beklenmedik ölümü sevdiklerini yıktı

Transkript

beklenmedik ölümü sevdiklerini yıktı
Dünya’da 34 Milyon kişi
HIV virüsü ile yaşıyor
1 Aralık, Dünya AIDS günü. Britanya’da
100 bin, dünyada da 34 milyon kişinin
HIV virüsüyle yaşadığı tahmin ediliyor.
Tarih boyunca 35 milyon kişinin de öldüğü
dünyanın en tehlikeli virüslerinden birisi.
Sayfa 4
Haringey’in bitmeyen sorunu
Bölge halkı ve esnafın uzun yıllardır devam
eden şikayetlerine rağmen Haringey’de park
sorunu giderek artıyor. Park yeri yetersizliği,
yüksek ücretlendirmeler, işletme park yeri
izinleri ve bölge sakinlerine özel park yerleri
ile ilgili Haringey esnafı Telgrafa konuştu.
Sayfa 15
telgraf.co.uk
Carşamba,
03/12/2014
Sayı
HAFTALIK HABER GAZETESİ
445
Genç Kürt kızı Cane’nin
beklenmedik ölümü sevdiklerini yıktı
Newcastle’da bulunan Northumbria
üniversitesinde politika birinci sınıf
öğrencisi olan 19 yaşındaki genç
Kürt kızı Cane Xelef üniversiteler
arası değişim programı kapsamında
gittiği Almanya’nın Köln kentinde
esrarengiz bir şekilde yaşamını
yitirdi. İçeceğine ilaç atılması sonucu
yaşamını yitirdiği düşünülen genç
kızın kanında amfetamin bulunduğu
açıklandı. Cane, bayılmadan önce
arkadaşına ‘‘Birileri içeceğime bir
şeyler kattı sanırım’’ dediği öğrenildi.
Almanya’da yaşamını yitiren 19
yaşındaki Cane Xelef’in cenazesi
dün ailenin yaşadığı Manchester
yakınındaki Huddersfield
kasabasına getirildi. Gerekli işlemler
tamamlandıktan sonra Cane Xelef
aynı kasabada toprağa verilecek.
haberin devamı sayfa 11’de
2
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
Kobane’de yaşamını yitiren Kaya Londra’da anıldı
İki aydan fazla bir
süredir Daiş saldırılarının
hedefinde olan
Kobane’de yaşamını
yitiren YPG Savaşçısı
Gelhat Gabar kod adlı
Ercan Kaya Haringey’de
bulunan Kürt Toplum
Merkezinde anıldı.
Anmaya, Kaya’nın
kardeşleri ile beraber
çok sayıda Kürdistanlı
katıldı.
28 Ekim’de Kobane’de Daiş saldırılarında yaşamını yitiren Gelhat
Gabar kod adlı Ercan Kaya (40) çok
sayıda kişinin katılımıyla Kürt Toplum Merkezinde anıldı. Dün (Pazar)
saat 11:00’de bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan anma Britanya Kürt
Halk Meclisi üyesi Ercan Akbal’ın
konuşması ile başladı. Akbal yaptığı
konuşmada, iki aydan fazladır Kobane’de devam eden destansı direnişin
Kürt tarihinde yeni bir sayfa açtığını
ve bu kahramanca direniş tarihinin
şehitlerin kanlarıyla yazıldığını ifade
etti.
Akbal’ın konuşmasından sonra
Kaya’nın amcası Sadık Kaya aile
adına bir konuşma yaptı. Kaya yaptığı konuşmada Gelhat Gabar’ın 22
yıldır Kürt halkının özgürlük mücadelesinde yer aldığını ifade etti.
Kaya: ‘‘Şehadetinden 5 gün önce telefon ile Gelhat Gabar ile konuştuk.
Ağır silah sesleri geliyordu. Durum
çok müsait olmadığından fazla konuşamadık. 5 gün sonra da 9 arkadaşıyla beraber şehit düştüğünü öğrendik.
Gelhat Gabar’ın vurulduğu kurşunun
Türkiye tarafından geldiği bilgisini
aldık.’’
Anmaya katılan Gelhat Gabar’ın
abisi Mehmet Kaya da, kardeşlerinin
mirasına sahip çıkacaklarını ve onun
yolunda olduklarını belirtti.
Yapılan konuşmalar ve Gelhat
Gabar’ın fotoğraflarının yer aldığı si-
nevizyon gösteriminden sonra halka
yemek ikram edildi. Yemek’ten sonra aile üyeleri taziyeleri kabul etti.
22 yıllık amansız bir yolculuk
1975 yılında Siirt’te doğan Ercan
Kaya daha küçük yaşta göç ile tanışır. 4 yaşındayken aile İstanbul’a
taşınır. 12 Eylül 1980 darbesi Kaya
aile üzerinde büyük baskılar oluşturur. 1988-1991 yılları arasında Ercan
Kaya’nın 5 amcaoğlu dağa çıkar.
1992 yılında daha 17 yaşındayken
Ercan da yönünü özgür dağlara çevirip 22 yıl devam edecek amansız bir
yolculuğun ilk adımını atar. 22 yıllık
süreçte defalarca yaralı bir şekilde kurtulur. Cudi dağında komutan
pozisyonundayken Şengal trajedisi
yaşanır. Kaya buna daha fazla dayanamayıp bir şekilde Şengal’deki direnişe katılır. Bir süre kaldıktan sonra Cudi’ye geri döner. Tam bu arada
ikinci bir Şengal trajedisi yaşatmak
için Daiş çeteleri ağır bir güç ve silahlarla Kobane’ye saldırır. Üç sefer
Kobane’ye gitme talebi red edilen
Kaya, ısrarını devam ettirince dördüncü sefer yaptığı talep kabul görür
ve Kobane yolculuğu başlar. Bir grup
arkadaşıyla beraber YPG’nin sürdürdüğü direnişe katılıp ön mevzilerde
yerini alır. Kobane direnişine katıldığının 20’inci günü olan 28 Ekim’de
çıkan çatışmada bir grup arkadaşıyla
beraber yaşamını yitirir. Ercan Kaya’nın cenazesi binlerce kişinin katıldığı görkemli bir törenle doğduğu
topraklar olan Siirt’te toprağa verilir.
HAFTALIK
HABER
GAZETESI
ROJNAMEYA
NÛÇEYAN A
HEFTANE
Editör
Alaettin Sinayiç
[email protected]
Muhabirler
Esra Türk
Erem Kansoy
[email protected]
Grafiker
Yüksel Adıgüzel
[email protected]
Yayın Sahibi
Tel News Ltd.
Adres
33 Dalston Lane
London
E8 3DF
Telefon
0207 9230 838
0742 9481 490
Web
www.telgraf.co.uk
Reklam
[email protected]
Soru ve görüşleriniz:
[email protected]
BÜYÜK
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
Tüm reklamlarınızda
%30 indirim
Yeni yıl
kutlamalarınızda
%40 indirim
Tüm seri ilanlarınız
ÜCRETSİZ
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
3
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
4
Dünya’da 34 Milyon kişi HIV virüsü ile yaşıyor
1 Aralık, Dünya
AIDS günüydü.
Parti liderleri
günün önemine
ilişkin açıklamalar
yaptılar.
Britanya’da 100 bin, dünyada da 34 milyon kişinin HIV virüsüyle yaşadığı tahmin
ediliyor. Tarih boyunca 35 milyon kişinin de
öldüğü dünyanın en tehlikeli virüslerinden
birisi.
Dünya AIDS Günü, HIV ve AIDS ile ilgili önyargıları kaldırmak ve hastalıkla ilgili
bilgileri yaygınlaştırmayı amaçlıyor; kırmızı
kurdele takılarak hastalıkla yaşayanla ve
yaşamlarını kaybedenlere destek sunulur.
Parti liderlerinin açıklamalarının
bazı bölümleri:
İşçi Parti lideri, Ed Miliband: ‘‘Bu
Dünya AIDS gününde, HIV teşhisi konulan insanlara dayanışma göstermek için
kırmızı kurdeleyi gururla takıyorum. HIV
ile ilgili önemli tıbbi gelişmeler yaşandı,
ama hastalık ile ilgili ön yargıları ortadan
kaldırmak için çok daha fazla şey yapmamız
gerektiğini biliyoruz. Bu yapılması gereken
doğru şeydir çünkü bu hastalıkla yaşayan
hiç kimse yadırganmamalı ve erken teşhisi
desteklemek istiyoruz.’’
Başbakan Yardımcısı, Liberal Parti lideri, Nick Clegg: ‘‘Kırmızı kurdeleyi
gururla takıyorum. Son 30 senede, ilk
HIV vakalarının keşfedildiğinden itibaren,
araştırma ve tedavide çok yol katettik. Tedavideki gelişmeler, erken teşhis ve tedavi
olduğunda hastalığa yakalanan kişinin, hasta olmayan herkes kadar yaşama şansı demektir. Britanya, dünya çapında hastalıkla
baş etmeye bağlı kalacak. Bu yüzden geçen
sene AIDS, verem ve malerya ile baş etme
Dünya Fonuna bir milyar sterlin yatırım
yaptık. Bu konuda tıp ilerlerken insanların
bakış açıları ilerlemiyor. HIV hastası her
üç kişiden biri, durumlarından dolayı
ayrımcılık yaşadıklarını söylüyorlar. Bu
kabul edilmezdir. İnsanların doğru bilgiye
sahip olmaları çok önemlidir, ve bir sonraki
nesil- iyi cinsel eğitim alarak- verileri doğru
anlayacaklar.’’
Başbakan, Muhafazakar Parti lideri,
David Cameron: ‘‘HIV hastalığıyla baş etmek için Britanyalı kurumlar, bilimciler,
sosyal servisler, doktorlar ve hemşireler
sıkça önemli rol oynarlar. Geçen sene 1.9
milyon insan AIDS tedavileri için destek
sunduk. Yerelde büyük yollar kat ettik. Test
sayılarında büyük artış gördük; 2013 senesinde, cinsel sağlık kliniklerinde bir milyondan fazla test gerçekleşti.
‘‘Fakat sorun devam ediyor. 2010 senesine göre HIV teşhisi düşse de, eşcinsel
erkekler arasında artış görüldü. HIV olan
insanların çeyreği, hastalığı taşıdıklarını
bilmiyorlar. HIV ve AIDS’e karşı mücadelemizde rahat davranmamız gerektiğini
biliyorum. HIV olan bireyler sağlıklı ve
uzun bir yaşam yaşamayı bekliyebilirler
artık, ama yaşam kaliteleri bir çok zaman
yine de etkilenebilir. Amacımız, virüsun
bulaşma oranlarını azaltmak, testleri
çoğaltmak, ayrımcılıkla mücadele etmek.’’
HIV virüsüne ilişkin tartışılan diğer bir
konu da eşcinsel erkeklerin kan vermeleri.
İnsan hakları savunucusu ve Kürt dostu
Peter Tatchell, The Huffington Post haber
web sayfasına yazdığı makalede, eş cinsel
erkeklerin cinsel ilişkiye girdikten 12 ay
sonra kan verebileceklerini kaleme aldı.
Tatchell, eşcinsel erkeklere uygulanan 12
ay kan verme yasağının tıbbi olarak gerekçesinin olmadığını ve Ulusal Sağlık
Kurumunun ihtiyacı olan kan bağışlarını
ciddi etkilediğini savunuyor. Tatchell,
engelin üç aya indirilmesinin tıbbi olarak
doğru olduğunu, bunun ayrımcılığı ortadan
kaldıracağını ve ihtiyaç olan kan bağışına
katkı sunacağını ifade ederek, Cameron’u
harekete geçmeye çağırdı.
HIV in Tedavisi Var mıdır?
Günümüze kadar geliştirilen ilaçlardan
farklı etki mekanizmalarında olanların
ikisinin ya da üçünün birlikte kullanımıyla
HIV pozitif kişilerin kaliteli ve uzun bir
yaşam sürebilmeleri sağlanmaktadır. Tedavi doktor kontrolünde ve kesintisiz olarak
yaşam boyu sürdürülmelidir.
HIV/AIDS BULAŞMA YOLLARI
Virüsün bulaşma yolu temelde vücut
sıvıları ile olmaktadır, bu nedenle kan,
meni gibi virüsün daha yoğun olduğu vücut
sıvılarının virüsün iletiminde yeri büyüktür.
Ancak ter, gözyaşı, ve idrar
gibi vücut sıvılarında virüs
bulunmamaktadır.
HIV enfeksiyonu esas olarak
üç önemli yolla bulaşır
1- Korunmasız cinsel ilişki: HIV enfeksiyonunun en sık bulaşma şeklidir. HIV
korunmasız ( kondom, kılıf, prezervatif kullanmadan) yapılan her türlü cinsel temasla
bulaşabilmektedir.
2- Kan ve kan ürünleri ile bulaşma:
Kanda virüsün yoğun miktarda bulunması
nedeni ile, virüsü taşıyan kişilerden
alınmış kan ve kan ürünleri ile hastalık
bulaşabilmektedir.
3- Anneden bebeğe bulaşma: HIV
enfeksiyonu gebelik süresince, doğum
sırasında vücut sıvıları ve emzirme sırasında
süt ile bebeğe geçebilmektedir.
Diğer bulaşma yolları:
- Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş;
şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği
aletleri, dövme aletleri, akupuntur iğneleri,
jilet, makas, manikür, pedikür aletleri gibi
tüm kesici ve delici aletler ile bulaşma olabilir.
-Damar içi uyuşturucu kullananların
paylaştıkları iğne, enjektör ve uyuşturucu
madde eritilen kaşıklar ile bulaşma olabilir.
HIV’ın BULAŞMADIĞI Durumlar:
• Dokunmak, tokalaşmak, sarılmak ile
• Gözyaşı, ter, tükürük ile
• Aynı yerde oturmak, aynı
havayı solumak ile
• Aynı havuzu, banyoyu, tuvaleti,
saunayı, duşu paylaşmak ile
• Giysilerin ortak kullanılması ile
• Tabak, çatal, kaşık, bıçak,
bardak, paylaşılması ile
• Telefon kulaklığı, kapı tokmağı ile
• Sivrisinek, böcek, arı sokması
ile HIV bulaşmamaktadır.
KORUNMA:
HIV enfeksiyonu önlenebilir bir
hastalıktır ve diğer hastalıklarda olduğu gibi
korunma önlemeleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur.
Cinsel yolla bulaşmaya karşı korunma: Doğru kondom kullanımı hastalığın
cinsel yolla bulaşmaya karşı en güvenli ve
basit korunma yoludur.
Kan ve kan ürünleri ile bulaşmaya
karşı korunma: 1987 yılından beri ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden
test edilmektedir. Kan, organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması
HIV geçiş riskini en aza indirmektedir.
Damar içi madde kullanımı alışkanlığının
önlenmesi, tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanımı risklerinin anlatılması
bu grup hastalarda HIV bulaşma riskini
azaltmaktadır.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
5
Suruç’a giden Britanyalı heyet
izlenimlerini paylaştı
Yaklaşık üç hafta önce Londra ve Edinburgh’tan Suruç’a giden heyet izlenimlerini anlattı. Haringey’de bulunan Kürt
Toplum Merkezinde yapılan panele katılan heyet ziyaret boyunca edindikleri izlenimlerini katılımcılarla paylaştılar.
Gazeteci, sendikacı ve farklı
sosyalist grup üyelerinden oluşan
heyet Suruç’taki yerel yetkililer,
Kobane’den göç eden aileler ile
görüşmüş ve yaşanan sorunları
yerinde
gözlemlemişlerdi.
Heyette yer alan Aubrey Nunes,
Andrew Penny, Patrick Smith,
Zaher Baher ve Ruth Walter
Cumartesi günü yapılan panele
katılanlar arasındaydı.
Britanya Kürt Halk Meclisi
eşbaşkanı Arzu Pesmen tarafından
yönetilen
panelde
Suruç’ta
yaşayan Kobane’li ailelerin çok
zor koşullarda yaşadıkları belirtildi.
Birleşmiş
Milletlerin
Kobane’li
ailelere
yardım
etmediğini belirten heyet üyeleri,
BM’nin sadece devlet kontrolü
altındaki kamplara yardım yaptığı
ifade edildi. Geri kalanların
ihtiyaçlarının tümünün yerel halk
ve dışardan gönderilen yardımlar
üzerinden karşılandığı söylendi.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
6
Kobane ile dayanışma
kahvaltısında acil yardım çağrısı
Bir süredir başkent Londra’da devam
eden Kobane ile dayanışma etkinlikleri kapsamında Göçmen İşçiler
Kültür derneği (Gik-Der) lokalinde
dayanışma kahvaltısı düzenlendi.
REKLAM
Londra Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) tarafından
Pazar günü düzenlenen dayanışma kahvaltısında Kobane için bağışlar toplanırken, Rojava’yı ziyaret eden
Roj Kadın Meclisi üyesi Yasemin Andan ve Suruç’u ziyaret eden Alxas-Kom üyesi Mustafa Has gözlemlerini anlattı. Yapılan konuşmalarda şimdiye kadar devam
eden yardım kampanyaların yeterli olmadığını ve yardım
kampanyalarının süreklileşmesi gerektiği çağrıları yapıldı.
Bir süre önce Roj kadın meclisi adına dört kişilik bir
heyet ile Rojava’ya giden ve Cezire kantonunda bir süre kalan Yasemin Andan yaptığı konuşmada Rojava’daki sosyal, siyasal ve ekonomik durumu değerlendirdi. Rojava’ya
dönük ambargonun halen devam ettiğini ifade eden Andan,
Kürt halkının açlıkla terbiye etme politikalarına yabancı
olmadığını ve bunun sonuç vermeyeceğini belirtti. Cezire
kantonunda bulunan ve Ezidi Kürtlerin kaldığı Newroz
kampındaki izlenimlerinini de anlatan Andan, Birleşmiş
Milletlerin kampa dönük tam sorumluluk almadığını ve
yüzde Sekseninin kadın ve çocuklardan oluştuğu 7 bin
kişinin kaldığı kampın tüm ihtiyaçlarının halk tarafından
karşılanmaya çalışıldığını belirtti. Kış aylarının da gelmesiyle kamptaki koşulların daha da zorlaştığını ifade eden
Andan, özellikle Avrupa’da yaşayan Kürdistanlıların daha
fazla duyarlı olup süreklileşen kampanyalar organize etmesi gerektiğini söyledi.
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
%30
indirim
Hiçbir Sorun devrim sonrasına bırakılmıyor
Rojava devriminin yaratıcı ve öncü gücünün kadınlar
olduğunun çok somut bir şekilde görüldüğünü ifade eden
Andan şunları belirtti: ‘‘Yaşamın her alanında kadınların
aktif rol aldığını gördük. Hem genel kurumlar içierisinde
yerini alıyor, hem de özerk kurumlaşmalarında ciddi mesafeler katledilmiş. Qamişlo’da 26 tane kadın kurumu var.
Kadınlar devrim sürecinde sorunlarını ertelemiyor, herşey
içiçe yaşanıyor. Sosyal, ekonomik, kadına yönelik şiddet,
eğitim ve diğer tüm toplumsal sorunlarla birebir ilgilenip
çözümler buluyor.’’
Kobane’deki mücadele bizim mücadelemiz
Londra merkezli çalışmalarını yürüten ve son dönemde
Kobane’ye yönelik topladığı bağışlarla takdir toplayan
Alxaslılar yardımlaşma derneği adına heyetle beraber
Suruç’a giden dernek üyesi Mustafa Has ta bir konuşma
yaptı. Has yaptığı konuşmada Suruç’a bir yardım kurumu
olarak gitmediklerini, orda yürütülen mücadelenin bir
tarafı oldukları için, ordaki mücadelenin kendi mücadeleleri olduğu için gittiklerini ifade etti.
Suruç’ta edindiği izlenimleri anlatan Has, şahit olduğu
bazı çaresizlikleri anlatırken duygulu anlar yaşandı. Has
şunları belirtti: ‘‘Suruç bölgesinde çadırlarda ve evlerde
BÜYÜK
Tüm reklamlarınız
kalan on binlerce Kobaneli var. Suruç halkı çok fedakar,
iki odalı evinde 50 kişi barındıran insanlar gördüm. Kendi
dükkanını boşaltıp, Kobaneli yerleştirenler var. Müthiş
bir fedakarlık var, herkes Kobane’ye geri döneceği günleri bekliyor. Dünyanın her yerinden yardımlar geliyor,
ama yeterli değil. Yetersizlikler var, insanlar artık orada
iki öğün yemek zorunda kalmış. Kısa bir gözlemimi
paylaşmak istiyorum bu konuda. Bir çadırın köşesinde
ağlayan bir kadın gördüm, yanına gidip neden ağladığını
sorduk. O gün dağıtılan yemek herkese yetmemiş ve
kadın o öğün eli boş dönmüş. Çocukları çadırın içerisinde
yemek beklerken, o da içeri giremiyor ve dışarda öylece
ağlıyordu…’’
Konuşmasının sonunda yardım çağrısı yapan Has, çok
ciddi düzeyde gıda ve giyecek ihtiyacı olduğunu belirterek herkesin bu zor günlerde dayanışmasının çok önemli
olduğun u ifade etti.
Program, YPJ savaşçılarını konu alan sinevizyon gösterimi ile sona erdi. Program boyunca toplanan bağışlar
Heyva Sor a Kurdistan vakfı aracılığıyla Kobane’ye gönderilecek.
%40
indirim
Yeni yıl kutlamalarınız
ücretsiz
Tüm seri ilanlarınız
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
7
Sanat Sergisi: Kelimeler Yetersiz
Kalınca Sanat Çiçek Açar
Kürt sanatçı Sevcan Yüksel
Henshall’ın sergisi, Kelimeler Yetersiz Kalınca Sanat
Çiçek Açar, 7 Aralık Pazar
günü gerçekleşecek.
İlk sergisini 2008 yılında gerçekleştiren Yüksel, yeni çalışmalarıyla tekrar sanat severlerinin
karşısında olacak. Sergide satılan resimlerin gelirinin yüzde 50’si, İşid’in saldırıları sonucundan
göç eden, Kobane ve Şengal’lilere tıbbi ve barınak
yardımı sağlayan Alman Kürt Doktorlar Birliğine
bağışlanacak.
Sergi, Stoke Newington kütüphanesi sergi salonunda, saat 15:00-20:00 arası gerçekleşecek.
Çalışmaları ve sergisiyle ilgili görüştüğümüz
Yüksel sanatını şöyle anlatıyor: ‘‘Sanatım ifadeli,
samimi ve dürüst. Gerçek ve hayal gücü arasındaki
çizgi üzerinden geçiyor. Figürlerde özgürlük
duygusu var fakat duruşlarında sınırlama görülüyor. Figürler belirli olsalar da resimlerin genel
görünümü soyut.’’
Beş yaşında geldiği Londra’da okulda dil engelinden kaynaklı iletişimde zorlandığı için çizime
yöneldiğini anlatan Yüksel, bu deneyimini şöyle
anlattı: ‘‘Kelimeler yetersiz kaldığında, insan
figürünü çizerek kendimi ifade etmeye başladım.
Okula başladığımda, İngilizce bilmediğim
için diğer sınıf arkadaşlarımla aynı dersleri
yapamıyordum. Ve, köşede oturup İngilizce kelimelerin anlamlarını çözmeye çalışıyordum.
İngilizce ‘it’ kelimesinin anlamını anlamaya
çalışıyordum örneğin. Tabii, Türkçe anlamı çok
farklıydı.
‘‘Sadece sanat dersini sadece yapabiliyordum. Öğretmenler de yaptığım resimleri övmeye başladılar ve bu benim için moral oluyordu.
Dördüncü sınıfta, sanat sever bir öğretmenim
vardı ve benim bu tutkumu geliştirmemde
yardımcı oldu. Cep harçlığımla resim defterleri, renkli kalemler ve boya alarak harcamaya
başladım. Kışları, evde, resim ve boya yaparak
geçiriyordum. Bu daha sonra alışkanlık oldu. Orta
okul ve kolejde sanat okuyarak yeteneğimi daha
da geliştirdim.
Salvador Dalí, Frida Kahlo ve Giorgio de Chirico gibi sanatçılardan etkilendiğini belirten Yüksel, üniversite yıllarında, çizimlerine hobi olarak
devam ettiği süreçte, kendi tarzını oluşturduğunu
ifade etti.
Kolejde disleksi olduğunu öğrenen Yüksel,
Kadın vücudunun ve feminizmin kendisine ilham verdiğini belirtiyor. Yüksel, resimlerinde
kadın figürlerini sıkça kullanarak kadın ve doğa
gibi konuları ele alıyor. Yüksel, müzisyen olan
eşinin de son yıllarda kendisine ilham verdiğini
belirtti. Eşinin sanat ve müziğe bağlılığının kendisinin de sanatsal çalışmalarına daha fazla zaman
ayırmasını sağladığını ifade ederek, yeni koleksiyonundaki çalışmalarının yarısının müzikle ilgili
olduğunu söyledi.
Yüksel, çevresinde olanların doğal olarak
sanatına yansıdığını, fakat bunun bilinçli
gelişmediğini belirterek şöyle dedi: ‘‘Duygularımı
ve siyasi düşüncelerimi sanatıma yansıtmaya
çalıştığımda yaratıcılığım azalıyor. O yüzden
gerçeküstü çalışmalar yaparak, bilinçaltı hayal
gücünü canlandırmaya çalışıyorum. Kobane ve
Şengal’de olanlara ilişkin, Yüksel duygularını
şöyle ifade etti: ‘‘Kobane ve Şengal’de devam
Eğitim Köşesi
OKTAY
ŞAHBAZ
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
[email protected]
Akademi okulların
sıkıntılı günleri
Akademi okulları hem işçi Partisinin hem de şu an
iktidarda bulunan koalisyon hükümetinin eğitim sorununu çözmek için güvendikleri okul modellerinin
başında geliyordu. Fakat yavaş yavaş bu okulların
açıkları ve sıkıntıları ortaya çıkmaya başladı. Devlet bütçesiyle açılan fakat hiç bir devlet kurumuna doğrudan bağlı olmayan bu okullar nerdeyse
hemen hemen her gün bir yolsuzluk yada usulsüzlük
iddiasıyla gündeme geliyor. Akademi okulları normal
devlet okulların aksine, vakıf (charity) statüsü yerine, özel şirket (limited company) olarak geçiyor. Bir
çok devlet okulu bölge eğitim müdürlüklerine (LEA)
bağlıyken ve bunlar tarafından eğitim seviyeleri ve
bütçeleri denetlenirken LEA’lere bağlı olmayan Akademiler bir çok anlamda serbest durumdalar. Ayrıca
daha düne kadar bu okullar müfettiş tevtislerine bile
tabii görülmüyorlardı. Bu durumdan faydalanan bir
çok iş adamı ve şirket bu okulların yönetimlerine girerek okulu bir ‘şirket’ öğrencileri de ‘müşteri’ olarak
görüp okul bütçelerinden faydalandılar.
Sendikalar, öğretmenler, araştırmacılar , yazarlar
ve daha bir çok bilir kişi bu okul modelleri hakkında
şikayetlerini sayısız defa dile getirmelerine rağmen
bu konuda adımlar yeni yeni atılmaya başlıyor. Okullardan sorumlu bakan David Laws geçen hafta
yaptığı açıklamada bir çok akademinin eğitim kalitesinin artırılması gerektiğini söyledi. Laws özellikle
Harris, Ark ve daha bir çok Akademi zincirini hedef
göstererek, Konservatif partiyi şirketlerin başındaki
patronları destekleyip çocukların eğitimini hiçe saymak ile suçladı. Law akademi okullarının da devlet
okulları gibi hem bölge eğitim müdürlükleri hem
de eğitim müfettişleri tarafından teftiş edilmeleri
gerektiğini söyledi.
eden gelişmeler beni dehşete düşürüyor. Bir etnik
gruba devamlı saldırılıp katledilmeye çalışılması
çok moral bozucu. Beni üzüyor ve sinirlendiriyor.
Bu yönlü duygular bilmeden sanatıma yansıyor.
Bunların hangi eserlerin olduğuna ziyaretçilerin
yorumuna bırakıyorum.’’
Elbistan’da doğan Yüksel beş yaşında
İngiltere’ye geldi. Hackney’de 15 yıl yaşayan
Yüksel, orayı hala evi olarak görse de müzisyen eşi
Richard Henshall ile evlendikten sonra Surrey’e
taşındı ve orada bir ilk okulda öğretmenlik
yapıyor. Queen Mary Üniversinde hukuk okuyan
Yüksel, bu dalda staj yaptıktan sonra avukatlık
yapmak istemediğine karar verdi ve öğretmenliğe
başladı.
Sergide Richard Henshall’dan müzik dinletisi
olacak.
Özellikle Türkiyeli ve Kürt toplumunun yaşadığı
Hackney ve Haringey bölgesi İngiltere’de akademi
okulları için bir deneme tahtası olarak kullanıldı. Her
ne kadar dışardan yeni binaları ve temiz ortamlarıyla
güzel görünse de aslında bu okulların çocuklarımıza
verdikleri eğitim kalitesi hakkında şimdiye kadar
sayısız olumsuz şey söylendi. Bunun dışında akademilerin şimdiye kadar yaptıkları öğrenci seçme,
gereksiz sebeplerinden dolayı çocukları okuldan
uzaklaştırma, pahalı üniforma gibi uygulamaların da
bir çok çocuğu etkilemiş bulunuyor. Bu okul modellerini iyi tanıyıp kime hizmet ettikleri anlamamız
anne-baba olarak yerine getirmemiz gereken önemli
görevlerden bir tanesi.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
8
Birbeck üniversitesinde ‘Kültürler arası hikaye
anlatımı ve çatışmalı anılar’ etkinliği düzenlendi
İngiltere’de bir araştırma projesi olan Osmanlı Kozmopolitizmi Ağı, haftasonu
Londra Birkbeck Üniversitesi
Sanat Okulu’nda ‘’Kültürlerarası Hikaye Anlatımı ve Çatışmalı
Anılar’’ konu başlığı ile Müzik
Performansı ve Yuvarlak Masa
Oturumu’ndan oluşan bir etkinlik
düzenledi.
Ücretsiz olan etkinlik Kürt
şarkıcı Suna Alan’ın müzik
performansıyla başladı. Etkinliğin
kültürlerarası temasına uygun
olarak şarkıcı Alan, Kürtçe (dengbêj dahil) Ermenice ve Sefaradca
olmak üzere Osmanlı azınlıklarının
kolektif hafızalarından hikayelerin,
olayların şarkılarını seslendirdi.
Etnomüzikolog Ed Emery’nin
sunumunu
yaptığı
müzik
performansında, Ermenice şarkılar
bölümünde yer alan şarkılar
arasında 1909 nisanında Osmanlı
İmparatorluğu’nda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidar olduğu
dönemde Adana vilayeti’nde
gerçekleşen Ermeni katliamına atfen ‘’Adana Ağıdı’’ seslendirildi.
Sefaradca şarkılar bölümünde ise
1492 yılına kadar, Müslüman ve
Hıristiyanların buyruğu altında
yaşayan İspanya Yahudileri’ne
yönelik 1492’de gerçekleşen
İspanya engizisyonu ve İspanya
Yahudileri’nin Osmanlıya göçü
sürecini anlatan şarkılar yer
aldı. Kürtçe şarkılar bölümünde
ise Kobanê’deki duruma vurgu
yapılarak, Kürdistan’daki çatışmalı
süreçlerin Osmanlı’dan bu yana
süregeldiği
vurgusu
yapıldı.
Osmanlı’nın bastırdığı başkaldırı
sonrası Girit’e sürgün edilen
Bedirxan Bey’in yerine, Osmanlı
ile ittifak halindeki Êzdîn Şêr’in
Botan’ın miri olması ve fedailerden Xelefê Şûvî ile yaşadığı ihtilafi anlatan Ez Xelef im kilamının
yanısıra, aynı dönemleri anlatan
Helîme dengbêj kilamı Kürtçe
şarkılar bölümünde seslendirildi.
Müzik performansı ardından
gerçekleşen Yuvarlak Masa Oturumu’nda Kürt Toplum Merkezi
üyesi Mehmet Aksoy, İngiltere
Sefarad Sesler kuruluşu temsilcisi
Bea Lewkowicz, Ermeni Enstitüsü
temsilcisi Aikaterini Gegisian ve
Arap Britanya Merkezi temsilcisi
Ruba Asfahani konuşmacı olarak
yeraldılar. Oturumda, hikaye anlatıcılığının ve sözlü tarih kaydının
ve yanısıra kültürler arasında bireylerin ve grupların anılar, algılar
ve seslerinin arşivlenmesi, korunmasının önemi tartışıldı. Ayrıca
hikaye anlatımı / sözlü tarih gibi
kültürlerarası anıların sosyal medya ve dijital teknolojiler ile birlikte
artikülasyonunu sağlamada yaratıcı
yöntemlerin geliştirilmesi üzerinde
durulan oturum, soru cevap bölümü ile sona erdi.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
9
Londra SKB’den Kobane ile dayanışma kermesi
BÜYÜK
Sosyalist Kadınlar
Birliği (SKB)’nin
1 Eylül günü
başlattığı “DAİŞ
Karanlığına İzin
Vermeyeceğiz”
başlıklı kampanya
devam ediyor.
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
%30
Kampanya
süresince
sokakları hedefleyen kadınlar,
bilgilendirme
stantlarından
sokak gösterilerine, panellerden afişleme çalışmalarına
kadar pek çok değişik araçla
Şengalli ve Rojavalı kadınların
çığlıklarını ve direnişlerini
Avrupa’ya
taşımaya
çalışıyorlar.
Londra SKB, bu kapsamda
sürdürdüğü çalışmalara bir
yenisini daha ekleyerek sokak
kermesi açtı. Kadınlardan
topladıkları giysi, takı, biblo,
oyuncak gibi değişik malzemeleri Wood Green Kütüphanesi
önüne açtığı stant ile satışa sunan SKB’li kadınlar, açtıkları
afiş, döviz ve konuşmalarla
çalışmanın amacını kitlelere
duyurdular. Yerli, göçmen pek
indirim
Tüm reklamlarınız
%40
indirim
Yeni yıl kutlamalarınız
çok kişinin dikkatini ve ilgisini toplayan çalışma başarı ile
tamamlandı.
29 Kasım Cumartesi günü
yapılan kermesin ardından
30 Kasım Pazar günü düzenledikleri Kobane ile dayanışma
kahvaltısına
hazırlanan
kadınlar, kış ile birlikte yerlerinden, yurtlarından edilen
Kobaneli ve Şengalli halkın
yaşadıkları sıkıntıların arttığına
dikkat çekerek dayanışma
kampanyasının
devam
edeceğini, daha fazla duyarlılık
beklediklerini duyurdular.
“Yürüyüş”çüler
provokatörlüğe devam
ediyor...
SKB’li kadınların stant
açtığı noktada dergi satışı yapan Yürüyüş’çüler, kermesin
bitiminde SKB’li kadınlara
sataşarak tahrik edici sözlerle olay çıkarmaya çalıştılar.
SKB’li kadınların metanetli
tutumları ve “provokatörlük değil devrimcilik yapın”
uyarıları ile tartışma ötelendi.
ücretsiz
Tüm seri ilanlarınız
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
10
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
11
Manşet haberin devamı....
Haber: Aras Ararat
‘Birileri içeceğime birşeyler
kattı sanırım’
12 Kasım gecesi arkadaşlarıyla birlikte
katıldığı kent festivalinde içtiği ilk içecekten sonra midesi kötü olunca en yakındaki
kliniğe götürülür, klinikte yetersiz müdahale ile bir süre bekletilen Cane, bir süre sonra
hastaneye kaldırılır. Cologne’s St Marien
hastanesine kaldırılan Cane hastanede bekleme odasındayken bayılır, bir süre sonra
da Cane’nin beyin ölümünün gerçekleştiği
anlaşılır. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 8 gün boyunca makinaya bağlı yaşayan
Cane’nin, bayılmadan önce arkadaşlarına:
‘‘Birileri içeceğime bir şeyler kattı sanırım’’
dediği öğrenildi.
Anne Rojin: Cane bizim
geleceğimizdi
Kızları Cane’nin ölümünü duyduktan
sonra Almanya’ya giden anne baba hem
hastanenin, hem de polisin kendilerine hiç
yardımcı olmadıklarını ve yaklaşımlarının
çok rahatsızlık verici olduğunu belirttiler.
Kızlarının cenazesini alıp İngiltere’ye dönen
aile yaşadıkları şoku halen atlatmış değil.
Yaşananlara halen inanamadığını söyleyen
Cane’nin annesi Rojin; ‘‘Kızım çok akıllı,
becerikli, yaşam dolu bir insandı. Çevresinde hep takdir edilen, kültürüne bağlı ve
politikaya çok ilgili biriydi. Şuan Cane’yi
tarif edebilecek cümleler bulamıyorum. O
bizim geleceğimiz ve herşeyimizdi.’’
Anne Rojin kızının hastenenin bekleme
odasında bayıldığını, hastaneye vardığında
içecek zehirlenmesi olduğunu belirttiği halde zamanında müdahalenin yapılmadığını
belirtti.
Alman polisinin kendilerine karşı
saygısızca davrandığını belirten anne
baba, polisin yardımcı olmaktan uzak
bir yaklaşım içinde olduğunu ve gerçekçi bir soruşturmanın başlatılmadığını
ve hiç kimsenin olayla ilgili o ana kadar
sorgulanmadığını ifade ettiler.
Milletvekili Sheerman: Cane,
tanışmak isteyeceğiniz en
akıllı insandı
Olaydan sonra aileye yardımcı olan ve
olayın daha ciddi soruşturulması için Almanya Büyükelçiliği nezdinde girişimlerde bulunan Huddersfield milletvekili Barry Sheerman Cane ile ilgili şunları belirtti: ‘‘Cane,
Shelly Kolejindeyken benim yanımda
staj yaptı. Olayı duyduğumda tamamen
yıkıldım. Cane, tanışmak isteyeceğiniz en
tatlı, akıllı ve güzel bir insandı. Döndüğünde
tekrar bizimle çalışacaktı. Alman büyükelçi
ile görüşmelerim devam edecek, hastanenin bu konuda yetersizlikleri varsa
açığa çıkarılması araştırma yapılmasını
isteyeceğim.’’
Daiş karşıtı yapılan eylemlerin örgütleyicisiydi
1978’de Rojava’dan İsveç’e göçeden ailenin üç çocuğundan birisi olan Cane’nin
Naze adında 16 yaşında bir kızkardeşi ve
Kevin adında 9 yaşında bir erkek kardeşi
var. İsveç’te doğan Cane daha sonra ailesiyle beraber İngiltere’ye gelmişti. Kürtlerin
yaşadığı acılara çok duyarlı olan Cane Huddersfield’te yaşayan Kürt toplumu içerisinde iyi bilinen biriydi. Kürdistan’a yönelik
Daiş saldırıları başladıktan sonra yapılan
birçok eylemin başını çeken Cane, Huddersfield’teki St George’s meydanında yapılan
Daiş karşıtı eylemde, yaptığı konuşmada:
‘‘Kürdistan’da yaşanan barbarlığı evlerimizde oturup televizyonlardan izleyemeyiz
artık. Tüm dünyanın bu vahşet karşısında
Kürtlerin yanında olma zamanıdır.’’ demişti.
Kolej müdürü: Bir gün çok
ünlü olacağını bekliyorduk
Cane Xelef’in okuduğu Shelley Koleji
müdürü John McNally, Cane’nin 5 yıl kendi
kolejlerinde A level yaptığını ve çok yaşam
dolu, akıllı ve duyarlı bir öğrenci olduğunu
ifade etti.
Kolej müdürü Mcnally, Cane ile ilgili duygularını şöyle ifade etti; ‘‘Öğrenci
meclisinde temsilcilik yaptı bazı dönemler,
o yüzden birçok sefer görüştüğümüz oldu.
Biz onun bir gün ünlü biri olacağına inanıyorduk. Politikaya çok ilgiliydi ve kendine
iyi bir güveni vardı. Sorunları yüksek bir
sesle ve güzel bir yöntemle anlatırdı. Okulda herhangi bir iş olduğu zaman sürekli gönüllü bir şekilde katılırdı. Cane’nin ölümü
hepimizi çok üzdü. Onun öldüğüne inanamadık.’’
Üniversite sözcüsü: Olayın takipçisi
olacağız
Eylül ayında başladığı Newcatstle’daki
Northumbria üniversitesi Politika bölümünde üniversiteler arası Erasmus için özel olarak seçilmişti.
Northumbria üniversitesi sözcüsü yaptığı
açıklamada öğrencilerinin ölümünden
kaynaklı derin üzüntü duyduklarını ve aileyi ziyaret edip desteklerini sunduklarını
ifade etti. Sözcü, Almanya’daki yetkililerle
de görüşmelerinin devam ettiğini ve olayın
takipçisi olacaklarını belirtti.
Aile, hem hastane hem de Alman polisi
hakkında gerekli yasal işlemleri başlatmak
için girişimlerde bulunacaklarını açıkladılar.
Gazetimizin ulaştığı aile dostu Kürt
şair Ehmed Huseyni, Cane doğduğunda
kendisinin de hastanede olduğunu ve çok
zeki bir genç olduğunu ifade etti. Ailenin
yanında olan Huseyni, ailenin halen şoku
atlatamadığını ve çok derin üzüntü içinde
olduklarını söyledi.
‘Cane’yi tarif etmek mümkün değil’
Gazetimizin ulaştığı bir diğer aile üyesi
ve arkadaşı Cihan Yalçın, Cane ile ilgili
duygularını şöyle ifade etti; ‘‘Ne kadar
söylesem Cane’yi anlatamam. Kültürüne
çok bağlı bir insandı. Avrupa’da yetişmiş
gençlere benzemiyordu. Böyle bir ölümü
haketmemişti.’’
Gerekli yasal işlemler tamamlandıktan
sonra Cane Xelef Huddersfield kasabasında
toprağa verilecek.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
12
İlk Daiş tutuklaması
Mohommod ve Hamza
Nawaz adlı iki kardeşe geçen
yıl Suriye’deki bir kampta
“terör eğitimi” aldıkları gerekçesiyle hapis cezası verildi. Mohommod ve Hamza
Nawaz kardeşler bu suçtan
ceza alan ilk Britanyalılar
oldu.
Mahkeme 30 yaşındaki
Mohommod Nawaz’ı dört
buçuk, 24 yaşındaki kardeşi
Hamza›yı ise üç yıl hapis
cezasına çarptırdı.İki kardeş
de kendilerine yöneltilen
suçlamayı kabul etmişti.
İngiltere›ye dönüşlerinde
Dover
Limanı’nda
polis
tarafından
gözaltına
alınan kardeşler Suriye’den
hatıra mermiler ve resimler
getirmişti.
Daha önce adam kaçırma
suçundan sabıkası olan Mohommod Nawaz, yasadışı
yollardan cephane bulundurmak suçlamasını da kabul etti.
Londra Polis
Teşkilatı
Scotland
Yard’a göre,
kardeşlere
hapis cezası
verilmesi
bir
«dönüm
noktası».
İngiltere›de
benzer
suçlamalardan
yargılanma
aşamasında olan ya da ceza
duruşması beklenen başka
kişiler de var.
Türkiye üzeri gitmişler
Ailelerine birlikte akşam
yemeğine
çıkacaklarını
söyleyen kardeşler, bunun
yerine Fransa’ya geçmişler,
Lyon’dan
Türkiye’ye
uçmuşlar ve Suriye’de cihatçı
bir grubun eğitim kampına
katılmışlardı.
Lazkiye
yakınlarında
olduğu belirlenen Cünd-ül
İslam adlı örgütün kampına
katılan kardeşlerin getirdiği
fotoğraflarda, kamptaki günlük programlarını gösteren bir
kağıt ta var.
Programa göre kampa katılanlar güne sabah
namazıyla başlayıp, İslami
dersler alıyorlar. Daha sonra
da sabah 6-8 arası beden
eğitimine geçiliyor.
İngilizce yazılan programda günde iki defa «askeri eğitim» de var. 22:00›deki
yatıştan önce yine İslami dersler görünüyor.
Suriye’de aylarca kalmayı
planlayan kardeşlerin neden
birkaç hafta sonra döndükleri
ise bilinmiyor.
Kanser hastası çocuklara tacizde bulunduğu
tespit edilen 41 yaşındaki Myles Bradbury
adlı doktor 22 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Myles Bradbury’nin kabul
ettiği suçlamalar arasında bir
çocukla cinsel ilişkiye girmek,
altı çocuğa cinsel saldırıda
bulunmak ve 16 binden fazla
“uygunsuz” fotoğrafı izinsiz
çekip saklamak da var.
Yargıç Bradbury’e, işlediği
suçlarla “güveni fazlasıyla
kötüye kullandığını” söyledi.
Oğlunu taciz ettiğini
düşündüğü adamı öldürdü
Başkent Londra’da 77
yaşındaki
emekli
Mike
Pleasted,
onu
“oğlunu
taciz etmekle” suçlayan 31
yaşındaki bir anne tarafından
Newham bölgesindeki evinde
bıçaklanarak öldürüldü.
Yetkililer Pleasted’in
tüm
çabalara
rağmen
kurtarılamadığını belirtirken,
ismi basına açıklanmayan
şüphelinin
tutuklandığını
ve cinayetle suçlandığını
açıkladı.
Polis yetkilileri 15 yıldır
üçüncü kattaki apartman
dairesinde yalnız yaşayan
ve bekar olduğu bilinen
İçişleri bakanlığı: Birleşik
Krallıkta 13 bin modern köle var
İçişleri Bakanı Theresa May Birleşik Krallıkta
10 ila 13 bin kişinin köle olarak çalıştırılıyor
olabileceğini düşündüklerini açıkladı.
İçişleri bakanlığı konu
ile ilgili yayınladığı raporda
bu rakama fuhuşa zorlanan kadınların, özgürlüğü
kısıtlanan ev hizmetlilerinin
ve fabrika, tarla ve balıkçı
teknelerinde çalışan bazı
işçilerin dahil edildiğini belirtti.
Uzmanlar, bu rakamların
daha önceki tahminlerin çok
daha üzerinde oldğunu ve
İngiltere’nin karşı karşıya
olduğu
“kölelik”
prob-
leminin gerçek boyutlarını
gösterdiğini söyledi.
İçişleri Bakanlığı bu
problemle etkin bir şekilde
başedebilmek için çeşitli
çalışmalar yürüttüklerini ve
İngiltere’deki mahkemelere
kölelik ile ilgili davalarda daha
geniş haklar tanıyacak olan
“Modern Kölelik Yasası”nın
kısa süre sonra parlamentoda
kabul edileceğini belirtti.
İngiltere’de köleliğe zorla-
ALİ
HAS
[email protected]
Çocuk tacizcisi doktor 22 yıl
hapis cezasına çarptırıldı
Myles Bradbury adındaki
doktor Cambridge’deki Addenbrooke
Hastanesi’nde
2009-2013 yılları arasında 18
çocuğa tacizde bulunduğunu
kabul etmişti.
Hukuk Köşesi
Pleasted’in bir yakınına ya
da akrabasına ulaşmaya
çalıştıklarını da söyledi.
Pleasted’in
komşuları
İngiliz basınına yaptıkları
açıklamalarda
“Adamın
pedofil olduğuna dair bir
çok dedikodu duyduklarını
ve sık sık küçük erkek
çocuklarını onun evine girip
çıkarken gördüklerini” söyledi ve şüphelinin de “Oğluna
gösterdiği ilgi nedeniyle
adamla bir çok kez kavga
ettiğini” belirtti.
nan kişiler arasında İngiltere
doğumlu
vatandaşların
yanı sıra özellikle Arnavutluk, Nijerya, Vietnam ve
Romanya’dan gelen göçmenlerin de bulunduğunu belirten
bakanlık yetkilileri köleliğin
engellenmesi ve kurbanların
kurtarılabilmesi için bu ülkelerle ortaklaşa çalışmalar
yürütüleceğini de söyledi.
Ayrıca
İngiliz
Elçilikleri’nin de yurtdışında
insan
ticaretini
engellemek
için
çalışmalar
yürüteceğini söyleyen yetkililer yerel yönetimlerin,
kilise ve camilerin ve evsiz barınaklarının da kölelik
kurbanlarını tespit etmek
üzere
bilinçlendirileceğini
belirtti.
Yeni Anti-Terror Yasaları – Artı ve Eksileri
Bu hafta artı ve eksileri ile yeni
anti-terör yasaları hakkında yazmak
istedim. Bilindiği gibi yeni anti-terör
yasası son dönemde artan İSİD tehditi ile daha da yoğun bir tartışma
konusu haline gelmiştir. Bununla birlikte, yaşama evresinden geçip resmi
yasa olma yolu daha da hızlandırılmış
durumda. Nitekim yasanın detayları
medya ile paylaşılmaya başlanmış bulunmakta.
Geçen hafta bu konu ile ilgili yine
bu gazeteye verdiğim yazılı bir demeçte de belirttiğim üzere, yeni yasada
aslında “yeni suç”tan ziyade daha çok
yeni tedbir ve önlem mekanizması bulunmakta. “Yeni suç”tan kastım yasada
yeni kriminal suç sayılacak bir düzenleme yok aslında. Bunun yerine mevcut
anti-terör yasaları, yani 2001 ve 2005
anti-terör yasalarını daha güçlendirecek
yeni tedbir ve önlemler oluşturulmuştur.
Yeni düzenlemede bulunması öngörülen okul, kolej ve üniversite ve internette
bulunan sosyal medya şirketlerine bilgi
paylaşımı için yeni yasal yükümlülükler, bahsettiğim tedbir ve önlem konusunun bariz bir örneğidir. Peki yeni
yasada bulunan düzenlemelerin artı ve
eksileri nelerdir?
Şüphesiz yeni yasal tedbir ve önlemlerin İSİD gibi insanlık suçu
işleyen bir yapıya endeksli olması,
aklı selim olan her insan için artı bir
güvence kaynağı olacaktır. Bu durum
İSİD gibi örgütlerin sınır tanımaması
ve dolayısıyla yurt dışında yaptıklarını
lokal bir düzeyde de tekrarlama ve
yayma ihtimaline karşı tedbir ve önlemleri daha da önemli kılıyor. Bu
bağlamda, haberlerden takip ettiğimiz
üzere son üç/dört ayda neredeyse
50’ye yakın şüpheli, terör suçu işleme
hazırlığında tutuklanmış durumdadır.
Yine şüphesiz bu tur tutuklamaların
İSİD gibi örgütlerin artan faaliyetleri
ile paralel yükselmesi sürpriz değildir.
Peki bu önlemler ne pahasına
yapılmaktadır?
2001 ve 2005 yasalarında da olduğu
gibi mevcut tartışılan yeni yasal düzenlemelerin en önemli darbesi, insan
hak ve özgürlüklerine yönelik olacak
gibi görünmekte. Bu bağlamda, yeni
düzenlemeler doğrultusunda yukarıda
da belirttiğim gibi okul, kolej ve üniversitelerin olası şüpheli öğrenci ve
durumlar konusunda polise/yetkililere
bilgi aktarma yükümlülüğü aslında çok
tartışılacak bir konu. Bu durum söz
konusu kurumları bir nevi güvenlikçi
(polis/istihbaratçı) rolüne bürünmelerine, anlamına gelmekle birlikte, söz
konusu kurum ve öğrenciler arasındaki
gizlilik ilkesini ve güven duygusunu
zedeleyebilecek durumda. Burada
tabi ki aynı zamanda kişinin özgürce
fikirlerini ifade etme hakkı da tehlike
altında. Taktir edileceği gibi özelikle
kolej ve üniversite ortamları özgür
ifade ve tartışmalar ile kişisel gelişimin
en önemli halkalarından biridir. Bunu
özgürce yapamayacak bir toplum
yaratılırsa çok daha başka sorunlar ile
karşılaşılabilinir. Aynı zamanda sosyal
medya dediğimiz internet ortamlarında
paylaşılan
materyallerden
ötürü
yine bu tur siteleri yürüten şirket sahiplerine benzeri bir bilgi verme
yükümlülüğü, özgür ifade sınırlarını
zorlayan bir düzenleme olma ihtimalini taşımaktadır.
İSİD gibi insanlık suçu işleyen
örgütlerin,
yani
olumsuzlukların
en üç noktası dediğimiz durumlar
karşında, maalesef sürekli hak ve
özgürlükler bir nebze daha zedelenir.
Yeni düzenlemeler de bu trend den
geri kalmamaktadır. Buradaki asıl tehlike ise bu tur yasaların sürekliliğidir.
Yani İSİD gibi örgütlerin genelde
ömrü çok olmaz, fakat bu tur yasalar
sürekliliğini korur ve dolayısıyla toplumun özgürlük hissiyatına kalıcı
bir darbe niteliğindedir. Bu yasaların
süreklilik doğası tabi ki asıl hedef veya
tehdit ortadan kalkınca devamlılığını
koruduğundan, ilerde oldukça masum
durumlar için de kullanılabilecek bir
silah haline gelebilme ihtimali tabi
ki yine toplumsal hak ve özgürlükler
açısından tehlike arz etmektedir. Bu
bağlamda, özellikle 2001’den sonra
uluslararası terörle mücadele ittifakına
baktığımızda, bu tur yasaların aynı zamanda devletler arasındaki ilişkileri ve
diplomatik faaliyetlerini pekiştirmek
amaçlı kullanılan araçlar haline
geldiğini bilmekteyiz. Nitekim, herhangi bir şekilde uluslararası tehdit niteliği taşımayan Kürt Özgürlük Mücadelesinin 2001’den sonra
bahsettiğim yasalar doğrultusunda
uluslararası terörle mücadele ittifakı
tarafından terörize edilmesi bunun
en somut örneklerinden birisidir.
Bu örnekten bildiğimiz gibi Türkiye ve İngiltere arasında bu konuda
bir çok pazarlıklar gerçekleşmiş ve
gerek ekonomik gerekse de stratejik
ittifaklarından ötürü Kürtlerin masum hak talepleri bu türden yasalar ile
bastırılmış durumdadır. Dolayısıyla
yeni yasal düzenlemelerin de yine
aynı
şekilde
kullanılmayacağını
düşünmemek mümkün değil sanırım.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
13
Kıbrıslı sanatçılar
Londra’da buluşuyor
Köşe Yazısı
Özgürce
HATİCE GÜDEN
[email protected]
Londra’da kurulan Kıbrıslı
Sanatçılar Platformu (KSP)
düzenleyeceği ilk etkinlikle
Londra’da yaşayan Kıbrıslı
sanatçılarla Kıbrıs’tan
Londra’ya gilecek şair,
yazar ve karikatüristleri bir
araya getireceğini duyurdu.
Londra’da kurulan Kıbrıslı Sanatçılar
Platformu (KSP) düzenleyeceği ilk etkinlikle Londra’da yaşayan Kıbrıslı sanatçılarla Kıbrıs’tan Londra’ya gilecek şair, yazar
ve karikatüristleri bir araya getireceğini
duyurdu.
Şiir, müzik dinletileri ile sanat sohbetlerinin gerçekleşeceği etkinliklerde resim
ve karikatür sergilerinin açılacağı da kaydedildi.
Kıbrıslı Sanatçılar Platformu’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, 5–7 Aralık
tarihleri arasında gerçekleştirilecek ve 3
günlük sürecek etkinlik programı “50 Yıllık Sorun” adlı karma karikatür sergi açılışıyla başlayacak.
Sergi açılışı, müzik ve şiir dinletisi
Londra’da, Edmonton Green’de bulunan Kervan Banqueting Salonu’nda düzenlenecek açılış etkinliği 5 Aralık Cuma
günü saat 19.00’da başlayacak.
Etkinlikte Kıbrıs’tan Londra’ya gidecek karikatür sanatçıları Musa Kayra, Leyla Çınar, Mustafa Tozakı ve Arif
Albayrak’ın yanı sıra şairler Neşe Yaşın,
Nafia Akdeniz ve Fatma Akilhoca da hazır
bulunacak.
Kıbrıslı karikatüristlerin eserlerinden
oluşacak sergide şiir ve müzik dinletisi de
sunulacak.
Verilen bilgiye göre, Kıbrıslı Sanatçılar
Platformu Yaşar İsmailoğlu, Aycan Saraçoğlu ve Ertanç Hidayettin’in girişimleriyle hayat buldu. Londra’da düzenlenen
ilk etkinliklerde Osman Balıkçıoğlu, Mustafa Güllü ve Artun Gökşan görev aldı.
“25 Kasım ve erkekler” başlıklı
yazımda; kendisine “ilerici”, “devrimci”, “demokrat”, “sosyalist” yada “yurtsever” tanımlaması yapan ve kendilerinin, verili erkek kimliğinden farklı
olduklarına inanan erkeklerin, kadına
yönelik şiddet karşısında duruşlarını
ele almış ve bu “farklı”lıklarını
somutlamaları üzerinde durmuştum.
Bu yazıma ilişkin birçok takdir eden
yazılar ve telefonlar da aldım. Arayan
ve yazanlar içerisinde erkekler de vardı.
Açıkçası bundan çok umutlanmıştım.
Fakat, maalesef pratik yine aynıydı.
“Kadın özgürlükçü” bu erkeklerden
yine somut adım çıkmamıştı. Demekki
bu konu gündemimizde olmaya devam
edecek...
İkincisi, kadınların kendi sorunlarına
sahiplenmeleri noktasındaki duruşları...
Açıkça belirtmeliyim ki burada da
ciddi sıkıntılar var. Yapılan eylem
ve etkinliklere kadınların katılımı
olması gerekenin oldukça altındaydı.
Her gün şiddet nedeniyle kurumlara giden, yardım isteyen, büyük
mutsuzluklar yaşayan kadınlar, hala
sihirli bir değneğin kendi yaşamlarını
değiştirmelerini beklemekteydi.
Amerikalı kadın yazar Colette
Dowling’in
“Sindrella
kompleksi” olarak tanımladığı bu duruş;
özgürleşmek,
bağımsızlaşmak,
eşitlenmek isteyen, mutluluk isteyen
kadınların en önemli ayak bağı. Bir
yandan köleliği sorgulayan, haksızlığa
uğradığını düşünen kadının öte yandan
bunun için hiç bir şey yapmamasını “Sindrella kompleksi” olarak tanımlayan
yazar, bunu çocukken izlediğimiz bir
masalın kahramanından almış. Masalda, babası yaşarken oldukça mutlu olan
prenses Sindrella’nın, (yada Külkedisi)
babasının ölümü ardından üvey annesi
ve kardeşleri tarafından nasıl ezildiğini
anlatmaktaydı. Fakat Sindrella durumunu değiştirmek için hiç bir şey
yapmıyordu. Taaki, sihirli değneği ile
onun yaşamını değiştirecek bir masal
perisi ortaya çıkana dek.
Çevremize
baktığımızda,
konuştuğumuzda her kadından adeta
bin ah işitirken sorunun çözümü söz
konusu olduğunda bu kadar mesafeli
duruş, ciddi bir Sindrella kompleksi ile
ya da diğer bir anlatımla kurtarılmayı
bekleyen bir yaklaşımla karşı karşıya
olduğumuza işaret ediyor...
Bilinmesi ve mutlaka anlaşılması
gereken bir şey varki; hiç bir özgürlük
ve mutluluk, sorunun muhataplarınca
sahiplenilmediği
sürece
var
edilememiştir. Bütün insanlık tarihi
buna şahittir. Ve her özgürlüğün, her
kazanımın ve başarının ardında be-
deller olmuştur. Bırakın mücadeleyi,
bilim insanlarının yaşamlarına bakın.
Hemen hepsinin yaşamında ödenmiş
ağır bedeller vardır. Ya sosyal yaşamları
ölmüştür, ya evlilikleri iyi gitmemiştir,
ya çocukları büyük sıkıntılar yaşamıştır
yada öldürülmüş, tutsak edilmişlerdir.
Kısacası yeni olana, güzel olana, insanca olana düşman sistemlerde bilim
bile bedellerle üretilebilmektedir.
Dolayısıyla, yeni bir yaşamı, insanca bir
yaşamı hayal eden her kadın ve erkek;
mücadeleyi ve gerektiğinde bedel ödemeyi göze alabilmelidir. Bunu göze
alamayanların gerçek mutluluğu yakalayabileceklerine inanmayanlardanım.
Üçüncüsü, kadın kurumlarının
duruşları... İzlediğim kadarıyla burada
da ciddi sorunlar bulunuyor. Öncelikle
25 Kasım’ın mücadeleci yanının yeterince kavranamadığını düşünüyorum.
Örneğin; 25 Kasım’lar, 8 Martlar kadar sahiplenilmiyor. Oysa 25 Kasım’da
tıpkı 8 Mart’ta olduğu gibi içeriği
boşaltılmaya çalışılan günlerden biri.
Yani, 8 Mart gibi iki 25 Kasım var. Biri,
kadına yönelik şiddeti tüm yönleri ile
ele alan (ekonomik, politik, fiziksel,
cinsel, psikolojik, vb) diğeri ise sadece
aile içi şiddeti eksen alan BM’nin kabul ettiği (etmek zorunda kaldığı) 25
Kasım.
Kadın özgürlüğünün gerçek sahipleri olarak hiç kuşkusuz bizim 25
Kasım mücadelemiz birincisini, yani
kadına yönelik şiddeti tüm yönleri ile
ele alan ve buna kaynaklık eden tüm
sorunları ortadan kaldırmayı hedefleyen 25 Kasım’dır. Bazılarının yaptığı
gibi sadece iyileştirmelerle kendimizi
sınırlayamayız. İyileştirmeler için de
mücadele ederiz, fakat ana hedefimiz
sorunlara kaynaklık eden tüm nedenlerin ortadan kaldırılmasıdır.
Sonuç olarak; bütün bunlardan
hareketle, ciddi bir aydınlanma, yeni
bir bilinç ve algı yaratma ile karşı
karşıyayız. Bu nedenle daha önce
yaptığımız ve toplumda belli bir algı
yaratabildiğine inandığım “eskort” ve
“sauna” reklamları yapan Türkiyeli,
Kürdistanlı ve Kıbrıslı göçmenlere hitap eden gazeteler başta olmak üzere
tüm medya şiddetine karşı verilecek
mücadele, kadın mücadelesine ciddi bir
ivme katacaktır.
Hiç kuşkusuz Şengal ve Kobane’li
kadınlarla dayanışmamızı kesintiye
uğratılmaksızın
sürdürebileceğimiz
böylesine bir çalışma, toplumumuzda
kirlenmeye neden olan ve beraberinde
şiddeti de arttırdığını tespit ettiğimiz
algının değişmesinde ve “erk”ekliğin
yeniden sorgulanmasında da önemli bir
rol oynayacaktır...
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
14
Haringey Belediyesi küçük
Esnaf Cumartesi’sinde
bedava park imkanı sunuyor
Haringey belediyesi bir gün bedava park imkanı
sunuyor ama esnaf park koşullarından şikayetçi
ufak ve bağımsız esnafın bölgeye
faydalarını kutlamak.
Belediye, açıklamasında bedava park etme imkanının,
tüketicinin Ufak Esnaf Cumartesi gününde tam anlamıyla faydalanmalarını sağlayacağını ve
Haringey’de Noel öncesi alışveriş seçeneklerini görme imkanı
olacağını açıkladı.
Small Business Saturday (Ufak
Esnaf Cumartesi) olarak belirlenen 6 Aralık günü, Haringey’de
bedava park etme olanağı olacak.
‘Pay and display’ yerleri ve
belediye’nin araba parkları ücretsiz olacak. Günün amacı, bakkal,
yerel işyerleri ve üreticileri gibi
Haringey esnafı bölgedeki
park ücretlerini ve tüketicilerin
araçlarına ceza yazılmasıyla ilgili
rahatsızlıklarını devamlı belirtiyorlar. Konuyla ilgili gazetemizin
görüştüğü bazı esnaflar, kendileri-
nin park permiti satın almalarının
gerektiğini ve müşterilerinin park
edemedikleri için başka yerleri
tercih etmek zorunda kaldıklarını
belirttiler. Hafta sonları tamamen
ücretsiz park etme talebinde bulunanlar da var.
6 Aralık’ta CPZ (residents parking) bölgelerinde ve tamir olan
yollarda park etme yasağının ve
Tottenham Hotspur maç yasaklarının devam ettiği de aktarıldı.
Haringey Belediyesi meclis
başkanı, Claire Kober, halkın,
park ücreti ödemek zorunda kalmadan, Haringey’deki ufak esnafın neler sunacağını göreceklerini
ve başka yerlerde alışveriş yapmak yerine burayı seçmeleri için
iyi bir fırsat olacağını ifade etti.
6-7 Aralık Haringey
etkinlikleri:
6 Aralık:
Ufak Esnaf Cumartesi’si (Small
Business Saturday) - tüm gün
Tottenham Kış Festivali, Tottenham Green, N15 - 12:00-18:00
Crouch End Festivali Noel
Pazarı, Hornsey Town Hall
Square, N8 – 10:00-17:00
7 Aralık
Myddleton
Road
Pazarı,
Myddleton Road, N22 – 11:0016:00
DUYURU
Roj Kadın Meclisi (RKM)
Kadınlar için Bilgisayar Kursu Başlatıyor
Yetkin ve donanımlı, eğitimli kadrosu ile Roj Kadın Meclisi kadınların kişisel ve mesleki gelişimi için bilgisayar kursu başlatıyor.
Roj Kadın Meclisi, Kadınların yasama aktif katılımını desteklemek için temel ve orta düzeyde bilgisayar kursu başlatmaktadır.
Bilgisayar kursu hiç kullanma bilmeyenler ile mevcut bilgi ve yeteneklerini geliştirmek isteyenleri hedef almaktadır.
Başlama Tarihi: 15/12/2014 PAZARTESİ
Kurs Saatleri: 11:00-13:00 pm
Yer: KURT TOPLUM MERKEZI, 11 Portland Gardens, Fairfax Hall, London N4 1HU
Kurs ücretsizdir
Kayıtlar ve daha fazla bilgi için aşağıdaki telefonları arayınız
Ezgi: 07503961176 | Cigdem: 07846450372 | Email: [email protected]
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
15
***Londra’nın merkezinde olduğu gibi Kuzeyinde de yoğun trafik sorunu ve buna bağlantılı olarak park
sorunu çözüm bulunamadan devam ediyor.
Haringey’in bitmeyen sorunu
***Özellikle Haringey bölgesindeki
esnaf park sorununun işlerini olumsuz etkilediğinden ve park yerlerinin
yetersizliğinden şikayetçi.
Haber-Fotoğraf: Erem Kansoy
Bölge halkı ve esnafn uzun yıllardır devam eden şikayetlerine
rağmen Haringey’de park sorunu
giderek artıyor. Park yeri yetersizliği, yüksek ücretlendirmeler,
işletme park yeri izinleri ve bölge
sakinlerine özel park yerleri ile
ilgili Haringey esnafı Telgrafa konuştu.
Haringey’in devam eden park
sorunu ile ilgili düzenlenmiş sayısız haber ve yetkililerin bölge
esnafına yönelik gerçekleştirdiği
ziyaretlerde problemin dillendirilmesine rağmen halen soruna çözüm bulunamadı. Özellikle, Wood
Green- Manor House güzergahındaki ana caddenin 16:00-19:00
saatleri arasında tek yönlü olarak
parka kapatıması bölge esnafına
huzursuzluk yaratıyor.
Haringey bölgesinde park cezaları da oldukça yüksek. Otobüs
şeridi, kontrollü bölge, makineye ödeme park yerleri gibi park
alanlarında ve trafik akışını etkilemeyen park alanlarında kurallar
dışına çıkmanın cezası 130 Pound.
Gününde yağılan ödemeler ile cezanın türüne göre fiyat 40 Pound’a
kadar düşebiliyor. Ayrıca iş yeri
sahipleri park ücretlendirmesi ve
lokal yasam sürdüren vatandaşların park izinleride yıllık 250
Pound’a varan ve bölge insanı
tarafındn ‘yüksek’ olarak nitelendirilen ücretlendirme sistemi de
dikkat çekiyor.
çok pahalı. Ama business permit
olan yerleri resident permit olanlar da kullanıyor. Dolayısıyle park
yeri bulmakta çok zorlanıyoruz.
Esnaf olarak işlerimizide olumsuz etkiliyor park sorunu. Bununla beraber sosyal kullanıma açık
tuvaletleride vurgulamak isterim.
Bölgemizde çok az sayıda mevcut ve azlığı problem yaratıyor
sokaklarda kötü kokular mevcut.
Derhal önlem alınmalı.tren istasyonunun etrafında publiic tuvalet
yok. Bu çok büyük bir sorun. Park
yeri kontrolculeri işini yapan geçim derdinde olan insanlar birşey
diyemeyiz.”
Sabri Bey, Şelale
restaurant yetkilisi
“bölgede park sorunu işlerimizi
kötü etkiliyor. Birçok bölgede 1
den sonra Cumartesi ücretsizken,
bu bölgede ücretli ve fiyatlar oldukça pahalı. Bununla beraber 4-7
saatleri arasında uygulanan, tek
şerite park yeri yasağı işlermizi
kötü etkiliyor. Park cezacıları köşelerde saklanıyor, şoför dükayana
girer girmez hemen ceza yazıyor.
Normalde 5 dakika beklemesi
gerekiyor. Ücretli park yerleri artırılır, ücretler ve zamanlamalar
düzenlenirse Haringey’in park sorunu kısmen çözülebilir.”
İbrahim Dağ, Çiğ köftem restaurant
Hasan Danışan, esnaf
Konu ile ilgili bölge
esnafı ne dedi;
Sinem Arıca, Happy Days Turizm
işletmesi yetkililerinden
Seher Tosun, kafe işletmecisi
“iş sahibi olanlar için business
permit 254 pound. Yıllık olarak
insanlar 3 lira park parası veriyor.
Hafta sonları tamamıyle ücretsiz
ve serbest park olmalı.”
“park ücretlendirmeleri çok pahalı, esnaf bu durumdan şikayetci,
müşteriler park yeri bulamıyor,
cezacılar 5 dakika bekleyemiyor,
saat 4 ile 7 arasında tek şeritin parka kapatılması bölgede çok sıkıntı
yaratıyor. İşlerimizi düşürüyor.
Ücretlerin hemen düşürülmesi gerekli. “
“saat 4 den sonra bir şerit kapanıyor, kameradan bilmeyen insanlar ceza yiyor. Bir park ücreti
3 lira olurmu. Çok pahalı esnaf zor
durumda kalıyor. Müşterilerimiz
park yeri buamıyor başka yere gidiyor. Bir çorbayı 4 liraya içerken
“Haringey’de park sorunu uzun
yıllardır devam ediyor. Günlük
ödemeler, resident ve business
park permitleri de yıllık olarak çok
pahalı. Ödediğimiz halde zaten
park yeri bulamıyoruz park yerleri
çok kısıtlı. Trafiğin de yoğun olduğu bölgede esnaf park sorununun
derhl çözülmesini talep ediyor.
Park yeri sorunu çalışanlara sıkıntı yaratıyor, bölge insanın günlük
yşamını da etkiliyor. Müşterilerimiz ancak belli saatlerde dükkanımıza gelebiliyor. Yerel yönetimin soruna acilen çözüm bulması
gerekiyor. Yapılacak düzenlemele
ile belki bölgenin park sorunu bir
kısım giderilebilir.`
Konu ile ilgili daha fazla bilgi
almak ve Haringey bölgesindeki
park ücretlendirmelerine ulaşmak
için www.haringey.go.uk web adresini ziyaret edebilirsiniz.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
16
Avrupa´dan gelen göçmenlere
yönelik yeni tedbirler
Hükümetin uzun bir süredir
Birleşik Krallığa gelen göçmenlerin sayısını kısıtlama çalışmalara
devam ediyor. Hükümetin göçmen
sayısını On binlere düşürme hedefi
tutmayınca yeni planlar devreye
sokuluyor.
2015 genel seçimlerin de yaklaşması ile beraber
hükümetin bu konuda daha da sertleşeceği bekleniyor. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden İngiltere›ye
gelen göçmenlerin sayısının kısıtlanmasına yönelik hükümetinin hazırladığı planlar açıklandı.
Göçün kontrol altına alınmasını isteyen başbakan
David Cameron, AB’den endişelerini dikkate
almalarını istedi.
Cameron, ülkenin Batı Midlands bölgesini
ziyareti sırasında yaptığı konuşmada, AB ülkelerinden Birleşik Krallığa gelen göçmenlerin
sayısına sınırlama getirilmesiyle ilgili hükümetin
bir süredir üzerinde çalıştığı planlarını anlattı.
Hükümet, yeni planlarıyla Birleşik Krallığı göçmen işçiler için daha az çekici bir ülke haline getirmeyi amaçlıyor.
Yeni önlemlere göre, AB ülkelerinden Birleşik
Krallığa gelen göçmenler ülkeye girişlerinden
itibaren altı ay içinde iş bulamazlarsa sınır dışı
edilebilecek. Göçmenler ayrıca, ülkede dört yıl
yaşamadan toplu konut gibi sosyal yardımlardan
faydalanamayacak. Çocukları İngiltere dışında
yaşayan göçmenler de İngiltere›de ne kadar uzun
yaşarlarsa yaşasınlar artık çocuk yardımı alamayacak. Birleşik Krallık’a AB’den gelen göçmenler
halihazırda ülkedeki maddi sistemden ve devlet
yardımlarından faydalanabiliyor.
Cameron, uzun süredir beklenen konuşmasında
göçmenliğin Birleşik Krallığa fayda sağladığını
ancak artık kontrol altına alınması gerektiğini
vurguladı. Cameron, şunları söyledi:
“Hep beraber çok ırklı, başarılı bir demokrasi
yarattığımız için bundan büyük gurur duyuyorum. Göç sayesinde Büyük Britanya olduk. Konu
AB’ye gelince, çoğu İngiliz vatandaşı mevcut
durum ve birlikten ayrılma arasında yanlış bir
seçim yapmak istemiyor. Reform ve referandum
istiyorlar. Göç konusunda ise sınırsızlık istemiyorlar. Hiç göçmen olmamasını da istemiyorlar.
Kontrollü göç istiyorlar ve haklılar.”
Cameron, Birleşik Krallığa gelen göçmen
sayısının düşürülmesi ve kontrol altına alınması
için Muhafazakar-Liberal Demokrat koalisyon
hükümetinin, sahte dil okullarının kapatılması,
yurt dışındaki eşlerini İngiltere›ye getirmek isteyen göçmenlere yönelik uygulanan mali durum
kontrol programları, ev kiralama, banka hesabı
açma ve ehliyet almanın zorlaştırılması gibi
uygulamaları hali hazırda uyguladığını hatırlattı.
Cameron, 2015 yılının nisan ayından itibaren ülkeden çıkış yapılan noktalarda, çıkış kontrolleri
uygulamasına başlanacağını duyurdu ve böylece
İngiltere›den ayrılan göçmenlerin sayısına ilişkin
daha net verilerin elde edileceğini söyledi. Mevcut
halde İngiltere›den çıkışlarda herhangi bir pasaport kontrolü yapılmıyor.
Seçim yatırımı
Mayıs ayında Birleşik Krallıkta yapılacak
genel seçimlerden sonra lideri olduğu Muhafazakar Parti’nin göçmenliğin kontrol altına alınması
için daha fazla plan üzerinde çalışacağını belirten
Cameron, bunları aktarırken, “Sponsor oldukları
göçmenlerin vizelerinin bitiminde ülkeden
ayrılmalarını önlemede başarısız olan okul ve
işyerlerinin lisanslarını iptal edeceğiz. ‘Önce sınır
dışı et sonra temyize başvur’ politikamızı, tüm
göçmen temyiz başvurularına uygulanması için
genişleteceğiz. Ev sahiplerinden, evlerini kiralayacak göçmenlerin göçmenlik statülerini kontrol etmeleri konusundaki uygulamayı hızlandıracağız”
diye konuştu.
Hükümetin yeni planları arasında ayrıca
AB’den Birleşik Krallığa çalışmak için gelenlerin
tercihen “iş teklifi üzerine” ülkeye gelmesi yer
alıyor. Cameron, hükümetin bu planına yönelik,
“Birleşik Krallık’ta iş arayan AB vatandaşlarının
bu ülkede yasal kalış sürelerini kısıtlamak istiyoruz. Eğer iş arayan bir AB vatandaşı, ülkeye
gelişinden itibaren 6 ay içerisinde iş bulamazsa
ülkeyi terk etmeleri istenecek” dedi.
Yardımlar kesilecek
Hükümetin bir diğer planı ise “Birleşik
Krallık’ta dört yıl yaşamayan AB göçmenlerinin
vergi kredisi ve toplu konut yardımları” alamayacak olması. Cameron, ayrıca, planlar çerçevesinde mevcut halde kendisi İngiltere›de yaşayan
ve çocuğu başka bir AB ülkesinde bulunanların,
İngiltere›de ne kadar süredir yaşadıklarının ve
ne kadar vergi ödediklerinin hiçbir önemi olmadan artık çocuk için devlet yardımından
faydalanamayacaklarını kaydetti.
David Cameron, AB’den gelen göçmenlerin
sayısını kısıtlayacak bir başka planın ise AB’ye
katılacak yeni ülkelerin vatandaşlarının serbest
dolaşımlarının kısıtlanabilmesi olduğunu bildirdi.
İngiltere Başbakanı, AB üyesi olacak ülkelerde
ortalama kişi başı gelir mevcut üyelerin gelir seviyesine yaklaşmadığı sürece yeni üye ülkelerin
vatandaşlarına serbest dolaşım ve başka bir ülkede
iş bulma hakkı verilmemesi gerektiğini söyledi.
Cameron, ülkeye gelen göçmenlerin sayısının
azaltılması için alınacak önlemler çerçevesinde
ayrıca İngiliz gençlerin becerileri iyileştirilerek,
yabancı işçi talebinin düşürülebileceğini söyledi.
Cameron, “Genç İngiliz halkının daha eğitimli,
daha becerili olmasını istiyorum. Çalışmaya
hevesli oldukları sürece yabancı işçilere talep
azalacak. Bizim işimiz gençleri eğitmek, böylece
boşluğu dolduracak göçmenlere daha az bağımlı
olacağız” ifadesini kullandı.
“Avrupalı ortaklarımıza gerçek endişelerimiz
olduğunu söylüyorum. Endişelerimiz garip veya
mantıksız değil. Duyulmayı hak ediyoruz. Duyulmak zorundayız. Eğer endişelerimiz duyulmazsa
ve AB ile olan ilişkimizi daha iyi duruma getiremezsek işte o zaman tabii ki her şeyi silerim.
Brüksel’e giderek değişikliği başarmak istiyorum.
Eğer mayısta beni başbakan seçerseniz AB’nin
reforma sokulmasını ve Birleşik Krallığın AB ile
ilişkisini müzakere edeceğim. Serbest dolaşım
konusu bu müzakerenin kilit parçası olacak. Eğer
başarırsam daha önceden dediğim gibi bu ülkeyi
reformlaşmış bir AB’de tutmak için mücadele
edeceğim.”
İlk olarak serbest dolaşımın “sömürülmesiyle”
baş etmek gerektiğini dile getiren Cameron, bunun
için AB’deki en zorlu sistemi yaratmak istediklerini kaydetti. Cameron, “ Bu, suçluların sınır dışı
edilmesi ve ülkeye geri gelmelerinin engellenmesi
için güçlü yetkileri kapsıyor. Dilenciler, sokakta
yaşayanlar, dolandırıcılar, sahte evliliğe göz yumanlar da dahil olmak üzere serbest dolaşım sistemini sömürenlere yönelik uygulanacak daha çetin kurallar olacak, ülkeye geri gelmek için daha
uzun süre bekleyecekler” şeklinde konuştu.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
17
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
18
Zayıf kadınlar dikkat!
Tüm dünyada yaklaşık 200 milyon kadını etkileyen
Osteoporoz ile ilgili yapılan araştırmalar, hafif düşme
sonucu kırık problemiyle hastaneye başvuranların
yüzde 97’sinde D vitamini yetersizliği görüldüğünü
ortaya koyuyor. Kalça kırığı yaşayan her 5 kadından
1’inin bir yıl içinde hayatını kaybetmesine neden olan
hastalıkta vücut kitle indeksi yani boy ve kilonun
oranı da kemik kırıklarının oluşmasında etkili olurken
sanılanın aksiye yüksek vücut kitle indeksi kemiklerin
kırığa olan eğilimini azaltıyor. Yani kilolu kadınlar daha
az kırık riski taşıyor.
Kemiklerdeki kırık riskinin
artması anlamına gelen osteoporozun doğru tedavi edilmesi,
özellikle eski yaşam kalitesine
dönüşü engelleyen ve vakaların
beşte birinin ölümle sonuçlandığı
kalça kırıkları açısından büyük
önem taşıyor. İlerleyen yaşla birlikte, değişik hastalıklara ve ilaç
kullanımına bağlı olarak artan
kırık riskinin, hastanın hayatını
tehdit edecek duruma gelmesi
halinde ayrıntılı ve çok yönlü bir
yaklaşımla değerlendirilmesi gerekiyor.
Osteoporozda sadece kemik yoğunluğuna bakılarak tanı
konulup, buna göre tedaviye
başlanmasının yanlış bir uygulama olduğunu söyleyen Anadolu
Sağlık Merkezi Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr.
Semih Akı, “Bu uygulama ile
hastanın kırık riski değil, doğrudan
kemik yoğunluğu tedavi ediliyor.
Oysa kemik yoğunluğu değerinin
iyi olması kırıktan korunmada tek
başına yeterli olmuyor. Nitekim
kemik yoğunluğu normal olanların
yaklaşık yarısında kırıkların görülmesi, bunun en net göstergesi
olarak kabul ediliyor” dedi
ÇOK ZAYIF OLMAK TA
SORUN YARATIYOR
Vücut kitle indeksi yani
boy ve kilonun oranı da kemik
kırıklarının oluşmasında etkili
olduğunu belirten Prof. Dr. Semih
Akı, sanılanın aksine yüksek vücut
kitle indeksi kemiklerin kırığa
olan eğilimini azalttığını belirtti.
Fiziksel stresin bu olumlu etkisi
nedeniyle çocukların basketbol
ve voleybol gibi zıplamayı gerektirecek sporlar yapmalarını öneren
Prof. Dr. Akı, “Kilolu kişilerde ise
kemiğe daha fazla fiziksel stres
bindiği için, bu durum kemik
gelişimine katkı sağlıyor. Ancak
obezitenin genel sağlık üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle
onaylanmıyor. Hastanın daha önce
osteoporotik kırık geçirmiş olması
diğer kırıklar için zemin hazırlıyor.
Bu nedenle de ilk kırığı engellemek önem taşıyor” diye konuştu.
EN ÖNEMLİ RİSK
FAKTÖRÜ, YAŞ!
Kırık riskinin ortaya konulması
için kullanılan çizelgeye göre,
değerlendirilmesi gereken dört
ana faktör bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Akı bunları; kemik
yoğunluğu ölçümü, yaş, daha önce
geçirilen osteoporotik kırık ve annenin kırık öyküsü olarak sıraladı.
Prof. Dr. Akı, kırığa olan eğilimin
kemik sertliği ve kemik kalitesi
olmak üzere iki başlık altında
değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Yaş ile birlikte kemiğin
yoğunluğu azaldığı gibi kalitesi
de bozuluyor. 40 ve 80 yaşındaki
iki insanın kemik yoğunluğu
değerleri aynı olsa da yaşla birlikte
kemik kalitesi bozuluyor ve kırık
riski sekiz kat artıyor. Bu nedenle ileri yaş gruplarında kemik
yoğunluğuna bakmadan, kemik
kalitesinin bozulduğu göz önüne
alınarak tedaviye başlanabiliyor”
dedi.
Bir diğer faktörün de cinsiyet
olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akı,
kadınların menopoza girmesiyle
birlikte, kemikleri koruyucu etkisi olan östrojen hormonunun
azaldığını ve bunun sonucunda
kırık riskinin arttığını belirtti.
İKİNCİL FAKTÖRLERE
DİKKAT!
Osteoporoz riski üzerinde etkili olan birtakım ikincil faktörler de bulunuyor. Bunlar arasında;
içki ve sigara kullanımı, hareketsiz
yaşam, tiroid hormonu kullanımı,
kronik akciğer hastalıkları, inflamatuar barsak hastalıkları, romatoit artrit, erkeklerde prostat,
kadınlarda ise meme kanseri tedavisi görmek ile organ nakli yer
alıyor.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
19
KCC’de PKK’nin kuruluş
yıldönümü kutlandı
Kürdistan İşçi Partisi (PKK) 36’ıncı
kuruluş yıldönümü Haringey’de
bulunan Kürt Toplum Merkezinde
yapılan bir etkinlik ile kutlandı.
29 Kasım Pazar akşamı yapılan
kutlamaya çok sayıda kişi katıldı. Bir
dakikalık saygı duruşu ile başlayan
etkinlik KCK eşbaşkanı Cemil
Bayık’ın video konuşması gösterildi.
Yapılan konuşmalardan sonra
sanatçılar Emre Kubilay, Ayşegül
Erdoğan, Soner-Ali Hasan Tepe,
Hakan Xan ve İbocan ayrı ayrı sahneye çıktılar. Gece geç saatlere kadar
devam eden etkinlik halaylarla sona
erdi.
20
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
21
PANEL
Ortadoğu’da insan hakları ihlalleri ve
Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edildiği 10 Aralık 1948 yılından bu güne 66 yıl geçti. Bildirgenin 1.
Maddesinde “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” denmesine rağmen ne yazık ki
66 yıldır dünya üzerinde yaşayan halklar ezilmeye, dışlanmaya ve katledilmeye devam edildi. Milyonlarca insan
bölgesel savaşlarda ya da kendi ülkelerindeki diktatörlükler tarafından ayrımcılığa uğradı işkence gördü ve öldürüldü.
Bu gün Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde insanlığa dönük katliamlar ve saldırılar tüm hızıyla devam
etmektedir. Bunun en somut örneklerinden birini Kürt halkı yaşamaktadır. “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” aynı sözleşmenin bir parçası
olmasına rağmen Kürdistan’ın bir parçası olan Rojava’da yaşayan başta Kürt halkı olmak üzere, halkların kendi kaderlerini tayin etmeleri başta
bölge diktatörlükleri olmak üzere tüm emperyalistleri korkutmuş ve örgütledikleri çetelerle Rojava’ya azgınca saldırmaya başlamışlardır.
Bizler aşağıda imzası olan kurumlar olarak, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü dolayısıyla “Ortadoğu’da insan hakları ihlalleri ve Kürt
halkının kendi kaderini tayin hakkı” başlığı altında örgütleyeceğimiz panele tüm dost kurumları ve halklarımızı davet ediyoruz.
Yer: Göçmen İşçiler Kültür Derneği
Tarih: 7 Aralık 2014 (Pazar)
Saat: 15.00
Düzenleyenler: Uluslararası Gözaltı ve Kayıplara Karşı Mücadele Komitesi (ICAD), Kürt Toplum Merkezi, Göçmen İşçiler Kültür Derneği, Tilkililer Derneği
Çocuklar Kobane’li Küçük Yürekler için Çiziyor
Düşleri mavi, gülüşleri aydınlık!
Çocuklar,
Geleceğimiz, mutluluğumuz, hiç kirlenmemiş yanımız!
Şafak yüzlü çocuklarımız; gülüşleri gökkuşağının yedi rengi!
Cıvıltıları yaşam belirtisi.
Fakat büyüklerin kar hırsları, yoksulluk, savaş ve şiddet onların gözlerindeki ışığı
söndürüyor.
Ya açlıktan, yoksulluktan ölüyorlar, yada savaş ve şiddet sonucu.
Şengal’de DAİŞ vahşetinden kaçarken Ağustos’un sıcağında damla damla susuzluktan
kavrularak ölen çocuklar,
bugün zemheride çıplak ayaklarıyla üşüyen bedenleriyle soğuğa direniyorlar.
Kobane ve Şengal’de katliamdan kaçarak sınır bölgesinde çadırlarda yaşayan çocukların
korkudan,
acıdan ve soğuktan titreyen yürekleri bizleri dayanışmayı büyütmeye çağırıyor.
10 Aralık İnsan Hakları Haftası nedeniyle düzenleyeceğimiz
“Çocuklar Kobane’li Küçük Yürekler İçin Çiziyor”
etkinliklerine düşleri mavi, gülüşleri aydınlık bütün çocuklar davetlidir.
Yer: Göçmen İşçiler Kültür Derneği (GİK-DER)
Tarih: 07 Aralık 2014 Pazar
Saat: 13:00
21
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
23
WHO: Ebola’dan ölümler
açıklanandan daha düşük
Batı Afrika’da korkutucu boyutlara
ulaşan ebola salgınında ölenlerin
sayısına ilişkin çelişkili bilgiler geliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO),
Cumartesi günü yayınladıkları son
bilançoda verilen ölü sayılarının
bin kadarının ‘yanlışlıkla’ kayıtlara
geçtiğini savundu.
WHO’nun Cenevre’deki merkezinde yapılan
açıklamada, Cumartesi günü açıklanan son bilançonun yanlışlıklar içerdiği duyuruldu. Ebolanın en
çok yayıldığı ülke olan Liberya’da 4 bin 181 olarak
verilen ölü sayısının 3 bin 145 olduğu belirtilen
açıklamada, böylelikle toplam 7 bin civarında
olarak verilen ölümlerin 6 bine yakın olduğu savunuldu.
WHO’nun son bilançosuna göre, 28 Kasım itibariyle Liberya’da 7 bin 635 ebola vakası tespit
edildiği ve bu kişilerden 3 bin 145’i yaşamını
yitirirken, Sierra Leone’de 7 bin 109 vakadan bin
530’u ölümle sonuçlandı. Gine’de ise tespit edilebilen 2 bin 155 vakadan bin 312’si ölüme yol açtı.
WHO’nun düzenlediği basın konferansında
konuşan Dr. Bruce Aylward, Liberya ve Gine’de
virüse yakalananların yüzde 70’inin tedavi edildiği,
yine yaşamını yitirenlerin de yüzde 70’inin güvenli
bir şekilde gömüldüğünü söyledi. Sierra Leone’de
ise birçok bölgede bu hedeflerin tutturulduğunu
kaydeden Aylward, ülkenin özellikle batı bölgesindeki durumun kötü olduğuna dikkat çekti.
Birleşmiş Milletler (BM), 1 Ocak’a kadar üç
ülkede yayılmaya devam eden ebola virüsüne
yakalanan tüm hastaları tedavi etme ve yaşamını
yitirenlerin tümünü güvenli bir biçimde gömmeyi hedeflediğini duyurmuştu. BM ayrıca,
önümüzdeki 6 ay içinde ebolanın yayılmasının
tümüyle durdurulmasını hedefliyor.
WHO yönetecisi Dr Aylward’a göre ise, ebola
virüsünün son haftalardaki yayılma hızı daha önce
belirlenen hedeflerin başarılmasını zora sokuyor.
Yeni ebola vakalarının en çok görüldüğü Sierra
Leone ile Liberya ve Gine’de son bir haftada bin
100 kişi virüse yakalanırken, iki ay öncesine kadar
haftada bin kişi virüse yakalanıyordu.
24
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
25
Bayrak’tan “Êzîdî – Kızılbaş – Yaresan Kürtler’’
erin Aleviler hakkında yazdığı
raporlar var. Çok ilginç belirlemelerden
bulundukları
kanısındayım.
Kürtlerin
geçmişteki dini inançlarından
bihaber olmalarından dolayı,
Aleviliği nereye koyacaklarını
bilemeyen misyonerler de
mevcut. Yalnız biri kulaktan
dolma bilgilerle raporunu
hazırlamış. Bu dediğim kişinin
dışındakilerin
vardıkları
sonuç hep aynı; bu Kürtlerin
çok farklı bir inancı var biçiminde...
MEHMET SÖĞÜT
/ Y.Ö.Politika
Mehmet Bayrak, Kürt
ve Kürtlerin heterodoks dinleri konusunda
bir ekoldür. Daha önce
pek bilmediğimiz tarihi
olayları belgelerle sunar
bize. O güzelim üslubuyla, adeta gözlerimizin
önüne serer olup bitenleri. Tanıkları dinler,
belgeleri gözden geçirir,
gözlemler ve yorucu bir
koşuşturmadan sonra
eserlerini ortaya çıkarır.
Mehmet Bayrak’ı tanımak bir
ayrıcalıktır. Çünkü kuru bir tarih
anlatımıyla kalmaz, araya zekice
şakalar da serpiştirir. Onun içindir ki,
seminerlerin vazgeçilmez adamıdır o.
Bütün
eserleri
belgelere
dayandırılarak kaleme alınmıştır.
Konuşmalarında da öyledir. Söz konusu alanlarda artık bir otoritedir.
Kürt tarihi ve Alevilik konusunda
en yetkin kişilerden biridir. Son iki
çalışmasını da merak ediyordum.
Malum imkânsızlıklardan dolayı, bir
türlü ulaşamıyordum bu kitaplara.
E-postama
gelen
mesajla kitapların oldukça yakınımda
olduğunu öğrendim. Sevgili gazeteci
Cemal Turan, Özgür Politika’nın
merkezine getirmiş ve gazetenin
emektarlarından Ahmet Yücedağ da
bana ulaştıracaktı. Bu haberi aldıktan
birkaç gün sonra Ahmet Yücedağ bizdeydi. Kitapları getirdiğinde çocuk
gibi sevindim. Kitaplar çok kalındı.
Ama korkmadım. Çünkü Mehmet
Bayrak hocanın üslubunu bilen
birisiyim.
Tekrardan yaratılan Ali
“Êzîdî – Kızılbaş – Yaresan
Kürtler” adlı kitabını okumaya başladım. Alevilikle başlıyor
kitabın ilk bölümüne. Misyonerl-
Kızılbaş Kürtlerin milli
kimlikleri konusunda da
şaşkınlık yaşadıklarını görüyoruz. Ermeni olabilecekleri
savıyla hareket edenler de var
çünkü.
Bilmedikleri, yan yana yaşayan
iki halkın ve bu iki inancın birbirinden
etkilenmesidir.
Ortadoğu
coğrafyasında ortaya çıkan dinlerin neredeyse tamamı, Kürdistan coğrafyası üzerinde bir etki
yaratmışlardır.
Özelde
yukarı
Mezopotamya’da iç içe giren dinlerin, Alevi Kürtlerin üzerinde
bir tesir yarattıklarını görüyoruz.
Yalnız doğaya ve insanlara olan
bağlılıkları, günümüze kadar devam
edip gelmiştir. On dokuzuncu yüzyıl
misyonerlerin rapor belgelerini
okudukça, kafanızdaki soru işaretleri
de birer birer cevaplarını buluyor.
Çıkardığım sonuç şu: Ali’nin
Kürtler
tarafında
tekrardan
yaratıldığını,
misyonerlerin
havsalaları pek idrak edemiyor.
Çünkü Avrupa insanı günümüzde
bile, doğuya bakışı hep toptancıdır.
Bu inançlarının sarsılmasını da
pek istemezler. Çünkü Dersim
coğrafyasında Ali Kürtleşmiştir.
İnsancıl, panteist ve bilge bir Ali’ye
dönüşmüştür. Bu sonuca vardıklarını
da görüyoruz.Belgeler konusunda da
tarafsız davranmış Mehmet Bayrak.
Tek bir iddia ve gözleme dayanan
raporlar yok. Belgelerin çeşitliliği
kitabı daha da zenginleştirmiş.
Ali İlahiler ya da Ahle Haq, Yaresan Alevileri
Ahle Haq, kanımca Hakkın milleti
ya da hakkın insanları anlamına geliyor. İran Kürdistan’ında ve Güney
Kürdistan’da bu dine inanan insanlar
mevcuttur. Güney Kürdistan’da Ahle
Haq’çılara Kakai denmektedir. Dilimizin Soranice lehçesinde kardeşlik
anlamına geliyor. Yine misyonerlerin, bu din hakkındaki belgelerine yer
verilmiş. Birçok noktada Alevilikle
neredeyse aynıdır. İsimler değişmiş
yalnızca. Bu inanca mensup Kürtlerin kökenleri, yine bazı misyonerlerin
kafalarını karıştırmış. Ali orda da
dışa karşı kutsal kişi olarak gösterilse
de, özde kutsallıkları farklıdır. Alevilikte olduğu gibi, içinde Hıristiyan
ve Musevi öğeler de taşımaktadır.
Özünü ise Zerdüştilik oluşturur. Sul-
tan İshak, Bünyemin ve Davut’un yerleri Ali’den daha ayrıcalıklıdır.
Bu bölümde Alevi – Bektaşi
edebiyatının temelini atan Baba Tahire Üryan hakkında da birçok bilgiye ulaşıyoruz. Baba Tahire Üryan’dır
ki Ömer Hayyam’a, Hacı Bektaşi
Veli’ye ilham kaynağı olmuştur.
Ve Êzîdîlik
Misyonerlerin yanlış bir bilgilendirmelerini düzelterek, Êzîdîlik
inancıyla ilgili bölümü sizlere anlatmaya çalışacağım. Êzîdî ya da
Yezdan Farsça bir kelime değildir.
Farsça ben “men” demektir. Kürtçe
de ise “ez” ben anlamına geliyor.
Ezdanın kelime anlamı beni veren,
beni yaratandır Kürtçe. Eski Kürt
dinine en yakın olanlar da Êzîdî
inancına mensup olan Kürtlerdir.
Gelenek ve göreneklerine çok sıkı
bir biçimde bağlılar. Alevilik gibi dinamik ve sürekli değişen bir yapıları
yok. Statik oldukları için geçmiş
Kürt inancıyla olan bağları hala çok
sıkıdır.
Kitabı bitirirken, Êzîdîlik –
Alevilik ve Yaresan inançlarının
Zerdüştlüğün üç farklı mezhebi
olduğu da kafamızda netleşiyor.
Kitabın sihrini bozmak istemiyorum. Onun için bu ansiklopedik
bilgilere ulaşmak istiyorsanız, “Êzîdî
– Kızılbaş – Yerasan Kürtler” adlı
kitabı okuyun derim.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
26
ASİMİLASYON PROJELERİ:
KÜRDİSTAN’DA YATILI
BÖLGE OKULLARI
‘Yara Zamanını Bekliyor’
Berfin Yüce / Londra
Çeşitli milletleri ve kültürleri yok etme veya
merkeze bağlama, işgalcilerin ve egemen kültürlerin
en temel aldıkları yöntemdir. Tarihi süreçte işgalciler
çeşitli dönemlerde, sömürgelerde farklı yöntemler
uygulamıştır. Moğol istilalarından, Yeni Dünya keşfine,
Britanya’nın Hindistan işgalinden Amerika yerleşme
sürecinde Yerli Halka uyguladıklarından, Köle faaliyetlerine oradan modern dönemlere kadar, işgalciler,
halklara olmadık zulüm ve baskılar uygulamışlardır.
Her türlü büyük vahşetler uygulanmış, Halklar, büyük
karşı direnişler geliştirmişlerdir.
İşgalcilerin halklara uygulamalarına ise en rafine
yöntem örneği; Sözde Cumhuriyet işgalcilerinin topraklardaki milletlere uygulamaları, özelde ise Kürt
Milletine karşı uyguladıkları yöntemler gelmektedir.
Öyle ki yok sayma ve bu inkar anlayışı tek tip ulus
yaratmaya, diğer ulusları egemen ulus gibi gösterme
ve kabul ettirme uğraşına kadar götürülmüştür. Bunlar
yapılırken , bu uygulamalar, sistemin her tür olanakları
ile desteklenmiş, aydınlar, akademisyenler her kanattan siyasi düşünceler ve halkta buna uydurulmuş,
genel bir kabul görmüştür.
O halde ki psikolojik bir sanrı oluşturmaya kadar
gitmiştir.
Bu inkar tarzı ile merkeze katma ve asimilasyon
örneği bilindiği kadar Kuzey Afrika’da Berberi halkı
dışında Kürt Milletine uygulanmıştır.
Takriri Sukün/Şark ıslahat planlarından, istiklal
mahkemelerine , oradan akademik çalışma ve toplum
mühendisliği olarak, Güneş-Dil Teorisi çalışmalarına
kadar; oldukça ayrıntılı yöntemlerle bir çalışma
geliştirilmiş, bu da hem Kürt Milleti ve onun temsilcileri üzerinde kalıcı etki yaratmış, hem de egemen
halkın solu üzerinde etkili olmuştur. Bu etki her anlamda, her iki tarafta da etkisini hala sürdürmektedir.
Özellikle sınır Kürt kişiliklerinde ve aydınlarında
bu daha da derin olarak hissedilmektedir. Bu, boyutlu
işgalci faaliyetlere bir de psikolojik ‘sınır kişilikleri’
eklenince sorun üzerinden bu kadar yıllar geçmiş
olmasına rağmen daha da zor ve karmaşık hale
gelmektedir.
Büyük bir tarihsel kandırmaca olarak, Türk ve Kürt
Aydını ve solu üzerinden bir asimilasyon ve toplum
mühendisliği hareket/faaliyeti olan ‘Köy enstitüleri’
her yönü ile masaya yatırılalarak, sol ve Kürt milletini
temsili aydınlar üzerindeki etkiyi araştırmayı bekliyor.
Tamamen yeni ve sahte bir kültür, tarih yaratmanın
planı olan bu kurumun gücü, etkisi ve başarısını hala
görmekteyiz. Sosyalist düşüncenin iğdiş edilmesinden, sahte bir Türk Tarih ve Kültürü faaliyeti olduğu
şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Asıl konumuz olan ; Kürdistan da ‘Yatılı Bölge
Okulları’ ve milletimizin ve temsilcilerinin üzerinde
nasıl yıkıcı etkileri olduğu, bunun askeri vb. diğer
uygulamalardan nasıl daha etkili bir yöntem olduğu
sonuçları ile hala görülmektedir.
Kürdistan’da 1900 yıllardan bu yana neredeyse
direnişin ve bunun karşılığında işgalcilerin vahşet
uygulamadığı il-bölge yok gibidir. Bu vahşet, katliam,
sürgün, hapis ve kültürel vahşet olarak da kendisini;
Yatılı Bölge Okulları ve Köy Enstitüleri’ olarak
göstermektedir. Bunlar bir yanlış-yapay tarih ve
düşünce-ideoloji olarak, Türkleştirme, İslamlaştırma
toplum mühendislikleridir. Batı medeniyetlerinde
de ‘modernleştirme’, ’yerlileri ıslah etme’ ve ‘topluma kazandırma’ amaçlı, Kanada , Amerika ve
Avustralya’da da uygulanmış, katliam ve sözde
eğitimle topluluklar yok edilmiştir. Batı 1990’lara
gelindiğinde bu faaliyetlerin birer ‘hak ihlali’ olduğunu
kabul etmiş ve uygulamalardan vazgeçmiştir. Ama
’çalınmış kuşaklar’ geri gelememiştir. Hindistan da
yerel iktidar oluşturma, Amerika ve Kanada da yerli kültürün egemen kültür içinde yok edilmesi, eski
toplumlarda işgalcilerin ordu-vurucu gücü olarak
devşirmesi bilinen örneklerdir.
Türk eğitim sisteminde ise resmi ideolojinin
oluşması, Türkleştirme ve modernleştirme biçimde
kendini göstermiştir. Yatılı ve Enstitü kurumlarında,
oldukça yarı askeri, rafine, yarı hapishane şartları
uygulanmış, adayların, kendi kişiliklerinden ödün
verme, ihbar, birbirlerini denetleme, otoriteye itaat vb
gibi katı ve aşağılatıcı yöntemler modernliğin gereği
olarak yaşatılmış ve kabul görmüştür. Geleceğin
toplum temsilcisi çocuklar sömürgecilerin bu tarz
bir asimilasyonuna tabi tutulmuşlardır. Çocuklar kendi kültür ve dillerinden koparılarak, bu kurumlara hapsedilmiş ve tamamen, kontrol altında
tutulmuşlardır. Ermeni 1915 katliamının arkasında ,
Kürt milletine ise askeri taktik dışında uygulanan bu
yöntemlerin gerekçesini ise, İsmet İnönü çok açık
biçimde şöyle ifade ediyor: ’Bütün bu topraklarda
Türk mahiyetini veren bir Türk var. Fakat bu millet
henüz istediğimiz yekpare millet manzarasını göstermiyor. Bunu milli eğitimle sağlayabiliriz. Bu yekpare
millet içinde bütün yabancı kültürler hep erimelidir.’
Eğitim ve siyasi olarak Türk yaratma çabaları,
medenileştirme adı altında Türkleştirme, 1924 Koçgiri, 1925 Şeyh Said i Piran ve 1938 Dersim bunların
eseridir. Dikkat edilirse başta Dersim olmak üzere
oluşturulan kültür oldukça etkilidir. Olağanüstü
yasalarla ve korumalarla oluşturulan bu kurumlar,
bu çerçevede açılmış, Türkçe ve Türklük öğretmek
için Dersim öncelikli hayata geçirilmiştir. 1927-1935
‘umumi müfettişlikler’ birer ‘sömürge valiliği’ tarzı,
ordu-eğitim-asimile üçgeni olmuştur.
Program 1930’larda hazırlanmış ve 1937-1938
Dersim katliam ve vahşetinden sonra yürürlüğe
konmuştur. Bu planda Yatılı Bölge Okulları giderek
Köy Enstitülerine uygulanılmıştır.
Dersim Raporu 1934’te: ’Dersim evvela koloni gibi
nazarı itibara alınmalı, Türk camiası içinde Kürtlük
eritilmeli, ondan sonra ve tedricen öz Türk hukukuna
mazhar kılınmalıdır. Deniyor, yine aynı raporda; ’Dersimlileri, medeni yumuşak hale getirmek ve Türklüğe
yaklaştırmak ve kendilerinin aslen Türk olduklarını
öğretmek lazımdır’. Demekteler, gelinen noktada,
‘Horasan Türklüğü’, enternasyonalizm vb söylemlerin derinliğine bakılırsa sömürgecilerin başarısı da
anlaşılır.
1973’e kadar açılan okulların, 59’undan 55’i
Kürdistan’da açılmıştır. Bunun da medeniyet değil
asimile olduğu ortaya çıkmaktadır. Devlete ve millete ‘yararlı’ bireyler felsefesi uygulaması ile okullar
ya karakollara yakın, yada eski karakolların yerine
yapılmıştır. Kulp örneğinde okul ile karakol aynı avluyu kullandığı bilinmektedir. Kümbet’te ise okul eski
cezaevinin içine kurulmuştur. Tarz olarak , Türkçe
bilmeyenlere ise bayrak-poster, askeri disiplin ve
dayak rutin eğitim biçimidir. Zamanın büyük bir kısmı
tutsak gibi buralarda geçirme, 1980-1990’larda ise
pratik ve kavramsal olarak tam bir askeri tarz hakimiyeti; öğrencilerin kendi elleri ile kendi tarih ve kültürlerini Türkleştirerek yok etmesi dayatılmıştır.
Yeni Kürt Milli hareketinin 1990’lar sonrası gücü
ve etkinliği bu uygulamaları zora sokmuş, süreç biraz tersine işlemeye başlamıştır. Fakat , yeni dönem
’kardelen’, ’haydi kızlar okula’, aynı asimilasyon
politikasının modern tarzda devamıdır.
Dünyanın diğer kesimlerinde, bu uygulamalar,
’hakikat ve yüzleşme komisyonları’ ile mağdurlardan
özür dileme ve hakları iade etme biçiminde uygulamalar geliştirilmiştir. Kürdistan özgülünde ise, genel
söylem devam ettirilmiş, Türkçe, medeniyet ve sisteme-tüketim toplumuna asimile-yok ederek katma
sürmektedir.
Sosyolojik ve kültürel olarak bu etkileri yok etmek ve yenilerinin önüne geçmek için, asimile sonucu, sosyal, kültürel ve düşünsel tahribatı yok etme
çalışması durdurulmalı ve resmi özür dilenmelidir;
Kürt hareketleri ise ulusal ve kültürel politikalarda
ısra etmelidir. Yeni Yatılı Bölge Okulları faaliyeti
Kürdistan’da Kürt çocuklarını her anlamda tehdit etmeye devam ediyor. Engellenebilmesinin tek yolu
Kürt Milli kültürünü geliştirme, tarihini öğrenme ve
korumada ısrardır.
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
27
KIRKISRAKLI ERMENİLER
(Bi seri Heyv û Roye Bi)
AHMET GÜVEN / Londra
Yıl 1914 ve 1915 yılları kıyım yıllarıdır. Anlatmak dile kolay.
Irmakların kırmızı aktığı, mağaraların yanık koktuğu yıllardır.
Dünyanın kör ve sağır izlediği kırımdan kaçanların aç-susuz,
yara- bere içinde ve dağları aştığı yıllardır. Nereye gideceklerini bilmeden gündüzleri saklanarak, geceleri yürüyerek yol
almışlardı. Avuçlarının içi gibi bildikleri bu topraklarda dağ-taş,
çalı-çırpı kurt kesilmişti. Bir zamanlar en güzel bağı ve bostanı
yetiştiren, büyük baş ve küçük baş hayvancılığının en alasını yapan, misafir ağırlayan misafir kaldıran bir halkın yerinde yeller
esiyordu.
Okuyanı-yazanı , terzisi-ustası ve demircisi-dişçisi ünlü bir halktan geriye yalnızca küller
kalmıştı. Binlerce yıllık bir tarih bir kaç ayın
içerisinde kül olmuştu.
Sivas Gürün’den yola çıkan bölünmüş bir kaç aile gündüzleri saklanarak, geceleri
yürüyerek Binboğa dağlarına ulaşırlar. Yeniden
kendi küllerinden var olmak için buldukları bir
mağaraya saklanırlar.
Mağara Yağılca yaylasının alt tarafındaki
sırttadır. Mağaranın üsten baca gibi bir deliği
vardır. O baca mağaranın gökyüzüne açılan penceresi gibidir. İçeriye yan tarafta bulunan bir taşın
arkadasındaki delikten girilir. Bu mağarayı fark
etmek mümkün değildir. Yukarıya açılan bacanın
üzerine varmadan orda mağara olup olmadığı
bilinmez. Daha sonra bu mağaraya Kune Puxus
(Boğos’un Mağarası) denecekti. Zor bela buraya
ulaşan insanlar acı ve keder dolu,çocuklar ise aç
ve perişandır. Ama elden bişey gelmez.
Min axa welêt germ kir
Bi dergûşê te lorî kir
Hat bîra min qala dê û bavan kir
Lorî lorî berxa’m lorî
Xewe xweş li çaven reşnî
Ben memleket toprağını ısıttım
Eledim beşikte seni büyüttüm
Anamı babamı özledim andım
Nenni nenni yavrum nenni(Güzel bir düş gör
nenni)
Yaylaların bericileri beri yerinde koyun sağarlar. Taze süt kokusu, ekmek kokusu mağaranın
içine kadar gelir. Başka zaman olsa gidip misafir
olmanın, yol azığı almanın lafımı olurdu. Ama
zaman kötüydü. Yolda belde kaç beladan zor
kurtulmuşlardı. İncitmek istemiyenler ‘’buradan
gidin’’ derken, ihbar edip devletten para alanlar
az değildir.
Gürün’den kaçarak yola çıkanlar üç askere
tarafından yakalanırlar. İki asker hepsini yakalayarak kollarını bağlar. Artık kurtuluş yoktur.
Ama askerlerden birisi az Türkçesiyle, ‘’yazıktır
bağlamayın’’ der. ‘’Bağlarız- bağlayamazsınız’’
derken, hepsini serbest bıraktırmayı başarır ve
yanlarına yaklaşıp sessizce ‘’Binboğa dağlarının
doruklarına çıkın’’ diyerek ‘’oralarda Kızılbaş
Kürt köyleri vardır sizlere zeval gelmez kurtulursunuz’’der.
Sonunda Binboğa dağlarının doruklarına
ulaşırlar.
Aşağıda dağların eteklerinde oba oba kurulmuş büyük bir köy vardır. Köy on iki mahalleden
kuruludur. Neydi bu on iki? Bir anlamı varmıydı
? Belkide eskiden kalma bir sır mıydı yoksa?
Köy ve köylülerin kim olduklarından emin değildirler.
Çok geçmeden bu köyün Kızılbaş Kürt köyü
Qısırak (Kırkısrak) olduğunu öğreneceklerdir.
Evlerin çoğu yayladadır. Her obanın bir sürüsü
ve bir çobanı vardır. Her sabah çoban sürüyü
yaylımdan beriye getirir. Bericiler sağım
yaptıktan sonra, çoban koyunları gölgelik bir yere
çeker ve akşam serinliğinde tekrar dağlara doğru
sürer gider .
Bir sabah vakti Qatan (Katlar) yaylasında
çoban sürüyü beriye getirir. Koyun sağmaya gelen bericiler koyunlara katılı keçilerden bir türlü
süt alamazlar. Bu keçilerin önceden sağıldığı
anlamına gelir.
Genelde çobanların bir tası olur. Canları istediğinde bir koyunu sağar o sütü sıcağı sıcağına
içerlerdi. Bir süre bazı koyun ve keçilerden süt
alınamaz .Ama bu sefer durum öyle olmadığından çoban ne dese kimseyi inandıramaz. Aynı
durum birkaç kere daha devam edince bazı mal
sahiplerinden azar işitir.
Bericiler, Qullutlar’dan Del-Hésen’in karısı
Manavşa’ ya ‘’ koyunları çoban sağıyor’’ diye
şikayet ederler. Şikayet edilen çoban ; Del-Hésen’in yiğeni Héyder’i Cunikan’mış. Héyder
ağlıyor sızlıyor ama olup bitenlere de bir türlü
akıl erdiremiyor. Yağılca’nın alt tarafında gece iki
adamı koyunların içinde görüyor. Fakat adamların nereye gittiğini bir türlü bulamıyor. Bu durumu Manavşa’ya anlattığında, Manavşa Héyder’in
korktuğunu düşünüyor ‘’ amcan seninle gelsin ‘’
diyor.
O gece sürüyü Qatlar’dan Yağılca’nın alt
tarafına doğru bırakıyorlar. Del-Hésen gece
yarısı koyunların içinde bir insan karartısı görür
ama kaybeder. Sağa bakar sola bakar bir türlü
bulamaz. Gün ışıdığında çobana ‘’ sen koyunları
obaya doğru çevir yavaş yavaş git. Ben bu adam
kimse onu bulacağım’’ der. Çoban gider.
Del-Hésen aramaya başlar. O zamanlar bu
dağlar bu günkü gibi çıplak değildir ve dağlar
ardıç ağaçlarıyla doludur.
Kürtçede ardıç ağacının büyüğüne Hevers,
küçüğüne de Torıx denir.Bir Torıx’un arkasında
aşağı doğru inen baca gibi bir delik görür ve
elinde ki tüfekle delikten içeri girer.
İçeride dört erkek üç kadın ve çocuklar vardır.
Dibim ev çi zeman e
Halê me pir yeman e
Barê dinê li ser me
Li welêt feryad û fîgan e
Derim bu nasıl zaman
Halimiz çok yaman
Dünyanın yükü sırtımızda
Memlekette feryat figan
Kürtçe; ‘’siz kimsiniz’’diye sorar ?.
İçlerinden en yaşlısı ’’Tu bi Xwade wa zani ( sen
Allahla bilirsin). Biz Ermeniyiz yerimizi kimseye
söyleme’’ der.
Bir kere sır açılmıştır. Ya bu sır tutulacaktı
yada farş edilip ölümün ağzına atılacaktı.
İçerde kor haline dönüşmüş küçük bir ateşin
üzerinde tüysüz karga yavruları pişirilmektedir.
Çocuklar bir yandan ateşin üzerindeki kargacıkların pişmesini beklerken bir yandan korku ile bu
ihtiyara bakarlar.
Del-Hésen ‘’bunları çocuklara yedirmeyin,
benimle bir çocuk gönderin size ekmek göndereyim’’ der ve ateşte pişen kargaların bacaklarından
tutar mağaranın deliğinden yukarı fırlatır.
Mağaranın bacasına yukarı asılı kalan çocukların bakışı gelir Del-Hésen’in yüreğine bıçak
bibi saplanır.
Adamlar çocuklarını tanımadıkları bu adamla göndermek istemezler. Bunun üzerine ‘‘bekleyin ben size ekmek getireceğim’’ der. Ayrılırken
tekrar Boğos ‘’tu ba Xwade wa zani şune me lı
kesira nebe ( sen allahla bilirsin yerimizi kimseye
söyleme)’’ diye rica eder.
Del-Hésen ‘’bi seri heyv u roye bi ku ez
nabem, hun qe merak makın (Ayın ve Güneşin
başı için ki kimseye söylemem, merak etmeyin)’’
der ve gider.
Del-Hésen gittikten sonra içerdekiler telaşla
hemen oradan ayrılıp gitmek isterler. Ermeni
olduklarını söylediği için Boğos’a sitem ederler.
İhtiyar ‘’madem Hakk insandadır, insana güvenmekten başka çaremiz yok’’ der.
Düne kadar can ciğer komşu olanlarda insandı. Bir gecede düşman kesilmişlerdi. Ayak üstü
tanıdıkları bu adama nasıl güvenebilirlerdi?
Boğos ’’bu adam yerimizi kimseye söylemez’’
diyor.
Diğerleri Boğos’un bu haline şaşırarak ’’nerden biliyorsun söylemiyeceğini’’ diye soruyorlar.
O da ‘’bunlar Kızılbaş Kürtlerdir. Bizim
gibi Ayın ve Güneşin başına yemin ederler. Ben
güveniyorum’’ diye cevap veriyor.
Del-Hésen obaya aşağı telaşla iniyor. Gözleri
kan çanağı olmuş, dokunsan dolu gibi dökecek.
Eşi Manavşa görüyor, ‘’ Hésen ev çı hale
(Hasan bu ne hal)’’ der demez adam başlıyor
ağıda. ‘’Manavşa’’ diyor ‘’ kıçık, ti, pırçi, kıjık (
küçükler, aç, susuz, karga)’’ diyerek gözlerinden
dolu dolu yaş dökülüyor.
Karısı ne olduğunu anlıyamıyor. İçeri
gidiyorlar. Karısını kimseye bişey söylememesini
tembih ettikten sonra, Yağılca’nın alt tarafındaki
bir mağarada Ermenilerin saklandığını anlatıyor.
Kalkıyor bir toklu kesiyor. Eşinin hazırlamış
olduğu ekmeği ve katığı bir merkebe yükleyip
mağaraya götürüyor. Tanışıp sohbet ediliyor.
‘’bizim köy size bakar ‘’ diyor.
Bu küçücük mağaradaki sır çok geçmeden
bütün köyün sırrı olur.
O zaman Kırkısrak’da Hakk ile Hakk olmuş hakikatçı Kızılbaşlar vardır. O mecliste Şıh Moma,
Keke Çirçin , Ali Kötüri ve yol arakadaşları
vardır. Öte yandan sırtını dağlara vermiş attığını
vuran ve boynunda kefenle gezen eşkıyaları
vardır.
‘’Gün bugündür’’ deyip köylüler Ermeni
kardeşlerine sahip çıkma konusunda hiç teredüt
etmezler. Her gün bir köylü mağaraya yiyecek
götürüyor.
Çevre köylerden ve ilçelerden çok kötü haberler gelmektedir. Bünyan’nın Ekrek köyündeki
Ermeniler’den kimse sağ kurtulmamıştır.
Söbeçimen tarafından, Kılcan yaylasında
bulunan Cancan kuyusunda çok Ermeninin öldürüldüğü haberi gelir.
Kuyuya ulaşan Kızılbaş Söbeçimeniler bir
kadın iniltisi duyarlar. Kuyunun dibi görünmediğinden inmek zordur. Dibe düşmeden bir kadın
ve bir erkek çocuk kuyuda bulunan kertiğe düşüp
kalmışlar. İplerlerle kadın ve çocuk çıkarılır.
Köye götürülüp yaraları temizlenir ve tedavi edilir. Birgün müfreze köyü basar, kadını ve çocuğu
alır götürür.
Söbeçimenliler ne yapar ne eder çocuğu ve
kadını geri alamazlar. Sarız’dan Söbeçimen’e gelirken sol kolun üzerinde bulunan derede kadının
iniltisi tekrar duyulur.
Alta kadın ve üste çocuk yatırılarak kafalarına kurşun sıkılmış ve üstleri taş toprakla
örtülmüş. Kadın kurtarılır ama ne yazık ki çocuk
ölmüştür. Söbeçimen’e getirilen kadın Kırkısrak’a ulaştırılır.
Kadın Suriye’ye gitmek istediğini söyler.
Kırkısrak’tan Kale Reş ve Dewriş’i Sıleman’an ve Elbistan’dan (Alxaslı) Husen’i Qurçe
kadını koyun çobanı olarak Suriye’ye ulaştırıp
yakınlarına teslim ederler.
Artık Kırkısrak dağları umut olur. Maraş
tarafından kaçan bir çok insan bu dağlara sığınır.
Ama onlar Suriyeye gitmek isterler. Yine Kale
Reş, Derwiş’i Sılemen’an ve Husen’i Qurçe
yirmi civarında insanı ikişer ikişer Suriye’ye
ulaştırlar.
Bir gün Suriye’de Kale Reş, Husen ve Dewriş bir grup silahlı Ermeni tarafından yakalanır.
Bunları alıp bir eve kapatırlar. ‘’Sarı gelinleri ne
yaptınız ‘’ diye sorarlar.
Bunlar yalvarır, yakarır bir türlü adamları
inandıramazlar. Çok adam kurtardıklarını Suriye’ye getirdiklerini söylerler ama kurtardıklarından bir isim bile hatırlayamazlar.
Adamlar bunlara bir günlük süre verirler,
‘’kurtardıklarınızdan bir isim verin’’ derler.
Geç vakitte bir isim hatırlarlar. Bir ara
buraya Maraş Zeytun’dan Binboğa’lara sığınan
Zeytun Oğlu Xaşır’ı getirmişler.
Kapıya vururlar. Kapıyı açana, Zeytun Oğlu
Xaşır’ın ismini verirler.
Adamlar arar soruşturur Xaşır’a ulaşırlar.
Sabehleyin Xaşır gelir. Kapıdan içeri girer,
‘’can kurtaranlar’’deyip üçüne sarılır. Göz yaşları sel olur. Dördü orda, yaşamın çar anasırı hava,
su, toprak ve ateş gibi bir can olurlar.
Xaşır sağ elini sol göğsünün üstüne koyarak,
‘’ canım acıyor ’’ der. Bir nevi Kızılbaşların yol
diliyle konuşur. ‘’Şeş cihet la mekanda mekan’’
deyip altı yönde ve mekansız olan Hakk mekanı
yüreğini gösterir. ‘’Hakk’ın binası yıkıldı, insan
öldürüldü’’ der.
Kimi tanıdık isimleri ve mekanları sorar.
Mülteciliği anlatırken ‘’taş yerinde ağırdır’’ der.
Sonra üç ‘’can kurtaranı’’ alır eve götürür
misafir eder. Ertesi gün onları göz yaşları ile
yolcu eder.
Müfreze Binboğaların Kızılbaş Kürt köylerine sürekli baskınlar yapmaktadır.
Kırkırsak ise bu köylerin başında gelir. Kürecik tarafından gelip bu dağların arasına sığınan
Kırkısraklılar ekmeğine cömert, deyneğine yiğit
insanlar olarak göze batarlar.
Müfreze baskınlarına rağmen Ermeniler sır içinde sır edilir. Ağaç kabukları ile döşenen mağara
sıcacık bir yuvaya döner. O yuvada nice sohbetler
ve muhabbetler edilir.
Seferberlik bittiğinde, Ermeniler Qalolar
obasına yerleşir. Kimi köşker, kimi çulhacı, kimi
kalaycı, kimi duvar ustası olarak iş hayatına
başlar.
İnsanlar arasında sıcak ve sağlam dostluklar
kurulur.
Acılar paylaşıldıkça azalır ve sevgi paylaşıldıkça çoğalır gelir dost evlerini ısıtır.
Bozo (Sarkis)’nun eşi Bayzar ana, köyün
doğal doktorudur. Otlardan yaptığı ilaçlarla bir
çok hastaya şifa verir.
1948’ de nufus artışı ve geçim derdinden
köylülerin bir kısmı Pınarbaşı’nın Kabaktepe
köyüne göçerler. Bir kısmı Yasıpınar ve Boran’a
göçer.Ermeniler ise İstanbul’a göçerler.
Ermeniler’in göçü başka göçlere benzemez.
Bütün köylüler toplanır kardeşlerini savuştururlar. Ağlayanı, sarılanı derken ayrılmak zor olur.
Çarx bûm,çûm ber bi malan
Derî kilît kirine der û cîranan
Arek kete dilê min şewitî dayê
De min go heyfa ax û de û bavan
Döndüm evlere doğru gittim
Kapıları kitlemiş komşular
Yüreğime bir ateş düştü yandı
Yazık oldu ataların toprağına
İlişkiler hiç bir zaman koparılmaz. Zaman
zaman Kırkısrak’dan İstanbul’a gidenler olduğu
gibi, İstanbul’dakiler her yıl gelir. Hasret giderilir.
Eskiler köye geldiklerinde yalın ayak yürürlermiş “ata toprağıdır” diye, ve Boğus’un mağara
orada.
Güneş’in ve Ay’ın başı için dünya herekese yeter.
28
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
Sudoku Zor
Sudoku Basit
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
29
KARİKATÜRLER
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
30
£10
SERi iLANLAR 0742 948 1490
Bu sayfada
1 kutu ilan
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
YETER
CLEANİNG
GOOD LUCK
ŞOFÖR OKULU
İşyerleri ve Evler itina
ile temizlenir.
Kısa sürede fazla para harcamadan
ehliyet almak, güvenli sürücü
olmak için vitesli & otamatik
direksiyon dersleri verilir.
07803506942
07909539577
Erken test günü alınır
Ali 07723921216
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
07455947693
www.deniz-personal-tranining.com
Satılık Off License
Walthamstow pazarı
yakınlarında.
Buisness Rate: £2,140
Rent: £12,500
Fiyat telefonda verilecektir.
*Boş veya stock ile beraber
07429994404
07402722322
SE MOBILE
HAIRDRESSER
Hair Cutting
Colouring
Bridal Packages
Colour Correction
07760801783
Hurdar Hand
Crafts
MEM Painting
and Decoration
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
07984 513 968
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Özel Türkçe
Dersi
Türkçe diksiyon ve gramer
dersleri verilir.
Diren Yalçın
07504 662756
Mahmut Söylemez
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
OREL
BOOKKEEPING
& ADMIN
07768282295
[email protected]
Yıldız Adıgüzel
Qualified English Language Teacher
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & BUSINESS ENGLISH
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
TELGRAF ÇARŞAMBA 03 ARALIK 2014
31
£30
SERi iLANLAR 0742 948 1490
Bu sayfada
1 kutu ilan
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Sevin
Bookkeping
Rezan Uygur
078013934448
sevinbookkeping.co.uk
ENTERPRISE INTERPRETING
CENTRE (EIC)
Tecrübeli Tercümandan(BSc &MSc)
•
•
•
•
•
Her turlu tercümanlık hizmetleri
Her turlu devlet yardımları için başvurularınız yapılır.
Bütün çalışma izinleri, (Insurance)
Form doldurma - Banka Hesabi
Çocuk yardım parası -Tax credit- Ev kira Yardımı
Çalışma saatleri: Pazartesi- Cuma, 09:00-17:00
Address: (Tottenham’da Can Perde Sarayı’nın Karşısı/Lordship
Lane’nin sağındaki ilk bina)
639 ENTERPRISE CENTRE (Room 41-42)
639 HIGH ROAD, TOTTENHAM, N178AA
TEL: 07474515118
Email:[email protected]
Grup WXQ
Her türlü düğün, nişan, kına gecesi, doğum günü
yada partilerinizde profesyonel müzik ekibimizle
hizmetinizdeyiz...
Di dawet, şîranî, şeva hinê, pîrozbahiya rojbûnên
we de bi Koma WXQ di xîmeta we de ne.
0793 9412 553
TELGRAF ÇARŞEM, 03 BERFANBAR 2014
9
PÊNGAVA ŞIKESTINA ZAYENDÎ
ZÎLAN ARÎN/A.Welat
Dema bizavên jinan di asta
cîhanê de dibin mijara
nîqaşê bêtir bi tevgerên ku
girêdayî çalakiyên navend-rojava pêş ketine tên
bisînorkirin û lêkolînên bi
navenda rojava derdikevin
ser dika dîrokê
Di têkoşînên ji bo mirovahiyê hatine
meşandin de mîrateyek azadiyê heye,
di dîroka jinan de jî çavkaniya ku wekî
mîrateya azadiyê, em jê hêzê bigirin civaka
xwezayî û nirxên wê ne. Ji bo jin bikaribe
bigihîje zanebûna nasnameya xwe, divê di
zemînê dîrokî de hebûna xwe bi hêz bike.
Lewre xurtkirina têkilî bi dîrokê re û di
nava bandorkirineke zindî de, xwe wekî
parçeyekî dîroka heyî û dewamkera wê dîtin, girîng e. Çi takekes be, çi rêxistin an jî
civak be, di bingeha belavelabûn, şikestin û
dirûvguheriyê de bêkokbûn û ji zanebûna
dîrokî bêparbûn veşartiye. Dîroka bizava
me, dîroka xwedîderketina vê mîrateyê û
domdarkirina têkoşîna azadiyê ye. Têkoşîna
jinan ku em dimeşînin ji ber xwe ve çênebûye. Têkoşînên ku beriya me hatine destpêkirin, bedêlên hatine dayîn, nirx û destkeftiyên zayendî ku hatine afirandin bingeha
têkoşîna ku îro em dimeşînin jî pêk tînin.
Her tiştî ji xwe destpêkirin û redkirina yên
beriya xwe; redkirina xwe ye. Nêrîna rexneger û lêpirsînger her tim pêşketinên hîna
xurt û bikalîte derdixîne holê.
REXNE Û ENCAMÊN RAST
Rexneya ku rast were kirin encamên rast
jî bi xwe re tîne. Di pergala sermayedar de,
ketina jinan di nav qada gelemperî, rizgarbûna wê ji dariziyên feodal heke wekî asta
azadiya di nava şaristaniya sermayedar de
were dîtin, tê wateya ku neyê zanîn ku jin
çawa di nav vê pergalê de hucre bi hucre tê
mêtin, heta tê wateya erêkirina wê. Di vir
de mijara ku em dixwazin bal bikişin ser
pêngavên azadiyê ku di sedsalên 19 û 18’an
qewimîn wekî berhema sermayedariyê dîtin
rê li ber mezhûrbûnê (sakinca) vedike. Di
vê wateyê bêyî ku bikevin nava mantiqên
azadiya çewt, lêkolandina pêşketinan, dê
hîna bêtir di cih de be.
BIZAVÊN JINAN
Dema bizavên jinan di asta cîhanê de
dibin mijara nîqaşê bêtir bi tevgerên ku
girêdayî çalakiyên navend rojava pêşketine
tên bisînorkirin û lêkolînên bi navenda rojava derdikevin ser dika dîrokê. Ev nêzîkatî
azadiya jinan ji koka wê qut dike. Di wateyekê de ev bi tunekirina bingehên xwe
înşakirina avahiyê û di esasê de jî lênehûrbûna çavkaniya vejîna azadiyê ye. Xebatên
bi navend rojava di warê têgihîştina dîroka
azadiya jinan de têr nekin jî heta radeyekê
hin berhem derxistine. Lê belê jinên rojhilatî, bi taybetî jî jinên Rojhilata Navîn û
jinên kurd hatine jibîrkirin. Ev xebata me
di bingeh de watedarkirina xwe, zemînên
dîrokî ku têkoşîna me ya azadiyê xwe dispêrê kirina rojeva xwe û di meşa azadiyê de
avêtina pêngaveke din ber bi pêş ve ye. Dîsa
derbaskirina vê bêdîrokbûnê jî dike armanc.
Ji ber vê sedemê bi şûna yek bi yek bidestgirtina bizavên jinan, di serîrakirina dawî ya
jinan de, der barê diyardeya femînîzmê de
pêşxistina hin analîzan wê, dê di cih de be.
PÊŞKETINA FEMÎNÎZMÊ
Femînîzm her çend wek koka gotinê
di sedsala 15’an li Îngilistanê wate girtibe
jî cara yekem di Fransayê di wateya jinitî
hatiye ziman. Di sala 1890’î de jî bi parastina mafên jinan re pêwediya dê hat çêkirin
û wiha hat bikaranîn. Di sala 1892’yan de
li Parîsê di Kongreya Yekemîn a Navnetewî
ya Jinan de peyva femînîzmê wekî îfadeya
teorîk a parastina mafên jinan hat pejirandin. Bi demê re têgeha ku hate sîstematîkirin bi awayê “teoriyeke ku li ser bingeha
ezmûnan, bi lêpirsîna femînîstan, ji hêla
analîtîk ve xurtkirin, her tim li ber çavan
derbaskirin ku her kes bikare bigihîje, ne
tenê ji bo kesayetên taybet, ji her kesê re
vekirî ye û pîroz neyê kirin” bi pênaseyên
nû re hat dewlemendkirin.
RÊXISTINGERIYA JINAN
Femînîzm şêwazê raman û kiryarên ku
wekheviya civakî, siyasî û aborî ya zayendan dike hedef e. Şêwazê ramana ku di
civakê de jin mafên jê sûd bigire zêde bike,
bi mafên zilam re bigihîne asteke wekhev
hedef dike, her wiha jin bikaribe der barê
xwe de bi xwe biryar bigire. Di çarçoveya
tiştên der barê jinan de, li gorî berjewendiya
jinan, şîrove û kiryarên der barê jinan, parastina xwedîbûna derfetên wekhev bi zilam
re, di vê rêyê de jî teorî û rêxistinbûna ku
têkoşîna vê bide meşandin dike armanc. Di
femînîzmê de teoriyek bi tenê tune ye, her
wiha di yek hawêrê de pêşketin jî tune ye.
Di vê hawêra tenê de rêxistinbûn jî nayê
pêşdîtin. Femînîzm ku pir teorî û girêdayî
vê şêweyên birêxistinbûnê jî esas digire,
ji îdeolojiyekê bêtir, di wesfa teorî yan jî
nêrînekê de ye. Di dema derketinê de nirx
û mafên ku jê re têkoşîn hat meşandin wekî
qezenckirina mafê dengdanê, ji karê wekhev
re ked-desta wekhev, mafê perwerdeyê, di
cewher de ev hemû berhema rasyonalîzma
ku di nav pergalê de derket û lîberalîzmê ye.
PÊŞKETINA RONESANSÊ
Li welatên rojava bi pêşketina ronesans û
bizavên reformê re ronîbûn di cewher de tê
wateya ku ew mîrateya ku rojava ji rojhilat
stendî, gihîştiye wê astê ku bi mêjiyê xwe yê
analîtîk bi rê ve bibe. Di kêleka pêşketinên
teknîkî ku di encama dîtin û îcadên nû derketin holê, xweza bêdawî hat bikaranîn. Ev
pêvajoya ku ji nû ve hîmên binesaziya civaka rojava hat avêtin, şaristaniyên rojavayî li
dijî civakên rojhilatî ketin nava pêngaveke
nû. Di vê pêvajoya ku mêjiyê analîtîk derket asteke bilind, rê li ber pêşketina rasyonalîzm û mekanîktiyê vekir. Asta zîhnî ya
ku gihîştinê jî bi lez li qanûnên qezencê
hat teyisandin. Civaka şareza ya kapîtalîst
ku jê re şareza, hemdem, pêşketî û pergala
dawî tê gotin, bi van vegotinan re derket ser
dikê û deriyên qezenckirina bêdawî vekir.
Wiha jî di dîroka mirovahiyê de pêvajoya
mêtingeriya herî kûr a mirovahiyê dest pê
kir. Di pêvajoya ku di dîrokê de wekî şoreşa
endustrî tê zanîn, fizîka mekanîk rêyeke nû
di dîrokê de vekir, di serî de tevnkerî di pir
qadan de di hilberînê de teqîn rûdan û jin di
vê pêvajoyê de wekî hêza erzan a kar ket
bin xizmeta sermayedariyê. Bi pêşketina
sermayedarî û hilberîna endustriyel re jina
ku li derveyî malê jî dest bi xebitînê kir, ji
zilam cudatir, bi biçûkdîtin û mêtina keda
xwe re rûbirû ma. Sedema ku di şoreşê de bi
hêz û bi her tiştî tevli berxwedanê bû, bi ferqkirina vê perçiqîn û newekhevtiyê ve girêdayî ye. Tevî vê yekê hê jî perçiqîna jinan
nayê ziman. Ji derketina femîmîzmê pê ve
formên ku pêş ketine, wateyên dîrokî û cudahiyên wê heya rojên îro werin lêhûrkirin,
ji bo gihîştina nêrîneke rast girîng e. Nirxên
ku derketin holê hem jîna siyasî û civakî ya
neteweyan bi kûranî bandor kiriye, hem jî ji
ber neteweyên cuda jî xistiye bin bandorê,
xwedî cewhereke gerdûnî ye.
ŞOREŞA FRANSAYÊ
Bi destpêkirina Şoreşa Fransayê, sazîbûna sermayedariyê û qadên ku lîberalîzmê jê
bejnveda derketina femînîzmê teoriyeke ku
di cewherê xwe de ji nava pergalê derketiye
û diyarker bûye, di pergalê de bi armanca
hin sererastkirinan teşe wergirtiye û dema
pergal bisazî bû, xwe wekî alternatîfekê da
cihêkirin. Bizavên femînîst girêdayî şert
û mercên jê derketin û pêşketin formên
cihêreng girtin. Yên ku zextan wekî çavkaniya pergala zilamsalar dibînin, bi navend
zayend in û wekhevîtiyê diparêzin, ên ku
çavkaniya zextan wekî sermayedarî dibînin
û formên ku Afrîka-Amerîkî ne û derveyî
rojava ne, ji hev cuda dibin.
OLYMPE DE GEUGES
Şoreşa 1789’an ku di dîrokê de wekî
Şoreşa Fransa ya burjuva tê zanîn, di encamê de bi şandina Louîsê 16’emîn ber bi
giyotînê ve û parvekirina desthilatiyê bi
çîna burjuva re encam girtibe jî di cewher
de ji ber dînamîkên di nav xwe de hilgirt
şoreşa gel e. Şoreşa ku çînên jêrîn û navîn
û ciwanan tê de cih girtin, bi dirûşmên ku
jin diqîriyan dest pê kir, gihiştî bû û ber bi
serketinê ve çû. Dirûşma “wekhevî, azadî,
biratî” di wê demê de yek ji tişta ku herî
zêde kesên fransî dixwestin û pêdiviya wan
pê hebû, bû. Jinan herî zêde ev dirûşme berz
kirin, ji ber pir acîl bi azadî û wekheviyê pêdivî didîtin. Piştî şoreşê jî dengê jinan qut
nebû, ji ber kirpandina biratiyê tenê weke
ku zilamtiyê îfade dike û biratiya zilaman
hedef dike, pergala nû jî li gorî vê ber bi
guherînekê ve diçû lê ev hat ferqkirin. Danezana mafên hemwelatî û mirovan hatin
amadekirin, pejirandin. Lê belê tevî ku jinan ked, xebat û xwîna xwe rijand jî ji wê re
cih nehat dayîn. Li gorî vê di sala 1791’an
de Olympe de Geuges, bi nêrîna ku divê
mafên mirov bi sererastkirina malbatê û di
nav malê de dest pê bike, danezana mafên
jinan û hemwelatibûna jinan amade kir. Di
nav civakê de ji bo başkirina rol û mafên
jinan, berfirehkirin û di vê wateyê de jî rabûna cihêtiya zayendan kir armanc. Di nav wê
şoreşê de yek ji derketina herî xurt a ku bi
armancên şoreşgerî derket holê ev gav bû.
Li rojava bi pêvajoya ronakbîrî re lêpirsîn
hatin rojanekirin û diyardeya ferd pêş ket,
pergala sermayedar ev xurtir kir, lîberalîzmê
jî ji azadiya takekes û daneheva bê dawî re
heya dawî derî vekir, pêşketinên bi vî awayî
di pêkhatina yekemîn baskê femînîzmê de
xwedî roleke diyarker e.
DÎROKA JINAN
Dema dîrokzanên femînîst dest bi nivîsîna
dîroka jinan kirin û wiha lêkolîna dîrokê kûr
kirin, bi êş be jî hîs kirin ku rêbazên heyî yên
lêkolînê kêm dimînin. Ji ber di dibistanên
tibê de dema bedena mirov tê lêkolandin,
bedena zilam tê esasgirtin. Heta pêdiviya nasandina organên jinan nayê dîtin. Lêkolînên
der barê pêvajoya menepoza jinan jî di dawiya sedsala 20’an de dest pê kir. Bi nivîsandina dîrokê re zanista civakî, zanistinên wekî
aborî û siyasetê, li bin navê nêzîkatiya zanistî
û objektîf ketin nava dualîteya heyber û kirde
û zilam kirin kirde. Zanist li gorî zilam û ji
hêla wî hat pênasekirin.
‘Zanist zayendperest e’
RÊBERÊ GELÊ KURD Abdullah Ocalan têkiliya zanistê ya bi jinan re wiha
dinirxîne; “Zanista civakî wekî ku rim di
tûran re hilnayê, lêkolînên der barê jinan
ku wekî mijareke biçûk a zanistê hat bidestgirtin, di çarêka dawî ya sedsala 20’an de
dest pê kir. Bizavên femînîst, hawirdor,
wêrankeriya hovane ya şer û desthilatiyê,
karakterê zayendparêz a dîrok û desthilatiyê dide fikirandin. Ev mijar tenê jî ku divê
zanista civakî objektîf be, hemû karakterê
zayendparêz a avaniya zanistê nîşan dike.
Zanist zayendparêz e.” Rêbertiya me bi vî
awayî nêzîkatiya zansitê der barê jinan de bi
aşkeratî radixe ber çavan.
TELGRAF ÇARŞEM, 03 BERFANBAR 2014
8
Kürt Toplum Merkezi-KCC
& Halkevi bünyesinde
Gitar
Bağlama
Semah Folklor
Tiyatro
İngilizce
Kürtçe (Kurmanci)
Matematik
Kurslarının kayıtları başlamıştır. Daha fazla bilgi için
aşağıdaki telefon numaralarını arayabilirsiniz.
Halkevi
KCC
31-33 Dalston Ln, London E8 3DF
11 Portland Gardens, London N4 1HU
020 7249 6980
020 8880 1804
TELGRAF ÇARŞEM, 03 BERFANBAR 2014
Gêzer jibo gelek
nexweşiya derman e
Gêzer pincarek wek tiviran reha xwe
wek singan (qazux) xwe di erdê de berdide. Herçend di eslê xwe de pincare jî
lê wek dikakan (zerzewat) çandinîya
wê tê kirin, pir bi vîtamîn û mîneral e.
Di dinê de 60 cûreyên wê hene. Bi rengan ve pirteqalî, zer, reş û mor in. Prof. Dr. Îbrahîm Saracoglû di derbarê gêzerê de dibêje:
“Di gêzerê de dervayî madeya Acethylcolîn 17 madeyên
din ku jibo nexweşîya Alzheimer bikêr in hene.
Lêkolînan tesbît kirîye ku kesên gêzeran pir dixwin,
nexweşîyên penceşêra qirik, mesane (kîskê mîzê- kunmîz),
malzarok, rûvikên stûr, prostat, borîya xwarinê, % 50 bi
wan re kêm bûye (daketiye).
Li gor lêkolînên Unîversîta Harvardê, di hefteyê de 5
rojan xwarina gêzerê % 68 rizîkoya ketina kirîza dil û destistan ( felcbûnê) ji holê radike.
Prof.Dr. Ahmet Marankî dibê: “Gêzer herwekî dostê dil e, jibo daxistina kolestirolê jî rêya
herî hêsa ye. Gêzer ji ber hewandina lîfên hundirê xwe, jibo arêşeyên qebizê pir bikêr e”.
Kêrhatî :
1- Qebizê hiltîne
2- Edavên aşik (mexde) û rûvîkan radike û xwîna wan
rediwestîne. 3- Ji alzheimê û ji jibîrkirinê re dibe alîkar 4- Navçûyînê (virik- ishal) dibire 5- Bêxwewîyê hiltîne 6- Şîrê dayikê zêde dike 7- Hêza zayendî (seksî) zêde dike. 9- Pêşîya nexweşîyên çerm û çavan digire û çavan bihêz
dike. 10-Zindetî û tazetîyê dide çerm û kurîşkên çerm rast dike. 11- Êşên gurçikan disekinîne, zindetîyê dide beden, iştahê
vedike, jibo kewîna brînan dibe alîkar. 12- Goştê diranan bihêz dike. 13- Pêşîya qirîza dil û destistanî (felc) yê digire,
têgeheştinê (fahmê) zêde dike. 14- Pêşîya bêhntengî, bêdesthilatî (jênehatin, bêkêrî,
nekarîn) digire û tedawî dike. 15- Jibo kêmbûna serêş û êşên mîgrenê dibe alîkar . 7
Gûzan bixwin û
ciwan bimînin
Li gorî doxtorên pispor, 1 Kg gûz
miqabilî 3 kg nan, 2 kg penîr, o,8 kg
nîvişk, 4 kg bûftek (goştê nerme) 10 kg
goştê mirîşkê, 9,5 kg şîr, 22 kg Îstakoz
(cûreyek masîyê wek kivjal e), 14 kg
kartol (patat) û 14 kg pirteqalan e.
Kêrhatî: Kakilê wê : 1- Foksîyonên mejî çêtir û serrasttir dike. 2- Damaran paqij dike. 3- Pêşîya tîmorên Hipoglisemîk, Antîfungal, Antîvîral digire. 4- Pêşîya xişkbûna
(pitilaşma) xwînê digire û yên xişkbûyî belav dike. 5- Bizavên (fonksîonên) kezebê tekûz (serrast) dike. 6-Sentera
proteyînê teşwîq dike. 7-Krosterolên serum çêdike û pêşîya
Antîkorên anormal digire. 8-Damarên dil vedike.9- Pêşîya
antîoksîdan digire û ciwan dihêle .10-Jibo ba (romatîzma)
başe. 11- Fonksîyonên dil, mejî, kezeb û damaran serrast
dike û brînên têde dikewîne.12- Pêşîya nexweşîya şekir digire. (korestrol). 13- Şekirê xwînê dadixe. 14- Ji penceşêhra
(kanser) prostatê diparêze. 15-Hestîyan quwet dike û pêşîya
lewazbûna wan digire.
Belgên wê: 1- Xwînê disekinîne 2- Kurmên nava rûvikan
dixe. 3-Xwînê paqij dike.4-Qebizê dibire. 5-Îştahê vedike.
6-Quwetê dide. 7- Jibo nexweşîyên kevir, firengî,egzem,
bawesîr, başe.8-Şekirê xwînê dadixe. 9- Jibo pêşîlêgirtina
pûçbûna hestîyan.10- Jibo edavên (kurmîbûn –iltihab)
dest, pê, nernûkan. 11- Jibo gurîbûnê, pirzikên balixbûnê
(hukmê jin û mêrbûnê ) xwêhdana pîyan, edavên nav tilî û
pêçîyan. 12 Jibo brînên nava dev, goştê diran, guatir û êşên
qrikê. 13- Jibo porweşanê û edavên laş.14- Jibo sekinandina herikîna ava spî li ba jinan.15- Jibo spî, rişk û kepeka
serîyan.
Berhevkirin: Belgên wê yên taze di meha hizîranê de
tên berhevkirin. Di cihek sîber de tên hişkkirin, paşê hûrbikin û bikin nav qetremîzên (qawanozên) cam û derê wê
bigirin bila hewa nestîne. Paşê li gor hewcedarîyê bikar
bînin. Gûza wê ya ter (taze) di meha hizîranê û fêqîya wê
ya geheştî jî di îlonê de tê berhevkirin.
Ji bîr nekin ku gûz modela mejî ya biçûk e. Di bedena
mirov de, bi tenê hewcedarîya mejî jibo zîv heye. Ew jî bi
tenê di gûzê de peyda dibe. Lewre jibo fonksîyonên mejî,
vebûn û xebitîna zêhn, jibo damarên dil, pêşîlêgirtina prostatê û nexweşîyên kezebê, jibo hemi awayên tendûristîyê,
divê di hefteyekê de sê kulmên kakilên gûzan bên xwarin.
Li gor tesbîtên zanistî di kesên gûzxwer de peydabûna
nexweşîyan li gor gûznexweran % 50 kêmtire.
Her roj
perdaqek
şerbeta
Lîmonê vexwin
Li gor zanyariyên tendirustiyê
vexwarina şerbeta Lîmonê yan
ava wê gelekî sûdên baş jibo
saxlemiya mirovî hene û ji wan jî:
1- Rojane vexwarin qedehek şerbeta Lîmonê alîkarî dide
mirov ku giraniya bedena xwe kêm bike.
2- Karê mîdê (Aşikê) rihet dike û hêrandina xwarînê jî
hêsan dike.
3- Rêjeya tişbûnê di nava bedena mirov de diparêze, her
weha bergîriya hemû endamên leş jî bihêz dike û mirov ji
nexweşiyan diparêze.
4- Pêwîstiya vîtamîn C bo leş peyda dike û leşê mirov jî
ji jehrê paqij dike.
5- Tişta baş ewe ye ku şekir di nava şerbeta Lîmonê de
kêm be û piştra bê vexwarin daku ziyanê neghîne aşikê.
6- Ji bo nexweşiyên zivistanê weke
grîp (serma)yê gelekî başe.
Ji şewba ebola 5 hezar kes mir
Li gorî bîlançoya dawî ya ji aliyê Rêxistina Tenduristiyê ya Cîhanê (WHO) ve hat weşandin, ji
meha Adarê û vir ve bi giştî 15 hezar 935 kes bi
şewba ebola ketine u ji van nexweşan 5 hezar
689 kesan jiyana xwe ji dest dane.
Li gorî bîlançoya dawî ya WHO
di 19’ê Mijdarê de weşandibû,
hejmara mirovên bi vîrûsê ke-
tine gelekî zêde bûye. Di bîlançoya heftya bihurî de hejmara
nexweşan 15 hezar 145 bû û ji van
5 hezar 420 kesan jiyana xwe ji
dest dabûn. Ev yek jî nîşan dide ku
di nava heftyekê de nêzî 800 kes bi
şewbê ketine û 269 kesan jî jiyana
xwe ji dest dane.
Şewba Ebola ya di meha Adarê
de hat tespîtkirin, bi taybetî li
welatên Rojavayê Afrîkayê li
Lîberya, Sîerra Leone û Gîneyê
belav bû. Vîrûs ji ber bi xebatkarên tenduristiyê yên biyanî û hin
nexweşên hatine van welatan ket,
li welatên mîna Spanya û Dewl-
etên Yekbûyî yên Amerîka (DYA)
jî belav bû.
TELGRAF ÇARŞEM, 03 BERFANBAR 2014
6
Ocalan: Heta pêşnûme nekeve meriyetê
bila kes tiştekî ji me hêvî neke!
Rêberê Gelê Kurd Abdullah
Ocalan bal kişand ser girîngiya
temînata qanûnî û ji ber ku
bêyî dayîna vê temînatê bang
kiribû, rexnedayîna xwe da.
Ocalan operasyonên qirkirina
siyasî jî rexne kir û anî ziman
ku pêşnûmeya wan amade
kiriye, esas e. Ocalan hişyarî
da û got, “Heta ku ev nekeve
pratîkê, mafê ti kesî nîne ku di
ewlekariya cemaweriyê yan jî
di mijareke din de ji me tiştekî
bixwaze” û got, “Di destê me de
bernameyeke me ya gelekî xurt
heye. Pêwîste hemû amadekarî
ji aliyê tevlîbûna weke partiyê li
hilbijartinan, bên kirin.”
Ji Heyeta HDP’ê Parlamenterê Stenbolê
Sirri Sureyya Onder, hevdîtina bi Rêberê
Gelê Kurd Abdullah Ocalan re, ji ANF’ê re
vegot.
Onder diyar kir ku dema Ocalan Hatîp
Dîcle dît gelekî kêfxweş bû û got, “Zêdeyî
20 sal in, yekemcar hevdu dîtin.” Onder
ragihand ku coş û tenduristiya Ocalan baş
bû diyar kir ku wî bihîstiye Mûrat Bozlak
nexweş e, jê re şîfa xwest. ‘JI BER KU BÊYÎ DAYÎNA
TEMÎNATA QANÛNÎ BANG KIR,
REXNEDAYÎNA XWE DA’
Onder da xuyakirin ku Rêberê Gelê Kurd
Abdullah Ocalan û kadroyên tevgera azadiyê, navgîna rexnedayînê weke pratîkeke
pêşketinê dinirxînin lewma di vî warî helwesteke pîvanîn nîşan didin û got, “Birêz
Ocalan ji destpêkê ve di mijara gavên temînata pêvajoyê de gavên gelekî ji xwe bawer
avêt. Dihat hêvîkirin ku mûxatabên wî jî
heman zelalî û cidiyetê nêzîk bibin. Lê bi
vî rengî nebû. Ev hemû gav bi nêzîkatiyeke
firsendî, hewl dan bê qîmet bikin. Helwesteke bi heman rengî Bulent Arinç di pêvajoya vekişînê de bi gotina ‘Heta dojehê rêya
wan vekirî ye’ anîbû ziman. Hişyariyeke
gelekî xurt dabû, lê hikûmetê ev fêm nekir
an jî bi hesabên hilbijartinê ji nedîtî ve hat. Ji bo qonaxên ji niha û pê ve destnîşan
kir ku temînatên qanûnî pêwîst in û bêyî pêkanîna van temînata xwegihandina armanca
demokrasiyê û aştiya dawîn, ne pêkan e.
Got, ‘Tişta bi serê hevalên me yên ji Xabûrê
hat li naverastê ye. Hînê hin ji wan girtî ne’.
Her wiha bal kişand ser meşa vekişîna gerîla
ya di destpêka pêvajoyê de û rexne kir ku li
beramberî vê meşê giranî ji çêkirina qereqol
û HES’an re hat dayîn. Anî ziman ku bêyî
temînatên qanûnî ev bangên kiriye şaş bûye
û rexnedayîna xwe da gelên Tirkiyeyê.”
‘HETA PÊŞNÛME NEKEVE PRATÎKÊ
BILA TIŞTEK JI ME NEYÊ HÊVÎKIRIN’
Parlamenterê HDP’ê yê Stenbolê Sirri
Sureyya Onder da zanîn ku Ocalan ner-
azîbûn nîşanî operasyonên binçavkirin û
girtinê daye û ev yek rexne kiriye. Onder
diyar kir ku Ocalan destnîşan kiriye ev
operasyon nayên qebûlkirin û aniye ziman
ku pêşnûmeya wan amade kirine, esas e û
gotiye, ‘Heta ku ev neke pratîkê mafê kesî
nîne ku ji aliyê ewlekariya cemaweriyê yan
jî di mijareke din de ji me tiştekî bixwaze.’
Lê da xuyakirin, ku eger ev pêşnûme bikeve
pratîkê, wê ev pirsgirêk hemû ji aliyê rêbazî
û mayinde ve, ji holê rabin.
DI PÊŞNÛMEYÊ DE ÇI HEYE?
Onder, naveroka “Pêşnûmeya Pêvajoya Muzakereyê ya Demokratîk û Aştiyê”
aşkera kir:
“Ev pêşnûme ji 4 sernavên bingehîn pêk
tê. Sernavê 1. Rêbaz e, ku ev yek ji 9 xalan pêk tê. Ruhê vê beşê mirov dikarin bi vî
rengî rave bikin: “Bi tespîta ‘aliyê diyarker
ê pêvajoyê siyaseta demokratîk e’ hemû alî
neçare bi siyaeta demokratîk bên nirxandin.
Li gel vê, ji zelalbûna bingeha qanûnî heta
pênaseya rast a saziyan...Pênasekirina rast a
rewşa bêçalakîtiyê, belgekirina hemu qonaxên pêvajoyê û lihevkirinên derketine holê
bi îmzeyê werin qeydkirin. Di mijarên bi vî
rengî de, di mijara ‘rêbazê’ de ti valahî neyê
hiştin.
Piştî ku mijar Rêbazê çareser bû, hingî
beşa din tê ku yên Birêz Ocalan nas dikin
baş dizanin; ew jî beşa nirxandina mijarê ji
aliyê dîrokî û felsefî ye. Em ezmûn û kedeke
gelekî kûr û berfireh dibînin ku hema bêje
hemû zanîngehên vî welatî li pêşberî vê
kedê dikarin ji xwe fedî bikin. Ez dixwazim
bi tenê sernavê 11 xalan ragihînim. Ev bi
tenê wê nîşan bide ku mijarê bi kûrahiyeke
çawa dinirxîne.
Di mijara Rêbazê de, rê û rêbazên avakirina komîsyonan û prensîbên xebatên wan,
bi berfirehî hatine ravekirin.
-Wesfa têkiliyên Kurd-Tirk ên li Rojhilata Navîn di tevahiya dîrokê de û rewşa wê
ya roja îro
-Sedemên hundirîn û derve yên pirsgigrêkbûyîna têkiliyên Kurd-Tirk ku her diçe
giran dibe û pêwendiya xwe bi modernîteya
kapîtalîst re
-Weke esasê pirsgirêkbûyîna têkiliyên
Kurd-Tirk, rastiya veguherîna dewletê.
Hewldana desthilatdariyên rojaneyî ku vê
mijarê vediguherînin navgîneke desthilatdarbûyînê. Şîdeta kor û encamên vê
-Taybetmendiya sîstemî ya çareseriyê û
bandora jêneveger a li Rojhilata Navîn
-Têkiliya çareseriyê bi aştî û demokrasiya gerdûnî. Reformên bingehînî yên aştiya
demokratîk li nava dewlet û civakê rê li ber
veke
-Encamên destûra bingehînî û qanûnî yên
pêvajoyê
-Aliyê ewlekariyê yê pêvajoyê
-Bandora civakî-çandî ya pêvajoyê
-Aliyê azadiya jinê yê pêvajoyê û encamên wê yên ekolojîk
-Bi awayekî azad û wekhev naskirina
hemû hêmanên di tevahiya dîroka Komarê
de ji nedîtî ve hatine û li derve hatine hiştin.
Şêweyê cihgirtina van hêmanan di sîstema
norm a nû de û xweseriyên wan
-Sîstemeke nû ya pireng, demokratîk a
cemaweriyê.
Sernavê 3. ‘Xalên Bingehîn ên Rojevê’ ne û ji 40 pirsên bingehîn, diyarkirin
û pêşniyaran pêk tê. Sernavê 3. xwedî wê
wesfê ye ku sefseteyên mîna ‹Ocalan berê
xwe nade demokrasiyê› yan jî ‹Tevgera
siyasî ya Kurd tê xapandin› diavêje nav
sergo û dikare ji mijara ‹Bernameyeke
demokratîkbûyînê çawa dikare pêk were›
dikare bibe çavkaniya bingehîn a referansê.
Dema em li sernavê çend xalên vê beşê
binêrin, wê baştir were fêmkirin ku dixwzim
çi bêjim.
-Pênasekirina rast a siyaseta demokratîk
û naveroka wê
-Têgîn, pênase û naskirina nasnameyê.
Çareseriyek piralî, demokrasî wekhev û bi
temînata qanûnî
-Pênasekirina rast a aliyên neteweyî û
herêmî ya çareseriya demokratîk. Bersiva
wê ya destûra bingehînî û qanûnî
-Pênasekirina welatîbûnê. Welatîbûna
qanûnî û azad
-Têkiliya pêvajoyê bi sîstema sosyoekonomîk û ji nû ve pênasekirina wê
-Piraliya çandî û azadî
-Li ser bingeha heqîqetên dîroka nêz,
mekanîzmayên rûbirûbûnê. Mekanîzmayên
li Meclîsê bên avakirin.
Ev xalên ku min behsa wê kir, bi tenê
beşekî biçûk ê wê ye, lê têra peydabûna
nêrînekê dike.
Sernavê 4. jî ‘Plana Çalakiyê’ ye û ji 6 xalan pêk tê. Taymetmendiya wê ya herî girîng
jî, kêm zêde dem hatiye diyarkirin. Piştî
hevdîtinên bi Qendîl û dewlet-hikûmetê re,
em ê temamiya vê xebata keda bêhempa ya
Birêz Ocalan bi raya giştî re parve bikin. Piştî tûreke hevdîtinê bi Qendîl û dewletê
re, pêkane ku em orjînala metnê bi temamî
biweşînin.
‘WATEYA TI BENDÊ NAMÎNE’
Der barê hilbijartinên giştî yên sala
2015’an de Onder da xuyakirin, ku Rêberê
Gelê Kurd Abdullah Ocalan gotiye “di destê
me de bernameyeke gelekî xurt heye. Divê
hemû amadekarî li gorî tevlîbûna weke partî
bê kirin. Eger ev bername bi têrkerî bi gel
were fêmkirin, kadroyên bi têrkerî bipejirînin, wateya ti bendê ji bo me namîne.”
Onder diyar kir ku di mijara sekreterya
û mehkûmên li girtîgehê de Ocalan gotiye,
‘heta hevdîtineke din wê çareser bibe.’
‘ASTA KU PERSPEKTÎFA ME YA
JINÊN AZAD GIHAŞTIYÊ: KOBANÊ’
Parlamenterê HDP’ê yê Stenbolê Sirri
Sureyya Onder da xuyakirin, ku Rêberê Gelê
Kurd Abdullah Ocalan der barê Kobanê de
ev peyam daye: “Bala tevahiya cîhanê li
vir e, ev yek êdî xeta têkoşîna hebûnê, xeta
parastina hebûnê derbas kiriye û bûye destpêkên têkoşîna rûmetê ya sedsala 21’an. Bi
vî rengî bala tevahiya cîhanê kişandiye. Di
vir de para herî mezin, asta ku perspektîfa
me ya jinên azad, gihaştiyê ye.”
TELGRAF ÇARŞEM, 03 BERFANBAR 2014
5
TELGRAF ÇARŞEM, 03 BERFANBAR 2014
4
Ebdullah: Dewleta Tirk jiyana
bi hezaran sîvîlî tine hesiband
Walîtiya Rihayê: Hûn berpirsê ewlekariya canê xwe ne
Walîtiya Rihayê ji bo rojnamevanên ku zêdetirî du mehan in li ser sînor nûçeyên têkildarî berxwedana Kobanê
çêdikin, biryara neçariya akredîtasyonê da. Piştî ku rojnamevan îmze didin, di kartên danasînê yên rojnamevanan
de nivîsa “Hûn berpirsê ewlekariya canî” bi xwe berpirs in
nivîsandine.
Walitiya Rihayê ji bo rojnamevanên
ku bi mehan in berxwedana Kobanê û
êrîşên çeteyên DAIŞ’ê yên li dijî Kobanê dikin nûçe, biryara akredîtasyona
neçarî da. Rojnamevanên ku kartên
wan ên zer tune bin, rojnameyên ku
kartên Midûriyeta Giştî ya ÇapemenîEnformasyonê hilnegirtin nikarin bix-
Hevseroka PYD’ê Asya
Ebdullah da zanîn ku êrîşên
çeteyên DAIŞ’ê yên ji aliyê
Tirkiyeyê ve li dijî Kobanê
pêk hatine ne tenê hêzên
leşkerî hedef digire, ev êrîş
hewldana komkujiya li dijî
sivîlan e.
Asya Ebdullah da zanîn ku li herêma
nêzî deriyê sînor bi hezaran sivîl hene û
got: “Dewleta Tirk ji çeteyên DAIŞ’ê re
xeta sînor vekiriye û bûye hevkarê êrîşeke
ne tenê li dijî YPG’ê, êrîşa li hemberî
sivîlan.”
Ebdullah bi lêv kir ku her roj bi dehan topên hewanê davêjin bajar, di destê
çeteyên DAIŞ’ê de çekên giran hene û got
tu ewlehiya canê sivîlên Kobanê tine.
mînaka vê ya şênber dît. Gelê Kobanê û
sîvîl pergala DAIŞ’ê naxwazin. Ger DAIŞ
biketa navenda bajar wê hemû sîvîl qetil
bikirana. Ger mudaxaleya YPG’ê nebûya
wê komkuijyeke wek a Şengalê bihata jiyîn.1
DEWLETA TIRK JIYANA HEZARAN
SIVÎLÎ TINE HESIBAND
Ebdullah axaftina xwe wiha berdewam
kir: “Wisa xuya ye ku dema hikûmeta
AKP’ê deriyê xwe ji dewleta Tirk re vedike jiyana hemû sivîlan tune dihesibîne.
Bi êrîşa ku li deriyê sînor li dijî gelê Kurd
pêk anî, xetereya komkujiyeke mezin
carek din hatiye jiyîn. Heta ku dewleta Tirk
piştgiriyê bide çeteyên DAIŞ’ê wê bibe
hevkarê hewldanên komkujiya sivîlan. Li vî esasî em diyar dikin ku dewleta Tirk
demildest dest ji polîtîkayên xwe berde.
Divê berpirsên êrîşan derxin holê.
RÎSKA KOMKUJIYÊ HEYE
Asya Ebdullan çekên giran ên çeteyên
DAIŞ’ê bibîr xist û got: “Roja ku çeteyên
DAIŞ’ê êrîşî deriyê sînor kirin, ji sed û
Asya Ebdullah got ku li her cihên DAIŞ pêncî zêdetir topên hewanê avêtin. Ev êrîş
dikeve êrîşekê komkujiya sîvîlan pêk tîne sivîlan hedef digirin. Ev rewş nîşan dide ku
heye û ev ji aliyê hemû cîhanê ve tê zanîn. di dest çeteyan de çekên giran hene û sivîl
Asya Ebdullah bi vê kir ku çeteyên DAIŞ’ê di bin rîska komkujiyê de ne.ji ber vê jî
hemû kesên sivîl ên li gorî pergala wan divê raya giştî ji bo Kobanê piştgiriya xwe
tevnagerin qetil dike û got: “Me li Şengalê zêde bike.”
HEWLDANA KOMKUJIYA
WEK ŞENGALÊ BÛ
Desteya Wezîran
a Iraqê lihevkirina
Bexda û Hewlêrê
erê kir
eta Iraqê SOMA’yê, bi riya muzakereyên
ku Wezareta Petrolê ya Iraqê diyar kiriye
re wê îxraca wê qebûl bike.Li beramberê
vê hikûmeta Navendî ya Iraqê rojane 300
hezar varîl petrola Kerkukê bi hevkariya
xeta boriyên Herêma Kurdistanê re firotina
wê qebûl dike. Civîna Desteya Wezîran a Iraqê bi dawî
bû. Di civîna Desteya Wezîran a ku îro Serokwezîrên Hikûmeta Federal a Herêma
Kurdistanê û Hikûmeta Navendî ya Iraqê
tevlibûn de, metna lihevkirinê ya ji mijarên ku li ser lihevkirin, hat qebûlkirin û ji
rayagiştî re hate aşkera kirin.
Di beşa din ya lihevkirina navbera herdu
hikûmetan de, der barê rewşa peşmergeyan
de zelalbûnek pêk tê. Beşeke ji para ku ji
bo parastina butçeya Iraqê hatiye veqetandin wê ji bo Hêzên Pêşmergeyan bê şandin
û bi vî awayî jî Hêzên Pêşmergeyan ya
Başurê Kurdistanê wê bibe pêkhateyeke
fermî ya pergala Parastina Hêzên Iraqê.
Di lihevkirina ku bi daxuyanyekê hate
aşkerakirin de, hikûmeta Herêmî ya Kurdistanê rojane wê 250 hezar varîl petrola
xam, ji ser şîrketa petrolê ya fermî a dewl-
Wezîrê Aboriyê yê Iraqê Xoşyar Zebarî got: “Lihevkirina petrol û butçeyê ya
di navbera herêma Kurdistan û Hikûmeta
Iraqê de hatiye kirin, teqeze.”
ebitin.
Piştî ku rojnamevan îmze didin, di
kartên danasînê yên bi zimanê Kurdî,
Îngilîzî û Tirkî yên rojnamevanan de
nivîsa “Hûn berpirsê ewlekariya canê
xwe ne, bi xwe berpirs in” nivîsandine
didin rojnamevanan.
Cebar Yawer: Dê pêşmergeyên
çûne Kobanê bên guhertin
Berdevkê
Giştî
yê
Wezareta
Pêşmergeyên Hikumeta Herêma Kurdistan
Cebar Yawer derbarê rewşa pêşmergeyan
de ji Rojnewsê re axivî. Yawer got ku ji bo
parastina pêşmergeyan ew nikarin hemû
tişt bêjin û wiha axivî: “Wê guhertin di
nava pêşmergeyên çûne Kobanê de çêbibe, dibe ku ji ber rewşa parastinê hemû
pêşmerge bi hev re neyên şandin.” Yawer
anî ziman ku ji herêma Kurdistanê 155
pêşmerge çûbûn Kobanê dibe ku guhertin
di hejmara pêşmergeyan de jî çêbibe.
Li Iraqê 50 Hezar
leşkerên xeyalî
maaş werdigirin
Rojnameya “Washington Post” vê
yekê li ser zarê serokwezîrê Iraqê Heyder
Ebadî îdia dike û diyar dike ku ev encama lêkolîneke veşartî ye ku Heyder Ebadî
pêşkeşî Parlementoya Iraqê kiriye.
Artêşa Iraqê maaş dide
50.000 leşkerên ku di rastiyê de tune ne. Herwiha
ne tenê ev, lê belê dibe ku
ev hejmar hêj gellekî mezintir be. Tê texmînkirin ku
maaşên van “leşkerên xeyalî“ dikevin berîkên fermanberên gendel.
Pêşemergeyên ku ji herêma Kurdistan
çûyîn Kobanê li gel şervanên YPG/YPJ’ê li
dijî çeteyên DAIŞ şerdikin. Pêşmerge zêdetir bi çekên mezin ên ku ji herêma Kurdistanê bi xwere birîn alîkariyê didin şervanên
YPG’ê. Li gorî zanyariyên gihiştine destê
RojNews heya niha 10 pêşmerge li Kobanê
bi sivikî birîndarbûne.
Li gor Washington Post, Heyder Ebadî
çaverêyî wê yekê ye ku bi berfirehkirina
lêkolînan ev hejmara leşkerên xeyalî hêj
mezintir bibe. Ziyana ku bi vê yekê digihije dewleta
Iraqê salane derdorê 380 milyon Dolar e.
Li gor endamekî Komîteya Parastin û
Ewlekariyê ya Palementoya Iraqê, hejmara
leşkerên xeyalî dikare ne tenê 50.000,
lê heta bêtirî sê qatî wê be û diyar kir ku
lêkolînên hûr di vî warî de di rê de ne.
Li gor “Washington Post”, bi taybetî di
dema serokwezîrtiya Nûrî Malîkî de gendelî li Iraqê gellekî zêde berfireh bûye.
Li Hong Kongê dîsa tansiyon bilind bû
Piştî biryara rêveberiya navendî ya Çînê ya der barê heta
namzet di fîltereyê re derbas
nebin, nikarin bikevin hilbijartinê, ku xwepêşandan destpê
kirin, di navbera çalakvan û
polîsan de pevçûnan rû da.
Polîsan li Admîralty bi copan û
bombeyên gazê mudaxeleyî çalakvanên ku
xwestin rê bigirin kirin. Hat ragihandin ku
di şerê ku rû da, 40 kes birîndar bûne û herî
kêm 40 kes hatine binçavkirin.
Xwendekarên Hong Kongî, bi armanca
rêveberiya Pekînê destûrê bide gelê Hong
Kong ji bo lîderê xwe hilbijêre bi qasî 2
mehan çalakî li dar xistin. Di çalakiyan de
518 kes birîndar bûn.
TELGRAF ÇARŞEM, 03 BERFANBAR 2014
3
Berdewama rûpela pêşîn…
Piştî axaftina Akbal, ap Sadik Kaya mafê
axaftinê wergirt û anî ziman ku Gelhat
Gabar 22 sal bûn di nava têkoşîna azadiyê
ya Kurdistanê de cih digirt.
Kaya got, “5 roj berî şehadeta wî, bi telefonê em bi Gelhat Gabar re axivîn. Dengê
çekên giran dihat. Ji ber ku rewş ne musaît
bû em zêde neaxivîn. Piştî 5 rojan me bihîst ku bi 9 hevalên xwe re şehîd ketiye. Me
bihîst ku guleya li Gelhat Gabar ketiye, ji
aliyê Tirkiyeyê ve hatiye teqandin.”
Kekê Gelhat Gabar Mehmet Gabar jî di
axaftina xwe ya li merasîmê de destnîşan
kir ku ew ê xwedî li mîrateya birayê xwe
derkevin û di rêya wî de bin.
Piştî axaftinan, sînevîzyonek ji axaftin
û wêneyên Gelhat Gabarê hat nîşandan û
dûre xwarin li beşdaran hat belavkirin. Piştî
xwarinê jî malbatê serdanên sersaxiyê qebûl kir.
Rêwîtiya 22 salan
Ercan Kaya (Gelhat Gabar) ku li Kobanê
di berxwedana Kobanê ya li hember êrîşên
çeteyên DAIŞ’ê jiyana xwe ji dest da, ji 23
sal şervantiyê 22 sal li gelek herêman fermandariyê kiriye. Kaya di sala 1975’an de
li bajarê Sêrtê hat dinyayê, di emrê xwe yê
biçûk de bi koçberiyê re rû bi rû ma. Di 4
saliya xwe de ango di sala 1979’an de ku
welat di bin gefa darbeya leşkerî de bû,
malbata welatparêz mala xwe bar kir û berê
xwe dan Stenbolê. Çûna 5 kurapê wî bandor li ser wî kir Darbeya 12’ê îlona 1980’ê weke her
malbatê bandor li ser malbata wî jî kir û ji
ber vê yekê jî pêvajoyek zor û zehmet dest
pê kir. Ji salên 1988 heta 1991’î ji malbatê
5 kurapê wî berê xwe dan nav refên PKK’ê.
Her 5 kurapê wî jî di nava salên 1991 û
94’an de di encama pêvçûnên dem û li
cihên cuda de jiyana xwe ji dest dan. Ercan
Kaya jî ku li Stenbolê hêj di dibistana navîn
dixwend, çûn û hatina wî ya di nava ciwanan de hêj di temenê xwe yê biçûk de çêbû
û bi komek hevalên xwe re berê xwe da
nav refên PKK’ê. Kaya di demek kurt de di
nava şervanan de yê herî bi çalak hat nasîn. Pêşengtiya wî ya ji dibistanê dest
pê kir li çiya berdewam kir
Kaya yê di nava malbateke welatparêz
de mezin bû hêj bi temenê biçûk çalakiyên
li Stenbolê çêdibûn di nava xwendekarên
dibistanê de jî pêşengtiyê dikir. Piştî tevlî
nav refên PKK’ê bû sala yekemîn ne têde
heta roja jiyana xwe ji dest da ango 22 sal
ser hev li heremên cuda fermandarî kir. ‘Baghdad Messi’
li Oscarê di beşa
kurtefîlman de ma
fînalê
Cara Yekemîn e filmê derhênerekî Kurd evqas nêzî xelata Oscarê dibe. Filmê derhenêrê Kurd
Sahîm Omar Kalifa yê bi navê
Baghdad Messi, di nava 10 filmên
di beşa kurte filman (Live-action
short) de mayîn fînalê ye.
Xelatên Oscarê di qada sînemayê de xelata herî bi nav û deng û bi prestîj tê dîtin.
15´ê Rebandana 2015´an, ji 10 kurtefilmên
jibo fînalê hatîn hilbijartin, dê 5 film layiqî
xelatê bên dîtin werin destnîşan kirin û 25
Reşemiyê jî dê xelat werin dayîn.
Filmê Kalîfa ´Baghdad Messi´ heta
niha di qada navnetewî de layiqî 46 xelatan hatiye û ev yek jibo sinemaya Kurdî
wekî serkeftinek pir mezin tê dîtin. Derhênerê film Kalifa ji rojnameya me re axivî
û da zanîn ku ev yek jibo sinemaya Kurdî
şanaziyek e.
Kalifa hestên xwe wiha anîn ziman: “Ez
pir kêfxweşim ku filmê min maye fînalê. Ev
yek jibo sinemaya Iraqê û Kurd tişteke nu
û cara yekemîn e. Her sal bi deh hezaran
kurtefilm tên kişandin û niha filmê min
din av 10 filmên jibo fînalê hatî hilbijartin
de ye. Ji xwe heta niha Baghdad Messi 46
xelatên navneteweyî wergirtibûn, ev yek jî
di sinemaya Kurdî û iraqî de rekorek bû. Lê
belê xelata Oscarê ji hemûyan girîngtir e.”
Filmên jibo xelatê werin hilbijartin dê
15´ê Rebendanê werin eşkare kirin.
Baghdad Messî: Çîroka Hamûdî yê 10
salî di navbera şer û fûtbolê de
Hamûdî yê 10 salî, hişê wî pir li ser fûtbolê ye û bi hevalên xwe re bi heyecaneke
mezin li benda maça lîga şampîyonan a
navbera Barcelona û Manchester United
de ye. Lê belê dema ku Messi û Ronaldo
di maçê de zora hevdu dibin televîzyona
Hamûdî xera dibe.
Navê her 10 kurtefilmên li fînalê
• AYA | Oded Binnun ve Mihal Brezis (Chasis Films)
• BAGHDAD MESSI | Sahim
Omar Kalifa û Kobe Van Steenberghe (a team productions)
• BOOGALOO and GRAHAM | Michael
Lennox û Ronan Blaney (Out of Orbit)
• BUTTER LAMP (La lampe au
beurre de yak) | Hu Wei û Julien Féret (AMA Productions)
• CARRY ON | Yatao Li (Rochester Institute of Technology)
• MY FATHER’S TRUCK | Maurício Osaki (Lupi Filmes)
• PARVANEH | Talkhon Hamzavi ve Stefan
Eichenberger (Zurich University of Arts)
• THE PHONE CALL | Mat Kirkby
û Kames Lucas (RSA Films)
• SLR | Stephen Fingleton ve Matthew
James Wilkinson (Stigma Films)
• SUMMER VACATION (Chofesh
Gadol) | Tal Granit û Sharon Maymon (GREENproductions)
Li KCC 36´emîn salvegera damezrandina PKK´ê hat pîroz kirin
36´emîn salvegera
damezrandina
Partiya Karkerên
Kurdistanê li Navenda Civaka Kurd
bi şahiyekê hat
pîroz kirin.
Şahiya ku roja Yekşemê hatî li
dar xistin bi deqek rêzgirtin dest
pê kir. Piştî rêzgirtinê vîdyo axaftina hevserokê KCK´ê Cemil
Bayik hat nîşandan. Piştî axaftinan
hunermendên wek; Emre Kubilay, Ayşegül Erdoğan, Soner-Ali
Hasan Tepe, Hakan Xan û İbocan
cûda cûda derketin ser dikê û
stranên xwe pêşkêş kirin. Şahî di
derengiya şevê de bi govendê bi
dawî bû.
TELGRAF ÇARŞEM, 03 BERFANBAR 2014
2
Xaçepirs
Gotinên Pêşiyan
Bersiva Hefteya Borî
Bilbil xistine qefesa zerin, gotiye:
“Ax welate min.
Çûm serê çiya, zuriyam weke gura,
birazî nabin bira.
Dawet daweta mîran, agir ketiye
feqîran.
Dêrek ava kir,
mizgeftek xira kir.
Vê Şevê
Vê şevê
Mirin, bîranînên
xwe di deftera
bîra min de dinivîsîne..
Vê şevê,
Mirin, peyamên
xwe ji rûpelên
Evîna min re dişîne..
Vê şevê,
Mirin, hemî xewnan
dagîr dike
Û dilê min di
xewna kuştî de;
Kuştî dibîne..!
Ehmed Huseynî
telgraf.co.uk
Çarşem,
03/12/2014
Hêjmar
ROJNAMEYA HEFTEYÎ
445
Şervanê YPG’ê Kaya li Londonê hat bibîranîn
Şervanê YPG’ê Ercan Kaya
(Gelhat Gabar) yê di berxwedana Kobanê de jiyana
xwe ji dest da, li Navenda
Civaka Kurd a Haringeyê hat
bibîranîn.
Şervanê YPG’ê Ercan Kaya yê di
28’ê Cotmehê de di berxwedana
Kobanê de jiyana xwe ji dest da, roja
Yekşemê li gel bira û kurapên Kaya
gelek Kurdistanî beşdarî merasîma
bîranînê bûn. Ercan Kaya (Gelhat
Gabar) ku li Kobanê di berxwedana
Kobanê ya li hember êrîşên çeteyên
DAIŞ’ê jiyana xwe ji dest da, ji 23 sal
şervantiyê 22 sal li gelek herêman
fermandariyê kiriye.
Merasîma bîranînê, piştî deqeyeke
rêzgirtinê bi axaftina endamê Melcîsa
Gelê Kurd a Brîtanyayê Ercan Akbal
destpê kir. Akbal di axaftina xwe de
diyar kir ku berxwedana Kobanê ya
zêdeyî du meh in dewam dike di dîroka Kurdan de rûpeleke nû vekiriye û
anî ziman ku ev dîroka berxwedanê
ya lehengî bi xwîna şehîdan hatiye
nivîsandin.
Rûpel 3

Benzer belgeler