Trabzon

Transkript

Trabzon
Genel Bilgiler
Trabzon
Yüzölçümü: 4.685 km² Nüfus: 740 569 (2007) İl
Trafik No: 61
http://www.trabzonkulturturizm.gov.tr/dosya/1128169/h/havadantrb23.jpgİlin
nüfusu,
2007
yılı
Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre
740.569'dur.
Şehirler
nüfusu
396.646,
köyler
nüfusu ise 343.923'dür. Merkez İlçe nüfusu 292.513'dür.Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına
göre Trabzon, Karadeniz Bölgesi içinde yer alan 14 İl arasında nüfus çokluğu
bakımından Samsun'dan sonra 2'inci sıradadır. Bölgede toplam 10.000.000 kişi
yaşamaktadır.
Bu
nüfus
Türkiye'nin
toplam
nüfusunun
%
12.44'ünü
teşkil
etmektedir.Doğu Karadeniz Bölgesinde yer alan Trabzon Kafkasların ve İran transit
yolunun başlangıcında yer alır. Karadeniz'e kıyısı olan diğer ülkelerin limanlarıyla
bağlantısı bulunmaktadır. Tarihi ve doğa güzellikleri ile dört mevsim gezip görülebilecek
turizm şehridir.
17 İlçeye sahip olan Trabzon'un 9 İlçesi 114 km.lik
sahil şeridinde sıralanmıştır. Bunlar, batı-doğu
istikametine doğru Beşikdüzü, Vakfıkebir, Çarşıbaşı,
Akçaabat, Yomra, Arsin, Araklı, Sürmene ve Of'tur.
Diğer İlçeleri olan Tonya, Düzköy, Şalpazarı, Maçka,
Köprübaşı,
Dernekpazarı,
Hayrat
ve
Çaykara
sahilden içeridedir. Beşikdüzü ve Şalpazarı 1988, Çarşıbaşı, Düzköy, Köprübaşı,
Dernekpazarı
ve
Hayrat
1990
yılında
ilçe
olmuşlardır.
http://www.trabzonkulturturizm.gov.tr/dosya/1-128170/h/fzl0474.jpg
77 Belediyesi bulunan Trabzon'da belediye sayısı bakımından ilk sırayı 15 belediye ile
Akçaabat ilçesi alırken, Çarşıbaşı ve Dernekpazarı ilçeleri de 1'er belediye ile son sırada
yer almaktadır. İlimiz engebeli bir arazi üzerinde dağınık bir yerleşim gösteren 480 köye
ve 375 mahalleye sahiptir.
Tarihçe
Kafkaslar üzerinden gelen Orta Asya kökenli Türk
kavimlerce kurulduğu yönünde görüşler mevcuttur.
Kentin adına ilk kez Ksenephon'un Anabasis adlı
eserinde
“Trapezus”
olarak
rastlanmaktadır.
Kafkaslar üzerinden gelen Orta Asya kökenli Türk
kavimlerce kurulduğu yönünde görüşler mevcuttur.
Kentin adına ilk kez Ksenephon'un Anabasis adlı eserinde “Trapezus” olarak
rastlanmaktadır. Bu adı eski kent merkezi olan Orta ve Yukarı Hisar mevkiinin, masa
formunu anımsatan bir yapıya sahip olmasından aldığı belirtilmektedir. Avrupa ile
Asya'nın İpek yolu üzerindeki en önemli irtibat noktasında bulunan Trabzon, bu
öneminden dolayı tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Tarihin en eski
çağlarından beri insanoğlunu barındırmış olan bu güzel kent öykülerle, türkülerle dolu
zengin bir kültürel mirasa sahiptir.
Tarihsel süreçte kentin; Miletler, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Komnenos’ların
egemenliği altına girdiği bilinmektedir. 13.yüzyılın başlarında kurulup 250 yılı aşkın bir
süre hüküm süren Trabzon Komnenos Prensliği 26 Ekim 1461 yılında Fatih Sultan
Mehmet' in Trabzon'u fethiyle sona ermiştir.
Müzeler, manastırlar, camiler, türbeler, hanlar, hamamlar, bedesten ve kenti çevreleyen
surlar, sivil mimari örnekleri ve çarşılar kentin tarihi
dokusuna bir nakış gibi işlenmiştir.
Doğunun bu gizemli kenti çok sayıda yerli ve
yabancı
gezginler
tarafından
ziyaret
edilerek
adından övgü ile söz ettirmiş, ünlü seyyah Marko
Polo ve Evliya Çelebi'nin anılarına da konu olmuştur.
Batılıların "muhteşem" diye adlandırdıkları Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın
doğup büyüdüğü ve 15 yaşına kadar yaşadığı kentte, Roma, Bizans ve Osmanlı
döneminden günümüze ulaşan pek çok tarihsel anıt vardır.
Tarihi ve kültürel değerlerin yanı sıra, gölleri,
akarsuları, dağları, yaylaları kenti ayrıcalıklı yapan
başlıca doğal güzelliklerdir. Bol yağışlı iklimin
sunduğu doğal güzelliklerin yanında, insan elinden
çıkan nadide eserler görenlerin hayranlıklarını
kazanacak
niteliktedir.http://www.trabzonkulturturizm.gov.tr/dosya/1-105080/h/surlar111.jpgGümüş
ve
altının Trabzonlu zanaatkarların elinde nakşa dönüştüğü kazazlık ve hasır bilezik
ürünleriyle, horonu, kemençesi ve diğer folklorik unsurlar Trabzon'un dünya tanıtımında
başlıca simgelerdir.
Doğal konumu ve sunduğu diğer imkanlar ile her mevsim gezilip görülmeye değer
Trabzon; tarihi eserleriyle, yeşilin her tonunu sergileyen bitki örtüsü ile kıymetli bir
hazine gibidir. Tarımsal ürünlerimizin başında gelen; tütün, fındık ve çay yöre
ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır. Adına şiirler yazılmış hamsinin kent
mutfağında özel bir yeri vardır.
Dillere destan Trabzon tereyağı ile peyniri ve mısır unu karışımı ile yapılan kuymak yöre
mutfağındaki özgün yerini hala korumaktadır. Trabzon' da, 1990’lı yılların başlarında
yabancı ticari firma sayısı yalnızca 4 iken, 1995'lerde bu sayı 500’leri aşmış ve gün
geçtikçe yabancı yatırımcıların oranında artış devam etmektedir.
Uluslararası ticaret merkezi olarak artan önemi ile Kafkasya, Orta Asya ve batı arasında
bir köprü görevi gören Trabzon, Ortadoğu ve Bağımsız Devletler Topluluğu ile gelişen
ticarette önemli bir rol oynamaktadır. Üniversitesi, modern limanı, uluslararası hava
limanı, serbest bölgesi ve turizm potansiyeli ile aydın ve başarılı bir geleceğe doğru
ilerlemektedir.
Coğrafi Yapı ve İklimsel Özellikler
Doğu Karadeniz Bölgesinde 40-33 ve 41-07
kuzey enlemleriyle 39-07 ve 40-30 doğu
boylamları
arasında
kalan
4685
km2’lik
yüzölçümüne sahip Trabzon'un Güneyinde
Gümüşhane, batısında Giresun, doğusunda
Rize
İlleri,
kuzeyinde
de
Karadeniz
bulunmaktadır. Nüfusu günümüzde 214.949’dur. Deniz seviyesinden başlayarak güneye
doğru artan yükseklik bölgede 3000 metreyi bulur (Haldizen Dağı 3325m). Yüksek
kesimlerde genellikle dağlar, tepeler ve yaylalar yer almaktadır.
Genel itibarıyla yayla vasfında olan Trabzon ili, Çoruh Vadisi ile Melet Çayı arasında sahile
paralel uzanan dağlardan teşekkül eden takriben 325 km. uzunluğundaki çok engebeli
platformun kuzey kısmını kaplar. Bu
platform güneyde Çoruh-Kelkit Vadisi
tarafından kesilmiştir. Bu doğal sınırlar
içerisinde Doğu Anadolu ile Karadeniz
kıyılarını birbirine bağlayan 2000 metre
rakımlı Zigana geçidi meşhurdur.
Güneyinde
Gümüşhane
ve
Bayburt,
batısında Giresun, doğusunda Rize illeri ile çevrili olan Trabzon, kuzeyinde de Karadeniz'e
kıyısı vardır. Yerleşim yoğunluğu sahil kesimlerdedir.
Deniz seviyesinden başlayarak güneye doğru
artan yükseklik bölgede 3000 metreyi bulur.
Yüksek kesimlerde genellikle dağlar, tepeler ve
yaylalar yer al-maktadır.
Bitki örtüsü açısından son derece zengin olan
Trabzon'da
440'ı
bölgeye
has,
Türkiye
genelinde
nadir
olan
2500
bitki
türü
bulunmaktadır.
Trabzon iklimi yazın sıcak kışın ise normal
soğukluktadır. Yaz aylarının ortalama sıcaklığı
+32 derece dolaylarındadır. Kışın en soğuk
günlerinde
sıcaklık
düşmektedir.
-6
İlkbahar
dereceye
ayları
kadar
genellikle
yağmurlu ve sislidir. Sonbahar ayları ise oldukça güzel geçer.
Trabzon nemli bir iklime sahip, olup nem oranı zaman zaman % 99' lara kadar
çıkmaktadır. Yıllık ortalama yağış miktarı 800-850 kg/m2 . İç kesimlere doğru çıkıldıkça
yağmur oranı da artmaktadır. En az yağmur yağan aylar Temmuz ve Ağustos ayları olup en
çok kar ise Şubat ayında yağmaktadır.
En soğuk aylar Ocak ve Şubat aylarıdır. Bu
özellikleri ile birlikte Trabzon'un ikliminin
ılık
ve
yumuşak
olduğu
söylenebilir.
Sahilden içe doğru gidildikçe havanın daha
güzel,
suyun
görülür.Yıllık
daha
deniz
temiz
suyu
olduğu
sıcaklığı
ortalaması 16.1° olup, Ağustos ayında
27.5°C' ye ulaşır. En düşük değer ise, Mart
ayında 6.0°C dır.
Tarihi Yapılar
Atatürk Köşkü
Köşk, 19. yüzyıl başlarında Trabzon’a hakim Soğuksu
Sırtlarında Konstantin Kabayanidis tarafından yazlık
olarak yaptırılmıştır. Avrupa ve Batı Rönesans
mimarisinin etkilerini taşıyan binada büyük ve
gösterişli Avrupa simgeleri kullanılmıştır. Bununla
birlikte
Köşkün
dış
cephesinde
taş
işçiliği
kullanılmış olup, bahçesi çam ağaçlarıyla çevrilidir. İç cephede tuğla kullanılmış
merdivenler ahşap ve korkulukludur. Katlarda karo kullanılmış ve tavanlar ampir tarzda
alçı süslemelidir. Su ve ısı tesisatı ise zamanın ileri teknolojisiyle döşenmiştir. Atatürk
Köşkü, bodrum katıyla birlikte 4 katlı tesçilli bir yapıdır. Giriş katında oturma odası,
dinlenme odası, yemek odası ve misafir odası bulunmaktadır.
Kattaki mekanlara geçit veren giriş katı salonunda Atatürk’ ün 15 Eylül 1924 tarihi akşamı
Belediyece verilen yemekte yaptığı konuşmalarının metni asılıdır. Salonun ortasında
bilardo masası bulunur. Tavana asılı porselen gövdeli avize Nemlizade Konağı’ ndan temin
edilmiştir. Salonun kuzey girişindeki dinlenme odasında büyük önder mal varlığının büyük
bir bölümünü millete armağan etme kararını imzalamıştır.
Birinci katta çalışma odası, büyük
yatak odası, bekleme odası ve toplantı
odası vardır. Bu
odalara
geçit
veren
salon
duvarlarında Atatürk’ün değişik yurt
gezilerine ait fotoğrafları ve bizzat
kendi kurşun kalem işaretlerinin
bulunduğu
Türkiye
haritası
bulunmaktadır. İkinci katta ise salon
ve
salona
açılan
iki
oda
bulunmaktadır.
Büyük önder Atatürk Trabzon’u üç kez ziyaret etmiştir. Atatürk Eylül 1924 tarihinde
Trabzon’a ilk ziyaretini gerçekleştirdi. 15 Eylülde Trabzon Belediyesi’ne ve 3. Genel
Müfettişliği ziyaretlerinden sonra Soğuksu’ ya gezi amaçlı götürülmüş ve burada
dinlenmek için durmuştur. Atatürk ikinci kez Kasım 1930′da Trabzon’u tekrar
onurlandırdığında Köşk’te ağırlanmış ve çok memnun kalmıştır. Büyük Önder Haziran
1937 tarihinde Trabzon’u üçüncü kez ziyaretlerinde kendisi için hazırlanan Köşkte iki gece
kalmıştır. 11 Haziran gecesi Köşk’te bütün mal varlığını, canından çok sevdiği Türk
Ulusuna armağan etme kararı almış olan Atatürk mal varlığının bir listesini hazırlayarak
gereğinin yapılması için Başbakan’ a göndermiştir.
Atatürk Trabzon’daki Köşk’ ten mal varlığını milletine adarken şöyle diyordu: “İnsanın
serveti manevi kişiliğinde olmalıdır. Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime
vermekten ferahlık duyuyorum.”
Bilinmeyen bir sebepten dolayı Soğuksu’daki Köşk Türk Ulusuna armağan edilen mal
varlığı listesinde yoktu ve ölümünden sonra kız kardeşi Makbule BOYSAN’ a kaldı.
Bütün mal varlığını Ulusuna bağışlama kararı alan Atatürk’ün Başbakanlığa gönderdiği
listede Köşk’ ün yer almaması konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür.
8 Temmuz 1942′de Trabzon Belediyesi BOYSAN’dan Köşk’ü 10.000 lira karşılığında satın
almıştır. Trabzon İcra Memurluğu tarafından binanın yevmiyesi yapılmış ve aynı yıl Köşk
halka açık müze haline dönüştürülmüştür. Atatürk Köşkü Trabzon’a gelen ziyaretçilerin
çoğunluğu tarafından ziyaret edilen tarihi bir mekandır.
Ceohanelik
İreni ve Fatih kulesi olarak bilinen yapının Yıldız Sarayı albümlerindeki resminin altında
H.1305 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Kapısı üzerinde II.Abdülhamit tuğrası ve kitabe de
bunu doğrular. Cephaneliğin 1887 yılında yaptırıldığı kesin olarak anlaşılmaktadır.
Yaklaşık 25-40 m. çapında iç içe dairevi iki bölümden oluşmaktadır. İç bölüm dört, dış
bölüm ise üç katlıydı. İç ve dış yapılarda oval kemerli üçer adet pencere bulunmaktadır.
Yüksek bir koruma duvarı içine alınmış olup batı yakınında ise karakol hanesi vardı. 19161918 Rus işgali sırasında mühimmat deposu olarak kullanılmış ve 9 Temmuz 1919′da bir
patlamayla örtüsü yıkılmıştır.
Günümüzde özel sektör tarafından aslına uygun olarak restore edilmektedir.
SÜMELA MANASTIRI
Trabzon’un Maçka İlçesinin Altındere Köyü sınırları
içinde,
Altındere
vadisine
hakim
Karadağ’ın
eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan
Sumela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” adı
ile anılır. Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte
bulunan yapı, bu konumuyla manastırların şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su
kenarlarında kurulma geleneğini sürdürmüştür.
Meryem Ana adına kurulan manastırın “Sumela” adını “siyah” anlamına gelen “melas”
sözcüğünden aldığı söylenmektedir. Bu ismin manastırın kurulduğu koyu renkli
Karadağlar’dan geldiği düşünülmekte ise de, Sumela kelimesi buradaki Meryem tasvirinin
siyah rengine bağlanabilmektedir. Ünlü tarihçi J.P.Fallmerayer’in de (1790-1861) yılında
buraya geldiğinde dikkatini çektiği gibi renginin koyu, hata teşhis edilemeyecek derecede
siyah oluşu bu adın esasının teşkil etmiş olması mümkündür. Gürcü resim sanatında,
XII.yüzyılda sanat aleminde siyah Madonna ismi altında tanınan bir takım Meryem
ikonlarının yapıldığı ve yayıldığı bilinir.
Buranın başlıca gelir kaynağı olan bir Meryem Ana
resminin eksikliğine ve mucizeler yarattığına halkı
inandırmak böylece onun değerini büyütmek için
uydurulduğu kolayca sezilen rivayete göre, güya bu
resim, İsa’nın havarilerinden Lukas tarafından
yapılmış. Lukas’ın terekesinden Atina’ya geçmiş fakat Theodosius devrinde, 4.yüzyılda
resim kendiliğinden buradan ayrılmak istemiş, bir gün melekler tarafından gökte
uçurularak Trabzon dağlarındaki bu kovuğa getirilip bir taşın üzerine bırakılmıştır. Tam bu
sıralarda Atina’dan Trabzon’a gelen Barnabas ve Sophronios adlarında iki keşiş de bu ücra
dağın ıssız yamacında bu resmi bulmuşlar ve burada Anakaya Kilisesini inşa ettirmişlerdir.
6.yüzyılda imparator Justinianus’un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi
üzerine generallerinden Belisarios tarafından tamir edildiği de söylenmektedir. Yine başka
bir efsaneye göre, büyük bir kasırga sırasında Meryem’in yardımı ile canını kurtaran
III.Alesios burasını yeni bir tesis halinde inşa ettirmiş, zengin vakıflar bağışlamış bir
Khrysobullos yeni bir ferman ile de bu vakıflarını sağlam esaslara bağlamıştır.
Manastırın 1650′ye kadar dış kapısı üzerinde görülebilen 1360 tarihli, beş mısralık bir
manzum kitabede III.Alesios, bu tesisin kurucusu (ktetor), “Doğu ve Batı (=Iberia)’nın
hakimi imparator” olarak gösterilmişti. Alesios 1361 yılındaki bir güneş tutulmasını
burada karşılamıştır. Bu prensin sikkelerinde güneş resmi bu olayla ilgili kabul
edilmektedir. 1365 tarihli “vakfiyesi” ile de manastırın bütün idari şartlarını, arazisini,
gelirlerini düzene koyduktan başka, Trabzon’a gelecek bir tehlikeyi, bir Türk akınını
önlemek üzere, buradaki keşişlerin daima uyanık bulunmalarını da bildirir.
Sumela Manastırı’nın kuruluşu bilimsel verilere göre 13.yüzyıla kadar inmektedir. Kısacası
Trabzon Sumela Manastırı, Trabzon
Kommenoslar olarak bilinen ve 1204
tarihinde
Trabzon’da
kurulan
Kommenos
Prensliği’nden III.Alexios (1349-1390)
zamanında manastırın önemi artmış ve
fermanlarla gelir sağlanmıştır.
Doğu Karadeniz kıyılarının Türk egemenliğine girmesini takiben Osmanlı Padişahlarından
Yavuz Sultan Selim (1512-1520) manastıra iki şamdan hediye ettiği, ayrıca Trabzon fatihi
II.Mehmet’in de manastırın haklarını tanıdığı ve birçok manastırda olduğu gibi Sumela’nın
da haklarının fermanlarla korunduğu bilinmektedir.
Manastırla ilgili Sultan II.Bayazıt, I.Selim, II.Selim, III.Murat, İbrahim, IV.Mehmet,
II.Süleyman, Mustafa ve III.Ahmet tarafından fermanlar da çıkarıldığı bilinmektedir.
Sumela Manastırı’nın 18. yüzyılda birçok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle
süslenmiştir. 19.yüzyılda büyük binaların ilave edilmesiyle manastır muhteşem bir
görünüm kazanmış, en zengin ve parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde son şeklini alan
manastır pek çok yabancı seyyahın ziyaret ettiği, yazılarına konu edilen bir yer haline
gelmiştir. Bu yazarlar arasında, Ghikas (1755), Stephan (1764), Hysilantes (1775),
G.Palgrave (1826-1888) sayılabilirler. Trabzon’un 1916-1918 yılları arasındaki Rus işgali
sırasında manastıra el konulmuş, 1923′den sonra tamamıyla boşaltılmıştır.
Sumela Manastırı’nın başlıca bölümleri; Ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci
odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadır. Bu yapılar topluluğu oldukça geniş
bir alan üzerine inşa edilmiştir.
Manastırın girişinde su getirdiği anlaşılan büyük su kemeri yamaca yaslanmış durumdadır.
Çok gözlü olan bu kemerin büyük bölümü restore edilmiştir. Dar uzun bir merdivenle
manastırın
ana
girişine
ulaşılmaktadır. Giriş kapısının
yanında
muhafız
bulunmakta,
merdivenle
odaları
buradan
iç
bir
avluya
inilmektedir. Solda, manastırın
esasını teşkil eden ve kilise
haline
önünde
getirilen
mağaranın
çeşitli
manastır
binaları bulunmaktadır. Sağ tarafta kütüphane yer almaktadır. Manastırın kütüphanesinde
evvelce kataloğu yapılan ve çoğunluğu 17-18. yüzyıllara ait çeşitli el yazmalarından 66
tanesi Ankara Müzesi’nde, içinde minyatürler olan ve Bizans eseri 1000 tanesi İstanbul’da
Ayasofya Müzesi’ndedir. Ayrıca 150 kadar da taş baskı kitap vardır.
Sultan Selim’in hediye ettiği şamdanlar 1877′de çalınmıştır. Manastıra ait başka bir
Meryem ikonası da Oxford’da özel bir koleksiyondadır. 1436 tarihli işlemeli gümüş
madalyon ile 1438 tarihli işlemeli bir örtü de Atina’daki Benaki Müzesi’ndedir. Yine sağda
yamacın ön yüzünü kaplayan büyük balkonlu bölüm keşiş odaları ve misafir odaları olarak
kullanılmıştır ve 1860 yılına tarihlenmektedir. Avlunun etrafındaki binalarda odalardaki
dolapları, hücreleri, ocakları ile Türk sanatının etkileri de görülmektedir. Manastırın ana
ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve ona bitişik şapelin iç ve dış duvarları
fresklerle donatılmıştır. Kaya kilisesinin içinde avluya bakan duvarda III. Alexios dönemine
ait fresklerin varlığı tespit edilmiştir. Şapeldeki freskler ise 18. yüzyılın başlarına
tarihlenmektedir ve üç ayrı devirde yapılan üç tabaka görülmektedir. En alt tabakanın
freskleri daha üstün niteliktedir. Her tabakada konuların da değiştiği dikkati çekmektedir.
Buradaki fresklerin 1710-1732 yıllarında yapıldıklarını bildiren yazılar tespit olunmuştur.
Halbuki mağara kilisenin inde avluya komşu duvarda III.Alexios devrine ait freskler de
tespit edilmiştir. Bugün bu portrelerden hiçbir iz kalmamıştır. Dışarıda kaya sathına
işlenmiş ve bugün yalnız üst şeritleri kalabilmiş olan büyük bir mahşer sahnesinin dökülen
sıvalarının altından başka sahnelerin gün ışığına çıktığı görülmektedir. Üzerinde bir ejder
ile süvari iki aziz (Georgios ve Demetrios) tasvir edilmiş bulunan küçük bir şapelin
duvarında tabakanın altında üç tabaka daha resim bulunduğu tespit edilmiştir.
Nitekim bir yerde en alt tabakada imparator kıyafetinde diademli bir figürün üstünde
diademli başka bir figür bunun üstünde de matemorphosis, yan itabor adında İsa’nın
görünüşünün değişmesi (suretinin değişmesi) sahnesi işlenmiş bulunmaktadır. Bu durum
karşısında Sümela Manastırı’nın eski ve o nispette de değerli duvar resimleri, sıvaların
tamamen dökülmediği yerlerde alt tabakalarda da mevcuttur.
Kutsal suyu toplayan şadırvanda sivri kemerleriyle Türk Mimarisi karakterindedir.
Sümela’nın yüz metre kadar kuzeyinde yine dağ yamacına oyulmuş erişilmez durumda ve
içinde freskleri olan şapeller bulunmaktadır. Sümela Manastırı’nda 1998′den beri Kültür ve
Turizm Bakanlığı’nca yürütülen bir proje dahilinde zarar gören duvarlar temizlenip restore
edilerek koruma altına alınmıştır.
Manastırın ana bölümü üst çatıyla kaplanmış olup, Ana Kaya Kilisesindeki freskler
temizlenerek sağlamlaştırılmıştır. Ve sonuç olarak ziyaretçilerin Sümela Manastırı’na daha
rahat ve güvenli bir şekilde ulaşabilmeleri için patika yol doğal yapı bozulmadan
genişletilerek yeniden düzenlenmiştir.
AYASOFYA MÜZESİ
Günümüzde
müze
olarak
kullanılmakta
olan
Trabzon Ayasofya Kilisesi, 1. Manuel Komnenos
zamanında (1238-1263) inşa edilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u
fethini takiben yapı, camiye çevrilmiş ve vakıf eser
olmuştur. Ayasofya, yüzyıllar boyunca şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıların
ilgisini çekmiştir. Trabzon üzerine anlattıkları ile ünlü Evliya Çelebi (1648), Pitton
Tournefort (1701), Hamilton (1836), Texier (1864), Trabzonlu Şakir Şevket (1878) ve
Lynch (1893) yapıya önem veren kişiler arasındadır.
1868 yılında harap durumda olan caminin Bursa’lı Rıza Efendi’nin teşvikleriyle yeni baştan
onarıldığı bilinmektedir. Bina I. Dünya Savaşı yıllarında sırası ile depo, hastane daha
sonraları yine cami olarak kullanılmıştır. 1958-1962 yılları arasında Vakıflar Genel
Müdürlüğü ve Edinburg Üniversitesi’nin işbirliği ile restore edilerek 1964 yılından sonra
müze olarak ziyarete açılmıştır.
Geç Bizans kiliselerinin güzel bir
örneği olan yapı, kare-haç planlıdır ve
yüksek bir merkezi kubbeye sahiptir.
Nartex denilen giriş holüne sahip olan
bina üç neflidir. Neflerden ortadaki
beşköşeli, yanlardakiler ise yuvarlak
birer apsisle son bulmaktadır. Nartex’
in üzerinde şapel vardır. Yapının
kuzey, batı ve güneyinde üç revaklı giriş bulunmaktadır.
Kubbe ve kasnağı oniki köşelidir. Kubbe monoblok dört mermer sütun, kemerler ve
pandantiflerle taşınmaktadır. Yapı ana kubbenin etrafında değişik tonozlarla örtülmüş, çatı
farklı yükseklikler verilerek kiremitle kaplanmıştır.
Üstün bir işçiliğin görüldüğü taş plastiklerde Hıristiyan sanatının yanı sıra Selçuklu
Dönemi İslam sanatının da etkileri görülmektedir. Kuzey ve batıdaki revak cephelerinde
görülen geometrik geçmeli bezemeleri içeren madalyonlarla, batı cephesinde görülen
mukarnaslı nişler Selçuklu taş işlemelerindeki özellikleri taşımaktadır.
Binanın en görkemli cephesi güneyidir. Burada Adem’le Havva’nın yaratılışı kabartma
olarak bir friz halinde anlatılmıştır.
1.Sahnede; Adem ile Havva’ nen yaradılışı,
2.Sahnede; Adem ile Havva’nın cennette yaşayışları,
3.Sahnede; Yasak elma,
4.Sahnede; Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşları,
5.Sahnede;
ilk
cinayetin
tasviri
(Kabil’in Habil’ i öldürmesi) tasvirleri
yer almaktadır.
Yine bu cephede kemerin kilittaşı
üzerinde Trabzon’da 257 yıl hüküm
süren Komnenosların sembolü olan
tekbaşlı kartal motifi bulunmaktadır.
Benzer bir kartal tasviri ana apsisin
dışında doğu tarafta yer alır. Bu cephede, kentaur – grifon gibi mitolojik varlıklar,
güvercinler, merkezlerinde yıldız ve hilal bulunan kare panolar, içleri bitkisel motifli
madalyonlar yer almaktadır.
Yapının ana kubbesinin altına rastlayan kısmında opus-sectula tarzında çok renkli
mermerden yapılmış bir yer mozaiği bulunmaktadır.
Ayasofya’nın süslemelerinin önemli bölümünü meydana getiren fresklerde İncil’den
alınmış konular canlandırılmıştır:
Kubbede ana tasvir Hz. İsa’nın tanrısal yönünü aksettiren Pantacrator İsa’dır. Bunun
altında bir kitabe kuşağı, daha altta ise melekler frizi bulunur. Ana kubbenin pencere
aralarında İsa’nın on iki havari tasvir edilmiştir. Pandantiflerde değişik kompozisyonlar
yer almaktadır. İsa’nın doğumu, vaftizi, çarmıha gerilişi, kıyamet günü gibi sahneler
betimlenmiştir.
Ayasofya Müzesi’nin doğu yönündeki ana apsisin dış cephesinde yer alan ve 1450-1850
yılları arasına tarihlenen değişik form ve büyüklükteki kayık ve yelkenli kazımaların
kimler tarafından ve ne amaçla yapılmış oldukları kesin olarak bilinmemektedir.
Değişik kişilerin elinden çıktığı açıkça anlaşılan bu kazımaların zaten denizci bir millet olan
yöre halkının inanışları gereği; avlanırken ve yolculuk esnasında tanrının kendilerini
koruması ve bol kazanç vermesi amacıyla çizmiş olabilecekleri düşünülmektedir.
Kule : Ayasofya Kilisesinin yanıbaşında yükselen kule, 1427 yılında yapılmıştır. Şapel
olarak kullanılan kulenin birinci katı yıkılmış, çatı tonozları düşmüş ve üzerindeki resimler
tahrip olmuştur. Bununla birlikte şapelin duvarları üzerindeki tasvirler günümüze iyi bir
şekilde ulaşmıştır. Kulenin güneyinden bir merdivenle çıkılan apsis bölümü yer almaktadır.
Kule, biri kuzeyde diğeri güneyde olmak üzere iki pencereden ışık alır. Kemer pencereleri
kuzey ve güney duvarlarının merkezini doldurmaktadır. Apsis cephesi üzerindeki
tasvirlerin yapımına 1443 yılında başlanmış ve çok kısa bir sürede bitirilmiştir.
Vezalon (Yahya) Manastırı
Bu manastıra Maçka’yı 14 km geçtikten sonra iki
yolla
gidilmektedir.
Birinci
yol;
Kiremitli
kahvelerinden yaklaşık 500 m . sonra sağa ayrılan,
yeni yapılmış stabilizedir. Diğeri ise; Kiremitli
köyünden vadiye inip, vadiden 2,5-3 saatlik yaya
gidilmesi gereken yoldur. Fakat bu yol zahmetli ve
daha uzun olduğu için tercih edilmez. Birinci yol daha iyi ve emindir. Manastıra giden yol
dik olmasına karşın, çam ormanlarının içinden geçip, güzel çiçek kokularını teneffüs
ederek bakir manzarayı görünce, bu zahmete gerçekten değdiğini anlarız. Yolun sonunda
manastır binası karşıdan bütün ihtişamıyla gözükür.
Yapının, Vazelon ismini kurulmuş olduğu “Zabulon Dağı” ndan aldığı görüşü kuvvetli
ihtimaldir. Manastır ıssız, sakin yerde seçilmesi, ona daha kutsal bir hava vermek
istenmesindendir. (bu gibi yapıların Trabzon ve çevresinde, evvelce Hıristiyan Halk
tarafından içinde kutsal bir suyun bulunduğu “Ayazma” etrafında yahut yakınında
kurulması önemli etkenlerden birisi olmuştur).
Çoğu araştırmacı yapının tarihini
kesin olarak vermemekle birlikte;
bazıları ilk inşa tarihini MS. 270 ,
bazıları MS. 317 olarak belirtir.
Manastır,
Yahya
Peygamber’e
adanmıştır. Fakat ilk kuruluşu ile
bugüne kadar çeşitli değişiklikler
geçirdiği
yılları
kesindir.
arasında
(527-565)
Justinyen
tarafından tamir ettirilmiştir. 644 yılının Şubat ayında hücreler tamamen tamir edilip,
kütüphanesi zenginleştirilmiştir. 702 yılı ile onu izleyen yıllar içinde esaslı şekilde
yenilenmiştir. Vazelon Manastırı, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Maçka’nın ekonomik,
sosyal ve kültürel hayatında etkinliğini sürdürmüştür. 14. yüzyılda sahip olduğu arazi ve
geliri 1890 yılına kadar yirmi köyde devam etmiştir.. Vazelon Manastırı vaktiyle bölgede
bulunan manastırların en yetkilisi ve zengini durumundaymış. Bir rivayete göre; Vazelon
geliri ile bir Sumela Manastırı daha yapılabilirmiş. Manastır 19. yüzyılda etraflıca
onarılmıştır. Binayı batı kısmındaki merdivenle girilmektedir. Merdiven basamakları kırık
olduğundan, yukarı çıkarken dikkatli olmak gerekir.
Bugün zemin kat kısmı sağır kapı ve pencereler ile kapalıdır. Fakat birince kata bahsedilen
merdivenle çıkıldığında, küçük bir antre ile karşılaşırız. Bu kısmın sağında ve solunda iki
dar koridor vardır. Bu koridorlara sağdan ve soldan üçer olmak üzere toplam altı oda
açılmaktadır. Odaların tavan kısımları ahşap olduğundan günümüze gelememiştir. Girişteki
ek kısmın 19. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Çok pencereli çok pencereli bir karaktere
sahip, sert taşlardan ibarettir.
Manastırın asıl eski bölümüne evvelce ahşap bir merdivenle çıkıldığı için, bu merdiven
halen yoktur. Diğer kata geçmek için tırmanarak, yahut alt katta bulunan gizli dehlizlerden
sürünerek varılabilir. Tournefort, bu manastırı ziyaret sırasında bahsettiği merdiven bu
kısımda olsa gerek. “Buradaki keşişler, manastıra ilkel olarak yapılan bir merdivenle
çıkarlar. Bu merdiven; gemi direği büyüklüğünde, iki meşe ağacı gövdesinden ibarettir.
Bunlar duvara yaslanır. Bunların yardımı olmaksızın, ben binaya çıkabilmek için iyi bir ip
cambazı olmalıydım” diyor.
Eski manastır bölümüne çıkıldığında, bazı bina kalıntılarına rastlanır. Soldaki büyük
kısmın yemek salonu, ona bitişik olanın ise manastır görevlilerine ait olduğu sanılmaktadır.
Sağdaki binalar ise; su kanallarından anlaşıldığına göre mutfak ve yemekhane idi. Bunların
yukarısında üzeri tonozla örtülü büyük bir su sarnıcı bulunmaktadır. Bunun yanıbaşında
ise üç nefli bir Bizans kilisesi bulunmaktaydı. Kilisenin apsis kısmında nişler halen mevcut
olup, girişi kuzeydendir. Batısında bulunan iki kapının açıldığı mağara hücresi, manastırın
ilk kiliseciği için uygun yerdir. Kilisenin kuzey dış duvarındaki freskler, son hüküm
(mahşer günü) , İsa’nın bin yıllık denilen kürsüsünün hazırlanışını, cennet-cehennemi
tasvir ederler. Manastır ve bölümlerinin üzerleri ahşap olduğundan bugün çürümüş ve
yıkılmıştır. Bina 1923 yılında terkedilmiştir.
Kuştul
-
Hızır
İlyas
Manastırı
(
Gregorius
Peristera)
http://www.trabzonkulturturizm.gov.tr/belge/1-68472/6.html
Bu manastır Trabzon’un Esiroğlu Beldesinin Kuştul
(Şimşirli)
ismi
verilen
köyündedir.
Yapının
bulunduğu yere gidiş şöyle olmaktadır. Önce
Esiroğlu Beldesine gidilip, oradan minibüs veya jiip
kiralanır. Soldaki yol takip İkidere Köyüne gelinir.
Bu köyde yol ikiye ayrılır. Yolun biri sağa diğeri sola
gider. Sağa giden yol yamaçta bnulunan Konaklar Köyüne varır. Buradan Kuştul daha
uzak olmasına rağmen ulaşım daha iyidir. Katır veya yaya olarak gidilirse manastıra biriki saatte varılabilir.
Vadinin tabanından dirsek şeklindeki kaya üzerine oturtulan bu yapı, kale gibi, vadiye
hakim bir tepede kurulmuştur.. Maçka yolu üzerinde ve bağımsız bir amir gücüne sahip
olan, üçüncü manastırdır. MS. 752 yılında kurulduğu söylenen bu manastır 1203
senesinde yağma edilip, terk edildi. Ama 1393 yılında tekrar kurulup 15. yüzyılın başında
yine eski önemini kazandı. Bu asrın binalarının çoğu 1904 yılında çıkan büyük bir
yangınla harap olduktan sonra manastır, bir daha inşa edilmiştir.
Manastıra batı cephesindeki bir merdivenle varılmaktadır. Büyük kilise açık geniş hollü
ve galeri İtalyan stilinde yapılmış bir bina idi. Doğu cephesindeki kaya tepesi üzerinde,
manastır duvarlarının dışında, normal büyüklükte ve kare-haç stilinde bir kilise vardı.
Manastır, defineciler tarafından harap edilmiştir. Zamanımızda büyük kilise yıkılmış olup,
bir merdivenle alt avluya bağlanırdı. Doğu cephesindeki dağda, manastırın 300- 400 m .
güneyinde bir mağara vardır. Cumot’un manastırı eski halini gösterir 1903 yılına ait
netleşmiş olduğu resim bize bilgi vermektedir. Resimlerden de anlaşılacağı gibi dört katlı
ve çok pencereli bir bina idi. Çatısı kiremitle örtülü olup, uzaktan görünüşü derebeyi
şatosunu andırıyordu.
Manastır içinde bulunan mağaranın kuzey köşesine yaslı ve batı ile kuzey duvarları kaya
olan küçük bir kilisecik vardı. Bunun içinde bir niş mezarının oluğu muhtemeldir. Şimdi
görülebilen kilisecik kalıntısı çok eski değildir. Fakat çevredeki manastır kiliseciklerinin
küçük bir benzeridir. Manastır içerisinde vadiye kadar herhangi bir tehlike anında
kullanılmak üzere yapılmış, gizli dehliz vardı. Fakat bu dehliz toprak ve taşlarla
dolmuştur. Bu manastır da Trabzon bölgesindeki diğer manastırlar gibi kutsal bir mağara
ve ayazmanın etrafında kurulmuştur.
Kaymaklı Manastırı
Trabzon’un 3 km güneydoğusunda Boztepe’nin
Değirmendere
vadisine
bakan
yakasında
kurulmuştur. 1424 yılında inşa edilmiştir. Yapılar
topluluğu dikdörtgen alan içerisinde, ortada tek
apsisli kilise, kuzey batıda çan kulesi, güney doğuda
ise küçük bir şapel ve manastır hücrelerinden
oluşmaktadır. Manastır yapıları birçok defa onarım görmüştür. En eski kısım kilisenin
beşken apsis bölümüdür. Kilise içerisindeki freskler 18. yüzyıla tarihlenmektedir.
Kızlar (Panagia Theokephastros) Manastırı
Boztepe’nin yamacında şehre hakim bir mevkide
kurulmuştur. İki teras üzerine inşa edilen
manastır kompleksi yüksek bir koruma duvarı ile
çevrilmiştir. Manastır III. Alexios zamanında
(1349-1390) kurulmuş birkaç defa onarılmış som
şeklini 19. yüzyılda almıştır. İlk olarak güneyde
içinde kutsal su bulunan kaya kilisesi ve onun girişindeki şapel ve birkaç hücreden
ibarettir. Kaya kilisesinin içerisinde kitabeler ve Alexios III karısı Theodora ve annesi
Eirene’ nın portreleri yer almaktadır.
GÖLLER
Göller ve Mağaralar
Uzungöl ve Krater Göller
Haldizen deresi vadisinde heyelan sonucu dere
yatağının tabii baraj şeklinde kapanmasıyla oluşan
göl, çevresindeki ladin ormanları ile çekici bir
manzaraya sahiptir. Trabzon'a 99, Çaykara ilçesine
19 kilometrelik bir mesafede olan göl “ Uzungöl”
olarak bilinmektedir. Uzungölü geçtikten sonra
Çaykara'yı ve Uzungölü Bayburt'a bağlayan yayla yolunu takiben soğanlı geçidine
doğru çıkıldıkça zirveye yakın varılan yaklaşık 2500 rakım üzerinde bulunan irili ufaklı
göllerdir.
Sera Gölü
Trabzon'un batısındaki Sera deresi üzerinde, Yıldızlı
Beldesi sınırları içerisinde kıyıdan 1 km içerde
bulunmaktadır. Dağ yamacının, 20 Şubat 1950'de
kayması ile oluşan bir baraj gölüdür. Barajın
arkasında vadi boyunca birkaç km'lik bir uzunluk
gösterir. Genişliği 150-200 m arasında değişir. Gölü
oluşturan toprak baraj, oluştuğu tarihten buyana aşındığı için su yüzeyi yavaş yavaş
azalmaktadır.
Balıklı Göl
Bölgemizin coğrafi yapısı nedeniyle oluşan bir
göldür.
Balıklı
Göle
Akçaabat-Düzköy
yolu
üzerinden Hıdırnebi yaylasına giden yol üzerinden
gidilir. Doğal güzelliği muhteşem olan bu gölümüz
yazın birçok ziyaretçi tarafından dinlenme ve piknik
alanı olarak kullanılır.
MAĞARALAR
MAĞARALAR
Çal köy mağarası
Mağara,
Trabzon
Düzköy’e
bağlı
Çal
Köy
beldesinde bulunmaktadır. İlimiz Merkezden 51
km olan mağara, Düzköy İlçesinin 5 km güneyinde,
denizden 1100 m yükseklikte olup, aydınlatma ve
gezi platformları tamamlanmıştır.Mağaranın giriş
kısmı bir insan boyu yüksekliğindedir. Oldukça
uzun bir mağara, ancak gerçek uzunluğu henüz bilinmiyor.
İlk 150 m’den sonra sarkıt ve dikitler görülmeye başlanır.Mağaranın içinde dış
atmosfere dolinlerle olan irtibatı nedeniyle rahat bir hava haraketi vardır. Mağara
içerisinde bir ırmağın oluşturduğu gölcüklerin ve şelalelerin görüntüsü mağaraya ayrı
bir özellik katmaktadır. Girişte kuru olan mağara atmosferinin mağaranın içerisinden
akan dere nedeniyle iç kısımlarda nem bir kat daha artmaktadır. Bazen dar bazen de
oldukça geniş galeri ve koridorlara sahip olan mağaranın üst kısmında, çevreye hakim
bir tepeye kurulmuş bir kale bulunmaktadır.
Ulaşım Düzköy ilçesine girmeden sağa ayrılan bir yolla Çal Köy beldesi içinden
geçilerek yapılabilmektedir. Yolu asfalt ve düzgündür. Mağara çevresinde sosyal alt
yapı, kır kahvesi ve mesire alanları mevcuttur.
Akarsu Köyü Mağarası
Mağara, Trabzon’un Maçka ilçesinin Akarsu köyü sınırları içerisinde yer almaktadır.
Büyük bir mağaradır. Eskiden yerleşim yeri olarak kullanılan mağara, içinde bulunan
kalıntılardan anlaşılmaktadır. Söylentilere göre içerisinde 72 oda mevcuttur. Mağarada
bol miktarda sarkıt ve su varlığı saptanmıştır. Detaylı bir çalışma henüz yapılamamıştır.
Kültür ve El Sanatları
Kültür, Trabzon halkının yaşamında önemli rol
oynar. Geçmişten günümüze bir bütünlük içinde,
Müslüman ve Hıristiyan toplulukların yan yana
aynı atmosferi paylaşarak önemli bir kültür
zenginliği meydana getirmişlerdir. Folklor, İlimizde
ve bölgemizde halen daha canlılığını korumaktadır.
Trabzon ve civarında "Horon" olarak bilinen folklor; erkekler, kadınlar, yaşlılar ve gençler
tarafından geçmişte olduğu gibi günümüzde de kutlamalarda , şenliklerde, düğünlerde ve
hasat günlerinde oynanmaktadır.
Horon "Kemençe" denen bir müzik aleti ile birlikte oynandığı gibi, davul, zurna ve kaval
ile de oynanabilmektedir ve oyuncuların kemençe ile daha gayretli ve canlı bir hava
yakaladıkları ve kıvrak bir horon oynadıkları gözden kaçmaz.
Folklorcuların veya horon ekiplerinin giymiş oldukları özel kıyafetleri hazırlayan, yaşatan
ve o elbiseleri halen özel durumlarda giyen horoncular ve insanlar görmemiz bile
mümkündür. Erkekler, gömlek, ceket , yelek vb. gibi üstten giyilen kıyafetlerin yanı sıra
yünden dokunmuş dizleri büzmeli pantolon (Zipka) ve siyah botlar giyerler.
Üzerlerine gümüş işlemeli ve çeşitli süsler yapılan muska ve hamayiller takarlar. Bu takı
eşyalarının içlerine "nazar ve kötülük"lere karşı korunduğuna inanılan dini ifadeler
saklarlar. Kadınlar ise; renkli yelekli elbiseler giyerler ve başlarına da içinde çok çeşitli
motifler bulunan yazmalar bağlarlar.
Trabzon, Osmanlı dönemindeki eğitim ve kültür zenginliğini, Karadeniz Teknik
Üniversitesi (KTÜ) ve diğer eğitim kurumlarıyla devam ettirmektedir.
KTÜ mühendislik fakültesi ile birlikte ilk olarak
1963 yılında açılarak hizmet vermeye başladı ve
günümüzde öğrencilerin çoğunun birçok alanda ve
konuda buna oşinografi de dahil olmak üzere
çeşitli
konular
hakkında
çalışma
alanları
bulunmaktadır.
İlk Türkçe gazete olan "Trabzon" 1866’da burada basıldı ve bu alanda(gazete, dergi vb.)
periyodik olarak önemli bir gelişme kaydedildi.
amatör ve profesyonel tiyatrolara, halk tiyatrolarına Trabzon halkının göstermiş
olduğu ilgiden dolayı 1987 yılında Devlet Tiyatrosu Trabzon da açıldı.
Geleneksel mutfağımız oldukça geniş olup, hamsi ve balık üzerine yoğunlaşmış ve bol
balık çeşitleri yöresel yemek kültürümüzde önemli rol oynar. Diğer yemeklerimizden
lahana çorbası, kuymak( peynir, mısır unu ve tereyağı karışımından yapılır) ve bir çeşit
ekmek türü olan pide de önemli olan damak tatlarımızdandır.
Bölgemizin ve ilimizin tanıtımında ve spordaki başarısında, Trabzonspor’un, önemli bir
katkısı vardır. İstanbul’un dışında Anadolu’da futbol alanında ulusal ve uluslararası
başarılara imza atmıştır.İlk futbol takımı 1921 yılında Trabzon’da kuruldu ve Trabzon
kenti başta Trabzonspor olmak üzere 5 profesyonel kulübü 100’ün üzerinde de amatör
kulübü içinde barındırmaktadır.
Trabzon geleneksel el sanatları açısında önemli bir
konuma sahip olup, el yapımı hediyelik eşyalar
bulmak mümkündür. Osmanlı döneminde bakır
madenlerine sahip olan Trabzon’da bu madenden
elde edilen; kazanlar, taslar, tavalar, tencereler gibi
çeşitli el sanatları ürünlerini ilimizde bulmak
mümkündür.
19.yy’ da yapılan metal işleri, dövme bakır ve bundan elde edilen ürünler bıçak
yapımında, kuyumculuk sektöründe bir çok alanda hammadde olarak kullanılmakta ve
hamayil yapımı, çay makasları vb. gibi halen daha üretimleri yapılan el sanatlarımız da
mevcuttur.
Sık ve gür ormanlık alanlara sahip olan bölgemizde

Benzer belgeler

alector pilot proje bölgeleri içeriği

alector pilot proje bölgeleri içeriği kapısı ile ortasında güzel bir içme suyu olan bir kuyusu bulunduğunu yazmaktadır. Bedesten’in Trabzon Rum İmparatorluğu zamanında Venedikliler veya Cenevizliler tarafından inşa edildiği fikri ortay...

Detaylı

Kisleçukuru Manastırı - Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi

Kisleçukuru Manastırı - Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi sırasında manastıra el konulmuş, 1923′den sonra tamamıyla boşaltılmıştır. Sumela Manastırı’nın başlıca bölümleri; Ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane il...

Detaylı