yapay-sazlıklardan-barajların-ekonomik-ömrünün
Transkript
yapay-sazlıklardan-barajların-ekonomik-ömrünün
YAPAY SAZLIKLARDAN BARAJLARIN EKONOMİK ÖMRÜNÜN UZATILMASI VE ATIK SULARIN TEMİZLENMESİ İÇİN YARARLANILMASI Öğrenciler: Mehmet ÇETİN Ertuğrul ÖZ Danışman Öğretmen: Uğur TÜRE TURHAL ŞEKER ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ TOKAT-2010 Amaç Projemizle baraj gölü rezervlerinin akarsuyun getirdiği topraklarla dolmasını engellemeyi ve barajların azalan ekonomik ömürlerini uzatmayı, bunu yaparken maliyeti oldukça düşük bir yöntem olan yapay sazlıkları akarsuyun taşıdığı toprağı setlemek, depolamak ve ırmaklara bırakıla atık suları temizlemek için kullanmayı amaçlamaktayız. Böylelikle yalnız barajların ömürleri uzatılmakla kalmayacak, yeni kuş üreme, rekreasyon ve kuş gözlem alanları oluşacak, bu alandan elde edilen sazlıklardan farklı alanlarda yararlanılabilecek ve yeni gelir kaynakları oluşacak, bu alanlarda biriken topraklar organik gübre gibi çeşitli alanlarda kullanılabilecektir. Giriş Şiddetli erozyon, sonucunda toprakla birlikte mineral ve organik maddeler de kaybediliyor. Erozyonun etkisiyle toprağın altındaki cansız ana kaya ortaya çıkıyor, faydalı toprak katmanlarını kaybeden arazilerde çölleşme başlıyor. NASA’nın yaptığı bir araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi halinde Türkiye’nin 2040 yılında büyük bir bölümü çöl olacağı öngörülüyor. Erozyonun bilinen pek çok olumsuz etkisi dışında, Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için büyük harcamalar ve yıllar süren çalışmalar sonucu inşa ettiği barajların ömrünü de kısaltıyor. Erozyon sonucunda barajlarda biriken katı materyaller, kullanılabilir baraj rezervuar hacminde gözle görülür kayıplara neden oluyor, barajlar 100 yıl olarak öngörülen ekonomik ömrünü yıllar önceden tamamlıyor. (Varol, 2007) Bunda kuşkusuz en önemli faktör su erozyonuyla yılda kaybettiğimiz 1,5 milyar tona yakın toprağın etkisi çok büyüktür. Sadece tarım alanlarından kaybettiğimiz toprak miktarı bile yılda 500 milyon tona ulaşmaktadır. (TEMA, 2010) Projemiz barajlara giden akarsularda eğimin azaldığı, suyun akış hızının düştüğü yerlerde sazlıklar oluşturarak suyun içindeki taşınır haldeki toprakları bu sazlıklar vasıtasıyla durdurmak ve sazlık alanlarına çökelmesini sağlayarak buralarda depolamayı böylelikle bu toprakların baraj göllerini doldurmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Böylelikle öncelikle yüksek yapım ve işletme maliyetlerine sahip barajların ekonomik ömürleri ve enerji verimlerini artırılmış olacaktır. Projemizin bu doğrudan etkileri dışında ürettiğimiz bu alanlar kuşlar için bir üreme alanı sulak ekosistem oluşturacaktır. Turistik bir rekreasyon alanı olarak sosyal ve bilimsel bir amaca da hizmet edecektir. Ayrıca buradan elde edilen sazlık ve kamışlar, yapı malzemesi, yem ve kağıt üretiminde, dekoratif, turistik amaçlı olarak kullanılabilecek ve önemli bir gelir kaynağı olacaktır. Burada biriken toprakta başta organik gübre ve toprak olarak tarıma geri kazanılabilecektir. Kullanılan Yöntem Projemizin çözmeyi amaçladığı temel sorun olan baraj göllerinin toprakla dolmasının ülkemizde ekolojik ve ekonomik olarak hangi boyutlarda olduğu araştırıldı. Projemizin uygulanabilir olduğuyla ilgili kaynak taraması yapılarak bölgemizde Yeşilırmak vadisinde alan 2 araştırmaları yapıldı. Özellikle İlçemize 19 km. mesafedeki Kaz gölü ekosistemi arazi yapısı ve sazlık, kamış türleri bakımından alanda doğrudan incelendi. Bölgeyle ilgili yazılı kaynaklara ulaşılmaya çalışıldı. Bu çalışmaların sonucunda projenin gerekliliği ve uygulanabilir olduğuna karar verildi. Genel bir kaynak taraması yapılarak projeye başlandı. Öncelikle akarsuların taşıdıkları toprak miktarları bilgilerine ulaşıldı. İlçemizin ortasından geçen Yeşilırmak üzerinde akarsuyun yatak eğiminin ve buna bağlı olarak akış hızının düşük olduğu sazlık alan üretmek için kullanabileceğimiz müsait sahaların tespiti yapıldı. Bölgemize uyumlu saz ve kamış türleri tespit edildi. Son olarak ise oluşturacağımız bu sazlıkların dolaylı yararları araştırılarak yerel ve milli ekonomiye, çevreye katkıları üzerinde çalışıldı. Tartışma ve Sonuçlar Türkiye’deki akarsular dünyadaki akarsuların taşıdığı yüzer haldeki malzemenin yüzde 2’sini taşıyor. Türkiye’de erozyonla birim alandan taşınan katı materyalin, Afrika’dan 22, Avrupa’dan 17 ve Kuzey Amerika’dan 6 kat daha fazla olduğu belirtiliyor. Türkiye’de akarsularla birlikte alandan taşınan toprağın, ABD’nin 7, Avrupa’nın 17 ve Afrika’nın 22 katı daha fazla olduğu belirtiliyor. Fırat Nehri, yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon ton toprak taşıyor. Her yıl Keban Barajı’na 32 milyon, Karakaya Barajı’na 31 milyon ton toprak birikiyor. Erozyonla yılda 90 milyon ton bitki besin maddesi toprakla birlikte yitiriliyor. Erozyon nedeniyle kaybedilen toprakların, 25 cm kalınlığında, yaklaşık 400 bin hektar genişliğinde bir araziye eşdeğer olduğu belirtiliyor. (AGM, 2008) Baraj Altınapa Barajı Bayındır Barajı Demirköprü Barajı Hirfanlı Barajı Karamanlı Barajı Kartalkaya Barajı Kemer Barajı Selevir Barajı Sürgü Barajı Yalvaç Barajı Ekonomik Ömrü 19 28 41 33 13 19 22 27 35 27 Baraj Buldan Barajı Çaygören Barajı Çubuk-1 Barajı Kesikköprü Barajı Seyhan Barajı Tablo 1: Bazı Barajların Ekonomik Ömrü Ömrü (AGM, 2008) Tahmini Ömrü 72 77 75 66 70 Tablo 2: Bazı Barajların Tahmini Ekonomik Ömrü (AGM, 2008) Bir barajın yapımı için büyüklüğüne göre on milyonlarca dolar harcandığı düşünülürse yukarıdaki açıklamalarımızda açıkça görüldüğü gibi baraj rezervlerine dolan topraklar bu yatırımların ve ürettikleri enerjinin maliyetini artırarak ülke ekonomisi açısından bir problem oluşturmaktadır. Oysa projemizle oluşturacağımız tip yapay sulak alanlar bu alüvyonların 3 baraj rezervlerine dolmasını engellemekte kullanılabilir. Nitekim dünyada 1950’li yıllardan bu yana da kullanılmaktadırlar. Sadece yüzer toprak blokajında değil suyun biyolojik ve kimyasal kirlikten arındırılmasında da yapay sazlıklar kullanılabilir. Atık suları arıtmak için inşaa edilmiş yapay sulak alanlar; mikroorganizmalar, hayvanlar, bitkiler ve sucul ortamı çevreleyen ekolojik sistemden oluşan kompleks bütünleşmiş sistemlerdir. Yapay sulak alanlar, atık su arıtımı için alternatif ve doğal tabanlı bir arıtma yöntemidir. Dünyanın değişik bölgelerinde evsel ve endüstriyel atık suları ve zirai bölgelerden gelen yüzeysel akışları arıtmak üzere farklı amaçlarla tasarlanmış, değişik tipte ve büyüklükteki yapay sulak alanlar 1950’li yıllardan bu yana etkin olarak kullanılmaktadır. Yapay sulak alanların en yaygın uygulamalarından birisi, evsel atık suların birincil ve ikincil arıtımı içindir. Bunun dışında sazlıklardan su kalitesinin artırılması, kullanım, besinlerin dönüşümü, fotoğrafçılık, avlanma vs. rekreasyon amaçlı balık ve vahşi yaşam için ortam oluşturma, eğitim ve araştırma, estetik görünüm kuş gözlemi, amaçlarıyla da yararlanılabilecektir. Doğal sulak alanlar ile yapay sulak alanlar arasındaki temel fark; mühendislik tasarımları sonucu oluşan yapay sulak alanlarda sistem kontrolünün daha fazla olmasıdır. Örneğin, yapay sulak alanlarda su akışı daha kararlı ve kontrollüdür. Buna karşın doğal sulak alanlardaki akış genellikle değişkendir. Dolayısıyla, yapay sulak alanlardaki ekoloji sürekli akıştan dolayı, biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOİ) ve toplam askıda katı madde (TAKM) konsantrasyonlarından ve diğer atık su bileşenlerinden doğadakine göre daha yüksek seviyede etkilenebilir (Haberl, 1999) Yapay sulak alanlarda bitki topluluğunun görevi, akımı yönlendirmek ve mikrobiyal büyüme için bir tutunma bölgesi oluşturmaktır. Bitkiler, sızdırmayı büyük ölçüde azaltırlar. Ayrıca, yapay sulak alana estetik bir değer kazandırırlar. Sulak alanda oluşacak yoğun bir bitki örtüsü, olası rüzgarların sisteme yapabileceği olumsuz etkileri de azaltacaktır. Bitkilerin ölümü sonucu ortaya çıkan artıklardan ortama yayılan organik karbon mikroorganizmalar tarafından besin kaynağı olarak kullanılabilmektedir (Liehr, 2000). Bitkilerin kök bölgelerinde bulunan mikroorganizmaların organik ve inorganik kirleticileri gidermesinde çözünmüş oksijen önemli bir rol oynamaktadır. Bitkiler, kök bölgesindeki oksijen varlığında besinleri alırlar ve mikroorganizmalar da oksijen varlığında organik maddeleri parçalarlar. Yapılan araştırmalar sonucu serbest su yüzeyli yapay sulak alanlarda, tipik atıksu kirleticilerinin arıtımı için, bitki hücrelerinin, bitki olmayan hücrelere göre daha verimli olduğu görülmüştür (Thut, 1989). Bununla beraber, hangi bitki popülasyonlarının arıtma performansını hangi şartlarda arttırdığı tam olarak ortaya konulamamıştır. Yapay sulak alanlarda, bitkinin ilk dikilmesini takiben, bitki toplulukları önemli değişikliklere uğramaktadırlar. Çok az yapay sulak alan, tür kompozisyonlarını ve yoğunluklarını korumaktadır. Bu değişikliklerin çoğu önceden tahmin edilebilse de arıtma performansını etkileyebilmektedir. Sulak alanlara oksijen kazandıran önemli etmenlerden birisi bitkilerdir. Bitkiler fotosentez yoluyla sudaki çözünmüş oksijen konsantrasyonunu artırırlar. Oksijen, sulak alanlardaki mikroorganizmalar tarafından gerek biyolojik reaksiyonlarda gerekse metabolik reaksiyonlarda kullanılır. (Kadlec, 1996) 4 Şekil 1: Yapay sulak alanlarda gerçekleşen etkin arıtım mekanizması (Çiftçi, 2007) Yapay sulak alanlarda en çok kullanılan bitkiler: saz, başak, diğer sazlar, hasırotu, kamış, büyük su kamışıdır . Tüm sulak alan bitki türlerini atık su arıtımında kullanmak uygun olmayabilir. Kullanılacak bitki türü devamlı su içinde bulunmayı ve yüksek konsantrasyonlarına sahip atık sulara devamlı maruz kalmayı tolere edebilecek kirlilik nitelikte olmalıdır. Atık su arıtımı için bitki türünün seçimi, sık bir bitki örtüsü oluşturmak kadar önemlidir. İyi büyüme sağlayacağına inanılan birçok bitki türü seçilebilir. Atık su arıtımında kullanılan sulak alanlar için lokal ve topluluklarına adapte olduklarından büyümeleri çok daha hızlı gerçekleşmektedir. Atık sulardaki yüksek organik yüklemelerden dolayı yapay sulak alanlar organik madde açısından zengindir. Bu yüzden sazlıkların kullanımı iyi sonuçlar vermektedir. Çünkü, yüksek besin seviyelerini tolere edebilecek yapıdadırlar. Büyük su kamışı ve sazlık bitkileri de, birçok değişik atık suya gösterdikleri yüksek tolerans sayesinde yapay sulak alanlarda sıkça kullanılsalar da her ikisinin de dezavantajları bulunmaktadır. Büyük su kamışı, oldukça yayılmacı karakterde bir bitkidir. Ayrıca, misk sıçanlarının tercih ettiği besin kaynaklarından birisidir. Büyük su kamışı bitkisinin birçok böcek tarafından tercih edilmesi durumu da göz önüne alındığında zirai alanlarda büyük su kamışı bitkisinin kullanımı iyi bir tercih değildir. Sazlık bitkileri, çok baskın karakterde olmalarından dolayı yerleştiği bölgede diğer bitkilerin yaşamasına imkan tanımaz. Kolaylıkla doğal sulak alanlara sıçrayabildiğinden dolayı bu bitki yetkili kurumların onayı alınmadan kullanılmamalıdır. Pratik tecrübe ve deneyimlere dayanarak, sulak alanlarda bataklık bitkilerinin (helofitlerin) verimli arıtım sağladığı tespit edilmiştir (Çiftçi, 2007). Ayrıca söğüt gibi hızlı gelişen ağaçlar da sulak alanlarda arıtım için uygundur. Bazı İris gibi bitki türleri renk oluşturmalarından dolayı sulak 5 alan kenarlarına ekilerek sulak alanı sınırlandırırlar. Özellikle zirai bölgelerden gelen yüzeysel akışların deşarj edildiği yapay sulak alanlarda bitkilerin amonyağı tolere edebilme kapasitesi göz önünde bulundurulmalıdır. Bitkiler yeni ortamlarına adapte olurken gelebilecek çok yüksek amonyak konsantrasyonlarını tolere edebilmelidir. (Greenway, 1996) İlçemiz Turhal’dan geçen Yeşilırmak Kazova’nın düşük eğimine bağlı olarak akış hızını oldukça düşürmekte ve yer yer menderesler oluşturmaktadır. Bu nedenle yapay sulak/sazlık alan oluşturmak için müsaittir. İlçemizin evsel ve tarımsal atık suları herhangi bir işlemden geçirilmeden doğrudan Yeşilırmağa deşarj edilmektedir. Oluşturulacak yapay sazlık alanıyla sadece barajları dolduran toprak engellenmiş olmayacakl Yeşilırmak suyunun kalitesi de artırılmış olacaktır. Bu sayede ilçemizden geçtikten sonra daha da kirlenen ırmağın suyunun tarım arazilerinde kullanılmasından kaynaklı problemler azalacağı gibi baraj havzalarında ve Karadeniz’de ki kirlilikte azalacaktır. İlçemizin iklim ve arazi yapısı yapay sulak alan oluşumuna müsaittir. Nitekim doğal bir sulak alan olan Kaz gölü ilçemizde oluşturacağımız sulak alan için önemli bir çalışma alanıdır. Bu nedenle özellikle incelenmiştir. İnceleme alanı Orta Karadeniz Bölümü’nde, Turhal-Tokat arasındaki Kazova’nın batı bölümünde yer almaktadır. Kaz Gölü, 40°16´00˝-40°17´20˝ kuzey enlemleri, 36°08´50˝-36°09´56˝ doğu boylamları arasında bulunmaktadır. İdari bakımdan Tokat ilinin Pazar ilçesi’ne bağlı Üzümören Kasabası ve Çiftlik köyleri ile Turhal ilçesine bağlı Şatıroba ve Tatlıcak köyleri sınırları içerisinde kalmaktadır. Kaz Gölü, güneyde Pazar-Zile karayolunun 250 m kuzeyi ile, kuzeyde Yeşilırmak yatağının 1750 m güneyinde yer alır. Göl kara yolu ile Pazar ilçesine 11 km, Turhal ilçesine 19 km, Zile ilçesine 23 km, Tokat il merkezine ise 39 km mesafededir. Şekil 2 : Kaz gölünün Coğrafi Konumu (2005, Zeybek) 6 Resim 1, 2: Kazgölü sazlık alanında görüntülediğimiz Sakar Meke’ler (Fulica atra) Resim 3, 4: Kazgölü sazlık alanına yaptığımız inceleme gezisi Kaz Gölü yakın çevresinde kavak (populus alba) ve söğüt (Salix alba) dışında ağaca rastlanmamaktadır. Göl çevresinde böğürtlen (Rubus), kuşburnu (rosa canina) ve ılgın 7 (Tamarix) gibi çalı; sığır kuyruğu (Verbascum), civan perçemi (Achillea latifolia), tarak otu (Cynosurus cristatus) gibi ot formunda bitkiler yer almaktadır. Gölün sığ kesimlerinde ve bataklık alanlarında ise su yosunu (Sargassum sp), sazlar (Juncus, phragmites, Typha) ve kamış (Sparganium ramosum) gibi bitkiler yayılış göstermektedir. Resim 5: Typha Resim 7: Sparganium Resim 6: Phragmites Resim 8: Juncus Kaz Gölü ve çevresi fauna açısından da zengindir. Nitekim, gölde çeşitli balık türleri, çevredekisazlık, bataklık ve ağaçlık alanlarda ise çeşitli memeli ve sürüngen türleri yaşamaktadır. Ayrıca, göl ile çevresi elverişli özelliklerinden dolayı yerli ve göçmen kuşlara da barınma ortamı oluşturmaktadır. Gölde sazan (kambur sazan) ve kızılkanat gibi balık türleri dışında su samuru, su yılanı (Natrix tesellata), kurbağa ve su kaplumbağası (Emys orbicularis) gibi hayvanlara da rastlanır.Kaz Gölü çevresinde yaşayan başlıca memeliler tilki (Vulpes), oklu kirpi (Hyetricristata) tavşan (Lepus europeus), ve kurttur (Canis lupus). Avlanma yasağından sonra sahada bol miktarda yaban domuzu (Sus scrofa) da türemiştir. Göl ve çevresinde, yoğun bitki varlığı ve tatlı su ekosistemi özelliği göstermesi nedeniyle çok sayıda kuş barınmaktadır. Fakat, sahada düzenli gözlem yapılmadığı için, tam olarak kaç kuşun yaşadığı 8 veya barındığı kesin olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kuş Gözlem Kulübü öğrencilerince farklı tarihlerde yapılan gözlemler göl ve çevresinde onlarca türün barındığını göstermiştir. Nitekim, sahada 14-15 Aralık 2002 tarihinde 69 farklı kuş türü, toplam 1138 kuş; 26-27 Şubat 2003 tarihlerinde 35 kuş türü, 3119 toplam kuş; 5-6 Nisan 2003 tarihlerinde ise 74 kuş türü ileyaklaşık 5000 kuş gözlenmiştir (Amasya Çevre ve Orman İl Müdürlüğü, 2004). Ördek (Anatidea) türleri, kaz (Anser) türleri, gri balıkçıl (Ardea cinerea), karaleylek (Ciconia nigra), doğan (Falco sp.), çulluk (Gallinago), benekli sutavuğu (Porzana porzana), angıt (Tadorna ferruginea), sakarmeke (Fulica atra), karatavuk (Turdus merula), saksağan (Pica pica), sığırcık (Sturnus vulgaris), serçe (Passer domesticus), yeşilbacak (Tringa nebularia), döğüşkenkuş (Philomachus pugnax), çıkrıkçın (Anas querguedula), kızkuşu (Vanellus vanellus)…sahada rastlanan kuşlardan bazılarıdır. Kaz Gölü, Uluslararası Tabiat Kaynaklarını Koruma Birliği (IUCN) tarafından kabul edilen kriterlere göre B sınıfı sulak alanlar içerisinde yer almaktadır (Zeybek, 2005). Yukarıda sözü edilen ve bölgemizdeki önemli doğal sazlık ekosistemlerinden olan Kazgölü coğrafi yakınlığı dışında iklim, arazi ve yağış koşulları bakımından ilçemizle benzer özellikler taşımaktadır. Bu nedenle Kaz gölünde yaygın olarak görülen Juncus, phragmites türü sazlıkların yapay sazlık alanımıza dikilmesinin uygun olacağı alandaki çalışmalarımızda görülmüştür. Hızlı yayılıcı ve işgalci bir tür kamış olan Sparganium ramosum da denetimli yetiştirilmek koşuluyla amaca ve araziye uygundur. Yapay sazlıkların düzenli olarak kesilmesiyle elde edilen sazlıklar aynı zamanda ticari değeri olan ürünlerdir, nitekim 2000’li yılların başında ilçemizde Kaz gölünden kesilen sazlıkları pazarlayan bir işletme mevcuttu Kaz gölü sazlıklarına kesim yasağı gelmesiyle birlikte işletme kapanmıştır. Sazlık ve kamışlar, kağıt üretiminde, sunta ve yalıtım malzemesi, yem, çit, dekoratif amaçlı ve çatı kaplama malzemesi gibi pek çok amaçla kullanılabilmektedirler. Sazlıkların kontrollü biçilmesi herhangi bir çevresel soruna yol açmadığı gibi tam tersine göldeki çürümeden kaynaklı kirliliği, metan salınımını azaltmakta ayrıca sulak alana inen kuşlara konma alanı açmaktadır. 9 Resim 9: Sazlık ve Kamışların Çeşitli Kullanım Biçimleri Yapay sulak alanımız için Yeşilırmağın ilçemiz çıkışındaki hayvan pazarı mevkiine yapılmasını öngörsek de projemizde belirttiğimiz gibi bu kapsamlı bir mühendislik çalışmasını gerektirmektedir. Bununla birlikte şehir merkezine yakın bir yerde oluşturulacak bu tip bir sazlık alanda mevcut yüzey akıntısına rağmen üreyecek sivrisinekler sorun oluşturabilir. Bu sorunu ortadan kaldırmak için dünyanın pek çok yerinde ve ülkemizde sivrisinekle biyolojik mücadelede kullanılan ve ülkemizdeki sulak alanlarda da yaygın olarak görülen ve sivrisinek balığı adıyla da bilinen Gambusyaların (Gambusia affinis) kullanılması düşünülmektedir. Oldukça dayanıklı, hızlı üreyen ve kültüre alınabilen bir tür olan Gambusyalar muhtemel bir sivrisinek probleminde çözüm olacaklardır. Resim 10: Sivrisinek Balığı Gambusya (Gambusia affinis) 10 Sonuç olarak projemiz, ilçe çevremizde var olan doğal sazlık/sulak alan ekosistemlerinin yapay bir modeli olarak, barajların ömrünü uzatarak enerji maliyetlerini azaltacaktır. Bunun dışında kesilen sazlıkların işlenmesi ve kullanılmasıyla ticari nesnelere dönüşecek ilçemizde gelir ve istihdamı artıracaktır. Yapay sulak alanımız bir kuş gözlem ve rekreasyon alanı olarak bilimsel gözlemlerin yanında turistik bir potansiyelde oluşturacaktır. Atık suların kirlilik seviyesini azalttığında insan ve çevre sağlığına olumlu etkileri olacaktır. Kaynakça 1. Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü http://www.agm.gov.tr/AGM/AnaSayfa/faliyetler/erozyon.aspx?sflang=tr (AGM), (2010), 2. Amasya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, (2004), Kaz Gölü Av ve Yaban Hayatı Koruma Sahası Kuş Gözlem Raporları. Amasya. 3. Çiftçi, H., (2007), Yapay Sulak Alanlarda Atıksu Arıtımı Ve Ekolojik Yaşam, Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 23, s.149 Erciyes 4. Greenway, M., (1996), From Wastes to Resources – Turning over a New Leaf: Melaleuca Trees for Wastewater Treatment, Environ Res Forum, 5-6, 363–366, 1996. 5. Haberl, R., (1999), Constructed Wetlands: A Change to Solve Wastewater Problems in Developing Countries, Water Science and Technology, 1999. 6. Kadlec, R.H., (1996), Treatment Wetlands. CRC Press LLC. Boca Raton, FL 7. Liehr, S.K., (2000), Constructed Wetlands Treatment of High Nitrogen Landfill Leachate, WERF Report No. 94-IRMU. NCSU 8. Thut, R.N., (1989), Utilization of Artificial Marshes for Treatment of Pulp Mill Effluents, Constructed Wetlands for Wastewater Treatment, Municipal, Industrial and Agricultural. (Hammer, D.A.,-ed.), Chelsea, MI: Lewis Publishers, Chapter 19, 239–244, 1989. 9. TEMA, (2010), http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/ToprakErozyonu.html 11 10. Varol, A., (2005) Keban Barajı ve Sorunlar, III. Ulusal Su Mühendisliği Sempozyumu 1014 Eylül 2007 Gümüldür/İZMİR 11. Zeybek, H.İ., (2005), Kaz Gölü Ekosistemi Tokat, İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Kuvaterner Sempozyumu, s.234 12