yapay-sazlıklardan-barajların-ekonomik-ömrünün

Transkript

yapay-sazlıklardan-barajların-ekonomik-ömrünün
YAPAY SAZLIKLARDAN BARAJLARIN EKONOMİK ÖMRÜNÜN
UZATILMASI VE ATIK SULARIN TEMİZLENMESİ İÇİN
YARARLANILMASI
Öğrenciler: Mehmet ÇETİN
Ertuğrul ÖZ
Danışman Öğretmen: Uğur TÜRE
TURHAL ŞEKER ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ
TOKAT-2010
Amaç
Projemizle baraj gölü rezervlerinin akarsuyun getirdiği topraklarla dolmasını
engellemeyi ve barajların azalan ekonomik ömürlerini uzatmayı, bunu yaparken maliyeti
oldukça düşük bir yöntem olan yapay sazlıkları akarsuyun taşıdığı toprağı setlemek,
depolamak ve ırmaklara bırakıla atık suları temizlemek için kullanmayı amaçlamaktayız.
Böylelikle yalnız barajların ömürleri uzatılmakla kalmayacak, yeni kuş üreme, rekreasyon ve
kuş
gözlem
alanları
oluşacak,
bu
alandan
elde
edilen
sazlıklardan
farklı
alanlarda
yararlanılabilecek ve yeni gelir kaynakları oluşacak, bu alanlarda biriken topraklar organik
gübre gibi çeşitli alanlarda kullanılabilecektir.
Giriş
Şiddetli erozyon, sonucunda toprakla birlikte mineral ve organik maddeler de
kaybediliyor. Erozyonun etkisiyle toprağın altındaki cansız ana kaya ortaya çıkıyor, faydalı
toprak katmanlarını kaybeden arazilerde çölleşme başlıyor. NASA’nın yaptığı bir araştırmaya
göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi halinde Türkiye’nin 2040 yılında büyük bir
bölümü çöl olacağı öngörülüyor.
Erozyonun bilinen pek çok olumsuz etkisi dışında,
Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için büyük harcamalar ve yıllar süren çalışmalar
sonucu inşa ettiği barajların ömrünü de kısaltıyor. Erozyon sonucunda barajlarda biriken katı
materyaller, kullanılabilir baraj rezervuar hacminde gözle görülür kayıplara neden oluyor,
barajlar 100 yıl olarak öngörülen ekonomik ömrünü yıllar önceden tamamlıyor. (Varol, 2007)
Bunda kuşkusuz en önemli faktör su erozyonuyla yılda kaybettiğimiz 1,5 milyar tona yakın
toprağın etkisi çok büyüktür. Sadece tarım alanlarından kaybettiğimiz toprak miktarı bile yılda
500 milyon tona ulaşmaktadır. (TEMA, 2010)
Projemiz barajlara giden akarsularda eğimin azaldığı,
suyun akış hızının düştüğü
yerlerde sazlıklar oluşturarak suyun içindeki taşınır haldeki toprakları bu sazlıklar vasıtasıyla
durdurmak ve sazlık alanlarına çökelmesini sağlayarak buralarda depolamayı böylelikle bu
toprakların baraj göllerini doldurmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Böylelikle öncelikle
yüksek yapım ve işletme maliyetlerine sahip barajların ekonomik ömürleri ve enerji
verimlerini artırılmış olacaktır. Projemizin bu doğrudan etkileri dışında ürettiğimiz bu alanlar
kuşlar için bir üreme alanı sulak ekosistem oluşturacaktır. Turistik bir rekreasyon alanı olarak
sosyal ve bilimsel bir amaca da hizmet edecektir.
Ayrıca buradan elde edilen sazlık ve
kamışlar, yapı malzemesi, yem ve kağıt üretiminde, dekoratif, turistik amaçlı olarak
kullanılabilecek ve önemli bir gelir kaynağı olacaktır. Burada biriken toprakta başta organik
gübre ve toprak olarak tarıma geri kazanılabilecektir.
Kullanılan Yöntem
Projemizin çözmeyi amaçladığı temel sorun olan baraj göllerinin toprakla dolmasının
ülkemizde ekolojik ve ekonomik olarak hangi boyutlarda olduğu araştırıldı. Projemizin
uygulanabilir olduğuyla ilgili kaynak taraması yapılarak bölgemizde Yeşilırmak vadisinde alan
2
araştırmaları yapıldı. Özellikle İlçemize 19 km. mesafedeki Kaz gölü ekosistemi arazi yapısı ve
sazlık, kamış türleri bakımından alanda doğrudan incelendi. Bölgeyle ilgili yazılı kaynaklara
ulaşılmaya çalışıldı. Bu çalışmaların sonucunda projenin gerekliliği ve uygulanabilir olduğuna
karar verildi. Genel bir kaynak taraması yapılarak projeye başlandı. Öncelikle akarsuların
taşıdıkları toprak miktarları bilgilerine ulaşıldı. İlçemizin ortasından geçen Yeşilırmak üzerinde
akarsuyun yatak eğiminin ve buna bağlı olarak akış hızının düşük olduğu sazlık alan üretmek
için kullanabileceğimiz müsait sahaların tespiti yapıldı. Bölgemize uyumlu saz ve kamış türleri
tespit edildi. Son olarak ise oluşturacağımız bu sazlıkların dolaylı yararları araştırılarak yerel
ve milli ekonomiye, çevreye katkıları üzerinde çalışıldı.
Tartışma ve Sonuçlar
Türkiye’deki akarsular dünyadaki akarsuların taşıdığı yüzer haldeki malzemenin yüzde
2’sini taşıyor. Türkiye’de erozyonla birim alandan taşınan katı materyalin, Afrika’dan 22,
Avrupa’dan 17 ve Kuzey Amerika’dan 6 kat daha fazla olduğu belirtiliyor.
Türkiye’de
akarsularla birlikte alandan taşınan toprağın, ABD’nin 7, Avrupa’nın 17 ve Afrika’nın 22 katı
daha fazla olduğu belirtiliyor. Fırat Nehri, yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon ton
toprak taşıyor. Her yıl Keban Barajı’na 32 milyon, Karakaya Barajı’na 31 milyon ton toprak
birikiyor. Erozyonla yılda 90 milyon ton bitki besin maddesi toprakla birlikte yitiriliyor. Erozyon
nedeniyle kaybedilen toprakların, 25 cm kalınlığında, yaklaşık 400 bin hektar genişliğinde bir
araziye eşdeğer olduğu belirtiliyor. (AGM, 2008)
Baraj
Altınapa Barajı
Bayındır Barajı
Demirköprü Barajı
Hirfanlı Barajı
Karamanlı Barajı
Kartalkaya Barajı
Kemer Barajı
Selevir Barajı
Sürgü Barajı
Yalvaç Barajı
Ekonomik
Ömrü
19
28
41
33
13
19
22
27
35
27
Baraj
Buldan Barajı
Çaygören Barajı
Çubuk-1 Barajı
Kesikköprü Barajı
Seyhan Barajı
Tablo 1: Bazı Barajların Ekonomik Ömrü
Ömrü (AGM, 2008)
Tahmini
Ömrü
72
77
75
66
70
Tablo 2: Bazı Barajların Tahmini
Ekonomik Ömrü (AGM, 2008)
Bir barajın yapımı için büyüklüğüne göre on milyonlarca dolar harcandığı düşünülürse
yukarıdaki açıklamalarımızda açıkça görüldüğü gibi baraj rezervlerine dolan topraklar bu
yatırımların ve ürettikleri enerjinin maliyetini artırarak ülke ekonomisi açısından bir problem
oluşturmaktadır. Oysa projemizle oluşturacağımız tip yapay sulak alanlar bu alüvyonların
3
baraj rezervlerine dolmasını engellemekte kullanılabilir. Nitekim dünyada 1950’li yıllardan bu
yana da kullanılmaktadırlar. Sadece yüzer toprak blokajında değil suyun biyolojik ve kimyasal
kirlikten arındırılmasında da yapay sazlıklar kullanılabilir.
Atık suları arıtmak için inşaa edilmiş yapay sulak alanlar; mikroorganizmalar, hayvanlar,
bitkiler ve sucul ortamı çevreleyen ekolojik sistemden oluşan kompleks bütünleşmiş
sistemlerdir. Yapay sulak alanlar, atık su arıtımı için alternatif ve doğal tabanlı bir arıtma
yöntemidir. Dünyanın değişik bölgelerinde evsel ve endüstriyel atık suları ve zirai bölgelerden
gelen yüzeysel akışları arıtmak üzere farklı amaçlarla tasarlanmış, değişik tipte
ve
büyüklükteki yapay sulak alanlar 1950’li yıllardan bu yana etkin olarak kullanılmaktadır.
Yapay sulak alanların en yaygın uygulamalarından birisi, evsel atık suların birincil ve ikincil
arıtımı içindir. Bunun dışında sazlıklardan su kalitesinin artırılması,
kullanım,
besinlerin dönüşümü,
fotoğrafçılık,
avlanma
vs.
rekreasyon amaçlı
balık ve vahşi yaşam için ortam oluşturma,
eğitim
ve
araştırma,
estetik
görünüm
kuş gözlemi,
amaçlarıyla
da
yararlanılabilecektir.
Doğal sulak alanlar ile yapay sulak alanlar arasındaki temel fark; mühendislik tasarımları
sonucu oluşan yapay sulak alanlarda sistem kontrolünün daha fazla olmasıdır. Örneğin, yapay
sulak alanlarda su akışı daha kararlı ve kontrollüdür. Buna karşın doğal sulak alanlardaki akış
genellikle değişkendir. Dolayısıyla, yapay sulak alanlardaki ekoloji sürekli akıştan dolayı,
biyokimyasal
oksijen
ihtiyacı
(BOİ)
ve
toplam
askıda
katı
madde
(TAKM)
konsantrasyonlarından ve diğer atık su bileşenlerinden doğadakine göre daha yüksek
seviyede etkilenebilir (Haberl, 1999)
Yapay sulak alanlarda bitki topluluğunun görevi, akımı yönlendirmek ve mikrobiyal
büyüme için bir tutunma bölgesi oluşturmaktır. Bitkiler, sızdırmayı büyük ölçüde azaltırlar.
Ayrıca, yapay sulak alana estetik bir değer kazandırırlar. Sulak alanda oluşacak yoğun bir bitki
örtüsü, olası rüzgarların sisteme yapabileceği olumsuz etkileri de azaltacaktır. Bitkilerin ölümü
sonucu ortaya çıkan artıklardan ortama yayılan organik karbon mikroorganizmalar tarafından
besin kaynağı olarak kullanılabilmektedir (Liehr, 2000).
Bitkilerin kök bölgelerinde bulunan
mikroorganizmaların organik ve inorganik kirleticileri gidermesinde çözünmüş oksijen önemli
bir rol oynamaktadır. Bitkiler, kök bölgesindeki oksijen varlığında besinleri alırlar ve
mikroorganizmalar da oksijen varlığında organik maddeleri parçalarlar. Yapılan araştırmalar
sonucu serbest su yüzeyli yapay sulak alanlarda, tipik atıksu kirleticilerinin arıtımı için, bitki
hücrelerinin, bitki olmayan hücrelere göre daha verimli olduğu görülmüştür (Thut, 1989).
Bununla beraber, hangi bitki popülasyonlarının arıtma performansını hangi şartlarda arttırdığı
tam olarak ortaya konulamamıştır. Yapay sulak alanlarda, bitkinin ilk dikilmesini takiben, bitki
toplulukları
önemli
değişikliklere
uğramaktadırlar.
Çok
az
yapay
sulak
alan,
tür
kompozisyonlarını ve yoğunluklarını korumaktadır. Bu değişikliklerin çoğu önceden tahmin
edilebilse de arıtma performansını etkileyebilmektedir. Sulak alanlara oksijen kazandıran
önemli etmenlerden birisi bitkilerdir. Bitkiler fotosentez yoluyla sudaki çözünmüş oksijen
konsantrasyonunu artırırlar. Oksijen, sulak alanlardaki mikroorganizmalar tarafından gerek
biyolojik reaksiyonlarda gerekse metabolik reaksiyonlarda kullanılır. (Kadlec, 1996)
4
Şekil 1: Yapay sulak alanlarda gerçekleşen etkin arıtım mekanizması (Çiftçi, 2007)
Yapay sulak alanlarda en çok kullanılan bitkiler: saz, başak, diğer sazlar, hasırotu,
kamış, büyük su kamışıdır . Tüm sulak alan bitki türlerini atık su arıtımında kullanmak uygun
olmayabilir.
Kullanılacak
bitki
türü
devamlı
su
içinde
bulunmayı
ve
yüksek
konsantrasyonlarına sahip atık sulara devamlı maruz kalmayı tolere edebilecek
kirlilik
nitelikte
olmalıdır. Atık su arıtımı için bitki türünün seçimi, sık bir bitki örtüsü oluşturmak kadar
önemlidir. İyi büyüme sağlayacağına inanılan birçok bitki türü seçilebilir. Atık su arıtımında
kullanılan sulak alanlar için lokal ve topluluklarına adapte olduklarından büyümeleri çok daha
hızlı gerçekleşmektedir. Atık sulardaki yüksek organik yüklemelerden dolayı yapay sulak
alanlar organik madde açısından zengindir. Bu yüzden sazlıkların kullanımı iyi sonuçlar
vermektedir. Çünkü, yüksek besin seviyelerini tolere edebilecek yapıdadırlar. Büyük su kamışı
ve sazlık bitkileri de, birçok değişik atık suya gösterdikleri yüksek tolerans sayesinde yapay
sulak alanlarda sıkça kullanılsalar da her ikisinin de dezavantajları bulunmaktadır. Büyük su
kamışı, oldukça yayılmacı karakterde bir bitkidir. Ayrıca, misk sıçanlarının tercih ettiği besin
kaynaklarından birisidir. Büyük su kamışı bitkisinin birçok böcek tarafından tercih edilmesi
durumu da göz önüne alındığında zirai alanlarda büyük su kamışı bitkisinin kullanımı iyi bir
tercih değildir. Sazlık bitkileri, çok baskın karakterde olmalarından dolayı yerleştiği bölgede
diğer bitkilerin yaşamasına imkan tanımaz. Kolaylıkla doğal sulak alanlara sıçrayabildiğinden
dolayı bu bitki yetkili kurumların onayı alınmadan kullanılmamalıdır. Pratik tecrübe ve
deneyimlere dayanarak, sulak alanlarda bataklık bitkilerinin (helofitlerin) verimli arıtım
sağladığı tespit edilmiştir (Çiftçi, 2007). Ayrıca söğüt gibi hızlı gelişen ağaçlar da sulak
alanlarda arıtım için uygundur. Bazı İris gibi bitki türleri renk oluşturmalarından dolayı sulak
5
alan kenarlarına ekilerek sulak alanı sınırlandırırlar. Özellikle zirai bölgelerden gelen yüzeysel
akışların deşarj edildiği yapay sulak alanlarda bitkilerin amonyağı tolere edebilme kapasitesi
göz önünde bulundurulmalıdır. Bitkiler yeni ortamlarına adapte olurken gelebilecek çok yüksek
amonyak konsantrasyonlarını tolere edebilmelidir. (Greenway, 1996)
İlçemiz Turhal’dan geçen Yeşilırmak Kazova’nın düşük eğimine bağlı olarak akış hızını
oldukça düşürmekte ve yer yer menderesler oluşturmaktadır. Bu nedenle yapay sulak/sazlık
alan oluşturmak için müsaittir. İlçemizin evsel ve tarımsal atık suları herhangi bir işlemden
geçirilmeden doğrudan Yeşilırmağa deşarj edilmektedir. Oluşturulacak yapay sazlık alanıyla
sadece barajları dolduran toprak engellenmiş olmayacakl Yeşilırmak suyunun kalitesi de
artırılmış olacaktır. Bu sayede ilçemizden geçtikten sonra daha da kirlenen ırmağın suyunun
tarım arazilerinde kullanılmasından kaynaklı problemler azalacağı gibi baraj havzalarında ve
Karadeniz’de ki kirlilikte azalacaktır. İlçemizin iklim ve arazi yapısı yapay sulak alan
oluşumuna müsaittir.
Nitekim doğal bir sulak alan olan Kaz gölü ilçemizde oluşturacağımız
sulak alan için önemli bir çalışma alanıdır. Bu nedenle özellikle incelenmiştir. İnceleme alanı
Orta Karadeniz
Bölümü’nde,
Turhal-Tokat arasındaki
Kazova’nın
batı
bölümünde
yer
almaktadır. Kaz Gölü, 40°16´00˝-40°17´20˝ kuzey enlemleri, 36°08´50˝-36°09´56˝ doğu
boylamları arasında bulunmaktadır. İdari bakımdan Tokat ilinin Pazar ilçesi’ne bağlı Üzümören
Kasabası ve Çiftlik köyleri ile Turhal ilçesine bağlı Şatıroba ve Tatlıcak köyleri sınırları
içerisinde kalmaktadır. Kaz Gölü, güneyde Pazar-Zile karayolunun 250 m kuzeyi ile, kuzeyde
Yeşilırmak yatağının 1750 m güneyinde yer alır. Göl kara yolu ile Pazar ilçesine 11 km, Turhal
ilçesine 19 km, Zile ilçesine 23 km, Tokat il merkezine ise 39 km mesafededir.
Şekil 2
: Kaz gölünün Coğrafi Konumu (2005, Zeybek)
6
Resim 1, 2: Kazgölü sazlık alanında görüntülediğimiz Sakar Meke’ler (Fulica atra)
Resim 3, 4: Kazgölü sazlık alanına yaptığımız inceleme gezisi
Kaz Gölü yakın çevresinde kavak (populus alba) ve söğüt (Salix alba) dışında ağaca
rastlanmamaktadır. Göl çevresinde böğürtlen (Rubus), kuşburnu (rosa canina) ve ılgın
7
(Tamarix) gibi çalı; sığır kuyruğu (Verbascum), civan perçemi (Achillea latifolia), tarak otu
(Cynosurus cristatus) gibi ot formunda bitkiler yer almaktadır. Gölün sığ kesimlerinde ve
bataklık alanlarında ise su yosunu (Sargassum sp), sazlar (Juncus, phragmites, Typha) ve
kamış (Sparganium ramosum) gibi bitkiler yayılış göstermektedir.
Resim 5: Typha
Resim 7: Sparganium
Resim 6: Phragmites
Resim 8: Juncus
Kaz Gölü ve çevresi fauna açısından da zengindir. Nitekim, gölde çeşitli balık türleri,
çevredekisazlık, bataklık ve ağaçlık alanlarda ise çeşitli memeli ve sürüngen türleri
yaşamaktadır. Ayrıca, göl ile çevresi elverişli özelliklerinden dolayı yerli ve göçmen kuşlara da
barınma ortamı oluşturmaktadır. Gölde sazan (kambur sazan) ve kızılkanat gibi balık türleri
dışında su samuru, su yılanı (Natrix tesellata), kurbağa ve su kaplumbağası (Emys orbicularis)
gibi hayvanlara da rastlanır.Kaz Gölü çevresinde yaşayan başlıca memeliler tilki (Vulpes), oklu
kirpi (Hyetricristata) tavşan (Lepus europeus), ve kurttur (Canis lupus). Avlanma yasağından
sonra sahada bol miktarda yaban domuzu (Sus scrofa) da türemiştir. Göl ve çevresinde,
yoğun bitki varlığı ve tatlı su ekosistemi özelliği göstermesi nedeniyle çok sayıda kuş
barınmaktadır. Fakat, sahada düzenli gözlem yapılmadığı için, tam olarak kaç kuşun yaşadığı
8
veya barındığı kesin olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kuş
Gözlem Kulübü öğrencilerince farklı tarihlerde yapılan gözlemler göl ve çevresinde onlarca
türün barındığını göstermiştir. Nitekim, sahada 14-15 Aralık 2002 tarihinde 69 farklı kuş türü,
toplam 1138 kuş; 26-27 Şubat 2003 tarihlerinde 35 kuş türü, 3119 toplam kuş; 5-6 Nisan
2003 tarihlerinde ise 74 kuş türü ileyaklaşık 5000 kuş gözlenmiştir (Amasya Çevre ve Orman
İl Müdürlüğü, 2004). Ördek (Anatidea) türleri, kaz (Anser) türleri, gri balıkçıl (Ardea cinerea),
karaleylek (Ciconia nigra), doğan (Falco sp.), çulluk (Gallinago), benekli sutavuğu (Porzana
porzana), angıt (Tadorna ferruginea), sakarmeke (Fulica atra), karatavuk (Turdus merula),
saksağan (Pica pica), sığırcık (Sturnus vulgaris), serçe (Passer domesticus), yeşilbacak
(Tringa nebularia), döğüşkenkuş (Philomachus pugnax), çıkrıkçın (Anas querguedula), kızkuşu
(Vanellus vanellus)…sahada rastlanan kuşlardan bazılarıdır. Kaz Gölü, Uluslararası Tabiat
Kaynaklarını Koruma Birliği (IUCN) tarafından kabul edilen kriterlere göre B sınıfı sulak alanlar
içerisinde yer almaktadır (Zeybek, 2005).
Yukarıda sözü edilen ve bölgemizdeki önemli doğal sazlık ekosistemlerinden olan Kazgölü
coğrafi yakınlığı dışında iklim, arazi ve yağış koşulları bakımından ilçemizle benzer özellikler
taşımaktadır. Bu nedenle Kaz gölünde yaygın olarak görülen Juncus, phragmites türü
sazlıkların yapay sazlık alanımıza dikilmesinin uygun olacağı alandaki çalışmalarımızda
görülmüştür. Hızlı yayılıcı ve işgalci bir tür kamış olan Sparganium ramosum da denetimli
yetiştirilmek koşuluyla amaca ve araziye uygundur. Yapay sazlıkların düzenli olarak
kesilmesiyle elde edilen sazlıklar aynı zamanda ticari değeri olan ürünlerdir, nitekim 2000’li
yılların başında ilçemizde Kaz gölünden kesilen sazlıkları pazarlayan bir işletme mevcuttu Kaz
gölü sazlıklarına kesim yasağı gelmesiyle birlikte işletme kapanmıştır. Sazlık ve kamışlar,
kağıt üretiminde, sunta ve yalıtım malzemesi, yem, çit, dekoratif amaçlı ve çatı kaplama
malzemesi gibi pek çok amaçla kullanılabilmektedirler. Sazlıkların kontrollü biçilmesi herhangi
bir çevresel soruna yol açmadığı gibi tam tersine göldeki çürümeden kaynaklı kirliliği, metan
salınımını azaltmakta ayrıca sulak alana inen kuşlara konma alanı açmaktadır.
9
Resim 9: Sazlık ve Kamışların Çeşitli Kullanım Biçimleri
Yapay sulak alanımız için Yeşilırmağın ilçemiz çıkışındaki hayvan pazarı mevkiine yapılmasını
öngörsek
de
projemizde
belirttiğimiz
gibi
bu
kapsamlı
bir
mühendislik
çalışmasını
gerektirmektedir. Bununla birlikte şehir merkezine yakın bir yerde oluşturulacak bu tip bir
sazlık alanda mevcut yüzey akıntısına rağmen üreyecek sivrisinekler sorun oluşturabilir. Bu
sorunu ortadan kaldırmak için dünyanın pek çok yerinde ve ülkemizde sivrisinekle biyolojik
mücadelede kullanılan ve ülkemizdeki sulak alanlarda da yaygın olarak görülen ve sivrisinek
balığı adıyla da bilinen Gambusyaların (Gambusia affinis) kullanılması düşünülmektedir.
Oldukça dayanıklı, hızlı üreyen ve kültüre alınabilen bir tür olan Gambusyalar muhtemel bir
sivrisinek probleminde çözüm olacaklardır.
Resim 10: Sivrisinek Balığı Gambusya (Gambusia affinis)
10
Sonuç olarak projemiz, ilçe çevremizde var olan doğal sazlık/sulak alan ekosistemlerinin
yapay bir modeli olarak, barajların ömrünü uzatarak enerji maliyetlerini azaltacaktır. Bunun
dışında kesilen sazlıkların işlenmesi ve kullanılmasıyla ticari nesnelere dönüşecek ilçemizde
gelir ve istihdamı artıracaktır. Yapay sulak alanımız bir kuş gözlem ve rekreasyon alanı olarak
bilimsel gözlemlerin yanında turistik bir potansiyelde oluşturacaktır. Atık suların kirlilik
seviyesini azalttığında insan ve çevre sağlığına olumlu etkileri olacaktır.
Kaynakça
1.
Ağaçlandırma
ve
Erozyon
Kontrolü
Genel
Müdürlüğü
http://www.agm.gov.tr/AGM/AnaSayfa/faliyetler/erozyon.aspx?sflang=tr
(AGM),
(2010),
2. Amasya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, (2004), Kaz Gölü Av ve Yaban Hayatı Koruma
Sahası Kuş Gözlem Raporları. Amasya.
3. Çiftçi, H., (2007), Yapay Sulak Alanlarda Atıksu Arıtımı Ve Ekolojik Yaşam,
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 23, s.149
Erciyes
4. Greenway, M., (1996), From Wastes to Resources – Turning over a New Leaf: Melaleuca
Trees for Wastewater Treatment, Environ Res Forum, 5-6, 363–366, 1996.
5. Haberl, R., (1999), Constructed Wetlands: A Change to Solve Wastewater Problems in
Developing Countries, Water Science and Technology, 1999.
6. Kadlec, R.H., (1996), Treatment Wetlands. CRC Press LLC. Boca Raton, FL
7. Liehr, S.K., (2000), Constructed Wetlands Treatment of High Nitrogen Landfill Leachate,
WERF Report No. 94-IRMU. NCSU
8. Thut, R.N., (1989), Utilization of Artificial Marshes for Treatment of Pulp Mill Effluents,
Constructed Wetlands for Wastewater Treatment, Municipal, Industrial and Agricultural.
(Hammer, D.A.,-ed.), Chelsea, MI: Lewis Publishers, Chapter 19, 239–244, 1989.
9. TEMA, (2010), http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/ToprakErozyonu.html
11
10. Varol, A., (2005) Keban Barajı ve Sorunlar, III. Ulusal Su Mühendisliği Sempozyumu 1014 Eylül 2007 Gümüldür/İZMİR
11. Zeybek, H.İ., (2005), Kaz Gölü Ekosistemi Tokat, İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü
Kuvaterner Sempozyumu, s.234
12