Hintlinin ölüm borcu niye bize mucize olsun? NAR Sevda Karaca
Transkript
Hintlinin ölüm borcu niye bize mucize olsun? NAR Sevda Karaca
Hintlinin ölüm borcu niye bize mucize olsun? NAR Sevda Karaca Eskiden vardı ya “limon satarak patron oldu” hikâyeleri, bunun yeni versiyonu da “mikro kredi mucizesi ile kadınların hayatı değişti” haberleri. Nesi güncel ki bunun? Bir, hükümetin kadınlara mikro kredi vererek onları “girişimci” yapmayı istihdamı artırmanın ve yoksulluğu önlemenin en önemli aracı olarak ilan etmesi. İkincisi de geçen hafta açıklanan “Ekonomiye Kadın Gücü” projesiyle mikro kredi dağıtma işine birtakım şirketlerin de girdiği haberi. Memleketin geniş kapsamlı mikro kredi girişimi Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, Diyarbakır Valiliği ve Grameen Bank işbirliğiyle, bizzat Erdoğan’ın talimatıyla Diyarbakır’da 2003’de başlatılmıştı. Bu projeyle bu yıla kadar 58 bin kadına 138 milyon kredi dağıtıldı. Bugün 175 ülkede, 135 milyon yoksul kadına ulaşan sistemin Türkiye’de bu kadar yaygın uygulanmasının ardındaki isim Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Başkanı ve geçen dönem AKP Diyarbakır milletvekili olan Prof. Aziz Akgül. Sistem nasıl mı işliyor? Bir grup kadın bir araya gelerek aldıkları para için birbirlerine kefil oluyorlar. Ve parayı faiziyle birlikte geri ödemeye çalışıyorlar, ödeyemeyenin borcunu diğerleri ödemek zorunda. “Utanç ekonomisi sistemi” kredi kurumlarının krediyi geri almak için kullandıkları en önemli sistem, ödeyemeyen mahcup olmamak için gerekirse başka yerden borç buluyor, kazanamasa da elinde avucunda ne varsa yatırıyor. Yoksulu yoksula kırdırma işi de pek güzel işliyor. Kadın dayanışması lafını kefillik sistemi içinde kendilerine dayanak haline getirmiş olmalarındaki “zeka parıltısını” bilmem gördünüz mü? Bu arada, kredilerin geri ödemesinde sağlanan “başarı” yüzde 100. Bu da zaten mikro kredinin neden kadınlara verildiğini açıklamak için kullanılan bir veri: borçlarına sadık olurlar, ellerine geçen parayı aileleri için harcarlar, parayı ödeyememekten utanacakları için canlarını dişlerine takarlar! “Kadınları güçlendirmek için onları küçük girişimciler haline getirme” lafının parlak cilası ise borçlandırılan kadınların yaşam öykülerindeki gerçekler açığa çıktıkça pul pul dökülüyor. Keşfin anavatanı Hindistan’da mikro kredi kullananların yalnızca yüzde 5’i bu krediden yararlı çıkmış. Yüzde 50’si, başka kredi alarak bu krediyi ödeyebilmiş, o krediyi nasıl ödeyecekleri ise meçhul. Diğer yüzde 45 ise kredi almadan önceki durumlarını mumla arıyor. Kredi demiyorlar artık buna, “ölüm borcu” diyorlar. Hindistanlı antropolog Aminur Rahman’ın çalışması gösteriyor ki ev yapmak, inek almak, tarla açmak için kredi kullanan kadınların durumu felaket. Krediyi ödeyemeyen kadınlar her türlü şiddete maruz kalıyor; hacizcilerin köylerde kadınların ellerinde avuçlarında ne varsa uluorta almaları günlük olay, ettikleri hakaretler ve küfürlerin ise lafı bile edilmiyor. 2010 yılında Hindistan’da sadece altı haftada 56 yoksul köylü ödeyemedikleri mikro kredi borçları yüzünden intihar etti. Biri Hindistan’da mikro kredi pazarının lideri olan SKS firmasından aldığı krediyi ödeyemeyince önce kızını fuhşa zorlayan, sonra da tarım ilacı içerek intihar eden köylü kadın. Diğeri ise okul borcunu ödemek için kredi alan, haftalık 150 rupi yani 3 dolarlık ödemeleri yapamayan bir kız öğrenci. Mikro kredinin bizim memleketteki 9 yıllık sicili bile korkunç hikayelerle doluyken, şimdi bunu yeni bir çözümmüş gibi sunmanın ne alemi var peki? Nasıl ki zengin ülkeler yoksul ülkeler kendi yörüngelerinden ayrılmasın diye IMF, Dünya Bankası ve diğer kredi kurumları aracılığıyla para satmaya başladı, devlet de yoksula öyle para satıyor. Şimdi bu alanı bir de “yatırımcıya” açtı. Büyük mikro kredi kuruluşlarında danışmanlık yapan Chuck Waterfield olayı açıklamıştı: “Mikro finans sektörünün büyüklüğü 60 milyar dolara ulaştı. Hayırsever kökleri geçmişte kaldı”. Hem krizde idare etmenin bir yolu, hem umut tacirliği, üstüne de yoksulluğun yoksulun beceriksizliği olduğu savıyla sorumluluktan kurtuluş, onun üstüne de yoksulun yoksulluğundan para kazanma yaratıcılığı olunca… Bir sürü yoksul kadının hayatı yenmiş ne gam! Posalar da diğer yoksulların üzerine tükürülüyor ya, yardım diye, kredi diye… Hükümete yeter. Ama bu kredi ellerinde patlar mı, patlar. EVRENSEL 25 Kasım 2012