PDF SAYI 37 Hessen
Transkript
PDF SAYI 37 Hessen
37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16:52 Uhr Seite 1 Federal Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble Dinlerarasý diyalog insanlar arasýndaki güveni artýrýyor Sayfa: 4`te IGMG`den Bavyera Ýçiþleri Bakaný`nýn iftiraya varan ifadelerine kýnama “Bir Ýçiþleri Bakaný görevinin getirdiði sorumluluðun bilincinde olmalý ve ýrkçý partilerin aðzýyla konuþmamalýdýr’’ Sayfa: 6`da Hessen`de Ýslam Din Dersi Toplantýsý Sayfa: 4`te Avrupa`daki Kitapçýnýz Unutma! OKUSAN Unutturma! Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar Tel: 0180-3002250 www.okusan.eu Rahmet, Bereket, Af ve Dayanýþma Ayý YA ÞEHR-i RAMAZAN Ýbadet Oruç Onbir Ayýn Sultanýný Karþýlarken Abdullah YILDIZ Sayfa 21`de Ramadan Borçlarýnýzdan Kurtulmanýn Yolu Sayfa 27`de kommen Kadim Bir Murat ÝLERÝ Avukat Nalan SÖNMEZ Sayfa 26`da Will- Ali BULAÇ Sayfa 11`de Hacarabýn Serüvenleri 24 Selma ÖZTÜRK Sayfa 25`te Kötüler ve Ýyiler M. Salih AYDIN Sayfa 29`da Ruhi Disiplin ve Oruç Mahmut AÞKAR Sayfa 7`de Sayfa 5`te Dr. Yusuf IÞIK Ramazan Güz Ya ð m u r unda Yýkanmak 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16:52 Uhr Seite 2 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16:52 Uhr editörden Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat 3 Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Sinan AKTÜRK hasbihal Sevgili dostlar! Yine bir izin sezonundan sonra beraberiz. Saðlýk, sýhhat, afiyet içerisinde bir izin geçirmiþsinizdir inþallah. Bizler 5 senenin üzerine bir izin yapma fýrsatý bulduk. Bu ara vatani görevimizi Burdur`da yapmayý da ihmal etmedik. (Yaþýmýz gelmiþti; hatta geçmek üzere idi.) Anavatanýmýzý ziyaret etmek ve sýla-i rahim yapmak gerçekten bedenen ve ruhen insaný rahatlatýyor. Benim tatil felsefem biraz daha farklý gibi. Benim tatilden anladýðým; fiziki olarak dinlenmenin yanýnda, sevdiklerimi ziyaret etmek ve onlarla vakit geçirmek ruhen beni dinlendiren hasletler. Özellikle Ýstanbuldaki tarihi mekanlarý gezmek beni bedenen ve ruhen oldukça dinlendiriyor. Buradan hareketle bir tavsiyemiz olacak. Özellikle uzun süreli tatil zamanlarýnda toplu organizeler yaparak; Türkiyemizin güzel beldelerine bir nevi kültür turlarý düzenlemek faydalý olur kanaatindeyiz. Bu vesile ile yeni nesillerimiz hem kültürümüzün köklerini tanýmýþ olur ve hem de kültürlerarasý etkileþimin güzelliklerini öðrenmiþ olurlar diye düþünüyoruz. Sevgili dostlar! Son zamanlarda Avrupa`nýn çeþitli ülkelerinde ve özellikle de Almanya`da menfur olaylar yaþanmakta. Bizler izinde iken istenmeyen bazý olaylar yaþandý. Maalesefki bu olaylarda sanki özellikle bir yerlerden düðmeye basýlmýþ gibi kadýnlar hedef seçildi. Dresden`de yaþanan vahþi olay bunu doðrular nitelikte idi. Almanya`ya akademik çalýþmalar için gelmiþ ve ailecek bu çalýþmalarýn içerisinde olan bir hanýmefendi; komþusunun kendisini ve ailesini rahatsýz etmesi ile alakalý olarak þikayette bulunuyor ve dava için gittiði mahke- Impresium Künye Seite 3 Toplumsal ve Dini Sorumluluklarýmýz Önemli mede hunharca katlediliyor. Eþini korumak için katile müdahale etmek isteyen koca da ne hikmetse sanki katil oymuþ gibi vurularak aðýr yaralanýyor. Ve bunu yapan þaþkýn polis memuru ve onun amirleri ise hala özür bile dileme nezaketinde bulunmuyorlar! Asýl acý taraflarýndan bir tanesi de yine kadýn olan Almanya Baþbakaný Angela Merkel`in olaydan günler sonra usulen bir açýklama yapmasý. Biz burada öldürülen müslüman bir kadýn için kýzgýnlýðýmýzý dile getirmek için bunlarý yazmýyoruz. Öldürülen sonuçta bir insan, bir hanýmefendi, bir anne ve maalesef hamile bir kadýn. Dünyanýn neresine giderseniz gidin; bir bayana ve özellikle de hamile bir bayana toplum tarafindan özen gösterilir. Savaþ zamanlarýnda bile kadýn ve çocuklara dokunulmaz. Buna uymayanlara insan olarak bakýlmaz. Ama bu ne nefret durumu ki; Almanya gibi Avrupa`nýn merkezi bir yerinde ve güvenlik açýsýndan en güvenilir bir mekan olan mahkeme salonunda ve maalesef polisin gözü önünde böyle bir hunharca olay gerçekleþebiliyor. Bu ve buna benzer olaylarýn psikolojik ve sosyolojik altyapýsýnýn irdelenmesi gerekmektedir. Maalesef bu tür olaylar hep seçim öncesi dönemlerde týrmanýyor ve en üst seviyeye çýkýyor. Her zaman söylediðimiz gibi politik çýkar ve beklentiler bu tür olaylara maalesef çanak tutuyor. Burada bir hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Aðustos - August 2009 Ramazan 1430 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK genelleme yapmak niyetinde deðiliz. Tabiki akl-ý selim çaðrýsý yapan ve bu noktada çalýþmalar yapan politikacýlar çoðunluktadýr. Ama yaþanan olaylar herkesi ve her kesimi etkilemektedir. Hiç kimse böyle bir katliama ve özellikle de çocuklarýnýn gözü önünde maruz kalmak istemez. Toplum mühendislerinin bu tür olaylarýn bir daha yaþanmamasý için deðiþik çözüm önerileri ortaya sürmeleri gerekmektedir. Sevgili dostlar! Malumunuz Almanya seçim sathýna girmiþ bulunmakta. Hem yerel seçimler ve hem de genel seçimler için adaylar ve partiler harýl harýl çalýþmakta. Demokratik bir hak olan seçme ve seçilme hakkýnýzý kullanmak için bu tür fýrsatlarý deðerlendirmemiz gerekir diye düþünüyoruz. Bu dönemlerde karþýnýza çýkan adaylarý iyi tanýmalý ve vaadlerinin neler olduðuna dikkat etmeliyiz. Seçim döneminde verilen sözlerle seçim sonrasý yapýlanlarýn birbirine paralel olmalarý gerekmektedir. Seçme ve seçilme hakkýna sahip insanýmýz; haklarýmýzýn talebi ve alýnmasý konusunda demokratik haklarýný sonuna kadar kullanmalýdýrlar. Bizim tavsiyemiz oy kullanma hakkýna sahip insanýmýzýn muhakkak sandýða giderek bu hakkýný kullanmasýdýr. Malumunuz içerisinde bulunduðumuz ay; Mübarek Ramazan ayýna denk gelmektedir. Rahmet, bereket ve dayanýþma ayý olan Ramazan; Cenabý Allah`ýn biz kullarýna bir lütfudur diye düþünüyoruz. Yayýn Kurulu Cengiz Þahbaz, Dr. Yusuf Iþýk, Sinan Aktürk, Bilal Demiroðlu, Aydýn Ersoy, Fikret Ekin, Murat Ýleri, M. Salih Aydýn Mahmut Aþkar, Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Ramazaný geleneksel olarak anavatanýmýzdaki gibi idrak etmenin yanýnda; asli unsurlarýný unutmadan yaþamamýz ve yaþatmamýz gerekmektedir. Oruç ve Ramazan`ýn güzelliklerini hem ailemizde yaþamak ve hem de çevremizde yaþatmak bizlerin gayreti ile mümkün olacaktýr. Özellikle Ramazan`a has olan görevlerimizi yerine getirmekten asla kaçýnmamalýyýz. Fitre ve zekat ibadeti ile alakalý üzerimize tekabül edenleri mutlaka yerine getirmeliyiz. Bunlarý yapmamýz; hem bir müslüman olarak görevimiz ve hem de dünyanýn deðiþik yörelerindeki müslüman kardeþlerimizle irtibatýmýzýn devam etmesi için bir vesiledir. Yine Ramazan`da komþularýmýza karþý bu aya has görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Ýftar davetlerinden tutun da; Ramazan`a has ibadetleri yaþayarak komþularýmýza da bu güzellikleri görme fýrsatý vermeliyiz. Malumunuz okullar açýlmaya baþladý. Çocuklarýmýzýn geleceði açýsýndan okul durumlarýnýn önemini hepimiz biliyoruz. Anne babalar olarak bu konuda maalesef çok eksiklerimiz bulunmakta. Çocuklarýmýzýn okullarý ile alakalý her meseleden haberdar olmamýz gerekmektedir. Eðer bunu yapmazsak; çocuklarýmýz diðer arkadaþlarýndan geri kalmaktalar. Bizim çocuklarýmýzýn zeka sorunlarý olmadýðýný düþünüyoruz. Sadece veliler olarak onlarýn okul durumlarýný takip edersek görürüzki çocuklarýmýz hakettikleri yerlere her zaman gelebilirler. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Merkez Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Basýldýðý Yer: Sunprint GmbH Offenbach 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 4 A lmanya Ýslam Konferansý’nýn Regensburg’da yapýlan toplantýsýnda Federal Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble (CDU) dinin önemini vurgulayarak, din özgürlüðü ve dinler arasýndaki diyaloða dikkatleri çekti. Schäuble ayrýca üniversitelerde Ýslam kürsülerinin kurulmasý talebinde bulundu. Organize edilen “Laik bir devlette din” konulu sempozyumda konuþan Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble (CDU), devletin laik olmasýnýn dinden uzaklaþmayý gerektirmediðinin altýný çizdi ve “Laik devlet Allahsýz devlet demek deðildir” dedi. Dinden uzaklaþmanýn ve devletin din ile mücadele etmesinin iyi bir þey olmadýðýný, laikleþmenin her zaman özgürlük ve demokrasi için bir gereklilik olmadýðýný vurgulayarak komünist rejimlere atýfta bu- H essen Eyaleti okullarda Ýslam din dersinin baþlatýlmasý için ilk olarak toplanýrken, Hessen Kültür Bakaný Dorothea Henzler, “Ýnanma merkezli Ýslam din dersini Hessen’deki okullarda zorunlu olarak baþlatmak için çalýþmalara bugün baþladýk” dedi. Almanca olarak verilecek Ýslam din dersi Hessen Hükümeti`nin entegrasyon çalýþmalarýnýn içerisinde yer alýyor. Adalet ve Entegrasyon Bakaný Jörg-Uwe Hahn (FDP) toplantýdan sonra yaptýðý açýklamada toplantýnýn en acil görevinin, Ýslam din dersini yerine getirmek için kimin gündeme geldiði sorusu olduðunu ifade ederken, hangi Müslüman organizasyonun anayasa hukuku açýsýndan “dini cemaat” olarak nitelenebileceðini sorusunun henüz cevapsýz olduðunu belirtti. “Dini cemaat” kavramýnýn anayasa hukukunda açýk tarif edildiðini belirten Hahn, her Müslüman ce- 16:52 Uhr Seite 4 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Federal Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble (CDU): Dinlerarasý diyalog insanlar arasýndaki güveni artýrýyor lundu. Ayrýca finans krizinin, deðerlerin ve iffetin gözden uzak býrakýldýðýnda neler olabileceði konusunda iyi bir örnek olduðunu belirtti. Ýçiþleri Bakaný din özgürlüðü konusunda; “Din özgürlüðü herkesin Almanya’da kendi dinini açýk bir þekilde ifade edebilmesini garanti altýna almaktadýr. Bu ayný zamanda toplumsal dayanýþma için de bir fýrsattýr. Dinler insanlar üzerinde ahlaki esaslar ve deðerler, yönlendirme ve mensubiyet duygusu oluþturdukça toplumsal beraberliði güçlendirmektedir” dedi. Schäuble konuþmasýnda Müslümanlar ve Hristiyanlarýn tarihi iliþkilerinden örnekler vererek, “Haçlý se- ferleri, Ýberik yarýmadasýnýn fethi ve Viyana kuþatmasýnýn etkilerinin günümüze kadar geliyor. 11 Eylül saldýrýlarý, Ortadoðu savaþlarý ve karikatür tartýþmalarý ise modern problemli konular. Ve birçok kiþi Ýslam ve Hristiyan kültürlerinin birbirleri için daha ziyade zenginlik vesilesi olmalarýna karþýn, halen ayrýþtýrýcý unsurlar olarak görüyor” dedi. Bu nedenle dinlerarasý diyalogun, farklýlýklarý, ama ayný zamanda birleþtirici unsurlarý ortaya koymak ve insanlar arasýndaki güveni artýrmak için büyük önem taþýdýðýný belirten Schäuble, devlet, eyalet, belediyeler ve bütün toplumun da dini cemaatler ile iliþki içerisinde olup, Almanya’daki Ýslam gibi dinleri desteklemeleri gerektiðini kaydetti. Bunun Almanya Ýslam Konferansý’nýn hedefi olduðunu belirten Schäuble, Ýslam Konferansý’nýn kuruluþunun Almanya’da yaþayan, Müslüman olsun olmasýn bütün insanlar için önemli bir sinyal olduðunu ifade etti. Hessen’de Ýslam din dersi toplantýsý maatin bu þartlarý yerine getiremediðini, bunun için organizasyonun kendisinin dini inancýn muhafazasý için çalýþmasý gerektiðini ifade etti. “Böylece gelecek ay yoðun olarak çalýþacaðýmýz bir sürece girdik. Özenle tartýþmak zorunda olduðumuz çok sayýda soru bizi bekliyor. Bugün burada olmayan muhataplarla da çok sayýda görüþme yapmamýz gerekecek” diyen Hahn’ýn, bu sözleri ile, bakanlýðýn baþlangýçta davet etmediði Hessen Ýslam Din Cemaati’ni (IRH) kastedip kastetmediði cevapsýz kaldý. Diðer taraftan muhalefet partileri SPD ve Yeþiller, ayrýca kilise temsilcileri de IRH’nýn dýþlanmasýný eleþtirirken, toplantý oluþturulurken IRH’nýn görüþmelere katýlýmýnýn saðlanmasýný istediler. IRH Baþkaný Ramazan Kuruyüz ise hükümetin IRH ile iliþkilerde “yeni bir devir” baþlatmasýný istedi. Öztürk: Eyalet hükümeti hemen sonuca var- malý Yeþiller Entegrasyon Politikalarý Sözcüsü Mürvet Öztürk, “çoktan atýlmasý gereken adýmý” memnuniyetle karþýladýklarýný, Ýslam din dersi bekleyen tüm aileler ve öðrenciler için 2010/2011 öðretim yýlýnda Hessen’deki okullarda bu imkaný beklediklerini ifade etti. Bunun diðer eyaletlerde yapýlan çok çeþitli çalýþmalardan sonra sorun olmamasý gerektiðini ifade eden Öztürk, “þayet toplantýlar hiçbir sonuca varma- haber Okullarda imamlýk eðitimi üzerine tartýþmalar ve Ýslam teolojisi kürsülerinin kurulmasý konularýnýn geçtiðimiz üç yýlýn sonuçlarý olduðu belirtilirken, Ýslam din dersinin henüz devlet okullarýnda verilmeye baþlanmamasýna raðmen, Almanya’nýn ileride bu konuda öðretmene ihtiyaç duyacaðý kaydedildi. Schäuble bu konuyla ilgili olarak; “Bu nedenlerle Ýslam teoloji araþtýrmalarý ve Alman üniversitelerinde kürsü kurma çabalarýný destekliyorum. Bu tür kürsüler Almanya’da Ýslam dinini imar eden bir Müslüman kuþaðýn oluþmasýna vesile olur. Burada esas mesele bir “Alman Ýslam'ý” yaratmak deðil. Almanya’da Ýslam’ýn nasýl olmasý gerektiðine burada yaþayan Müslümanlar karar verir. Bu da bizim laik devlet anlayýþýmýzdan ileri geliyor” þeklinde konuþtu. yan baðlayýcýlýktan uzak sohbetlere dönüþürse” bunun kabul edilemez olduðunu belirtti. Hessen FDP Entegrasyon Politikalarý Sözcüsü Hans-Christian Mick ise Ýslam din dersi için toplumun kabulünün önplanda olduðunu savundu. Öte yandan Ýslam Toplumu Milli Görüþ Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ; yapýlan toplantýya Hessen`de büyük bir çoðunluða hitap eden IGMG Hessen ve IFH Hessen Ýslam Federasyonu yetkililerinin davet edilmemesini üzüntüyle karþýladýðýný söyledi. Ateþ: “Müslümanlarý ilgilendiren bir konuda Ýslami Sivil Cemaatlerin dýþlanmasý meselenin hallini deðil çözümsüzlüðünü ortaya koyar. Hessen Eyalet Hükümeti Yetkililerimizin bu konuda yeniden geniþ çaplý ve bütün sivil Ýslami Cemaatlerin katýlacaðý bir çalýþmayý yapacaklarýný umuyoruz ve IGMG olarak bu çalýþmaya katkýda bulunmak istiyoruz” dedi. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya Seite 5 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Dr. Yusuf IÞIK O ruç, Ýslamiyetten önce Arap yarýmadasýnda, Yahudiler ve Hanifler tarafýndan tutuluyordu. Hatta oruç ayeti gelmeden önce Peygamber Efendimiz, Yahudilerin „aþura“ günü oruç tuttuklarýný gören müslümanlara Muharrem ayýnýn dokuzuncu (tasua) ve onuncu (aþura) günlerinde oruç tutmalarýný emretmiþ ve kendileri bizzat tutmuþlardýr. Daha sonra gelen ayetlerle farz olan oruç Ramazan ayýna tahsis edilmiþtir. Ýlk oruç ayeti gelince Müslümanlar Ramazan ayýnda oruç tutmaya baþlamýþlardýr. Bu oruca o zaman Yahudilerin yaptýðý gibi güneþ battýktan sonra baþlýyor ve ertesi gün tekrar batana kadar yirmidört saat gece ve gündüz devam ediyorlardý. Sonra Bakara Süresi 186. ayet gelince oruç yalnýz gündüze tahsis edilmiþtir. Oruçla Ramazan arasýnda çok sýký bir baðlantý mevcuttur. Ramazan kelimesi “çok ýsýtmak” anlamýna gelen “Rameda” kökünden gelir ki, bu kök “güneþin kumlarý çok ýsýtmasý”, “günün çok sýcak olmasý” manalarýný ifade eder. Ayný zamanda Ramazan Allah`ýn isimlerindendir. Sonralarý Ramazan isminin bu aya oruç tutulduðu için verildiði söylenmiþtir. Çünkü oruç, açlýk ve susuzluk sebebiyle insana “yanma” hissi vermektedir. Yahut da; oruç ve ibadet günahlarý yakýp mahvetmektedir. Bu da Ramazan kelimesinin ifade ettiði manalar içine girmektedir. Ýslam`ýn esasý olan Kur`an, Kadir Gecesi dünyaya nazil olmuþtur. Bin aydan daha hayýrlý olan bu gece Ramazan ayý içindedir. Peygamber Efendimize Ramazan`da Peygamberlik gelmiþtir. Oruç gibi büyük bir ibadetin böyle bir ay içinde yapýlmasýnýn farz kýlýnmasý çok anlamlýdýr. 16:52 Uhr Oruç, mahiyet itibariyle “fecr-i sadýðýn doðusundan itibaren güneþ batana kadar oruç bozan þeylerden kendini uzak tutmaktýr” diye tarif edilmektedir. Þartlarý tam yerine getirildiði zaman oruç sahih olacaktýr. Acaba insanýn kendi nefsine bu baskýsýnýn sebebi nedir? Belki bazýlarý orucun perhiz mahiyetine bakarak bünyelere týbbi faydalarý olduðunu maddi bir görüþle açýklayacaklardýr. Oysa ki, biz ibadetlerimizin maddi faydalarýndan ziyade onlarýn ruhumuz ve þuurumuz üzerindeki tesirinden söz etmeliyiz. Oruç herþeyden evvel kendini yaratan Allah`ýn emrine uyarak insan nefsinin bütün arzularýný terketmesidir. Ruhu sýmsýký baðlayan dünya isteklerini bir emre uyarak býrakabilmek o büyük iradeye karþý sonsuz bir baþ eðiþtir. Ýslam kelimesindeki teslimiyet bu anlamda oruçta sembolleþir. Ýnsan varlýðý ruh ve þuuruyla, akýl ve iradesiyle hayvan varlýðýndan farklýlaþýr. Nefsinin ve içgüdülerinin yöneltti- hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Ruhi Disiplin ve Oruç ði istikamette alabildiðine kontrolsüz yol alan varlýðý þuur ve irade baskýsýna ancak oruç alabilir. Oruçlu insan þuur ve iradesiyle nefsine ve içgüdülerinin baskýsýna gem vurmuþ, onlarý hakiki insanlýk istikametine yöneltmiþtir. Hisleri akýl kontrolü altýna almaya alýþtýrmak suretiyle insanlýðý þuursuz hareketlerin sonsuz felaketlerinden muhafaza eder oruç. Ýslam Dini, samimiyet ve ihlas üzerine kurulmuþtur. Davranýþlarýmýzýn, hatta duyuþ ve hissediþlerimizin bile gösteriþten uzak, samimiyet havasý içinde cereyan etmesi Ýslam`ýn esas anlamýdýr. Oruç, bir müslümanýn baþka kimselerin kontrolünden uzak, onlara gösteriþ yapmak lüzum ve imkanýný býrakmayan bir ibadettir. Oruç, ulvi mukaddes karakterini ihlas ve samimiyetle kazanýr. Dünya hayatýnýn düzeni kiþilerin ruhi disiplini ile saðlanýr. Kanun ve nizamlara uyuþ, yasaklara riayet, insan ruhuna disiplin kazandýrýr. Orucun hükümleri, yasaklarý ve bunlara insanýn tamamen kendi arzu ve iradesiyle uyma mecburiyeti ruhi disiplini saðlayan en mukaddes egzersizdir. Budda`nýn da dediði gibi nefis arzularýnýn insan ruhuna hakim olmasý felakettir. Kurtuluþ ancak bu hakimiyetin ortadan kaldýrýlmasýna baðlýdýr. Oruç bunu saðlayacak en önemli vasýta- 5 lardan biridir. Sosyal hayattaki düzen, milli dayanýþma, muhtelif ekonomik seviyelerdeki kiþilerin birbirlerini anlamalarý ve bu anlayýþa göre yardýmlaþmalarýyla mümkündür. Ekonomik durumu oldukça iyi olan kiþi oruç tutmakla açlýðýn, her istediði an arzularýný tatmin edemeyiþin idrakini kazanýr. Bu idrakle, yýlýn bütün günlerini yarý aç geçiren, arzularýný tatmin edemeyen ekonomik seviyesi düþük kimselere karþý anlayýþý çoðalýr ve yardým ellerini uzatýr. Bu da insani ve Ýslami dayanýþmayý ve sosyal düzeni saðlar. Demek oluyor ki, orucun bütün ümmetlere farz kýlýnmýþ olmasýndaki hikmet psikolojik açýdan çok yüksektir. Ve yine görülüyor ki, oruç; sadece aç durmaktan ibaret basit bir hareket deðil, nefsin ve ruhun terbiye edilmesini saðlayan bir metod, bir entrospeksiyon (iç gözlem)dir. Bu sebepledir ki, oruç tutan bir müslümanýn diðer ibadetlerini de tam yapmasý, kötü olan hiç bir þeye yamaþmamasý gerekir. Zaten, hakkýyla eda edilen bir oruç bunu saglayacaktýr. Farz namazlarýný kýlmayan, haramdan, dedikodu, hile, dalavere gibi kötü huylardan kendini alýkoyamayan bir kimsenin tuttuðu oruç þeklen oruç olarak kabul olunur ama bunun beklenen gayeye, ruhi disipline ulaþtýramayacaðý da bir gerçektir. Madem ki hiç kimsenin zoru ve kontrolü olmadýðý halde oruç tutuluyor, bir takým arzu ve isteklere gem vuruluyor. O halde Allah`ýn diðer emirleri de yerine getirilecektir. Kiþi hiç olmazsa en azýndan hakiki bir oruçlunun ruh halini kazanmaya yönelecektir. Ýþte böyle bir oruç tam anlamýyla oruç`tur. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 6 “ 16:52 Uhr Seite 6 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Bir Ýçiþleri Bakaný görevinin getirdiði sorumluluðun bilincinde olmalý ve ýrkçý partilerin aðzýyla konuþmamalýdýr’’ Ýslam Toplumu Millî Görüþ (IGMG) Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü, Bavyera Eyaleti Ýçiþleri Bakaný’nýn, IGMG’nin önde gelen yöneticilerinin hukuki suçlardan ve uluslararasý terörizmi desteklemekten ötürü þüphe altýnda olduklarýna dair karalama ifadelerini þiddetle reddetti. Üçüncü yaptýðý açýklamada; “Bir Ýçiþleri Bakaný, IGMG’den Bavyera Ýçiþleri Bakaný’nýn iftiraya varan ifadelerine kýnama T Arslan; Din Görevileri Ýle Biraraya Geldi .C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri Sadi Arslan, Ramazan Ayý’nýn manevi ikliminin Almanya’daki vatandaþlarýmýz tarafýndan daha feyizli yaþanmasý, ve dini anlamda herhangi bir olumsuzluðun meydana vermemek için Münih, Nürnberg, Stuttgart, Karlsruhe, Frankfurt, Köln, Düsseldorf ve Münster bölgelerindeki DÝTÝB derneklerinde hizmet veren din görevlileri ile bir toplantý yaptý. Sözkonusu bölgelerdeki T.C. Baþkonsolosluklarý nezdinde görev yapan, Münster Din Hizmetleri Ataþesi Þaban Özbudak, Düsseldorf Din Hizmetleri Ataþe V. Yusuf Ýncegeliþ, Frankfurt Din Hizmetleri Ataþe V. Mustafa Eren, Karlsruhe Din Hizmetleri Ataþe V. Ahmet Arslan, Köln Din Hizmetleri Ataþe V. Þaban Kondi, Münih Din Hizmetleri Ataþe V. Metin Avcý, Nürnberg Din Hizmetleri Ataþe V. M. Hayri Þahin ve Stuttgart Din Hizmetleri Ataþe V. konuyla ilgili hiçbir bilgisi olmamasýna karþýn bu tür karalamaya yönelik ifadeler kullanýyorsa, bu tam bir sorumsuzluk örneðidir. Seçim kampanyasýnýn tam ortasýnda bulunsak dahi, bir Ýçiþleri Bakaný görevinin getirdiði sorumluluðun bilincinde olmalý ve ýrkçý partilerin aðzýyla konuþmamalýdýr. Hâlihazýrda görevinin baþýnda bulunan bir Ýçiþleri Bakaný olarak, kendisinin gerekli bilgiye ulaþabilme imkâný mev- Bayram Þahin’de hazýr bulunduðu toplantýlarda din görevlilerine hitaben birer konuþma yapan Arslan: “Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, vatandaþlarýmýza Ýslam Dinini en doðru, berrak ve her türlü hurefeden arýndýrýlmýþ bir þekilde anlatmak için kurulmuþ bir teþkilattýr. Bu teþkilat ve ona baðlý hizmet veren personelin, herhangi bir siyasi partiye angaje olmasý ve onun propagandasýný yapmasý mümkün deðildir, asla kabul edilemez. Bizim görevimiz Dinimizin bütün güzellik- cuttur ve hiçbir IGMG yöneticisine yönelik terörizme maddi veya herhangi baþka bir þekilde destek lerini, bizden hizmet almak isteyen herkese, kiþinin görüþ ve düþüncesine bakýlmaksýzýn doðru bir þekilde anlatmaktýr. Ramazan Ayý bütün güzellikleri ile bizleri kucaklamýþ bulunmaktadýr. Bizler bu ayda camilerimize gelecek olan insanlara týpký bir misafirimiz gibi davranacaðýz. Misafirlerimize saðladýðý yönünde somut suçlamalar olmadýðýný bilmektedir. Bile bile bu tür bir iddianýn ortaya atýlmasý Ýslam karþýtlýðýnýn yükseliþe geçtiði bir dönemde her þeyden evvel zihinsel kundakçýlýktan baþka bir þey deðildir” dedi. Üçüncü ayrýca; “Öyle görünüyor ki, IGMG’nin Anayasayý Koruma Dairesi tarafýndan halen izlenmesine iliþkin açýklama zorluðu içerisinde olmasý kendisini asýlsýz iddialar karþý þefkat ve sevgi duygularýmýz nasýl bizleri mutlu ediyorsa, cemaatimize karþý da öyle davranmak zorundayýz. Onlarýn camilerimize daha hýzlý ve daha huzur içerisinde gelmelerine imkan vermeliyiz. Bu rahmet ve bereket ayýnda size gelen müslümanlarý rahatlatacak güzel þeyler söyleyiniz. Vaaz ve hutbelerinizde kullandýðýnýz dil, daha yumuþak ve daha okþayýcý olsun. Sadece camiye gelenler deðil, gelemeyenlere de ulaþmak bizlerin görevi olmalý. Hastahane- haber ortaya atmaya sürüklemiþtir” dedi. Üçüncü açýklamasýnda son olarak; “Teþkilatýmýzý yasa dýþý faaliyetler içerisinde göstermeye yönelik çabalarý þiddetle kýnýyoruz ve tabiî ki, Ýçiþleri Bakanlýðý’na karþý gerekli hukuki adýmlarý atacaðýz. Ýslami bir cemaat olarak faaliyetlerimizin topluma etkisinin bilincindeyiz ve buna uygun olarak sorumluluk bilinci çerçevesinde hareket ediyoruz. Bavyera Ýçiþleri Bakaný ve Bakanlýðý’ndan da esasen bundan fazlasýný beklemiyoruz” ifadelerini kullandý. lerde yatan insanlarýmýza, cezaevlerindeki kardeþlerimize, düþkün ve ihtiyarlarý ziyaret ediniz. Mümkün mertepe bu ayýn rahmetini herkese ulaþtýrmaya çalýþýnýz. Ramazan ayýnda bizim gibi düþünmeyen ve bir baþka dine mensup insanlarla da biraraya gelmeye çalýþýnýz. Ýftar programlarýnýza yada diðer deðiþik etkinliklerinize bu insanlarý da davet ediniz. Bazý insanlar; “Oruç tutmayan insanlarýn iftar sofralarýnda bulunmalarýnýn uygun olamayacýðýný” söylemeleri Ýslami bir söylem deðildir. Bizler yüce dinimizin emrine göre, ehli kitabýn kestiklerini rahatlýkla yiyebiliriz. o halde beraber iftar sofralarýnda bulunmamýzýn herhangi bir mahzuru yoktur. Bu vesileyle, deðerli cemaatinizin Ramazan-ý Þeriflerini bir kez daha tebrik ediyor, Yüce Rabbim’den bu ayýn rahmet ve bereketinin bütün insanlýðý kuþatmasý için niyazda bulunuyorum” dedi. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya Seite 7 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Mahmut AÞKAR O lay, Mýsýr veya Türkiye gibi bir müslüman ülkede vuku bulmuþtu: Bir çocuk annesi ve ayný zamanda hamile olan genç Alman kadýn, kendini bilmez, þýmarýk yerli müslüman erkeði uygunsuz hareketlerinden dolayý uyardýðýndan, en bayaðý hakaretlere maruz kalmýþtý. Bir hýristiyan yabancý nasýl olur da müslüman yerli bir erkeðe insanlýk dersi vermeðe kalkar... Genç kadýnýn dinine hakaretler yaðdýran adam, onu aþaðýlýk, adi bir yaratýk olarak nitelendirirken, bunlara ilaveten; “Ýslâm düþmaný terörist!” deyince, kendine son derece güveni olan kültürlü kadýn, bir yabancý kadýna bu derece hakaretler yaðdýran müslüman yerli hakkýnda davacý olmuþ ve mahkeme hýristiyan kadýný haklý bularak yerliyi cezalandýrmýþtý. Müslüman erkek, kendi ülkesinde hak arayan ve onu mahkûm ettiren bu hýristiyan kadýnýn elde ettiði hukuk üstünlüðü karþýsýnda çýlgýna dönmüþtü. Daha hâkimlerin ve polislerin karþýsýnda iken bu “aþaðýlýk yaratýða” haddini bildirmeye karar verdi: Býçaðýný çektiði gibi bütün dünya müslümanlarýnýn intikamýný bu kadýndan alýrcasýna var gücüyle hamile kadýný tam on sekiz yerinden parçaladý. Karýsýný kurtarmak isteyen akademisyen kocasýnýn vücuduna da hiç gözünü kýrpmadan býçaðýný sonuna kadar sapladý. Olaya müdahale etmek isteyen polis tabancasýný çektiði gibi, karýsýný kurtarmaya çalýþan sarýþýn, mavi gözlü yabancýya birkaç el ateþ etti. Çünkü düþünmeðe zaman olmadýðý bu yerde saldýrgan, esmer tenli yerli müslüman erkek olamayacaðýna göre, olsa olsa þu bütün müslümanlarý yok etmeyi kafaya koymuþ, terörist ruhlu sarýþýn hýristiyan olabilirdi... Zavallý genç kadýn aldýðý býçak darbeleriyle oracýkta can verirken, kocasý da bir taraftan saldýrgan müslüma- 16:52 Uhr hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Kötüler ve Ýyiler [email protected] nýn býçaklamasýna ve diðer taraftan polisin kurþunlarýna raðmen mucize kabili aðýr yaralý olarak kurtuldu. Olay duyulur duyulmaz, Alman televizyon kanallarý, radyo istasyonlarý canlý yayýnlarla ve bütün gazeteler manþetten bu haberi verirken; uluslararasý haber ajanslarý da bütün dünyaya müslüman bir ülkede hýristiyan bir kadýnýn mahkeme salonunda, hâkimler ve polislerin gözleri önünde vahþice býçaklanarak öldürülmesini duyuruyorlardý. Çok geçmeden Batý’nýn güçlü medya kuruluþlarýnýn yazýlý ve görüntülü organlarý bu cinayet olayýna adeta kilitlenmiþ, irili ufaklý siyasî parti temsilcileri, devlet adamlarý da diðer taraftan bu olay üzerinden sözkonsu müslüman ülkenin þahsýnda bütün bir Ýslâm âlemine karþý sanki “Haçlý Seferleri” baþlatmýþlardý. Müslümanlarýn ne derece kadýn düþmaný, gerici, terörist ve Batý düþmaný olduklarýný, ülkelerine gelen yabancýlara dahi tahammülleri olmadýklarýný her eli kalem tutan, aðzý laf yapan tekrarlarken, Avrupa ülkelerindeki müslüman göçmenlerin derhal sýnýr dýþý edilmesi gerektiði konusunda da hemen hemen herkes hemfikirdi. Sanki dünya çökmüþ altýnda kalmýþtý; nefes alamýyor, boðulur gibi oluyor, çýrpýnýyordu. “Ya Rabbi bizim baþýmýza gelen bu nedir? Neredeyse bir ömrü Almanya’da geçirmiþ olan benim gibi milyonlarca müslüman þimdi nasýl sokaða çýkar?” diyordu ki, kendi sesine uyandý... “Ýnsanlarýn en kötüsü, kendisini onlarýn en üstünü görendir” (Hz. Ali) Ýnanýlmaz bir acý içindeydi... Saðýna soluna baktý, uzandýðý koltuðun üzerinde uyuya kaldýðýný anladý ve derinden bir of çektikten sonra, “çok þükür kâbus görmüþüm” dedi. Ve kâbustan beter gerçekler Gerçi kâbustan kurtulduðuna sevinmiþti adam, lâkin ondan daha beter bir Almanya gerçeði karþýsýnda dünyasý yeniden tarümar olmuþtu: 01.07.2009 tarihinde Almanya’nýn Dresden þehrindeki mahkeme salonunda Axel W. Adlý Alman tarafýndan 18 yerinden býçaklanarak öldürülen Merve El Þerbini adlý Mýsýrlý 31 yaþýndaki hamile kadýnýn trajik olayý, unutmak üzere olduðu Mölln ve Solingen cinayetlerini yeniden hafýzasýnda canlanmasýna vesile olmuþtu. Hakikatle hayal arasýnda gidip gelirken birara kendi kendine dedi ki; meselâ sözkonusu olay Almanya yerine Türkiye’de vuku bulsaydý ve öldürülen kadýn Mýsýrlý-Müslüman deðil de, Alman-Hýristiyan olsaydý... Bu sefer gerçek, yukarýdaki “kâbus”un bin katý olarak hayatýmýzý cehenneme çevirmez miydi? Biz yine de, çok þükür bu bir kâbustu diyerek teselli bulduk ama son 15-20 sene içierisinde Almanya’da Türk veya Müslüman kimliðinden dolayý nice insanlar öldürüldü. Bazen katiller “Çocuklar” oldu, bazen “Naziller” þimdi de Merve olayýnda olduðu gibi, “Rusya Almaný” katil olarak karþýmýza çýktý. Almanya yabancý düþmaný bir ülke deðil! Almanya ne Türklere, ne de diðer Müslümanlara hasým bir ülke de deðil! Tam tersine; AB içinde belki de müslüman ülkelerle en iyi münasebetleri olan ülkelerin baþýnda gelir. Fakat Almanya’da yabancýlarýn, baþta Türkler olmak üzere diðer milliyetlerden müslümanlarýn yakýldýðý, öldürüldüðü ve belli mihraklar tarafýndan sürekli psikolojik tehdit altýnda olduklarý bir vakýadýr! Allah muhafaza, eðer bir Türk veya Mýsýrlý kendi ülkesinde böylesi bir cinayet iþleseydi, utancýmýzdan kahrolmamýz yetmezmiþ gibi, Almanya medyasý ve kamuoyu bizi bir kaþýk suda boðardý. Daha çocuk yaþtaki bir Ýngiliz kýza Antalya’da tecavüz iddiasýndan tutuklanan Marco adlý Alman genç için bu ülkenin tv kanallarý özel canlý yayýnlar, açýk oturumlar mý, gazetelerde çarþaf çarþaf yorumlar mý yapýlmadý, Türkiye’yi yerden yere mi vurmadýlar... Marco için kilisede âyinler yapýldý, mumlar yakýldý, dayanýþma yürüyüþleri tertiplendi. Zehirzemberek demeçlerler veren Alman siyasiler sanki 7 Türkiye aleyhtarlýðýnda yarýþa girmiþlerdi. Baþbakandan dýþiþleri bakanýna kadar üst düzeyde, bir millî, mesele gibi deðerlendirilen bu yüz kýzartýcý olay sanki Almanya’nýn millî, meselesi oluvermiþti aniden... Hatta üst düzey bir CDU’lu politikacý, Marco serbest býrakýlmadýðý taktirde Türkiye’nin AB Üyeliðinin tehlikeye girebileceði tehditini savuruyordu. Merve olayýnda gözlerimiz o Almanya’yý aradý... Alman medyasý, kamuoyu, siyasileri günlerce bu iðrenç ve dehþet verici olayý görmemezlikten, duymamazlýktan geldiler. Zaten sindirilmiþ Almanya müslüman azýnlýðýn birinden ses çýkarken, diðeri gerçeði görmemek için deve kuþu misâli kafasýný adeta kuma soktu. Kendisinden olan için bu kadar duyarlý olan Alman medyasý, kamuoyu ve siyasileri, 50 senelik geçmiþine raðmen hâlâ öteki olarak gördüðü müslüman vatandaþlarýna niçin sonuncu sýnýf muamelesi yapýyor? Alman Axel W. Baþörtülü Merve’yi sýrf müslüman olduðundan ve buna baðlý olarak, Ýslâm’a olan nefretinden dolayý acýmadan öldürdü. Bu tesbitte Alman yorumcularýnýn hemen hemen hepsinin görüþleri örtüþüyor. Siz iyi olabilirsiniz fakat ötekiler de hep kötü deðiller! Solingen ve Mölln katliamlarýný gerçekleþtirenlerin Türke karþý duyduklarý kin, herhâlde doðuþtan, ana karnýnda öðrenilmemiþti. O gençleri yetiþtiren, eðiten, onlara iyileri ve kötüleri öðreten, gösteren aileleri, çevreleri ve yönlendiren medyalarý vardý. Almanya müslüman düþmaný bir ülke deðil! Fakat Almanya’da müslüman kimliðine sahip olmak; beraberinde birçok dezavantajlarý ve riskleri göðüslemek demektir. Özellikle baþörtülü kadýnlarýn maruz kaldýklarý tehlikeler bazen onlarýn toplum içindeki ha- 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 8 reket kabiliyetini ve sahasýný sýnýrlayabiliyor. En yaralayýcýsý da; çevredekilerin onlara aþaðýlayýcý ve dýþlayýcý bir gözle bakmalarýdýr. Merhum Merve El Þerbini þayet baþörtülü olmasaydý muhtemelen Ýslâm düþmaný Axel W.’nin býçak darbelerinin hedefi olmayacaktý. Ýnsanýn kanýný donduran “kâbus”un hakikisi, gerçeði; Merve El Þerbi’nin adaletin hanesinde, devletin himayesindeyken saldýrýya uðramasýdýr... Ve asýl kâbus, Almanya’nýn bu A lmanya Ýslam Konseyi Baþkaný Ali Kýzýlkaya, Dresden Eyalet Mahkemesi’nde öldürülen Mýsýrlý Merve Sherbini’nin ayný saldýrýda yaralanan kocasýný hastanede ziyaret etti. Kýzýlkaya bir açýklama yaparak; “Ýslam toplumu hunharca katledilen Merve kardeþimiz için büyük acý ve üzüntü duymaktadýr. Ýslam düþmaný bu olay hepimizi derinden yaraladý. Merve’nin ailesi ve akrabalarýna sabýrlar diliyoruz” dedi. Ýslam Konseyi Baþkaný Ali Kýzýlkaya’ya yaptýðý hastane ziyaretinde Ýslam Konseyi Genel Sekreteri Burhan Kesici eþlik etti. Ayný zamanda Berlin Ýslam Federasyonu Baþkan Yardýmcýsý olan Kesici, Almanya Müslümanlarý Ko- A lmanya Ýslam Konseyi Baþkaný Ali Kýzýlkaya, “Welt am Sonntag” gazetesine verdiði demeçte, Merve El Serbini’nin öldürülmesinin Müslümanlara karþý kullanýlan ifadelerin yeniden düþünülmesi için bir neden olmasý gerektiðini belirtti. Müslüman öðretmenlere yönelik baþörtüsü yasaðý tartýþmalarýnda kelimelerin daha dikkatli seçilmesine deðinen Kýzýlkaya, FDP Grup Baþkaný Gerhard Papke’nin yasaðýn gerekçesi olarak, baþörtüsünün insan haysiyeti ve iradesine karþý bir sinyal olduðu yönünde- 16:52 Uhr Seite 8 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir olay karþýsýnda günlerce susmasýdýr! Niçin?... Biz müslümanlar bu suskunluktan korkuyoruz. Almanya bu sorunun cevabýný henüz daha vermiþ deðil... Almanya’da son yýllarda ýsrarla “baþörtüsü”nü Ýslâm’ýn simgesi imiþ gibi lanse edenler emellerine ulaþtýlar: Baþörtülü temizlikçi olabilirsiniz fakat öðretmen deðil! Almanya müslümanlarýnýn bütün itirazlarýna raðmen, “Radikal Ýslâm eþittir Baþörtüsü” demeðe getirdiler. Bu ülkenin yazar-çizer takýmýnýn ve si- hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 yasetçisinin kahýr ekseriyatý, baþörtüsünün içindeki kafanýn örümcek aðýyla örülmüþ, gerici, cahil, medeniyetten yoksun kafalar olarak kamuoyuna takdim ettiler. Müslüman eþittir potensiyel terörist; her an patlamaya hazýr bomba yorumlamasýnýn ve kitlelere böyle yansýtýlmasýnýn neticesinde Axel W. de, “Terörist” diye saldýrdýðý Merve’yi öldürmekle, belki de kendine göre, iyi bir Hýristiyan-Alman’ýn yapmasý gerekeni yapmýþtý. Almanya, bu sefer de katilin “Rusya Almaný” olduðunun arkasýna sýðýnmamalýydý. Önde gelen gazeteler buna çok vurgu yaptýlar. Solingen’nin katilleri “Çocuklar”, Mölln’ün katilleri “Neonaziler”, Dresden’in (Merve El Þerbini) katili de “Rusya Almaný” demekle vicdanlarý rahatlýyor ve kendilerini inandýrabiliyorlarsa, o da kendi bilecekleri iþtir... Þunu gerçekten merak ediyoruz: Ülkesine akademisyen olarak gelmiþ bir hamile kadýný öldürecek kadar gözü dönmüþ, müs- Ýslam Konseyi Baþkaný (ISLAMRAT) Ali Kýzýlkaya; “Dresden olayýndan siyasi neticeler çýkarýlmalý” ordinasyon Konseyi’nin (KRM) Baþbakanlýðýn çekimser tavrýný sert þekilde eleþtirmesine kadar siyasi sorumlularýn uzun müddet sessiz kalmasýndan þikâyetçi oldu. Kesici “hükümetin olaya hangi manayý yüklediði Dýþiþleri Bakaný Frank-Walter Stein- meier’in (SPD) Mýsýrlý meslektaþý Ahmed AbulGheit’e gönderdiði mektupta görülüyor” dedi ve önde gelen politikacýlarýn Ýslam Konseyi Baþkaný (ISLAMRAT) Ali Kýzýlkaya; Bazý siyasilerin ifadeleri güvensizliði körüklüyor ki sözlerine atýfta bulundu. Kýzýlkaya þunlarý söyledi: “Bu ifadeler ve Dresden’deki cinayet arasýnda bir iliþki sözkonusu deðil, ancak buna raðmen siyasiler kelimelerini daha dikkatli seçmeliler. Þimdiye kadarki kelime seçimi güvensizliði körüklüyor, önyargýlara neden oluyor, Müslüman bayanlarýn çoðunluðunun baþörtüsünü kendi iradeleri ile takmalarý nedeni ile de gerçeðin büyük kýsmýna örtmektedir”. Bununla beraber kendi yaklaþýmýnýn Müslümanlarýn eleþtirilmemesine yönelik bir talep olmadýðýný, polemik olmayan eleþtirilerin kendilerini memnun ettiðini ifade eden Kýzýlkaya, örneðin Müslümanlarýn “Almanya Ýslam düþmaný” iddiasýnýn, Ýslam düþmanlýðý- nýn görmezden gelinmesi kadar eleþtirilebileceðini ifade etti. Kýzýlkaya daha önce Mýsýrlý Merve’nin öldürülmesi üzerine þunlarý söylemiþti: “Bu korkunç cinayet unutulmamalý. Dresden’de yaþanan trajedi yakýn zamanda Almanya’da Ýslam düþmanlýðý içeren havanýn yerleþtiðini, yabancý düþmanlýðý ve ayrýmcýlýðýn dosya lüman düþmaný Axel’in baþýna Mervenin baþýna gelenler gelmiþ olsaydý, acaba yine “Caným o bir Rusya Almaný” diyerek, þimdiki gibi, olayý görmemezlikten ve duymamazlýktan mý gelirdiniz? Almanya sadece iyilerden ibaret bir ülke, müslümanlar da sadece kötülerden ibaret topluluklar deðiller! Lütfen Çocuklarýnýza, Neonazilerinize ve Rusya Almanlarýnýza gözkulak olun! Bir daha yakýlmak, dövülmek, aþaðýlanmak ve öldürülmek istemiyoruz. Almanya’da yabancý düþmanlýðýnýn yanýnda Ýslam karþýtlýðýna da yer olmadýðýný açýklamalarýnýn memnuniyet verici olduðunu belirtti. Kýzýlkaya ve Kesici, yapmýþ olduklarý hastane ziyaretinin ardýndan Dresden Belediyesi önünde organize edilen anma programýna katýldýlar. Kýzýlkaya olaydan siyasi neticelerin çýkarýlmasý gerektiðini belirterek, toplum bazý kesimlerinde filizlenen Ýslam düþmanlýðýna karþý önlemler alýnmasý talebinde bulundu. Kýzýlkaya, Federal Ayrýmcýlýkla Mücadele Dairesi ve Müslüman cemaatler arasýnda yapýlacak iþbirliðinin bu konuda bilinçlenme yolunda atýlacak ilk önemli adým olabileceðini belirtti. gerçek olduðunu açýkça gösteriyor. Siyaset bu geliþmeye bir son vermeli ve ayrýmcýlýkla faal olarak mücadele etmeli”. Hoþgörülü birarada yaþam, farklý kültür ve yaþam tarzlarýnýn mümkün olmasý için toplumun katýlýmýna ihityaç olduðunu belirten Kýzýlkaya, “Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar ve diðer dini cemaatlerin ýrkçýlýk, antisemitizm, Ýslam düþmanlýðý ve insana düþmanlýðýný diðer þekillerini aþmak için iþbirliði yapmalarý, hayatýn normal hale gelmesi için büyük katký saðlayabilir”. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya Seite 9 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Maðfiret Ayý Ramazan-ý Þerif Mehmet ATEÞ M addi ve manevi sayýsýz güzelliklerin yaþandýðý Ramazan ayýný 20 Aðustos Perþembe akþamý ilk teravih namazý kýlarak idrak ettik. Ramazan Ayý, ferdi hayatta dindarlýðýn, sosyal hayatta kaynaþma ve paylaþmanýn yoðun olarak yaþandýðý, oruç ibadeti ile iradelerin merhametle eðitildiði ve özgürleþtiði, Kur’an-ý Kerim’in evrensel mesajýný anlamak ve içselleþtirmek için daha çok okunduðu müstesna bir zaman dilimidir. Günümüzde, sahip olduðumuz insanî deðerler erozyona uðramaya yüz tutmuþ, sýnýrsýz bir dünyevîleþme ve maddileþme benliðimizi kaplamýþ, bireysellik, bencillik, çýkarcýlýk, çekememezlik ve tahammülsüzlük gibi olumsuz deðerler iliþkilerimizde öne çýkmýþ, bütün bu beþeri zaaflar toplumumuzda mutsuz, umutsuz, olumlu düþünemeyen ve paylaþamayan kiþilerin sayýsýný artýrmýþtýr. Ayrýca bütün dünyayý kasýp kavuran þiddet ve terör, iþgaller ve hak ihlalleri, ayrýmcýlýk, dinleri ve din mensuplarýný hedef alan korku ve evham üretimleri insanlýðýn geleceðe olan umutlarýný zayýflatmýþtýr. Þüphesiz bu olumsuzluklar, aþýnan ve kaybolan deðerler karþýsýnda yapýlmasý gereken; özünde Yarataný tanýma ve yaratýlaný sevme olan, inanç ve öðretileriyle 14 asýrdýr insanlýðý aydýnlatan yüce dinimiz Ýslâm’ýn iyi anlatýlmasý ve anlaþýlmasýdýr. Ramazan ayý kaybettiðimiz bu deðerleri yeniden kazanmak, özümüzde var olan iyilik ve insani duygularý fiiliyata geçirmek için önemli bir fýrsattýr. Çünkü baþtan sona bir feyz, rahmet ve bereket mevsimi olan bu günlerde iradeleri güçlendiren oruç; cömertliði, ikramý ve paylaþmayý öðreten iftar; ibadetin neþe ve coþkusunu bütün topluma yayan teravih; hayýr ve bereketin ne olduðunu gös- 16:52 Uhr teren sahur; bütün bu yüksek deðerlerin manevi dünyamýzý kuþattýðý Kadir Gecesi; akýl ve gönülleri manevi bir atmosferde zirveye taþýyan ve dini duygunun kolektif olarak paylaþýlmasýný saðlayan hatim ve mukabeleler; toplumun sosyal yaralarýný saran zekât ve fitreler ve toplumun birlik ve beraberliðini pekiþtiren bayram ile Ramazan ayý, dindarlýðýn, sosyal dayanýþma ve kaynaþmanýn yoðun olarak yaþanmasýna, arýnma ve yenilenme bilincimizin tazelenmesine vesile olan deðerli bir zaman dilimidir. Bu ayýn Cenâb-ý Hak katýnda müstesna bir yeri vardýr. Yüce Rabbimiz kendisine muhatap olarak seçtiði kullarýna sonsuz rahmetinin en geniþ tecellilerini bu aya tahsis eder. Baþta Kur’ân-ý Kerim ol- mak üzere! Tevrat, Zebur ve Ýncil gibi diðer semavî kitaplarýn da bu ayda indirilmiþ olmasý, bu günlerin kýymet ve kudsiyetini artýran diðer bir husustur. Mübarek Ramazan ayý, on bir ayýn en þereflisi ve en bereketlisidir. Bu ay Allah Resulü’nün hadisleriyle belirtilecek olursa, rahmet ve maðfiret ayýdýr. Ubâde bin Samit anlatýyor: Ramazan ayýnýn baþladýðý bir günde Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam þöyle buyurdu: “Ýþte bereket ayý olan Ramazan geldi. Artýk Allah’ýn rahmeti sizi kuþatýr. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik ve ibadette yarýþmanýza bakar da, bununla meleklerine karþý iftihar eder. Öyle ise kulluðunuzla kendinizi Allah’a sevdirin. Asýl bed- baht olan da, bu ayda Allah’ýn rahmetinden nasibini alamayandýr.” Selmân-ý Fârisî (r.a.) anlatýyor: Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam Þaban ayýnýn son günlerinde bize irad ettiði bir hutbede þöyle buyurdu: “Ey insanlar büyük ve mübarek bir ay yaklaþtý, gölgesi baþýnýzýn üstüne düþtü. Bu öyle bir aydýr ki, içinde bin aydan daha hayýrlý olan Kadir Gecesi vardýr. Allah o mübarek ayýn gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazý meþru kýldý. Bu ayda küçük büyük bir hayýr yapan insan, baþka aylarda bir farz eda etmiþ gibi sevap alýr. Bu ayda bir farzý yapmak, baþka aylarda yetmiþ farz yerine geçer. Bu ay Allah için açlýk ve susuzluðun, taat ve ibadetin meþakkatlerine sabýr ve tahammül Hessen Bölgesi Pfungstadt Þubesi Gençliði sezonu açtý GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Pfungstadt Þubesi Gençliði 20092010 sezonunu erken açtý. IGMG Hessen I Bölgesine Türkiye´den gelen Ali Hocaefendiyi davet eden Pfungstadt Gençliði çok güzel bir sohbet ile yeni sezona girdi. Açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþlayan programda gündemdeki konular ve teþkilat meselelerinin ele alýndý. Sohbetten gençler çok istifade ettiklerini ifade ettiler. Ali Hocaefendi `nin sohbetinden sonra karþýlýklý soru cevap faslýna geçildi. Gençlerin sorularýna verilen cevaplardan sonra program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi. 9 ayýdýr. Sabrýn karþýlýðý da Cennettir. Bu ay yardýmlaþma ayýdýr. Bu ay mü’minlerin rýzkýný arttýracak aydýr. Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir þey verirse, yaptýðý bu iþ günahlarýnýn baðýþlanmasýna ve Cehennemden kurtulmasýna sebep olur. Oruçlunun sevabýndan da hiçbir þey eksilmeden onun kadar sevaba kavuþur.” Yine Kur`an-ý Kerim’de Ramazan ayý ile ilgili þu ayetler yer almaktadýr: “(O sayýlý günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doðru yolun ve hak ile batýlý birbirinden ayýrmanýn apaçýk delilleri olarak Kur’an’ýn kendisinde indirildiði Ramazan ayýdýr. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaþýrsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadýðý günler sayýsýnca baþka günlerde tutsun. Allah size kolaylýk diler, zorluk dilemez. Bu da sayýyý tamamlamanýz ve hidayete ulaþtýrmasýna karþýlýk Allah’ý yüceltmeniz ve þükretmeniz içindir.” (Bakara, 185) Ramazan ayýna deðer katan Kadir Gecesidir. Kadir Gecesine deðer veren olgu Kur`an-ý Kerimdir dolayýsýyla Kur`an`ý iyi anlamanýn ve yaþamanýn güzelliðini yaþayarak bulunmuþ olduðumuz yerlere deðer katkýsý yapacaðýmýza inanýyoruz. “Ey iman edenler! Allah’a karþý gelmekten sakýnmanýz için oruç, sizden öncekilere farz kýlýndýðý gibi, size de farz kýlýndý”. (Bakara,183) Ramazan’ýn baþlamasýyla birlikte 2009/2010 yýlý okul dönemi de Pazartesi günü baþlamýþ olacaktýr. Bu yeni okul yýlýnýn tüm öðrencilerimize zihin açýklýðý getirmesini, kendilerini özlerine ve deðerlerine daha sýký sýkýya baðlamasýný temenni ederken velilerin geleceðin teminatý olan çocuklarýna ve gençlerine uðraþýlarýnda yanýnda olmalarýný özellikle hatýrlatmayý bir deðer biliyorum... 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 10 R amazan Ayi'nin birinci günü, Hessen Ýslam Cemaati/IRH tarafýndan düzenlenen ve çok sayýda siyasi, baþkonsolosluk, dini, akademik ve toplumsal kesim temsilcileri katýldý. Ýftar programýnda konuþan IRH Baþkaný Ramazan Kuruyüz, Hessen Eyaleti Entegrasyon Bakaný JörgUwe Hahn tarafýndan düzenlenen Ýslam Din Dersi Yuvarlak Masa Toplantýsý ve Eyalet Hükümeti'nin ayrýmcý politikalarýna yönelik eleþtiriler yöneltti. Kuruyüz, Bakan Hahn'ýn bu toplantýya sadece Türk müslüman kuruluþlarýndan bir bölümünü davet edip, IRH, Hessen Milli Görüþ Teþkilatý, ATÝB ve diðer milletlerin oluþturduðu müslüman kuruluþ ve cemaatleri dýþlamasýný, hükümetin ayrýmcý politikasýnýn göstergesi olduðunu söyledi. Dýþlanan cemaatlerin büyük bir çoðunluðunun IRH'da temsil edildiðinin altýný çizen Kuruyüz, böyle bir Ýslam Din Dersi modelinin I GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetler yaz sezonunda izine gitmeyen çocuklar için her sene mutad olarak düzenlediði “Yaz Kurslarýný” bu sene de düzenledi. Tüm cemiyetlerde kýz ve erkek öðrenciler için düzenlenen bu yaz kurslarýna katýlým oldukça yoðundu. Kurslar esnasýnda öðrencilere Kur`an-ý Kerim, Tecvid, Akaid, Siyer, Ýslam Tarihi, Adab-ý Muaþeret gibi dersler verildi. Kursa katýlan talebeler aldýklarý eðitimin yanýnda yapýlan aktivitelere de katýldýlar. Pekçok cemiyet; kursdaki ders programlarýndan sonra hem eðlence ve hem de gezi programlarý düzenlediler. Piknik, yüzme havuzu, futbol turnuvalarý vs. yapýlan etkinliklere katýlan öðrenciler hem eðitim ve hem de eðlenme fýrsatý 16:52 Uhr Seite 10 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Hessen Ýslam Cemaati IRH Ýftar Programý Hessen Eyaleti'nde yaþayan müslümanlarýn ve müslüman cemaatlerin büyük bir çoðunluðu nezdinde kabul görmeyeceði ve bu modelin entegrasyona katkýda bulunamayacaðýný belirtti. IRH'nýn bu toplantýya çaðrýlmamasýnýn altýnda yatan gerçek sebebin, hükümetin kamuoyuna açýkladýðý gibi, IRH'nin anayasada belirtilen dini cemaat þartlarýný yerine getirmemesi olmadýðýný, aksine daha önceki hükümetle IRH arasýnda yaþanan gerginliklerin olduðunu vurguladý. Kuruyüz, IRH'nýn hükümetin müslümanlara yönelik yýllardýr uyguladýðý sindirme ve korkutma poli- tikalarýna karþý dik duruþu ve onurlu mücadelesinin, hükümetin özellikle Hristiyan Demokrat Birliði/CDU kanadý tarafýndan hazmedilemediðini söyledi. Entegrasyon Bakaný Hahn'ýn, IRH'nýn davet edilmemesine yönelik getirdiði gerekçenin kendi içinde çeliþkili olduðunu belirten Kuruyüz, bunun en açýk delilinin, bu toplantýya cemaat hüviyetini taþýmayan seküler kuruluþlarýn ve bireylerin de çaðrýlmasýdýr, dedi. Hessen Eyalet Hükümeti'nin müslümanlara ve müslüman cemaatlere yönelik olarak, “Böl, parçala ve hükmet” prensibini uyguladýðýnýn altýný çizen Ku- ruyüz, tüm müslümanlarý ve müslüman cemaatleri bu oyuna alet olmamaya çaðýrdý. Hessen Eyaleti'nde devlet tarafýndan müslümanlarýn iyi ve kötü olarak iki kutuba ayrýþtýrýlmak istendiðini dile getiren Kuruyüz, “Bugün iyiler kutubunda yer alanlarýn, sonradan kötüler kutubuna yer deðiþtirebileceklerini” hatýrlattý. IRH Baþkaný, “Tarih, bunun örnekleriyle doludur. Sosyal barýþa deðer veren, vizyoner ve akýllý bir devlet, kendi vatandaþlarýný bu þekilde karþý karþýya getirmemelidir ve müslümanlar da bu oyuna alet olmamalýdýr” uyarýsýnda bulundu. Hessen Bölgesinde Yaz Kurslarý Oldukça Verimli Geçti haber Hessen Eyalet Hükümeti'ne, müslümanlar ve müslüman teþkilatlara yönelik iliþkilerinde adil, onurlu ve eþit muamelede bulunmasýný tavsiye eden Kuruyüz, IRH ile Eyalet Hükümeti arasýnda önyargýsýz yeni bir dönemin açýlmasýnýn gerekli olduðunu ifade ederek konuþmasýný tamamladý. Iftar programýnda konuþan baþta Hessen Eyalet Meclisi Sosyal Demokrat Partisi Grubu Din Politikalarý sözcüsü Ernst-Ewald Roth, Yeþiller Grubu Entegrasyon Politikasý sözcüsü Mürvet Öztürk ve Sol Parti Grubu Entegrasyon ve Eðitim Politikalarý sözcüsü Barbara Cardenas olmak üzere, Almanya Müslümanlarý Koordinasyon Kurulu Sözcüsü Ayyub Köhler ve Hessen Eyalet Kilisesi Rhein-Main Bölgesi Baþkaný Gabriele Scherle, IRH'nýn Ýslam Din Dersi ile ilgili toplantýya çaðrýlmamasýný eleþtirerek, hükümeti kararýný düzeltmeye çaðýrdýlar. buldular. Rüsselsheimdaki kursa katýlan öðrenciler ise yatýlý olarak yapýlan eðitimden istifade ettiler. Rüsselsheimdaki Kurs bitiminde yapýlan törene veliler de katýldýlar. Kursa katýlan öðrencilere karneleri ve hediyeleri yapýlan törenle verildi. Yine Haiger Cemiyetinde yapýlan kurstan sonra karne merasimi yapýldý. Kursa katýlan öðrencilere hediyeleri cemiyet idarecileri tarafýndan takdim edildi. Kurslarda görev yapan hocaefendiler yaz dönemindeki bu çalýþmanýn oldukça verimli geçtiðini ama hafta sonlarý ve tatil dönemlerinde egitimin muhakkak devam etmesi gerektiðini vurguladýlar. Yoksa alýnan eðitimin eksik kalacaðýný; eksik eðitimin de öðrenciye faydasýnin olmayacaðýný söylediler. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya 16:52 Uhr Seite 11 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ali BULAÇ O ruçla ilgili kesin olarak bildiðimiz þey, bu ibadetin bizden “önceki ümmetlere de yazýlmýþ (farz kýlýnmýþ)” olmasýdýr (2/Bakara –183). Kur’an yanýnda gerek kutsal metinler gerekse sözlü anlatýmlardan, orucun çeþitli türevleriyle kadim bir ibadet olduðunu anlýyoruz. Hz. Nuh’un tufan koparken gemide selamette kalanlarýn hatýrasýný yadetmek üzere Araplar “Ramazan Orucu’nun” farz kýlýnmasýndan önce “Aþure” orucu tutarlardý. Bu demektir ki, Ýsmail (as.) dan sonra herhangi bir peygamber tarafýndan uyarýlmamýþ cahiliyye Araplarý -yýlda bir kere de olsa- kadim bir dini hatýrayý yaþatýrlardý. Hicretin ikinci yýlýnda Ramazan orucu farz olunca Aþure orucu tercihe býrakýldý. Aþure orucu ve buna denk düþen bazý perhizler, kadim zamanlardan beri bilindiði ve yerine getirildiði yolunda bize bazý telkinlerde bulunmaktadýr. Denebilir ki, üç semavi (Ýbrahimi) dinde ortak olan ibadetlerin bir bölümü Adem’den baþlamak üzere hem her peygamber tarafýndan teblið edilmiþ hem de her zaman biline gelmiþtir. Dinlerin menþei bir olduðu gibi, ibadetlerin de menþei birdir. Ýbadet þekilleri, ritüeller ve formlar zaman içinde önemli farklýlýklar gösterebilir veya farklý þeriatlar içinde farklý formlar kazanabilirler. Yahya (as.)’ýn vaftizi, son tahlilde abdesttir. Vaftizci Yahya’nýn abdesti Hýristiyan dininde Kilise’nin vaftizi olarak devam eder; Ýslamiyet ise beþ vakit namaz öncesi abdest ve gusül abdesti olarak bunu devam ettirir. Abdestin asýl amacý ruhi arýnma olup bedensel temizlik ve arýnma ona bir hazýrlýktýr. Manevi arýnmanýn pür ruhani olabileceði yönündeki kanaate aykýrý olarak, oruç beden üzerinden de yüksek düzeyde arýnmanýn mümkün olduðunu göste- rir; beden yanýnda servet dolayýmýnda arýnmanýn diðer bir imkaný manevi temizlik anlamýndaki ‘tezkiye’ ile yakýn baðý olan ‘zekat’týr. Zekat sadece ruhsal bir temizlik ve arýnma deðil, fakat ayný zamanda temizlenmiþ servetin artarak büyümesi demektir de. Zekat ile bir ‘gider kalemi’nin daha büyük ölçekte ‘gelir olarak’ geri dönmesi çoðu zaman paradoksal gibi görünse de aslýnda kendi içinde farklý bir sarmala iþaret eder. Ýslam’da Oruç Ýslamiyet kemale erdirilmiþ bir din, yani “eddin” olmasý hasebiyle hem amaçsal bir deðer olarak ve benzeri arýnma türlerini içeriyor hem de bize en mütakamil form ve yöntemlerinin ne olduðunu gösteriyor. Fecrin doðuþundan güneþin batýþ anýna kadar kiþinin yemeden, içmeden ve hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Kadim Bir Ýbadet Oruç cinsel iliþkiden kesilmesi orucun en mütekamil þeklidir. Hastalýk gibi mucbir bir sebep olmaksýzýn kiþi kendi bedenini gün boyu perhize tabi tutar ve bunu aralýksýz senede bir ay sürdürür. Ancak sadece protein almamakla oruç tutanlar da var. Bu bile baþlý baþýna kiþinin kendine dönük olmak üzere açýða vurduðu ve arkasýnda durduðu irade beyanýdýr. Bu irade beyanýnýn doðrudan muhatabý Allah’týr; çünkü kiþi istese hiç kimsenin kendisini görmediði bir yerde su içer veya yemek yiyebilir. Orucun Kuran’da zikredilen bir baþka türü bir yönüyle bugünkü tabirle insanýn “susma hakký”ný kullanarak hiç kimseyle hiçbir þey konuþmamasý, çok gerekli ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için meramýný el kol hareketleri veya bir takým remizlerle ifade etmesidir. Hz. Zekeriyya’nýn talebi üzerine ona “verilen ayet” bu türdendir. “Senin ayetin üç gün insanlarla konuþmamandýr” (19/ Meryem-10). Hz. Ýsa’yý babasýz doðuran Meryem’e Cebrail’in önerdiði oruç da böyledir: “Artýk ye, iç, gözün aydýn olsun. Herhangi bir insana rastlarsan ‘ben Rahman’a oruç adamýþtým’ de, bu yüzden bugün hiç kimseyle konuþmayacaðým” (19/ Meryem-26). Bakire ve temiz Meryem’in orucu, Ruhu’-l Kudüs’ün kendisine telkin ettiði ‘kelime’yi her türlü kirlilikten korumaya, iþin mahremiyetinden habersizlerin yaralayýcý dillerine karþý sýrrý muhafaza altýna almaya matuftur. Meryem için herhangi bir çocuðu, hamile olarak taþýmaktan çok daha aðýr olaný bir ‘kelime’de tecelli eden sýrrý ifþa etmeden taþýmak ve sýrasý geldiðinde bu sýrrýn ifþasýný ete kemiðe bürünen kelimeye býrakmaktýr. Bütün bu aðýr görevleri ‘sus- 11 ma hakký’ný kullanarak üstlenmekten baþka çare yoktur. Demek ki bazan susmak konuþmaktan çok daha etkili mesaj vermenin aracýdýr. Bundan baþka Hz. Davud’un günaþýrý oruç tuttuðu rivayet edilir ki buna “Savm-ý Davud” denir. Kesintisiz oruç demek olan “Savm-ý dehr” yasaklanmýþtýr. Ýslamiyette, oruç “sayýlý günler”dir. Sayýlý günlerden anlaþýlan Ramazan ayý’dýr. Mamafih, sene içinde haftada iki gün olmak üzere (Pazartesi ve Perþembe) oruç tutmak güzel sünnetlerden biridir. Oruç Ruh ve Beden Saðlýðý mý? Diðer ibadetler gibi orucun da ruh ve beden saðlýðýna önemli katkýlar yaptýðýný sýkça duyarýz. Kuþkusuz kimi insanlarýn düzensiz beslendiði, kimilerinin obur Romalýlar gibi týka basa yediði bir dünyada günboyu süren perhizin beden saðlýðý üzerinde çok önemli etkileri var. Hekimlerin ifadesiyle en baþka ciðerler bir ay süren bayram yapar. Diðer organlar da Ramazan boyu bir tür nadasa çekilir, toparlanýrlar. Ramazan orucu, bedenin kendini rektifiye etmesidir. Bütün bunlar doðru olmakla beraber, oruç ve diðer ibadetler “salt saðlýk, bedensel ve ruhsal geliþme” gibi aþkýn (ilahi-müteal) hiçbir boyuta ucu açýlmayan kendinden menkul hikmetlerle sýnýrlandýrýldýðýnda, ibadetler ve din zaman içinde kendi müntesiplerinin bilincinde tamamen maddi ve dünyevi bir kimliðe bürünür. Oruç ibadetinin kiþinin kendi nefsine dönük temel özellikleri yanýnda medeniyet perspektifiyle ilgili önemli bir yönü de var. Bugün hala Türk hamamlarýnda kullanýlan kurnalarýn Romalýlardan kaldýðý bilinir. Güç, iktidar ve servetin doruðuna ulaþtýðý zamanda Romalýlar gücü ve þehveti fetiþleþtirme yolu- 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 12 na gittiler. Yemeðe olan düþkünlükleri öyle boyutlara vardý ki, saat baþý yemek yiyen yüksek sýnýfýn güç ve servet sahibi Romalýlar, yediklerinin doðal yollarla hazmedilmesini beklemeden onlarý çýkarmaya baþladýlar. Kurnalar her konakta týka basa yiyenlerin hindi tüyüyle kusarken kullandýklarý taþtan kaplar oldu. Bugün halkýnýn yüzde altmýþý þiþman olan Amerikalýlarýn yemeðe olan aþýrý düþkünlüklerinin Roma’nýn bu son dönemde yaþadýðý tecrübeyle herhangi bir ilintisi var mý acaba? Ne Hint çilecileri gibi nefsin bütünüyle öldürülmesi için arzuya açýlmýþ savaþ, ne de hedonist, tüketici ve açgözlü kültürlerin kýþkýrttýðý istek ve tutkularýn egemenliðine boyun eðmek. Savm-ý dehr’in yasaklanmasýnýn bir sebebi sadece insan gücünü aþan sýnýrsýz limitlere sahip olmasý deðil, fakat ayný zamanda yemekle yaþanacak olan sevincin yok edilmemesidir: “Oruçlunun iki sevinç aný var. Biri iftar ettiðinde diðeri Rabbine kavuþtuðunda orucuna sevinir!” (Buhari, Savm, 2; Müslim, Sýyam, 162). Herþeyin kendi itidalinde seyrettiði insani durumlarda baþarýlmýþ zorlu bir ibadet sonunda yemek sadece hak edilmez, ayný zamanda hayatýn iç derinliðinde bir þenliðe ve sevince dönüþür. Ýftar sofralarý bu yüzden daima küçük ölçekte birer þölen havasýnda olurlar. Oruç, hilalin görülmesiyle baþlayan içe doðru bir yolculuktur. Hilal ilk iþaret, ilk komut hükmünde bir yol ve yön gösterici bir semboldür. Tabii ki Ramazan orucunun baþlangýç ve bitiþini “rü’yet”in dýþýnda bazý yollarla tespit etmek mümkündür. Ancak bu hiçbir zaman “Rü’yet-i hilal”in önemini azaltmaz. Sanki en belirgin olarak afaki olan ile enfüsi olanýn, týpký zahir ve batýn gibi birinin diðerinin iç anlamý ve dýþa vurumu olmasý (zuhur 16:52 Uhr Seite 12 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir ve tezahür) oruç ibadeti sayesinde mümkün olabilmektedir: “Allah’ým! Hilal üzerimize güvenle ve imanla, esenlikle ve Ýslam’la doðsun. Ey Hilal! Benim Rabbim ve senin Rabbin Allah’týr.” (Tirmizi, Deavet, 52.) Ma’rifetu’n-Nefs: Ma’rifetullah Yolcunun rahat yol alabilmesi biraz da yükünün hafif olmasýna baðlý. Bedenin düzenli bir perhize tabi tutulmasý, yolculukta yükü hafifletir. Elbette beden ruh üzerine bindirilmiþ bir yük deðildir, ama ilahi tabiatýmýz, dünyevi tabiatýmýz olan bedenle mündemiç olup devamlý bir þekilde onu menseine, asýl yurduna dönmekten alýkoyan dünyevi baðlardan, kayýtlardan, yüklerden kurtarmak ister. Riyazet, perhiz, i’tikaf ve oruç, beden yükünü hafifletir, kalbin üzerinde birikmiþ olan paslarý siler, kalp bir ayna gibi parlamaya baþlar. Ýnsan, iç dünyasýný kendi kalp gözüyle görmeyi baþarmadýkça kendisi hakkýnda hiçbir bilgiye ve doðru dürüst bir fikre (Ma’rifetü’n-nefs’e) sahip olamaz. Nefsin bu düzeydeki bilgisine sahip olmayan nasýl Ma’rifetü’lhalk (yaratýlmýþlarýn ve toplumun) bilgisine ve tabii sonunda nasýl Ma’rifetullah’a sahip olabilir. Ma’rifet salt aklý bilgi olmayýp biliþsel bilgi, tanýma ve manevi idrak olduðuna göre, bunun kalbin çeþitli halleriyle irtibatýnýn olmasý çok tabiidir. Hangi kalp marifetin yuvasý olmaya adaydýr ki, irfan, örf, tearuf ve selim bütün fýtrat ve akýllarýn üzerinde oydaþmaya vardýðý ma’ruf’u bilip çýkarsýn. Oruç kalbin üzerindeki paslarýn silinmesini saðlayan ve paslarý silindikçe parlayýp varlýk aleminin sýrlarýný yansýtmaya baþlayan kalbin içinde yaþanan manevi bir tecrübedir. Bu tecrübeyle elde edilen hasýla hem varlýk yapýsýnýn temel ilkeleri, hem de di- hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 nin ebedi ve evrensel hükümleriyle tetabuk halindedir. Bu tecrübenin bizi getirip býraktýðý menzil ile bizim varlýk yapýmýzýn mahiyetinde gerçekleþen istihaleler birbiriyle yakýndan ilgilidir. Çoðumuz niçin oruç tuttuðumuzu çok iyi bilmiyoruz. Dini ibadet ve ritüeller binlerce yýllýk gelenekler içinde kýsmen de olsa iç (batýni) ve hakiki anlamlarýný kaybediyorlar. Ýçinde gözümüzü açtýðýmýz sosyal çevrede hazýr bulduklarýmýzý tekrar eder, bizden sonra gelenlere nasýl hazýr bulduysak öylece devrederiz. Elbette gelenek bütünüyle bilinçten yoksun davranýþ deðildir, ama “bilinçten yoksun” davranýþ dine ve geleneðe büyük zararlar verir. Geleneði yozlaþtýran þey, onun kurucu ilkesiyle olan baðýnýn kopmasý, böylelikle deðer ile formun birbirlerine yabancýlaþmasýdýr. Oruç tutan kiþi, eðer “benden öncekiler oruç tuttu, þimdikiler de tutuyor, o halde ben de tutmalýyým” diyorsa, bu, bilinçten yoksun bir tekrara dayalý bir davranýþtýr. Ýman, hiç deðilse yerine getirilen bir ibadetin belli bir amaç çerçevesinde eda edilmesini gerektirir. Amaç varsa, bilinç de vardýr. Ancak her amaç, yüksek bir bilinç hali deðildir ve ibadetin yöneldiði “hikmet”le ve “müteal gaye” ile örtüþme içinde olmayabilir. Mesela, sabahtan akþama kadar yemeden, içmeden ve cinsel hayattan kesilmekten ibaret bir oruç, içi kendi hikmetinden boþaltýlmýþ, ancak tamamen bedenin sýký bir perhize tabi tutulmasýnýn sadece bedene faydasý var. Ruha ve kiþiliðin manevi kemaline faydasý yoktur. “Nice oruçlu vardýr ki, onun oruçtan nasibi aç ve susuz kalmaktan ibarettir. Gecelerinin ibadetle geçiren nice kiþi vardýr ki, onun bundan nasibi sadece uykusuz kalmaktýr.” (Ibn Mace, Siyam, 21.) Salt bedensel perhizin bugünkü ifadesi “rejim”dir. Sýký, düzenli ve bilimsel kurallara dayalý bir rejim bedene “modern güzellik” katar. Eski Grekler gibi salt gövdeye indirgenmiþ güzelliði bugün geliþtirilmiþ tekniklerle iþ yapan güzellik salonlarý vadeder. Greklerin yücelttikleri ‘tukalon’un gerisinde herhangi türden entelektüel ve manevi hiçbir derinlik yoktur. Güzellik hangi ölçülerde heykele yansýtýlmýþ olursa olsun, heykel insanýn salt bir kopyasýdýr. Her birimiz, hakiki güzelliðin anlam kaybýna uðradýðý bir Yunan heykeli olabiliriz. Yeniden üretilmemiþ ve sentetik olmayan bedensel güzellik dinin de tavsiye ettiði bir þeydir. Sünnet’e riayet eden bir insan þiþ göbek olmaz. Ama aslolan ruh güzelliðinin bedensel yansýmasýdýr. Ruhu çirkinleþtiren þeyler ise, þeytanýn bizde bir huy ve mizaç haline getirdiði günahlar, haramlar, çirkinlikler (habais ve münkerler)dir. Ramazan orucu, bize birkaç yönden ve sinsice yaklaþan þeytanýn bizi çirkinleþtirmesine karþý bir ay boyu bilinçli olarak gösterdiðimiz direnci ve mücadeleyi simgeler. “Þeytaný Zincire Vurmak” “Ramazan geldiði zaman cennetin kapýlarý açýlýr, cehennemin kapýlarý kapanýr ve þeytanlar zincire vurulur.” (Buhari, savm, 5.) “Kendi þeytaný”ný zincire vurabilen, kirli bir geçmiþten arýnarak adeta yeniden doðar: “Her kim Ramazan orucunu inanarak ve sevabýný Allah’tan umarak tutarsa, geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.” (Buhari, Ýman, 28; Müslim, Müsafirin, 175.) “Tür olarak âdem” olduðu gibi, “tür olarak þeytan” da var. Þeytanlar bu türün türevleridir. Her insanýn iç dünyasýnda kendisine yuva yapmýþ bir þeytan bulunur. Orucun bizi aþkýn/müteâl olan ile irtibata geçirmesi için, bizim kendi ellerimizle “þeytan- dosya larý zincire vurma”ya teþebbüs etmemiz ve bu teþebbüsü tamamlamamýz gerekir. Ramazan’ýn girmesiyle “þeytanlar” kendiliklerinden zincire vurulmaz, onlarý ancak biz zincire vurabilir, ellerini kollarýný baðlayabiliriz. “Yalaný ve yalanla iþ yapmayý býrakmayan kimse. Allah’ýn onun yemeden ve içmeden kesilmesine ihtiyacý yoktur.” (Buhari, Savm, 8.) “Oruç Allah’a ait bir ibadettir”, ama bedeni ve ruhi faydasý bize aittir. Yalan, aldatma, haksýzlýk, haram yiyicilik, sömürü, baský ve kutsala saygýsýzlýk gibi cürüm ve münkerlerden kaçýndýðýmýz zaman, içimizdeki þeytan, kendi fasit dairesinde dönüp dolaþýp da bir türlü çýkýþ bulamayan ve sonunda kendi kendini sokan akrep gibi öfkesinden intihara kalkýþýr. Þu var ki, intihar etmez; çünkü büyük þeytan’a kýyamete, içimizdeki þeytana da kiþisel öndümüze, yani ölümümüze kadar mühlet verilmiþtir. Þeytanýn bize verdiði acýdan daha büyük bir acýyý ona tattýrabiliriz. “Þeytani zincire vurmak” en büyük baþarýdýr. Bu baþarýyla elde edilen mahsulün bir kýsmý burada, diðer bir kýsmý Huzur’da devþirilir. Oruç, hem büyük bir “huzur”dur, hem de Büyük Huzur’a “hazýrlanma, hazýr hale” ve kývama gelme sürecidir. “Her kim Ramazan orucunu inanarak ve sevabýný Allah’tan umarak tutarsa, geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.” (Buhari, Ýman, 28; Müslim, Müsafirin, 175.) Bu yeniden doðum ve felahtýr. Müslümanlar her sene orucu bu bilinç düzeyinde ele almayý baþarabilirlerse, sadece kiþisel günahlarýndan arýnarak yeniden doðma fýrsatýný elde etmezler, ümmet olarak içinde yaþadýklarý ve toplu günahýn karþýlýðý olan bu zillet halinden de kurtulma gücünü ve azmini elde edebilirler. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya Seite 13 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ramazan KURUYÜZ Stellungnahme der IRH zur Ermordung von Marwa El-Sherbini und zur Würde der Musliminnen “Die Würde der Muslima ist antastbar!?” Die IRH ruft die Landtage auf, die Kopftuchverbotsgesetze nunmehr aufzuheben (Gewidmet der aus islamfeindlichem Motiv brutal ermordeten Schwester Marwa El-Sherbini und den wegen ihrer islamischen Bekleidung von weiten Teilen der Gesellschaft und dem Staat diskriminierten muslimischen Frauen) Am 1. Juli 2009 wurde die Muslima Marwa ElSherbini in Dresden aus Hass auf Muslime und Islam erstochen. Unser aller Gebete und Mitgefühl gilt unserer Schwester Marwa und ihren Angehörigen. Die 32-jährige schwangere Frau und Mutter hinterlässt einen Ehemann und einen Sohn. Marwa ist das bisher tragischste Opfer unter unseren muslimischen Schwestern, die unter Demütigungen, Verdächtigungen und Diskriminierungen zu leiden haben. Die insbesondere an ihrer Bekleidung erkennbaren muslimischen Frauen sind unterdessen weitgehend gesellschaftlich und menschlich abgewertet. Islamophobie bzw. Islamfeindlichkeit ist ein zunehmendes Phänomen vor allem seit dem „11. September 2001“ in Deutschland und Europa. Seitdem wird der Islam im Sicherheitspaket der Innenministerien behandelt und Muslime werden oft als jene die Sicherheit des Landes gefährdenden Objekte gesehen. Antiterrorgesetze, Rasterfahndungen, Polizeirazzien gegen muslimische Einrichtungen und Kopftuchverbotsgesetze für muslimische Lehrerinnen an staatlichen Schulen und für muslimische Beamtinnen im öffentlichen Dienst sind nur einige Beispiele für die Diskriminierung der Muslime in Deutschland durch den Staat. Diese staatliche Diskriminierung hat die Islamophobie bzw. Islamfeind- 16:52 Uhr lichkeit in weiten Teilen der Gesellschaft verstärkt und salonfähig gemacht. Es ist deshalb nicht verwunderlich, dass Muslime von Islamhassern auf der Straße, auf dem Arbeitsplatz, in vielen Medien und über das Internet nicht selten als Terroristen beschimpft und beleidigt werden. Am meisten betroffen von diesem unwürdigen Umgang sind muslimische Frauen, insbesondere die Kopftuch tragenden. Viele Bundesländer verabschiedeten nach dem Urteil des Bundesverfassungsgerichts vom 24. September 2003 – trotz der Mahnungen vieler Verfassungsrechtler - Kopftuchverbotsgesetze und haben den muslimischen Lehrerinnen an staatlichen Schulen und Beamtinnen im öffentlichen Dienst somit das Tragen des Kopftuches verboten. Der überwiegende Teil der angehörten Verfassungsrechtler bezeichnete diese Gesetze als verfassungswidrig, desintegrativ und Ungleichbehandlung der betroffenen Musliminnen. Sie wurden von der Mehrheit der jeweiligen Landtage einfach ignoriert. Beispielsweise schrieb Prof. Böckenförde, ehemaliger Bundesverfassungsgerichtsrichter, in seiner diesbezüglichen Stellungnahme im April 2004 für die Anhörung beim Hessischen Landtag Folgendes: „Wenn das Tragen eines Kopftuchs aus religiöser Motivation erfolgt und sich so als Wahrnehmung der Bekenntnisfreiheit darstellt, muß sich dann diese Grundrechtsausübung anderen Deutungen des Kopftuchs, die von Dritten ausgehen, einfach hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 “Die Würde der Muslima ist antastbar!?“ unterwerfen? Muß sie sich diese gegen den eigenen Willen zurechnen lassen? Das wäre völlig unverhältnismäßig, eine Fremdbestimmung des Grundrechtsträgers; es würde das Grundrecht von vornherein entleeren.“ Unter anderem beklagte Papst Johannes-Paul II in seiner Ansprache an das Diplomatische Corps vom 12. Januar 2004, dass in einigen Ländern eine Haltung zu beobachten sei, die zu einer Gefahr für die umfassende Respektierung der Religionsfreiheit werden könnte: “... Ich bin mit nicht wenig anderen Menschen der Überzeugung, dass die Kirche weder in Frankreich noch in Deutschland die geplanten Verbote und Einschränkungen gegen religiöse Symbole unterstützen sollte. Sie ist eine Anwältin der religiösen Freiheit, wie es das II. Vatikanische Konzil lehrt. So sehr es wünschenswert ist mit dem Staat zusammenzuarbeiten, so wichtig ist es negative staatliche Entwicklungen rechtzeitig zu erkennen und zu benennen. Das geplante Kopftuchgesetz ist eine solche Entwicklung! In Deutschland wird nun unter einer Prämisse einer angeblich politischen Gefahr und der Befreiung der Frau ein religiöses Symbol verboten werden, welches die moslemische Frau in tiefe Gewissensnöte stürzt und das Recht auf das öffentliche Glaubensbekenntnis untergräbt, wenn sie nicht ihren Beruf verlieren will. In Frankreich geschieht dies alles noch viel offener im Namen eines Laizismus. Wenn es sich aber ein Staat erlaubt die Symbole eines religiösen Bekenntnisses zu verbieten, einzuschränken, ihre Benutzung zu bestimmen, dann müssten eigentlich die geistigen Alarmglocken deutlich vernehmbar sein.“ Auch die Mahnung des Papstes wurde nicht wahrgenommen. Die jeweiligen Landtage begründeten ihre Gesetze damit, dass das Kopftuch ein politisches Symbol und ein Zeichen der Unfreiheit der Frau sei und die Neutralitätspflicht des Staates verletze. Die Gesetzgeber beabsichtigten mit diesen Gesetzen die muslimischen Frauen von vermeintlicher Unterdrückung zu befreien, ohne zu bemerken, dass sie dadurch selbst zu ihrer Diskriminierung beitrugen und die Akzeptanz in der Gesellschaft zur strukturierten Benachteiligung muslimischer Frauen schufen. Die freie und persönliche Entscheidung der mündigen und gebildeten Bürgerinnen wurde dabei außer Acht gelassen. Die meisten dieser Frauen sind hier geboren, haben die hiesigen Schulen besucht und an deutschen Hochschulen studiert, nehmen am gesellschaftlichen Leben aktiv teil und sind im Sinne der Verfassung vollständig integriert. Trotzdem 13 dürfen sie im öffentlichen Dienst nicht arbeiten. Dies bedeutet nach unserer Auffassung eine Ungleichbehandlung und Diskriminierung betroffener Frauen. Beispielsweise ist Ramazan Kuruyüz, der Vorsitzende der IRH, als Lehrer im Hessischen Schuldienst tätig. Viele seiner Meinungen gelten für bestimmte politische Kreise als islamistisch und dennoch darf er als Lehrer im öffentlichen Dienst arbeiten. Aber eine muslimische Frau, die nicht mal in einer islamischen Gemeinde Mitglied ist und keine “gefährlichen bzw. islamistischen Meinungen!” vertritt, darf alleine wegen ihres Kopftuches im öffentlichen Dienst nicht arbeiten. Dies widerspricht eindeutig dem im Grundgesetz verankerten Prinzip der Gleichberechtigung von Mann und Frau. Alle sozialen Gruppen, welche in vielen Bereichen diskriminiert waren, wurden in den letzten Jahrzehnten per Gesetz geschützt, einschließlich der gleichgesinnten Paare. Nur Kopftuch tragende Musliminnen werden vom Gesetzgeber weiterhin ungleich behandelt und diskriminiert. Dieses Verbot im öffentlichen Dienst erschwert den Kopftuch tragenden Musliminnen auch den Zugang zum Beruf auf dem privaten Arbeitsmarkt. Unser Land braucht ein Umdenken. Unsere Demokratie muss diesen Fehler korrigieren. Die Politik muss handeln und dieser Ungleichbehandlung bzw. Diskriminierung der Musliminnen ein Ende setzen. In der damaligen Debatte um das Kopftuch ging es im Grunde nicht um das „Kopftuch“, sondern auch darum, ob der Islam in die deutsche Gesellschaft mit integriert werden sollte oder ob der Islam als Fremdkörper – und somit auch die Menschen, die sich zu dieser Religion bekennen - außerhalb der Mehrheitsgesellschaft bleiben sollten. Die Debatte wurde nach unserer Einschätzung nicht deshalb so emotional und erbittert geführt, weil vom Kopftuch oder von dessen Trägerinnen 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16:52 Uhr 14 tatsächlich konkrete Gefahren für unseren Rechtsstaat, für unsere Gesellschaft oder für den inneren Frieden ausgehen, sondern weil das Kopftuch den Unterschied zum Eigenen am deutlichsten sichtbar nach außen trägt und somit eine Projektionsfläche für Vorurteile und vor allem für Ängste bietet, die das Eigene zu bedrohen scheinen. Bemerkenswert war hierbei, dass die meist unsachlich geführte Diskussion über ein Kopftuchverbot für Lehrerinnen und Beamtinnen im Alltagsdiskurs eine “Diskursverschränkung” anzeigte, die ihre ganz spezifische Wirkung entfaltet hat. Das heißt konkret, dass das Kopftuch stets eine negative Fremdzuschreibung erfährt, die vor allem rassistische und ethnozentrische Elemente stärkt, die die Angst vor dem „Fremden“ schürt und fremdenfeindliche Ressentiments hervorruft. Es zeigte sich weiterhin in der Auseinandersetzung mit dem Kopftuch, dass die Kopftuchdebatte als Stellvertreterdebatte für viele ungeklärte Fragen im Integrationsdiskurs von Muslimen stand. Es war höchst bedenklich, dass dieser Diskurs ausschließlich zu ungunsten kopftuchtragender Frauen geführt wurde, der Gesellschaftsgruppe, die doch vor Unterdrückung geschützt und deren Emanzipation auch im Berufsleben unterstützt werden sollte. Bedacht werden sollte auch, dass ein Kopftuchverbot von den mittelbar und unmittelbar Betroffenen als gezielte staatliche Diskriminierung erlebt werden könnte. Dies könnte, so die Befürchtung der IRH, auch zu einer Ethnisierung von sozialen Problemen und zur Politisierung von Religionen führen und somit zu einer ernsthaften Gefahr für den sozialen Frieden werden. Aus wissenschaftlichen Untersuchungen wissen wir, dass beispielsweise soziale Konflikte erst dann eine kulturelle oder eine religiöse Dimension bekommen, wenn sich die „Minderheit“ gegenüber der „Mehrheit“ benachteiligt fühlt, und Seite 14 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir wenn sie die Erfahrung macht, dass ihre Kultur und/oder ihre Religion von der Mehrheitsgesellschaft als negativ gedeutet und abgelehnt wird. Die IRH tritt auf der Grundlage des Islam dafür ein, dass Frauen als mündige Personen eigenverantwortlich entscheiden müssen, ob sie sich an die islamischen (Bekleidungs-) Gebote halten wollen oder nicht. Die IRH lehnt jeden Druck, auch familiärer Art, zum Tragen oder Nicht-Tragen des Kopftuches ab, weil es hierbei gemäß den islamischen Prinzipien um eine selbstbestimmte, freie Bekenntnisäußerung geht und gehen muss. Diskriminierung wegen des Nicht-Tragens eines Kopftuches lehnen wir genauso ab, wie Diskriminierung wegen des selbstgewählten Tragens eines Kopftuches. Emanzipation, Toleranz, Freiheit und Gleichberechtigung sind nicht an bestimmten Äußerlichkeiten festzumachen. Diese und weitere Werte sind Teil der islamischen Lebensweise und müssen einer festen inneren Überzeugung entspringen. Toleranz drückt sich nicht in der Kleidung aus, sondern ist eine Haltung bzw. eine N RW Eyalet Baþbakanlýðý bünyesinde çalýþma yapan ‚“Geleceðin Komisyonu“ (Zukunftskommission) tarafýndan‚“Vatanda Yabancý Olmak“(Fremd in der Heimat) adý altýnda bir sempozyum düzenlendi. NRW Uyum Bakanlýðý tarafýndan davet edilen ATiB Genel Baþkan Yardýmcýsý Yakup Tufan ve Siyasi Ýþler Baþkaný Ramazan Özdemir, sempozyuma birlikte katýldýlar. Uyum Bakaný ile birlikte Siyaset Bilimcisi, yazar ve hukukcularýn katýldýðý sempozyumda, Almanya Ýslam Konferansý’nýn yaný sýra, Almanya’daki uyum, eðitim, aile, hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Verhaltensweise, ist Teil der persönlichen Gesinnung, die durch das An- oder Ablegen eines Kleidungsstückes weder verstärkt noch vermindert wird. Eine muslimische Frau grenzt mit ihrer selbstbestimmten eigenen Lebens- und Bekleidungsart keineswegs die anderen Lebens- und Bekleidungsformen aus, sondern sie versteht sich als Teil der faktischen Vielfalt unserer Gesellschaft. Das Tragen des Kopftuches ist kein Zeichen der Intoleranz oder Abgrenzung, sondern Ausdruck des religiösen Bekenntnisses, mit dem die muslimischen Frauen bereit sind, sich aktiv in die Gesellschaft zu integrieren. Die steigende Zahl kopftuchtragender muslimischer Frauen an den Hochschulen, Universitäten, im Arbeitsleben und auch im Schuldienst, belegt anschaulich, dass die Integration durch das Kopftuch nicht behindert wird. Gerade mit dem Kopftuch ermöglicht der Islam den muslimischen Frauen die Möglichkeit sich frei an gesellschaftlichem Leben, Politik, Bildung und Ausbildung, Arbeitsleben, usw. zu beteiligen. Die IRH setzt sich seit Jahren aktiv für die Integration der Muslime in Hessen ein, vor allem auch für das Selbstbestimmungsrecht der muslimischen Frauen. Ein weiteres wichtiges Anliegen der IRH ist die Chancengleichheit für Mädchen und Jungen im Bildungs- und Ausbildungsbereich, für kopftuchtragende und für nichtkopftuchtragende muslimische Mädchen. „Die Würde des Menschen ist unantastbar. Sie zu achten und zu schützen ist Verpflichtung aller staatlicher Gewalt.“ (GG, Art. 1 Abs. 1) Das Grundgesetz gibt eine klare Orientierung an der Würde und den Rechten des Menschen vor. Dieser Artikel steht am Anfang und somit im Mittelpunkt unseres Grundgesetzes und bildet die zentrale Grundlage der Werteordnung unserer Gesellschaft. Zurecht fragen wir Muslime die Politik und Gesellschaft, ob dieser Artikel des Grundgesetzes für die Musliminnen, die freiwillig und entsprechend ihrem Islamverständnis Kopftuch tragen, nicht gilt? „Ist die Würde dieser Musliminnen doch antastbar?“ Folgende Worte unseres ehemaligen Bundespräsi- ATÝB YETKÝLÝLERÝ NRW UYUM BAKANI ÝLE GÖRÜÞTÜ gençlik, önyargý gibi Göçmenleri yakýndan ilgilendiren bir çok konu tartýþýldý. Sempozyumda söz alan Yakup Tufan: Göçmenlerin günlük karþý karþýya geldikleri meselelere iþaret etti. Almanya’da yaþayan göçmenlerin meselelerinin çözümünde, Göçmen Kuruluþlarý ile iþbirliði yapýlma- sýnýn önemine deðindi. Almanya’da uyumun ancak birlikte yapýlacak çalýþmalar sonucu gerçekleþeceðini dile getirdi. Okullarda Ýslam Din Dersleri verilmesinin zaruret olduðu ve bunu bir an önce uygulanmasý gerektiðinin altýný çizdi. Ayrýca önyargýnýn ortadan kaldýrmasýnda komþuluk (iyi komþuluk) iliþkilerin geliþtirilmesinin getireceði faydalarý anlattý. NRW Uyum Bakaný Armin Laschet ile de bir görüþme yapan ATÝB yetkilileri, Almanya’da yaþayan müslümanlarýn ve onlarýn çoðunluðunu teþkil eden Türkler’in meselerinin çözüme kavuþtutlmasýný dile getirdiler. Bu Meyanda Ýslami Cemaatlar ve Çatý Kuruþlarý ile mutlaka iþbirliði yapýlmasýnýn zaruretini vurguladýlar. NRW Uyum Bakaný Armin Laschet’in tavýr ve ortaya koyduðu düþüncelerle, meselerin çözümünden ve yapýlacak iþbiriðinden yana olmasý ümitleri artýrdý. dosya denten Roman Herzog am 27. April 2005 in BergenBelsen sind in diesem Zusammenhang sehr zutreffend: „...Man ist nicht nur verantwortlich für das, was man tut, sondern auch für das, was man geschehen lässt... Wer es zulässt, dass anderen die Würde genommen wird, der verliert am Ende die eigene Würde.“ (Das Parlament, Die Woche im Bundeshaus, Bonn, den 5./12. Januar 1996, Seite 7) Der in der Vergangenheit unsachlich geführte Diskurs zu Lasten Kopftuch tragender Frauen hat dazu geführt, dass islamfeindliche Tendenzen gegen Kopftuch tragende Frauen in der Gesellschaft zugenommen haben. Eine durch die Kopftuchverbotsgesetze initiierte Stigmatisierung muslimischer Frauen gibt fremdenfeindlichen Menschen die Legitimation sie auszugrenzen und erschwert die weitergehende Integration der betroffenen Frauen in die Gesellschaft. Die Ermordung der Muslima Marwa El-Sherbini ist die erschreckende Folge einer islamfeindlichen Haltung in bestimmten Teilen der Gesellschaft. Nicht nur die Muslime, sondern im selben Maße unser ganzes Land, sollten vor allem aus integrationspolitischen Erwägungen und im Interesse des sozialen Friedens in unserem Land besonderes Interesse daran haben, dass dieser Fehler nunmehr korrigiert wird, nämlich dass diese Kopftuchverbotsgesetze aufgehoben werden. Deshalb rufen wir den Hessischen Landtag und die jeweiligen Landtage auf, die Gesetze zum Kopftuchverbot im öffentlichen Dienst, welche die Würde der Musliminnen verletzen, nunmehr aufzuheben. Wir rufen auch alle demokratischen Parteien, Kirchen bzw. Religionsgemeinschaften, Frauenorganisationen und Organisationen für Menschenrechte auf, gegen die Diskriminierung der Kopftuch tragenden Musliminnen im öffentlichen Dienst und in der Gesellschaft und für ihre Würde und Gleichberechtigung einzusetzen. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16:52 Uhr Seite 15 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16 I GMG Eðitim Baþkanlýðýmýz, önceki yýllarda da olduðu gibi 2009 yýlý tatil sezonunu, Avrupa’daki çocuklarýmýza yönelik Yaz Okullarý bünyesinde eðitim hizmetleri sunmuþtur. Avrupa’daki Müslüman toplumlarýn büyük bir bölümünü göçmen müslümanlar oluþturmaktadýr. Hernekadar göç edilmiþlik kavramý yýldan yýla yerleþse bile, yaz dönemi geldiðinde bir çoklarý sýlai rahim maksadý ile memleketlerine ziyaretlere, tatile gitmektedirler. Gidemeyen göçmen vatandaþlarýmýzýn çocuklarýna yönelik, Ýslamî kimliklerinin oluþumunun saðlanýlmasý ana gaye tutularak, Yaz Okullarý IGMG Eðitim Baþkanlýðý tarafýndan hizmet olarak sunulmaktadýr. Çocuklarýmýz, bulunduklarý çok kültürlü toplumlarda her nekadar toplumun önemli bir parçasýný teþkil etseler dahi, gereken eðitim hizmetlerinden eðitim eþitliðinden istenildiði þekli ile faydalanamamaktadýrlar. Bunlarýn en baþýnda Ýslam Din Dersleri ile ilgili resmi okullarda almalarý gereken bilgileri, eþitlik ilkesi gözetiminde alamamaktadýrlar. Oysa anayasal bir hak olan kiþinin dinini öðrenmesi ve yaþamasý hususu yillarca sadece konuþulmuþ, konuþturulmuþ ama netice olarak aradan çok uzun yýllar geçmesine raðmen, anayasada tarif edildiði konuma getirtilmemiþtir. Tabi yýllar ardý ardýna geçerken, yetiþen nesiller, Ýslam Din Derslerinden mahrum býrakýlmakta ve inançlarý doðrultusunda ikilem içerisinde kimlik problemi yaþamaktadýrlar. Bir tarafta ebeveynin sahip olduðu ve çoðu zaman oturtturulamamýþ farklý bir kimlik, öbür tarafta hayatýn, toplumun da tam içinde olduðu, yani gerçek dünyanýn kendine özgü kimliði. Genç nesil ister istemez bu iki kimlik arasýnda ne yapacaklarýný bilememekte ve bocalamaktadýrlar. Müslüman çocuðun Ýslamî kimliðinin oluþmasý, ve bu kimliðin geliþmesine imkan saðlayan eðitim kurumlarý ile Ýslâmî toplumsal yapýnýn varlýðý ile doðrudan baðlantýlýdýr. Bu hususlar dikkate alýnarak, çocuklarýmýza yönelik, veli- 16:52 Uhr Seite 16 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 IGMG Eðitim Baþkaný Mehmet GEDiK 2009 Yýlý Yaz Okullarý Çalýþmasý Oldukça Verimli Geçti lerinde muaffakatlarý alýnarak desler ve müfredatlar hazýrlanýarak uygulanmýþtýr. IGMG Yaz Okullarý’nýn Ýslami Kimlik noktasýnda önemli bir eksikliði tamamlamakta ve bir boþluðu doldurdurmaktadýr. IGMG 2009 Yaz Okullarýnda, çocuklarýmýzýn yaþ seviyeleri ve gitmekte olduklarý okullar, eðitim süreçleri dikkate alýnarak, pedagojik ve didaktik metodlar dahilinde Ýslam Din Dersleri verilmiþtir. Bu dersler ile ilgili olarak tüm Avrupa genelinde IGMG Eðitim Baþkanlýðýmýzýn hazýrlamýþ olduðu Temel Eðitim Müfredatlarý ders olarak okutulmuþtur. Bu derslerden maksat, sadece öðretim deðil, eðitim almalarý da saðlanýlmýþtýr. Çocuklarýmýza, ayný zamanda Temel Dini Bilgiler, yerel lisanlarda Ýslam Din Dersleri olarak da verilmiþtir. Çocuklarýmýz dini bilgileri sadece ezberleyen deðil, ayný zamanda iyi bir þekilde kavramýþ olmalarý ve sorulduðunda anlatabilmeleri hedeflenmiþtir. Bu vesile ile çocuklarýmýz, dersleri sadece türkçe deðil. Bulunduklarý ülkelerin yerel dilleri ile de almalarý saðlanýlmýþtýr. Türkçe‘ye önem verdik: Bu yýl özellikle Analdil (analisan) kavramýna çok önem verdik. Derslerimizin sadece yerel lisanlarda yapýlamamasýnýn sebebi, Anadildir. Avrupa toplumunda yaþamlarýný sürdürecek olan göçmen çocuklarýmýzýn birçok ülkedeki göçmen vatan- daþlarý ile anlaþabilmesi, dahada ötesinde akrabalarý ile ayný ortak dilde anlaþabilmeleri açýsýndan bu çok önemlidir. Kaldýki, anadilini kavramýþ olan bir çocuðun, yerel dili de daha iyi kavramasýnýn mümkün olacaðýndan da yaklaþarak Türkçe dersleri, sadece ders dili olarak deðil, dil bilgisi kurallarý ile okutulmuþtur. Sosyal Ýliþkilerin ve Paylaþma Duygularýn verilmesi. Yaþam süreci içerisinde yeni dostluklar, arkadaþlýklar kurabilmenin hangi toplum olursa olsun, diðer insanî iliþkilerin temelini oluþturur. Bu konum dikkatlerde turularak Adab-ý Muhaþeret ve Ahlak dersleri iþlenilmiþtir. Baþkalarýna karþý saygý dosya gösterme, konuþma ve hitap ederken baþkalarýný incitmeme, arkadaþlarýna, ebeveyne, öðretmenlere ve büyüklere karþý saygýlý davranmayý, küçükleri de sevgi ve anlayýþla karþýlamlarý ders olarak iþlenilmiþ. Zaman zaman konu ile ilgili skeç ve tyatro sahneleri oluþturulmuþtur. Yaz Okullarýmýzýn en önemli etkenlerinden birisi de, daha önceden de arkadaþ veya tanýdýk olanlar, veya birbirleri ile hiç tanýþmamýþ, ilk defa tanýþanlar, farklý ortamlardan gelen çocuklarýn yeni dostluklar kurmasý için bir fýrsat oluþturmuþtur. Kurulan bu dostluk ve arkadaþlýklar, çocuklarýn birbirlerine karþý fedakârca davranabilmelerini, paylaþma duygularýný karþýlýklý öðrenmelerine vesile olmuþtur. Özellikle yatýlý kurslarýmýzda, çocuklarýn birbirlerine yemek veya içecek servisi yapmalarýnýn, zaman zaman yemek yedikleri masalarý nöbetleþe toplamalarýnýn aþaðýlayýcý bir durum olmadýðýný ve zevkle yapýlabilecek bir hizmet olduðunu gördüler. Yardýmlaþmanýn ibadet olduðunu, insanlarýn en hayýrlýsýnýn insanlara faydalý olanlarýn olduðu bilinci ile hareket ettiler. Bir çocuðumuz, kendisi daha çok acýkmýþ ya da susamýþ olsa bile, önce arkadaþýna ikram edebilmelerinin iyi bir davranýþ olduðu hazzýný tatmalarý ve bu þuura ermeleri Yaz Okullarý’nýn kendilerine saðladýðý önemli davranýþlardan birisi olmuþtur. Paylaþabilmeyi öðrenmek, sahip olduðu her hangi bir þeyi bölüþebilmek de çocuklarýn kimlik geliþimi açýsýndan da bir baþka önem arzetmektedir. 2009 Yaz Okullarý’na katýlan bütün çocuklarýmýzýn, davranýþlarýndaki bu olumlu deðiþim eðitimcilerin dikkatlerini çektiði gibi, ebeveynlerin de dikkatini çekmektedir. Buh al ve hareketleri toplum içerisinde de takdir görecek olan çocuklarýmýza öz güvenlerini kazanmalarý ve toplum içerisinde sevildiklerini aþýlayacaktýr. Bu eðitimden geçen çocuklarýmýz, okulda arkadaþ iliþkilerine dikkat ediyor, onlarla daha iyi ölçüler içerisinde geçinebilmeyi hedefliyorlar. Özellikle öðretmenleriyle 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya 16:52 Uhr Seite 17 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir daha duyarlý saygýn bir iliþki kurabiliyorlar. Çocukluðun verdiði afacanlýk her haliyle mutlaka devam edecektir. Ama ne varki bu afancanlýk, yerini daha emin olabileceðimiz ve kasýtlý yaramazlýklardan kaynaklanmayan afacanlýklar olacaktýr. Kazanýlan bu kimlik, gelecek hayata atýlacak adýmlarýn saðlam temeller üzerinde devam etmesinde öncü rol oynayacaktýr. Bu anlamda, IGMG Yaz Okullarý’mýza katýlan çocuklarýmýz, okulun gelecekte kendi hayatý için nekadar önemli olduðunu kavrýyor ve okul hayatýna daha da önem veriyorlar. 2009-2010 yýlý Eðitim Sezonuna hazýrladýk. Yaz Okullarý’nýn, doðrudan okul derslerine yardýmcý olma gibi bir hedefi olmamakla birlikte, okulun, okumanýn, eðitim görmenin öneminin kavratýlmasý gibi bir hedefi vardýr. Bunun içindir ki, derslerin bir bölümü bu hayat amaca yönelik olarak, çocuklarýmýzýn ufkunun açýlmasýna yardýmcý olunmuþtur. Seçebilecekleri çeþitli meslekler üzerinde müzakereler yapýlmýþtýr. Problemli olan dersleri noktasýnda yardýmcý eðitmenler vasýtasý ile dersler almalarý saðlanýlmýþtýr. Bu noktada gerek Gençlik Teþkilatýmýz, gerekse Kadýn Kollarýmýz bünyesinde Üniversiteli talebelerimiz hizmet vererek çocuklarýmýzýn okullara hazýrlanýlmasýn- “Alo Saðlýk” Almanya genelinde saðlýk sorunlarýna yönelik servis hattý A lmanya’da yaþayan Türk asýllý göçmenler bundan böyle saðlýk problemleri ile ilgili “Alo Saðlýk” servis hattýna danýþabilecek. Bu servis ile özellikle Türk ailelerinin, çocuklarýnýn muayene ve aþý programý hakkýnda bilgilendirilmesi planlanýyor. Servis hattýnda bilgi veren kiþiler Türk asýllý ve Türkçe konuþabilen doktor ve uzmanlardan oluþuyor. Proje Giessen’de bulundan Türk-Alman Saðlýk Vakfý, Ludwigshafen’da bulunan ve týp servis hizmeti sunan “MD Medicus” ve ülke genelinde faaliyette olan “City BKK” isimli hastalýk sigortasý tarafýndan geliþtirildi. Projeyi Devlet Bakaný Maria Böhmer de destekledi. Hükümetin Entegrasyon Sorumlusu Böhmer: “Telefon Servis hizmeti Türk çocuklarýnýn saðlýk sorunlarýnýn iyileþtirilmesi yönünde büyük bir adýmdýr. Ayrýca bu hizmet engellerin aþýlmasýna ve baþarýlý bir entegrasyona önemli bir katkýdýr. Çünkü Almancasý eksik olan ve kültürel olarak farklý düþünen çoðu göçmen ailesi bu nedenlerle çocuklarýný doktora götürmüyor” þeklinde konuþtu. Göçmen ailelerin çocuklarýnýn saðlýk konusunda baþvurduklarý önleyici tedbirlerin göçmen olmayan ailelerin ayný yaþlardaki çocuklarýna nazaran daha düþük durumda olduðu belirtildi. Robert Koch Enstitüsü’nün Çocuk Saðlýk Servisi’nin verdiði bilgiye göre Türk asýllý göçmen çocuklarýnýn yalnýzca yüzde 68,5’i bakým muayenelerine katýlýyor. Göçmen olmayan çocuklarda ise bu oran yüzde 86,2. Aþý konusunda da arada büyük bir fark bulunuyor. Özellikle doðum sonra- sýnda Almanya’ya gelen çocuklarýn aþýlarýnda eksiklikler görülüyor. Devlet Bakaný Maria Böhmer Türk ailelere seslenerek; “Çocuklarýnýzýn saðlýk sorunlarý için yeni telefon servis hizmetini kullanýn. Çocuklarýnýzýn aþýlarýný zamanýnda yaptýrýn, bakým muayenelerine dikkat edin. Çocuklar için hayata saðlýklý bir baþlangýç, gelecekleri için en önemli þeydir. Ayrýca bunun bedensel ve ruhsal geliþimi saðlayarak topluma katýlýma katkýsý olacaktýr. Ve bu da bizim entegrasyon politikamýzýn hedefidir” dedi. Telefon saðlýk hizmetinden yararlanmak isteyenler 0180-2-28 23 23’ü arayarak bebek ve çocuk saðlýk problemleri hakkýnda danýþabilir, geniþ bilgiler alabilirler. “Alo Saðlýk” adlý telefon hizmeti þu an ücretsiz hizmet veriyor – ancak bu bir senelik deneme süresinin ardýndan CITY BKK’da sigortalý olanlar için geçerli olacak. 17 Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 da yardýmcý olmuþlardýr. Gezi Spor ve Dinlenme Ýmkanlarý Saðladýk. Programlarýmýza katýlan çocuklarýmýza, Bulunduklarý mekanlarda spor imkanlarý saðlanýlmýþ, bir çok sportif faaliyetler gerçekleþtirilmiþtir. Bunun yaný sýra gezi programlarý düzenlenerek eðlenmeleri ve dinlenmeler saðlanýlmýþtýr. IGMG Eðitim Baþkanlýðýmýzýn düzenlediði Yaz Okullarý, sadece baþlý baþýna bir eðitim kursu deðildir. IGMG’nin gerçekleþtirdiði eðitim hizmetleri zincirinin bir parçasýný oluþturmaktadýr. Yukarýda söz konusu edilen kimlik özelliklerinin kazanýlýp yerleþtirilmesi ve geliþtirilmesi bu eðitim zinciri halkalarýnýn kopmamasýna baðlý. Yaz Okullarý’ndan öte cami, cemaat, aile ve toplumun bu kimliði beslemesi gerekmektedir. Haiger ve Wetzlar`da Meslek ve Eðitim Fuarý L ahn Dill Bölgesi Ticaret ve Sanayi Odasý (IHK) bu yýl Meslek ve Eðitim Fuarýný Wiesbaden Esnaf Odasý (Handwerkskammer Wiesbaden), LahnDill Esnaflar Odasý Birliði (Kreishandwerkerschaften) ve Ýþ Bulma Acentasý (Agentur für Arbeit) iþbirliði ile düzenlemektedir. Fuarda meslek okullarýnýn yaný sýra bölgedeki firma ve kuruluþlarýn standlarý yer alacak. Haiger ve Wetzlar`da ikiþer gün sürecek olan Meslek ve Eðitim Fuarý 2009 ile bilgiler aþaðýda yer almaktadýr: Haiger Sechshelden Perþembe, 10 Eylül 2009 Saat: 08:00 17:00 Cuma, 11 Eylül 2009 Saat: 08:00 15:00 Yer: WilliThielmannHalle Lange Wiese, Haiger Wetzlar Perþembe, 17 Eylül 2009 Saat: 08:00 16:00 Cuma, 18. Eylül.2009 Saat: 08:00 15:00 Yer: WernervonSiemensSchule Dammstraße 64, Wetzlar Meslek ve Eðitim Fuarý Wetzlar`da 2000 yýlýndan beri düzenlenmekte olup, Wetzlar`da bu yýl 55 firma ve kuruluþ 53 standda, Haiger`de ise 59 firma ve kuruluþ 53 standda yer alýyor. 100`den fazla meslek grubu, çeþitli firma ve kuruluþlarca öðrencilerin tanýtýmýna sunulacak. IHK Wetzlar yetkilileri þu açýklamayý yaptýlar: “Fuarda IHK Wetzlar olarak, bölgemizdeki meslek eðitim imkanlarýný öðrencilere tanýtmayý hedefliyoruz. Meslek seçimi konusunda gençlerin en iyi ve doðru informasyonu ilk elden almalarý bizim için önem taþýmaktadýr. Fuarda gençlerin mesleklerle ilgili bilgile- ri, bizzat sektördeki uzman kiþilerden alma imkaný olacaktýr. Amacýmýz gençlerin kendilerini daha iyi tanýmalarýný saðlayýp, kendilerine en uygun mesleði seçmelerinde, onlara yardýmcý olmaktýr. Ailelerin de çocuklarýnýn meslek seçiminde çok önemli bir rolü vardýr. Anne ve babadan baþka çocuðunu kim daha iyi tanýyabilir ki? Diðer konularda olduðu gibi meslek seçiminde de anne ve babalarýn çocuklarýna destek verip, yalnýz býrakmamalarý, onlarýn en iyi þekilde motive olmalarýný saðlayacaktýr. Bu nedenle de aileleri fuarda görmekten memnun olacaðýz.” Fuara giriþ ücretsizdir. Daha geniþ bilgiyi www.ihklahndill.de ve www.azubilahndill.de sayfalarýnda bulabilirsiniz. 37. sayi sayfalar hessen 18 30.08.2009 16:52 Uhr Seite 18 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 haber 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya Seite 19 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Ali BOZKURT B iz bir aileyiz. Tam 1,5 milyarlýk büyük bir aile... Hiçbir karþýlýk beklemeksizin severiz birbirimizi. Yalnýz O’nun rýzasý için.. Kol kanat gereriz birbirimize... Acýlarýmýzý da sevinçlerimizi de birlikte paylaþýrýz.. Afrika’nýn tenha bir köþesinde bir kardeþimiz aç kalsa, kendimizi sorumlu hissederiz... Düþünebiliyor musunuz, dünyanýn öbür ucunda olan bir felakette maðdur duruma düþmüþ bir Müslüman kardeþinize tek baþýnýza yardým edebileceðinizi? Düþünebiliyor musunuz, kurban bayramýnda kurbanýnýzý adýný daha önce duymadýðýnýz bir ülkede yaþayan bir Müslüman kardeþinizle birlikte kesebileceðinizi, tek baþýnýza? Düþünebiliyor musunuz, Afrika’nýn suya hasret bir bölgesinde orada yaþayan bir kardeþinizle su kuyusu açmak için kazma sallayabileceðinizi, tek baþýnýza? Düþünebiliyor musunuz, tek baþýnýza uzak bir coðrafyada bir okula bir tuðla olmayý, aç bir sabiye gýda, yetim bir evlada yoldaþ olmayý? Düþünebiliyor musunuz, ayrýmcýlýða maruz kalan kardeþlerimizin yardýmýna tek baþýna koþabileceðinizi? Biz bugün bunlarý teþkilat olarak yapabiliyor isek, bunun altýnda yatan tek gerçek bizim kardeþler oluþumuz ve dayanýþmamýzdýr. Tek tek fertler olarak gidemeyeceðimiz yere tek yürek gibi çarpan bir teþkilat olarak gidiþimizin formülü budur. Kardeþler oluþumuzdur, dayanýþma içinde oluþumuzdur… Bizim birbirimize kenetlenmiþ bir bina gibi saf baðlayarak dünyaya bakýþýmýz, uzaðý yakýn ediyor, zoru kolay, imkânsýzý mümkün ediyor. Avrupa coðrafyasýnda akþam yemeðinde soframýza bir tabak da Afrika’daki kardeþimiz için koyabiliyoruz. Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatý; Kurban organizasyonlarý, yardým kampanyalarý ve Fitre-Zekat kampanyalarýyla, Avrupalý 16:52 Uhr hayat [email protected] Müslümanlarýn her türlü zekat ve baðýþlarýný dünyanýn dört bir yanýndaki mazlum ve maðdur Müslümanlara ulaþtýrýyor. Ümmet bilincinin oluþmasý, Ýslam kardeþliðinin geliþmesi, Müslümanlar arasý dayanýþma ve kaynaþmanýn gerçekleþmesi amacýyla yapýlan bu organizasyonlar, Avrupa’da yaþayan Müslümanlarýn ferdi olarak yapamayacaklarý zor bir görevi, teþkilat olarak kolayca yapabilme imkaný saðlýyor. Bu dev organizasyonlar, amaçlarý doðrultusunda, birbirine karýþtýrýlmadan ayrý ayrý planlanýyor ve yürütülüyor. Kurban baðýþlarý farklý ülkelerde vekaleten kesilerek daðýtýlýyor. Yardým kampanyalarý çerçevesinde toplanan yardýmlar, toplandýðý amaç doðrultusunda sahiplerine ulaþtýrýlýyor.. Fitre ve Zekat Kampanyasý bünyesinde toplanan fitre ve zekatlar da, Kur’an’da zikredilen yerlere, Teþkilatýn belirlediði öncelik sýralamasýna göre daðýtýlýyor. Baþörtüleri nedeniyle okuma hakkýndan mahrum býrakýlan, maðdur edilen, Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Mazlum ve Maðdura Uzanan “Dost El” Olmak baþarýlý, çalýþkan baþörtülü öðrenciler. Titizlikle seçilen baþörtüsü maðduru öðrencilerimize eðitim bursu olarak takdim ediliyor. Ayrýca, maddi durumlarý yeterli olmayan, çalýþkan ve baþarýlý üniversite öðrencileri. Bu çerçevede yüzlerce üniversite öðrencimize eðitim bursu veriliyor. Avrupa’da eðitim yapan kurum ve kuruluþlarýmýza eðitim desteði saðlanýyor. Kalifiye eleman yetiþtirmek üzere Genel Merkez bünyesinde istihdam edilen Üniversite öðrencilerimiz destekleniyor. Farklý ülkelerdeki kurum ve kuruluþlarla iþbirliði çerçevesinde mazlum, maðdur, muhacir ve mültecilere yapýlan yardýmlar. Bu doðrultuda Bosna, Sancak, Makedonya, Kosova, Çeçenistan, Keþmir ve Doðu Türkistan’da yaþayan mazlum ve maðdur kardeþlerimize yardýmlar ulaþtýrýlýyor. Yardým komisyonuna yapýlan müracaatlar doðrultusunda, yardým komisyonumuz tarafýndan deðerlendirilerek uygun görülen kiþilere yardýmlar yapýlýyor. Ramazan aylarýnda farklý ülkelerde daðýtýlan ramazan kumanyalarý, iftar ve sahur ikramlarý gerçekleþtiriliyor. Görüldüðü gibi, Ýslam Toplumu Milli Görüþ Fitre ve Zekat Fonu’nda toplanan yardýmlar, dikkat ve titizlik içerisinde en uygun þekilde sahiplerine ulaþtýrýlýyor. Avrupa üniversitelerinde okuyan bu öðrencilerimiz ise, gerek okul baþarýlarý, gerekse hocalarý ve arkadaþlarýyla kurduklarý seviyeli ve nitelikli iliþkileriyle, hem inancýmýzý doðru biçimde temsil ediyorlar, hem de herkesin takdir ve güvenini kazanýyorlar. Bu öðrencilerimizin gelecekte insanlýða yapacaklarý hizmetlerden, kendilerine destek olan herkes mutlaka paylarýna düþeni kazanacaklardýr. Ýslam Toplumu Milli Görüþ, Avrupalý Müslümanlarýn fitre ve zekatlarýný en doðru biçimde deðerlendirmekte ve en doðru adreslere ulaþtýrmaktadýr. Bu doðrultuda Srebrenica Anneleri’ne yaptýðýmýz yardýmlar çok büyük anlam taþýmaktadýr. Þehit annelerine yaptýðýmýz bu yardýmlarla hala onlarýn yanýnda olduðumuzu ve olacaðýmýzý göstermiþ oluyoruz. Genç Müslümanlar Teþkilatý’nýn Bosna’da yaptýðý din eðitimi ve diðer hizmetlerine maddi destek saðlaya- 19 rak, Bosna Müslümanlarýnýn geliþmesine katkýda bulunmuþ oluyoruz. Makedonyoda El Hilal Teþkilatý ile bir çok projelere imza atýyoruz. Sancakta yaptýðýmýz yardýmlarla, o bölgede din hizmetlerinin daha iyi yürütülmesine destek vermiþ oluyoruz. Türkiye, Pakistan, Banglades, Endonezya, Ceyazir, Nijer, Sierra Leone, Sudan, Lübnan-Filistin ve birçok ülkede Ramazan Kumanyalarý daðýtýyor onlarla iftar ve Sahur etmeye gayret ediyoruz. Ayrýca, pek çok farklý ülkede zulme uðrayan, ezilen, mazlum ve maðdur kardeþlerimize Fitre ve Zekat Fonu’ndan yardýmlar yaparak, onlara maddi ve manevi destek sunmuþ oluyoruz. Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatý bu organizasyonlarla ne kadar önemli hizmetlere öncülük etmektedir. Ýslam Toplumu Milli Görüþ Avrupalý müslümanlarýn teveccühünü kazanmýþ “Hizmette Öncü” bir kuruluþtur. Bu büyük hizmetler, Avrupalý Müslümanlarýn maddi ve manevi destek ve çabalarýyla yürütülmektedir. Fitre, zekat ve sadaka, verdiði sonsuz nimetler karþýsýnda Rabbimize þükrün bir ifadesidir. Maddi ve manevi bir arýnmadýr. Ümmet bilincinin ve kardeþlik þuurunun bir yansýmasýdýr. Ve en zor imtihanlardan biridir. Ancak bu zoru baþarmak, vermek, verebilmek de bir o kadar önemli ve deðerli bir ameldir. Ýslam Toplumu Milli Görüþ 2009 Fitre ve Zekat Kampanyasý’nda her yýl olduðu gibi bu yýl da daha büyük katýlýmlarla, daha büyük hizmetler gerçekleþtirmeyi hedefliyoruz.. Sizi de fitre ve zekatlarýnýzý bu anlamlý ve kalýcý hizmetlerde deðerlendirmeye davet ediyoruz. Eðer bu hizmetleri takdir ediyor, devam etmesini ve daha da artmasýný arzu ediyorsanýz, bu kampanyaya siz de destek olun.. Hep birlikte, el ele daha büyük hizmetlere imza atalým.. Ramazan-ý Þerifiniz mübarek olsun. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 20 “ Seite 20 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Selahattin SAYGIN Ey iman edenler! Sizden öncekilere yazýldýðý gibi, sizin üzerinize de oruç tutmak yazýldý (farz kýlýndý). Olur ki bu sâyede takvâya eresiniz.” (Bakara 183) “O kitap (Kur’an); onda asla þüphe yoktur, o, muttakiler (sakýnanlar ve arýnmak isteyenler) için bir yol göstericidir”. (Bakara 2) “Ramazan orucunu tutup ölen mümin, cennete girer.” (Hadis-i Þerif, Deylemi) “Oruçlunun susmasý tesbih, uykusu ibadet, duasý makbul, âmeli de çok sevaptýr.” (Hadis-i Þerif, Deylemi) Ýnsan hayatýnda her anýn, her zamanýn önemi vardýr. Zaman çok önemli bir deðerdir. Yeter ki insan bu deðerin kýymetini bilsin. Cenab-ý Allah’ýn bize bahþettiði zamanýn, bazý aylarý, bazý gün ve geceleri çok özel ve kýymetlidir. Ramazan ayý bu özel olan aylardandýr. Ramazan ayý, rahmeti, bereketi, affý bol olan bir aydýr. Dayanýþmanýn, kardeþliðin, saygýnýn, sevginin, yardýmlaþmanýn en çok hissedildiði bir aydýr. Sevgili Peygamberimiz bize bu mübarek ayý ne güzel anlatýyor. “Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahlarý yakýp erittiði içindir.” (Ý. Mansur) “Ramazan bereket ayýdýr. Allah bu ayda, günahlarý baðýþlar, dualarý kabul eder.” (Deylemi) “Ramazanýn baþý rahmet, ortasý maðfiret, sonu ise, cehennemden kurtuluþtur.” (Ý. Ebiddünya) “Farz namaz, sonraki namaza kadar, Cuma sonraki cumaya kadar, ramazan ayý, sonraki ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.” (Taberani) Ýbadetin ana ölçüsü, kiþiyi Hakk’a götürmek, kulluk mertebesine yükseltmek, kiþiyi iki cihanda mutlu olmasýný saðlamaktýr. “Ýbadetin þuuruna eriþen bir kul, Allah’ýn bütün emirlerine ve yasaklarýna riayet etme meziyetine sa- 16:52 Uhr hip olur. Rabbi’nin emirlerine ve yasaklarýna uyan insan dünyanýn zararsýz, en mükemmel ve medeni bir insandýr. Dünya ahlak düzeni böyle dürüst insana muhtaçtýr. Kâinatýn düzeni, güzel ahlaka baðlýdýr.” (Seyfettin Taþkýn- Emekli Müftü) Erzurumlu Ýbrahim Hakký Hz. “Ahlak iledir Kemal-i Âdem, ahlak iledir nizamý âlem” “Biz gerçekten insanoðlunu þan ve þeref sahibi kýldýk…” (Ýsra 7) Güzel ahlak Peygamber ahlakýdýr. Peygamber ahlakýna uyan, bu ahlaký yaþayan, Peygamberi örnek alan insan güzel ahlaký yaþayan insandýr. “Allah baþkasýnýn iyiliðini isteyene iyilikler ihsan eder.” (Seyfettin Taþkýn-E. Müftü) SOSYAL HAYATI CANLANDIRAN AY Ramazan ayý akrabalar arasý münasebetleri geliþtiren, sevgi ve saygýnýn arttýðý, merhamet duygularýnýn kabardýðý, bölüþmenin, paylaþmanýn, ikramýn, hayrýn, yardýmlarýn doruða çýktýðý bir aydýr. Yoksulluðu ortadan kal- hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Rahmet, Bereket, Af ve Dayanýþma Ayý RAMAZAN dýracak zekât müessesesinin Ramazan ayýnda iþlerlik kazanmasý bu ayýn önemini daha bir ortaya çýkarýyor. Bu ayda yoksullar doyurulur, fakirler gözetilir, teravih namazlarýyla toplu ibadet hazzý elde edilir. Bu ayda kadýn, erkek, yaþlý, genç her yaþtan insanýn eþit þartlarda camilerde Allah için bir araya gelmesi ne güzel bir haldir. Açlýðýmýz ruhta deðil bedende Huzur buldum ey Ramazan sende Bu ayda anladým yoksulu bende Aþk’la Hakký buldum, þükredip doydum. Oruç’la gelir evimize rahmet Ýnananlara yoktur bunda zahmet Kur’an bu ayda indi bulduk himmet Aþk’la Hakký buldum, þükredip doydum. Selahattin SAYGIN Ramazan ayý bir imtihandýr, bu ayda, bütün müminler daha dikkatlidir, suç iþleme oranlarý ciddi manada düþmektedir. Ramazan ayýnda tutulan oruç, hayatý disiplin altýna almaktýr. Bu ay sabýrdýr, infaktýr (yardýmlaþmadýr), dayanýþmadýr, nefsi kontrol altýna almaktýr, ruhu arýndýrmak ve yüceltmektir, imaný kemale erdirmektir. Cemiyet ve cemaat hayatý bu ayda daha bir canlýlýk kazanýr, Allah rýzasý her þeyin baþýdýr. Oruçta Allah için beden ve nefsin isteklerine ölçü koymaktýr. Ýslam’ýn getirdiði güzellikler insan hayatýný her yönüyle kuþatmaktadýr. Ramazan ayýnda verilmesi gelenek haline gelen zekât, Ýslam inancýna göre fakirin zengin üzerinde olan hakkýdýr. Bu hak ödenmeden o malýn tamamý temizlenmiþ olmaz. Ýslam’ýn ortaya koyduðu ölçü, zekâtý verenin malý artar ve bereketlenir. Zenginlik yoksulu doyurmaktan geçiyor. Zekât-ýn verildiði, uygulandýðý dünyada açlýktan, sefaletten asla bahsedilemez. Ramazan ayýnda verilen sadaka-i fitr bir ay boyunca tutulan ramazan orucunun kabulünün bedelidir. Bu sadakanýn miktarý ne kadar artýrýlýrsa o kadar makbul olur. Bu ne güzel bir inanç- dosya týr, Allah için aç kalýnýyor ve bir de fakire yardým ediliyor. Güzellikler nefsi terbiye etmekten, paylaþmaktan, yoksulu gözetmekten, inanmaktan, sabýrdan, ahlaktan geçiyor. MÜMÝNLERÝN DÝKKAT ETMESÝ GEREKEN ÖLÇÜLER Camilerdeki faaliyetleri artýrmalý, insan eksenli faaliyetler ön plana çekilmeli, bütün aile fertleri bu çalýþmalardan faydalanmalý. Zekât, fitre, yardýmlar iyi organize edilmeli, hayýr iþleri asla ihmal edilmemeli, maðdur ve yoksullara zamanýnda ulaþtýrýlmalý. Bu ayda aile muhabbeti güçlendirmeli, aile içi dayanýþma geliþtirmeli, sürtüþmelerden, münakaþalardan uzak durmalý, dedikodulara fýrsat vermemeli, boþ sözlerden uzak durmalý. Kur’an okunmalý, namaz kýlýnmalý, teravih namazý kaçýrýlmamalý, bolca insanlýðýn kurtuluþu için dua edilmeli. Yunus Emre’nin diliyle “Sövene dilsiz gerek, dövene elsiz gerek” ramazan ayýnda en çok uymamýz gereken ölçü herhalde budur. RAMAZAN AYI VE KULLUK VAZÝFELERÝMÝZ Ramazan ayýnda bize verilen en büyük imkân, kul olma duygusunu en iyi bir þekilde kavramýþ olmamýzdýr. Bu ayda kullukla bir nevi kuþatýlýyoruz. Oruçla kendimizi daha iyi kontrol altýnda tutabiliyoruz. Bu ayda biz oruç tutarak hem bedenimizi, hem de ruhumuzu eðitmiþ oluyoruz. Ramazan ayý, onbir ayýn sultaný olarak kabul edilir. Çünkü bu ayda elde ettiðimiz ölçüler onbir ay kuþatýr, bize kulluk vazifelerimizi hatýrlatýr, kurtuluþun kullukla olacaðýný gösterir. Bu davet imandýr, ihlâstýr, infaktýr, rahmettir, berekettir, kurtuluþtur ve kýsacasý Yaratana kulluktur. Selam olsun kullukla kurtuluþu seçenlere. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya Seite 21 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Abdullah YILDIZ M übarek “Üç Aylar” ikliminin son etabý olan ‘on bir ayýn sultaný’ Ramazan ayýna girmek üzereyiz. Recep, Þaban ve Ramazan aylarý, yüce Peygamberimizin (s.), diðer aylardan daha fazla önem verdiði, daha çok ibadette bulunduðu `kutlu aylardý,’. Üç aylardan Þaban Recep’ten, Ramazan da Þaban’dan daha kýymetlidir ve bunlarýn hepsi de Ramazan’a hazýrlýktýr. Kur’ân-ý Kerîm’de adý geçen tek ay Ramazan’dýr. Bakara suresinin 185. ayetinde; kendisinde Kur’ân-’ýn indirildiði beyan buyru-lan ve bundan dolayý da mübarek olan kutlu bir aydýr Ramazan: “Ramazan ayý ki, Kur’ân onda indirildi...” Ramazan’m Anlam Dünyasý: Güz Yaðmuru, Arýnmak, Yanmak, Bilenmek, Teslimiyet... Elmalýlý Hamdi Yazýr’ýn Hak Dini Kur’ân Dili isimli tefsirinde, Bakara/185, ayetin tefsiri baðlamýnda, Ramazan’m kelime anlamlarýyla ilgili olarak çok güzel açýklamalar buluruz. Bu açýklamalar, Ramazan’m manasý üzerinde daha iyi tefekkür etmemize imkân saðlar: Mücahid’den yapýlan bir rivayete göre; “Ramazan” esmâuilah’tandýr, yani Allah’ýn Ýsimlerindendir. “Þehr-i Ramazan” bu anlamýyla “Þehrul-lah” (Allah’ýn Ay’ý) demek olur. Allah’ýn ismiyle anýlan bir ay ise her yönüyle mübarektir. Ramazan kelimesinin kökenine dair bir baþka görüþ de Ýmam Halil’den aktarýlýr: Buna göre Ramazan ismi “ramazf’den türemiþtir. Bu da güz yaðmuru anlamýna gelir. Güz yaðmuru; yazýn sonunda, kuraklýktan, susuzluktan çatlamýþ topraklar, aðaçlar ve bitkiler suya hasret hale gelmiþken ve her tarafý toz toprak kaplamýþken gerçek bir rahmet olarak yaðar ve ortalýðý tertemiz hale getirir. Sadece tabiattaki kiri, pasý, 16:52 Uhr hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 RAMAZAN GÜZ YAÐMURUNDA YIKANMAK Ramazan ismi “ramazf’den türemiþtir. Bu da güz yaðmuru anlamýna gelir. Güz yaðmuru; yazýn sonunda, kuraklýktan, susuzluktan çatlamýþ topraklar, aðaçlar ve bitkiler suya hasret hale gelmiþken ve her tarafý toz toprak kaplamýþken gerçek bir rahmet olarak yaðar ve ortalýðý tertemiz hale getirir. Sadece tabiattaki kiri, pasý, tozu temizlemekle kalmaz; hem topraðýn, bitkilerin, hem hayvanlar âleminin ve tabii hem de insanlarýn suya kanmasýný saðlar. Güz yaðmuru mesabesinde olan Ramazan ayý da, onu gereði gibi yaþayanlarý, manevi kirlerden, paslardan yýkamakla kalmaz, ayný zamanda onlarý manen doyuma, itminana eriþtirir. tozu temizlemekle kalmaz; hem topraðýn, bitkilerin, hem hayvanlar âleminin ve tabii hem de insanlarýn suya kanmasýný saðlar. Güz yaðmuru mesabesinde olan Ramazan ayý da, onu gereði gibi yaþayanlarý, manevi kirlerden, paslardan yýkamakla kalmaz, ayný zamanda onlarý manen doyuma, itminana eriþtirir. Bir baþka görüþ ise, Ramazan’ýn “ramzâ”dan türediði yönündedir. Ramzâ ise; yazýn güneþin hararetinden taþýn, topraðýn aþýrý biçimde ýsýnmasý adeta kor haline gelmesine denir. Öyle ki buna elinizi-ayaðýnýzý dokunduramýyorsunuz; buna da “ra-maz” deniyor. Buradan þöyle bir anlam çýkýyor: Hararet-i þemsten toprak, taþ, çakýl, kum nasýl yanýyorsa ve nasýl dokunulamaz hale geliyorsa; sizin de hararet-i siyamdan, yani orucun hararetinden, açlýk ve susuzluktan içiniz yanýyor, kavruluyor ve siz bunu sadece Allah için yapýyorsunuz. Ýþte bu bilinçli yanmayla beraber günahlarýnýz da yanýyor, kül olup gidiyor. Bu, Ramazan’ýn arýnma boyutudur. Özellikle de günlerin uzadýðý þu yaz mevsiminde orucun hasbiliði ve yanma boyutu daha da öne çýkar. Hadis-i þeriflerde, samimiyetle ve gereði gibi oruç tutan kiþinin hiç günah iþlememiþ gibi olacaðý müjdelenir. Son olarak “ramz”; bileme/bilenme anlamýna gelir. Araplar, savaþ mevsiminin yaklaþmasý sebebiyle, kýlýçlarýný, oklarýnýn ucunu iki taþýn arasýnda döverek bileme, sivriltme ve keskinleþtirme iþlemini bu ayda yaparlar. Bu anlamda Ramazan ayý, þeytana karþý, nefsin arzularýna karþý, hevaya karþý bir bilenme, bir keskinleþme ameliyesidir. Bir irade “temrinidir. Görüldüðü gibi; sadece kelime anlamlarýndan gitsek bile Ramazan’m ifade ettiði anlamlarý büyük ölçüde anlama imkânýna sahip olabiliriz. Oruç ve Takva Bilinci Ramazan oruç ibadeti ile bütünleþmiþtir. Bakara/183’te þöyle buyrulur: “Oruç sizden öncekilere farz kýlýndýðý gibi, size de farz kýlýndý. Umulur ki, ittika edersiniz.” Orucun amacý, anlamý bu âyette çok net ifade edilir: Mika, ittika etmek ya da takvalý olmak; dilimize genelde ‘Allah’tan korkmak’ diye çevrilir. Ayrýca, Allah’ýn emirlerine ve yasaklarýna riayet etmek, onun yasaklarýný çiðnemekten sakýnmak, günah iþlemekten ve haramlardan sakýnmak anlamý da verilir. Ancak takvâ’run daha kuþatýcý anlamý, Allah’a karþý sorumluluk bilincini kuþanmak demektir. “Takva” kavramýnýn bu manalarýndan hareketle diyebiliriz ki; “Oruç ayý” ve “Kur’ân ayý” olan Ramazan; þimdiye kadar ihmal ettiðimiz mümin sorumlu- 21 luklarýmýzý hatýrlama ve yeniden kuþanma zamanýdýr. Ramazan ayýnda baþtan sona bir kez daha okuyacaðýmýz Kur’ân-ý Kerîm ve bir ay boyunca her gün tutacaðýmýz oruç, bize sürekli olarak bu sorumluluklarýmýzý hatýrlatýr. Oruç; sadece Allah rýzasý için tutulan hasbi bir ibadettir. Oruç tutmak; imsak’tan iftar’a yani sahur vaktinden akþam vaktine kadar yememek, içmemek, cinsel iliþkide bulunmamaktýr. Oruç; kendini tutmak, arzu ve isteklerini frenlemektir. “Ýmsak”m anlamý da zaten tutmak’týr. Oruç/savm, yalnýz Allah rýzasý için, Allah’ý razý etmek için kendini bazý zevklerden uzak tutmaktýr. Mümin insan Allah’tan razý olarak oruç tutarsa, Allah Azze ve Celle de ondan razý olur. Oruç; yalnýzca sabahtan akþama kadar aç kalmaktan ibaret deðildir. Oruç; gözünüze, kulaðýnýza, bakýþlarýnýza da hükmetmek; aðzýnýza ve dilinize sahip olmaktýr. Oruç; elinizle, ayaðýnýzla, tüm vücudunuzla yaptýðýnýz günahlardan, hatalardan, kötülüklerden vazgeçmek; hatta zihinsel planda ve kalp ve gönül olarak da kendinizi kontrol altýna almaktýr. Kýsaca; tepeden týrnaða bedeninize hükmetmektir. Oruç; “haz” ve “hýz” merkezli bir hayat tarzýnýn egemen olduðu çaðýmýzda fýtrata ve insanlýða yeniden dönmektir. Sadece nazlarýný tatmin etmeyi ve bunu en kestirme, en çabuk, en hýzlý þekilde gerçekleþtirmeyi esas alan modern hayata isyan etmek, “hayýr” diyebilmektir. Oruç; nazlarýný gemlemek, nefsinin esiri olmamak ve hýzýný yavaþlatmaktýr. Oruç; þeytana, nefse ve hevâya kul olmamaktýr; kula kul olmamaktýr. Oruç; içimizdeki ve dýþýmýzdaki þeytanlarý, ins ve cin þeytanlarýný zincire vur- 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 22 maktýr. Oruç; bir nefis muhasebesidir; hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmektir. Oruç; mümin için bir irade sýnavý ve bir istikamet ve rota tashihidir. Oruç; her türlü tutsaklýktan kurtulup gerçek özgürlüðe kanat çýrpmaktýr. Oruç; hayatýmýzda yeni bir sayfa açma ve hayatýmýza yeni bir yön verme fýrsatýdýr. “Kur’ân Ayý”nda Kur’ân’ý Kendi Kalbimize Ýndirebilmek... Bakara sûresinde Ramazan ve orucun anlatýldýðý âyetler grubunda yer alan 185. ayette, önce: “Ramazan ayý ki, Kur’ân onda indirildi; insanlar için bir rehber ve bu rehberliðin apaçýk delilleri ve doðruyu yanlýþtan ayýrt edici bir ölçü olarak...” buyrulur; sonra da, “Ýçinizden kim o aya yetiþirse oruç tutsun.” emri gelir. Bir kýlavuz, rehber, apaçýk beyyineler ve doðruyu yanlýþtan ayýran ölçüler olarak Kur’ân’ýn bu ayda inmiþ olmasý; Ramazan’ý “Kur’ân ayý” kýlar. O ayný zamanda “Oruç ayý”dýr. Rasûlüllah (s.) bir Þaban ayýnýn son gününde ümmetini toplar ve onlara þöyle hitap eder: A lmanya`da Federal Seçimler yaklaþtýkca, siyasilerin temaslarý da artýyor. Kassel kentinde SPD Bundestag Milletvekili adayý Rainer Pfeffermann ziyaretleri kapsamýnda Avrupa Türk Ýslam Birliði (ATÝB) Kassel dernek üyeleri ile bir sohbet toplantýsý gerçekleþtirdi. Toplantýya Pfeffermann`ýn yaný sýra Hessen Eyaleti Milletvekili olan Wolfgang Decker (SPD) ile bir grup Partili eþlik ettiler. Toplantýda öne çýkan konular Mindestlohn, çifte vatandaþlýk hakký, vizesiz dolaþým, Almanyadaki ya- 16:52 Uhr Seite 22 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir “Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ay’ýn gölgesi üzerinize düþtü. O ayda bir gece vardýr ki bin aydan daha hayýrlýdýr. Allah o ayda oruç tutmayý farz kýldý. Geceleyin ibadet yapmayý (teravih kýlmayý) nafile kýldý. O ayda bir hayýr iþleyen kimse diðer aylarda bir farz iþlemiþ gibi olur. O ayda bir farz iþleyen ise diðer aylarda yetmiþ farz iþleyen gibidir.” Burada yetmiþ, çokluktan kinayedir. Yedi yüz, yedi bin, yetmiþ bin... olarak anlayabiliriz bunu. Günümüzün seküler, materyalist pozitivist zihinlerinin algýlamakta güçlük çekeceði bir oran söz konusu burada. Nasýl olur da bir gece, bin aya denk olur? Yani bir ömre bedel olur? Bin ay seksen küsur yýl yapar ve bu uzunca bir insan ömrüdür, iþin ilginç ve güzel tarafý; Rabbimiz bu gecenin hangi gece olduðunu Kur’ân`da belirtmemiþ; Rasûlüllah’ýn (s.) hadislerinde de bu kesin olarak bildirilmemiþtir. Yirmi yedinci gece en güçlü ihtimaldir ama “son on günde arayýn” hadisi de vardýr “tek günlerde arayýn” rivayeti vardýr; diðer günlerde olma ihtimali de devre dýþý býrakýlmamýþtýr. Kýsaca kesin bir þey söylenemiyor. hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Ramazan ayýnýn herhangi bir gecesi Kadir Gecesi olabilir. Bunun hikmeti þu olabilir; her geceyi Kadir bilin ve her gecede Kur`an o gün size iniyormuþ gibi, dünyanýza iniyormuþ gibi okuyun ve düþünün! Kur’ân’ýn inzali/inmesi, elbette; Allah katýndan Rasûlüllah’a (s.) bilgi olarak Cebrail (a.s) vasýtasýyla iletilmesidir. Ýnzalin bir boyutu da, ilahî kelamýn bizim anlayýþ seviyemize, algý düzeyimize, algý dünyamýza indirilerek sunulmasýdýr. Eðer biz ilahî kelamý anlayýp da onu zihnimize, kalbimize, gönlümüze yerleþtiremiyor, sindiremiyor ve davranýþlarýmýza yansýtamýyor isek Kur’ân bize inmemiþ demektir. Kur’ân’ýn bize inmesi demek; Bakara Suresi’nin son iki ayetinde geçtiði gibi “semi’nâ ve eta’nâ” (iþittik ve itaat ettik) demektir. Yani “Ýþitip anladýk ya Rabbi ve hemen uyguluyoruz, uygulayacaðýz!” Dolayýsýyla, Kur’ân-ý Kerîm Ramazan’ýn her gününde, her gecesinde bölüm bölüm okunmalýdýr. Rasûlüllah’ýn (s.) Cebrail (a.s) ile her sene Ramazan ayýnýn son günlerinde, Kur’ân’ý baþtan sona tekrar etmesi -ki Rasûlüllah’ýn son Ramazan’ýnda iki defa tekrar edilmiþtir- bize hatim geleneði olarak gelmiþtir. Ama bu, sadece Arapça okunup hiç anlaþýlmadan, sadece sevap maksadýyla, sadece bir rutini yerine getirmek maksadýyla uygulanacak bir iþlem olmamalýdýr. Bilakis þöyle düþünmeliyiz: ‘Ya Rabbi! Bu kitabýný Rasûlüllah (s.) vasýtasýyla bana gönderdin. Bu kitap benim dünyama; benim hayatýma inmeli; bu kitap benim hayatýma müdahil olmalý; iþte ben buna söz veriyorum. Ramazan’da ve her zaman Kitab’ýný “semi’nâ ve eta’nâ” bilinciyle okuyacaðým ve uygulayacaðým ya Rabbi!’ Ýþte bu bilinç ve böyle bir okuma bizi Kur’an’la bütünleþtirir. Namazlarýmýzda ya da hatim olarak okuduðumuz Kur’ân’ý ve çeþitli vesilelerle dinlediðimiz Kur’ân’ý anlayýp yaþama refleksi kazandýrýr. Bütün Hayatý Ramazanlaþtýrmak Bu ayda yoðun olarak yaþayacaðýmýz ve adeta bir refleks haline getirmemiz gereken Kur’ân merkezli hayat tarzýný; diðer aylara da yaymak için gayret sarf etmemiz gerekir. Bu ayda daha sýký, daha titiz ve daha samimi bir þekilde yaptýðýmýz ibadetler, sadece Ra- SPD BUNDESTAG MÝLLETVEKÝLÝ ADAYI PFEFFERMANN ATÝB KASSEL’Ý ZÝYARET ETTÝ dosya mazan’a has olmamalýdýr. “Ramazan Müslümanlýðý” tabirini hak edecek bir çeliþkiye düþmemek gerekir. Ramazan’da oruç tutarak, sadaka-i fýtýr ve zekât vererek, intakta bulunarak, nafile namazlar ve teravih namazlarý kýlarak, Kur’ân okuyup düþünerek, itikâfa girerek yaþayacaðýmýz Ýslâmî hayat, bütün iliþkilerimize ve zamanlarýmýza hakim kýlýnmalýdýr. Açlýðýn tecrübesini bu ayda yaþayacak olan Müslümanlar, týpký Ramazan’daki gibi yardýmlaþmaya, infak etmeye, dua ve niyazda bulunmaya, nafileleri çoðaltmaya hayatlarýnýn her devresinde devam etmelidirler; insanlara karþý her zaman sevecen, merhametli, nazik, kibar davranmaya gayret etmelidirler... Ramazan’ýn bu yoðun ibadet ikliminde arýnan insanlar, bütün hayatlarýnda Kur’ân’ý merkeze almalý, Kur’an’la arýnmaya, Kur’ânî erdemlerle donanmaya, bütün iþ ve iliþkilerini Kur’ân’a ve Rasûlüllah’ýn örnek hayatýna göre düzenlemeye devam etmelidirler. Yaklaþan Ramazan-ý Þerîf’in hayýr ve bereketinden azami ölçüde yararlanmayý bizlere nasib etmesi için Yüce Rabbimize dua ve niyazda bulunuyoruz. bancýlarýn eðitim konusundaki sorunlarý, Okulda Ýslam din dersi ve bir çok konu ile alakalý görüþ alýþveriþinde bulunuldu. Toplantýya gençlerin yoðun ilgisi Alman siyasilerin dikkatinden kaçmadý ve Türk Dernekleri ile sadece seçim zamanlarýnda deðil, seçimden sonra da bu konularýn tekrar ele alýnabilmesi için karþýlýklý tanýþmanýn sadece ilk adým olduðunu vurgulayan Rainer Pfeffermann ziyaretlerinin süreceði sözünü verdi. Program gençlerin ve Dernek yönetiminin hediyelerini sunmasýyla sona erdi. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16:52 Uhr dosya Mehmet GEDiK Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir IGMG Eðitim Baþkaný OKULLAR AÇILIYOR !.. Avrupa’da yaþayan vatandaþlarýmýz için yaz tatilinin ayrý bir yeri ayrý bir önemi vardýr. Yaz tatili denildiðinde özellikle akýllara ilk Türkiye gitmek, Türkiye’de sýla-i rahim yapmak, akrabalarý ziyaret edip hasretlik gidermek gelir. 2009 yýlý yaz tatil döneminde de yine Batý Avrupa ülkelerine göç etmiþ bir çok vatandaþýmýz, bu yýl da sýla-i rahimlerini, tatillerini yapmak maksadý ile Anavatanlarýna giderek büyüklerini eþ-dost ziyaretlerini gerçekleþtirmiþlerdir. Bu türden sýla-i rahim programlarýnýn yapýlýyor olmasý çocuklarýmýzýn üzerinde kimlikleri açýsýndan olumlu etkiler yapmaktadýr. Yoðun, ama bir okadar da zevkli koþuþturmalarýn ardýndan tatillerini tamamlayan vatandaþlarýmýz yaþadýklarý ülkelere, eyaletlere geri dönmüþlerdir. Yeniden ayný alýþýk olduklarý yaþam içerisinde, çalýþanlar iþlerinin baþlarýna dönerken, talebeler de okullarýnýn yollarýný tutmuþlardýr. Bir tatil dönemini daha geride býrakmýþ olduk. Çocuklarýmýz için yine büyük bir okul heyecaný baþlamýþtýr. 2009-2010 Eðitim Öðretim Yýlý birçok ülke ve eyaletlerde baþladý. Bu eðitim ve öðretim yýlýnda da, yine çocuklarýmýz ya bir üst sýnýfa veya almýþ olduklarý karne ve diplomalarýn konumuna göre bir baþka okullara yönlendirilmiþlerdir. Yeni bir okula baþlamanýn heyecanlarýný yaþayanlarýn yaný sýra ayný sýnýfý tekrarlamak durumunda kalan veya Eðitim Sistemi içerisinde baþarýsýzlýktan dolayý isteksiz olarak yönlendirilmiþ talebelerle de karþýlaþmak mümkündür. Eðitim sistemi içerisinde, çocuklarýmýzýn bulunduklarý eðitim süreci bir çok olumsuzluklarý da yeteri kadar bilgi alýnmamasýndan kaynaklanmaktadýr. Çocuklarýmýz genel olarak ellerinden gelen performansý göstermek isteseler- Seite 23 hayat [email protected] de, yanlýþ bilgilendirmelerden, yönlendirmelerden kaynaklanan sorunlarla karþý karþýya kalmaktadýrlar. Özellikle çocuklarýn gelecekleri ve neyi nasýl yapmalarý gerektiði noktasýnda veliler bilinçli bir þekilde hareket etmek durumundadýrlar. Her yýl öyle yada böyle daha baþarýlý bir eðitimi yakalayabilmek maksadý ile mevcut eðitim sistemi içerisinde deðiþtirilen yasalar, eðitim kanunlarý, veliler tarafýndan anlaþýlabilmesi noktasýnda güçlükler çekilmektedir. Özellikle göçmenler ve yaþadýklarý toplum içerisindeki yerleri açýsýndan yapýlmýþ olan bir çok araþtýrmalar, göçmen vatandaþlarýn karþýlaþtýklarý sorunlar arasýnda en önemlilerini, gerek ülke bazýnda gerekse eyalet bazýnda geliþmelerden yeteri kadar haberdar olmamalarýndan ve meselelerini aktüel olarak takip edememelerin kaynaklanmakta olduðunu ortaya koymaktadýr. Yeterince bilgi sahibi olamamakta doðal olarak çocuklarýn eðitim Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 2009-2010 EðitimÖðretim Yýlý Mesajý süreçlerine yansýmakta ve okullarýnda baþarýsýz kýlmaktadýr. Eðitim Sistemleri Eyaletlerin konumlarýna göre mutlaka kavranýlmalýdýr. Velinin çocuðu üzerindeki Anayasal eðitim hakký bilincinden hareket ederek, çocuðun eðitimi noktasýnda eðitim sürecinde veli belirleyici olmalýdýr. Eðitim süreci dýþýnda kalan bir veli olmamalýdýr. Eyaletlerde eðitim sürecinde ayný baþarýyý yakalamak ve sýtandartlarý oluþturmak maksadý ile Eyalet Eðitim Bakanlýklarý tarafýndan yapýlan imtihanlara çocuklarýmýzýn yeteri hadar hazýr olup olmadýklarý bilinci ile hareket etmeli ve varsa çocuklarýmýzýn bu eksiklikleri yardýmcý dersler aldýrýlarak mutlaka giderilmelidir. Ýlk dönem karneleri çok önemlidir. Bu dönemde yarý yýl dönemine kadar alýnan karne notlarý ve ortalamalar dikkatlere alýnýr. Çocuklarýmýzýn yarýyýl karne baþarýsýna göre deðerlendirilerek, sýnýf öðretmenleri ve öðretmenler kurulu tara- fýndan baþarýlarý tesbit edilerek kanaatler oluþturulur. Bu kanaatler çocuklarýmýzýn hangi okullarý hak ettiklerini belirler. Yarý dönem karnesi ve okullardan aldýklarý tavsiye okul teklifleri ile talebeler bir sonraki yýlýn eðitim imkanlarýna yönlendirilirler. Onun için iyi bir okul, iyi bir meslek için bu yarý yýlda baþarýlý bir karne almak için gereken ne varsa yavrularýmýz için yapýlmalýdýr. Sadece notlar yeterli gelmemektedir. Artýk son 3 yýldýr okuldan aldýðý kanaat notu da çocuklarýmýzýn geleceði noktasýnda belirgin bir rol oynamaktadýr. Karneye yansýyacak not ortalamalarýný, talebe ile ilgili olumlu ya da olumsuz kanaatler karnede yer alabilmektedir. Onun için sadece derslerini yapan ödevlerini yapan bir talebe deðil, okulda da diðer sorunluluklarýný yerine getiren talebeler olmalýdýr çocuklarýmýz. Bu vesile ile 2009 – 2010 Öðretim yýlýnýn çocuklarýmýz için daha baþa- 23 rýlý geçmesini hedeflemekteyiz. Onun içinde çocuklarýmýzýn baþarýsýndaki en belirðin aktör Anne ve Babadýr. Yani velinin kendisidir. Çocuklarýnýn baþarmasýný ve bulunduklarý toplumda gerektiði þekli ile hak ettikleri yerlerini almalarý saðlanmalýdýr. Onun için de bazý önemli deðiþiklikleri ve duyurumlarýmýzý velilerimizin dikkate almalarýný, bu konular ile ilgili olarak bölgelerimizde sunmuþ olduðumuz eðitim imkanlarýndan faydalanmalarýný, gerekli bilgilendirmeleri ve yönlendirmeleri zamanýnda almalarýný IGMG Eðitim Baþkanlýðý olarak önermekteyiz. Genel olarak Ülke ve Eyalet eðitim sistemleri birbirleri ile farklýlýklar arzetse de, büyük oranla birbirlerine benzerlikleri daha çoktur. Belki birinci neslin geri dönüþ planlarý yapmalarýndan kaynaklanacak ki, Eðitim sistemlerinin anlaþýlmasý noktasýnda gereken çabayý gösterememiþlerdir. Sonuç olarak önlerine çýkan sorunlarý yaþayarak bazý acý tecrübeleri edinmiþlerdir. Ama þimdi ikinci ve üçüncü neslin daha iyi anlayabilmeleri, ve meseleleri çözme noktasýnda daha duyarlý olmalarýný haklý olarak beklemekteyiz. Çünkü yýllar önce yeterince bilgilenmemekten kaynaklanan ve olumsuz olarak hayatýmýzýn her noktasýna yansýyan eðitim sürecindeki eksikliklerin faturasýný bugünkü çocuklarýmýz ödemektedirler. Bu mirasý bizden sonraki geleceðimize, mevcut aldýðýmýz þekli ile býrakabilme þansýmýz olmamalýdýr. Geliþen toplumda, hak edilen yerimizin gerçek manada oluþturulmasý ve geliþtirilmesini saðlamak durumundayýz veliler olarak. Tabi ki çocuklarýmýz; baþlamýþ olduklarý okullarýnda baþarýlý bir performans göstermeyi arzulamaktadýrlar. Ama neyi nasýl yapacaklarýný ve baþarabilecekleri noktasýnda yönlendirilmeleri gerekmekte- 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 24 dir. Veliler çocuklarýnýn okul baþarýlarý noktasýnda daima yapacaklarý iþlerin en baþýnda, çocuklarý ile ilgili okul ve sýnýf toplantýlarýna mutlaka katýlmalýdýrlar. Veliler toplantýsýna bir velinin katýlýmý ve çocuðu ile ilgili duyarlýlýk göstermesi okul tarafýndan da dikkat çekecektir. Sýnýf öðretmenleri ve rehber öðretmenleri ile diyalog halinde olmalý ve gerek toplantýda gerekse toplantýnýn dýþýnda sýnýf öðretmenlerinden randevü talep ederek çocuklarýnýn genel durumlarý hakkýnda zamanýnda bilgilenmelerini saðlamalýdýrlar. Bu görüþmelerde çýkan sonuçlar dikkate alýnarak çocuðun sorunlarýna zamanýnda müdahale edilmelidir. Neyazýkki, yapýlan bir çok araþtýrma sonuçlarýna baktýðýmýzda, günümüzde çocuklarýn okul problemlerinin oluþmasý ve bu sorunlarýn kronikleþmesi noktasýnda en büyük sorun velilerin okul toplantýlarýna katýlmamalarý ve çocuklarý ile H ükümetin verdiði bilgilere göre himaye altýna alýnan ve Alman olmayanlarýn ülke çapýndaki ortalamasý yaklaþýk yüzde 18 iken, bu daðýlýmýn Kuzey Ren Vestfalya, Rheinland-Pfalz veya Schleswig-Holstein Eyaletleri`nde bu oranda olduðu ifade ediliyor. Buna karþýn doðu eyaletlerinde toplum yapýsý nedeniyle bu oranýn daha düþük olduðu kaydedilirken, Bavyera (yüzde 23), Baden Württemberg (yüzde 24), Hessen (yüzde 31) gibi eyaletlerde oranýn yüksek olduðu, en yüksek oranýn ise Berlin (yüzde 32) ve Hamburg’da (yüzde 44) tespit edildiði belirtiliyor. Göçmen arkaplan dikkate alýnmýyor Yabancýlarýn oranýnýn (yüzde 8,2) genel nüfus ile karþýlaþtýrýldýðýnda himaye altýnda alýnan göçmen kökenli genç ve çocuklarýn sayýsýnýn fazla olduðu be- 16:52 Uhr Seite 24 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir ilgili geliþmeleri yakýnen takip etmemelerinden kaynaklanmaktadýr. Herþeyden önce çocuklarýmýzýn bizim sevgimize ve desteðimize ihtiyacý vardýr. Onlarýn yanýnda olduðumuzu ve onlarýn hayatýnýn bizim için önemli olduðunu onlara karþý davranýþlarýmýzla tutumumuzla gösterebilirsek baþarmalarý noktasýnda en büyük adýmý atmýþ oluruz. Okul derslerini yakýnen takip etmeli ve zayýf olan derslerinin karne dönemine kadar düzeltmelerini saðlamak açýsýndan derslerle ilgili çocuklarýmýza yardýmcý dersler aldýrarak, sorunlarýn büyümeden çözülmesi için veliler olarak zamanýnda müdahale etmeliyiz. Çocuðumuzun okulu, sýnýfý ve öðretmeni bizim bir bilinmeyenimiz olmamalýdýr. Ýþe buradan baþlayarak: Anne baba olarak çocuðumuzun hangi okulda okuduðunu, buradan hangi okullara gidebileceðini araþtýrarak yönlendirmede hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 bulunmalýyýz. Okulda yapýlan veliler toplantýlarýna katýlarak çocuðumuz için gereken ilginizi göstermelisiniz. Okulu arkadaþlarý, öðretmenleri ve diðer anlattýklarý ile ilgili konularda çocuðumuzu dinlemeli ve olumlu tepkiler vermeli, yol göstermeliyiz. Çocuklarýmýza çok çalýþmayý deðil, planlý çalýþmayý öðretmeli, böylece oyun ve eðlenceye zamanlarýnýn kalmasýný saðlayarak bu haklarýný da kýsýtlamamalýyýz. Mümkünse okullar bünyesinde oluþturulan, OkulAile Birliklerinde yer almalý. Çocuklarýn baþlýca sorunlarý ile yakýndan ilgilenerek, Okul ve Veli arasýnda köprü oluþturmalýyýz. Çocuðumuzun derslerdeki baþarýsý temel teþkil etmektedir. Baþarýlý olmanýn en etkili yolu ise okul dýþýnda çocuðumuzun zayýf derslerine ve ev ödevlerine yardým etmektir. Bu konuda IGMG olarak bir çok cemiyetimiz bünyesinde “Ev Ödevlerine ve Okul Derslerine Yardým Kurslarý” sunmaktayýz. Çocuðumuzu bu kurslara mutlaka göndermeliyiz. Veli Derneklerinin kurulmasý için bizzat çalýþmalara katýlmalý, bu konuda çalýþma yapabilecek kiþilerle iþbirliði yapmalýyýz. Çünkü bu derneklerin varlýðý ve hizmetleri çocuklarýmýzýn sorunlarýna eðilecek ve velilerimize psikolojik açýdan rahatlama getirecektir. IGMG Eðitim Baþkanlýðý olarak, çocuklarýmýzýn baþarýlý bir eðitim sürecinden geçmesi için gereken çalýþmalarýmýzý yapýyoruz. Zaman zaman Bölgelerde düzenlediðimiz Aile Eðitim Seminerlerinde bu gibi önemli konulara deðinerek, velilerin neler yapmalarý gerektiði hususlarýnda uyarýyoruz. Bölge Eðitim Baþkanlýklarýmýzý yapabilecekleri çalýþmalar ile alakalý olarak, yapýlmasý gereken eðitim hizmetleri projelerinin gerçekleþmesini saðlýyoruz. Okul Derslerine Göçmen çocuklarý daha fazla himaye altýna alýnýyor FDP’nin Federal hükümete yönelik soru önergesine verilen cevapta, Gençlik Daireleri’nin 2008 yýlýnda 32.300 genç ve çocuðu himayesi altýna aldýðý, bu rakamýn 2007 yýlýna göre 4100 oranýnda (yüzde 14,4) artýþ gösterdiði yer aldý. Ýstatistik ayrýca göçmen kökenli çocuklarýn daha fazla himaye altýna alýndýklarýný gösteriyor. lirtilirken, buna ek olarak göçmen kökenli kiþilerin Alman vatandaþý olmasý halinde de bunun istatistik- te deðerlendirilmediði ifade ediliyor. MiGAZIN’in sorusu üzerine bu durumu onaylayan Ýstatistik Ba- kanlýðý, bu tür olaylarda çocuklarýn göçmen kökeninin kanunda yer almamasý nedeniyle dikkate dosya ve Ev Ödevlerine yardým kurslarýmýzý yoðunlaþtýrarak daha fazla talebeye ulaþmayý saðlýyoruz. Okul Aile Birlikleri ve Veli Derneklerimizi devreye sokarak, Aile Eðitim Programlarý oluþturmaktayýz. Bir yolu ile sadece kurumsallaþmak deðil, bunun yanýsýra çocuðunun geleceðinden emin olabilecek bilinçlenmiþ bir veliyi hedeflemekteyiz. Çocuklarýmýzýn geleceði, onlarýn saðlýklý eðitim süreçleri Allah c.c.’in de yardýmý ile bizlerin kendilerinin ellerinde. Onun için çocuðun eðitim sürecindeki geliþme zamanýnda, yapýlmasý gereken maddi ve manevi desteðin velisi tarafýndan mutlaka yapýlmalýdýr. Geç kalýnmýþ bir eðitim çocuðun geliþme sürecini olumsuz olarak etkileyecektir. Eðitimin geciktirilmiþ verilmesi de, istenilen baþarýnýn yakalanmasýný engellemektedir. Onun için herþey zamanýnda ve yerinde olmalýdýr. alýnmadýðýný belirtti. Bu anlamda istatistiðin göçmen çocuklarýnýn himayesi ile ilgili saðlýklý bilgi veremediði, 2008 yýlýnda göçmen kökenli ailelerden kaç çocuðu himaye altýna alýndýðýný açýk olmadýðý belirtiliyor. Kamuoyunun duyarlýlýðý arttý Öte yandan himaye altýna alýnmalardaki artýþý, kamuoyundaki duyarlýlýðýn artmasýna baðlayan hükümet, çocuklarýn kötü muamele ve bakýmsýzlýktan korunmasý noktasýnda devletin vazifesinin, kamuoyunda son yýllarda daha fazla anlam kazandýðýný ifade etti. Hükümet bunun nedeni olarak, bazý çocuklarýn baþlarýna gelen olaylarýn medyada kapsamlý bir þekilde yer almasý ve kanunlarda yapýlan deðiþiklikleri gösteriyor. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 Die deutsche Seite W ieder einmal haben wir Muslime acht Monate in der Berechnung des islamischen Mondkalenders hinter uns gelassen, wieder einmal steht der segensreiche Monat vor der Tür... Der neunte Monat, der berühmte Fastenmonat Ramadan, in dem die heilige Schrift offenbart wurde und dessen Bestandteil die Laylat-ul Qadr ist. Hierbei ist wichtig zu wissen, dass mit dieser Herabsendung nicht die Offenbarung an Allah’s Gesandten gemeint ist Der Qur’an wurde dem Gesandten nicht am Laylat-ul Qadr als komplettes Buch offenbart, sondern binnen 23 Jahre stückweise je nach bestimmten Umständen und Ereignissen durch den Erzengel Gabriel als Bote überliefert. Die Herabsendung der heiligen Schrift am Laylat-ul Qadr meint hingegen die Herabsendung des kompletten Buches als Schrift (Lavh-u Mahfus genannt). Dieser Unterschied ist wichtig und sollte bekannt sein. Für die Muslime in Deutschland und in Europa ist es in der Vergangenheit schon eher schwer gewesen, die Fastenzeit in der hiesigen Gesellschaft lebhaft zu gestalten. In den kurzen Wintermonaten der letzten Jahre, in denen der Sonnenuntergang teils schon um fünf Uhr abends erfolgte, arbeiteten die Berufstätigen währenddessen, saßen die Schüler in der Schule und die Studenten in den Vorlesungen. Dadurch bekamen viele Familien nicht die Möglichkeit, das Fasten gemeinsam am Speisetisch zu brechen. Das gemeinschaftliche Abendessen trägt hindessen (zwar auch generell, in der Fanstenzeit aber ganz besonders) eine große und traditionelle Bedeutung für gläubige Muslime. Dieser wichtige Akt wurde somit zwangsläufig stets vernachlässigt und konnte durch die äußeren Einflüsse kaum zur Geltung gelangen. Folglich ist das Erleben des Ramadan in Europa längst nicht vergleichbar mit dem Ramadan in islamisch geprägten Ländern. Man verspürt nicht in vergleichbarem Maße die lebendige Atmosphäre, man vermisst den Gebetsruf auf den alle ungeduldig am gedeckten Esstisch warten und den “Count-Down” zum Essstart zählen. Man befinder sich letztendlich in einer Gesellschaft, in der auf das Fas- 16:52 Uhr Seite 25 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Willkommen Ramadan ten wenig Rücksicht genommen wird. Eine vergleichbare „Ramadankultur“ wie aufgeführt, ist uns Muslimen in Europa leider fremd. Demzufolge begegnen wir auch immer wieder Menschen, insbesondere jungen Muslimen, die nur halbherzig und aus reinem und bloßem Pflichtbewusstsein den Ramadan antreten, ohne den Kern im tieferen Sinn erfasst zu haben. Da eine Vielzahl von Muslimen den Ramadan nur in Europa erlebt haben und nie in einem islamisch geprägten Land wie zun Beispiel der Türkei, kennen sie nichts anderes. Ein beispielhafter Ort für den “lebendigen” Ramadan ist Istanbul. Jedes Jahr werden in dem Hof in der Blauen Moschee (Sultanahmet) Bücherstände aufgestellt. Familien und Freunde kommen extra kurz vor dem Sonnenuntergang zu den Moscheen und brechen ihr Fasten auf den Plätzen im Freien oder in den speziell für das Fastenbrechen vorgesehenen Zelten. Nach dem Essen und dem Abendgebet fängt das “Ramadanleben” erst richtig an. Überall gibt es Abendprogramme und Konzerte. Die Nächte sind lang, teilweise bis zum Morgengebet. Die in Europa herschenden Umstände sollten uns aber nicht davón abhalten, den Ramadan möglichst sinnvoll – sowohl individuell, als auch kollektiv - für uns zu nutzen, davon zu profitieren und ih ndementsprechend lebendig zu gestalten. Für diejenigen, die die Zeit haben –wenn nicht, sollten wir sie uns nehmen- ist es empfehlenswert, den Qur’an im Ramadan komplett einmal durchzulesen. Es fallen täglich lediglich 20 Seiten (ein Dschuz), die man auf den gesamten Tag unproblematisch verteilen kann (Zum Beispiel jeweils vier Seiten nach jedem Pflichtgebet). Des Weiteren ist es auch ratsam, im Ramadan an die Nachbarschaft zu denken, indem man ihr von den täglich zubereiteten Mahlzeiten eine kleine Portion samt Barakah (Segen) zukommen lässt. Wenn möglich, sollten viele Gäste zum gemeinsamen Fastenbrechen eingeladen werden, ohne dabei in unnötige Kochaufwände zu verfallen. Das übertriebene Kochen sollte vermieden werden – immer wieder sehen wir überfüllte Tische mit diversen Gerichten. Auch wenn die Augen größer sind als der Magen, dürfen wir als gläubige Muslime nicht in ein Esswahn verfallen und müssen uns auch zum Fastenbrechen beherrschen und kontrollieren. Zuviel Aufwand ist eigentlich unnötig und im Ergebnis sogar als Israf (Verschwendung) einzustufen. Das Einladen von Gästen und das gemeinsame Speisen sind Handlungen, die nicht nur das Zusammengehörigkeintsgefühl stärken, sondern auch gegenseitige Kraft, Unterstürtzung und insbesondere Motivation und Freude am Fasten mitsich bringen. Diese Vorgehensweisen verstärken letztendlich nicht nur das Zusammengehörigkeitsgefühl, sondern bringen gegenseitige Kraft, Unterstützung und insbesondere Motivation und Freude am Fasten mit sich. Auch wenn in diesen Jahren die Tage immer länger werden und das Fasten folglich mühsamer und anstren- gender wird, sollte dieser Zustand uns – insbesondere aber unsere Jugendlichen- nicht davon abhalten, sich dem Fasten zu entfremden. Weiterhin ist es wichtig, unsere jungen Nachkömmlinge, unsere “hoffnungvollen Blüten” über das Fasten sowohl inhaltlich, als auch mit der -insbesondere deutschenTerminologie aufzuklären und sie mit dem Fasten vertraut zu machen. Sie sollten in der Schule nicht mehr hilfesuchend das türkische Wort “Oruç” verwenden, nur weil sie den Begriff des Fastens auf deutsch nicht kennen. Deshalb sollten die Moscheegemeinden und andere Verantwortungsträger versuchen, den Ramadan in ihren Gemeinden und an anderen Orten lebendiger und jugendgerechter zu gestalten, um der Verlockung der Entfremdung dieses wichtigen religiösen Gebotes keinen Raum zu bieten. Mit einem festen Iman und einer gottesliebenden Neigung wird einem die „Enthaltsamkeit“ in der Fastenzeit gewiss nicht schwer fallen. Letztendlich ist auch diese Ausdauerfähigkeit eine Einstellungssache. Der Gedanke, das physische Fasten mit dem geistigen Sinn einzig und allein für Allah zu tun, sollte als Grund schon ausreichen. Dass das Fasten ein göttliches Gebot darstellt, ist dem Qur’an unmittelbar zu entnehmen und wird durch den Vers 183 ff. des zweiten Kapitels zum Ausdruck gebracht. Hierzu heißt es im Qur’an: „ Oh diejenigen, die glaubt! Euch ist das Fasten (Siyam) vorgeschrieben, wie es auch schon denjenigen vor euch vorgeschrieben war, dass ihr vielleicht gottesfürchtig seid.“ 25 Aus diesem Vers lassen sich zwei Kernaussagen herleiten. Zum einen wird deutlich, dass das Fasten nicht nur ein islamisches Gebot, sondern auch Bestandteil der anderen monotheistischen Religionen ist, also bereits schon vor dem Islam existiert hat. So z.B. die zehn Fastentage zwischen dem jüdischen Neujahr (Rosch ha Schana) und Jom Kippur, dem jüdischen Versöhnungstag, der als wichtigstes Fest im Judentum gefeiert wird. Gemeint ist hier also nicht das vorgeschriebene Fasten in der identischen Zahl der Tage oder der Art und Weise des Fastens. Vielmehr geht es hierbei um das Prinzip der Selbstdisziplin, dass durch das Fasten gewährleistet wird. Zum anderen sticht hier der letzte Halbsatz ins Auge, in dem die Gottesfurcht erwähnt wird. Das Fasten war schon immer ein Zeichen menschlichen Gehorsams seinem Schöpfer gegenüber. Das religiöse Gebot wird in diesem Kontext mit Gottesfurcht in Verbindung gebracht. Ein religiös überzeugter Muslim verfolgt das Gebot des Fastens demnach nur deshalb, weil es ihm von Gott auferlegt wurde und weil er seinen Schöpfer fürchtet. Ausser dieser Hauptfunktion wird das islamische Fasten im Qur’an auch in einem anderen Zusammenhang erwähnt. Es hat nämlich gleichzeitig auch eine reinigende, Vegebung bewirkende Funktion und einen Sanktionscharakter. Des Weiteren fällt im Qur’an im Zusammenhang mit dem Fasten die Empfehlung Allahs gegenüber Maryam (Maria), der Mutter Isas (Jesu) auf. Im 19.Kapitel spricht Allah zu Maria, dass sie denjenigen, die ihr Vorwürfe wegen des Kindes auf ihrem Arm machen werden, lediglich die Antwort erteilen soll, dass sie Gott ein Fasten gelobt hat und deshalb zu keinem Menschen sprechen wird (Vers 26 ff.). Mit dem Begriff des Fastens ist an dieser Stelle nicht die gewöhnliche und bekannte Enthaltsamkeit von Essen und Trinken gemeint, sondern die Enthaltsamkeit von den Mitmenschen und von deren Umgang. Da das Fasten den gläubigen Menschen seinem Schöpfer näher bringt, haben wir alle einen Grund zur Freude... Ahlan wa Sahlan ja Schahru Ramadan! Selma ÖZTÜRK 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 26 O ku beni! Rabbim beni bir kan pýhtýsýndan yarattý. O, bana kalemle yazmayý öðretti. Ben yazýyorum þimdi!... Benim adým “Ayet”. Ve “ben”im kainatýn gözdesi. Ýnsaným ben. Bezmü Elest`te insan olmaya söz veren.Hedeflerim var benim, daðlardan yüksek mi yüksek. Aþaðýlarýn aþaðýsýna düþmemek için, Ýblis´i karþýmda diz çöktürmek. Ve bir hilafet kurup, Rabbime boyun eðmek. Bir dalým ben Ýbrahim´in Tevhid kökünde. Adem´den olma, Havva´dan doðma. Bir izciyim Meryem yolunda. Bir avuç toprak mýþým yer yüzünden alýnmýþ, dönüþüm yine ona, toprak alýn yazýmmýþ. Dostum ben. Bir güver- Seite 26 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Avukat Nalan SÖNMEZ G eliriniz yetmemeye mi baþladý, kiranýzý, taksitlerinizi, faturalarýnýzý, yiyecek ve içiceklerinizi karþýlayamama durumuna mý geldiniz, bu durumda size yardým edecek tek þey: iflasýnýzý bildirmenizdir. Özeliflasýn hedefi, çok borçlu kiþileri bir süre sonra kendilerine yeni bir baþlangýç çizebilmeleri için oluþan bir þans. Borçlu olan kiþinin iflas davasý bittikten sonra sorumlu ödeme haricinde kalan borçlarýndan kurtulmasý saðlanýr. (Restschuldbefreiung). En erken iflas davasý açýldýktan altý sene sonra bu durum gerçekleþir. Bu özeliflas davasý sýradan ve önceden serbest meslek sahibi olan insanlar içinde geçerlidir. Bu sayý 20 alacaklýyý geçmediði ve eski çalýþanlarýnýza dair hiç bir baðlatýnýz olmadýðý sürece (§ 304 I InsO) geçerlidir. Ýflas davalarýnýn sonuçlarý dört farklý þekilde kapatýlabilir: Ýlk olarak borçlu kiþiye borçlarýndan arýnma planý oluþturulur ve onun yardýmýyla alýcýlarla mahkeme dýþý bir ödeme için anlaþma 16:52 Uhr hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Borçlarýnýzdan Kurtulmanýn Yolu saðlanmaya çalýþýlýr. Bu iþlem için borçlu kiþi ya bu davalarla ilgilenen bir avukata ya da sadece bu iþlerle ilgilenen borç danýþma merkezine baþvurur, çünkü alýcýlarla mahkeme dýþý anlaþma denemesi baþarýsýzlýkla sonuçlandýðý takdirde sadece bu kiþiler size bu dava için gerekli olan belgeyi sunabilir. Borçlu kiþinin maddi durumu avukat ödemelerini karþýlayamýyacak haldeyse, bu kiþinin devletten danýþma yardýmý alýp almýyacaðý incelenir. Borçlarýndan arýnma planýnda borçlunun ilk olarak bütün gelir giderleri sýralanýr. Kime nasýl ve ne kadar miktar ödeme yapabileceði, yapmak istediði göz önüne alýnarak hareke- te geçilir. Bu oluþturulmuþ plan bir alýcýdan reddedilirse veya baþka bir alýcý planýn ardýndan zorlu yürütümde ýsrar ederse, plan geçersiz bir hale gelir. (Bu en çok görülen olaydýr) Þimdi Avukatýnýz veya borç danýþma yetkilisi bu baþarýsýzlýkla sonuçlanan anlaþmayý belgeleyebilir. Bu belge oluþtuðunda, iflas davanýzýn açýlýþý için yetkili iflas mahkemesine baþvurulur.(Insolvenzeröffnungsantrag) Yerel mahkeme devreye geçer ve yapýlmýþ olan plan yardýmýyla tekrar borç miktarýný azaltmak için teklifte bulunur. Eðer alýcýlarýn yarýsýndan çoðu buna razý olursa, bu iþlem devreye geçer. Bu teklifi hiç biri kabul etmezse, güvenilir bir vergi memuruna veya yine bir avukat aracýlýðýyla bu iþlemler devam yürütülür. Bu kiþi malýnýzýn mülkünüzün olup olmadýðýný araþtýrýr. Yetiþkin bir insan altý sene boyunca gelirinin haciz edilebilicek bölümünü yani aylýðýnýzýn 985 EURyu geçen miktarýný (nafaka ödemeleri hariç) o kiþiye vermek durumunda, buraya kadar iþiniz þimdilik bitmiþ sayýlýr. Lotto kazancý, hediye para gibi þeylere tamamen el koyulur. Bu altý sene içersinde miras alýrsanýz bununda yarýsýný vermek durumundasýnýz. Borçlu kiþi bütün bunlara uyarsa eðer; altý sene sonra mahkeme kendisinin geri kalan bütün borçlarýný siler, bu kredikart borcu, taksit bor- Benim Adým Ayet cinim esasen Muhammed dostu. Bir karýncayým Süleyman dostu, bir yunusum Yunus dostu, bir ateþim Ýbrahim dostu, zemzemim Ýsmail dostu. Düþmaným ben aslýnda Ebu Cehillere kin kusan. Ben karayým ezaný þaha çýkaranýn teninde, karayým Kabe´min örtüsünde kýr- mýzýyým Hamza´nýn, Sümmeyye´nin, Mus´ab´ýn yattýðý yerde. Sapsarý bir güneþim Asr-ý Saadetin ufkunda parlayan. Yeþilim ben Peygamber dostu olan. Ve ben beyazým bütün umutlarda bembeyaz ýþýldayan. Ben köleyim aslýnda bir harf öðretecek efendiyi arayan. Aþýðým ben. Fýrsat buldukça aþkýna kaçan, tenhalarda aþkýyla gizli gizli buluþan. Günün beþ saatinde, Buraðým seccadeyle. Kara topraðýn nazlý kýzýyým ben. Baharýn taze filiz, kýþýn kuru gazelim. Bir çiçeðim gözünü göðe dikmiþ, bulutlara kanca tak- özel köþe cu veya vergi borcu bile olabilir. Para cezasý, hýrsýzlýk tazminatý, dolandýrma ya da bedensel zarar verme ile oluþan borçlarýnýzý iflas davasý ile kapatamazsýnýz. Ayný þey nafaka ödemesinde de geçerlidir. Bir süre sonra farkýna varýyorsunuz ki masraflarýnýz artýk gelirinizle örtülemeyecek bir hal almýþ ve borçlarýnýzýn bu sayede kapanamýyacaðýný hissediyorsunuz. O zaman size sadece bir teklifte bulunabilirim: Bir avukata gidip iflasýnýzý bildirmeniz. Yasal mahkemeye gidip danýþma yardýmý için bir belge alýp bir avukata iþlemlerinizi rahatlýkla yaptýrabilirsiniz. Avukatýn sizden en çok talep edebileceði miktar ise 10,00 EUR olacaktýr. Ama çoðu durumlarda zaten bu miktar bile istenmiyor. Kendinizde hiç bir þüphe ve korku oluþturmadan rahatlýkla bir avukata baþvurup yardým talep edebilirsiniz. Böylelikle hiç bir ödeme yapmadan hayata sýkýntýsýz tutunmanýn en doðru yolunu bulmuþ olup, en kýsa zamanda bu borç bataklýðýndan kurtulursunuz. mýþ. Çisil çisil yaðmurum toprak anaya akmýþ. Benim adým “Ayet”. Gök benim, sonsuzluða uzanan. Yer benim taneleri bitiren. Aðaç benim, kökleriyle yeraltýna sarýlmýþ, bir fidaným güneþe kucak açmýþ. Zalimim ben, her fýrsatta nefsine zulmeden. Yüzsüzüm, her defasýnda yeniden tövbe eden. Amacým ümit olmak ümitsiz gönüllerde, hedefim sevda olmak sevdasýz yüreklerde. Gün geçer, ömür biter, zaman su gibi akar. Marifet demet olmak yaradanýn kalbinde. Benim adým “Ayet”. Oku beni! Rabbim beni bir kan pýhtýsýndan yarattý. O, bana Kalemle yazmayý öðretti. Ben yazýyorum þimdi. Þengül Uslu 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 dosya aratýcý, yeryüzünün halifesi olarak seçtiði insaný olgunlaþtýrmak, imtihan süzgecinden geçirmek, Takva derecesine yüceltmek için Ramazan orucunu þu ayetle farz kýldý. ‘Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kýlýndýðý gibi size de farz kýlýndý. Umulur ki korunursunuz. (Bakara: 18) Ramazan, Allâh’a olan kulluk þuurunu derinden hissettiðimiz, ibadetlerle yoðrulduðumuz bir rahmet ayýdýr. Tutulan oruçlarý, kýlýnan teravih namazlarý, okunan mukabeleleri, iftar ve sahurlarý, sohbetleri, dua, zikir ve niyazlarý ile baþtan sona bir feyz ve bereket ayýdýr. Sevap ve mükafatýn katlandýðý; af ve maðfiretin bolca ihsan edildiði müstesna bir aydýr. Nefislerin terbiye edildiði, ihtiyaç sahiplerinin doyurulup gözetildiði, birlik ve beraberliðimizin pekiþtiði mübarek bir zemindir. 11 ayýn Sultaný, “Evveli rahmet, ortasý maðfiret ve sonu cehennemden kurtuluþ” olan, Cennet kapýlarýnýn açýldýðý, cehennem kapýlarýnýn kapandýðý ve þeytanlarýn zincire vurulduðu mübarek aya þükürler olsun yine kavuþtuk. Bu ayýn manevi ikliminde coþmak, rahmet pýnarýndan doya doya içmek için manen ve ruhen hazýr mýyýz? Bu aya nasýl hazýrlanmalýyýz? - Öncelikle mazimizdeki kir ve günahlarýmýzdan arýnmak, Hakk`ýn rýzasýna ermek için Tevbe ve Ýstiðfar etmeli. Yaptýðýmýz hatalardan piþman olmalý, bir daha iþlememek için niyet edip Allah`tan yardým dilemeli. - Ramazan ve Orucun fazileti, Oruç fýkhýný, Peygamber (s.a.v) Ashabý ve Ýslam büyüklerinin hayatlarýný, bu aydaki hassasiyetlerini okuyup tedkik etmeli, örnek ve ibret alýn- 16:52 Uhr Seite 27 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Murat ÝLERÝ Y [email protected] malý. - Bir Manevi eðitim ayý olan Ramazanda Gönül dünyamýzý onarmak, yaþamýmýzý düzene sokmak, yýllýk manevi temizliðimizi saðlayabilmek için yeterli vakti ayýrmalý, ihtimamý göstermeli. Bu ayýn ruhuyla baðdaþmayan, vakit hýrsýzý ortam, program, dizi ve etkinliklerden kaçýnmalý, her aný dolu dolu deðerlendirmeli. - Bir misafir geleceði zaman günler, saatler önce ön hazýrlýðýmýzý yaptýðýmýz gibi, 11 ayýn Sultanýný aðýrlamak, ondan azami derecede istifade etmek maksadýyla içimizi, dýþýmýzý, evimizi, camimizi, çevremizi pýrýl pýrýl temizleyip paklamak, bu baðlamda özellikle sigara, alkol ve benzeri kötü alýþkanlýklarý býrakmak için Ramazan altýn deðerinde bir fýrsattýr. Nasýlki tabak çanaklarýmýzý yýkamadan, temizlemeden içine birþey koymuyorsak, keza iç ve dýþ temizliði de manevi arýnmanýn, ibadetlerden istenilen hazzý duymanýn olmazsa olmaz þartlarýndandýr. - Ahlak ve huyumuzu güzelleþtirmek. Ýbadetler bilinçsiz, þuursuz bir þekilde günah ve kötülüklerle beraber yapýlýrsa, hazz alýnmaz, o ibadetin de semeresi olan kemalata eriþilmez. Hadis-i þerifte de belirtildiði gibi: “Kim kötü sözleri ve kötü iþleri terk etmezse, Allah’ýn onun yemesini, içmesini terk etmesine hiç de ihtiyacý yoktur.” (Buhari Savm: 8) hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Onbir Ay`ýn Sultanýný Karþýlarken Manen teyakkuzda olup, gerekli hazýrlýklarý yaptýktan sonra þimdi Sultanla buluþmaya hazýrýz. Ancak yolcu er geç yola çýkar. Sayýlý günler de tez geçer. Öyleyse her gördüðünü Hýzýr, her geceyi Kadir bil þuuruyla Ramazaný doya doya yaþamalý. Ömrünün son Ramazaný, son kalkan treniymiþ gibi ibadetlere sarýlmalý, kýymetini bilmeliyiz. Ramazan nasýl yaþanmalý? 1-Oruç tutmak Ramazan ayýnýn orucunu tutmak Ýslam`ýn þartla- rýndan biri olup, her Müslümana farzdýr. Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiðine göre Rasûlullah þöyle buyurdu: “Kim faziletine inanarak ve karþýlýðýný Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.” (Buhârî, îman: 28, Savm: 6.) Kudsî hadis de þöyle beyan edilmiþtir: “Ademoðlunun -savm (oruç) dýþýndaki- tüm amelleri kendisi içindir. Ancak o (oruç) Benim içindir ve Ben onunla mükâfatlandýracaðým.” (Sahih Buhari) Ramazan`da orucu mazeretsiz olarak terk etmek büyük günahtýr. Ramazan ayýnda, hasta veya ruhsat sahibi olmaksýzýn kim bir günlük orucunu yerse, bütün zaman boyu oruç tutsa bu orucu kaza edemez. Ramazan`da tutulan orucun sevabýna eremez. (Buhari, Savm: 29; Tirmizi, Savm: 27, (723) 2- Teravih namazýný cemaatle camide kýlmak Namazlarý cemaatle kýlmaya özen göstermek. Hz. Ebû Hureyre (r.a.) derki, Bir kimse Ramazan da inanarak ve sevabýný umarak Kiyamul-leyl (teravih namazý) kýlsa geçmiþ günahý maðfiret olur. Akþam rehavetine, dizi ve benzeri tuzaklara aldanmadan sevap hazinesi camilere koþalým. Bu vesile ile irþad meclislerine, sohbet halkalarýna katýlalým. Kalbimizi sohbet ve 27 muhabbet kelamýyla cilalýyalým. Unutmayalýmki Allah`ýn rahmeti cemaat üzerinedir 3- Kur’an okumak dinlemek Mukaddes kitabýmýz Kur`an, bu ayda bulunan kadir gecesinde indirilmeye baþlamýþtýr. Nitekim C. Hakk kelamýnda Ramazan ile Kur`an-ý þu þekilde iliþkilendirir. O Ramazan ayý ki, insanlarý irþad için, hak ile batýlý ayýracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’ân onda indirildi. (Bakara: 185) Öyleyse Kur’an ayýnda Kur’an’a sarýlalým, onu hayatýmýza rehber kýlalým. Kur`an okuma, öðrenme ve anlama seferberliði düzenlemek suretiyle virane gönülleri ihya edelim. Okumasýný bilmesek bile, kulaklarýmýzýn pasýný mukabeleler ile giderelim. Bu sene bir farklýlýkla Kur’an’ý okuduktan sonra bir de mealini okuyalým. 4-Ýftar ettirmek Aile baðýný, birlik, beraberlik duygusunu güçlendirmesi, toplumsal kaynaþma ve dayanýþmaya katkýsý bakýmýndan önemli bir yeri olan iftar sofralarýný kurmak, icabet etmek bu ayýn güzelliklerindendir. Efendimiz (s.a.v) “Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir þey verirse, yaptýðý bu iþ günahlarýnýn baðýþlanmasýna ve Cehennemden kurtulmasýna sebep olur. Oruçlunun sevabýndan da hiçbir þey eksilmeden onun kadar sevaba kavuþur.” Ashâb-ý Kiramdan bazýlarý, “Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir þey bulup verecek durumda deðiliz” dediler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, “Allah bu sevabý bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir“ buyurdular (et-Tergib ve’t-Terhîb, 2:94) 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 28 5-Sahur yapmak Ýbn-i Abbas (r.a.) þöyle dedi: “Sahur yapýnýz, zira sahurda bolluk-bereket vardýr.” (Buhârî: Savm 20; Müslim Siyam 45) Özellikle tüm aile efradýyla beraber, çoluk çocuk gece kalkmalý, o eþsiz lezzeti tatmalý, bereketine ermeli. 6-Kadir Gecesini aramak Bu ayda en önemli fýrsat Kadir Gecesidir. “Kur’an ýn indiði, bin aydan daha hayýrlý olan Melekler ve Ruh (Cebrail) un Rablerinin izniyle her türlü iþ için indiði selametli gece.“ (Kadir suresi:1-5) Baþ Öðretmenimiz Hz. Muhammed (s.a.v). Bu geceyi nerede arayacaðýmýzý, nasýl dua edeceðimizi þu þekilde öðretmektedir. Resulullah (sav)`a Kadir gecesi (Ramazan’ýn neresinde?) diye sorulmuþtu O, Ramazan`ýn tamamýnda!” diye cevap verdi (Ebu Davud, Salat, 824, (1387) Hz. Aiþe (r.a): “-Ey Allah’ýn Rasûlü! Kadir gecesine rastlarsam nasýl dua edeyim?” diye sordum. der. Rasûlüllah (s.a.v): “Allahümme inneke afüvvün tühýbbü’l-afve fa’fu annî: Ý GMG Kuzey Bavyera Bölgesi-Hersbruck Gençlik Teþkilatýnýn düzenlediði Kermes ve Futbol turnuvasý hareketli, ve iddialý olduðu kadar bereketliydi de... Hersbruck Cemiyet Baþkaný Vedat Arýk ve Gençlik Teþkilatý Hersbruck Þube Baþkaný Osman Gündoðan güzel bir organizeyle tadýmlýk bir kermes ve tadýmlýk bir futbol turnuvasý organize etti- 16:52 Uhr Seite 28 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Allah’ým sen çok affedicisin, affý seversin, beni affet.” diye dua et, buyurdu (Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VI, 314). 7- Günahlardan sakýnmak Orucun farz kýlýnmasýndaki hikmetlerin baþýnda, kiþiyi bataklýða sürükleyen, nefis ve þehvetine esir kýlan, dolayýsýyla Hakk`tan uzaklaþtýran günahlardan korumak gelir. Bir yandan iyilik yapan, öte yandan kötülük ve haram iþleyenlerin durumu, torbasýný üstten doldurup dibini eliyle delen kiþiye benzer. Nitekim Allah Resülu (s.a.v) þöyle buyurur. Nice oruç tutanlar vardýr ki (haramdan sakýnmadýklarý için) oruçlarýndan nasipleri sadece açlýktýr. (Hakîm, Müstedrek: 1/431) Öyleyse baþta kul hakký olmak üzere her türlü haram ve yasaklardan sakýnmak ve uzak durmak suretiyle karþýlýðý cennet olan oruc`un sevabýna erelim. 8- Cömert olmak Namaz seni yolun yarýsýna ulaþtýrýr, oruç da hükümdarýn kapýsýna ulaþtýrýr. Sadaka ise, hükümdarýn huzuruna çýkarýr. Þüphesizki, Allah cö- hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 merttir, cömert kullarýný sever. Efendimiz (s.a.v) de insanlarýn en cömerti iken, bu davranýþý Ramazan`da zirve yapardý. Çünkü bu ayda iþlenen bir farzýn karþýlýðý diðer aydakilere göre yetmiþ katýyla karþýlýk görecek. Nafilelerin karþýlýðý ise diðer zamanda iþlenen farzlar gibi sevaba vesile oluyor. Hasseten bu ayda aile efradýnýn nafakasýný artýrmalý, sadaka ve mali yardýmlarýmýzla mazlum ve maðdurlarý sevindirmeli, yetim ve kimsesizlerin duasýný almalýyýz. Dünyada 1.1 milyar insanýn ileri derecede, yani günlük 1 $’ýn altýnda gelirle 2.7 milyar insanýn ise günlük 2 $’ýn altýnda gelirle geçinen orta derecede fakir olduðu bir dünyada, “Komþusu aç iken tok yatan bizden deðildir” Hadis-i Þerifi daha da bir anlam kazanmakta ve mümin kullara bir takým sorumluluklar yüklemektedir. 9- Güzel Ahlakla süslenmek Ramazan ayýnda açlýk ve yorgunluk, yanýsýra ins ve cin þeytanlarýnýn amellerimizi boþa çýkarmak için azami gayret içinde olacaðýndan diðer zamanlara nisbeten daha sabýrlý, sakin olmalýyýz. Orucu sadece mideye deðil, gözümüze, kulaðýmýza, elimize, dilimize ve ayaðýmýza da tutturmamýz gerekiyor. Bu yüzden oruç, insaný manevi hastalýklardan, kötü söz, dedikodu, gýybet, yalan, iftira gibi illetlerden alýkoymalý. Birisi luzümsuz bir lâf edecek veya kavga edecek olursa “Ben oruçluyum” denmesi gerektiðini unutmamalýyýz. 10-Ramazan umresi yapmak Gücü yetenlerin bu ayda umre yapmasý çok sevap bir ameldir. Bir kadýn Resulullah (s.a.v)e gelerek: “Ben haccetmek için hazýrlýk yapmýþtým. Bana (bir mani) arz oldu ne yapayým?” “Ramazan”da umre yap, zira o ayda umre týpký hacc gibidir” buyurdu. (Ebu Davud, Hacc 79, Tirmizi, Hacc 95) Eðer imkanlarýmýz buna el vermiyorsa gönlümüzde oralarýn aþkýný taþýmalý, hasretiyle yanmalý, Allah`tan bir an evvel oralara varmayý dilemeliyiz. 11-Ýtikâf yapmak Unutulmaya terk edilmiþ bu sünneti hayatýmýza Hersbruck Gençlik Teþkilatýndan Futbol Turnuvasý ler. Bölge Kur’an okuma birincisi Muhammet Topçu’nun okuduðu açýlýþ Kur’an-ý Kerimi ile baþlayan turnuvada namaz vakitlerinde açýktan okunan ezan katýlýmcýlarý çok etkiledi. Hersbruck Cemiyet Baþkaný Vedat Arýk`ýn açý- lýþ konuþmasýndan sonra, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu yaptýðý konuþmayla kardeþliðin önemine ve futbol oynarken ahlakça en üstün olan takým kazanacak dedi. Katýlýmcý takýmlarý oluþturan gençler ahlak timsali gençlerdi. Hersbruck Cemiyeti Gençlik Baþkaný Osman Gündoðan, proðramý ve katýlýmcý gençlerin arasýndaki diyaloðu organize ederken gelecek açýsýndan ümitli olmamýzýn haklýlýðýný ortaya koyar olgunlukta idi. 12 takýmýn katýldýðý turnuvada, 1.liði IGMG dosya yeniden taþýmalý ve feyzine varmalýyýz. Resulullah (s.a.v) vefat edinceye kadar Ramazan`ýn son on gününde i`tikafa girer ve derdi ki: “Kadir gecesini Ramazan`ýn son on gününde arayýn”. Resulullah (s.a.v)’den sonra, zevceleri de i’tikafa girdiler. (Müslim, Ý”tikaf 5, (1172) Uzun süre mescidde kalamayanlar, en azýndan camiye girerken bulunduklarý süre için niyet etmeli, sevabýný Allah`tan beklemeli. 12-Fýtýr Sadakasý vermek Bayramdan önce her müslümanýn vermesi gereken mali bir ibadettir. Bayram günü fakirlerin bir nebze bile olsa sevincine vesile olan, bu sadakayý ihmal etmemeli, bilakis bedenimizin ve sýhhatimizin sadakasý olan bu hayrý fazlasýyla vermeliyiz. Kulluðumuzun icabýný yerine getirip, ibadetlerin hakkýný vermekle bayramý hak eden, hayatýný Ramazan, Ahiretini Bayram kýlan kullardan olmak duasýyla. Würzburg Mevlana Camii Gençlik Teþkilatý Takýmý alýrken, ikinciliði Röthenbach Ditib, Üçüncülüðü Weissenburg Gençliði, Centilmenlik kupasýný ise Nürnberg Kervan aldý. Proðram sorumlusu Murat Gündoðan’ýn organize ettiði kermes ve hizmetler takdire þayandý. Kadýn-Erkek bütün görevliler muazzam bir dayanýþma örneði ortaya koydular. 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 özel köþe Seite 29 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir M. Salih AYDIN Eskilerden bir hikâye Türkiye’de bizim küçüklüðümüzde Ramazan yaklaþýnca hazýrlýklar baþlar millet harýl harýl Ramazan için hamur iþleri yaparlardý. Mahalle ahalisi birbirine yardýmlaþarak iþleri görürler yardýmlaþma ile iþleri götürürlerdi. Mahalle sakinleri birlik ve beraberlik içinde birbirine destek olurdu. Çocuklar yaramazlýk yaptýðý zaman mahalleden bir büyük görürse olaya müdahele eder, anneler babalar bu iþe bir þey demezdi hatta bir tokatta babadan veya anneden yerdik. Onun için korkar uslu uslu oynardýk istisnalar hariç. Evler avlulu bahçeler içinde acýlar ýzdýraplar hapisti. Komþular acýlarý paylaþýr beraber aðlar beraber gülerdi. Mahallenin kocaman bir kapýsý vardý, akþam oldu mu kapý örtülür sokaklara bekçiler çýkar düdüklerini öttürürlerdi. Yatsýdan sonra hiçbir ALLAH’ýn kulu sokakta kalmazdý. Sinemalar bile kapanýr millet evlerde sohbet ederdi. Babaanneler, Anneanneler çocuk ruhlara masallar anlatýrdý. Hayaller geniþ olurdu oyuncaklarýmýzý kendimiz yapar oynardýk. O saf ard niyetsiz insanýmýz yok artýk. Dertlerimizi paylaþtýðýmýz sýrlarýný sakladýðýmýz komþularýmýz çoktan göçtü anayurduna. Dünyayý elektronik kirler kapladý gözlerimde ise yaþlar. Koþuþturduðum sokaklarý tanýyamýyorum artýk derinlere dalýyorum. Tabii her insanýn hatýralarý var derinlerde. Tabiki güzel tekrar tekrar yaþayacaðý anlarý vardýr. Kumandalarý elimizden atalým ve o anlara dalalým, beynimizdeki hatýra defterini okuyarak, elbette gülümseyeceðimiz bir aný veya hüzünleneceðimiz özlemini çektiðimiz ve kaybettiðimiz bir büyüðümüz veya küçüðümüz vardýr. Ramazan`da sahura 16:52 Uhr hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 Hacarabýn Serüvenleri [email protected] kalkar yemek yerdik oruç tutabileceðimizi sanarak ama öðlene zor dayanýr gizlice yerdik. Büyüklerimiz aferin kýzýma veya oðluma der baþýmýzý okþardý. Ama bazende suçsuz dayak yediðimizde olurdu. Velhasýl iyi ve acý günlerimiz oldu ama bu zamandan daha iyi günlerdi. Þimdi sadece kendimizi düþünen insan olduk. Bir silkinelim artýk. Gelelim Hacarab ve diðer hikâyelere. Hacarabýn kitaplarý Babam; bir zaman Hicazdaki teyzesi Karaman`a gelmiþ onu da göreyim diye yalnýz izine gitti. Tabii izin bitiþinde elinde bir valiz olduðu halde çýktý geldi. Biz de etrafýnda halka olduk valizin içinden yiyecek bir þey çýkacak babam hediye getirdi diye. Bir de baktýk ki valizde bir tane bile yiyecek bir þey yok sadece kitap, býrak yiyecek giyecek bile yok. Çocuklar þok olmuþ babama, hepsi de manalý manalý bakmýþtý. Kitap, kitap, kitap… Babamsa gülüyordu. Benim Askerlikte Böyle Geçti Herkes askerliðini anlatýr. Vay þöyle olmuþ vay böyle olmuþ. biz paralý askere gittik. Bize Mehmetçik demediler Mehmet aða dediler. E ne yaparsýn. Biz, yani paralý askerlik yapanlar, yine de birþeyler anlattýk; þimdi müsaade ederseniz ben de sizlere birþeyler anlatacaðým. Sene 1983 Haziran ayý yolumuz Burdur’a düþtü. Bir 24 akþamüstü tugaya teslim olduk. 11. dönem 58 topçu er eðitim tugayý 2 inci muhabere bölüðü 1 inci takým 1 inci manga 10 uncu asker. Neyse biz gece olduðundan sivil elbiselerle koðuþlara dolduk ama sivil elbiseyle nöbeti de tuttuk. Sabah erkenden kalktýk (kaldýrdýlar). Mýntýka temizliðinden sonra kahvaltý yaptýk. Kahvaltýdan sonra, 2 inci muhabere bölüðü olarak dört takýma bölündük, ben 1 inci takým 1 inci mangaya düþtüm. Hizaya dizildikten sonra, önce askeri elbiseleri aldýk, sonra askeri elbiseleri giydik ve sivilleri teslim ettik geldik bölüðe. Benim elbise o kadar dar ki sorma gitsin içinde boðuluyorum. Baktým Konya Bozkýr’dan bir arkadaþýn elbisesi o kadar bol ki adam içinde kayboluyor. O arada benim pantolonun dikiþleri birkaç yerden gitti. Arkadaþa dedim ki: -Senin elbiseler bol benim elbiseler dar gel deðiþelim. Arkadaþ: -Tamam dedi. Üstümüzü hemen oracýkta deðiþtik elbiseler bana da arkadaþa tam oldu ama sökükleri görünce itiraz edecek oldu. Ben de: -Dikiþ takýmýn yok mu? Dedim. -Var dedi. -O zaman git hemen dikiver ne olacak dedim oda ikna oldu böylece dar elbiselerden kurtuldum. Öðleye doðru iþtima ol- duk bölük komutaný: -Birinci takým birinci manga ona kadar say ve ayrýl. Onuncu adam bendim ayrýldýk. -Ýstikamet yemekhane. Böylece þanslý olduðum ortaya çýktý. Yemekhaneye vardýk orada bir Karadenizli onbaþý var. Bize: -Oturun zaman var dedi. Biz de oturduk konuþuyoruz. Tam bu arada bir astsubay içeri girdi biz ayaða kalktýk onbaþý selam verdi bize de oturun diye eliyle iþaret etti biz de oturduk. Asteðmen de yemekhaneyi þöyle bir arþýnladý geri geldi. Onbaþýnýn önünde durarak hazýr ol dedi ve elleriyle çene altýndan bir vurdu ki sorma gitsin onbaþýnýn ayaklarý yerden kesildi. Korkumuzdan biz de hazýr ola geçtik ne de olsa daha 1 inci gün. Asteðmen onbaþýya: -Benden izin almadan askere nasýl otur dersin dedi ve çýktý gitti. Meðerse adam yüzbaþýyý bile tokatlamýþ ve hiçbir görevi yokmuþ sadece gün dolduruyormuþ. Gelelim olayýn devamýna. Bizi yine iþtima ettiler ve ordan asteðmenin biri: -Çavuþ olacaklar ayrýlsýn dedi. Ayrýlanlar olmasýn mý askeri bir gülümseme aldý. Asteðmen: -Bunlar da Avrupa çiðnemiþ gelmiþler 2 ayda çavuþ mu olunur? Diye baðýrýnca bizimkilerin yüz- 29 lerinde þimþekler çaktý. Baþka bir gün sabah kahvaltýsýndan sonra yine iþtima olduk. Komutan: -Mutfaða gönüllü gitmek isteyen þu tarafa ayrýlsýn. Herkes ayrýldý ama Samsun Terme`den bir arkadaþa: -Kardeþim bu iþin içinde bir þey var biz de ayrýlalým. Arkadaþ: -Yok, duralým ayrýlanlar gitsin dedi. Ben de bile bile ayrýlmadým ama mutfaða ayrýlanlarý deðil kaytaranlarý yani bizi gönderdiler. Aslanlar gibi gittik mutfaða önümüzde küçük bir dað fasulye yýðýlý temizle temizle bitmiyor. Sonra baþýmýzdaki onbaþýný çaðýrdým: Otura otura belim aðrýdý baþka bir iþ yok mu? -Var gel dedi. Gittik ki ne göreyim et iþleri öbüründen de beter. Hayatýmda yapmadýðým bir iþ. Uzatmayayým daha sonrada salatalýk soymaya gittik de kurtulduk. Yemin töreninden sonra Ramazan bayramý geldi bize on gün izin verdiler. Memlekete gittik. Daha sonra da birinci takým birinci manganýn özelliðini bir sefer daha yemekhane ve çamaþýrhaneye giderek hallettik. Haa üç seferde atýþa gittik. Malum birinci takým birinci manga olduðumuz için atýþlarda yazýcý olduk. Sonra da mermiler bayatlar diye bitinceye kadar atýþ yaptýk. Eee 2 aylýk askerlik bu kadar olur. Ama þimdiki paralý askerlerden daha kýdemliyiz buna da þükür. Kardeþlerim burada noktayý koyarken Ramazaný þerifimiz hayýrlý olsun der Fýtr bayramýmýzýn da hayýrlý olmasýný Yüce Mevla’dan dilerim. Ýnþaallah yüzleriniz hep gülsün. Allah’a emanet olun bir dahaki sefere ya nasip. Selam ve dua ile. 37. sayi sayfalar hessen 30 30.08.2009 16:52 Uhr Seite 30 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430 bulmaca 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16:53 Uhr Seite 31 37. sayi sayfalar hessen 30.08.2009 16:53 Uhr Seite 32