Gazete 2013 1 - Kurtköy Anadolu Lisesi

Transkript

Gazete 2013 1 - Kurtköy Anadolu Lisesi
BATILILAŞMA
KASIM
Nedir acaba batılılaşmak? Bir batılı gibi düşünmek mi? Bir
batılı gibi görünmek mi?
Günümüzde bu sorunun cevabı şu: Bir batılı gibi görünmemiz
gerektiğini düşünebilmek. Peki ya “batılı” ne anlama gelir?
Ülkemizin coğrafi konumuna göre batısında kalan mı?Şinasi’nin açtığı pencerenin cereyanıyla hala batılaşmaya
çalışıyoruz.Bu kadar basit olmamalı.,Batının edebiyatıyla,
düşünceleriyle, teknolojisiyle, modası ile tanışması 19.yy’da
resmi olarak başlamışsa da temeli daha önceye dayanır.Bu
durum günümüzde de devam etmektedir. Şöyle bir örnekle
süsleyelim; Osmanlı topraklarına matbaa Avrupa’dan yüz elli
yıl sonra gelirken Avrupa’da yeni dikilen bir elbise saraya iki
hafta içinde ulaşırdı. Günümüzde de bu böyledir.
Günümüzde batının moda ve ahlak adına her şeyi anında
ülkemize girmektedir.Biliminin ve tekniğinin girişi de aynı
hızdadır.Bu sizi heyecanlandırmasın.Çünkü batı bilim ve
teknikte bizi Pazar olarak kullanmaktadır.Osmanlıdan beri
batılaşma çabasında olduğumuz gerçek.Aldığımız yolu
merak ediyorsanız çevrenize bir bakın…
Edebiyatımızı istila eden batıdan bahseder Cemil
MERİÇ.”Büyük bir kabiliyetin küçük kinlerini dikleştiren “Zafername”. Eşref ’de minnacık bir Ziya Paşa:” Bir güzel mazmun
bulunca…,” kendini bile hicvedebileceğini söyleyen şair ne
kadar ciddiye alınabilir? Mısraları bir arının zehirli iğnesi; ve
şair bir arı kadar sorumsuz. Neyzen Tevfik, yıldırımı olmayan
şimşek, “Han-ı Yağma” başarılı bir tercüme, daha doğrusu
pastiş. “Sis” imparatorluğunun mezar taşı kitabesi. Fecir ile
sona eren bir karanlık.” Belki de hala aydınlatılamamış bir
karanlık.
Yalnız edebiyatı değil toplum yapısını da biçimlendirir,
batılılaşmak. Üstad Cemil MERİÇ bu durumu şöyle açıklar:
“Çağdaş Avrupa ‘nın en “insancı” filozoflarına bir göz atın,
hepsi şiddete aşık. Soyumuzun alın yazısıymış bu. Kullanılan
şiddet şiddeti kökleştiriyor mu , yok mu ediyor. İşte asıl mesele
bu. Şiddeti yok eden şiddet, yalanların en alçakçası değilse
vehimlerin en şairanesi. Her kavganın ezeli mazereti:Son
kavga olmak.”
Ne de güzel söylemiş aslında. Peki ya bu durum yani batı özentisi olmak aslında bize ailelerden devrediliyorsa. Yani kendi
irademizle değil de taklitçiliğe olan düşkünlüğümüz yüzünden onlar düşünüp onlar gibi davranmaya çalışıyorsak.
O halde şöyle bitirelim:
“İş, tablolarla, matematiğe kalmışsa, iki kere iki yalnızca dört
ediyorsa, irade nerede kalır?
İki kere iki benim iradem olmaksızın da dört edecek.
Böyle irade mi olur?”
(Dostoyevski)
GENÇ K.A.L.
2. sayısı ocak ayında çıkacaktır
Kurtköy Anadolu Lisesi
www.kurtkoylisesi.k12.tr
15 YILLIK PAZARCI
TUNCAY ÖZYAĞCİ
-Bu işe nasıl ve neden başladınız?
-Okumadığım için aile mesleği olan pazarcılığı devraldım ve
16 yaşında İstanbul’a gelip başladım.
-Mesleğinizi sevdiniz mi veya seviyor musunuz?
-İlk başlarda cebime para giriyordu ve ben de gençtim, seviyordum. Kendimi güçlü hissediyordum. Ama şimdi sorsanız ne
isterdin diye tek cevap “okumak.”
-Peki bize bu işin zorluklarını anlatır mısınız?
-Aynen anlatayım. ‘Şimdi müşteri her zaman haklıdır, dersen
ezerler, Kim ne derse desin ben haklıyım, diyorsan sermayeni
bile çıkaramıyorsun, susuyorsun abartıyorlar’.
-Nasıl yani bizimle bu anlattıklarınız ile ilgili bir anınızı
anlatmak ister misiniz?
-Tabi, bir gün 50-60 yaşlarında bir bayan bir kilo domates
istedi tam verecekken bana “Tezgâhın arkasından verme hep
çürükleri koyacaksın değil mi ama ben yemem oğlum.”dedi.
Ben de ‘Ne alakası var teyze.’ dedim. Bana “Sus ukala hem
Ömer Hayyam, İslam edebiyatında büyük bir etki alanı yaratmıştır, rubai türünde başlıca örnek olarak benimsenmiştir.
Onun yaşama anlayışı, özellikle Şeriat ilkelerine karşı çıkışı,
şiire yeni bir içerik kazandırmıştır, birçok, ozana ışık tutmuştur. Türk Divan şiirinde rubai türünde şiir yazan her ozan
ondan esinlenmiştir. Türk ozanları içinde, onun yaşamla ilgili
düşüncelerini benimseyen en etkili ozanlar Nef’i ve Neyzen
Tevfik, Nedimdir.
İRANLI BİLGİN HAYYAM
Ömer Hayyam İranlı şair ve bilgindir. Mutlu yaşamak için
akılla bağdaşmayan her türlü inançtan arınmanın gereğini
konu edinen rubaileriyle ünlüdür.
Horasan’ın Nişapur ilinde doğdu, aynı yerde öldü. Asıl adı
Gıyaseddin Ebu’l-Feth b.İbrahim el-Hayyam’dır. Yaşamı
konusunda ayrıntılı bilgi yoksa da, başta Beyhaki olmak
üzere, değişik kaynaklar onun Belh, Buhara, Merv ve Bağdat
gibi bilimsel bakımdan birer odak durumunda olan yerlerde
öğrenim gördüğünü, özellikle matematik, gökbilim, tıp,
tasavvuf ve edebiyat alanlarında geniş kapsamlı çalışmalar
yaptığını belirlerler.
Ömer Hayyam, özellikle o dönemin hemen hemen her
matematikçisi gibi astronomiyle ilgilenmiştir. Gerçek Güneş
yılından sapması, bugün kullanılana oranla daha küçük olan
bir takvim hazırlamıştır. Ömer Hayyam’ın matematik alanında, bilinen on dört yapıtı vardır. Bunlar özellikle aritmetik,
sayı kuramı ve cebir dallarında birçok yeni tanım ve yorum
içerir.
Ömer Hayyam’ın bilimsel çalışmaları yanında, ününün
yaygınlaşmasını sağlayan başarısı şiir alanında olmuştur.
Onun için yaşamın ereği mutlu olmak, usla bağdaşmayan
her türlü inanç ve geleneğin etkisinden kurtulmaktır.
Dolayısıyla şiirlerinde mutluluk, sevgi, dostluk, inanç, barış
ve insan sorunları üzerinde durur.
Hayyam’a göre: Gerçek olan, içinde yaşanan evrendir. Şeriat’ın ileri sürdüğü öte dünya, tanrısal evren, ölümden sonra
dirilme, yargı günü hep birer kuruntudur. İnsan usunu kullanarak, onun ışığında yürüyerek “varlık-yokluk kaygısından
kurtulmalı, öte dünyayı değil, kendini bilmelidir. Bu evrende-
teyze senin annendir.” deyip tezgâhtan aldığı domatesi suratıma fırlattı.
-Bu durum sizin için üzücü olmuştur sanırım.
-Hayır tam aksi o günden beri müşterilere karşı konuşmalarımda üslubuma dikkat ediyorum ve onlar neyi nasıl isterlerse öyle yapıyorum. Yani aslında müşteri haklı değilse bile
haklıdır diyorum.
-Sabah 4.50’de yola çık, pazara ulaşınca o Allah’ın belası
tenteleri kur –ki onlar öyle uğraştırıcı ki sanki bina inşa
ediyorsun- daha sonra tezgah tahtalarını indir, malları
diz ve başla bağırmaya. Aslında kulağa zor gelmiyor
ama bunu her gün rutin olarak yaptığımızı düşünürsek
gerçekten zor. Yani aslında hem kendi işinizin patronu
hem kendi işinizin eşe…..niz.
-Sizi anlıyorum desem de sanırım pek inandırıcı olmayacak.
Bu nedenle ben size kolay gelsin diyorum ve bu güzel sohbet
için teşekkür ediyorum.
Berivan Özyakışır
Yerin dibinden yıldızlara dek,
Ermediğimiz sır kalmadı pek,
Her düğümü çözmüş insanoğlu;
Ecel düğümünü var mı çözecek?
ki yaşam geçicidir, insan yeryüzüne bir kez gelir. Bu nedenle,
yaşamın tadını çıkarmalı, elden geldiğince mutlu olmanın
yollarını aramalıdır.
Ömer Hayyam için temel sorun kişinin varlığıdır. Kişi var
olduğu sürece evren ve öteki nesneler vardır, kişi ortadan
kalkınca hepsi yok olur;
Ben olmayınca bu güller,
Bu kızıl dudaklı güzeller,
Bu güzel kokulu şaraplar yoktur,
Ben düşündüğüm sürece bu dünya vardır.
Bir put demiş ki kendine tapana:
Bilir misin neden taparsın bana?
Sen kendi güzelliğine vurgunsun:
Ben ayna tutar gibiyim sana.
deyimler ve hikayeleri
KASIM
Gemileri yakmak
Gemiyle işgale gittikleri bir yerde ordusu rakibin gücü karşısında korku duymaya başlayınca Sezar askerini yüksek bir tepeye
çıkartır. Aşağıda kalan birkaç askere gemileri ateşe vermeleri
emrini verir. Geldikleri gözleri önünde çıtır çıtır yandığını gören
askerler şok geçirmiştir. Gördüğünüz gibi “GEMİRLERİ YAKTIK
ARTIK GERİ DÖNÜŞ YOK’ ya bu savaşı kazanırsınız ya da hepimiz burada ölürüz şeklinde bir konuşma yapar. Savaş Sezar’ın
ordularının ezici zaferiyle sonuçlanır.
Akla karayı seçmek
Dinimize göre sabah namazının kılınma vakti sabah güneş
doğuncaya kadardır.Ortalık ağarmaya başlayıp da ak iplik ile
kara iplik birbirinden seçilinceye kadar sabah namazı kılma
süresi devam eder.Ağır hastalar bütün gece sancı ve ızdırap
içinde kıvrınarak uyuyamadıklarından sabahı zor ederler
buna da akla karayı seçmek derlermiş.
İpe un sermek
Nasrettin Hoca’nın aldığını bir türlü geri vermeyen ya da kırık,
dökük,kırık,kopuk olarak geri getiren bir komşusu, hocadan
bir gün urgan ister.Hoca’da bizim hanım biraz evvel urganın
üzerine un serdi,veremeyiz der.Komşusu güler;”Aman
hocam,hiç urgan üstünde un durur mu ipe un serilir mi?”diye
sorunca,hoca;Cevabını verir;”Neden serilmesin vermeye
gönlüm olmayınca serilir elbet” der.
Güme gitmek
Zamanında yeni çeriler suçluları yakalayıp zindana kapatırlarken hoop güüm diye nara atarlarmış.Ancak aynı kurunun
yanında yaşta yanar gibi bazen zindana atılanlar arasında
suçu olmayan masum kişilerde olurmuş.Halkta böyle kişilere
adamcağız güme gitti yazık oldu derlermiş.
Mürekkep yalamak
Eskiden mürekkeplerin içinde bezir isi denilen bir madde
bulunurmuş.Yazarken yapılan yanlışlıklar yalama yoluyla
giderilirmiş.Okuma yazma bilen kişiler az olduğundan bir iki
satır yazabilen kişiler el üstünde tutulurmuş.Mürekkep
yalayanlar üstün sayılırmış.
Hiç merak ettiniz mi?
13 yaş neden uğursuz kabul edilir?
Kaynak:Ali bolat’ın hiç merak ettiniz mi? Adlı kitabıdır.Bu
soruyla birlikte su 0 derecede kaynar mı? İki gözümüz olduğu
halde nasıl tek görürüz?gibi ilginç sorular yer almaktadır.
İngilizce deyimler ve Türkçe anlamları
1)To fall into disfavour
İngilizce anlamı:Kötülük içine düşmek
Türkçe anlamı:Gözden düşmek
2)To be conspicuous
İngilizce anlamı:Göze çarpmak
Türkçe anlamı:Göze batmak
3)To curry favour
İngilizce anlamı:iyiliği yemek
Türkçe anlamı:göze girmek
Hazırlayan:Vildan ÇINAR
Sınıf:9-E
GENÇ K.A.L.
2. sayısı ocak ayında çıkacaktır
Kurtköy Anadolu Lisesi
www.kurtkoylisesi.k12.tr
ÜNİVERSİTEDEN
MEKTUP
Sevgili Arkadaşlar,
Kurtköy Lisesi’nden bu sene mezun oldum.Şimdi ise Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü’nde okuyorum.Bu liseyi
isteyerek seçmedim.Herkes gibi benim de gözüm yukarılardaydı.Bir anadolu, fen veya sağlık meslek lisesine gitmek
istiyordum.Sınavda iyi puan almak gibi kötü puan alma
ihtimalim de vardı.Ve o ihtimal benim için gerçekleşmişti.
Bu düz lisede kalmak niyetinde değildim.Fakat sonra
kaldığıma sevindim.
Gerçekten öyleydi.Çünkü burada mükemmel
arkadaşlıklar edindim.Beni doğru yoldan ayırmayan , iyi
günümde de kötü günümde de yanımda olan dostlarım var
artık.Ve tabi ki birbirinden değerli, derdimi anlatabileceğim
ve sevincimi paylaşabileceğim, halen de beni unutmayan
desteklerini esirgemeyen öğretmenlerim var.Ben bu lisede
çok şey öğrendim.
Başta eğitimimin temelini burada attım.Lisede öğretmenler
odasına gidip öğretmene soru sormak kadar basit bir şey
olmadığını gördüm, istenilince küçücük şeylerden bile
insanları mutlu etmeyi , onlara yardım edebilmeyi öğrendim.
Matematik ve geometriyi ne kadar sevdiğimi de belirtmek
isterim. Bunun tam aksine edebiyatı sevemiyorum. Ama bu
edebiyat bilgisine sahip olmadığım anlamına gelmez.Al-
lah,edebiyat hocalarımdan, yazmayı unuttuğum matematik hocalarımdan da razı olsun.Haklarını ödeyemem.Üniversiteye kadar hep asosyal bir insan oldum,
üniversiteye kadar diyorum çünkü bu asosyallikten kurtulmak için kendime söz verdim.Ama var ya en çok da sınava
hazırlandığım sene sinemaya falan gittim.İyi ki de gitmişim.
Evet, şimdi üniversiteliyim. Peki iyi bir üniversite kazanmak bu kadar zor mu?Hiç zor değil.Arkadaşlar, bunu
samimi söylüyorum.Ben sınava son sene hazırlandım ,diğer
seneler okul yazılılarına çalışmak dışında bir şey
yapmadım;ama hukuk, tıp okumak istiyorsanız sınava iki
sene önce çalışmaya başlamanızı öneririm.
Başta söylediğim gibi iktisat bölümünde okuyorum. Ben
iktisadı tercih ettim. Bu bölüm oldukça eğlenceli.Kötü değil.
Bir kere sayısal ağırlıklı benim için ideal bir bölüm.İş imkanı
oldukça fazla ekonominin olduğu her yerde iş bulabilirsiniz;ama bunun için kendinizi geliştirmelisiniz.Üniversiteye gelince: Bir kere çok rahat lisede boş derslerde eve
gidemezdik şimdi ise derste canın mı sıkıldı dersin ortasında çekip gidebilirsin.İşte böyle arkadaşlar.Size anılarımı da
anlatmak isterdim;ama malum daha yeniyiz anlatacak
şeyler daha yaşamadım.
Hepinize hayırlı ve başarılı yıllar diliyorum.
Nazife Uzunoğlu
ŞİİR
HİÇ
Onlar hiç yaşamadılar ki
Şimdi ölseler ne olur?
Onlar hiç gülmediler ki
Kahkaha atsalar ne olur?
Ölü çocuklarımı topluyorum
Şimdi
Kirli bakışlarınızdan
Masum çocuklar
Kan kokuyor şimdi…
Korkuları parlar
Mermilerinizde!
Çaresizlikleri,
Parlak nefretinizde!
Onlar hiç yaşamadı ki
Aslında;
Öldürseniz ne olur?
Daha şefkat göremeden
Ölen çocuklar;
Huzura kavuşun.
Ve siz
Şimdi kanlı sularınızda yüzün!
O masum, saf,güzel
Çocuklar…
Bir melek kadar taze!
Oysa süt kokmaları gereken;
Ölü çocuklar!
Onlar hiç tebessüm bile etmedi,
Şimdi yaşasalar ne olur
YASEMİN SAĞLIK
BALÇİÇE KPAMİR’le
İNTERAKTİF RÖPORTAJ
ŞİMDİ DE SÖZ BALÇİÇEK’te
- Merhaba Balçiçek Hanım nasılsınız?
- Teşekkürler duydum ki okul gazetesinde benimle yaptığın bir
konuşmayı yayınlamak istiyormuşsun.
- Evet size de şimdiden teşekkür ediyorum beni kırmadığınız
için.
- Asıl ben teşekkür ederim sizin gibi gençler beni ülkenin
geleceği ile ilgili kaygılarımdan arındırıyor.
- O zaman başlayalım, öncelikle sizin kısa bir özgeçmişinizi
alabilir miyiz?
- 16.06.1973 Ankara doğumluyum. Daha bir yaşındayken
İstanbul’a gelmişiz. Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi’nin
ardından ODTÜ Psikoloji bölümünü bitirdim.17 yaşından beri
gazeteciliğin içindeyim.
- Peki ya özel zevkleriniz, yapmaktan keyif aldığınız şeyler
neler?
- Kitap okumak ve yazmak. Yazmayı çok sevdim. Zaten bu
mesleği seçmemdeki en büyük etkendi.
- Hangisi zor, gazetecilik mi annelik mi? Böyle bir karşılaştırma
yapabilir misiniz?
- Tabiî ki annelik derim. Gazetecilik çok daha kolay. İş o çünkü.
Öbürü bir hayat biçimi öyle bir anlam yükleniyor ki size
“anne”siniz, “Balçiçek” değilsiniz sadece. Ben doğum
yaptığımda bir arkadaşım da bana çok güzel bir laf
söylemişti.Hüzünlenmiştim ama çok doğru: “Sana yürümeyi
öğretiyorum, benden uzaklaş diye…” Ne kadar güzel bir laf
değil mi?
-Yaptığınız her şey ciddi mesai gerektiriyor. Özellikle ikizlere
annelik... İş ve ev arasında nasıl bölünüyorsunuz?
-Hem de nasıl ciddi bir iş, annelik. Asla kaytaramazsın.
Patronlar, yani ikizler asla affetmiyor. O yüzden de yöneticilik
yapmak istemedim. Kendi saatlerimi kendim belirliyorum. Bu
önemli bir özgürlük. Öğleden sonra ikiye kadar iş yerine
gelmiyorum. Ben evden çıkmadan onlar öğle uykusuna
yatmış oluyor. Gece maalesef onlar uyuduktan sonra eve
dönebiliyorum. Cumartesi ve pazar tamamen onlara ait.
Annem iyi ki yanımda...
- Hem gazetede köşe yazıyorsunuz, hem televizyonda
program yapıyorsunuz. Bunu başaramayan meslektaşlarınız
var, zira ikisinde de kendin gibi olmak, soru sormak, yazmak
zor iş. Sırrınız ne?
-Sırrım falan yok. Kendim gibiyim, o kadar. Gazete farklı tabii.
Orada röportaj yapmak önemli ama o röportajı iyi
paketlemek de önemli. Bazen birkaçımızın ismini öne
çıkarıyor, "İyi röportaj yapıyor" diye sunuyorlar ya... Yalan
dolan. Herkes iyi iş yapıyor gazetelerde ama bazıları iyi
sunuluyor, bazılarının işi öldürülüyor. Televizyona gelince...
Orası sahici. Canlı yayında hiçbir şeyi saklayamıyorsun,
kandırmaca yok. Galiba izleyici benim
sahiciliğimi sevdi.
KASIM
GENÇ K.A.L.
2. sayısı ocak ayında çıkacaktır
Kurtköy Anadolu Lisesi
www.kurtkoylisesi.k12.tr
NEREYE NİÇİN
Bu yazıyı yazmadan önce çok düşündüm Böyle bir yazı
özendiğimiz batılı kesimin, hangi ahlaki kuralları ve ilmi
yazmak ne kadar doğru olabilirdi? Sorguladım,sorgulan-
neşriyatından bahsedebilirsiniz ki bana. Yanlış anlaşılmasın
ması gerektiği kadar… Bu yazıydı sanki beni ifade edebi-
amacım kesinlikle batıyı yermek değil, Onlar bazı konularda
lecek olan… Düşüncelerimi dile getirmem için bir fırsattı
bizden daha ileri ama benim anlatmak istediğim, bizim o
sanki bu yazı…
tarafları örnek almak yerine tezat olanı örnek almamız.
- Bugüne kadar çok eleştiriler alan bir
gazetecisiniz. Köşenizden veda etmenize bile
fırsat verilmemiş bir gazetecisiniz hatta. Ama
siz "Dönüşüm muhteşem olacak" dercesine,
medyaya çok hızlı ve her kanaldan geri
döndünüz. Hırslı mı, çalışkan mı, şanslı
mısınız?
-Köşemden veda etmeme izin verilmeyişi o yönetimin acizliği,
o yöneticinin kifayetsizliğidir. Üstelik Hıncal Abi'nin
köşesinden veda ettim. Dönüşüm muhteşem olsun diye
düşünmedim, işe ihtiyacım vardı, teklif edildi, ben de
başladım. Televizyon da işin 'bonus'u oldu.
-Peki ya yeni nesil için bir şey söylemek ister misiniz?
-Yine Mevlana'dan, Şems'ten cevap vereyim: "Başına ne gelirse
gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile,
sonunda O sana kimsenin bilmediği bir patika açar. Sen şu
anda göremesen de, dar geçitler arasında nice cennet
bahçeleri var: Şükret! İstediğini elde edince şükretmek
kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir."
- Beni kırmadınız teşekkürler umarım mesajınız yerini bulur.
- Umarım.
Berivan Özyakışır.
Bunu körü körüne savunmamız. Bir örnekle devam etmek
Bir insan veya bir toplum ne kadar ileri ne kadar geri olabil-
istiyorum;
irdi? Daha doğrusu ne kadar ilerici ne kadar gerici olabilirdi?
İki tarafı ele alalım bir tarafta, herhangi bir ahlak terbiyesi
İşte bizim toplumumuzda da bu vardı İlerici miydik yoksa
olmayan, kaybolmuş davranışlar sergileyen, yaşadığı toplu-
gerici mi? Peki şu olabilir miyiz? Gerilikten sıyrılmaya çalışan
ma saygısı olmayan ve ilmi gündemden uzak olan kesim.
ilericiler.Evet bence buyuz, yani geri kalmış ilericileriz. Fakat
Diğer tarafta ise; yaşadığı topluma ve dünyaya faydalı
birçok toplumdan ileri olduğumuzu unutmamak şart.
olmayı çabalayan ve bu amaçla ilmi gündem, oluşturan
Önemli olan hangi toplumun ne kadar ileri olduğu değil;
kesim. Evet, bu iki tezat kesim’de, batıda barınıyor. Fakat biz
önemli olan bizim kendimizden ileri olanlara nasıl
toplum olarak, herhangi bir ahlaki terbiyesi olmayan kayıp
yaklaştığımız. Günümüzde kimdir bizden ileri olan? Muhte-
kurallı kayıp davranışları, örnek alıyoruz kendimize. İşte
melen batılı toplumlar. Ama hangi konuda ne kadar ileriler
yanlış burada boy gösteriyor.
ve biz onlara nasıl yaklaşıyoruz? Yani ‘batılılaşıyoruz’. İşte
Peki, bizim ‘batılılaşma hareketi’ öncüsü ünlü yazarlarımızın
burada büyük bir sorun yakaladım.‘´Batılılaşma’.Evet biz
bu hareketi başlatma amacı bu muydu? Batılılaşma derken
batılılaşıyoruz. Fakat yanlışlarıyla beraber. Yani aynı zaman-
böyle bir batılılaşmayı mı istiyorlardı? Amaçları bu muydu?
da yanılıyoruz. Toplum olarak batının doğrularını almak
Namık Kemaller, Şinasiler, Recaizadeler bu uğurda mı
yerine, yanlışlarını işliyoruz kendi toplum kurallarımıza,
mücadele ettiler? Biz yanlış özentiler yapalım diye mi
sorgulamadan dogmatik bir biçimde. Nasıl mı? Bunu anla-
sürgünlere gittiler? Peki, Namık Kemal bu gün halimizi
mak için günlük hayatımızı veya çevremizi kısa bir
görse, iki yüz yıl önce dediğini demez mi? Onun zamanında
süreliğine gözlemlemiz kâfi.
vatan, dış güçlerin fiili işgaliyle elden gidiyordu. Fakat şimdi
Örneğin; günlük yaşantımızı ele alalım. Bugün çoğumuz
toplum yavaş yavaş kendini bitiriyor. Nasıl mı? Ne olduğu
televizyon dizilerinde veya kliplerde gördüğümüz batı
belirsiz kesimlerin etikten bihaber, kendileriyle tezat
özentisi ünlülerin, serkeş hayatlarını, rahat tavırlarını, lauba-
davranışlarına düşünmeden özenerek. Yani kendi isteğimi-
li konuşma üsluplarını, samimiyetsiz edalarını sorgulama-
zle onlar gibi oluyoruz. Onların istediği de bu değil miydi?
dan benimsiyoruz. Peki, bu ne kadar doğru ne kadar yanlış?
Onlar gibi olmamız.
İşte orası tartışmaya açıktır. Toplum olarak yanlış şeylere
Şunu belirtmek isterim; Tam bağımsızlık bayrağının resmi
özeniyoruz burası kesin. Bugün birçoğumuzun özendiği
dilinin ve siyasi sınırlarının olmasıyla olmuyor. Tam bağımsı-
yerli etkilendiği batılı bir kesim var. Orası mutlak. Peki bu
zlık, belirli yanlışlara körü körüne özenmeden, kendi etik
ünlülerimizin
kurallarımız üzerinde yükselmektir bence. Unutmayalım:
özendiği
dolaylı
yoldan
bizimde
etkilendiğimiz kesim ne kadar ileri? Bence hiç, yani
‘Değerli olan yenidir, ama her yeni olan değerli
kocaman bir sıfır ileri olmak hovarda gecelerde, çılgın
değildir.’(Daniel Webster)
partilerde, sabahlara kadar eğlenmeye müsaade etmek
Sağlıcakla kalın…
olmamalı ilerilik; her türlü ilmi neşriyatı icra ettikten sonra
belirli ahlak kuralları çevresinde gelişmeli. Fakat bizim
SAMETHAN KARABULUT 11-D 1326
RÖ
POR
TAJ
Sn. Karabulut, öncelikle kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
-Ben Eyüphan Karabulut .1965 Bitlis doğumluyum. 38 yıldır İstanbul’da
ikamet etmekteyim. İlkokula Bitlis’te başladım Kurtköy’de devam ettim
ve Pendik Lisesinden mezun oldum.
Gazetecilik mesleğine kaç yılında başladınız?
-2003 yılında şirket olarak bu mesleğe ilk adımlarımızı attık.
Sizden gazeteciliği anlatmanız istense neler söylersiniz?
-Her şey den önce gazetecilik zevkli bir meslek. Ayrıca bazı gerçekleri
ortaya çıkarmak bir sanattır bence. Haber yapmak, hareketli ve heyecanlı olmak ise işe renk katıyor.
Sizce gazeteciliğin belirli zorlukları var mı?
-Tabii ki var, bazı gerçekleri yansıtmaya kalktığınızda karşınızda bazı
güçleri görebiliyorsunuz. Bu başlıca bir sorundur. Bunun yanında, her
meslekte olduğu gibi belirli zorlukları var. Ama katlanmak işimize
güzellik katıyor.
Peki, siz mesleğe başlarken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
-Birçok zorluklarla karşılaştık diyebiliriz. Her şeyden önce okuma
alışkanlığı az olan bir ülkede halka bir şeyler okutmaya çalışmak en
zoru.
Sizce okuma kitlesi yayıncının psikolojisini etkiler mi?
-Tabii ki etkiler az önce belirttiğim gibi okuma alışkanlığı az olan bir
ülkede yaşıyoruz. Gazetecilik her şeyden önce bir şeyi topluma yaymak,
anlatmak ve toplumu biçimlendirmektir. Bu yüzden toplum davranışları
yayıncı psikolojisi ile aynı doğrultudadır.
Sizce gazeteci bir bireyin hangi niteliklere sahip olması gerekir?
-Bana göre her şeyden önce dürüst olması gerekir bunun dışında
cesaret ve sabır olmazsa olmaz.
Günümüzde yayın yapmak bir hayli zorlaştı ve yaygın süreli yayın yapan
birçok kuruluş pes etti. Oysa siz uzun yıllardır hizmet veriyorsunuz
bunun sebebi ne olabilir?
-Her şeyden önce azim, çok önemli, ikinci olarak yaptığın işin doğru
olduğuna önce kendin inanacaksın. Üçüncü olarak topluma bir şeyler
verebilme çabası. Dürüst olma ve yayıncılık ilkelerine ters düşmemektir
bence.
Sizce bir gazetecinin toplumdaki itibarı nedir?
-Gazete her zaman toplumda değer kazanmıştır. Fakat yayın politikası
ve yayının hitap ettiği kitle çok önemli. iyi yayıncılıkta istikrarlı olursan
toplumda iyi bir itibar bırakırsın. Ayrıca gazetecilikte objektif bakmalısın
sübjektif bakarsan pilin bir yere kadar dayanır.
Tecrübeli bir gazeteci olarak gazeteci olmak isteyen gençlere neler
söylemek istersiniz?
-Ülkemizin geleceği gençlerin elinde, onlar ne kadar dürüst olursa
toplum ve onlardan sonra gelecek nesil de o kadar ileri olacak onlara
tavsiyem toplumunuza, kendinize ve dolaylı olarak sizden sonra
yetişecek nesile faydalı olmak için çabalayın
Kutadgu Bilig'den Öğütler
6- Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; az ye fakat
helal ye.
1- Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok
merhametli bir kardeştir.
7- Çok dinle fakat az konuş. Sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.
8- Fenalık cahillikten doğar, hastalıklar kötülükler hep aynı
noksanlıktan ileri gelir. Fakat tedavi ile hastalara şifa
verilebilir; terbiye ile kötüler iyi edilebilir; okumak yoluyla da
bilgisizlere bilgi verilmiş olur.
2- Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü
gözdür. İnsan sözünü dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.
3- Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen
kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar.
9- Her sözü söz diye ağzından çıkarma. Lüzumlu olan sözü
düşünerek ve ihtiyatla söyle.
4- İşi adaletle yap, buna gayret et; hiçbir zaman zulüm etme;
Allah'a kulluk et ve O'nun kapısına yüz sür.
13- İnsanların seçkini insanlığa faydalı olan insandır. Halk
nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır.
14- Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra
sahibi onun esirdir.
15- Yalnız kendi menfaatini gözeten dosta gönül bağlama.
Fayda görmezse, sana düşman olur, ondan vazgeç.
10- İnsan, binlerce yaşasa, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine
dileği bitmez.
5- Hangi iş olursa olsun, sen onu tatlı dille karşıla; her işte tatlı
dil kullanırsan saadet sana bağlanır.
KASIM
12- İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur.
İnsanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı
gider.
11- İyi hareket et, kötülerin zararlarını ortadan kaldır!
GENÇ K.A.L.
Kurtköy Anadolu Lisesi
2. sayısı ocak ayında çıkacaktır
www.kurtkoylisesi.k12.tr
RÖPORTAJ
-Merhaba Müge bize kendini biraz tanıtır mısın?
1
2
Merhaba, ben Müge Karataş. 18 yaşındayım. Kurtköy Lisesi mezunuyum
3
ve Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri, Hemşirelik Bölümünde
4
5
okuyorum.
6
7
8
9
-Bölümünü nasıl buldun, neden Sağlık Bilimleri?
10
Aslında çok aramadım. Zaten sağlık sektöründe çalışmak istiyordum.
12
Çocukluk hayalim diyebilirim. Avantajları olan bir bölüm. İstersem
kendimi yükseltebileceğimi biliyorum.
13
14
15
17
18
-Bu bölümü kazanamasaydın eğer hedefin ne olurdu?
Kesinlikle sınava tekrar hazırlanırdım ve yine bu bölüme girerdim.
19
-Sence lise ve üniversite arasında ki en belirgin fark nedir?
20
Nasıl anlatsam lisede kendin oluyorsun. İçinden geldiği gibi davranıyor21
sun. Ama üniversitede böyle değil. İnsanlar her şeyini eleştiriyor, farklı
bakıyor. Olgunlaşıyorsun diyelim.
Bir de samimiyet ve arkadaş farkı var. Lise arkadaşlarımı özlüyorum.
-Alışamadığın ne var?
Açıkçası hocalara pek alışamadım. Nasıl çalışacağımı hiç bilmiyorum.
Sınavlar yaklaştı ama ben tuttuğum notlara bakıyorum notlar bana.
SOLDAN SAĞA
2. Amasya Genelgesi’nde Anadolu’nun her bakımdan en
güvenli yeri olan hangi şehrinde milli bir kongre toplanması
istenmiştir?
4.Anlaşma Devletleri, Melis-i Mebusan’ı basarak Kuvay-ı
Milliye yanlısı milletvekillerinin bir kısmını tutukladıktan
sonra nereye sürgüne göndermişlerdir?
7. “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.”hükmü hangi genelgede benimsenmiştir?
8. Anlaşma Devletleri’nin stanbul’a geldiği 13 Kasım
1918’de, Geldikleri gibi giderler.” Diyerek kurtuluşa olan
inancını ortaya koyan kimdir?
10. Amasya Genelgesi’nden rahatsız olan İstanbul Hükümeti kimlerin baskısıyla 9. Ordu müfettişi Mustafa Kemal
Paşa’yı İstanbul’a çağırmıştır?
13. Erzurum Kongresi’nde,” Osmanlı Hükümeti vatanın
bağımsızlığını sağlayamaz ve koruyamazsa geçici bir
hükümet kurulacaktır.” Hükmü yer almıştır. Bu hükümeti
kurmakla kim görevlendirilmiştir?
14. Erurum Kongresi’ne göre yeni kurulan hükümeti kongre
toplanmamış ise kim seçecektir?
18. Erzurum Kongresi’nin devam ettiği günlerde Batı
Anadolu’daki vatanseverlr, Yunan saldırılarına karşı savunma ve direnme faaliyetlerini birleştirmek, Kuvayi Milliyecilerin ihtiyaçlarını karşılamak ve bu birliklerin düenli hale
getirilmesi için 26-30 Temmuz 1919’da nerede bir kongre
toplanmıştır?
19. 20-22 Ekim tarihleri arasında Amasya’da yapılan
görüşmelere İstanbul Hükümeti adına kim katılmıştır?
20. Mebuslar Meclisi 28 Ocak 1920’de gizli oturumda kabul
ettiği belgeye ne ad verilir?
21. Mustafa Kemal Paşa Samsun’a hangi vapurla gitmiştir?
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1.
Mustafa Kemal Paşa İngiliz askerlerinin varlığından
dolayı güvenli olmadığı için Samsun’dan nereye geçmiştir?
2.
4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında Mustafa Kemal’in
başkanlığını yaptığı kongrenin adı nedir?
3.
Mustafa Kemal Paşa’nın Türk ulusunu işgallere karşı
birleştirmek ve ulusal mücadeleyi başlatmak için gittiği
şehir neresidir?
5.Erzurum Kongresi’nin “Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi
hakim kılmak esastır.” Maddesile hangi sisteme karşı
çıkılmıştır?
6. Temsilciler Kurulu’nun çalışmaları ve İstanbul ile ilişkileri
kesmesi sonucunda kim istifa etmiştir?
9. Amaya Genlgesi, Erzurum’daki 15. Kolordu komutanı
hangi paşanın da onayı alındıktan sonra Anadolu’daki sivil
ve asker tüm makamlara gönderilmiştir?
11. Ulusu, Temsilciler Kurulu ve Milli Mücadele etrafında
toplamak ve Milli Mücadele konusunda doğru bilgilendirmek amacıyla Sivas Kongresi’nden sonra hangi
gazete çıkarılmaya başlanmıştır ?
12. “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.”
Hükmü Kurtuluş Savaşı’nın hangi yönünü ortaya koymaktadır?
15. Hangi ilin valisi Sivas Kongresi’nin toplanmasını engellemeye çalışmıştır?
17. “Milli sınırlar içinde vatan ir bütündür, asla parçalanamaz.”hükmü hangi kongrede alınmıştır?
-Boş vaktinde neler yapıyorsun?
Üniversiteye geçtiğim için yavaş yavaş gezmeye başladım diyebilirim.
Her zamanki gibi bol bol kitap okuyorum.
Bir de evde iğnelerim var meyveleri denek olarak kullanıyorum yavaş
yavaş iğne yapmaya başladım. Kendimi hazırlıyorum.
-Buradan Kurtköy Anadolu Lisesi öğrencilerine söylemek istediklerin
neler?
Her şeyden önce kendinize bir hedef belirleyin. İnsanın bir hedefi
olmadığında hiçbir şey yapamaz. Çok çalışın diyemiyorum, düzenli
çalışın. Bol bol kitap okuyun ki anlama kabiliyetiniz artsın.
Sosyal aktivitelere kesinlikle katılın ben katılmadığım için çok
pişmanım.
Ve son olarak kendinize mutlu olabileceğiniz bir meslek seçin.
-Senin eklemek istediğin bir şeyler var mı?
Buradan üzerimde emekleri olan tüm hocalarıma sevgi ve saygılarımı
gönderiyorum. Hepsini çok seviyorum.
-Sana yeni okulunda başarılar diliyoruz. Bize vaktini ayırdığın için
teşekkür ederiz.
Başarılı bir dönem diliyorum. Ben teşekkür ederim.
Eylem DURTAŞ

Benzer belgeler