PDF SAYI 37 Hessen

Transkript

PDF SAYI 37 Hessen
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16:52 Uhr
Seite 1
Federal Ýçiþleri Bakaný
Wolfgang Schäuble
Dinlerarasý
diyalog
insanlar
arasýndaki
güveni
artýrýyor
Sayfa: 4`te
IGMG`den
Bavyera Ýçiþleri
Bakaný`nýn
iftiraya varan
ifadelerine
kýnama
“Bir Ýçiþleri Bakaný görevinin
getirdiði sorumluluðun bilincinde
olmalý ve ýrkçý partilerin aðzýyla
konuþmamalýdýr’’
Sayfa: 6`da
Hessen`de Ýslam Din Dersi Toplantýsý Sayfa: 4`te
Avrupa`daki Kitapçýnýz
Unutma!
OKUSAN
Unutturma!
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD
Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 0180-3002250
www.okusan.eu
Rahmet, Bereket, Af ve Dayanýþma Ayý
YA ÞEHR-i RAMAZAN
Ýbadet
Oruç
Onbir
Ayýn
Sultanýný
Karþýlarken
Abdullah YILDIZ
Sayfa 21`de
Ramadan
Borçlarýnýzdan
Kurtulmanýn
Yolu
Sayfa 27`de
kommen
Kadim
Bir
Murat ÝLERÝ
Avukat Nalan SÖNMEZ
Sayfa 26`da
Will-
Ali BULAÇ
Sayfa 11`de
Hacarabýn
Serüvenleri
24
Selma ÖZTÜRK
Sayfa 25`te
Kötüler
ve
Ýyiler
M. Salih AYDIN
Sayfa 29`da
Ruhi
Disiplin
ve
Oruç
Mahmut AÞKAR
Sayfa 7`de
Sayfa 5`te
Dr. Yusuf IÞIK
Ramazan
Güz
Ya ð m u r unda
Yýkanmak
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16:52 Uhr
Seite 2
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16:52 Uhr
editörden
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
3
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Sinan AKTÜRK
hasbihal
Sevgili dostlar!
Yine bir izin sezonundan sonra beraberiz. Saðlýk, sýhhat, afiyet içerisinde bir izin geçirmiþsinizdir inþallah.
Bizler 5 senenin üzerine bir izin
yapma fýrsatý bulduk. Bu ara vatani
görevimizi Burdur`da yapmayý da ihmal etmedik. (Yaþýmýz gelmiþti; hatta
geçmek üzere idi.)
Anavatanýmýzý ziyaret etmek ve
sýla-i rahim yapmak gerçekten bedenen ve ruhen insaný rahatlatýyor. Benim tatil felsefem biraz daha farklý gibi. Benim tatilden anladýðým; fiziki
olarak dinlenmenin yanýnda, sevdiklerimi ziyaret etmek ve onlarla vakit
geçirmek ruhen beni dinlendiren hasletler. Özellikle Ýstanbuldaki tarihi
mekanlarý gezmek beni bedenen ve
ruhen oldukça dinlendiriyor. Buradan
hareketle bir tavsiyemiz olacak.
Özellikle uzun süreli tatil zamanlarýnda toplu organizeler yaparak; Türkiyemizin güzel beldelerine bir nevi
kültür turlarý düzenlemek faydalý olur
kanaatindeyiz. Bu vesile ile yeni nesillerimiz hem kültürümüzün köklerini tanýmýþ olur ve hem de kültürlerarasý etkileþimin güzelliklerini öðrenmiþ olurlar diye düþünüyoruz.
Sevgili dostlar!
Son zamanlarda Avrupa`nýn çeþitli ülkelerinde ve özellikle de Almanya`da menfur olaylar yaþanmakta.
Bizler izinde iken istenmeyen bazý
olaylar yaþandý. Maalesefki bu olaylarda sanki özellikle bir yerlerden
düðmeye basýlmýþ gibi kadýnlar hedef
seçildi. Dresden`de yaþanan vahþi
olay bunu doðrular nitelikte idi.
Almanya`ya akademik çalýþmalar
için gelmiþ ve ailecek bu çalýþmalarýn
içerisinde olan bir hanýmefendi; komþusunun kendisini ve ailesini rahatsýz
etmesi ile alakalý olarak þikayette bulunuyor ve dava için gittiði mahke-
Impresium
Künye
Seite 3
Toplumsal ve Dini
Sorumluluklarýmýz Önemli
mede hunharca katlediliyor. Eþini korumak için katile müdahale etmek isteyen koca da ne hikmetse sanki katil
oymuþ gibi vurularak aðýr yaralanýyor. Ve bunu yapan þaþkýn polis memuru ve onun amirleri ise hala özür
bile dileme nezaketinde bulunmuyorlar!
Asýl acý taraflarýndan bir tanesi de
yine kadýn olan Almanya Baþbakaný
Angela Merkel`in olaydan günler
sonra usulen bir açýklama yapmasý.
Biz burada öldürülen müslüman
bir kadýn için kýzgýnlýðýmýzý dile getirmek için bunlarý yazmýyoruz. Öldürülen sonuçta bir insan, bir hanýmefendi, bir anne ve maalesef hamile bir
kadýn. Dünyanýn neresine giderseniz
gidin; bir bayana ve özellikle de hamile bir bayana toplum tarafindan
özen gösterilir. Savaþ zamanlarýnda
bile kadýn ve çocuklara dokunulmaz.
Buna uymayanlara insan olarak bakýlmaz.
Ama bu ne nefret durumu ki; Almanya gibi Avrupa`nýn merkezi bir
yerinde ve güvenlik açýsýndan en güvenilir bir mekan olan mahkeme salonunda ve maalesef polisin gözü önünde böyle bir hunharca olay gerçekleþebiliyor.
Bu ve buna benzer olaylarýn psikolojik ve sosyolojik altyapýsýnýn irdelenmesi gerekmektedir.
Maalesef bu tür olaylar hep seçim
öncesi dönemlerde týrmanýyor ve en
üst seviyeye çýkýyor.
Her zaman söylediðimiz gibi politik çýkar ve beklentiler bu tür olaylara
maalesef çanak tutuyor. Burada bir
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Aðustos - August 2009
Ramazan 1430
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
genelleme yapmak niyetinde deðiliz.
Tabiki akl-ý selim çaðrýsý yapan ve bu
noktada çalýþmalar yapan politikacýlar çoðunluktadýr. Ama yaþanan olaylar herkesi ve her kesimi etkilemektedir. Hiç kimse böyle bir katliama ve
özellikle de çocuklarýnýn gözü önünde maruz kalmak istemez.
Toplum mühendislerinin bu tür
olaylarýn bir daha yaþanmamasý için
deðiþik çözüm önerileri ortaya sürmeleri gerekmektedir.
Sevgili dostlar!
Malumunuz Almanya seçim sathýna girmiþ bulunmakta. Hem yerel seçimler ve hem de genel seçimler için
adaylar ve partiler harýl harýl çalýþmakta. Demokratik bir hak olan seçme ve seçilme hakkýnýzý kullanmak
için bu tür fýrsatlarý deðerlendirmemiz gerekir diye düþünüyoruz. Bu dönemlerde karþýnýza çýkan adaylarý iyi
tanýmalý ve vaadlerinin neler olduðuna dikkat etmeliyiz. Seçim döneminde verilen sözlerle seçim sonrasý yapýlanlarýn birbirine paralel olmalarý
gerekmektedir. Seçme ve seçilme
hakkýna sahip insanýmýz; haklarýmýzýn talebi ve alýnmasý konusunda demokratik haklarýný sonuna kadar kullanmalýdýrlar. Bizim tavsiyemiz oy
kullanma hakkýna sahip insanýmýzýn
muhakkak sandýða giderek bu hakkýný kullanmasýdýr.
Malumunuz içerisinde bulunduðumuz ay; Mübarek Ramazan ayýna
denk gelmektedir. Rahmet, bereket ve
dayanýþma ayý olan Ramazan; Cenabý Allah`ýn biz kullarýna bir lütfudur
diye düþünüyoruz.
Yayýn Kurulu
Cengiz Þahbaz,
Dr. Yusuf Iþýk,
Sinan Aktürk,
Bilal Demiroðlu,
Aydýn Ersoy,
Fikret Ekin, Murat Ýleri,
M. Salih Aydýn
Mahmut Aþkar,
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Ramazaný geleneksel olarak anavatanýmýzdaki gibi idrak etmenin yanýnda; asli unsurlarýný unutmadan yaþamamýz ve yaþatmamýz gerekmektedir. Oruç ve Ramazan`ýn güzelliklerini hem ailemizde yaþamak ve hem de
çevremizde yaþatmak bizlerin gayreti
ile mümkün olacaktýr.
Özellikle Ramazan`a has olan görevlerimizi yerine getirmekten asla
kaçýnmamalýyýz. Fitre ve zekat ibadeti ile alakalý üzerimize tekabül edenleri mutlaka yerine getirmeliyiz. Bunlarý yapmamýz; hem bir müslüman
olarak görevimiz ve hem de dünyanýn
deðiþik yörelerindeki müslüman kardeþlerimizle irtibatýmýzýn devam etmesi için bir vesiledir.
Yine Ramazan`da komþularýmýza
karþý bu aya has görevlerimizi yerine
getirmeliyiz. Ýftar davetlerinden tutun
da; Ramazan`a has ibadetleri yaþayarak komþularýmýza da bu güzellikleri
görme fýrsatý vermeliyiz.
Malumunuz okullar açýlmaya baþladý. Çocuklarýmýzýn geleceði açýsýndan okul durumlarýnýn önemini hepimiz biliyoruz. Anne babalar olarak bu
konuda maalesef çok eksiklerimiz
bulunmakta. Çocuklarýmýzýn okullarý
ile alakalý her meseleden haberdar olmamýz gerekmektedir. Eðer bunu
yapmazsak; çocuklarýmýz diðer arkadaþlarýndan geri kalmaktalar. Bizim
çocuklarýmýzýn zeka sorunlarý olmadýðýný düþünüyoruz. Sadece veliler
olarak onlarýn okul durumlarýný takip
edersek görürüzki çocuklarýmýz hakettikleri yerlere her zaman gelebilirler.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Merkez
Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Basýldýðý Yer: Sunprint GmbH Offenbach
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
4
A
lmanya Ýslam Konferansý’nýn
Regensburg’da yapýlan toplantýsýnda Federal
Ýçiþleri Bakaný Wolfgang
Schäuble (CDU) dinin önemini vurgulayarak, din özgürlüðü ve dinler arasýndaki diyaloða dikkatleri çekti.
Schäuble ayrýca üniversitelerde Ýslam kürsülerinin
kurulmasý talebinde bulundu.
Organize edilen “Laik
bir devlette din” konulu
sempozyumda
konuþan
Ýçiþleri Bakaný Wolfgang
Schäuble (CDU), devletin
laik olmasýnýn dinden
uzaklaþmayý gerektirmediðinin altýný çizdi ve “Laik
devlet Allahsýz devlet demek deðildir” dedi.
Dinden uzaklaþmanýn
ve devletin din ile mücadele etmesinin iyi bir þey olmadýðýný, laikleþmenin her
zaman özgürlük ve demokrasi için bir gereklilik olmadýðýný vurgulayarak komünist rejimlere atýfta bu-
H
essen Eyaleti okullarda Ýslam din
dersinin baþlatýlmasý için ilk olarak toplanýrken, Hessen Kültür Bakaný Dorothea Henzler,
“Ýnanma merkezli Ýslam
din dersini Hessen’deki
okullarda zorunlu olarak
baþlatmak için çalýþmalara
bugün baþladýk” dedi. Almanca olarak verilecek Ýslam din dersi Hessen Hükümeti`nin entegrasyon çalýþmalarýnýn içerisinde yer
alýyor.
Adalet ve Entegrasyon
Bakaný Jörg-Uwe Hahn
(FDP) toplantýdan sonra
yaptýðý açýklamada toplantýnýn en acil görevinin, Ýslam din dersini yerine getirmek için kimin gündeme
geldiði sorusu olduðunu
ifade ederken, hangi Müslüman
organizasyonun
anayasa hukuku açýsýndan
“dini cemaat” olarak nitelenebileceðini sorusunun
henüz cevapsýz olduðunu
belirtti.
“Dini cemaat” kavramýnýn anayasa hukukunda
açýk tarif edildiðini belirten
Hahn, her Müslüman ce-
16:52 Uhr
Seite 4
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Federal Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble (CDU):
Dinlerarasý diyalog insanlar
arasýndaki güveni artýrýyor
lundu. Ayrýca finans krizinin, deðerlerin ve iffetin
gözden uzak býrakýldýðýnda
neler olabileceði konusunda iyi bir örnek olduðunu
belirtti.
Ýçiþleri Bakaný din özgürlüðü konusunda; “Din
özgürlüðü herkesin Almanya’da kendi dinini açýk bir
þekilde ifade edebilmesini
garanti altýna almaktadýr.
Bu ayný zamanda toplumsal dayanýþma için de bir
fýrsattýr. Dinler insanlar
üzerinde ahlaki esaslar ve
deðerler, yönlendirme ve
mensubiyet duygusu oluþturdukça toplumsal beraberliði güçlendirmektedir”
dedi.
Schäuble konuþmasýnda
Müslümanlar ve Hristiyanlarýn tarihi iliþkilerinden
örnekler vererek, “Haçlý se-
ferleri, Ýberik yarýmadasýnýn fethi ve Viyana kuþatmasýnýn etkilerinin günümüze kadar geliyor. 11 Eylül saldýrýlarý, Ortadoðu savaþlarý ve karikatür tartýþmalarý ise modern problemli konular. Ve birçok kiþi Ýslam ve Hristiyan kültürlerinin birbirleri için daha ziyade zenginlik vesilesi
olmalarýna karþýn, halen
ayrýþtýrýcý unsurlar olarak
görüyor” dedi.
Bu nedenle dinlerarasý
diyalogun, farklýlýklarý,
ama ayný zamanda birleþtirici unsurlarý ortaya koymak ve insanlar arasýndaki
güveni artýrmak için büyük
önem taþýdýðýný belirten
Schäuble, devlet, eyalet,
belediyeler ve bütün toplumun da dini cemaatler ile
iliþki içerisinde olup, Almanya’daki Ýslam gibi dinleri desteklemeleri gerektiðini kaydetti.
Bunun Almanya Ýslam
Konferansý’nýn hedefi olduðunu belirten Schäuble,
Ýslam Konferansý’nýn kuruluþunun Almanya’da yaþayan, Müslüman olsun olmasýn bütün insanlar için
önemli bir sinyal olduðunu
ifade etti.
Hessen’de Ýslam
din dersi toplantýsý
maatin bu þartlarý yerine
getiremediðini, bunun için
organizasyonun kendisinin
dini inancýn muhafazasý
için çalýþmasý gerektiðini
ifade etti.
“Böylece gelecek ay yoðun olarak çalýþacaðýmýz
bir sürece girdik. Özenle
tartýþmak zorunda olduðumuz çok sayýda soru bizi
bekliyor. Bugün burada olmayan muhataplarla da çok
sayýda görüþme yapmamýz
gerekecek” diyen Hahn’ýn,
bu sözleri ile, bakanlýðýn
baþlangýçta davet etmediði
Hessen Ýslam Din Cemaati’ni (IRH) kastedip kastetmediði cevapsýz kaldý.
Diðer taraftan muhalefet partileri SPD ve Yeþiller, ayrýca kilise temsilcileri de IRH’nýn dýþlanmasýný
eleþtirirken, toplantý oluþturulurken IRH’nýn görüþmelere katýlýmýnýn saðlanmasýný istediler. IRH Baþkaný Ramazan Kuruyüz ise
hükümetin IRH ile iliþkilerde “yeni bir devir” baþlatmasýný istedi.
Öztürk: Eyalet hükümeti hemen sonuca var-
malý
Yeþiller Entegrasyon
Politikalarý Sözcüsü Mürvet Öztürk, “çoktan atýlmasý gereken adýmý” memnuniyetle karþýladýklarýný, Ýslam din dersi bekleyen tüm
aileler ve öðrenciler için
2010/2011 öðretim yýlýnda
Hessen’deki okullarda bu
imkaný beklediklerini ifade
etti. Bunun diðer eyaletlerde yapýlan çok çeþitli çalýþmalardan sonra sorun olmamasý gerektiðini ifade
eden Öztürk, “þayet toplantýlar hiçbir sonuca varma-
haber
Okullarda imamlýk eðitimi üzerine tartýþmalar ve
Ýslam teolojisi kürsülerinin
kurulmasý konularýnýn geçtiðimiz üç yýlýn sonuçlarý
olduðu belirtilirken, Ýslam
din dersinin henüz devlet
okullarýnda verilmeye baþlanmamasýna raðmen, Almanya’nýn ileride bu konuda öðretmene ihtiyaç duyacaðý kaydedildi.
Schäuble bu konuyla ilgili olarak; “Bu nedenlerle
Ýslam teoloji araþtýrmalarý
ve Alman üniversitelerinde
kürsü kurma çabalarýný
destekliyorum. Bu tür kürsüler Almanya’da Ýslam dinini imar eden bir Müslüman kuþaðýn oluþmasýna
vesile olur. Burada esas
mesele bir “Alman Ýslam'ý”
yaratmak deðil. Almanya’da Ýslam’ýn nasýl olmasý
gerektiðine burada yaþayan
Müslümanlar karar verir.
Bu da bizim laik devlet anlayýþýmýzdan ileri geliyor”
þeklinde konuþtu.
yan baðlayýcýlýktan uzak
sohbetlere dönüþürse” bunun kabul edilemez olduðunu belirtti. Hessen FDP
Entegrasyon Politikalarý
Sözcüsü Hans-Christian
Mick ise Ýslam din dersi
için toplumun kabulünün
önplanda olduðunu savundu.
Öte yandan Ýslam Toplumu Milli Görüþ Hessen
Bölge Baþkaný Mehmet
Ateþ; yapýlan toplantýya
Hessen`de büyük bir çoðunluða hitap eden IGMG
Hessen ve IFH Hessen Ýslam Federasyonu yetkililerinin davet edilmemesini
üzüntüyle
karþýladýðýný
söyledi. Ateþ: “Müslümanlarý ilgilendiren bir konuda
Ýslami Sivil Cemaatlerin
dýþlanmasý meselenin hallini deðil çözümsüzlüðünü
ortaya koyar. Hessen Eyalet Hükümeti Yetkililerimizin bu konuda yeniden geniþ çaplý ve bütün sivil Ýslami Cemaatlerin katýlacaðý
bir çalýþmayý yapacaklarýný
umuyoruz ve IGMG olarak
bu çalýþmaya katkýda bulunmak istiyoruz” dedi.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
Seite 5
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Dr. Yusuf IÞIK
O
ruç, Ýslamiyetten
önce Arap yarýmadasýnda, Yahudiler
ve Hanifler tarafýndan tutuluyordu. Hatta oruç ayeti gelmeden önce Peygamber Efendimiz, Yahudilerin „aþura“ günü oruç tuttuklarýný gören müslümanlara Muharrem ayýnýn dokuzuncu (tasua) ve onuncu
(aþura) günlerinde oruç
tutmalarýný emretmiþ ve
kendileri bizzat tutmuþlardýr. Daha sonra gelen ayetlerle farz olan oruç Ramazan ayýna tahsis edilmiþtir.
Ýlk oruç ayeti gelince
Müslümanlar Ramazan
ayýnda oruç tutmaya baþlamýþlardýr. Bu oruca o zaman Yahudilerin yaptýðý
gibi güneþ battýktan sonra
baþlýyor ve ertesi gün tekrar batana kadar yirmidört
saat gece ve gündüz devam ediyorlardý. Sonra
Bakara Süresi 186. ayet
gelince oruç yalnýz gündüze tahsis edilmiþtir.
Oruçla Ramazan arasýnda çok sýký bir baðlantý
mevcuttur. Ramazan kelimesi “çok ýsýtmak” anlamýna gelen “Rameda” kökünden gelir ki, bu kök
“güneþin kumlarý çok ýsýtmasý”, “günün çok sýcak
olmasý” manalarýný ifade
eder. Ayný zamanda Ramazan Allah`ýn isimlerindendir.
Sonralarý Ramazan isminin bu aya oruç tutulduðu için verildiði söylenmiþtir. Çünkü oruç, açlýk
ve susuzluk sebebiyle insana “yanma” hissi vermektedir. Yahut da; oruç
ve ibadet günahlarý yakýp
mahvetmektedir. Bu da
Ramazan kelimesinin ifade ettiði manalar içine girmektedir.
Ýslam`ýn esasý olan
Kur`an, Kadir Gecesi dünyaya nazil olmuþtur. Bin
aydan daha hayýrlý olan bu
gece Ramazan ayý içindedir. Peygamber Efendimize Ramazan`da Peygamberlik gelmiþtir. Oruç gibi
büyük bir ibadetin böyle
bir ay içinde yapýlmasýnýn
farz kýlýnmasý çok anlamlýdýr.
16:52 Uhr
Oruç, mahiyet itibariyle “fecr-i sadýðýn doðusundan itibaren güneþ batana kadar oruç bozan
þeylerden kendini uzak tutmaktýr” diye tarif edilmektedir. Þartlarý tam yerine getirildiði zaman oruç
sahih olacaktýr. Acaba insanýn kendi nefsine bu baskýsýnýn sebebi nedir?
Belki bazýlarý
orucun perhiz mahiyetine bakarak
bünyelere týbbi
faydalarý olduðunu maddi bir görüþle açýklayacaklardýr. Oysa ki, biz
ibadetlerimizin
maddi faydalarýndan ziyade onlarýn ruhumuz ve
þuurumuz üzerindeki tesirinden
söz etmeliyiz.
Oruç herþeyden evvel kendini
yaratan Allah`ýn
emrine uyarak insan nefsinin bütün
arzularýný terketmesidir.
Ruhu sýmsýký
baðlayan dünya
isteklerini bir emre uyarak býrakabilmek o büyük
iradeye karþý sonsuz bir baþ eðiþtir.
Ýslam kelimesindeki teslimiyet bu
anlamda oruçta
sembolleþir.
Ýnsan varlýðý
ruh ve þuuruyla,
akýl ve iradesiyle
hayvan varlýðýndan
farklýlaþýr.
Nefsinin ve içgüdülerinin yöneltti-
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Ruhi
Disiplin
ve
Oruç
ði istikamette alabildiðine
kontrolsüz yol alan varlýðý
þuur ve irade baskýsýna ancak oruç alabilir. Oruçlu
insan þuur ve iradesiyle
nefsine ve içgüdülerinin
baskýsýna gem vurmuþ, onlarý hakiki insanlýk istikametine yöneltmiþtir. Hisleri akýl kontrolü altýna almaya alýþtýrmak suretiyle
insanlýðý þuursuz hareketlerin sonsuz felaketlerinden muhafaza eder oruç.
Ýslam Dini, samimiyet
ve ihlas üzerine kurulmuþtur. Davranýþlarýmýzýn,
hatta duyuþ ve hissediþlerimizin bile gösteriþten
uzak, samimiyet havasý
içinde cereyan etmesi Ýslam`ýn esas anlamýdýr.
Oruç, bir müslümanýn baþka kimselerin kontrolünden uzak, onlara
gösteriþ yapmak
lüzum ve imkanýný býrakmayan bir
ibadettir. Oruç,
ulvi mukaddes
karakterini ihlas
ve samimiyetle
kazanýr.
Dünya hayatýnýn düzeni kiþilerin ruhi disiplini
ile saðlanýr. Kanun ve nizamlara
uyuþ, yasaklara
riayet, insan ruhuna disiplin kazandýrýr. Orucun hükümleri, yasaklarý
ve bunlara insanýn
tamamen kendi
arzu ve iradesiyle
uyma mecburiyeti
ruhi disiplini saðlayan en mukaddes egzersizdir.
Budda`nýn da
dediði gibi nefis
arzularýnýn insan
ruhuna hakim olmasý felakettir.
Kurtuluþ ancak bu
hakimiyetin ortadan kaldýrýlmasýna baðlýdýr. Oruç
bunu saðlayacak
en önemli vasýta-
5
lardan biridir.
Sosyal hayattaki düzen,
milli dayanýþma, muhtelif
ekonomik seviyelerdeki
kiþilerin birbirlerini anlamalarý ve bu anlayýþa göre
yardýmlaþmalarýyla mümkündür. Ekonomik durumu oldukça iyi olan kiþi
oruç tutmakla açlýðýn, her
istediði an arzularýný tatmin edemeyiþin idrakini
kazanýr. Bu idrakle, yýlýn
bütün günlerini yarý aç geçiren, arzularýný tatmin
edemeyen ekonomik seviyesi düþük kimselere karþý
anlayýþý çoðalýr ve yardým
ellerini uzatýr. Bu da insani ve Ýslami dayanýþmayý
ve sosyal düzeni saðlar.
Demek oluyor ki, orucun bütün ümmetlere farz
kýlýnmýþ olmasýndaki hikmet psikolojik açýdan çok
yüksektir. Ve yine görülüyor ki, oruç; sadece aç
durmaktan ibaret basit bir
hareket deðil, nefsin ve ruhun terbiye edilmesini
saðlayan bir metod, bir entrospeksiyon (iç gözlem)dir.
Bu sebepledir ki, oruç
tutan bir müslümanýn diðer ibadetlerini de tam
yapmasý, kötü olan hiç bir
þeye yamaþmamasý gerekir.
Zaten, hakkýyla eda
edilen bir oruç bunu saglayacaktýr. Farz namazlarýný
kýlmayan, haramdan, dedikodu, hile, dalavere gibi
kötü huylardan kendini
alýkoyamayan bir kimsenin tuttuðu oruç þeklen
oruç olarak kabul olunur
ama bunun beklenen gayeye, ruhi disipline ulaþtýramayacaðý da bir gerçektir.
Madem ki hiç kimsenin
zoru ve kontrolü olmadýðý
halde oruç tutuluyor, bir
takým arzu ve isteklere
gem vuruluyor. O halde
Allah`ýn diðer emirleri de
yerine getirilecektir. Kiþi
hiç olmazsa en azýndan
hakiki bir oruçlunun ruh
halini kazanmaya yönelecektir.
Ýþte böyle bir oruç tam
anlamýyla oruç`tur.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
6
“
16:52 Uhr
Seite 6
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Bir Ýçiþleri Bakaný
görevinin getirdiði
sorumluluðun bilincinde olmalý ve ýrkçý partilerin aðzýyla konuþmamalýdýr’’
Ýslam Toplumu Millî
Görüþ (IGMG) Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü, Bavyera Eyaleti Ýçiþleri Bakaný’nýn, IGMG’nin önde
gelen yöneticilerinin hukuki suçlardan ve uluslararasý terörizmi desteklemekten ötürü þüphe altýnda olduklarýna dair karalama
ifadelerini þiddetle reddetti.
Üçüncü yaptýðý açýklamada; “Bir Ýçiþleri Bakaný,
IGMG’den Bavyera Ýçiþleri Bakaný’nýn
iftiraya varan ifadelerine kýnama
T
Arslan; Din Görevileri Ýle Biraraya Geldi
.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri Sadi
Arslan, Ramazan Ayý’nýn
manevi ikliminin Almanya’daki vatandaþlarýmýz tarafýndan daha feyizli yaþanmasý, ve dini anlamda
herhangi bir olumsuzluðun
meydana vermemek için
Münih, Nürnberg, Stuttgart, Karlsruhe, Frankfurt,
Köln, Düsseldorf ve
Münster bölgelerindeki
DÝTÝB derneklerinde hizmet veren din görevlileri
ile bir toplantý yaptý.
Sözkonusu bölgelerdeki T.C. Baþkonsolosluklarý
nezdinde görev yapan,
Münster Din Hizmetleri
Ataþesi Þaban Özbudak,
Düsseldorf Din Hizmetleri
Ataþe V. Yusuf Ýncegeliþ,
Frankfurt Din Hizmetleri
Ataþe V. Mustafa Eren,
Karlsruhe Din Hizmetleri
Ataþe V. Ahmet Arslan,
Köln Din Hizmetleri Ataþe
V. Þaban Kondi, Münih
Din Hizmetleri Ataþe V.
Metin Avcý, Nürnberg Din
Hizmetleri Ataþe V. M.
Hayri Þahin ve Stuttgart
Din Hizmetleri Ataþe V.
konuyla ilgili hiçbir bilgisi
olmamasýna karþýn bu tür
karalamaya yönelik ifadeler kullanýyorsa, bu tam bir
sorumsuzluk örneðidir. Seçim kampanyasýnýn tam
ortasýnda bulunsak dahi,
bir Ýçiþleri Bakaný görevinin getirdiði sorumluluðun
bilincinde olmalý ve ýrkçý
partilerin aðzýyla konuþmamalýdýr. Hâlihazýrda
görevinin baþýnda bulunan
bir Ýçiþleri Bakaný olarak,
kendisinin gerekli bilgiye
ulaþabilme imkâný mev-
Bayram Þahin’de
hazýr bulunduðu
toplantýlarda din
görevlilerine hitaben birer konuþma
yapan
Arslan:
“Diyanet
Ýþleri
Baþkanlýðý, vatandaþlarýmýza Ýslam
Dinini en doðru,
berrak ve her türlü
hurefeden arýndýrýlmýþ bir
þekilde anlatmak için kurulmuþ bir teþkilattýr. Bu
teþkilat ve ona baðlý hizmet veren personelin, herhangi bir siyasi partiye angaje olmasý ve onun propagandasýný yapmasý mümkün deðildir, asla kabul
edilemez. Bizim görevimiz
Dinimizin bütün güzellik-
cuttur ve hiçbir IGMG yöneticisine yönelik terörizme maddi veya herhangi
baþka bir þekilde destek
lerini, bizden hizmet almak isteyen herkese, kiþinin görüþ ve düþüncesine
bakýlmaksýzýn doðru bir
þekilde anlatmaktýr.
Ramazan Ayý bütün güzellikleri ile bizleri kucaklamýþ bulunmaktadýr. Bizler bu ayda camilerimize
gelecek olan insanlara týpký bir misafirimiz gibi davranacaðýz. Misafirlerimize
saðladýðý yönünde somut
suçlamalar olmadýðýný bilmektedir. Bile bile bu tür
bir iddianýn ortaya atýlmasý
Ýslam karþýtlýðýnýn yükseliþe geçtiði bir dönemde her
þeyden evvel zihinsel kundakçýlýktan baþka bir þey
deðildir” dedi.
Üçüncü ayrýca; “Öyle
görünüyor ki, IGMG’nin
Anayasayý Koruma Dairesi tarafýndan halen izlenmesine iliþkin açýklama
zorluðu içerisinde olmasý
kendisini asýlsýz iddialar
karþý þefkat ve
sevgi duygularýmýz nasýl bizleri
mutlu ediyorsa,
cemaatimize karþý
da öyle davranmak zorundayýz.
Onlarýn camilerimize daha hýzlý ve
daha huzur içerisinde gelmelerine
imkan vermeliyiz. Bu rahmet ve bereket ayýnda size
gelen müslümanlarý rahatlatacak güzel þeyler söyleyiniz. Vaaz ve hutbelerinizde kullandýðýnýz dil, daha yumuþak ve daha okþayýcý olsun. Sadece camiye
gelenler deðil, gelemeyenlere de ulaþmak bizlerin
görevi olmalý. Hastahane-
haber
ortaya atmaya sürüklemiþtir” dedi.
Üçüncü açýklamasýnda
son olarak; “Teþkilatýmýzý
yasa dýþý faaliyetler içerisinde göstermeye yönelik
çabalarý þiddetle kýnýyoruz
ve tabiî ki, Ýçiþleri Bakanlýðý’na karþý gerekli hukuki adýmlarý atacaðýz. Ýslami bir cemaat olarak faaliyetlerimizin topluma etkisinin bilincindeyiz ve buna
uygun olarak sorumluluk
bilinci çerçevesinde hareket ediyoruz. Bavyera
Ýçiþleri Bakaný ve Bakanlýðý’ndan da esasen bundan
fazlasýný beklemiyoruz”
ifadelerini kullandý.
lerde yatan insanlarýmýza,
cezaevlerindeki kardeþlerimize, düþkün ve ihtiyarlarý
ziyaret ediniz. Mümkün
mertepe bu ayýn rahmetini
herkese ulaþtýrmaya çalýþýnýz.
Ramazan ayýnda bizim
gibi düþünmeyen ve bir
baþka dine mensup insanlarla da biraraya gelmeye
çalýþýnýz. Ýftar programlarýnýza yada diðer deðiþik etkinliklerinize bu insanlarý
da davet ediniz. Bazý insanlar; “Oruç tutmayan insanlarýn iftar sofralarýnda
bulunmalarýnýn uygun olamayacýðýný” söylemeleri
Ýslami bir söylem deðildir.
Bizler yüce dinimizin emrine göre, ehli kitabýn kestiklerini rahatlýkla yiyebiliriz. o halde beraber iftar
sofralarýnda bulunmamýzýn
herhangi bir mahzuru yoktur.
Bu vesileyle, deðerli
cemaatinizin Ramazan-ý
Þeriflerini bir kez daha
tebrik ediyor, Yüce Rabbim’den bu ayýn rahmet ve
bereketinin bütün insanlýðý
kuþatmasý için niyazda bulunuyorum” dedi.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
Seite 7
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Mahmut AÞKAR
O
lay, Mýsýr veya
Türkiye gibi bir
müslüman ülkede
vuku bulmuþtu: Bir çocuk
annesi ve ayný zamanda hamile olan genç Alman kadýn, kendini bilmez, þýmarýk yerli müslüman erkeði
uygunsuz hareketlerinden
dolayý uyardýðýndan, en bayaðý hakaretlere maruz kalmýþtý. Bir hýristiyan yabancý nasýl olur da müslüman
yerli bir erkeðe insanlýk
dersi vermeðe kalkar...
Genç kadýnýn dinine hakaretler yaðdýran adam, onu
aþaðýlýk, adi bir yaratýk olarak nitelendirirken, bunlara
ilaveten; “Ýslâm düþmaný
terörist!” deyince, kendine
son derece güveni olan kültürlü kadýn, bir yabancý kadýna bu derece hakaretler
yaðdýran müslüman yerli
hakkýnda davacý olmuþ ve
mahkeme hýristiyan kadýný
haklý bularak yerliyi cezalandýrmýþtý.
Müslüman erkek, kendi
ülkesinde hak arayan ve
onu mahkûm ettiren bu hýristiyan kadýnýn elde ettiði
hukuk üstünlüðü karþýsýnda
çýlgýna dönmüþtü. Daha
hâkimlerin ve polislerin
karþýsýnda iken bu “aþaðýlýk yaratýða” haddini bildirmeye karar verdi: Býçaðýný
çektiði gibi bütün dünya
müslümanlarýnýn intikamýný bu kadýndan alýrcasýna
var gücüyle hamile kadýný
tam on sekiz yerinden parçaladý. Karýsýný kurtarmak
isteyen akademisyen kocasýnýn vücuduna da hiç gözünü kýrpmadan býçaðýný
sonuna kadar sapladý. Olaya müdahale etmek isteyen
polis tabancasýný çektiði gibi, karýsýný kurtarmaya çalýþan sarýþýn, mavi gözlü
yabancýya birkaç el ateþ etti. Çünkü düþünmeðe zaman olmadýðý bu yerde saldýrgan, esmer tenli yerli
müslüman erkek olamayacaðýna göre, olsa olsa þu
bütün müslümanlarý yok
etmeyi kafaya koymuþ, terörist ruhlu sarýþýn hýristiyan olabilirdi... Zavallý
genç kadýn aldýðý býçak
darbeleriyle oracýkta can
verirken, kocasý da bir taraftan saldýrgan müslüma-
16:52 Uhr
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Kötüler
ve
Ýyiler
[email protected]
nýn býçaklamasýna ve diðer
taraftan polisin kurþunlarýna raðmen mucize kabili
aðýr yaralý olarak kurtuldu.
Olay duyulur duyulmaz,
Alman televizyon kanallarý, radyo istasyonlarý canlý
yayýnlarla ve bütün gazeteler manþetten bu haberi verirken; uluslararasý haber
ajanslarý da bütün dünyaya
müslüman bir ülkede hýristiyan bir kadýnýn mahkeme
salonunda, hâkimler ve polislerin gözleri önünde vahþice býçaklanarak öldürülmesini duyuruyorlardý.
Çok geçmeden Batý’nýn
güçlü medya kuruluþlarýnýn
yazýlý ve görüntülü organlarý bu cinayet olayýna adeta kilitlenmiþ, irili ufaklý siyasî parti temsilcileri, devlet adamlarý da diðer taraftan bu olay üzerinden sözkonsu müslüman ülkenin
þahsýnda bütün bir Ýslâm
âlemine karþý sanki “Haçlý
Seferleri” baþlatmýþlardý.
Müslümanlarýn ne derece
kadýn düþmaný, gerici, terörist ve Batý düþmaný olduklarýný, ülkelerine gelen yabancýlara dahi tahammülleri olmadýklarýný her eli kalem tutan, aðzý laf yapan
tekrarlarken, Avrupa ülkelerindeki müslüman göçmenlerin derhal sýnýr dýþý
edilmesi gerektiði konusunda da hemen hemen
herkes hemfikirdi.
Sanki dünya çökmüþ altýnda kalmýþtý; nefes alamýyor, boðulur gibi oluyor,
çýrpýnýyordu. “Ya Rabbi bizim baþýmýza gelen bu nedir? Neredeyse bir ömrü
Almanya’da geçirmiþ olan
benim gibi milyonlarca
müslüman þimdi nasýl sokaða çýkar?” diyordu ki,
kendi sesine uyandý...
“Ýnsanlarýn en kötüsü, kendisini
onlarýn en üstünü görendir” (Hz. Ali)
Ýnanýlmaz bir acý içindeydi... Saðýna soluna baktý, uzandýðý koltuðun üzerinde uyuya kaldýðýný anladý ve derinden bir of çektikten sonra, “çok þükür
kâbus görmüþüm” dedi.
Ve kâbustan
beter gerçekler
Gerçi kâbustan kurtulduðuna sevinmiþti adam,
lâkin ondan daha beter bir
Almanya gerçeði karþýsýnda dünyasý yeniden tarümar olmuþtu:
01.07.2009 tarihinde
Almanya’nýn Dresden þehrindeki mahkeme salonunda Axel W. Adlý Alman tarafýndan 18 yerinden býçaklanarak öldürülen Merve El Þerbini adlý Mýsýrlý
31 yaþýndaki hamile kadýnýn trajik olayý, unutmak
üzere olduðu Mölln ve Solingen cinayetlerini yeniden hafýzasýnda canlanmasýna vesile olmuþtu.
Hakikatle hayal arasýnda gidip gelirken birara
kendi kendine dedi ki; meselâ sözkonusu olay Almanya yerine Türkiye’de
vuku bulsaydý ve öldürülen
kadýn Mýsýrlý-Müslüman
deðil de, Alman-Hýristiyan
olsaydý... Bu sefer gerçek,
yukarýdaki “kâbus”un bin
katý olarak hayatýmýzý cehenneme çevirmez miydi?
Biz yine de, çok þükür
bu bir kâbustu diyerek teselli bulduk ama son 15-20
sene içierisinde Almanya’da Türk veya Müslüman kimliðinden dolayý nice insanlar öldürüldü. Bazen katiller “Çocuklar” oldu, bazen “Naziller” þimdi
de Merve olayýnda olduðu
gibi, “Rusya Almaný” katil
olarak karþýmýza çýktý.
Almanya yabancý düþmaný bir ülke deðil! Almanya ne Türklere, ne de
diðer Müslümanlara hasým
bir ülke de deðil! Tam tersine; AB içinde belki de
müslüman ülkelerle en iyi
münasebetleri olan ülkelerin baþýnda gelir. Fakat Almanya’da yabancýlarýn,
baþta Türkler olmak üzere
diðer milliyetlerden müslümanlarýn yakýldýðý, öldürüldüðü ve belli mihraklar
tarafýndan sürekli psikolojik tehdit altýnda olduklarý
bir vakýadýr!
Allah muhafaza, eðer
bir Türk veya Mýsýrlý kendi
ülkesinde böylesi bir cinayet iþleseydi, utancýmýzdan
kahrolmamýz yetmezmiþ
gibi, Almanya medyasý ve
kamuoyu bizi bir kaþýk suda boðardý.
Daha çocuk yaþtaki bir
Ýngiliz kýza Antalya’da tecavüz iddiasýndan tutuklanan Marco adlý Alman
genç için bu ülkenin tv kanallarý özel canlý yayýnlar,
açýk oturumlar mý, gazetelerde çarþaf çarþaf yorumlar mý yapýlmadý, Türkiye’yi yerden yere mi vurmadýlar... Marco için kilisede âyinler yapýldý, mumlar yakýldý, dayanýþma yürüyüþleri tertiplendi. Zehirzemberek demeçlerler veren Alman siyasiler sanki
7
Türkiye aleyhtarlýðýnda yarýþa girmiþlerdi. Baþbakandan dýþiþleri bakanýna kadar üst düzeyde, bir millî,
mesele gibi deðerlendirilen
bu yüz kýzartýcý olay sanki
Almanya’nýn millî, meselesi oluvermiþti aniden...
Hatta üst düzey bir CDU’lu
politikacý, Marco serbest
býrakýlmadýðý taktirde Türkiye’nin AB Üyeliðinin
tehlikeye girebileceði tehditini savuruyordu.
Merve olayýnda gözlerimiz o Almanya’yý aradý...
Alman medyasý, kamuoyu,
siyasileri günlerce bu iðrenç ve dehþet verici olayý
görmemezlikten, duymamazlýktan geldiler. Zaten
sindirilmiþ Almanya müslüman azýnlýðýn birinden
ses çýkarken, diðeri gerçeði
görmemek için deve kuþu
misâli kafasýný adeta kuma
soktu. Kendisinden olan
için bu kadar duyarlý olan
Alman medyasý, kamuoyu
ve siyasileri, 50 senelik
geçmiþine raðmen hâlâ öteki olarak gördüðü müslüman vatandaþlarýna niçin
sonuncu sýnýf muamelesi
yapýyor?
Alman Axel W. Baþörtülü Merve’yi sýrf müslüman olduðundan ve buna
baðlý olarak, Ýslâm’a olan
nefretinden dolayý acýmadan öldürdü. Bu tesbitte
Alman yorumcularýnýn hemen hemen hepsinin görüþleri örtüþüyor.
Siz iyi olabilirsiniz fakat ötekiler de hep kötü
deðiller!
Solingen ve Mölln katliamlarýný gerçekleþtirenlerin Türke karþý duyduklarý
kin, herhâlde doðuþtan, ana
karnýnda öðrenilmemiþti.
O gençleri yetiþtiren, eðiten, onlara iyileri ve kötüleri öðreten, gösteren aileleri, çevreleri ve yönlendiren medyalarý vardý.
Almanya
müslüman
düþmaný bir ülke deðil! Fakat Almanya’da müslüman
kimliðine sahip olmak; beraberinde birçok dezavantajlarý ve riskleri göðüslemek demektir. Özellikle
baþörtülü kadýnlarýn maruz
kaldýklarý tehlikeler bazen
onlarýn toplum içindeki ha-
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
8
reket kabiliyetini ve sahasýný sýnýrlayabiliyor. En yaralayýcýsý da; çevredekilerin
onlara aþaðýlayýcý ve dýþlayýcý bir gözle bakmalarýdýr.
Merhum Merve El Þerbini
þayet baþörtülü olmasaydý
muhtemelen Ýslâm düþmaný Axel W.’nin býçak darbelerinin hedefi olmayacaktý.
Ýnsanýn kanýný donduran
“kâbus”un hakikisi, gerçeði; Merve El Þerbi’nin adaletin hanesinde, devletin himayesindeyken saldýrýya
uðramasýdýr... Ve asýl
kâbus, Almanya’nýn bu
A
lmanya Ýslam Konseyi Baþkaný Ali
Kýzýlkaya, Dresden Eyalet Mahkemesi’nde
öldürülen Mýsýrlý Merve
Sherbini’nin ayný saldýrýda
yaralanan kocasýný hastanede ziyaret etti. Kýzýlkaya
bir açýklama yaparak; “Ýslam toplumu hunharca katledilen Merve kardeþimiz
için büyük acý ve üzüntü
duymaktadýr. Ýslam düþmaný bu olay hepimizi derinden yaraladý. Merve’nin ailesi ve akrabalarýna sabýrlar diliyoruz” dedi.
Ýslam Konseyi Baþkaný
Ali Kýzýlkaya’ya yaptýðý
hastane ziyaretinde Ýslam
Konseyi Genel Sekreteri
Burhan Kesici eþlik etti.
Ayný zamanda Berlin Ýslam
Federasyonu Baþkan Yardýmcýsý olan Kesici, Almanya Müslümanlarý Ko-
A
lmanya Ýslam Konseyi Baþkaný Ali
Kýzýlkaya, “Welt
am Sonntag” gazetesine
verdiði demeçte, Merve El
Serbini’nin öldürülmesinin
Müslümanlara karþý kullanýlan ifadelerin yeniden düþünülmesi için bir neden olmasý gerektiðini belirtti.
Müslüman öðretmenlere
yönelik baþörtüsü yasaðý
tartýþmalarýnda kelimelerin
daha dikkatli seçilmesine
deðinen Kýzýlkaya, FDP
Grup Baþkaný Gerhard Papke’nin yasaðýn gerekçesi
olarak, baþörtüsünün insan
haysiyeti ve iradesine karþý
bir sinyal olduðu yönünde-
16:52 Uhr
Seite 8
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
olay karþýsýnda günlerce
susmasýdýr! Niçin?... Biz
müslümanlar bu suskunluktan korkuyoruz. Almanya bu sorunun cevabýný henüz daha vermiþ deðil...
Almanya’da son yýllarda ýsrarla “baþörtüsü”nü
Ýslâm’ýn simgesi imiþ gibi
lanse edenler emellerine
ulaþtýlar: Baþörtülü temizlikçi olabilirsiniz fakat öðretmen deðil! Almanya
müslümanlarýnýn bütün itirazlarýna raðmen, “Radikal
Ýslâm eþittir Baþörtüsü” demeðe getirdiler. Bu ülkenin
yazar-çizer takýmýnýn ve si-
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
yasetçisinin kahýr ekseriyatý, baþörtüsünün içindeki
kafanýn örümcek aðýyla
örülmüþ, gerici, cahil, medeniyetten yoksun kafalar
olarak kamuoyuna takdim
ettiler. Müslüman eþittir
potensiyel terörist; her an
patlamaya hazýr bomba yorumlamasýnýn ve kitlelere
böyle yansýtýlmasýnýn neticesinde Axel W. de, “Terörist” diye saldýrdýðý Merve’yi öldürmekle, belki de
kendine göre, iyi bir Hýristiyan-Alman’ýn yapmasý
gerekeni yapmýþtý.
Almanya, bu sefer de
katilin “Rusya Almaný” olduðunun arkasýna sýðýnmamalýydý. Önde gelen gazeteler buna çok vurgu yaptýlar. Solingen’nin katilleri
“Çocuklar”, Mölln’ün katilleri “Neonaziler”, Dresden’in (Merve El Þerbini)
katili de “Rusya Almaný”
demekle vicdanlarý rahatlýyor ve kendilerini inandýrabiliyorlarsa, o da kendi bilecekleri iþtir...
Þunu gerçekten merak
ediyoruz: Ülkesine akademisyen olarak gelmiþ bir
hamile kadýný öldürecek
kadar gözü dönmüþ, müs-
Ýslam Konseyi Baþkaný (ISLAMRAT) Ali Kýzýlkaya;
“Dresden olayýndan siyasi
neticeler çýkarýlmalý”
ordinasyon Konseyi’nin
(KRM) Baþbakanlýðýn çekimser tavrýný sert þekilde
eleþtirmesine kadar siyasi
sorumlularýn uzun müddet
sessiz
kalmasýndan
þikâyetçi oldu. Kesici “hükümetin olaya hangi manayý yüklediði Dýþiþleri Bakaný Frank-Walter Stein-
meier’in (SPD) Mýsýrlý
meslektaþý Ahmed AbulGheit’e gönderdiði mektupta görülüyor” dedi ve
önde gelen politikacýlarýn
Ýslam Konseyi Baþkaný (ISLAMRAT) Ali Kýzýlkaya;
Bazý siyasilerin ifadeleri
güvensizliði körüklüyor
ki sözlerine atýfta bulundu.
Kýzýlkaya þunlarý söyledi:
“Bu ifadeler ve Dresden’deki cinayet arasýnda
bir iliþki sözkonusu deðil,
ancak buna raðmen siyasiler kelimelerini daha dikkatli seçmeliler. Þimdiye
kadarki kelime seçimi güvensizliði körüklüyor, önyargýlara neden oluyor,
Müslüman bayanlarýn çoðunluðunun baþörtüsünü
kendi iradeleri ile takmalarý
nedeni ile de gerçeðin büyük kýsmýna örtmektedir”.
Bununla beraber kendi
yaklaþýmýnýn Müslümanlarýn eleþtirilmemesine yönelik bir talep olmadýðýný, polemik olmayan eleþtirilerin
kendilerini memnun ettiðini ifade eden Kýzýlkaya, örneðin Müslümanlarýn “Almanya Ýslam düþmaný” iddiasýnýn, Ýslam düþmanlýðý-
nýn görmezden gelinmesi
kadar eleþtirilebileceðini
ifade etti.
Kýzýlkaya daha önce
Mýsýrlý Merve’nin öldürülmesi üzerine þunlarý söylemiþti: “Bu korkunç cinayet
unutulmamalý. Dresden’de
yaþanan trajedi yakýn zamanda Almanya’da Ýslam
düþmanlýðý içeren havanýn
yerleþtiðini, yabancý düþmanlýðý ve ayrýmcýlýðýn
dosya
lüman düþmaný Axel’in baþýna Mervenin baþýna gelenler gelmiþ olsaydý, acaba yine “Caným o bir Rusya
Almaný” diyerek, þimdiki
gibi, olayý görmemezlikten
ve duymamazlýktan mý gelirdiniz?
Almanya sadece iyilerden ibaret bir ülke, müslümanlar da sadece kötülerden ibaret topluluklar deðiller! Lütfen Çocuklarýnýza, Neonazilerinize ve Rusya Almanlarýnýza gözkulak
olun! Bir daha yakýlmak,
dövülmek, aþaðýlanmak ve
öldürülmek istemiyoruz.
Almanya’da yabancý düþmanlýðýnýn yanýnda Ýslam
karþýtlýðýna da yer olmadýðýný açýklamalarýnýn memnuniyet verici olduðunu
belirtti.
Kýzýlkaya ve Kesici,
yapmýþ olduklarý hastane
ziyaretinin ardýndan Dresden Belediyesi önünde organize edilen anma programýna katýldýlar. Kýzýlkaya
olaydan siyasi neticelerin
çýkarýlmasý gerektiðini belirterek, toplum bazý kesimlerinde filizlenen Ýslam
düþmanlýðýna karþý önlemler alýnmasý talebinde bulundu. Kýzýlkaya, Federal
Ayrýmcýlýkla
Mücadele
Dairesi ve Müslüman cemaatler arasýnda yapýlacak
iþbirliðinin bu konuda bilinçlenme yolunda atýlacak
ilk önemli adým olabileceðini belirtti.
gerçek olduðunu açýkça
gösteriyor. Siyaset bu geliþmeye bir son vermeli ve ayrýmcýlýkla faal olarak mücadele etmeli”.
Hoþgörülü birarada yaþam, farklý kültür ve yaþam
tarzlarýnýn mümkün olmasý
için toplumun katýlýmýna
ihityaç olduðunu belirten
Kýzýlkaya,
“Yahudiler,
Hristiyanlar, Müslümanlar
ve diðer dini cemaatlerin
ýrkçýlýk, antisemitizm, Ýslam düþmanlýðý ve insana
düþmanlýðýný diðer þekillerini aþmak için iþbirliði
yapmalarý, hayatýn normal
hale gelmesi için büyük
katký saðlayabilir”.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
Seite 9
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Maðfiret
Ayý
Ramazan-ý
Þerif
Mehmet ATEÞ
M
addi ve manevi
sayýsýz güzelliklerin yaþandýðý
Ramazan ayýný 20 Aðustos
Perþembe akþamý ilk teravih namazý kýlarak idrak ettik. Ramazan Ayý, ferdi hayatta dindarlýðýn, sosyal
hayatta kaynaþma ve paylaþmanýn yoðun olarak yaþandýðý, oruç ibadeti ile iradelerin merhametle eðitildiði
ve
özgürleþtiði,
Kur’an-ý Kerim’in evrensel
mesajýný anlamak ve içselleþtirmek için daha çok
okunduðu müstesna bir zaman dilimidir.
Günümüzde, sahip olduðumuz insanî deðerler
erozyona uðramaya yüz
tutmuþ, sýnýrsýz bir dünyevîleþme ve maddileþme
benliðimizi kaplamýþ, bireysellik, bencillik, çýkarcýlýk, çekememezlik ve tahammülsüzlük gibi olumsuz deðerler iliþkilerimizde
öne çýkmýþ, bütün bu beþeri
zaaflar
toplumumuzda
mutsuz, umutsuz, olumlu
düþünemeyen ve paylaþamayan kiþilerin sayýsýný artýrmýþtýr. Ayrýca bütün dünyayý kasýp kavuran þiddet
ve terör, iþgaller ve hak ihlalleri, ayrýmcýlýk, dinleri
ve din mensuplarýný hedef
alan korku ve evham üretimleri insanlýðýn geleceðe
olan umutlarýný zayýflatmýþtýr.
Þüphesiz bu olumsuzluklar, aþýnan ve kaybolan
deðerler karþýsýnda yapýlmasý gereken; özünde Yarataný tanýma ve yaratýlaný
sevme olan, inanç ve öðretileriyle 14 asýrdýr insanlýðý
aydýnlatan yüce dinimiz
Ýslâm’ýn iyi anlatýlmasý ve
anlaþýlmasýdýr.
Ramazan ayý kaybettiðimiz bu deðerleri yeniden
kazanmak, özümüzde var
olan iyilik ve insani duygularý fiiliyata geçirmek için
önemli bir fýrsattýr. Çünkü
baþtan sona bir feyz, rahmet ve bereket mevsimi
olan bu günlerde iradeleri
güçlendiren oruç; cömertliði, ikramý ve paylaþmayý
öðreten iftar; ibadetin neþe
ve coþkusunu bütün topluma yayan teravih; hayýr ve
bereketin ne olduðunu gös-
16:52 Uhr
teren sahur; bütün bu yüksek deðerlerin manevi dünyamýzý kuþattýðý Kadir Gecesi; akýl ve gönülleri manevi bir atmosferde zirveye
taþýyan ve dini duygunun
kolektif olarak paylaþýlmasýný saðlayan hatim ve mukabeleler; toplumun sosyal
yaralarýný saran zekât ve
fitreler ve toplumun birlik
ve beraberliðini pekiþtiren
bayram ile Ramazan ayý,
dindarlýðýn, sosyal dayanýþma ve kaynaþmanýn yoðun olarak yaþanmasýna,
arýnma ve yenilenme bilincimizin tazelenmesine vesile olan deðerli bir zaman
dilimidir.
Bu ayýn Cenâb-ý Hak
katýnda müstesna bir yeri
vardýr. Yüce Rabbimiz
kendisine muhatap olarak
seçtiði kullarýna sonsuz
rahmetinin en geniþ tecellilerini bu aya tahsis eder.
Baþta Kur’ân-ý Kerim ol-
mak üzere! Tevrat, Zebur
ve Ýncil gibi diðer semavî
kitaplarýn da bu ayda indirilmiþ olmasý, bu günlerin
kýymet ve kudsiyetini artýran diðer bir husustur.
Mübarek Ramazan ayý,
on bir ayýn en þereflisi ve
en bereketlisidir. Bu ay Allah Resulü’nün hadisleriyle
belirtilecek olursa, rahmet
ve maðfiret ayýdýr.
Ubâde bin Samit anlatýyor: Ramazan ayýnýn baþladýðý bir günde Resulullah
Aleyhissalâtü Vesselam
þöyle buyurdu: “Ýþte bereket ayý olan Ramazan geldi. Artýk Allah’ýn rahmeti
sizi kuþatýr. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik
ve ibadette yarýþmanýza
bakar da, bununla meleklerine karþý iftihar eder. Öyle
ise kulluðunuzla kendinizi
Allah’a sevdirin. Asýl bed-
baht olan da, bu ayda Allah’ýn rahmetinden nasibini alamayandýr.”
Selmân-ý Fârisî (r.a.) anlatýyor: Resul-i Ekrem
Efendimiz Aleyhissalâtü
Vesselam Þaban ayýnýn son
günlerinde bize irad ettiði
bir hutbede þöyle buyurdu:
“Ey insanlar büyük ve mübarek bir ay yaklaþtý, gölgesi baþýnýzýn üstüne düþtü.
Bu öyle bir aydýr ki, içinde
bin aydan daha hayýrlý
olan Kadir Gecesi vardýr.
Allah o mübarek ayýn gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazý
meþru kýldý. Bu ayda küçük
büyük bir hayýr yapan insan, baþka aylarda bir farz
eda etmiþ gibi sevap alýr.
Bu ayda bir farzý yapmak,
baþka aylarda yetmiþ farz
yerine geçer. Bu ay Allah
için açlýk ve susuzluðun,
taat ve ibadetin meþakkatlerine sabýr ve tahammül
Hessen Bölgesi Pfungstadt
Þubesi Gençliði sezonu açtý
GMG Hessen
Bölgesine baðlý
olarak faaliyetlerini
sürdüren
Pfungstadt Þubesi
Gençliði
20092010 sezonunu erken açtý.
IGMG Hessen
I
Bölgesine Türkiye´den gelen Ali
Hocaefendiyi davet
eden Pfungstadt
Gençliði çok güzel
bir sohbet ile yeni
sezona girdi.
Açýlýþ Kur`an-ý
Kerimi ile baþlayan
programda gündemdeki
konular ve teþkilat
meselelerinin ele
alýndý. Sohbetten
gençler çok istifade
ettiklerini ifade ettiler.
Ali Hocaefendi
`nin sohbetinden
sonra karþýlýklý soru cevap faslýna geçildi. Gençlerin sorularýna verilen cevaplardan sonra
program kapanýþ
Kur`an-ý Kerimi ile
sona erdi.
9
ayýdýr. Sabrýn karþýlýðý da
Cennettir. Bu ay yardýmlaþma ayýdýr. Bu ay mü’minlerin rýzkýný arttýracak aydýr.
Bu ayda her kim oruçlu bir
mü’mine iftar edecek bir
þey verirse, yaptýðý bu iþ
günahlarýnýn baðýþlanmasýna ve Cehennemden kurtulmasýna sebep olur.
Oruçlunun sevabýndan da
hiçbir þey eksilmeden onun
kadar sevaba kavuþur.”
Yine Kur`an-ý Kerim’de
Ramazan ayý ile ilgili þu
ayetler yer almaktadýr:
“(O sayýlý günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doðru yolun ve hak
ile batýlý birbirinden ayýrmanýn apaçýk delilleri olarak Kur’an’ýn kendisinde
indirildiði Ramazan ayýdýr. Öyle ise içinizden kim
bu aya ulaþýrsa onu oruçla
geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadýðý
günler sayýsýnca baþka
günlerde tutsun. Allah size kolaylýk diler, zorluk dilemez. Bu da sayýyý tamamlamanýz ve hidayete
ulaþtýrmasýna karþýlýk Allah’ý yüceltmeniz ve þükretmeniz içindir.” (Bakara, 185)
Ramazan ayýna deðer
katan Kadir Gecesidir. Kadir Gecesine deðer veren
olgu Kur`an-ý Kerimdir dolayýsýyla Kur`an`ý iyi anlamanýn ve yaþamanýn güzelliðini yaþayarak bulunmuþ
olduðumuz yerlere deðer
katkýsý yapacaðýmýza inanýyoruz.
“Ey iman edenler! Allah’a karþý gelmekten sakýnmanýz için oruç, sizden
öncekilere farz kýlýndýðý
gibi, size de farz kýlýndý”.
(Bakara,183)
Ramazan’ýn baþlamasýyla birlikte 2009/2010 yýlý okul dönemi de Pazartesi
günü baþlamýþ olacaktýr.
Bu yeni okul yýlýnýn tüm
öðrencilerimize zihin açýklýðý getirmesini, kendilerini
özlerine ve deðerlerine daha sýký sýkýya baðlamasýný
temenni ederken velilerin
geleceðin teminatý olan çocuklarýna ve gençlerine uðraþýlarýnda yanýnda olmalarýný özellikle hatýrlatmayý
bir deðer biliyorum...
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
10
R
amazan Ayi'nin birinci günü, Hessen
Ýslam
Cemaati/IRH tarafýndan düzenlenen ve çok sayýda siyasi,
baþkonsolosluk, dini, akademik ve toplumsal kesim
temsilcileri katýldý.
Ýftar programýnda konuþan IRH Baþkaný Ramazan
Kuruyüz, Hessen Eyaleti
Entegrasyon Bakaný JörgUwe Hahn tarafýndan düzenlenen Ýslam Din Dersi
Yuvarlak Masa Toplantýsý
ve Eyalet Hükümeti'nin ayrýmcý politikalarýna yönelik
eleþtiriler yöneltti. Kuruyüz, Bakan Hahn'ýn bu toplantýya sadece Türk müslüman kuruluþlarýndan bir
bölümünü davet edip, IRH,
Hessen Milli Görüþ Teþkilatý, ATÝB ve diðer milletlerin oluþturduðu müslüman kuruluþ ve cemaatleri
dýþlamasýný, hükümetin ayrýmcý politikasýnýn göstergesi olduðunu söyledi. Dýþlanan cemaatlerin büyük
bir çoðunluðunun IRH'da
temsil edildiðinin altýný çizen Kuruyüz, böyle bir Ýslam Din Dersi modelinin
I
GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetler yaz sezonunda izine
gitmeyen çocuklar için her
sene mutad olarak düzenlediði “Yaz Kurslarýný” bu
sene de düzenledi.
Tüm cemiyetlerde kýz
ve erkek öðrenciler için
düzenlenen bu yaz kurslarýna katýlým oldukça yoðundu.
Kurslar esnasýnda öðrencilere Kur`an-ý Kerim,
Tecvid, Akaid, Siyer, Ýslam Tarihi, Adab-ý Muaþeret gibi dersler verildi.
Kursa katýlan talebeler
aldýklarý eðitimin yanýnda
yapýlan aktivitelere de katýldýlar. Pekçok cemiyet;
kursdaki ders programlarýndan sonra hem eðlence
ve hem de gezi programlarý düzenlediler.
Piknik, yüzme havuzu,
futbol turnuvalarý vs. yapýlan etkinliklere katýlan öðrenciler hem eðitim ve
hem de eðlenme fýrsatý
16:52 Uhr
Seite 10
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Hessen Ýslam Cemaati IRH Ýftar Programý
Hessen Eyaleti'nde yaþayan müslümanlarýn ve
müslüman cemaatlerin büyük bir çoðunluðu nezdinde kabul görmeyeceði ve
bu modelin entegrasyona
katkýda bulunamayacaðýný
belirtti. IRH'nýn bu toplantýya çaðrýlmamasýnýn altýnda yatan gerçek sebebin,
hükümetin
kamuoyuna
açýkladýðý gibi, IRH'nin
anayasada belirtilen dini
cemaat þartlarýný yerine getirmemesi olmadýðýný, aksine daha önceki hükümetle
IRH arasýnda yaþanan gerginliklerin olduðunu vurguladý. Kuruyüz, IRH'nýn
hükümetin müslümanlara
yönelik yýllardýr uyguladýðý
sindirme ve korkutma poli-
tikalarýna karþý dik duruþu
ve onurlu mücadelesinin,
hükümetin özellikle Hristiyan Demokrat Birliði/CDU
kanadý tarafýndan hazmedilemediðini söyledi. Entegrasyon Bakaný Hahn'ýn,
IRH'nýn davet edilmemesine yönelik getirdiði gerekçenin kendi içinde çeliþkili
olduðunu belirten Kuruyüz, bunun en açýk delilinin, bu toplantýya cemaat
hüviyetini taþýmayan seküler kuruluþlarýn ve bireylerin de çaðrýlmasýdýr, dedi.
Hessen Eyalet Hükümeti'nin müslümanlara ve
müslüman cemaatlere yönelik olarak, “Böl, parçala
ve hükmet” prensibini uyguladýðýnýn altýný çizen Ku-
ruyüz, tüm müslümanlarý
ve müslüman cemaatleri bu
oyuna alet olmamaya çaðýrdý. Hessen Eyaleti'nde
devlet tarafýndan müslümanlarýn iyi ve kötü olarak
iki kutuba ayrýþtýrýlmak istendiðini dile getiren Kuruyüz, “Bugün iyiler kutubunda yer alanlarýn, sonradan kötüler kutubuna yer
deðiþtirebileceklerini” hatýrlattý. IRH Baþkaný, “Tarih, bunun örnekleriyle doludur. Sosyal barýþa deðer
veren, vizyoner ve akýllý bir
devlet, kendi vatandaþlarýný bu þekilde karþý karþýya
getirmemelidir ve müslümanlar da bu oyuna alet olmamalýdýr” uyarýsýnda bulundu.
Hessen Bölgesinde Yaz
Kurslarý Oldukça Verimli Geçti
haber
Hessen Eyalet Hükümeti'ne, müslümanlar ve müslüman teþkilatlara yönelik
iliþkilerinde adil, onurlu ve
eþit muamelede bulunmasýný tavsiye eden Kuruyüz,
IRH ile Eyalet Hükümeti
arasýnda önyargýsýz yeni
bir dönemin açýlmasýnýn
gerekli olduðunu ifade ederek konuþmasýný tamamladý.
Iftar programýnda konuþan baþta Hessen Eyalet
Meclisi Sosyal Demokrat
Partisi Grubu Din Politikalarý sözcüsü Ernst-Ewald
Roth, Yeþiller Grubu Entegrasyon Politikasý sözcüsü Mürvet Öztürk ve Sol
Parti Grubu Entegrasyon
ve Eðitim Politikalarý sözcüsü Barbara Cardenas olmak üzere, Almanya Müslümanlarý Koordinasyon
Kurulu Sözcüsü Ayyub
Köhler ve Hessen Eyalet
Kilisesi Rhein-Main Bölgesi Baþkaný Gabriele
Scherle, IRH'nýn Ýslam Din
Dersi ile ilgili toplantýya
çaðrýlmamasýný eleþtirerek,
hükümeti kararýný düzeltmeye çaðýrdýlar.
buldular.
Rüsselsheimdaki kursa
katýlan öðrenciler ise yatýlý
olarak yapýlan eðitimden
istifade ettiler.
Rüsselsheimdaki Kurs
bitiminde yapýlan törene
veliler de katýldýlar. Kursa
katýlan öðrencilere karneleri ve hediyeleri yapýlan
törenle verildi.
Yine Haiger Cemiyetinde yapýlan kurstan sonra
karne merasimi yapýldý.
Kursa katýlan öðrencilere
hediyeleri cemiyet idarecileri tarafýndan takdim edildi.
Kurslarda görev yapan
hocaefendiler yaz dönemindeki bu çalýþmanýn oldukça verimli geçtiðini
ama hafta sonlarý ve tatil
dönemlerinde egitimin muhakkak devam etmesi gerektiðini
vurguladýlar.
Yoksa alýnan eðitimin eksik kalacaðýný; eksik eðitimin de öðrenciye faydasýnin olmayacaðýný söylediler.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
16:52 Uhr
Seite 11
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ali BULAÇ
O
ruçla ilgili kesin
olarak bildiðimiz
þey, bu ibadetin
bizden “önceki ümmetlere
de yazýlmýþ (farz kýlýnmýþ)” olmasýdýr (2/Bakara
–183). Kur’an yanýnda gerek kutsal metinler gerekse
sözlü anlatýmlardan, orucun çeþitli türevleriyle kadim bir ibadet olduðunu
anlýyoruz. Hz. Nuh’un tufan koparken gemide selamette kalanlarýn hatýrasýný
yadetmek üzere Araplar
“Ramazan Orucu’nun”
farz kýlýnmasýndan önce
“Aþure” orucu tutarlardý.
Bu demektir ki, Ýsmail
(as.) dan sonra herhangi
bir peygamber tarafýndan
uyarýlmamýþ cahiliyye
Araplarý -yýlda bir kere de
olsa- kadim bir dini hatýrayý yaþatýrlardý.
Hicretin ikinci yýlýnda
Ramazan orucu farz olunca Aþure orucu tercihe býrakýldý. Aþure orucu ve buna denk düþen bazý perhizler, kadim zamanlardan beri bilindiði ve yerine getirildiði yolunda bize bazý
telkinlerde bulunmaktadýr.
Denebilir ki, üç semavi
(Ýbrahimi) dinde ortak olan
ibadetlerin bir bölümü
Adem’den baþlamak üzere
hem her peygamber tarafýndan teblið edilmiþ hem
de her zaman biline gelmiþtir.
Dinlerin menþei bir olduðu gibi, ibadetlerin de
menþei birdir. Ýbadet þekilleri, ritüeller ve formlar zaman içinde önemli farklýlýklar gösterebilir veya
farklý þeriatlar içinde farklý
formlar kazanabilirler.
Yahya (as.)’ýn vaftizi, son
tahlilde abdesttir. Vaftizci
Yahya’nýn abdesti Hýristiyan dininde Kilise’nin vaftizi olarak devam eder; Ýslamiyet ise beþ vakit namaz öncesi abdest ve gusül
abdesti olarak bunu devam
ettirir. Abdestin asýl amacý
ruhi arýnma olup bedensel
temizlik ve arýnma ona bir
hazýrlýktýr.
Manevi arýnmanýn pür
ruhani olabileceði yönündeki kanaate aykýrý olarak,
oruç beden üzerinden de
yüksek düzeyde arýnmanýn
mümkün olduðunu göste-
rir; beden yanýnda servet
dolayýmýnda arýnmanýn diðer bir imkaný manevi temizlik anlamýndaki ‘tezkiye’ ile yakýn baðý olan ‘zekat’týr.
Zekat sadece ruhsal bir
temizlik ve arýnma deðil,
fakat ayný zamanda temizlenmiþ servetin artarak büyümesi demektir de. Zekat
ile bir ‘gider kalemi’nin
daha büyük ölçekte ‘gelir
olarak’ geri dönmesi çoðu
zaman paradoksal gibi görünse de aslýnda kendi
içinde farklý bir sarmala
iþaret eder.
Ýslam’da Oruç
Ýslamiyet kemale erdirilmiþ bir din, yani “eddin” olmasý hasebiyle hem
amaçsal bir deðer olarak
ve benzeri arýnma türlerini
içeriyor hem de bize en
mütakamil form ve yöntemlerinin ne olduðunu
gösteriyor.
Fecrin doðuþundan güneþin batýþ anýna kadar kiþinin yemeden, içmeden ve
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Kadim
Bir
Ýbadet
Oruç
cinsel iliþkiden kesilmesi
orucun en mütekamil þeklidir. Hastalýk gibi mucbir
bir sebep olmaksýzýn kiþi
kendi bedenini gün boyu
perhize tabi tutar ve bunu
aralýksýz senede bir ay sürdürür. Ancak sadece protein almamakla oruç tutanlar
da var. Bu bile baþlý baþýna
kiþinin kendine dönük olmak üzere açýða vurduðu
ve arkasýnda durduðu irade
beyanýdýr. Bu irade beyanýnýn doðrudan muhatabý Allah’týr; çünkü kiþi istese
hiç kimsenin kendisini
görmediði bir yerde su içer
veya yemek yiyebilir.
Orucun Kuran’da zikredilen bir baþka türü bir yönüyle bugünkü tabirle insanýn “susma hakký”ný kullanarak hiç kimseyle hiçbir
þey konuþmamasý, çok gerekli ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için meramýný el kol
hareketleri veya bir takým
remizlerle ifade etmesidir.
Hz. Zekeriyya’nýn talebi
üzerine ona “verilen ayet”
bu türdendir. “Senin ayetin üç gün insanlarla konuþmamandýr” (19/ Meryem-10). Hz. Ýsa’yý babasýz doðuran Meryem’e
Cebrail’in önerdiði oruç da
böyledir: “Artýk ye, iç, gözün aydýn olsun. Herhangi bir insana rastlarsan
‘ben Rahman’a oruç adamýþtým’ de, bu yüzden bugün hiç kimseyle konuþmayacaðým” (19/ Meryem-26). Bakire ve temiz
Meryem’in orucu, Ruhu’-l
Kudüs’ün kendisine telkin
ettiði ‘kelime’yi her türlü
kirlilikten korumaya, iþin
mahremiyetinden habersizlerin yaralayýcý dillerine
karþý sýrrý muhafaza altýna
almaya matuftur. Meryem
için herhangi bir çocuðu,
hamile olarak taþýmaktan
çok daha aðýr olaný bir ‘kelime’de tecelli eden sýrrý ifþa etmeden taþýmak ve sýrasý geldiðinde bu sýrrýn ifþasýný ete kemiðe bürünen
kelimeye býrakmaktýr. Bütün bu aðýr görevleri ‘sus-
11
ma hakký’ný kullanarak
üstlenmekten baþka çare
yoktur. Demek ki bazan
susmak konuþmaktan çok
daha etkili mesaj vermenin
aracýdýr.
Bundan baþka Hz. Davud’un günaþýrý oruç tuttuðu rivayet edilir ki buna
“Savm-ý Davud” denir. Kesintisiz oruç demek olan
“Savm-ý dehr” yasaklanmýþtýr.
Ýslamiyette, oruç “sayýlý
günler”dir. Sayýlý günlerden anlaþýlan Ramazan
ayý’dýr. Mamafih, sene
içinde haftada iki gün olmak üzere (Pazartesi ve
Perþembe) oruç tutmak güzel sünnetlerden biridir.
Oruç Ruh ve
Beden Saðlýðý mý?
Diðer ibadetler gibi
orucun da ruh ve beden
saðlýðýna önemli katkýlar
yaptýðýný sýkça duyarýz.
Kuþkusuz kimi insanlarýn
düzensiz beslendiði, kimilerinin obur Romalýlar gibi
týka basa yediði bir dünyada günboyu süren perhizin
beden saðlýðý üzerinde çok
önemli etkileri var. Hekimlerin ifadesiyle en baþka
ciðerler bir ay süren bayram yapar. Diðer organlar
da Ramazan boyu bir tür
nadasa çekilir, toparlanýrlar. Ramazan orucu, bedenin kendini rektifiye etmesidir.
Bütün bunlar doðru olmakla beraber, oruç ve diðer ibadetler “salt saðlýk,
bedensel ve ruhsal geliþme” gibi aþkýn (ilahi-müteal) hiçbir boyuta ucu açýlmayan kendinden menkul
hikmetlerle sýnýrlandýrýldýðýnda, ibadetler ve din zaman içinde kendi müntesiplerinin bilincinde tamamen maddi ve dünyevi bir
kimliðe bürünür.
Oruç ibadetinin kiþinin
kendi nefsine dönük temel
özellikleri yanýnda medeniyet perspektifiyle ilgili
önemli bir yönü de var.
Bugün hala Türk hamamlarýnda kullanýlan kurnalarýn Romalýlardan kaldýðý
bilinir. Güç, iktidar ve servetin doruðuna ulaþtýðý zamanda Romalýlar gücü ve
þehveti fetiþleþtirme yolu-
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
12
na gittiler. Yemeðe olan
düþkünlükleri öyle boyutlara vardý ki, saat baþý yemek yiyen yüksek sýnýfýn
güç ve servet sahibi Romalýlar, yediklerinin doðal
yollarla hazmedilmesini
beklemeden onlarý çýkarmaya baþladýlar. Kurnalar
her konakta týka basa yiyenlerin hindi tüyüyle kusarken kullandýklarý taþtan
kaplar oldu. Bugün halkýnýn yüzde altmýþý þiþman
olan Amerikalýlarýn yemeðe olan aþýrý düþkünlüklerinin Roma’nýn bu son dönemde yaþadýðý tecrübeyle
herhangi bir ilintisi var mý
acaba?
Ne Hint çilecileri gibi
nefsin bütünüyle öldürülmesi için arzuya açýlmýþ
savaþ, ne de hedonist, tüketici ve açgözlü kültürlerin
kýþkýrttýðý istek ve tutkularýn egemenliðine boyun eðmek. Savm-ý dehr’in yasaklanmasýnýn bir sebebi
sadece insan gücünü aþan
sýnýrsýz limitlere sahip olmasý deðil, fakat ayný zamanda yemekle yaþanacak
olan sevincin yok edilmemesidir: “Oruçlunun iki
sevinç aný var. Biri iftar ettiðinde diðeri Rabbine kavuþtuðunda orucuna sevinir!” (Buhari, Savm, 2;
Müslim, Sýyam, 162). Herþeyin kendi itidalinde seyrettiði insani durumlarda
baþarýlmýþ zorlu bir ibadet
sonunda yemek sadece hak
edilmez, ayný zamanda hayatýn iç derinliðinde bir
þenliðe ve sevince dönüþür.
Ýftar sofralarý bu yüzden
daima küçük ölçekte birer
þölen havasýnda olurlar.
Oruç, hilalin görülmesiyle baþlayan içe doðru
bir yolculuktur. Hilal ilk
iþaret, ilk komut hükmünde bir yol ve yön gösterici
bir semboldür. Tabii ki Ramazan orucunun baþlangýç
ve bitiþini “rü’yet”in dýþýnda bazý yollarla tespit etmek mümkündür. Ancak
bu hiçbir zaman “Rü’yet-i
hilal”in önemini azaltmaz.
Sanki en belirgin olarak
afaki olan ile enfüsi olanýn,
týpký zahir ve batýn gibi birinin diðerinin iç anlamý ve
dýþa vurumu olmasý (zuhur
16:52 Uhr
Seite 12
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
ve tezahür) oruç ibadeti sayesinde mümkün olabilmektedir:
“Allah’ým! Hilal üzerimize güvenle ve imanla,
esenlikle ve Ýslam’la doðsun. Ey Hilal! Benim Rabbim ve senin Rabbin Allah’týr.” (Tirmizi, Deavet,
52.)
Ma’rifetu’n-Nefs:
Ma’rifetullah
Yolcunun rahat yol alabilmesi biraz da yükünün
hafif olmasýna baðlý. Bedenin düzenli bir perhize tabi
tutulmasý, yolculukta yükü
hafifletir. Elbette beden
ruh üzerine bindirilmiþ bir
yük deðildir, ama ilahi tabiatýmýz, dünyevi tabiatýmýz olan bedenle mündemiç olup devamlý bir þekilde onu menseine, asýl yurduna dönmekten alýkoyan
dünyevi baðlardan, kayýtlardan, yüklerden kurtarmak ister. Riyazet, perhiz,
i’tikaf ve oruç, beden yükünü hafifletir, kalbin üzerinde birikmiþ olan paslarý
siler, kalp bir ayna gibi
parlamaya baþlar. Ýnsan, iç
dünyasýný kendi kalp gözüyle görmeyi baþarmadýkça kendisi hakkýnda hiçbir
bilgiye ve doðru dürüst bir
fikre (Ma’rifetü’n-nefs’e)
sahip olamaz. Nefsin bu
düzeydeki bilgisine sahip
olmayan nasýl Ma’rifetü’lhalk (yaratýlmýþlarýn ve
toplumun) bilgisine ve tabii sonunda nasýl Ma’rifetullah’a sahip olabilir.
Ma’rifet salt aklý bilgi
olmayýp biliþsel bilgi, tanýma ve manevi idrak olduðuna göre, bunun kalbin
çeþitli halleriyle irtibatýnýn
olmasý çok tabiidir. Hangi
kalp marifetin yuvasý olmaya adaydýr ki, irfan, örf,
tearuf ve selim bütün fýtrat
ve akýllarýn üzerinde oydaþmaya vardýðý ma’ruf’u
bilip çýkarsýn.
Oruç kalbin üzerindeki
paslarýn silinmesini saðlayan ve paslarý silindikçe
parlayýp varlýk aleminin
sýrlarýný yansýtmaya baþlayan kalbin içinde yaþanan
manevi bir tecrübedir. Bu
tecrübeyle elde edilen hasýla hem varlýk yapýsýnýn
temel ilkeleri, hem de di-
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
nin ebedi ve evrensel hükümleriyle tetabuk halindedir. Bu tecrübenin bizi
getirip býraktýðý menzil ile
bizim varlýk yapýmýzýn mahiyetinde gerçekleþen istihaleler birbiriyle yakýndan
ilgilidir.
Çoðumuz niçin oruç
tuttuðumuzu çok iyi bilmiyoruz. Dini ibadet ve ritüeller binlerce yýllýk gelenekler içinde kýsmen de olsa iç (batýni) ve hakiki anlamlarýný kaybediyorlar.
Ýçinde gözümüzü açtýðýmýz
sosyal çevrede hazýr bulduklarýmýzý tekrar eder,
bizden sonra gelenlere nasýl hazýr bulduysak öylece
devrederiz. Elbette gelenek
bütünüyle bilinçten yoksun
davranýþ deðildir, ama “bilinçten yoksun” davranýþ
dine ve geleneðe büyük zararlar verir. Geleneði yozlaþtýran þey, onun kurucu
ilkesiyle olan baðýnýn kopmasý, böylelikle deðer ile
formun birbirlerine yabancýlaþmasýdýr.
Oruç tutan kiþi, eðer
“benden öncekiler oruç
tuttu, þimdikiler de tutuyor,
o halde ben de tutmalýyým”
diyorsa, bu, bilinçten yoksun bir tekrara dayalý bir
davranýþtýr. Ýman, hiç deðilse yerine getirilen bir
ibadetin belli bir amaç çerçevesinde eda edilmesini
gerektirir. Amaç varsa, bilinç de vardýr. Ancak her
amaç, yüksek bir bilinç hali deðildir ve ibadetin yöneldiði “hikmet”le ve “müteal gaye” ile örtüþme içinde olmayabilir. Mesela, sabahtan akþama kadar yemeden, içmeden ve cinsel
hayattan kesilmekten ibaret bir oruç, içi kendi hikmetinden boþaltýlmýþ, ancak tamamen bedenin sýký
bir perhize tabi tutulmasýnýn sadece bedene faydasý
var. Ruha ve kiþiliðin manevi kemaline faydasý yoktur.
“Nice oruçlu vardýr ki,
onun oruçtan nasibi aç ve
susuz kalmaktan ibarettir.
Gecelerinin ibadetle geçiren nice kiþi vardýr ki,
onun bundan nasibi sadece
uykusuz kalmaktýr.” (Ibn
Mace, Siyam, 21.)
Salt bedensel perhizin
bugünkü ifadesi “rejim”dir. Sýký, düzenli ve bilimsel kurallara dayalý bir
rejim bedene “modern güzellik” katar. Eski Grekler
gibi salt gövdeye indirgenmiþ güzelliði bugün geliþtirilmiþ tekniklerle iþ yapan güzellik salonlarý vadeder. Greklerin yücelttikleri ‘tukalon’un gerisinde
herhangi türden entelektüel
ve manevi hiçbir derinlik
yoktur. Güzellik hangi ölçülerde heykele yansýtýlmýþ
olursa olsun, heykel insanýn salt bir kopyasýdýr. Her
birimiz, hakiki güzelliðin
anlam kaybýna uðradýðý bir
Yunan heykeli olabiliriz.
Yeniden üretilmemiþ ve
sentetik olmayan bedensel
güzellik dinin de tavsiye
ettiði bir þeydir. Sünnet’e
riayet eden bir insan þiþ
göbek olmaz. Ama aslolan
ruh güzelliðinin bedensel
yansýmasýdýr. Ruhu çirkinleþtiren þeyler ise, þeytanýn
bizde bir huy ve mizaç haline getirdiði günahlar, haramlar, çirkinlikler (habais
ve münkerler)dir. Ramazan
orucu, bize birkaç yönden
ve sinsice yaklaþan þeytanýn bizi çirkinleþtirmesine
karþý bir ay boyu bilinçli
olarak gösterdiðimiz direnci ve mücadeleyi simgeler.
“Þeytaný Zincire
Vurmak”
“Ramazan geldiði zaman cennetin kapýlarý açýlýr, cehennemin kapýlarý
kapanýr ve þeytanlar zincire vurulur.” (Buhari, savm,
5.) “Kendi þeytaný”ný zincire vurabilen, kirli bir
geçmiþten arýnarak adeta
yeniden doðar: “Her kim
Ramazan orucunu inanarak ve sevabýný Allah’tan
umarak tutarsa, geçmiþ
günahlarý baðýþlanýr.”
(Buhari, Ýman, 28; Müslim, Müsafirin, 175.)
“Tür olarak âdem” olduðu gibi, “tür olarak þeytan” da var. Þeytanlar bu
türün türevleridir. Her insanýn iç dünyasýnda kendisine yuva yapmýþ bir þeytan bulunur. Orucun bizi
aþkýn/müteâl olan ile irtibata geçirmesi için, bizim
kendi ellerimizle “þeytan-
dosya
larý zincire vurma”ya teþebbüs etmemiz ve bu teþebbüsü tamamlamamýz
gerekir. Ramazan’ýn girmesiyle “þeytanlar” kendiliklerinden zincire vurulmaz, onlarý ancak biz zincire vurabilir, ellerini kollarýný baðlayabiliriz.
“Yalaný ve yalanla iþ
yapmayý býrakmayan kimse. Allah’ýn onun yemeden
ve içmeden kesilmesine ihtiyacý yoktur.” (Buhari,
Savm, 8.)
“Oruç Allah’a ait bir
ibadettir”, ama bedeni ve
ruhi faydasý bize aittir. Yalan, aldatma, haksýzlýk, haram yiyicilik, sömürü, baský ve kutsala saygýsýzlýk gibi cürüm ve münkerlerden
kaçýndýðýmýz zaman, içimizdeki þeytan, kendi fasit
dairesinde dönüp dolaþýp
da bir türlü çýkýþ bulamayan ve sonunda kendi kendini sokan akrep gibi öfkesinden intihara kalkýþýr. Þu
var ki, intihar etmez; çünkü büyük þeytan’a kýyamete, içimizdeki þeytana da
kiþisel öndümüze, yani
ölümümüze kadar mühlet
verilmiþtir. Þeytanýn bize
verdiði acýdan daha büyük
bir acýyý ona tattýrabiliriz.
“Þeytani zincire vurmak” en büyük baþarýdýr.
Bu baþarýyla elde edilen
mahsulün bir kýsmý burada,
diðer bir kýsmý Huzur’da
devþirilir. Oruç, hem büyük bir “huzur”dur, hem
de Büyük Huzur’a “hazýrlanma, hazýr hale” ve kývama gelme sürecidir.
“Her kim Ramazan
orucunu inanarak ve sevabýný Allah’tan umarak tutarsa, geçmiþ günahlarý
baðýþlanýr.” (Buhari,
Ýman, 28; Müslim, Müsafirin, 175.)
Bu yeniden doðum ve
felahtýr. Müslümanlar her
sene orucu bu bilinç düzeyinde ele almayý baþarabilirlerse, sadece kiþisel günahlarýndan arýnarak yeniden doðma fýrsatýný elde
etmezler, ümmet olarak
içinde yaþadýklarý ve toplu
günahýn karþýlýðý olan bu
zillet halinden de kurtulma
gücünü ve azmini elde
edebilirler.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
Seite 13
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ramazan KURUYÜZ
Stellungnahme der IRH
zur Ermordung von
Marwa El-Sherbini und
zur Würde der Musliminnen
“Die Würde der Muslima ist antastbar!?”
Die IRH ruft die Landtage auf, die Kopftuchverbotsgesetze nunmehr aufzuheben
(Gewidmet der aus islamfeindlichem
Motiv
brutal ermordeten Schwester Marwa El-Sherbini
und den wegen ihrer islamischen Bekleidung von
weiten Teilen der Gesellschaft und dem Staat diskriminierten muslimischen Frauen)
Am 1. Juli 2009 wurde
die Muslima Marwa ElSherbini in Dresden aus
Hass auf Muslime und Islam
erstochen. Unser aller Gebete und Mitgefühl gilt unserer
Schwester Marwa und ihren
Angehörigen. Die 32-jährige schwangere Frau und
Mutter hinterlässt einen Ehemann und einen Sohn. Marwa ist das bisher tragischste
Opfer unter unseren muslimischen Schwestern, die unter Demütigungen, Verdächtigungen und Diskriminierungen zu leiden haben.
Die insbesondere an ihrer
Bekleidung erkennbaren
muslimischen Frauen sind
unterdessen weitgehend gesellschaftlich und menschlich abgewertet.
Islamophobie bzw. Islamfeindlichkeit ist ein zunehmendes Phänomen vor
allem seit dem „11. September 2001“ in Deutschland
und Europa. Seitdem wird
der Islam im Sicherheitspaket der Innenministerien behandelt und Muslime werden oft als jene die Sicherheit des Landes gefährdenden
Objekte gesehen. Antiterrorgesetze, Rasterfahndungen,
Polizeirazzien gegen muslimische Einrichtungen und
Kopftuchverbotsgesetze für
muslimische Lehrerinnen an
staatlichen Schulen und für
muslimische Beamtinnen im
öffentlichen Dienst sind nur
einige Beispiele für die Diskriminierung der Muslime
in Deutschland durch den
Staat. Diese staatliche Diskriminierung hat die Islamophobie bzw. Islamfeind-
16:52 Uhr
lichkeit in weiten Teilen der
Gesellschaft verstärkt und
salonfähig gemacht. Es ist
deshalb nicht verwunderlich, dass Muslime von Islamhassern auf der Straße,
auf dem Arbeitsplatz, in vielen Medien und über das Internet nicht selten als Terroristen beschimpft und beleidigt werden. Am meisten
betroffen von diesem unwürdigen Umgang sind
muslimische Frauen, insbesondere die Kopftuch tragenden.
Viele Bundesländer verabschiedeten nach dem Urteil des Bundesverfassungsgerichts vom 24. September 2003 – trotz der Mahnungen vieler Verfassungsrechtler - Kopftuchverbotsgesetze und haben den muslimischen Lehrerinnen an
staatlichen Schulen und Beamtinnen im öffentlichen
Dienst somit das Tragen des
Kopftuches verboten. Der
überwiegende Teil der angehörten Verfassungsrechtler
bezeichnete diese Gesetze
als verfassungswidrig, desintegrativ und Ungleichbehandlung der betroffenen
Musliminnen. Sie wurden
von der Mehrheit der jeweiligen Landtage einfach ignoriert. Beispielsweise schrieb Prof. Böckenförde, ehemaliger Bundesverfassungsgerichtsrichter, in seiner diesbezüglichen Stellungnahme im April 2004 für die
Anhörung beim Hessischen
Landtag Folgendes: „Wenn
das Tragen eines Kopftuchs
aus religiöser Motivation erfolgt und sich so als Wahrnehmung der Bekenntnisfreiheit darstellt, muß sich
dann diese Grundrechtsausübung anderen Deutungen des Kopftuchs, die von
Dritten ausgehen, einfach
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
“Die
Würde
der
Muslima
ist
antastbar!?“
unterwerfen? Muß sie sich
diese gegen den eigenen
Willen zurechnen lassen?
Das wäre völlig unverhältnismäßig,
eine
Fremdbestimmung
des
Grundrechtsträgers; es würde das Grundrecht von vornherein entleeren.“
Unter anderem beklagte
Papst Johannes-Paul II in
seiner Ansprache an das
Diplomatische Corps vom
12. Januar 2004, dass in einigen Ländern eine Haltung
zu beobachten sei, die zu einer Gefahr für die umfassende Respektierung der Religionsfreiheit werden könnte:
“... Ich bin mit nicht wenig anderen Menschen der
Überzeugung, dass die Kirche weder in Frankreich noch
in Deutschland die geplanten Verbote und Einschränkungen gegen religiöse
Symbole unterstützen sollte.
Sie ist eine Anwältin der religiösen Freiheit, wie es das
II. Vatikanische Konzil lehrt.
So sehr es wünschenswert
ist mit dem Staat zusammenzuarbeiten, so wichtig ist es
negative staatliche Entwicklungen rechtzeitig zu erkennen und zu benennen. Das
geplante Kopftuchgesetz ist
eine solche Entwicklung! In
Deutschland wird nun unter
einer Prämisse einer angeblich politischen Gefahr und
der Befreiung der Frau ein
religiöses Symbol verboten
werden, welches die moslemische Frau in tiefe Gewissensnöte stürzt und das
Recht auf das öffentliche
Glaubensbekenntnis
untergräbt, wenn sie nicht ihren Beruf verlieren will. In
Frankreich geschieht dies
alles noch viel offener im
Namen eines Laizismus.
Wenn es sich aber ein Staat
erlaubt die Symbole eines
religiösen Bekenntnisses zu
verbieten, einzuschränken,
ihre Benutzung zu bestimmen, dann müssten eigentlich die geistigen Alarmglocken deutlich vernehmbar sein.“
Auch die Mahnung des
Papstes wurde nicht wahrgenommen.
Die jeweiligen Landtage
begründeten ihre Gesetze
damit, dass das Kopftuch ein
politisches Symbol und ein
Zeichen der Unfreiheit der
Frau sei und die Neutralitätspflicht des Staates verletze. Die Gesetzgeber beabsichtigten mit diesen Gesetzen die muslimischen Frauen von vermeintlicher Unterdrückung zu befreien, ohne zu bemerken, dass sie dadurch selbst zu ihrer Diskriminierung beitrugen und die
Akzeptanz in der Gesellschaft zur strukturierten Benachteiligung muslimischer
Frauen schufen. Die freie
und persönliche Entscheidung der mündigen und gebildeten Bürgerinnen wurde
dabei außer Acht gelassen.
Die meisten dieser Frauen sind hier geboren, haben
die hiesigen Schulen besucht und an deutschen
Hochschulen studiert, nehmen am gesellschaftlichen
Leben aktiv teil und sind im
Sinne der Verfassung vollständig integriert. Trotzdem
13
dürfen sie im öffentlichen
Dienst nicht arbeiten. Dies
bedeutet nach unserer Auffassung eine Ungleichbehandlung und Diskriminierung betroffener Frauen.
Beispielsweise ist Ramazan
Kuruyüz, der Vorsitzende
der IRH, als Lehrer im Hessischen Schuldienst tätig.
Viele seiner Meinungen gelten für bestimmte politische
Kreise als islamistisch und
dennoch darf er als Lehrer
im öffentlichen Dienst arbeiten. Aber eine muslimische
Frau, die nicht mal in einer
islamischen
Gemeinde
Mitglied ist und keine
“gefährlichen bzw. islamistischen Meinungen!” vertritt, darf alleine wegen ihres
Kopftuches im öffentlichen
Dienst nicht arbeiten. Dies
widerspricht eindeutig dem
im Grundgesetz verankerten
Prinzip der Gleichberechtigung von Mann und Frau.
Alle sozialen Gruppen,
welche in vielen Bereichen
diskriminiert waren, wurden
in den letzten Jahrzehnten
per Gesetz geschützt, einschließlich der gleichgesinnten Paare. Nur Kopftuch tragende Musliminnen werden
vom Gesetzgeber weiterhin
ungleich behandelt und diskriminiert. Dieses Verbot im
öffentlichen Dienst erschwert den Kopftuch tragenden Musliminnen auch den
Zugang zum Beruf auf dem
privaten Arbeitsmarkt. Unser Land braucht ein Umdenken. Unsere Demokratie
muss diesen Fehler korrigieren. Die Politik muss handeln und dieser Ungleichbehandlung bzw. Diskriminierung der Musliminnen ein
Ende setzen.
In der damaligen Debatte
um das Kopftuch ging es im
Grunde nicht um das „Kopftuch“, sondern auch darum,
ob der Islam in die deutsche
Gesellschaft mit integriert
werden sollte oder ob der Islam als Fremdkörper – und
somit auch die Menschen,
die sich zu dieser Religion
bekennen - außerhalb der
Mehrheitsgesellschaft bleiben sollten. Die Debatte
wurde
nach
unserer
Einschätzung nicht deshalb
so emotional und erbittert
geführt, weil vom Kopftuch
oder von dessen Trägerinnen
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16:52 Uhr
14
tatsächlich konkrete Gefahren für unseren Rechtsstaat,
für unsere Gesellschaft oder
für den inneren Frieden ausgehen, sondern weil das
Kopftuch den Unterschied
zum Eigenen am deutlichsten sichtbar nach außen
trägt und somit eine Projektionsfläche für Vorurteile und
vor allem für Ängste bietet,
die das Eigene zu bedrohen
scheinen. Bemerkenswert
war hierbei, dass die meist
unsachlich geführte Diskussion über ein Kopftuchverbot für Lehrerinnen und Beamtinnen im Alltagsdiskurs
eine
“Diskursverschränkung” anzeigte, die ihre
ganz spezifische Wirkung
entfaltet hat. Das heißt konkret, dass das Kopftuch stets
eine negative Fremdzuschreibung erfährt, die vor allem
rassistische und ethnozentrische Elemente stärkt, die
die Angst vor dem „Fremden“ schürt und fremdenfeindliche Ressentiments hervorruft.
Es zeigte sich weiterhin
in der Auseinandersetzung
mit dem Kopftuch, dass die
Kopftuchdebatte als Stellvertreterdebatte für viele ungeklärte Fragen im Integrationsdiskurs von Muslimen
stand. Es war höchst bedenklich, dass dieser Diskurs ausschließlich zu ungunsten kopftuchtragender
Frauen geführt wurde, der
Gesellschaftsgruppe, die
doch vor Unterdrückung
geschützt und deren Emanzipation auch im Berufsleben unterstützt werden sollte. Bedacht werden sollte
auch, dass ein Kopftuchverbot von den mittelbar und
unmittelbar Betroffenen als
gezielte staatliche Diskriminierung erlebt werden könnte. Dies könnte, so die Befürchtung der IRH, auch zu
einer Ethnisierung von sozialen Problemen und zur Politisierung von Religionen
führen und somit zu einer
ernsthaften Gefahr für den
sozialen Frieden werden.
Aus wissenschaftlichen Untersuchungen wissen wir,
dass beispielsweise soziale
Konflikte erst dann eine kulturelle oder eine religiöse
Dimension
bekommen,
wenn sich die „Minderheit“
gegenüber der „Mehrheit“
benachteiligt fühlt, und
Seite 14
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
wenn sie die Erfahrung
macht, dass ihre Kultur
und/oder ihre Religion von
der Mehrheitsgesellschaft
als negativ gedeutet und abgelehnt wird.
Die IRH tritt auf der
Grundlage des Islam dafür
ein, dass Frauen als mündige
Personen eigenverantwortlich entscheiden müssen, ob
sie sich an die islamischen
(Bekleidungs-) Gebote halten wollen oder nicht. Die
IRH lehnt jeden Druck, auch
familiärer Art, zum Tragen
oder Nicht-Tragen des Kopftuches ab, weil es hierbei
gemäß den islamischen Prinzipien um eine selbstbestimmte, freie Bekenntnisäußerung geht und gehen
muss. Diskriminierung wegen des Nicht-Tragens eines
Kopftuches lehnen wir genauso ab, wie Diskriminierung
wegen des selbstgewählten
Tragens eines Kopftuches.
Emanzipation, Toleranz,
Freiheit und Gleichberechtigung sind nicht an bestimmten Äußerlichkeiten festzumachen. Diese und weitere
Werte sind Teil der islamischen Lebensweise und müssen einer festen inneren
Überzeugung entspringen.
Toleranz drückt sich nicht in
der Kleidung aus, sondern
ist eine Haltung bzw. eine
N
RW Eyalet
Baþbakanlýðý bünyesinde çalýþma yapan
‚“Geleceðin Komisyonu“
(Zukunftskommission) tarafýndan‚“Vatanda Yabancý
Olmak“(Fremd in der
Heimat) adý altýnda
bir sempozyum düzenlendi.
NRW
Uyum Bakanlýðý tarafýndan davet edilen
ATiB Genel Baþkan
Yardýmcýsý Yakup
Tufan ve Siyasi Ýþler
Baþkaný Ramazan
Özdemir, sempozyuma birlikte katýldýlar.
Uyum Bakaný ile
birlikte Siyaset Bilimcisi, yazar ve hukukcularýn katýldýðý
sempozyumda, Almanya Ýslam Konferansý’nýn yaný sýra,
Almanya’daki
uyum, eðitim, aile,
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Verhaltensweise, ist Teil der
persönlichen Gesinnung, die
durch das An- oder Ablegen
eines Kleidungsstückes weder verstärkt noch vermindert wird. Eine muslimische
Frau grenzt mit ihrer selbstbestimmten eigenen Lebens- und Bekleidungsart
keineswegs die anderen Lebens- und Bekleidungsformen aus, sondern sie versteht sich als Teil der faktischen Vielfalt unserer Gesellschaft.
Das Tragen des Kopftuches ist kein Zeichen der Intoleranz oder Abgrenzung,
sondern Ausdruck des religiösen Bekenntnisses, mit
dem die muslimischen Frauen bereit sind, sich aktiv in
die Gesellschaft zu integrieren. Die steigende Zahl
kopftuchtragender muslimischer Frauen an den
Hochschulen, Universitäten,
im Arbeitsleben und auch im
Schuldienst, belegt anschaulich, dass die Integration
durch das Kopftuch nicht
behindert wird. Gerade mit
dem Kopftuch ermöglicht
der Islam den muslimischen
Frauen die Möglichkeit sich
frei an gesellschaftlichem
Leben, Politik, Bildung und
Ausbildung, Arbeitsleben,
usw. zu beteiligen. Die IRH
setzt sich seit Jahren aktiv
für die Integration der Muslime in Hessen ein, vor allem auch für das Selbstbestimmungsrecht der muslimischen Frauen. Ein weiteres wichtiges Anliegen der
IRH ist die Chancengleichheit für Mädchen und Jungen im Bildungs- und Ausbildungsbereich, für kopftuchtragende und für nichtkopftuchtragende
muslimische Mädchen.
„Die Würde des Menschen ist unantastbar. Sie zu
achten und zu schützen ist
Verpflichtung aller staatlicher Gewalt.“ (GG, Art. 1
Abs. 1)
Das Grundgesetz gibt eine klare Orientierung an der
Würde und den Rechten des
Menschen vor. Dieser Artikel steht am Anfang und somit im Mittelpunkt unseres
Grundgesetzes und bildet
die zentrale Grundlage der
Werteordnung unserer Gesellschaft. Zurecht fragen
wir Muslime die Politik und
Gesellschaft, ob dieser Artikel des Grundgesetzes für
die Musliminnen, die freiwillig und entsprechend ihrem Islamverständnis Kopftuch tragen, nicht gilt? „Ist
die Würde dieser Musliminnen doch antastbar?“
Folgende Worte unseres
ehemaligen Bundespräsi-
ATÝB YETKÝLÝLERÝ
NRW UYUM BAKANI
ÝLE GÖRÜÞTÜ
gençlik, önyargý gibi
Göçmenleri yakýndan ilgilendiren bir
çok konu tartýþýldý.
Sempozyumda
söz alan Yakup Tufan: Göçmenlerin
günlük karþý karþýya
geldikleri meselelere
iþaret etti. Almanya’da yaþayan göçmenlerin meselelerinin
çözümünde,
Göçmen Kuruluþlarý
ile iþbirliði yapýlma-
sýnýn önemine deðindi. Almanya’da uyumun ancak birlikte
yapýlacak çalýþmalar
sonucu gerçekleþeceðini dile getirdi.
Okullarda Ýslam Din
Dersleri verilmesinin zaruret olduðu
ve bunu bir an önce
uygulanmasý gerektiðinin altýný çizdi.
Ayrýca önyargýnýn ortadan kaldýrmasýnda komþuluk
(iyi komþuluk) iliþkilerin geliþtirilmesinin getireceði faydalarý anlattý.
NRW Uyum Bakaný Armin Laschet
ile de bir görüþme
yapan ATÝB yetkilileri,
Almanya’da
yaþayan müslümanlarýn ve onlarýn çoðunluðunu
teþkil
eden Türkler’in meselerinin çözüme kavuþtutlmasýný dile
getirdiler. Bu Meyanda Ýslami Cemaatlar ve Çatý Kuruþlarý ile mutlaka iþbirliði yapýlmasýnýn zaruretini vurguladýlar.
NRW Uyum Bakaný Armin Laschet’in tavýr ve ortaya
koyduðu düþüncelerle, meselerin çözümünden ve yapýlacak iþbiriðinden yana olmasý ümitleri
artýrdý.
dosya
denten Roman Herzog am
27. April 2005 in BergenBelsen sind in diesem Zusammenhang sehr zutreffend:
„...Man ist nicht nur verantwortlich für das, was
man tut, sondern auch für
das, was man geschehen
lässt... Wer es zulässt, dass
anderen die Würde genommen wird, der verliert am
Ende die eigene Würde.“
(Das Parlament, Die Woche
im Bundeshaus, Bonn, den
5./12. Januar 1996, Seite 7)
Der in der Vergangenheit
unsachlich geführte Diskurs
zu Lasten Kopftuch tragender Frauen hat dazu geführt,
dass islamfeindliche Tendenzen gegen Kopftuch tragende Frauen in der Gesellschaft zugenommen haben.
Eine durch die Kopftuchverbotsgesetze initiierte Stigmatisierung muslimischer
Frauen gibt fremdenfeindlichen Menschen die Legitimation sie auszugrenzen und
erschwert die weitergehende
Integration der betroffenen
Frauen in die Gesellschaft.
Die Ermordung der Muslima Marwa El-Sherbini ist
die erschreckende Folge einer islamfeindlichen Haltung in bestimmten Teilen
der Gesellschaft. Nicht nur
die Muslime, sondern im
selben Maße unser ganzes
Land, sollten vor allem aus
integrationspolitischen
Erwägungen und im Interesse des sozialen Friedens in
unserem Land besonderes
Interesse daran haben, dass
dieser Fehler nunmehr korrigiert wird, nämlich dass diese Kopftuchverbotsgesetze
aufgehoben werden. Deshalb rufen wir den Hessischen Landtag und die
jeweiligen Landtage auf,
die Gesetze zum Kopftuchverbot im öffentlichen Dienst, welche die Würde der
Musliminnen verletzen,
nunmehr aufzuheben. Wir
rufen auch alle demokratischen Parteien, Kirchen
bzw. Religionsgemeinschaften, Frauenorganisationen und Organisationen
für Menschenrechte auf,
gegen die Diskriminierung
der Kopftuch tragenden
Musliminnen im öffentlichen Dienst und in der Gesellschaft und für ihre
Würde und Gleichberechtigung einzusetzen.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16:52 Uhr
Seite 15
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16
I
GMG Eðitim Baþkanlýðýmýz, önceki yýllarda da
olduðu gibi 2009 yýlý tatil sezonunu, Avrupa’daki
çocuklarýmýza yönelik Yaz
Okullarý bünyesinde eðitim
hizmetleri sunmuþtur.
Avrupa’daki Müslüman
toplumlarýn büyük bir bölümünü göçmen müslümanlar
oluþturmaktadýr. Hernekadar
göç edilmiþlik kavramý yýldan yýla yerleþse bile, yaz
dönemi geldiðinde bir çoklarý sýlai rahim maksadý ile
memleketlerine ziyaretlere,
tatile gitmektedirler. Gidemeyen göçmen vatandaþlarýmýzýn çocuklarýna yönelik,
Ýslamî kimliklerinin oluþumunun saðlanýlmasý ana gaye tutularak, Yaz Okullarý
IGMG Eðitim Baþkanlýðý tarafýndan hizmet olarak sunulmaktadýr.
Çocuklarýmýz, bulunduklarý çok kültürlü toplumlarda
her nekadar toplumun önemli bir parçasýný teþkil etseler
dahi, gereken eðitim hizmetlerinden eðitim eþitliðinden
istenildiði þekli ile faydalanamamaktadýrlar. Bunlarýn
en baþýnda Ýslam Din Dersleri ile ilgili resmi okullarda
almalarý gereken bilgileri,
eþitlik ilkesi gözetiminde
alamamaktadýrlar. Oysa anayasal bir hak olan kiþinin dinini öðrenmesi ve yaþamasý
hususu yillarca sadece konuþulmuþ, konuþturulmuþ ama
netice olarak aradan çok
uzun yýllar geçmesine raðmen, anayasada tarif edildiði
konuma getirtilmemiþtir. Tabi yýllar ardý ardýna geçerken, yetiþen nesiller, Ýslam
Din Derslerinden mahrum
býrakýlmakta ve inançlarý
doðrultusunda ikilem içerisinde kimlik problemi yaþamaktadýrlar. Bir tarafta ebeveynin sahip olduðu ve çoðu
zaman
oturtturulamamýþ
farklý bir kimlik, öbür tarafta
hayatýn, toplumun da tam
içinde olduðu, yani gerçek
dünyanýn kendine özgü kimliði. Genç nesil ister istemez
bu iki kimlik arasýnda ne yapacaklarýný bilememekte ve
bocalamaktadýrlar. Müslüman çocuðun Ýslamî kimliðinin oluþmasý, ve bu kimliðin
geliþmesine imkan saðlayan
eðitim kurumlarý ile Ýslâmî
toplumsal yapýnýn varlýðý ile
doðrudan baðlantýlýdýr. Bu
hususlar dikkate alýnarak,
çocuklarýmýza yönelik, veli-
16:52 Uhr
Seite 16
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
IGMG Eðitim Baþkaný Mehmet GEDiK
2009 Yýlý Yaz Okullarý
Çalýþmasý Oldukça Verimli Geçti
lerinde muaffakatlarý alýnarak desler ve müfredatlar hazýrlanýarak uygulanmýþtýr.
IGMG Yaz Okullarý’nýn Ýslami Kimlik noktasýnda
önemli bir eksikliði tamamlamakta ve bir boþluðu doldurdurmaktadýr.
IGMG 2009 Yaz Okullarýnda, çocuklarýmýzýn yaþ seviyeleri ve gitmekte olduklarý okullar, eðitim süreçleri
dikkate alýnarak, pedagojik
ve didaktik metodlar dahilinde Ýslam Din Dersleri verilmiþtir. Bu dersler ile ilgili
olarak tüm Avrupa genelinde
IGMG Eðitim Baþkanlýðýmýzýn hazýrlamýþ olduðu Temel
Eðitim Müfredatlarý ders
olarak okutulmuþtur. Bu
derslerden maksat, sadece
öðretim deðil, eðitim almalarý da saðlanýlmýþtýr.
Çocuklarýmýza, ayný zamanda Temel Dini Bilgiler,
yerel lisanlarda Ýslam Din
Dersleri olarak da verilmiþtir. Çocuklarýmýz dini bilgileri sadece ezberleyen deðil,
ayný zamanda iyi bir þekilde
kavramýþ olmalarý ve sorulduðunda anlatabilmeleri hedeflenmiþtir. Bu vesile ile
çocuklarýmýz, dersleri sadece türkçe deðil. Bulunduklarý ülkelerin yerel dilleri ile
de almalarý saðlanýlmýþtýr.
Türkçe‘ye önem verdik:
Bu yýl özellikle Analdil
(analisan) kavramýna çok
önem verdik. Derslerimizin
sadece yerel lisanlarda yapýlamamasýnýn sebebi, Anadildir. Avrupa toplumunda yaþamlarýný sürdürecek olan
göçmen çocuklarýmýzýn birçok ülkedeki göçmen vatan-
daþlarý ile anlaþabilmesi, dahada ötesinde akrabalarý ile
ayný ortak dilde anlaþabilmeleri açýsýndan bu çok
önemlidir. Kaldýki, anadilini
kavramýþ olan bir çocuðun,
yerel dili de daha iyi kavramasýnýn mümkün olacaðýndan da yaklaþarak Türkçe
dersleri, sadece ders dili olarak deðil, dil bilgisi kurallarý
ile okutulmuþtur.
Sosyal Ýliþkilerin ve Paylaþma Duygularýn verilmesi.
Yaþam süreci içerisinde
yeni dostluklar, arkadaþlýklar kurabilmenin hangi toplum olursa olsun, diðer insanî iliþkilerin temelini oluþturur. Bu konum dikkatlerde
turularak Adab-ý Muhaþeret
ve Ahlak dersleri iþlenilmiþtir.
Baþkalarýna karþý saygý
dosya
gösterme, konuþma ve hitap
ederken baþkalarýný incitmeme, arkadaþlarýna, ebeveyne,
öðretmenlere ve büyüklere
karþý saygýlý davranmayý,
küçükleri de sevgi ve anlayýþla karþýlamlarý ders olarak
iþlenilmiþ. Zaman zaman
konu ile ilgili skeç ve tyatro
sahneleri oluþturulmuþtur.
Yaz Okullarýmýzýn en
önemli etkenlerinden birisi
de, daha önceden de arkadaþ
veya tanýdýk olanlar, veya
birbirleri ile hiç tanýþmamýþ,
ilk defa tanýþanlar, farklý ortamlardan gelen çocuklarýn
yeni dostluklar kurmasý için
bir fýrsat oluþturmuþtur. Kurulan bu dostluk ve arkadaþlýklar, çocuklarýn birbirlerine
karþý fedakârca davranabilmelerini, paylaþma duygularýný karþýlýklý öðrenmelerine
vesile olmuþtur.
Özellikle yatýlý kurslarýmýzda, çocuklarýn birbirlerine yemek veya içecek servisi yapmalarýnýn, zaman zaman yemek yedikleri masalarý nöbetleþe toplamalarýnýn
aþaðýlayýcý bir durum olmadýðýný ve zevkle yapýlabilecek bir hizmet olduðunu
gördüler. Yardýmlaþmanýn
ibadet olduðunu, insanlarýn
en hayýrlýsýnýn insanlara faydalý olanlarýn olduðu bilinci
ile hareket ettiler. Bir çocuðumuz, kendisi daha çok
acýkmýþ ya da susamýþ olsa
bile, önce arkadaþýna ikram
edebilmelerinin iyi bir davranýþ olduðu hazzýný tatmalarý ve bu þuura ermeleri Yaz
Okullarý’nýn kendilerine saðladýðý önemli davranýþlardan
birisi olmuþtur. Paylaþabilmeyi öðrenmek, sahip olduðu her hangi bir þeyi bölüþebilmek de çocuklarýn kimlik
geliþimi açýsýndan da bir
baþka önem arzetmektedir.
2009 Yaz Okullarý’na katýlan bütün çocuklarýmýzýn,
davranýþlarýndaki bu olumlu
deðiþim eðitimcilerin dikkatlerini çektiði gibi, ebeveynlerin de dikkatini çekmektedir. Buh al ve hareketleri toplum içerisinde de takdir görecek olan çocuklarýmýza öz güvenlerini kazanmalarý ve toplum içerisinde
sevildiklerini aþýlayacaktýr.
Bu eðitimden geçen çocuklarýmýz, okulda arkadaþ iliþkilerine dikkat ediyor, onlarla daha iyi ölçüler içerisinde
geçinebilmeyi hedefliyorlar.
Özellikle öðretmenleriyle
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
16:52 Uhr
Seite 17
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
daha duyarlý saygýn bir iliþki
kurabiliyorlar. Çocukluðun
verdiði afacanlýk her haliyle
mutlaka devam edecektir.
Ama ne varki bu afancanlýk,
yerini daha emin olabileceðimiz ve kasýtlý yaramazlýklardan kaynaklanmayan afacanlýklar olacaktýr. Kazanýlan bu kimlik, gelecek hayata atýlacak adýmlarýn saðlam
temeller üzerinde devam etmesinde öncü rol oynayacaktýr. Bu anlamda, IGMG
Yaz Okullarý’mýza katýlan
çocuklarýmýz, okulun gelecekte kendi hayatý için nekadar önemli olduðunu kavrýyor ve okul hayatýna daha da
önem veriyorlar.
2009-2010 yýlý Eðitim
Sezonuna hazýrladýk.
Yaz Okullarý’nýn, doðrudan okul derslerine yardýmcý
olma gibi bir hedefi olmamakla birlikte, okulun, okumanýn, eðitim görmenin öneminin kavratýlmasý gibi bir
hedefi vardýr. Bunun içindir
ki, derslerin bir bölümü bu
hayat
amaca yönelik olarak, çocuklarýmýzýn ufkunun açýlmasýna yardýmcý olunmuþtur. Seçebilecekleri çeþitli
meslekler üzerinde müzakereler yapýlmýþtýr. Problemli
olan dersleri noktasýnda yardýmcý eðitmenler vasýtasý ile
dersler almalarý saðlanýlmýþtýr. Bu noktada gerek Gençlik Teþkilatýmýz, gerekse Kadýn Kollarýmýz bünyesinde
Üniversiteli talebelerimiz
hizmet vererek çocuklarýmýzýn okullara hazýrlanýlmasýn-
“Alo Saðlýk” Almanya genelinde
saðlýk sorunlarýna yönelik servis hattý
A
lmanya’da
yaþayan
Türk asýllý göçmenler bundan
böyle
saðlýk
problemleri ile
ilgili “Alo Saðlýk” servis hattýna danýþabilecek.
Bu servis ile
özellikle Türk ailelerinin, çocuklarýnýn muayene ve aþý programý
hakkýnda bilgilendirilmesi planlanýyor. Servis
hattýnda bilgi veren kiþiler Türk asýllý ve
Türkçe
konuþabilen
doktor ve uzmanlardan
oluþuyor.
Proje Giessen’de bulundan
Türk-Alman
Saðlýk Vakfý, Ludwigshafen’da bulunan ve týp
servis hizmeti sunan
“MD Medicus” ve ülke
genelinde faaliyette olan
“City BKK” isimli hastalýk sigortasý tarafýndan
geliþtirildi.
Projeyi
Devlet Bakaný Maria
Böhmer de destekledi.
Hükümetin Entegrasyon Sorumlusu Böhmer: “Telefon Servis
hizmeti Türk çocuklarýnýn saðlýk sorunlarýnýn
iyileþtirilmesi yönünde
büyük bir adýmdýr. Ayrýca bu hizmet engellerin
aþýlmasýna ve baþarýlý
bir entegrasyona önemli
bir katkýdýr. Çünkü Almancasý eksik olan ve
kültürel olarak farklý
düþünen çoðu göçmen
ailesi bu nedenlerle çocuklarýný doktora götürmüyor” þeklinde konuþtu.
Göçmen ailelerin
çocuklarýnýn saðlýk konusunda baþvurduklarý
önleyici tedbirlerin göçmen olmayan ailelerin
ayný yaþlardaki çocuklarýna nazaran daha düþük durumda olduðu belirtildi. Robert Koch
Enstitüsü’nün Çocuk
Saðlýk Servisi’nin verdiði bilgiye göre Türk
asýllý göçmen çocuklarýnýn yalnýzca yüzde
68,5’i bakým muayenelerine katýlýyor. Göçmen
olmayan çocuklarda ise
bu oran yüzde 86,2. Aþý
konusunda da arada büyük bir fark bulunuyor.
Özellikle doðum sonra-
sýnda
Almanya’ya gelen çocuklarýn aþýlarýnda
eksiklikler
görülüyor.
Devlet Bakaný Maria Böhmer
Türk ailelere seslenerek; “Çocuklarýnýzýn saðlýk
sorunlarý için yeni telefon servis hizmetini kullanýn. Çocuklarýnýzýn aþýlarýný zamanýnda yaptýrýn, bakým muayenelerine dikkat edin.
Çocuklar için hayata
saðlýklý bir baþlangýç,
gelecekleri için en
önemli þeydir. Ayrýca
bunun bedensel ve ruhsal geliþimi saðlayarak
topluma katýlýma katkýsý
olacaktýr. Ve bu da bizim entegrasyon politikamýzýn hedefidir” dedi.
Telefon saðlýk hizmetinden yararlanmak
isteyenler 0180-2-28 23
23’ü arayarak bebek ve
çocuk saðlýk problemleri hakkýnda danýþabilir,
geniþ bilgiler alabilirler.
“Alo Saðlýk” adlý telefon hizmeti þu an ücretsiz hizmet veriyor – ancak bu bir senelik deneme süresinin ardýndan
CITY BKK’da sigortalý
olanlar için geçerli olacak.
17
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
da yardýmcý olmuþlardýr.
Gezi Spor ve Dinlenme
Ýmkanlarý Saðladýk.
Programlarýmýza katýlan
çocuklarýmýza, Bulunduklarý
mekanlarda spor imkanlarý
saðlanýlmýþ, bir çok sportif
faaliyetler gerçekleþtirilmiþtir. Bunun yaný sýra gezi
programlarý düzenlenerek
eðlenmeleri ve dinlenmeler
saðlanýlmýþtýr.
IGMG Eðitim Baþkanlýðýmýzýn düzenlediði Yaz
Okullarý, sadece baþlý baþýna
bir eðitim kursu deðildir.
IGMG’nin gerçekleþtirdiði
eðitim hizmetleri zincirinin
bir parçasýný oluþturmaktadýr. Yukarýda söz konusu
edilen kimlik özelliklerinin
kazanýlýp yerleþtirilmesi ve
geliþtirilmesi bu eðitim zinciri halkalarýnýn kopmamasýna baðlý. Yaz Okullarý’ndan
öte cami, cemaat, aile ve
toplumun bu kimliði beslemesi gerekmektedir.
Haiger ve Wetzlar`da
Meslek ve Eðitim Fuarý
L
ahn Dill Bölgesi Ticaret ve Sanayi Odasý (IHK) bu yýl Meslek ve
Eðitim Fuarýný Wiesbaden Esnaf
Odasý (Handwerkskammer Wiesbaden),
LahnDill Esnaflar Odasý Birliði (Kreishandwerkerschaften) ve Ýþ Bulma Acentasý (Agentur für Arbeit) iþbirliði ile düzenlemektedir. Fuarda meslek okullarýnýn yaný sýra bölgedeki firma ve kuruluþlarýn standlarý yer alacak.
Haiger ve Wetzlar`da ikiþer gün sürecek olan Meslek ve Eðitim Fuarý 2009
ile bilgiler aþaðýda yer almaktadýr:
Haiger Sechshelden
Perþembe, 10 Eylül 2009
Saat: 08:00 17:00
Cuma, 11 Eylül 2009
Saat: 08:00 15:00
Yer:
WilliThielmannHalle
Lange Wiese, Haiger
Wetzlar
Perþembe, 17 Eylül 2009
Saat: 08:00 16:00
Cuma, 18. Eylül.2009
Saat: 08:00 15:00
Yer:
WernervonSiemensSchule
Dammstraße 64, Wetzlar
Meslek ve Eðitim Fuarý Wetzlar`da
2000 yýlýndan beri düzenlenmekte olup,
Wetzlar`da bu yýl 55 firma ve kuruluþ 53
standda, Haiger`de ise 59 firma ve kuruluþ 53 standda yer alýyor. 100`den fazla
meslek grubu, çeþitli firma ve kuruluþlarca öðrencilerin tanýtýmýna sunulacak.
IHK Wetzlar yetkilileri þu açýklamayý yaptýlar: “Fuarda IHK Wetzlar olarak,
bölgemizdeki meslek eðitim imkanlarýný
öðrencilere tanýtmayý hedefliyoruz.
Meslek seçimi konusunda gençlerin en
iyi ve doðru informasyonu ilk elden almalarý bizim için önem taþýmaktadýr. Fuarda gençlerin mesleklerle ilgili bilgile-
ri, bizzat sektördeki uzman kiþilerden
alma imkaný olacaktýr. Amacýmýz gençlerin kendilerini daha iyi tanýmalarýný
saðlayýp, kendilerine en uygun mesleði
seçmelerinde, onlara yardýmcý olmaktýr.
Ailelerin de çocuklarýnýn meslek seçiminde çok önemli bir rolü vardýr. Anne
ve babadan baþka çocuðunu kim daha
iyi tanýyabilir ki? Diðer konularda olduðu gibi meslek seçiminde de anne ve babalarýn çocuklarýna destek verip, yalnýz
býrakmamalarý, onlarýn en iyi þekilde
motive olmalarýný saðlayacaktýr. Bu nedenle de aileleri fuarda görmekten
memnun olacaðýz.”
Fuara giriþ ücretsizdir.
Daha geniþ bilgiyi www.ihklahndill.de ve www.azubilahndill.de sayfalarýnda bulabilirsiniz.
37. sayi sayfalar hessen
18
30.08.2009
16:52 Uhr
Seite 18
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
haber
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
Seite 19
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ali BOZKURT
B
iz bir aileyiz. Tam
1,5 milyarlýk büyük
bir aile...
Hiçbir karþýlýk beklemeksizin severiz birbirimizi. Yalnýz O’nun rýzasý için..
Kol kanat gereriz birbirimize...
Acýlarýmýzý da sevinçlerimizi de birlikte paylaþýrýz..
Afrika’nýn tenha bir köþesinde bir kardeþimiz aç
kalsa, kendimizi sorumlu
hissederiz...
Düþünebiliyor musunuz,
dünyanýn öbür ucunda olan
bir felakette maðdur duruma
düþmüþ bir Müslüman kardeþinize tek baþýnýza yardým
edebileceðinizi?
Düþünebiliyor musunuz,
kurban bayramýnda kurbanýnýzý adýný daha önce duymadýðýnýz bir ülkede yaþayan
bir Müslüman kardeþinizle
birlikte kesebileceðinizi, tek
baþýnýza?
Düþünebiliyor musunuz,
Afrika’nýn suya hasret bir
bölgesinde orada yaþayan
bir kardeþinizle su kuyusu
açmak için kazma sallayabileceðinizi, tek baþýnýza?
Düþünebiliyor musunuz,
tek baþýnýza uzak bir coðrafyada bir okula bir tuðla olmayý, aç bir sabiye gýda, yetim bir evlada yoldaþ olmayý?
Düþünebiliyor musunuz,
ayrýmcýlýða maruz kalan
kardeþlerimizin yardýmýna
tek baþýna koþabileceðinizi?
Biz bugün bunlarý teþkilat olarak yapabiliyor isek,
bunun altýnda yatan tek gerçek bizim kardeþler oluþumuz ve dayanýþmamýzdýr.
Tek tek fertler olarak gidemeyeceðimiz yere tek yürek
gibi çarpan bir teþkilat olarak gidiþimizin formülü budur. Kardeþler oluþumuzdur,
dayanýþma içinde oluþumuzdur…
Bizim birbirimize kenetlenmiþ bir bina gibi saf baðlayarak dünyaya bakýþýmýz,
uzaðý yakýn ediyor, zoru kolay, imkânsýzý mümkün ediyor. Avrupa coðrafyasýnda
akþam yemeðinde soframýza
bir tabak da Afrika’daki
kardeþimiz için koyabiliyoruz.
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatý; Kurban organizasyonlarý, yardým kampanyalarý ve Fitre-Zekat
kampanyalarýyla, Avrupalý
16:52 Uhr
hayat
[email protected]
Müslümanlarýn her türlü zekat ve baðýþlarýný dünyanýn
dört bir yanýndaki mazlum
ve maðdur Müslümanlara
ulaþtýrýyor.
Ümmet bilincinin oluþmasý, Ýslam kardeþliðinin
geliþmesi,
Müslümanlar
arasý dayanýþma ve kaynaþmanýn gerçekleþmesi amacýyla yapýlan bu organizasyonlar, Avrupa’da yaþayan
Müslümanlarýn ferdi olarak
yapamayacaklarý zor bir görevi, teþkilat olarak kolayca
yapabilme imkaný saðlýyor.
Bu dev organizasyonlar,
amaçlarý doðrultusunda, birbirine karýþtýrýlmadan ayrý
ayrý planlanýyor ve yürütülüyor.
Kurban baðýþlarý farklý
ülkelerde vekaleten kesilerek daðýtýlýyor.
Yardým kampanyalarý
çerçevesinde toplanan yardýmlar, toplandýðý amaç
doðrultusunda sahiplerine
ulaþtýrýlýyor..
Fitre ve Zekat Kampanyasý bünyesinde toplanan
fitre ve zekatlar da,
Kur’an’da zikredilen yerlere, Teþkilatýn belirlediði öncelik sýralamasýna göre daðýtýlýyor.
Baþörtüleri nedeniyle
okuma hakkýndan mahrum
býrakýlan, maðdur edilen,
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Mazlum ve
Maðdura
Uzanan
“Dost El”
Olmak
baþarýlý, çalýþkan baþörtülü
öðrenciler. Titizlikle seçilen
baþörtüsü maðduru öðrencilerimize eðitim bursu olarak
takdim ediliyor.
Ayrýca, maddi durumlarý
yeterli olmayan, çalýþkan ve
baþarýlý üniversite öðrencileri. Bu çerçevede yüzlerce
üniversite öðrencimize eðitim bursu veriliyor.
Avrupa’da eðitim yapan
kurum ve kuruluþlarýmýza
eðitim desteði saðlanýyor.
Kalifiye eleman yetiþtirmek üzere Genel Merkez
bünyesinde istihdam edilen
Üniversite öðrencilerimiz
destekleniyor.
Farklý ülkelerdeki kurum
ve kuruluþlarla iþbirliði çerçevesinde mazlum, maðdur,
muhacir ve mültecilere yapýlan yardýmlar. Bu doðrultuda Bosna, Sancak, Makedonya, Kosova, Çeçenistan,
Keþmir ve Doðu Türkistan’da yaþayan mazlum ve
maðdur kardeþlerimize yardýmlar ulaþtýrýlýyor.
Yardým komisyonuna yapýlan müracaatlar doðrultusunda, yardým komisyonumuz tarafýndan deðerlendirilerek uygun görülen kiþilere yardýmlar yapýlýyor.
Ramazan aylarýnda farklý
ülkelerde daðýtýlan ramazan
kumanyalarý, iftar ve sahur
ikramlarý gerçekleþtiriliyor.
Görüldüðü gibi, Ýslam
Toplumu Milli Görüþ Fitre
ve Zekat Fonu’nda toplanan
yardýmlar, dikkat ve titizlik
içerisinde en uygun þekilde
sahiplerine ulaþtýrýlýyor.
Avrupa üniversitelerinde
okuyan bu öðrencilerimiz
ise, gerek okul baþarýlarý,
gerekse hocalarý ve arkadaþlarýyla kurduklarý seviyeli
ve nitelikli iliþkileriyle, hem
inancýmýzý doðru biçimde
temsil ediyorlar, hem de
herkesin takdir ve güvenini
kazanýyorlar. Bu öðrencilerimizin gelecekte insanlýða
yapacaklarý hizmetlerden,
kendilerine destek olan herkes mutlaka paylarýna düþeni kazanacaklardýr.
Ýslam Toplumu Milli Görüþ, Avrupalý Müslümanlarýn fitre ve zekatlarýný en
doðru biçimde deðerlendirmekte ve en doðru adreslere
ulaþtýrmaktadýr. Bu doðrultuda Srebrenica Anneleri’ne
yaptýðýmýz yardýmlar çok
büyük anlam taþýmaktadýr.
Þehit annelerine yaptýðýmýz
bu yardýmlarla hala onlarýn
yanýnda olduðumuzu ve olacaðýmýzý göstermiþ oluyoruz. Genç Müslümanlar Teþkilatý’nýn Bosna’da yaptýðý
din eðitimi ve diðer hizmetlerine maddi destek saðlaya-
19
rak, Bosna Müslümanlarýnýn geliþmesine katkýda bulunmuþ oluyoruz. Makedonyoda El Hilal Teþkilatý ile
bir çok projelere imza atýyoruz. Sancakta yaptýðýmýz
yardýmlarla, o bölgede din
hizmetlerinin daha iyi yürütülmesine destek vermiþ oluyoruz.
Türkiye, Pakistan, Banglades, Endonezya, Ceyazir,
Nijer, Sierra Leone, Sudan,
Lübnan-Filistin ve birçok
ülkede Ramazan Kumanyalarý daðýtýyor onlarla iftar ve
Sahur etmeye gayret ediyoruz.
Ayrýca, pek çok farklý ülkede zulme uðrayan, ezilen,
mazlum ve maðdur kardeþlerimize Fitre ve Zekat Fonu’ndan yardýmlar yaparak,
onlara maddi ve manevi destek sunmuþ oluyoruz.
Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatý bu organizasyonlarla ne kadar önemli
hizmetlere öncülük etmektedir. Ýslam Toplumu Milli
Görüþ Avrupalý müslümanlarýn teveccühünü kazanmýþ
“Hizmette Öncü” bir kuruluþtur.
Bu büyük hizmetler, Avrupalý Müslümanlarýn maddi ve manevi destek ve çabalarýyla yürütülmektedir.
Fitre, zekat ve sadaka,
verdiði sonsuz nimetler karþýsýnda Rabbimize þükrün
bir ifadesidir. Maddi ve manevi bir arýnmadýr. Ümmet
bilincinin ve kardeþlik þuurunun bir yansýmasýdýr. Ve
en zor imtihanlardan biridir.
Ancak bu zoru baþarmak,
vermek, verebilmek de bir o
kadar önemli ve deðerli bir
ameldir.
Ýslam Toplumu Milli Görüþ 2009 Fitre ve Zekat
Kampanyasý’nda her yýl olduðu gibi bu yýl da daha büyük katýlýmlarla, daha büyük hizmetler gerçekleþtirmeyi hedefliyoruz..
Sizi de fitre ve zekatlarýnýzý bu anlamlý ve kalýcý hizmetlerde deðerlendirmeye
davet ediyoruz. Eðer bu hizmetleri takdir ediyor, devam
etmesini ve daha da artmasýný arzu ediyorsanýz, bu kampanyaya siz de destek olun..
Hep birlikte, el ele daha
büyük hizmetlere imza atalým..
Ramazan-ý Þerifiniz mübarek olsun.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
20
“
Seite 20
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Selahattin SAYGIN
Ey iman edenler!
Sizden öncekilere yazýldýðý gibi, sizin üzerinize de oruç tutmak yazýldý (farz kýlýndý). Olur ki
bu sâyede takvâya eresiniz.” (Bakara 183)
“O kitap (Kur’an); onda asla þüphe yoktur, o,
muttakiler (sakýnanlar ve
arýnmak isteyenler) için
bir yol göstericidir”. (Bakara 2)
“Ramazan orucunu tutup ölen mümin, cennete girer.” (Hadis-i Þerif, Deylemi)
“Oruçlunun susmasý
tesbih, uykusu ibadet, duasý
makbul, âmeli de çok sevaptýr.” (Hadis-i Þerif,
Deylemi)
Ýnsan hayatýnda her
anýn, her zamanýn önemi
vardýr. Zaman çok önemli
bir deðerdir. Yeter ki insan
bu deðerin kýymetini bilsin.
Cenab-ý Allah’ýn bize
bahþettiði zamanýn, bazý
aylarý, bazý gün ve geceleri
çok özel ve kýymetlidir. Ramazan ayý bu özel olan aylardandýr.
Ramazan ayý, rahmeti,
bereketi, affý bol olan bir
aydýr. Dayanýþmanýn, kardeþliðin, saygýnýn, sevginin, yardýmlaþmanýn en çok
hissedildiði bir aydýr.
Sevgili Peygamberimiz
bize bu mübarek ayý ne güzel anlatýyor. “Bu aya Ramazan denmesinin sebebi,
günahlarý yakýp erittiði
içindir.” (Ý. Mansur)
“Ramazan bereket ayýdýr. Allah bu ayda, günahlarý baðýþlar, dualarý kabul
eder.” (Deylemi)
“Ramazanýn baþý rahmet, ortasý maðfiret, sonu
ise, cehennemden kurtuluþtur.” (Ý. Ebiddünya)
“Farz namaz, sonraki
namaza kadar, Cuma sonraki cumaya kadar, ramazan ayý, sonraki ramazana
kadar olan günahlara kefaret olur.” (Taberani)
Ýbadetin ana ölçüsü, kiþiyi Hakk’a götürmek, kulluk mertebesine yükseltmek, kiþiyi iki cihanda
mutlu olmasýný saðlamaktýr. “Ýbadetin þuuruna eriþen
bir kul, Allah’ýn bütün
emirlerine ve yasaklarýna
riayet etme meziyetine sa-
16:52 Uhr
hip olur. Rabbi’nin emirlerine ve yasaklarýna uyan insan dünyanýn zararsýz, en
mükemmel ve medeni bir
insandýr. Dünya ahlak düzeni böyle dürüst insana
muhtaçtýr. Kâinatýn düzeni,
güzel ahlaka baðlýdýr.”
(Seyfettin Taþkýn- Emekli
Müftü)
Erzurumlu
Ýbrahim
Hakký Hz. “Ahlak iledir
Kemal-i Âdem, ahlak iledir
nizamý âlem”
“Biz gerçekten insanoðlunu þan ve þeref sahibi kýldýk…” (Ýsra 7)
Güzel ahlak Peygamber
ahlakýdýr. Peygamber ahlakýna uyan, bu ahlaký yaþayan, Peygamberi örnek alan
insan güzel ahlaký yaþayan
insandýr.
“Allah baþkasýnýn iyiliðini isteyene iyilikler ihsan
eder.” (Seyfettin Taþkýn-E.
Müftü)
SOSYAL HAYATI
CANLANDIRAN AY
Ramazan ayý akrabalar
arasý münasebetleri geliþtiren, sevgi ve saygýnýn arttýðý, merhamet duygularýnýn
kabardýðý,
bölüþmenin,
paylaþmanýn, ikramýn, hayrýn, yardýmlarýn doruða çýktýðý bir aydýr.
Yoksulluðu ortadan kal-
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Rahmet,
Bereket, Af ve
Dayanýþma
Ayý
RAMAZAN
dýracak zekât müessesesinin Ramazan ayýnda iþlerlik kazanmasý bu ayýn önemini daha bir ortaya çýkarýyor.
Bu ayda yoksullar doyurulur, fakirler gözetilir, teravih namazlarýyla toplu
ibadet hazzý elde edilir. Bu
ayda kadýn, erkek, yaþlý,
genç her yaþtan insanýn eþit
þartlarda camilerde Allah
için bir araya gelmesi ne
güzel bir haldir.
Açlýðýmýz ruhta deðil
bedende
Huzur buldum ey Ramazan sende
Bu ayda anladým yoksulu bende
Aþk’la Hakký buldum,
þükredip doydum.
Oruç’la gelir evimize
rahmet
Ýnananlara yoktur bunda
zahmet
Kur’an bu ayda indi bulduk himmet
Aþk’la Hakký buldum,
þükredip doydum.
Selahattin SAYGIN
Ramazan ayý bir imtihandýr, bu ayda, bütün müminler daha dikkatlidir, suç
iþleme oranlarý ciddi manada düþmektedir.
Ramazan ayýnda tutulan
oruç, hayatý disiplin altýna
almaktýr. Bu ay sabýrdýr, infaktýr (yardýmlaþmadýr),
dayanýþmadýr, nefsi kontrol
altýna almaktýr, ruhu arýndýrmak ve yüceltmektir,
imaný kemale erdirmektir.
Cemiyet ve cemaat hayatý bu ayda daha bir canlýlýk kazanýr, Allah rýzasý her
þeyin baþýdýr. Oruçta Allah
için beden ve nefsin isteklerine ölçü koymaktýr.
Ýslam’ýn getirdiði güzellikler insan hayatýný her yönüyle kuþatmaktadýr. Ramazan ayýnda verilmesi gelenek haline gelen zekât, Ýslam inancýna göre fakirin
zengin üzerinde olan hakkýdýr. Bu hak ödenmeden o
malýn tamamý temizlenmiþ
olmaz. Ýslam’ýn ortaya koyduðu ölçü, zekâtý verenin
malý artar ve bereketlenir.
Zenginlik yoksulu doyurmaktan geçiyor. Zekât-ýn
verildiði, uygulandýðý dünyada açlýktan, sefaletten asla bahsedilemez.
Ramazan ayýnda verilen
sadaka-i fitr bir ay boyunca
tutulan ramazan orucunun
kabulünün bedelidir. Bu sadakanýn miktarý ne kadar
artýrýlýrsa o kadar makbul
olur. Bu ne güzel bir inanç-
dosya
týr, Allah için aç kalýnýyor
ve bir de fakire yardým ediliyor.
Güzellikler nefsi terbiye
etmekten, paylaþmaktan,
yoksulu gözetmekten, inanmaktan, sabýrdan, ahlaktan
geçiyor.
MÜMÝNLERÝN
DÝKKAT ETMESÝ
GEREKEN
ÖLÇÜLER
Camilerdeki faaliyetleri
artýrmalý, insan eksenli faaliyetler ön plana çekilmeli, bütün aile fertleri bu çalýþmalardan faydalanmalý.
Zekât, fitre, yardýmlar
iyi organize edilmeli, hayýr
iþleri asla ihmal edilmemeli, maðdur ve yoksullara
zamanýnda ulaþtýrýlmalý.
Bu ayda aile muhabbeti
güçlendirmeli, aile içi dayanýþma geliþtirmeli, sürtüþmelerden, münakaþalardan uzak durmalý, dedikodulara fýrsat vermemeli,
boþ sözlerden uzak durmalý.
Kur’an okunmalý, namaz kýlýnmalý, teravih namazý kaçýrýlmamalý, bolca
insanlýðýn kurtuluþu için
dua edilmeli.
Yunus Emre’nin diliyle
“Sövene dilsiz gerek, dövene elsiz gerek” ramazan
ayýnda en çok uymamýz gereken ölçü herhalde budur.
RAMAZAN AYI VE
KULLUK
VAZÝFELERÝMÝZ
Ramazan ayýnda bize
verilen en büyük imkân,
kul olma duygusunu en iyi
bir þekilde kavramýþ olmamýzdýr. Bu ayda kullukla
bir nevi kuþatýlýyoruz.
Oruçla kendimizi daha iyi
kontrol altýnda tutabiliyoruz. Bu ayda biz oruç tutarak hem bedenimizi, hem
de ruhumuzu eðitmiþ oluyoruz.
Ramazan ayý, onbir ayýn
sultaný olarak kabul edilir.
Çünkü bu ayda elde ettiðimiz ölçüler onbir ay kuþatýr, bize kulluk vazifelerimizi hatýrlatýr, kurtuluþun
kullukla olacaðýný gösterir.
Bu davet imandýr,
ihlâstýr, infaktýr, rahmettir,
berekettir, kurtuluþtur ve
kýsacasý Yaratana kulluktur.
Selam olsun kullukla
kurtuluþu seçenlere.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
Seite 21
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Abdullah YILDIZ
M
übarek “Üç Aylar” ikliminin
son etabý olan
‘on bir ayýn sultaný’ Ramazan ayýna girmek üzereyiz. Recep, Þaban ve Ramazan aylarý, yüce Peygamberimizin (s.), diðer
aylardan daha fazla önem
verdiði, daha çok ibadette
bulunduðu `kutlu aylardý,’.
Üç aylardan Þaban Recep’ten, Ramazan da Þaban’dan daha kýymetlidir
ve bunlarýn hepsi de Ramazan’a hazýrlýktýr.
Kur’ân-ý Kerîm’de adý
geçen tek ay Ramazan’dýr. Bakara suresinin
185. ayetinde; kendisinde
Kur’ân-’ýn indirildiði beyan buyru-lan ve bundan
dolayý da mübarek olan
kutlu bir aydýr Ramazan:
“Ramazan ayý ki,
Kur’ân onda indirildi...”
Ramazan’m Anlam
Dünyasý: Güz Yaðmuru,
Arýnmak, Yanmak, Bilenmek, Teslimiyet...
Elmalýlý Hamdi Yazýr’ýn Hak Dini Kur’ân
Dili isimli tefsirinde, Bakara/185, ayetin tefsiri baðlamýnda, Ramazan’m kelime
anlamlarýyla ilgili olarak
çok güzel açýklamalar buluruz. Bu açýklamalar, Ramazan’m manasý üzerinde
daha iyi tefekkür etmemize
imkân saðlar:
Mücahid’den yapýlan
bir rivayete göre; “Ramazan” esmâuilah’tandýr, yani Allah’ýn Ýsimlerindendir. “Þehr-i Ramazan” bu
anlamýyla “Þehrul-lah”
(Allah’ýn Ay’ý) demek olur.
Allah’ýn ismiyle anýlan bir
ay ise her yönüyle mübarektir.
Ramazan kelimesinin
kökenine dair bir baþka görüþ de Ýmam Halil’den aktarýlýr: Buna göre Ramazan
ismi “ramazf’den türemiþtir. Bu da güz yaðmuru anlamýna gelir. Güz yaðmuru;
yazýn sonunda, kuraklýktan, susuzluktan çatlamýþ
topraklar, aðaçlar ve bitkiler suya hasret hale gelmiþken ve her tarafý toz toprak
kaplamýþken gerçek bir
rahmet olarak yaðar ve ortalýðý tertemiz hale getirir.
Sadece tabiattaki kiri, pasý,
16:52 Uhr
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
RAMAZAN
GÜZ
YAÐMURUNDA
YIKANMAK
Ramazan ismi “ramazf’den türemiþtir. Bu da güz yaðmuru
anlamýna gelir. Güz yaðmuru; yazýn sonunda, kuraklýktan,
susuzluktan çatlamýþ topraklar, aðaçlar ve bitkiler suya hasret hale gelmiþken ve her tarafý toz toprak kaplamýþken gerçek bir rahmet olarak yaðar ve ortalýðý tertemiz hale getirir.
Sadece tabiattaki kiri, pasý, tozu temizlemekle kalmaz; hem
topraðýn, bitkilerin, hem hayvanlar âleminin ve tabii hem de
insanlarýn suya kanmasýný saðlar. Güz yaðmuru mesabesinde olan Ramazan ayý da, onu gereði gibi yaþayanlarý, manevi kirlerden, paslardan yýkamakla kalmaz, ayný zamanda onlarý manen doyuma, itminana eriþtirir.
tozu temizlemekle kalmaz;
hem topraðýn, bitkilerin,
hem hayvanlar âleminin ve
tabii hem de insanlarýn suya kanmasýný saðlar. Güz
yaðmuru mesabesinde olan
Ramazan ayý da, onu gereði gibi yaþayanlarý, manevi
kirlerden, paslardan yýkamakla kalmaz, ayný zamanda onlarý manen doyuma,
itminana eriþtirir.
Bir baþka görüþ ise, Ramazan’ýn “ramzâ”dan türediði yönündedir. Ramzâ
ise; yazýn güneþin hararetinden taþýn, topraðýn aþýrý
biçimde ýsýnmasý adeta kor
haline gelmesine denir. Öyle ki buna elinizi-ayaðýnýzý
dokunduramýyorsunuz; buna da “ra-maz” deniyor.
Buradan þöyle bir anlam
çýkýyor: Hararet-i þemsten
toprak, taþ, çakýl, kum nasýl
yanýyorsa ve nasýl dokunulamaz hale geliyorsa; sizin
de hararet-i siyamdan, yani orucun hararetinden, açlýk ve susuzluktan içiniz
yanýyor, kavruluyor ve siz
bunu sadece Allah için yapýyorsunuz. Ýþte bu bilinçli
yanmayla beraber günahlarýnýz da yanýyor, kül olup
gidiyor. Bu, Ramazan’ýn
arýnma boyutudur. Özellikle de günlerin uzadýðý þu
yaz mevsiminde orucun
hasbiliði ve yanma boyutu
daha da öne çýkar. Hadis-i
þeriflerde, samimiyetle ve
gereði gibi oruç tutan kiþinin hiç günah iþlememiþ
gibi olacaðý müjdelenir.
Son olarak “ramz”; bileme/bilenme anlamýna gelir. Araplar, savaþ mevsiminin yaklaþmasý sebebiyle,
kýlýçlarýný, oklarýnýn ucunu
iki taþýn arasýnda döverek
bileme, sivriltme ve keskinleþtirme iþlemini bu ayda yaparlar. Bu anlamda
Ramazan ayý, þeytana
karþý, nefsin arzularýna karþý, hevaya karþý bir bilenme, bir keskinleþme ameliyesidir. Bir irade “temrinidir.
Görüldüðü gibi; sadece
kelime anlamlarýndan gitsek bile Ramazan’m ifade
ettiði anlamlarý büyük ölçüde anlama imkânýna sahip olabiliriz.
Oruç ve Takva Bilinci
Ramazan oruç ibadeti
ile bütünleþmiþtir. Bakara/183’te þöyle buyrulur:
“Oruç sizden öncekilere farz kýlýndýðý gibi, size
de farz kýlýndý. Umulur ki,
ittika edersiniz.”
Orucun amacý, anlamý bu âyette çok net ifade
edilir: Mika, ittika etmek
ya da takvalý olmak; dilimize genelde ‘Allah’tan
korkmak’ diye çevrilir. Ayrýca, Allah’ýn emirlerine ve
yasaklarýna riayet etmek,
onun yasaklarýný çiðnemekten sakýnmak, günah
iþlemekten ve haramlardan
sakýnmak anlamý da verilir.
Ancak takvâ’run daha kuþatýcý anlamý, Allah’a karþý
sorumluluk bilincini kuþanmak demektir.
“Takva” kavramýnýn bu
manalarýndan hareketle diyebiliriz ki; “Oruç ayý” ve
“Kur’ân ayý” olan Ramazan; þimdiye kadar ihmal
ettiðimiz mümin sorumlu-
21
luklarýmýzý hatýrlama ve
yeniden kuþanma zamanýdýr. Ramazan ayýnda baþtan
sona bir kez daha okuyacaðýmýz Kur’ân-ý Kerîm ve
bir ay boyunca her gün tutacaðýmýz oruç, bize sürekli olarak bu sorumluluklarýmýzý hatýrlatýr.
Oruç; sadece Allah rýzasý için tutulan hasbi bir ibadettir.
Oruç tutmak; imsak’tan
iftar’a yani sahur vaktinden
akþam vaktine kadar yememek, içmemek, cinsel iliþkide bulunmamaktýr.
Oruç; kendini tutmak,
arzu ve isteklerini frenlemektir. “Ýmsak”m anlamý
da zaten tutmak’týr.
Oruç/savm, yalnýz Allah rýzasý için, Allah’ý razý
etmek için kendini bazý
zevklerden uzak tutmaktýr.
Mümin insan Allah’tan razý olarak oruç tutarsa, Allah Azze ve Celle de ondan
razý olur.
Oruç; yalnýzca sabahtan
akþama kadar aç kalmaktan
ibaret deðildir.
Oruç; gözünüze, kulaðýnýza, bakýþlarýnýza da hükmetmek; aðzýnýza ve dilinize sahip olmaktýr.
Oruç; elinizle, ayaðýnýzla, tüm vücudunuzla yaptýðýnýz günahlardan, hatalardan, kötülüklerden vazgeçmek; hatta zihinsel planda
ve kalp ve gönül olarak da
kendinizi kontrol altýna almaktýr. Kýsaca; tepeden týrnaða bedeninize hükmetmektir.
Oruç; “haz” ve “hýz”
merkezli bir hayat tarzýnýn
egemen olduðu çaðýmýzda
fýtrata ve insanlýða yeniden
dönmektir. Sadece nazlarýný tatmin etmeyi ve bunu
en kestirme, en çabuk, en
hýzlý þekilde gerçekleþtirmeyi esas alan modern hayata isyan etmek, “hayýr”
diyebilmektir.
Oruç; nazlarýný gemlemek, nefsinin esiri olmamak ve hýzýný yavaþlatmaktýr.
Oruç; þeytana, nefse ve
hevâya kul olmamaktýr;
kula kul olmamaktýr.
Oruç; içimizdeki ve dýþýmýzdaki þeytanlarý, ins ve
cin þeytanlarýný zincire vur-
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
22
maktýr.
Oruç; bir nefis muhasebesidir; hesaba çekilmeden
önce kendini hesaba çekmektir.
Oruç; mümin için bir
irade sýnavý ve bir istikamet ve rota tashihidir.
Oruç; her türlü tutsaklýktan kurtulup gerçek özgürlüðe kanat çýrpmaktýr.
Oruç; hayatýmýzda yeni
bir sayfa açma ve hayatýmýza yeni bir yön verme
fýrsatýdýr.
“Kur’ân Ayý”nda Kur’ân’ý Kendi Kalbimize Ýndirebilmek...
Bakara sûresinde Ramazan ve orucun anlatýldýðý
âyetler grubunda yer alan
185. ayette, önce: “Ramazan ayý ki, Kur’ân onda
indirildi; insanlar için bir
rehber ve bu rehberliðin
apaçýk delilleri ve doðruyu
yanlýþtan ayýrt edici bir ölçü olarak...” buyrulur;
sonra da, “Ýçinizden kim o
aya yetiþirse oruç tutsun.”
emri gelir. Bir kýlavuz, rehber, apaçýk beyyineler ve
doðruyu yanlýþtan ayýran
ölçüler olarak Kur’ân’ýn bu
ayda inmiþ olmasý; Ramazan’ý “Kur’ân ayý” kýlar. O
ayný zamanda “Oruç
ayý”dýr.
Rasûlüllah (s.) bir Þaban ayýnýn son gününde
ümmetini toplar ve onlara
þöyle hitap eder:
A
lmanya`da Federal
Seçimler yaklaþtýkca, siyasilerin
temaslarý da artýyor.
Kassel kentinde SPD
Bundestag
Milletvekili
adayý Rainer Pfeffermann
ziyaretleri kapsamýnda Avrupa Türk Ýslam Birliði
(ATÝB) Kassel dernek üyeleri ile bir sohbet toplantýsý
gerçekleþtirdi.
Toplantýya
Pfeffermann`ýn yaný sýra Hessen
Eyaleti Milletvekili olan
Wolfgang Decker (SPD)
ile bir grup Partili eþlik ettiler.
Toplantýda öne çýkan
konular Mindestlohn, çifte
vatandaþlýk hakký, vizesiz
dolaþým, Almanyadaki ya-
16:52 Uhr
Seite 22
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
“Ey insanlar! Yüce ve
mübarek bir ay’ýn gölgesi
üzerinize düþtü. O ayda bir
gece vardýr ki bin aydan
daha hayýrlýdýr. Allah o ayda oruç tutmayý farz kýldý.
Geceleyin ibadet yapmayý
(teravih kýlmayý) nafile kýldý. O ayda bir hayýr iþleyen
kimse diðer aylarda bir
farz iþlemiþ gibi olur. O ayda bir farz iþleyen ise diðer
aylarda yetmiþ farz iþleyen
gibidir.”
Burada yetmiþ, çokluktan kinayedir. Yedi yüz, yedi bin, yetmiþ bin... olarak
anlayabiliriz bunu. Günümüzün seküler, materyalist
pozitivist zihinlerinin algýlamakta güçlük çekeceði
bir oran söz konusu burada.
Nasýl olur da bir gece, bin
aya denk olur? Yani bir
ömre bedel olur? Bin ay
seksen küsur yýl yapar ve
bu uzunca bir insan ömrüdür, iþin ilginç ve güzel tarafý; Rabbimiz bu gecenin
hangi gece olduðunu
Kur’ân`da belirtmemiþ;
Rasûlüllah’ýn (s.) hadislerinde de bu kesin olarak
bildirilmemiþtir. Yirmi yedinci gece en güçlü ihtimaldir ama “son on günde
arayýn” hadisi de vardýr
“tek günlerde arayýn” rivayeti vardýr; diðer günlerde
olma ihtimali de devre dýþý
býrakýlmamýþtýr. Kýsaca kesin bir þey söylenemiyor.
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Ramazan ayýnýn herhangi
bir gecesi Kadir Gecesi
olabilir. Bunun hikmeti þu
olabilir; her geceyi Kadir
bilin ve her gecede Kur`an
o gün size iniyormuþ gibi,
dünyanýza iniyormuþ gibi
okuyun
ve
düþünün!
Kur’ân’ýn inzali/inmesi, elbette; Allah katýndan
Rasûlüllah’a (s.) bilgi olarak Cebrail (a.s) vasýtasýyla
iletilmesidir. Ýnzalin bir boyutu da, ilahî kelamýn bizim anlayýþ seviyemize, algý düzeyimize, algý dünyamýza indirilerek sunulmasýdýr. Eðer biz ilahî kelamý
anlayýp da onu zihnimize,
kalbimize, gönlümüze yerleþtiremiyor, sindiremiyor
ve davranýþlarýmýza yansýtamýyor isek Kur’ân bize
inmemiþ
demektir.
Kur’ân’ýn bize inmesi demek; Bakara Suresi’nin
son iki ayetinde geçtiði gibi “semi’nâ ve eta’nâ”
(iþittik ve itaat ettik) demektir. Yani “Ýþitip anladýk ya Rabbi ve hemen uyguluyoruz, uygulayacaðýz!”
Dolayýsýyla, Kur’ân-ý
Kerîm Ramazan’ýn her gününde, her gecesinde bölüm bölüm okunmalýdýr.
Rasûlüllah’ýn (s.) Cebrail
(a.s) ile her sene Ramazan
ayýnýn son günlerinde,
Kur’ân’ý baþtan sona tekrar
etmesi -ki Rasûlüllah’ýn
son Ramazan’ýnda iki defa
tekrar edilmiþtir- bize hatim geleneði olarak gelmiþtir. Ama bu, sadece Arapça
okunup hiç anlaþýlmadan,
sadece sevap maksadýyla,
sadece bir rutini yerine getirmek maksadýyla uygulanacak bir iþlem olmamalýdýr. Bilakis þöyle düþünmeliyiz: ‘Ya Rabbi! Bu kitabýný Rasûlüllah (s.) vasýtasýyla bana gönderdin. Bu kitap
benim dünyama; benim hayatýma inmeli; bu kitap benim hayatýma müdahil olmalý; iþte ben buna söz veriyorum. Ramazan’da ve
her zaman Kitab’ýný “semi’nâ ve eta’nâ” bilinciyle
okuyacaðým ve uygulayacaðým ya Rabbi!’
Ýþte bu bilinç ve böyle
bir okuma bizi Kur’an’la
bütünleþtirir. Namazlarýmýzda ya da hatim olarak
okuduðumuz Kur’ân’ý ve
çeþitli vesilelerle dinlediðimiz Kur’ân’ý anlayýp yaþama refleksi kazandýrýr.
Bütün Hayatý
Ramazanlaþtýrmak
Bu ayda yoðun olarak
yaþayacaðýmýz ve adeta bir
refleks haline getirmemiz
gereken Kur’ân merkezli
hayat tarzýný; diðer aylara
da yaymak için gayret sarf
etmemiz gerekir. Bu ayda
daha sýký, daha titiz ve daha
samimi bir þekilde yaptýðýmýz ibadetler, sadece Ra-
SPD BUNDESTAG MÝLLETVEKÝLÝ ADAYI
PFEFFERMANN ATÝB KASSEL’Ý ZÝYARET ETTÝ
dosya
mazan’a has olmamalýdýr.
“Ramazan Müslümanlýðý”
tabirini hak edecek bir çeliþkiye düþmemek gerekir.
Ramazan’da oruç tutarak, sadaka-i fýtýr ve zekât
vererek, intakta bulunarak,
nafile namazlar ve teravih
namazlarý kýlarak, Kur’ân
okuyup düþünerek, itikâfa
girerek
yaþayacaðýmýz
Ýslâmî hayat, bütün iliþkilerimize ve zamanlarýmýza
hakim kýlýnmalýdýr. Açlýðýn
tecrübesini bu ayda yaþayacak olan Müslümanlar,
týpký Ramazan’daki gibi
yardýmlaþmaya, infak etmeye, dua ve niyazda bulunmaya, nafileleri çoðaltmaya hayatlarýnýn her devresinde devam etmelidirler;
insanlara karþý her zaman
sevecen, merhametli, nazik, kibar davranmaya gayret etmelidirler... Ramazan’ýn bu yoðun ibadet ikliminde arýnan insanlar, bütün hayatlarýnda Kur’ân’ý
merkeze almalý, Kur’an’la
arýnmaya, Kur’ânî erdemlerle donanmaya, bütün iþ
ve iliþkilerini Kur’ân’a ve
Rasûlüllah’ýn örnek hayatýna göre düzenlemeye devam etmelidirler.
Yaklaþan Ramazan-ý
Þerîf’in hayýr ve bereketinden azami ölçüde yararlanmayý bizlere nasib etmesi
için Yüce Rabbimize dua
ve niyazda bulunuyoruz.
bancýlarýn eðitim konusundaki sorunlarý, Okulda Ýslam din dersi ve bir çok konu ile alakalý görüþ alýþveriþinde bulunuldu.
Toplantýya gençlerin
yoðun ilgisi Alman siyasilerin dikkatinden kaçmadý
ve Türk Dernekleri ile sadece seçim zamanlarýnda
deðil, seçimden sonra da
bu konularýn tekrar ele alýnabilmesi için karþýlýklý tanýþmanýn sadece ilk adým
olduðunu vurgulayan Rainer Pfeffermann ziyaretlerinin süreceði sözünü verdi.
Program gençlerin ve
Dernek yönetiminin hediyelerini sunmasýyla sona
erdi.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16:52 Uhr
dosya
Mehmet GEDiK
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
IGMG Eðitim Baþkaný
OKULLAR
AÇILIYOR !..
Avrupa’da yaþayan vatandaþlarýmýz için yaz tatilinin ayrý bir yeri ayrý bir
önemi vardýr. Yaz tatili denildiðinde özellikle akýllara
ilk Türkiye gitmek, Türkiye’de sýla-i rahim yapmak,
akrabalarý ziyaret edip hasretlik gidermek gelir. 2009
yýlý yaz tatil döneminde de
yine Batý Avrupa ülkelerine
göç etmiþ bir çok vatandaþýmýz, bu yýl da sýla-i rahimlerini, tatillerini yapmak maksadý ile Anavatanlarýna giderek büyüklerini
eþ-dost ziyaretlerini gerçekleþtirmiþlerdir. Bu türden sýla-i rahim programlarýnýn yapýlýyor olmasý çocuklarýmýzýn üzerinde kimlikleri açýsýndan olumlu etkiler yapmaktadýr.
Yoðun, ama bir okadar
da zevkli koþuþturmalarýn
ardýndan tatillerini tamamlayan vatandaþlarýmýz yaþadýklarý ülkelere, eyaletlere geri dönmüþlerdir. Yeniden ayný alýþýk olduklarý
yaþam içerisinde, çalýþanlar iþlerinin baþlarýna dönerken, talebeler de okullarýnýn yollarýný tutmuþlardýr.
Bir tatil dönemini daha
geride býrakmýþ olduk. Çocuklarýmýz için yine büyük
bir okul heyecaný baþlamýþtýr. 2009-2010 Eðitim Öðretim Yýlý birçok ülke ve
eyaletlerde baþladý. Bu eðitim ve öðretim yýlýnda da,
yine çocuklarýmýz ya bir üst
sýnýfa veya almýþ olduklarý
karne ve diplomalarýn konumuna göre bir baþka
okullara yönlendirilmiþlerdir. Yeni bir okula baþlamanýn heyecanlarýný yaþayanlarýn yaný sýra ayný sýnýfý
tekrarlamak durumunda
kalan veya Eðitim Sistemi
içerisinde baþarýsýzlýktan
dolayý isteksiz olarak yönlendirilmiþ talebelerle de
karþýlaþmak mümkündür.
Eðitim sistemi içerisinde, çocuklarýmýzýn bulunduklarý eðitim süreci bir
çok olumsuzluklarý da yeteri kadar bilgi alýnmamasýndan kaynaklanmaktadýr.
Çocuklarýmýz genel olarak
ellerinden gelen performansý göstermek isteseler-
Seite 23
hayat
[email protected]
de, yanlýþ bilgilendirmelerden, yönlendirmelerden
kaynaklanan
sorunlarla
karþý karþýya kalmaktadýrlar. Özellikle çocuklarýn
gelecekleri ve neyi nasýl
yapmalarý gerektiði noktasýnda veliler bilinçli bir þekilde hareket etmek durumundadýrlar. Her yýl öyle
yada böyle daha baþarýlý bir
eðitimi yakalayabilmek
maksadý ile mevcut eðitim
sistemi içerisinde deðiþtirilen yasalar, eðitim kanunlarý, veliler tarafýndan anlaþýlabilmesi noktasýnda güçlükler çekilmektedir.
Özellikle göçmenler ve
yaþadýklarý toplum içerisindeki yerleri açýsýndan yapýlmýþ olan bir çok araþtýrmalar, göçmen vatandaþlarýn karþýlaþtýklarý sorunlar
arasýnda en önemlilerini,
gerek ülke bazýnda gerekse
eyalet bazýnda geliþmelerden yeteri kadar haberdar
olmamalarýndan ve meselelerini aktüel olarak takip
edememelerin kaynaklanmakta olduðunu ortaya
koymaktadýr. Yeterince bilgi sahibi olamamakta doðal
olarak çocuklarýn eðitim
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
2009-2010
EðitimÖðretim
Yýlý Mesajý
süreçlerine yansýmakta ve
okullarýnda baþarýsýz kýlmaktadýr.
Eðitim Sistemleri Eyaletlerin konumlarýna göre
mutlaka kavranýlmalýdýr.
Velinin çocuðu üzerindeki
Anayasal eðitim hakký bilincinden hareket ederek,
çocuðun eðitimi noktasýnda eðitim sürecinde veli
belirleyici olmalýdýr. Eðitim süreci dýþýnda kalan bir
veli olmamalýdýr. Eyaletlerde eðitim sürecinde ayný
baþarýyý yakalamak ve sýtandartlarý
oluþturmak
maksadý ile Eyalet Eðitim
Bakanlýklarý tarafýndan yapýlan imtihanlara çocuklarýmýzýn yeteri hadar hazýr
olup olmadýklarý bilinci ile
hareket etmeli ve varsa çocuklarýmýzýn bu eksiklikleri yardýmcý dersler aldýrýlarak mutlaka giderilmelidir.
Ýlk dönem karneleri çok
önemlidir. Bu dönemde yarý yýl dönemine kadar alýnan karne notlarý ve ortalamalar dikkatlere alýnýr. Çocuklarýmýzýn yarýyýl karne
baþarýsýna göre deðerlendirilerek, sýnýf öðretmenleri
ve öðretmenler kurulu tara-
fýndan baþarýlarý tesbit edilerek kanaatler oluþturulur.
Bu kanaatler çocuklarýmýzýn hangi okullarý hak ettiklerini belirler. Yarý dönem karnesi ve okullardan
aldýklarý tavsiye okul teklifleri ile talebeler bir sonraki yýlýn eðitim imkanlarýna yönlendirilirler. Onun
için iyi bir okul, iyi bir
meslek için bu yarý yýlda
baþarýlý bir karne almak
için gereken ne varsa yavrularýmýz için yapýlmalýdýr.
Sadece notlar yeterli
gelmemektedir. Artýk son 3
yýldýr okuldan aldýðý kanaat
notu da çocuklarýmýzýn geleceði noktasýnda belirgin
bir rol oynamaktadýr. Karneye yansýyacak not ortalamalarýný, talebe ile ilgili
olumlu ya da olumsuz kanaatler karnede yer alabilmektedir. Onun için sadece
derslerini yapan ödevlerini
yapan bir talebe deðil,
okulda da diðer sorunluluklarýný yerine getiren talebeler olmalýdýr çocuklarýmýz.
Bu vesile ile 2009 –
2010 Öðretim yýlýnýn çocuklarýmýz için daha baþa-
23
rýlý geçmesini hedeflemekteyiz. Onun içinde çocuklarýmýzýn baþarýsýndaki en
belirðin aktör Anne ve Babadýr. Yani velinin kendisidir. Çocuklarýnýn baþarmasýný ve bulunduklarý toplumda gerektiði þekli ile
hak ettikleri yerlerini almalarý saðlanmalýdýr. Onun
için de bazý önemli deðiþiklikleri ve duyurumlarýmýzý
velilerimizin dikkate almalarýný, bu konular ile ilgili
olarak bölgelerimizde sunmuþ olduðumuz eðitim imkanlarýndan faydalanmalarýný, gerekli bilgilendirmeleri ve yönlendirmeleri zamanýnda almalarýný IGMG
Eðitim Baþkanlýðý olarak
önermekteyiz.
Genel olarak Ülke ve
Eyalet eðitim sistemleri
birbirleri ile farklýlýklar arzetse de, büyük oranla birbirlerine benzerlikleri daha
çoktur. Belki birinci neslin
geri dönüþ planlarý yapmalarýndan kaynaklanacak ki,
Eðitim sistemlerinin anlaþýlmasý noktasýnda gereken
çabayý gösterememiþlerdir.
Sonuç olarak önlerine çýkan sorunlarý yaþayarak bazý acý tecrübeleri edinmiþlerdir. Ama þimdi ikinci ve
üçüncü neslin daha iyi anlayabilmeleri, ve meseleleri çözme noktasýnda daha
duyarlý olmalarýný haklý
olarak
beklemekteyiz.
Çünkü yýllar önce yeterince bilgilenmemekten kaynaklanan ve olumsuz olarak hayatýmýzýn her noktasýna yansýyan eðitim sürecindeki eksikliklerin faturasýný bugünkü çocuklarýmýz ödemektedirler.
Bu mirasý bizden sonraki geleceðimize, mevcut aldýðýmýz þekli ile býrakabilme þansýmýz olmamalýdýr.
Geliþen toplumda, hak edilen yerimizin gerçek manada oluþturulmasý ve geliþtirilmesini saðlamak durumundayýz veliler olarak.
Tabi ki çocuklarýmýz;
baþlamýþ olduklarý okullarýnda baþarýlý bir performans göstermeyi arzulamaktadýrlar. Ama neyi nasýl
yapacaklarýný ve baþarabilecekleri noktasýnda yönlendirilmeleri gerekmekte-
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
24
dir. Veliler çocuklarýnýn
okul baþarýlarý noktasýnda
daima yapacaklarý iþlerin
en baþýnda, çocuklarý ile ilgili okul ve sýnýf toplantýlarýna mutlaka katýlmalýdýrlar. Veliler toplantýsýna bir
velinin katýlýmý ve çocuðu
ile ilgili duyarlýlýk göstermesi okul tarafýndan da
dikkat çekecektir. Sýnýf öðretmenleri ve rehber öðretmenleri ile diyalog halinde
olmalý ve gerek toplantýda
gerekse toplantýnýn dýþýnda
sýnýf öðretmenlerinden randevü talep ederek çocuklarýnýn genel durumlarý hakkýnda zamanýnda bilgilenmelerini saðlamalýdýrlar.
Bu görüþmelerde çýkan sonuçlar dikkate alýnarak çocuðun sorunlarýna zamanýnda müdahale edilmelidir.
Neyazýkki, yapýlan bir
çok araþtýrma sonuçlarýna
baktýðýmýzda, günümüzde
çocuklarýn okul problemlerinin oluþmasý ve bu sorunlarýn kronikleþmesi noktasýnda en büyük sorun velilerin okul toplantýlarýna katýlmamalarý ve çocuklarý ile
H
ükümetin verdiði
bilgilere göre himaye altýna alýnan
ve Alman olmayanlarýn ülke çapýndaki ortalamasý
yaklaþýk yüzde 18 iken, bu
daðýlýmýn Kuzey Ren Vestfalya, Rheinland-Pfalz veya
Schleswig-Holstein
Eyaletleri`nde bu oranda
olduðu ifade ediliyor. Buna karþýn doðu eyaletlerinde toplum yapýsý nedeniyle
bu oranýn daha düþük olduðu kaydedilirken, Bavyera (yüzde 23), Baden
Württemberg (yüzde 24),
Hessen (yüzde 31) gibi
eyaletlerde oranýn yüksek
olduðu, en yüksek oranýn
ise Berlin (yüzde 32) ve
Hamburg’da (yüzde 44)
tespit edildiði belirtiliyor.
Göçmen arkaplan
dikkate alýnmýyor
Yabancýlarýn oranýnýn
(yüzde 8,2) genel nüfus ile
karþýlaþtýrýldýðýnda himaye
altýnda alýnan göçmen kökenli genç ve çocuklarýn
sayýsýnýn fazla olduðu be-
16:52 Uhr
Seite 24
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
ilgili geliþmeleri yakýnen
takip etmemelerinden kaynaklanmaktadýr.
Herþeyden önce çocuklarýmýzýn bizim sevgimize
ve desteðimize ihtiyacý
vardýr. Onlarýn yanýnda olduðumuzu ve onlarýn hayatýnýn bizim için önemli olduðunu onlara karþý davranýþlarýmýzla tutumumuzla
gösterebilirsek baþarmalarý
noktasýnda en büyük adýmý
atmýþ oluruz.
Okul derslerini yakýnen
takip etmeli ve zayýf olan
derslerinin karne dönemine
kadar düzeltmelerini saðlamak açýsýndan derslerle ilgili çocuklarýmýza yardýmcý dersler aldýrarak, sorunlarýn büyümeden çözülmesi için veliler olarak zamanýnda müdahale etmeliyiz.
Çocuðumuzun okulu,
sýnýfý ve öðretmeni bizim
bir bilinmeyenimiz olmamalýdýr. Ýþe buradan baþlayarak:
Anne baba olarak çocuðumuzun hangi okulda
okuduðunu, buradan hangi
okullara
gidebileceðini
araþtýrarak yönlendirmede
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
bulunmalýyýz.
Okulda yapýlan veliler
toplantýlarýna katýlarak çocuðumuz için gereken ilginizi göstermelisiniz.
Okulu arkadaþlarý, öðretmenleri ve diðer anlattýklarý ile ilgili konularda
çocuðumuzu dinlemeli ve
olumlu tepkiler vermeli,
yol göstermeliyiz.
Çocuklarýmýza çok çalýþmayý deðil, planlý çalýþmayý öðretmeli, böylece
oyun ve eðlenceye zamanlarýnýn kalmasýný saðlayarak bu haklarýný da kýsýtlamamalýyýz.
Mümkünse okullar bünyesinde oluþturulan, OkulAile Birliklerinde yer almalý. Çocuklarýn baþlýca
sorunlarý ile yakýndan ilgilenerek, Okul ve Veli arasýnda köprü oluþturmalýyýz.
Çocuðumuzun derslerdeki baþarýsý temel teþkil
etmektedir. Baþarýlý olmanýn en etkili yolu ise okul
dýþýnda çocuðumuzun zayýf
derslerine ve ev ödevlerine
yardým etmektir. Bu konuda IGMG olarak bir çok
cemiyetimiz bünyesinde
“Ev Ödevlerine ve Okul
Derslerine Yardým Kurslarý” sunmaktayýz. Çocuðumuzu bu kurslara mutlaka
göndermeliyiz. Veli Derneklerinin kurulmasý için
bizzat çalýþmalara katýlmalý, bu konuda çalýþma yapabilecek kiþilerle iþbirliði
yapmalýyýz. Çünkü bu derneklerin varlýðý ve hizmetleri çocuklarýmýzýn sorunlarýna eðilecek ve velilerimize psikolojik açýdan rahatlama getirecektir.
IGMG Eðitim Baþkanlýðý olarak, çocuklarýmýzýn
baþarýlý bir eðitim sürecinden geçmesi için gereken
çalýþmalarýmýzý yapýyoruz.
Zaman zaman Bölgelerde
düzenlediðimiz Aile Eðitim Seminerlerinde bu gibi
önemli konulara deðinerek,
velilerin neler yapmalarý
gerektiði
hususlarýnda
uyarýyoruz. Bölge Eðitim
Baþkanlýklarýmýzý yapabilecekleri çalýþmalar ile alakalý olarak, yapýlmasý gereken eðitim hizmetleri projelerinin gerçekleþmesini
saðlýyoruz. Okul Derslerine
Göçmen çocuklarý daha
fazla himaye altýna alýnýyor
FDP’nin Federal hükümete yönelik soru önergesine verilen
cevapta, Gençlik Daireleri’nin 2008 yýlýnda 32.300 genç
ve çocuðu himayesi altýna aldýðý, bu rakamýn 2007 yýlýna
göre 4100 oranýnda (yüzde 14,4) artýþ gösterdiði yer aldý.
Ýstatistik ayrýca göçmen kökenli çocuklarýn daha fazla himaye altýna alýndýklarýný gösteriyor.
lirtilirken, buna ek olarak
göçmen kökenli kiþilerin
Alman vatandaþý olmasý
halinde de bunun istatistik-
te deðerlendirilmediði ifade ediliyor. MiGAZIN’in
sorusu üzerine bu durumu
onaylayan Ýstatistik Ba-
kanlýðý, bu tür olaylarda
çocuklarýn göçmen kökeninin kanunda yer almamasý nedeniyle dikkate
dosya
ve Ev Ödevlerine yardým
kurslarýmýzý yoðunlaþtýrarak daha fazla talebeye
ulaþmayý saðlýyoruz. Okul
Aile Birlikleri ve Veli Derneklerimizi devreye sokarak, Aile Eðitim Programlarý oluþturmaktayýz. Bir
yolu ile sadece kurumsallaþmak deðil, bunun yanýsýra çocuðunun geleceðinden
emin olabilecek bilinçlenmiþ bir veliyi hedeflemekteyiz.
Çocuklarýmýzýn geleceði, onlarýn saðlýklý eðitim
süreçleri Allah c.c.’in de
yardýmý ile bizlerin kendilerinin ellerinde. Onun için
çocuðun eðitim sürecindeki geliþme zamanýnda, yapýlmasý gereken maddi ve
manevi desteðin velisi tarafýndan mutlaka yapýlmalýdýr. Geç kalýnmýþ bir eðitim
çocuðun geliþme sürecini
olumsuz olarak etkileyecektir. Eðitimin geciktirilmiþ verilmesi de, istenilen
baþarýnýn yakalanmasýný
engellemektedir. Onun için
herþey zamanýnda ve yerinde olmalýdýr.
alýnmadýðýný belirtti.
Bu anlamda istatistiðin
göçmen çocuklarýnýn himayesi ile ilgili saðlýklý
bilgi veremediði, 2008 yýlýnda göçmen kökenli ailelerden kaç çocuðu himaye
altýna alýndýðýný açýk olmadýðý belirtiliyor.
Kamuoyunun
duyarlýlýðý arttý
Öte yandan himaye altýna alýnmalardaki artýþý, kamuoyundaki duyarlýlýðýn
artmasýna baðlayan hükümet, çocuklarýn kötü muamele ve bakýmsýzlýktan
korunmasý noktasýnda devletin vazifesinin, kamuoyunda son yýllarda daha
fazla anlam kazandýðýný
ifade etti.
Hükümet bunun nedeni
olarak, bazý çocuklarýn
baþlarýna gelen olaylarýn
medyada kapsamlý bir þekilde yer almasý ve kanunlarda yapýlan deðiþiklikleri
gösteriyor.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
Die deutsche Seite
W
ieder einmal haben
wir Muslime acht
Monate in der Berechnung des islamischen
Mondkalenders hinter uns gelassen, wieder einmal steht der
segensreiche Monat vor der
Tür...
Der neunte Monat, der berühmte Fastenmonat Ramadan, in dem die heilige Schrift
offenbart wurde und dessen
Bestandteil die Laylat-ul Qadr
ist. Hierbei ist wichtig zu wissen, dass mit dieser Herabsendung nicht die Offenbarung an
Allah’s Gesandten gemeint ist
Der Qur’an wurde dem Gesandten nicht am Laylat-ul
Qadr als komplettes Buch offenbart, sondern binnen 23
Jahre stückweise je nach bestimmten Umständen und Ereignissen durch den Erzengel
Gabriel als Bote überliefert.
Die Herabsendung der heiligen Schrift am Laylat-ul Qadr
meint hingegen die Herabsendung des kompletten Buches
als Schrift (Lavh-u Mahfus
genannt). Dieser Unterschied
ist wichtig und sollte bekannt
sein.
Für die Muslime in Deutschland und in Europa ist es
in der Vergangenheit schon
eher schwer gewesen, die Fastenzeit in der hiesigen Gesellschaft lebhaft zu gestalten. In
den kurzen Wintermonaten
der letzten Jahre, in denen der
Sonnenuntergang teils schon
um fünf Uhr abends erfolgte,
arbeiteten die Berufstätigen
währenddessen, saßen die
Schüler in der Schule und die
Studenten in den Vorlesungen.
Dadurch bekamen viele Familien nicht die Möglichkeit, das
Fasten gemeinsam am Speisetisch zu brechen. Das gemeinschaftliche Abendessen trägt
hindessen (zwar auch generell,
in der Fanstenzeit aber ganz
besonders) eine große und traditionelle Bedeutung für gläubige Muslime. Dieser wichtige
Akt wurde somit zwangsläufig
stets vernachlässigt und konnte durch die äußeren Einflüsse
kaum zur Geltung gelangen.
Folglich ist das Erleben
des Ramadan in Europa längst
nicht vergleichbar mit dem
Ramadan in islamisch geprägten Ländern. Man verspürt
nicht in vergleichbarem Maße
die lebendige Atmosphäre,
man vermisst den Gebetsruf
auf den alle ungeduldig am
gedeckten Esstisch warten
und den “Count-Down” zum
Essstart zählen. Man befinder
sich letztendlich in einer Gesellschaft, in der auf das Fas-
16:52 Uhr
Seite 25
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Willkommen Ramadan
ten wenig Rücksicht genommen wird.
Eine vergleichbare „Ramadankultur“ wie aufgeführt, ist
uns Muslimen in Europa leider fremd. Demzufolge begegnen wir auch immer wieder
Menschen, insbesondere jungen Muslimen, die nur halbherzig und aus reinem und
bloßem Pflichtbewusstsein
den Ramadan antreten, ohne
den Kern im tieferen Sinn erfasst zu haben.
Da eine Vielzahl von Muslimen den Ramadan nur in Europa erlebt haben und nie in
einem islamisch geprägten
Land wie zun Beispiel der
Türkei, kennen sie nichts anderes. Ein beispielhafter Ort
für den “lebendigen” Ramadan ist Istanbul. Jedes Jahr
werden in dem Hof in der Blauen Moschee (Sultanahmet)
Bücherstände aufgestellt. Familien und Freunde kommen
extra kurz vor dem Sonnenuntergang zu den Moscheen und
brechen ihr Fasten auf den
Plätzen im Freien oder in den
speziell für das Fastenbrechen
vorgesehenen Zelten. Nach
dem Essen und dem Abendgebet fängt das “Ramadanleben”
erst richtig an. Überall gibt es
Abendprogramme und Konzerte. Die Nächte sind lang,
teilweise bis zum Morgengebet.
Die in Europa herschenden
Umstände sollten uns aber
nicht davón abhalten, den Ramadan möglichst sinnvoll –
sowohl individuell, als auch
kollektiv - für uns zu nutzen,
davon zu profitieren und ih
ndementsprechend lebendig
zu gestalten.
Für diejenigen, die die Zeit haben –wenn nicht, sollten
wir sie uns nehmen- ist es
empfehlenswert, den Qur’an
im Ramadan komplett einmal
durchzulesen. Es fallen täglich
lediglich 20 Seiten (ein
Dschuz), die man auf den gesamten Tag unproblematisch
verteilen kann (Zum Beispiel
jeweils vier Seiten nach jedem
Pflichtgebet).
Des Weiteren ist es auch
ratsam, im Ramadan an die
Nachbarschaft zu denken, indem man ihr von den täglich
zubereiteten Mahlzeiten eine
kleine Portion samt Barakah
(Segen) zukommen lässt.
Wenn möglich, sollten viele
Gäste zum gemeinsamen Fastenbrechen eingeladen werden, ohne dabei in unnötige
Kochaufwände zu verfallen.
Das übertriebene Kochen sollte vermieden werden – immer
wieder sehen wir überfüllte
Tische mit diversen Gerichten.
Auch wenn die Augen
größer sind als der Magen,
dürfen wir als gläubige Muslime nicht in ein Esswahn verfallen und müssen uns auch
zum Fastenbrechen beherrschen und kontrollieren. Zuviel
Aufwand ist eigentlich unnötig und im Ergebnis sogar als
Israf (Verschwendung) einzustufen. Das Einladen von Gästen und das gemeinsame Speisen sind Handlungen, die
nicht nur das Zusammengehörigkeintsgefühl stärken, sondern auch gegenseitige Kraft,
Unterstürtzung und insbesondere Motivation und Freude
am Fasten mitsich bringen.
Diese Vorgehensweisen
verstärken letztendlich nicht
nur das Zusammengehörigkeitsgefühl, sondern bringen gegenseitige Kraft, Unterstützung und insbesondere Motivation und Freude am Fasten
mit sich.
Auch wenn in diesen Jahren die Tage immer länger
werden und das Fasten folglich mühsamer und anstren-
gender wird, sollte dieser Zustand uns – insbesondere aber
unsere Jugendlichen- nicht
davon abhalten, sich dem Fasten zu entfremden.
Weiterhin ist es wichtig,
unsere jungen Nachkömmlinge, unsere “hoffnungvollen
Blüten” über das Fasten sowohl inhaltlich, als auch mit
der -insbesondere deutschenTerminologie aufzuklären und
sie mit dem Fasten vertraut zu
machen. Sie sollten in der
Schule nicht mehr hilfesuchend das türkische Wort
“Oruç” verwenden, nur weil
sie den Begriff des Fastens auf
deutsch nicht kennen.
Deshalb sollten die Moscheegemeinden und andere Verantwortungsträger versuchen,
den Ramadan in ihren Gemeinden und an anderen Orten
lebendiger und jugendgerechter zu gestalten, um der Verlockung der Entfremdung dieses wichtigen religiösen Gebotes keinen Raum zu bieten.
Mit einem festen Iman und
einer gottesliebenden Neigung
wird einem die „Enthaltsamkeit“ in der Fastenzeit gewiss
nicht schwer fallen. Letztendlich ist auch diese Ausdauerfähigkeit eine Einstellungssache. Der Gedanke, das
physische Fasten mit dem geistigen Sinn einzig und allein
für Allah zu tun, sollte als
Grund schon ausreichen.
Dass das Fasten ein göttliches Gebot darstellt, ist dem
Qur’an unmittelbar zu entnehmen und wird durch den Vers
183 ff. des zweiten Kapitels
zum Ausdruck gebracht. Hierzu heißt es im Qur’an: „ Oh diejenigen, die glaubt! Euch ist
das Fasten (Siyam) vorgeschrieben, wie es auch schon
denjenigen vor euch vorgeschrieben war, dass ihr vielleicht
gottesfürchtig seid.“
25
Aus diesem Vers lassen
sich zwei Kernaussagen herleiten. Zum einen wird deutlich,
dass das Fasten nicht nur ein
islamisches Gebot, sondern
auch Bestandteil der anderen
monotheistischen Religionen
ist, also bereits schon vor dem
Islam existiert hat. So z.B. die
zehn Fastentage zwischen
dem
jüdischen
Neujahr
(Rosch ha Schana) und Jom
Kippur, dem jüdischen Versöhnungstag, der als wichtigstes Fest im Judentum gefeiert
wird. Gemeint ist hier also
nicht das vorgeschriebene Fasten in der identischen Zahl der
Tage oder der Art und Weise
des Fastens. Vielmehr geht es
hierbei um das Prinzip der
Selbstdisziplin, dass durch das
Fasten gewährleistet wird.
Zum anderen sticht hier
der letzte Halbsatz ins Auge,
in dem die Gottesfurcht
erwähnt wird. Das Fasten war
schon immer ein Zeichen
menschlichen Gehorsams seinem Schöpfer gegenüber. Das
religiöse Gebot wird in diesem
Kontext mit Gottesfurcht in
Verbindung gebracht. Ein religiös überzeugter Muslim verfolgt das Gebot des Fastens
demnach nur deshalb, weil es
ihm von Gott auferlegt wurde
und weil er seinen Schöpfer
fürchtet.
Ausser dieser Hauptfunktion wird das islamische Fasten
im Qur’an auch in einem anderen Zusammenhang erwähnt.
Es hat nämlich gleichzeitig
auch eine reinigende, Vegebung bewirkende Funktion
und einen Sanktionscharakter.
Des Weiteren fällt im
Qur’an im Zusammenhang
mit dem Fasten die Empfehlung Allahs gegenüber Maryam (Maria), der Mutter Isas
(Jesu) auf. Im 19.Kapitel
spricht Allah zu Maria, dass
sie denjenigen, die ihr Vorwürfe wegen des Kindes auf
ihrem Arm machen werden,
lediglich die Antwort erteilen
soll, dass sie Gott ein Fasten
gelobt hat und deshalb zu keinem Menschen sprechen wird
(Vers 26 ff.). Mit dem Begriff
des Fastens ist an dieser Stelle nicht die gewöhnliche und
bekannte Enthaltsamkeit von
Essen und Trinken gemeint,
sondern die Enthaltsamkeit
von den Mitmenschen und
von deren Umgang.
Da das Fasten den gläubigen Menschen seinem Schöpfer näher bringt, haben wir alle einen Grund zur Freude...
Ahlan wa Sahlan ja Schahru
Ramadan!
Selma ÖZTÜRK
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
26
O
ku beni! Rabbim
beni bir kan pýhtýsýndan yarattý. O,
bana kalemle yazmayý öðretti. Ben yazýyorum þimdi!...
Benim adým “Ayet”. Ve
“ben”im kainatýn gözdesi.
Ýnsaným ben. Bezmü
Elest`te insan olmaya söz
veren.Hedeflerim var benim, daðlardan yüksek mi
yüksek. Aþaðýlarýn aþaðýsýna düþmemek için, Ýblis´i
karþýmda diz çöktürmek.
Ve bir hilafet kurup, Rabbime boyun eðmek.
Bir dalým ben Ýbrahim´in Tevhid kökünde.
Adem´den olma, Havva´dan doðma. Bir izciyim
Meryem yolunda.
Bir avuç toprak mýþým
yer yüzünden alýnmýþ, dönüþüm yine ona, toprak
alýn yazýmmýþ.
Dostum ben. Bir güver-
Seite 26
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Avukat Nalan SÖNMEZ
G
eliriniz yetmemeye
mi baþladý, kiranýzý, taksitlerinizi, faturalarýnýzý, yiyecek ve içiceklerinizi karþýlayamama
durumuna mý geldiniz, bu
durumda size yardým edecek tek þey: iflasýnýzý bildirmenizdir.
Özeliflasýn hedefi, çok
borçlu kiþileri bir süre sonra kendilerine yeni bir baþlangýç çizebilmeleri için
oluþan bir þans.
Borçlu olan kiþinin iflas
davasý bittikten sonra sorumlu ödeme haricinde kalan borçlarýndan kurtulmasý
saðlanýr. (Restschuldbefreiung). En erken iflas davasý
açýldýktan altý sene sonra bu
durum gerçekleþir.
Bu özeliflas davasý sýradan ve önceden serbest
meslek sahibi olan insanlar
içinde geçerlidir. Bu sayý
20 alacaklýyý geçmediði ve
eski çalýþanlarýnýza dair hiç
bir baðlatýnýz olmadýðý sürece (§ 304 I InsO) geçerlidir.
Ýflas davalarýnýn sonuçlarý dört farklý þekilde kapatýlabilir:
Ýlk olarak borçlu kiþiye
borçlarýndan arýnma planý
oluþturulur ve onun yardýmýyla alýcýlarla mahkeme
dýþý bir ödeme için anlaþma
16:52 Uhr
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Borçlarýnýzdan
Kurtulmanýn
Yolu
saðlanmaya çalýþýlýr.
Bu iþlem için borçlu kiþi
ya bu davalarla ilgilenen bir
avukata ya da sadece bu iþlerle ilgilenen borç danýþma merkezine baþvurur,
çünkü alýcýlarla mahkeme
dýþý anlaþma denemesi baþarýsýzlýkla sonuçlandýðý
takdirde sadece bu kiþiler
size bu dava için gerekli
olan belgeyi sunabilir.
Borçlu kiþinin maddi durumu avukat ödemelerini karþýlayamýyacak haldeyse, bu
kiþinin devletten danýþma
yardýmý alýp almýyacaðý incelenir.
Borçlarýndan arýnma
planýnda borçlunun ilk olarak bütün gelir giderleri sýralanýr. Kime nasýl ve ne
kadar miktar ödeme yapabileceði, yapmak istediði
göz önüne alýnarak hareke-
te geçilir. Bu oluþturulmuþ
plan bir alýcýdan reddedilirse veya baþka bir alýcý planýn ardýndan zorlu yürütümde ýsrar ederse, plan geçersiz bir hale gelir. (Bu en
çok görülen olaydýr)
Þimdi Avukatýnýz veya
borç danýþma yetkilisi bu
baþarýsýzlýkla sonuçlanan
anlaþmayý belgeleyebilir.
Bu belge oluþtuðunda, iflas
davanýzýn açýlýþý için yetkili iflas mahkemesine baþvurulur.(Insolvenzeröffnungsantrag)
Yerel mahkeme devreye
geçer ve yapýlmýþ olan plan
yardýmýyla tekrar borç miktarýný azaltmak için teklifte
bulunur. Eðer alýcýlarýn yarýsýndan çoðu buna razý
olursa, bu iþlem devreye
geçer. Bu teklifi hiç biri kabul etmezse, güvenilir bir
vergi memuruna veya yine
bir avukat aracýlýðýyla bu
iþlemler devam yürütülür.
Bu kiþi malýnýzýn mülkünüzün olup olmadýðýný
araþtýrýr.
Yetiþkin bir insan altý
sene boyunca gelirinin haciz edilebilicek bölümünü
yani aylýðýnýzýn 985 EURyu geçen miktarýný (nafaka
ödemeleri hariç) o kiþiye
vermek durumunda, buraya
kadar iþiniz þimdilik bitmiþ
sayýlýr. Lotto kazancý, hediye para gibi þeylere tamamen el koyulur. Bu altý sene
içersinde miras alýrsanýz
bununda yarýsýný vermek
durumundasýnýz. Borçlu kiþi bütün bunlara uyarsa
eðer; altý sene sonra mahkeme kendisinin geri kalan
bütün borçlarýný siler, bu
kredikart borcu, taksit bor-
Benim Adým Ayet
cinim esasen Muhammed
dostu. Bir karýncayým Süleyman dostu, bir yunusum
Yunus dostu, bir ateþim Ýbrahim dostu, zemzemim
Ýsmail dostu.
Düþmaným ben aslýnda
Ebu Cehillere kin kusan.
Ben karayým ezaný þaha
çýkaranýn teninde, karayým
Kabe´min örtüsünde kýr-
mýzýyým Hamza´nýn, Sümmeyye´nin, Mus´ab´ýn yattýðý yerde. Sapsarý bir güneþim Asr-ý Saadetin ufkunda parlayan. Yeþilim
ben Peygamber dostu olan.
Ve ben beyazým bütün
umutlarda bembeyaz ýþýldayan.
Ben köleyim aslýnda bir
harf öðretecek efendiyi
arayan.
Aþýðým ben. Fýrsat buldukça aþkýna kaçan, tenhalarda aþkýyla gizli gizli buluþan. Günün beþ saatinde,
Buraðým seccadeyle.
Kara topraðýn nazlý kýzýyým ben. Baharýn taze filiz, kýþýn kuru gazelim. Bir
çiçeðim gözünü göðe dikmiþ, bulutlara kanca tak-
özel köþe
cu veya vergi borcu bile
olabilir.
Para cezasý, hýrsýzlýk
tazminatý, dolandýrma ya
da bedensel zarar verme ile
oluþan borçlarýnýzý iflas davasý ile kapatamazsýnýz.
Ayný þey nafaka ödemesinde de geçerlidir.
Bir süre sonra farkýna
varýyorsunuz ki masraflarýnýz artýk gelirinizle örtülemeyecek bir hal almýþ ve
borçlarýnýzýn bu sayede kapanamýyacaðýný hissediyorsunuz. O zaman size sadece
bir teklifte bulunabilirim:
Bir avukata gidip iflasýnýzý
bildirmeniz. Yasal mahkemeye gidip danýþma yardýmý için bir belge alýp bir
avukata iþlemlerinizi rahatlýkla yaptýrabilirsiniz. Avukatýn sizden en çok talep
edebileceði miktar ise
10,00 EUR olacaktýr. Ama
çoðu durumlarda zaten bu
miktar bile istenmiyor.
Kendinizde hiç bir þüphe
ve korku oluþturmadan rahatlýkla bir avukata baþvurup yardým talep edebilirsiniz. Böylelikle hiç bir ödeme yapmadan hayata sýkýntýsýz tutunmanýn en doðru
yolunu bulmuþ olup, en kýsa zamanda bu borç bataklýðýndan kurtulursunuz.
mýþ. Çisil çisil yaðmurum
toprak anaya akmýþ.
Benim adým “Ayet”.
Gök benim, sonsuzluða
uzanan. Yer benim taneleri
bitiren. Aðaç benim, kökleriyle yeraltýna sarýlmýþ,
bir fidaným güneþe kucak
açmýþ.
Zalimim ben, her fýrsatta nefsine zulmeden. Yüzsüzüm, her defasýnda yeniden tövbe eden. Amacým
ümit olmak ümitsiz gönüllerde, hedefim sevda olmak sevdasýz yüreklerde.
Gün geçer, ömür biter, zaman su gibi akar. Marifet
demet olmak yaradanýn
kalbinde.
Benim adým “Ayet”.
Oku beni! Rabbim beni bir
kan pýhtýsýndan yarattý. O,
bana Kalemle yazmayý öðretti. Ben yazýyorum þimdi.
Þengül Uslu
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
dosya
aratýcý, yeryüzünün halifesi olarak
seçtiði insaný olgunlaþtýrmak, imtihan süzgecinden geçirmek, Takva
derecesine yüceltmek için
Ramazan orucunu þu ayetle farz kýldý.
‘Ey iman edenler!
Oruç, sizden öncekilere
farz kýlýndýðý gibi size de
farz kýlýndý. Umulur ki
korunursunuz. (Bakara:
18)
Ramazan, Allâh’a olan
kulluk þuurunu derinden
hissettiðimiz, ibadetlerle
yoðrulduðumuz bir rahmet
ayýdýr. Tutulan oruçlarý, kýlýnan teravih namazlarý,
okunan mukabeleleri, iftar
ve sahurlarý, sohbetleri,
dua, zikir ve niyazlarý ile
baþtan sona bir feyz ve bereket ayýdýr.
Sevap ve mükafatýn
katlandýðý; af ve maðfiretin bolca ihsan edildiði
müstesna bir aydýr.
Nefislerin terbiye edildiði, ihtiyaç sahiplerinin
doyurulup gözetildiði, birlik ve beraberliðimizin pekiþtiði mübarek bir zemindir.
11 ayýn Sultaný, “Evveli
rahmet, ortasý maðfiret ve
sonu cehennemden kurtuluþ” olan, Cennet kapýlarýnýn açýldýðý, cehennem kapýlarýnýn kapandýðý ve þeytanlarýn zincire vurulduðu
mübarek aya þükürler olsun yine kavuþtuk. Bu ayýn
manevi ikliminde coþmak,
rahmet pýnarýndan doya
doya içmek için manen ve
ruhen hazýr mýyýz?
Bu aya nasýl
hazýrlanmalýyýz?
- Öncelikle mazimizdeki kir ve günahlarýmýzdan
arýnmak, Hakk`ýn rýzasýna
ermek için Tevbe ve Ýstiðfar etmeli. Yaptýðýmýz hatalardan piþman olmalý, bir
daha iþlememek için niyet
edip Allah`tan yardým dilemeli.
- Ramazan ve Orucun
fazileti, Oruç fýkhýný, Peygamber (s.a.v) Ashabý ve
Ýslam büyüklerinin hayatlarýný, bu aydaki hassasiyetlerini okuyup tedkik etmeli, örnek ve ibret alýn-
16:52 Uhr
Seite 27
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Murat ÝLERÝ
Y
[email protected]
malý.
- Bir Manevi eðitim ayý
olan Ramazanda Gönül
dünyamýzý onarmak, yaþamýmýzý düzene sokmak,
yýllýk manevi temizliðimizi
saðlayabilmek için yeterli
vakti ayýrmalý, ihtimamý
göstermeli. Bu ayýn ruhuyla baðdaþmayan, vakit hýrsýzý ortam, program, dizi
ve etkinliklerden kaçýnmalý, her aný dolu dolu deðerlendirmeli.
- Bir misafir geleceði
zaman günler, saatler önce
ön hazýrlýðýmýzý yaptýðýmýz gibi, 11 ayýn Sultanýný
aðýrlamak, ondan azami
derecede istifade etmek
maksadýyla içimizi, dýþýmýzý, evimizi, camimizi,
çevremizi pýrýl pýrýl temizleyip paklamak, bu baðlamda özellikle sigara, alkol ve benzeri kötü alýþkanlýklarý býrakmak için
Ramazan altýn deðerinde
bir fýrsattýr. Nasýlki tabak
çanaklarýmýzý yýkamadan,
temizlemeden içine birþey
koymuyorsak, keza iç ve
dýþ temizliði de manevi
arýnmanýn, ibadetlerden istenilen hazzý duymanýn olmazsa olmaz þartlarýndandýr.
- Ahlak ve huyumuzu
güzelleþtirmek. Ýbadetler
bilinçsiz, þuursuz bir þekilde günah ve kötülüklerle
beraber yapýlýrsa, hazz
alýnmaz, o ibadetin de semeresi olan kemalata eriþilmez. Hadis-i þerifte de
belirtildiði gibi: “Kim kötü
sözleri ve kötü iþleri terk
etmezse, Allah’ýn onun yemesini, içmesini terk etmesine hiç de ihtiyacý yoktur.” (Buhari Savm: 8)
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Onbir
Ay`ýn
Sultanýný
Karþýlarken
Manen
teyakkuzda
olup, gerekli hazýrlýklarý
yaptýktan sonra þimdi Sultanla buluþmaya hazýrýz.
Ancak yolcu er geç yola
çýkar. Sayýlý günler de tez
geçer. Öyleyse her gördüðünü Hýzýr, her geceyi Kadir bil þuuruyla Ramazaný
doya doya yaþamalý. Ömrünün son Ramazaný, son
kalkan treniymiþ gibi ibadetlere sarýlmalý, kýymetini
bilmeliyiz.
Ramazan nasýl
yaþanmalý?
1-Oruç tutmak
Ramazan ayýnýn orucunu tutmak Ýslam`ýn þartla-
rýndan biri olup, her Müslümana farzdýr.
Ebu Hüreyre (r.a.)’den
rivayet edildiðine göre
Rasûlullah þöyle buyurdu:
“Kim faziletine inanarak
ve karþýlýðýný Allah’tan
bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiþ günahlarý
baðýþlanýr.”
(Buhârî, îman: 28, Savm:
6.)
Kudsî hadis de þöyle
beyan edilmiþtir: “Ademoðlunun -savm (oruç) dýþýndaki- tüm amelleri kendisi içindir. Ancak o (oruç)
Benim içindir ve Ben
onunla mükâfatlandýracaðým.” (Sahih Buhari)
Ramazan`da orucu mazeretsiz olarak terk etmek
büyük günahtýr.
Ramazan ayýnda, hasta
veya ruhsat sahibi olmaksýzýn kim bir günlük orucunu yerse, bütün zaman
boyu oruç tutsa bu orucu
kaza edemez. Ramazan`da
tutulan orucun sevabýna
eremez. (Buhari, Savm:
29; Tirmizi, Savm: 27,
(723)
2- Teravih namazýný
cemaatle camide
kýlmak
Namazlarý
cemaatle
kýlmaya özen göstermek.
Hz. Ebû Hureyre (r.a.)
derki, Bir kimse Ramazan
da inanarak ve sevabýný
umarak Kiyamul-leyl (teravih namazý) kýlsa geçmiþ
günahý maðfiret olur.
Akþam rehavetine, dizi
ve benzeri tuzaklara aldanmadan sevap hazinesi
camilere koþalým. Bu vesile ile irþad meclislerine,
sohbet halkalarýna katýlalým. Kalbimizi sohbet ve
27
muhabbet kelamýyla cilalýyalým. Unutmayalýmki Allah`ýn rahmeti cemaat üzerinedir
3- Kur’an okumak
dinlemek
Mukaddes kitabýmýz
Kur`an, bu ayda bulunan
kadir gecesinde indirilmeye baþlamýþtýr. Nitekim C.
Hakk kelamýnda Ramazan
ile Kur`an-ý þu þekilde iliþkilendirir. O Ramazan ayý
ki, insanlarý irþad için,
hak ile batýlý ayýracak
olan, hidayet rehberi ve
deliller halinde bulunan
Kur’ân onda indirildi.
(Bakara: 185)
Öyleyse Kur’an ayýnda
Kur’an’a sarýlalým, onu
hayatýmýza rehber kýlalým.
Kur`an okuma, öðrenme
ve anlama seferberliði düzenlemek suretiyle virane
gönülleri ihya edelim.
Okumasýný bilmesek bile,
kulaklarýmýzýn pasýný mukabeleler ile giderelim. Bu
sene
bir
farklýlýkla
Kur’an’ý okuduktan sonra
bir de mealini okuyalým.
4-Ýftar ettirmek
Aile baðýný, birlik, beraberlik duygusunu güçlendirmesi, toplumsal kaynaþma ve dayanýþmaya
katkýsý bakýmýndan önemli
bir yeri olan iftar sofralarýný kurmak, icabet etmek
bu ayýn güzelliklerindendir.
Efendimiz (s.a.v) “Bu
ayda her kim oruçlu bir
mü’mine iftar edecek bir
þey verirse, yaptýðý bu iþ
günahlarýnýn baðýþlanmasýna ve Cehennemden kurtulmasýna sebep olur.
Oruçlunun sevabýndan da
hiçbir þey eksilmeden onun
kadar sevaba kavuþur.”
Ashâb-ý Kiramdan bazýlarý, “Ya Resulallah, hepimiz
oruçluya iftar edecek bir
þey bulup verecek durumda deðiliz” dediler. Bunun
üzerine Resul-i Ekrem
Efendimiz Aleyhissalâtü
Vesselam, “Allah bu sevabý bir tek hurma ile, bir
içim su ile, bir yudum süt
ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir“ buyurdular (et-Tergib ve’t-Terhîb,
2:94)
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
28
5-Sahur yapmak
Ýbn-i Abbas (r.a.) þöyle
dedi: “Sahur yapýnýz, zira
sahurda bolluk-bereket
vardýr.” (Buhârî: Savm 20;
Müslim Siyam 45)
Özellikle tüm aile efradýyla beraber, çoluk çocuk
gece kalkmalý, o eþsiz lezzeti tatmalý, bereketine ermeli.
6-Kadir Gecesini
aramak
Bu ayda en önemli fýrsat
Kadir
Gecesidir.
“Kur’an ýn indiði, bin aydan daha hayýrlý olan Melekler ve Ruh (Cebrail) un
Rablerinin izniyle her türlü iþ için indiði selametli
gece.“ (Kadir suresi:1-5)
Baþ Öðretmenimiz Hz.
Muhammed (s.a.v). Bu geceyi nerede arayacaðýmýzý,
nasýl dua edeceðimizi þu
þekilde öðretmektedir.
Resulullah (sav)`a Kadir gecesi (Ramazan’ýn neresinde?) diye sorulmuþtu
O, Ramazan`ýn tamamýnda!” diye cevap verdi (Ebu
Davud, Salat, 824, (1387)
Hz. Aiþe (r.a): “-Ey Allah’ýn Rasûlü! Kadir gecesine rastlarsam nasýl dua
edeyim?” diye sordum.
der. Rasûlüllah (s.a.v): “Allahümme inneke afüvvün
tühýbbü’l-afve fa’fu annî:
Ý
GMG Kuzey Bavyera
Bölgesi-Hersbruck
Gençlik Teþkilatýnýn
düzenlediði Kermes ve
Futbol turnuvasý hareketli,
ve iddialý olduðu kadar bereketliydi de...
Hersbruck
Cemiyet
Baþkaný Vedat Arýk ve
Gençlik Teþkilatý Hersbruck Þube Baþkaný Osman Gündoðan güzel bir
organizeyle tadýmlýk bir
kermes ve tadýmlýk bir futbol turnuvasý organize etti-
16:52 Uhr
Seite 28
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Allah’ým sen çok affedicisin, affý seversin, beni affet.” diye dua et, buyurdu
(Tecrîd-i Sarih Tercemesi,
VI, 314).
7- Günahlardan
sakýnmak
Orucun farz kýlýnmasýndaki hikmetlerin baþýnda,
kiþiyi bataklýða sürükleyen, nefis ve þehvetine esir
kýlan,
dolayýsýyla
Hakk`tan uzaklaþtýran günahlardan korumak gelir.
Bir yandan iyilik yapan,
öte yandan kötülük ve haram iþleyenlerin durumu,
torbasýný üstten doldurup
dibini eliyle delen kiþiye
benzer. Nitekim Allah Resülu (s.a.v) þöyle buyurur.
Nice oruç tutanlar vardýr ki
(haramdan sakýnmadýklarý
için) oruçlarýndan nasipleri
sadece açlýktýr. (Hakîm,
Müstedrek: 1/431)
Öyleyse baþta kul hakký
olmak üzere her türlü haram ve yasaklardan sakýnmak ve uzak durmak suretiyle karþýlýðý cennet olan
oruc`un sevabýna erelim.
8- Cömert olmak
Namaz seni yolun yarýsýna ulaþtýrýr, oruç da hükümdarýn kapýsýna ulaþtýrýr. Sadaka ise, hükümdarýn huzuruna çýkarýr.
Þüphesizki, Allah cö-
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
merttir, cömert kullarýný
sever. Efendimiz (s.a.v) de
insanlarýn en cömerti iken,
bu davranýþý Ramazan`da
zirve yapardý. Çünkü bu
ayda iþlenen bir farzýn karþýlýðý diðer aydakilere göre
yetmiþ katýyla karþýlýk görecek. Nafilelerin karþýlýðý
ise diðer zamanda iþlenen
farzlar gibi sevaba vesile
oluyor.
Hasseten bu ayda aile
efradýnýn nafakasýný artýrmalý, sadaka ve mali yardýmlarýmýzla mazlum ve
maðdurlarý sevindirmeli,
yetim ve kimsesizlerin duasýný almalýyýz.
Dünyada 1.1 milyar insanýn ileri derecede, yani
günlük 1 $’ýn altýnda gelirle 2.7 milyar insanýn ise
günlük 2 $’ýn altýnda gelirle geçinen orta derecede
fakir olduðu bir dünyada,
“Komþusu aç iken tok yatan bizden deðildir” Hadis-i Þerifi daha da bir anlam kazanmakta ve mümin
kullara bir takým sorumluluklar yüklemektedir.
9- Güzel Ahlakla
süslenmek
Ramazan ayýnda açlýk
ve yorgunluk, yanýsýra ins
ve cin þeytanlarýnýn amellerimizi boþa çýkarmak
için azami gayret içinde
olacaðýndan diðer zamanlara nisbeten daha sabýrlý,
sakin olmalýyýz. Orucu sadece mideye deðil, gözümüze, kulaðýmýza, elimize,
dilimize ve ayaðýmýza da
tutturmamýz gerekiyor. Bu
yüzden oruç, insaný manevi hastalýklardan, kötü söz,
dedikodu, gýybet, yalan, iftira gibi illetlerden alýkoymalý. Birisi luzümsuz bir
lâf edecek veya kavga edecek olursa “Ben oruçluyum” denmesi gerektiðini
unutmamalýyýz.
10-Ramazan umresi
yapmak
Gücü yetenlerin bu ayda umre yapmasý çok sevap bir ameldir. Bir kadýn
Resulullah (s.a.v)e gelerek: “Ben haccetmek için
hazýrlýk yapmýþtým. Bana
(bir mani) arz oldu ne yapayým?” “Ramazan”da
umre yap, zira o ayda umre týpký hacc gibidir” buyurdu. (Ebu Davud, Hacc
79, Tirmizi, Hacc 95)
Eðer imkanlarýmýz buna el vermiyorsa gönlümüzde oralarýn aþkýný taþýmalý, hasretiyle yanmalý,
Allah`tan bir an evvel oralara varmayý dilemeliyiz.
11-Ýtikâf yapmak
Unutulmaya terk edilmiþ bu sünneti hayatýmýza
Hersbruck Gençlik
Teþkilatýndan Futbol Turnuvasý
ler.
Bölge Kur’an okuma
birincisi Muhammet Topçu’nun okuduðu açýlýþ
Kur’an-ý Kerimi ile baþlayan turnuvada namaz vakitlerinde açýktan okunan
ezan katýlýmcýlarý çok etkiledi.
Hersbruck
Cemiyet
Baþkaný Vedat Arýk`ýn açý-
lýþ konuþmasýndan sonra,
IGMG Kuzey Bavyera
Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu yaptýðý konuþmayla kardeþliðin önemine
ve futbol oynarken ahlakça en üstün olan takým kazanacak dedi.
Katýlýmcý
takýmlarý
oluþturan gençler ahlak
timsali gençlerdi.
Hersbruck Cemiyeti
Gençlik Baþkaný Osman
Gündoðan, proðramý ve
katýlýmcý gençlerin arasýndaki diyaloðu organize
ederken gelecek açýsýndan
ümitli olmamýzýn haklýlýðýný ortaya koyar olgunlukta idi.
12 takýmýn katýldýðý turnuvada, 1.liði IGMG
dosya
yeniden taþýmalý ve feyzine varmalýyýz.
Resulullah (s.a.v) vefat
edinceye kadar Ramazan`ýn son on gününde i`tikafa girer ve derdi ki:
“Kadir gecesini Ramazan`ýn son on gününde
arayýn”.
Resulullah
(s.a.v)’den sonra, zevceleri de i’tikafa girdiler.
(Müslim, Ý”tikaf 5, (1172)
Uzun süre mescidde kalamayanlar, en azýndan camiye girerken bulunduklarý süre için niyet etmeli, sevabýný Allah`tan beklemeli.
12-Fýtýr Sadakasý
vermek
Bayramdan önce her
müslümanýn vermesi gereken mali bir ibadettir. Bayram günü fakirlerin bir
nebze bile olsa sevincine
vesile olan, bu sadakayý
ihmal etmemeli, bilakis
bedenimizin ve sýhhatimizin sadakasý olan bu hayrý
fazlasýyla vermeliyiz.
Kulluðumuzun icabýný
yerine getirip, ibadetlerin
hakkýný vermekle bayramý
hak eden, hayatýný Ramazan, Ahiretini Bayram kýlan kullardan olmak duasýyla.
Würzburg Mevlana Camii
Gençlik Teþkilatý Takýmý
alýrken, ikinciliði Röthenbach Ditib, Üçüncülüðü
Weissenburg
Gençliði,
Centilmenlik kupasýný ise
Nürnberg Kervan aldý.
Proðram
sorumlusu
Murat Gündoðan’ýn organize ettiði kermes ve hizmetler takdire þayandý.
Kadýn-Erkek bütün görevliler muazzam bir dayanýþma örneði ortaya koydular.
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
özel köþe
Seite 29
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
M. Salih AYDIN
Eskilerden bir hikâye
Türkiye’de bizim küçüklüðümüzde Ramazan
yaklaþýnca hazýrlýklar baþlar millet harýl harýl Ramazan için hamur iþleri
yaparlardý. Mahalle ahalisi birbirine yardýmlaþarak
iþleri görürler yardýmlaþma ile iþleri götürürlerdi.
Mahalle sakinleri birlik ve
beraberlik içinde birbirine
destek olurdu. Çocuklar
yaramazlýk yaptýðý zaman
mahalleden bir büyük görürse olaya müdahele
eder, anneler babalar bu
iþe bir þey demezdi hatta
bir tokatta babadan veya
anneden yerdik. Onun için
korkar uslu uslu oynardýk
istisnalar hariç. Evler avlulu bahçeler içinde acýlar
ýzdýraplar hapisti. Komþular acýlarý paylaþýr beraber
aðlar beraber gülerdi. Mahallenin kocaman bir kapýsý vardý, akþam oldu mu
kapý örtülür sokaklara
bekçiler çýkar düdüklerini
öttürürlerdi. Yatsýdan sonra hiçbir ALLAH’ýn kulu
sokakta kalmazdý. Sinemalar bile kapanýr millet
evlerde sohbet ederdi. Babaanneler, Anneanneler
çocuk ruhlara masallar
anlatýrdý. Hayaller geniþ
olurdu oyuncaklarýmýzý
kendimiz yapar oynardýk.
O saf ard niyetsiz insanýmýz yok artýk. Dertlerimizi paylaþtýðýmýz sýrlarýný
sakladýðýmýz komþularýmýz çoktan göçtü anayurduna. Dünyayý elektronik
kirler kapladý gözlerimde
ise yaþlar. Koþuþturduðum sokaklarý tanýyamýyorum artýk derinlere dalýyorum. Tabii her insanýn
hatýralarý var derinlerde.
Tabiki güzel tekrar tekrar
yaþayacaðý anlarý vardýr.
Kumandalarý elimizden
atalým ve o anlara dalalým,
beynimizdeki hatýra defterini okuyarak, elbette gülümseyeceðimiz bir aný
veya hüzünleneceðimiz
özlemini çektiðimiz ve
kaybettiðimiz bir büyüðümüz veya küçüðümüz
vardýr.
Ramazan`da sahura
16:52 Uhr
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
Hacarabýn
Serüvenleri
[email protected]
kalkar yemek yerdik oruç
tutabileceðimizi sanarak
ama öðlene zor dayanýr
gizlice yerdik. Büyüklerimiz aferin kýzýma veya
oðluma der baþýmýzý okþardý. Ama bazende suçsuz dayak yediðimizde
olurdu. Velhasýl iyi ve acý
günlerimiz oldu ama bu
zamandan daha iyi günlerdi. Þimdi sadece kendimizi düþünen insan olduk.
Bir silkinelim artýk.
Gelelim Hacarab ve diðer hikâyelere.
Hacarabýn kitaplarý
Babam; bir zaman Hicazdaki teyzesi Karaman`a gelmiþ onu da göreyim diye yalnýz izine gitti.
Tabii izin bitiþinde elinde
bir valiz olduðu halde çýktý geldi. Biz de etrafýnda
halka olduk valizin içinden yiyecek bir þey çýkacak babam hediye getirdi
diye. Bir de baktýk ki valizde bir tane bile yiyecek
bir þey yok sadece kitap,
býrak yiyecek giyecek bile
yok. Çocuklar þok olmuþ
babama, hepsi de manalý
manalý bakmýþtý. Kitap,
kitap, kitap… Babamsa
gülüyordu.
Benim Askerlikte
Böyle Geçti
Herkes askerliðini anlatýr. Vay þöyle olmuþ vay
böyle olmuþ. biz paralý askere gittik. Bize Mehmetçik demediler Mehmet
aða dediler. E ne yaparsýn.
Biz, yani paralý askerlik
yapanlar, yine de birþeyler
anlattýk; þimdi müsaade
ederseniz ben de sizlere
birþeyler anlatacaðým. Sene 1983 Haziran ayý yolumuz Burdur’a düþtü. Bir
24
akþamüstü tugaya teslim
olduk. 11. dönem 58 topçu
er eðitim tugayý 2 inci
muhabere bölüðü 1 inci
takým 1 inci manga 10 uncu asker. Neyse biz gece
olduðundan sivil elbiselerle koðuþlara dolduk
ama sivil elbiseyle nöbeti
de tuttuk. Sabah erkenden
kalktýk (kaldýrdýlar). Mýntýka temizliðinden sonra
kahvaltý yaptýk. Kahvaltýdan sonra, 2 inci muhabere bölüðü olarak dört takýma bölündük, ben 1 inci
takým 1 inci mangaya düþtüm. Hizaya dizildikten
sonra, önce askeri elbiseleri aldýk, sonra askeri elbiseleri giydik ve sivilleri
teslim ettik geldik bölüðe.
Benim elbise o kadar dar
ki sorma gitsin içinde boðuluyorum. Baktým Konya Bozkýr’dan bir arkadaþýn elbisesi o kadar bol ki
adam içinde kayboluyor.
O arada benim pantolonun dikiþleri birkaç yerden gitti. Arkadaþa dedim
ki:
-Senin elbiseler bol benim elbiseler dar gel deðiþelim.
Arkadaþ:
-Tamam dedi. Üstümüzü hemen oracýkta deðiþtik elbiseler bana da arkadaþa tam oldu ama sökükleri görünce itiraz edecek
oldu. Ben de:
-Dikiþ takýmýn yok
mu? Dedim.
-Var dedi.
-O zaman git hemen
dikiver ne olacak dedim
oda ikna oldu böylece dar
elbiselerden kurtuldum.
Öðleye doðru iþtima ol-
duk bölük komutaný:
-Birinci takým birinci
manga ona kadar say ve
ayrýl. Onuncu adam bendim ayrýldýk.
-Ýstikamet yemekhane.
Böylece þanslý olduðum
ortaya çýktý. Yemekhaneye
vardýk orada bir Karadenizli onbaþý var.
Bize:
-Oturun zaman var dedi. Biz de oturduk konuþuyoruz. Tam bu arada bir
astsubay içeri girdi biz
ayaða kalktýk onbaþý selam verdi bize de oturun
diye eliyle iþaret etti biz
de oturduk. Asteðmen de
yemekhaneyi þöyle bir arþýnladý geri geldi. Onbaþýnýn önünde durarak hazýr
ol dedi ve elleriyle çene
altýndan bir vurdu ki sorma gitsin onbaþýnýn ayaklarý yerden kesildi. Korkumuzdan biz de hazýr ola
geçtik ne de olsa daha 1
inci gün.
Asteðmen onbaþýya:
-Benden izin almadan
askere nasýl otur dersin
dedi ve çýktý gitti. Meðerse adam yüzbaþýyý bile tokatlamýþ ve hiçbir görevi
yokmuþ sadece gün dolduruyormuþ.
Gelelim olayýn devamýna.
Bizi yine iþtima ettiler
ve ordan asteðmenin biri:
-Çavuþ olacaklar ayrýlsýn dedi. Ayrýlanlar olmasýn mý askeri bir gülümseme aldý.
Asteðmen:
-Bunlar da Avrupa çiðnemiþ gelmiþler 2 ayda çavuþ mu olunur? Diye baðýrýnca bizimkilerin yüz-
29
lerinde þimþekler çaktý.
Baþka bir gün sabah
kahvaltýsýndan sonra yine
iþtima olduk. Komutan:
-Mutfaða gönüllü gitmek isteyen þu tarafa ayrýlsýn.
Herkes ayrýldý ama
Samsun Terme`den bir arkadaþa:
-Kardeþim bu iþin içinde bir þey var biz de ayrýlalým.
Arkadaþ:
-Yok, duralým ayrýlanlar gitsin dedi.
Ben de bile bile ayrýlmadým ama mutfaða ayrýlanlarý deðil kaytaranlarý
yani bizi gönderdiler. Aslanlar gibi gittik mutfaða
önümüzde küçük bir dað
fasulye yýðýlý temizle temizle bitmiyor. Sonra baþýmýzdaki onbaþýný çaðýrdým:
Otura otura belim aðrýdý baþka bir iþ yok mu?
-Var gel dedi.
Gittik ki ne göreyim et
iþleri öbüründen de beter.
Hayatýmda yapmadýðým
bir iþ. Uzatmayayým daha
sonrada salatalýk soymaya
gittik de kurtulduk. Yemin
töreninden sonra Ramazan bayramý geldi bize on
gün izin verdiler. Memlekete gittik. Daha sonra da
birinci takým birinci manganýn özelliðini bir sefer
daha yemekhane ve çamaþýrhaneye giderek hallettik. Haa üç seferde atýþa
gittik. Malum birinci takým birinci manga olduðumuz için atýþlarda yazýcý olduk. Sonra da mermiler bayatlar diye bitinceye
kadar atýþ yaptýk.
Eee 2 aylýk askerlik bu
kadar olur. Ama þimdiki
paralý askerlerden daha
kýdemliyiz buna da þükür.
Kardeþlerim burada
noktayý koyarken Ramazaný þerifimiz hayýrlý olsun der Fýtr bayramýmýzýn
da hayýrlý olmasýný Yüce
Mevla’dan dilerim. Ýnþaallah yüzleriniz hep gülsün. Allah’a emanet olun
bir dahaki sefere ya nasip.
Selam ve dua ile.
37. sayi sayfalar hessen
30
30.08.2009
16:52 Uhr
Seite 30
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Aðustos - August 2009 . Ramazan 1430
bulmaca
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16:53 Uhr
Seite 31
37. sayi sayfalar hessen
30.08.2009
16:53 Uhr
Seite 32

Benzer belgeler