Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne Konumları

Transkript

Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne Konumları
Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne
Konumları: Zenne ve İki Genç Kız
Filmlerinde Erkeklik Halleri
Aslı Aydemir
İstanbul Üniversitesi/Psikoloji Bölümü
Giriş
Erkek kelimesi biyolojik cinsiyete işaret ederken erkeklik kelimesi toplumsal
cinsiyeti de içinde barındırır. Erkek kelimesinin biyolojik cinsiyeti içermesi,
erkek cinsel organının yanı sıra erkeğin cinsel işlevine de atıfta bulunmasıyla
olmaktadır. 1970’ler ve 1980’lerden itibaren cinsiyete ilişkin davranış
farklılıkları çalışılmaya başlanmıştır ve güçlü olmak, rasyonel düşünmek,
çatışmadan kaçmamak, rekabetçi olmak, şiddet uygulayabilmek, başarıya
ulaşma hırsı, kahramanlık isteği, teknolojik bilgi ve uzmanlığa sahip olmayı
istemek ve risk alabilmek erkeklik belirtisi olarak kabul edilmiştir (Sancar,
2013; sy 29). Bunun yanı sıra kadınlığa da duygusallık, barışçıl olma, anlayışlı
ve şefkatli olmak, edilgen olmak gibi özellikler yüklenmiştir. Yapılan pek çok
araştırma ile bu özelliklerin sahip olunan cinsiyet sebebiyle sergilendiği, yani
doğuştan getirildiğine dair kabul tartışmaya açılmıştır. Bunun yanı sıra
birbirinden farklı erkeklik hallerinin, yaşantılarının olduğu iddiası “hegemonik
erkeklik” kavramının öne sürülmesiyle tartışılmaya başlanmıştır (Sancar,
2013).
İlk olarak Connell tarafından dile getirilen hegemonik erkeklik kavramı, tek tip
erkekliğin olmadığı, evrensellik iddiasının dışında kalan farklı erkekliklerin
olduğu varsayımı üzerine kuruludur. Hegemonik erkeklik, bu farklı erkeklikler
içinde, diğer erkeklik hallerinin ve kadınların üzerinde baskınlık kuran
erkekliği ifade etmektedir (Connell, R. W., çev., 1998). Hegemonik erkeklik,
diğer erkeklik hallerinin ne kadar erkek olduğunun ölçütlerini içinde
barındırarak hem kadını hem erkeği sahip olduğu iktidar alanında sıkıştırır.
Genç, kentli, orta sınıf, heteroseksüel, tam zamanlı çalışan, makul ölçülerde
Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |109
dindar ve spor dallarından herhangi birini yapabilecek kadar fiziki yeterliliğe
sahip olma gibi özellikleri taşıyan bir erkek hegemonik erkekliğin temsilidir
(Sancar, 2013). Sayıca az da olsalar, bu özellikleri taşıyan erkeklerin iktidarı,
sahip oldukları iktidar alanının diğer erkekliklere hatta kadınlara sağladığı
ayrıcalık ve kazançlarla sürekli kılınır.
Bir yanda hegemonik erkeklik tartışılırken bir yandan da dünyanın içinde
bulunduğu sosyopolitik ve ekonomik şartlar sebebiyle bir erkeklik krizi
olduğu tartışılmaktadır. Sancar (2013), Susan Faludi (1999) ve Mairtin Mac an
Ghaill’in (1994) güvensiz ve istikrarsız yapıların egemen olduğu küresel
kapitalizm çağında, imgeler, süs ve tüketim kültürünün egemenliği içinde
kendini var etmeye çalışan erkekliklerin olduğunun ve erkeklerin, artık
babalarından onlara miras kalamayan erkekliklerini kendi başlarına bulmak
durumunda olduklarının üzerinde durduklarını belirtmiştir. Postmodern
dünyada hegemonik erkekliğin ne olduğundan tam olarak bahsedilememesi
de bir erkeklik krizinin işareti olarak ele alınmıştır ki Özbay (2013) da
metninin başında Bask, İspanyol ve Türk erkekliği üzerinden erkeklik
hallerinin yerelliğine dikkat çekerek hegemonik tek bir erkekten bahsetmenin
mümkün olamayacağını vurgulamıştır. Connell (2002) ise erkeklik krizinden
ziyade bir değişimden bahsetmekte ve hegemonik erkekliğin devlet ve
kurumlar aracılığıyla yeniden inşa edileceğini iddia etmektedir. Ancak içinde
bulunulan toplumun kültürel, ekonomik ve politik şartları, hangi erkeğin
diğerleri üzerinde hegemonya kuracağını belirlemektedir. Farklı erkeklik
biçimleri kendileri için şartlar elverişli olduğunda hegemonikleşebilirler ve bu
değişime açıktır. Kimmel (2013) de erkeklik fikrinin tarihsel değişim ürünü
olduğunu vurgulayarak on sekizinci yüzyıl sonları ve on dokuzuncu yüzyıl
başlarında “Kibar Efendi” ve “Kahraman Zanaatkâr” olan iki erkekliğin yerini
sonraki yüzyılda “Piyasa Erkeğine” bıraktığını söylemektedir. Günümüz için
Yüksel (2013), Beynon (2002) ve Edwars'ın (2006) çeşitli erkekliklerin krizde
olabileceğini kabul etmekle birlikte kapsamlı bir erkeklik krizinden
bahsedemediklerini söyleyerek, bu yazarların erkekliğin koşullarla uyumlu bir
biçimde egemenliğini sürdüreceğine dair çıkarımlarının altını çizmektedir.
Türkiye’de hegemonik erkekliğin hangi özellikleri taşıdığını tartışan Özbay
(2013) Türkiye’de hegemonik erkeklik şeması çizmenin de çok mümkün
olmadığını ancak hegemonikleşen neoliberal bir erkekliğin olduğunu
söylemektedir. Bu erkek, profesyonel ya da yarı-profesyonel bir işte çalışan,
belli bir seviyenin üzerinde aylık geliri olan, ev ve otomobil sahibi ya da almak
isteyen, belki de en önemlisi çalışan bir kadınla evli ya da evlilik yolunda olan
ve yüzeysel bir cinsiyet eşitliğine büyük oranda inanıyormuş görünen kentli
bir erkektir. Ekonomik, siyasi ve kültürel değişimlerin zorlamasıyla
hegemonik erkeklik, taşıdığı özellikleri mevcut duruma uygun özelliklerle
değiştirerek varlığını korumaktadır. Bu değişim hegemonyanın yaşlı erkekten
genç erkeğe, asker erkekten tüccar/iş adamı olmuş erkeğe bırakılmasıyla
görünmektedir (Özbay, 2013).
Ekonomik, siyasi ve kültürel değişimlerle birlikte iktidar alanı genişleyen,
daralan söylemler neyin nasıl inşa edileceğini belirlemektedir. Erkeklik
söylemi de neyin erkeklikle ilişkilendirileceği, nasıl erkek olunacağı hakkında
bizlere dilsel kaynaklar sağlamaktadır. Hâkim söylemler, üzerinde söz
söyleyecekleri nesnelere daha yakındırlar. Erkeklik söylemi içinde hegemonik
erkek, nesnesi olan “erkek”-e daha yakındır ve erkekler üzerinde yaptırım
gücü daha fazladır. Söylemler nesnelere ya da olaylara anlam verirler. Bir
nesne ya da olay, içinde yer alabileceği söylemlere göre farklı anlamlar
taşıyabilir. Söylemler inşa edicidirler ve kendi inşa ettiklerinin doğru olduğu
iddiasında bulunurlar. Dolayısıyla bir nesneyi inşa etmek için farklı söylemler
110| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015
bir mücadele içindedirler ancak hâkim, baskın söylemlerin o nesneye erişme
gücü daha fazladır (Burr, 2012). Özcülüğe ve indirgemeciliğe ciddi bir karşı
duruş olarak var olan söylem yaklaşımları içinde cinsiyet rolleri etkileşim
akışı içerisinde “yapılan” ya da üstesinden gelinen bir şeylerdir, kadınlık ya da
erkeklik kendilerine yüklenen davranışların sebebi olmaktan ziyade
sonucudurlar (Edley, 2001). Halberstam (1998) erkekler olmaksızın da
erkekliğin olabileceğini yani erkekliğin, erkek bedeni ve bu bedenin etkileri
dışında var olabildiğini tartışmıştır ve “dişi erkekliği (female masculinity)”
kavramını öne sürmüştür. Halberstam dişi erkekliği kavramı ile aslında sadece
baskın erkeklik özelliklerini taşıyan kadınlardan bahsetmektedir (Paechter,
2006). Erkeklik bedenin biyolojisi, fizyolojisi dışında söylemsel olarak var
olan, sürekli biçimde yeniden inşa edilen ortak anlamadır. Cinslerden
bağımsız olarak erkekliğin sosyal alanda var olması, erkeklerin yanı sıra
heteroseksüel ya da homoseksüel kadınların da “erkeksi” olarak işaretlenip
erkeklik yapabilmelerini olanaklı kılar. Söylemler içinde o anki etkileşime
gömük olarak kadınlık ya da erkeklik diğer her konum gibi akışkandır, kalıcı
ve sabit değildir. Kadınlık ya da erkeklik söylemleri içinde ulaşılabilir dilsel
kaynaklar aracılığıyla farklı kadınlıklar ya da erkeklikler yaşanabilir.
Yöntem
Söylemsel yaklaşımlardan biri olan eleştirel söylemsel psikoloji, söylemin
nasıl bizlere kimlikler vererek öznel yaşantımızı belirlediği üzerinde
durmaktadır ve açıklayıcı repertuarlar, ideolojik ikilemler ve özne konumları
kavramları üzerine oturmaktadır. İdeolojik ikilemler sağduyunun tek bir
anlamı olmamasıyla ilgilidir ve sağduyu tutarsız ve çelişkilidir. İdeolojik
ikilemler barındırdıkları bu çelişkiyle bir nesne hakkında farklı inşaları,
açıklayıcı repertuarları mümkün kılmaktadır. Açıklayıcı repertuarlar ise
Wetherell ve Potter’ın (1987) tanımlamasıyla olayları ve eylemleri nitelemek
ve değerlendirmek için kullanılan bir metaforlar ya da terimler kaydı ya da
sözlüğüdür.
Burr (2012) da açıklayıcı repertuarları konuşmacıların
açıklamalar inşa ederken kullanabilecekleri dilsel kaynaklar ya da alet kutuları
olarak tanımlamaktadır. İdeolojiler özneler inşa etmektedir, açıklayıcı
repertuarlar da özne konumları tarif etmektedirler. Özne konumları hangi
hak, görev ve sorumluluklara sahip olunacağını, hangi eylemlerin
sergilenebileceğini belirler. Eleştirel söylemsel psikologlar özne
pozisyonlarıyla ne elde edilmek istendiğini önemserler ve daha kolay ulaşılan
özne pozisyonları bizlere konuşmanın yapıldığı dönemin ideolojik bağlamı
hakkında bilgi sağlar.
Erkeklik söylemi, içinde barındırdığı ulaşılabilir, birbirinden farklı açıklayıcı
repertuarlarla farklı erkeklik konumları sunacaktır. Hegemonik erkeklik de,
erkeklik söyleminin sunduğu özne konumlarından biridir ve farklı erkeklik
konumlarının yapabilecekleri, kazançları ya da uğradıkları yaptırımlar
birbirinden farklılaşacaktır. Erkeklik halleri de denilebilecek bu özne
konumları, bu çalışmada Zenne (2011) ve İki Genç Kız (2005) filmleri
üzerinden, eleştirel söylemsel psikoloji analizi ile incelenecektir. Zenne
filminin seçilmesi, öteki bir erkekliği, “gey” olmayı merkezine alması ve bu
homoseksüel aşk ilişkisinin etrafını saran diğer erkekliklerin görünür olması
sebebiyledir. İki Genç Kız filmi ise lezbiyen bir aşk hikâyesini konu
edinmektedir ve bu film erkeklik söyleminin öteki bir aşk ilişkisi olan
homoseksüel ilişkilere, yani gey/lezbiyen aşkına, nasıl etki ettiğini
karşılaştırmalı olarak incelemek için seçilmiştir. Bu karşılaştırma ile erkeklik
söyleminin sunduğu farklı özne konumlarının o konumda olan kimselere
hangi hak ve kazançları sağladığı daha görünür kılınmak istenmiştir. Bunun
Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |111
yanı sıra hegemonik erkekliğin homoseksüel ilişkilerde kendine nasıl yer
edindiğine bakılacaktır.
Zenne Filmi
Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönetmenliğini yaptığı 2011 yapımı Zenne
filminde ilk gey namus cinayeti olarak da lanse edilen, 2008’de işlenen Ahmet
Yıldız cinayetinden esinlenilmiştir. 99 dakika süren film Urfalı Ahmet’in
peşindeki birisinden kaçıp bir gece kulübünde zennelik yapan Can’ın kulisine
saklanmasıyla başlamaktadır. O sırada Can’ı zenne kıyafetleriyle
fotoğraflamak isteyen Alman fotoğrafçı Daniel Bert ile karşılaşırlar. Can
binbaşıyken güneydoğuda ölen bir babanın oğludur ve ağabeyi de askerlikten
ruhsal sağlığını yitirmiş olarak dönmüştür. Can’ın annesi bu sebeple oğlunu
askere göndermek istememektedir. Ancak hegemonik erkekliğin kendisini
dayattığı ve görünür olmasından hoşnut olmadığı erkeklik hallerini kendisine
dönüştürdüğü yer, askerliktir. Erkekliğin ispatlanacağı bir talim ve terbiye
süreci olarak hegemonik erkeklik değerlerinin genç erkeklere benimsetildiği
askerlik, incelikli teknikler, kurumsal organizasyonlar ve erkekleri ikna
olmaya yöneltecek kültürel pratikler içermektedir. Erkeklik sınavının
askerlikle birlikte başarılıp erkek adamlar olarak topluma yeniden dâhil
olmalarına dair ritüelistik bir sözleşme vardır. Askerlik, bu erkek adam
konumuna doğru dönüşümleri içeren bir geçiş dönemidir (Yiyin, 2009).
Askere gitmesi için zorlanan, muhafazakâr bir ailenin çocuğu olan Ahmet ise
İstanbul’a üniversite için gelmiş, kız kardeşiyle birlikte yaşamaktadır.
Okulunun son senesinde olan Ahmet ailesinin Urfa’ya dönmesi ve askere
gitmesi için yaptıkları baskının yanı sıra annesinin peşine taktığı adamın da
etkisiyle sevgilisi Daniel ile birlikte Almanya’ya gitmeye karar verir. Ancak
bunu gerçekleştirebilmek için Ahmet’in askeri heyete eşcinselliğini
ispatlayarak askerlikten muaf olması gerekmektedir. Diğer yandan asker
kaçağı olan Can da iş bulabilmek için aynı durumla karşı karşıyadır.
Nihayetinde askerlikten muaf olurlar. Ancak film, gey olduğunu babasına
söyleyen Ahmet’in babası tarafından vurulup öldürülmesiyle bitmektedir.
İki Genç Kız Filmi
Perihan Mağden’in 2002 yılında yayınladığı İki Genç Kızın Romanı adlı
kitabından uyarlanan, Kutluğ Ataman’ın yönettiği 2005 yapımı İki Genç Kız
filmi, farklı sınıflardan olan ancak sahip oldukları yaşamdan uzaklaşmak
istedikleri için ortaklaşan iki genç kadının, Handan ve Behiye’nin,
yaşadıklarını anlatmaktadır. Behiye geleneksel cinsiyet rollerinin baskın
olduğu evinden kaçıp Handan’ın ve annesi Leman’ın evine yerleşmiştir ve
Handan’la beraber Avustralya’ya kaçmayı planlamaktadırlar. Ancak Behiye
ağabeyi tarafından bulunur ve eve kapatılır. Behiye evden bir şekilde çıktıktan
sonra da Handan’ın evini terk ettiğini öğrenir. Kendisi ise istemediği hayatına
kaldığı yerden devam eder. Filmde bariz bir biçimde lezbiyen bir ilişki
görülmese de Handan ve Behiye’nin eşcinsel bir ilişki içinde olabilecekleri film
boyunca hissedilmektedir.
Analiz
Zenne filminde daha çok erkeklik halleri ve bu hallerin birbirleriyle nasıl
etkileşime girdikleri, birbirleri üzerinde kurdukları iktidar ilişkileri açıkça
görülmekteyken, İki Genç Kız filminde daha çok kadınlar ve bu kadınların
erkeklikler karşısında nasıl yer aldıkları ve hegemonik erkekliğin kadınlar
karşısında kendisine sağladığı ve koruduğu haklar görülmektedir.
112| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015
Zenne Filmi Analizi
Film boyunca farklı erkeklik halleri ve bu hallerin, özne konumlarının
kendilerine sağladığı iktidar alanları içinde birbirleri üzerinde güç edinme
çabaları ya da kurdukları iktidar görülmektedir. Erkeklik söyleminin içinde
çeşitlenen erkek konumlarının gücünün tartıldığı, değerlendirildiği nokta ise
hegemonik erkekliğin özelliklerinin taşındığı erkek konumlarıdır.
Aşağıdaki alıntı Ahmet ve Can’ın ilk kez karşılaştıkları sahneye aittir.
Peşindeki adamdan kaçan Ahmet bir gece kulübüne sığınır, bu gece kulübü
Can’ın zennelik yaptığı kulüptür. Kuliste Can kendi sahnesi için
hazırlanmaktadır ve bu sırada Ahmet ile aralarında aşağıdaki diyalog geçer.
Alıntı 1 (Can, C; Ahmet, A):
1.
C: alo teşekkür ederim diceksin seni burda barındırdık diye ya da
öküzsün
2.
A: ayı öküz değil bak ayı
3.
C: ay hepiniz birer ayı görüntüsünde papatyasınız kıldan tüyden
yırttığınızı zannediyosunuz ama
4.
A: en azından erkek gibiyiz
5.
C: sen İskoç travestilerini duydun mu senin gibi pantolon
giyiyolarmış
6.
A: aman harcama yemek tarifi kitabına saklarsın sen şimdi onu
7.
C: (
) erkekliği karıştırıyosun bebeğim ay onlar ne öyle
gübreliyomusun sırtındakileri
8.
A: sen kafandakileri gerçek bi erkek bulıyım diye geberiyosunuz
Alıntıda görüldüğü gibi “ayı” ve “öküz” sıfatları Can tarafından Ahmet’e
yakıştırılmaktadır. Ahmet bu sıfatları üzerine almakta sakınca görmeyip
kendisinin “gerçek erkek”, “erkek gibi” olduğu vurgusuyla Can’ı
aşağılamaktadır. Tartışmaları sırasında 3. sıra alışta Can’ın “ayı görüntüsünde
papatya olmak”, 6. sıra alışta ise Ahmet’in “yemek tarifi kitabında saklamak”
gibi kadınlığı çağrıştıran ifadeleri kullanmaları gücü kimin eline alacağının
mücadelesidir. Can kılın ve tüyün erkek yapmayacağını söyleyerek Ahmet’in
erkek gibi olmakla edindiği iktidarını sarsmaktadır, Ahmet ise 6. sıra alışta
Can’ı kadınsılaştırarak gücü eline almaktadır. İkisinin de yaptığı, birbirlerini
“erkek” konumundan uzak tutmaya çalışarak gücü konumları arasında değiş
tokuş etmektir. Böylece güç hep “erkek olmaya” verilmektedir ve onu kim
giyerse güçlenmektedir.
“Öküz” sıfatı hegemonik erkekliği taşıyan erkeklere yakıştırılmaktadır. Can
teyzesinin sevgilisi için de bu sıfatı kullanmaktadır ve bu erkeğin kendisinden
nefret ettiğini söylemektedir. Ancak daha sonra filmde bu baskın erkek, Can
sokakta darp edildikten sonra Can’ın yaralarını temizlerken görülmektedir.
Alıntı 2 (Ahmet, A; Daniel, D):
1.
A: o benim erkek arkadaşım değil. Gölgem, ben yürüdüğümde o
da yürür. Nereye gidersem ne yaparsam haberi olan biri. Ne yediğimi
nerede yattığımı, takip eden biri.
2.
D: neden takip ediyor seni
3.
A: çünkü burada istanbulda başka bir hayat başladım. Para
verdim yine de peşimi bırakmadı. Hayatın tadını çıkardığım her anda
karşıma yeniden çıktı
4.
D: neden yaptın ki bunu polise gitmen gerekirdi
Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |113
5.
A: hep farklı bi çocuk oldum (.) annem asabi bi kadındır. O
olaydan sonra hayatım iyice zorlaştı üniversiteye istanbula gelince
annem peşime Zindan’ı taktı bazen hızını alamıyor beğenmediği
kıyafetlerimi bile kesiyor
6.
D: ailene neden dürüstçe gerçeği söylemiyorsun dürüstlük en
kolay yoldur
7.
A: anlamıyorsun dürüstlük beni öldürecek
8.
D: evet anlamıyorum ne olabilir ki onlar senin ailen. Seni
seviyorlar
9.
A: annem temizlik hastasıdır ben temiz değilim her şey oluruna
varır
Alıntı 2 Daniel’ın Ahmet’i başka bir erkekle görmesinin ardından Ahmet’ten
açıklama istediği sahnedendir. Bu alıntıda en çok dikkati çeken bir gey olan
Ahmet’in kendisine 9. sıra alışta “temiz olmadığı” ithamında bulunmasıdır.
Onu pis olarak konumlandıran ise peşine takılan adamın taşıdığı “erkeklik”-tir.
Bu adamın adının Zindan olması da tesadüfi değildir. Nerede, ne yapıldığını
bilen, peşi bir türlü bırakmayan ve kendi iktidarını sarsacak kadar, hayatın
tadı çıkarıldığında karşı karşıya gelinen hegemonik erkekliktir. Zindan, iktidar
alanı olabildiğince geniş olan baskın erkeklik, diğer erkeklik hallerini
hapsetmektedir.
Filmin sonlarında artık Ahmet’in gey olduğunun kanıtları da elinde olan
Zindan Ahmet’i tehdit etmeye gelir. Ahmet’in yanında Daniel, Can, Can’ın
teyzesi Şükran vardır. Onlar Zindan’a bir şekilde karşı dururlarken Şükran’ın
baskın erkekliğin bir taşıyıcısı olan sevgilisi, Zindan’a “kendine göre birini seç”
demektedir. Kadın olmak ve gey olmak hegemonik erkekliğin karşına çıkacak
güce sahip olmamak demektir.
Askerlik zorunlu olması sebebiyle Türkiye’de 20 yaşında başlayarak her
erkeğin karşısına çıkmaktadır ve erkekliğin tescil edileceği bir yerdir. Bu
sebeple filmde Can’ın ağabeyi Can’ı askere göndermek istemeyen annesine
“kızın erkek olur da döner askerden” demektedir. Askere uğurlama törenleri de
erkekleri, erkekliklerini hegemonik erkeklik karşısında tescil ettirmeye
özendiren kültürel bir pratiktir. Filmde de ilk dikkati çeken sahnelerden biri
Daniel’in sokakta gördüğü bir askere uğurlama törenidir. Akranlarının “en
büyük asker bizim asker” diyerek havaya zıplattığı sırtında Türk bayrağı olan
genç askere gidecektir. Yine aynı sahnede sırtında Türk bayrağı olan başka bir
genç erkeğe sarılıp ağlayan bir kadın vardır. Kadınlar da çeşitli şekillerde bu
törenler içinde yer alarak bu pratiğin, dolayısıyla hegemonik erkekliğin
iktidarının sürekliliğini sağlamaktadırlar. Askerliğin dayattığı erkeklik halinin
dışındaysan çeşitli yaptırımları vardır. Bu yaptırımlar çıplakken arkanı dönüp
fiziki muayene olmayı, eğer gey bir erkeksen bunu fotoğraf ya da video ile
ispatlamak gerekliliğini içermektedir. Bu yaptırımlar gerçekleşemediği
durumlarda yeni yaptırımları getirmektedir. Filmde iç çamaşırını çıkarmayıp
muayene için arkasını dönmeyen gence asker doktor tokat atmaktadır. Video
ya da fotoğrafta askere gitmek istemeyen erkeğin olmak durumunda olduğu
konum ise cinsel birleşme sırasında alınacak olan “pasif” konumdur. Çünkü
baskın erkek söyleminin ötekisi geyler, erkek söyleminin ötekisi kadınsılık
üzerinden anlaşılmaktadır ve heteroseksüellik üzerinden geylere biçilen cinsel
ilişki tek düzeydedir, birinin diğeri tarafından penetre edilmesini içermektedir
(Gürhanel ve Arkonaç, 2013). Kadınlığa atfedilen bu konumda olmak erkek
olmamayı gerektirdiği için zaten askerden sonra adam olabilecek bir erkek
değilsindir, dolayısıyla asker olamazsın. Yurtdışına çıkabilmesi için de
Ahmet’in eşcinsel olduğuna dair askeri heyeti ikna etmesi gerekmektedir. Bu
sebeple öncelikle erkeksi görünümünden kurtulmalıdır ve bunun için Can’dan
114| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015
yardım isteyerek kıllarını yok eder, peruk takar, gözlerine sürme çeker yanı
sıra yanına istenilen fotoğrafları alır. Aşağıdaki alıntı heyetle Ahmet arasında
geçen diyaloğa aittir.
Alıntı 3 (Doktorlar, D1 ve D2; Ahmet, A):
1.
D1: nerelisin evlat
2.
A: urfa
3.
D1: vay urfa verici değil bu alıcı ne iş yapıyosun sen
4.
A: zenneyim efendim
5.
D1: oğlum (.) erkek adam dans eder mi
6.
A: ben öyle hep küçüklüğümden beri dans etmeyi seviyorum ya
7.
D1: ee güzel işte aslan gibisin alalım seni askere açaça da
çıkarsın istediğin kadar dans edersin
8.
A: geyim
9.
D2:evladım yüksek sesle konuş anlamadık
10.
A: homoseksüelim
11.
D1: peki nerden anlıcaz
12.
A: e fotoğraf
Görünüşü sebebiyle heyet tarafından önkonumlandırılan Ahmet “Urfalı bir
erkek” konumuna da oturtularak “alıcı” yani “pasif” olarak itham edilmektedir.
Hegemonikleşme, normatif kalma ve kuralları belirleme potansiyeli, diğer tüm
kategorik iktidar yapılarından yüksek olan heteroseksüellik, erkeklikleri
biçimlendirir ve etnisite de dâhil farklılaştırır (karş. Özbay, 2013, s. 201).
Ahmet’in gey olmasıyla birlikte Urfalı olmasının bu şekilde vurgulanması
Türkiye’deki hegemonik heteroseksüel erkeğin aynı zamanda Türk olmasıyla
doğrudan ilişkilidir. Bu sıra alışta Ahmet’in “bu” olarak konuşulması da
rütbeli asker olan doktorların erkekliklerinin onlara verdiği güçle Ahmet’i
aşağılama aracı olmaktadır. “Dans etmeyen” hegemonik erkekliğin kendini
reddetmesi için zenne olduğunu söyleyen Ahmet’e hala hegemonik erkekliği
taşıyanları işaretleyen “aslan gibisin” ifadesi söylenince Ahmet gey olduğunu
söyler, Ahmet’in bunu oldukça düşük ses tonuyla söylemesi dahi hegemonik
erkekliğin baskın oluşunun bir ifşasıdır. Hegemonik erkeklik inşa ettiği baskın
konum dışında diğer erkek konumlarının sesini kısar.
Ahmet gösterdiği fotoğraflarla istediği sonuca ulaşırken Can için aynı durum
söz konusu olmamıştır. Hegemonik erkeklikten saklanabilmek için gündüzleri
dışarı çıkamayan asker kaçağı Can, hegemonik erkekliğin ona dayattığı
biçimde bir cinsel yaşantı içinde değildir ve kendini zorlasa da askeri heyeti
ikna edecek fotoğraf ya da video edinememiştir. Yanında sadece pembe bir
kâğıtta kendini ifade ettiği bir mektup vardır. Aşağıdaki alıntı da aynı heyetle
Can arasında geçen sahnenin yazı dökümüdür.
Alıntı 4 (Doktor, D1; Can, C):
1.
D1: ne lan bu hal baban ne diyo lan senin bu ibne haline
2.
C: efendim babam da sizin gibi binbaşıydı güneydoğuda şehit
oldu bilmiyorum şimdi ne düşünüyodur
3.
D1: ver şu zarfı e::
4.
C: pardon yanlış zarfı getirmişim
5.
D1: biz sana doğrusunu gösteririz
İlk sıra alışta hegemonik erkekliğin oğlunda temsil edilmesini sağlayacak baba
sorgulanmaktadır, bunun yanı sıra “bu ibne hal”
ifadesi ile Can
aşağılanmaktadır. 5. sıra alıştaki “biz” hegemonik erkekliği taşıyanlardır,
doğrusunu göstermek olarak tarif ettikleri ise Can’a tecavüzdür. Bu durum
hegemonik erkekliğin sunduğu eylem olasılıkları içinde erkeklerle cinsel
Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |115
ilişkinin olabileceğini göstermektedir. Askeri heyet tarafından istenen video
ve fotoğrafta özellikle erkeğin “pasif” konumda görülmesi talebi de bunu
doğrulamaktadır. Hegemonik erkekliği tehdit eden, cinsel ilişki sırasında
“kadın” konumunda olmaktır. Yoksa “aktif” konumda olup bir erkekle birlikte
olmak hegemonik erkekliğe tehdit değildir. Hegemonik erkekliğin meselesi
kadınlara atfedilen her türlü konum ve özellikten ne kadar uzak
durulduğudur.
Hegemonik erkekliğin bir temsili de polislerdir. Film boyunca asker kaçağı
olması sebebiyle polise yakalanmamaya çalışan Can, yakalandığında polisten
“ibne misin sen, rapora başvurdun mu” sorusunu duymaktadır. Asker de polis
de taşıdıkları erkeklikleriyle karşılarındaki kimsenin erkekliğini tartabilecek
konumdadırlar.
Erkeklik söyleminin sunduğu hâkim erkek konumunun kurduğu iktidar alanı
içinde olan kadınlar, bu konumu erkeklerin erkekliğini değerlendirmek için
sürekli işaret etmektedirler ve dolayısıyla bu konumun baskın gücünü sürekli
kılmaktadırlar. Aşağıdaki alıntıda Ahmet’in annesinin kocasını baskın erkek
konumuyla kıyaslayarak nasıl sıkıştırdığı görülmektedir.
Alıntı 5 (Anne, A; Baba, B):
1.
A: ne hayırı olacak bu oğlanın sana iflas ettin hayırsızlık
soframızda a:: bak dişini bile sattın suratına suratına gülüyorlar
görmüyor musun karakola çektirdi oğlan bizi alay konusuyuz yıllar var
sokakta mecliste çarşıda camide şimdi bir oğlan daha veririm kucağına
şimdi ama bu gerekir erkek ister
2.
B: bir oğlan bir kız çocuğu verdim kucağına nankörlük etme
3.
A: oğlan doğdu erkek olamadı hayra dönmedi
4.
B: ya deli deli olma Kezban
5.
A:allah belanı vere ibne armut dibine düştü işte (.) ne var burda
(.) gücün eksik sesin kısık allah belanı versin uğursuz uğursuzsun bak
orda oğlun sokaklarda kimlerle geziyo ne boklar yiyo haysiyetsiz ulan
şerefsizsin
6.
B: vicdanım
7.
A: ben üzülmüyomuyum sanıyosun töre vicdandan büyüktür hadi
git saklan yorganı çek kümese gir kapat başını daha o zamandı dedim
sana bacak kadardı dedim zenne olacak dedim dinlemedin yok et dedin
İlk sıra alışta anne “bu gerekir” dediği yerde elini yumruk yapıp sıkmaktadır,
burada erkek, cinsel işlevselliği yerinde olan olarak inşa edilmektedir. 5. sıra
alışta ise “ibne” diyerek babanın “erkek” olamadığını belirtiyor, çünkü ibnelik
konumu erkekliği içinde barındırmamaktadır. “ne var burda” dediği yerde
anne, babanın cinsel organını tutmaktadır ve “gücün eksik sesin kısık” diyerek
yine cinsel işleve atıfta bulunmaktadır. Annenin inşa ettiği erkek konumu
cinsel açıdan yeterli işleve sahip dolayısıyla güçlü, hayırlı, uğurlu, haysiyet ve
şeref sahibi olarak inşa edilmektedir. Baba bunlar arasına “vicdanı”
yerleştirmeye çalıştığı sırada karısından tokat yemektedir. Baba inşa edilen
erkek konumuna sokulmamakta, erkek olmadığı iddiasıyla baskın erkeklik
altında ezilmektedir, babanın erkekliği bir krizdedir ve baba erkek olmaya
zorlanmaktadır. 2000’den sonraki Türk sinemasında erkeklik krizinin
görünümlerinden biri olan “kurbanlaştırma” (Yüksel, 2013) bu filmde de
görülmektedir. Baba baskın erkekliğin tüm dilsel araçları içinde sıkıştırılan,
“vicdanının” kabul etmediği, istemediği şeyleri yapacak bir kurbandır. Burada
erkeği şiddete iten nedenlerden biri olarak Kaufman’ın (2009) dile getirdiği
erkek iktidarının yarattığı paradoks kendini göstermektedir. Baba erkek
116| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015
olabilmek için kendi arzusu dışında şiddet uygulamaya, oğlunu öldürmeye
ikna olmuştur.
Ahmet’in “baba, ben ibneyim” telefonundan sonra babaya silahı veren yine
kadındır. Oğlunu öldürdükten sonra kendini öldürmeye çalışan babanın
elinden silahı alıp onu seccadenin üstünden itip seccadeyi yıkayan da kadındır
ve yine banyoda kandan arındıramadığı seccadenin yanında ağlayan da
kadındır. Beri yandan Can’ı hegemonik erkeklikten saklayan, hegemonik
erkekliğin karşısına dikilen de bir kadındır.
İki Genç Kız Filmi Analizi
Filmde daha çok kadınlar görülmektedir ancak Behiye’nin baba ve ağabeyi,
Handan’ın erkek arkadaşları, bakkalın çırağı, taksi şoförü ve Leman’ın sevgilisi
Şevket Bey de yer almaktadır. Bunların yanı sıra kadınsılığı ile öne çıkan
Handan’ın yanında erkeğe atfedilen öfke, şiddet ve bunların sonucu
saldırganlığı taşımasıyla erkeksi görünen Behiye vardır. Behiye’nin kadın
oluşu banyoda ve annesine yardım etmek için, annesine duyduğu öfkeyle de
beraber kadına biçilen toplumsal cinsiyet rolleri içinde ev temizliği yaparken
görülmektedir.
Filmde birbirinin karşısına çıkan erkeklik halleri değil, kadınların karşısına
çıkan erkeklikler vardır. Zengin erkekler, Şevket Bey ve Handan’ın arkadaşları
Erim ve Burak. Handan’ın arkadaşları zenginliği babalarından alan, lüks
araçlara binen erkekler ve bu erkekler kadınlar üzerinde hak iddia edebilen
erkeklerdir. Behiye ve Handan araçlarına bindiklerinde apaçık bir biçimde
Handan’ın arkasından göğüslerine bakma hakkını kendilerine veren bir erkek
konumudur onlarınki. Öyle ki Handan hoşlandığı Erim ile birlikte olduktan
sonra Erim ona, Burak için “senden hoşlanıyor” demiş ve Handan’ın “ben ondan
hoşlanmıyorum” diyerek reddetmesine rağmen Handan’ın yanına Burak’ı
çağırmıştır. Onların erkeklikleri kadına söz hakkı tanımamıştır. Leman’ın
sevgilisi Şevket Bey ile olan ilişkisi ise sadece Şevket Bey’in Leman’a duyduğu
cinsel arzu kadar sürmüştür. Birliktelikleri karşılığında kızı Handan’ın kurs
parasını Şevket Bey’den isteme hakkı edinen Leman bu parayı alır ancak
Şevket Bey başka bir kadına arzu duyduğunda karşı çıkma hakkı yoktur.
Şevket Bey’i başka bir kadınla gördüğünde yaptığı tek şey usulca, görünmeden
o mekânı terk etmek olmuştur. Handan’ın arkadaşlarının ve Şevket Bey’in
erkeklikleri, kadınlara söz hakkı vermeksizin kendi arzularını doyurma
hakkını onlara vermektedir. Kendini doğum gününde Şevket Bey için
hazırlayan ve kızı Handan’a sürekli kendisine bakması için ikazlarda bulunan
Leman erkeğin arzu nesnesi olmaya özenerek bu erkeklik halinin sürmesine
katkı sağlamaktadır.
Behiye’nin karşısında bulduğu erkekler babası ve ağabeyidir. Ağabeyi Tufan,
Behiye’nin ayakçısı olduğunu söylediği borsadadır ve elinde Para Dergisi,
giydiği takım elbiseyle zengin erkeğe özenmektedir. Filmdeki bir yemek
sahnesinde görüldüğü üzere sofrada babasından daha fazla söz hakkına
sahiptir. Babasının aile içindeki iktidarını almış görünmektedir. Handan’ın
evinde bulduktan sonraki bir ay boyunca Behiye’yi evde kilit altında tutması
ve Behiye’nin arkadaşına annenin “abisi bilir kızım, babası bile karışamıyor”
demesi bunun bir ifşasıdır. Bu cümledeki “bile” zaten kadının kendisinde söz
hakkı olmadığının kabulüyle beraber eskiden babada olan söz ve yaptırım
hakkının artık oğula verildiğini belirtmektedir. Yaşlı erkeğin sahip olduğu güç
genç, para kazanan girişimci benlik diye özetlenen neoliberal özneye
devredilmiştir (Özbay, 2013). Behiye’nin kırmızı saçını uyurken kesip “akşam
döndüğümde bu kırmızı saçı kafanda görmicem” deme hakkını ağabeye veren,
Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |117
Tufan’ın içine yerleşmekten hoşnut olduğu baskın erkek konumudur. Hoşnut;
çünkü bu konum aile içinde ona annenin de desteğiyle pek çok ayrıcalık
tanımakta ve güç vermektedir. Yatağı Behiye tarafından toplanmakta, yemeği
Behiye tarafından pişirilmektedir. Annenin açık desteği Behiye’yi bulup onu
dövdüğü sırada oğluna söyledikleriyle görülmektedir. Oğlunu engellemek
yerine sadece arada ağzını kapatıp izleyerek “Tufan canını yakma kurban
olıyım, başına vurma, Behiye söyle kurtul kızım, Tufan yeter yapma” gibi
ifadeler kullanmıştır. Kızına uygulanan şiddeti engellemeyip oğluna kurban
olmayı yeğlemektedir. Oğlu döve döve kızını götürürken arkalarından
gitmektedir sadece. Annesi olarak oğlunu eylemlerine karışılamayan, gücü
zaten kabul edilen hegemonik erkekliğe yerleştirip bir başkasına, bir kadına
şiddet uygulama hakkını oğluna vermektedir. Erkekliğe biçilen iktidarın
sürmesine katkıda bulunan kadınlardan biridir Behiye’nin annesi.
Behiye ve Handan’ın ilişkisine bakıldığında ise kadına biçilen tüm özellikleri
taşıyan Handan ve Handan’ı tacizden, erkek arkadaşlarından kollayan, onlara
saldıran hatta bıçak çeken bir Behiye vardır. Behiye’nin saldırganlaştığı bu
vakitlerde ise Handan ağlamaktadır. Yurtdışına kaçış planlarını yapan,
Handan’a akıl veren bir Behiye vardır. Behiye’nin ilişkilerinde edindiği bu
konumun ona verdiği haklar ve eyleme biçimleri ne kadar da erkekliğe verilen
haklara ve eylemliliğe benzemektedir.
Tartışma
Söylemler kendi içinde üretilen filmlerle sürekli kılındıkları gibi, dönüşüme de
uğrayabilirler. Metin yazarları, içinde konuştukları söylemlerin onlara araç
olarak sunduğu dilsel kaynaklar arasından kendi seçtiklerini ifşa ederler.
Filmlerin söylemlerinin dönüştürücü gücü de yazarlarının bu fail oluşlarıyla
mümkün olmaktadır. İki Genç Kızın Romanı kitabı, İki Genç Kız ve Zenne
filmleri hâkim toplumsal cinsiyet rollerine yönelik politik duyarlılık taşımakta,
dolayısıyla baskın erkeklik söyleminin az konuşturduklarını açık ederek
hâkim söylemi sıkıştırıp dönüşmeye zorlamaktadırlar.
2011 yapımı Zenne filmi ve 2005 yapımı İki Genç Kız filminde karşılaştığımız
hegemonik erkekler birbirinden oldukça farklıdırlar. İki Genç Kız filminde
zengin erkekler ve zengin olmak isteyen ağabey baskın erkekliği taşıyan
erkeklikler olarak sunulmaktadır. Zenne filminde ise polis, asker, doktor,
Zindan baskın erkek konumuna kurulmuşlarken gey erkek, dans eden erkek
(zenne), ruh sağlığını askerde yitirmiş ağabey ve oğlunu öldürüp intihara
teşebbüs eden baba hegemonik erkekliğin onları sıkıştırdığı, yok olmaya ittiği
erkekliklerdir. Zenne filminde Özbay’ın (2013) 1990’lı yıllar için hegemonik
olarak bahsettiği asker erkek daha çok görülmekteyken İki Genç Kız filminde,
İki Genç Kızın Romanı (Mağden, 2002) kitabında Behiye’nin tabiriyle “para ve
çük imparatorluğu” içindeki hegemonik erkek, iş adamı, görülmektedir. Tek
bir hegemonik erkeklikten bahsedemeyeceğimiz iddiasıyla, var olduğu
tartışılan erkeklik krizi, 2000 sonrası yapılmış bu iki filmde farklı özellikler
taşıyan hegemonik erkeklerin görülmesiyle kendini hissettirmektedir. Hatta
Özbay’ın (2013) asker erkeğin hegemonyasını iş adamı olan erkeğe bırakmış
olabileceği iddiasını kronolojik olarak ters biçimde seyretmiş olmamız, aslında
Türkiye’de üzerine hemfikir olabileceğimiz bir hegemonik erkeklik şeması
olmadığı iddiasını desteklemektedir. Kırsalda, şehirde birbirinden farklı olup
da hüküm süren farklı hegemonik erkeklikler mevcuttur. Bu erkeklikler
birbirinden farklı özellikler taşısalar da onları ortaklaştıran yine
sürdürdükleri hegemonyalarıdır. Hegemonyalarını sürekli kılmaları her
defasında karşılarında dikilecek bir “öteki” inşa etmeleriyle mümkün
118| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015
olmaktadır. Bu ötekiler genellikle kadınlar ile geylerdir ve Kimmel (2013) bu
durumu şöyle özetler;
“Kadınlar ile gey erkekler, heteroseksüel erkeklerin, her zaman kazanan
olacakları bir oyunda kâğıtları kendi yararına olacak biçimde hileli
dağıttıkları, karşısında kimliklerini yansıttıkları oyunun kurallarını
belirleyen ve böylece baskı altına alma yoluyla kendi erkeklik iddialarını
destekleyebilecekleri “ötekiler” haline gelirler (s.100)”
Ki Zenne filminde bu öteki, gey erkek iken İki Genç Kız filminde de kadınlardır.
Karşılaştığımız hegemonik erkekliklerin erkeklik iddialarını sürdürmeleri, bu
ötekilere yönelttikleri şiddetle mümkün olmuştur, onları şiddet aracılığıyla
baskı altına almışlardır. Foucault (2003) varlığın kendi sürekliliğine dair bir
tehdit ile karşılaştığında tehdit edeni yok etme arzusu duyacağını ve bu
arzunun sonucu olarak şiddetin ortaya çıkacağını belirtir. Bu şiddet Behiye’nin
ağabeyi tarafından dövülmesini ve Ahmet’in babası tarafından öldürülmesini
kapsayacak kadar geniş bir uzamdadır. Behiye biriktirdiği parasını çalarak
zengin erkeklerin hegemonyasından pay almak isteyen ağabeyinin erkekliğini
krize sokmuştur. Ahmet de gey olduğunu babasına söyleyerek babasının
içinde olduğu, annesinin sürmesine katkı sağladığı heteroseksüel hegemonik
erkekliği krize sokmuştur. Sonuç olarak kriz bu ötekilerin bedenlerine
uygulanan şiddetle onarılmış ve hegemonya sürekli kılınmıştır.
Kimmel’in (2013) belirttiği gibi tarihsel ve gelişimsel olarak erkekliğin ötekisi
temelde kadınlar olmuştur, analitik teorisyenler erkek olmanın kadınsılığın
reddi ile mümkün olduğunu kuramsallaştırmışlardır. Baskın erkeklik söylemi
içinde kadının ve kadınlığı çağrıştıran geyliğin sürekli biçimde öteki olarak
inşa edilmesi bir tür erkeklik performansıdır (Aygül, 2013) ve bu erkeklik
performansının altında sıkışan geyler arasında da, kadının ve kadınsı geylerin
öteki olarak inşası söz konusudur. Dolayısıyla geyler arasında baskın erkeklik
söyleminin yeniden üretimi görülmektedir (Gürhanel ve Arkonaç, 2013).
Alıntı 1’de Ahmet ve Can’ın arasındaki etkileşim buna örnektir. Kadının sosyal
olarak yetersiz olduğu kabulü kadını zayıf, erkeği güçlü yapmaktadır (Elçi,
2012) ve baskın erkeklik söylemi içinde zayıflığa yani kadınlığa tahammül
yoktur. Hegemonik erkekliğin dayatıldığı askerlik, kadınsı görünümü
sebebiyle hegemonik erkekliğin kendisini reddetmesini sağlamak için Ahmet’i,
başlangıçta erkekliğin göstergesi olarak gördüğü kıllarından vazgeçmek,
zenne olduğunu söylemek zorunda bırakmıştır. Homofobinin ötekisi olan
geylerin, kadınlığı reddetmeleri ve birbirleri arasında ötekiyi kadınlık
üzerinden inşa etmeleri, onları baskın erkek söylemiyle ortaklaştırmaktadır
(Gürhanel ve Arkonaç, 2013). Bu bulgu ile homofobinin aslında erkeği değil
erkeğin taşıdığı kadınsılığı hedef aldığı düşünülebilir. Kadınsı olan erkek,
erkekliği krize sokmaktadır. Kadınların homoseksüel ilişkisinin tehdit olarak
algılanmaması, lezbiyenlerin geyler kadar bariz homofobik yaptırımlara
maruz kalmamaları bundan dolayı olabilir. Behiye ve Handan’ın film boyunca
aynı yatağı paylaşmaları bir problem teşkil etmemiştir.
Baskın erkekliğin ötekisi geylerin, baskın erkeklik söylemini kadınsı geyleri
ötekileştirerek yeniden üretmeleri akla erkeksi kadınları getirmektedir.
Halberstam’ın (1998) dişi erkekliği kavramıyla baskın erkeklik özelliklerini
taşıyanlar olarak inşa ettiği kadınlar lezbiyen bir ilişkide “butch” olarak
görünmektedirler. Lezbiyen bir ilişkide kadınsı toplumsal cinsiyet rollerini
taşıyan kadın ise “femme” olarak işaretlenmektedir. Butch olmak, butchfemme bir lezbiyen ilişkiyi yaşamak heteroseksizmi, hegemonik erkekliği
yeniden ürettiği ve sürdürdüğü iddiasıyla eleştirilmiştir. Ancak Nguyen (2008)
kadın bedeninde erkekliği taşıyan butch kimliğinin kadınlığı reddetmelerinin
Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |119
yanı sıra erkekliği, erkeklik-erkek arasındaki ilişkinin dışına taşıyarak baskın
heteroseksist normların doğallığını ve istikrarını bozduğunu söylemektedir.
Yine de Nguyen (2008) heteroseksizmi sürdürme riskini içinde barındıran bu
ilişki için feminist bir farkındalığın olması gerektiğinin üzerinde durmaktadır.
Aksi takdirde butch-femme bir lezbiyen ilişki, erkek baskınlığına meydan
okuma ve onu değiştirme gücünü kaybedecektir. Lezbiyen bir ilişkiyi
izlediğimiz İki Genç Kız filminde, Behiye ve Handan’ın dış görünümleri ve
ilişkide üstlendikleri toplumsal cinsiyet rolleri onların bir butch-femme
lezbiyen ilişkisi sürdürdüklerini düşündürmektedir. Gey bir aşk ilişkisini
izlediğimiz Zenne filminde de, Ahmet’in Daniel’a kilo aldırmak istemesi ve onu
bıyık bırakmaya zorlaması yani onu erkek yapmaya çalışması geyliğini
kendisini takip eden Zindan’dan saklamak için olabileceği gibi ikili toplumsal
cinsiyet rollerini romantik ilişkilerinde var etmesinin bir sonucu da olabilir.
Behiye ve Daniel’ın ilişkilerinde koruyan, kollayan, partnerlerine akıl veren
olmaları onları dışına çıkamadığımız ikili toplumsal cinsiyet sistemi içinde
erkeksilikle ilişkilendirmemize sebep olmaktadır. Bu durum bizleri, filmde
seyrettiğimiz aşk ilişkileri için, homoseksüel romantik ilişkilerde baskın
erkeklik söyleminin yeniden üretildiğini düşünmeye götürmektedir. Ancak
yine de bu iki homoseksüel romantik ilişki, hegemonik erkekliğin farklı
yaptırımlarıyla sonlanmıştır.
Kadınlık ve geylik dışında hegemonik erkekliğin başka ötekileri de olmaktadır.
Amerikan erkekliği üzerinden hegemonik erkekliği tartıştığı makalesinde
Kimmel (2013) bu ötekilerin on dokuzuncu yüzyıl başlarında Avrupalılar ve
çocuklar olduğunu belirtmekte ve Rupert Wilkinson’un “gerçek Amerikalının
Avrupalılar gibi kadınsı olmayacağını” yazdığını aktarmaktadır. Homofobinin
cinsiyetçilik ve ırkçılıkla nasıl iç içe geçtiği Zenne filminde Ahmet’in asker
muayenesi sırasında da kendini açık etmektedir. Ahmet’in “Urfalı” dolayısıyla
Kürt olduğu ve bu sebeple “alıcı” olduğu konuşulmaktaydı.
Her iki filmde de baskın erkeklik söyleminin iktidar alanı içinde bu iktidarı
tanıyarak sürmesine sebep olan kadınlar, anneler görülmektedir. Behiye’nin
annesi erkekliğin şiddetine göz yumarak, Handan’ın annesi Leman erkeğin
arzu nesnesi olmayı önemseyerek, Ahmet’in annesi ise erkekliği oğluna ve
hatta kocasına dayatarak hegemonik erkekliği sürdürmektedirler. Sadece
Can’ın annesi karşı çıkıyor görünmektedir; çünkü o hegemonik erkekliğin
ondan götürdüğü iki erkeğe şahit olmuştur, eşi ve ilk oğlu. Ailesinin
erkekleriyle beraber erkekliğin iktidarı altında kalmıştır ve Can’ı bu iktidar
alanının dışında bırakmaya çalışmıştır. Hatta Can “keşke daha kolay evlatların
olsaydı” dediğinde “ben seni de onu da dünyalara değişmem, dünya erkek evlat
neymiş görsün” diyerek Can’ı erkeklik söyleminin içine hegemonik erkeğin
karşısına başka bir “erkek” olarak yerleştirmiştir. İçlerinde baskın erkekliğe
en sadık olanı Ahmet’in annesidir. Öyle ki kendi oğlunu kocasına
öldürtmüştür. Ahmet’in annesinin kızına “senden gelecekler dağ üzümü, ondan
gelecekler bağ üzümü” diyerek Ahmet’i kızına üstün tutarak yeğlemesi, yanı
sıra kızından ağabeyi için hizmette bulunmasını istemesi, oğluna ayaklarının
kaç numara olduğunu dahi sorması erkeklik söylemi içinde kendine nasıl yer
edindiğinin göstergeleridir. Ahmet’in annesinin erkeklik söylemi içinde
kendisine edindiği yer, babanın çocuklarını sevmesine olanak vermeyecek
kadar geniştir. Anne yokken çocuklarını seven bir babadır, Ahmet çocukken
ablasının kıyafetleriyle ablasıyla dans ederken alkışlayan bir babadır Ahmet’in
babası. Anne baskın erkek söylemi içinde edindiği güçle bu söylemin tüm
ulaşılabilir dilsel kaynaklarını kullanarak babaya oğlunu öldürtmüştür.
Peki, anne bu gücü nereden almaktadır? Baskın erkeklik söylemi kadını öteki
olarak inşa ederken ve kadın üzerinde de tahakküm kurarken annenin bu
120| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015
gücü nasıl mümkün olmaktadır? Foucault (2003) iktidarın devletten ve
kurumlarından azade sosyal alanda mikro ilişkilerde var olduğunu
söylemektedir. Foucault’un biyo-iktidar dediği bu iktidar düzenlemeyi ve
denetlemeyi kendisinin bir sonucu olarak gelişen normlar aracılığıyla
yapmakta ve insanları bu normlara uymaya zorlamaktadır. Güç, tüm
söylemlerin dışındadır ve zamanın içinde tarihe gömük, ideolojik olarak çeşitli
söylemlere verilmektedir. Erkeklik söylemi içinde baskın olan hegemonik
erkeklik, sahip olduğu güçten dolayı normları belirlemektedir. Hegemonik
erkekliğin bu gücü erkek olmanın kendisinden dolayı değildir, Edley’in (2001)
dediği gibi erkeklik bu söyleme verilen gücün sonucudur. Bu normlar
üzerinden diğer erkeklikler, kadınlıklar değerlendirilmekte gerekirse hizaya
sokulmaktadır. Erkeklik söyleminin içinden konuşan her kimse normu
referans aldığı için bu güçten pay almaktadır. Güç erkekliğe atfedilen
özelliklere dağıtılmış görünmektedir dolayısıyla bu özellikler sadece biyolojik
erkeğin taşıdığı özellikler olarak görülmemektedir. Androjen cinsiyet rollerini
taşıyan yani hem kadınsı hem erkeksi özelliklere sahip kadınlar diğer
kadınlara kıyasla bu güce daha sahip görünmektedirler (Renkmen, 2012).
Erkeksi rol edinmek kadını güçlü kılmaktadır.
Halberstam (1998) toplumsal olarak erkeklik ve kadınlıktan oluşan bu ikili
cinsiyet rolleri sistemini bir şekilde sürdürmeye derinden bağlı olduğumuzu
söylemektedir. Bu ikiliğin dışında olmak oldukça zordur (Paechter, 2006).
Kaldı ki toplumsal cinsiyet rolleri üzerine çalışan, bu rolleri tartışan sosyal
bilimciler de araştırmalarında ve benim de analizimde yaptığım üzere, bazı
davranış ve özellikleri kadınsı ya da erkeksi olarak işaretlemektedirler. Bu
durum bizleri, bu davranış ve özellikleri kadına ya da erkeğe ilişkilendirerek
toplumsal cinsiyet rollerini sürekli kılar hale getirmektedir. Aslında Paecher’in
(2006) de vurguladığı gibi herhangi birinin kadın ya da erkek olduğunu
bilmek onun kadınsılığı ya da erkeksiliği hakkında bize çok da bilgi sağlamaz
ve kendimizin ya da bir başkasının kendisini ne kadar erkeksi ya da kadınsı
anladığı, zaman, yer ve koşullara bağımlıdır. Yani, herhangi bir koşulda
gerçekleştirdiğim eylemim beni o koşulda kadınsı kılarken, farklı bir koşuldaki
farklı eylemim de beni erkeksi kılabilir, erkeksilik ya da kadınsılık hep
üzerimizde taşıdığımız cinsimize sabitlenmiş, değişmez özellikler değillerdir.
Yer, zaman ve koşullarla ilişkili olarak beliren erkeksilikler ve kadınsılıklar
toplamının kimliğimizi inşa ettiğini söyleyen Paechter (2006), bu yaklaşımla
hegemonik erkekliğin ötekisi kadınlığın konumunun dönüştürülebileceğini
hatta eşitsiz ikili cinsiyet ilişkileri ağını aşabileceğimizi iddia etmektedir.
Kadınsı ve erkeksi olarak itham edilmenin, etmenin dışında sadece
“eyleyenler” olarak kendimizi var ettiğimizde toplumsal cinsiyet kıskacından
özgürleşebiliriz. Toplumsal cinsiyet üzerine çalışan araştırmacıların içinde
olduğu bu çelişik ve ikircikli durum, insanlarca eylenen davranışların kadınla
ya da erkekle ilişkilendirildiği araştırma ve çalışmalardan ziyade hangi
davranışların hangi durumlarda hangi kazanımları elde etmek için eylendiğini
çalışmayı gerektirmektedir.
Kaynakça
Aygül, Z. (2013). Karşılıklı gündelik konuşmalarında ‘erkek olmak’ üzerine
anlam kuruşlarının incelenmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Beynon, J. (2002). Masculinities and Culture. Buckingham: Open University
Press.
Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |121
Binay, M. ve Alper M. C. (Yapımcı), Binay, M. ve Alper M. C. (Yönetmen).
(2011). Zenne [Film]. Türkiye
Burr, V. (2012). Sosyal inşacılık. (S. Arkonaç, Çev.). İstanbul: Nobel Akademik
Yayıncılık. (2003).
Connell, R. W. (1998). Toplumsal cinsiyet ve iktidar. (C. Soydemir, Çev.).
İstanbul: Ayrıntı. (Orijinal çalışma basım tarihi 1987.)
Connell, R. W. (2002). On Hegemonic Masculinity and Violence: Response to
Jefferson and Hall. Theoretical Criminology, 6(1), 89-99.
Çelikkan, M., Hurley, G. Ve Güler, G. (Yapımcı), Ataman, K. (Yönetmen). (2005).
İki Genç Kız [Film]. Türkiye
Edley, N. (2001). Erkekliği incelemek: Açıklayıcı repertuarlar, ideolojik
ikilemler ve özne konumları. M. Wetherell, S. Taylor ve S, J. Yates (kitap)
Discourse as Data: A Guide For Analysis, s/ 189-228, London: Sage
Publication.
Edwards, T. (2006). Cultures of Masculinity. London: Routledge.
Elçi, E. (2012). ‘Kadın Olma’-nın Anlamının Türkiye’de Yaşayan Kadınların
Söylemindeki İnşası. S.Arkonaç (hz.) Söylem Çalışmaları içinde (121-149).
Ankara: Nobel Yayınevi.
Faludi, S. (1999). Stiffed: The Betrayel of the American Men. New York: Putnam.
Foucault, M. (2003). Cinselliğin Tarihi. (H. Uğur Tanrıöver, Çev.) İstanbul:
Ayrıntı Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1976-1984-1984.)
Gürhanel, M. ve Arkonaç, S. A. (2013). Geylerin öteki inşası: kadınsılık. Psikoloji
Çalışmaları Dergisi, 33(2), 1-14.
Halberstam, J. (1998). Female masculinity. Durham: Duke University Press.
Kaufman, M. (20 Haziran 2009). Bir erkeğin gözüyle erkek şiddetinin yedi
unsuru. 24 Eylül 2014, http://www.bianet.org/bianet/kadin/115352-birerkegin-gozuyle-erkek-siddetinin-yedi-unsuru
Kimmel, M. S. (2013). Homofobi Olarak Erkeklik: Toplumsal Cinsiyet
Kimliğinin İnşasında Korku, Utanç ve Sessizlik” çev.: Mehmet Bozok, Fe Dergi
5(2), 92-107.
Mac an Ghaill, M. (1994). The Making of Men: Masculinities, Sexualities and
Schooling. Buckingham: Open University Press.
Mağden, P. (2002). İki genç kızın romanı. İstanbul: Everest Yayınları
Nguyen, A. (2008). Patriarchy, Power, and Female Masculinity. Journal of
Homosexuality, 55(4), 665-683.
Özbay,
C.
(2013).
Türkiye’de
hegemonik
erkekliği
aramak.
http://kasimtoplantilari.org/wp-content/uploads/2014/09/TurkiyedeHegemonik-Erkekligi-Aramak_Cenk-Ozbay.pdf
Paechter, C. (2006). Masculine femininities/feminine masculinities: power,
identities and gender. Gender and Education, 18(3), 253-263.
122| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015
Renkmen, M. S. (2012). Evlilik programlarında hegemonik erkekliğin inşası,
temsili ve ataerkil söylem. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Sancar, S. (2013). Erkeklik: imkansız iktidar ailede, piyasada ve sokakta
erkekler (3. Baskı). İstanbul: Metis Yayıncılık
Wetherell, M.& Potter, J. (1987). Discourse and Social Psychology: Beyond
Attitudes and Behaviour. London: Sage Publication.
Yiyin, A. (2009). Türk kültüründe asker ocağının etrafında oluşan halk bilimi ve
halk edebiyatı ürünleri üzerinde bir inceleme. Yayınlanmamış yüksek lisans
tezi, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yüksel, E. (2013). Bir Savaş Anlatısı Olarak Nefes: Vatan Sağolsun ve
Hegemonik Erkekliğin Krizi, Fe Dergi 5(1), 15-31.
Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne Konumları: Zenne ve İki Genç Kız
Filmlerinde Erkeklik Halleri
Aslı Aydemir
Erkek kelimesi biyolojik cinsiyete işaret ederken erkeklik kelimesi toplumsal cinsiyeti
de içinde barındırır. 1970’ler ve 1980’lerden itibaren, cinsiyete ilişkin davranış
farklılıkları çalışılmaya başlanarak hegemonik erkeklik kavramı, birbirinden farklı
erkeklik hallerinin, yaşantılarının olduğu iddiası tartışılmıştır (Sancar, 2013).
İlk olarak Connell (1998) tarafından dile getirilen hegemonik erkeklik kavramı, tek tip
erkeklik olmadığı, evrensellik iddiasının dışında kalan farklı erkekliklerin olduğu
varsayımı üzerine kuruludur ve bu farklı erkeklikler içinde, diğer erkeklik hallerinin
ve kadınların üzerinde baskınlık kuran erkekliği ifade etmektedir.
Özcülüğe ve indirgemeciliğe ciddi bir karşı duruş olarak var olan söylem
yaklaşımlarında cinsiyet rolleri, etkileşim akışı içerisinde “yapılan” ya da üstesinden
gelinen bir şeylerdir, kadınlık ya da erkeklik kendilerine yüklenen davranışların
sebebi olmaktan ziyade sonucudurlar (Edley, 2001). Söylemler içinde o anki
etkileşime gömük olarak kadınlık ya da erkeklik diğer her konum gibi değişebilirdir,
kalıcı ve sabit değildir. Kadınlık ya da erkeklik söylemi içinde, ulaşılabilir dilsel
kaynaklar aracılığıyla farklı kadınlıklar ya da erkeklikler yaşanılabilir. Yaşantılanan bu
farklı erkeklikler, kendilerini çevreleyen diğer baskın söylemlerin etkisiyle de
birbirine üstün kılınabilmektedir.
Heteronormatif bakış sebebiyle homoseksüel ilişkilerde de çiftlerin kadın ya da erkek
toplumsal cinsiyet rollerini edindikleri kabul edilmekte, paylaşmaları beklenmektedir.
Bu sebeple homoseksüel aşkı konu edinen Zenne ve İki Genç Kız filmleri metin olarak
seçilerek eleştirel söylemsel psikolojinin öne sürdüğü özne konumları kavramı ile
analiz edilecektir. Erkeklik söyleminin sunduğu özne konumları, erkeklik halleri
incelenecek ve bu konumların sağladığı iktidar alanları tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Eleştirel Söylemsel Psikoloji, Özne Konumları, Hegemonik
Erkeklik
Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |123
Rewşa Subjebune Ya Ku Vegotına Merane Oıafırine: Dı Filmen Zenne Ve İki Genç
Kız De Rewşa Merantıye
Aslı Aydemir
Gotina mer rewşa zayenda biyolojik radigihine, merani ji zayenda civaki di hundire
xwe de dihewine. Ji salen 1970 u 1980'yı ve xebaten li ser cudahiyen tevgeren zayendi
bi peş ketine. Tegiha merantiya serdest, angaşta ku rewşen merantiye yen ji hey cuda
u jiyanen wan en ji hey cuda hene hsatine niqaşkirin (Sancar, 2013).
Tegiha merantiya serdest cara peşın ji aliye Connell (1998) ve hatiye bilevkirln. Li gor
ve angaşte merantiyeke yekreng tune ye, rengen merantiye yen ji derveyi angaşta
gerdunibune hene. Li ser ve angaşte hatiye sekinandin u di nav van rengen merantiye
yen cuda de li ser merantiya ku li ser rewşen merantiye yen weki din u jinan
desthilatdariye ava dike hatiye sekinandin.
Di nezikahiyen vegotinen ku li hemberi taybetiparez u giştıpareziye xwediye
helwesteke cidi ne de, rolen zayendi, tişten ku di pevajoya bandorebune de "ten kirin"
an ji ten pekanın in. Merantı yan ji jinanti ne sedema tevgeren ku li wan hatine
barkirin in, encamen wan in (Edley, 2001). Merantı yan ji jinanti di vegotina we deme
de bi awayeki nuxarnti cih digirin u weke her rewşen din dikarin biguherin, ne
mayinde u sekan in. Di nav vegotina rnerane yan jı jinane de, bi alikariya çavkaniyen
zirnani yen ku gihiştina wan hesan e dikare rneranti yan jinantiyen cuda ben jiyin. Ev
merantiyen cihe yen ku ten jiyin, bi bandora vegotinen derdore yen serdest xwe li ser
hev ferz dikin.
Ji ber nerinen heteronormatif te pejirandin ku bi tekiliyen homoseksuel kes rengen
zayenda civaki ya rneranti u jinantiye digirin, te xwestin ku ve yeke parve bikin. Ji ber
ve yeke em e filmen Zenne u İki Genç Kız en ku evineke homoseksuel wek mijar
hilbijartine, ji aliye metne ve hilbijerin u em e wan bi tegiha rewşa subjebüne ya ku
derünnasiya rexneya vegotine diangeşe dahurinin. De rewşa subjebune ya ku vegotina
rnerane derdixe hole u rengen merantiye ben vekolandin u de derfeten
desthilatdariye yen ku ev rewş diafirinin ben niqaşkirin.
Subject Positions Presented by the Discourse of Masculinity: States of
Masculinity in the Films of "Zenne" and "iki Genç Kız"
Aslı Aydemir
While the word, man, refers to the biological sex, the word, masculinity, involves
gender. Beginning in the i970's and i980's, behavioral differences on the subject of
sexes, were studied and the hegemonic concept of masculinity and the argument
daiming that there are different states and experiences of masculinity were discussed
(Sancar, 2013).
The concept of hegemonic masculinity, brought forward first by Connell (1998), is
based on the assumption that there is no one type of masculinity and there are other
different masculinities falling outside this category and this concept, one in different
masculinities, refers to a masculinity that dominates different states of masculinity
and women.
In discourse perspectives that stand as an important opposition to essentialism and
reductionism, gender roles are "done" or got over in the stream of interaction and
femininity and masculinity are the outcomes of the assumed behavior, rather than
being the reasons for it (Edley, 2001). Femininity and masculinity, buried in
discourses in the interaction that is happening in that moments, like any other
position, are changeable and not permanent and stable. In the discourse of femininity
and masculinity, different femininities and masculinities can be lived through
reachable linguistic resources. Different masculinities that are lived can override one
another by the effect of the dominant discourses.
124| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015
In homosexual relationships, couples are accepted to have female or male gender
roles and share these roles because of the heteronmormative perspective. For this
reason, the films of Zenne and İki Genç Kız, that are based on homosexual love, are
picked as texts and are going to be analyzed by the concept of subject positions that is
proposed by critical discursive psychology. Subject positioning brought by the
discourse of masculinity and the states of masculinity are going to be examined and
the areas of power provided by these positions are going to be discussed.
Keywords: Critical discursive psychology, subject positioning, hegemonic masculinity

Benzer belgeler

türkiye`de hegemonik erkekliği aramak

türkiye`de hegemonik erkekliği aramak ortaya koymaya çalışmak olacak. Farklı erkekliklerin hangi doğrultularda yaygınlaştığını ya da kuvvet kazandığını anlamaya çalışmanın, tabiri caizse farklı erkeklikler arasındaki ortak paydaları bu...

Detaylı

Homofobi Olarak Erkeklik: Toplumsal Cinsiyet Kimliğinin

Homofobi Olarak Erkeklik: Toplumsal Cinsiyet Kimliğinin erkeklik” kavramının öne sürülmesiyle tartışılmaya başlanmıştır (Sancar,

Detaylı