn Çalýþma Bakaný’ydý. Petrol-Ýþ baþkaný Cevdet Selvi, DÝSK Genel Baþkanlarýndan Rýdvan Budak,
Türk-Ýþ Genel Baþkanlarýndan Bayram Meral, burjuva partilerden
milletvekilliðine “yükselen”, iþçi sýnýfýndan beslenip burjuva kümeslere (ya da burjuvazinin ahýrýna) yumurtlayan tavuklardý.
Devrimci proletarya bu kýsýr döngüyü, bu ihanet zincirini kýrmalý, kendi kaderini kendi ellerine almalýdýr. 15-16 Haziran’ý yaratan bu iþçi sýnýfýdýr. Ekonomizm ve sendikalizmin bilincini sakatlamasýnýn önünü alabilmek için, kendi kurtuluþunu, kendisiyle birlikte
tüm toplumun kurtuluþunu saðlayabilmek için uluslararasý proletaryanýn teorik hazinesiyle donanmak, bilimsel sosyalizmi öðrenmek
zorundadýr. Dün 15-16 Haziran’ý yaratan iþçi sýnýfý, bugün 28-29
Haziran’da Ýstanbul’da NATO Zirvesi’ni, yeni “devrim günleri”nin
vesilesi yapmalýdýr. Ýstanbul NATO’ya dar edilmeli. Ýþçi sýnýfý, üretimden gelen gücünü kullanarak, politik grevler örgütleyerek, sokaklara çýkarak, kavgaya atýlarak, emperyalizmin askeri-militarist
güçlerini Ýstanbul’dan defetmeli, kendi iktidarýna giden yolun bu
zorlu kavgalardan geçtiðini görmelidir. 15-16 Haziran örneði, bizlere yol gösterici olmalý.
Ýki Büyük “Devrim Günü”:
15-16 HAZÝRAN
15-16 Haziran 1970. Bu tarih, proletaryanýn o büyük tarihsel
eyleminin baþlangýç tarihidir. Devrimci yöntemlere baþvuran iþçi sýnýfýnýn bu tarihsel eylemi, iki gün sürdü. Ýki gün boyunca Ýzmit ve
Ýstanbul sokaklarý proletaryanýn ayak sesleriyle, devrim ve sosyalizm sloganlarýyla inledi. Ýþçiler akýn akýn Ýstanbul’un her yerinden
Taksim’e aktý. Ýki gün süren çatýþmalarda biri polis dört kiþi öldü,
422 iþçi iþten atýldý, 162 kiþi tutuklandý.
Bu eylemle birlikte proletarya o dev gövdesiyle sahneye çýkmýþ, önüne kurulan barikatlarý bir çýrpýda parçalamýþtý. Bu öylesine
görkemli bir ayaða kalkýþtý ki, bir çok burjuva, “devrim oluyor”
korkusuyla soluðu yurtdýþýnda aldý. Sermayenin yüreðine düþen bu
ateþ, bu dehþetli korku, bugün bile atýlabilmiþ deðil. 15-16 Haziran’ýn o korkunç anýsý, iþbirlikçi tekelci sermayeyi hala korku nöbetlerine sokmaya yetiyor.
O günkü Süleyman Demirel hükümeti, CHP’nin de desteðiyle
DÝSK’i kapatmak için parlamentodan yasa çýkardý. Bunun üzerine
DÝSK, üyelerini eyleme çaðýrdý. Bu çaðrýyla harekete geçen iþçi sýnýfý, kýsa sürede sendika çizgisinin çok ötesine geçti. Eylem, DÝSK
için de ürkütücü bir patlamaydý. DÝSK Genel Baþkaný Kemal Türker
devreye girerek, radyodan “Aranýzda kýþkýrtýcýlar var. Þerefli Türk
askerine taþ atanlar var. Fabrikanýza dönün” çaðrýsý yaptý. Ýki gün
boyu sokaklarda devrimci fýrtýnalar estiren iþçi sýnýfý, o günkü bilinç
durumuna uygun bir þekilde, bu çaðrýya uyarak fabrikalarýna döndü.
Ýki “devrim günü” böylece dindi. Bu arada Demirel hükümeti yasayý geri çekmiþ ve DÝSK’i kapatma planlarý geçici bir süre ertelenmiþ
oluyordu.
Bu iki “devrim günü”, o günlerde sürmekte olan “iþçi sýnýfý
devrimin fiili öncüsü müdür, yoksa sadece ideolojik öncüsü mü”
tartýþmalarýna, iþçi sýnýfýnýn pratikte verdiði bir yanýttýr. Ýþçi sýnýfý
devrimin tek öncü gücü olduðunu, kapitalist bir toplumda hayali öncüler aramanýn nafile bir çaba olduðunu herkese göstermiþ oldu.
Öte yandan 15-16 Haziran, iþçi sýnýfýnýn ilk ciddi politik sýnavýydý. Sermaye egemenliðine karþý doðrudan harekete geçen proletarya, kendi politik istemini ortaya koyarken, güçlü kollarýyla düzeni iliklerine kadar sarstý. Daha sonraki yýllarda DGM’lere karþý
kampanyada da benzer sahneler tekrarlanacaktý.
15-16 Haziran’da dehþete düþen ve geri adým atan burjuva düzen güçleri, derhal harekete geçtiler. Ýki günlük dehþet, akýllarýný
fazlasýyla yerine getirmeye yetmiþti. Bu tehlikeli gidiþ, derhal durdurulmalýydý. Dönemin Genel Kurmay Baþkaný’nýn sözleriyle, “sosyal uyanýþ iktisadi geliþmeyi aþmýþtýr, derhal durdurulmalýdýr.” Ve
böylece ilk faþist darbe tezgahlanmaya baþlandý. 12 Mart 1971’de
faþist cuntanýn verdiði muhtýra ile faþist terör dizginlerinden boþandý.
Fakat toplumsal dinamikler, faþist darbenin kesin baþarýya ulaþmasýný engelledi. Yarým kalan kurumsal faþizmin egemenliði iþini
bir sonraki darbe, 12 Eylül 1980’de gerçekleþen askeri faþist darbe
tamamlayacaktý.
15-16 Haziran’da sokaklarý fetheden, devletin barikatlarýný birer birer parçalayan, çatýþmaktan, kayýp vermekten çekinmeyen, si-
10
YAÞASIN DEVRÝMCÝ PROLETARYANIN
MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!
YAÞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALÝZMÝ!
YAÞASIN BÝLÝMSEL SOSYALÝZM!
Ýstanbul’da Üç Ayrý
1 Mayýs
1 Mayýs’ýn iþçilerin uluslararasý birlik-mücadele-dayanýþma
günü olduðunun II. Enternasyonal tarafýndan dünya proletaryasýna duyurulmasýnýn üzerinden bir asrý aþkýn zaman geçti. O tarihten bu yana dünyanýn hemen bütün ülkelerinde iþçiler, 1 Mayýs’ý
sahiplenerek alanlara çýkýp, sloganlarýný haykýrýrlar. Kapitalist
toplumlarda baský ve kanla yazýlan 1 Mayýs tarihi, ülkemizde de
oldukça geç kutlanmaya baþlanmasýna raðmen, daha ilk kutlamalarda iþçi katliamlarýna yol açtý.
1 Mayýslar burjuvazinin uykularýný kaçýrýr. Sömürücü sýnýf o
günü hýzlýca geçip 2 Mayýs’a varmayý düþünür. Ýþçi sýnýfý ise aylar öncesinden 1 Mayýs’ý iple çeker, hazýrlýklara giriþir.
1 Mayýs günü iki sýnýfýn karþý karþýya geldiði gündür. Özellikle burjuva sýnýf açýsýndan bu çok nettir. Bütün tehditlerini, aþaðýlamalarýný ortaya serer; baskýlarý arttýrýr.
Ülkemizde 1990 sonrasý kutlanmaya baþlanan 1 Mayýslarda
ise iþçi sýnýfý salonlara hapsedilmek, tamamýyla pasifleþtirilmek
istendi. Þu anda da hala var olan sendikal, siyasal önderlikler, iþçi sýnýfýný burjuva sýnýf karþýsýnda, kapitalizm içi kýrýntýlar isteyen
bir sýnýf durumuna getirmek istiyorlar.
Özellikle de karþý-devrimci sendikal önderlikler, iþçi sýnýfýnýn iktidarýndan bahsedilmesinden müthiþ rahatsýz olurlar. Bu adamlar her eylemde peþlerine takýlan küçük-burjuva sosyalistleri
sayesinde altýn çaðlarýný yaþýyorlar. Ýstanbul 2004 1 Mayýs’ý oldukça öðretici oldu. Bu çevrelerin içinde bulunduklarý gerçek durum ortaya çýktý. Bunlarýn kendi pusulalarýnýn olmadýðý, birbirleriyle rekabet ederek, gösteriþ yaparak çoðalmayý arzuladýklarý,
kafalarýnda önder olma, iktidar olma düþüncelerinin olmadýðý ortaya çýktý.
Ýstanbul’da üç ayrý meydanda 1 Mayýs kutlandý. Taksim, Sa-
raçhane ve Þiþli. Üç ayrý alandaki
güçlere bakýldýðý zaman üç ayrý kategoriye alýnabiliyor. Devrimciler, oportünistler ve reformistler. Þiþli ve
Saraçhane’de alanýný þaþýrmýþ bazý
gruplar var ama bu, söz konusu gerçeði deðiþtirmiyor.
Statükocu davranýþ, yaratýcý olmayan düþünce, 1 Mayýs öncesi oportünist ve reformist çevreleri açmaza düþürdü. Yasak savmak için alanlara gidenler, usulden olduðu üzere
hangi alanda olduklarýný ve o alanda
olmalarýnýn ne kadar doðru olduðunu
anlatan bir iki yazý yazýp, tabanlarýný
avutuyorlar. Ýki ayrý alanda konumlananlar, birbirlerine ancak
þöyle diyebilirler; “dinime küfredenler bari müslüman olsalar”.
“Seneye birlikte olmak gerek” demeleri onlarýn birbirinden pek
de farklý olmadýklarýný gösteriyor.
Bu çevreler hangi alana gideceklerini kendileri de bilmiyorlardý. Özellikle Saraçhane, deyim yerindeyse þapkadan çýkmýþtýr.
Sendikacýlar iki tarafý da bir yerlere götürmüþlerdir. Öncülere
hem de komünist-devrimci öncülere bakýn hele! Bayraklar, afiþler, pankartlar hazýrlanýyor, Ýstanbul’da alan hazýrlamasý iþi ise
baþkalarýna býrakýlýyor. Buradan çýkan sonuç nedir? Katýlýmcý
kalmak, sadece gösterici olmayý kabul etmek. Bu tavýr onlar için
geneldir.
Gösteriþ yapmayý iyi bilmek, büyük enerji harcamak fakat
sýnýflar savaþýnda iþçi sýnýfýnýn saflarýnda sürekli pasiflik! Bunun
sebebi ideolojik yetersizlik deðil. Ýsteksizlikten ileri geliyor. Ýsteksizliðin sebebi ise iþçi sýnýfýnýn dýþýnda bir yerlerden, bunlarýn
küçük-burjuva katmanlara dayanýyor olmalarýndan geliyor. Ýþçi
sýnýfýnýn içinde bulunduðu durumu bilmiyorlar. Ýþçi sýnýfý adýna
sendikacýlarý muhatap alýp onlarla ittifaka giriyorlar. Bir çevre
var ki bu 1 Mayýs’ta çok dikkat çekti. Gittikçe çürüyen ve devrimcilere düþmanlaþan reformist EMEP çevresi. Bilmeyenler için
söyleyelim. Bu çevrenin geçmiþi Maocu Halkýn Kurtuluþuna dayanýyor. Diðer Maocu gruplar gibi geçmiþte en büyük mücadelelerini Sovyetler Birliði’ne karþý verdiler. Türkiye’de ise DÝSK’e
karþý mücadele ettiler. 1976-1977 1 Mayýslarýnda Taksim’e alýnmadýlar. 77 1 Mayýs provokasyonuna zemin hazýrladýlar. Onlar için Taksim Meydaný hiçbir zaman 1 Mayýs Alaný olmadý. Öyle
bir tarihleri yok.
Evrensel gazetesi her yýl Taksim gündeme gelince sýkýntýlara
girer. Taksim’den vazgeçilince rahatlar. 1 Mayýs kürsüleri burjuva-sendikacýlara teslim edilir, kürsünün dibinde iþçi sýnýfýnýn “talepleri” haykýrýlýr!
EMEP çevresinin içinde bulunduðu son durumu anlamak için þunu görmek yeterli. Saraçhane’ye DÝSK’in peþinden gidenlere “solcu” diyorlar. Politikadan arýnmýþ 1 Mayýs olamayacaðýna
göre Þiþli ne oluyor. EMEP Saraçhaneye gitmeyi bile kendine zulüm olarak görürken kýsa bir süre sonra gerici-dinci-þeriatçý partilerle ve bir de MHP ile ayný mitingde boy gösteriyor. Bu ortalama solun ayný zamanda ne kadar geniþ bir mideye sahip olduðunu gösteriyor. Tabi bir de dirsek temasýnda bulunduklarý kesimlerin ortalama solu mideye indirme ihtimali de var.
Ýstanbul’da kutlanan üç ayrý 1 Mayýs eylemi ile ilgili deðerlendirme yaparken, ortalama solun bu ruh halini de hesaba katmak gerekiyor. Kitle kuyrukçuluðunun sonunda gelebileceði yer,
burasýdýr. Bundan ötesi kokuþmuþ bir bataklýktýr.
Bir Y.E. Mücadele Birliði Okuru
11
NATO ZÝRVESÝNÝ
ENGELLEMEK ÝÇÝN
DEVRÝMCÝ BÝRLÝK
NATO zirvesine bir aydan az bir
süre kaldý. Emek ve sermaye, devrim
ve karþý-devrim, Ýstanbul zirvesinde,
hem de uluslararasý çapta bir kez daha karþý karþýya geliyor. Zirvenin bu
niteliði, baþlý baþýna ona olaðanüstü
bir önem kazandýrýyor.
Zirvede tartýþýlacak konular ve
dünya kapitalizminin içinde bulunduðu bunalým, zirvenin önemini arttýrýyor. Özellikle son on yýlda þekillenen
NATO’nun yeni kimliði ve görevi,
Ýstanbul zirvesinde belirginleþtirilmeye ve karar altýna alýnmaya çalýþýlacak. Irak savaþý, ABD’nin Büyük Ortadoðu Projesi ve emperyalistler arasý
çeliþkiler zirvenin önemli konularýndan. Ve tüm bu çetrefil konular, iþçi
ve emekçilerin öfkeli soluklarý uluslararasý sermayenin ensesini yakýyorken ele alýnacak. Ýki karþýt, birbirine
düþman iki dünya, Ýstanbul’da kendi
zirvelerini topluyor olacaklar.
Ýç Savaþ Örgütü Olarak NATO
NATO bir iç savaþ aygýtý olarak
doðdu. Temel kuruluþ amacý, denildiði gibi “Sovyet tehdidi” deðil, en azýndan Avrupa’nýn ileri kapitalist ülkelerinde, güçlenen sosyalizm yönelimini engellemek, devrim güçlerini
ezmek idi. Yarým asýr boyunca gizli
örgütlenmeler vasýtasýyla komünistlere ve devrimci güçlere karþý “nizami
olmayan harp” yürüttü. Yugoslavya’da 1995, Bosna-Hersek savaþý ve
1999’da Yugoslavya’nýn bombalanmasýna kadar herhangi bir dýþ savaþ
yürütmedi. Bu geçmiþ, ters yöndeki
emperyalist propagandaya raðmen,
NATO’nun bir iç savaþ örgütü olarak
12
doðduðunu açýk bir þekilde ortaya
koyuyor.
Dünya koþullarý deðiþti. Artýk
sosyalist blok yok. Diðer taraftan kapitalizm, ölümcül bir bunalýmýn pençesinde kývranýyor. Durum onun için,
her geçen gün daha kötüye gidiyor.
Ýnsanlýk küresel ölçekte ayaða kalkýyor. Bu geliþmeler, daha önceki NATO zirvelerinde “ayaklanmalar yüzyýlý” olarak tüm çýplaklýðýyla ortaya
kondu. Bu þartlarda NATO’nun yeni
görevi de belirlenmiþ oluyordu: ayaklanmalarý bastýrmak. Böylece karþý-ayaklanma stratejisi NATO’nun
“yeni konsepti” haline geldi.
Görev alaný Kuzey Atlantik olarak belirlenen eski NATO, artýk her
türlü coðrafi sýnýrý bir kenara atarak,
uluslararasý kapitalizmin askeri-polis
örgütü olarak tüm dünyayý hedefliyor.
Taraflar Kýlýçlarýný
Biliyor
NATO Zirvesi’ne hazýrlýklar devam ediyor. Sermaye egemenliði bu
zirveyi “kazasýz” atlatmak için, baský
ve terörü her geçen gün yoðunlaþtýrýyor. Ýþi, uzaktan kumandalý oyuncaklarýn satýþýný yasaklamaya kadar vardýrdýlar. Zirvenin yapýlacaðý bölgede
evlenmek, ölmek, yaþamak yasak!
Bilindiði gibi 15 km çaplý alanda -ki
burasý “NATO Vadisi” oluyor- cenaze
törenleri dahil her türlü etkinlik yasaklanýyor. Burjuvazi bir yandan “her
an bir saldýrý olabilir” paranoyasý içinde, korkuyor; öte yandan bu “abartýlmýþ ihtimale” dayanarak, emekçiler üzerinde tam bir terör estiriyor.
Emek cephesine gelince… Gerek
Yasak savma mantýðýyla hareket edip, tüm varlýðýný devletin
izinli mitinglerine adayanlardan, kendini
onunla sýnýrlayanlardan farklý
olarak, bu süreci
büyük bir kavga günü
olarak algýlayan bütün
güçler bir araya gelmelidir. Bütün güçlerimizi
birleþtirmeli ve kelimenin gerçek anlamýnda
Ýstanbul’u NATO’ya dar
etmeliyiz. Bush, Blair vb.ni
“karþýlama komiteleri”
kurmaktan tutun da,
“NATO Vadisi’nin
ulaþýmýný felç etmeye kadar pek
çok yönteme
baþvurmak mümkün. Ama birbirimizden kopuk,
daðýnýk olduðumuzda etkili bir
müdahale
gerçekleþtirmemiz çok zor. Bu
yüzden, NATO
Zirvesi’ni engellemek
gerektiðini düþünen
devrimci güçler olarak bir araya gelmeli, bu süreci birlikte örgütlemeliyiz.
Ýstenildiðinde
baþarýlamayacak hiçbir iþ, üstesinden gelinemeyecek hiçbir engel yoktur.
ülke çapýnda, gerekse uluslararasý ölçekte bu zirvenin hazýrlýklarý devam
ediyor. Her siyasal çevre, kendi politik perspektifine uyan araçlarla sürdürüyor hazýrlýðý. Bu, anlaþýlýr ve eþyanýn doðasýna uygun olandýr. Son
on yýlda “küreselleþme karþýtlarý” genel adý altýnda dünya siyasi arenasýnda boy gösteren heterojen hareket,
bileþenlerinin politik tercih ve tutumlarýna baðlý olarak, kendine uygun
eylem biçimlerini yaratýyor.
Liberal Muhalefet
Sermayenin merkezileþme ve yoðunlaþmasýndaki olaðanüstü hýzlanýþ,
tekelleþme sürecinin hýzlanmasýný ve
buna baðlý olarak küçük ve orta burjuva kesimlerinin mülksüzleþmesini
de beraberinde getirdi. Böylece geniþ
küçük burjuva unsurlar ve orta katmanlar eylem alanlarýndaki yerlerini
aldýlar, alýyorlar. Ve tabii ki kendi siyasal tercih ve tutumlarýný da bu heterojen harekete dahil ediyorlar. “Küreselleþme karþýtý” hareketteki “çok
renkliliði”, bu durum açýklar.
Her geçen gün kapitalizm tarafýndan iflasa ve yok oluþa sürüklenen
orta kesimler, son on yýlda geniþ bölükler halinde küresel muhalefetin içinde yer alýyorlar. Politik çizgileri
liberal muhalefet düzeyini aþmýyor.
Ýnsanlýðý toptan imhaya sürükleyen
kapitalizme karþý atabilecek taþý olan
her kesimin, toplumsal mücadele içinde yer almasý iyi bir geliþme. Fakat bu kesimlerin son derece liberal
yaklaþýmlarýnýn “yenilik budalasý” kimi sosyalist çevrelerce benimsenmesi, dahasý bu yaklaþýmlarýn iþçi sýnýfý
arasýnda da belli bir etkisinin olmasý,
tehlikeli bir durumdur.
Hedefini yitiren, sýk sýk kýblesini
þaþýran ortalama sol, bu türden yeniliklere, deyim uygunsa modaya çok
çabuk kapýlýyor.
Sözkonusu zirveye karþý kurulan
“NATO ve Bush Karþýtý Birlik” tam
da böylesi liberal bir çizgide, eski iktisadi ve sosyal konumunu yitiren orta sýnýflarýn politik tercihlerini yansýtan bir çizgide ilerliyor. Son derece
liberal etkinlikler düzenliyor. Mantýk,
aðýrlýklý olarak NATO’nun, özelde de
Bush’un protesto edilmesiyle sýnýrlanýyor. Bu protesto tavrý da olabilecek
en geri noktada, sermaye egemenliði
için kabul edilebilir sýnýrlar çerçevesinde ele alýnýyor.
Aslolan Zirveyi
Engellemektir
Oysa gelinen aþamada yapýlmasý
gereken, sýradan bir protesto gösterisi
deðil, zirvenin yapýlmasýna engel olabilmek, hiç olmazsa onu geciktirebilmektir. Ancak böyle bir yaklaþým,
uluslararasý proleter hareketin ciddiyetle üzerinde durabileceði bir tutum
olacaktýr.
Her türlü protesto yöntemine baþvurulmalý, çok geniþ emekçi kesimlerin aydýnlanmasý ve harekete geçirilmesi için bütün imkanlar seferber edilmeli. Fakat devrimci hareket kendini asla bununla sýnýrlamamalý.
Önümüze bu zirvenin engellenmesi, geciktirilmesi görevini koymalýyýz. Bilinmeli ki, böyle bir baþarý,
bir dizi liberal eylemin yaratacaðý etkiden çok daha sarsýcý olur. Sermaye
dünyasýnýn planlarýný bozabilir.
Uluslararasý karþý-devrimin bu
vurucu gücünü pratikte iþlemez kýlabilmek, bu zirveyi yaptýrmamak; olmadý, geciktirebilmek, zirve katýlýmcýlarýnýn köþe bucak saklanarak, gizlenerek salona girmek zorunda kalmasý önemli.
“NATO, halklarýn katili ve düþmanýdýr”. Ýþçi sýnýfý ve emekçiler, bu
düþünceyle harekete geçirilmeli. Bu
süreçte özellikle iþçi sýnýfý ve emekçilerin yapacaðý siyasi grevler, NATO’ya verilecek en iyi cevap olacaktýr. Ve zirveye katýlacak katil sürüsü,
suçlu olduklarýnýn tüm dünya tarafýndan bilindiðini görmelidir. Bunlarý
yapabilmek, düþmanlarýmýza önemli
bir darbe vurmak anlamýna geliyor.
Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin NATO’ya
karþý eylemlere öncülük etmesiyle bu
saðlanabilecektir.
NATO’ya Karþý
Devrimci Birlik
NATO ve Bush Karþýtý Birlik, liberal bir çizgi izlemek üzerine kurulmuþ bir yapý. Elbette herkes kendi
politik tercihine göre birlikler kurma
hakkýna sahiptir. Buna kimsenin bir
diyeceði olamaz. “En geniþ birlikler”in gerekli ve yararlý olduðu düþünülüyor olabilir. Fakat hiç kimse
devrim adýna, sosyalizm adýna hareket ettiðini söyleyip de kendini liberal sularda kulaç atmakla sýnýrlama
hakkýna sahip deðil. Býrakalým bu
türden liberallikler, kavga kaçkýnlýðý
reformistlerin iþi olsun. Devrimci
çevreler, iþçi sýnýfýna ve emekçi kesimlere doðru mücadele çizgisini diþe diþ zorlu bir kavgayla ulaþtýrabilir
ancak.
Kimseye “liberallerle ortaklýðý
terk edin” demiyoruz. Eðer liberallerle ortaklýðý devam ettirmenin gerekli
olduðunu düþünüyorsanýz, bu elbette
sizlerin politik tasarrufudur. Biz diyoruz ki, NATO Zirvesi’ni engellemek perspektifinde olanlar bir araya
gelmelidir. Yasak savma mantýðýyla
hareket edip, tüm varlýðýný devletin izinli mitinglerine adayanlardan, kendini onunla sýnýrlayanlardan farklý olarak, bu süreci büyük bir kavga günü olarak algýlayan bütün güçler bir
araya gelmelidir. Bütün güçlerimizi
birleþtirmeli ve kelimenin gerçek anlamýnda Ýstanbul’u NATO’ya dar etmeliyiz. Bush, Blair vb.ni “karþýlama
komiteleri” kurmaktan tutun da,
“NATO Vadisi’nin ulaþýmýný felç etmeye kadar pek çok yönteme baþvurmak mümkün. Ama birbirimizden
kopuk, daðýnýk olduðumuzda etkili
bir müdahale gerçekleþtirmemiz çok
zor. Bu yüzden, NATO Zirvesi’ni engellemek gerektiðini düþünen devrimci güçler olarak bir araya gelmeli,
bu süreci birlikte örgütlemeliyiz. Ýstenildiðinde baþarýlamayacak hiçbir
iþ, üstesinden gelinemeyecek hiçbir
engel yoktur.
NATO ve Bush Karþýtý Birlik içindeki tüm samimi arkadaþlara çaðrýmýzdýr. Dilerseniz içinde bulunduðunuz Birlik’ten ayrýlmayýn. Ama eðer NATO Zirvesi’nin fiili olarak engellenmesi gerektiðine inanýyorsanýz,
güçlerimizi bir araya getirelim ve harekete geçelim. ˆ
13
Zindanlarý Yýkacak,
ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!
Ýnfaz Yasa Tasarýsý’na
Karþý Eylemler
Remzi Aydýn Ölüm Orucu
Eyleminin 343. Gününde
Merhaba Yoldaþým,
10 ve 12 Mayýs tarihlerinde yazdýðýn iki mektubunu da geçen hafta almýþtým. Bense geçen hafta yazamadým size, fotoðraflarýmýn gelmesini bekledim. Bugün, yarýn derken hafta da sona erdi. Bu hafta ilk iþ olarak size
yazýyorum. Fotoðraflarý da yollayacaðým, kritiðini yaparsýnýz artýk, son fotoðraflara göre nasýl çýkmýþým diye…
Derginin son sayýsýný sýcaðý sýcaðýna aldým, çok hoþuma gitti, her zamanki gibi çok iyiydi. Yalnýz 15. sayýyý alamadým, postayla yollarsanýz alabilirim…
Yolladýðýn güzelim kartlarý aldým yoldaþým, eline saðlýk. Ama benim burada 2004 takvimim yok. 2005 takvimi var ama. Belki boþ zamanýnda minik, kullanýþlý bir 2004 takvimi hazýrlarsýn bana… çok þey mi istiyorum,
zamanýn olursa tabi…ben gün hesabý yapmýyorum hiç, günleri saymýyorum. Yoldaþla beraberken, o çýkartýrdý hesabý. Onun yanýndan ayrýldýktan
sonra ise yuvarlak hesap olarak biliyorum sadece. Günleri saymak, oldum
olasý hoþlanmadýðým bir þeydi zaten. Önemli olan, bu eylemde ya da deðil,
Sistemin tek tip elbise dayatmasý gündemdeki ye- günleri dolu dolu doyasýya yaþayabilmek, deðil mi? Yaþadýðýn güne damganý vurmak, iz býrakmak, o gün bir þeyleri üretebilmek… Eylem boyunca
rini korudukça, demokratik kitle örgütlerinden de tepyaþadýðým her günü doldurduðuma inanýyorum… Ama siz sayýn günlerimi
kiler yükselmeye devam ediyor.
tabii ki yoksa rekor kýrdýðýmý nereden bileceðiz deðil mi yoldaþ…
Ýzmir’de de demokratik kitle örgütleri, gündemi
1 Mayýs olsun, 6 Mayýs olsun gerçekten güzeldi be yoldaþ. Hele de can“Tecrit ve Tek Tip Yasasýna Hayýr” olan bir eylem dülarýmýzýn o bitip tükenmez coþkusu… Dergide yayýnlanmýþ olan 1 Mayýs
zenlendi.
öncesine iliþkin yazýlar, tam da ortalama solun karakterini gösteriyor, her
Eylem ÝHD Ýzmir Þubesi, ÇHD Ýzmir Þubesi ve
TAYD-DER tarafýndan düzenlendi. 9 Mayýs günü, saat zaman bocaladýlar. Þimdi yine ayný noktadalar. Bazýlarý kendilerini temize
çýkarmak için Taksim de Taksim deyip duruyorlar. Taksim demek yetmiyor
12.30 civarýnda DEHAP Konak Ýlçe Binasý önünde
iþte, orada olmak gerekiyor. (…)
toplanmasýyla baþlayan eylem, üzerinde “Ýnfaz Yasa
Beni sorarsanýz iyiyim. Ayaklarýmýn þiþiyle uðraþýp duruyorum iþte. BuTasarýsý Geri Alýnsýn” yazýlý bir pankartýn açýlmasý ve
raya geldiðim ilk günlere oranla ayaklarýmýn daha iyi olduðunu söylemeliKonak Sümerbank’ýn önüne doðru yürünmesiyle deyim. Havalandýrma geniþ ve bol güneþ alýyor. Ben de güneþin tadýný çýkarvam etti.
týyorum. Sabahtan çýkýyorum, elimde kitabým, güneþin her ýþýnýndan fazlasý
Y.E. Mücadele Birliði dergisi okurlarýnýn da destek ile yararlanýyorum. Hep bütün gün güneþ alan bir havalandýrmanýn özlesunduðu eylem, Konak Sümerbank’ýn önünde okunan
minden bahsediyordum… Þimdi bol bol hava alýyorum, hastanenin o dar,
basýn açýklamasý ve 1984 döneminde bir devrimci tutboðucu ortamýndan sonra burasý iyi geldi bana. Volta atýyorum, kapanmýþ
saðýn yazdýðý mektubun okunmasýyla sürdü.
olan kaslar açýldý ve buraya ilk geldiðim günlere oranla daha iyi durumda
Eylem boyunca “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yeneayaklar. Sývý alýmým 5 litre civarýnda. Normal sayýlýr, havalar ýsýnýnca daha
cek”, “Tek Tip Ýnsan Olmayacaðýz”, “Ýçerde Dýþarýda
fazla sývý almaya zorlarým. Ýþlerimde buradaki arkadaþlar yardýmcý oluyorHücreleri Parçala”, “Zindanlar Boþalsýn Tutsaklara Öz- lar. Ben sadece okuma ve yazma iþlerime bakýyorum. Her kimden rica etgürlük”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” vb. sloganlarý sem bütün ihtiyaçlarým karþýlanýyor. Burada eski Ölüm Orucu savaþçýlarý
atýldý.
olduðu için tecrübeliler, bu konularda sýkýntý olmuyor. (…)
Ayrýca Mücadele birliði okurlarý “Remzi Aydýn
Gerçekten anlatýlacak çok þey var, müthiþ geliþmeler yaþadýk, yaþýyoruz.
Yalnýz Deðildir” ve “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Öz- Ve ben bunlarý mutlaka anlatmalýyým, ihmale gelmez. Gelecek kuþaklar bu
gürlük” sloganlarýyla bu eyleme de TKEP/L davasý tut- geliþmeleri benim gözümden görmeliler deðil mi? (…)
Ben pikniðe kadar yazarým size. Þimdilik bu kadar. Sizi seviyorum, her
saðý, Ölüm Orucu savaþçýsý Remzi Aydýn’dan bir ses
hafta yazmaya devam ederim, Sevgi, Özlem ve Baðlýlýkla sýmsýký kucaklýyoulaþtýrdýlar.
rum sizi, DAÝMA!
Basýn açýklamasý, tek tip elbise giyen iki kiþinin
Sonsuz Selam ve Sevgiler…
sloganlarla elbiselerini çýkartýp atmalarýyla sona erdi.
Remzi*
Y.E.Mücadele Birliði Ýzmir Temsilciliði * Remzi Aydýn’ýn Bir Yoldaþýna Yazdýðý Mektubu
14
Zindanlarý Yýkacak,
ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!
Ýnfaz Yasa Tasarýsý’na
Karþý Eylemler
Remzi Aydýn Ölüm Orucu
Eyleminin 343. Gününde
Merhaba Yoldaþým,
10 ve 12 Mayýs tarihlerinde yazdýðýn iki mektubunu da geçen hafta almýþtým. Bense geçen hafta yazamadým size, fotoðraflarýmýn gelmesini bekledim. Bugün, yarýn derken hafta da sona erdi. Bu hafta ilk iþ olarak size
yazýyorum. Fotoðraflarý da yollayacaðým, kritiðini yaparsýnýz artýk, son fotoðraflara göre nasýl çýkmýþým diye…
Derginin son sayýsýný sýcaðý sýcaðýna aldým, çok hoþuma gitti, her zamanki gibi çok iyiydi. Yalnýz 15. sayýyý alamadým, postayla yollarsanýz alabilirim…
Yolladýðýn güzelim kartlarý aldým yoldaþým, eline saðlýk. Ama benim burada 2004 takvimim yok. 2005 takvimi var ama. Belki boþ zamanýnda minik, kullanýþlý bir 2004 takvimi hazýrlarsýn bana… çok þey mi istiyorum,
zamanýn olursa tabi…ben gün hesabý yapmýyorum hiç, günleri saymýyorum. Yoldaþla beraberken, o çýkartýrdý hesabý. Onun yanýndan ayrýldýktan
sonra ise yuvarlak hesap olarak biliyorum sadece. Günleri saymak, oldum
olasý hoþlanmadýðým bir þeydi zaten. Önemli olan, bu eylemde ya da deðil,
Sistemin tek tip elbise dayatmasý gündemdeki ye- günleri dolu dolu doyasýya yaþayabilmek, deðil mi? Yaþadýðýn güne damganý vurmak, iz býrakmak, o gün bir þeyleri üretebilmek… Eylem boyunca
rini korudukça, demokratik kitle örgütlerinden de tepyaþadýðým her günü doldurduðuma inanýyorum… Ama siz sayýn günlerimi
kiler yükselmeye devam ediyor.
tabii ki yoksa rekor kýrdýðýmý nereden bileceðiz deðil mi yoldaþ…
Ýzmir’de de demokratik kitle örgütleri, gündemi
1 Mayýs olsun, 6 Mayýs olsun gerçekten güzeldi be yoldaþ. Hele de can“Tecrit ve Tek Tip Yasasýna Hayýr” olan bir eylem dülarýmýzýn o bitip tükenmez coþkusu… Dergide yayýnlanmýþ olan 1 Mayýs
zenlendi.
öncesine iliþkin yazýlar, tam da ortalama solun karakterini gösteriyor, her
Eylem ÝHD Ýzmir Þubesi, ÇHD Ýzmir Þubesi ve
TAYD-DER tarafýndan düzenlendi. 9 Mayýs günü, saat zaman bocaladýlar. Þimdi yine ayný noktadalar. Bazýlarý kendilerini temize
çýkarmak için Taksim de Taksim deyip duruyorlar. Taksim demek yetmiyor
12.30 civarýnda DEHAP Konak Ýlçe Binasý önünde
iþte, orada olmak gerekiyor. (…)
toplanmasýyla baþlayan eylem, üzerinde “Ýnfaz Yasa
Beni sorarsanýz iyiyim. Ayaklarýmýn þiþiyle uðraþýp duruyorum iþte. BuTasarýsý Geri Alýnsýn” yazýlý bir pankartýn açýlmasý ve
raya geldiðim ilk günlere oranla ayaklarýmýn daha iyi olduðunu söylemeliKonak Sümerbank’ýn önüne doðru yürünmesiyle deyim. Havalandýrma geniþ ve bol güneþ alýyor. Ben de güneþin tadýný çýkarvam etti.
týyorum. Sabahtan çýkýyorum, elimde kitabým, güneþin her ýþýnýndan fazlasý
Y.E. Mücadele Birliði dergisi okurlarýnýn da destek ile yararlanýyorum. Hep bütün gün güneþ alan bir havalandýrmanýn özlesunduðu eylem, Konak Sümerbank’ýn önünde okunan
minden bahsediyordum… Þimdi bol bol hava alýyorum, hastanenin o dar,
basýn açýklamasý ve 1984 döneminde bir devrimci tutboðucu ortamýndan sonra burasý iyi geldi bana. Volta atýyorum, kapanmýþ
saðýn yazdýðý mektubun okunmasýyla sürdü.
olan kaslar açýldý ve buraya ilk geldiðim günlere oranla daha iyi durumda
Eylem boyunca “Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yeneayaklar. Sývý alýmým 5 litre civarýnda. Normal sayýlýr, havalar ýsýnýnca daha
cek”, “Tek Tip Ýnsan Olmayacaðýz”, “Ýçerde Dýþarýda
fazla sývý almaya zorlarým. Ýþlerimde buradaki arkadaþlar yardýmcý oluyorHücreleri Parçala”, “Zindanlar Boþalsýn Tutsaklara Öz- lar. Ben sadece okuma ve yazma iþlerime bakýyorum. Her kimden rica etgürlük”, “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” vb. sloganlarý sem bütün ihtiyaçlarým karþýlanýyor. Burada eski Ölüm Orucu savaþçýlarý
atýldý.
olduðu için tecrübeliler, bu konularda sýkýntý olmuyor. (…)
Ayrýca Mücadele birliði okurlarý “Remzi Aydýn
Gerçekten anlatýlacak çok þey var, müthiþ geliþmeler yaþadýk, yaþýyoruz.
Yalnýz Deðildir” ve “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Öz- Ve ben bunlarý mutlaka anlatmalýyým, ihmale gelmez. Gelecek kuþaklar bu
gürlük” sloganlarýyla bu eyleme de TKEP/L davasý tut- geliþmeleri benim gözümden görmeliler deðil mi? (…)
Ben pikniðe kadar yazarým size. Þimdilik bu kadar. Sizi seviyorum, her
saðý, Ölüm Orucu savaþçýsý Remzi Aydýn’dan bir ses
hafta yazmaya devam ederim, Sevgi, Özlem ve Baðlýlýkla sýmsýký kucaklýyoulaþtýrdýlar.
rum sizi, DAÝMA!
Basýn açýklamasý, tek tip elbise giyen iki kiþinin
Sonsuz Selam ve Sevgiler…
sloganlarla elbiselerini çýkartýp atmalarýyla sona erdi.
Remzi*
Y.E.Mücadele Birliði Ýzmir Temsilciliði * Remzi Aydýn’ýn Bir Yoldaþýna Yazdýðý Mektubu
14
REMZÝ AYDIN
YALNIZ DEÐÝLDÝR
F
aþist devletin zindanlarda giriþmiþ olduðu katliamýn
üzerinden yýllar geçmiþ olmasýna raðmen; dönemin
baþbakaný Ecevit’in söylediði hayata geçirilememiþtir. “Cezaevlerinde istikrar saðlan”amamýþtýr. Ve elbette ki ayný istikrarýn dýþarýda da saðlanabilmesi olasý deðildir.
Tüm baskýlara raðmen Ölüm Orucu eylemi, ayný kararlýlýkla sürüyor ve dünya emekçi halklarýna örnek olmaya devam
ediyor.
Ama sistem de boþ durmuyor, saldýrýlarýný
arttýrýyor arttýrmýþtýr. Yeni infaz yasalarý, tek tip
elbise, zorla çalýþtýrma, zorla müdahale ve alfabede harf býrakmamacasýna sürekli yenileri inþa edilen zindanlar…
Saldýrýlarýn boyutlandýðý þu günlerde, Ölüm
Orucu eylemini gündemde tutmanýn önemi çok
daha artmýþtýr.
Þu an Ölüm Orucu eylemini sürdürmekte olan ve 339. gününde bulunan Remzi Aydýn’ýn ismini her yere taþýmak, onun dýþarýdaki sesi olmak
gerekiyor.
TKEP/Leninist davasýndan tutuklu bulunan
Remzi Aydýn, zorla müdahale iþkencesiyle karþý
karþýyadýr. Onun yanýnda yer almak ve yalnýz olmadýðýný haykýrmak için Ýzmir Mücadele Birliði
Platformu olarak bir basýn açýklamasý düzenledik.
29 Mayýs Cumartesi günü saat 12.00’de, Konak’ta Sümerbank’ýn önünde gerçekleþtirdiðimiz
eyleme, üzerinde “Ölüm Orucu Sürüyor” yazan pankartýmýzý açarak baþladýk. Ellerimizde kýzýl bayraklarýmýz, “Zindanlar Yýkýlsýn
Tutsaklara Özgürlük”, “Devrimci Tutsaklar
Özgürleþtirilmeden Emekçi Sýnýflar Özgürleþemez” dövizlerimiz ve Remzi Aydýn’ýn resmiyle pankartýmýzýn arkasýndaki yerimizi aldýk. Sloganlarla baþlattýðýmýz eylem, basýn açýklamasý metninin okunmasýyla devam
etti. Basýn açýklamasýnda Afrikalý devrimci önder Amilcar Cabral’ýn sözüne yer verildi:
“Gerçek özgürlük, en son tutsak özgür
olduðunda baþlayacak”.
Basýn açýklamasý metninin aralarýnda
ve sonunda sýk sýk; “Ölüm Orucu Sürüyor
Sürecek Zafere Kadar”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Remzi Aydýn Yalnýz
Deðildir”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara
Özgürlük”, “Ýçerde Dýþarýda Hücreleri
Parçala”, “Devrimci Tutsaklar Teslim Alýnamaz”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak”
ve “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý.
Eylemimiz, metnin okunmasýndan
sonra atýlan sloganlar ve bundan sonra da
eylemlerimizin süreceðine dair yapýlan açýklamanýn ardýndan sona erdi.
Basýn açýklamasýna TAYD-DER ve Ýþçi Köylü Gazetesi’nden de destek için katýlanlar oldu.
Zindanlar yýkýlýp tutsaklar özgürleþtirilinceye kadar eylemlerimiz sürecektir.
Ýzmir Mücadele Birliði Platformu
15
“Görmeyi Bilen, Kulaklarý Duymayý Unutmayan,
YÜREÐÝ ÝNSANLIK ÝÇÝN ATANLARA SESLENÝYORUZ”
Devrimci Tutsak Aileleri Komiteleri,
bu çaðrýyla sesleniyordu tüm insanlýða. 30
Mayýs tarihinde Galatasaray Lisesi
önünde bir eylem gerçekleþtiren DETAK,
zindanlarda 113. ölümün kapýda olduðunu
haykýrýyordu. Galatasaray Lisesi önüne,
üzerinde Ölüm Orucu Sürüyor yazýlý
önlükler giymiþ, alýnlarýna kýzýl bant takmýþ halde gelen DETAK’lýlar burada
pankart açtýlar. Ölüm Orucu eylemiyle
ilgili kuþlama yaptýlar. Ellerinde 19
Aralýk katliamýnda Bayrampaþa zindanýnda katledilen Murat Ördekçi ile Ölüm
Orucu eyleminde ölümsüzleþen Sibel
Sürücü ve Aysun Bozdoðan’ýn resimleri
olan DETAK’lýlar ayný zamanda Remzi
Aydýn’ýn Ölüm Orucu eyleminin ilerlemiþ
günlerinde çekilmiþ bir resmini de
taþýdýlar. DETAK adýna okunan metinde,
Remzi Aydýn’ýn komünist bir dünya kurmak için büyük bir fedakarlýkla ileri atýldýðý vurgulandý.
Remzi Aydýn ve onunla birlikte Ölüm Orucu eyleminde
bulunan Ölüm Orucu savaþçýlarýnýn ölmesine izin verilmemesi için çaðrý yapýlan metinde, bizlerin onlarýn seslerini tüm dünyaya duyurmamýz gerektiði, her zaman onlarýn
yanýnda olduðumuz anlatýldý.
Polisin yoðun önlem aldýðý, Galatasaray Lisesi’nin
önünü polis otobüsleriyle kapattýðý eylemde basýn açýkla-
masýndan sonra sloganlar atýldý; “Zindanlar Yýkýlsýn
Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Orucu Sürüyor Sürecek
Zafere Kadar”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz” sloganlarýnýn Ýstiklal Caddesi’ni inlettiði eyleme çevrede bulunan
insanlarýn ilgisi yoðundu. Bazý insanlar o anda eyleme
katýlarak destek verdiler; polise tepkilerini hiç gizleme
gereði duymayan insanlar, “yüreklerinin kulaklarýnýn saðýr”
olmadýðýný herkese gösterdiler.
Polis, sloganlar atýlmaya baþlandýðýnda eylemi bitirmek
için devreye girdi; ama sloganlar kesilmedi. Kararlý bir þekilde sürdürülen eylem
tamamlandýktan sonra basýn ve televizyonlara basýn açýklamasý metni daðýtýldý.
Eylem, bitirildikten sonra polis, eyleme
katýlanlarý bir süre takip etti.
Remzi Aydýn, þu anda Bayrampaþa
Özel Tip Cezaevi’nde tutuluyor ve Ölüm
Orucu eylemine büyük bir kararlýlýkla
devam ediyor. “Þarký söyleyen yarýnlarý
hazýrlamak” için gün gün eriyen bedeninde
devrimi büyütüyor. Tarihsel bir eylemin
bayraðýný en önde yürüyerek dalgalandýrýyor. Buradan bir kez daha haykýrýyoruz:
DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR
ONURUMUZDUR
ZÝNDANLAR YIKILSIN
TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK
16
FÝLÝSTÝN’DE
YOKEDÝLMEK
ÝSTENEN BÝZÝM DE
SEVÝNCÝMÝZ
Büyük komünist þairimiz Nazým
Hikmet, Stalingrad direniþini anlattýðý bir
þiirinde; “Çizmek Moskova dolaylarýnýn
son cephe durumunu / kurþun kalemle
çizmek bunu / onlarýn kanlarýyla çizdiklerini…” diyor. Þimdi bizler de elimizde
kalem, Filistin’de yaþanan katliamlarý
anlatýrken, ayný duygularý yaþýyoruz.
“Benim kaným bir tutam yað / yakar
özgürlüðün ateþini” diyen Filistinli
savaþçýlarýn Ýsrail füzeleri altýnda
sürdürdükleri mücadeleyi anlatabilmek
kolay deðil; ama ya onlarýn hergün her
saat yaþadýklarý…
Bunun en son örneði Gazze
Þeridi’nde bulunan Refah Mülteci
Kampý’na siyonistlerin yaptýðý saldýrýydý.
ABD’nin övgüyle desteklediði Ýsrail siyonizmi 5 bin mültecinin yaþadýðý mülteci
kampýna füzeler, aðýr makinalýlar ve tanklarla saldýrdý. Gazze sokaklarý bir kez
daha kana bulandý; yaþlý, genç ve çocuk
kanýna… Helikopterlerden atýlan füzeler,
kampý yerle bir ederken açýlan topçu
ateþiyle taþ taþ üzerinde kalmadý. Eli kanlý
siyonist köpekler daha sonra da Nablus’a
girdiler. Son bir ay içinde binlerce
Filistinlinin evi dozerlerle yýkýldý; 2 bin
Filistinlinin son saldýrýlar sonucu evsiz
kaldýðý söyleniyor. Filistin halký, sokaklarda kendi kurumuþ kaný üzerinde yatmaya
zorlanýyor; kan tüten sokaklarda halk,
kendi kanýnýn kokusunu duyabiliyor.
Atýlan füzeler sonucu sokaklarýn yaralý ve
ölülerle dolduðu söyleniyor. Filistin
topraklarýnda Filistin halkýnýn sadece kaný
dökülmüyor; ayný zamanda her gün her
saat siyonizmin aþaðýlamalarýna maruz
kalýyor Filistin Halký; liderleri göz
hapsinde tutuluyor; cezaevlerinde aðýr
iþkencelere maruz kalýyorlar. Filistin
topraklarý duvarlarla bölünüp parçalanýyor. Ýsrail, Filistin’i Filistin halký için bir
toplama kampýna çeviriyor. Ve bununla
da yetinmiyor. Bu toplama kampýndaki
insanlara, týpký Irak’ta ABD’nin yaptýðý
gibi iþkence yapýyor. Zaten Ýsrail, tek
baþýna olmuþ olsaydý, yarým asýrdan fazla
bir süredir devam eden bu savaþý çoktan
kaybetmiþ olurdu. ABD’nin tam desteði
sayesindedir ki Ýsrail, Filistin topraklarýnda kan dökmeye devam ediyor. Bush’un
Þaron için kullandýðý övücü sözler, deyim
yerindeyse Filistin’de taþlarý baðlamýþ ve
tüm köpekleri serbest býrakmýþtýr. Bush,
dünyanýn kasap Ariel Þaron’a müteþekkir
olmasý gerektiðini düþünüyor. Ve Þaron
da her av köpeðinin yapmasý gerekeni
yapýyor; baþkalarý olmasa bile sahibinin
kendisine müteþekkir olmasý için elinden
geleni ardýna býrakmýyor!
Arap Birliði Zirvesi’nden
Tam Teslimiyet
22 Mayýs’ta Tunus’ta toplanan Arap
Birliði Zirvesi’ne Mýsýr’ýn çizgisi hakim
oldu ve zirvede “Arap dünyasýnda siyasi
reformlar yapma” sözü verildi. Ve bu
toplantýda dolaylý da olsa Filistinli
savaþçýlarýn Ýsrail’e karþý yaptýklarý
eylemler eleþtirildi. ABD yýllar yýlý Mýsýr
eliyle zirveden böyle bir karar çýkarmaya
çalýþýyordu. Bu ABD’nin Büyük
Ortadoðu Projesi’nde öngördüðü þeylerden biri. ABD Ortadoðu’da bulunan ve
zora dayalý mücadele yürüten tüm gruplarý “terörist” olarak, damgalayýp tecrit
etmeye çalýþýyor. Arap Birliði’ne dahil
olan ülkeler yapmayý düþündükleri reform
programlarýný 10 Haziran’da ABD’de
yapýlacak olan G-8 zirvesine sunacaklar.
Arap Birliði’nin aldýðý bu karar
Ortadoðu’da Ýsrail’in yapacaðý her türlü
katliama zemin hazýrlýyor. Kasap Þaron,
þimdi kuzu kýlýðýna bürünen burjuva Arap
ülkelerini þiþe geçirilmiþ olarak görmeye
baþlamýþtýr bile. Siyonizm ve emperyalizm karþýsýnda atýlan her geri adýmýn Arap
halkýna neleri kaybettirdiðini görmek için
insanýn Irak örneðine bakmasý yeter hal-
17
31 MAYIS 1971 NURHAK
KATLÝAMINI UNUTMADIK!
buki. Ebu Garip Cezaevi’nden yansýyan vahþet görüntüleri
emperyalizmin halklara nasýl özgürlük getirdiðinin en büyük
kanýtlarýdýr. Bugün bu görüntülerin kat be kat fazlasý hergün
Filistin’de yaþanýyor, buna hiçbir kuþkumuz yok.
Filistin Ne Yapacak?
Ýsrail, son olarak 1.000 Filistinliyi içeren bir kara liste hazýrladýðýný tüm dünyaya duyurdu. Ýsrailli bir yetkili, “bundan böyle
örgütlerin liderlerini deðil, hiyerarþi içindeki ikinci üçüncü
kademede bulunan kiþileri hedef alacaklarýný” söylüyor. Bunun
anlamý açýk; Ýsrail Filistin halkýnýn önderleri için tam bir sürek
avý baþlatýyor. Ýsrail, ordusuz generalin ve generalsiz ordunun
savaþý uzun süre götüremeyeceðini düþünüyor. Komuta
kademesindeki kiþilere yönelerek, Filistin halkýnýn direncini,
savaþma kabiliyetini kýrmak, yenilmiþ ordu psikolojisi yaratarak,
Filistin halkýný kýrýntýlara razý etmek istiyor. Büyük Ortadoðu
Projesi’nde ABD’nin öngördüðü de budur. Onlar Filistin
halkýnýn elindeki bütün savaþma olanaklarýný almak ve sonra
onlarý en geri düzeyde anlaþmaya zorlamak istiyorlar. Yaser
Arafat, son saldýrýlar karþýsýnda Filistin halkýna uluslararasý
koruma istedi. Filistin halkýný, emperyalist saldýrganlýktan ancak
kendi gücüne güvenerek sürdürdüðü mücadele kurtarabilir.
Filistin halký ancak, devrim ve kendi iktidarlarý için mücadele
ederek özgürleþebilir. Taþlý intifadadan günümüze Filistin
Devrimi bir çok aþamadan geçti; ama o her zaman bir devrim
ocaðý olarak yanmayý sürdürdü. Þimdi ABD, Irak’ý iþgal ettikten
sonra Ýsrail kendisine de gün doðduðunu düþünerek, Filistin’e
yönelik saldýrýlarýna hýz verdi. Ýsrail ordusu her gün Filistin
sokaklarýnda kan dökerken, mahkemelerinde de Filistin halk
önderlerini en aðýr cezalara çarptýrdý. Bunun en son örneði, El
Aksa Þehitleri Tugaylarý’nýn kurucusu olan Mervan Barguti
oldu. Mervan Barguti, hapsedildiði andan bugüne Ýsrail
mahkemelerini tanýmadýðýný açýklayarak Filistin halkýnýn duygularýna tercüman oldu; çünkü Filistin halký, hala Ýsrail’i tanýmýyor,
böyle bir devletin varlýðýný kabul etmiyor. Kendi topraklarý üzerine emperyalizmin oturttuðu bu suni devleti yýkmadan özgürlüðüne ulaþamayacaðýný biliyor. Filistin halký, Ýsrail’in önlerine
koyduðu hiçbir harita üzerinde pazarlýða giriþmiyor.
Filistin halký, yarým asýrdan fazla bir zamandýr uðradýðý
katliamlarý, iþkenceleri, aþaðýlanmalarý, þimdi evsiz yurtsuz
kalarak daha yoðun yaþýyor. Sýðýndýklarý mülteci kamplarýnda
dahi katliama uðrayan bu halk için toplumsal devrimden baþka
bir “yol haritasý” mümkün mü?
SAVRA SAVRA HATTA NASR
18
Dünyanýn üzerinde bir hayalet dolaþýyor… Peþpeþe gelen
devrimler, insanlýðýn mutlu yarýnlara olan inancýný
güçlendiriyor, dünya emeðin iktidarýna hýzla yaklaþýyordu.
Çin, Küba ve Vietnam’dan göðe kaldýrýlan kýzýl bayrak, tüm
dünya iþçi ve emekçilerinin yüreklerini coþkulandýrýyordu.
1970’li yýllarda THKO’nun yiðit savaþçýlarý bu bayraðý
Türkiye’de de dalgalandýrmak, kavga ateþini daha güçlü yakmak için hem þehir hem de kýrda gerilla faaliyeti yürütmeye
baþlamýþlardý. Sinanlar, devrimi kýrdan beslemek için Nurhak
Daðlarý’na yönelmiþlerdi. Onlar biliyorlardý ki, iktidar parlamenter bir mücadeleyle deðil, devrimci zor araçlarýyla, silahlý
mücadeleyle ele geçirilebilirdi. Halklarýmýza emperyalizmden
kurtuluþun, özgürlüðün olmazsa olmaz koþulunun silahlý
mücadele olduðunu gösterdiler. Ve burjuvaziye güvensizlik
temelinde ardýllarýna doðru yolu gösterdiler.
Sinan Cemgil, THKO’nun önder kadrolarýndan biriydi.
ODTÜ’de hocalarýna “Sinan konuþma yapacaksa biz de gelelim” dedirtebilecek kadar teorik ve politik açýdan yetkindir.
Denizlerin idamýný engellemek için Malatya-Kürecik’te
bulunan ABD Radar Üssü’nü basmak istiyorlardý. Sinan
Cemgil, Alpaslan Özdoðan ve Kadir Manga 31 Mayýs
1971’de Nurhak Ýnekli köyünde hain bir pusuda ölümsüzleþti.
Halklarýmýz Denizleri unutmadýðý gibi, onlarý da unutmayacaktýr. Çünkü Sinanlar halklarý için canlarýný feda ederek
halklarýmýzýn yüreðini fethetmiþlerdir.
Sinanlar, Denizler, yani THKO; o dönemde halklarýn
devrimci zor yöntemlerine yöneliþini görmüþ ve bunu örgütlü
bir þekilde yapmaya giriþmiþlerdir. Bugün de Leninistler,
THKO’dan aldýðý bu bayraðý, burjuvaziye karþý “zafere kadar
savaþ” þiarýyla sürdürüyor.
NURHAK’I UNUTMADIK UNUTMAYACAÐIZ
DÖKÜLEN KAN YERDE KALMAZ SORACAÐIZ HESABINI!
ÝZMÝR’DE
“BASIN VE ÜZERÝNDEKÝ
BASKILAR” PANELÝ
Sistemin saldýrýlarýný yaþamýmýzýn her yönüne yönelttiði, faþist yüzünü en açýk þekilde meydana sürdüðü
coðrafyamýzda, her saldýrýya karþý bir ses yükseltmek, tartýþma zemini oluþturmak çok önemli bir görev olmuþ durumda.
Özellikle sosyalist ve devrimci basýn olmak üzere, basýn
ve yayýn kuruluþlarýna sansür, kapatma, para cezalarý vb.
çerçevesinde saldýrýlar yoðunlaþmýþ ve bir yasa tasarýsý þeklinde karþýmýza çýkartýlmýþtýr.
Basýn Yasa Tasarýsý’nýn gündeme gelmesiyle, basýn özgürlüðü tartýþmalarý da ateþlenmeye baþladý.
Tam da bu süreçte 22 Mayýs Cumartesi günü Ayýþýðý Sanat
Merkezi’nde “Basýn ve Üzerindeki Baskýlar” konulu bir panel
düzenlendi.
Panele; gazeteci Sinan Kara, ÝHD Ýzmir Þube Baþkaný
Mustafa Rollas, Çaðdaþ Gazeteciler Derneði’nden Ege Þube
Baþkaný Macit Sefiloðlu ve Y.E.Mücadele Birliði dergisi Ýzmir
Temsilcisi Yeþim Tunçsan, Ýþçi Köylü gazetesi çalýþaný Erdinç
Özbay ve Alýnteri gazetesi çalýþaný Selma Topçuoðlu konuþmacý
olarak katýldý.
Panelde; gazeteci Sinan Kara’ya yönelik son süreçte gerçekleþtirilen saldýrýlardan ve bu saldýrýlara asýl neden olan þeyin,
basýn alanýndaki örgütlenme sorunu olduðundan sýk sýk bahsedildi.
Çaðdaþ Gazeteciler Derneði’nden gelen katýlýmcý, basýn
kuruluþlarýnýn yaklaþýk %70’inin büyük tekellerin elinde olduðuna deðindi. Ayrýca 1980 faþist darbesinin basýn özgürlüðüne vurduðu darbe de gündeme alýndý.
ÝHD Baþkaný Mustafa Rollas da, “Türkiye’deki basýn özgürlüðünün sosyalist basýn üzerinden tartýþýlmasý gerektiðini
düþünüyoruz” diyerek, tartýþmanýn zeminini sosyalist basýn üzer-
“BU SALDIRILAR HEPÝMÝZEDÝR”
1 Nisan 2004 tarihinde bulunduðu Ekmek ve Adalet dergisinden polisler tarafýndan gözaltýna alýnan ve daha sonra çýkarýldýðý
savcýlýkta uydurma gerekçelerle tutuklanýp Gebze M Tipi
Cezaevi’ne götürülen Ekmek ve Adalet dergisi genel yayýn yönetmeni, Gülizar Kesici’nin dergimize gönderdiði mektuptan bazý
bölümleri aktarýyoruz. Ekmek ve Adalet dergisiyle, karþýlaþtýklarý
bu baskýlar karþýsýnda, dayanýþma içinde olduðumuzu bir kez
daha bildiriyoruz.
“Merhaba,
Size Gebze M Tipi Hapishanesi’nden yazýyorum. 1 Nisan
sabahý demokratik kurumlara yapýlan baskýnlarda, gözaltýna alýnýp
tutuklandým. O gün televizyonlar “hücre evleri basýldý”, “örgüt çökertildi” diye vermiþ haberi. Ertesi gün gazetelere de ayný þekilde
yansýmýþ gözaltýna alýnmamýz. Koca koca puntolarla, manþetten
epey bir yaygara koparýlmýþ.
(…) 1 Nisan günü bir çok yer basýlarak 40 kiþi gözaltýna alýndý.
Fakat polisin dediði gibi basýlan yerler “hücre evi” deðil, herkesin
bildiði yasal-demokratik kurumlardý. Mesela ben, 6 muhabir
arkadaþýmla birlikte Ekmek ve Adalet Dergisi’nin teknik servisi olan
ine çekti.
Y.E.Mücadele Birliði dergisi temsilcisi ise, özgürlük
konusunu sýnýfsal zeminde tartýþmak gereðini vurguladý. “Basýn
özgürlüðünden bahsederken, tekelci basýnýn özgürlük sorunundan bahsetmek, bizim üzerinde duracaðýmýz zemin olamaz”
diyen Tunçsan, “Basýnýn özgür davranabilmesi, toplumsal bir
özgürleþme sorunudur” þeklinde devam etti. Konuþmasýna Basýn
Yasa Tasarýsý’ndan alýntýlar yaparak devam eden Tunçsan,
Muþ’ta yaþanmýþ bir davayý örnek vererek; “Tüm bunlar yasalarý
iyileþtirmeye çalýþmakla deðil, tüm ezilen iþçi ve emekçilerin
mücadelesini yükseltip, sistemin deðiþtirilmesiyle çözülebilir”
diyerek konuþmasýný sonlandýrdý.
Ýþçi-Köylü ve Alýnteri gazetesi çalýþanlarýnýn da sosyalist
basýna yönelik saldýrýlara deðindiði konuþmalarýn ardýndan, soru
cevap kýsmýna geçildi.
Bu kýsýmda, Y.E.Mücadele Birliði’nin Ekmek ve Adalet dergisine yönelik saldýrýlara deðinmesinin ardýndan bir izleyici;
devrimci ve sosyalist basýnýn birlikte hareket edebilmesinin
zeminlerinin oluþturulmasýnýn gerekliliðine deðindi. Konuþma
alkýþlarla karþýlandý. Yaklaþýk 2,5 saat süren panel, sohbetlerle
sona erdi.
Y.E.Mücadele Birliði/ÝZMÝR
Yýlmaz Yayýncýlýk’tan gözaltýna alýndým. (…)Bizimle ayný saatte
Temel Haklar ve Özgürlükler Derneði, Halkýn Hukuk Bürosu,
TAYAD, Gençlik Gelecektir Dergisi, Ýdil Kültür Merkezi’de ayný þekilde basýlmýþtý. Ýþte polisin “hücre evi” dediði yerler buralardý.
(…)Toplam 40 kiþi 4 gün gözaltýnda tutulduk. Fakat ne gözaltýna alýnýrken ne de gözaltýnda olduðumuz süre içinde neden gözaltýnda olduðumuza dair hiçbir þey öðrenemedik. Öylesine “çok gizli”
nedenlerle gözaltýna alýnmýþtýk ki bize bile açýklamýyorlardý.
(…)Ýktidarýn amacý açýktýr; iktidarýn karþýsýnda hak ve özgürlükler mücadelesi veren hiçbir güç olmamalýdýr.
(…)Bu saldýrýlar hepimizedir. Aydýn, demokrat, muhalif olan
herkes susturulmaya, hak ve özgürlükler mücadelesi yok edilmeye
çalýþýlmaktadýr.
(…)Bu oyunu-komployu boþa çýkaracaðýz. Sizlerin de bu komployu boþa çýkarmada yanýmýzda olacaðýnýza, ilk günlerdeki
duyarlýlýk ve sahiplenmenizi sürdüreceðinize inanýyoruz.
Çalýþmalarýnýzda baþarýlar diliyorum.”
Gülizar Kesici
Ekmek ve Adalet Dergisi
Genel Yayýn Yönetmeni
19
DÜNYADAN VE COÐRAFYAMIZDAN
ÝÞÇÝ HABERLERÝ
TRT ÝÞÇÝLERÝNE GÖZALTI
Geçtiðimiz günlerde 8 TRT iþçisi gözaltýna alýndý. HaberSen Genel Merkezi tarafýndan yapýlan açýklamaya göre, NATO Zirvesi için güvenlik saðlamak iddiasýyla gözaltýlara bir
yenisinin daha eklendiði belirtildi. Haber-Sen Genel Baþkaný
Kemal Keleþ, yaptýðý açýklamada “Ýþkenceci ve savaþ suçlusu
Blair de Ýstanbul’a geldiklerinde gözaltýna alýnacaklar mý” diye sordu.
Gözaltýna alýnan 8 iþçinin 4’ü serbest býrakýldý. Diðerleri
ise Harbiye Karakolu’nda gözaltýnda tutuluyorlar.
TÜPRAÞ SATIÞINDA
YÜRÜTME DURDURULDU
Petrol Ýþ Sendikasý’nýn TÜPRAÞ’ýn satýþýný durdurmak için açmýþ olduðu dava sonuçlandý. Davada alýnan “Tüpraþ’ýn
satýþýnda yürütmenin durdurulmasý” kararý, Aliaðalýlarý sevince boðdu. Alýnan karardan sonra, yüzlerce iþçi fabrika önünde
“Yaþasýn Onurlu Mücadelemiz” sloganlarý attý.
Petrol-Ýþ Sendikasý Aliaða Þube Baþkaný Ýbrahim Doðangül, yaptýðý açýklamada: “Kavga henüz bitmedi. Karar bizim
mücadele azmimizi artýrdý. Bu iþin peþini býrakmayacaðýz” dedi.
PAÞALI TEKSTÝL’DE ÝÞÇÝ KIYIMI
17 Mayýs tarihinde ücretlerinin ve geçmiþ alacaklarýnýn ödenmemesi üzerine Bayrampaþa’da kurulu olan Paþalý Tekstil’in 65 iþçisi 3 günlük iþ býrakma eylemi gerçekleþtirdiler. Patronla yapýlan anlaþmalarda, iþe baþlamalarý halinde hemen ücretlerinin ödeneceði sözü verildi.
65 iþçi tekrar iþbaþý yaptýlar fakat ücretleri bir hafta sonra ödendi. Ücretlerini hemen almak
isteyen iþçiler ise süresiz ücretsiz izine çýkarýldý.
rika yanýnda kendi kurduklarý çadýrda kalýyorlar. Doðancý Köyü halký ve yakýnlarý iþçilerle dayanýþmak amaçlý onlara destek veriyor.
YENÝSÝ DE ÖLDÜRÜYOR, HURDASI DA
Irak’ýn Zaho kentinden Türkiye’ye getirilen ve Saddam
Hüseyin döneminden kalma; Halepçe Katliamýnda kullanýlmýþ
silahlarýn hurdalarý, Ýskenderun Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Ekinciler Demir Çelik Fabrikasý’na konuldu. Geçtiðimiz
günlerde gece saat 23.00 sýralarýnda hurdalardan kaynaklý büyük bir patlama gerçekleþti. Patlamýþ bir havan bombasýnýn
oksijen kaynaðý ile kesilmesi sýrasýnda meydana gelen patlamada 2 iþçi öldü, 1 iþçi aðýr yaralandý.
KOLOMBÝYA’DA YÜZBÝNLERCE ÝÞÇÝ,
EMEKÇÝ ALANLARA AKTI
Kolombiya’nýn bütün kentlerinde yüzbinlerce emekçi yürüyüþler gerçekleþtirdi. Ülkede birçok devlet kurumunda çalýþan 300 bin öðretmen greve çýktý. Kolombiya’nýn bütün kentlerinde gerçekleþen eylemlerde, ABD’nin dayatmýþ olduðu Amerikalar Serbest Ticaret Anlaþmasý (FTAA) protesto edildi.
15 bin iþçinin katýldýðý Cartagena kentinde, devlet baþkaný
Alvaro Uribe’nin emriyle, helikopterden iþçilerin üzerine gaz
bombalarýyla saldýrýldý, onlarca iþçi yaralandý, 2 milletvekili
gözaltýna alýndý, 5 milletvekili yaralandý. Gazeteciler de polis
tarafýndan saldýrýya maruz kaldý. Bir gazeteci ise, plastik mermi ile vurularak yaralandý. 3 saat süren eylemde, onbinlerce
kiþi yaralandý.
ÝTALYA’DA YARGIÇLAR GREVDE
Hükümetin yargýyý kendi denetimi altýna almasýyla baþlayan grev, binlerce yargýcý eyleme sürükledi. Yargýçlar, hükümete karþý üç günlük grev gerçekleþtirdi. Ulusal Yargýç
Birliði üyeleri greve katýldý. Grevden kaynaklý, mahkemelerde iþlemler tamamen durdu.
BOL-PAT’TA
ÝÞTEN ATMA
FRANSA’DA
ÖZELLEÞTÝRME KARÞITI PROTESTO
Çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesi, insanca ve yaþanacak ücret
alabilmek için, Bolu Patates Fabrikasý’nda (Bol-Pat), Tek-Gýda-Ýþ
Sendikasý’na üye olduklarý gerekçesiyle iþçiler iþten atýlýyor. Atýlan iþçiler, fab-
Fransa Elektrik ve Gaz Kurumu’nun özelleþtirilmesi politikasýna karþý, Paris’te 80 bin iþçi eylem
yaptý. Ýþçiler tepkilerini, Paris’in bir çok bölgesinde
elektrikleri keserek gösterdi. Fransa’nýn deðiþik
kentlerinden gelen iþçiler, Bastille Meydaný’na yürüyüþ yaptýlar.ˆ
20
KAPÝTALÝZMÝN
ÇATLAKLARI
Sermayenin küreselleþmesiyle birlikte, özellikle son on
yýlda ortaya çýkan büyük tahribat, kapitalizmin artýk insanlara
hiçbir þey vaat etmediði tartýþmalarýný da alevlendirmiþti. Hýzla yükselen ve önü alýnamayan iþsizlik, yoksulluk, sosyal güvencenin ortadan kalkmasý, çevrenin tahribatý, insanlarýn önüne, “Yeni Bir Dünya Mümkün mü?” polemiðini koydu. Önce,
umuttan doðan bir inançla, sonra olanaklarýn, tarihsel koþullarýn bilincine varýlmasýyla, sorunun cevabý, “evet, mümkün!”
oldu. Olanaklarý ve koþullarý yaratan, kapitalizmin dünya çapýnda geldiði son ve yeni evreydi. Bu “son sýnýr” üzerinde, olasý yanlýþ anlamlarý görerek durmakta fayda var.
Kapitalizm, bir baþlangýcý, dolayýsýyla bir sonu olduðu için, tarihsel bir karakterde olduðunu, ilk kez en açýk ifadeleriyle “Komünist Manifesto”da okuduk. Demek ki, kapitalizmin sonu üzerine, sýnýrý üzerine düþünceler, yüz elli yýlý aþan
bir tarihe sahip. Orada, “tarih, sýnýf savaþýmlarýnýn tarihidir”
diyerek temeli, esasý vurgulayan Marx ve Engels, kapitalizmin
tarihsel olarak aþýlmasý zorunluluðunu kanýtladýlar. Daha sonra
Marx, Kapital’iyle, bu zorunluluðun iç mekanizmalarýný didik
didik etti. Tarihsel zorunluluðun üstüne eklenen iç mekanizmalarla, kapitalizmin sonu, Kapital’de bir kez daha tarif edildi:
“Mülksüzleþtirenler mülksüzleþtirilir.”
Manifesto’nun yayýnlanmasýndan birkaç ay sonra patlak
veren 1848 Devrimleri’ne Marx ve Engels, bu tarihsel zorunluluðu keþfetmenin coþkusuyla katýldýlar. Fakat yýllar sonra
Engels, yanýldýklarýný itiraf edecekti. 1848 Devrimleri’nden çýkan sonuç, kapitalizmin kendini geliþtirme olanaklarýný henüz
kaybetmediði, devrimci bir sýnýf olarak tarih sahnesine çýkan
proletaryanýn da, iktidarý fethedecek olgunluða henüz ulaþmadýðý idi. Yine de Marx ve Engels, her ekonomik ve siyasi krizde, devrimci patlamalarýn izini aramaya devam ettiler. Bu umutlu beklentilerini, Paris Komünü yenilgisinden sonra bile
hiç kaybetmediler ve dostlarýna yazýlan mektuplarda coþku
dolu cümlelerle bunu ifade ettiler. Yýllar sonra Lenin, bu mektuplarý bir araya getiren kitabýn önsözünde, her yenilgi sonrasý
tasý taraðý toplayýp burjuva saflara geçen oportünistlerin yüreksiz “saðlamcýlýðý” yanýnda, her krizden devrim bekleyen bu
iki büyük dehanýn yanýlgýlarýnýn ne derece yüce bir devrimci
ruh taþýdýðýný söyleyecekti.
20. yüzyýlýn ilk yýllarýna da
“emperyalizm” olgusu üzerine
tartýþmalar damga vurdu. Lenin,
bu tartýþmalara son noktayý koydu ve emperyalizmi “kapitalizmin en yüksek aþamasý” olarak
belirledi. Kapitalizmin daha
yüksek bir aþamasý olmayacak
ve bu aþamadan sonrasý sosyalizm olacaktý. Tekelci kapitalizmin bütün pencerelerinden sosyalizm bize bakýyordu. Öyleyse
emperyalizm, yeni ve daha yüksek bir aþamaya geçemeden, kapitalizmin bütün geliþme olanaklarýný kendi içinde tüketecek,
bu sayede, proleter devrimler
çaðýný baþlatmýþ olacaktý.
Emperyalizm kitabýnýn birinci baskýsý henüz tükenmeden,
Rusya’da proletarya iktidara uzandý ve aldý. Rusya’da kapitalizm tüm geliþme olanaklarýný tükettiði için deðil; uzun süre
sert sýnýf savaþýmlarýnýn hýzla olgunlaþtýrdýðý proletaryanýn ve
görülmedik ölçüde devrimci eyleme yönelen yoksul köylülüðün yarattýðý birleþik enerjiden dolayý, sosyalist devrimin önü
açýlmýþtý. Gramsci, Ekim Devrimi için, “Kapital’e raðmen
devrim” diyecekti ama olanlar, her krizde devrim umuduyla
coþkulanan Marx’ýn düþüncelerini tamamen doðruluyordu. Yine de, Ekim Devrimi’yle birlikte Avrupa baþkentlerini alt üst
eden proleter devrimci mücadeleler yüzünden, “kapitalizmin
artýk sonuna geldiðini” ilan eden sol-sapmaya karþý Lenin, frene basma ihtiyacý duydu. Tarihsel olarak aþýlmýþ olmasý, kapitalizmin ve onun yarattýðý kurumlarýn pratikte, emekçilerin bilincinde de aþýldýðý anlamýna gelmezdi. Avrupa’daki devrimlerin yenilgisi üzerine Lenin, ileri ve geri kapitalist ülkelerde belirginleþen eþitsiz geliþim yasasýna uygun olarak þu formülü
ortaya attý: “Orada (geliþmiþ kapitalist ülkelerde) devrime
baþlamak çok zor, bitirmek ise kolaydýr. Bizde (geri kapitalist
ülkelerde) devrime baþlamak kolay, bitirmekse çok zordur.”
Tekelci kapitalizmin yarattýðý maddi temelin tek baþýna ve kolaylýkla proletaryayý devrime taþýmadýðý; aksine, bu maddi temel üzerinde yükselen iþçi aristokrasisinin, burjuva demokrasisine ait köklü önyargýlarýn, kurumlarýn ve bütün bunlarýn yarattýðý oportünist çürümenin, aþýlmasý ne denli zor bir engel olduðu, Lenin tarafýndan bir kez daha hatýrlatýlýyordu.
Bir süre kendi kabuðuna çekilen “kapitalizmin sýnýrý” tartýþmalarý, 1929 Dünya Bunalýmý’yla yeniden alevlendi. Daha
henüz yüzyýlýn baþýnda Rosa Luxemburg, kapitalizm için “kýyametçi” bir son öngörmüþtü. Rosa’ya göre emperyalizm,
dünyadaki son toprak parçasýný sömürgeleþtirdiði zaman, geliþiminin sonuna gelecek ve bu kýyamet ufkunda can verecekti.
Fakat, emperyalizm çaðýnda öne çýkan eþitsiz geliþim ve bununla birlikte, yeniden paylaþým savaþlarý, Rosa’nýn kýyamet
ufkunda yoktu ve 1929 Bunalýmý sonrasý geliþmeler, bu teorinin yanlýþlýðýný kanýtladý. Emperyalizm, 1929 Bunalýmý’ndan
çýkýþý, yeniden paylaþým savaþýný kýzýþtýrarak saðladý.*
21
2. Dünya Savaþý sonrasý elli yýl, “kapitalizmin sonu” tartýþmalarý canlanmadý yeniden. Bilimsel-teknolojik devrimin üretimde saðladýðý kolaylýklar, sömürgelerde baðýmlýlýk temelinde geliþen sanayi ve iç pazar, buna baðlý olarak hýzla yükselen dünya ticareti, sosyalizmin yarattýðý baskýyla elde edilen
sosyal haklar, bu tartýþmalara uygun bir zemin deðildi. Ama,
bu 50 yýlda, bir þeyler birikti, yoðunlaþtý; kendi yolunda kendi
sýnýrlarýný zorladý.
Üretimde Geliþme Süreklidir
Emperyalist-kapitalist sistem, 1974 petrol bunalýmýndan
bu yana, kimi zaman yukarý doðru çýkýþlar yaþayan bir kriz içinde. 1950-60 yýllarý, onun artýk bir daha yakalayamayacaðý
son “güzel” dönemiydi. 1990’dan sonra, kýsa süreli de olsa,
daha çok “Yeni Dünya Düzeni” propagandasýnýn gazýyla þiþirilmiþ olarak, krizden kurtulma düþlerine daldý. Ama 1997 ve
1998’deki, Endonezya’da bir dizi devrimci depreme yol açan
büyük bunalým, bu düþle birlikte Yeni Dünya Düzeni balonunu da patlattý. Sonrasý bir çorap söküðü gibi geldi. Seattle eylemleri, Cenova, derken Arjantin’de ayaklanma, her an nerede
patlayacaðý belli olmayan devrimci bunalýmlarla, bu kez gerçekten kýyamet alametleri belirdi.
Kýyametin kopacaðý, kapitalizmin kendini tüketeceði noktayý tespit etmek mümkün müdür? Hayýr. Ne geniþletilmiþ yeniden üretime, ne azalan karlara, ne de üretim-tüketim aracý
dengesine bakarak, böyle bir nokta tespit edilemez. Çünkü,
maddi üretim temelindeki geliþme süreklidir. Bu süreklilik olmasa kapitalist kabuklarý zorlayan güç, kapitalistlere raðmen
nasýl birikecekti. En fazla, kapitalistler üretici güçlerin geliþimini yavaþlatabilirler, ama bu ters yöndeki her çabalarý, sonuçta onlarý yýkacak baþka güçlerin birikmesine neden olur.
Kapitalizmin kýyamet ufkunda, üretimin týkanmasý deðil,
sýnýflar savaþýmý vardýr.
Kapitalizm, 20. yüzyýl boyunca, tekeller arasý rekabet,
sosyalist dünyayla rekabet ve iþçi sýnýfýyla rekabetin üçlü kýskacýnda oldu. Bu üçlü rekabet, onu sürekli olarak makineli
modern sanayi temelinde geliþime zorladý. Bilimsel teknolojik
geliþmeler, üretim üzerinde büyük etki yarattý. Sistemin her
baþarýsý, kendi baþ aðrýsýný da arttýrdý. Aþýrý üretim, sistem içinde karlýlýða ulaþma þansý olmayan aþýrý sermayeyi de biriktirdi. Sistem, zaman zaman girdiði borsa, vb. krizlerle, bu þiþkinliði yok etti. Fakat her seferinde daha büyük bir þiþkinlik üreten bir krizdi bu. Yýkýcý etkisi her seferinde daha büyük oldu. Bu alandaki þiþkinliði rakamlarla ifade edersek, kýyamet alametlerinin ne denli güçlü olduðu daha iyi anlaþýlýr. Bugün,
yalnýzca tek bir günde, dünya borsalarýnda 2 trilyon dolar el
deðiþtiriyor. Tüm dünyada, yýlda sadece 36 trilyon dolarlýk
gerçek deðer yaratýldýðý düþünülürse, bunun tam 15 katý bir
sermaye þiþkinliði olduðunu görürüz. Böyle bir þiþkinliði emebilecek yeni bir yatýrým, yeni ihtiyaçlarý gideren yeni üretim alanlarý yok. Bu þiþkinliðin, deðil hepsini, onda birini giderecek
bir kriz ise, düzinelerce ülkenin iflasýný getirir. Dünyanýn bu aþýrý sermayeyi daha ne kadar taþýyabileceði üzerine kehanette
bulunamayýz. Çok deðil, sadece on yýl önce, borsalarýn iþlem
hacmi, bugünkünün sadece onda biriydi. Yani, beþ yýl sonra,
22
borsalarýn günlük iþlem hacmi ve bununla birlikte oradan oraya akan aþýrý-sermayenin dudak uçuklatan rakamlarý üzerinde
kafa yormaya devam edebiliriz.
Kapitalizmin sýnýrlarýný tespit etmek için, maddi süreçleri
matematik kesinliðiyle tespit etmek, sermayenin yoðunlaþmasýna, birikimine, yeniden üretimine, üretici güçlere ne derece
etkili olduðuna bakmak, verimsizdir. Maddi süreç, üretici güçler geliþiyor ve geliþirken, kendi kabuðunu parçalýyor; yani üretim iliþkilerini. Çeliþkinin, çatýþmanýn, hareketin yoðunlaþtýðý yer, burasýdýr. Sýnýr burada çiziliyor: Sýnýflar mücadelesinde.
Parçalanan Kabuk
ABD’de 60 bin market çalýþaný, haftalar süren grevler
yaptýlar ve saðlýk harcamalarýný iþçilere yüklemek isteyen patronlarý yendiler. Krupp-Mannesman iþçileri, atýlan 800 arkadaþlarý için greve çýktýlar. Verilen rakamlara göre Krupp, yirmi
yýl önce 13 bin 500 iþçisiyle yaptýðý çelik üretiminin daha fazlasýný, bugün 3 bin iþçiyle yapabiliyordu.
Ýtalya’da iþçiler emeklilik yaþýný yükseltmeye çalýþan hükümete karþý genel greve çýktýlar. Ýtalya’da 16 milyon emekli
var ve hükümet bu büyük masraftan vazgeçmeye hazýrlanýyor.
Fransa’da geçen yaz 3 bin yaþlý, sýcaklardan ölürken, bunun
suçlusu, emeklilik fonlarýný özelleþtiren hükümetti. Yine Fransa ve Almanya’da çalýþma süresini yasal olarak uzatmak isteyen sermaye devletine karþý milyonlar sokaklara döküldü.
Meksika ve Brezilya’nýn toprak emekçileri, uzunca bir süredir
kolektif isyan içindeler. Tarým emekçilerinin bu isyaný, tüm kýtanýn çehresini deðiþtiriyor.
Dünyanýn her yanýnda on milyonlarca emekçi, kapitalizmin kabuðundaki çatlaklardan akarak, kapitalizmin gerçek sýnýrý olan proleter devrime doðru yol alýyorlar. Onlar sadece ürettikleri ve kazandýklarýný yeniden ele geçirmek için ileri atýlýyorlar.
Üretim iliþkileri, yarattýðý çeliþkinin geriliminden çatlýyor.
Her teknik ilerleme, iþçiler için iþsizlik, ya da daha yoðun ve
uzun bir çalýþma zamaný haline geliyor. Ortalama yaþam süresini neredeyse iki katýna çýkaran modern sanayi ve kapitalizm,
þimdi onlara uzun ama aç bir emeklilikten baþka bir þey vaat
etmiyor dünyanýn barýndýrdýðý iþsizlik, sefalet, açlýk, geleceksizlik birikimi, sermaye birikimini tehdit ediyor. Bu yüzden, ekonomideki büyümeye artýk hiçbir kapitalist sevinemiyor.
Çünkü bu büyüme, çeliþkinin gerilimini arttýrýyor. Tarihin hiçbir döneminde, ekonomik büyümenin kaygýlý gözlerle izlendiði olmamýþtý. Mülksüzleþtirenlerin korkusudur bu.
Kapitalizme sýnýrý proletaryanýn bilinci çiziyor.ˆ
* 1929 Bunalýmý’ný izleyen yýllarda, “kapitalizmin sýnýrý” tartýþmalarý,
Troçki dýþýnda kimsenin ilgi alanýna girmedi. Rosa’dan devraldýðý “Kýyamet Ufku” yaklaþýmýyla Troçki, dünya ticaretinin bütün ülkeleri iç içe geçirdiði, kapitalizmin üretici güçleri daha fazla geliþtiremeyeceði bir aþamaya geldiði yargýlarýyla, dünya devriminin eli kulaðýnda olduðu öngörüsünde bulundu. Ama, her krizde bir devrim bekleyen Marx’tan farklý olarak
Troçki, bu kýyamet ufkunu, Komüntern ve Stalin’in “günahlarýnýn” cezasýný çekeceði ve bu “günahlara” bulaþmamýþ bir peygamber olarak kendisinin öne çýkacaðý umuduyla gözledi.
Ýnsanca Bir Yaþam Ýçin
Kahramanca Ölmek
F
tipi zindanlarda Ölüm Orucu eylemi sürüyor. 19 Aralýk katliamýndan bugüne, zindanlarda yaþananlarý anlatmaya, bütün aðaçlar kalem olsa ve bütün okyanuslar da mürekkep, yine yetmez.
“Yazýlmaz, anlatýlmaz” bir þeydir bu. Tarihin bu önemli kesitinde üzerinde yaþadýðýmýz bu topraklarda insanlýk büyük bir sýnavdan geçiyor. “Yüreklerinin kulaklarý saðýr” olmayan herkes, bir an için
durup düþünmeli ve demir kapýlar arkasýnda dört duvar arasýnda insanlýðýn en büyük, en güzel kavgasýný
veren insanlara, komünistlere ve devrimcilere yapýlan iþkenceleri, uygulanan vahþeti gözlerinin önüne
getirmeli ve kendisinin bütün bunlara karþý ne yaptýðýný gözden geçirmelidir. Bir yerde insanlýk kanla,
vahþetle, her türlü baský ve zorla, sessizlik fesadýyla imha edilmeye çalýþýlýyor. F tiplerinde her gün her saat komünist ve devrimci tutsaklarýn beyinlerine akýnlar düzenleniyor; onlar görmeyen, düþünmeyen, konuþmayan birer robota çevrilmek isteniyor. F tipleri, çarklarý arasýnda insan öðüten büyük bir fabrikaya
benziyor.
Ve Ölüm Orucu Sürüyor…
Ý
nsanlýk umudunu kaybetmesin diye, devrim ve sosyalizm için mücadelenin her koþul altýnda her
halükarda süreceðini tüm dünya görsün diye… Emperyalist-kapitalist sistemin karþýsýnda fedakarca mücadele eden, kahramanca ölümsüzleþen insanlarýn henüz tükenmediðini, Denizlerin tükenmeyeceðini bütün bir insanlýk duysun diye, tarih bunu sayfalarýna kaydetsin diye.
Ve Ölüm Orucu Sürüyor…
B
urjuvazinin her türlü saldýrýsýna karþý, yeni infaz yasa tasarýlarýna karþý, bununla getirilmek istenen Tek Tip Elbise’ye karþý, yenileri inþa edilen Mezarlýk Tipi Cezaevlerine karþý, insanlarýn
birbirlerinden yalýtýlýp kör hücrelerde insanlýklarýndan çýkarýlmaya çalýþýlmasýna karþý, tutsak
ailelerinin gördükleri baskýlara, iþkencelere, uðradýklarý hakaretlere karþý… Guantanamo ve El Garib
zindanlarýnda insanlýðýn ayaklar altýna alýnmasýna karþý; emperyalist-kapitalist sistemin insanlýða her
gün daha fazla yýkým yaþatmasýna, her gün daha fazla kan ve gözyaþý akýtmasýna karþý… Onlarýn “kendilerine teslim olmayan bir tek yeþil fidan ve hayat gibi umutlu bir tek insan býrakmamak için” yaptýklarý
tüm katliamlara karþý…
Ölüm Orucu Sürüyor…
Ý
nsanlýk için, insanlýk onurunun ayakta kalmasý için. Ölüm Orucu Sürüyor… Hepimiz için. Hepimizin insan kalmasý için. Ölüm Orucu savaþçýlarýnýn eriyen bedeninden bir çýðlýk yükseliyor. Sessizliðin çýðlýðý bu. Onlarýn sesi olalým. Ölmelerine izin vermeyelim. Yüreðimizi onlarýn yüreklerinin yanýna katalým.ˆ
23

Benzer belgeler

devrimci sanat engellenemez!

devrimci sanat engellenemez! gözler önüne seriyor. Eski toplumsal sistem emekçilere bunlarý verirken, yeni sistemin doðum vuruþlarý da artýyor. Kapitalizm altýnda olgunlaþabileceði en üst noktaya kadar çýkan bir üst toplumun m...

Detaylı