almanya`da anaokulu eğitmenliği dosyası

Transkript

almanya`da anaokulu eğitmenliği dosyası
20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği
11 HAZİRAN ÇARŞAMBA 2014 ZAMAN
ANAOKULLARI TÜRK EĞİTMENLERİ BEKLİYOR
Anaokullarındaki eğitmen açığını kapatmaya çalışan eyaletlerin eğitim bakanlıkları göçmen kökenli öğrencilere
eğitmen olmalarını tavsiye ediyor.
Anaokulları göçmen kökenli eğitmenlere ihtiyaç duyuyor. Göçmen
kökenli eğitmenler pedagojik eğitimin yanı sıra kültürler arası köprü
vazifesi görüyor. Eğitmenler anaokulları dışında bir çok eğitim kurumunda çalışabiliyor.
Dönemin Federal Aile Bakanı Kristina Schrö-
1der, 2013 Ağustos ayı itibariyle iki yaşından
itibaren her çocuğu kreşe yerleştirme sözü vermişti.
Mevcut kreş sayısı ihtiyacı karşılamaya yeterli değil. Kreş sayısının artması ise buralarda çalışacak
eğitmen sayısının artırılmasına bağlı. Schröder’in bu
sözünün ardından eyaletler kolları sıvadı ve eğitmen
sayısını artırmak üzere çalışmalara başladı. 2012 yılı
istatistiklerine göre Almanya’da toplam 323 bin 635
eğitmen (Anaokulu öğretmeni) var. Elde edilen istatistiklerde anaokulu öğretmenlerinin yaklaşık 314 binini kadınlar, 9 bin 781’ini de erkeklerin oluşturduğu
dikkat çekiyor. Yaklaşık yüz bin eğitmen 50 yaşının üzerinde. Bu durum
Almanya’nın acilen genç eğitmenlere ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Eğitmen Meslek Okulları, eğitmenlerin en önemli görevlerinin
çocuklara bakmak ve onları eğitim
hayatlarında desteklemek olduğunu söylüyor. Bu alanda eğitim alan
eğitmenler on sekiz yaşına kadar
tüm çocuk ve gençlerle çalışabiliyor.
Eğitim bakanlıklarının büKendi alanını kendi belirliyor. Devyük bir kısmı göçmen kökenli
let, yetiştirdiği eğitimcilere oldukeğitmenlere ihtiyaç olduğuça geniş bir çalışma alanı sunuyor.
nu bildiriyor. Hamburg Eğitim
Devlete ve kiliselere ait anaokullaBakanlığı’ndan aldığımız bilgiye
rında, kreşlerde, okul ve işyeri anagöre anaokulları göçmen kökenokullarında, eğitim merkezlerinde,
Anaokulu Eğitmenliği-1 BETÜL ÖZDEMİR
li eğitimenlerin sayısını artırmak
çocuk ve gençlik yurtlarında, gençlik
[email protected]
için çaba gösteriliyor. Bakanlık
evlerinde, aile danışma merkezlegöçmen kökenli anaokulu öğrinde, engelli çocuk yurtlarında, çocuk kliniklerinde, ilkokul, özel eğitim verilen okullar retmenlerinin tecrübeleri ve çok kültürlü yetkin(Förderschule) ve yatılı okullarda, kamp yerlerinde likleriyle anaokulları için bir zenginlik oluşturmayı,
dolayısıyla da çocuk ve ailelerin kendilerini anaokulve sosyal hizmetlerde çalışabiliyor.
larında rahat hissetmelerini sağlıyor. MecklenburgVorpommern Eğitim Bakanlığı iyi eğitim almış eğitmenlere ihtiyaçları olduğunu, kökenin herhangi bir
rol oynamadığını belirtiyor. Göçmen kökenli eğitmenlerin pedagojik eğitimin yanı sıra kültürler arası
köprü vazifesi gördüğünü belirten Bavyera Eğitim
Bakanlığı ise kreşlere farklı kültürlerden eğitmenlere
kapıların açık olduğunu söylüyor.
Tüm bu gelişmeler, kariyer planlamasını
Almanya’da yapmak isteyen Türk gençlerine oldukça verimli olabilecekleri yeni bir meslek alanını işaret
ediyor. Bizler de bu yola girmek isteyen kişilerin ak-
lında soru işareti oluşturabilecek noktaları konunun
uzmanı kişilere soralım istedik. Almanya’da anaokullarında ve kreşlerde öğretmen olarak çalışanlara Almanya’da ‘Erzieher’ adı veriliyor. ‘Erzieher’
Türkçe’de ‘eğitimci’ gibi oldukça geniş bir ifadeye
karşılık geldiği için eğitmen ifadesini kullanmayı
tercih ettik. Eğitmenleri konu alan yazı dizimizde
sadece uzman görüşleri yer almayacak. Bu yoldan
geçerek uzun yıllardır anaokullarında ve kreşlerde
çalışan Türklerin hikayelerine de yer verdiğimiz dizide ‘Bu alanda neden Türklere ihtiyaç duyuluyor?’
sorusuna cevap olabilecek ayrıntılar var.
PROF. DR. HAVVA ENGİN:
Müslüman eğitmenlerin kreşlerdeki varlığı çok önemli
menler tarafından çözülebileceğini söylüyor. Farklı inançlara sahip eğitmenlerin
kreşlerde inancını temsil etmesi gerektiğini belirten profesör “Sizin değerlerinizle
yetişmemiş birisinden sizin değerlerinizi
vermesini bekleyemezsiniz. O farklı bir
kültürde yetişmiştir. Bu durumda Türk
öğretmen diğer öğretmenlere edep konusundan bahsedip ailenin önem verdiğini
söyleyebilir. Kreşte farklı kültürlerden çocuklar olduğu için ortak bir karar alınabilir. Toplumsal barış budur. Ortayı bulmak.
Bir kreşte o inancı yaşayan bir öğretmen
olunca hassasiyetleri aktarmak daha kolay
oluyor” diyor.
Heidelberg Göç Araştırmaları ve
1Kültürel Pedagoji Merkezi Direktö-
rü Prof. Dr. Havva Engin, kreş eğitiminin önemini anlatırken İskandinavyalı
bir bilim adamının ifadelerini örnek veriyor: “Biz ülkemizde kreş eğitimi için en
iyi öğrencileri seçiyoruz. Çünkü insanın
geleceğini o dönemde belirliyorsunuz”
Kreşlerde istihdam edilen eğitimcilerin
niteliği bu yüzden büyük önem taşıyor.
Havva Engin, göçmen kökenli eğitimcilerin anaokulları ve kreşlerdeki varlığının
çok önemli olduğunu söylemekle birlikte
sorunların göçmen kökenli eğitimciler
çalıştırmakla değil donanımlı eğitimciler
yetiştirmekle çözüleceğini ifade ediyor.
Kreşlerde çocukların yaşadığı dil sorununun çocuğun anadilinin temel yapısını bilen öğretmenler tarafından çözülebileceğini belirten profesör Engin’e
göre her eğitmenin en az bir göçmen dil
yapısını bilmesi gerek. Müslümanların
özellikle de Müslüman kızların eğitim
alanında aktif olması gerektiğini söyleyen Engin, bu alandaki boşluğu doldurmanın önemini şu sözlerle ifade ediyor:
“Genç kızlar, başörtülerinden dolayı
eğitim kurumlarından geri durmamalı.
Müslüman genç kızlar istenmediklerini
düşünerek dışarıda kalıyor. Eğitim sisteminin içine girmek gerekiyor. Kültürümüz kadar kılık kıyafetimizin tanınması
için de mücadele etmeliyiz. Müslüman
eğitimcilerin kurumlarda olması çocuklar için çok büyük güvence. Toplumun
yapısı için anneleri güçlendirmemiz gerekiyor. Yirmi otuz yıl sonra insanımızın
farklı yerlerde olmasını istiyorsak eğitimde yer almak gerekiyor” Engin’e göre
‘Bu mesleği kimler yapabilir’ sorusunun
cevabı ise basit: “İnsanı sevebilen, her
kültürden insanla iletişim kurabilen herkes bu mesleği yapabilir”
Çocuğun yaşadığı kültürü yuvada görmesi ve uygulayabilmesi gerektiğine inanan Engin, farklı din ve kültürleri en iyi o
inancı, o kültürü yaşayan ebeveynler ve
eğitimcilerin öğretebileceğini savunuyor.
Eğitmenlerin ailelere çocuklarıyla sadece Almanca konuşulmasını tavsiye et-
Havva Engin’e göre
kreşlerdek sorunlar sadece
göçmen kökenli eğitimciler
çalıştırarak çözülmüyor.
Kreşlerin donanımlı eğitimcilere ihtiyacı var.
KİLİSELERE BAĞLI KREŞLER GİBİ
MÜSLÜMAN KREŞLER DE AÇILABİLİR
mesini doğru bulmayan Engin “Aileler
çocukları Almanca öğrenebilsin diye Türk
çocuklarının yoğunlukta olduğu ortamlardan uzak tutmaya çalışıyorlar. Keşke
çocukların hepsi çok iyi derecede Türkçe
bilse, birbirlerinin Türkçelerini düzeltip
kısa sürede Almanca öğrenseler” diyor.
Çocukların kreşte verilen programa göre Almanca öğrendiğini belirten Engin,
“Temelinde iki dilli olabilecek milyonlarca çocuk varken eğitimciler onları tek
dilli yapmak için elinden geleni yapıyor”
şeklinde konuşuyor. “Göçmen dillerinin
önyargılardan kurtulması gerektiği“ görüşü de Engin’e ait. Ona göre Türkçe en
az İngilizce kadar değerli.
Türk eğitmenlerin kreşlerde Almanca bilmeyen Türk çocuklarıyla konuşup
duygusal bir bağ oluşturduğunu söyleyen
Engin, eğitmenin Türkçe dilinde yaptığı
tespitlerle çocuğun Almancaya problemsiz başlamasını sağlayabileceğini düşünüyor. Nitekim, çocuk Türkçe’yi problemli
şekilde öğrenmişse veya duyu organlarında sorun varsa Almancayı da problemli
şekilde öğrenmeye başlıyor.
Almanya’nın çok dilli, çok dinli ve
çok kültürlü bir toplum olduğunu söyleyen Engin “Herkes kendi dilini, dinini
ve kültürünü öğrenme hakkına sahip.
Eğitimci her çocuğa eşit davranmak zorunda. Bu nedenle eğitmenler göçmen
kökenli çocukların daha iyi Almanca öğrenebilmeleri ve aynı zamanda anadillerini kaybetmemeleri için ortam oluşturmalı” şeklinde konuşuyor.
Prof. Engin’e göre Almanya’da donanımlı bir nesil yetiştirmenin yolu anne
babaların çocuklarını iki dile de hakim
bir şekilde yetişmesini sağlamaktan geçiyor. Ancak ailelerin yetersiz kalmasının
faturasının da çocuklara çıkartılmaması
gerekiyor. Eğitmenlerin kreşte Almanca okudukları hikayeleri evde ailelere
Türkçe okutturmaları iyi bir çözüm yolu
olabilir.
EĞİTMENLER KREŞLERDE
İNANCINI TEMSİL ETMELİ
Yazın kreşlerin bahçelerinde çocuklar sıcaktan kıyafetlerini çıkartabiliyor. Kreşlerin hepsi Müslümanların hassasiyetlerini
dikkate almıyor. Edep konusuna önem
veren Müslüman aileleri bu durum rahatsız ediyor. Ahlaki eğitime çok önem veren
Engin bu tarz sıkıntıların Müslüman eğit-
Çocuklarını İslamiyet’ten uzak yetiştirmek istemeyen aileler kreşten dini eğitim
vermelerini bekleyebiliyor. Kiliselere bağlı
anaokullarının kendi dinlerini anlatmak
için kreşler açtığını belirten Engin “Kiliselere bağlı kreşler belki İslamiyet’e çok fazla yer vermeyebilirler. Talebiniz karşısında kilise, Müslümanların da bir anaokulu
açmasını bekleyebilir. Ben Müslümanlar
tarafından açılacak kreşlerin taraftarıyım.
Bu sayede Müslümanlar hizmet alan değil
hizmet veren konuma gelir. Din, dil, ırk
ayrımı yapmadan insanlara hizmet götürebilmek en güzeli. İslamiyet’in özüne
dönmek budur. İyi bir dil, ahlak, pedagojik eğitimle oradan çıkan çocuklar iyi
yerlere geliyorsa bundan güzel referans
olabilir mi?” diyor.
EĞİTMENLER SANATSAL KURSLARLA KENDİNİ GELİŞTİREBİLİR
Eğitmenlerin kendilerini
çeşitli kurslarla geliştirebileceğini dilegetiren pedagog
Zehra Altun “Eğitmenler
folklör, ebru, saz kursları gibi
kurslara katılabilir. Anaokullarında bu alanda çalışmalar
yaparak çocuklara Türk
kültürünün zenginliklerinden
faydalanmalarını sağlayabilirler” diyor. Bu tarz çalışmalar
için ailelerden de destek
alınabileceğini söyleyen Altun
“Eğitmenler yaptıkları çalışmalarla aileleri anaokullarıyla
birlikte çalışmaya teşvik edebilirler” diyor. Altun’a göre
eğitmenlerin kendini geliştirmek ve mesleki eksikliklerini
gidermek için eğitmenlere
sunulan eğitim programlarından faydalanması gerekiyor.
20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği
12 HAZİRAN PERŞEMBE 2014 ZAMAN
ÖĞRETMENLER “ANNE GELECEK” SÖZÜNÜ EZBERLİYOR
Anaokuluna yeni başlayan çocuklar anaokuluna alışana kadar zorluk çekiyor. Göçmen kökenli çocukların alışma aşamasında yaşadıkları sıkıntılara dil, din ve kültür farklılıkları da ekleniyor. Almanca bilmeyen göçmen kökenli çocuklar dillerini bilen eğitmenler arıyor. Bir anaokulunda Alman öğretmenler çocukları rahatlatmak için ‘Anne gelecek’ sözünü Türkçe ezberlemiş.
ÖZDEMİR
Anaokulu Eğitmenliği-2 BETÜL
[email protected]
Heidelberg Eğitim Bilimleri ÜniversiGöç Araştırmaları ve Transkültürel Pedagoji Merkezi (Hei-MaT) Direktörü
Prof. Dr. Havva Engin, Alman anaokulu
ve kreşlerinde Müslüman eğitmenlerin
varlığının hayati önem taşıdığına vurgu
yapıyor. Pedagog Seda Karoğlu’nun görev
yaptığı anaokulundan verdiği bir örnek,
okul öncesi eğitim kurumlarında göçmenlerin dilini bilen çalışanların olmasının ne
denli önemli olduğunun göstergesi. Alman
öğretmenler çocukları rahatlatmak için
“Anne gelecek” cümlesini Türkçe olarak
ezberlemiş.
Göçmen kökenlilerin genellikle anaokullarında aşçı veya temizlik görevlisi olarak çalıştığını belirten Karoğlu da
1tesi,
Müslüman eğitmenlerin sayısının bir an
önce artması gerektiğini düşünenlerden.
Karoğlu’na göre anaokullarında çalışan
Müslüman eğitmenler, aile ile müessese
arasında bir köprü vazifesi görüyor. Müslüman eğitmenler iki kurum arasında iletişim sağlayarak önyargıların kırılmasını
sağlıyor. Karşılıklı anlaşmazlıklar azalıyor,
kültürler arası diyaloglar pekişiyor. Müslüman aile yapılarını bilen eğitmenler ailelere
daha anlayışlı yaklaşabiliyor. Türk veliler
anaokullarında daha aktif hale gelip Türkçe
kitap okuma günleri bile düzenleyebiliyor.
Türk eğitmenler çok kültürlü eğitimde
büyük rol oynuyor. Bu tarz bir eğitim veren
anaokullarında Müslüman çocukların kendi
dinlerini de tanımaya hakkı olduğunu savu-
nan Karoğlu, anaokulunda evcilik köşesine
Türk çay bardakları, çay tabakları, mevcut
ülkelerin bayraklarının konulabileceği ve
camilerin ziyaret edilebileceğini söylüyor.
Sosyal Pedagog Hüseyin Bozan’ın verdiği bilgiye göre anaokulu eğitimi çocuklarda sosyal ve duygusal gelişim, yetişkinlik
dönemlerinde daha üretici ve verimli olma,
dil ve zihinsel gelişim, kendine güven duyma gibi olumlu sonuçlar doğuruyor. Bu nedenle anaokulu öğretmenlerinin çocuklara
karşı sevgi ve şefkat hisleriyle dolu olması
gerekiyor. Sevgi, çocuklarda keşfetme ve
zekâyı en iyi şekilde kullanma kabiliyetini ortaya çıkartıyor. Bu nedenle toplumun
temelinin atıldığı anaokullarında çalışacak
öğretmenlerde belirli özellikler aranıyor.
EĞİTMEN DİĞER KÜLTÜRLERİ DE YAKINDAN TANIMALI
Anaokullarında oluşan
kültürel sorunların o
kültüre ait eğitmenlerle çözüleceğine inanan
Pedagog Sebiha Çolak
Türk eğitmenlerde olması gereken özellikleri şu şekilde sıralıyor:
“Eğitmen
öncelikle
kendi kültürünü, dilini
ve dinini ve tabii diğer
kültürleri de iyi tanımalı. Değerlerini korumalı ve başka fikirlere açık olmalı. Kendi kültürüne
dair konularda fikirlerini rahatlıkla
beyan edebilmeli. Önce bireysel
sonra toplumsal düşünmeli. Kitaplarla kendini geliştirmeli. Anadolu
Pedagojisini mutlaka bilmeli. Çocuğun okul başarısı için dil eğitimi
çok önemli. Bu nedenle Türk öğretmenin çok iyi derecede Türkçe
bilmesi gerekiyor. Para kazanmak
için bu alanı kesinlikle
tercih etmemeli” Anaokulunda farklı kültürlerde
çocukların olduğunu söyleyen pedagog, eğitmenin
çocuğa kendi kültürüyle
oraya ait olduğunu hissettirmesi gerektiğini düşünüyor. Aksi takdirde çocuğun özgüveni gelişmiyor.
Müslüman
anaokulları
öğretmenlerinin sayısının
artması beraberinde birçok artıyı
getiriyor. Çolak’a göre sayı arttıkça Müslümanlara karşı önyargılar
yıkılıyor, çocukların ufku gelişiyor,
Müslüman çocuklar milli ve manevi
değerlerini daha yakından tanıyor.
Türk eğitmenlerin milli ve manevi
değerler hususunda eğitilebileceği bir kurumun olmadığına dikkat
çeken Çolak, Türk girişimcilerden
destek bekliyor.
DERDİNİ ANLATAMAYAN ÇOCUK İÇİNE KAPANIYOR
Aysel Ardıç ise çocuğunu özel
kreşlere göndermeyi tercih edenlerden. Oğlunu yaklaşık dört yıl
Nürnberg’de Türk müteşebbisler tarafından açılan Sternehimmel kreşine gönderen Ardıç, çocuğunun ahlaki eğitime önem veriyor. Özel kreş
tercih etme nedenini kreşin velilerin
isteklerine ve hassasiyetlerine önem
vermesine bağlıyor. Kreşte çalışan
iki Türk öğretmenin oğlunun dil
eğitimi için faydalı olduğunu söyleyen Ardıç’a göre kreşe yeni başlayan
çocuklar dertlerini anlatamadıklarında içlerine kapanıyor. Anaokullarında en az bir Türk öğretmen
olması gerektiğine inanan anne
“Oğlum şu an ikinci sınıfa gidiyor.
Herhangi bir dil sorunu yaşamadık.
Kreşten çok memnunum. İkinci oğlumun da kaydını yaptırdım. Keşke
her şehirde bu şekilde eğitim veren
anaokulları olsa. Eşim iş değiştirmeyi düşündüğünde birbirimize sorduğumuz ilk soru ‘acaba orada özel
kreş var mı’ oluyor” diyor.
DİNİ EĞİTİM VERİLMEMESİNİN EKSİKLİĞİNİ YAŞIYORUM
Oğlunu kreşe gönderen Aynur
Göksu ise verilen eğitimden oldukça memnun. Çalışma hayatına
geri dönen doktor anne, çocuğuna yer ararken oldukça zorlanmış.
Oğlunu öncelikle bakıcı anneye
teslim etmeyi düşünen Göksu,
aradığı özelliklerde bir bakıcı anne
bulamayınca bu kararından vazgeçmek zorunda kalmış. Türk bakıcı anne bulmanın zor olduğunu
söylüyor. Bir süre çocuğuna güvenebileceği bir kreş yeri aramış. İki
yaşındaki oğlunu dört dille yetiştirmeye çalışıyor. Evde Macarca
ve Türkçe öğrenen iki yaşındaki
Mikail anaokulunda Almanca ve
İngilizce öğreniyor. Çocuklarla
kreşte özel ilgilenildiğini belirten
Göksu “Bizler İslami değerlere
göre yetişiyoruz. Bu yönde beklentilerimiz oluyor. Oğlumun gittiği
kreşe güveniyorum. Çocuğa kendi başına iş yapmayı öğretiyorlar.
Birçok konuda faydasını gördüm.
Pedagojik yönden çok memnunum ama dini eğitimin eksikliğini
yaşıyorum. Oğlum kendi kendine
yemek yemesini öğreniyor ama
besmele çekmesini kreşte öğrenemiyor” diyor.
n
e
d
r
le
n
e
m
it
ğ
e
r
le
e
il
a
k
r
ü
T
r
o
y
li
k
e
b
t
e
iy
s
a
s
s
a
h
e
v
ış
y
la
n
a
Sözü, anaokullarına çocuklarını teslim
eden Türk velilere getirmenin tam sırası.
Eğitmenlerden anlayış ve hassasiyet bekleyen
velilerin hassas olduğu konuların başında
yeme içme, dil, din ve ahlaki eğitim geliyor.
İki çocuk annesi Dilek Bahar yeme içme
hususunda hassas olan annelerden biri.
Dört ve beş yaşlarında iki kızı var. İkisi de
anaokuluna gidiyor. Çocuklarının yediği ve
içtiğine dikkat edilmesini talep eden genç
anne, anaokulunda beklemediği bir sorunla karşılaşmış. Bir gün küçük kızı, yanında
oturan arkadaşının tabağındaki tavuktan
yemek istemiş. Anaokulu öğretmeni çocuğa tavuğu vermeyip “Annen istemiyor”
deyince genç annenin bu duruma oldukça
canı sıkılmış. Dört yaşındaki bir çocuğun
bu şekilde uyarılmasının psikolojisine
zarar vereceğini düşünüyor. Vejeteryan
menüsü sunulmasını veya eti evden getirmesini teklif eden Bahar’ın teklifi kabul
edilmemiş. Diğer velilerin bu
durumdan memnun
olduğu söylenmiş.
Karşı çıkan
tek veli
kendisi olunca annenin dileği sorun haline
getirilmiş. “Oysa ki anaokulunun üçte biri
Türk çocuklarından oluşuyor” diyor Bahar ve
ekliyor: “Diğer yandan anaokulunda çalışan
Türk eğitmen beni anlaması gerekirken en
büyük tepkiyi o verdi. Benimle dini hususları
tartışmaya başladı”.Sorunların bilinçli ve
anlayışlı eğitmenler tarafından çözüleceğine
inanan genç anne anaokullarının
velilerin beklentilerine
cevap vermeye
çalıştığını
söylüyor.
Bozan, sevginin
çocuklarda keşfetme ve zekâyı
en iyi şekilde
kullanma kabiliyetini ortaya
çıkarttığını
söylüyor. Bu
nedenle
anaokulu
öğretmenlerinin
çocuklara
karşı sevgi
ve şefkat
hisleriyle
dolu olması
gerekiyor.
20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği
13 HAZİRAN CUMA 2014 ZAMAN
Anaokulu öğretmeni olmak
sanıldığı gibi zor değil
Eğitmen olmak isteyen genç kızların
bir kısmı başörtüsü sorunu yaşayacaklarını düşünerek meslek eğitimi
almaktan vazgeçiyor. Bazı eyaletler
yasaklasa da bir çok eyalette
kararı anaokulları veriyor. Anaokulu öğretmeni olmak için yeterli
diplomaya sahip, çocukları seven, iyi iletişim kuran, üretken
olan herkes eğitmen olabilir.
Anaokullarında şimdilik yeterli Müslüman
ÖZDEMİR
Anaokulu Eğitmenliği-3 BETÜL
e
n.d
ma
oza
bozdemir@eur
1eğitmen bulunmamakla birlikte gençlerin
bu alana doğru kayda değer bir eğilimi de dikkat
çekiyor. Her meslekte olduğu gibi eğitmen olmak
isteyen kişilerde de belirli özellikler aranıyor. Eğitim Bakanlıkları’nın verdiği bilgiye göre çocukları
seven, iyi iletişim kuran, farklı şartlara uyum sağlayabilen, üretken, kendini işe verebilen, duyarlı
kişiler anaokulu öğretmeni olabilir.
Meslek eğitimi, eyaletlerin eğitim sistemine
göre değişiyor. Eyaletlerdeki Meslek Okullarının
eğitmenlik şartları birbirinden farklı. Kimi Meslek
Okullarında (Fachschule) 27 yaşına kadar eğitim
alınabilirken kimi okullar yaş sınırı tanımıyor. Eğitim Bakanlıkları ve meslek okulları internet sayfalarında meslek eğitimi hakkında detaylı bilgi veriyor.
Eğitmen olmak isteyen kişi aldığı eğitim seviyesine göre Meslek Okulu’nda iki veya dört
yıl eğitim görüyor. Bavyera eyaletinde akademilerden alınan eğitimle de eğitmen olmak mümkün. Bazı eyaletlerde lise diploması (Fachabitur)
şart iken bazı eyaletlerde orta dereceli diploma
(Mittlere Reife) yeterli oluyor.
Almanya’da her eyalette farklı yasalar geçerli olduğu için eğitmen mesleğini genellemek
mümkün değil. Her eyalet eğitmenlerini kendi
yasalarına göre yetiştiriyor. Hemen hemen her
eyalette başvuru yaparken orta dereceli diploma (Mittlere Reife) şart.
ORTAÖĞRETİM DİPLOMASI YETERLİ
Baden Württemberg Eyaleti Eğitim Bakanlığı’na
‘nasıl anaokulu öğretmeni olunabileceği’ni sorduk. Bakanlık eğitmen olmanın yollarını şu şekilde açıkladı: Baden-Württemberg eyaletinde
eğitmen olmak isteyenlerin en az orta öğretim
diplomasına (Mittlere Reife) sahip olması gerekiyor. Orta öğretim diplomasına sahip kişiler
ilk yıl staj eğitimi (Berufskolleg für Praktikant/innen) ile meslek eğitimine başlıyor. Haftanın
iki günü bir kurumda staj yapan öğrenciler üç
gün okula gidiyor. Öğrenciler ikinci ve üçüncü
yılda Sosyal Pedagoji Meslek Eğitimi (Fachschule
für Sozialpädagogik) alıyor. Bu süreç içerisinde
isteyen öğrenciler lise diplomasını (Fachabitur)
da alabiliyor. Lise diplomasını alan öğrencilere
eğitim fakültelerinin kapıları açılıyor. Dördüncü
sene bir kurumda staj (Anerkennungsjahr) yapan öğrenciler eğitmen (staatlich anerkanne/r
Erzieher/-in) olma hakkına sahip oluyor.
LİSE MEZUNLARI DAHA AVANTAJLI
Lise diplomasına (Abitur) sahip kişiler ise daha
kısa sürede mezun olma imkanına sahip. Lise
mezunlarından ilk yıl staj yapmaları beklenmiyor. İki yıllık meslek eğitiminin ardından bir yıl
staj yaparak eğitmen olabiliyorlar.
Kısacası meslek eğitimi orta öğretim diploması olanlar için dört yıl, lise mezunları için ise
üç yıl sürüyor. Bazı meslek okulları tam gün eğitimin yanı sıra yarım gün eğitim alma imkânı da
sunuyor. Yarım gün eğitimi tercih edenler diğer
öğrencilere göre bir yıl daha fazla okuyor. Anaokulu öğretmenliğine ilgi duyan kişileri Baden
Württemberg’de yaklaşık yetmiş eğitmen yetiştiren meslek okulu bekliyor.
İYİ DERECEDE ALMANCA ŞART
Türkiye’den mezun olup Almanya’da eğitmen olmak
isteyenlerin ilk olarak karnelerini Denklik Dairesi’nde
denkleştirmesi gerekiyor. Aldıkları denklik belgesinin
yanı sıra Almanca bildiklerini gösteren belgeyle Meslek Okulu’na başvurabiliyorlar.
Getirilen yeni yasaya göre meslek eğitimi
esnasında staj yapan öğrenciler çalıştıkları kurumlardan stajyer maaşı alma hakkına da sahip.
Yani eğitmenler meslek sahibi olmadan da üç
sene boyunca maaş alabiliyor. Bu sistem birçok
kişinin ilgisini çekmiş olacak ki, yasa geldikten
sonra eğitmen adaylarının sayısı yüzde elli artmış. Daha fazla erkek ve farklı mesleklerden kişiler eğitmen olmak üzere meslek eğitimi almaya
başlamış. Bakanlık yeni başlattıkları sistemle bu
sene Baden Württemberg eyaletinde 600 öğrencinin eğitmen olmak üzere meslek okullarında
eğitim almaya başladıklarını, diğer eyaletlerin de
bu sisteme ilgisiz kalmadığını söylüyor.
BAŞÖRTÜSÜ ÇOCUK EĞİTİMİNDE HİÇBİR ROL OYNAMIYOR
Dietrich Bonhoeffer Merkezi’nin anaokulu müdiresi Ingrid Ebele ile başörtülü
eğitmenler hakkında görüştük. Anaokulunda on yıldır başörtülü stajyerlerin
çalıştığını belirten müdire “Başörtüsü
çocuk eğitiminde hiçbir rol oynamıyor.
Çocuklar ve ailelerin hepsi başörtülü
eğitmen görmeye alışık. Nadiren eğitmene neden örtündüğünü soran çocuklar oluyor. Bize göre inanç, kişisel
bir konu. Karşı tarafı olduğu gibi kabul
etmeli. Temel tutumumuz bu şekilde
olmalı. Kişi neden dinini yaşayamasın
ki? Kendi dinine değer veren başkalarının dinine de değer verir. Bizim için
başörtülü eğitmenlerle çalışmak daha
avantajlı çünkü biz de dinine bağlı bir
kurumuz ve kiliseyle çalışıyoruz” dedi.
Anaokulu müdiresinin verdiği bilgiye
göre kilisenin koyduğu yasadan dolayı başörtülü eğitmenlerin kiliseye bağlı
anaokullarında çalışıp çalışamayacağı
tartışması devam ediyor. Şimdilik çok
kültürlü yardımcı olarak çalışabiliyorlar.
Müdire eğitmen olarak da çalışabilmeleri taraftarı. Müslüman stajyerlerden
memnun kaldıklarını belirten Ebele
“Bizim için önemli olan eğitmen olmak
isteyen kişilerin bu alanda eğitilmesi.
Eğitmende olması gereken en önemli
özellikler ise çocuklara karşı tutumu,
bilgisi ve aldığı eğitim. Başörtülü olup
olmamaları önemli değil. Biri örtü takıyor, diğeri şapka bir diğeri şal. Bir sene
farklı kültürlerden eğitmenlerle çalıştık.
Karşılıklı kültürlerimizi tanıdık. Bu, kültürel bir zenginlik. Benim için en güzel
sene o seneydi” dedi.
Bazı Protestan eğitmenlerin çocuklara dini konuları anlatırken tedirgin
olduklarını söyleyen Ebele, Müslüman
eğitmenlerin bu konuda zorluk çekmediğini söylüyor. Bunun nedenini Müslüman eğitmenlerin her iki dinin inanış
şeklini bilmelerine bağlıyor. Birçok anaokulu gibi Dietrich Bonhoeffer Merkezi
anaokulunun da yarısından fazlasını
Müslüman çocuklar oluşturuyor.
BADEN-WÜRTTEMBERG’TE FARKLI RHEINLAND-PFALZ’DA FARKLI
Eğitmen olmak isteyen gençlerin bir
kısmı başörtüsü sorunu yaşayacaklarını düşünerek meslek eğitimi almaktan
vazgeçiyor. Baden Württemberg Eğitim Bakanlığı başörtüyü dini bir simge
görüp yasaklarken, Bremen, Hamburg,
Mecklenburg-Vorpommern, Brandenburg eyaletleri böyle bir yasaktan söz
etmiyor. Diğer eyaletlerin eğitim bakanlıkları kararı kuruma bırakıyor.
Ludwigshafen’de bir anaokulunda staj
eğitimi alan Büşra Toluş başörtüsü sorunu yaşayanlardan biri. Mannheim’da bir
meslek lisesinden mezun olan genç kız
çevredeki anaokullarında başörtüsünden
dolayı staj yeri bulamadığını söylüyor.
Çaresiz kaldığını belirten anaokulu öğ-
25 YAŞINDA MÜDÜR OLDU
Anaokullarında başörtüsü sorunu yaşamayan öğretmenlerden biri de Yasemin Bağıran. 25 yaşındaki Bağıran,
Ludwigshafen’da bir hastanenin özel
anaokulunun müdürü. Anaokulunda
1-6 yaş arası kırk çocuk var. Katolik bir
meslek lisesinden okul birincisi olarak
mezun olan Bağıran, çalıştığı anaokulunda üçüncü yılını tamamlayarak anaokulu müdürü olarak atanmış. BadenWürttemberg eyaletinde başörtüsünden
dolayı iş bulamadığını söyleyen Bağıran,
kendisini müdürlüğe götüren süreci an-
retmen adayı Rheinland Pfalz eyaletinde bir anaokuluna başvurmuş. Önceki
yıllarda staj yaptığı Dietrich Bonhoeffer
Merkezi’nin anaokulundan bir yıl staj
yapmak üzere kabul almış.
Staj yaptığı anaokullarında başörtüsü
sorunu yaşamayan Toluş örtünün problem hale getirilmesine anlam veremiyor.
Bilhassa kiliseye bağlı anaokullarında
dinine bağlı eğitmenlerin olması gerektiğini söyleyen Toluş, Katolik bir anaokulunda yaptığı stajda başından geçen
bir olayı şu şekilde anlatıyor: “Paskalya
dönemiydi. Öğretmen herkese tavşanını
nereye sakladığını sordu. Dört yaşlarında
Müslüman bir çocuk bahçeye sakladığını
söyleyince öğretmen ona Müslümanların
latıyor: “Heilbronn’da oturuyordum.
Orada iş bulamadığım için RheinlandPfalz eyaletinde başvuru yaptım. Anaokulunda çalışmaya başladıktan iki yıl
sonra müdür yardımcısı oldum. Geçen
yıl da müdür olarak atandım.
Bu pozisyona gelmek kolay olmadı.
Yıllardır eğitim alanında çalışıyorum.
Edindiğim tecrübelerin faydasını gördüm.” Sempatik tavırlarıyla dikkat çeken Bağıran’ın sosyal ilişkileri oldukça
kuvvetli. Çevresiyle çok çabuk iletişimi
kurabiliyor. Eğitmen olmak isteyenlere
Paskalya Bayramı’nı kutlamadığını, ona
tavşanın gelmediğini söyledi. Çocuk, babasının ona kutlayabileceğini söyleyince
öğretmen çocukla tartışmaya başladı.
Noeli de kutlamadıklarını, nasıl oluyor
da paskalyayı kutlayabileceklerini sordu”
Anaokullarında bu gibi olayların yaşanabildiğini belirten Toluş, öğretmenlerin
her zaman okulda aldıkları eğitime göre
davranmadıklarını söylüyor. Özellikle
Müslüman ailelerin hassasiyetleri dikkate alınmadığında evde ailelerin çocuklarına verdiği terbiyenin yok olabileceğinin
altını çiziyor. Yüzme derslerinde mayosu
olmayan çocukların çıplak havuza girdiğini, bu durumun çocuğun haya duygusunu öldürebileceğini söylüyor.
ise şu tavsiyelerde bulunuyor: “Okulunuzda başarılı öğrencilerden olun.
Gösterdiğiniz başarı meslek hayatınızda
yardımcınız olacak. Kendinize güvenin
ve insanların size güvenmesini sağlayın.
İsminizle sevilirseniz yolunuz açık olur”
Anaokullarında eğitmen olarak çalışanlara müdür olma yolunda ilerlemelerini
tavsiye eden Bağıran, “Müdürlerin anaokullarında yapılan çalışmalarda büyük
etkisi var. Bu anlamda Müslüman çocukların sorunlarına daha kolay çözüm yolu
üretebiliyor” diyor.
20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği
14-15 HAZİRAN 2014 ZAMAN
BİR ANNE NASIL EĞİTMEN OLABİLİR?
Önce Almanca öğrendi,
sonra eğitmen oldu
Meslek liseleri eğitmen olmak
isteyen annelere çeşitli imkanlar sunuyor.
Realschule diplomasına sahip, Almanca
bilen, kendi çocuklarına bakmış anneler
de eğitmen olabiliyor. Üç çocuk annesi Seher Culha ve iki çocuk annesi
Günay Türkoğlu’nun eğitmen olmak
için çıktıkları yolda gösterdikleri
başarı parmak ısırtıyor.
Eğitmen olmak isteyenler için kapılar so-
1nuna kadar açılıyor. Sadece gençler de de-
ğil. Eğitmen yetiştiren meslek okullarında annelere bile rastlamak mümkün. Eyaletlerin Eğitim
ve Kültür Bakanlıkları eğitmen olmak isteyenlere
eğitmenlik şartlarını kolaylaştırıyor.
Eğitmen açığının her geçen gün büyüdüğü
Almanya’da bu alandaki eksikliği kapamak için
yeni eğitmen yetiştirme çabaları yeterli olmuyor.
Konuyla ilgili faaliyet yürüten kurum ve kuruluşlar bir yandan gençlere “eğitmen olun!” çağrısını
yinelerken yapılırken, diğer yandan var olan potansiyelden yararlanmanın yollarını arıyor.
USS Bildungsträger adlı eğitim kurumu ise
eğitmen olarak anneleri keşfetmiş. Anaokullarında çalışmak üzere eğitmen yetiştirmek için
çeşitli eğitim programları sunan kuruluş, annelerin de eğitmen olabileceğinden yola çıkarak çalışmalarına bu yönde ağırlık veriyor. USS
Bildungsträger Ludwigsburg bölgesi sorumlusu
Inga Hinz’in verdiği bilgiler annelere bu imkanın sunulduğunu gösteriyor.
Buna göre meslek sahibi olmayan, Mittlere
Reife diplomasına sahip, en az üç yıl kendi çocuğuna bakmış anneler bir anaokulunda altı hafta
staj yaptıktan sonra eğitmenlik kurslarına başvurabiliyor. Eğitim iki yıl sürüyor. Türkiye’den
mezun anneler de C1 derecesinde Almanca bildiklerini belgeleyerek ve diplomalarını denkleştirerek başvuru yapabiliyor. Anne olmayanların ise meslek sahibi veya Fachschule’de sosyal
alanda iki yıl eğitim almış olması gerekiyor.
Şartlar eyaletlere göre değişiyor.
Şartlar başvuranların durumuna göre değişiyor ve başvuru sahibinin eğitim durumuna
göre karar veriliyor. Kursta okuldaki gibi ders
işleniyor, ödevler yapılıyor. Kurslara genelde
meslek sahipleri katıldığı için beklentiler biraz
daha yüksek tutuluyor. Kurslara genellikle eğitim alanlarında çalışan kadınlar, bakıcı anneler
ve çocuklu anneler katılıyor. Yarım gün eğitim
alma imkanı sunan okul büyük ilgi görüyor. Öğrenciler çalışmak istedikleri kurumları kendileri
seçiyor.
Okul ve yol masrafları, çocuk bakım masrafı ise eğitim paketinden karşılanıyor. Eğitmen
olmak isteyen annelerin ilk olarak Jobcenter ile
görüşüp eğitim paketinden faydalanıp faydalanamayacağını öğrenmesi gerekiyor. 21 yaşını
geçmiş olup mesleğe ilgi duyan herkes kurslara
katılabiliyor.
Eğitmen olabilmek için önce Almanca öğrenip
sonra okula giden annelere rastlamak da mümkün. Bu yola giren annelerden biri olan Günay
Türkoğlu’ndan hikayesini dinliyoruz. Ortaöğretim diploması ile Meslek Okulu’na başvuran
öğrenciye birçok eyalette öncelikle iki senelik
sosyal asistanlık (Soziale Assistent) veya çocuk
bakıcılığı (Kinderpfleger) adı verilen meslek
eğitimleri veriliyor. Türkiye’den evlilik yoluyla
Almanya’ya gelen Günay Türkoğlu sosyal asistanlık eğitimini almış bir anaokulu öğretmeni.
Türkoğlu seksenli yılların sonunda Ali Türkoğlu ile evlenerek Almanya’ya gelir. Kendisi iki kız çocuğu annesi. Kızlarından biri üniversite mezunu, diğeri ise üniversite öğrencisi.
Grünstadt’ta ikamet ediyor. Üçte ikisi göçmen
çocuklardan oluşan Protestan Pusteblume Anaokulunda Çok Kültürlü Eğitmen olarak çalışıyor. Meslek hayatına on üç sene önce atılmış.
Almanya’ya geldiğinde dili anlamamak, kendisini ifade edememek onu çok bunaltmış. Kitaplarla Almanca öğrenmeye başlamış. Bir gün tek
başına doktora gittiğinde doktorun sorularını
anlıyor olmak kendisine cesaret vermiş ve Halk
Eğitim Merkezi’nde Almanca kursuna katılmış.
Çalışmaya başladığı anaokulu kendisinden bir
yıl sonra okula gidip diploma almasını isteyince
kolları sıvamış azimli anne. On dört yıl önce
ÖZDEMİR
Anaokulu Eğitmenliği-4 BETÜL
[email protected]
kuyyor.
Eğitmen Meslek Lisesi’ne kaydını yaptırmış. İki tadt) anaokulu öğretmenliği okuyor.
en
n Culha
yıllık eğitimin ardından o zamanlar Eğitim DesAlmanya’ya 10 yaşında gelen
ak
k istetekçisi (Erziehungshelferin) bugün Sosyal Asis- çocukluğundan bu yana okumak
tan (Soziale Assistentin) adıyla tanımlanan mes- miş. Orta öğretim diplomasınıı ((Reon ra
lek eğitimi diplomasını almış. Zor bir dönemden alschulabschluss) aldıktan sonra
m
mi
geçtiğini belirten anaokulu öğretmeni “Eşim ol- endüstri alanında meslek eğitimi
n
masaydı bu eğitimi alamazdım. Eşimin hakkını almış. Yirmi yaşında evlenen
ği
ödeyemem” diyor. Sabah bir saat uzaklıkta oku- Culha, imkanlar el vermediği
luna giden gayretli anne, bir yandan ilkokul ça- için okuma hayallerinden vazğındaki çocuklarının dersleriyle ilgilenmiş, diğer geçmek zorunda kalmış.
yandan gece geç saatlere kadar kendi derslerine
2011 yılında kızını kayçalışmış. Dil sorunu yaşadığı için okula sözlükle detmek üzere gittiği bir anagidiyor, evde sınıf arkadaşlarına göre daha fazla okulunda öğretmen olmak
ders çalışıyormuş. Okula severek gittiğini söyle- istediğini söylemiş. Anaokuyen Türkoğlu “Birşeyler öğrenmek çok hoşuma lu kendisini bu eğitimi veren
gidiyordu. İnsan anne olunca eğitime çok farklı meslek lisesine yönlendirmiş..
ebir gözle bakıyor. Okurken birçok konunun an- Orta öğretim diplomasına (Reha,,
ne olmadan önce öğrenilmesi gerektiğini fark alschulabschluss) sahip Culha,
in
ettim. Eşim ve çocuklarım bana güveniyordu.
anne ve meslek sahibi olduğu içi
için
klları
Onların güvenini yıkmak istemedim. Her yö- eğitmenlerin ilk iki sene aldıkları
muaf
nüyle bana bir şeyler kattı meslek eğitimi almak. sosyal asistanlık eğitiminden m
te anaoÇocuklarım sorumluluk sahibi oldular. Zor oldu tutulmuş. Okul hayatıyla birlikte
ş. Çocuklaama güzel oldu” şeklinde konuşuyor.
kulunda staj hayatı da başlamış.
n geceleri
g
ders
Türkoğlu, anaokulunda haftada bir gün ço- rını ihmal etmek istemediği için
yon
nu gözlerinden
cuklara Türkçe dersi veriyor. Çocuklarla birlikte çalışmış. Heyecanı ve motivasyonu
meeeyi
yi çok sevdiğisevdiği
Türkçe hikayeler okuyup, oyunlar oynuyorlar. okunan anne çocuklarla ilgilenmeyi
ok
kulu
k
l öğretmeni
Türkoğlu’nun bir süre önce başlattığı bir proje ni ve bu sevginin kendisini anaokulu
oldukça ilgi görmüş. Proje kapsamında çocuklar olmaya teşvik ettiğini söylüyor.
biirçoğunun
belli aralıklarla farklı ülkeleri tanıyor. Çocuklar
Anaokulu öğretmenlerinin birçoğunun
haa “Anne
yaptıkları çalışmalarla o ülkeyi, kültürünü, dini- anne olmadığını söyleyen Culha
nnelik
ni, dilini tanıyor. Projeye çok önem veren Tür- olan öğretmenler çocuklara an
annelik
fkat
koğlu bu proje sayesinde anaokulunda farklı bir duygularıyla yaklaşabiliyor. Şef
Şefkat
aatmosfer oluştuğunu, farklı ülkelere mensup ve- gösteriyor. Kendi çocuklarıma na
naaki
lilerin kendilerini anaokuluna ait hissettiklerini sıl davranıyorsam anaokulundaki
ove çocukların da ufuklarının geliştiğini söylüyor. çocuklara da o şekilde davranıyoBayramlarda Müslüman veya Hıristiyan ayrı- rum” diyor.
mı yapmadan çocuklarla Müslüman velileri ziMüslüman öğretmenlerin
yaret ediyorlar. Ziyaretten memnun kalan veliler anaokullarında olması gerekçocuklarla hediyeleşiyor. Türkoğlu anaokulla- tiğinin altını çizen Culha, bu
rında farklı kültürlere yer verilmesi gerektiğine önemi bir örnekle açıklıyor:
inanıyor. Ona göre bu şekilde çocuklarda diğer “Çocuklar yemek yerken sol elkültürlere karşı bir merak uyanıyor.
leriyle çatalı sağ elleriyle bıçağı
tutuyorlar. Birçok Müslüman
çocuk bu şekilde yemek yerken
n
ÇOCUKLAR TÜRKÇE BİLEN ÖĞRETMEN ARIYOR
Anaokullarında Türk anaokulu öğretmenlerinin de zorlanıyor. Bir Müslüman öğ-llee
çalışması gerektiğinin altını çizen tecrübeli öğretmen retmen çocukların evde sağ elle
çi n
„Türk veliler kendi milletlerinden öğretmenlere ken- yemeye alıştırıldığını bildiği için
nu
uda
dilerini daha yakın hissediyor, dil sorunu çekmiyor- diğer öğretmenleri de bu konuda
lar. Çocuklar için de çok önemli. Bazı küçük Türk bilgilendirebiliyor”
Culha ayrıca üçte birini Müslüman
üs lüman
çocukları öğretmenleri kendilerini anlamadığı için
anaokulunaokulunanaokuluna gelmek istemiyor. Almanca öğrenene öğrencilerin oluşturduğu bir ana
aliyetlerin olkadar onlarla Türkçe konuşuyorum. Bu yaşlarda ço- da çok kültürlü ve çok dilli faaliyetlerin
deeğerlendiriyor.
cuklar kendilerine bir model arıyorlar. Bazı çocuklar mamasını bir eksiklik olarak değerlendiriyor.
tm
meni olmalarını
annelerine ‘Ben büyüyünce Günay olacam’ diyor- Türk gençlerine anaokulu öğretmeni
okullarında
kullarında Türk
tavsiye eden azimli anne “Anaokullarında
larmış” diyor.
kları kendilerini
Türkoğlu, Müslüman öğretmeni diğer öğretmen- öğretmenler olunca Türk çocukları
er kendi küllerden ayıran özellikleri ise şu şekilde sıralıyor: “Müs- daha kuvvetli hissediyor. Veliler
orrunlarını
lüman anaokulu öğretmeninin en önemli görevi dili türlerini tanıyan öğretmenlere sorunlarını
aokuAnaokuve kültürüyle örnek olmak. Çocuk, öğretmenini anne daha kolay dile getirebiliyor. An
i. Çobabasından daha fazla görüyor. Eğitmenin tutumu lunda verilen eğitim çok önemli.
mcciileriye yönelik göçmen kökenlilere karşı önyargıları cukların geleceği biraz da eğitimcilerri
lerin elinde. Çocukların hayalleri
kırabilir”
anaokulu çağında şekil alıyor”
r”
diyor.
KADINLAR İÇİN İDEAL BİR MESLEK
k
Çevresinden büyük destek
Almanya’da yetişen gençlerin meslek eğitimi almamalarına anlam veremeyen Türkoğlu “Almanca gören anne ilk seneyi başarıyla
sorunları yok. Benim dil sorunum olmasaydı ve im- tamamlayınca “Keşke biz de
kanım olsaydı mutlaka okumaya devam ederdim. okuyabilsek” diyenler olmuş.
Meslek eğitimi almış olmam olağanüstü bir durum Eşi ve on beş yaşındaki kızının
değil. Ben yapılması gerekeni yaptım. Anaokulu büyük desteğini görmüş. Eşiyle
öğretmenliği çalışma saatleri ve eğitimiyle bayanlar birlikte ders çalışmış. On beş
için ideal bir meslek” diyor. Erkek çocuklarının ge- yaşındaki kızı kardeşlerinin balişimi için erkeklere de anaokulu öğretmeliğini tav- kımına yardımcı olmuş.
zü
Eşinin “İstersen yaparsın” sözü
siye ediyor. Gayretli anne, hafta sonlarını da boşa
ak
kgeçirmiyor. Bir eğitim kurumunda küçük çocuklara onu hedefine bir adım daha yaküç saatini ayırarak din, dil ve kültürlerini tanımaları laştırmış.
sevven,
Culha, çocuklarla çalışmayı seven,
adına çalışmalar yapıyor.
sabırlı, azimli, planlı olan ve başaracaaşaaracaöğ
ğretmeni
EVLİ VE ÇOCUKLU KADINLARIN EŞİNİN DESTEĞİNE İH- ğına inanan herkesin anaokulu öğretmeni
ç
olabileceğini söylerken evli ve çocuklu
baTİYACI VAR
old
duğunu belirtÜç çocuk annesi Seher Culha, Ludwigshafen Gar- yanların eş desteğine ihtiyacı olduğunu
tenstadt Meslek Eğitim Okulu’nda (BBS Gartens- mekten de geçmiyor.
20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği
16 HAZİRAN PAZARTESİ 2014 ZAMAN
Uzmanlaşmak için
üniversite şart
Türk eğitmenlerin üniversite eğitimi alarak mesleki bilgisini çeşitlendirmesi veya
derinleştirmesi bu ülkedeki geleceğimiz
açısından büyük değer taşıyor. Alanında uzmanlaşmış Türk eğitmenler,
Türk okul müdürleri de normalleşmenin olmazsa olmazları arasında
yer alıyor. Anaokulu öğretmeni Derya Şen, Rabia Oymak, Şükran Tural
da eğitimde ufku geniş olanlardan.
ÖZDEMİR
Anaokulu Eğitmenliği-5 BETÜL
e
n.d
ma
oza
bozdemir@eur
ÜNİVERSİTEYE
GİTMEDEN DE KENDİNİ
GELİŞTİRMEK MÜMKÜN
Eğitmenlik alanında üniversite okumadan uzmanlaşmak da
mümkün. Bir anaokulunda eğitmen olarak çalışan Oymak
aldığı eğitimle anaokullarında müdür olabiliyor.
Meslek eğitiminin yanı sıra üniversite ya da
1yüksekokul bitirerek anaokulu öğretmeni ol-
mak da mümkün. Bunun için lise diploması (Abitur veya Fachabitur) şart. Bazı meslek okulları verdiği meslek eğitiminin yanı sıra lise diploma alma
imkanı sunuyor. Lise diplomasını alan eğitmenler
Almanya çapında 70 yüksekokulda (Universität,
Hochschule, Fachhochschule) eğitmenlere özel
bölümlerde okuyabiliyor. Öğrenciler bu okullarda okul öncesi eğitim (Elementarpädagogik,
Frühpädagogik, Erziehung und Bildung im Kindesalter), çocuk pedagojisi (Kindheitspädagogik) gibi
bölümlerde kendilerini geliştirme imkanına sahip.
Heidelberg Üniversitesi Eğitim ve Dil Bilimleri
öğrencisi Derya Şen, Eğitmen Meslek Okulu’nda
eğitim aldıktan sonra üniversite okumaya karar
verenlerden biri. Şen, meslek okulu tecrübesinden
sonra üniversite okuma kararı alır. Ludwigshafen
Teknik Meslek Lisesi’nde aldığı iki senelik eğitimle
lise sınavına (Abitur) girer ve eğitimini başarıyla
tamamlar. Ardından üniversitede eğitim almaya
başlayan genç kız okuma nedenini şu şekilde açıklıyor; “Bana sunulan imkânları değerlendirmek istedim. Kendimi alanımda geliştirmek istiyorum”
Tecrübeli anaokulu öğretmeni, Türk gençlerinin
kreş ve anaokulu eğitimi branşında mutlaka yer alması gerektiğinin altını çiziyor. Ona göre anaokulu
öğretmenleri kimi zaman Türk kültürünü yeterince
tanımayabiliyor, ailelerin hassasiyetlerini bilemeyebiliyor. Mahremiyet, yeme içme gibi konularda
bir Alman eğitmenin Müslüman eğitmenler kadar
hassas olamayacağına inanıyor. Anaokullarındaki Türk eğitmenlerin Türk velilerin sesi olacağını
düşünüyor. Kurumla anlaşıldığı takdirde Müslümanların dini bayramlarını dahi anaokullarında
kutlayabileceğini söyleyen Şen, çocuklarla çok iyi
anlaştığını ve başörtü sorunu yaşamadığını da aktarıyor. Başörtülü gençlerin örtülerini bahane edip
geri durmaması gerektiğini söyleyen Şen, “Başörtüyü sorun etmeyen kurumlar var. İyi araştırmalı
ve pes etmemeli. Rheinland Pfalz eyaleti bu konuda diğerlerine göre daha anlayışlı. Çocukları seven
ve azim gösteren herkese anaokulu öğretmenliğinin kapıları açılıyor” diyor.
Anaokulu öğretmenlerine eğitim hayatlarına
devam etmelerini tavsiye eden üniversite öğrencisi “İmkânı olan üniversite okusun. Alanınızda
uzmanlaşmak için üniversite şart. Okuduğunuzda
toplum içinde söz hakkına sahip oluyorsunuz. Bilhassa Müslüman kadınların kendilerini geliştirmesi gerekiyor” diyor. Dil eğitimi alanında büyük bir
açık olduğunu belirten Şen önümüzdeki yıllarda
dil destek eğitimi (Sprachförderung) alanında çalışmak istiyor.
ANAOKULU ÖĞRETMENLERİNE ÜNİVERSİTE KAPILARI AÇIK
Ludwigshafen’de ikamet eden Şükran Tural üniversite okuyan eğitmenlerden bir diğeri. Otuz yaşında, iki çocuk annesi. Landau Üniversitesi’nde
ilkokul öğretmenliği okuyor. 21 yaşında anne olan
Tural’ın çocukken iki hayali varmış. Hedeflerinden
birisi anaokulu öğretmeni olmak diğeri ise ilkokul
öğretmeni olmakmış. Lise diplomasını (Fachabitur) alınca ilkokul öğretmenliği hayalinden vaz-
Üniversitede Eğitim Bilimi okuyan anaokulu öğretmeni Şen uzmanlaşmak isteyen eğitmenlere üniversite eğitimini tavsiye ediyor. Şen
‘Bilhassa Müslüman kadınların kendilerini geliştirmesi gerekiyor’ diyor.
geçmek zorunda kalmış. Evliliğinin beşinci yılında
meslek lisesine kayıt olmuş. Annelik tecrübesi olduğundan Rheinland Pfalz eyaletinde şart koşulan
iki senelik asistanlık eğitimini (Assistent) almak
zorunda kalmamış. Üç yıllık eğitimde ilk iki sene
hem okula gitmiş hem de staj yapmış. Üçüncü
senede bir sene boyunca bir devlet anaokulunda
stajyer olarak çalışmış. 2009 yılında bir devlet anaokulunda anaokulu olarak öğretmenliğe başlamış.
DESTEK GÖREN KADIN BAŞARILI OLUYOR
Tural, üniversiteye başladığı yılı hayatının en zor
dönemi olarak görüyor. Çalışan bir anne olarak
üniversite eğitimi almak kolay olmamış. Sabah
yedide işbaşı yapan Tural, öğleden sonra bir saat yolculuk yaparak üniversiteye gidiyormuş. Bu
dönemde eşi, anne ve babasından büyük destek
görmüş. Eşi çocuklarıyla sabah akşam ilgilenmiş.
Eşinden destek gören kadınların her alanda başarılı olabileceğine inanıyor.
Hem eş hem anne olan üniversite öğrencisi oldukça planlı geçirmiş bu dönemi. Ertesi günün
yemeklerini akşamdan yapmış. Kimi zaman gece
yarılarına kadar ders çalışmış. Uzun yıllar sonra
okul hayatına geri döndüğü için çok zorlanmış.
Tekrar yaparak bilgi birikimini tazelemiş. Akrabaları ve komşuları mesleği olduğu halde okuma-
Üniversite’de
öğretmenlik
okuyan iki
çocuk annesi
Şükral Tural
bugünlere eşinin desteğiyle
geldiğini
söylüyor. Tural
Almanya’daki
Türk toplumunun profilinin
değişmesi
gerektiğini
düşünüyor.
sına anlam verememiş. “Seninde okul hayatın bir
türlü bitmedi. Kafan alacak mı bu yaştan sonra?”
diyenler bile varmış. Pişman olmadığını söyleyen
anaokulu öğretmeni‚ “Sabahları işe gitmek yerine
okula gidiyorum. Okuyarak çocuklarımı ihmal ettiğimi düşünmüyorum. Alman toplumunda annelerin okuması normal karşılanıyor. Türk toplumu
bu duruma alışamadı. Henüz üniversitelerde Türk
anne sayısı çok az” diyor.
Alman arkadaşları bile alışamamış bu duruma.
Aralarında ilk defa meslek sahibi üniversite okuyan
bir Türk anne görenler bile varmış. Almanya’da
Türkler hakkında klasik bir profil oluştuğunu düşünen Tural‚ “Türk toplumunun profili değişmeli
artık. Almanlar genellikle Türk erkeklerin eşlerinin eğitimine destek olmadığını düşünüyor. Hala
Türkleri eğitimsiz görenler var. Aslında günümüzün anneleri daha bilinçli” diyor.
Meslek eğitimi aldığı yıllarda da okuyan Türk
annelerle karşılaşmadığını söylüyor Tural. Bu durumu Türklerdeki en büyük eksiklik olarak değerlendiriyor. Anaokullarındaki Müslüman velilere
büyük güven sunan Türk eğitmenlerin artması
gerektiğine inanıyor. Anaokulu öğretmenlerinin
üniversite hayatlarında daha avantajlı olduğunu
söylüyor. Bunu temel bilgi ve tecrübeye bağlıyor.
Bu nedenle anaokulu öğretmenlerinin üniversitede
Yüksek okula gitmeden kendini geliştirmek isteyenlerin Eğitmen Meslek Okulları’nda farklı
bölümlerde kendilerini geliştirme imkânı da var.
Rabia Oymak bu şekilde kendini geliştiren eğitmenlerden biri. Mannheim’da Oberring AileÇocuk Merkezi’nin kreşinde yedi yıldır anaokulu
öğretmeni olarak çalışan Oymak, Helene Lang
Meslek Lisesi’nde Organizasyon ve Yöneticilik (Fachschule für Organisation und Führung)
bölümünden geçen sene mezun olmuş. Meslek
eğitimi aldığı yıllarda hedefi üniversiteye devam
etmek olmuş. Mezun olduktan sonra çalışmaya
karar veren Oymak, anaokulu öğretmenlerine
sunulan imkanlardan faydalanmış ve yeniden
meslek lisesine kayıt yaptırmış. Bu bölümden
aldığı diploma ile anaokullarında yönetici konumunda çalışabiliyor.
Haftanın iki günü akşamları okula gittiğini
söyleyen idealist eğitmen, oldukça yorucu bir
dönemden geçtiğini söylemeden edemiyor. Haftanın üç günü sabah işe akşam okula gittiğini
söyleyen Oymak “Bu eğitimi almak isteyenlerin
azimli ve planlı olması gerekiyor. Gündüz çalışıp
akşam okula gitmek kolay olmuyor. Yorgun bir
şekilde okula gidiyorsunuz. Dersler zor değil.
Zor olan yorgunken motive olmaya çalışmak.
Dişinizi sıkıp sona yaklaşabilirsiniz” diyor.
Alanında oldukça tecrübeli olan genç eğitmen, anaokulu müdiresi olarak çalışmak istiyor.
Yaş ilerledikçe eğitmen olarak çalışmanın zor
olduğunu söyleyen genç kız, çevresindeki eğitmenlere yönetici konumuna gelmelerini tavsiye
ediyor. Çevresindeki Türk eğitmenlerin bu alana
çok fazla ilgi göstermemesi ise Oymak’ın dikkat
çektiği noktalardan biri. Eğitmen kalarak bilgide
artış görülmediğini düşünen Oymak, “Yöneticilik eğitimi almaya başladıktan sonra daha fazla
araştırmaya başladım. Bilgi arttıkça daha fazla
hataların farkına varılıyor. Eğitmenler kendini
geliştirmeli. Yönetici konumuna geldiğinizde
eğitim sisteminde yapılacak değişikliklerde söz
hakkına sahip oluyorsunuz” diyor. Bölüme başlamak için meslek tecrübesi yeterli olmuş. Lise
diploması (Fachabitur) olan anaokulu öğretmenleri de bu bölüme başlayabiliyor.
sosyal pedagoji, ilkokul öğretmenliği gibi bölümler
okumalarını tavsiye ediyor. Okuyarak örnek olunduğunu belirten Tural’ın kızlarından biri doktor,
diğeri öğretmen olmak istiyor.
BU İŞ PARA İÇİN YAPILMAZ
Gençler meslek eğitimi alırken kimi zaman maaşı dolgun meslekleri tercih ediyor. Görüştüğümüz eğitmenler anaokullarına çok sayıda stajyer
geldiğini söylüyor. Stajyerlerin bir kısmının farklı
alanlarda yer bulamadıkları için eğitmenliği tercih ettiklerini belirtiyorlar. Bu durumdan hoşnut
olmayan ana okulu öğretmenleri aynı görüşte.
Maaşından dolayı eğitmen olunmayacağını düşünüyorlar. Eğitmen mesleğinin diğer mesleklere
benzemediğini söyleyen anaokulu öğretmenleri bu
mesleğin çocukların geleceği için yapılması gerektiğinin altını çiziyorlar.
Gewerkschaft Erziehung und Wissenschaft’ın
verdiği bilgiye göre eğitmenlerin aldığı maaş yaşına, diplomasına ve çalıştığı kuruma göre değişiyor.
Bir çok eğitmen 1700-2500 Euro arası maaş alıyor.
Tecrübeye göre maaşın 4700 Euro’ya kadar artması
mümkün. Staj yılında (Annerkennunngsjahr) çocuk
bakıcıları 1279 Euro alırken, eğitmenler 1333 Euro,
sosyal pedagoglar 1547 Euro alıyor. Bu maaşlar
2013 yılında az miktarda arttý.
20 DOSYA Anaokulu Eğitmenliği
17 HAZİRAN 2014 SALI ZAMAN
ÖZDEMİR
Anaokulu Eğitmenliği-6 BETÜL
n.d
bozdemir@eurozama e
BAKICI ANNELİK YAŞ SINIRI TANIMIYOR
Bakıcı anne açığını kapatmaya çalışan
Aile Bakanlığı yeterli Müslüman bakıcı
anne olmadığını söylüyor. Bakıcı anne
olmak için Hauptschule diploması ve iyi
derecede Almanca yeterli görülüyor. Türkiye’den mezun olan kişiler
de dipomalarını denkleştirip bakıcı
anne olabiliyor. Bu alandaki açığı
farkeden Şefika Kaban otuz altı yaşında bakıcı anne olmuş.
Çalışma hayatına geri dönmek isteyen anne-
1ler küçük çocuklarını güvenebilecekleri bakıcı
annelere teslim etmek istiyor. Müslüman anneler
genellikle Müslüman bakıcı anneleri tercih ediyor.
Gençlik Dairelerine başvurduklarında kimileri olumlu kimileri olumsuz cevaplarla karşılaşıyor. Çaresiz
kalan birçok anne imkânı olan annelere bakıcı anne
olmalarını tavsiye ediyor. Bakıcı annelik mesleği son
yıllarda Türk anneler arasında da rağbet görmeye
başladı. Bakıcı anne olmak isteyen anneler soluğu
Gençlik Daire’sinde alıyor. Bu durum Aile Bakanlıklarını memnun ediyor. Eyaletlerin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıkları çok sayıda bakıcı anneye ihtiyaç
duyduklarını belirtiyor.
HAUPTSCHULE DİPLOMASI YETERLİ
Eyaletlere göre bakıcı anne eğitim şartları değişiyor.
Bakıcı anneler 130-160 saat arası eğitim seminerlerine katılarak sertifikalarını alabiliyor. Aranan şartlar
arasında bakıcı annenin on sekiz yaşını doldurmuş
ve sağlıklı olması, iyi derecede Almanca bilmesi, Hauptschule veya ona denk bir diplomaya sahip olması
var. Türkiye’den diploma almış kişiler diplomalarını
denkleştirerek ve Almanca bildiklerini göstererek
bakıcı anne olabiliyor. Hamburg iş, sosyal ve entegrasyon biriminin verdiği bilgiye göre bakıcı anneler aldıkları diplomayla sosyal asistanlık eğitimi
de alabiliyor.
Üç çocuk annesi Şefika Kaban 41 yaşında. O da
birçok kişi gibi gurbetçi çocuğu. Almanya’ya sekiz yaşında gelmiş. Döşemecilik meslek eğitimi alan Kaban,
beş yıl Mercedes’te çalışmış. Çocuğu olunca çalışma
hayatına ara vermiş. Bir gün Mannheim Lernzentrum Eğitim Merkezi’nde entegrasyon kursunun kreş
bölümünde anaokulu öğretmenine yardımcı olmuş.
Kendisindeki yeteneği fark eden Eğitim Merkezi
Müdürü ona bu alanda ihtiyaç olduğunu söyleyerek
bakıcı anne kurslarına (Tagesmutterkurs) katılmasını
tavsiye etmiş. Bunun üzerine harekete geçen Kaban,
öncelikle Gençlik Dairesi’ne (Jugendamt) başvurmuş.
Gerekli şartları yerine getirdikten sonra haftada iki
gün katılması gereken bakıcı anne kursları başlamış.
dönemden geçen Kaban istekle herşeyin üstesinden
gelinebileceğine inanıyor. Ona göre çalışma hayatı
insanı geliştiriyor.
Kurslara katılmadan önce annelik bilgilerini tecrübe ederek kazandığını belirten gayretli anne, kursların
onu bilinçli bir anne haline getirdiğini söylüyor. Çocukları seven, imkanı olan ve bu işi doğru bir şekilde
yapabileceğine inanan herkese bakıcı anne olmalarını
tavsiye eden Kaban “Kadınlar kabuklarından çıkmalı
ve neler yapabileceklerini görmeli. Ben bu yola çocukları eğitmek için çıktım ama sonunda kendimi
eğittiğimi fark ettim. Bakıcı annelere özenenler var.
Özenmesinler. Mutlaka eğitimini alsınlar” diyor.
Bakıcı anne olduktan sonra bakış açısının değiştiğini söyleyen Kaban “Güvenilir olmak çok güzel bir
duygu. İnsanlar size çocuğunu emanet ediyor. Siz de
sevginizi, merhametinizi, sabrınızı, anlayışınızı ortaya koyarak çocuklara örnek oluyorsunuz. Gelişme
dönemlerinde yanlarında oluyorsunuz. Türk veya
Alman ayırt etmeden, çocuklarda sağlam bir temel
oluşturmak isteyen ve bu işi neden yaptığını bilen
herkes bakıcı anne olmalı” diyor.
Kaban’a göre bakıcı anne eğitimini almak zor
değil. “Hauptschule” diploması olan herkes pes etmeden, azim ve sabırla başarıya ulaşabilir.
BAKICI ANNE KURSLARI BİLİNÇLENDİRİYOR
AİLELER MÜSLÜMAN BAKICI ANNELERİ TERCİH EDİYOR
2009 yılında eğitime başlayan Kaban, bir buçuk sene
boyunca kurslara aralıksız devam etmiş. Çevresindekiler bu kadar işi aynı anda yürütmesine şaşırıyormuş. Eşinden büyük destek gördüğünü söyleyen
azimli kadın “Eşinizin size destek vermesi çok önemli. Bu dönem sabır gerektiren bir dönem” diyor. Kaban, iki sene boyunca birçok işi bir arada yapmış.
Eğitim kurumunda çocuk bakmış, ailesiyle ilgilenmiş, kurslara katılmış ve ders çalışmış. Yoğun bir
Eğitmen olduktan sonra bakıcı anne olmaya karar
veren 29 yaşındaki Pınar İstik, iki çocuk annesi. Çocuk sahibi olduktan sonra bakıcı anne olmaya karar
verdiğini söyleyen eğitmen, evde kendi planlarıyla
çocuk bakmanın daha faydalı olacağına inanıyor.
Bu sayede hem kendi çocuklarını ihmal etmediğini
hem de diğer çocuklara kendi çocuğu gibi bakacağını düşünüyor. Genç annenin hedefi çocuklara iyi
bir gelecek hazırlamak. Bakıcı anne tercih edilirken
Müslüman annelere daha fazla güvenildiğini ve tercih edildiğini belirtiyor. Bu nedenle Müslüman annelere bakıcı annelik eğitimi almalarını tavsiye ediyor.
Hagen’de ikamet eden İstik bakıcı anne olmak için
Caritas’a başvurmuş. Anaokulu öğretmeni olduğu
için kısa süreli eğitime katılıp üç ay sonra bakıcı anne olmuş. Caritas belirli aralıklarda kendisini arayıp
çocuk baktırmak isteyen velilerle iletişim kurmasını
sağlıyor. İlgi duyan aileyi tanışmak üzere evine davet ettiğini belirten İstik, bu şekilde ailenin çocuğun
vakit geçireceği ortamı gördüğünü ve bakıcı anneyi
yakından tanıdığını söylüyor.
Bakıcı annelerin aldıkları maaş eyaletlere göre
değişiyor. Hagen’de Gençlik Dairesi tarafından bir
çocuk için saat ücreti 4 Euro ödenirken Dortmund’da
6 Euro ödeniyor. Bakıcı anne masrafına göre aileden
daha fazla ücret alma imkanına sahip. Maddi ve manevi beklentiler aile ve gündelik annenin görüşmesinde belirleniyor.
ANAOKULU ÖĞRETMENLERİ DAHA AVANTAJLI
Eğitmenlerin çocuk eğitimini meslek eğitimlerinde
öğrendiklerini söyleyen İstik, bakıcı annelerin bu
konuda avantajlı olduklarını söylüyor. Anaokulu
öğretmenliği sırasında edindikleri tecrübe sayesinde profesyonel konseptler hazırlayabiliyorlar. İstik
dilediği takdirde çocuk bakmak için bir oda kiralama imkanına sahip olduğunu söylüyor. Bir bayanın
evinde rahatlıkla çalışabileceğini belirten İstik “Çocukları seven, evini açabilen ve iyi iletişim kuran her
anne bu işi yapabilir. Bakıcı anne olduğunuzda farklı
kültürlerden ailelerle tanışıyor, diyalog kurabiliyorsunuz” şeklinde konuşuyor. Bazı eyaletlerde Gençlik
Dairesi’ne bağlı sekiz saat çalışan bakıcı annelerin
sigortalarının yarısı ödeniyor.
BİTTİ

Benzer belgeler