hadesin kapısı - Pamukkale Thermal Tourism

Transkript

hadesin kapısı - Pamukkale Thermal Tourism
HADESİN KAPISI
Administrator tarafından yazıldı.
Pazartesi, 09 Ağustos 2004 22:30 - Son Güncelleme Salı, 13 Ocak 2009 18:36
Ölümün kapısını çalmadığı canlı yok. Ölüler diyarının kalabalığı, kendi dünyalarını
anlatamaz ama bu dünyaya dair ipuçlarını verir. Sessizce yattıkları mezarlarında, gün
ışığına çıkmayı bekleyen milyonlarca sır vardır. Bu sırlar ortaya çıktığında, ölüler
diyarının kapısı açılacaktır. Tüm insanlık bu anı bekler... O an geldiğinde, yerkürenin
yüzü bir daha eskisi gibi olmayacaktır.
Kutsal kitaplar dünyanın sonunu açıklar. Kıyametin alametleri pek çoktur ve tüm
anlatılanlar, ilk insandan beri hep korkulanlar olmuştur. Doğal felaketlerin dışında
salgınlar, savaşlar yüzlerce yıldır insan türüne haberci olmuştur. Beklenen sona daha
ulaşılamamıştır ama ölüm, bu son için tüm insanlığı hazırlamaktadır.
Denizli'nin 18 km kuzeyindeki Hierapolis antik kenti, M.Ö. 2. yy başlarında, efsanevi
kahraman Telefos'un güzeller güzeli eşi Hiera'nın adına kurulmuştur. Hierapolis, kutsal
şehir anlamına gelir. Kent, M.Ö. 133'te Bergama kralı III. Attalos'un vasiyeti üzerine,
Bergama ile birlikte Romalılar'a geçmiştir. Roma imparatoru Tiberius döneminde şiddetli
bir depremle yerle bir olan Hierapolis'in kaderinde, depremler hep var olacaktır. M.S. 80
yılında Hz. İsa'nın havarilerinden Aziz Philippe'in burada öldürülmesi, kenti Hıristiyanlık
alemi için önemli kılar. Sahip olduğu önem, o günden bugüne hiç değişmemiştir.
Antik çağların önemli şehri olan Hierapolis'te, geniş nekropol alanları var. Nekropoldeki
mezarlar arasında lahitler, tümülüsler ve ev şeklinde olanları görmek mümkün... Konut
mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanları sayılır.
Anadolu'daki en geniş ve en iyi korunmuş mezar alanlarından biri olan bu Nekropol'de
1/5
HADESİN KAPISI
Administrator tarafından yazıldı.
Pazartesi, 09 Ağustos 2004 22:30 - Son Güncelleme Salı, 13 Ocak 2009 18:36
ölümün sırrı da gizlidir.
Ölümün gizlerini çözmek için tarihte geriye doğru bir yolculuk yapmak gerekir. Coşkun
Aral'ın bölgeye geliş amacı da budur. Coşkun Aral, 2 km boyunca uzanan mezar
alanlarında, acısı binlerce yıl önce unutulmuş ölümlerin izini sürecektir. Derinliklerinden
kaynaklanan şifalı suların, kapıların arkasında ölümle sarmaş dolaş olduğu Hierapolis'te,
Coşkun Aral'ın peşine düştüğü gerçek, ölümün ta kendidir.
Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, M.S. 60 yılındaki büyük depreme kadar,
Hellenistik dokusunu korumuştur. Bu büyük depremin ardından Hierapolis, bir Roma
kenti olarak yeniden inşa edilmiştir. M.S. 4. yüzyıldan itibaren piskoposluk merkezi olan
kent, aynı zamanda şifalı sularıyla da ün kazanmıştır. Bölgedeki sıcak yer altı su
kaynakları, Hierapolis'i daha o dönemlerde önemli bir sağlık merkezi haline getirmiştir.
İlk Hıristiyanların yaşadıkları bu topraklar, Küçük Asya'nın yedi kilisesini barındırır.
Roma, resmi din kabul edinceye kadar, Hıristiyanlık'ın gerekleri gizlice evlerde yerine
getirilecektir. İlk inananlar bu dini bu şekilde yayacaklardır. İşte bu nedenle, bu bölgenin
önemi büyüktür.
Lykos Vadisi'nde M.S. 40-50 yıllarından itibaren Hıristiyanlık yayılmaya başlar. İnsanlar
arasında ayrım yapmadan herkesi eşit kabul eden Hıristiyanlık, Roma baskısı altında
olan halk arasında hızla yayılmıştır.
Bu şehrin ılık suları, daha o dönemlerde hastalıklarına şifa aramak isteyen insanları
kendine çekmiştir. Tedavi için tapınaklar kurulmuş, hastaların uzun banyolar yapmasına
olanak veren sistemler oluşturulmuştur.
Ilık sularıyla şifa dağıtan Hierapolis'te ölüme giden yol Apollon Tapınağı'nın altındadır.
Ölüler ülkesinin Tanrısı bu tapınağın altında yaşar. Hakimiyet kurduğu dünyanın giriş
kapısında bir tavuskuşu bekçilik eder. Bu kapı sadece ölüler diyarına açılmaz, bu kapının
ardında dünyayı yöneten güçlerin de sırları yatar. Bu sırları çözebilmek için bu kapıdan
girmek gerekir.
Hiyerapolis kazıları 1950'li yıllardan beri İtalyanlar tarafından yapılıyor. Hierapolis'teki
Apollon tapınağı da İtalyan arkeologlar sayesinde keşfedildi. Şehirde bulunan tarihi
eserler arasında en önemlilerden biri de tiyatro. M.S. 60 yılındaki büyük depremin
ardından yapımına başlanan bu tiyatronun inşaası, tam 144 yıl sürmüştür. Tiyatroda
2/5
HADESİN KAPISI
Administrator tarafından yazıldı.
Pazartesi, 09 Ağustos 2004 22:30 - Son Güncelleme Salı, 13 Ocak 2009 18:36
yapılan kazılarda çok sayıda heykel ortaya çıkarılmıştır.
Hierapolis'te yerin altı sudur. Yerin üzerinde inancı temsil eden mimari unsurlar yer alır.
Suyla inanç, kent halkının hayatına şekil vermiştir ve kaderini de yine bu ikisi
belirlemiştir. Bu antik şehrin sahip olduğu dini önem, onu birçoğundan ayrı kılar. Öyle ki,
yer altı Tanrısı Hades'in mağarası İncil'de de karşımıza çıkar. Bu, ölümdür ve ölüm
insanın en büyük korkusudur. Değişmeyen gerçekten kaçmak için, insanlar çeşitli yollar
denemiştir ama hiçbiri onu ebedi dünyadan ayrı koymamıştır.
Kurbanlar verilmesi de bu yüzdendir. Apollon'un üç ayaklı kazanında geleceğine harf
açtıran insanlar, Hades'e sayısız kurban verseler de, sonuç hep aynıdır. Ölüm onların
yakasındadır.
50 yıldır İtalyanlar'ın yürüttükleri kazılar boyunca Hiyerapolis'te tarihi öneme sahip
sayısız eser bulundu. Bugün türlerinin en güzel örnekleri Hiyerapolis Arkeoloji
Müzesi'nde sergileniyor.
Ölüler ülkesinin Tanrısı Hades'in heykeli de burada bulunuyor. Lahitler üzerinde de
Hades karşımıza çıkıyor. Aşık olduğu Persephone'yi kaçırmasını konu eden sahneler,
tarih boyunca sayısız lahitte, hatta sikkelerde yerini buldu. Hades, bir diğer adıyla Pluto;
her çağda ününü korudu.
Tarihte Hades'in ülkesine gidip, geri dönenler vardır. Ölüler diyarına gidebilmek için
sıranın gelmesi gerekir. Bu, yazgıdır. Bu yazgıyı kimse değiştiremez. Ölümden korkan
herkes sessizce yazgının gelmesini bekler. Yazgı geldiğinde herkes için kaçınılmaz olan
son gerçekleşir.
Ölüm bu bölgede yaşayanlara herkesten daha yakındır. Cehenneme inen merdivenler
ayaklarının altında uzanır. Ve ölümün kapısına yaklaşan herkesi bekleyen son aynıdır.
Coşkun Aral, Hades'in sırrını çözmeye kararlıdır. Tüm bu insanların söylediklerinde
bilimsel bir gerçeklik olmalıdır. Burası gerçekten cin çukuru mudur, Hades'in ülkesi bu
3/5
HADESİN KAPISI
Administrator tarafından yazıldı.
Pazartesi, 09 Ağustos 2004 22:30 - Son Güncelleme Salı, 13 Ocak 2009 18:36
kapının ardında mıdır, cehenneme inen yol bu mudur?
Bunu çözebilmek için Coşkun Aral'ın bilimsel desteğe ihtiyacı var. Hades'i
uyandırmadan, ülkesine girmenin tek yolu budur. Ölüler diyarına açılan kapının kilidini
açmak için MTA Karst ve Mağara Araştırmaları ekibi Denizli yolunu tutmuştur.
Lütfü Nazik, Emrullah Özel, Koray Törk ve Umut Akçakaya'dan oluşan dört kişilik uzman
ekip, Coşkun Aral'la birlikte ölüler ülkesinin kapısını çalacak. Bunun için gerekli tüm
hazırlıklar yapılmış durumda. 1979 yılında MTA Jeoloji Etütleri Dairesi bünyesinde
kurulan ve bugün farklı disipline sahip elemanlardan oluşan Karst ve Mağara
Araştırmaları Birimi, bugüne kadar ülkemizdeki 490 mağaranın detay incelemelerini
yapmış. Detay incelemenin kapsamına, mağaraların jeolojik, jeomorfolojik,
hidrolojik-hidrojeolojik, meteorolojik ve biyolojik özelliklerinin incelenmesi giriyor. Bu
konuda Türkiye'de tek yetkili kişiler onlar ve Coşkun Aral'ın böyle bir desteğe ihtiyacı
olduğu açık.
Hades'in kapısı birazdan açılacak ve binlerce yıllık sır ortaya çıkacak. Etrafına ölüm
saçan Hades'e yaklaşırken son derece dikkatli davranmak gerek. Burada yapılacak en
ufak bir hata, ekipten birine zarar verebilir. Binlerce yıldır yanına yaklaşanları içine alan
Hades, bakalım bu defa nasıl davranacak? MTA ekibinin son teknoloji ürünü aletlerine ve
deneyimine karşı gelebilecek mi? Tüm bu soruların cevapları işte bu kapının ardında
yatıyor.
Gerekli teknik donanımlar hazırlandıktan ve özel kıyafetler giyildikten sonra, ekip artık
içeri girmeye hazır. Tehlike anında yanlarında taşıdıkları gaz ölçer aletler sinyal verecek.
Baretlerindeki karpit lambalar da, oksijen bittiğinde sönüyor. Tüm bu aletlerin hayat
kurtarıcı özellikleri var. Hades'in yanına inerken tüm bunlara ihtiyaç duyulacak.
Kapının taşla örülmesinin sebebi, buradaki zehirli gazlar. MTA ekibinin ölçümlerine
göre, karbondioksit oksijen seviyesinin 10 kat üzerinde. Bu da ölümle aynı anlama
geliyor.
Yapılan ölçümler, Hades'in öldürücü gücünü de açıklamış oluyor.
Ekip Hades'le karşılaşmakta kararlı. Bu defa giriş için oksijen tüpü kullanacaklar. MTA
ekibinden Emrullah Özel ve Koray Törk içeri girecek. Giriş dar ve tek kişinin inmesine
imkan tanıyor.
4/5
HADESİN KAPISI
Administrator tarafından yazıldı.
Pazartesi, 09 Ağustos 2004 22:30 - Son Güncelleme Salı, 13 Ocak 2009 18:36
Hades'in kaynayan sularına girmek hiç de kolay değil. Suyun baca yaptığı bu noktada
akıntı kuvvetli ama suyla birlikte ilerlemek mümkün değil. Suyun yol bulduğu çatlaklar
bir insanın geçemeyeceği kadar küçük.
Hades'e giden yol, bölgeye şifa dağıtan termal suların kaynağına çok yakın. Bu suların
yeryüzünü gördükleri ilk nokta burası. Suyun içindeki gazlar burada hızla havaya
karışıyor. Karbondioksit oranı yüksek olduğu için, ölüler diyarına açıldığı düşünülen bu
kapı, ölüm getiriyor.
Sır çözülmüştür. Hades'in binlerce yıldır dağıttığı ölümü, bölgedeki termal kaynak
beslemiştir. Binlerce yıldır insanlara şifa olan bu ılık sularda, başta ölüm vardır. Ölüm
getiren su, kaynağını aldığı noktadan biraz uzakta, iyileştirici gücünü sunar. Bu
iyileştirici güç, bu topraklardaki kesintisiz yerleşimlerin tek nedenidir. Çünkü burada su,
inançla birleşmiş ve hayatları şekillendirmiştir.
Coşkun ARAL
5/5

Benzer belgeler