S21. LPS ile İndüklenen Deneysel Sepsis Modelinde KATP
Transkript
S21. LPS ile İndüklenen Deneysel Sepsis Modelinde KATP
LPS ile İndüklenen Deneysel Sepsis Modelinde KATP Kanallarının Rolü Fatma Nur Akyol, Selin Aslan, Orhan Ayata, Bengisu Çakır, Ceren Polat, Tuvana Türkay Tüdeş Danışman: Doç. Dr. Müge Tecder Ünal Özet Sepsis, enfeksiyona karşı verilen normal inflamatuvar yanıtın kompleks ve dramatik olarak ilerlemesine bağlı gelişen sistemik cevap sendromudur10. Sepsiste inflamasyona verilen yanıtın normalin üzerinde olması, endotel disfonksiyonu, intrasellüler homeostazda bozulma, hemostatik dengenin sağlanamamasına bağlı çoklu organ yetmezliği (MODS) gelişir1,2. MODS, 24-48 saatte gelişen ve en az 2 organda görülen ciddi organ disfonksiyonudur1. MODS ile mücadele sepsis tedavisinde en önemli noktalardan biridir. Organ disfonksiyonu ve ölümünden hücre hipoksisi ve apopitozu sorumludur. Özellikle kalp, beyin, karaciğer, böbrek, akciğer gibi pek çok organda hasara sebep olur. Kardiyovasküler sistemde taşikardi, hipotansiyon, laktik asidoz, sanral sinir sisteminde bilinç kaybı, karaciğerde sarılık, enzimlerde artma, albümin seviyesinde azalma, böbrekte anüri, oligüri, kreatininde artış, solunum sisteminde hiperventilasyon, hipoksi, gastrointestinal sistemde besinlerin emiliminde bozukluk, ishal, kan dokusunda protrombin ve tromboplastin zamanında artış, platelet, protein C miktarlarında azalma, D-dimer artışı ile karakterizedir3,4. Sepsis tablosu; sistemik inflamatuvar cevap sendromu (SIRS), septisemi, ciddi sepsis ve septik şok şeklinde devam eder. SIRS, herhangi bir uyarana karşı vücudun verdiği anormal genel inflamatuvar cevaptır. Septisemi, kanda patolojik duruma neden olan bakteri endotoksini bulunmasıdır. Ciddi sepsis; çoklu organ yetmezliğinin görüldüğü ve buna hipoperfüzyon ve hipotansiyonun eşlik ettiği tablodur. Septik şok tablosu ise sıvı replasmanına rağmen organ perfüzyon anomalisinin görüldüğü ve buna bağlı gelişen organ disfonksiyonu ile seyreden durumdur1,13. Sepsis toplum kökenli veya nazokomiyal kökenli olarak görülebilir. Nazokomiyal sepsis, hastane kökenli yani yoğun bakım ünitesinde yatıp invaziv girişimlere maruz kalan bireylerde gelişen sepsistir. Sepsis gelişen tedavi yöntemlerine karşın mortalite insidansı son derece yüksek bir tablodur. Komplikasyonsuz vakalarda % 20’ler civarındayken, riskli vakalarda mortalite insidansı % 70’lere kadar çıkmaktadır. Sepsiste sistemik inflamasyon gelişmekte, koagülasyon ve fibrinoliz yolakları bozulmaktadır. Sepsis patogenezinde, inflamatuvar yanıtın sitokinlerle indüklenmesi önemli rol oynar. Dokularda gelişen enfeksiyon ve travmatik hasara bağlı olarak hümoral sistem aktifleşip çeşitli sitokinler salınır1,4. Bu sitokinler lokal enfeksiyonun yenilmesinde çok yararlı olurken, büyük miktarlarda sentezlenerek dolaşıma karışmaları yaygın endotel hasarı ile sonuçlanır1,2. Enfeksiyon sonucu lökositler, koagülasyon kaskadı ve kompleman sistem aktive olur. Lökosit aktivasyonu ile IL-1, IL-8 gibi sitokinlerin salınımı sonucunda INOS aktivasyonu, endotelin, tromboksan A2, lökotrienler ve PAF(Platelet Aktive Edici Faktör) salınır, lökosit adhezyon indüklenir. INOS aktivasyonu ile üretilen NO sistemik vazodilatasyona, salınan mediyatörler intrarenal vazokonstrüksiyona sebep olur. Kompleman aktivasyonu, yaygın damar içi pıhtılaşmaya (DİK); koagülasyon aktivasyonu, mikrovasküler tromboza; lökosit aktivasyonu ise SORS (serbest O2 radikalleri) ve proteaz salıverilimine ve endotel hasarına sebep olur. Enfeksiyon ile başlayan bu yolak çoklu organ yetmezliği, ARDS (Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu), ve şokla sonuçlanır2,3,4. ROS (serbest O2 radikalleri) salıveriliminin membran potansiyelini ve bununla beraber membran bütünlüğünü bozduğu bilinmektedir. Mitokondri iç zarındaki bu hasarın oluşumunda açık mitokondrial ATP bağımlı K kanallarının membran üzerindeki ATP taşınımındaki rolünün önemi çalışmalarla gösterilmiştir. Bir mitokondrial ATP bağımlı K kanalı inhibitörü olan 5HD'nin kısmen de olsa bu kanala spesifitesi olduğu bilinmektedir. Ayrıca hücre membranı üzerinde bulunan ATP bağımlı potasyum kanalları da membran potansiyeli üzerinde etkilidir. Glibenklamid bu hücre membranındaki ATP bağımlı K kanallarına kısmen spesifik olarak inhibitör etki göstermektedir. Bu iki farmakolojik ajan bahsedilen kanalları inhibe ederek membran potansiyelini ve bütünlüğünü korumaya yardımcıdır5,6. Giriş Sepsis, enfeksiyona karşı verilen normal inflamatuvar yanıtın kompleks ve dramatik olarak ilerlemesiyle gelişen sistemik yanıttır10. Halen uygulanmakta olan birçok tedavi yöntemine karşın yüksek mortalite ile sonuçlanan,erken dönemde müdahale edilmesi gerekenacil bir tablodur1. Sepsis toplum kökenli ve nazokomiyal kökenli olarak görülebilir. Tedavi edilmezse ya da tedaviye yeterli yanıt alınamazsa SIRS (sistemik inflamatuvar cevap sendromu), septisemi, ciddi sepsis ve septik şok şeklinde devam eder. Septik şok tablosu organ perfüzyonunun bozulması ve buna bağlı gelişen disfonksiyon ile sonuçlanır. Sepsis özellikle kalp, beyin, karaciğer, böbrek, akciğer gibi pek çok organda hasara sebep olur. Bu tablo çoklu organ disfonksiyonu ile sonuçlanır ki, bu da mortaliteyi artırır 3. Sepsis patogenetizinde, inflamatuvar yanıtın sitokinlerle indüklenmesi ve serbest oksijen radikallerinin (SOR) aşırı üretimi önemli rol oynar. Sepsisle gelişen bu kimyasal yanıtın hücredeki en önemli hedefi enerji üretiminden sorumlu olan mitokondridir. Yapılan çalışmalar sepsisin mitokondriyal disfonksiyonla beraber gittiğini 7 desteklemektedir . Sepsisin moleküler önemli bir hedefi olan mitokondri bu açıdan tedavide önemli bir organeldir. Gerçekten de son yıllarda mitokondri üzerinde yapılan çalışmalarda önemli sonuçlar alınmıştır8,11. Sepsis mortalite insidansı son derece yüksek bir tablodur: Komplikasyonsuz vakalarda % 20’ler civarındayken, riskli vakalarda mortalite insidansı % 70’lere kadar çıkmaktadır7. Biz bu çalışma ile, sepsisle indüklenen serbest radikallerin önemli bir hedefinin mitokondri olması nedeniyle, mitokondriyal KATP kanallarının rolünü araştırmayı amaçladık. Hipotez Sıçanlarda lipopolisakkarit (LPS) ile indüklenen sepsis modelinde mitokondriyal K ATP kanallarının inhibe edilmesi, in vivo olarak biyokimyasal parametreleri ve in vitro olarak vasküler reaktiviteyi etkiler. Amaç Sıçanda LPS ile indüklenen sepsis modelinde mitokondriyal KATP kanalları ya da nonspesifik KATP kanallarının üzerindeki etkisi in vivo biyokimyasal parametreler ve in vitro düz kas reaktivitesi ile incelenecektir. Çalışmamızda mortalitesi yüksek bir klinik tablo olan sepsisin patofizyolojisinin aydınlatılması amaçlanmıştır. GEREÇ ve YÖNTEM Bu çalışma Başkent Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Etik Kurulu tarafından onaylanmış (Proje no: DA 14/04) ve Başkent Üniversitesi Araştırma Fonunca desteklenmiştir. Deney Protokolü Deneylerimizde Başkent Üniversitesi Deney Hayvanları Üretim Merkezinden sağlanan 35 adet erişkin, erkek (250-350g) Wistar Albino sıçan kullanıldı. Hayvanlara intraperitonel LPS (055:B5; 1, 1.5 ve 5 mg/kg) uygulandı ve 0., 1. ve 2. saatlerde vücut sıcaklıkları ve non-invaziv kan basıncı ölçümü yapıldı. 2. saatin sonunda hayvanlar ketamin (0.7 mg/kg) ve ksilazin (10 mg/kg) karışımı ile anesteziye edildi. Anestezi sonrası heparinize enjektör ile intrakardiyak kan alındı ve ardından torasik aortları çıkartıldı. Sham grubuna LPS ile eşit hacimde serum fizyolojik (SF: %0,9 NaCl izotonik çözelti) intraperitonel olarak uygulandı. Glibenklamid, 5-HD ve LPS+5-HD gruplarına uygulanacak olan Glibenklamid ve 5-HD enjeksiyonları LPS enjeksiyonundan 1 saat önce intraperitonel olarak uygulandı. Hayvanlardan alınan intrakardiyak kan; tam kan sayımı ve sedimentasyon ölçümü için içinde EDTA bulunan tüplere konuldu. Ayrıca alınan kandan biyokimyasal parametreler için santrifügasyon ile serum elde edildi. Çıkarılan torasik aortlar parafinli petri kaplarında çevre dokudan arındırılarak endotelli ve endotelsiz olmak üzere hazırlanıp vasküler düz kas yanıtları incelenmek üzere organ banyolarına asıldı. Asılan preparatlar 15 dakikalık aralıklarla Henseleit Krebs sıvısı içinde yıkanarak 1 saat boyunca aynı sıvı içerisinde dinlendirildi. (Kerbs sıvısı: 6,92g/l NaCl, 0,35g/l KCl, 0,28g/l CaCl2.2H20, 0,16g/l KH2PO4, 0,29g/l MgSO4.7H2O, 2,1g/l NaHCO3, 2,0g/l glikoz). Organ banyosundaki preparatlara 10-9M'dan 10-4M'a kadar derişimi artırılarak fenilefrin uygulandı. Plato çizdikten sonra preparatlar yıkandı. Konsantrasyon bağımlı kasılmalardan optimum fenilefrin değeri 10-5M olarak tespit edildi ve bu konsantrasyonda uygulandı. Plato gözlemlendikten sonra 10-4M ACh verildi. Preperatlar tekrar yıkandıktan sonra 10-3M L-NAME ile 10 dakika inkübe edildi ve 10-5M fenilefrin verildi. Plato gözlemlendikten sonra 10-4M ACh verildi. Preparatlar yıkandı ve 10-5M fenilefrin uygulandı. Platodan sonra 10-3M L-Arg verildi. Preparatlar tekrar yıkandı. 10-5M ODQ ile 20 dakika inkübe edildikten sonra 10-5M fenilefrin uygulaması yapıldı. Platodan sonra 10-4M ACh verildi ve preparatlar tekrar yıkandı. Bu protokol her hayvandan alınan torasik aortlardan izole edilen endotelli ve endotelsiz preparatlara uygulandı. Özetle, deney hayvanı grupları ve uygulanan protokoller aşağıda verilmiştir: 1. Sham sıçan grubu (SF enjekte edildi.) 2. LPS uygulanan sıçan grubu 3. LPS+5-hidroksidekoanat (5HD) uygulanan sıçan grubu 4. Glibenklamid uygulanan sıçan grubu 5. 5-hidroksidekoanat (5HD) uygulanan sıçan grubu İstatistik Ortalama kan basıncı ve kalp atım hızı değerleri ortalama±standart hata olarak ifade edildi. Tekrarlayan değerler için ANOVA, post-hoc Bonferroni ve ya tek yönlü ANOVA, post-hoc Tukey . P < 0,05 olduğunda farklılıkların anlamlı olduğu kabul edildi. BULGULAR ve TARTIŞMA Vital Parametreler Ortalama Kan Basıncı(OKB) Şekil 1. Sıçanlarda tail cuff ile ölçülen ortalama kan basıncının zamana göre değişimi * 5 HD ve Glibenklamid gruplarıyla karşılaştırıldığında P < 0,05 Gerek 5 HD, gerek glibenklamidin neden olduğu kan basıncındaki düşme eğilimi, 5HD + LPS grubunda gözlenmedi. Sonuçlar istatiksel olarak anlamlıdır. Vücut Sıcaklığı Şekil 2. Sıçanlarda rectal probe ile ölçülen vücut sıcaklığının zamana göre değişimi Vücut sıcaklığında gruplar arasında herhangi bir fark gözlenmedi. Biyokimyasal Parametreler Lökosit Ölçümü Şekil 3. Deney hayvanlarından alınan kan örneklerinde lökosit sayımı * Diğer gruplar ile karşılaştırıldığında P < 0,05 Sepsis modeli oluşturmak için yaptığımız LPS uygulaması lökosit aktivasyonunu tetiklemiştir. *5 HD uygulaması LPS’nin indüklediği lökosit aktivasyonunu önlemiştir. Nötrofil Ölçümü Şekil 4. Deney hayvanlarından alınan kan örneklerinde nötrofil sayımı * LPS grubu ile karşılaştırıldığında P < 0,05 Sepsis modeli oluşturmak için yaptığımız LPS uygulaması nötrofil aktivasyonunu tetiklemiştir. *5 HD uygulaması LPS’nin indüklediği nötrofil aktivasyonunu azaltmıştır, ancak bu istatistiksel olarak anlamlı değildir. AST Ölçümü Şekil 5. Deney hayvanlarından alınan kan örneklerinde AST miktarının değerlendirilmesi * LPS grubu ile karşılaştırıldığında P < 0,05 Sepsis modeli oluşturmak için yaptığımız LPS uygulaması AST miktarını artırmıştır. *5 HD uygulaması LPS’nin indüklediği AST artışını önlemiştir. ALT Ölçümü Şekil 6. Deney hayvanlarından alınan kan örneklerinde ALT miktarının değerlendirilmesi *Sepsis modeli oluşturmak için yaptığımız LPS uygulaması ALT miktarında herhangi bir değişikliğe neden olmamıştır. *ALT miktarları açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. Organ Banyosu -9 Şekil 7. Endoteli intakt aorta preparatlarında kümülatif olarak uygulanan fenilefrin (10 -10 -5 olduğu kasılmalar (% Phe (10 ) kasılması) *Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında,# 5 HD + LPS grubu ile karşılaştırıldığında, P < 0,05 -4 M) neden Tüm deney gruplarımızda endotelli aorta preperatlarında fenilefrin doz bağımlı olarak kasılma yanıtları oluşturmaktadır. *Kontol ve 5HD + LPS gruplarının yanıtları arasında istatistiksel olarak anlamlı herhangi bir fark gözlenmemiştir. *LPS, 5HD ve glibenklamid uygulanan gruplarda kümülatif fenilefrin uygulaması, kontrol ve 5 HD +LPS gruplarından anlamlı olarak daha farklıdır. TARTIŞMA İskemi reperfüzyonda 5-HD ve glibenklamidin koruyucu etkisi bilinmektedir12. Organ perfüzyon bozukluğu görülen sepsisin1, iskemi reperfüzyon olayı ile ilişkisinden dolayı deneyimizde bu inhibitörleri kullandık ve koruyucu etkilerini baktığımız parametrelerde gördük. Çalışmamızda ise bu inhibitörlerin vücut sıcaklığına bir etkileri olmadığı gözlendi. Kan basıncını artırdığı bilinen glibenklamidin çalışmamızda kan basıncı değerleri üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi gözlenmezken, bu değerlerde 5HD’nin koruyucu etkisi görüldü7. Literatürde de 5-HD’nin ve glibenklamidin kullanıldığı deney modelleri incelendi, ancak izlediğimiz protokolleri izleyen bir deney modeline rastlanmadı. Baktığımız vital parametrelerden tam kan sayımında ölçtüğümüz lökosit sayımında beklenildiği gibi LPS enjeksiyonu yapılmış hayvanlarda lökosit aktivasyonunun arttığını ve 5-HD uygulamasının bu aktivasyonu düşürdüğünü gördük. Bir diğer parametre olan nötrofil ölçümlerinde de nötrofil aktivasyonunun arttığını gördük. 5-HD uygulaması bu aktivasyonu düşürse de LPS grubumuzdaki standart hataya bağlı olarak bu düşmeyi istatiksel olarak anlamlı bulmadık. Sepsisin karaciğer ve böbrek fonksiyonları üzerine de etkileri bilinmektedir2. Çalışmamızda böbrek fonksiyonu için baktığımız kreatinin ölçümleri istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar vermedi. Bunu insanlar için olan kitlerin sıçanlarla uyumlu olmamasına bağlıyoruz. Karaciğer fonksiyonu için baktığımız grupların AST değerlerinde, sepsis modeli oluşturmak için yaptığımız LPS uygulamasının beklediğimiz gibi AST miktarını arttırdığını gördük. 5-HD uygulaması LPS’nin indüklediği AST artışını önlemiştir. Bir diğer karaciğer fonksiyon testi olan ALT ölçümünde ise uygulanan LPS’nin ALT değerlerinde bir değişiklik yapmadığını gördük. Bunun, deney protokolümüzde LPS uygulaması ile sakrifikasyon arasında geçen sürenin ALT oluşumu için yeterli olmamasından kaynaklanmış olabileceğini düşündük. Organ banyosunda ise endotelli ve endotelsiz olarak hazırladığımız torasik aort preparatlarında amacımız endotelyal NOS aktivasyonunu gözlemlemekti. Fenilefrin uygulanmasıyla birlikte endotelli preparatların yanında endotelsiz preparatların da kasılması endotelsizleştirme işleminde vasküler bir hasara neden olmadığımızı gösterdi. Fenilefrin sonrasında asetilkolin verildiğinde beklediğimiz gibi endotelli olanların gevşediğini, endotelsiz olanların ise gevşemediğini gördük. Bu da bize asetilkolinin etkisini endotelyal NOS üzerinden gerçekleştirdiğini göstermiş oldu. Protokolümüzün diğer bir aşamasında uygulanan NOS inhibitörü olan L-NAME 9 inkübasyonundan sonra, fenilefrin ve ardından asetilkolin uygulamalarıyla preparatlarda gözlemlenen gevşememe bize endotelli preparatlarda asetilkolinin neden olduğu gevşemenin NO üzerinden gerçekleştiğini göstermiş oldu. NO bağımlı soluable guanilat siklaz inhibitörü olan ODQ verildikten sonra fenilefrin ve asetilkolin uygulamasında endotellilerde gevşememenin görülmesiyle, asetilkolinin neden olduğu NO aracılı gevşemenin soluable guanilat siklaz üzerinden gerçekleştiği gösterilmiş oldu. Bu preparatlar gruplara bakılarak incelendiğinde 5-HD uygulamasının yapıldığı grup, 5-HD ve glibenklamid uygulanan gruplarına göre farklılık gösterdi. Çalışmamızda elde ettiğimiz vasküler yanıtlar ATP bağımlı potasyum kanalı ilişkili bir mekanizmaya bağlı olarak farklılık göstermiştir. Biz çalışmamızda deneysel olarak kendi sepsis modelimizi geliştirdik. Ama sepsisin diğer evrelerini de gözlemleyebilmek için 2. saat yerine daha sonraki saatlerde değerlendirmeye alabilirdik. Uyguladığımız LPS dozunu değiştirerek farklı şiddetlerde gelişen sepsisi gözlemleyebilirdik. Ayrıca ATP bağımlı potasyum kanalının rolünü daha iyi aydınlatabilmek için farklı deney grupları ekleyebilirdik. Biz çalışmamızda modelimizi biyokimyasal parametreler ile teyit edebildik. Ancak bunlara prokalsitonin, TNF-α gibi doğrulama parametrelerini de ekleyebilirdik. Lökosit değerlerini deney hayvanlarımıza özgü kitler ile ölçebilirdik. Çalışmamızda elde ettiğimiz vasküler yanıtlar ATP bağımlı potasyum kanalı ilişkili bir mekanizmaya bağlı olarak farklılıklar göstermiştir. Ancak vasküler yanıtların incelenmesinde mekanizmayı aydınlatmak için daha ayrıntılı protokoller uygulayabilirdik. SONUÇ ve YORUM LPS uygulaması lökosit (ve daha olurken, mitoKATP inhibitörü 5HD bu LPS uygulamasının neden olduğu inhibitörü 5HD ile önlenmektedir. LPS uygulaması E(+) izole aorta artmaya neden olmuştur, ancak kontrolden farklı değildir az da nötrofil) miktarında artmaya neden inflamatuvar yanıtı önlemektedir. olası karaciğer hasarı (AST artışı) mitoK ATP preparatlarında α-adrenoseptör yanıtlarında 5 HD + LPS grubunda kontraktil yanıtlar Sonuç olarak sepsisle artan NO miktarı, solüble guanilat siklaz yolunu aktive ederek cGMP üzerinden protein kinaz G'yi aktive eder. Protein kinaz G, mitokondrial ATP bağımlı potasyum kanallarını etkileyerek ROS üretimini indükler. Biz çalışmamızda, membranda ve mitokondri iç zarında bulunan KATP kanallarını 5-HD ve glibenklamid ile inhibe ederek sepsiste hücre hasarına neden olan bu yol üzerindeki etkilerini gözlemledik. KAYNAKLAR 1. Karaali R., Tabak F., Sesis Patogenezi, Klinik Gelişim Dergisi;71-75 2. Mete B., Sepsiste Böbrek ve Karaciğer, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, Güncel Bilgiler Işığında Sepsis Sempozyum Dizisi No: 51, Mayıs 2006, s. 35 43 3. Gupta S., Jonas M.; Sepsis, Septic Shock and Multiple Organ Failure, Anasthesia and Intensive Care Medicine Elsevier Ltd, 2006, 7:5 4. Mihmanlı A., Tahaoğlu K., Şahin İ., Ağca B., Kalyoncu A. Tuncer F., Sakız D., Deneysel Sepsis Modelinde Akciğer Patolojisi ve Antibiyotiklerin Etkisi, Ulusal Travma Dergisi, 2002, 8:3-5 5. Weiss J.N., Korge P., Honda H.M., Ping P., Role of the Mitochondrial Permeability Transition in Myocardial Disease, Circ Res, 2003, 93:292–301. 6. Hanley P.J., Mickel M., Loffler M., Brandt U., Daut J., KATP Channel Independent Targets of Diazoxide and 5-hydroxydecanoate in the Heart, J Physiol, 2002, 542:735–741 7. İskit Alper B., Erkent Ü., Ertunç M. ve ark., Glibenclamide Attenuates the Antiarrhythmic Effect of Endotoxin with Mechanism Not Involving KATP Channels, Vascular Pharmacology, 2007, 46 129-136 8. Tunçtan B., Korkmaz B., Saria Ayşe N. ve ark., 5,14-HEDGE, a 20-HETE Mimetic, Reverses Hypotension and Improves Survival in a Rodent Model of Septic Shock: Contribution of Soluble Epoxide Hydrolase, CYP2C23, MEK1/ERK1/2/IKK/IB-/NF-B Pathway, and Proinflammatory Cytokine Formation, Prostaglandins & Other Lipid Mediators, 2013, 102–103, 31–41 9. Iskit Alper B., Guc Oğuz M., A New Therapeutic Approach for the Treatment of Sepsis, Medical Hypotheses, 2004, 62:342–345 10.Lowes Damon A., Thottakama Bensita M.V., Webster Nigel R., Murphy Michael P., Galleya Helen F., The Mitochondria-Targeted Antioxidant MitoQ Protects Against Organ Damage in a Lipopolysaccharide–Peptidoglycan Model of Sepsis, Free Radical Biology & Medicine, 2008, 45:1559–1565 11.Exline Matthew C., Crouser Elliot D., Mitochondrial Mechanisms of Sepsis-Induced Organ Failure, NIH Public Access, Front Biosci, 13: 5030–5041. 12.Chopra M., Golden H.B., Mullapudi S., Dowhan W., Dostal D.E., Sharm A.C., Modulation of Myocardial Mitochondrial Mechanisms during Severe Polymicrobial Sepsis in the Rat, PLoS ONE, 2011, 6(6): e21285. doi:10.1371/journal.pone.0021285 13.Aygün G., Sepsis ve Septik Şok, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Akılcı Antibiyotik Kullanımı ve Erişkinde Toplumdan Edinilmiş Enfeksiyonlar Sempozyum Dizisi, Kasım 2002; 31:131-140