kısım 1

Transkript

kısım 1
Kısım 1
Şİa’nın Tarİhİ
Şia’nın Ortaya Çıkışı
Şiîlik İslam içerisindeki ikinci en büyük gruptur. Müslümanların
çoğunluğu yaklaşık %80’i Sünni, %15 kadarı ise Şiî’dir. Dini
doktrindeki temel farklılıkları sebebiyle Orta Çağlarda Sünni
din adamları Şia’yı İslam’ın bir parçası olarak kabul etmediler.
Ehl-i Sünnetin Şia’yı İslam’ın bir parçası olarak görmesi ancak
Osmanlı döneminin sonlarında gerçekleşti. Bunun ana sebebi de
İslam coğrafyasındaki Batı sömürgeciliğinin etkin mevcudiyetiydi.
Öyle anlaşılıyor ki Müslüman âlimler ve modernistler, (örneğin
milli ve modernist akımın bir parçası olan Cemalettin Afgani
ve Muhammed Abduh gibiler) Şia’yı İslam’ın bir parçası olarak
görürken amellerden ziyade söze dayalı bir yol takip ettiler.
Bunu yapmalarındaki amaç ise batı karşıtı siyasi hedeflerine
ulaşmada Şia’yı da yanlarına almaktı1. Osmanlı idaresi boyunca
Şiîler, “günahkâr” ve “sapkın” görülseler de Müslüman kabul
1
Hamid Enayat, “Shi’ism and Sunnism,” in Shi’ ism: Doctrines, Thoughts, and Spirituality
ed. Seyyed Hossein Nasr (New York: State University of New York Press, 1988), 79–80;
Rudi Matthee, “The Egyptian Opposition to the Iranian Revolution,” in Shi’ ism and Social
Protest, eds. Juan R. I. Cole and Nikki R. Keddie (New Haven: Yale University Press, 1986),
248; Michael Axworthy, Iran, Empire of the Mind—A History from Zoroaster to the Present
Day (London: Penguin Books, 2007), 201–203.
Ronen A. Cohen
ediliyorlardı. On dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar Osmanlılar
ve Vehhabiler Aşure (Taziye) törenleri ve ilk üç halifeye açıktan
lanet okunması gibi bazı Şiî ritüelleri yasaklamışlar ve Şiîlerce
kutsal sayılan türbeleri yıkmışlar;2 fakat medreselerine ve eğitim
faaliyetlerine dokunmamışlardı. Ancak 1843-1844 Kerbela
ayaklanmasının bastırılmasını müteakip Osmanlılar bu törenlere
izin verdiler, ayrıca Şiîleri cizye ve gayr-i Müslimlerin ödemesi
gereken diğer vergilerden muaf tuttular.3
Suudi Arabistan rejimi de Şiî azınlıkları tanıdı. “On sekizinci
yüzyılda Şiîleri imansız sayıp, Irak’taki türbelerini yıkarken, artık
İranlı Şiîlere, en azından resmi olarak, eşit Müslümanlar olarak
bakıyor, kendi Şiî vatandaşlarına da toleranslı davranıyordu.”4
Irak’ta İngilizlere karşı yapılan Sevret ul-Aşrin’de (1920’lerdeki
devrimde) Şiîler “kendilerini gelecekte kurulacak Irak devletinin
en azından eşit vatandaşları olarak görmüşlerdi”, ve bu özel
durumda İngilizlere karşı savaşlarında yalnızdılar, zira “çok az
sayıda Sünni lider İngilizlere karşı çıkıyor, birçoğu ise onlarla
sıkı ilişki içerisinde olup onların desteğini arıyordu”. İngilizlere
karşı bu savaşın Şiî muhalefet üzerinde derin etkileri oldu, ilk
başta İslam’a karşı Hristiyanlığın gücünü temsil eden İngilizlerin
egemenliğinde yaşamaktansa, Sünni idare (Osmanlılar) altında
yaşamak istediler. Osmanlı imparatorluğunun çöküşünden sonra
Şiîler Sünnilerle idareyi paylaşabileceklerini düşündüler, ama ne
yazık ki bu defa da hem Sünnilerin hem de İngilizlerin idaresinde
yaşmak zorunda kaldılar.5
Bu noktada Şia’nın ne olduğu konusunda kısa bir bilgilendirme
yapmamız gerekiyor. “Şia” kelimesi grup, bölük, topluluk, fırka
anlamına geliyor. Şiîler, Muhammed’in kuzeni, damadı ve İslam’ı
2
3
4
5
22
Axworthy, Iran, Empire of the Mind, 178.
Karen Barkey, “Islam and Toleration: Studying the Ottoman Imperial Model,” International
Journal of Politics, Culture, and Society, vol. 19, no. 1/2 (December 2005), 10; Bruce Masters,
“The Treaties of Erzurum ( 1823 and 1848) and the Changing Status of Iranians in the
Ottoman,” Iranian Studies, vol. 24, no. 1/4 (1991), 7–8; R. I. Cole and Moojan Momen,
“Mafia, Mob and Shiism in Iraq: The Rebellion of Ottoman Karbala 1824–1843,” Past &
Present, no. 112 (August 1986), 116; Juan R. I. Cole, “‘Indian Money’ and the Shi’i Shrine
Cities of Iraq, 1786–1850,” Middle Eastern Studies, vol. 22, no. 4 (October 1986), 470.
Enayat, “Shi’ism and Sunnism,” 80.
Graham E. Fuller and Rend Rahim Francke, The Arab Shi’a—The Forgotten Muslim (New
York: St. Martin’s Press, 1999), 94–95
Şİa’nın Tarİhİ
kabul eden ilk veya ikinci kişi olan Ali b. Ebu Talib’i tek halife
ve Peygamberin yegâne varisi olarak kabul ederler. İlk üç halife
Ebubekir, Ömer ve Osman’ın hilafetleri Şiîlerce meşru kabul
edilmez.6 Mezhebin kuruluşu Ali’nin oğlu Hüseyin’e atfedilir.
Hüseyin, ailesi ve taraftarlarıyla birlikte Muaviye’nin oğlu
Yezid’in Sünni ordusu tarafından Kerbela’da şehit edilmiştir.
Hüseyin’in şehadetini anma günü olan Aşure’de Şiîler, o günü
ve Sünnilerin Şiîlere baskılarını anmak için sembolik olarak
kendilerini kırbaçlarlar. Görüleceği üzere, Şia’nın dünya görüşü
genelde karamsar ve hüzünlü olmuştur. Kutsal şehirler Mekke ve
Medine yanında Şiîlerin kutsal saydıkları başka şehirler de vardır
ki bunların en önemlileri Irak’taki Kerbela ve Necef’tir. Şia kendi
içerisinde de imamların silsileleri dikkate alınarak farklı gruplara
ayrılmıştır. Örneğin İsna Aşeriyye, 9. yüzyılda kaybolan Gaip
İmam’ın Kıyamet gününde Mehdi olarak geri döneceğine inanır.7
Sünniler ve Şiîler Arasındaki Teolojik Farklılıklar
Sünniler ve Şiîler arasında hem teolojik hem de tarihi farklılıklar
vardır. Teolojik açıdan bazı İslami prensiplerde ve anlayışlarda
örneğin tevhid (Allah’ın birliği), nübüvvet (peygamberlik) ve
imamet (ümmetin liderliği) konularında farklılıklar vardır. Dini
hisler bakımından da aralarında farklılık vardır: Şiîler daha
duygusal, mesiyanik ve popülisttir. Hem Şiîler hem de Sünniler
Muhammed Peygamber’in hadislerine uygun olmayan sözlü
geleneği reddederler. Ancak Şiîler, Sünni hadis ravilerini -genelde
Ali’nin düşmanlarını himaye ettiği için- güvenilir bulmazlar.
Şiîlerin kendi hadis ravileri vardır ve İmamların sözlerini de sahih
hadis kabul ederler.8
6
7
8
Bernard Lewis, “The Shi’a in Islamic History,” in Shi’ ism, Resistance and Revolution, ed.
Martin Kramer (Boulder: Westview Press 1987), 21
Richard Yann, Shi’ite Islam; Polity, Ideology, and Creed (Oxford: Basil Blackwell Ltd, 1995),
28–31.
A’llamah Tabataba’i, “The Shi’i Interpretation of Hadith Literature,” in Shi’ism, Doctrines,
Thought, and Spirituality eds. Seyyed Hossein Nasr, Hamid Dabashi, and Seyyed Vali Reza
Nasr (Albany: State University of New York Press, 1988), 34–36.
23
Ronen A. Cohen
Şiîlere göre sadece tek Tanrı vardır, hiç bir şekilde
sınırlandırılamaz, Tanrı iyidir, adildir ve bu sebeple de
hükümlerinde daima haklıdır. Şiîlere göre Tanrı insandaki hem
iyilik hem de kötülüğe atıfta bulunur ve asla iyiliğe karşı kötülük,
kötülüğe karşı da iyilikle muamele etmez. İnsanlara iyiyi veya
kötüyü tercih etme özgürlüğü verilmiştir dolayısıyla insanların
geleceklerini ve kaderlerini bu özgürlük belirleyecektir.9
İslam’ın diğer prensipleri konusunda da farklılıklar vardır.
Şiîler (İbrahim’den son Muhammed Peygamber ’e kadar) bütün
peygamberlerin Allah tarafından gönderildiğini ve bunların
(inanç, söz, düşünce ve amellerinde) masum olduklarına inanır.
Şiîler Peygamberin varisi ve İslam’ın müdafii olarak Allah’ın her
devirde Mükemmel bir zatı göndereceğine inanırlar. Sünniler ise
İslam ümmetinin liderliği için başka yöntemler olduğunu savunur.10
Allame Meclisi olarak bilinen Molla Muhammed Bakır hacimli
ve önemli eseri Bihâru’l Envâr’da imamların ismeti konusunda
şunları söylemiştir: cumletü’l-kavli fîhi- ey fî mebhasi’l-’ismeti- enne
ashabenâ’l-imâmiyyeti ecma’û ‘alâ ‘ismeti’l-enbiyâi ve’l-eimmeti
salavâtullahi ‘aleyhim mine’z-zunûbi’s-sağîyreti ve’l-kebîreti
‘amden ve hata’en ve nisyânen kable’n-nübüvveti ve’l-imâmeti ve
ba’dehumâ, bel min vakt-i vilâdetihim ilâ en yelkav Allahe Teâlâ...
“İsmet hakkında söylenenlerin özeti şudur ki, Şiî imami ashabımız
peygamberlerin ve imamların (Allah’ın selamı onların üzerine
olsun) masum oldukları konusunda ittifak etmişlerdir. Buna
göre peygamberler ve imamlar nübüvvetten ve imametten önce
ve sonra hatta doğumlarından ölümlerine kadar bütün (büyük,
küçük, kasten, yanılarak veya unutarak yapılan) günahlardan
korunmuşlardır ”11
Sünniler Muhammed’in hadislerine oldukça önem verirler.
Şiîler bu konuda da Sünnilerden ayrılırlar. Şia Muhammed’in
ashabını sadık olanlar ve olmayanlar diye ayırır ve sadık
9
Moojan Momen, An Introduction to Shi’i Islam (New Haven: Yale University Press, 1985),
176–177.
10
Aynı eser, 153–156.
11
Seyyed Hamid al-Idrisi, Al-Fadhiha leMadhhab al-Shia al-Imameya ([?]: Maktabat alRadhwan, 2007), 15–16. www.waqfeya.com/book.php?bid=6113 sitesinden alınmıştır (29
Şubat 2012).
24
Şİa’nın Tarİhİ
olmayanların rivayetleri ve tarihi olayları çarpıttıklarını söyleyerek
onların rivayetlerini kabul etmezler. Bu sebeple Şiîler peygamberle
ilgili bütün rivayetlerin kaynağının ve doğruluğunun aklen test
edilmesi gerektiğine inanır.12
Şia’ya göre Şiîliğin daha sonraları ortaya çıktığı veya ana
bünyeden ayrıldığı iddiası doğru değildir. Şiî ve Sünni birçok
kaynakta Muhammed Peygamberin, ashabını Ali’yi takip edenler
(Arapçada Şia) ve etmeyenler diye ayırdığı biliniyor. Hem Sünni
hem de Şiî kaynaklar Ali’nin Ebubekir ve Ömer’in halifeliklerine
itiraz ettiğini belirtiyor. Sünniler, imametin İslam’ın esaslarından
olduğuna dair Kur’an ve Hadislerde delil olmadığını söylerken, Şiîler
tam aksine imamların merkezi konumda olduklarına inanırlar.
Şiîler imamların mükemmel ve kutsal olduklarına, peygamberî
güce sahip olduklarına, fakat bu gücü kendi kutsallıklarından
değil Tanrıdan aldıklarına inanırlar.13 Görüldüğü gibi her iki
grup da İslam’la ilgili farklı anlayış ve tanımlamalara sahiptir. Bu
sebeple daha en başından beri bunların İslam içerisinde iki farklı
grup oldukları söylenebilir.
Şiî İnancın Temel Prensipleri
Sünniler gibi Şiîler de İslam’ın beş esasını takip ederler: Şahadet
kelimesi, namaz, zekât, oruç ve Mekke’ye hac. Şia üç esas daha
benimsemiştir ki bunların bazısı eski gelenek ve kaynaklardan
gelmekte olup yeni ve geçici yorumları vardır: 1. Hums, yıllık gelirin
beşte birini sadaka olarak vermek Şia’da çok eskilere dayanır. 2.
Cihad, İslam ümmetini savunmak için kutsal savaş, gizli Gaip
İmam dönünceye kadar farzdır, çünkü sadece Mehdi cihad ilan
edebilir. Bununla birlikte Şia’ya göre hakiki cihad “kişinin nefsine
(nefsin kötü istek ve arzularına) karşı yapılan savaştır ve bu
savaş süreklidir” (der zeman-i gaybet cihad nist/Gaybet (imamın
12
Momen, Introduction to Shi’i Islam, 173–174; Lewis, “Shi’a in Islamic History,” 29–30.
13
Enayat, “Shi’ism and Sunnism,” 71–75.
25
Ronen A. Cohen
gizliliği) döneminde cihad yoktur).14 Rola el-Hüseyni şöyle diyor:
“cihad hem dini hem de siyasi otoritenin izniyle olur. Şiîlikte cihad
ancak İmamın liderliğinde meşru olur. Şiî inancına göre İmam
dokuzuncu yüzyıldan beri gizlidir ve onun yokluğunda meşru bir
cihad yapılamaz.”15 Allame Meclisi hadis kitabı Bihâru’l Envâr’da,16
‘ale’l-kâfirîne yücâhidûne fî sebîlillah... İnkârcılara karşı güçlü,
Allah yolunda cihad eden’(5:54) ayetinden hareketle ‘velâ cihâd illâ
ma’al İmâm” (İmam olmadan cihad olmaz)’ hadisini nakleder.17
Bununla birlikte Şiî ulema savunma amaçlı cihada 19. yüzyılda
izin vermiştir. Üçüncü ve son esas ise emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ‘ani’lmünker iyiliği emretmek kötülükten men etmektir.18
İsna Aşeriyye’yi takip edenlere göre imanın şartları beştir:
1.
Allah birdir ve Muhammed Peygamber insanlığa gönderilmiş
son peygamberdir, İbrahim, Musa, İsa ile başlayan
peygamberlerin sonuncusu ve onların tasdikçisidir (bu esasen
şahadet kelimesidir: lâ ilâhe illallah Muhammed Resûlullah)19
2.
Öldükten sonra kıyamet günü yeniden dirilme.
3.
İlahi adalet veya ceza, özgür irade sahibi takipçilerin
davranışlarına göre dağıtılacaktır.
4.
Muhammed’in meşru varisi olan 12. İmam İslam ümmetinin
lideridir.
5.
Şiî kutsal mekânları ziyaret (hac) etmek de tavsiye edilmektedir.
İlk üç şart Sünnilerde ve 12 imam Şia’sı dışındaki diğer Şiî
gruplarda da vardır. Öte yandan Şiî imamet anlayışında imamın
14
Momen, Introduction to Shi’i Islam, 179–180; Mohammad Ali Amir-Moezzi, “Une absence
remplie de présences. Herméneutiques de l’occultation chez les Shaykhiyya (Aspects de
l’imamologie duodécimaine VII),” Bulletin of the School of Oriental and African Studies,
University of London, vol. 64, no. 1 (2001), 8.
15
Rola el-Husseini, “Resistance, Jihad, and Martyrdom in Contemporary Lebanese Shi’a
Discourse,” Middle East Journal, vol. 62, no. 3 (Summer 2008), 401. Ayrıca bkz. Abdulaziz
Abdulhussein Sachedina, The Just Ruler (al sultan al adil) in Shi´ite Islam: The Comprehensive
Authority of the Jurist in Imamite Jurisprudence (New York: Oxford University Press, 1988),
105
16
Tam adı: Mulla Muhammad Baqir bin Muhammad Taqi bin Maqsud, Bihar al-Anwar alJama’t lildarar Akhbar al-Imat al-Athar (Taba’t Tehran, Dar al-kitab al-Islamia)
17
Majeed al-Khalifa, Gharaib Fuqahiya I’nd al-Shi’a al-Imamiya, 44; http://www.dr-majeed.
net
18
Momen, Introduction to Shi’i Islam, 179–180.
19
Şia, Şehadet kelimesine “Ali Allah’ın Velisidir” ilavesini yapar. (Bu ilave Şehadet kelimesine
değil ezana yapılır, ÇN.)
26
Şİa’nın Tarİhİ
liderliği sadece ameli ve siyasi konuları değil aynı zamanda manevi
konuları ve ayrıca Kur’an ve Hadislerin açıklamasını da içine alır.
Bunun yanında Şiîler, miras ve boşanma hukuku, geçici nikâh
(mut’a nikâhı) ve inancın gizlenmesi (takiyye ve tevriye) gibi
konularda Sünnilerden farklı inançlara sahiptir.20
12 İmam Şia’sı imamların masum ve hatasız olduklarına,
Muhammed’den sonra imam olarak Allah tarafından atandıklarına
inanırlar. Şia’ya göre İmamın liderliği Ali döneminde başlamıştır.
İmametin Peygamber döneminde mevcut olduğunu iddia edenler
de vardır. Osman’ın katledilmesinden sonra Ali İslam ümmetinin
halifesi oldu, fakat otoritesi ve meşruluğu sorgulandı. Aslında Şiîler
Ali’yi ilk imam, oğulları Hasan ve Hüseyin’i de onun varisleri olarak
sırasıyla ikinci ve üçüncü imam kabul ederler. Bu silsile son imam
olan 12. imama kadar uzanır. 12. İmam halen gizli olup kıyametten
hemen önce ortaya çıkıp dünyayı adaletle yönetecektir.21
Ali, birisi hariç Peygamber’in bütün savaşlarına katıldı,
Peygamber onu kızı Fatıma’ya eş olarak seçti. Şiîler Ali ile Peygamber
arasındaki akrabalık bağını kendi davalarının meşruluğunun
temeli sayarlar. Ali altı yaşındayken Peygamber onu yanına aldı
ve Peygamberle birlikte yaşadı. Şiîler Peygamberin davetini
benimseyip Müslüman olan ilk kişinin Ali olduğuna inanırlar.
Mekke’den Medine’ye hicret edileceği zaman Muhammed’in
düşmanları baskın yapıp peygamberi öldürmeyi planlamışlardı.
Bunun üzerine Peygamberin yatağında Ali uyumuş, Peygamber de
Ebubekir’le birlikte gizlice Medine’ye doğru yola çıkmıştı.22
20
Momen, Introduction to Shi’i Islam, 181–183; “The Doctrine of the Imamate,” The Origins
and Early Development of Shi’a Islam, http://www.karbala-najaf.org/shiaism/289–316.htm .
21
Marvin Zonis and Daniel Brumberg, “Shi’ism as Interpreted by Khomeini: An Ideology of
Revolutionary Violence,” in Shi’ism, Resistance and Revolution, ed. Martin Kramer (Boulder:
Westview Press, 1987), 50.
22
Mahmud Shahabi, “The Roots of Shi’ism in Early Islamic History,” in Shi’ism: Doctrines,
Thought, and Spirituality, ed. Seyyed Hossein Nasr (Albany: State University of New York
Press, 1988), 15–20; Momen, Introduction to Shi’i Islam, 11–12.
27
Ronen A. Cohen
İmametin Rolü
Şiîlik, teolojik prensipleriyle liderlik prensiplerini birlikte
geliştirdi ki, İmamet bakımından bu süreç tarihsel ve teolojik
rivayetleri içinde barındırır. Ümmetin liderinin kimliği konusunda
Ehl-i sünnet ve Şia arasındaki özellikle de beşinci ve altıncı imamlar
(Muhammed el-Bakır ve Cafer es-Sadık) dönemlerindeki tarihsel
tartışmalar Şia’nın karakterini şekillendirmiştir. Yaşadıkları
toplumda imamların rollerine dair dünya görüşü, özellikle
de sadece Şiîler için değil bütün İslam dünyası adına İmam’ın
üstleneceği rol bu dönemlerde şekillenmiştir.
Ehl-i sünnet ve Şia arasındaki farklılıklar oldukça önemlidir,
özellikle de İmamet konusundaki farklılıklar Şia açısından tamamen
kendine has özellikler taşır. Genelde Sünniler Peygamber’in
vefatından sonra liderlik (imamet) meselesini “dünyevi liderlik”
olarak görürler zira Halife “eşitler arasında birinci olan ve ideal
olarak çoğunluk tarafından seçilen kişidir.”23
Öte yandan Şia’nın bu prensibi hayati bir sorun olarak görmesi,
Şiî imamlar ve âlimler tarafından yaratılan İmamet meselesinin
derinleşmesine ve idealize edilmesine yol açmıştır. Peygamber’in
vefatı sonrası liderlik konusundaki tartışmalar sonunda ulaşılan
prensipler liderlik hakkında yeni meselelerin ortaya çıkmasına
sebep oldu. Bu noktadan sonra Şia’nın gözünde liderlik
Muhammed Peygamber ’de olduğu gibi hem dünyevi hem de ilahi
fonksiyonu olan bir görev haline geldi. Ve bu durum Şia’ya kendine
özgü mistik ve eskatolojik bir bakış açısı kazandırdı.
Şia’ya göre Peygamber Ali’yi kendi yerine halef tayin etmiş
(Şia’ya göre bu olay Gadîr-i Hum’da gerçekleşmiştir), ve Ali’ye
kendi soyundan (Ehl-i Beyt’ten) halife atama yetkisi vermiştir.
Dolayısıyla bu liderlik İslam toplumunun meşru görmesine veya
konsensüsüne bağlı değildir.
Hakiki yorumcu ve ilahi rehber olmaları bakımından imamların
rolü ve meşruluğu Sünniler ve Şiîler arasında tartışmaların odak
noktası olmuş, bu bağlamda liderin görevi, meşruiyeti ve otoritesi
23
Momen, Introduction to Shi’i Islam, 147.
28
Şİa’nın Tarİhİ
tartışılmıştır. Şia imamın rolünün sadece dünyevi olmadığına, esas
görevlerinin topluma dini rehberlik olduğuna inanır (daha sonra
bu anlayış Şia’da temel inançlardan biri olacaktır). Lider sadece
Muhammed’in yerine geçen biri değil, aksine hem siyasi hem de
dini anlamda Muhammed’in halefidir.24
İmamların sözleri ve hadislerle temellendirilen İmamet teorisi
kendine has bir doktrin yaratmış, daha sonraları bu doktrin Şiî
ulemaya imamlar adına ümmeti yönetme yetkisi sağlamıştır.
Dinî yorumlarda Sünnilerden ayrılığın önemi ve idealizmi
Şia’nın varlık nedenini güçlendirmiş, mesiyanik bir eskatolojiye
büründürülen dini bir lidere (Mehdi’ye) olan nihai ihtiyacı ortaya
çıkarmıştır. Bu durum daha sonraları Şia’ya (gerçek anlamda dinen
meşrulaştırılamasa da), imamların yerine ulemayı yerleştirme
imkânı tanımıştır.25
Şia Dini Gelenekleri
Şiîliğin temel inançları yanında zamanla bir dizi gelenek de
oluştu. Bunlardan birisi Şia’nın şehitlerine hasredilen Muharrem
ayıdır. Bu ay aynı zamanda üçüncü İmam, Hüseyin’in şehadetini
anmaya tahsis edilmiştir. Şia’nın gerçek İslam olduğu ve İslam
toplumunu Şia’nın yönetmesi gerektiğini savunan Hüseyin ve
yanındaki 72 kişi Kerbela’da gerçekleşen kahramanca bir savaşta
öldürülmüştür. Şia’da ziyaret önemli bir gelenektir, bu çerçevede
çoğu Irak’ta (ve biri de İran’da) bulunan İmamların türbeleri
ziyaret edilir. Bu türbeleri ziyaret eden Şiî Müminler, orada
yatan imamların, yapılan duaları Allah’a ulaştırma gücüne sahip
olduklarına inanırlar.26 Şiîlikte Kerbela ve Necef’e ziyaret zorunlu
olmasa da, son derece önemli ve değer verilen bir gelenektir.
24
Aynı yer. Seyyed Hamid al-Idrisi, Al-Fadhiha le Madhhab al-Shia al-Imameya ([?]: Maktabat
al-Radhwan, 2007), s.11., bk. www.waqfeya.com/book.php?bid=6113 (February 29, 2012).
[Belirtilen kaynakta bu bilgi s. 16’da yer almaktadır. Çev.]
25
Daha fazla bilgi için bk., bölüm 2 ve ayrıca Momen, Introduction to Shi’i Islam, 197–199.
26
Momen, Introduction to Shi’i Islam, 181–182.
29

Benzer belgeler

PDF ( 5 )

PDF ( 5 ) Toprağın kullanılması bid’atine ilaveten bir bidat daha vardır ki, bu bidat, Hz.Hüseyin’in türbesine 10 metre mesafede bulunan yolcuların namazlarını kısaltmadan, tam olarak kılmalarına fakihlerin ...

Detaylı