Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı

Transkript

Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ YAŞAM KÜLTÜRÜ DERGİSİ YIL:03 SAYI:8 / OCAK 2011
KONDÜKTÖR
MEKTEB-İ ALİSİ’DEN BU YANA
TAM 100 YIL
PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK
[
[
Rektör’den
Girişimci Üniversiteler
Bilgi çağı
üniversitelerde bir paradigma değişimini gündeme getirmiştir. Eskiden sadece bilgi üretmesi beklenen üniversitelerden, artık
ürettiği bilgiyi etkin bir şekilde kullanması ve yeni üretimler için kaynak
oluşturması beklenmektedir. Büyük ölçekli araştırma yapmak isteyen
üniversiteler, farklı finansman seçeneklerini değerlendirmeye çalışmaktadır. Araştırma ve öğretim yuvası olarak görülen üniversiteler, artık bilim
ve teknoloji temelli ticari etkinliklerin kuluçka merkezi olarak görülmektedir. Üniversiteler son yıllarda endüstriyel ve diğer araştırma kuruluşlarıyla
işbirliği içerisinde proje üretme arayışındadır.
“3. Nesil Üniversiteler” olarak adlandırılan bu durum analizi, akademik
çevrelerde çok sık tartışılmaya başlandı. Üniversiteler, ciddi önlemler almak, bu değişime ayak uydurmak, bundan da öte “Girişimci Üniversite”
anlayışını oluşturmak zorundadır. Herşeyi devletten bekleyen ve rekabet
yeteneği gelişmeyen üniversitelerin, çağın gereklerine uyabilmesi ve
ayakta durabilmesi artık oldukça zordur.
Bu gerçekler ışığında, Üniversitemiz de son birkaç yıldır değişime ayak
uydurabilmek amacıyla genişleme ve yapısal değişim süreci yaşamaktadır. Değişen dünya koşulları ve öğrenci talebi çerçevesinde yönetim sistemleri ve kaynak yaratma mekanizmalarını sorgulamaya başladık. Yeni
denetim mekanizmaları oluşturarak üniversitemizin performansını ölçebilmeyi, performansa göre özendirme ve kaynak dağıtım mekanizmaları
geliştirme ve uygulama arayışındayız.
Bu amaçla, yeni bir yüzyılın eşiğinde, Üniversitemizin geleceğini şekillendirmek amacıyla iç ve dış paydaşlarımızın katılımıyla “Ortak Akıl Platformu” düzenledik. Üniversitemizin kuruluşunun 100. yılını kutlamaya
hazırlanırken durum analizi yapabilmek ve vizyonel hedeflerimizi belirlemek amacıyla bir araya geldik. Bu organizasyondaki temel amacımız,
Üniversitemiz paydaşlarını bir araya getirmek, beyin fırtınası yaparak onları katılımlı bir problem çözme süreci içine sokmak ve farklı görüşleri bir
potada eriterek Üniversitemiz için en uygun ve verimli kararları almaktır.
Konferanstan çıkan sonuçları stratejik kararlarımıza yansıtmaya başladık.
Üniversitemizin mevcut durumu ışığında, bölgesel, ulusal ve uluslararası
faktörleri de hesaba katarak yeni bir yüzyılın yükseköğretim stratejisini
belirlemek için çalışacağız.
Sevgi ve Saygılarımla
OCAK 2011
içindekiler
1
REKTÖR’DEN
42 ETKİNLİK“GELECEK SİZİNLE ÇOK
DAHA GÜZEL OLACAK”
4
46
12
AÇILIŞ 2010-2011 AKADEMİK YILI
50
20
54
PROF. DR. İSMAIL YÜKSEK
SPOT HABERLER
AÇILIŞINA CUMHURBAŞKANI
ABDULLAH GÜL KATILDI
YILIN YILDIZLARI YILDIZLAR
24
ÖDÜLLERİNİ ALDI
100.YIL ETKİNLİKLERİ ARAMA
KONFERANSI’NDA “GELECEKTEKİ
YILDIZ” ORTAK AKILLA İNŞA EDİLDİ
26
ETKİNLİK YENİLENEBİLİR ENERJİLER VE
ÇEVRE DOSTU TEKNOLOJİLER
ETKİNLİK OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E
ESNAF VE TİCARET KONFERANSI
ETKİNLİK İİBF’NİN 100. YIL
60
ETKİNLİKLERİ
TANITIM YURTDIŞI ÖĞRENCİ OFİSİ
64
ÖĞRENCİLERE REHBERLİK EDİYOR
TÜRKİYE’DE BİR OLGU HALİNE GELDİ
32
ÖĞRENCİ KULÜBÜ YTÜ RÜZGÂR
İŞBİRLİĞİ İTALYAN ÜNİVERSİTELERİYLE
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMALARI YAPILDI
36
RÖPORTAJ MAKİNE FAKÜLTESİ
DEKANI PROF. DR. YUNUS ÇENGEL:
HEDEFİMİZ MEZUNLARIMIZIN DÜNYA
MÜHENDİSLERİ OLMASIDIR
80
SEMPOZYUM İSTANBUL
KÜLTÜR BAŞKENTİNDEN KÜRESEL
YARATICI ŞEHRE DOĞRU
84
YILIN AKADEMİSYENLERİ
BAŞARILI AKADEMİSYENLERE
ÖDÜLLERİ VERİLDİ
86
RESTORASYON
90
SOSYAL SORUMLULUK
OTAĞ-I HÜMAYUN RESTORE EDİLDİ
YILDIZLI ÖĞRENCİLER
AFETLERE KARŞI GÜVENLİ YAŞAM
EĞİTİMLERİ VERECEK
94
RESTORASYON
RÖPORTAJ KAMİL ERDEM: ‘ÜNLÜ OLMAK’ TARİHİ ÇEŞMELERİN RESTORASYONU
ETKİNLİK 9. ULUSLARARASI
İSTANBUL SATRANÇ FESTİVALİ
ÜNİVERSİTEMİZDE DÜZENLENDİ
26
12
96
GEZİ
70
BÜYÜK ÖLÇÜDE TAMAMLANDI
76
YAKIN ÜLKE SURİYE
ENERJİSİ KULÜBÜ KURULDU
TANITIM YTÜ SİGMA MÜHENDİSLİK VE
78
FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
GÜNDEM 10 KASIM’DA
ATATÜRK’Ü ANDIK
100
YTÜ İLETİŞİM BİLGİLERİ
46
yildizlar
80
Ocak 2011 Yıl 3 Sayı 8
[email protected]
Yıldız Teknik Üniversitesi Adına
İmtiyaz Sahibi
Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek
Yayın Müdürü
YTÜ Halkla İlişkiler Koordinatörü
Yrd. Doç. Dr. Zehra Yumurtacı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Öğr. Gör. Hakan Karataş
32
Yazı İşleri
Burcu Polat
Bilge Ok
Ufuk Fidanlı
Fatih Atlas
Fotoğraf
Mine Atacan
64
YAPIM / YAYIN YÖNETİMİ
Yayın Yönetmeni
Özlem Şahin
Editör
Mehmet Sait Ekinci
Yazı İşleri
Esra Dagüloğlu
Çınar Mutlu
Görsel Yönetmen
Canan Baş
TAYA İLETİŞİM:
Çubuklu Mah. Çayocağı Sok. No: 36/2
Beykoz/İstanbul
Tel: 0216 680 02 96
GSM: 0555 965 28 35
Baskı:
Forart Basımevi
Tel: 0212 501 82 20
Ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz.
Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir.
Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
60
OCAK / 11
Yıldızlar
3
SPOT
>>
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Dünya Gençlik Kongresi
Ajansı’ndan üniversitemize
teşekkür
23 Temmuz – 04 Ağustos 2010 tarihleri
arasında Üniversitemizde 5. si düzenlenen Dünya Gençlik
Kongresi Ajansı (Peace Child International) Müdürü
David R. Woollcombe’dan organizasyondaki başarısı ve
kusursuz ev sahipliği nedeniyle Üniversitemize teşekkür
mektubu geldi. II
Sudan Üniversitesi Rektörü
Yıldız’ı ziyaret etti
Sudan Omdurman I. Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Hassan Abbas Hassan akademisyenlerden oluşan bir
heyetle Yıldız Teknik Üniversitesi’ni ziyaret etti.
İki ülke arasında gelişen dostluğun bilimsel işbirliğiyle
sürdürülmesi amacıyla gerçekleştirilen ziyarette önemli
kararlar alındı. Ortak çalışmaların desteklenmesi ve
duyurulması, mühendislik, bilim ve teknoloji alanlarında
yüksek öğretim, araştırma, geliştirme ve teknoloji transferi,
karşılıklı uzaktan eğitim derslerinin düzenlenmesi,
konferans, sempozyum, seminer gibi etkinliklerin
düzenlenmesi, bilgi, kitap ve doküman paylaşımı,
ortak projeler hazırlayarak bu projelerin koordinesini
düzenlemeyle ilgili konularda işbirliği yapma kararı alındı.
İki üniversite arasında öğrenci ve öğretim üyesi değişim
çalışmalarının gerçekleşmesi üzerinde fikir birliği sağlandı. II
4
Yıldızlar OCAK / 11
TÜRKİYE İÇİN ARTI DEĞER ÜRETİYORUZ…
UYGULAMA ALANLARIMIZ
ISITMA
HAVALANDIRMA
KLİMA
SOĞUTMA
SIHHİ TESİSAT
YANGIN SÖNDÜRME
OTOMATİK KONTROL
ŞİRKETİMİZİN HEDEFLERİ
Isıtma, soğutma, havalandırma, klima, sıhhi tesisat, yangın söndürme sistemi, teknolojik tesisat ve
bina otomasyon sistemlerinin; projelendirme, uygulama, üretim, işletme, bakım ve onarım konularında
faaliyet gösteren şirketimiz hizmet verdiği bütün sektörlerde, toplam kalite, enerji ekonomisi ve
teknolojinin yaşam kalitesine katkısını hedeflemektedir.
19 Mayıs Mahallesi İnönü Cad. Şamlı Apt. No: 97 Kat: 5 D: 11 Kozyatağı / İSTANBUL Tel: 0 216 380 13 13 Pbx Fax: 0 216 380 20 00 e-mail: [email protected]
www.mekanikltd.com
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Cumhuriyet’in 87. yılı coşkuyla kutlandı
28 Ekim 2010 tarihinde Yıldız Çatı Restoran’da
verilen resepsiyonla başlayan kutlamalar, 29 Ekim
tarihinde Yıldız Teknik Üniversitesi Hisar Tesisleri’nde
devam etti.
YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek’in ev sahipliğinde
gerçekleşen Cumhuriyet Balosu’nda İstek Özel Belde
İlköğretim Okulu Müzik Öğretmeni Tolga Kaygısızel ve
Müdür Yardımcısı Başak Ataman tarafından organize
edilen 2. sınıf öğrencilerinin gerçekleştirdiği vals gösterisi
büyük beğeni topladı.
Yıldız Teknik Üniversitesi’ne bugüne kadar yaptığı
katkılardan dolayı Dr. Selva Ünal’a Rektör Sayın Prof.
Dr. İsmail Yüksek tarafından çiçek takdim edildi. II
>>
YTÜ IEEE Öğrenci Kulübü
rektörü ziyaret etti
YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, “Türkiye’nin
En Aktif Bilim ve Teknoloji Kulübü” ödülü sahibi YTÜ IEEE
Öğrenci Kulübü’nü makamında kabul etti.
Yıldız Teknik Üniversitesi 100. yılına birçok farklı alanda
ödüller toplayan güçlü öğrenci kulüpleriyle girdi. Yıl
içerisinde birçok başarılı etkinliğe imza atan kulüplerden
biri olan YTÜ IEEE Öğrenci Kulübü, geçtiğimiz yıl kazandığı
“Türkiye’nin En Aktif Bilim ve Teknoloji Kulübü” ödülünü
bu yıl da aldı. Türkiye’de öğrenci kulüplerinin rekabet
edebileceği tek platform olan yarışmaya ülke çapında
500’den fazla öğrenci kulübü katıldı. Aynı zamanda üniversitelerin de sıralandığı yarışmada Yıldız Teknik Üniversitesi,
en yakın rakibine nazaran düzenlediği etkinlik sayısında
iki kat, katılımcı sayısında ise üç kat farkla geçtiğimiz yıl
olduğu gibi bu yıl da birinciliğini devam ettirdi.
Prof. Dr. İsmail Yüksek’in kulüplere olan katkısı ile
Yıldız Teknik Üniversitesi öğrenci faaliyetleri alanında
Türkiye’nin bir numaralı üniversitesi haline geldi.
Uluslararası arenada oldukça prestijli bir ödül olan IEEE
Region 8 Exemplary Student Branch Award’ı da alarak
üniversitemizin adını dünyaya duyuran YTÜ IEEE Öğrenci
Kulübü’nün eski ve yeni yönetim kurullarının katıldığı
görüşmede Prof. Dr. İsmail Yüksek öğrenci kulübü üyelerini tebrik etti ve başarılarının devamını diledi. II
Öğretmenler Günü kutlandı
Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nce
düzenlenen 24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlamaları
Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Rektör
Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Ahlatçıoğlu, Prof Dr. Mesut
Güner ve Prof. Dr. Tamer Yılmaz’ın da katılımıyla yapıldı.
Yıldız Kampüsü Oditoryumu’nda müzik dinletisiyle
başlayan kutlamalar, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Göksel Ağargün ve YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek’in
konuşmalarıyla devam etti.
Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bülent
Alcı’nın yöneticiliğini yaptığı, Eğitimci Necdet Sakaoğlu,
Öğretim Görevlisi Feyza Hepçilingirler ve Sanatçı Metin Özülkü’nün konuşmacı olarak katıldığı “Dünden
Yarına Öğretmenlik” paneli düzenlendi. Öğretmenliğin
geçmişten günümüze geçirdiği evreler, yaşanılan tecrübelerle dinleyicilere aktarıldı.
Müzik dinletisiyle başlayan öğretmenler günü kutlamaları,
İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencileri tarafından
hazırlanan Öğretmenler Günü Oratoryosu ve Bilgisayar
ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği Bölümü
öğrencilerinin hazırladığı farklı kültürleri yansıtan canlı
müzik dinletisiyle son buldu. II
OCAK / 11
Yıldızlar
7
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Yıldız’da kahkaha tufanı
Cem Yılmaz, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin sorduğu soruları cevaplarken izleyenleri güldürdü.
24 Aralık 2010’da Yıldız İşletme Kulübü tarafından düzenlenen söyleşiye katılan başarılı komedyen, öğrencilerin sorularını cevaplandırdı.
Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda düzenlenen ve 2 saat süren söyleşiye öğrencilerin ilgisi yüksek oldu. Ocak ayında yeniden
gösterilerine başlayan Yılmaz, üniversiteli gençlere hayata ilişkin tavsiyelerde bulunmayı da ihmal etmedi.
>>
Komedinin Ustası Cem Yılmaz
23 Nisan 1973’te İstanbul’da doğdu. Leman
Dergisi’nde karikatür çalışmalarına
başladığında, lisans eğitimine Boğaziçi
Üniversitesi’nde devam ediyordu.
İlk stand-up gösterisini Leman Kültür’de,
1995’in Ağustos ayında gerçekleştirdi.
Aynı senenin aralık ayında Beşiktaş Kültür
Merkezi’nde sahne almaya başladı. 2001 yılı
sonuna kadar 1.200’ün üstünde gösteriye
çıktı. Hemen hemen bütün gösterileri kapalı
gişe oynadı. Türkiye’nin yanı sıra, Avrupa ve
Amerika’da da sahne aldı.
Leman Dergisi’nde yayınlanan çalışmalarını
“Karikatürler” isimli kitabında yayınladı. İlk
sinema deneyimini, 1998 yılında Ömer
Vargı’nın yönettiği “Herşey Çok Güzel
Olacak” isimli filmde Mazhar Alanson ile
başrolü paylaşarak tatmış oldu. Film, Türkiye
ve Avrupa’da yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi
tarafından izlendi.
Reklam dünyasında da adından söz ettiren
sanatçı , “Panasonic” reklamlarının radyo
spotlarıyla iki yıl üst üste Kristal Elma ödülüne
layık görüldü. Radyo spotlarının yanı sıra,
Panasonic, Mavi Jeans, Doritos ve Opet gibi
markaların reklamlarında oynadı. Yer aldığı her
reklam filmi gündem konusu olmayı başardı.
Gösterileri 2000 senesinde Star TV tarafından
yayınlanmaya başlandı ve “Gösteri” adıyla
piyasa sürüldü. 2001 yılında askerliğini
yaparken gösterilerine devam eden Yılmaz,
12 Kasım 2004’te vizyona giren, çekimleri
tamamlanmasına karşın yapımcı firma
ile yaşanan problemler sebebiyle montajı
ve gösterimi geciken, 4 farklı karakterde
oynayarak başrolünü üstlendiği, Ömer Faruk
Sorak’ın yönetmenliğini yaptığı G.O.R.A. ile
bir kez daha milyonları sinema salonlarına
çekmeyi başardı.
Yönetmenliğini Yavuz Turgul’un yaptığı Av
Mevsimi filminde Şener Şen ve Çetin Tekindor
gibi başarılı oyuncularla rol alan Cem Yılmaz,
“Yahşi Batı, A.R.O.G., Hokkabaz, Organize İşler,
G.O.R.A., Vizontele ve
Herşey Çok Güzel Olacak” gibi filmlerde
yönetmen, senarist, oyuncu olarak önemli
işlere imza attı. II
OCAK / 11
Yıldızlar
9
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Vefat ve başsağlığı
Prof. Dr. Maruf Önal
Prof. Dr. Orhan Deniz
Prof. Dr. Maruf Önal, Kabataş Erkek
Lisesi’nden sonra girdiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi
Yüksek Mimarlık Bölümü’nden 1943 yılında birincilikle
mezun oldu. 1951’de Türkiye’nin ilk
büyük özel mimarlık bürosu olan İMA İnşaat ve
Mimarlık Atölyesi’ni Turgut Cansever ile birlikte kurdu.
1954’te TMMOB üyesi olarak Mimarlar Odası’nın
kuruluş çalışmalarına katıldı ve Mimarlar Odası’nın 3 sicil
no.’lu üyesi oldu.
Prof. Dr. Orhan Deniz, 1976 YTÜ’de
Makine Fakültesi’nde başladığı lisans
eğitimini 1985 yılında Doktora çalışmalarına kadar
sürdürdü. University Of Maryland’da Post-Doktora
eğitimini tamamladıktan sonra Doçent unvanıyla YTÜ’de
görev yapmaya başladı. Otomotiv Anabilim Dalında
çalışmalarını yürüten Deniz, İçten Yanmalı Motorlar,
Yakıtlar ve Yanma konusunda uzmanlaştı. 1989-1992
yıllarında bölüm başkan yardımcılığı, 1992-1998 yılları
arasında da dekan yardımcılığı görevlerini üstlendi.
Uzun yıllar ülkesine ve Üniversitemize
hizmet etmiş olan Duayenimiz, YTÜ
Mimarlık Fakültesi’nin çok sevgili hocası
Prof. Dr. Maruf Önal’ı kaybettik. Hocamız
için 20 Ekim 2010 Çarşamba günü, YTÜ
Oditoryumu’nda bir tören düzenlendi.
1958’de Yıldız Teknik Okulu Mimarlık Bölümü’nde öğretim
üyesi olarak göreve başladı. 1960-63 ve 1966-69 yılları
arasında Mimarlık Bölümü Başkanlığı yaptı. Bu arada
Prof. Dr. Hayrettin Dönmezer ile birlikte ilk Akademi
Kanunu taslağını hazırladı. Üç dönem Mimarlar Odası
Yönetim Kurulu üyeliği, 1967-69 yılları arasında üç
dönem Oda Genel Başkanlığı, iki dönem Onur Kurulu
Üyeliği görevlerinde bulundu. 1971’de profesör oldu.
1970’de Profesörler Kurulu’na sunduğu öneri sonucunda
İDMMA’da Yapı Üretimi ve Proje Kürsüsü’nü kurdu ve
kürsü başkanı oldu. 1976-79 yılları arasında İDMMA
Mimarlık Bölümü Başkanlığı, 1979-82 yılları arasında
İDMMA Mimarlık Fakültesi Dekanlığı, 1982-85 yılları
arasında Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanlığı
görevlerinde bulundu.
Prof. Dr. Aydın Erel
Üniversitemiz İnşaat Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü Emekli Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Aydın Erel’i kaybettik.
Hocamız için 15.10.2010 Cuma günü, YTÜ
Oditoryumu’nda bir tören düzenlendi.
Prof. Dr. Aydın Erel lisans öğrenimini 1972
yılında İTÜ İnşaat Fakültesi’nin Demiryolu
Opsiyonu’nda tamamlamış, 1978 yılında aynı kurumdan
doktora derecesi almış, daha sonra bir yıl süreyle Münih
Teknik Üniversitesi Ulaştırma Enstitüsü’nde araştırmalar
yapmıştır. 1981 yılında İDMMA İnşaat Fakültesi’nde Doçent
olmuş 1989 yılında YTÜ İnşaat Fakültesi’nden Profesör
unvanı almıştır.
10 Yıldızlar OCAK / 11
Makine Fakültesi, Makine Mühendisliği
öğretim üyelerimizden Prof. Dr. Orhan
Deniz’i kaybettik. Hocamız için 22.10.2010
tarihinde YTÜ Oditoryum Sergi Salonu’nda
bir tören düzenlendi.
Mustafa Radi Birol
Mimarlık Fakültemizin gelişiminde büyük
emeği olan Emekli Hocalarımızdan
Mustafa Radi Birol ‘u kaybettik. Cenazesi
28 Ocak 2011 Cuma öğle namazını
müteakip Levent Camii’nden kaldırılan
Birol için 28 Ocak 2011 Cuma günü saat
10.30’da Merkez Kampus Oditoryum Sergi
Salonu’nda tören düzenlendi.
Mustafa Radi Birol, 1927 yılında İstanbul’da doğdu. 1944
yılında Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun olduktan sonra
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık
bölümünde eğitim hayatına devam etti. 1950 yılında
mezun olduktan sonra yeni kurulmakta olan Hilton Oteli
inşasında görev aldı. Prof. Sedad Hakkı Erdem’in daveti
üzerine Paris’e giden Birol, Entstitü Urbanizm’de Sedat
Gürel’le akademik ve mesleki çalışmalarda bulundu.
Stokholm Kraliyet Yüksekokulu’nda şehircilik ihtisası yaptı.
Prof. Dr. Fred Forbat’la çok sayıda şehir planları, mimari
projeler ve uygulamalar geliştirdi. Yapılan çalışmalarla
pek çok ödül aldı. Stokholm Uluslararası Hava Alanı ve
Enskededalen Üniversitesi Araştırma Hastanesi yapımında
görev aldı. 1975 yılında Türkiye’ye dönen Birol,
Güzel Sanatlar Akademisine bağlı D.G.S.A. Miimarlık
Yüksek Okulu’nda Mimari Proje Hocası olarak öğretim
hayatına başladı.
2003 yılında kadar Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık
Fakültesi Yapı Üretim Bilim Dalı’nda da Öğretim Görevlisi
olarak çalışan Birol, Türkiye’de yapımında görev aldığı
kent planları, konut, sosyal ve kültürel alanlar, sergi
binaları, iş-alışveriş merkezleri, endüstri ve spor tesisleri
çalışmalarıyla pek çok ölümsüz esere imza attı. II
>>
Dereceye giren öğrenciler
ödüllerini aldı
Mezunlar Şöleni
2009-2010 eğitim öğretim yılında Yıldız Teknik
Üniversitesi’nden derece alarak mezun olan öğrenciler
ödüllerini aldılar.
Yıldız Mezunlar Şöleni, 2 Ekim 2010
Cumartesi günü, YTÜ Merkez Yerleşke Mimarlık Fakültesi
önünde kutlandı. II
Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda düzenlenen
törende, YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek derece
alan öğrencilere iş hayatlarında başarılar diledi. Derece
alan öğrencilerin ayağa kalkarak anne ve babalarını
alkışlamasını isteyen İsmail Yüksek, başarıların
kazanılmasında ailelerin önemine vurgu yaptı.
Makine Mühendisliğinden Hasan Beyazörtü Birinci, Elektrik ve Haberleşme Mühendisliğinden Kevser Küçükuysal
İkinci, Kimya Mühendisliği Bölümünden İ. Gökhan Gündüz
ise Üçüncü oldu.
İnşaat Mühendisleri Odası, Gemi Mühendisleri Odası,
Gemi Sanayicileri Derneği, Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri
Birliği, Türkiye Kimya Derneği ve Türk Loydu temsilcilerinden ödül alan öğrenciler Yıldız Teknik Üniversitesi’nden
gülen yüzlerle ayrıldılar. II
YTÜ Vakfı Ankara Şubesi
‘El Emeği Göz Nuru’ Sergisi
YTÜ Vakfı Ankara Şubesi tarafından 16-26 Eylül
2010 tarihlerinde CEPA Alışveriş Merkezi’nde ‘El Emeği Göz
Nuru Sergisi’ düzenlendi. II
OCAK / 11
Yıldızlar 11
AÇILIŞ
2010-2011 AKADEMİK YILI
AÇILIŞINA CUMHURBAŞKANI
ABDULLAH GÜL KATILDI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül:
“Üniversitelerimiz bilgi ve teknoloji üretmeli
ve ürettiklerimizi de başkalarına transfer
etmesini bilmeliyiz”
haber, UZM. NAGEHAN BİLGE OK
M
AÇILIŞ
Merkez yerleşke oditoryumunda 6 Ekim 2010 Çarşamba günü düzenlenen YTÜ 2010-2011 Akademik
Yılı Açılış töreni, saat 11.00’de saygı duruşu ve İstiklal
Marşı ile başladı. Tören, YTÜ tanıtım filmi gösteriminin ardından Gaziosmanpaşa Cumhuriyet İlköğretim
Okulu Erguvan Çocuk Korosu’nun seslendirdiği şarkılarla devam etti.
Rektör Prof. Dr. Yüksek, Sayın Cumhurbaşkanı’nın
‘Üniversiteler, bulundukları bölgelerin ve ülke kalkınmasının lokomotifi olması gerekir’ sözünü hatırlatarak “Bu anlamda Türkiye’nin en değerli eğitim
lokomotifinde sizleri ağırlamaktan büyük bir onur duyuyoruz. Üniversitemize hoş geldiniz, şeref verdiniz’
diyerek sözlerine başladı.
Prof. Dr. İsmail Yüksek, “100. yılını kutlamaya hazırlanan Türkiye’nin dev eğitim kurumu Yıldız Teknik
Üniversitesi 25.800 öğrencisi, 3.000’e yakın akademik
ve idari personeli, 10 fakültesi, 3 Yüksekokulu ve 2
enstitüsü ile 100. yıl ateşini yakarak beklentileri karşılamak amacıyla eğitim, araştırma ve yönetim alanlarında önemli adımlar atmaktadır. Üniversitemiz, temel bilimlerden, mühendislik bilimlerine; sosyal-idari
bilimlerden mimarlık ve eğitim bilimlerine kadar tüm
disiplinleri bünyesinde barındırmaktadır. Kendi alanlarında uzmanlaşmış bu bölümlerimizin sunduğu
lisans ve lisansüstü programları, ülkemizin en seçkin
öğrencilerince ilk sıralarda tercih edilmektedir” dedi.
Rektör Yüksek, konuşmasında akademik ve idari personeline hitap ederek; 2011 yılında 100. yaşını
kutlayacak olan üniversitemiz her şeyin en iyisini hak
ediyor. Biz de gücümüzün yettiği, aklımızın erdiği ve
gönlümüzün el verdiği şekilde hizmet etmeye devam
ediyoruz. Bu hizmet yarışında sizlerin katkısı bizim
için çok önemlidir. Şimdiye kadar eğitim, araştırma ve
yönetim alanlarında vermiş olduğunuz destekle bize
güç kattınız. Desteğiniz ve çalışmalarınız için çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız!” diyerek sürdürdüğü konuşmasında öğrencilere seslenerek “Sizler sonunda
ışık görülen zorlu bir eğitim tünelinden geçmektesiniz.
Üniversiteli olmanın ayrıcalıklarından yararlanarak
bilgi toplumuna geçiş sürecinde kendi yol haritanızı
çizmelisiniz. Üniversiteniz size en ideal eğitim ortamı
sunma çabası içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Yaptığımız çalışmaların sonucu sizin beklentilerinize
cevap verdikçe bizler de en önemli hedefimize ulaşmış olacağız” dedi. Ülkeye hizmetin, vatan sevgisi, fedakarlık, emek ve işbirliği gerektirdiğini vurgulayarak,
“Saygıdeğer Cumhurbaşkanım, ülkemizin birliği, bütünlüğü, huzuru ve kalkınması için ortaya koyacağınız
her türlü projede Yıldız Teknik Üniversitesi’nin yanınızda olacağını ifade eder, kalbinizden ve aklınızdan
Yıldızı çıkarmamanız dileğiyle, saygılarımı arz ederim’
diyerek konuşmasını tamamladı.
14 Yıldızlar OCAK / 11
>> Lisans ve lisansüstü
programları, ülkemizin en
seçkin öğrencilerince ilk
sıralarda tercih ediliyor.
> Gaziosmanpaşa
Cumhuriyet
İlköğretim Okulu
Erguvan Çocuk
Korosu
Ardından, Asırlık bir üniversite olan Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin Türkiye’nin kalkınmasına, gelişmesine çok büyük katkısı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, böyle bir üniversitenin akademik yıl açılışında bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu
ifade ederek konuşmasına başladı.
“Üniversiteler arasında rekabet var”
Serbest düşüncenin, bilimin, özgür bir şekilde akademik ortamda geliştirildiğini, olgunlaştırıldığını,
tartışıldığını, doğrulukları ve yanlışlıklarının sağlandığını, sonuçlarının toplumun malı olarak ülkelere
yön verdiğini ve nihayetinde de evrensel olarak bütün insanlığın faydasına sunulduğunu ifade eden
Cumhurbaşkanı Gül; “Üniversitelerin, sadece eğitim
veren kurumlar olmaması gerekir. Üniversitede tabii
ki eğitim veriliyor ama eğitim verenler aynı zamanda
bilim ve teknoloji üretmekle de sorumlular. O açıdan
öğretim üyelerinin yüklerini sadece eğitimle sorumluymuşlar gibi sınırlandırmamak gerekiyor. Çünkü
üniversiteler sadece eğitim veren kurumlar haline gelirse, o zaman bilgiyi ve teknolojiyi transfer eden bir
ülke olarak kalmaya devam ederiz. Üniversitelerimiz
bilgi ve teknoloji üretmeli ve ürettiklerimizi de başkalarına transfer etmesini bilmeliyiz. Bu konuda ne yazık ki uzun bir durgunluk dönemi yaşadığımızı itiraf
etmek isterim. Çünkü üniversitelerimiz enerjilerini ve
önceliklerini başka konulara sarf ettiler ve bu ortam,
bu iklim oluşmadığı için bu konularda çok başarılı olamadık. Büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim
ki üniversiteler kendi aslî görevleri ve önceliklerinin ne
olduğunun farkına vardılar ve büyük bir yarış içine girdiler. Üniversiteler arasında büyük bir rekabet var. Bu
rekabet sadece Türkiye ölçeğinde değil, küresel ölçekOCAK / 11
Yıldızlar 15
AÇILIŞ
te de var. Vakıf üniversitelerinin çoğalması ve onların
da iddialı bir şekilde eğitim hayatına girmesiyle devlet
ve vakıf üniversitelerinin yarattığı ayrı bir rekabet ortamı da söz konusu oldu. Bu rekabet ortamından çok
iyi neticelerin çıkacağına inanıyorum” dedi.
“Türkiye 10-15 sene sonra,
bugünkünden daha farklı olacaktır”
Türkiye’nin büyük bir değişim ve çok büyük bir hamle içerisinde olduğunu ifade ederek, Türkiye’nin 10–15
sene sonra bugünkünden çok daha farklı olacağına
inandığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, YTÜ’nün bilgiyi üreten ama bunun uygulamasına da önem veren
bir üniversite olduğunu kaydetti. YTÜ’nün diğer üniversitelerden farklı olarak bu konuda öne çıktığını,
ancak bunun daha da geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
teknoparkının tamamlandığını ve çok sayıda firmanın
orada faaliyete geçtiğini belirtti. Öğretim üyelerinin
bir ayağının teknik fakültelerde olması, diğer taraftan da öğrencilerin mezun olmadan küçük şirketlerde
hayata hızlı bir şekilde hazırlanmalarını sağlamaları gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, bunun
Türkiye’ye çok büyük kazanç sağlayacağına dikkat
çekti ve şunları kaydetti: “Şunu unutmayalım: Türkiye çok büyük bir değişim ve hamle içerisinde. Genel
bir şekilde değerlendirdiğimizde, mutlu olacağımız
çok şey var. Bazen, kendi problemlerimiz ve meselelerimizle boğuşurken, Türkiye’nin geldiği noktayı
ihmal ediyoruz ve göremeyebiliyoruz. Ama Türkiye
içindeki kendi konularımızdan sıyrılarak yukardan
baktığımızda ve diğer ülkelerle mukayese ettiğimizde,
Türkiye’de önemli gelişmeler ve hamleler söz konusu.
Özellikle ekonomik gelişme, kalkınma, bunun sürekli-
16 Yıldızlar OCAK / 11
liği ve daha da sürekli olması için makroekonomik düzenlemeler, reformlar, bütün bunlar önümüzü açan
çok güzel konulardır. Yabancı sermayenin Türkiye’ye
ilgisi, bilim adamlarının tekrar Türkiye’ye dönmeye
başlaması, Türkiye’nin geleceğinin çok daha parlak
olacağını açıkça göstermektedir.”
“Türkiye’nin büyük ülke
olma potansiyeli var”
Dünyanın çok büyük bir değişim içerisinde bulunduğunu, iki kutuplu dünyanın sona erdiğini, ama bir
kargaşanın sürdüğünü ve bu kargaşa içinde yeni bir
dünya düzeni ve sisteminin oluşturulmak üzere olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ortaya çıkan yeni yeni ülkeler var; büyüklükleri artık herkes tarafından kabul edilen. Dünya yeni
şekil alırken, buna Türkiye’nin de katkıda bulunması
gerekir. Türkiye’nin bu potansiyeli ve bu kapasitesi
var. Ama bunu yaparken Türkiye’nin 15–20 yıl sonraki
geleceğini yakalaması gerekir. Onun için Türkiye’nin
büyük hamleler yapması gerekiyor. 10–15 yılı çok kritik
olarak görüyoruz. Türkiye’nin çok hızlı hamleler yapması, geleceğe kendisini çok iyi odaklaması, geleceği
yakalamak için uğraşması ve kaynaklarını seferber etmesi gerekiyor. Bunun en önemli alanı da bilim ve teknoloji alanıdır. Türkiye gibi büyük bir ülke, çok büyük
tarihî derinliği olan, hinterlandı çok geniş olan, bölgesinde takip edilen bir ülke, teknolojiyi sadece transfer
ederek devam edemez. Bu, Türkiye’nin yumuşak karnıdır. Onun için Türkiye’nin teknoloji üretmesi gerekiyor. Muhakkak ki teknolojiyi biz de üretiyoruz; ama
Türkiye’nin tatmin edici düzeyde teknoloji üreten bir
ülke haline gelmesi gerekir. Özellikle, araştırma, geliştirme, bilimsel faaliyetlere tanınan imkânların ge-
nişlemesi ve üniversitelerin kendi aslî fonksiyonlarına
dönük bu kaynakları kullanmaya başlaması... İşte esas
ümit kaynağı burada yatmaktadır.”
Kurumlararası İşbirliğinin Önemi
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasında, kurumlararasında işbirliği yapmaktan çekinildiğini, TÜBİTAK’tan
proje almanın sakıncalı olup olmadığının tartışıldığını, uluslararası ve bölgesel fonlar Türkiye’nin de
hizmetindeyken, bunlara ulaşmak, bunlarla ilgili temasa geçmek, bilgilendirilmek konusunda bile büyük
yetersizlikler bulunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı
Gül, bu konuda, Avrupa Çevre Programları bünyesinde Türkiye’nin 4. Çevre Programı’na 250 milyon Avro
yatırdığı, ama 4 yıl içinde sadece 52 milyon Avroluk
proje teslim edildiği örneğini verdi. Kalan 200 milyon
Avro ile Türkiye’nin, Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerini sübvanse ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül,
Türkiye’nin kapasitesi olduğu halde yeteri kadar proje
vermediği için bu fonlardan faydalanamadığını dile
getirerek, “Çünkü kurumlarımız arasında kopukluk
vardı. Yeteri kadar bilgilendirme, motivasyon yoktu.
Bütün bunlar yerli yerine oturunca şimdi 7. Çerçeve Programı’na daha büyük bir miktarla katılıyoruz.
Parayı taksitle veriyoruz, ama yakından takip ediyorum, verdiğimizden daha çok proje almaya başladık.
Türkiye’ye daha çok fon gelmeye başladı. Bütün bunlar bir ülkede sinerjinin oluşturulmasıyla ilgili. Bilim
adamlarımızın, öğrencilerimizin, herkesin bu yönde
yoğunlaşması, Türkiye’nin geleceğine en büyük yatırımıdır. Bunları söylerken ülke meseleleriyle ilgili,
Türkiye’nin ciddi sorunlarıyla ilgili, onlara duyarsız
kalalım demiyorum. Muhakkak ki onlarla ilgili en
objektif, en değerli değerlendirmeler üniversitelerde
yapılacaktır. Bilen insanlarla, bilmeyen insanların yo-
rumları, tavsiyeleri bir olur mu? Asla olmaz. Televizyonlarda tartışmaları takip ediyoruz. Siyasi konularla
ilgili, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili çeşitli tekliflerle ilgili; mesela başkanlık sistemiyle ilgili çeşitli tartışmalar
görüyoruz. Bilim adamlarının söyledikleriyle genel
konuşulanlar arasında ne kadar fark olduğunu açıkça
görüyoruz. O bakımdan Türkiye’nin temel konularıyla
-ki bunlar hepimizin gerçekleridir- ilgili ‘Bunları sakın
konuşmayın’, ‘Bunlarla sakın uğraşmayın’ kesinlikle
demiyorum. Ama bunlarla ilgili yorumlarınızı tavsiyelerinizi eleştirilerinizi yaparken, akademisyene, bilim adamına yakışır şekilde günlük siyasetin içine ve
onun polemiklerine girmeden yapın ve bunların hepsi
kabul görebilsin ve dikkate alınabilsin çağrısını yapmak istiyorum” dedi.
Öğrencilere başarı dileği
Öğrencilerden, değerli varlıklar olarak kendilerine sunulan imkânları en iyi şekilde kullanmalarını isteyen
Cumhurbaşkanı Gül, bu dönemdeki fırsatlardan yararlanılmadığı takdirde, daha sonra birçok konuda gecikmiş olacaklarına işaret ederek, yeni akademik yılda
öğrencilere başarılar diledi.
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Gül’e,
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek tarafından plaket sunuldu. Cumhurbaşkanı Gül,
2009–2010 eğitim öğretim döneminde üniversiteyi
birincilikle bitiren, Makine Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden Hasan Beyazörtü’ye, ikincilikle bitiren Makine Fakültesi Endüstri Mühendisliği
Bölümü’nden Kevser Küçükuysal’a ve üçüncülükle
bitiren Kimya-Metalürji Fakültesi Metalürji ve Malzeme Mühendisliği bölümü’nden İbrahim Gökhan
Gündüz’e ödüllerini verdi. II
OCAK / 11
Yıldızlar 17
YILIN YILDIZLARI
> 2010 yılının en beğenilen
haber programcısı
MEHMET ALİ BİRAND
20 Yıldızlar OCAK / 11
> 2010 yılının en beğenilen iş adamı/
ALİ AĞAOĞLU
YILDIZLAR
ÖDÜLLERİNİ
ALDI
Yıldız Teknik Üniversitesi
İşletme Kulübü tarafından
dokuzuncusu düzenlenen
törende 2010 yılının yıldızları
ödüllerini aldı.
haber, ENDER YOLAGEL / FATİH ATLAS
> 2010 yılının en beğenilen erkek dizi oyuncusu / KENAN İMİRZALIOĞLU
> Tören öncesinde
ünlü isimler sohbet etti
Y
YILIN YILDIZLARI
Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda düzenlenen ve sunuculuğunu Vatan Şaşmaz’ın yaptığı ödül
töreninde, yılın en beğenilen iş adamı olarak seçilen
Ali Ağaoğlu, ödülünü Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek’ten
aldı. En beğenilen reklam filmi ve en beğenilen şirket
dallarında ödül alan THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Hamdi Topçu’ya seslenen Ali Ağaoğlu, THY’nin reklamlarında oynaması halinde alacağı
ücreti Yıldız Teknik Üniversitesi’ne vereceğini söyledi.
Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi’ne 1 daire bağışlayan
Ali Ağaoğlu, Yıldız İşletme Kulübüne teşekkür etti.
Kenan İmirzalıoğlu 8 yıl sonra Yıldız’da
Oyunculuğuyla gençlerin beğenisini kazanan Kenan
İmirzalıoğlu 8 yıllık bir aranın ardından yine Yıldız
Teknik Üniversitesi’ndeydi. En beğenilen erkek dizi
oyuncusu seçilen İmirzalıoğlu, ödülünü Matematik
Bölümü Hocalarına ithaf ederken büyük alkış aldı.
2010 Yılının Yıldızları
*
1. 2010 yılının en beğenilen gazetesi
HABERTÜRK
2. 2010 yılının en beğenilen köşe yazarı
EMRE KONGAR
3. 2010 yılının en beğenilen
ekonomi ve iş dergisi
FORBES
4. 2010 yılının en beğenilen yazarı
ECE TEMELKURAN - MUZ SESLERİ
5. 2010 yılının en beğenilen
haber programcısı
MEHMET ALİ BİRAND
6. 2010 yılının en beğenilen TV kanalı
NTV
7. 2010 yılının en beğenilen
haber spikeri
CAN DÜNDAR / NTV
8. 2010 yılının en beğenilen
eğlence-show programı
BEYAZ SHOW
9. 2010 yılının en beğenilen
spor programı
%100 FUTBOL - GÜLTEKİN ONAY &
RIDVAN DİLMEN
10. 2010 yılının en beğenilen
kültür&sanat programı
ŞEFFAF ODA - GÜNERİ CİVAOĞLU
11. 2010 yılının en beğenilen dizi-filmi
ÖYLE BİR GEÇER ZAMANKİ
12. 2010 yılının en beğenilen Türk Filmi
BAŞKA DİLDE AŞK
13. 2010 yılının en beğenilen
kadın dizi oyuncusu
> 2010 yılının en beğenilen dizi-filmi / ÖYLE BİR GEÇER ZAMANKİ
ROJDA DEMİRER
14. 2010 yılının en beğenilen
erkek dizi oyuncusu
KENAN İMİRZALIOĞLU
15. 2010 yılının en beğenilen
kadın tiyatro oyuncusu
BENNU YILDIRIMLAR
(İNTİHARIN GENEL PROVASI)
16. 2010 yılının en beğenilen
erkek tiyatro oyuncusu
FERHAN ŞENSOY (FERNAME)
17. 2010 yılının en beğenilen
radyo istasyonu
POWER TÜRK
> Katkılarından dolayı
Abdullah Kiğılı’ya plaket verildi
22 Yıldızlar OCAK / 11
18. 2010 yılının en beğenilen
radyo programı
MATRAX - ZEKİ KAYHAN COŞKUN
> 2010 yılının
en beğenilen
sporcusu
KEREM TUNÇERİ
(BASKETBOL)
2010 Yılının Yıldızları
19. 2010 yılının en beğenilen
kadın şarkıcısı
ŞEBNEM FERAH
20. 2010 yılının en beğenilen
erkek şarkıcısı
KENAN DOĞULU
21. 2010 yılının en beğenilen müzik grubu
MOR VE ÖTESİ
*
22. 2010 yılının en beğenilen sporcusu
KEREM TUNÇERİ (BASKETBOL)
23. 2010 yılının en beğenilen ekonomisti
DENİZ GÖKÇE
24. 2010 yılının en beğenilen
reklam filmi
TÜRK HAVA YOLLARI
25. 2010 yılının en beğenilen
iş adamı/kadını
ALİ AĞAOĞLU
26. 2010 yılının en beğenilen şirketi
TÜRK HAVA YOLLARI
27. 2010 yılının en beğenilen sosyal
sorumluluk projesi
ÇOCUKLAR GÜLSÜN DİYE - GÜLBEN ERGEN
Can Dündar: “Nazar etme ne olur,
Çalış Senin de olur”
2010 yılının en beğenilen haber programcısı seçilen Mehmet Ali Birand, Can Dündar ve Ali Kırca’ya
gönderme yaparak seneye de ödül verilmesi halinde
mutlu olacağını söyledi. En beğenilen haber spikeri
ödülünü alan Can Dündar Yıldız İşletme Kulübüne
teşekkür ettikten sonra Mehmet Ali Birand’a seslenerek “Nazar etme ne olur, çalış senin de olur” dedi. Bu
söz üzerine salonda alkış ve kahkaha tufanı koptu. II
28. 2010 yılının en beğenilen bankası
TÜRKİYE İŞ BANKASI
29. 2010 yılının en beğenilen karikatüristi
YİĞİT ÖZGÜR
30. 2010 yılının en beğenilen
Yıldızlı İş Adamı
FERİT BALTACIOĞLU (THE HOUSE CAFE)
> 2010 yılının
en beğenilen
haber spikeri
CAN DÜNDAR / NTV
OCAK / 11
Yıldızlar 23
100.YIL ETKİNLİKLERİ
ARAMA KONFERANSI’NDA
“GELECEKTEKİ YILDIZ”
ORTAK AKILLA İNŞA EDİLDİ
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Türkiye’de ilk üç,
dünyada ise ilk 500 üniversite arasında yer alması
öncelikli amaç olarak belirlendi.
haber, FATİH ATLAS
Y
Yıldız Teknik Üniversitesi kuruluşunun 100. Yılını
coşkuyla kutlamaya hazırlanıyor. Üniversitenin 100.
Yılında düzenlenecek etkinliklerin planlaması için
kurulan 100. Yıl Komitesi, Rektör Sayın Prof. Dr. İsmail Yüksek’in başkanlığında, Yıldız Çatı Restoran’da
toplandı.
Üniversitenin 100 yılını konu alan fotoğraf sergisi
ve belgesel çalışması yapılması yönünde karar alındı. 100. yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’ni geleceğe
taşıyacak çalışmaların konuşulduğu toplantıda, yeni
projelerle ilgili sunum yapıldı.
Gelecek 100 Yıl Konuşuldu
10-12 Aralık 2010 tarihlerinde, Yıldız Teknik Üniversitesi akademik ve idari yönetim birimlerinin katılımıyla gerçekleşen Arama Konferansı’yla, gelecek tasarımı ve değişimi için önemli adımlar atıldı.
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail
Yüksek, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Tamer Yılmaz,
Prof. Dr. Mehmet Ahlatçıoğlu, Prof. Dr. Mesut Güner,
Fakülte Dekanları, Enstitü Müdürleri, Genel Sekreterlik, Daire Başkanları ve Koordinatörlüklerin katılımıyla düzenlenen konferansta, gelecek yüzyılda neler
yapılacağı konuşuldu.
2011 yılında 100.yılını kutlayan Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin köklü geçmişinden güç alarak dünya standartlarında eğitim veren, topluma, bilime ve
insanlara yön veren, öğrenci ve akademisyenler tarafından öncelikle tercih edilen, saygın bir üniversite
olması yönünde vizyon oluşturuldu.
Yıldız Dünyada Marka Olacak
Yapılacak akademik ve bilimsel çalışmalarla Yıldız
Teknik Üniversitesi’nin Türkiye’de ilk üç, dünyada ise
ilk 500 üniversite arasında yer alması öncelikli amaç
olarak belirlendi. Mezun öğrencilerin iş dünyasında
öncelikli olarak tercih edilmesi için teorik eğitimin
yanında, uygulamalı eğitimin de geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi öne çıktı.
Marka değerini yükseltmenin önemli unsurlarından birisi olarak kabul edilen mezunlarla oluşturulacak güçlü bağlar üzerinde durulan konferansta, Yıldız
Kültürü’nün oluşturulmasının önemi vurgulandı.
Çalışmalar Devam Edecek
Yıldız Teknik Üniversitesi’ni gelecek yüzyıla hazırlamak adına önemli kararlar alınan konferansın kapanış bölümünde söz alan Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek,
katılımcılara, konferansı düzenleyen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tamer Yılmaz ve ekibine teşekkür etti. Yeni
dönemde akademik ve idari personelin ihtiyaçlarına
yönelik çalışmalara devam edileceğini belirten Prof.
Yüksek, öğrencilere sunulacak imkânların genişletileceğini ve Yıldız Teknik Üniversitesi’ni dünyanın önde
gelen markalarından biri yapacaklarını söyledi. II
OCAK / 11
Yıldızlar 25
ETKİNLİK
9. ULUSLARARASI
İSTANBUL SATRANÇ
FESTİVALİ
ÜNİVERSİTEMİZDE
DÜZENLENDİ
İstanbul Satranç Festivali’nin hikâyesi, 2001
yılında bir gurup satranç-severin ülkemize ve
İstanbul’a dünya standartlarında bir satranç
festivali kazandırma hayali ile başladı.
U
yazı, CANER ÖZBAKIR
Uluslararası İstanbul Satranç Festivali’nin 9.su 350 yarışmacının katılımı ile 21-28
Ağustos tarihleri arasında üniversitemizde düzenlendi. Festival organizasyonunu
Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) ve Türk Satranç Vakfı ile Üniversitemiz adına
Satranç Kulübü üstlendi. 21 Ağustos’ta yapılan açılış töreninde TSF Asbaşkanı Ahmet Duysak ve Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek birer konuşma yaptıktan sonra yarışmanın birinci masasında açılış hamlesini yaparak turnuvayı başlattılar. Turnuvanın başhakemliğini FIDE (Dünya Satranç Federasyonu) kokartlı hakemlerimizden
Uğur Tülüce üstlendi.
Festival her yıl olduğu gibi bu yıl da dedelerle torunları aynı masada birleştirdi.
Bu tür açık turnuvaların en önemli özelliği belki de yediden yetmişe tüm satrançseverleri bir araya getirmesi. Özellikle ilkokullarda satranç dersleri okutulmaya
başlandıktan sonra festivale katılan çocuk sayısı her yıl artmakta. Bu yıl toplam
katılımcı sayısının yarısı çocuklardan oluştu. Sorunsuz geçen 9 turun ardından bir
de yıldırım turnuvası düzenlendi. Yıldırım turnuvaları zamanın çok kısıtlı olduğu
satranç partileridir. Eller ve taşlar havada uçuşur, izleyenlerin adeta başı döner.
Yapılan 9 turun ardından sıralama şöyle gerçekleşti: Açık turnuvada Ukraynalı
büyükusta Andrey Sumets 8 puanla tek başına birinci oldu. 2-7 sıralarını 7,5 puanla
IM Renat Bigaliev RUS, GM Eldar Gasanov UKR, IM Annaberdiev Meilis TKM, IM
Umut Atakişi TUR, GM Giorgi Bagaturov GEO, Armen Grigoriev GEO ve GM Aleksandr Karpatchev RUS paylaştılar. 8-14 sıralarını 7 puanla GM Aleksandr Karpatchev RUS, IM Imad Hakkı SYR, GM Shojaat Ghane IRI, GM Handszar Odeev TKM,
IM Hasan Kılıçaslan TUR, IM Sopio Gvetadze GEO ve Fuat Uzun TUR paylaştılar.
15-37 sıralarını 6,5 puanla Barış Kumkumoğlu TUR, FM Cemil Ali Marandi TUR, IM
ETKİNLİK
4000 yıllık strateji oyunu: Satranç
Satranç, kendimizi konumlandırdığımız yere ve
bakış açımıza göre ya inanılmaz derecede tarihi,
mistik, büyülü bir oyundur; ya da diyalektiğin
sonsuz okyanusunda her gün yeni stratejilerle
dikkate değer bir şekilde yenidir, gelişmenin
sonunun olmadığı, sürekli fikirlerin çatışmasıyla
yeni sentezlerin tarih arenasına çıktığı bir
alandır.
*
Satrancın ilk defa 4000 yıl önce Mısır’da
oynandığına dair piramitler kabartmalar
bulunmuştur. İlk yazılı belgelere göre de M.S.
600’lerde Hindistan’da oynanır. Hintliler
bu oyuna ‘caturanga’ ismini vermişlerdir.
7. yy sonlarında Hindistanlı Budist rahipler
din zulmünden kaçarak Çin’e göç ederler.
Beraberlerinde satrancı da götürürler. Çin
satrancı 8. yy da ortaya çıkmış onu Japon
versiyonu ‘sogi’ takip etmiştir.
>> Satranç içerdiği yaratıcılık ve
rasyonaliteyle sanat ve bilimle birleşir.
Morteza Darban IRI, Yaşar Işık TUR, Aydın Duman
TUR, Aydın Köksal TUR, Cumalı Ünver TUR, Tutku
Maraşlı TUR, Vahap Sanal TUR, Sarven Çakmak TUR,
Aydın Acarbay TUR, Ersin Orak TUR, Atilla Yüksel TUR,
Kerem Uzunoğlu TUR, Burak Mıyak TUR, Berkay TUR,
Hakan Yaramış TUR, Tufan Can Uzuner TUR, Volkan
Sevgi TUR, Timur Özdemir TUR, Erşan Gökerman TUR,
Bülent Güner TUR ve Esat Baglan TUR paylaştılar.
10 tur üzerinden oynanan Yıldırım Turnuvasını ise
9 puanla GM Andrey Sumets kazandı. İkinci sırayı 8,5
puanla IM Annaberdiev Meilis ve üçüncü sırayı 8 puanla IM Doğan Reyhan aldı.
Festivalin tarihçesi
İstanbul Satranç Festivalinin hikâyesi, 2001 yılında bir
gurup satranç-severin ülkemize ve İstanbul’a dünya
standartlarında bir satranç festivali kazandırma hayali ile başladı. Yıllardır İstanbul Sanat Festivalini düzenleyen İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Başkanı
Şakir Eczacıbaşı ziyaret edilerek, uluslararası bir satranç festivali düzenlemek istenildiği, bu organizasyonun İstanbul Sanat Festivali kapsamına alınması
arzusu dile getirilir. Şakir Bey festivalin eskisi gibi tek
bir bütün olmadığını, parçalara bölündüğünü anlatarak, “siz bir kere başlayın bakalım, ileride bunu değerlendiririz” der.
Sonraki günlerde gruba Yıldız Teknik Üniversitesi
de katılır. Bugün İstanbul Kültür ve Turizm Bölge Müdürü görevini yürüten Prof Dr Ahmet Bilgili büyüyen
28 Yıldızlar OCAK / 11
Diğer yandan satrancın Hindistan’da doğuşunun
üzerinden henüz yarım yüzyıl geçmeden, iki
ulu ırmağın arasındaki büyülü coğrafyada
(Mezopotamya) da boy verdiğini görüyoruz.
Doğuşunun üzerinden henüz 25 yıl geçmiştir ki
625’de Pers ülkesine ulaşır (bugün ki İran). Persler
bu oyuna ‘catarang’ ismini verir. Arapların da
bu önüne geçilmez hastalığa yakalanması uzun
sürmez. 650 yılında satranç Arap coğrafyasına
girer. Araplar oyuna ‘satranç’ ismini verir.
Arapların 700 yılında İspanya’nın güneyini
fethetmesiyle birlikte Avrupa da bu salgından
payını alır. Bizans İmparatorluğuyla karşılaşma,
satranç adına önemli bir dönüm noktası olur.
Yüzyıllar boyunca satranç yavaş ve stratejik
bir oyun olagelmiştir. 1.400’lü yılların sonunda
uzun menzilli iki taşın (vezir ve fil) icadıyla
birlikte oyun hareketlenir. Oyun bu yeni taşlarla
birlikte gökyüzünü kaplamış karabulutlardan,
çılgınca bir kasırgaya dönüşür. Ve bir süre sonra
İspanya’dan tüm Avrupa’ya yayılır.
grubu İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bulunan İstanbul Vakfı Genel Müdürü Hasan Durmuş
ile tanıştırır. Prensipte “Uluslararası İstanbul Satranç
Festivali” adı altında, ülkemize ve İstanbul’a yakışan
büyük bir satranç organizasyonu düzenlenmesi kararı alınır ve Yürütme Kurulu Ali Müfit GÜRTUNA (Başkan), Mesut Pektaş, Yıldız Teknik Üniversitesi (Emrah
Günay), Türk Satranç ve Eğitim Vakfı (Cem Pekün), İstanbul Vakfı (Hasan Durmuş), SGM (Sertaç Dalkıran),
Prof Dr Ahmet Emre Bilgili, Alb Cemalettin Talum
olarak teşkil edilir. Daha sonra Sertaç Dalkıran organizasyondan ayrılır. Türkiye Satranç Federasyonu da
festivale destek verdiğini açıklayacaktır.
Sonra da sponsor arayışı başlar. Ülker grubu ziyaret
edilir. Fakat yılsonu olması münasebetiyle şirketlerin
bütçelerinin kapanmış olması yüzünden sponsor bulmada sıkıntı yaşanır. O tarihlerde Hasan Durmuş Bey
Spor A.Ş. Genel Müdürü Ayhan Bölükbaşı’nı İstanbul
Vakfı’na davet eder. Ayhan Bey projeyi dinledikten
sonra, “ben bu organizasyona tek başıma talibim,
başka sponsor aramanıza gerek yok” der ve böylece
İstanbul Satranç Festivali start almış olur.
O tarihlerde düzenlenen protokolde festivalin
amacı şu şekilde ifade edilmektedir: “Ülkemizde yetişen gençliği kötü alışkanlıklardan uzak tutmak, boş
zamanlarını yararlı bir şekilde geçirmelerini sağlamak, muhakeme ve yaratıcılık güçlerini artırmak,
sosyal barışı sağlamak amacı ile satranç sporunu
sevdirmek ve yaygınlaştırmak. Bu konuda yetişkin
ve yetişmekte olan ustalarımızın tecrübelerini artırmak, teşvik etmek, üniversite öğrencilerinin eğitim
kurumları dinamiğinin en üst noktasında farklı ulusların kültürleri ile buluşmasını sağlamak, deneyim
kazanmalarını hedeflemek, bu şekilde geleneksel ve
evrensel olmasını sağlayarak, her yıl daha fazla gelişip büyüyerek, İstanbul Satranç Festivali’nin dünyanın seçkin kültürel ve sportif satranç festivallerinden
birisi olmasını sağlamak. Nazım planının öngördüğü
İstanbul’un bir turizm kenti olma hedefine katkı sağlamak. Bu organizasyon kültürel ve sportif amaçlarla
düzenlenmektedir.”
Ve Festival Başlıyor…
Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda 19-30 Ağustos
2002 tarihleri arasında düzenlenen toplam 10.000$
ödüllü ilk Uluslararası İstanbul Satranç Festivali; Açık
Turnuva, Üniversiteler Takım Turnuvası, 16 Yaş altı
ve Yıldırım turnuvası olmak üzere dört kategoride
düzenlendi ve 257 sporcu yarıştı. İlk 10 arasına girmeyi başaran Türk oyuncu Erşan Gökerman 7 puan
alarak sekizinci oldu. Üniversitelerarası turnuvada
Bulgaristan’ın Sofya Üniversitesi bayanlar ve erkeklerde toplam 45 puan elde ederek ilk sırayı aldı.
Türkiye’den Yıldız Teknik Üniversitesi A Takımı ise
toplamda 26,5 puan alarak üçüncü oldu.
İstanbul Satranç Festivali fikri 2001 yılında ilk olarak ortaya çıktığı zaman, festivalin amblemi üzerinde epeyce düşünüldü. Daha sonra akıllara The Turk
gelir. Google’da arama yapan herkes, bu ilk satranç
otomatının ilginç hikâyesini bulabilir. 1770 yılında
Wolfgang von Kempelen (1734–1804) tarafından İmparatoriçe Maria Theresa’yı etkilemek için inşa edilen bu makine, görünüşte güçlü satranç oyuncularına karşı başarılı şekilde satranç oynuyordu. Aslında
makinenin içine saklanan ve makineyi idare eden bir
satranç ustası vardı. The Turk, Avrupa ve Amerika’da
84 yıl boyunca başarılı şekilde gösteriler yaparak Napoleon Bonaparte ve Benjamin Franklin gibi meşhur
şahsiyetler dâhil olmak üzere birçok oyuncuya karşı
başarılı oldu. Makine 1854 yılında çıkan bir yangında
yandı. The Turk figürü Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Öğretim Görevlisi Emrah Günay tarafından Festival logosu olarak tasarlandı ve
yapılandırıldı.
OCAK / 11
> YTÜ Rektörü
Prof. Dr. İsmail
Yüksek, Türkiye
Satranç Milli
Takımları Menajeri
Özgür Solakoğlu,
Türkiye Satranç
Federasyonu(TSF)
As Başkanı Ahmet
Duysak ile birlikte
turnuvanın
açılış hamlesini
yaparken.
Yıldızlar 29
> 9. Uluslararası
İstanbul Satranç
Festivali’nin
resmi afişi
Satrançtan sanata ve
bilime bir yolculuk*
Satranç oyununda üç element vardır: Siyah taşlar,
beyaz taşlar ve satrancın yapısı. Bu bağlamda erkek
ve kadın, 2 farklı rol, 2 farklı üslup, 2 farklı renk ve 2
farklı konum ile 2’nin içinden 1 şey üretilir: bir tango,
bir satranç, ya da bir oyun…
Satrancın 4000 yıllık tarihinden söz edilir. 4000
yılda yüzlerce belki de binlerce strateji oyunu insanlık
tarafından oluşturulmuş, oynanmış ve yok olmuştur.
4000 yılda neler yok olmadı ki! Dünya, sayısız imparatorluk ve medeniyet gördü, toplumsal yapı, insan ve
insanla ilgili herşey değişti, yıkıldı ve yenilendi. Ancak
satranç oyunu 4000 yıl öncesinden günümüze kadar
geldi. Ondan vazgeçilmedi. Aksine geçen zaman, onu
tarihin derin labirentlerine atmaktansa; güçlendirdi,
geliştirdi ve dünyaya kabul ettirdi.
Sanatın da aynı şekilde binlerce yıldan beri insanlığın vazgeçemediği ve vazgeçmeyeceği uğraşlardan
olduğunu görüyoruz. Satranç ile sanatın, insanların
aynı ihtiyaçlarına hitap ettiği söylenebilir: Yaratmak!
Evet, insanlık hiçbir zaman, tüm zorluklara, kültürel
konservelere, toplumsal baskılara rağmen yaratma eyleminden vazgeçmemiştir. Sanatla satranç arasındaki
tek ilişki yaratıcı eylem de değildir. Bir sanatçıyla bir
30 Yıldızlar OCAK / 11
satranç oyuncusu arasında çok fark yoktur. Örneğin,
satranç oyununda beynin kavrayış ve muhakeme yoluyla gönderdiği mesaj, ellere ulaşır. Resim sanatında
da, beynin gönderdiği mesaj kalp yoluyla ellere ulaşır.
Satranç oynamak, zihin ve beden koordinasyonu
ister; dans etmek, yaratıcılık ve zekâ ister; yazarlık,
esnek, alternatifli ve stratejik düşünme, doğru yerde ve doğru zamanda karar alabilme yeteneği ister;
oyunculuk, duygu, düşünce ve eylem dengesi kurma
beceresi ister; dram sanatı…
Satranç ve bilimin insanların aynı ihtiyaçlarını
giderdiği nokta ise, rasyonelliktir. Evet, insan yer-
yüzünde belirdiğinden beri çevresini, doğayı, diğer
insanları anlamlandırmaya çalışmıştır. Ancak doğa
belirli yasalara göre işlese de insan hiçbir zaman belirli yasaların çerçevesini çizdiği bir canlı olmamıştır.
İnsan davranışları hiç bir zaman katı bir rasyonaliteye
uydurulamaz. Bu anlamda satranç, bir şekilde irrasyonel toplumdan ve insan davranışlarından bir kaçış
eylemidir oyuncu için. Satranç tahtasında vezir vezirdir ve hep vezir gibi davranır. Oyunun herhangi bir
yerinde at’a dönüşmez. Ya da siyah taş hep siyahtır
hiç bir zaman beyaz olmaz. Ama insan davranışları
hiçbir zaman kestirilemez ve öngörülemez. Bilimin
de aynı anlamlandırma ihtiyacı içerisinde anlamsız
gibi görünen doğanın işleyişini rasyonel kurallar çerçevesine oturtma arzusuyla geliştiğini görüyoruz.
Satranç sadece kaba bir strateji oyunu değildir. Sanat, bilim ve sporun öğelerini içeren karmaşık bir olgudur. Bu oyun içerdiği fikirler sayesinde en deneyimsiz
oyuncuları bile kendine çekmeyi başarmış, binlerce yıl
öncesinden yerini zamanla daha da sağlamlaştırarak
günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. II
* Yazının bir bölümü daha önce Basın Yayın Kulübü’nün yayın organı olan Hamur Dergisi’n de Caner Özbakır imzasıyla yayınlanmıştır.
OCAK / 11
Yıldızlar 31
İŞBİRLİĞİ
İTALYAN ÜNİVERSİTELERİYLE
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMALARI YAPILDI
YTÜ’den idari ve akademik bir heyet
İtalya’ya bir ziyaret gerçekleştirdi.
haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
Y
Yıldız Teknik Üniversitesi, Avrupa ve dünya üniversiteleriyle akademik ilişkilerini geliştirmek ve uluslararası düzeyde kurumsal bir kimlik kazanmak amacıyla
başlattığı çalışmalarının bir devamı olarak 16-24 Eylül
2010 tarihleri arasında Roma ve Venedik üniversitelerinin davetlisi olarak bir İtalya’ya bir ziyaret gerçekleştirdi.
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ahlatçıoğlu’nun
başkanlığında Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Ulvi Avcıata, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Göksel
Ağargün, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölüm Başkanı
Prof. Dr. M. Sait Özervarlı ve Öğretim Görevlisi Fabio
L. Grassi’nın katıldığı heyet, ilk olarak Roma La Sapienza Üniversitesinde temaslarda bulundu. Görüşmelerden önce Türk Büyükelçiliği Danışmanı Tolga
Orkun’dan Roma’daki yüksek öğrenim ve Türkiye’den
gelen öğrencilerin durumu hakkında bilgiler alan heyet, daha sonra İtalya’nın en köklü ve öğrenci sayısı
bakımından dünyanın ikinci büyük üniversitesi kabul
edilen La Sapienza Üniversitesi’ne geçti. Burada Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Antonello Biagini tarafından
karşılanan ve yetkililerle tanışan heyet, ziyaret planı
çerçevesinde ilk gün üniversitenin Kimya Müzesi’ni
gezdi ve üniversite müzelerinin yapısı hakkında verilen sunumu izledi.
> Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi
Roma La Sapienza Üniversitesi
Ardından La Sapienza Üniversitesi Merkez
Kampüsü’nde bulunan ve Roma’nın ikinci büyük
kütüphanesi olan Alessandrina Kütüphanesi başta
olmak üzere Rektörlük binası, Senato ve konferans
salonları gezildi. La Sapienza Üniversitesi’nde çeşitli komisyonların başı olan emekli Prof. Dr. Marcello
Grassi’den üniversitenin tarihi gelişimi, kapasitesi ve
planlamaları hakkında bilgiler alındı.
Ziyaretin ikinci gününde üniversitenin Kimya
Fakültesi’nde yetkililerle bilgi alışverişinde bulunuldu ve kullanılmakta olan laboratuarlar gezildi. Daha
sonra Acqua Acetosa semtinde modern bir mimariyle yapılan ve etrafındaki kültürel tesislerle Avrupa’nın
en büyük camii durumunda bulunan Moschea di
Roma içinde incelemelerde bulunuldu. Öğleden
sonra heyetler arası resmi toplantı gerçekleştirildi.
La Sapienza Roma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Luigi Frati’nın katıldığı toplantıda, Sapienza heyetinde
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Antonello Biagini, Erasmus Koordinatörü Prof. Dr. Luciano Saso, Matematik
Bölümü Başkanı Prof. Dr. Vincenzo Nesi, Fizik Bölümü
Başkanı Prof. Dr. Giancarlo Ruocco, Tarih-Kültür ve
Dinler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mariano Pavanello,
Protokol Ofisi Başkanı Giuliana De Luca, okutman
Emine Umur ve araştırma görevlisi Alessandro Vagnini yer aldı.
> Roma La Sapienza Üniversitesi
> Roma La Sapienza Üniversitesi
OCAK / 11
Yıldızlar 33
İŞBİRLİĞİ
>> Oldukça verimli geçen ziyaret, yeni ikili anlaşmalara
kapı aralayacak ve üniversitemizin uzun vadede
uluslararası bilim dünyasındaki konumunu güçlendirme
hedeflerine katkıda bulunacaktır.
> Venedik
Heyet başkanlarının konuşmaları ve Prof. Dr.
M. Sait Özervarlı tarafından verilen Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin tanıtımını içeren sunumun ardından karşılıklı olarak fakülte ve bölümlerin faaliyetleri hakkında bilgiler aktarıldı. Her iki üniversitenin,
işbirliğinin geliştirilmesi hakkında niyetlerini ortaya
koymasıyla iki Rektör Yardımcısı tarafından genel ön
anlaşma metni törenle imzalandı.
Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi
Yıldız Teknik Üniversitesi heyeti daha sonra yine
tarihi bir geçmişi olan Ca’ Foscari Üniversitesi’yle
temaslarda bulunmak üzere trenle Venedik şehrine
geçti. Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi’nde Osmanlı
Tarihi kürsüsünü yürüten Prof. Dr. Maria Pia Pedani
tarafından sıcak bir ilgiyle karşılanan heyet, öğleden
sonraki ilk görüşmede üniversite hakkında ayrıntılı
bilgiler aldı.
21 Eylül sabahı Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı
Prof. Alvise Benedetti, fakültenin tanıtımı ve özellikle
nano-teknoloji çalışmaları hakkında bilgi verdikten
sonra, heyetimizi European Center for Living Technology ve Marghera TeknoParkı’nda gezdirerek buradaki faaliyetleri anlattı.
Daha sonra Venedik Devlet Arşivi’nde “Padişah’ın
Belgeleri” sergisinin açılış töreni yapıldı. Serginin
açılışı dolayısıyla yapılan ve Venedik şehrinin önemli simalarının yer aldığı toplantıda Arşiv Müdürü Dr.
Raffaele Santoro, Prof. Dr. M. Sait Özervarlı ve Prof.
Dr. Maria Pia Pedani Osmanlı-Venedik tarihi ve kültü-
34 Yıldızlar OCAK / 11
rel ilişkileri üzerine birer konuşma yaptılar. Serginin
açılışı ve yapılan konuşmalar İtalyan gazetelerinde
de yankı buldu. Yıldız heyeti ayrıca Venedik Devlet
Arşivi’ni ve Restorasyon Atölyesini de ziyaret etti.
22 Eylül’de Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi’nin dış
ilişkilerden sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Marco
Ceresa ve Erasmus Ofisi Müdürü Anna Colombini ile
heyetlerarası görüşmeler yapıldı ve işbirliği hakkında
mutabakata varılarak iki üniversite arasında ön anlaşma imzalandı. Ardından Rektörlük birimleri ziyaret edildi.
Sonrasında Tarih Bölümü’nde bir toplantı gerçekleştirildi. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Giorgio Ravegnani,
Prof. Dr. Maria Pia Pedani, European Doctorate in
Social History ağının kurucusu ve başkanı Prof. Dr.
Rolf Petri çalışmaları hakkında heyeti bilgilendirerek
önümüzdeki dönemlerde yapılabilecek ortak proje ve
etkinlikler hakkında görüş ve önerilerini ilettiler. Yıldız heyeti burada sosyal bilimler alanında da işbirliği
yapabileceklerini, özellikle Türk dili ve tarihi alanında
Venedik Üniversitesi öğrencilerine imkânlar sunabileceklerini muhataplarına bildirdi.
Aynı gün akşam saatlerinde Venedik ve İtalya’nın
önemli sanatçı ve şairlerinden Simonetta Gorreri’nin
heyetimiz onuruna düzenlediği özel resepsiyonu gerçekleşti. Resepsiyonda davetlilere üniversitemizin
tanıtımını yapıldı. Oldukça verimli geçen ziyaret, yeni
ikili anlaşmalara kapı aralayacak ve üniversitemizin
uzun vadede uluslararası bilim dünyasındaki konumunu güçlendirme hedeflerine katkıda bulunacaktır. II
MODA ve
GÜZELLİK
Moda dünyasına yön veren, dünyaca
ünlü yerli ve yabancı binlerce marka
Astoria’nın seçkin mağazalarında.
SAĞLIK
Hayattan keyif
almasını bilenler
için, sağlıklı ve
mutlu yaşamın
sırrı Astoria
Anantara SPA,
Luxury Fitness
ve Aqualis
Güzellik
Enstitüsü.
LEZZET
Türk ve dünya
mutfaklarından en güzel
örnekleri, Astoria’nın
hem resmi iş yemeklerine
hem de dost sohbetlerine
evsahipliği yapan
ayrıcalıklı restoranlarında
bulabilirsiniz.
ÖDÜLLER
Vizyondaki tüm yeni filmleri özel
localı, üstün görüntü kalitesine ve
Real D özelliklerine sahip Astoria
Cinebonus’ta izleyin.
EĞLENCE
E SE N TE P E
www.astoria.com.tr Tel: (212) 215 22 22
Tüketici Akademisi’nin üniversitelerle beraber
verdiği, kalite ve inovasyon uygulamalarında
örnek çalışmalar yürüten markalara verilen
“AB Kalite Ödülü - 2009”
Özel Uçak Kampanyası AMPD Yılın Pazarlama
Kampanyası Ödülü - 2009
Kalitesi ve çizgisi ile
Quality Of Magazine Dergisi
En Quality AVM Ödülü - 2010
RÖPORTAJ
Makine Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yunus Çengel:
HEDEFİMİZ MEZUNLARIMIZIN
DÜNYA MÜHENDİSLERİ OLMASIDIR
Enerji ile uğraşmak ve enerji
konusunda çözümler üretmek bana bir
mühendis olarak hala heyecan veriyor
M
röportaj, UZM. NAGEHAN BİLGE OK
Makine Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yunus Çengel ile
bir mülakat gerçekleştirdik. Hocamızın sahip olduğu
vizyon ve alanındaki engin bilgisiyle başında bulunduğu fakülteye ve üniversitemize büyük katkılar sunacağına olan inancımız pekişti.
Öncelikle yeni görevinizde başarılar
diliyoruz. Akademik geçmişinizden biraz
bahseder misiniz?
Lisans eğitimimi 1977’de İstanbul Teknik Üniversitesi
Makine Fakültesi’nde aldım. Lisansüstü ve doktoramı
1984 yılında ABD Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi
Makine Mühendisliği Bölümü’nde tamamlayıp Nevada Üniversitesi’nde göreve başladım. Burada 18 yıl
görev yaptıktan sonra Türkiye’ye döndüm.
Bu süre zarfında McGraw-Hill tarafından yayınlanan, dünyada yaygın olarak kullanılan ve birçok dillere çevrilen başta “Termodinamik” olmak üzere birçok
ders kitabı yazdım. Ayrıca Eğitim, Mühendislik Eğitimi, ABET 2000 kriterleri, yenilenebilir enerji ve enerji
verimliliği konularında çok sayıda konferanslar verip
makaleler yazdım. Halen Enerji Bakanlığı’nda enerji
verimliliği ve enerji teknolojileri konularında, Milli
Eğitim Bakanlığı’nda da AB projeleri kapsamında danışmanlık yapıyorum.
Enerji konusunda çalıştığınızı biliyoruz, bu
alanı seçmenizde neler etkili oldu?
Aslında enerji alanını seçmemde ABD’de lisansüstü eğitim için verilen bir burs belirleyici faktör oldu.
Lisans eğitimimi tamamladığım aylarda, panoda
36 Yıldızlar OCAK / 11
TDÇİ’nin ısıtma ve havalandırma konusunda ABD’ye
Lisansüstü eğitim için öğrenci göndereceği ilanını
gördüm. Burs için başvurup sınavı kazanınca mühendislik yapacak olduğum alan da belirlenmiş oldu.
Bilinçsiz yapılmış olmasına rağmen bugün geriye bakınca çok iyi bir seçim olduğunu görüyorum. Enerji
ile uğraşmak ve enerji konusunda çözümler üretmek
bana bir mühendis olarak hala heyecan veriyor.
Yenilenebilir Enerji konusu çok
gündemde, bu konuda neler söylemek
istersiniz?
Yenilenebilir enerji kaynakları denince, akla başta
güneş olmak üzere akarsular ve göller (hidroelektrik),
rüzgâr, jeotermal, biyokütle enerjisi (odun, etanol, biyogaz, vb.), dalga, gel-git, ve büyük su akıntıları gibi
bitmesi sözkonusu olmayan kaynaklardan elde edilen ve çevreye zararlı etkisi son derece az olan temiz
enerji kaynakları gelir. Fosil yakıtlarının ömrü petrolkömür için 50 ila 200 yıl arasında değişmektedir. Sürdürülebilir ekonomi için aynı zamanda yerli bir enerji
olan yenilenebilir enerjiye geçiş kaçınılmazdır.
Avrupa Birliği hükümetleri ve Avrupa Parlamentosu da yenilenebilir enerjiye olan desteğini yinelemiş
ve 2020 yılında enerji ihtiyacının %20’sinin yenilenebilir enerji ile karşılanmasına karar vermiştir. Ayrıca,
enerji kullanımı ve sera gazı salınımının da 2020’ye
kadar %20 düşürülmesi planlanmaktadır. Türkiye
yenilenebilir enerjiye geçiş konusunda bir irade sergilemiştir, ancak bunun kararlılıkla desteklendiğini
söylemek güçtür.
RÖPORTAJ
>> Türkiye’de 2008’de doğalgazın %97’si, petrolün %93’ü, kömürün
de %20’si dışarıdan ithal edilmiştir. Türkiye ithal enerji için 2007,
2008 ve 2009 yıllarında sırasıyla 34, 48 ve 30 milyar dolar ödemiştir.
Enerji alanında Türkiye ve dünyadaki
gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Enerji, artık bir ekonomik meta olmaktan çıkıp bir güvenlik konusu haline geldi ve enerji bağımsızlığı ülke
bağımsızlığı kapsamında değerlendiriliyor. Hatta
2007’de ABD’de çıkarılan enerji ile ilgili düzenlemeye
“Enerji Bağımsızlığı ve Güvenliği Kanunu” ismi verildi.
Bu bakış açısının da yansıttığı gibi, enerjiye güvenlik
kadar önem verilmeli ve enerji ile ilgili konular ulusal
güvenlik önceliğinde dikkate alınmalıdır.
Türkiye azımsanmayacak enerji kaynaklarına rağmen enerji ihtiyacının %74’ünü dışarıdan sağlayan
ve enerjide büyük çapta dışa bağımlı olan bir ülkedir.
Ekonomisindeki hızlı büyüme ve dolayısıyla enerji
kullanımındaki yüksek artış yüzünden bu bağımlılık
gittikçe pekişmektedir. Türkiye’de 2008’de doğalgazın %97’si, petrolün %93’ü, kömürün de %20’si dışarıdan ithal edilmiştir. Türkiye ithal enerji için 2007,
38 Yıldızlar OCAK / 11
2008 ve 2009 yıllarında sırasıyla 34, 48 ve 30 milyar
dolar ödemiştir. Yıllık ortalama %6 büyüme kabulüyle, 2020’de Türkiye’nin toplam elektrik tüketimi yaklaşık 400 milyar kWh ve kurulu gücü de 84,000 MW
olacaktır. Gerekli yeni yatırım da 100 milyar dolar seviyesinde olacaktır. Türkiye’nin bir enerji koridoruna
dönüşüyor olması ekonomik ve güvenlik açısından
olumlu bir gelişmedir. Son yıllarda Türkiye’de de yerli
ve yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji verimliliğine ciddi bir yöneliş olmuştur. Ama bu gayretler yeterli olmaktan uzaktır ve teşviklerle hızlandırılmalıdır.
Bu görüşlerinizi fakültenizin eğitim ve
araştırmalarına yansıtmayı düşünüyor
musunuz?
Elbette. Türkiye’nin enerji problemlerine çözüm üretmek ve enerji politikalarına ışık tutmak için Yıldız’da
kapsamlı bir Enerji Merkezi kurma çalışmalarımız
var. Fakültemiz bünyesinde enerji ile ilgili geniş yelpazeli bir entellektüel birikim var ve bu merkez ile
Yıldız bünyesindeki tüm potansiyeli daha aktif hale
getirmeyi planlıyoruz. Yıldız Türkiye’nin önde gelen
bir enerji uzmanlık merkezi olabilir ve kanaatimce
olacaktır. Bu konuda üst yönetimde de tam bir kararlılık ve destek vardır. Fakültemiz bünyesinde enerji ile
ilgili çok yönlü bir eğitim verilmektedir ve geniş bir
seçmeli ders listemiz vardır. Birçok firmayla da enerji
konularında proje çalışmaları devam etmektedir. Hedefimiz mevcut eğitim ve araştırma faaliyetlerini bir
üst düzeye taşımak ve Yıldız’ı enerji konusunda önde
gelen bir uzman kuruluş olarak tesis etmektir.
>> Enerji bir ekonomik meta
olmaktan çıkıp bir güvenlik konusu
haline geldi. Enerji bağımsızlığı
artık ülke bağımsızlığı kapsamında
değerlendiriliyor.
Makine Fakültesi için vizyonunuz nedir?
Geleceğe yönelik ne gibi planlarınız var?
Makine Fakültesi için vizyonum, Yıldız Makine
Fakülte’sinin öğretim, bilimsel araştırma ve ülkeye
hizmet sunma alanlarında Türkiye’nin önde gelen
fakültelerinden biri olması ve mezunlarımızın tüm
dünyada özgüvenle hizmet verebilen dünya mühendisleri olmasıdır. Bu vizyonu gerçekleştirmek için ülkemizdeki ve dünyadaki değişimleri yakından takip
etmemiz ve değişimle gelişimi bir hayat tarzı olarak
benimsememiz gerekir. Zaten mesleğimizin özü değişimdir. Mevcut teknoloji ile yetinsek ve değişim olmayacak olsaydı, mühendislik de olmayacaktı.
Mezunlarımız KOBİ’lerden holdinglere kadar çeşitli
yerlerde hizmet veriyorlar. İş dünyası mezunlarımızdan memnun. Benim hedefim, mezunları piyasada rağbet gören bir programı daha üst bir seviyeye
taşımak ve Yıldız markasına değer ilave etmektir.
Geleceğe yönelik ilk planım, bürokrasiyi asgari seviyeye indirip enerjimizi programlarımızda kalite gelişimine harcamak. Eğitim konusunda ilk önceliğim
de tüm bölümlerimizde MÜDEK kriterlerini sağlamak ve programlarımızı MÜDEK’ten akredite hale
getirmektir. Bunu yaparken dünyadaki uygulamaları
dikkate alacak, iş dünyası ve eski mezunlarımızın da
görüşlerini alarak bir mezun profili oluşturacağız. Bu
mezun profilini realize etmek ve öğrencilere öngörülen becerileri kazandırmak için de programda gerekli değişiklikleri yapacağız. Oluşturulan program,
öğrenci odaklı ve öğrencilerin bireysel hedeflerini
gerçekleştirmelerine fırsat verecek bir program olacak. Hedefimiz, öğrenci memnuniyetini en yüksek
düzeye çıkarmak ve öğrenciyi kendi kaderine hâkim
hale getirmektir. Yani öğrenciye bayağı sorumluluk
yükleyeceğiz ve öğrenciyi mezuniyet sonrasına hazırlayacağız. Mezuniyet zamanı gelince de potansiyel
işverenleri kampüsümüze davet edip onların mezunlarımızı yakından tanımalarını sağlayacağız.
Mühendislik fakülteleri ile mühendislik firmaları
doğal partnerlerdir. Üniversite-sanayi işbirliği bunun
doğal bir sonucudur. Bu işbirliği hem üniversitelere
OCAK / 11
Yıldızlar 39
RÖPORTAJ
>> Fakülte olarak ‘çıktı’ odaklı olacağız. Yani öğrenciye ne
verdiğimizden ziyade öğrencinin ne aldığına odaklanacağız
hem de sanayi kuruluşlarına fayda sağlar. Önümüzdeki dönemde hedefimiz bu işbirliğini yeni bir seviyeye taşımak ve sanayinin problemlerine çözüm
için fakültemize yönelmelerini sağlamaktır. Bu işbirliği, üniversitemizle beraber hem öğrencilerimize
hem de ülkeye fayda olarak dönecektir. Fakültemiz
Türkiye’nin bir bilgi toplumuna dönüşmesine daha
fazla katkı yapacaktır.
veya iki yarıyıl İstanbul’da yaşama fırsatı yakalamak
küçümsenmeyecek bir ayrıcalıktır. İleriye yönelik olarak %100 İngilizce Lisansüstü programları da planlıyoruz. Bu programlar gerçek anlamda uluslararası
olacaktır.
Fakültenizin uluslararası eğitim işbirlikleri ve
öğrenci değişim programlarına katılımı var
mı? Hangi ülkelerden öğrenciler fakültenizi
tercih edip burada öğrenim görmeye geliyor?
Bu yıl mezunlarımızla ve işverenlerle anket çalışmaları yapacağız ve mezunlarımızın sahip olmasını hedeflediğimiz becerileri belirleyip bilgiye dayalı bir mezun
profili oluşturacağız. Fakülte olarak ‘çıktı’ odaklı olacağız. Yani öğrenciye ne verdiğimizden ziyade öğrencinin ne aldığına odaklanacağız ve geri dönüşümü
sürekli olarak eğitim kalitesini iyileştirmek ve değişen şartlara uyum sağlamak için kullanacağız. Ayrıca,
fakültedeki proje faaliyetlerini artırıp öğrencilerin fakültedeki aktivitelerde daha etkin rol almasını sağlayacağız. Böylelikle ‘öğrenci odaklı eğitim’ sloganımızın da içini daha iyi doldurmuş olacağız. Hedefimiz,
öğrencilerimizin ideallerini gerçekleştirebildikleri bir
Fakültemiz, Erasmus gibi uluslararası öğrenci değişim programlarına katılmaktadır ve artan oranda
katılmaya devam edecektir. Öğrenci hareketliliğinin
sağlanması ve öğrenciye uluslararası deneyim kazandırılmasına önem veriyoruz. Şu anda daha ziyade
Türkçe bilen yabancı öğrenciler geliyor. Ancak bu yıl
yüzde 30 İngilizce programa geçmemizle birlikte, bilhassa Avrupa ülkelerinden ciddi bir talep gelmesini
bekliyoruz. Çünkü üniversite öğrenimi görürken bir
40 Yıldızlar OCAK / 11
Makine Fakültesi bölümlerinde verilen
eğitim programlarında nasıl bir mezun profili
hedefleniyor?
>> Sürdürülebilir ekonomi için aynı zamanda yerli bir enerji olan
yenilenebilir enerjiye geçiş kaçınılmazdır.
fakülte olmak ve öğrencilerimizin önünü açmaktır.
Öğrencilerimizin temel mühendislik bilgilerini hazmedip özümsemesi çok önemli ve bu konuda bir değişiklik söz konusu değil. Ek olarak öğrencilerimizin
her türlü iletişim becerileri ile donanması gerekiyor.
Mezunlarımız tüm dünyada rahatlıkla mesleğini icra
edebilmeli ve bir bakıma ‘dünya mühendisi’ olmalı.
Bu yıl hayata geçirdiğimiz yüzde 30 İngilizce eğitim
programı bize bu bakından da faydalı olacak.
Öğrenci Kulüplerinin (Makine Teknolojileri
Kulübü mesela) çalışmalarını nasıl
buluyorsunuz, beklentileriniz nelerdir?
Kulüplerimiz arı gibi çalışıyor ve fakülteye bir dinamizm kazandırıyor. Liderlik, girişimcilik, inovasyon
gibi mühendislikte çok önemli birçok beceri bu kulüplerdeki çalışmalar sırasında kazanılıyor. O yüzden
kulüpleri ve kulüp faaliyetlerini en üst düzeyde destekliyoruz ve öğrencilere mevcut kulüpler içinde yer
almalarını ve hatta yeni kulüpler kurmalarını tavsiye
ediyoruz. Kulüplerde aktif görev yapmış olan mezunlar diğerlerine göre çok daha avantajlı bir konumda
mülakatlara giriyorlar ve çok daha iyi pozisyonları
zorlayabiliyorlar. Fakültemiz kulüplerle birlikte çalışıyor ve onlara her türlü desteği veriyor. Kulüplerimizden beklentimiz, faaliyetlerine yılmadan devam
etmeleri, Türkiye’de ve uluslararası arenada Yıldız’ı
en iyi şekilde temsil etmeye çalışmalarıdır.
Öğrencilere ve Yıldızlılara bir mesajınız var mı?
Öğrencilere mesajım Yıldız’da heyecanlı bir değişime
hazırlıklı olmaları ve Yıldız Makine Fakültesi’nin zirveye tırmanışına katkı yapmaları. Kendilerini mezuniyete değil mezuniyet sonrasına hazırlamaları. Öğrencilerimizin mezuniyet sonrasında da kendilerini
YTÜ’ nün bir mensubu olarak hissetmeye devam etmelerini ve bir Yıldız’lı olmanın gururunu ömür boyu
yaşamalarını istiyoruz. Mezunlarımızın her zaman
öneri ve desteklerini bekliyoruz. Yıldız yükseldikçe,
Yıldız’lılar da yükselecektir.
Eklemek istediğiniz…
Hareket laftan daha etkin konuşurmuş. O yüzden biz
Fakültemizin her geçen gün daha iyiye gitmekte olduğunu icraatlarımızla göstermek istiyoruz. Öğrencilerimiz bizi izlemeye ve katkılarıyla yönlendirmeye
devam etsinler. Fakültenin kendilerine en iyi hizmeti
vermenin yollarını aradığını bilsinler. İş dünyamız da
Yıldız’da kendilerine gayet sağlam bir partner bulacaklardır. Hedefimiz bilgiyi üretenlerle bilgiyi insanların hizmetine sunanların birlikte çalışmaları ve
dünyayı daha güzel yarınlara taşımaları. II
OCAK / 11
Yıldızlar 41
ETKİNLİK
GELECEK SİZİNLE
ÇOK DAHA GÜZEL OLACAK
3İK gençleri ve Türkiye’nin en saygın şirketlerini
Etkileşim ve Gelişim Kampı’nda bir araya getirdi.
haber, MUHAMMED ATİLLA SEVİM
T
Türkiye’nin geleceği olan nitelikli öğrencileri bir araya getirerek birliktelikten aldığı güçle ülkenin geleceğini şekillendirmeyi amaçlayan 3İK, 14 farklı il, 34
farklı üniversiteden ve 46 farklı kulüp temsilcisi aracılığı ile 21 bin kişiye adını duyurarak, bu yıl da “3İK
Etkileşim ve Gelişim Kampı” nı büyük bir başarıyla
gerçekleştirilmiştir.
“Gelecek Bizimle Daha Güzel Olacak” sloganıyla
yola çıkan Türkiye İş ve Kariyer Kulüpler Birliği (3İK),
İstanbul sınırları içinde bulunan 5 farklı üniversiteden
11 farklı öğrenci kulübünün kurduğu, bugün 25 üniversiteden yaklaşık 50 kulübü bünyesinde barındıran,
alanında Türkiye’nin en aktif öğrenci kulüpleri birliğidir. Misyonu İş&Kariyer kulüplerini tek çatı altında
toplamak, yüksek potansiyele sahip kulüpler ile şirketleri buluşturarak üniversitelerde etkili çalışmalar
gerçekleştirmektir.
Bu yıl ikinci kez düzenlenen Etkileşim ve Gelişim
Kampı içerik ve program açısından Türkiye’de tektir.
Katılımcı kulüplerin 13 Ekim’de otele yerleşmesiyle
başlayan kampın ilk gününde, eğlenceli ve bir o kadar
da ekip ruhunu, liderlik niteliklerini ortaya çıkaran bir
Outdoor aktivitesi düzenlendi. Tüm katılımcılar ilk
defa bu etkinlikte tanıştıkları takım arkadaşlarıyla
unutulmaz anlar geçirip, sonraki 3 günün dostluk temellerini atarak kampa başladılar.
3İK Etkileşim ve Gelişim Kampı’nda 4 gün boyunca
ekip ruhunu körükleyen eğlenceli aktiviteler, kulüplerin ve şirketlerin projelerini bir birleriyle paylaştığı
kulüpler ve şirketler arasında bire-bir görüşmeler, interaktif şirket sunumları, yaratıcılığın doruklara çıktığı case çalışmaları yapıldı. Geçen yıldan farklı olarak
sosyal projenin de yer aldığı ve Kızılay’ın sosyal ortak
olarak katıldığı kampta, Hedef 25 projesinin birçok
üniversitede hayata geçmesi için kulüp yetkilileri ile
ortak çalışmalar başlatıldı.
“Tek sınır hayalin koyduğu sınırdır”
Türkiye İş ve Kariyer Kulüpleri Birliği İcra Kurulu Başkanı Muhammed Attila Sevim’in oturum başkanlığı yaptığı özel konferansın konuşmacıları YTÜ Rektörü Prof.
Dr. İsmail Yüksek, Metro Holding Y.K. Başkanı Galip
Öztürk ve Türk Kızılayı Yönetim Kurulu Üyesi ve Deniz
İşletmeleri Genel Müdürü Burhan Külünk oldu. Özel
Söyleşiler adı altında hazırlanan oturumda ilk sözü
alan Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek, üniversite
kulüplerinin üniversiteler açısından öneminden, 100.
Yılını kutlayacak olan Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
projelerinden bahsetti, bu projelerin birçoğunun öğrenci kulüpleri ile ortak çalışılarak gerçekleştirileceğinin altını çizdi. Ayrıca sıra dışı yaşam hikayesinden
eden Sayın Yüksek “Tek sınır hayalin koyduğu sınırdır”
sözünü hatırlatarak, gençlere hayallerini hep yüksek
tutmalarını söyledi. Metro Holding Kurucu Başkanı ve
Sahibi Galip ÖZTÜRK’ün başarı hikayesini anlatması
katılımcıların çok ilgisini çekti. Kızılay ruhundan bahseden Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi Burhan Külünk
katılımcılara duygulu anlar yaşatmıştır.
OCAK / 11
Yıldızlar 43
ETKİNLİK
>> Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek, 34 farklı üniversitenin
46 farklı öğrenci kulübü başkanının katıldığı 3İK Etkileşim ve Gelişim
Kampı’nda “En Beğenilen Konuşmacı” oldu.
Sponsorlar
Etkileşim ve Gelişim Kampı Ana Sponsoru; Finansbank, Resmi Sponsor; Efes, Oturum Sponsorları; Mercedes ve Vodafone, Katılımcı Şirketler; BAT, BilgeAdam, Eduyork, Henkel, Karacan Akademi, Kuveyt Türk,
Sabah İşte İnsan, Sabah İşte Genç, PWC ve Yapı Kredi
Bankası olurken, bu projeyi destekleyenler ise Beykoz
Belediyesi, Campus34, Efektif, İTO, Karttime, Kutup
Yıldızı Org., Legend Hotel İstanbul, Metro Holding,
Türk Kızılayı ve YTÜ oldu.
Anket Sonuçları
Kampın ilerleyen günlerinde şirketlerin sunumları,
vaka çalışmaları, özel söyleyişiler, sosyal projeler ve
sıra dışı oyunlarla kulüplerin ve öğrencilerin gelişimine katkı sağlanmış, kamp isminden de anlaşılacağı
gibi başlıca amacı olan Etkileşim ve Gelişimi gerçekleştirmiştir.
Kamptaki anket sonuçlarına göre kulüplerin üniversite programlarında şirketlerin yaptığı klasik sunumların artık pek ilgi görmediği, bunun yerine öğrencilere
özel olarak hazırlanan ve öğrenciler için samimi-doğal
ve şeffaf olan şirket sunumlarının çok daha ilgi göreceği sonucu çıkmıştır.
Ayrıca yapılan anketler sonucunda en beğenilen
program Rektörümüz Sayın Prof. Dr. İsmail Yüksek’in
konuşmacı olarak katıldığı oturum seçilmiştir. Bunun-
44 Yıldızlar OCAK / 11
la birlikte en beğenilen konuşmacı yine Rektörümüz
Sayın Prof. Dr. İsmail Yüksek olmuştur. Birçok öğrenci
kulübü başkanı, Sayın Yüksek’i üniversitelerinde düzenlenen kongre ve zirvelere konuşmacı olarak davet
etmiştir. Ülkenin potansiyeli en yüksek olan genç kitlesini kırmayan Sayın Yüksek, programı dahilinde yapılan tüm davetlere katılacağını dile getirmiştir.
Sıcak ve Etkin Bir İletişim Ağı
Bünyesindeki kulüplere ve şirketlerle kendi aralarında
sıcak ve etkin bir iletişim ağı oluşturmakla kalmayıp,
yurtiçindeki kulüplerle olduğu gibi yurt dışındaki kulüplerle de karşılıklı tecrübe paylaşımını hedefleyen
3İK, kendi gelecekleriyle, ülkelerinin geleceğini değiştireceklerinin farkındalığını yaşayan üyeleriyle, hakim
olan ekonomi ve yönetim anlayışını geliştirmeyi de
hedeflemektedir.
Bu sene ikincisini düzenlediği kampla Türkiye’nin
geleceği olan gençleri ve Türkiye’nin en saygın şirketlerini buluşturan 3İK, şirketlerin ve kulüplerin sıcak ve
samimi bir ortamda bir araya gelmesini sağlayarak eşsiz bir sinerjinin doğmasını sağladı. Bu sinerjiyle genç
beyinlerdeki taze ve yenilikçi fikirler bu fikirlere değer
veren saygın şirketlerin destekleriyle yakın zamandaki
başarıların ve kuvvetli birlikteliklerin tohumunu atmış
oldu. Kampın sonunda ise yeni slogonları “Gelecek Sizinle Çok Daha Güzel Olacak” oldu. II
ETKİNLİK
46 Yıldızlar OCAK / 11
YENİLENEBİLİR
ENERJİLER VE
ÇEVRE DOSTU
TEKNOLOJİLER
Küresel ısınmaya yönelik
en etkili çözümler; temiz,
yenilenebilir enerjiler ile enerji
verimliliği ve çevresel açıdan
sağlıklı teknolojilerdir.
haber, PROF. DR. HASAN ALPAY HEPERKAN
H
Humboldt Bursiyerleri Derneği ve Alexander von
Humboldt Vakfı, 21-24 Ekim 2010 tarihleri arasında
üniversitemizde ‘Humboldt Kolleg 2010’u düzenledi.
2010 yılının Alexander von Humboldt Vakfı’nın 150.
kuruluş yıldönümü ve İstanbul’un kültür başkenti
olması nedeniyle toplantı daha da anlam kazandı.
‘Humboldt Kolleg 2010’un konusu, ‘Türkiye ve AB’nin
Enerji Sorunlarının Çözüm Yöntemlerinde Yerel Kaynakların ve Çevre Dostu Teknolojilerin Yeri ve Önemi’
olarak seçilmişti.
Düzenlenen bu toplantıda, Türkiye ve Avrupa
Birliği’nin en etkili üyelerinden biri olarak Almanya’nın
enerji problemine bakışı, yaklaşımı ve çözüm stratejileri, konunun uzmanları arasında tartışıldı, teknik
boyutun yanında, sosyal, ekonomik ve hukuksal yansımalar da ele alındı.
Bu yılki toplantı, YTÜ Makine Fakültesi öğretim
üyelerinin katkılarıyla gerçekleştirildi. Toplantıda
sunulan tebliğlerin özeti aşağıdadır. Toplantı bilgilerine, tüm özet ve sunumlarına humboldtkolleg.org
web adresinden ulaşılabilir.
Uluslararası enerji politikaları
Enerji, iktisadi ve sosyal kalkınma için önemli girdilerin başında gelir. Dünya enerji ihtiyacının önemli bir
bölümünü karşılayan fosil yakıt rezervinin büyük bir
hızla tükenmesi, sanayileşme sürecinde enerji tüketimindeki hızlı artışa bağlı olarak sera gazı emisyonlarının, insan yaşamını tehdit eder duruma gelmesi
ve ozon tabakasının zarar görmesi nedeni ile enerji
temini ve etkin kullanımı günümüzün en önemli so-
OCAK / 11
Yıldızlar 47
ETKİNLİK
runlarından birini oluşturmaktadır.
Çevreye yönelik endişeler ve 1987 Birleşmiş Milletler çalışma raporunda ortaya çıkan sürdürülebilir
kalkınma söylemi dünya üzerinde birçok ülkede rağbet gördü ve çevresel hareketler başlattı. AB ülkeleri,
Amerika, Avustralya, Kanada ve özellikle İngiltere, çıkarılan kanunlarla sürdürülebilir gelişme politikalarını destekledi. Böylece dünya ülkeleri, gelişmişlik yarışı,
kalkınma modelleri yanında kendilerini bir de sosyal,
ekolojik, ekonomik, mekansal ve kültürel boyutları
olan sürdürülebilirlik tartışmaları içinde buldu.
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC),
atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi
üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir
düzeyde durdurmak amacıyla 21 Mart 1994 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik uluslararası ve yaptırım gücüne sahip
ilk adım olarak kurgulanan KYOTO Protokolü ise 16
Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Binalarda enerji verimliliği
ve yeşil binalar
KYOTO protokolüne göre karbondioksit yayılımını
azaltmayı taahhüt etmiş olan AB, 4 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe giren, Avrupa Parlamentosu ve
Konseyi’nin Binalarda Enerji Performansı Direktifini
(2002/91/EC) böyle bir hedefe yönelik olarak hazırlamıştır. Avrupa’da mevcut ve yeni yapılacak binalarda
düzenli bir denetim ve değerlendirme mekanizması
kurularak binalarda enerjinin daha verimli kullanılması amaçlanmaktadır. AB’deki 160 milyon bina, birliğin enerji talebinin % 40’lık bölümünü oluşturması
ve böylece de toplam karbondioksit yayılımının %
40’ını gerçekleştirmesi nedeniyle enerji verimliliğini
sağlamada büyük bir önem arz eder.
Son yıllarda dünya iklim sisteminde değişikliklere
neden olan küresel ısınmanın ve ekolojik sorunların
yarattığı olumsuzluklarda yapı sektörünün büyük
48 Yıldızlar OCAK / 11
oranda rol oynadığının farkına varılmıştır. Ekolojik sürdürülebilirlik kavramı, konutlarda daha sağlıklı, doğa
ile uyumlu ve yaşam kalitesinin üst düzeyde olduğu
bir yaşam alanı arayışı, yeşil bina olarak adlandırılan
yapıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yeşil bina
kavramı; Amerika Yeşil Binalar Konseyi tarafından tanımlanan şekliyle, binanın yerleşimini, su yönetimini,
iç hava kalitesini, malzeme kullanımını ve enerji unsurlarını içerir. Sağlıklı, rahat, sağlam, enerji-verimli
ve çevre-bilinçli ve çevre dostu binalar demektir.
Yenilenebilir Enerjiler
Küresel ısınmaya yönelik en etkili çözümler; temiz,
yenilenebilir enerjiler ile enerji verimliliği ve çevresel
açıdan sağlıklı teknolojilerdir. Bu çözümlerin uygulanması, insanların özveride bulunmasını ya da yaşam kalitelerini düşürmelerini gerektirmez. Aksine
bu çözümler; insanların ekonomik büyüme, yeni iş
alanları, teknolojik yenilikler ve en önemlisi de çevresel koruma sağlayacak yeni bir döneme geçişini
mümkün kılar. En önemli yenilenebilir enerji kaynakları; hidrolik, biokütle, güneş, rüzgâr ve jeotermaldir.
Almanya yıllardan beri, ulusal düzeyde izlediği iklimi koruma politikaları çerçevesinde sera etkisi ya-
Alexander Von
Humboldt Vakfı
Alexander von Humboldt’un
ölümünden bir yıl sonra 1860 yılında
Berlin’de kuruldu. Alexander von
Humboldt Vakfı, her yıl tüm dünya
ülkelerinden 1800 araştırmacıya
Almanya’da bilimsel araştırma
yapma olanağı vermektedir. Vakıf;
130 ülkeden, farklı bilim dallarından,
40’ı Nobel almış 23.000 Humboldt
bursiyerinin erişebildiği bir internet
ağı oluşturmuştur. 400 Türk
bilimadamı Humboldt Vakfı’nın
bursu ile Almanya’da araştırma
yapmıştır.
Türkiye Humboldt
Bursiyerleri Derneği
*
1981 yılında kurulmuştur ve 120
üyesi bulunmaktadır. Dernek
kuruluşundan itibaren çok
sayıda bilimsel ve sosyal etkinlik
düzenlemiş, diğer bilimsel
derneklerle işbirliği içinde farklı
bilim dallarından araştırmacıların
katılımıyla düzenli toplantılar
organize etmiştir.
>> Türkiye, genel olarak enerji üretim kapasitesinin enerji talebini
karşılayamaması nedeniyle enerji ithal eden bir ülkedir.
ratan gazların salınımından kaçınmaya çalışmakta,
yenilenebilir enerjileri ve enerji tüketim verimliliğini
teşvik etmektedir. Almanya, enerji ve iklimi koruma
politikasında uluslararası düzeyde de öncü rol oynayan bir ülke olarak gaz salınımını azaltmada iddialı ve
hırslı hedeflere ulaşmaya çalışmaktadır. Bu rotanın
kilit noktası, enerji ve kaynak kullanımında verimliliğin artırılmasını, yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarının ve hammaddelerin geliştirilmesini içeren iki
yönlü bir stratejidir. Burada hem santraller ve yenilenebilir enerji kaynakları bağlamında enerjinin arzı
ayağında, hem de ev aletleri, araba ve binalar gibi
enerjinin tüketildiği talep ayağında yenilikçi enerji
teknolojilerinin gelişimi desteklenmektedir.
Türkiye’de de 1980’li yıllardaki ekonomik kalkınma
ile enerji üretim ve tüketimi büyük artış göstermiş
ve enerji ithalatını zorunlu hale getirmiştir. Türkiye,
genel olarak enerji üretim kapasitesinin enerji talebini karşılayamaması nedeniyle enerji ithal eden bir
ülkedir. Bunun tabii bir sonucu olarak da enerjinin ve
enerji kaynaklarının kullanım verimlilikleri ön plana
çıkmaktadır. Türkiye’de halen, bir birim katma değer
yaratabilmek için diğer ülkelere göre çok daha yüksek
miktarda enerji tüketilmektedir.
2008 yılı sonunda yayınlanan ‘Binalarda Enerji Verimliliği Performansı Yönetmeliği’nin amacı; dış iklim
şartlarını, iç mekân gereksinimlerini, mahalli şartları
ve maliyet etkinliğini de dikkate alarak, bir binanın
bütün enerji kullanımlarının değerlendirilmesini
sağlayacak hesaplama kurallarının belirlenmesini,
birincil enerji ve karbondioksit (CO2) emisyonu açısından sınıflandırılmasını, yeni ve önemli oranda tadilat yapılacak mevcut binalar için minimum enerji
performans gereklerinin belirlenmesini, yenilenebilir
enerji kaynaklarının uygulanabilirliliğinin değerlendirilmesini, ısıtma ve soğutma sistemlerinin kontrolünü, sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasını,
binalarda performans kriterlerinin ve uygulama
esaslarının belirlenmesini ve çevrenin korunmasını
düzenlemektir. II
OCAK / 11
Yıldızlar 49
ETKİNLİK
OSMANLI’DAN
CUMHURİYET’E ESNAF
VE TİCARET KONFERANSI
YTÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi
bölümü, her yıl “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e”
başlığı altında bir konu belirleyerek
konferanslar düzenliyor.
yazı, DOÇ. DR. FATMAGÜL DEMİREL / Y.T.Ü. ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ BÖLÜM BAŞKANI
Y
Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp
Tarihi bölümü, her yıl “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e”
başlığı altında bir konu belirleyerek konferanslar düzenlemektedir. 15 Ekim 2010 tarihinde yapılan konferansın konusu ise “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Esnaf
ve Ticaret” olarak belirlenmişti. Konferansın özellikle
bu tarihte düzenlenmesi oldukça anlamlıdır. Çünkü
ülkemizde 11- 16 Ekim tarihleri arasında Ahilik Haftası
kutlamaları yapılmaktadır. Üniversitemiz de bu kutlamalara “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Esnaf ve Ticaret” konulu konferans ile katıldı. Ahilik kelimesinin
anlamı kardeşlik olup, XIII. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar Anadolu’da esnaf ve sanatkâr birliklerine verilen
bir isimdir. Yani Ahilik teşkilatının, günümüz esnaf
odalarına benzer bir işlevi bulunmaktaydı. Bu noktadan hareketle düzenlenen konferansa İstanbul’un
değişik üniversitelerinden katılan öğretim üyeleri,
Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde esnaf ve ticaretin durumunu tartıştılar.
Konferansın ilk oturumu Y.T.Ü İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Cezar’ın “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Ticaretin Maddi Unsurları” başlıklı konuşması ile başladı. Prof. Dr. Yavuz Cezar konuşmasında maliye tarihi ile uğraşan araştırmacıların yolunun mutlaka esnaf ve ticarete uğrayacağını
söyledi ve Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan
konu ile ilgili defterlerden örnekler verdi. Özellikle
Osmanlı ticaret tarihinin tatmin edici bir şekilde henüz yazılmadığına vurgu yapan Cezar, sayısal verilerin çokluğuna rağmen büyük fotoğrafın ortaya konulamadığını ve farklı disiplinler ile işbirliğine gidilmesi
gerektiğine dair örnekler sundu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Suraiya
Faroqhi ise “18. yüzyılın son çeyreğinde İstanbul’da
Gayrimüslim Esnaf” üzerine konuştu. Faroqhi, konuş-
masına kaynak değerlendirmesi yaparak başladı ve
belirli bir esnaf kesimi inceleniyorsa İstanbul Ahkâm
Defterlerinin mutlaka incelenmesi gerektiğini belirtti. 18. yüzyılın sonunda İstanbul’un iaşesine ve göçlere de değinen Prof. Dr. Suraiya Faroqhi, bu dönemde Müslüman ve gayrimüslim esnaf arasında çıkan
sorunların etnik, dini ya da ideolojik bir çatışmadan
ziyade “geçim” sorunlarından kaynaklandığına dair
ilginç örnekler verdi.
Konferansın sabah oturumunun son konuşmacısı
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Cengiz
Kırlı, “18. Yüzyıl Sonu Osmanlı Esnaf Sayımları” başlıklı bir konuşma yaptı. Kırlı, 1792-1796 yılları arasında
İstanbul’da yapılmış esnaf sayımlarına ait Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan defterleri tanıttı ve bu
defterlerin incelenmesi sonrasında elde ettiği sonuçları dinleyicilerle paylaştı. Yaklaşık 45.000 esnafın
kaydının bulunduğu bu defterlerin, büyük devlet işletmelerinde çalışanlar hariç tutulursa İstanbul’daki
tüm işgücünü kapsadığına vurgu yaptı. Kırlı ayrıca,
esnaf sayımının sonuçlarının niceliksel ve niteliksel
olarak değerlendirilmesiyle, 18.yy. sonu İstanbul esnafının dinsel-demografik dağılımı, göç, meslek ve
istihdam ilişkileri ve askeri sınıfların esnaf içindeki
ağırlıklarının anlaşılacağını belirtti.
Konferansın öğleden sonraki oturumu, Y.T.Ü. öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nalân Turna’nın “II. Mahmud
Döneminde Esnaf-Yeniçeri İlişkisi” başlıklı konuşması ile başladı. Nalân Turna, II. Mahmud döneminde
yeniçeri-esnaf ilişkilerini anlatarak, yeniçerilerin
ekonomik açıdan homojen bir grup olmadıklarını,
ekonominin farklı alanlarında faaliyet gösterdiklerini ve imalattan ziyade daha çok ticarette yer aldıklarına dair ilginç örnekler verdi. Turna konuşmasının
sonunda, 1826 yılında yeniçeriliğin kaldırılmasının
ETKİNLİK
>> Konferansta üniversitemizden öğretim üyeleri ve ülkemizin önde gelen
üniversitelerinden akademisyenler konu ile ilgili sunumlar yaptılar.
asker-esnaf ilişkisini nasıl dönüştürdüğü üzerine yorumlarda da bulundu.
İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.
Doç. Dr. Alp Yücel Kaya “Tanzimat’tan Sonra İzmir’de
Esnaf ve Tüccarın Vergilendirilmesi” başlıklı konuşmasında, 19. yüzyıl Doğu Akdenizinin en büyük ihracat limanı olan İzmir’deki ticaret hayatı ve tüccarların
durumu hakkında bilgi verdikten sonra, tüccarların
gelirlerinin vergilendirmesi çerçevesinde, iktisadi faaliyetleri, kent hayatına ve idaresine katılımları, yerel
ve merkezi hükümetlerle ilişkilerini anlattı.
Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih
Bölümünden Dr. Fehmi Yılmaz “Osmanlı’da Tütüncü
Esnafı” başlıklı konuşmasında tütünü ve tütüncü esnafını görsel malzemelerle anlattı. Dr. Fehmi Yılmaz,
tütünün Amerika kıtasının keşfinden sonra dünyaya
yayıldığını ve1560’larda Osmanlı topraklarına girdiğini açıkladı. Milas’ta 1583 yılında tütün ekimine başlandığını ve bunun Amerika’dan sonra ticari amaçlı
ekimin yapıldığı ilk yer olduğuna vurgu yaptı. Yılmaz,
tütünün kısa sürede ekiminin ve tüketiminin yaygınlaştığını ve ortaya çıkan tütüncü esnafını ilginç resimler eşliğinde anlattı.
Konferansın son oturumunun ilk konuşmacısı
Araştırmacı-Yazar Dr. Sacit Kutlu idi. “İttihat ve Terakki Dönemi Esnaf Cemiyetleri” başlıklı konuşmasında
İttihat Terakki ve esnaf arasındaki ilişkileri anlatan
Dr. Sacit Kutlu, İttihatçıların “millî burjuvazi” ve “millî
sermaye” yaratma politikaları doğrultusunda, yerli
malı kullanımını teşvik eden, Balkan Savaşları sonrası
hız kazanan Türkçülük akımını destekleyen esnaf cemiyetlerinin, 1. Dünya Savaşı’nın yarattığı koşullarda
uluslaşma sürecine de uyum sağladıklarını anlattı.
Konferansın son konuşmacısı ise Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Nevin Coşar
oldu. Coşar, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Tüketim
Alışkanlıkları” başlıklı konuşmasında iktisadi alandaki gelişmelerin tüketim alışkanlıklarına nasıl etki
yaptığına değindi. Bu süreci dönemsel olarak anlatan
Prof. Dr. Nevin Coşar, Osmanlı Devleti’nin 1838 yılında İngiltere ile yaptığı Baltalimanı Ticaret antlaşmasından sonra açık pazar haline geldiğini ve bunun sonucunda dışarıdan bol ve ucuz malların ülkeye akın
ettiğini vurguladı. Coşar ayrıca, batılılaşmanın etkisi
ile Osmanlı toplumunda tüketim alışkanlıklarının
nasıl değiştiğini ve Cumhuriyet döneminde tüketim
alışkanlıklarının yerli mallara doğru yönlendirilmeye
çalışıldığını açıkladı. II
İİBF’NİN 100.YIL ETKİNLİKLERİ
ORTADOĞU’NUN GÜVENLİĞİ
YILDIZ’DA KONUŞULDU
YTÜ İİBF, Ortadoğu’da güvenliğin tüm
yönleriyle tartışıldığı iki günlük uluslararası
bir konferans düzenledi.
haber, PROF. DR. GÜLER ARAS
İ
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, YTÜ’nin 100. Yıldönümü çerçevesinde önemli toplantılar planlanmaya
ve desteklemeye devam ediyor. İİBF 19 Ekim 2010
tarihinde Ortadoğu’da güvenliğin tüm yönleriyle
tartışıldığı iki günlük uluslararası bir konferans düzenledi. Konferansın hazırlık çalışmaları esnasında
belirlenen amaç; bölgesel güvenliğin tüm yönleriyle,
bölgeden ve bölge dışından, akademik platformdan
ve siyasi alandan gelen katımcılarla tartışılmasını
sağlamak, böylece Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Başkanı
Prof. Dr. Bülent Aras’ın açılış konuşmasında da belirttiği gibi bölge güvenliğine yönelik dış politika yapım süreçleriyle ilgili çok yönlü bir geri-bilgilendirme
sağlayabilmekti.
Konferans, YTÜ İİBF’nin yanında SAM, SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı),
İTO (İstanbul Ticaret Odası), GPOT (Kültür Üniversitesi Global Political Trends Center) ve ABD İstanbul
Başkonsolosluğu’nun desteğiyle YTÜ Rektörlük Binasında bulunan iki tarihi salonda, bir açılış oturumu,
dört çalışma grubu ve bir yuvarlak masa oturumundan müteşekkil olarak gerçekleşti.
Güvenlik ve Ortadoğu-I konferansının açılış konuşmalarını yapan Prof. Dr. Bülent Aras, Prof. Dr.
Güler Aras, ve Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney’in de
belirttiği gibi konferansın hedeflerinden birisi, sadece bölgesel güvenliğin parametrelerini belirlemek
değil, Ortadoğu’da güvenliğin ve istikrarın geleceği
ve Türkiye’nin bu konuda oynayacağı rolle ilgili değerlendirmelerde de bulunmaktı. Bu bağlamda en
ilginç ve bölgenin geleceğine umutla bakan konuşmalardan birisi, açılış oturumunda Ekselansları Suudi Arabistan Prensesi Basmah Bint Saud Bin Abdul
Aziz tarafından yapıldı. Ekselansları Prenses bölgesel
güvenliğin karmaşık doğasını açıklarken, istikrar ve
güvenlik adına daha insani bir bakış açısı geliştirmenin önemini vurguladı.
Konferansta, bölgesel ve küresel politikalar arasındaki bağ vurgulanırken Türkiye’nin bölge istikrarı ve refahı için nasıl bir rol üstlenebileceği de
değerlendirildi. Bu bağlamda açılış oturumunu takiben aynı anda Senato Salonu ve Şömineli Salonda
gerçekleşen iki çalışma grubunu izlemek özellikle
ilgi çekiciydi. Senato Salonu Oturumu bölgesel güvenlik işbirliğinin koşullarını tartışırken, Şömineli
Salon Oturumu, Ortadoğu’da en güncel güvenlik
sorunlarından birini oluşturan nükleer silahların yayılması sorununu tarihsel veriler ışığında değerlendirdi. Nükleer silahların yayılması sorunu; konunun
dünya çapında tanınan uzmanlarının katılımıyla
aynı gün öğleden sonra gerçekleşen Senato Salonu
Oturumu’nun da konusuydu. Öğleden sonra Şömineli Salon Oturumu’nda ise Ortadoğu güvenliğini
ve güvenlik sorunlarını etkileyen güç analizleri ve
Türkiye’nin konumu üzerinde duruldu.
Konferansın ikinci günü yapılan yuvarlak masa oturumu, Ortadoğu güvenliği çerçevesinde Türkiye’nin
dış politika seçeneklerinin değerlendirilmesine ve
bölgedeki önemiyle ilgili konuşmalara sahne oldu.
YTÜ Rektörlüğünün ev sahipliği yaptığı, konusu
bakımından çok önemli ve güncel meselelerin tartışıldığı bu konferansın son derece verimli geçmesi
üzerine, konferans sunuşlarına dayanan özel bir dergi
sayısının TC. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar
Merkezi tarafından basılan PERCEPTIONS dergisi için
hazırlanmasına karar verildi. Konferans; bölgesel güvenlik, Ortadoğu’da güvenliğin koşulları, Türkiye’nin
rolü ve konumu konularında bir farkındalık yaratmayı amaçlıyordu ve bu amaca ulaştığı tespit edildi. II
OCAK / 11
Yıldızlar 55
İİBF’NİN 100.YIL ETKİNLİKLERİ
TÜRKİYE’NİN
DIŞ POLİTİKA
GELECEĞİ
YTÜ’DE
TARTIŞILDI
YTÜ İİBF, Türkiye’nin dış
politika alternatiflerinin
özelikle de Ortadoğu’ya
yönelik politikalarının
değerlendirildiği
uluslararası bir
konferans düzenledi.
haber, PROF. DR. GÜLER ARAS
Y
YTÜ’ nün kuruluşunun 100. Yılı, önemli konuların geniş
akademik katılımla tartışılması için zemin hazırlıyor. Bu
bağlamda 22 Ekim tarihinde YTÜ İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi’nin (İİBF) öncülüğünde Türkiye’nin dış politika
alternatiflerinin –özelikle de Ortadoğu’ya yönelik politikalarının- değerlendirildiği Changing Middle East- Changing
Turkey: New Horizons Before the Foreign Policy Makers
başlıklı uluslararası bir konferans düzenlendi. Konferansın
amaçlarından biri konunun, sosyal bilimlerin farklı alanlarından (tarih, iktisat, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler)
gelen ama bölgeyi ve Türkiye’nin dış politikasını yakından
tanıyan uzmanlarca tartışılmasını sağlamaktı.
YTÜ İİBF Dekanı Prof. Dr. Güler Aras ve uluslararası ilişkiler anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney’in
açılış konuşmalarından sonra konferans iki oturum halinde Rektörlük Binası Hünkâr Dairesi’nde gerçekleştirildi. İlk
oturum (Başkan: Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, konuşmacılar:
İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Doç. Dr. Ayşegül Sever (Marmara Üniversitesi), gazeteci ve bölge uzmanı Cengiz Çandar (Kültür Üniversitesi)
ve Kings College’dan William Park) Ortadoğu’nun değişen
siyasi, ekonomik, sosyal yapısının Ankara’nn dış politika yönelimlerini ne şekilde etkilediğini tartışan sunumlara sahne oldu.
İkinci oturum (Başkan: Dr. Vişne Korkmaz (YTÜ), konuşmacılar: Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney (YTÜ), Yrd. Doç.
Dr. Emre İşeri (Kadir Has Üniversitesi) ve Dr. Ahmet K. Han
(Kadir Has Üniversitesi), Ortadoğu’nun güvenlik sorunları
bağlamında hangi değişmeyen kaygıların dış politika tercihlerini etkilediğini tartışan sunumların dinlendiği bir oturum oldu.
Konuşmacıların çeşitliliği, konunun derinlemesine ve
tüm yönleriyle tartışılmasına imkân sağladı ve bu anlamda
konferans amaçlarına ulaştı. Tartışmaların verimliliği nedeniyle, konferans temasının, katkıda bulunanların katılımıyla
bir kitap projesi haine dönüştürülmesine karar verildi. II
İİBF’NİN 100.YIL ETKİNLİKLERİ
‘KURUMSAL SOSYAL
SORUMLULUKTA GLOBAL
YAKLAŞIMLAR’
Dünyadaki ilk Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Profesörlerinden Prof Dr. David Crowther YTÜ’ deydi.
Y
haber, PROF. DR. GÜLER ARAS
YTÜ’ nün 100. yıldönümü çerçevesinde İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi önemli uluslararası toplantılarından birini daha gerçekleştirdi.
İİBF Dekanlığı tarafından 1 Kasım 2010 tarihinde
De Montfort Üniversitesi (İngiltere) öğretim üyelerinden Prof. Dr.David Crowther‘ın davetli konuşmacı
olarak yer aldığı bir konferans düzenlendi. Konferansın konuk konuşmacısı Prof. Dr. David Crowther, aynı
zamanda Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ağı (CSR Research Network)’nın kurucusu ve başkanı. Ayrıca kendi
üniversitesinde Organizasyonel Yönetişim Araştırma
Merkezinin kurucusu ve başkanı. Prof. Crowther aynı
zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi’nin misafir öğretim üyesi.
Açılış konuşmasını yapan İİBF Dekanı Prof. Dr. Güler
Aras, dünyada son yıllarda yaşanan büyük değişimin,
şirketlerin verdikleri kararların, iş yapma şekillerinin
ve yaklaşımlarının gelecek kuşaklar üzerindeki etki-
lerini dikkate almalarını gerektirdiğini belirtti. Aras,
sosyal sorumluluk bilincine sahip firmaların bulunduğu bir ortamda bugün verilen kararların uzun
dönemli çevresel, ekonomik ve sosyal sonuçlarının
göz önüne alınması ile mümkün olacağını, bunun da
gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını sağlayabilmesi
açısından son derece önemli olduğunu belitti.
“Global Pespectives on Corporate Social Responsibility” başlıklı bir konuşma yapan Prof. Crowther,
Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanındaki global yaklaşım ve gelişmeleri akademisyenler, öğrenciler ve
diğer katılımcılarla paylaştı. Kurumsal Sosyal Sorumluluğun son yıllardaki önemli gelişiminde; başta
müşteriler olmak üzere, yatırımcıların, tedarikçilerin
ve diğer işletme ilgililerinin etkisinin ve talebinin çok
önemli olduğunu vurguladı. Prof. Crowther, dünyada
bu konudaki yanlış uygulamalardan da çeşitli örnekler verdi. II
ARACI KURUM YÖNETİCİLERİ VE
BAŞKANLARI YILDIZ’DA BULUŞTU
Y
YTÜ İİBF, ‘Şirketlerin Halka Arzında Aracılık
Sürecinin Etkinliği’ başlıklı bir panel düzenledi.
haber, PROF. DR. GÜLER ARAS
Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2010 yılında başlatılan Halkla Arz Seferberliği
kapsamında halka arz sürecinde rol oynayan farklı
paydaş kesimlerin bir araya gelmesi ve konu ile ilgili görüşlerinin paylaşılmasını amaçladığı toplantılar
zincirinden birini daha Ekim ayı içerisinde gerçekleştirdi. Bu toplantıların ilk halkası olarak Haziran
2010’da “Şirketlerin Halka Arz Sürecinde Yeniden Yapılanma Dinamikleri”, konulu panel düzenlenmişti.
Bu toplantıda firmaların ‘Halka Arz’ ile ilgili sorunları
ele alınmıştı.
Toplantı, İİBF Dekanı Prof. Dr. Güler Aras ve YTÜ
Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek’in açılış konuşmaları ile başladı. Oturum başkanlığını TSPAKB Başkanı,
Garanti Yatırım İcra Kurulu Üyesi ve Takasbank Yönetim Kurulu Üyesi olan Nevzat Öztangut’un yaptığı
panelin konukları; İş Yatırım Kurumsal Finansman
Müdürü Mete Gorbon, Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği Başkan Yardımcısı ve Libera Portföy Yönetimi Kurucu Ortağı Didem Gordon, Turkish Yatırım
Genel Müdürü Dr.Berra Kılıç, Standart Ünlü Menkul
Değerler Genel Müdürü Atilla Köksal, Finansinvest
Genel Müdürü Zafer Onat, Deloitte Türkiye Denetim
Ortağı Saim Üstündağ değerli bilgi ve tecrübelerini
aktardılar. Bu toplantıların ilkinde olduğu gibi ikincisinde de Türkiye Sermaye Piyasası’nın sağlıklı işleyişi
ve halka açılacak firmaların doğru yönlendirilmesi ile
ilgili son derece önemli çıktılar elde edildi.
İİBF Dekanı Prof. Dr. Guler Aras bu toplantılarla
elde edilen somut bilgi ve önerilerin, piyasanın düzenleyici ve yönlendirici kuruluşlarının başkan ve yöneticileri ile paylaşılacağını söyledi. Panel sonrasında
katılımcıların konuşmalarının yer alacağı bir yayının
hazırlanmasına da karar verildi. II
OCAK / 11
Yıldızlar 59
TANITIM
60 Yıldızlar OCAK / 11
YURT DIŞI ÖĞRENCİ
OFİSİ ÖĞRENCİLERE
REHBERLİK EDİYOR
1997-2010 yılları arasında Yurt Dışı
Öğrenci statüsünde toplam 158
öğrenci Üniversitemize kabul edildi.
yazı, YRD. DÇ. DR. ASLAN İNAN
OCAK / 11
Yıldızlar 61
Y
TANITIM
Yurt Dışı Öğrenci Ofisi Koordinatörlüğü (YDOK),
2010-2011 Eğitim-öğretim yılı itibariyle çalışmalarına başlamıştır. Görevi, üniversitemize ÖSYM veya
YTÜ tarafından yapılan YÖS/YÖGS, TCS, YÇS vb. sınavlarla veya KKTC ve İKB üzerinden yurtdışından
gelen öğrencilere rehberlik hizmetlerinde yardımcı
olmak, Yurtdışı Öğrenci Giriş Sınavı organizasyonunu
düzenlemek ve yönetmek, ilk kayıt işlemlerinden itibaren okul hayatı süresince eğitim-öğretim faaliyetlerinde öğrencilere yardımcı olmaktır.
Yurt Dışı Öğrenci statüsünde alınan öğrencilerin
tarihsel geçmişi aşağıda özetlenmiştir.
YÖS
1997-2010 yılları arasında Yurt Dışı Öğrenci statüsünde toplam 158 öğrenci Üniversitemize kabul
edildi. En çok 2009 yılında öğrenci geldi. 35 kişiyle
en çok Türkmenistan’dan, ikinci sırada 28 öğrenciyle
İran’dan öğrenci alındı.
TCS
1997-2008 yılları arasında 164 öğrenci kabul edildi.
En çok 2007 ve 2009 yıllarında yurtdışından öğrenci
geldi. 40 öğrenciyle Türkmenistan 1.sırada, 17 öğrenciyle Kırgızistan 2.sırada, 14 öğrenciyle Makedonya
3.sırada, 12 öğrenciyle Azerbaycan 4.sırada yer aldı.
Milli Eğitim Bakanlığı burslusu olarak 20042009 yılları arasında toplam 20 öğrencinin 10’u
Afganistan’dan geldi. Sıralamada 2.sırada yer alan
Moğolistan’dan 4 öğrenci geldi.
İslam Kalkınma Bankası Burslusu olarak 20062009 yılları arasında üniversitemizde öğrenim görmek için 8 öğrenci geldi.
2010-2011 Eğitim Öğretim Yılı
Bu yıl Üniversitemiz bölümlerine yerleşen yabancı
uyruklu öğrencilerin bölüm bazında kız-erkek ayrımı
yapılarak özet tablosu ve özet grafiği aşağıda çıkarılmıştır.
2010 YÖS Sonuçlarına göre;
Erkek öğrenciler en çok Makine Mühendisliği bölümünü, kız öğrenciler ise en çok Fizik, Harita Mühendisliği, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerini tercih ettiler.
Toplam 61 öğrenci Üniversitemizin bölümlerine yerleştirildi. Türkmenistan 16 öğrenciyle birinci,
Azerbaycan 9 öğrenciyle 2.sırada, İran 7 öğrenciyle
3.sırada yer aldı.
2010 TCS Sonuçlarına göre;
2010-2011 eğitim-öğretim yılında Üniversitemiz bö-
62 Yıldızlar OCAK / 11
>> Üniversitemize en çok Türkmenistan’dan öğrenci geliyor.
lümlerine yerleşen yabancı uyruklu öğrencilerin bölüm bazında kız-erkek ayrımı yapılarak özet tablosu
ve özet grafiği çıkartılmıştır.
Erkek öğrenciler en çok İnşaat Mühendisliği, kız
öğrenciler ise Bilgisayar Mühendisliği ve Biyomühendislik bölümlerini tercih ettiler.
Bu öğretim yılında toplam 28 yabancı uyruklu öğrenci Üniversitemize kabul edildi. Bu öğrencilerin 8’i
Kosova’dan, 6’sı Türkmenistan’dan geldi.
En çok 5 öğrenci Cibuti’den, 4 öğrenci Afganistan’dan,
3’ü Fas’tan geldi.
2010 Hükümet Burslusu olarak;
2010 Kıbrıs Kontenjanından;
Erkek öğrenciler en çok İnşaat Mühendisliği bölümünü tercih ettiler.
Hükümet bursuyla toplam 22 öğrenci kabul edildi.
2010 YÇS Sonuçlarına Göre;
2010-2011 eğitim-öğretim yılında Üniversitemiz bölümlerine yerleşen öğrencilerin bölüm bazında kızerkek ayrımı yapılarak özet grafiği çıkartılmıştır.
Erkekler en çok Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü tercih ettiler.
2010-2011 eğitim-öğretim yılında Üniversitemiz bölümlerine yerleşen öğrencilerin bölüm bazında kızerkek ayrımı yapılarak özet grafiği çıkartılmıştır. II
OCAK / 11
Yıldızlar 63
RÖPORTAJ
Kamil Erdem:
‘ÜNLÜ OLMAK’ TÜRKİYE’DE
BİR OLGU HALİNE GELDİ
Üniversiteler popüler akımların
dışında zor tüketilen sanatların ve
bu arada müziklerin de sergilendiği,
ilgi gördüğü yerler olmalıdır.
Y
röportaj, BURCU POLAT
YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğr. Gör. Kamil Erdem’le müzik, sanat ve kültür
üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. İlgiyle okuyacağınıza eminiz.
Merhaba, öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca
kendinizden bahseder misiniz?
Ankaralıyım, öğrenim hayatım Ankara’da geçti. Ankara Koleji ve ODTÜ Elektrik
Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. “Teknik Üniversite” ve “Müzik” benim için okul yıllarımdan beri iç içe olan kavramlar yani. Okay Temiz ile çaldığım
ilk yıllarda henüz üniversite öğrencisiydim. Müziğe klasik gitarla başlamıştım,
zamanla bas seslere duyduğum ilgiyle basgitar ve kontrbasa yöneldim. Bunlar
her ne kadar caz müziği enstrümanları olsa da benim müzikal ilgim cazla sınırlı
kalmadı. Gerek klasik müziğe gerekse geleneksel müziklere her zaman ilgi duydum. Özellikle Türk müziğine olan yakınlığım zaman içinde müzikal kimliğime
de yansıdı diyebilirim.
1990’da öncülüğünü yaptığım ilk grubu, Asiaminor’ü kurdum. Bu projeyle uzun yıllar Türkiye’de ve yurtdışında konserler verdim, üç albüm yaptım.
1995’te iki mesleği birlikte yürütmek artık çok zor gelmeye başladığından mühendisliği bırakıp sadece müziğe yöneldim. 2001’e kadar serbest müzisyenlik
yaptım. İstanbul’a taşınmam YTÜ’ deki görevim vesilesiyle oldu. 2001’den bu
yana Sanat ve Tasarım Fakültesi, Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü’nde öğretim görevlisiyim.
Eğitimci kimliğiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Hangi kimliğiniz ön planda?
1992-1994 ve 1999-2001 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalıştım. Ankara’da
bazı özel eğitim kurumlarında ders verdim. 1998’den 2000’e kadar Polonya’da
bir caz yaz okulunda basgitar eğitmenliği yaptım. YTÜ’ deki görevime başladığımda deneyimli bir eğitimci sayılabilirdim yani. Ama eğitimci olarak asıl
deneyimlerimi burada kazandım. Kurumun sürekli elmanı olmak diğer statü-
64 Yıldızlar OCAK / 11
OCAK / 11
Yıldızlar 65
RÖPORTAJ
>> Bugün maalesef klasik müzik,
Türk müziği ve geleneksel müzikler
de çeşitli deformasyonlarla
“pop”laştırılıyor.
lerde üstlenilen görevlere göre çok daha fazla sorumluluklar yüklüyor. Müziği meslek edinmek isteyen
gençlerle -en az- dört yıl birlikte olup geleceklerine
ve mesleki formasyonlarına yön veriyor, şekillendiriyorsunuz. Ama bir yandan da farklı üstünlükleri ve
zaafları ile öğrenciler bir eğitmen olarak sizi şekillendiriyor. Hangi kimliğimin ön planda olduğuna gelince; müzisyenlik ve eğitmenlik arasına kesin bir sınır
koymuyorum. Eğitmen olarak yapmaya çalıştığım,
müzisyen olarak edindiğim deneyimleri bir öğretim
yöntemine dönüştürüp öğrencilere aktarabilmek.
Üniversite öğrencilerinin müziğe bakışı
nasıl sizce?
Üniversite öğrencileri gençlik demektir. Ritmik unsurların güçlü olduğu, yüksek sesle dinlenen sert
müzikler, zaten gençler için üretiliyor; gençler tarafından dinleniyor olması da normaldir. Popüler kültür de ülkenin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan
gençlerin beğenilerine göre biçimleniyor. Yani gençler Rock, Pop, Hiphop vs. müziklere eğilimli oluyor
doğal olarak. Ancak üniversiteler eğitimin yanısıra
birer kültür ve sanat merkezidirler, ya da öyle olmaları gerekir ve bu da ancak öğrencilerin çabaları ve
faaliyetleri ile mümkündür. Yönetimler buna ancak
zemin sağlayabilir.
Kendi öğrencilik yıllarımda üniversitede Türk Halk
Müziği, Türk Müziği ve Çok Sesli Müzik için ayrı ayrı
kulüpler, topluluklar olduğunu hatırlıyorum. Yani
üniversiteler popüler akımların dışında zor tüketilen
sanatların ve bu arada müziklerin de sergilendiği,
66 Yıldızlar OCAK / 11
ilgi gördüğü yerler olmalıdır. Ben bugünün üniversitelerinde bunu eksik görüyorum. Ama bu eksikliğin
giderilmesi de elbette zorlamayla olmaz. Üniversite gençliğinin müziğe ve aslında her konuya bakışı;
üniversite çağına gelene kadar nasıl bir temel eğitim
aldığı, yaşadığı ülkede nasıl bir kültür politikası yürütüldüğüne bağlıdır. Yoksa kendiliğinden bir bakış
açısı oluşamaz zaten. Bugün maalesef klasik müzik,
Türk müziği ve geleneksel müzikler de çeşitli deformasyonlarla “pop”laştırılıyor. Bunlar da “müziği sevdirmek” adına yapılıyor. Medya marifeti ile de halka,
bu arada gençliğe de empoze ediliyor. Sonuç olarak
bir estetik algı zaafı oluşuyor ve gençler de bundan
nasibini alıyor ne yazık ki.
Konserlerde öğretim üyesi olmanın avantaj ve
dezavantajları nelerdir?
Sadece konserler için konuşuyorsak, herhangi bir
avantaj ya da dezavantaj söz konusu değildir. Konsere çıktığınız zaman tüm ünvanlarınızı kuliste bırakıp
>> Öğrencilere ilgi alanlarını geniş
tutmalarını, kendilerini meslekleri
ile sınırlamamalarını ve yaşadıkları
şehri tanımalarını öneririm.
sahneye müzisyen olarak çıkarsınız ve kimse de sizin
akademik kimliğinizi dikkate almaz, almamalıdır da.
Ancak akademisyen olmanın müzik kariyerinde dolaylı ya da doğrudan birçok avantaj sağladığı da bir
gerçek. Müzikte uluslararası ilişkiler ve etkinlikler
çok önemlidir, üniversite mensubu olarak bu konuda çeşitli imkânlarımız var. Örneğin Erasmus gibi
akademik değişim programları, ya da yurt dışında bir
üniversiteye akademisyen kimliğimizle davet edilip
katıldığımız herhangi bir sanatsal etkinlik sayesinde
yeni çevreler edinmek müzik kariyerimize de çok şeyler katacak imkanlar sağlayabiliyor.
Hem ünlü hem akademisyen olmak
nasıl bir duygu?
Hâşâ ve estağfurullah! Ben ünlü falan değilim. Müzisyen çevrelerinde ve yaptığım müziği takip eden
müzikseverler tarafından tanınıyor olabilirim o kadar.
Ama “ünlü olmak” medya çağıyla birlikte Türkiye’de
başlı başına bir olgu haline geldi. Eskiden pop müzik,
sinema, futbol gibi popüler sanat ve sporlarda ünlüler olurdu; artık ekonomist, doktor, avukat, psikolog,
astrolog, jeolog gibi her mesleğin ünlüsü, ünlüleri
var. Konjonktüre göre “şöhretler” yaratılıyor sonra da
bu şöhretlerle “rating” yapılıyor. Benim anlamakta
zorlandığım, toplumun bu kadar çok “ünlü”yü nasıl
kaldırabildiği.
Albümleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
İlk albümüm Asiaminor’le 1991’de İsviçre’de basılan
“Along the Street” (Face Music Switzerland), ki aynı
albüm 1994’de Türkiye’de “Sokak Boyunca”(Ada
Müzik) adıyla çıktı. 1996’da gene Asiaminor’le “Longa Nova”(Balet Müzik), 1997’de “Kedi Rüyası”(Kalan
Müzik) yayınlandı. Bunların tümünde de caz ve Türk
müziği enstrümanlarını bir araya getirdiğim ve bu iki
temel unsura dayalı bestelerim yer alıyor.
2001’de solo basgitar için yaptığım parçaların yer
aldığı “Bir Bas Masalı”ndan (Kalan Müzik) sonra
bir süre albüm çalışmalarına ara verdim. 2008’de
OCAK / 11
Yıldızlar 67
RÖPORTAJ
Türk ve Avrupalı müzisyenlerden oluşan bir dörtlü
ile “Odd Tango” (A.K. Müzik) isimli albümüm yayınlandı. Önümüzdeki günlerde de Fransız akordeoncu
René Sopa ile ortak çalışmamız, “Kâmil Erdem-René
Sopa Quartet” adıyla ve gene A.K. Müzik etiketiyle
yayınlanacak.
Konserlerde çalmaktan en çok keyif
aldığınız ve seyircilerle aranızda en iyi
uyumu sağlayan parçalar hangileri?
Bizim müziğimizde emprovizasyonlar çok ağırlıklı olduğu için, en iyi yorumladığımız ya da bize ve seyirciye
en çok keyif veren parçalar, günden güne, konserden
konsere değişebiliyor. Balkan Reggae adlı bestem bir
dönem seyircinin en coşkuyla tepki verdiği parça idi.
Bunun dışında seyirci tepkisi de konserden konsere
değişebiliyor.
En çok nerelerde verdiğiniz konserler sizi
şaşırttı ve keyiflendirdi? Özel şehirler var mı?
Belli bir şehir söyleyemem ama unutamadığım birkaç konser var tabii. Bunlardan biri, belki de birincisi 1996’da ODTÜ Mimarlık Amfisi’nde verdiğimiz
konserdi. Aynı yıl Amerika’da Atlanta’daki konser de
benim için unutulmazlar arasındadır. Bana en çok
heyecan veren, en çok anlam ifade eden konserler
ise Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nde verdiğim
68 Yıldızlar OCAK / 11
konserlerdir. Zira bir Ankaralı olarak benim festival
izleyiciliğim bu festivalle başlar. 80’li yıllarda “acaba
bir gün?” diye hayal kurarak izlerdim konserleri, daha
sonra 1995, 1996, 2002 ve 2008’de dört ayrı projemle
yer aldım. Festival konserleri her zaman ve her yerde
güzeldir, ama kendi şehrinizin festivali başka oluyor;
en azından benim için.
Biliyorsunuz şu günlerde üniversitemizin
100. yılını kutlayamaya hazırlanıyoruz.
Bu bağlamda görüşlerinizi alabilir miyiz?
YTÜ, kuruluşu Cumhuriyet’ten önce olan sayılı eğitim
kurumlarından biri. Köklü olmak dünyada tüm üniversiteler için haklı bir övünç kaynağıdır, yüz yılı devirmiş
olan üniversiteler tanıtımlarında genellikle ilk vurguyu kuruluş yıllarına yaparlar. YTÜ’ nün kuruluşundan
itibaren bir teknik okuldan üniversiteye dönüşmesi;
dinamik yapısının, geniş vizyonunun göstergesidir.
Önümüzdeki yıllarda da Türkiye’de bilim ve sanat eğitiminin öncü kurumlarından biri olarak giderek artan
bir önemi ve itibarı olacaktır. Nice yıllara!
Ve son olarak öğrencilerimize mesajınız?
İlgi alanlarını geniş tutmalarını, kendilerini meslekleri ile sınırlamamalarını, yaşadıkları şehri tanımalarını
öneririm. Zaten bu sonuncusunu yapmaya başladıklarında ilk ikisi kendiliğinden gerçekleşecektir! II
Yıldızımız YILDIZ HİSAR’da Parlıyor.
YILDIZ
TEKNİK ÜNİVERSİTESİ HİSAR TESİSİ
a.Rumeli Hisarı Mah,Salih Bey Sk No:6 Hisarüstü-Sarıyer/İstanbul
t.0212 287 70 45 - 0212 257 11 10 - 0212 257 17 00 f.0212 257 11 10
w. www.yildizhisar.com
ÖĞRENCİ KULÜBÜ
YTÜ RÜZGÂR ENERJİSİ
KULÜBÜ KURULDU
Rüzgâr Enerjisi Kulübü’nün kuruluş
amacı; rüzgâr enerjisi hakkında, başta
üniversitemizde olmak üzere toplumsal
bir bilinç oluşturmak, bu alanda
dünyadaki gelişme ve teknolojileri
takip etmek ve projeler üretmektir.
yazı, DOĞUKAN KÜÇÜKŞAHİN / REK – YÖNETİM KURULU BAŞKANI,
EMRE BARLAS / REK – YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI,
DERYA KARADAĞ / REK – YÖNETİM KURULU SAYMANI,
ÖZGÜR AYDIN / REK – DENETLEME KURULU BAŞKANI
70 Yıldızlar OCAK / 11
R
Rüzgâr Enerjisi Kulübü (REK), 2010 yılı mart ayı itibariyle Yıldız Teknik Üniversitesi çatısı altında faaliyet
göstermeye başlayan, Türkiye’de sadece rüzgâr enerjisini hedef alan ilk ve tek üniversite öğrenci kulübüdür. Son yıllarda yenilenebilir enerjiye, özellikle de
rüzgâr enerjisine olan yatırımların sürekli artış göstermesi ve rüzgâr enerjisi teknolojilerinin bu artışa
paralel olarak gelişmesi gerekliliği, rüzgâr enerjisi
konusunda daha profesyonel çalışılması ihtiyacını
doğurmuştur. Rüzgâr Enerjisi Kulübü üyeleri olarak
bizler, bu ihtiyacın karşılanması için büyük bir istek
ve heyecanla kulübün kurulması çalışmalarına başladık ve bugün aynı duygularla projelerimizi hayata
geçirmekteyiz.
Rüzgâr Enerjisi Kulübü’nün kuruluş amacı; rüzgâr
enerjisi hakkında, başta üniversitemizde olmak üzere
toplumsal bir bilinç oluşturmak, bu alanda dünyadaki gelişme ve teknolojileri takip etmek ve projeler
üretmektir. Yürütmekte olduğumuz çalışmalarla, ülkemizde rüzgâr enerjisi sistemleri kullanımının yaygınlaşmasına ve rüzgâr enerjisi teknolojilerinin gelişmesine destek olmaktayız. Dolayısıyla çevre ve insan
sağlığını önemseyen, geleceği düşünen bir kültürün
gelişimine ve ülkemizin rüzgâr enerjisinde söz sahibi
ülkeler ile rekabet edebilir konuma gelmesine katkı
sağladığımıza inanıyoruz.
Rüzgâr Enerjisi Kulübü, çok spesifik ve gelecek vadeden bir alanda, hem organizasyon hem de teknik
projeleri dengeli bir şekilde yürütmeye çalışan bir üniversite öğrenci kulübüdür. Dolayısıyla özellikle aktif
görev yapan kulüp üyeleri, organizasyon projeleriyle
sosyal alanda gelişme fırsatı bulurken, teknik projelerle de kendilerini mesleki alanda yetiştirmektedirler.
Faaliyetlerimiz
2010-2011 eğitim ve öğretim yılı çalışmaları kapsamında ilk olarak bütün yılı kapsayacak bir faaliyet
planı oluşturmuş ve Ağustos 2010 ayı itibariyle de bu
çalışmalarımıza başlamış bulunmaktayız. Söz konusu
faaliyet planında bulunan teknik projeler ve düzenlenecek organizasyonlar ile üniversitemizi ve ülkemizi
gerek ulusal, gerekse uluslararası platformlarda en
iyi şekilde temsil ederek, elde edeceğimiz başarılar
ışığında yeni ve daha büyük hedeflerle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Rüzgâr Enerjisi Kulübü’nün 2010-2011 eğitim ve öğretim yılı faaliyetleri şu şekilde sıralanabilir:
Rüzgâr günleri
Bu etkinliği Rüzgâr Enerjisi Kulübü’nün gelenekselleşmiş bir faaliyeti haline getirmeyi planlamaktayız.
Formatını belirlediğimiz ve bu sene ilkini düzenleyeceğimiz organizasyonun amacı, günümüzün poOCAK / 11
Yıldızlar 71
ÖĞRENCİ KULÜBÜ
>> Rüzgâr Enerjisi Kulübü’nün teknik projelerinin başında ‘Türkiye’nin
Rüzgâr Enerjisiyle Çalışan İlk Profesyonel Arabası’ geliyor.
püler enerji kaynaklarından biri olan rüzgâr enerjisi
hakkında, profesyonelleri üniversitemizde ağırlayıp,
bu kişilerin bilgi ve tecrübelerinden yararlanmaktır.
9-10 Mart 2011 tarihlerinde düzenleyeceğimiz bu
etkinlik, Makine Fakültesi Dekanlığı işbirliğiyle, üniversitemizin Yıldız Kampüsü Oditoryumu’nda gerçekleştirilecektir. Konuşmacı olarak üniversitelerden
akademisyenlerle, özel sektör ve kamu kuruluşlarından temsilciler davet edilecektir.
Güneş ve Rüzgâr Enerjisi
Teknolojileri Öğrenci Semineri
8 Aralık 2010 tarihinde, üniversitemizin Yıldız Kampüsü Oditoryumu’nda gerçekleştirilmiştir. Öğrenci
tezleri ve üniversite/enstitü projeleri bu öğrenci seminerinin içeriğini belirlemiş olup; Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Gebze Yüksek
Teknoloji Enstitüsü, Bahçeşehir Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi’nden lisans, yüksek lisans ve doktora
öğrencileri konuşmacı olarak katkı sağlamışlardır.
Çok başarılı geçtiği kulaktan kulağa yayılan bu farklı
seminerin amacı, ülkemiz öğrencilerinin yenilenebilir enerji alanında yaptıkları bilimsel çalışmaları aynı
platformda toplayıp, ne gibi çalışmaların yapıldığını
görmektir.
72 Yıldızlar OCAK / 11
Rüzgâr Enerjisiyle Çalışan
Araba Projesi
Rüzgâr Enerjisi Kulübü’nün teknik projelerinin başında ‘Rüzgâr Enerjisiyle Çalışan Araba Projesi’ gelmektedir. Bu projenin en önemli özelliği ise, “Türkiye’nin
Rüzgâr Enerjisiyle Çalışan İlk Profesyonel Arabası”
olacak olmasıdır. Amacımız; her sene düzenlenmekte
olan uluslararası yarışlara iddialı bir projeyle katılıp
ülkemizi, üniversitemizi ve kulübümüzü en iyi şekilde
temsil etmektir.
Rüzgâr Türbini Projesi
Rüzgâr Enerjisi Kulübü’nün diğer bir teknik projesi
ise ‘Rüzgâr Türbini Projesi’dir. Üniversitemizin Davutpaşa Kampüsü’ne kurulması planlanan, rüzgâr
türbininin fizibilite ve performans analizleri süreçlerini kapsayan bu proje, çalışan ekipteki öğrencilere
ve aynı zamanda üniversitemize büyük katkı sağlayacaktır. Bir “açık hava laboratuarı” olarak düşünülen
bu türbin üzerinde özellikle yüksek lisans ve doktora
tezleri gibi bilimsel çalışmaların yapılmasını arzu etmekteyiz.
Konferanslar
9 farklı konudan oluşan ve öğretim yılı içine düzenli
Rüzgâr enerjisi
Günümüzde enerji, küresel sorun ve
ihtiyaçların başında gelmektedir.
Yenilenebilir enerji ise, farklı enerji
kaynakları arasında tartışmaya en az açık
olanıdır. Söz konusu enerji kaynakları
arasında önemli bir kapasiteye sahip olan
rüzgâr enerjisi, çeşitli yöntemlerle başka
enerji türlerine dönüştürülebilmektedir.
Aslında tarihin eski çağlarından beri rüzgârın
gücünden farklı şekillerde yararlanılmıştır.
Rüzgâr enerjisi, eski zamanlarda gemi
yelkenlerinde geminin hareketinde,
yel değirmenlerinde tahıl öğütme ve su
pompalama işlemlerinde; günümüzde ise
gelişmiş rüzgâr türbinleri sayesinde elektrik
üretiminde kullanılmaktadır. Son yıllarda
rüzgâr türbinleri; sulama tesisleri, uzak dağ
evleri, telekomünikasyon santralleri ve şehir
şebekesi enerji ihtiyaçlarında rahatlıkla
kullanılabilmektedir.
olarak dağılan toplam 9 konferansın düzenlenmesi
planlanmaktadır. Tümevarım esasına göre konuları
belirlenen bu konferanslar, Yıldız Kampüsü konferans
salonlarında gerçekleştirilmektedir. Konferansların
amacı; üniversitemizde yeterli düzeyde teknik bilgi ve
ders alamadığımız rüzgâr enerjisi hakkında, bu açığı
mümkün olduğunca kapamaktır. Konferans konuları,
* Rüzgâr meteorolojisi, ölçümleri ve atlasları
* Rüzgâr enerjisi tarihi ve rüzgâr türbinlerinin farklı kullanımları
* Elektrik üretimi amaçlı rüzgâr türbinleri çeşitleri
ve özellikleri
* Rüzgâr türbini bileşenleri, özellikleri ve imalat
prosesleri
* Rüzgâr türbinlerinin yer seçimi, nakliyatı, montajı ve devreye sokulması
* Rüzgâr enerjisi santrallerinin; planlama, yönetim, işletme, bakım, ekonomi, sigorta ve çevre etkileri
bakımından ele alındığı örnek bir uygulama
* Türkiye ve Dünya’da rüzgâr enerjisi
* Rüzgâr enerjisi üzerine araştırma ve çalışma yapan firma, üniversite ve kurumlar. Bu sektördeki teknolojiler ve Ar-Ge çalışmaları
* Türkiye ve Dünya’da rüzgâr enerjisi ile ilgili yönetmelikler ve karşılaştırılması olarak öngörülmektedir.
Teknik geziler
Edindiğimiz teknik bilgileri sahada görmemiz açısından çeşitli kurum, üniversite ve özel şirkete teknik
1970’li yıllarda baş gösteren petrol kriziyle
beraber yenilenebilir enerji kaynaklarına
gösterilen ilginin artması rüzgâr enerjisinin
önemli bir enerji kaynağı olarak ortaya
çıkmasını sağlamıştır. Özellikle rüzgâr
hızları yüksek bölgelerde kullanılan rüzgâr
türbinleri, sınırlı alan uygulamalarının
ötesine geçerek şehir şebekesine katkı
yapmaya da başlamıştır. Rüzgâr enerjisi,
dünyanın birçok ülkesinde geleceği en parlak
enerji kaynaklarından biri olarak kabul
edilmektedir. Bu öngörüde, rüzgârdan elde
edilen elektrik enerjisinin oldukça tatmin
edici seviyelere ulaşması ve dünyanın çok
daha fazla bir potansiyele sahip olmasının
etkisi büyüktür.
*
OCAK / 11
Yıldızlar 73
ÖĞRENCİ KULÜBÜ
>> Kulüp üyeleri, organizasyon projeleriyle sosyal alanda gelişme
fırsatı bulurken, teknik projelerle de kendilerini mesleki alanda
yetiştirme imkânı buluyorlar.
geziler düzenlemeyi planlamaktayız. Planlanan teknik gezi konuları şunlardır:
* Rüzgâr ölçümleri ve dataları
* Türbin bileşenleri imalatı
* Rüzgâr türbini montajı
* Örnek bir uygulama
Araştırma ve çalışma yapan yerler
*
Eğitimler
Eğitimler ile amacımız; rüzgâr enerjisi teknolojisinin
ve planlanan teknik projelerin gerektirdiği bilgisayar
eğitimlerini, ilgili firmalarla anlaşıp üniversitemizin
bilgisayar laboratuarlarında düzenlemektir.
Arabalar Üzerine Münazara
Üniversitemiz bünyesinde bulunan kulüplerden bazılarının araba projeleri bulunmaktadır. Hidrojenle,
güneş enerjisiyle ve rüzgâr enerjisiyle çalışan bu arabalar üzerine kulüplerarası düzenlemeyi planladığı-
74 Yıldızlar OCAK / 11
mız ‘Arabalar Üzerine Münazara’nın tarihini bahar
dönemi sonu olarak belirledik.
Rüzgâr Enerjisiyle Çalışan Arabalar ve
Yarışları – Özel Konferans
2011 yılı içerisinde, yurtdışındaki rüzgâr enerjisiyle çalışan araba yarışlarının organizasyon sorumlusu üniversitemizde bir konferans verecektir. Bu konferans,
diğer üniversitelerin de bu yarışlardan haberdar olmasını sağlayıp, bundan sonraki senelerde, ülke bazında daha fazla rüzgâr enerjisiyle çalışan arabamızın olmasını sağlayacaktır.
Faaliyetlerimiz doğrultusunda gece gündüz çalışmaktayız. Rüzgâr Enerjisi Kulübü’ne, özellikle kulübün kuruluş aşamasından beri büyük bir inançla katkı sağlayan kulüp üyelerine ve manevi destek veren
herkese sonsuz teşekkürler. II
Web: www.ruzgarenerjisikulubu.com
İletişim: [email protected]
TANITIM
YTÜ SİGMA MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
Sigma, 27 yıldır bilimsel makale
ve derlemeler yayınlıyor.
yazı, DOÇ.DR.HALUK GÖRGÜN / SİGMA DERGİSİ EDİTÖRÜ
76 Yıldızlar OCAK / 11
B
Bilime katkı sağlamak amacıyla üniversitemiz, 1983 yılından beri
önce Yıldız Teknik Üniversitesi Dergisi 2004 yılından itibaren de Sigma Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi adı altında yayın faaliyetini
nitelikli olarak sürdürmektedir. Sigma Mühendislik ve Fen Bilimleri
Dergisi tüm Türkiye’de bilinen ulusal hakemli bir dergi olup periyodik olarak; Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında olmak üzere yılda
dört kez yayınlanmaktadır. Dergide ağırlıklı olarak bilimsel araştırma makaleleri ve bilimsel derlemeler yayınlanmaktadır.
Türkiye’de 81 ilde bulunan tüm üniversitelerden ve zaman zamanda Azerbaycan, İran ve Balkan ülkelerinden makaleler sunulmaktadır. Dergimiz, Türkiye’deki bütün üniversitelerin kütüphanelerinde
bulunmaktadır.
Yayın Politikası ve Hedefi
Sigma Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi’nde; daha önce herhangi bir dilde veya başka herhangi bir ulusal/uluslararası dergide yayınlanmamış veya yayınlanma/değerlendirme aşamasında
olmayan orijinal bir araştırmayı, bulgu ve sonuçlarıyla bu konuda
yapılan önceki çalışmaları da ana hatlarıyla özetleyerek, yeterli düzeyde irdeleyen ve tartışan makalelere, yeni yapılan araştırmanın
yanında yeterli sayıda bilimsel makaleyi tarayarak konuyu bugünkü
bilgi düzeyinde özetleyen güncel derleme yazılarına veya orijinal bir
çalışmanın sonuçlarını zaman kaybetmeden bildiren kısa bildirilere
yer verilmektedir.
Dergide ağırlıklı olarak yayınlanan araştırma makalelerinin yanında, bilimsel derleme makaleleri ve kısa makaleler de yayınlanmaktadır. Ayrıca YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimleri
Enstitüsü’nde tamamlanan doktora tezlerinden üretilen makaleler
özel sayı ile yayınlanmaktadır. Bunlara ilave olarak dergimizin her
sayısında bir davetli makaleye yer verilmektedir. Ayrıca alanında
prestijli olduğu kabul edilen konferanslardan seçilen bildirilere, tekrar hakem değerlendirmelerinden geçirilerek dergimizde yer verilmektedir.
Sigma, kendi araştırma alanlarında akademik saygınlığı üst seviyede olan kıymetli bilim insanlarından oluşan bir yayın kuruluna
sahiptir. Bu değerli yayın kurulumuz, dergimizin uluslararası akademik standartlarda yayın yapmasını sağlamaktadır. Yayınlanmak
üzere teslim edilen makaleler yayın kurulumuz tarafından belirlenen ilgili konuda uzman en az üç hakem tarafından bilime katkısı
irdelenerek değerlendirilmektedir.
Sigma’nın hedefi daha çok makale alan ve yayınlayan, makalelerin kısa sürede değerlendirildiği, ulusal ve uluslararası indekslerce
taranan ve ağrılıklı olarak elektronik iletişim içinde olan ve bilim
insanları tarafından araştırmalarının yayınlanması için tercih ettiği bir dergi olabilmektir. Bu doğrultuda öncelikli olarak dergimizin
web sayfasının (sigma.yildiz.edu.tr) güncellendiğini, yayın kabul ve
değerlendirme sürecinin elektronik olarak yapılmasını mümkün kılan bir otomasyon yazılımının hazırlandığını ve önümüzdeki sayı itibari ile bu sistemle çalışılacağını belirtmek gerekir. Bu yeni yazılım
ile gerek makale teslimi, gerek hakemlik işlemleri, gerekse editörlük
işlemleri kullanıcı kolaylığı sağlayacak şekilde oluşturuldu. II
Editörden
Sigma Mühendislik ve Fen Bilimleri
Dergisi editörlük görevine Mart 2010
itibari ile başladım. Bu vesile ile
1983 yılından beri dergimize emeği
geçen editörlerimiz Sayın Prof.Dr.
Nihat Kınıkoğlu ve Sayın Doç.Dr.
Hikmet Yükselici’ye, kıymetli yayın
kurulu üyelerimize, gelen makaleleri
inceleyen değerli hakemlerimize,
editör sekreterimiz Sayın Şenol
Bilgin’e ve yazılım sorumlumuza
içtenlikle teşekkür ederim.
Üniversitemizin kuruluşunun
100. yılı etkinlikleri dâhilinde
editörlüğümüz bir özel sayı çıkarma
çalışmaları içerisindedir. Bu özel
sayıda, çalışma alanında uluslararası
katkıları bulunan bilim insanlarının
davetli makalelerinin yayınlanması
hedeflenmektedir.
Dergimize ve bilime katkıları olan,
değerli zamanlarından fedakârlık
yapan tüm bilim insanlarına teşekkür
eder, araştırmalarında ve bilimsel
çalışmalarında başarılar dilerim.
OCAK / 11
Yıldızlar 77
GÜNDEM
10 KASIM’DA
ATATÜRK’Ü ANDIK
Dr. Fabio L. Grassi: Hem yerel hem de evrensel değerlerin
mevcudiyetine inanan başöğretmen Atatürk “Think global
act local” (Global Düşün Yerel Davran) güncel ifadesini
duymuş olsa çok beğenirdi.
A
haber, UZM. NAGEHAN BİLGE OK
Atatürk’ü Anma Programı, 09.05’de Rektörün Atatürk
Büstüne çelenk koymasıyla başladı. Oditoryum’da
devam eden törende yapılan saygı duruşu ve okunan
İstiklal Marşı’nın ardından Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek bir konuşma yaptı.
İnsan ve Toplum Bilimleri Öğretim Görevlisi Dr.
Fabio Grassi’nin ‘Eğitimci Atatürk’ başlıklı konuşmasının ardından, Program Sıdıka Sabancı Kreşi öğrencilerinin şiir ve marş dinletisi ile sona erdi.
Eğitimci Atatürk
Dr. Fabio L. Grassi konuşmasına “Tam arkamda, birlikte andığımız ve kültürde, siyasette, diplomaside
ve savaş sanatında dehasını göstermiş olan Ulu
Önder’i görüntüleyen resimler gözleriniz önüne serili. Bu serinin sonuna doğru, İtalyan heykeltraş Pietro
Canonica’nın en başta Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı
olmak üzere Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet için tasarladığı veya gerçekleştirdiği eserleri görüntüleyen
dönem resimleri var. Bir İtalyan olarak, bu resimleri
İtalya’nın Ulu Önder’in kurduğu Cumhuriyet’e bir
nevi özel armağanı olarak kabul etmenizi arz ediyorum” diyerek başladı.
Tam dört alanda – kültür, siyaset, diplomasi ve savaş - Atatürk’ün çok başarılı bir lider olduğunu söyleyen Dr.Grassi, profesyonel asker olan ve büyük askerî
zaferlere imza atan Mustafa Kemal Paşa’nın, insaniyetin ilerlemesi yolundaki kazanımların herhangi bir
askerî zaferden önemli ve saygıdeğer olduğunu düşündüğünü belirtti.
Onuncu yıl nutkunun esas konusunun, Türk milletinin insaniyete maddi ve manevi katkısı olduğunu
dile getiren Grassi sözlerine şöyle devam etti: “Atatürk kültürlü ve kültürün bütün yönlerini seven bir
insandı. Türk aydınlarını Türk halk kültürünü keşfetmeye, önemsemeye teşvik etti. Aynı zamanda, Türk
aydınının Batı kültürüne açılmaya devam etmesini
istedi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı bir araştırmaya göre on binin üzerinde kitap okudu. Ancak okuma
üslubu, okuduğu kitapların sayısından önemlidir.
Kitapların bazılarının tümünü, bazılarının ise sadece
dikkate değer kısımlarını okuyordu. Atatürk doğru ve
etkili bir okuma yöntemine sahipti. Okuduğu kitapları
dikkatle inceliyor, yorumluyor, arkadaşları ile tartışıyordu. O’nun okuma ve not alma yöntemi herkes için
faydalı bir örnek niteliği taşımaktadır. Sözü geçen
araştırmaya göre, Atatürk’ün okuduğu kitapların
1233’ü tarih, coğrafya ve biyografi; 121’i felsefe; 161’i
din; 387’si dil bilimi; 261’i askerî konular; 204’ü siyasal bilimler; 150’si ise hukuk üzerine. Atatürk ayrıca,
544 adet de edebiyat ile ilgili eser okumuş. Fakat ilgisi beşeri bilimlere sınırlı değildi. Matematik’i de çok
önemsiyordu. Yaşamının son yıllarında, “Geometri
Öğretmenlerine Kılavuz” adlı bir elkitabı yazmıştır.
Bu kitap 1937 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
Devlet Matbaası’nda bastırılmıştır, ancak kendi ricası
üzerine yazar adı gösterilmemiştir.
Bu elkitabının başlıca iki amacı vardı. Birincisi, mevcut olan kılavuzlardan daha işlevli bir kılavuzu genç
nesillere kazandırmak; ikincisi, matematikte de yeni
Türkçenin kullanılmasını yayıgınlaştırmaktı. Bu noktada, Atatürk’ün kendi sözlerinden alıntı yapmakta
fayda var: ‘Ulusal eğitim işlerinde kesinlikle zafere
ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak
bu şekilde olur. Bu zafere ulaşılması için hepimizin tek
vücut ve tek düşünce olarak esaslı bir program üzerinde çalışması lazımdır. Bence bu programın iki önemli
noktası vardır: Sosyal hayatımızın ihtiyaçlarına uyumlu olması, çağın gereklerine uygun olmasıdır’.
Rektörün
10 Kasım Mesajı
Atatürk; sevgi ve saygı uyandırarak
Türk Milletini, çağ ile tanıştırmaya
gayret edip varlığını teminat
altına almaya yöneltmiş bir
liderdir. Yalnızca 10 Kasımlar değil,
düşünce ufkumuzda Atatürk’ün
mücadele azmi, bizlere yüklediği
sorumluluklar ve gösterdiği
hedefler asla unutulmamalıdır.
*
Bugün, Büyük Atatürk’ün
yolundan giden bizlere düşen
görev yüzümüzü geleceğe dönmek,
ufkumuzu geniş ve hedeflerimizi
büyük tutmaktır.
Atamızın en büyük emaneti olan
Türkiye Cumhuriyeti’ne her yönü
ile sahip çıkacağımıza söz vererek
onu bu ölüm yıldönümünde bir kez
daha rahmet ve minnetle anıyoruz.
Atatürk ve Kültür
Kültür mücadelesinde Atatürk kendi simasını da kullanmaya karar verdi ve bunu çok iyi yaptı. Yüzü, vücudu ve kılık kıyafeti Cumhuriyet’in görselliğiydi. Bu
denli düzgün giyinen çok az insan olmuştur tarihte.
Ayrıca, son derece fotojenik biriydi ve bunun da önemini idrak ediyor, sürekli fotoğraf çektiriyor, görselliğin çok önemli olduğuna inanıyor, topluma değişimi,
moderniteyi ilk olarak görsellikle anlatabileceğini
düşünüyordu.
Eğitim, kültür, bilim, sanat ve halkın okuma yazma
seviyesinin yükseltilmesi… Bu parolalar güçlü bir vizyona, güçlü bir düşünce yapısına bağlıydı. Atatürk’ün
yaşadığı dönem, toplumu tamamen değiştirebileceğinin kanısında olan büyük liderler zamanıydı. Güçlü
vatandaş modelleri, insan modelleri, toplum modelleri vardı. Ancak Atatürk’ün güçlü vizyonunun temel
direklerinden biri kültürdür.
O, 1936 yılında “Türkiye Cumhuriyetinin temeli
kültürdür... Kültür, okumak, anlamak, görebilmek,
görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak,
düşünmek ve zekâyı eğitmektir” dedi. Bu görüşlerine de değinmek istiyorum. Öğrenim tarzı, öğrenilen
şeyler kadar önemlidir. Atatürk’ün eleştirel, canlı ve
yaratıcı bir öğretim/öğrenimden yana olduğu anlaşılmaktadır. Daha önce değindiğim okuma yöntemi
de Atatürk’ün güncel ve aktif bir öğretim/öğrenim
üslubunu yeğlediğini kanıtlamaktadır.
Kanımca, hem yerel hem de evrensel değerlerin
mevcudiyetine inanan başöğretmen Atatürk “Think
global act local” (Global Düşün Yerli Davran”) güncel ifadesini duymuş olsa çok beğenirdi. Yaşadığımız
dünya, köklü aidiyet duygusu ile küresel perspektif
öğesi arasında kurulması elzem olan dengeye muhtaçtır. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in, bu konuda çok olumlu bir rol üstlenmeye hazır olduğu düşüncesindeyim”. II
SEMPOZYUM
İSTANBUL:
KÜLTÜR BAŞKENTİNDEN
KÜRESEL YARATICI
ŞEHRE DOĞRU…
John Howkins yaratıcılığın
ilk aşamada bireyin içinde
bulunduğu özgür ortam ve kendi
zihnindeki özgürlük fikriyle
başladığını, büyümenin de ancak
bireyde gelişen yaratıcılıkla
mümkün olabileceğini vurguladı.
yazı, Dr. SEZA SİNANLAR USLU / SEMPOZYUM KOORDİNATÖR YARDIMCISI
80 Yıldızlar OCAK / 11
H
Hepimiz için“21. Yüzyılda Yaratıcı Şehirler ve Endüstriler Sempozyumu” dizisindeki kelimeler tek başına
bilinse de, sözcüklerin yan yana gelerek oluşturdukları yeni anlamları ve kavramsal içerikleri öğrenmek için
bu sempozyum bizlere sunulmuş bulunmaz bir imkandı. Zira karşımıza çıkan bu kavramları dünyada ilk
defa ortaya koyan ve son yıllarda bu alanda çalışan 12
yabancı uzman, 18 yerli konuşmacı ilk defa İstanbul’da
bir araya geldiler. Şüphesiz bu buluşma konuşmacılar
açısından önemli olduğu kadar, dinleyiciler açısından
da meseleyi kavramak adına kaçırılmaması gereken
bir fırsattı. Peki, kimdi bu konuşmacılar ve neler anlattılar, tartıştılar? Neler konuşuldu, neler tartışıldı?
Birinci oturum konunun özünü içermesi nedeniyle
Charles Landry, Edna dos Santos Duisenberg ve İsmail Ertürk tarafından gerçekleştirildi. Dos Santos’un
vurguladığı başlıklar arasında Türkiye’de Yaratıcı Ekonomilerin nasıl yükseltileceğinin irdelendiği bölüm
hayli ilgi çekiciydi. Dos Santos, gelecekteki ekonomilerin teknoloji ve tasarım alanındaki ilerlemelerle
güçlenebileceğinin altını çizerken, Unctad’ın bu açıdan bakarak İstanbul’u destekleyebileceğini samimi
bir dilde ifade etti. Charles Landry ise 20. Yüzyılın
son çeyreğinden itibaren ekonomiye yön veren gelişimlerin internet teknolojisi, bilgi-donanım ve de
yaratıcılıkla ilişkilendirildiğini anlattı. Kentleşmenin
şehirlerin kendi ruhu, vizyonu ve kapasitesine uygun
olarak şekillenmesi gerektiğini söyledi. Landry, yaratıcılığın ticaretle olan ilişkisine dikkat çekerek, sanat ve
kültürün de yaratıcılıkla dolayısıyla da yaratıcı ekonomi kavramlarıyla birlikteliklerinin kaçınılmaz olduğu
üzerinde durdu. İsmail Ertürk ise, ekonomik krizler
bağlamında meseleye yaklaşarak finansallaşma ve
küresel kriz sonrasında yaratıcı ekonomilerin nerelerde geliştiğini örneklerle açıklarken, İstanbul’un bu
konu merkezinde ne şekilde konumlanması gerektiğine dair tespitlerini dile getirdi. “İstanbul yaratıcı bir
kent mi?” sorusunun da tartışmaya açıldığı bu oturumda “Eğer öyle ise bu yaratıcılığı İstanbul’da nerede, nasıl ve ne tür etkinlikler bağlamında görüyoruz?
Şeklindeki sorulara cevap arandı.
“Ulusal ve Kentsel Ekonomik Büyüme Modeli Olarak Yaratıcı Endüstriler”in konu edildiği bir diğer
oturumda ise bu konunun piri sayılan John Howkins,
WIPO’dan Dimiter Gantchev ve İstanbul Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Üyesi H. Uran Tiryakioğlu önemli bir
tartışmayı gündeme taşıdılar. Oturumun en ilgi çekici yanı kuşkusuz, meselenin birey ölçeğinde ele alınmasıydı. Özellikle Howkins yaratıcılığın ilk aşamada
bireyin içinde bulunduğu özgür ortam ve kendi zihnindeki özgürlük fikriyle başladığını, büyümenin de
ancak bireyde gelişen yaratıcılıkla mümkün olabileceğini vurguladı. Bu tespitle beraber akıllara ilk gelen de
geleneksel ataerkil aile yapımız içinde çocuklarımızın
ne denli kendilerini özgür hissedebildikleri sorusuydu.
Nitekim Arhan Kayar sonraki oturumda ilkokuldan itibaren hepimizin hiçbir farklılık göstermeksizin herkes
gibi Mersin’e gitmemizin öğütlendiği, sürüden ayrılırsak bizi kurtların kapacağı uyarılarını duyarak yetişmiş bir kuşak olarak konunun aslında bireysel gelişim
süreciyle ilgili olduğuna dikkatleri çekerek, üniversitelerin ve gençlerin bu alanda öncü rol üstlenmeleri
OCAK / 11
Yıldızlar 81
SEMPOZYUM
Sempozyumun
öne çıkan isimleri
*
* “Yaratıcı Şehir” tanımını ilk defa
1970’li yıllarda Glasgow için kullanan,
o zamandan bu zamana birçok kentsel
organizasyona danışmanlık eden
Charles Landry
* “Yaratıcı Şehir” fikrini “Yaratıcı
Endüstri” fikriyle bütünleyerek bu
iki kavramdan “Yaratıcı Ekonomi”
tanımına ulaşan John Howkins
* Yaratıcı Şehir modelini İngiltere
örneklerinden yola çıkarak Amerika’ya
taşıyan ve orada kurduğu merkezle
kentlerin yaratıcılıklarını ölçmek
üzerine endeksler geliştiren Dr. Linda
Lees
* Yaratıcılığın ve üretimin olduğu
>> Dimiter Gancthev, fikri mülkiyet,
çoğaltma hakları, isim hakkı ve patent
geliştirme gibi konuları ciddiye alan
ülkelerin daha yaratıcı olduklarına
dair bir tespitte bulundu.
gereğini öne sürdü. H. Uran Tiryakioğlu’nun çarpıcı
verilerle hazırladığı sunumunda ise dünyanın en büyük 16. ekonomisi olan Türkiye’nin cari açıklarını bir
türlü kapatamadığı, birçok ülke için sadece pazar olarak görüldüğüne dair tespitler öne çıkarken, yaratıcı
endüstriyel ürün üretimimizin çok geride kaldığı işaret edildi. Yine de karamsarlık değil, akılcı olmaktan
yana olduğunu söyleyen Tiryakioğlu, Türkiye’nin teknoloji alanından başlayarak pek çok konuda dezavantajlı olmasına rağmen gün geçtikçe bunları aşmakta
olduğunu gördüğünü söyledi.
Fikir varsa yaratıcılık vardır
Fikrin değerli olmadığı yerde, fikri üretimin dolayısıyla
da yaratıcı üretimin değer kazanamayacağını ileri süren Dimiter Gancthev ise yaratıcılığın teşvik edilmesine koşut alarak, fikri mülkiyet, çoğaltma hakları, isim
hakkı ve patent geliştirme gibi konularda bu işi ciddiye alan ülkelerin daha yaratıcı olduklarına dair bir
tespitte bulundu. Son oturumda söz alan Yiğit Şardan
da benzer yaklaşımla fikir değerli görüldüğünde ve
bir ederi olduğunda ancak yaratıcılığın gelişebileceğine dikkat çekerek doğrudan Gancthev’i desteklemiş
oldu. Sempozyumda öne çıkan “Yaratıcılık nasıl ölçülüyor?”, “Yaratıcı Şehirler sıralamasını kimler nasıl ha-
82 Yıldızlar OCAK / 11
her yerde fikri mülkiyet haklarının da
olduğuna dikkatleri çeken ve bu konuda
kısa adıyla “WIPO olarak bilinen World
Intellectual Property Organization’un
başında bulunan Dimiter Gancthev
* Birleşmiş Milletlere bağlı UNCTAD,
Ticaret ve Kalkınma Örgütü
bünyesindeki Yaratıcı Ekonomi ve
Endüstri Program direktörü Edna Dos
Santos Duisenberg
* Manchester Üniversitesi Kültür
Ekonomisi uzmanı İsmail Ertürk
* Son 10 yılda büyük bir ekonomik
dönüşümle yaratıcı şehir bağlamında
çarpıcı bir seyir ortaya koyan Şangay’da
bulunan Yaratıcı Endüstriler Merkezi
Başkan Yardımcısı Dr. Jin PAN
* Konuyu akademik olarak ele alanlar
arasında YTÜ Sanat ve Tasarım
Fakültesi Dekanı Prof. Ruhi Ayangil
* Loughborough Üniversitesi’nden Oli
Mould
* Hong Kong Çin Üniversitesi’nden
Desmond Hui
* Boston Auburn Birliği’nden Beth
Siegel
* Boston Auburn Birliği’nden Beate
Becker
* Manchester Sisha’dan Alnoor Mitha
* TESEV’den Fikret Toksöz
* 2010 Ajansı Danışma Kurulu Başkanı
Hüsamettin Kavi
* İstanbul Sanayi Odası Yönetim
Kurulu Başkanı C. Tanıl Küçük
* İstanbul Sanayi Odası Yönetim
Kurulu Üyesi H. Uran Tiryakioğlu
* Borusan Holding CEO’su Agâh Uğur
* Konuyu İstanbul merkezinde
değerlendiren ve kentin özgünlüğünü
vurgulayan gazeteci yazar Gündüz
Vassaf
* Geliştirilebilecek politikalar açısından
meseleye yaklaşan 2010 Ajansı Dış
İlişkiler Direktörü Esra Nilgün Mirze
* Ajansın Kent Kültürü Yönetmenliği
Direktörü Yeşim Yalman
* Bizzat kendi projeleriyle yaratıcı
şehir uygulamalarına örnek teşkil eden
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı
Dr. Asım Güzelbey
* İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür
AŞ. Müdürü Nevzat Bayhan
* Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz
Yeniay
*
* Küçük üretimlerin nasıl yaratıcı
ekonomiye dönüşebileceğini oldukça
başarılı projeleriyle ortaya koyan
yüksek mimar, tasarım yöneticisi Aslı
Kıyak İngin
* Dream Design Factory’nin kurucusu
ve İstanbul Design Week Koordinatörü
Arhan Kayar
* Reklamcılar Derneği Başkanı Yiğit
Şardan
zırlıyorlar?” şeklindeki sorular ise dinleyicilerin büyük
ilgi ile takip ettikleri diğer tartışma konularıydı.
Kuşkusuz bu sempozyumu özel ve de önemli kılan
Kültür Başkentinden Küresel Yaratıcı Şehre doğru
İstanbul’un nasıl bir değişim gösterebileceğinin tartışılmasıydı. Özellikle de İstanbul’da Uluslararası Yaratıcı Şehirler ve Endüstriler Merkezi’nin kurulması yolunda neler yapılabileceğinin konuşulduğu Yuvarlak
Masa’da konuşmacılar ilginç noktalara temas ettiler.
Anlaşılan o ki, İstanbul’da yakın bir gelecekte planlandığı gibi bir merkez hayata geçirilecek. Hele de
sempozyumun açılışında bizzat bulunan Birleşmiş
Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) Genel
Sekreteri Dr. Supachai Panitchpakdi’nin ileride kurulması hedeflenen merkeze desteklerini dile getirmek
üzere İstanbul’a geldiği göz önüne alınır ve de, Devlet
Bakanı ve İstanbul 2010 AKB Ajansı Koordinasyon Kurulu Başkanı Hayati Yazıcı’nın da açılış konuşmasına
bakılırsa söz konusu merkezin oluşturulması konusunda tarafların işbirliği içinde olacaklarından emin
olabileceğimizi görüyoruz.
Diliyoruz ve umuyoruz ki, İstanbul’a dair söylenegelen “doğunun batısı” ya da “imparatorluklar
başkenti”, “tarihsel-kültürel değerlerimiz” gibi yıllardır saplandığımız ve artık klişe haline geldiği için
yaratıcılığımıza yeni bir görüş sunamayan bu tür tanımlar etrafında düğümlenmiş düşüncelerle değil,
İstanbul’un tekilliği ve hiçbir şeye benzemezliği üzerinden, sadece İstanbul’u ortaya çıkaracak, kendimize
ve kentimize bu gözle bakabilecek bir merkez kurulabilir. Yaratıcı şehir, yaratıcı ekonomi konularında sözü
olan, dünyayla ilişki kuran ve dünyaya buradan fikir
sunabilecek bir buluşma, tartışma, çalışma, üretme
ortamı sağlanabilir. II
(www.yses.yildiz.edu.tr / www.unctad.org /
www.istanbul2010.org)
OCAK / 11
> Yaratıcı
Fikirler
Yıldızlar 83
YILIN AKADEMİSYENLERİ
BAŞARILI AKADEMİSYENLERE
ÖDÜLLERİ VERİLDİ
En çok yayın yapan bölüm Sanat Tasarım Fakültesi İletişim
Tasarımı Bölümü olurken, 2. sırada Fen Edebiyat Fakültesi
Kimya Bölümü, 3. sıradaysa Kimya-Metalurji Fakültesi
Biyomühendislik Bölümü yer aldı.
haber, BURCU POLAT
Y
Yıldız Teknik Üniversitesi’ni bilim dünyasında başarıyla temsil eden akademisyenlere ödülleri takdim
edildi.
100. Yılını kutlayan Yıldız Teknik Üniversitesi, bu
yıl yedincisi düzenlenen Akademik Ödül Töreni’yle
TÜBİTAK projeleri başta olmak üzere pek çok alanda
bilim dünyasına katkı sağlayan öğretim elemanlarına ödül verdi.
Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek açılış konuşmasında,
Yıldız Teknik Üniversitesini Türkiye’nin ve dünyanın
önde gelen üniversiteleri arasında yer almasını hedeflediklerini söyledi.
En çok yayın yapan bölüm Sanat Tasarım Fakültesi
İletişim Tasarımı Bölümü olurken, 2. sırada Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, 3. sıradaysa KimyaMetalurji Fakültesi Biyomühendislik Bölümü yer
aldı.
İnşaat Mühendisliği Bölümü Anabilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Haluk Çeçen “Avrupa İnşaat Sektöründe Eğitim Ağı Uzaktan Eğitimin Reforme Projesine Adaptasyonu” isimli çalışmasıyla, Doç. Dr. Erkan Meşe
“Hibrit Araç Uygulaması için Kuplajsız Çift Sargılı
Elektrik Makinesi Tasarımı ve Denetimi” konulu TÜBİTAK projesiyle törenin dikkat çeken isimleri oldu.
TÜBİTAK projelerinin bazıları
*Deniz Aerosollerinden Kaynaklanan Klorürün, İstanProf. Dr. Ferruh Ertürk
bul Atmosferindeki Partikül Madde Oluşumu ve Boyut Dağılımı Üzerine Olan Etkisinin İncelenmesi
Doç. Dr. Afife Binnaz Hazar
*Biyometrik
Hidroksiapatit’Kalojen/Nanotüp
Dental Kompozitlerin Üretimi
Katkılı
Dr. Aslan Saral
*1. Doç.
İstanbul’da Atmosferik Uçucu Organik Bileşik (Voc)
kirliliğinin Kaynaklarının Belirlenmesi: Pilot Ölçekli
Çalışma
2. Kentsel Alanlarda Kalıcı Organik Kirleticilerin Atmosferik Konsantrasyonlarının Araştırılması
Ar. Gör. Fatma Noyan
*Süpermarketlerde
Müşteri Sadakatini Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi
Doç. Dr. Mehmet Hikmet Yükselici
*Opto-Elektronik
Uygulamalarda Kullanılmak
Üzere
Saf ve Katkılı Lityum Niyobat Kristalinin Özelliklerinin
Isıl ve Kimyasal İşlemlerle Geliştirilmesi
Doç. Dr. Sevil Dinçer
*RaftYrd.
Yöntemiyle Potansiyel DNA Taşıyıcısı Olarak PvpB-Peg (Polivinilpiridin-B-Poli (Etilenglikol Metileter
Metilakrilat)) Kopolimerlerinin Sentezi ve Karakterizasyonu II
OCAK / 11
Yıldızlar 85
I
Ğ
OTA UN
Y
A
M
E
Ü
R
H STO
RE DİLDİ n
E marisinien
i
nd n
M
i
r
ı
l
e
l
an rnek edile
m
s
O rılı ö
ul , YTÜ
b
a
a
baş larak k ayun ’nde
o
m
si
biri ğ-ı Hü rleşke tuğu
Ota aşa Ye buluş arak
tp natın ân ol rin
u
v
Da le sa r mek likle r.
h
bi etkin caktı
tari
rel zi ola İH ATLAS
ü
t
l
T
ke
, FA
kü
yazı
mer
H
RESTORASYON
Hünkar Kasrı (Otağ-ı Hümayun), Osmanlı’dan günümüze uzanan 527 yıllık tarihiyle, Yıldız Teknik
Üniversitesi’nin 100. Yılında layık olduğu değere kavuştu. YTÜ ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Ajansı ortaklığıyla başlatılan restorasyon çalışmaları
tamamlandı.
Davutpaşa Yerleşkesi içinde bulunan Otağ-ı Hümayun, YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu
Başkanı Şekib Avdagiç ve Milli Saraylar ve Tarihi Yapılar Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Cengiz
Can’ın konuşmalarıyla açıldı.
Tarihi yapılara verdiği önemi “Tarihi Mekanlarda
Çağdaş Eğitim” olarak Üniversite sloganı haline getirmek istediklerini dile getiren Rektör Prof. Dr. İsmail
Yüksek, 2011 yılında kuruluşunun 100. Yılını kutlayacak olan YTÜ’ye katkılarından dolayı İstanbul 2010
Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç’e teşekkür etti.
1483 yılında Davud Paşa tarafından yaptırıldığı rivayet edilen Hünkâr Kasrı, sonraki yıllarda Osmanlı
Ordusunun en önemli yerleşkelerinden biri olarak
kullanılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde
yeniden yapılan Otağ-ı Hümayun, günümüze kadar
ayakta kalmıştır.
Restorasyon süreci
Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından orijinal haline uygun olarak restore edilen yapı, giriş sofası, divanhane, odalar, hizmet ve merdiven mekânlarına
ayrılmıştır. Divanhane olarak da tanımlanan zemin
kattaki büyük salon 10.48 x 10.51 m.lik ölçülere sahiptir ve üzeri kaburgalı manastır tonozuyla geçilmiş
88 Yıldızlar OCAK / 11
böylece ayaksız olarak mekânın üzeri örtülebilmiştir.
Halen sağlam ve bakımlı durumdadır. İçteki çiniler
ile camlardaki vitraylar tahribe uğramıştır. Çini sadece iki kat arasındaki tonoz örtünün kaburgalarında
kalmıştır. Bazı pencerelerin çerçeve ve kenarlarında
kalmış vitray parçaları buradaki vitrayların nefaseti
hakkında ipuçları vermektedir. 1. katta yer alan büyük
mekân ise, zemin kat ile 1. kat duvar kalınlıkların arasındaki farklılıktan dolayı 10.95 x 10.97 ölçülerindedir
ve üzeri kubbe ile örtülmüştür. Giriş holünün ve bunun üzerinde yer alan 1. kat holünün diğer yanında
kalan odalardan II. Sultan Mahmud dönemine ait bir
keşifte “tarafeynde iki yatak odası” olarak söz edilmektedir. Söz konusu bu odalardan zemin kat, güney
girişinde yer alanına dışarıdan bir kapı ile ulaşılmaktadır. İç mekânlarla bağlantısı olmayan bu oda nöbet
odası olmalıdır. Yapı üzerindeki günümüze ulaşabilmiş olan izlerden yapının geçirmiş olduğu yapım ve
onarım evrelerini izlemek mümkündür.
Osmanlı Mimarisinin başarılı örneklerinden biri olarak kabul edilen Otağ-ı Hümayun, şehir merkezinden
uzakta bulunan Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa
Yerleşkesi’nde tarihle sanatın buluştuğu bir mekân
olarak kültürel etkinliklerin merkezi olacaktır. II
OCAK / 11
Yıldızlar 89
SOSYAL SORUMLULUK
YILDIZLI ÖĞRENCİLER
AFETLERE KARŞI GÜVENLİ
YAŞAM EĞİTİMLERİ VERECEK
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
100. Yılında Yıldız’lı öğrencilerin
verecekleri ‘Güvenli Yaşam
Eğitimleri’ ile halkın
bilinçlenmesi sağlanacak.
haber, YANKI VURAL/ İLKE CEYLAN
90 Yıldızlar OCAK / 11
Y
Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası
İlişkiler Kulübü (YTÜ UİK) öğrencilerinin İstanbul’da
300 mahallede vereceği Güvenli Yaşam Eğitimleri
başlıyor.
Deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan İstanbullular, 2009 yılında başlayan eğitimlerle afetlere hazırlanıyor. Bugüne kadar 27 bin İstanbulluya ulaşan
projede, 20 bin kişinin daha bilinçlendirilmesi hedefleniyor.
İstanbul Proje Koordinasyon Birimi(İPKB) tarafından İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum
Hazırlık (İSMEP) Projesi kapsamında gerçekleştirilen
Güvenli Yaşam Eğitimleri, Yıldız Teknik Üniversitesi
Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Kulübü (YTÜ UİK) öğrencilerinin katkılarıyla İstanbul’un 300 mahallesinde daha gerçekleştirilecek.
İstanbul’u olası afet durumlarına karşı hazırlayacak eğitim programının gönüllüleri için düzenlenen
tanıtım programı, YTÜ C Blok Konferans Salonu’nda
gerçekleştirildi. Programın açılış konuşmasını yapan
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Mesut Güner, nüfusu 15 milyona ulaşan İstanbul’da;
sel, deprem gibi afet anlarında devlet olarak halka
hizmet götürmenin zorluğundan söz ederek, afet
sonrası ilk 72 saat için bireysel önlem almanın önemini vurguladı. Önlem alabilmek için bilgi birikimi
ve eğitime ihtiyaç olduğunu belirten Güner, “Yıldız
OCAK / 11
Yıldızlar 91
SOSYAL SORUMLULUK
>> Projede YTÜ’den 300 öğrenci ‘Gönüllü Eğitmen’ olarak görev yapacak.
Teknik Üniversitesi’nin 100. Yılında Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin verecekleri Güvenli Yaşam
Eğitimleri ile halkın bilinçlenmesi sağlanacak” dedi.
Güner, bu önemli sosyal sorumluluk projesinden üniversite olarak memnuniyet duyduklarını dile getirdi.
Güvenli Yaşam için 300 Öğrenci
Eğitmen adayı öğrenciler projenin ilk tanıtım toplantısının ardından 16 Aralık Yıldız Yerleşkesi’nde ve 23
Aralık Davutpaşa Yerleşkesi’nde Güvenli Yaşam 1 Eğitimi alarak, “Güvenli Yaşam Gönüllüsü” oldular.
YTÜ’nün Yıldız ve Davutpaşa Yerleşkelerinde ekim
ayında açılan stantlarda eğitmen olmak için kayıt
yaptıran yaklaşık 300 öğrenciye Güvenli Yaşam 1
Eğitimi’nin verilmesinin ardından gönüllü eğitmen
kadrosu oluşturuldu.
YTÜ’lü öğrencilerden oluşan gönüllü eğitmen kadrosu, yerel yöneticiler (mahalle muhtarları) ile iletişim kurarak mahallelerde verecekleri eğitimlerle yaklaşık 20 bin kişiyi afetlere karşı bilinçlendirecek.
27 Bin İstanbulluya Eğitim Verildi
İstanbul Valiliği’nin İstanbul’u başta deprem olmak
üzere afetlere karşı dirençli bir kent haline dönüştürmeyi amaçlayan çalışmaları kapsamında verilen
Güvenli Yaşam Eğitimleri ile bugüne kadar 27 bin İstanbullu afetlere karşı bilinçlendirildi.
Afet ve acil durumlara karşı bireysel ve toplumsal
hazırlık çalışmalarını içeren ve 3 seviyeden oluşan
Güvenli Yaşam Eğitimlerinde; afetlerle ilgili temel
kavramlar, ilk 72 saat için hazırlık ve olası bir deprem
anındaki doğru davranış şekilleri ile birlikte kendi
yaşam çevremizden başlayarak alacağımız küçük önlemlerin zarar azaltmadaki büyük etkileri anlatılıyor.
92 Yıldızlar OCAK / 11
Güvenli Yaşam Eğitimleri 2 yaşında
İstanbul’da meydana gelebilecek olası depremlerin
yaratabileceği zararların azaltılması amacıyla “İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık
Projesi” (İSMEP), 2006 yılında İstanbul Valiliği tarafından hayata geçirildi.
İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü koordinasyonunda, İstanbul Proje Koordinasyon
Birimi(İPKB) tarafından yürütülen proje kapsamında,
afete hazırlık çalışmalarına halkın aktif olarak katılması amacıyla hazırlanan Güvenli Yaşam Eğitimleri,
2009 yılından beri İstanbul Valiliği öncülüğünde, kurum ve kuruluşların destekleri ile tüm İstanbul halkına ulaştırılıyor. II
Y
PROF. DR. İLBER
ORTAYLI OSMANLI
EKONOMİSİNİ
YILDIZ’DA ANLATTI
Dünyanın sayılı tarihçileri
arasında gösterilen
Prof. Dr. İlber Ortaylı,
Yıldız’lı öğrencilere Osmanlı
Ekonomisini anlattı.
haber, M.TOLGA DİK/ M.CEM ÖZCAN
ETKİNLİK
Yıldız Teknik Üniversitesi Ekonomi Kulübü tarafından organize edilen Kırk Ambar Sohbetleri’ne konuk
olarak katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, geçmişi anlatırken günümüzle ilgili çarpıcı noktalara değindi.
Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler arasında olduğunu ifade eden Ortaylı, bu sürecin Atatürk ile başlayıp
Menderes ve Özal’la devam ettiğini söyledi. Ayrıca,
günümüzde televizyon programlarında boy gösteren yorumcuların kullandıkları Türkçe’den rahatsız
olduğunu dile getirdi.
Prof. Ortaylı, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin 100. Yılını kutladı. Üniversitenin tarihçesiyle ilgili bilgilerin
de aktarıldığı söyleşi, dinleyiciler tarafından zevkle
takip edildi. II
Prof. Dr. İlber Ortaylı
*
1947 yılında Avusturya’da bir
göçmen kampında doğdu. Annesi
Rus, babası Macar kökenli olan
Ortaylı, ilk ve orta öğrenimini
Ankara’da tamamladı. 1965
yılında Ankara Atatürk Lisesi’nden
mezun oldu. 1969 yılında
Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi’ni ve yine aynı
üniversitede Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi.
Viyana Üniversitesi’nde Slavistik
ve Orientalistik Bölümü’nde
eğitim gördü. Master çalışmasını
Chicago Üniversitesi’nde Prof. Halil
İnalcık ile yaptı. 1978’de “Tanzimat
Sonrası Mahalli İdareler” adlı
teziyle Doktor, 1979’da “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu”
adlı çalışmasıyla da Doçent oldu.
1989’da Profesör oldu.1989 ile 2002
yılları arasında Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nde İdare Tarihi Bilim
Dalı Başkanı olarak görev yaptı.
2001 yılında “Osmanlı Toplumunda
Aile” adlı eseri Aydın Doğan Vakfı
Ödülü’ne layık görüldü. 2002 yılında
Galatasaray Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde daha sonra da Bilkent
Üniversitesi’nde öğretim üyesi
olarak görev yaptı. Uluslararası
Osmanlı Etüdleri Komitesi Başkan
Yardımcısı ve Avrupa İranoloji
Cemiyeti üyesi olan Ortaylı, halen
Topkapı Sarayı’nın Müdürlüğünü
yapmaktadır.
OCAK / 11
Yıldızlar 93
RESTORASYON
TARİHİ ÇEŞMELERİN
RESTORASYONU BÜYÜK
ÖLÇÜDE TAMAMLANDI
Proje, Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek tarafından kabul edilerek
maddi ve manevi her türlü olanak sağlandı.
yazı, ÖĞR. GÖR. DRAHŞAN UĞURYOL
O
Osmanlı dönemine ait 18 Hamidiye Çeşmesi, Milli
Saraylar ve Tarihi Yapılar Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin çalışmalarıyla restore ediliyor.
Yıldız Sarayı’nın bir bölümünde konuşlanan Yıldız
Teknik Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi içinde saraya
ait birçok tarihi eserle beraber, üniversite bahçesinde 18 adet Osmanlı çeşmesi bulunmaktadır. 19 yy.
20 yy. başlarına tarihlenen aynataşı, kurna ve ayak
olmak üzere üç parçadan veya iki parçadan oluşan
çeşmelerin bir kısmı, iç mekân çeşmesi olarak adlandırılmaktadır. Bu çeşmelerin özelliklerine sahip yapı
ve benzerlerine, okul içerisinde ve saraya ait yapılarda rastlanmıştır.
İDMMA (1969-1982) dönemi okul içerisindeki tarihi binalarda yapılan tadilat çalışmaları sırasında
veya yanan köşklerden çıkarılan bu çeşmeler, bir
dönem açık alanda muhafaza edilmiş daha sonra
güvenlik problemleri nedeniyle tuğla ve çimentodan yapılan taşıyıcı duvarlar inşa edilerek bahçenin
çeşitli yerlerine sabitlenmiştir. 1937 tarihli İDMMA
‘sine ait vaziyet planından ve YTÜ arşivlerinde ulaşılan belgelerden çeşmelerin yerlerinde ve taşıyıcı
duvarlarında sonradan değişiklikler yapıldığı ve bazı
çeşme parçalarının da değiştirildiği anlaşılmaktadır.
Ele geçen bulgulara göre bazı bahçe çeşmelerinin
ise saray dönemindeki orijinal konumlarında olduğu
düşünülmektedir.
Çeşmelerin bir kısmı II. Abdülhamit tarafından
1902 yılında Boğaz’ın batı tarafındaki bölgelerine ve
Yıldız Sarayı’na kaliteli içme suyu sağlamak amacıyla
>> Yıldız Teknik Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi içinde saraya ait
birçok tarihi eserle beraber, 18 adet Osmanlı çeşmesi bulunuyor.
yapılmış olan Hamidiye suları hattına, bir kısmı da
saraya su sağlayan diğer bir hat olan Taksim suyuna
bağlanmıştır. Taksim suyunun kirlenmesi nedeniyle
de bu hattın yerini Terkos suyu almıştır.
1993 yılında okula gelen Hamidiye su hattının patlaması üzerine İSKİ bu hattı iptal etmiş, bu tarihten
sonra Hamidiye su hatlı çeşmelerde su akmamış
veya bu çeşmeler Terkos su hattına bağlanmıştır. Tek
musluklu veya bataryalı çeşmelerin yıllar içerisinde
orijinal muslukları kaybolmuş yerleri ya boş kalmış
ya da günümüz muslukları takılarak kullanılmıştır.
2009 yılında YTÜ Milli Saraylar ve Tarihi Yapılar
Meslek Yüksek Okulu, “Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
100. Yılı İçin 100 Proje” konulu toplantıda, söz konusu çeşmelerin koruma ve onarım projesini hazırlayıp
uygulamayı teklif etmiş, proje Rektör Prof. Dr. İsmail
Yüksek tarafından kabul edilerek maddi ve manevi
her türlü olanak sağlanmıştır.
2009–2010 güz öğretim yarıyılı boyunca, Milli Saraylar ve Tarihi Yapılar MYO öğrencileri ilgili dersler
kapsamında çeşmelerin projelerini hazırlamış, bahar
döneminde uygulamalara başlanmıştır.
Günümüze dek 12 çeşmenin koruma ve onarım
uygulamaları büyük ölçüde tamamlanmıştır. Geriye
kalan çeşmelerin işlemleriyse, Milli Saraylar ve Tarihi
Yapılar MYO tarafından sürdürülmektedir. II
OCAK / 11
Yıldızlar 95
GEZİ
YAKIN ÜLKE
Tarih kokan yakın ülke Suriye’de geçirdiğimiz günler bizleri
oldukça etkiledi. Okulun tatil olduğu günlerde böyle güzel
yerler görmek, samimi ve sıcak insanlarla nargile ve çay içerken
hoşsohbet etmek çok güzel bir duyguydu.
yazı, İLKER GÜRSOY, YİĞİT KAN
G
Gözlerden uzak bir yerde kendi yağı ile kavrulan kapalı bir kutu yakın ülke Suriye. Yanı başımızdaki Arap
dünyasının sessiz bir ülkesi olan bu kapalı kutunun
dili, kültürü ve yaşama şekli ziyaretçilerini birkaç gün
içinde etkisi altına almayı başarıyor.
Okulun tatile girdiği günlerde yeni yerler görmek, farklı kültürlerle karşılaşmak için komşu ülke
Suriye’ye gitmeye karar verdik. Suriye gezimiz Halep
şehrinde başladı. Yola çıkarken yanımıza aldığımız
harita dışında bize yol gösterecek kimse yoktu. Seyahatimizin başında karşılaştığımız en büyük sorun
Arapça bilmemek oldu. Neyse ki İngilizce bilen bir
Suriyeliyle başlayan arkadaşlığımız dil konusundaki
sıkıntılarımızı giderdi.
Taş mimarisinin başarılı örneklerini barındıran Halep eski ve yeni şehir olarak ikiye ayrılmış. Eski şehirde bulunan, toplam boyutu 12 kilometre olan kapalı
çarşıyı gezerken oldukça yorulduk. Kapalı çarşı; iç içe
hanlar ve kervansaraydan imalathanelere dönüştürülmüş dükkânlardan oluşuyor.
Çarşıdan dar sokaklara yöneldiğimizde üzerimizdeki yorgunluğu alan bir sessizlikle karşılaştık. Memluk döneminden kalma şifahaneye yöneldik. Çeşitli
hastalıkların su ve müzik sesiyle tedavi edildiği tıp
merkezi, ortadaki su sebilinin çevresine dizili ufak
odalardan oluşuyor. Güneş ışığının girmediği nemli
bir havaya sahip şifahaneden sonra m.ö. 3000’li yıllarda inşa edildiği söylenen Halep Kalesi’ni görme-
GEZİ
ye gittik. Önce Hititliler tarafından tapınak olarak
kullanılan kale, sonraları Yunanlılar tarafından aynı
amaçla kullanılmaya devam etmiş. Şehirden 50 metre yüksekteki doğal bir tepeye kurulmuş olan kale
Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi pek çok büyük devlet tarafından kullanılmış. Çevresi 20 metre
derinliğindeki hendeklerle güçlendirilmiş kale Antep
Kalesi’ne benzerliğiyle dikkat çekiyor.
Büyük marketlerden ya da alışveriş merkezlerinden söz edilemez Suriye’deki şehirler için. Kent insanları diğer büyük şehirlerdeki gibi birbirlerinden
henüz kopuk konumda değiller. Merkezdeki bazı
mahalleler ile merkezden uzakta kalmış mahallelerin birbirinden ayrışması, ülkenin gelişmeye başlayan ekonomisinin etkisi olarak görülebilir.
Palmyra’da nargile keyfi
Halep’ten Roma kalıntılarını görmek üzere Palmyra
şehrine doğru yola çıktık. Akşam saatlerinde vardığımız Palmyra’da nargile içilen kahvehanelerde çay içip
bölge halkıyla sohbet ettik. İlginç olan nargile keyfinde
tütünün yanına ilaveten anason konması.Suriyelilerin
her akşam içtiği nargile, buraların vazgeçilmez eğlen-
98 Yıldızlar OCAK / 11
cesi. Gezimiz boyunca bizim için de eğlence oldu.
Tadmur Çölü’nde, 2000 yıl önce dünyanın en güzel
ve en görkemli şehirlerinden biri yükseldi. Kimsenin
değildi bu şehir, hiçbir kralı ya da kraliçesi yoktu. İpek
yolunun çöl kavşağında serap gibi doğdu denir, çölün gelini olarak betimlenen Palmyra için. Palmyra’yı
en çok kıskandıran diğer çöl şehirleri güneyde Ürdün
sınırında bulunan Basra şehri olabilir ya da daha
güneydeki Petra. Romalılardan kalma antik şehri,
akşam saatlerinde özellikle güneş batmadan evvel
seyretmek boğazda gün batımını izlemek kadar keyif verici.
Antik şehirde pek çok müze ve Palmyra şehrini
kuşbakışı gören Fahreddin isimli bir Arap tarafından
16. Yüzyılda yapıldığı söylenen Maan Kalesi görülmeye değer bir yapı. Tapınakları, tiyatroları, mezarları
ve kalesiyle çok büyük bir alana hükmeden Palmyra
antik kentinin az ilerisinde geniş bir alana yayılmış
hurma bahçeleri bulunuyor. Buradan geçerken Suriyelilerin misafirperverliğiyle karşılaşırsınız. Sizi evine
davet edip hurma ve çay ikram eden Suriyelilerin
Anadolu insanından pek bir farkı yoktur. Yarım yamalak konuştukları İngilizce ve Türkçeyle sizinle soh-
bet etmek isterler. Aramice, dilin doğduğu yer olarak
kabul edilen bölgede, Maula isimli ufak bir kasabada
konuşulmaya devam ediyor.
Şam’dan eve dönüş
Palmyra şehrindeki gezimizi tamamladıktan sonra
Şam’a doğru yola çıktık. Arap dünyasının en eski ve
kalabalık şehirlerinden birisi olan Şam, tarih boyunca büyük devletlerin önem verdiği bir yer olmuştur.
3500 yıllık tarihiyle ticaret yollarının kesiştiği nokta
olarak tanımlanır. Barada nehrinin oluşturduğu vahada yer alan şehir, denizden 690 metre yüksekliktedir. Kentin tarihi yapılarında kullanılan yıldız sembolü dikkatimizi çekti. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde
okuyor olmamız farkındalığımızı artırmış olabilir.
Yıldız sembolü, geçmişte doğunun yıldızı olarak anılan Şam kentinin simgesiymiş.
Kapalı çarşıda gezerken Türkiye’den ve dünyadan
gelen pek çok turistle karşılaştık. İki ülke arasında
vizelerin kalkmış olması Türkiye’den gelen turist sayısını oldukça artırmış. Pek çok dine sahip insanın yaşadığı şehirde tarihi mekânların güzelliği insanı eski
zamanlara götürüyor. Kapalı çarşıda alışveriş yaparken Türk olduğunuzu söylediğinizde esnaf size özel
ilgi gösteriyor. Yemekler konusunda pek istediğimizi
bulamamış olmamıza rağmen bol fıstıklı tatlılar bizleri tatmin etmeye yetti.
Tarih kokan yakın ülke Suriye’de geçirdiğimiz günler bizleri oldukça etkiledi. Okulun tatil olduğu günlerde böyle güzel yerler görmek, samimi ve sıcak insanlarla nargile ve çay içerken hoşsohbet etmek çok
güzel bir duyguydu. II
YTÜ İLETİŞİM BİLGİLERİ
REKTÖRLÜK
34210 Esenler, İstanbul
34349 Yıldız-İstanbul
Faks: 0212 383 41 06
Faks: 0212 227 69 90
Web: www.fed.yildiz.edu.tr
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
Tel: 0212 383 41 04
Tel: 0212 383 20 53
E-posta: www.fed.yildiz.edu.tr
E-posta: [email protected]
Web: www.yildiz.edu.tr
GENEL SEKRETERLİK
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
34349 Yıldız-İstanbul
Tel: 0212 383 20 62
Faks: 0212 261 43 60
E-posta: [email protected]
Web: www.gsek.yildiz.edu.tr
HALKLA İLİŞKİLER
KOORDİNATÖRLÜĞÜ
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
34349 Yıldız-Istanbul
Tel: 0212 260 08 00
Faks: 0212 327 37 69
E-posta: [email protected]
Web: www.bythi.yildiz.edu.tr
YILDIZ SÜREKLİ EĞİTİM
UYGULAMA VE
ARAŞTIRMA MERKEZİ
(YILDIZ-SEM)
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
34349 Yıldız-İstanbul
Tel: 0212 383 31 45
Faks: 0212 383 31 49
E-posta: [email protected]
Web: www.sem.yildiz.edu.tr
FAKÜLTELER
EĞİTİM FAKÜLTESİ
GEMİ İNŞAATI VE
DENİZCİLİK FAKÜLTESİ
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
34349 Yıldız-İstanbul
Tel: 0212 383 29 80
Faks: 0212 383 29 89 - 236 41 65
E-posta: [email protected]
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Tel: 0212 383 25 17
383 20 00 / 2515-2516
E-posta: [email protected]
Web: www.iib.yildiz.edu.tr
İNŞAAT FAKÜLTESİ
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
34349 Yıldız-İstanbul
Tel: 0212 383 51 00
Faks: 0212 383 51 02
E-posta: [email protected]
Web: www.ins.yildiz.edu.tr
KİMYA-METALÜRJİ
FAKÜLTESİ
Davutpaşa Kampüsü - Davutpaşa Cad.
34210 Esenler, İstanbul
Tel: 0212 383 4551 / 4552
Web: www.kim.yildiz.edu.tr
E-posta: [email protected]
Faks: 0212 383 48 08
MAKİNE FAKÜLTESİ
Web: www.egf.yildiz.edu.tr
34349 Yıldız-İstanbul
ELEKTRİK ELEKTRONİK
FAKÜLTESİ
Faks: 0212 261 66 59
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
Tel: 0212 383 27 65-66
E-posta: [email protected]
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
Web: www.mak.yildiz.edu.tr
Tel: 0212 261 19 98 - 383 23 85
MİMARLIK FAKÜLTESİ
E-posta: [email protected]
34349 Yıldız-İstanbul
34349 Yıldız-İstanbul
Faks: 0212 259 49 67
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
Web: www.elk.yildiz.edu.tr
Tel: 0212 383 25 87
FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ
E-posta: [email protected]
Davutpaşa Kampusu - Davutpaşa Cad.
100 Yıldızlar OCAK / 11
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Faks: 0212 259 42 02 -
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
34210 Esenler, Istanbul
E-posta: [email protected]
ENSTİTÜLER
34349 Yıldız-İstanbul
İKTİSADİ VE İDARİ
BİLİMLER FAKÜLTESİ
Faks: 0212 383 4557
Tel: 0212 383 48 03
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Davutpaşa Kampus Davutpaşa Cad.
34210 Esenler- -İstanbul
Tel: 0212 383 50 01 - 383 50 05
Faks: 0212 383 50 08
E-posta: [email protected]
Web: www.sts.yildiz.edu.tr
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
Çukursaray Binası
34349 Yıldız-İstanbul
Tel: 0212 383 31 08
Faks: 0212 227 44 70
E-posta: [email protected]
Web: www.fbe.yildiz.edu.tr
Web: www.gidf.yildiz.edu.tr
Davutpaşa Kampusu Davutpaşa Cad.
SANAT VE TASARIM
FAKÜLTESİ
Faks: 0212 261 05 49
Web: www.mmr.yildiz.edu.tr
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
Çukursaray Binası
34349 Yıldız-İstanbul
Tel: 0212 383 31 15-17
Faks: 0212 227 44 71
E-posta: [email protected]
Web: www.sbe.yildiz.edu.tr
YÜKSEKOKULLAR
MESLEK YÜKSEKOKULU
Büyükdere Cad. Maslak - İstanbul
Tel: 0212 285 05 30 (4 Hat)
Faks: 0212 276 68 88
E-posta: [email protected]
Web: www.myo.yildiz.edu.tr
MİLLİ SARAYLAR VE
TARİHİ YAPILAR
MESLEK YÜKSEKOKULU
Merkez Kampus - Barbaros Bulvarı
34349 Yıldız-İstanbul
Tel: 0212 383 20 84
Faks: 0212 327 37 82
E-posta: [email protected]
Web: www.mst.yildiz.edu.tr
YABANCI DİLLER
YÜKSEK OKULU
Davutpaşa Kampusu Davutpaşa Cad.
34210 Esenler, İstanbul
Tel: 0212 383 49 04
Faks: 0212 383 49 03
E-posta: [email protected]
Web: www.ybd.yildiz.edu.tr
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K

Benzer belgeler

Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı

Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı TAYA İLETİŞİM: Çubuklu Mah. Çayocağı Sok. No: 36/2 Beykoz/İstanbul Tel: 0216 680 02 96 GSM: 0555 965 28 35 Baskı: Forart Basımevi Tel: 0212 501 82 20 Ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz.

Detaylı

Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı

Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı TAYA İLETİŞİM: Çubuklu Mah. Çayocağı Sok. No: 36/2 Beykoz/İstanbul Tel: 0216 680 02 96 GSM: 0555 965 28 35 Baskı: Forart Basımevi Tel: 0212 501 82 20 Ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz.

Detaylı