ekonomik ve sosyal hayat tarım

Transkript

ekonomik ve sosyal hayat tarım
DERSALANI.COM
EKONOMİK VE SOSYAL HAYAT
TARIM
Ülkemiz tarıma elverişli, verimli, geniş topraklara sahiptir.
Halkımızın önemli bir kesimi de geçimini topraktan
sağlamaktadır. Nüfus artısı toprağın daha verimli, çağdaş
tekniklerle
islenmesini
gerekli
kılmaktadır.
Üreticiler bu konuda devletimiz tarafından bilinçlendirip
desteklenmektedirler.
Aşağıda bu desteklere örnekler verilmiştir:
 Doğrudan gelir desteği.
 Hayvancılık destekleri.
 Üreticilere doğrudan gelir (mazot, gübre,
tohumluk ) desteği.
 Hububat desteklemeleri.
 Prim uygulamaları.
 Çay desteklemeleri.
 Faiz indirimli tarımsal krediler.
 Kırsal kalkınma tarım desteği.
 Tarım reformu uygulama desteği.
Cumhuriyetin İlanı’ndan sonra, ülkemizde, tarıma aşağıdaki kuruluşlarla destek verilmiştir.
 T.C. Ziraat Bankası
 Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK)
 Güneydoğu Anadolu Projesi idaresi Başkanlığı
 Devlet Su isleri Genel Müdürlüğü
 Tarım Satış Kooperatifleri
 Ziraat Odaları ve Mesleki Örgütler
TARIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER





İklim (Sıcaklık, Yağış miktarı, Yağış rejimi)
Yükselti (Sıcaklığı etkilediği için)
Denize göre konum (iklimi etkilediği için ): Yağış isteği fazla olan ve düşük kıs
sıcaklıklarına karsı dayanıksız bitkiler deniz etkisindeki yerlerde yetişir.
Toprak şartları
Beşeri faktörler
Bölge Yüzölçümüne Göre Ekili Dikili Alanların Oranları:
 Marmara Bölgesi : %30
 İç Anadolu Bölgesi : %27
 Ege Bölgesi : %24
 Güneydoğu Anadolu Bölgesi : %20
 Akdeniz Bölgesi : %18
 Karadeniz Bölgesi : %16
 Doğu Anadolu Bölgesi : %10
1
DERSALANI.COM
Tarımda Verimi Etkileyen Faktörler:
1. Sulama: Türkiye tarımında en büyük sorun sulama sorunudur. Tarımda sulama ihtiyacının en fazla
olduğu bölgemiz Güneydoğu Anadolu Bölgesi iken, bu sorunun en az olduğu bölgemiz Karadeniz
Bölgesidir.
2. Gübre Kullanımı: Tarımda sulama sorunu çözüldükten sonra üretimi daha da artırmak için gübre
kullanımı artırılmalıdır.
3. Tohum Islahı: Sulama ve gübre sorunu çözüldükten sonra verimi daha da artırmak için kaliteli
tohum kullanılmalıdır. Ülkemizde kalite tohum üretme konusunda devlet üretme çiftlikleri ve tohum
ıslah istasyonları çalışmalar yapmaktadır. Ancak kaliteli tohum ithali devam etmektedir.
4. Makine Kullanımı: Ürünün zamanında ekimi, hasadı ve yüksek verim için makine kullanımı şarttır.
Ancak makine kullanımı yurdumuzda dağlık yerlerde zordur. Ege, Marmara, İç Anadolu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgeleri makime kullanımı için uygundur. Karadeniz, Doğu Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri
engebeli olduğu için makine kullanımına uygun değildir.
5. Zirai Mücadele: Tarımdaki hastalıkların, yabani otların ve haşerelerin meydana getireceği üretim
düşüklüğünü önlemek için ilaçlı mücadele şarttır. Zirai mücadelede daha çok ilaç kullanılmaktadır.
6. Toprak Bakımı: Tarla yağışlardan önce sürülmeli, yabancı otlardan arındırılmalıdır. Erozyona karsı
korunmalıdır.
7. Toprak Analizi: Toprak analizleri ile en iyi verim alınabilecek ürün belirlenir. Ayrıca toprağın ihtiyacı
olan mineraller tespit edilerek kullanılacak gübre belirlenir.
8. Destekleme Alımı ve Pazar: Verimi etkilemez. Üretim miktarını etkiler.
9. Çiftçi eğitilmeli ve kredi desteği sağlanmalıdır.
2
DERSALANI.COM
Tarımsal Nüfus
Tarımsal nüfus yoğunluğunu bulmak için:
TNY= Tarımla uğraşanların sayısı/ Yüzölçümü
TARİHTE TOPRAK YÖNETİMİ
A) Eskiçağ Anadolu’da
Erken çağlarda Anadolu'ya hakim olan Hititler devlete ait toprakları ekip biçmek üzere devlet
görevlilerine veriyor, bunun karşılığında bu görevliler de devlete asker yetiştiriyordu.
B) Ortaçağ Avrupa’sında Toprak Yönetimi
Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından güçlü ulusal krallıkların ortaya çıkmasına kadar olan sürede,
Avrupa'da feodalizm hakimdi. Feodal düzenin siyasi yapısı bir piramit gibidir. En üstte kral (veya
imparator), altında ise kendisine bağlı soylular bulunur. Bu hiyerarşik düzenin en alt ve en geniş
tabakasını serfler oluşturur. Temel üretim aracı olan toprak, birçok feodal bey arasında
paylaştırılmıştır. Bu sistem en yaygın biçimiyle Avrupa'da uygulanmıştır. Toprağın mülkiyeti senyöre
(derebey) aittir. Senyörler kralların mutlak vekilleridir. Senyör istediği zaman toprağı üzerindeki
köylülerle beraber satabilirdi. Köylünün toprak üzerinde hiçbir hakkı yoktu.
Feodalite'nin Özellikleri:
Ekonominin temeli tarıma dayalıdır.
Derebeyler mutlak hakimdir.
Toprak üzerindeki en büyük güç senyördür.
Derebeyi iç islerinde serbesttir.
C) Selçuklularda Toprak Yönetimi
Selçuklularda tarım yapılan topraklar ikta denilen bölümlere
ayrılmıştı. İktalar hizmet veya maaş karşılığında belirli süreler için
askerlere, komutanlara ve devlet adamlarına verilirdi. Bu usulle
verilen topraklar has, ikta ve haraci olarak üçe ayrılıyordu.
Has toprakların geliri doğrudan Sultan ailesine veriliyordu.
İkta sahipleri ise toprakları isleme karşılığında belli sayıda asker
besliyor ve savaş zamanlarında orduya katılıyorlardı.
Haraci toprakların geliri de doğrudan devlet hazinesine
aktarılıyordu.
İkta Sisteminin Faydaları:
1-Merkez ordusu güçlenmiştir. Önemli sayıda asker devlet
hazinesine yük olmadan yetiştirilmiş ve savaşa hazır
tutulmuştur.
2-ikta topraklarındaki üretim, denetim altına girmişti.
Tarımsal üretimde süreklilik sağlanmış, tarım alanları bos
kalmamıştır.
3- Devletin önemli giderleri karşılanmıştır.
Not: Toprağını üç sene üst üste mazeretsiz olarak ekmeyen
çiftçinin toprağı alınır başkasına verilirdi. Bundaki amaç
üretimde sürekliliği sağlamaktı.
3
DERSALANI.COM
İkta Sistemiyle, Feodalitenin Farkı:
İkta sisteminde toprak devletindir. İkta sahibi devletin
görevlisidir. Vergiyi toplar ve asker yetiştirir, toprağı
isleyen köylü üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Köylünün
hakları da kanunla devlet güvencesi altındadır.
Feodalite sisteminde toprak derebeylerindir. Senyör ise
topraklarının egemen gücüdür. Köylü (sertler) toprağa
bağlıdır. Toprakla birlikte alınıp satılabilmiştir.
D) Osmanlılarda Toprak Yönetimi
TIMAR SİSTEMİ (Dirlik Sistemi) Bu sistem İkta Sistemi'nin Osmanlı Devletindeki devamıdır. Tımar
Sistemi'nde devlete ait olan topraklar; rütbe ve derecelere göre has, zeamet ve tımar adı altında
devlet görevlilerine dağıtılırdı. Bu kişiler görevleri süresince kendilerine bırakılan topraklarda üretimin
düzenli olarak yürütülmesini sağlarlardı. Ayrıca toprağın üzerinde yasayan köylüler ödemeleri
gereken vergiyi Tımarlı Sipahi adı verilen görevliye verirlerdi. Bu görevli, hem topladığı vergilerle
geçimini sağlar hem de devlete "cebelü" adı verilen atlı asker yetiştirirdi.
Osmanlı'da Dirlik Arazi üçe ayrılmıştır.
Has: Gelirleri padişah ve üst düzey görevlilere verilen topraklardır.
Zeamet: Gelirleri orta dereceli memurlara verilen topraklardır.
Tımar: Gelirleri savaşta yararlılık gösteren askerlere saray ve cami
görevlilerine verilen topraklardır.
Tımar sisteminin doğru bir şekilde uygulanabilmesi için devlet,
ülkenin arazilerinin durumunu, mülkiyetini ve ne şekilde değerlendirileceği bilmek zorundadır. Bunun
için Tahrir Defterleri tutulur bu defterlere yeni fethedilen toprakların bütün özellikleri ayrıntılarıyla
kaydedilirdi. Toprak her ne kadar devletin olsa da devlet toprağını eken, vergisini veren köylüden
toprağını almazdı. Toprağını izinsiz terk eden köylüden ise Çift Bozan Vergisi alınırdı. 3 yıl üst üste
toprağı ekmeyen köylüden ise toprağı alınır başkasına verilirdi. İyi islendiği müddetçe devletin kuvvet
unsurlarından birini teşkil eden tımar sistemi, iyice bozulması üzerine gözden düşünce, ilk olarak,
1703'te Girit Adası’nda kaldırılıp maaşlı memurluk düzenine geçildi. Ülkenin diğer yerlerindeki
tımarlarsa 1839'da yayımlanan Tanzimat Fermanı’yla tamamen ortadan kaldırıldı.
Tımar Sisteminin Faydaları
o Tımar sistemi, Osmanlı Devleti'nde toprak üretiminde devamlı bir verimlilik sağlamıştır.
o Hazineye yük olmadan güçlü ordulara sahip olmayı mümkün kılmıştır.
o Tımar sisteminin üretim ve güvenlik açısından önemli bir işlevi vardır. Sipahiler hem
toprağı eken halktan devlet adına vergi toplarlar hem de asker yetiştirirlerdi. Savaş
zamanlarında ise ordunun silahlı gücü haline gelirlerdi.
Osmanlıda Diğer Topraklar
Ocaklık Araziler: Gelirleri kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan arazilerdir.
Yurtluk Araziler: Sınır boylarındaki akıncılara verilen topraklardır.
Mukataa Araziler: Dirlik sisteminin uygulanamadığı eyalet topraklarına denir. Bu tür eyaletlerde
topraktan elde edilecek gelir peşin olarak mültezim denilen varlıklı kişilere satılır. ve mültezimlerden
alınan peşinat doğrudan hazineye aktarılırdı. Bu sisteme "iltizam sistemi" adı verilir.
Mülk Araziler: Padişah tarafından belirli bir hizmet karşılığında bazı kişilere mülk olarak verilen
topraklardır. Mülk sahipleri topraklarını satma, bağışlama, miras bırakma haklarına sahipti.
Vakıf Araziler: Cami, hastane, aşevi ve kervansaray gibi sosyal kurumların ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla ayrılan topraklardır. Vakıf topraklarının gelirlerinden vergi alınmazdı.
4
DERSALANI.COM
TİCARET
Ticarette pazara yakın olmak her zaman önemli
olmuştur. İlk Çağdan günümüze kadar birçok
uygarlık, malların pazarlara ulaştırıldığı ticaret
yollarını kontrol etmek istemişlerdir. Bunun için
zaman zaman birbirleriyle savaşmışlar zaman
zaman da aralarında anlaşmalar yapmışlardır.
Geçmişten günümüze dünya ticaretinde önem
kazanan yollara örnek olarak Kral Yolu, Baharat
Yolu ve ipek Yolu'nu verebiliriz.
1- Kral Yolu:
Lidya Kralı Giges zamanında M.Ö. 5. yüzyılda yaptırılmıştır. Bu yolun yapılış amacı Lidyalıların başkenti
Sard ile Asurluların başkenti Ninova arasındaki ulaşımı kolaylaştırmaktı. Daha sonra Perslerin yaptığı
yeni yollar ile İran içlerine kadar uzanması sağlanmıştır. Bu yol 2700 km'ydi. Bu yol Sardis'ten baslar
Asur'un başkenti Ninova'ya varır oradan da Babil'in (Bağdat, Irak) güneyine geçerdi. Kral Yolu'nun
önemli bir yerinde kurulan Lidya Uygarlığı, ekonomi, bilim, sanat, kültür ve ticaret alanlarında çok
önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
2- İpekyolu:
• Çin’den başlayıp Anadolu üzerinden geçerek Avrupa’ya kadar uzanan “İpek Yolu” doğu batı ticareti
için önemli bir güzergâhtı. Çin Hükümdarı Zhang Olion zamanında yaptırılmaya başlandı. Bu yol
Çin'den başlayarak Avrupa'nın güneyine kadar uzanır. Güney ve Kuzey güzergâhı olmak üzere ikiye
ayrılırdı. Bu yolla batıya ipek, baharat, porselen, kâğıt ve değerli taslar götürülmüştür. İpek önemli
olduğu için bu yola İpek Yolu denilmiştir. İpek Yolu sadece ticaret değil kültürleri taşıyan bir yol
olmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti bu yolda güvenliği sağlamak için yol üzerinde birçok kervansaray
yaptırmıştır. Osmanlı Devleti İpek Yolu ve Baharat Yolu'nu ele geçirince ekonomik olarak güçlü
devletler arasında yerini almıştır.
• Ortaçağ’da İpekyolu’nun Karadeniz Marmara ve Ege bölümünde deniz ticaretini yapan
Venediklilerdi.
• Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul ve Kırım’ı almasıyla İpek Yolu’nun kontrolü önemli ölçüde
Osmanlıların eline geçti. Bu durumdan en çok Venedikliler zarar gördüler. Bu yüzden Osmanlı
Devleti’ne Savaş açtılar. Fatih Sultan Mehmet zamanında Venediklilerle uzun süren savaşlar yapıldı.
Osmanlılar bu savaşlardan bir sonuç elde edemediler. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet
Venediklilerle yaptığı anlaşma ile onlara ilk ticari ayrıcalıkları verdi. Fatih’in bundaki amacı İpek yolu
ticaretini canlı tutmaktı.
3- Baharat Yolu:
Eskiçağlardan bu yana Uzak Doğu ve batıyı birbirine bağlayan ticaret yollarından bir tanesidir. Bu yolla
karabiber, tarçın, kakule, zencefil gibi baharatlar Uzak Doğu'dan batıya taşınırdı. Bu baharatlar pahalı
olduğu için sadece varlıklı kimseler alabiliyordu. Uzak Doğu'dan gelen baharat Kızıldeniz'deki Akabe
Körfezine, Yemen kıyılarına ya da Basra Körfezine gelir. Buradan deniz yoluyla Avrupa'ya taşınırdı.
· Haçlı Seferleri sonrasında Akdeniz ticareti canlandı. Baharat Yolu’nun önemi arttı.
· Yavuz Sultan Selim’in Suriye ve Mısır’ı ele geçirmesiyle Baharat Yolu’nun kontrolü tamamen
Osmanlılara geçti.
· İpek ve Baharat Yollarının kontrolünün Osmanlıların eline geçmesiyle Avrupalılar Çin ve Hindistan’a
gidebilmek için yeni ticaret yolları aramaya başladılar. Böylece Coğrafi kesifler başlamış oldu. Hint
Deniz ticaret yolunun bulunmasıyla da Doğu-Batı ticareti Okyanuslara kaydı. Böylece Akdeniz ticareti
5
DERSALANI.COM
önemini kaybetti. Bu durum Akdeniz ticaretinden kazanç sağlayan Osmanlı Devleti’ni olumsuz
etkiledi.
· Osmanlı Devleti Coğrafi Kesifler sonrasında Akdeniz ticareti durma noktasına gelince bazı önlemler
almayı düşündü.
Bu önlemler;
a) Sadrazam Sokullu Mehmet Pasa Süveyş Kanalını açarak Baharat Yolu’nu yeniden canlandırmak
istedi. Ama başarılı olamadı.
b) Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa’ya kapitülasyonlar verildi. Bundaki temel amaç
Fransa’yı Avrupa Haçlı birliğinden koparmak olsa da Akdeniz ticaretini canlandırmak da hedeflendi.
· 1869’da İngilizler tarafından Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla Akdeniz yeniden ticari canlılık kazandı.
SANAYİ INKILABI
18. Yüzyılda Avrupa’da (İngiltere’de) Buhar Makinesinin üretimde kullanılmaya başlamasıyla kol
gücünün yerine makine gücüyle üretim yapılmaya başlaması sürecine Sanayi İnkılâbı adı verilir. Sanayi
İnkılâbı ilk önce özellikle dokuma sektöründe başlamıştır.
Sanayi inkılâbı Zaman Çizelgesi
· 1733 John Kay (Can Kay), dokuma işlemini makineleştirdi.
· 1765 James Watt (Cemis Vat), buhar motorunu keşfetti.
· 1771 Richard Arkwright (Riçırd Arkrayt), suyla çalışan iplik eğirme makinesini keşfetti.
· 1781 Buhar makinesi ilk defa Avrupa'da kullanıldı.
· 1790 İlk demir tekneli gemi suya indirildi.
· 1804 Raylar üzerinde ilerleyen ilk buharlı lokomotif yapıldı.
· 1825 İngiltere’de ilk buharlı tren yolu yapıldı.
· 1828 İlk modern maden eritme ocağı faaliyete geçti.
· 1849 Ruhr'da ilk defa kok kömüründen demir üretildi.
· 1855 Krupp tarafından Bassemer çelik yöntemi geliştirildi.
· 1885 Benz, ilk petrollü arabayı geliştirdi.
· 1890 Floransa'da ilk elektrikli tramvayı keşfetti.
Sanayi İnkılâbı ’nın Sonuçları:
1. Üretim arttı ve mallar ucuzladı.
2. Hammadde ihtiyacı arttı. Sanayileşen devletler bu ihtiyaçlarını karşılamak için sömürgecilik
faaliyetlerini hızlandırdılar. Sömürgecilik yarısı devletler arasında topyekun çatışma dönemi başlattı
ve I. Dünya Savaşı'nın alt yapısı oluşmaya başladı.
3. Pazar ihtiyacı arttı. Sanayileşen ülkeler ürettikleri malları satmak amacıyla sanayisi gelişmemiş
ülkelerle ilgilenmeye başladılar.
4. Fabrikalar kuruldu. Sanayi bölgeleri oluştu. Bu sanayi bölgelerinin etrafında büyük şehirler kuruldu.
5. Fabrikalarda çalışan isçi sınıfı ortaya çıktı. İsçi hakları gündeme geldi. İşçilerin haklarını korumak için
sendikalar kuruldu. Grev, Lokavt, toplu is sözleşmesi gibi kavramlar ortaya çıktı.
6- Buharlı trenlerin kullanılmaya başlanmasıyla demiryolu çağı başladı. Büyük kentleri birbirine
bağlayan demiryolları yapıldı. Yük ve yolcu taşımacılığı arttı. Ülkelerarası ticaret canlandı. İletişim
arttı.
7- Buharlı gemilerin yapılmasıyla deniz taşımacılığı gelişti. Kıtalar arası ticaret canlandı.
Sanayi İnkılâbının Osmanlı Devletine Etkisi
Osmanlı Devleti Sanayi İnkılâbının nimetlerinde yararlanamadı. Avrupa’da üretilen bol ve ucuz mallar
kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı sınırları içerisinde kontrolsüzce satılmaya başladı. Osmanlı iç
üretimi yavaşladı. Sanayisi kurulamadı ve gelişemedi. Bu gelişmeler Osmanlı ekonomisini olumsuz
etkiledi.
6
DERSALANI.COM
VAKIFLAR
Osmanlıda Vakıf Sistemi
Bir kimsenin malını insanların yararına ayırmasına vakıf denir.
Osmanlı Devleti'nde vakıf sistemi çok gelişmiştir. Basta
padişahlar, olmak üzere devlet adamları ve zengin birçok
kimse sosyal, ekonomik, kültür ve sağlık alanlarında
harcanmak üzere mallarını vakfetmiştir. Vakfedilen mallarla;
camiler, mescitler, medreseler, mektepler, hanlar, hamamlar,
yollar ve köprüler yaptırılmış, ülke bayındır hale getirilmiştir.
Vakıf Sisteminin Yararları
Fethedilen bölgelerdeki sosyal yasam canlanmıştır. Halkın sağlık sorunu devlete yük olmaktan çıkarak
çözülmüştür. Yoksul halkın ihtiyaçları karşılanarak sosyal denge kurulmuştur. Osmanlıdan
Cumhuriyete miras kalan vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün koruması altındadır. Vakıf Eski
Eserler Onarım Projesi çerçevesinde eski yapılar kişi ve kurumlarca onarılmıştır. Her yıl mayıs ayının
ikinci haftası Vakıf Haftası olarak kutlanır.
AHİLİK
Ahilik, Anadolu'da 13. yüzyılda
kurulmuş esnaf ve zanaatkârların
birliğine denir. Ahi teşkilatının
kurucusu olan Ahi Evran'ın asıl adı
Şeyh
Mahmut
Nasıruddin'dir.
Azerbaycan'ın Hoy şehrinde dünyaya
gelmiştir. Anadolu'daki bütün esnaf
ve zanaatkârların piri sayılan Ahi
Evran, dericilik sanatıyla uğraşmıştır.
Ahi Evran, ahlak, sanat ve
konukseverliğin uyumlu bir birleşimi
olan ahiliği kurarak saygın bir
konuma ulaştırmıştır. Bu teşkilat,
asırlarca esnaf ve zanaatkârlara
rehberlik ederek çalışma ilkelerini belirlemiş, devlet adamları bu teşkilata girmeyi onur saymışlardır.
Ahi Teşkilatının Görevleri
1-Üye sayısını, malların kalitesini ve fiyatları belirlemek
2-Arz-talep dengesine dikkat etmek
3-Müşterinin haklarını korumak
4-Üretimi ihtiyaca göre belirlemek
5-Zanaatkârlara sanat ahlakını yerleştirmek
6-Esnaf ile devletin ilişkilerini düzenlemek
7-Üyelerin zararlarını karşılamak ve kredi vermek
8-Çalışamayacak durumdaki üyelerini korumak
9-Esnaflar arasındaki haksız rekabeti önlemek
10-Esnafların ürettiği malların hiçbirinde halkın kıtlık yasamamasını sağlamak.
11-Ülkeye yapılacak saldırılarda devletin silahlı kuvvetleri yanında ülkeyi savunmak ve yerleşim
bölgelerinde Türk-İslam kültürünü yaymak.
7
DERSALANI.COM
Fütüvvetname
Ahi yönetmeliği olan Fütüvetnamelere göre; Ahi, helalinden
kazanmalıdır. Yoksul ve düşkünlere yardım etmeli, cömert olmalıdır.
Hepsinin bir zanaatı olmalıdır. Fütüvvet kişinin yardım etmesi, haksızlığı
önlemesi, kişini ayıbını görmemesi, kötü söz söylememesi, cana, mala
ve onura el ve dil uzatmaması demektir.
LONCA TESKİLATI
Ahi teşkilatının Osmanlı Devleti Esnaf ve Sanatkârları üzerindeki etkileri 15. yüzyıldan itibaren
zayıflamıştır. Ahiliğin zayıflamasından sonra devletin denetim ve gözetimine açık Lonca Teşkilatları
doğmaya başlamıştır. Üst düzey idarecilerinin Hükümdarın "Berat-ı Şerif’i" ile atandığı lonca teşkilatı,
gittikçe güçlenerek esnaf ve zanaatkârlara hakim olmuştur. Loncalar sayesinde esnaf, idarede söz
sahibi olmuştur.
Loncaların başlıca fonksiyonları şunlardır;
1-Ürünün kalitesini ve fiyatlarını belirlemek
2-Üyelerin birbirleriyle ve müşteriyle olan anlaşmazlıklarını çözmek
3-idarenin taşra temsilcilerine yardımcı olmak
4-Hükümet emirlerini halka, halkın isteklerini idarecilere aktarmak
NARH UYGULAMASI
Osmanlı da "Narh" uygulaması tüketicinin korunmasında en önemli unsurlardan biriydi. Bununla
kalite ve fiyat kurallarına uymayanlar ile tüketiciyi aldatanlara üretimden el çektiriliyor ve üretim
yapmaları yasaklanıyordu.
Bugün Ülkemizde Rekabet Kurulu, Patent Enstitüsü, Reklam Kurulu , Ticaret ve Sanayi Odaları, isçi ve
işveren sendikaları, Kooperatifler, Esnaf Odaları, Belediye, gibi sosyal hizmet veren kurumlar Ahilik
sisteminden günümüze yansıyan kuruluşlardır.
TARİHTE EĞİTİM KURUMLARI
ORTA ASYA TÜRKLERİNDE EĞİTİM
Türklerin 10. yüzyılda Müslüman olmalarından önce kurdukları en önemli devletler Hunlar, Köktürkler
ve Uygurlardır. Hunların eğitim anlayışını yasayış biçimi şekillendirir İlk eğitim ailede verilirdi. Atlı
göçebe yasama uygun savaşçı, yönetici, nesiller yetiştirmeyi amaçlardı. Töre Hunlarda büyük öneme
sahiptir. Köktürklerin yasam biçimleri de Hunlara benzemektedir. Hunlardan farklı 38 harfli bir
alfabeyle islenmiş bir dile sahip olmalarıdır. Köktürklerde de ilk eğitim ailede verilirdi. Amaç bozkırın
sert iklimine ve göçebe hayata dayanıklı nesiller yetiştirmektir. Uygurların yerleşik yasama geçmeleri
eğitimde de farklılaşmalara neden olmuştur. Özellikle Maniheizm'in getirdiği yeni yasam tarzıyla
savaşçı özelliklerini kaybetmişlerdir. 14-18 harfli Soğd alfabesini kullanmışlardır. Kâğıt ve matbaayı
Türklerde ilk kez kullanmaları bilgi birikimini kolaylaştırmıştır. Kâtiplik, bürokratlık, danışmanlık ve
tercümanlık yapmışlardır.
OSMANLILARDA EĞİTİM
Mahalle Mektepleri (Sıbyan Mektebi)
Osmanlı Devleti'nde çocuklar mahalle mektebinde okula başlarlardı. İlk örnekleri 13.yüzyılda görülen
bu okullar Tanzimat Dönemi'ne kadar varlıklarını korudular. Sıbyan Mektepleri ise cami, medrese
imaret ve çeşmelerle birlikle hayırseverler tarafından yapılan okullardı. Bu mekteplerde Kuran
okumayı, yazı yazmayı öğretirlerdi. Bu eğitim imamlar ya da orta derecede medrese mezunları
tarafından verilirdi.
8
DERSALANI.COM
Medreseler
Ders okunan yer anlamına gelen medresede, Osmanlı Devleti'nin kurulusunun ilk dönemlerinden
itibaren ilim ve kültür alanında çalışmalar yapıldığı bilinmektedir.
· Osmanlıda ilk Medrese İznik’te Orhan Bey tarafından kurulmuştur.
· Osmanlılar medreselerdeki eğitim ve öğretim faaliyetlerini vakıflar aracılığıyla devam ettirdiler.
Bu vakıflar, öğrencilerin yeme, içme ve barınma gibi ihtiyaçlarını karşılamıştır.
· Medreselerde ders veren öğretim görevlilerine “Müderris” adı verilirdi. Müderrisler Divan üyesi olan
Kazasker tarafından atanırlardı.
· Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul’da Sahn-ı Seman Medresesi açılmıştır.
· Genel olarak medreselerde belirlenen programlar çerçevesinde İslami ilimler, matematik, geometri,
mantık, tıp, felsefe, fizik, kimya, tarih, coğrafya, tabiat bilimleri vb. okutulurdu.
· Medreselerin yüksek bölümü, ücretsiz ve yatılıydı. Yüksek bölümden mezun olanlar, medrese hocası
(müderris), kadı ya da yönetici olurdu.
Osmanlı Devleti'ndeki bazı medreseler ve kuruluş yılları
· 1330 İznik Medresesi
· 1335 Bursa Medresesi
· 1385 Hüdavendigâr Medresesi
· 1399 Yıldırım Medresesi
· 1413 Edirne Eski Cami
· 1471 Fatih Medresesi
· 1557 Süleymaniye Medresesi
Enderun Mektebi
Devlet memuru, asker, idareci ve komutan yetiştirmek
amacıyla kurulmuştur. Kelime anlamı "iç kısım"dır. Sultan
II. Murat zamanında çıkarılan “Devşirme Kanunu" ile
Devşirilen gençlerin zeki ve kabiliyetli olanları saraya
alınarak burada açılan Enderun Mektebinde eğitilmeye
başlandı. Enderun’da iyi bir eğitim alan bu gençler,
nitelikli devlet adamı ve usta zanaatkârlar olarak
yetiştirilirlerdi.
NOT: Medreselerden farkı Enderun Mektebinde
devşirilen Gayrimüslimlerin çocuklarının yetiştiriliyor
olmasıdır.
Enderun’da eğitim, dört konu üzerinde toplanmıştı:
1- Beden eğitimi
2- Uygulamalı saray isleri eğitimi
3- Yeteneklerine uygun bir sanat eğitimi
4- Teorik olarak İslami bilgiler öğretimi
· Öğretim, uygulamalı ve teorik olarak iki şekilde yapılırdı. Uygulamalı olanlar, saray ve protokol
hizmetleri, güreş, atlama, meç ve ok atma gibi spor çalışmaları, hat sanatı, müzikti. Teorik olanlar ise
Türkçe, Arapça dil bilgisi olan sarf ve nahiv, Farsça, edebiyat, tarih, fen bilimleri, cebir ve İslami
ilimlerdi.
· Bu önemli eğitim kurumu, Osmanlı devlet hayatına çok sayıda sadrazam, vezir, yüksek rütbeli asker
ve birçok hattat, sair, müzisyen, minyatür ustası ve ressam yetiştirmiştir.
9
DERSALANI.COM
MESLEK SEÇİMİ
Meslek Seçimini Etkileyen Faktörler:
 Kişinin ilgi ve yetenekleri,
 Kişilik özellikleri
 Ailenin etkisi
 Çevrenin etkisi
 Kişinin beklentileri
Meslek seçerken şu sorulara
cevap verebilmemiz gerekir.
 Neler yapabilirim?
 Neleri yapmaktan hoşlanırım?
 Nasıl bir karaktere sahibim?
 Ne istiyorum?
Meslek Seçiminde Eğitim Aşamaları
İlköğretim
Ortaöğretim
Yükseköğrenim programları
Yüksek Lisans ve Doktora
ORTAÖĞRETİM KURUMLARI (LİSELER)
1. GENEL LİSELER
Türk Milli Eğitiminin genel amaçları doğrultusunda, öğrencileri Ortaöğretim seviyesinde asgari genel
kültüre sahip, toplumun sorunlarını tanıyan, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına
katkıda bulunan insanlar olarak yetiştiren ve yüksek öğretime öğrenci hazırlayan ilköğretim üzerine
dört yıl sürekli eğitim kurumlarıdır.
2. FEN LİSELERİ
Zekâ düzeyleri ile fen ve matematik alanlarındaki yetenekleri yüksek olan öğrencileri matematik ve
fen bilimleri alanında yüksek öğrenime hazırlamayı, üstün nitelikli bilim adamlarının yetiştirilmesine
kaynaklık etmeyi, yeni bilgileri üretebilen ve projeler hazırlayabilen bireyler yetiştirmeyi amaçlayan
kurumlardır.
3. SOSYAL BİLİMLER LİSELERİ
Edebiyat ve Sosyal Bilimler alanlarında ihtiyaç duyulan üstün nitelikli bilim adamlarının
yetiştirilmesine kaynaklık eder. Edebiyat ve Sosyal Bilimler alanlarındaki ilgi ve yetenekleri üst
düzeyde olan öğrencileri bu alanda yüksek öğretime hazırlar. Toplumun ekonomik ve kültürel
kalkınmasına katkıda bulunacak bireyler yetiştiren kurumlardır.
4. GÜZEL SANATLAR LİSELERİ
5. MESLEK LİSELERİ (SAĞLIK MESLEK, ASKERÎ LİSELER, POLİS KOLEJLERİ …vb.)
10

Benzer belgeler