Köy-Koop Haber Gazetesi 36. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 36. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
KASIM 2014
Yıl:3 Sayı:36
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
Ulusal Aile Çiftçiliği
Sempozyumu Gerçekleşti
2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı
1. Türk Tarım
Vizyonu Gerçekleşti
»» Aile Çiftçiliği konusuna ve sürdürülebilirliğine ilgi çekmek ve daha yoğun biçimde
gündeme getirmek amacıyla 30-31 Ekim 2014 tarihlerinde, Ankara’da “Ulusal Aile Çiftçiliği
Sempozyumu” düzenlendi.
Sempozyumda akademisyenler, üretici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları,
finans sektörü, meslek örgütleri gibi tarım
sektörü ve kırsal alan paydaşları bir araya
geldi. İki gün süren Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyum’unda; 50’den fazla kamu
kurum ve kuruluş temsilcisi, üniversitelerden 200’ü aşkın uzman ve akademisyenin katılımıyla, 4 ayrı salonda 70’den
fazla nitelikli sunum gerçekleştirildi.
Sempozyum açılışında; Ankara Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Berahitdin Albayrak, Pankobirlik Teftiş Kurulu Başkanı Necmi Kurt, TZOB Başkan
Yardımcısı Hasan Hüseyin Coşkun, Gıda
Tarım ve Hayvancılı Bakanlığı Müşteşar
Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç birer konuşma gerçekleştirdiler. » Syf 10’da
»» Köy Koop Merkez Birliği ile Hay-Koop
Merkez Birliğinin İş birliği ve Tarım Artı
Organizasyonu ile Kuşadası’nda gerçekleşti.
18-21 Ekim Tarihleri arasında
gerçekleşen “1. Türk Tarım
Vizyonu: Tarım ve Hayvancılıkta Aile İşletmeciliğinin
Önemi ve Herkes İçin İletişim” konulu sertifikalı eğitim program Köy-Koop ve
Tahıl Üretimi Yüzde
12,7 Oranında Azalacak
»» Tahıl üretim miktarının 2014 yılında bir
önceki yıla göre %12,7 oranında azalarak
yaklaşık 32,7 milyon ton olacağı tahmin
edildi.
Bir önceki yıla göre buğday
üretiminin %13,8 oranında
azalarak 19 milyon ton, arpa
üretiminin %20,3 oranında azalarak 6,3 milyon ton,
çeltik üretiminin %7,8 oranında azalarak 830 bin ton,
dane mısır üretiminin %0,8
oranında artarak yaklaşık 6
milyon ton olması öngörüldü. Baklagillerden nohutun
%11,1 oranında azalarak 450
bin ton, kırmızı mercime-
ğin %16,5 oranında azalarak
330 bin ton, yumru bitkilerden patatesin ise %5,4 oranında artarak yaklaşık 4,2
milyon ton olacağı tahmin
edildi. » Syf 11’de
“Toplam ekilebilir tarım
alanlarımızın yüzde 1’inde
organik tarım yapıyoruz”
Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale
Üniversitesi Kırıkkale Meslek
Yüksekokulu Müdür Yardımcısı ve
Organik Tarım Programı Öğretim
Üyesi Yrd. Doç. Dr. Taşın Erol ile
oranik tarımı ve Üniversitenin
Organik Tarım Programı
hakkında konuştuk.
» Syf 12’de
Türkiye Milli Kooperifler
Birliği Heyeti Kanada’daki
Uluslararası Kooperatifler
Zirvesi’ne Katıldı
»» 5-9 Ekim 2014 tarihleri arasında
Quebec’de 80 ülkeden 3000’den fazla
kooperatifçinin katılımıyla Uluslararası
Kooperatifler Zirvesi düzenlendi.
Genel Başkan Muammer Niksarlı’ nın başkanlık ettiği heyette;
Milli Kooperatifler Birliği Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Hüseyin Polat, Türkkonut
Genel Başkan Yardımcısı ve
Türkiye-Koop Genel Başkan
Yardımcısı Mehmet Abidinoğ-
lu, Or-Koop Genel Başkanı Cafer Yüksel ve Danışmanı Ünal
Örnek, Türkent Genel Başkanı
H. Mehmet Aksoy ve Genel
Müdür Serpil Aydoğuş ve Türk
Kooperatifçilik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nail
Öztaş bulundu. » Syf 11’de
Hayvancılık
Kooperatifleri
Merkez Birliğine bağlı birlik
başkanları, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı temsilcileri, kooperatif ortakları, akedemisyenler ve basın
mensupları katıldı. » Syf 4’te
Tarımsal Yatırım
Projelerine Yüzde 50
Hibe Desteği
Yürütülmekte olan kırsal
kalkınma çalışmalarının etkinliklerinin artırılması ve
kırsal toplumda belirli bir
kapasitenin oluşturulmasına ilişkin bazı yatırım projelerine yüzde 50 hibe desteği verilecek. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’ nın
“Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
Kapsamında Tarıma Dayalı
Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” 26 Ekim 2014 Tarihli ve
29157 Sayılı Resmi Gazete’de
yayımladı. » Syf 14’te
Hadi İLBAŞ
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Erol AKAR
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -36» Syf 2’de
Türk Kooperatifçilik
Tarihine Bir Not -III» Syf 14’te
Kayıp Yıllar
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ünal ÖRNEK
Çoban Eğitimi Yerinde,
Ancak Teşvikler Kime?
2050’de Gıda Dünyaya
Yetecek mi?
» Syf 4’te
» Syf 5’te
FAO-ICA İlişkilei ve
Kooperatifler
» Syf 19’da
Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
AB’de Süt Kooperatifleri
Küresel Çevre Sorunu
» Syf 16’da
» Syf 15’te
Büyükbaş ve Küçükbaş
Hayanların Beslenmesinde
Aspir Kullanımı » Syf 13’de
» Syf 8’de
KOOPERATİFÇİLİK
Hayvancılığın ve sütçülüğün geliştirilmesinde örgütlü yapıların gerekliliği
kaçınılmazdır. Sütte kalitenin artırılmasında ve kayıt altına alınmasında
bu yapıların ciddi görevler yüklenmesi
gerekmektedir. Nitekim Bakanlıkça yayınlanan destekleme kararnamelerinde
örgütlü üreticilerin desteklenmesine
özel önem verilmiştir. H. Almanya Kooperatifleri
Konfederasyonu (DGRV) İle
Yapılan Ortak Çalışmalar
Birliğimiz ile Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) arasında başlatılan müşterek çalışmalar 2005 yılından
bu tarafa devam etmekte olup bu proje
kapsamında kooperatifçilikte son derece gelişmiş bulunan Almanya Kooperatifler Konfederasyonu’ nun birikim ve
deneyimlerinden yararlanılmaktadır.
DGRV ile yapılan ortak
çalışmalar kapsamında
hayvancılık, sütte kalite, eko
turizm ve orman işçiliği
ile birliğin ve birliğimize
bağlı birim kooperatiflerin
performanslarının
güçlendirilmesi yönünde
proje geliştirilmesi
amaçlanmakta ve birliğimizce
yapılan eğitimlere finansal
destek sağlanmaktadır.
Uygulanan Birleşmiş Milletler
Kaynaklı Projeler:
• Etkinlik ve üretkenlik artışı
• Şenpazar Harmangeriş El Sanatları Projesi (Proje No: Tur-03-09)
• Merkez Büro çalışmalarında ISO
9001:2008 Yem tesis ve süt toplama
merkezlerinde ISO 22000:2005 Gıda
Güvenliği Yönetim Sistemi uygulanmaya başlanmıştır.
Küre Dağları Milli Parkının biyolojik
çeşitliliğinin bir parçası olan şimşir
ağaçlarını korumak ve yöre halkının
kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla UNDP/GEF/SGP’nin desteğiyle
el sanatları projesi yürütülmüş ve proje
sonuçlandırılmıştır.
Biyogaz Uygulanmasının Tanıtım
Projesi ( Proje No: TUR -05-012)
Küre Dağlarında yerel düzeyde kullanıma uygun ve yerel enerji ihtiyacının
kullanılmasına yardımcı olacak biyogaz uygulamasının tanıtımını içeren
gösterim projesidir. Birliğimizce biyogazın doğru tanınması ve teşvik edilmesi amaçlı olarak biyogaz ünitesi kurma
çalışması yapılmıştır. UNDP/GEF/SGP
tarafından proje kabul edilmiş olup
2007 yılında projenin ilk bölümü Şenpazar-Aşıklı köyünde gerçekleştirilmiştir. Halen beş ineğin atıkları ile işletilen
ve üretilen biyogaz iki evin mutfak ihtiyacını karşılamaktadır.
• 2014- 2019 yılları aralığını kapsayan
Stratejik Plan hazırlanıp kitap haline
getirilerek basımı gerçekleştirilmiştir.
• İlimiz ekonomisi, tarım ve ormana
dayalıdır. Bu alandaki ekonomik faaliyetleri yürütmeye çalışan birliğimize
verilecek destek, bizlere heyecan verecek, çalışmalarımıza güç katacak ve yapılacak çalışmalar ilimiz ekonomisini
doğrudan etkileyecektir.
• 1980 İhtilalinden sonra kurulan birliklerle birlikte büyük mücadele veren
Kastamonu Birliğini 1999 dan sonra
sahip olduğu ürün çeşitliliğini sanayileştirerek gösterdiği büyük başarıdan
dolayı kutluyor, başarılarının artarak
sürmesini diliyoruz. - sürecek -
Ekim 2014 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve
Ödenmesi
01/11/2014
24/11/2014
Ekim 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının
Beyanı
01/11/2014
24/11/2014
Ekim 2014 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin
Verilmesi
01/11/2014
24/11/2014
Ekim 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil
Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin
Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01/11/2014
24/11/2014
Ekim 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
01/11/2014
26/11/2014
Ekim 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının
Ödenmesi
01/11/2014
26/11/2014
Ekim 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi
01/11/2014
26/11/2014
Ekim 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi
01/11/2014
01/12/2014
2014 Yılı Çevre Temizlik Vergisi II. Taksit Ödeme Dönemi
01/11/2014
01/12/2014
2014 Yılı Emlak Vergisi II. Taksit Ödeme Dönemi
01/11/2014
01/12/2014
Veraset ve İntikal Vergisi 2. Taksit Ödemesi
01/11/2014
01/12/2014
Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinde, Toplam Gelir İçindeki Zirai
Kazançları %75 ve Daha Yüksek Oranda Olanlar İçin 1. Taksit
Ödemesi
01/11/2014
01/12/2014
Ekim 2014 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara
İlişkin Primlerin Ödenmesi
01/11/2014
01/12/2014
Ekim 2014 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Dr. Caner KOÇ
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Ünal ÖRNEK
• Erol AKAR
• Tevfik Fikret CENGİZ
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
ER
RK
Bu proje ile bölgede geleneksel olarak
yapılan kaşık oymacılığının yanında
farklı ürünlerin de ortaya çıkarılması,
şimşirin dışında farklı türlerin kullanılması, küçük çaplı bir atölyenin kurulması, bölgede oluşturulan ve ekonomik
faaliyetleri yürütecek olan kooperatifin
oluşturulması hedeflenmiş olup proje
önemli ölçüde gerçekleştirilmiştir.
• Kurumsallaşma yolunda bir adım olacaktır.
01/11/2014
20/11/2014
LİKLERİ M
E
Uygulanan bu proje ile kaliteli çiğ sütün kontrollü üretimini sağlamayı, hem
de çiftçilerimize eğitimlerle yol gösterici olmayı amaçlamıştır. Hazırlanan
bu projelerle yaklaşık bin çiftçimizin
(yarısı kadın olmak üzere) eğitimi sağlanmıştır.
• Standardizasyon ve Tutarlılık
Ekim 2014 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödenmesi
BİR
Çiğ Sütte AB Normlarında Kalite Artışına Yönelik Eğitim ve Uygulama Projesi
(proje No: TR0305.02/LDI /044
K. Stratejik Plan ve ISO Kalite
Yönetim Çalışmaları
01/11/2014
17/11/2014
F
İ. Uygulanan AB Kaynaklı
Projeler:
Bu konuda birliğimizce web tabanlı
program yapım çalışmaları başlatılmış
olup halen devam etmektedir.
Ekim 2014 Dönemine Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara
İlişkin Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi
İ
AT
Kooperatifçiliğimizin gelişmesi ve kooperatiflerimizin sadece orman üretimi
veya süt pazarlaması yapar durumdan
çıkarılması yöre halkının ek gelir kaynaklarına kavuşması için yerel kaynakların ve iş gücünün değerlendirilmesi
amacıyla yeni projeler üretilmesi yanında, Avrupa Birliği, Dünya Bankası
ve Birleşmiş Milletler ve Bakanlıkların
kaynaklarından yararlanmak için projeler yapmak ve uygulamak, diğer taraftan Uluslar arası kuruluşlarla işbirliği
yapmak gereklidir.
Bu kapsamda veri tabanı
çalışmaları başlatılmış ve
önemli mesafeler alınmıştır.
Ancak bilgilerin eksiksiz
tamamlanabilmesi ve
Projenin sonuçlanmasından sonra da
aynı kapsamda çalışmalar devam etti- sürekli güncellenmesi, gerek
hayvancılık ve gerekse
rilmektedir.
süt desteklemelerinden
tam anlamıyla
yararlanabilmesinin
yanında yeni projelerin
geliştirebilmesi için son
derece önemlidir.
01/11/2014
17/11/2014
M
G. Destekleme Faaliyetleri
Diğer taraftan Birliğimize bağlı birim
kooperatiflerin tüzel kişilik yapıları,
faaliyet konuları, kapasiteleri ve ortak
bilgileri ile ilgili önemli bilgi eksiklerimiz vardır. Yaklaşık iki yıldan bu tarafa
bu eksikliklerin giderilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir.
Ekim 2014 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödenmesi
RI
Orman üretimi yapan kooperatif ortaklarının eğitimsiz olması ve dikkatsizlik
gibi diğer nedenler hem can, hem de
orman üretiminde ekonomik kayıplara
sebep olmaktadır Bu tür olumsuzlukların önüne geçilmesi ve mevcut olan
potansiyelin eğitilmeleri gerektiğini ortaya koymuştur. Bu amaçla hazırlanmış
AB finans kaynaklı “Orman İşçilerinin
Eğitimi Pilot Projesi” ile orman işçiliği
ile ilgili eğitimlerin yanında mevzuat
boşluğunun giderilmesi ve orman işçilerinin sertifikasyonu amaçlanmıştır.
01/11/2014
17/11/2014
V E D İ Ğ E R TA
Kooperatif ortaklarına, mevcut teknik
kadromuz tarafından yapılacak olan
yatırım ve faaliyet konularında danışmanlık hizmeti de verilmektedir.
Orman İşçilerinin Eğitimi Pilot Projesi (Proje No: TR035.02/
LDI/069)
Birliğimizin faaliyet konuları itibariyle
seksiyonlar oluşturulmuş olup giderek
bu seksiyonların güçlendirilmesi ve etkinliğinin artırılması ana hedefler arasında olacaktır.
2014/3. Dönemine (Nisan-Mayıs-Haziran/2014) Ait Gelir/Kurumlar Geçici Vergisinin Ödenmesi
MA
Aynı proje kapsamında kurulan merkezi laboratuvarda sütte yağ, kuru madde,
asitlik donma noktası, toplam bakteri,
somatik hücre, antibiyotik v.b. analizler yapılmaktadır.
01/11/2014
17/11/2014
IN
Kooperatif yönetici kadrosunun işletişim teknikleri, modern yönetim, proje
planlama, kooperatiflerde muhasebelerde muhasebe ve denetim konuları ile
kooperatif ortaklarına yönelik olarak
hayvancılık ve orman işçiliği konularında bölgeler itibariyle eğitimler gerçekleştirilmektedir.
2014/3. Dönemine (Temmuz-Ağustos-Eylül/2014) Ait Gelir/Kurumlar Geçici Vergisinin Beyanı
K
Hadi İLBAŞ
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
01/11/2014
14/11/2014
L
Birliğimiz hizmetlerinin devamlılığının sağlanması, hizmet kapasitesinin
güçlendirilmesi ve kurumsallaşmanın
sağlanması son derece önemlidir. Bu
kapsamda yönetim ve personel kadrolarının güçlendirilmesi, ileriye dönük
vizyon belirlenmesi ve mevcut kadrolardan en iyi şekilde yararlanılması için
iç işleyiş itibariyle düzenlemeler yapılmıştır.
KA
Kooperatiflerimize faaliyetlerle ilgili
konularda eğitim hizmeti verilmekte,
sempozyum ve paneller düzenlenmektedir. Bu kapsamda OR-KOOP Merkez
Birliği ile müştereken 1. Ulusal Ormancılık Kooperatifleri Sempozyumu
Kastamonu’da gerçekleştirilmiştir.
Ğİ • KÖY
J- Yeniden Yapılanma ve Veri
Tabanı Çalışmaları:
RLİ
F. Eğitim ve Danışmanlık
Hizmetleri
Kasım 2014 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde
aşağıda sıralamış bulunmaktayız. İşlerinizde bolluk ve bereket diliyorum.
Bİ
»» Bu ay Köy-Koop Kastamonu Birliği’nin çalışmaları hakkındaki yazıma devam ediyorum.
Değerli Kooperatif Yöneticileri ve
Kooperatif Ortakları,
Z
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -36-
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Kasım 2014 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
TARIM
Çoban Eğitimi Yerinde,
Ancak Teşvikler Kime?
»» Önce kentlilere bir dokundurma yapalım. Çobanlık eğitimi
nereden çıktı diyebilirler. Onların çoğunda “Kırın en eğitimsiz,
hatta aklı başından uzak kişisi çoban olur” görüşü egemendir.
Bu görüş yakın zamanlara değin, hatta zamanımızda bile bir ölçüde geçerliliğini korumaktadır. Ancak hemen iki konuda anımsatma
yapalım. Birincisi şu: Günümüzde kırmızı et
pahalı ise, bu pahalılıkta çobanın eğitimsiz
olmasının payını da unutmamak gereği vardır. İkincisi de buna bağlı olarak Batı ülkelerinde “Çobanlık Eğitimi” çok önem verilen
bir konudur ve işçilik ücreti olarak maden
işçilerinden sonra en yüksek ücret alanların
çobanlar, bir başka deyişle hayvancılık işletmeleri işçilerinin olduğudur.
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
Türkiye’de Çoban Nasıl
Yetişiyor?
samında 2013 Kasım-2014 Ağustos dönemini 10 ayda 3 bin 407 kişi eğitim vermiştir.
Koyun ve keçi yetiştiriciliğinde başarının
temel koşullarından birisi, iyi çobana sahip
olmaktır. İş planlaması ne kadar iyi düzenlenirse düzenlensin, en sonunda iş çobana
dayanır. Çünkü o, yirmi dört saat koyun ve
keçileriyle birlikte yaşar. Otlatması, sulaması, gezinmesi, kırkımı, sağımı ve kuzulatması ya da oğlaklaması, kısaca yaşamsal
etkinliğiyle ilgili her iş çobanla gerçekleşir,
her iş onun denetimi altındadır. Sürü güderken rüzgârın yönünü ve gücünü o kestirir, sürüyü ona göre hareket ettirir, otlakta
zehirli bitkileri o tanır. Bu durumda çobanın niteliği, hayvancılıkta verimliliği birinci elden etkileyen bir etmen olarak ortaya
çıkıyor. Kendisine bu denli ağır işlev
verilen çoban, bu görevlerini bilinçli
olarak yerine getirmiyor mu? Bir başka deyişle bir eğitimden geçiyor mu?
Bu açıdan Türkiye’de durum ne?
Türkiye’de çobanlık, çokluk usta-çırak
ilişkisine dayanıyor. Okutma olanağından
yoksun ya da ekilecek toprağı olmayan aileler, çocuklarını bir çobanın yanına verirler, ya da sığırtmaçlıkla işe başlatırlar.
Bununla birlikte çoban, gerekli teknik bilgilerden yoksun ise meradan yeterince yararlanamaz, buna salgın hastalıklar da eklenirse, sürüsünden yeterince kuzu, oğlak,
süt ve yün elde edemez. Kimi çobanlarda
bilgisizlik nedeniyle kör inançlara, doğmalara ve saplantılara sahiptir.
Konunun önemini gören Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, işsizliğin azaltılması
ve çobanlığın daha cazip hale gelmesi için
‘Sürü Yönetimi Elemanı Benim Projesi’ kap-
Hangi İşletmelere Teşvik?
Bakanlık, sürü yönetimi elemanı sertifikasına sahip kişileri istihdam eden işletmelere de teşvik ödemesi yapacağını bildirmiş
ve ”Tarımsal destekleme ödemeleri kapsamında, 500 baş ve üzeri küçükbaş hayvan
sayısına sahip işletmelere yılbaşından itibaren 5 bin lira sürü yöneticisi istihdamı
desteği ödenecek” denilmiştir.
Burada sorgulanması gereken konu şudur:
Türkiye’de 500 baş ve üzere küçükbaşa sahip olanların toplam koyun ve keçicilik işletmeleri içindeki payı nedir?
Bunun cevabı belli değil midir? Türkiye’deki hayvancılık işletmelerinin de büyük bir çoğunluğu küçük ve orta ölçekli
aile işletmelerden oluşmaktadır. Yapılması
gereken iş, bu desteğin sürüsünü yayılıma
götürerek besleyen, sağan, kırkan, kısaca
geçimini doğrudan hayvancılıktan sağlayan çobana verilmesidir.
Genelleştirirsek, tarımsal destekler Aile
Çiftçiliği temelinde verilmelidir. Aile Çiftçiliğinin desteklenmesi yerine büyük dev
işletmelerin desteklenmesi, salt Türkiye’de
değil, dünyada var olan işsizliği beslemekte,
aynı zamanda açlık tehlikesini tetiklemekte
ve doğal kaynakların yok edilmesine neden
olmaktadır. Konu, Birleşmiş Milletler’in de
gündemine gelmiş bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 66. Oturumunda alınan kararla “2014 Uluslararası
Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan edilmiştir.
Türkiye de bunu görmek zorundadır.
1. Türk Tarım Vizyonu Gerçekleşti
»» Köy Koop Merkez Birliği ile Hay-Koop Merkez Birliğinin İş birliği ve
Tarım Artı Organizasyonu ile yapılan “1. Türk Tarım Vizyonu: Tarım ve
Hayvancılıkta Aile İşletmeciliğinin Önemi ve Herkes İçin İletişim” konulu
sertifikalı eğitim program 18-21 Ekim Tarihleri arasında Kuşadası’nda
düzenlendi.
Eğitim Programına Köy-Koop ve Hay-Koop Merkez Birliğine bağlı birlik başkanları, Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı temsilcileri, kooperatif
ortakları, akedemisyenler ve basın mensupları
katıldı.
Açılışta, Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız
ve Hay-Koop Genel Başkanı Ahmet Ertürk birer
konuşma yaptılar.
Program; Aile İşletmelerinde Et ve Süt Üretiminde Karlılık” Büyükşehir Yasası’nın Kırsalın
Tarımsal Yapı ve Üretimine Etkilerinin Değerlendirilmesi ve Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi,” Arazi Toplulaştırma Politikaları,
“Uygulamaların Etkinliğinin Değerlendirilmesi,
Sorunlar ve Çözüm Önerileri” Tarımsal Mekanizasyon Politikaları, Destekleri ve Uygulamaların
Değerlendirilmesi, Bilgi ve İletişim Teknoloji İhtiyaçlarının Belirlenmesi” “Üretici Örgütlenme
Politikaları Örgütlerin Sorunları ve Kooperatif
Desteklerinin Etkisinin Değerlendirilmesi,” Üretici Örgütlenme Politikaları Örgütlerin Sorunları
ve Kooperatif Desteklerinin Etkisinin Değerlendirilmesi, Küçük Aile İşletmeciliğine Yönelik Tarımsal ve Kırsal Kalkınma Politikaların Etkinliğinin Değerlendirilmesi Geliştirilmesi, Herkes İçin
İletişim Eğitimi konularında uzman akademisyenlerce verilen eğitimlerden oluştu.
Toplantıda Aile Çiftçiliğinin Önemi
Vurgulandı
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün önerisi üzerine 2014 yılı, BM 66.
Genel Kurulu’nda resmi olarak onaylanarak,
Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan etmesi
toplantının ana temasını oluşturdu.
Açlık ve yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların korunması açısından aile çiftçiliğinin önemi vurgulandı . Dünyanın dikkatini çiftçi ailelerine ve küçük ölçekli çiftçiliğe çekmek, açlığın
ve yoksulluğun ortadan kaldırılması konusunda
girişimlerin küçük ölçekten başlaması gerekliliği ile gıda güvenliği ve beslenmenin sağlanması,
geçim kaynaklarının iyileştirilmesi, doğal kaynak ve çevre yönetimi açısından etkinliğin sağlanması konusunda fikir alışverişinde bulunul-
du. Bunun yanı sıra, küçük aile işletmeciliğinin
sürdürülebilirliğinin ve kırsal kalkınmanın etkin
bir parçası olan Kooperatifçiliğin geliştirilmesinin önemine dikkat çekildi.
Kooperatiflerin yaşamış olduğu sorunların da
ele alındığı toplantıda, bu sorunların çözümü
yolunda atılacak adımlara hep birlikte destek
olunması gerekliliği dile getirildi. Toplantı sonunda açıklanan ve Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’na da bildirilen öncelik konular şu şekilde oldu;
• Makine-Ekipman desteklerinin 2015 yılından
itibaren devam ettirilmesi ve bu desteklerin Kooperatiflerin ortak makine parkı oluşturulacak
şekilde kullandırılması,
• Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin, Bakanlığımıza sunduğu yatırım projelerinin Bakanlığımız tarafından kabulünden sonra Ziraat Bankasınca kredilendirilebilmesi, banka tarafından
kooperatiflerimizden istenen ipotek ve kefaletin
yeterli bulunmadığı gerekçesiyle sonuçlanamamaktadır. Bu uygulamanın yeniden değerlendirilmesi,
• Sosyal Yardımlaşma Fonundan yararlandırılan kooperatiflerin ve ortaklarının ödenemeyen
kredi borçlarının hibe sayılarak bu müzminleşmiş hale gelen sosyoekonomik sorunun sonlandırılması amacıyla konunun değerlendirilmesi
ve ilgili Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımıza
iletilmesi,
• Kooperatiflerin daha etkin, güçlü bir yapıya kavuşturulması ve üst kuruluşlar arasındaki, görev
karmaşasının önlenmesi için, Kooperatif Merkez Birliklerinin birleşmesinin özendirilmesi.
'Birgi'de Organik Meyveciliğin
Geliştirilmesi Projesi' Tamamlandı
»» 2012 yılında İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile
Ödemiş Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü ortaklığında
başlayan 'Birgi'de Organik Meyveciliğin Geliştirilmesi Projesi'
sona erdi.
Projeyle hakkında bilgi veren İl Müdürlüğüne bağlı Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı
Şube Müdürü Vekili Nursel Koçyiğit Tekalmaz, projenin Ege Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Öğretim Elemanlarınca verilen
eğitimlerle başladığını söyledi.
Projenin tamamlanmasıyla birlikte Birgili
üreticilerin ürünlerinin organik statüsünde
tezgahlarda yerini alacağını belirten Koçyiğit
Tekalmaz, "Bu yıldan itibaren Dekara 70 TL
üzerinden organik tarım destekleme ödemesinden yararlanmaya başladınız. 2015 yılından itibaren İl Müdürlüğü olarak proje ile
ilgili denetim ve teknik destek açısından görevimiz devam etmekle birlikte mali açıdan hizmetimiz sona erecektir. 2015 yılından itibaren
Ödemiş Belediye Başkanlığı çatısı altında projede yer alan 100 üreticimizin bundan sonraki
organik tarım faaliyetlerini kendi çabalarıyla
sürdüreceklerine inanıyoruz." dedi.
Lisanslı Depoculuğa Kira Desteği
»» Lisanslı depolarda muhafaza edilen belli ürünlerde ton başına kira
desteği verilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı, 16 Ekim 2014 tarihli
Resmi Gazete’de yayımlandı.
'Bugün görüyorum ki amacımıza ulaştık' diyen Ödemiş Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe
Müdürü İbrahim Altıntaş; kestane, incir ve
zeytin üreticilerinin Birgi'de organik tarıma
yönlendirildiğini söyledi. Proje çerçevesinde eşli böcek tuzağı dağıtıldığını kaydeden
Altıntaş, organik tarım kapsamında 57 üreticiye 2014 yılında 2 bin 139 dekar alanda
128 bin 258 lira ödeme yapılacağını belirtti.
“Tarımsal Ürünlerin 5300 Sayılı
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Çerçevesinde
Lisans Alarak Faaliyet Gösteren
Depolarda Muhafaza Edilmesi
Halinde Kira Destekleme Ödemesi Yapılmasına İlişkin Karar”
uyarınca, lisanslı depolarda
muhafaza edilen buğday, arpa,
çavdar, yulaf, mısır, çeltik, pirinç, mercimek, nohut, fasulye,
bezelye ve ayçiçeği için aylık ton
başına 3 TL, pamuk için 7 TL;
fındık, zeytin, zeytinyağı, kuru
kayısı, antepfıstığı, kuru üzüm
ve incir için de aylık ton başına
10 TL’yi geçmemek üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca
onaylanacak kira ücretlerinin
%50’si oranında kira desteği verilecek. Kira desteğinin süresi, 5
yıl olarak belirlendi.
Köy-Koop Haber Kasım 2014
GÜNDEM
Tarım Arazileri İçin Son
Başvuru Tarihi 27 Nisan 2015
»» Tarım arazilerinin mülkiyetini almak isteyen çiftçiler 27 Nisan
2015'e kadar başvuru yapabilecek.
Tarım arazilerinin satışı beklenen ilgiyi görmeyince Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
çiftçileri bu arazileri satın almaları için çağrıda bulundu.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine'ye
ait tarım arazilerinin satışını düzenleyen
6292 sayılı kanun kapsamında Hazine'ye
ait tarım arazilerinin hissedarlarına, kiracılarına ve kullanıcılarına, belirlenecek rayiç
bedelin yarısı üzerinden doğrudan satılabileceği bilgisini vererek, hak sahiplerinin
bu kanun ile söz konusu arazilere ihaleye
çıkmadan yarı fiyatına sahip olabileceklerini bildirdi. Öte yandan, hak sahiplerinin
belirlenecek bedeli peşin ödemesi halinde
indirimden, taksitle ödemesi halinde ise 6
yılda faizsiz olarak 12 taksit imkanından
faydalanabileceğini anlatan Şimşek, şunları kaydetti: "Ayrıca, satış bedelinden son 5
yıl için tahsil edilen ecrimisil ve kira bedelleri de mahsup edilecek. Vatandaşlarımız,
ellerini çabuk tutmalı. Başvurusunu en geç
27 Nisan 2015'e kadar yapmayanlar, haklarını kaybedecek. Çiftçimizi, topraklarına
sahip çıkmaya davet ediyorum. Bu tarihi
bir fırsattır, kaçırmasınlar."
Şimşek, bu uygulama kapsamında şu ana
kadar defterdarlıklar veya malmüdürlüklerine başvuru yapanların 130 bin 661 kişiyi
bulduğunu bildirdi. Buna karşın, Hazineye
ait tarım arazilerini satın alma hakkına sahip daha fazla kişinin olduğunu düşündüklerini dile getiren Şimşek, hak sahiplerini
bir an önce ilgili defterdarlık veya malmüdürlüklerine başvuru yapmaya davet etti.
Hangi araziler satılıyor?
Kamu hizmetine tahsis edilmemiş veya
fiilen bu amaçla kullanılmayan, belediye
ve mücavir alan sınırları dışında bulunan
yerler, belediye ve mücavir alan sınırları
dışında olmakla birlikte kamu kurum ve
kuruluşlarının hazırladıkları planlarda tarıma ayrılmış alanlar, denizlerde kıyı kenar
çizgisine 5 bin metre, tabii ve suni göllerde
kıyı kenar çizgisine beş yüz metreden uzak
mesafede bulunan alanlar ile içme suyu
amaçlı barajların mutlak ve kısa mesafeli
koruma alanları dışında kalan yerler, özel
kanunlarına göre değerlendirilmesi gerekmeyen yerle ile kadastorsu yapılmış olan
taşınmazlar satılıyor.
Şimşek, Türkiye genelinde rayiç bedel belirleme çalışmasına eş zamanlı başlanılacağı bilgisini de aktardı.
26 Nisan 2012′de Resmi Gazete’de yayımlanarak kabul edilen 6292 Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırlarının
Dışına çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi
ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile Hazineye ait tarım
arazileri satışa çıkartılmıştı.
5
2050’de Gıda Dünyaya Yetecek mi?
»» Dünyada nüfus hâlâ artmaya devam ediyor. 2050’lerde artık
9 milyarda sabitleneceği tahmin ediliyor.
Doğrusu bu ne kadar erken sabitlenirse o kadar iyi. Dünyanın kaldırabileceğinden fazla
insanın iyi yaşaması mümkün
değil. Aşırı nüfus artışı, getirdiği geçim sorunları dışında emperyalist, saldırgan dürtüleri
de teşvik ediyor. Gıda üretiminin ne kadar artması gerektiği
üzerinde tartışmalar yürütülüyor. Kimi kuruluşlar bugünkü üretimin 2050 yılında iki
misli olması, kimisi de %60-70
dolayında artması gerektiğini
ileri sürüyor. Çare olarak ise
endüstriyel tarım dediğimiz
kimyasal tarım ilaçları, kimyasal gübreler, yoğun su ve makine ile yapılan tarım sistemi
gösteriliyor. Ekolojik tarımın
verimi düşürdüğü yanlış inancı dünya kamuoyunda bu düşünceye epeyce taraftar topluyor. Halbuki yürütülen birçok
denemede ekolojik üretimde
verimin endüstriyel tarımdan
düşük olmadığı ortaya kondu.
Endüstriyel tarımda yorulan
topraklarda ekolojik tarıma
geçildiğinde ilk üç dört yıl bir
verim düşüşü görülebiliyor.
Ancak bu sonraki yıllarda telafi
ediliyor. Dahası kurak yıllarda
ekolojik üretimde verim daha
yüksek oluyor. Ancak bu kuruluşların unuttuğu bir konu
da halen dünyada 800 milyon
dolayında insanın aç olduğudur. Yetersiz beslenenleri hiç
konuşmuyoruz. Diğer yandan
1 milyar 400 milyon insan ise
veya endüstriyel tarımdan kaynaklanıyor.
FAO (Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Örgütü) bile şu anda
üretilen gıdanın 9 milyar insana yeterli olduğunu açıkladı.
Dünya’daki gıda üretimin üçte
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA biri FAO çalışmalarına göre isEge Üniversitesi Ziraat Fakültesi raf veya kayıp. Otellerdeki açık
büfe sistemini biliyorsunuz.
[email protected]
Buradaki gıdanın çoğu çöpe
gidiyor. Süpermarketlerde de
obez. ABD’de ortalama olarak
sebzelerin önemli bir kesimi
bir tüketici alması gereken
çöpe gidiyor. Bazı ürünler ise
proteinin beş mislini alıyor. Kıtüketiciye ulaşamıyor bile.
sacası endüstriyel tarım ve neoliberal politikalar şu anda da Bir de biyoyakıt sorunu var.
dünyaya bir mutluluk getirmiş Bunlar artarsa gerçek bir tehdeğil. Problemin kendisi çare like büyüyecek. 2030 yılına
doğru hububatların %13’ünün
olarak kakalanmak isteniyor.
biyoyakıt olarak kullanılacağı
Dünyadaki açlığın gıda üretihesaplanmış. Gelişmiş ülkeler
mindeki yetersizlikten olmadıise (Türkiye dahil) biyoyakıtı
ğı aslında çok açık. Dünyadaki
teşvik ediyor.
açların çoğunluğunun kırda mı
kentte mi olduğunu kendimi- Diğer bir konu iklim değişikze soralım. Çoğu kişi kentler- liği. Endüstriyel tarımın iklim
de olduğunu zannediyor olsa değişikliğini arttırdığı biliniyor.
da doğru cevap ezici çoğun- İklim değişikliğine karşı doğru
luğunun kırlarda yaşadığıdır. dürüst önlem alınmadığı gibi
Bunların önemli bir kesiminin endüstriyel tarım destekleniyor.
toprağı yok. Olsa idi kendi gı- Bütün bunlara karşı ekolojik
dalarını öncelikle üretirlerdi. tarımın, küçük işletmelerin
Bazıları ürünleri o kadar ucu- desteklenmesi gerekiyor. FAO
za satıyor ki kendi aç kalıyor. 2014’ü aile tarımı yılı ilan etti.
Örneğin kahveye tüketicinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
ödediği paranın sadece %2’si Bakanlığı da toplantılar düzençiftçinin eline geçiyor. Tabii leyerek buna destek oluyor gösavaşlar, çölleşme, kuraklık rünüyor. Ancak çıkan yasalar
gibi bir sürü başka faktör de ve uygulanan tarım politikalavar. Ancak bunların da önemli rının çoğu küçük işletmelerin
bir kısmı gene politik kaynaklı yok olmasına yönelik.
6 GÜNDEM
“Aile Çiftçiliği: Dünyayı Besle,
Yeryüzünü Önemse”
»» TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası ve Ziraat
Mühendisleri Odası`nca “Dünya Gıda Günü” nedeniyle ortaklaşa düzenlenen, “Aile
Çiftçiliği: Dünyayı Besle, Yeryüzünü Önemse” konulu sempozyum, 18 Ekim 2014
tarihinde Ankara Barosu Eğitim ve Kültür Merkezi`nde gerçekleşti.
Sempozyumun açılışında üç ODA
adına bir konuşma yapan ZMO Başkanı Özden Güngör, uygulanan gıda
ve tarım politikalarının açlık ve yoksulluğu ortadan kaldırmakta yetersiz
kaldığını, dünyada ve Türkiye‘de aile
çiftçiliğini ön plana çıkaracak politikaların ortaya konulmasının büyük
önem taşıdığını söyledi.
Sempozyumda TMMOB Başkanı
Mehmet Soğancı, BM Gıda ve Tarım
Örgütü (FAO) Türkiye Temsilcisi
Yuriko Shoji ve Milletvekili Doç. Dr.
Gökhan Günaydın birer konuşma
yaptılar.
Dünyada 570 milyonun üzerindeki çiftliğin 500 milyondan fazlasının aileler tarafından yönetildiğini
vurgulayan FAO Türkiye Temsilcisi
Yuriko Shoji, kaynaklara erişimleri
kısıtlı olmasına rağmen aile çiftçilerinin dünyadaki gıda üretiminin
yüzda 80’ini gerçekleştiğini söyledi.
Gerçekleştirilen sempozyumda, aile
çiftçiliğinin yanı sıra tarım ve gıda
sanayinin durumu, gıda güvenliğinde farklı mesleklerin rolü, istihdam,
beslenme ve açlık gibi konularda
alanında uzman akademisyenler, siyasetçiler, sivil toplum örgütlerinin
temsilcileri görüşlerini belirterek
konuyu değerlendirip şu sonuçlara
ulaşmışlardır:
• 1980 yılı sonrası küreselleşen dünyada uygulanan neoliberal politikalarla yalnızca endüstriyel tarımı ön
plana çıkaran yaklaşımlar açlık ve
yoksulluğu bitirememiştir. Endüstriyel tarımın yanında Aile çiftçiliğini ön plana çıkaracak politikaların
dünyada ve ülkemizde uygulanmasının genel kabul görmesi ve bu yılki
Dünya Gıda Gününün ana teması
olması sevindirici aynı zamanda bilimsel bir yaklaşımdır.
• Aile çiftçiliği doğal kaynakların
kirlenmesini engellediği gibi, geleneksel gıda üretimini ve genetik
materyallerin gelecek nesillere ulaştırılmasında da önemli bir rol oynamaktadır.
• Aile çiftçiliğini ön plana koyan politikalarla, kırsaldan kente plansız
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
Satsuma İhracatı Başladı
»» Ege Bölgesi`nin geleneksel ihraç ürünlerinden
satsuma mandalina da 2014/15 ihracat sezonu
başladı.
2013/14 sezonunda 171 milyon 105
bin dolar olan satsuma mandalina ihracatında yeni sezon hedefi
200 milyon dolar olarak belirlendi. Grip ve soğuk algınlıklarına
karşı C vitamini deposu, kabuğu
soyulmaya başlandığında tadından önce aromatik kokusu ile keyif veren sonbaharın habercisi Ege
Bölgesi`nin geleneksel ihraç ürünlerinden satsuma mandalinanın
2014/15 Sezonu`nda Ege Bölgesi
Narenciye Rekoltesi`nin yüzde 7
artışla 227 bin 544 ton`a çıkacağının öngörülüyor.
Tavuk Gübresinden Enerji
Üretilecek
olarak yapılan göçün yanı sıra, kırsal
kesimde yaşanan açlık ve yoksulluk
önlendiği gibi, kentlerde göçün neden olduğu güvenlik sorunları başta
olmak üzere birçok sorun ve çarpık
kentleşme de önlenecektir.
• Aile çiftçiliğinin yaygınlaştırılmasıyla ülkemizde son 10 yılda tarımsal
üretim yapılmayan 30 milyon dekar
alanda tarımsal üretim gerçekleştirilerek tarımsal dış ticaret açığı kapatılabilecektir.
• Bu itibarla Aile çiftçiliği, ekonomik
ve sosyal politikalarla da desteklenmeli, aile çiftçiliğini geliştirmek
amacıyla köylerde görevlendirilen
Tarım Danışmanlarının teknik bilgilerini çiftçilere daha etkin olarak
aktarması sağlanmalıdır.
• Ülkemizde çiftçimizin ve tarımımızın hak ettiği itibarı görmesi için
çiftçi ailelerine ve küçük ölçekli çiftçiliğe dikkati çekilmeli; temel amacı,
açlık ve yoksullukla mücadele, doğal
kaynakların, geleneksel gıdaların korunması ve köyden kente göçü önlemek olan aile çiftçiliğini destekleyen
ulusal politikalar uygulanmalıdır.
• Başta FAO, ilgili resmi kurumlar,
kooperatifler ve sivil toplum örgütleri, aile çiftçiliği ile ilgili faaliyetlerin
yürütülmesini kolaylaştırmak üzere
projeler üretmeli ve çalışmalar yapmalıdır.
• Tarladan sofraya kadar tüm aşamalarda gıda güvencesinin sağlanması ile halkın ucuz ve sağlıklı gıda-
ya adaletli bir şekilde ulaşabilmesi
sağlanmalıdır.
• Başta gıda güvencesi olmak üzere
gıda güvenirliğini sağlayacak kamu
politikalarının hazırlanmasında ve
uygulanmasında çağdaş ülkelerde örneklerini gördüğümüz gibi ilgili tüm
tarafların görüşlerinin dikkate alınarak hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.
• Denetim yetersizliği gıda güvenilirliğini tehdit etmektedir. Bu kapsamda öncelikli olarak denetim faaliyetlerinin kamuda istihdam edilecek
yükseköğrenim görmüş kişilerce
yapılması sağlanırken diğer yandan gıda profesyonellerinin orta ve
küçük boyutlu gıda işletmelerinde,
Bakanlığa sunulan “Yetkilendirilmiş
Gıda Danışmanlığı” projesi çerçevesinde tekrar görev alması sağlanmalı, bu tip işletmelerde denetim yeniden tesis edilmelidir.
• Gıda konusunda yükseköğrenim
görmüş meslektaşlarımızın tarladan
sofraya kadar olan süreçte etkin olarak yer alması gerekmektedir. Yeterli altyapı sağlanmadan üniversitelerde bölümler açılmamalı, sektöre
hizmet etmek üzere hazır bekleyen
işsiz meslektaşlarımızın istihdamı
sağlanmalıdır.
»» Afyonkarahisar’da iş adamları tarafından geçen
yıl temeli atılan ve tavuk gübresinden elektrik
enerjisi elde edilecek olan Biyogaz Enerji Santrali
tamamlandı.
Tesis tam kapasite çalıştığında yaklaşık 4,5 megavat saatlik bir enerji
üretecek. Geçtiğimiz günlerde yapımı tamamlanan tesiste şu an deneme üretimine başlandı.
Tesisin hem çevre kirliliğini önlenmesi hem de Afyonkarahisar’ın
enerji ihtiyacının karşılanmasına
önemli katkı sağlaması bekleniyor. Afyonkarahisar Valisi Hakan
Yusuf Güner, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hüseyin Arap
ile birlikte tesiste incelemelerde bulundu. Tesis hakkında bilgi veren;
Afyonkarahisar Enerji ve Gübre
Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Melih Yurter,
günde 300 ton tavuk gübresi işleme
kapasitesine sahip olan tesisin önümüzdeki aylarda yapılacak olan yatırımla hem enerji miktarı, hem de
gübre tüketim miktarının arttırılacağını söyledi. Türkiye’nin yumurta
üretim merkezlerinden birisi olan
• Konu uzmanı olmayan kişilerin,
gıda maddeleri ve beslenme konusunda kamuoyunu yanıltıcı söylemlerinden oluşan bilgi kirliliğinin
önüne geçilmeli, bağımsız bir Gıda
Otoritesi oluşturulmalıdır.
Bakanlıktan Mavi Dil Açıklaması
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından, mavi dil hastalığı görülen yerlerde
aynı gün gerekli tedbirlerin alındığı ve söz konusu bölgelere hayvan giriş çıkışının
yasaklandığı bildirildi.
Manisa'nın Yunusemre ilçesi Karaahmetli köyünde hayvan ölümleri
olduğuna ilişkin ihbar yapıldığı ifade
edilen açıklamada, Bakanlık yetkililerinin köyde 2 koyunun öldüğünü
tespit ettikleri kaydedildi.
İkinci ihbarın ise Köseler köyünden
yapıldığı ve burada da 18 hayvanın
öldüğünün belirlendiği bildirilen
açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Haberde iddia edilenin aksine Bakanlık aynı gün tüm tedbirleri almış,
geçici kordon uygulamalarını başlatmış ve bu bölgelerde hayvan giriş çıkışını yasaklamıştır. Ayrıca mavi dil
hastalığından ölen hayvanlar imha
edilerek hastalık tespit edilen mahalde temizlik ve dezenfeksiyon uygulamaları yapılmıştır.
Geçen yıl 41 ülkeye satsuma mandalina ihracatı yapan Türkiye ihracatında; ilk sırayı 70 milyon 462
bin dolarlık tutarla Rusya almış,
Rusya’yı 53 milyon 180 bin dolarlık ihracatla Ukrayna ve 19 milyon
551 bin dolarla Irak izlemişti.
Hastalık mihrakları etrafındaki duyarlı hayvanların aşılanması için ise
il Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne 50 bin doz mavi dil aşısı
gönderilmiştir."
Karaahmetli ve Köseler köylerinde
yaşanan ölümlerin nedeninin ortaya
çıkarılması için Bornova Veteriner
Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce gerekli analizler
yapılmış ve yapılan tetkikler sonucu
mavi dil hastalığı kesin olarak tespit
edilerek söz konusu köylerde karantina uygulamaları başlatılmıştır.
Mevzuat gereği Bakanlığın hastalık
görülen bölgelerde 3 yıl boyunca aşılama yaptığı belirtilen açıklamada,
söz konusu bölgede de geçmiş yıllarda bu hastalık görüldüğünden aşılama çalışmalarının habere konu olan
olaydan önce yapıldığı kaydedildi.
Açıklamada, Manisa'nın Koruköy,
Durasıllı ve Düzlen köylerinde de
hayvan ölümleri tespit edildiği ve
hastalık şüphesi olan hayvanlardan
numune alınarak ilgili Enstitü Müdürlüğüne gönderildiği ifade edildi.
Afyonkarahisar’da çok sayıda tavuk
çiftliği bulunduğunu belirten Yurter,
tavuk gübrelerinin ciddi bir sorun
olduğunu anlatarak, şirketimizin
amacı çevre sorunlarını beraberinde
getiren ve çoğu tesisin dışarıya atmakta zorluklar yaşadığı tavuk gübresini işleyerek hem elektrik enerjisi,
hem de tarım da kullanılabilir gübre
haline getirilmesidir.” dedi.
Tesisin Türkiye’ye örnek olacağını
belirten Vali Hakan Yusuf Güner,
"Suyu, havayı ve çevreyi kirleten
tavuk gübresinin işlenerek ekonomiye kazandırılmasının oldukça
önemli bir proje olduğunu dile getirdi. İşletmede günlük 300 tona
kadar tavuk gübresi işlenebiliyor.
Her biri 5 bin metreküp kapasitede olan 4 tane ilk işleme üniteleri
bulunmakta. Bunun yanı sıra da
her biri 2 bin 500 metreküp ihtiva
eden biyogaz depolama üniteleri
bulunmakta. Bu ünitelerin üretmiş
olduğu biyogaz diğer gazlardan arındırılmış hale getiriliyor" dedi.
Elde edilen metan
gazı her biri 1,7 megavat güce sahip
olan sadece bu amaç
için üretilmiş özel
jeneratörlerde yakılarak elektrik enerjisini dönüştürülüyor.
Dünyanın “En Uzun” İneği
»» ABD’nin Illinois eyaletinde Patty Hanson’ın
yetiştirdiği 13 yaşındaki “Blosom” adlı bir inek “uzun
boyuyla” Guinness Dünya Rekorları tarafından
dünyanın “en uzun” ineği unvanı almaya hak kazandı.
Yerden yüksekliği 1,93 metre olan 907
kilogram ağırlığındaki “Blosom”
ve sahibi Patty Hanson, Guinness
Dünya Rekorları Kitabı’nın 2016
yılı basımı için poz verdi. Hanson,
“Blosom”u henüz buzağıyken aldığını, sonrasında ineği “evcilleştirmeye” karar verdiğini söyledi.
“Blosom”un hikayesini, bir gün
çocuklar için bir öykü kitabına dönüştürmek istediğini ifade eden
Hanson, “Blosom, azman bir köpek gibidir. İnekleri olanlar ne söy-
lediğimi anlayacaktır ama başka
insanların da onun özel olduğunu
bilmelerini isterim” dedi.
Köy-Koop Haber Kasım 2014
TARIM
18. Dünya Organik
Kongresi Gerçekleşti
»» Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu
(IFOAM) tarafından 13 Ekim 2014 tarihinde İstanbul
Kongre Merkezi’nde düzenlenen 18. Dünya Organik
Kongresi gerçekleşti.
3 yılda bir farklı bir ülkede düzenlen
IFOAM Dünya Organik Kongresi’ne
bu yıl Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı teknik destek sağlarken, ev
sahipliğini Buğday Ekolojik Yaşamı
Destekleme Derneği yaptı.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Güneşin Oya
Aydemir ve IFOAM Başkanı Andre
Leu’nun açılış konuşmalarının ardından Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mevlüt Gümüş Türkiye’deki
tarımın ve organik tarımın gelişimi
hakkında katılımcılara bilgi verdi.
Kongrenin kapanışı öncesinde, 18.
IFOAM Dünya Organik Kongresi’nde
Türkiye’de gıda ve biyolojik çeşitlilik
konusunda faaliyet gösteren 50 civarı sivil platform ve örgüt; katılımcılara, kanun yapıcılara, uygulayıcılara Sivil Manifesto yayınladı.
Manifestoda şu notlar yer aldı:
• Gıda güvenliğinin sağlanmasının en
önemli adımlarından birinin, üretici
ve tüketici arasındaki bağların güçlendirilmesi, yani herkesin “türetici”
olmasıyla mümkün olabilir,
• Tüketim toplumu olmanın getirdiği
yaşam tarzını doğa dostu ve adil bir
yapıya dönüştürmek isteyen, doğal
kaynakların ve yabani türlerin tükenişinden endişe duyan, kültürel değerlere sahip çıkan, küçük üreticiyi
destekleyen, gıda zincirinde sorumluluk almak isteyen bireyler olarak,
soframıza gelen gıdalar ve üretim
süreçleriyle daha yakın bir bağ kurmak istiyoruz. Bunun, üreticilerle
tüketiciler arasındaki bağların güçlendirilmesiyle, yani herkesin türetici olmasıyla mümkün olabileceğini
düşünüyoruz,
• Küreselleşme ve yerelleşme kavramlarının yarattığı kutuplaşmadan
sıyrılmak gerektiği; çözümün, türetici
olmaktan geçtiği ve bunun hepimizi
özgürleştireceği kanaatindeyiz. Bunun
için türeticileri destekleyen mekanizmalar hayata geçirilmelidir. Önerdiğimiz çözümlere ortak olmaya hazırız,
• Ekolojik yaşam bilgisi, okuldan
hastaneye toplumun bütün kesimleriyle paylaşılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Hem içerik hem de uygulama konusunda sivil örgütler ile
işbirliği yapılmalıdır,
• Yerelliğe önem veren ve küçük çiftçiyi koruyan modeller çoğaltılmalı,
bu modellere erişimin yaygınlaştırılması konusunda karar vericiler,
sivil toplumla işbirliği yapmalı ve sivil toplum bu hedefin kolaylaştırıcısı
olarak algılanmalıdır,
• Küçük hacimli üretimlerin ve doğrudan iletişime dayalı, yerel değiş-to-
kuş süreçlerinin önündeki engellerin
kaldırılması, bu tanıma uyan yerel
işbirliklerinin büyük ölçekli uygulamaların tabi olduğu mevzuat hükümlerinden muaf tutulması ve/veya konuyla doğrudan ilişkili olan taraflara
karar verme süreçlerinde daha fazla
inisiyatif tanınması gerekir,
• Sağlıklı gıdaya erişebilirliğin, adil
ve izlenebilir olması, sağlıklı bir topluluk ve insan ilişkilerinin uyumu
için gereklidir. Bu nedenle yerelde
üretip tüketmek, karşılıklı güven
ilişkisini artıracak, tüketicinin desteği üreticiyi teşvik eder,
• Üreticilerarası kooperatif sistemiyle bir ağ kurularak ürünlerin türeticiye ulaştırılması, üretimdeki tüm
aşamaların türeticiler tarafından
denetlenmesi, bu sistemin desteklenmesi için teşviklerin verilmesi,
toplumun bu sistemin yaygınlaşması yönünde bilgilendirilmesi, ekolojik pazarların yaygınlaşması, küçük
üreticinin tanıtım yapabilmesi için
fırsatlar yaratılması ve türeticilerin
gıda toplulukları oluşturulmasının
desteklenmesi gereklidir,
• Ürün etiketlerinin anlaşılabilir olması için gerekli düzenlemelerin
yapılması, ürün analiz sonuçlarına
güvenilir bir kaynaktan kolayca ulaşılması sağlanmalıdır. Tanımı tam
olarak netleşmemiş ürünlerin üretim süreçleri konusunda da şeffaf ve
eksiksiz bir biçimde bilgilendirme
yapılmalıdır,
• Atalık tohumlar ve yerli hayvan ırklarıyla, bunların üretim biçimlerinin
korunması sağlanmalıdır. Bu gen
kaynaklarımızın ıslahının doğal yollarla yapılması gerekmektedir,
• Sürdürülebilir tarım için toprağın
kalitesini koruyan organik tarım uygulamalarının ve işbirliği kültürünün desteklenmesi gerekir. Bitkisel
ve hayvansal üretimin doğal, sosyal
ve kültürel yapıyı bozmayacak ölçeklerde yapılması bir zorunluluk olarak kabul edilmelidir,
• Politika yapıcı ve karar vericilerin,
politika ve karar süreçlerinde şeffaf
ve katılımcı olması gereklidir. Sivil
toplumun kararlarda katılımcı kılınması esas olmalıdır.
• Sadece tüketmekle kalmayıp, aynı
zamanda üreticiye destek olan ve
üretimin tüm süreçlerinden haberdar olarak bu süreçleri denetleyen
ve/veya katılan bireyler.
Kongrede Bakanlıkça hazırlanan
türkçe ve ingilizce sinevizyon gösterisi yapıldı. 3 gün süren kongre
kapanış toplantısı yapılan plaket ve
sertifika dağıtımı törenin ardından
sonlandı.
7
Banki Mun'un Dünya Gıda Günü Mesajı
»» BM Genel Sekreteri Ban ki-Mun da Dünya Gıda Günü ile ilgili olarak yayımladığı
mesajında, açlık çeken insanların sayısının, on yıl öncesine göre 100 milyon
azaldığını, 63 ülkenin yeterli gıda alamayan nüfuslarının oranını yarı yarıya
azalttığını, sıfır açlık hedefine ulaşılabileceğinin belirginleştiğini belirtti.
Ban, "2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı" için "Bugün ve her gün, aile
çiftçileri sayesinde yemek yiyebiliyoruz. Dünya üzerindeki çiftliklerin
büyük bölümünü onlar işletiyor"
ifadesini kullanarak, aile çiftçilerinin, doğal kaynakları ve agro-biyoçeşitliliği koruduğunu, kapsayıcı-sürdürülebilir tarım ve gıda
sistemleri oluşturulmasının temelini teşkil ettiğini ifade etti.
Dünyada hala 800 milyon kişinin
aktif bir yaşam sürebilmek için yeterli seviyede gıda alamadığını, her
üç küçük çocuktan birinin yetersiz
beslendiğini hatırlatan Ban, bu sorunun aşılmasında çözümün aile
çiftçileri olduğunu, ancak teknolojiye, pazarlara ve hizmetlere erişim
konusunda dezavantajlı durumda
olduklarını, aynı zamanda beklenmedik olumsuz hava koşulları, iklim
değişikliği ve çevrenin bozulması
gibi sorunlarla karşılaştıklarını belirtti. Ban, başta kadınlar olmak üzere, dünyada yoksulluğun ortadan
kaldırılması ve çevrenin korunması
konularındaki mücadeleye katkı
sağlayan 500 milyon küçük aile çiftçisinin güçlendirilmesi için üretim
kaynaklarına eşit erişimlerinin sağlanmasının gerektiğini bildirdi.
BM Genel Sekreteri, geçen ay
New York’ta düzenlenen İklim
Zirvesi'nde, yüzden fazla kuruluş
ve hükümetin, iklim değişikliğiyle
mücadele kapsamında balıkçılık,
tarım ve hayvancılık yapanlarla
daha yakın çalışmayı taahhüt ettiğini hatırlattı ve "Sıfır Açlık Hedefi ve Beslenmenin İyileştirilmesi
hareketi, hükümetler, sivil toplum
ve özel sektör arasındaki işbirliğini
güçlendiriyor. Dünya Gıda Güvenliği Komitesi, gıda kaybı ve israfına
çözüm öngören tarımda sorumlu
yatırım, sürdürülebilir balıkçılık ve
su ürünleri üretiminde önemli bir
ilerleme sağlamış bulunuyor" ifadelerini kullandı.
Ban, 2015 yılında Binyıl Kalkınma
Hedefleri'ne erişerek rüzgarın tersine çevrilebileceğini dile getirerek,
açlık ve yoksulluktan kurtulmuş,
insanların yeterli gıda hakkını hayata geçirmiş bir dünyanın, arzulanan geleceğin yaratılmasının temelini teşkil ettiğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü FAO, bu yıl Dünya Gıda
Günü ana temasını ‘Aile Çiftçiliği’
olarak belirleyerek, kampanya sloganını da ‘Dünyayı Besle Yeryüzünü Önemse’ olarak ilan etmişti. Bu
tema eşliğinde düzenlenecek olan
etkinliklerin çiftçi aileleri ve küçük
ölçekli çiftçiliğe teşvik uyandırması
amaçlanıyor.
8
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
TARIM
Kayıp Yıllar
Baharat Fiyatları Artıyor
»» 1960’lı yıllarda özellikle bu günkü AB Ülkelerinin ekonomilerinde küçük ve
orta boy tarım işletmelerinin ve tüketicinin pazarda oluşan fiyatı kabullenme
durumunda kalmaları, Üreticinin pazara hâkim olamaması ve üretimlerini
piyasa talebine göre ayarlama ve sevk etme kabiliyetine kavuşmamış olmaları
piyasalarda önemli sorunlar yaratmaktaydı.
Ulusal piyasa organizasyonları olan
üretici örgütleri oluşturulması,
bunlar eliyle kurallar getirilmesi, geliştirilmesi ve uygulanması
fikri bu yıllarda çok büyük önem
kazanmıştı. Ülkemizde bu gün
aynen bu tablo yaşanmaktadır.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde;
Küreselleşme sürecindeki gelişmeler, özelleştirmeler ile kamunun küçülmesi, gelir dağılımındaki sorunlar nedeniyle sosyal
sorunların artması, özel sektörün
doğası gereği sosyal sorunlara
yalnızca kar amacıyla yaklaşması
nedeniyle,
“Sosyal Ekonomi” ya da “Üçüncü Sektör” olarak adlandırılan
yeni bir ekonomik, toplumsal ve
siyasal yaklaşım, son yıllarda kooperatifçiliği yeniden gündeme
getirmiştir.
Dünyada 2012 yılının
kooperatifler yılı, 2014
yılının Aile Çiftçiliği
yılı ilan edilmiş olması,
fabrikasyon üretimin
değil küçük ve orta
ölçekli üretim yapan
işletmelerin önemini
belirgin bir şekilde
bir kez daha ortaya
koymuştur.
1970’li yıllarda Ülkemizde oluşturulmaya çalışılan kooperatifçilik hareketi, 1980 askeri hareketi
ile 2000 li yılların başlarına kadar inkıtaa uğramıştır.
Merkez ve bölge birlikleri kapatılmış kooperatifler, her türlü
eğitim, denetim ve koordinasyondan uzak kurumsal bir kimlik
oluşturulamadan faaliyetlerini
yürütmeye çalışmışlardır.
Böyle bir olumsuz tabloda, kooperatiflerin bu güne kadar haya-
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
tiyetlerini devam ettirilebilmesi
bile başarı olarak görülmelidir.
Kooperatiflerin bilinen mevcut
sorunları giderilmeye çalışılmadan yeni örgüt arayışları ve kuruluşları gündeme gelmiş dolayısıyla karmaşa giderek artmaya
başlamıştır.
Diğer taraftan kooperatiflerin
bölge ve merkez birlikleri, kendi
içerisinde ihtisas birlikleri adı altında yeniden yapılanmaya doğru
zorlanmıştır. Bütün zorlamalara
rağmen ihtisaslaşma gerçekleşmemiştir.
Yasama gücünü
elinde bulunduran
devlete rağmen,
kooperatifçiliğin kendi
kendisini düzenlemesini,
birleşmelerini
ve sorunlarına
çözüm üretmelerini
beklemek insaflı bir
yaklaşım olmaz. Böyle
söyleyenlerin de
samimiyetinden şüphe
etmek gerekir.
1980 li yıllarda başlayan özelleştirmelerden, kooperatifler gelişmelerini tamamlayamamış olmalarından dolayı yararlanamamış,
Ülkemizde tarımsal sanayi ilk özelleştirilen sanayi dalı olmuş ve tamamen özel sektöre devredilmiştir.
Aynı dönemlerde gelişmiş
ülkelerde yapılan
özelleştirmelerden
kooperatifler çok önemli
ölçüde yararlandırılmış,
tarımsal sanayide
üreticiler söz
sahibi olabilmişler
ve uluslararası
dev kuruluşların,
şirketlerin çekirdeğini
oluşturmuşlardır.
Ülkemizde de üretici örgütlenmesini zorunlu kılan gerekçeler halen ortadan kalkmamış ve hala güncelliğini
korumaktadır.
Devletin kırsal alana veya üreticiye toplu olarak götüreceği hizmetlerde veya hizmet almak için
yasal statüye haiz muhatap tüzel
kişilik bulma ihtiyacı,
Üretimin kalite ve
miktar açısından talebe
göre ayarlanmasını,
planlanmasını sağlamak
ve en önemlisi üretici
ile tüketici arasındaki
fiyat makasının
kapatılmasında özellikle
kooperatiflerin çok
önemli rolü olduğunu
ve önemli işlevleri
yerine getirebileceğini
bilmemiz ve ona göre
çözümler üretmemiz
gerekmektedir.
Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi
ve Eylem Planı uygulama döneminin yarı dönemi bitti. Biten bu
dönemin tüm kurumlarca değerlendirilmesinin ve özeleştirisinin
yapılması yine kayıp yıllar yaşamamamız adına çalışmaların içtenlikle sürdürülmesini diliyorum.
Su Kirliliğinde Türkiye Başı Çekiyor
»» Manisa'da düzenlenen Su Paneli'nde konuşan Türkiye Sulama Kooperatifleri
Birlik Başkanı Halis Uysal, kooperatif olarak 42 ülkede yaptıkları araştırmada
Türkiye'nin kirlilikte yüzde 69.8 ile başı çeken ülkeler arasında olduğunu söyledi.
Manisa'da
düzenlenen
Su
Paneli'nde Türkiye'nin tarımda
ve içme suyunda sıkıntı çekmemesi için yapılacaklar masaya
yatırıldı. Gıda Tarım Hayvancılık
İl Müdürlüğü, Ege Üniversitesi
ve Amerika Florida Üniversitesi
işbirliğiyle düzenlenen panelde Amerika'da su kullanımı ve
kirliliğin önlenmesi için yapılan
çalışmalar anlatıldı. Panele Florida Üniversitesi'nden Dr. Mark
Clark, Dr. Gurpal Toor, Dr. Esen
Momol, Ege Üniversitesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Necip Tosun, ziraat mühendisleri ve ilgili daire
müdürleri katıldı.
Manisa Gıda Tarım Hayvancılık
Müdür Vekili Gürsel Doğan, suyun önemininin giderek arttığını söyleyerek suyu korumak için
önlemler alınması gerektiğini hatırlattı. Yağıştaki düzensizlikler,
tarım, sanayi ve şehir atıklarıyla
oluşan kirliğinin tehlike yarattığını dile getiren Doğan, suyun kalitesini ölçmek için 3 ayda düzenli
olarak nitrat ölçümü yaptıklarını
ve susuz kalmamak için herkesin
önlem almasını istedi.
"Suyumuzu Korumak
İçin Yasalar Yapılmalı"
Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Halis
Uysal, 42 ülkede su kirliliğiyle ilgili yaptıkları araştırmada
Türkiye'nin yüzde 69.8 ile en
ön sıralarda yer aldığını açıkladı. Gediz Nehri, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Ergene
Nehri'nin kirlendiğini belirten
Uysal, "Amerika'da yasalar var,
kimse kirletmeye yeltenemiyor.
Bunun için yasalar yapılmalı"
dedi. Türkiye'nin küresel ısınmada risk grubundaki ülkelerin
başında geldiğini kaydeden Uysal, küresel ısınmanın sonucunda
kuraklığın kaçınılmaz olduğunu
dile getirdi. Uysal, Ege ve Akdeniz Bölgesi'nin kuraklık tehlikesinde başı çektiğini belirtip şöyle
konuştu:
"Türkiye'nin 112 milyar metreküp
su rezervi var. Bunun 95 milyar
metreküpü barajlardan göllerden, 10-15 milyar metreküpü yer
altı sularından. Bu suların yüzde
75'ini tarımda, yüzde 11 sanayide,
yüzde 14 içme ve kullanma suyu
olarak kullanılıyor. Diğer ülkelerde tarımda kullanılan su yüzde 40'ı geçmiyor. Bizim tarımsal
sulamada acilen başka yöntemler
bulup suyumuzu korumamız gerekiyor. Avrupa Birliği, Amerika
su konusunda çok hassas. Bizde
bu hassasiyet yok."
»» Baharat sektöründe yaşanan artışlar gündeme oturdu.
Birleşmiş Aktarlar ve Baharatçılar Derneği (BAKDER) Başkanı Murat Top,
kuraklığın etkisiyle tüm ürünlerde rekolte düşüklüğü yaşandığını, buna endemik bitkilerde bir de toplayıcı sorunu eklendiğini söyledi. Eskiden 10-20
toplayıcı ürün arz ederken bu rakamın
3-4’e düştüğünü söyleyen Top, bitkinin
doğup toplanamadan ölmesinin sıkıntısını yaşadıklarını vurguladı.
Kişniş, rezene ve sumakta yüzde 100’e
varan, karabiber de ise son 1-2 ayda
yüzde 30-40’lara varan fiyat artışları
yaşandı. Sorunun yalnızca yerli üretimde olmadığı, ithal ürünlerin de sıkıntısının sürdüğü ifade edildi. Başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada baharat
ve şifalı bitkiler talebi sağlıklı yaşam
trendi ile artmakta. Ancak dünyanın
önde gelen baharat üreticisi Uzakdoğu
ülkelerinin ellerinde geçen yıldan kalma yeterli stok bulunmaması nedeniyle
mal yetiştirmekte zorlanmakta ve talep
karşılayamamakta. Çemen, kimyon, ıhlamur, sumak, mahlep, kişniş ve rezene
gibi birçok üründe yetersiz üretim ve
kuraklığın sonucunda verimdeki gözle
görülür düşüşten dolayı stok sıkıntısı
yaşanmaya başladı. Bu durum piyasadaki arz-talep dengesini bozması ciddi
fiyat artışları da beraberinde geldi. Yalnızca kuraklık değil, ürünlerin zamanında toplanmaması da özellikle şifalı
bitkileri olumsuz etkileyip fiyat artışlarına neden oldu.
Gıda fiyatlarının artmasında
baharatın rolü olduğu öne
sürüldü.
BAKDER Yönetim Kurulu Üyesi Tevfik
Dönmez de enflasyonun yükselmesinde
gıda fiyatlarının; gıda fiyatlarında görülen artışta da kuruyemiş ve baharatın
önemli rol oynadığını söyledi. Bir önceki yıldan fiyatları aşırı yükselen ithal
baharat ürünlerine, bu yıl yerli ürünlerin de eklendiğini vurgulayan Dönmez,
geçen yılın sıkıntısının bu yıla da yansıdığını vurgulayadı. Ayrıca Dönmez,
Türkiye’de gıda sektörünün önemli
kalemleri arasında yer alan baharatlar
konusunda önlem alınmamasından ve
bakanlığın bu alanda yeterli planlama
yapmamasından şikâyetçi olduğunu
sözlerine ekledi.
Şeker Kotalarının
Düzenlenmesine İlişkin
Yönetmelikte Değişiklik Yapıldı
»» Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından
hazırlanan Şeker Kotalarının Düzenlenmesine İlişkin
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 22
Ekim tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Yapılan değişiklik ile yönetmeliğin 8.
Maddesine şu fıkralar eklendi:
“Kurum, tatlılık vermek amacıyla kullanılan, tatlılık derecesi yüksek, sakarin,
aspartam gibi yüksek yoğunluklu tatlandırıcılar ile şekerin yerine kullanılan
ve şeker piyasasını etkileyen diğer şeker
alternatifi tatlandırıcıları piyasada izleyebilir ve kontrol edebilir, numune alabilir.
Kurum görevlerini yerine getirirken,
gerekli gördüğü her türlü bilgi ve belgeyi şirketler ve bünyesindeki fabrikalar ile piyasada mal veya hizmet üreten,
pazarlayan ve satan gerçek ve tüzel kişiler ile bunların her türlü birliklerinden
isteyebilir. Bunlar, istenen bilgileri Kurumun belirleyeceği süre içinde vermek
zorundadır.
Bu maddenin uygulanmasında noksan,
yanlış ya da yanıltıcı bilgi veya belge verilmesi ya da bilgi veya belgenin belirlenen süre içinde ya da hiç verilmemesi
veya yerinde incelemenin engellenmesi
ya da zorlaştırılması durumunda Kurulca şirketlere Şeker Kanununun 11 inci
maddesinin altıncı fıkrasında belirlenen
ceza hükmü uygulanır. Kota tahsis edilmemiş olan şirketler ile piyasada mal
veya hizmet üreten, pazarlayan ve satan
gerçek ve tüzel kişilere ve bunların her
türlü birliklerine bu hüküm uygulanmasında, ilgili pazarlama yılında Şeker Kurulu tarafından en az kota tahsis edilmiş
olan şirketin A kotası dikkate alınır.
Şirketler Kurulun kurmuş olduğu ölçüm sistemlerini etkileyecek yeni bir
hat tesis edemezler.
Şirketlerden tutulması talep edilen her
türlü defter, belge ve kayıtların, Kuru-
mun belirlediği şekilde tanzim edilerek,
belirlenen dönemlerde Kuruma bildirilmesi zorunludur.
Şeker depolarının ve stoklarının Kurulca belirlenen süre içerisinde Kuruma
bildirilmemesi ya da eksik ya da yanlış
bildirilmesi durumunda, bildirilmeyen
veya eksik ya da yanlış bildirilen miktar
için Şeker Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirlenen ceza
uygulanır.
Şirketlerin A ve B kotası dışında üretim
yapıp yapmadığının tespitinde, üretim
miktarı, hammadde, yardımcı malzeme, enerji sarfiyatı, yan ürünler, işçi
sayısı ve maaş bordrosu gibi üretilen
şeker miktarı ile ilgili verilerden yararlanılır.
Sevk irsaliyesi, ilgili mevzuatına uygun
ve eksiksiz olarak doldurularak, bu bilgiler Kurulun belirleyeceği usul ve esaslarda düzenli olarak Kuruma bildirilir.
Sevk irsaliyesi üzerinde ilgili mevzuatı
gereğince bulunması gereken unsurlardan herhangi birisinin eksik olduğunun
tespiti halinde bu fiili işleyen gerçek ve
tüzel kişiler hakkında Şeker Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirlenen ceza uygulanır.”
Köy-Koop Haber Kasım 2014
GÜNDEM
Kuraklık, Su Sorunları ve Su Kanunu
Taslağı Tartışıldı
»» TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Başkanı Baran Bozoğlu, Kuraklık ve Su
Kanunu Taslağı Çalıştayı’nda, ‘Yolun medeniyet olduğunu kabul ediyoruz ancak bir
kentteki kanalizasyon sistemi de medeniyetin göstergesi’ dedi.
Türkiye’de yaşanan kuraklık ve henüz
meclise gönderilmeyen Su kanunu Taslağı’nın tartışıldığı, bakanlık
temsilcileri ve akademisyenlerin
katıldığı çalıştayda ÇMO Başkanı
Bozoğlu, ülkemizin su fakiri ülkeler statüsünde bulunduğunu, Bafa,
Tuz, Meke, Burdur ve Sapanca göllerinde kuralık sorunu yaşandığını
belirterek, ‘Her yıl üç Van Gölü büyüklüğünde bir alanda su kaybı yaşanıyor’ dedi. Türkiye nüfusunun
yüzde 17‘sine içme ve kullanma suyu
hizmeti sağlanamadığını söyleyen
Bozoğlu şöyle devam etti:
‘Nüfusumuzun yüzde 22‘sine kanalizasyon hizmeti verilmemektedir. Yol
medeniyettir kabul ediyoruz ancak
kanalizasyon da medeniyet göstergesidir. Fransa Kralı II. Henry, bundan beş yüz yıl önce ülkesinde lağım
kanunu çıkartmak için uğraşmış. Biz
bu yüzyılda, birçok yerde atık suları
çağdaş koşullarda toplayamıyor ya
fosseptik çukurlarına ya da daha da
uygun olmayan koşularda konutlardan uzaklaştırıyoruz.’
Bozoğlu sözlerini, ‘Su havzalarını
koruyamıyoruz, atık sularda sorun
yaşıyoruz. Su kirliliği giderek büyüyen bir sorun. Bugün bütün bu sorunlar tartışılacak, çözümler ortaya
konulacak. Hazırlanan Su Kanunu
için de bir çerçeve oluşturulacak
umarız’ diyerek tamamladı.
Odalara ideolojik derseniz
bilimden sapmış olursunuz
Çalıştayda söz alan CHP Grup Başkanvekili Levent Gök de bilimin önemine vurgu yaparak, ‘Elbette bilime
önem vereceğiz. Bilim siyasilerin
önünde olacak. Odaları ideolojik
olarak nitelemeyeceğiz. ÇMO bir
açıklama yaptığında ideolojik derseniz bilimi takip etmediğinizi gösterirsiniz’ dedi.
Başka illerde de benzer sorunların yaşandığını bildiğini ancak Ankara milletvekili olarak bu kentle ilgili konuşacağını belirten Gök şöyle devam etti:
‘Ankara aslında geçmişte su kaynakları bakımından en zengin kentlerdendi. Ankara’nın semtlerinin adını
hatırlayacak olursak; Çayyolu, Keklik pınarı, İncesu, Kavaklıdere, Dikmen deresi vb gibi dere ve çay isimleri. Ancak biz kenti imara açarak
dereleri kuruttuk. Şimdi de su bulmaya çalışıyoruz. Ben geçen hafta
Ankara’nın derelerini geri istediğimi
belirten soru önergesi verdim.
Ankara’nın kuraklık sorunu yaşadığı
sekiz yıl önce, DSİ’ye Işıklı-Gerede
suyu önerisi götürmüştüm ama alelacele Kesikköprü’den su getirilmeye çalışıldı. Ancak bugün görülüyor
ki, bu çok işe yaramadı. Ankaralılar
ciddi su problemleri yaşıyor. Elimde
belgeler var. Ankara’da bin 500- iki
bin yerden su numunesi alınması
gerekiyor ancak bu yapılmıyor. Bir
yıldır numune alınan yere uğranmadığını biliyoruz. Ayrıca numuneleri
inceleyen laboratuvar ehil mi? Biz
Sayın Gökçek’e Oda temsilcilerinin de bulunduğu bir ekiple istediği
yerlerden gidip numune alma teklifi
sunduk. Ancak hala cevap gelmedi.’
Türkiye’de kadına bile afet
demişiz, ama kuraklık afet
sayılmıyor!
Çalıştaya, Kuraklık Risk Yönetimi
sunumu ile katılan Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu, su kıtlığını iklim değişikliğine bağlamanın kolaycılık
olduğu eleştirisini yaparak, ‘İklim
değişikliğine kim neden oluyor’ diye
sordu. Kuraklığın Türkiye'de ’ciddi
bir sorun olduğunu ama afet olarak sayılmadığını belirten Kadıoğlu,
‘Türkiye’de kadınları afet sayıyoruz
ama kuraklığı afet olarak kabul et-
miyoruz’ diyerek espriyle karışık
eleştiride bulundu.
1 Ekim’in dünyada su yılının başlangıcı olduğunu, Türkiye’de de tıpkı bütçe döneminde olduğu gibi bu
tarihte konunun ele alınmasını gerektiğini söyleyen Mikdat Kadıoğlu
şöyle devam etti:
‘Kuraklık Türkiye’de politik bir konu
gibi. Oysa teknik ve bilimsel olarak
değerlendirilmesi gerekiyor. Yani
bir kesim kuraklık var derken bir
başka taraf hayır yok demeyecek.
Türkiye’nin en kurak bölgesine en
çok su isteyen şeker pancarı ekmişiz. Uganda dahi iklim değişikliğine
karşı koruma planı hazırlayıp kuraklık riski olan bölgeleri koruma
altına almış. Türkiye’de de 1 Ekim
su tarihinde, tıpkı mali bütçe döneminde olduğu gibi su bütçesi yapılıp
bunun izlenmesi gerekiyor. Türkiye,
tarihten bu yana kuraklık nedeniyle
yok olmuş devletlerin mezarlığıdır.
Bunu unutmamalıyız.’
ÇMO’nun düzenlediği, haftasonu
Ankara’da gerçekleştirilen çalıştayda Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su
Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı
Yakup Karaaslan Su Kanunu Taslağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü
Genel Müdür Yardımcısı Recep Akdeniz Çevre ve Atık Su Yönetimi,
Ankara Üniversitesi’nden Prof.Dr.
Tayfun Çınar Su Politikası ve Ülke
Örnekleri, Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetim Merkezi Direktörü A. Cihat Kahraman Yerel Yönetimlerin Kuraklığa Bakışı ve Selçuk
Üniversitesi’nden Dr. Selim Doğan
Konya Kapalı Havzası Örneğinde
Türkiye Yağış Trendi ve Kuraklık
Durumu konularında konuştu.
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Selim Sanin başkanlığında yürütülen
çalıştay, katılımcıların sorularının
yanıtlanması ile sona erdi.
15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nün Ardından
Kadınların tarımsal üretimde, kaynakların
sürdürülebilir kullanımında, gıda üretiminde ve güvenliğinde sahip oldukları
önemli konumdan hareketle 16 Ekim
Dünya Gıda Günü'nden bir önceki
gün olan 15 Ekim, Dünya Çiftçi Kadınlar Günü olarak ilan edilmiştir. Fikir,
ilk olarak 1995 yılında Çin'in başkenti
Pekin'de düzenlenen 4. Dünya Kadın
Konferansında çıkmıştır. IFAP (Uluslararası Tarım Üreticileri Derrneği),
NARWA ( Afrikalı Kırsal Kadınlar Derneği Çalışma Ağı) gibi kurumlar bu olu-
şumun temel unsurlarıdır. Türkiye'de
bu gelişmeyle bağlantılı olarak 1997
yılında "Kırsal Kalkınmada Kadın Dairesi Başkanlığı" kurulmuş ve 2. TYUAP
çerçevesinde "Kadın Çiftçiler Tarımsal
Yayım Projesi" programa alınarak çiftçi
kadınlara yönelik yayım ve eğitim faaliyetlerine ivme kazandırılmıştır. Dünya
Çiftçi Kadınlar Günü 1997 yılından beri
ülkemizde de kutlanmaktadır.
Dünya Çiftçi Kadınlar Günü’nün amacı
kırsal kadınlar ve onların ilgili oldukları
kurumlar açısından kısaca;
• Kırsal kadınların mevcut statüsünü
yükseltmek,
• Devlet ve kamunun dikkatini, kadınların hayati fakat yeterince tanınmayan rollerine çekmek,
• Kadınların desteklenmeleri için çalışmalar yapmak şekilde özetlenebilir.
Dünyada ve ülkemizde tarım sektörünün her geçen gün önemi artmaktadır. Tarım sektörünü omuzlayan
Anadolu'nun gizli kahramanları Çiftçi
Kadınlarımız ise tarımın vazgeçilmez
unsurudur.
9
Yırca Köyü Zeytin Nöbetinde
»» Manisa'nın Soma İlçesi Yırca Mahallesi'nde
kurulacak termik santrale alan açmak için zeytin
ağaçlarının dozerle köklenmesinin ardından, köylüler
ve Greenpeace üyelerinin başlattığı zeytin nöbeti
devam ediyor.
Büyükşehir Yasası ile mahalleye
dönüştürülen Soma İlçesi Yırca Köyü'ndeki Zeytinlik alanda dava süreci sürdüğü halde
500’e yakın zeytin ağacının hukuksuzca kesildiğini belirten
köylüler, Greenpeace üyeleriyle birlikte zeytinliklerini korumak için nöbet tutuyor.
Enerji Bakanı Taner Yıldız,
ağaçların kesilmesini kayıp
olarak görmediklerini belirterek,
iktidarları döneminde zeytin ağacı sayısını arttırdıkları, 100-200
zeytin ağacının Türkiye’nin gelişmesine engel olmaması gerektiğini
söyledi.
Kolin Grup çalışanlarının nöbet
tuttukları yerin karşında bulunan
direklere kamera koydurup kendilerini gözlemlediğini öne süren
Yırca Köyü Muhtarı'nın eşi Hamide Akın, ağaçların kesilmesini engellemeye çalışırken dövüldüğünü
söyledi. 1 ayda nöbette olduklarını
belirten Akın, şöyle dedi:
"Birçok zeytinimiz kesildi. Daha
kesilmeyi amaçladıkları 6 bin 500
ağaç var. O gün Sabah 6.30 gibi
ağaçların kesildiğini duyduk. Muhtar ve avukat ile birlikte buraya
geldik. Dört güvenlikçi beni tuttu.
Ellerime kelepçe vurmak istedi.
Engel olmaya çalışırken içlerinden
bir tanesi bana yumruk attı. Bileğim incindi ve hala şiş."
"Sonuna Kadar
Bekleyeceğiz"
Koşullar zor olsa da nöbeti bırakmayacağını
anlatan
Yırca
Köyü'nden Nazmiye Süer ise, zeytinlerini korumak için burada olduklarını belirterek şöyle konuştu:
"Zeytinlerimizi kesinlikle kestirme-
HAL VE GİDİŞ
yeceğiz. Bir santral daha istemiyoruz. Bütün Soma, akciğer kanseri
veya astım bronşiti. Benim bir buçuk yaşındaki torunum astım bronşiti. Biz artık termik santral istemiyoruz. Sağlıklı yaşam istiyoruz."
Yırca Köyü'nden maden emeklisi
Mehmet Öztürk ise, "Ben maden
emekçisiyim. Maden faciası oldu,
'Soma'nın kaderi bu' denildi. 6
bin 500 ağaç kesilecek burada, bu
neyin faciası? Soma'dan ellerinizi
çekin artık. Soframızdan bir tabak
zeytini almayın artık. Sonuna kadar burada bekleyeceğiz" dedi.
Osman Özgüven’den
Destek
Zeytinliklerini korumak için aralıksız nöbet tutan köylülere, çevreci kişiliğiyle bilinen Dikili'nin eski
Belediye Başkanı Osman Özgüven
de destek verdi. Özgüven, şöyle devam etti: "Yırcalılar zeytinliklerini
kestirmemekte kararlı. Zor şartlara rağmen, çocuklarıyla, torunlarıyla burayı korumaya çalışıyorlar.
Havanın soğumasına karşın ateş
yakarak, kor üzerinde çay demleyerek direnmeye devam ediyorlar.
İşlerini güçlerini bırakmış, 24 saat
nöbet tutarak zeytinlerini korumaya çalışıyorlar. Onları burada
yalnız bırakmamalıyız. Elimizden
geldiğince desteğe gelmeliyiz."
Sait MUNZUR
10
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyumu
Gerçekleşti
»» Aile Çiftçiliği konusuna ve sürdürülebilirliğine ilgi çekmek ve daha yoğun biçimde gündeme getirmek amacıyla 30-31 Ekim 2014 tarihlerinde,
Ankara’da “Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyumu” düzenlendi.
Sempozyumda akademisyenler, üretici örgütleri, ilgili kamu kurum ve
kuruluşları, finans sektörü, meslek
örgütleri gibi tarım sektörü ve kırsal
alan paydaşları bir araya geldi.
Sempozyumun açılışında bir konuşma gerçekleştiren Düzenleme Kurulu
Başkanı ve Ankara Üniversitesi AKÇAM Müdürü Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK, “2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı”, Gıda ve Tarım Örgütü’nün
(FAO) önerisiyle 22 Kasım 2013 tarihinde Birleşmiş Milletler 66. Genel
Kurulu’nda resmi olarak onaylanmıştır. Birleşmiş Milletler, açlık-yoksullukla mücadele ve doğal kaynakların
korunması, sürdürülebilir gıda güvencesinin sağlanması, kırdan-kente
göçün azaltılması ve tarımsal üretim
faaliyetlerinin devamlılığı açısından
“Aile Çiftçiliği”nin öneminin vurgulanması amacıyla 2014 yılını “Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan
etmiştir. İklim değişiklikleri, biyoçeşitlilikte azalmalar, gıda fiyatlarında
dalgalanmalar, açlık ve yoksulluğun
kronik küresel bir sorun haline dönüşmesi, artan enerji ve girdi maliyetleri, su kıtlığı, piyasa sistemlerinin
oluşturduğu belirsizlikler ve daha birçok sorun en çok kendine yetmeye ve
olanaklar ölçüsünde geçimlik düzeyde
de olsa pazar için üretimde bulunmaya çalışan “aile çiftçiliğini” tehdit etmektedir. İşte, bu sorunlara çözüm
bulmak ve küresel düzeyde konuya
ilgi çekmek amacıyla “aile çiftçiliği”
gündeme daha yoğun gelmektedir,
getirilmektedir. Dünyada olduğu gibi
ülkemizde de “aile çiftçiliği yılı” nedeniyle birçok etkinlik düzenlenmektedir. Düzenlemekte olduğumuz bu
Sempozyum ile her şeyden önce konu
ile ilgili çalışmaların bir arada toplanmasını, tartışılmasını ve kamuoyu
ile paylaşılmasını amaçlamaktayız.
Sempozyum, konu ile ilgili paydaşları
ulusal düzeyde geniş bir platformda
buluşturması açısından önemlidir.
Bunların yanı sıra aile çiftçiliğinin,
küçük işletmeciliğin kırsal alanda sürdürülebilir-kalıcı olması ve kırsal kalkınmaya da katkı sağlaması açısından
ne tür çalışmaların yapıldığı, yapılması gerektiğinin de tartışılması Sempozyumda hedeflenmektedir.” dedi.
Tarımcılar olarak insanoğlunun,
tüm canlıların ve gezegenin geleceği
için aile çiftçiliğinin önemini ve vazgeçilmezliğini her zaman gündeme
getirdiklerini belirten Gülçubuk, “Tarımdan koparılan, kırsaldan ayrılan
her birey, kentsel alanlara geldiklerinde veya başka sektörlere kaydıklarında; bazen maden kazalarında,
bazen inşaat kazalarında hayatlarını
kaybetme uğruna çok zor koşullarda
yaşamaktadırlar. Bu nedenle stratejilerimiz, çözüm önerilerimiz ve politikalarımız, kırsalı yerinde tutabilecek,
bulunduğu yerde mutlu edebilecek
biçimde olmalıdır” dedi.
Gülçubuk, Sempozyum’un Düzenleme Kurulu’nda yer alan; Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye
Ziraat Odaları Birliği, FAO Türkiye
Temsilciliği, Ziraat Mühendisleri
Odası, KÖY-KOOP Merkez Birliği,
OR-KOOP Merkez Birliği, PANKOBİRLİK, ŞEKERBANK ve Tarım
Kredi Kooperatifleri’ne destekleri
için teşekkür etti.
Sempozyum açılışında; Ankara Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.
Dr. Berahitdin Albayrak, Pankobirlik Teftiş Kurulu Başkanı Necmi
Kurt, TZOB Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Coşkun, Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç birer
konuşma gerçekleştirdiler.
Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Akın, Dünya’da
ve Türkiye’de Aile Çiftçiliğinin mevcut durumu, sorunları, FAO’nun
2014’ü neden Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan ettiği, FAO’nun
bu konuda ortaya koymuş olduğu
verileri paylaştığı kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi.
Açılış konuşmalarının ardından
gerçekleşen, Yöneticiliğini Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK’ın yaptığı,
“Aile Çiftçiliği ve Türkiye” konulu panele; TRGM Genel Müdürü Dr.
Gürsel Küsek, ZMO Yönetim Kurulu
Başkanı Özden Güngör, KÖY-KOOP
Genel Başkanı Yakup YILDIZ, ORKOOP Genel Başkanı Cafer YÜKSEL, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdür Yardımcısı Veli ÇELEBİ,
Kalkınma Bakanlığı-Yerel ve Kırsal
Kalkınma Dairesi Planlama Uzmanı İbrahim KUZU, Konya Selçuk
Üniversitesi’nden Prof.Dr. Cennet
Oğuz panelist olarak yer aldı.
BM’in 2014’ü Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan ederken, açlık-yoksullukla mücadele ve doğal
kaynakların korunması amacını
hedeflediğini belirten Ziraat Mü-
hendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özden Göngör, “Doğal
kaynakların korunması derken
bakıyorum, zeytin alanları tahrip
ediliyor, meralarımız yok oluyor ve
büyük kuruluşlara peşkeş çekiliyor.
Atatürk’ün vasiyeti olan Atatürk Orman Çiftliğinin durumunu herkes
görüyor. Köyler bir günde Büyük-
şehir Yasası ile mahalle oldu. Köy
kültürümüz ortadan kalktı. Köylerde
genç nüfus kalmadı. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’nın aile çiftçiliğine ciddi bir yaklaşımının var
olduğunu görmüyorum. ZMO olarak
aile çiftçiliğini gönülden destekliyoruz ve desteklemeye de devam edeceğiz. Hepimiz aynı gemideyiz, eğer
bu gemiyi batırırsak hep beraber batarız” değerlendirmesinde bulundu.
Panelde konuşan Köy-Koop Genel
Başkanı Yakup Yıldız, “Açlık ve yoksullukla mücadele, gıda güvenliğinin
ve yeterli beslenmenin sağlanması,
geçim kaynaklarının iyileştirilmesi,
doğal kaynakların yönetimi, çevrenin korunması ve kırsal alanlarda
sürdürülebilir kalkınmanın başarılması açısından aile çiftçiliğinin
ve küçük ölçekli çiftçiliğin önemine
dikkat çekilmesini hedefleyen, BM
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2014
yılını Uluslararası Aile çiftçiliği yılı
olarak ilan etti.” dedi.
Kooperatifler Aile
Çiftçiliğinin temelidir.
Küresel şirketler gıda ve beslenme
konusunda tarladan çatala uzanan
süreçte yer alan her aşamaya hakim olmak istediğini belirten Yıldız,
“Küçük aile çiftçiliği bitkisel üretim
ile hayvancılığın yan yana, birlikte
yürüdüğü bir üretim biçimi. Aslında
tarım yapmak dediğimiz şey de bu.
Gıda, tarım ve hayvancılık birbiri
ile ilişkisi olmayan konularmış gibi
ele alınamaz. Ülkemizde, çiftçimiz
dünyanın en pahalı mazotunu kullanırken, verilen tarım destekleri
gelişmiş ülkelerle kıyaslanamayacak
kadar düşüktür. Girdi maliyetlerinin
çok yüksek oluşu, üreticilerimizin
yaşadığı en büyük sıkıntıların başında gelmektedir. Üretici tarımdan
koparken, kırsal alanı terk eden üreticiyle birlikte Türkiye’nin hayvan
varlığı da hızla düşmüş, kurbanlık
hayvan ve saman ithalatı gibi yeni
durumlarla karşılaşmıştır. Peki,
çözüm nedir? Nerededir? Çözüm,
kooperatifleşmektedir. Çünkü kooperatifler aile çiftçiliğinin temelidir.
Kooperatif, biyolojik çeşitliliğin ve
sağlıklı beslenmenin, gıda güvenliğinin, sürdürülebilir kırsal kalkınmayı
sağlamanın ve sosyal barışın en temel unsurlarıdır.” diye konuştu.
Dünyanın, 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı’nı ve 2014 Uluslararası
Aile Çiftçiliği Yılını bir bütün olarak
kabul ettiğini belirten Orman Kooperatif Merkez Birliği (Or-Koop) Genel Başkanı Cafer Yüksel, “Dünyada
ve Türkiye’de büyük bir titizlikle,
ilgiyle farkındalık yaratılmasına destek sağlayan bu etkinlikler, koope-
ratifçilik ve aile çiftçiliği için büyük
bir fırsat olmaktadır. Aile çiftçiliği
doğası gereği öncelikle kendi ailesini
doyurur, fazla ürettiğini ise kooperatifler aracılığıyla tüketiciye sunar.
Dünyada gelişmiş ülkelerin gelişmişliğinde de kooperatifler vardır”
diye konuştu.
Yüksel, ülkemizde kooperatifçiliğin
istenilen seviyede olmadığını belirterek, 2012 yılında, içinde bizimde
olduğumuz yüzde 90 mutabakatla
hazırlanan Kooperatifçilik Strateji
ve Eylem Planı’nda yer alan 37 eylemden bir tanesinin bile gerçekleştirilmediğinin de altını çizdi.
Sempozyumun ikinci günü gerçekleşen ve Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Şahin’in
yönettiği “Gelecek İçin Aile Çiftçiliği” konulu kapanış Panelinde
FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı
Ayşegül Akın, PANKOBİRLİK Genel
Müdürü Taner Taşpınar, Tire Süt
Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı
Mahmut Eskiyörük, ŞEKERBANK
Perakende Bankacılık G. Md. Yardımcısı Gökhan Ertürk, Akdeniz
Üniversitesi’nden Prof. Dr. A. Ali
Koç, Ankara Üniversitesi-AKÇAM
Müdürü Prof. Dr. Bülent Gülçubuk
panelist olarak yer aldılar.
İki gün süren Ulusal Aile Çiftçiliği Sempozyumu’nda; 50’den fazla
kamu kurum ve kuruluş temsilcisi,
üniversitelerden 200’ü aşkın uzman
ve akademisyenin katılımıyla, 4 ayrı
salonda 70’den fazla nitelikli sunum
gerçekleştirildi. Köy-Koop Denizli
Birlik Başkanı Mehmet Varol, ‘’Sürdürülebilir Küçük Aile İşletmeciliği
ve Tarımsal Örgütlenme’’ konulu bir
sunum gerçekleştirdi.
Sempozyumda şu konu
başlıkları öne çıktı:
• Aile çiftçiliği kavramı çok önemli ve
bu kavramın derinleştirilmesi, içeriğinin doldurulması gerekiyor,
• Aile çiftçiliği Türkiye’nin meslek ve
üretim alanıdır,
• İnsanların ve tüm canlıların gereksinimi için Aile çiftçiliği gereklidir,
• Aile çiftçiliği örgütlenmek durumundadır. Bu örgüt dağınıklığıyla
değil, ortak akılla, ortak bir örgüt
yaklaşımıyla olması gereklidir,
• Karar vericiler aile çiftçiliği konusunda daha rasyonel, sürdürülebilir
politikalar izlemek durumundadır,
• Endüstriyel tarım aile çiftçiliğini
tehdit etmemelidir,
• Doğal kaynakların korunmasında
aile çiftçiliğinin önemi çok fazladır,
• Aile çiftçiliğinde ve kırsaldan kopan insanların, en düşük ücretten ve
sosyal güvenceden yoksun sektörlerde çalışma durumunda kalarak hayatlarında onarılamaz yaralanmalar
veya ölümlere yol açmaktadır,
• Sanayi, enerji, turizm politikaları
ve yatırımları aile çiftçiliğini ve tarımı tehdit etmektedir. Bu durumun
önüne mutlaka geçilmelidir,
• Aile çiftçiliği yapanlar eğitim, yayın, örgütlenme, yerinde kalkınma
konularında mutlaka desteğe gereksinimi duyuyorlar. Bununla ilgili
analitik politikaların izlenmesi gereklidir,
• Aile çiftçiliğinin Türkiye’nin vazgeçilmez gerçeği, burada sürdürülebilirlik daha fazla dikkate alınmalı ve buna
yönelik alt yapı oluşturulmalıdır.
Sempozyum sonunda Düzenleme
Kurulu’nda yer alan, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden; Dr.
Yener Ataseven, Dr. Özdal Köksal,
Uzman Murat Köseçavuş ve Burcu
Akdeniz Ekbiç’e teşekkür belgesi
verildi.
Köy-Koop Haber Kasım 2014
TARIM
Tahıl Üretimi 2014 Yılında
Bir Önceki Yıla Göre %12,7
Oranında Azalacak
»» Tahıl üretim miktarının 2014 yılında bir önceki yıla
göre %12,7 oranında azalarak yaklaşık 32,7 milyon ton
olacağı tahmin edildi.
Bir önceki yıla göre buğday üretiminin
%13,8 oranında azalarak 19 milyon
ton, arpa üretiminin %20,3 oranında azalarak 6,3 milyon ton, çeltik
üretiminin %7,8 oranında azalarak
830 bin ton, dane mısır üretiminin
%0,8 oranında artarak yaklaşık 6
milyon ton olması öngörüldü.
Baklagillerin önemli
ürünlerinden nohutun
%11,1 oranında azalarak
450 bin ton, kırmızı
mercimeğin %16,5 oranında
azalarak 330 bin ton, yumru
bitkilerden patatesin ise
%5,4 oranında artarak
yaklaşık 4,2 milyon ton
olacağı tahmin edildi.
Yağlı tohumlardan ayçiçeği üretiminin %7,4 oranında artış göstererek
1,6 milyon ton olması öngörüldü.
Tütün üretiminin %22,2 oranında
azalarak 70 bin ton, kütlü pamuk
üretiminin %4,4 oranında artarak
yaklaşık 2,4 milyon ton, şeker pancarı üretiminin %2,3 oranında artarak 16,9 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edildi.
Sebze üretiminin 2014 yılında bir
önceki yıla göre artacağı tahmin
edildi.
Sebze ürünleri üretim miktarının
2014 yılında bir önceki yıla göre
%0,7 oranında artarak yaklaşık 28,7
milyon ton olacağı tahmin edildi.
Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler %4,9 oranında
azalırken, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzelerde %2,3 oranında, meyvesi için yetiştirilen
sebzelerde ise %1,4 oranında artış
olacağı öngörüldü.
Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden domateste %1,5, hıyarda
%5,6 oranında artış olurken, sivri biberde %3,3, dolmalık biberde %6,9,
kuru soğanda %7,1 oranında azalış
olacağı tahmin edildi.
Meyve üretiminin 2014 yılında bir
önceki yıla göre azalacağı tahmin
edildi.
Meyve ürünlerinin üretim miktarının 2014 yılında bir önceki yıla göre
%6,2 oranında azalarak 17,1 milyon
ton olacağı tahmin edildi.
Meyveler içinde önemli ürünlerin
üretim miktarlarına bakıldığında,
bir önceki yıla göre elmada %21,
şeftalide %4,5, kirazda %10,1, kayısıda %65,4 oranında azalış, muzda
%17,6, zeytinde %5,5 oranında artış
olacağı öngörüldü.
Turunçgil meyvelerinden mandalinanın %12,1 oranında artacağı, sert
kabuklu meyvelerden fındığın %25,
cevizin %13,9 oranında azalacağı
tahmin edildi.
Üzüm üretiminde %4,1 ve incirde ise
%0,5 oranında artış olacağı öngörüldü.
Ülkemizde yetiştirilen tarımsal
ürünlerin üretim miktarlarına ilişkin tahminler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'ndan (GTHB)
alınmakta ve Resmi İstatistik Programı kapsamında TÜİK tarafından
yayımlanmaktadır. Ayrıca, şeker
pancarı üretim miktarı Şeker Kurumu, tütün üretim miktarı Tütün ve
Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu,
haşhaş (kapsül, tohum) üretim miktarı Toprak Mahsulleri Ofisi Genel
Müdürlüğü'nden derlenmektedir.
(tuik.gov.tr)
Milli Birlik Heyeti Kanada’daki Uluslararası
Kooperatifler Zirvesi’ne Katıldı
»» 5-9 Ekim 2014 tarihleri arasında Quebec’de yapılan ve 80 ülkeden 3000’den fazla
kooperatifçinin katıldığı Uluslararası Kooperatifler Zirve’sinin sonuç bildirgesinde
kooperatiflerin toplam 1 Milyar ortak, 250 milyon istihdam ve 3 Trilyon Dolar iş
hacmini temsil ettiklerinin altı çizildi
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği heyeti, 5-9 Ekim 2014 tarihleri
arasında Kanada’nın Quebec kentinde yapılan Uluslararası Kooperatifler Zirvesi’ne katıldı. Genel
Başkan Muammer Niksarlı’nın
başkanlık ettiği heyette;Milli Kooperatifler Birliği Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Hüseyin Polat,
TÜRKKONUT Genel Başkan Yardımcısı ve TÜRKİYE KOOP Genel
Başkan Yardımcısı Mehmet Abidinoğlu, OR-KOOP Genel Başkanı
Cafer Yüksel ve Danışmanı Ünal
Örnek, TÜRKKENT Genel Başkanı
H. Mehmet Aksoy ve Genel Müdür
Serpil Aydoğuş ve Türk Kooperatifçilik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nail Öztaş bulundu.
Kooperatifçilik
araştırmaları sempozyumu
Quebec zirvesi öncesi hazırlık çalıştaylarının ilkini 5 Ekim tarihinde
yapılan kooperatifçilik araştırmaları sempozyumu teşkil etti. Hüseyin
Polat’ın “Türkiye’de Kırsal ve Kentsel İstihdam Yaratmada Kooperatifler” konulu araştırması ile katıldığı sempozyumda 5 gruba ayrılmış
toplam 65 bildiri sunuldu. Polat’ın
kırsal kesimden üç (ORKOOP,
PANKOBİRLİK ve FİSKOBİRLİK),
kentsel kesimden de iki (TÜRKKONUT ve TÜRKKENT) kooperatif
seçerek bunların istihdam yaratmada oynadıkları rolünün incelendiği araştırması, Zirveye sunulan
bildirilerin yayınlanacağı kitapta
yer alacak.
ICA Konut’un çalıştayı: Konut
Kooperatifleri için Yasal Çerçeve
Çalıştayda çeşitli ülkelerdeki konut
kooperatifleri politikaları ve yasal
çerçeve tartışıldı. Bunlar arasında
Almanya, Çek Cumhuriyeti, Norveç,
İsveç ve ABD konut kooperatifleri
hakkında sunumlar yapıldı. Türk
heyeti bu sunumlara çeşitli sorularla
ve Türkiye’deki duruma ilişkin kısa
açıklamalarla katkıda bulundu.
Çin Heyeti ile görüşme
Niksarlı, Abidinoğlu ve Polat tarafından Çin Tedarik ve Pazarlama
Kooperatifleri Milli Federasyonu
Uluslararası İlişkiler Müdürü Zhang
Wangshu ile Çin’e yapılacak iş seyahatinin ayrıntıları üzerine bir görüşme yapıldı. Nisan ayında yapılan
ilk görüşmenin ardından yapılan
görüşmede; Kooperatifler arası karşılıklı mal alışverişinin ve sürdürülebilirliğinin sağlanması, ilkelerini,
tarafların yükümlülüklerini belirlemek amacıyla TÜRKİYE KOOP ile
China-Coop arasında bir çerçeve/iyi
niyet memorandumu yapılması konusunda mutabakata varıldı.
Zirvenin resmi açılışı ve
açılış sunumu
com
11
Zirvenin resmi açılışında; Kanada
Desjardins Kooperatifler Grubunun Başkanı ve CEO’su, Zirvenin
eş-ev sahibi,Bayan Monique Leroux, Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA Başkanı ve Zirvenin eş-ev
sahibi Dame Pauline Green, Quebec Kenti Belediye Başkanı (temsilcisi) Bay Regis Labeaume, Kanada
Hükümeti Altyapı, Toplumlar ve
Hükümetler arası İlişkiler Bakanı
Bay Denis Lebel, Quebec Hükümeti
Başbakanı Bay Philippe Couillard
birer konuşma yaptılar.
EXPO-Serginin açılışı
TÜRKİYE KOOP’ un maddi destek
sağladığı ICA standında 2015 Antalya Kongresi’ne ilişkin dokümanlar
dağıtıldı. Ayrıca TÜRKİYE KOOP’ un
gönderdiği Türkiye ve Antalya’ya ilişkin kısa filmler sürekli bant halinde
iki ekrandan yayınlandı. Antalya ve
Türkiye broşür ve afişleri de stantta
yer aldı.
Kooperatifler ve İstihdam:
Geleceğin olanakları
CICOPA Genel Sekreteri Bruno
Roelants’ın ekibi ile birlikte hazırlayıp sunduğu raporda kooperatiflerin küresel düzeyde tam ve geçici
statüde 250 milyon istihdam yarattıkları, bunun 223.6 Milyonunun
tarımsal kooperatifler tarafından
kendi hesabına çalışan kooperatif ortakları olduğu belirtildi. 26,4
Milyon kişinin de kooperatif ofislerinde istihdam edildikleri araştırma sonucu olarak ortaya çıktı. Rapora göre, kooperatiflerin yarattığı
istihdam, dünya çalışan nüfusunun
% 12’sine tekabül ediyor.
Türk kooperatifleri 2015
yılında B20’de temsil
edilmeli
ICA, gelecek yıl G20 Başkanlığının
Türkiye’ye geçmesi nedeni ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’nin
öncülüğünde Türk kooperatiflerinin de B20’de temsil edilmelerini
istiyor. Türk Heyetinden Niksarlı
Abidinoğlu ve Polat, Avustralya B20
üyesi Dr. Crane ve yardımcısı ile bir
araya gelerek yaptıkları görüşmeler
sonunda, Aralık ayına kadar Türk
Hükümeti ile temas kurularak belirlenecek bir kooperatif liderinin
(işletmeci /girişimci olması tercih
nedeni) B20’ye dahil edilmesi için
görüşmelerde bulunulacak.
Sürdürülebilir Kalkınma
Sürdürülebilir Kalkınma ile ilgili bir
sunum yapan Prof Jeffrey Sachs sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak için
ekonomik gelişmeyi sosyal katılımcılık ve küresel çevre sürdürülebilirliği ile birleştirecek bir yol bulunması gerektiğini belirterek; “Bugün,
daha önce hiç karşılaşmadığımız
farklı küresel sorunlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Toplumun bu hızda
evrilmesi durumunda, önümüzdeki
dönemde bu sorunların daha fazlası
ile karşılaşmamız bekleniyor. Bu savaşta kooperatifler farklı yaklaşımları nedeni ile yer alarak dünyanın
geleceğine olumlu katkılarda bulunabilirler.” dedi.
Tarımın geleceği: Kırsal
işletmecinin doğuşu
Hollanda Rabobank Yönetim Kurulu Üyesi Berry Marttin’in sunduğu
araştırmada kırsal alanda kurulmuş
birim kooperatiflerin amatör çiftçi
örgütleri olmaktan çıkıp kırsal işletmeler haline gelmesinde tarımsal
kredinin ve teknik destek hizmetlerinin nasıl kullanılması gerektiğini
örneklerle anlattı. Rabobank’ın yerel üreticilerin bankası olarak bu
konuda pek çok ülkeye yardımcı ve
destek olduğunu anlatan Marttin,
tarımın geleceğinin kırsal üreticilerin kırsal işletmecilere dönüşmesi
ile belirleneceğini söyledi.
Yerel Kalkınma için
Kolektif Çözümler
Küresel sorunların çözümünde
uluslararası çabaların yeterli olmadığı, bunun yerel düzeyde kişiler ve
kurumların kolektif çözüm üretmeleri ile desteklenmesi gerektiğinin
vurgulandı.
Gelişen ekonomilerde
kooperatifler ve mütüeller:
İş olanakları ve yeni
pazarlar
ORKOOP Genel Başkanı Cafer Yüksel panelist olarak katıldığı oturumda; kooperatiflerin yeni pazarlarda etkili olabilmeleri ve yeni ürün
türleri geliştirebilmeleri ve nihayet
sürdürülebilir olmaları için inovasyonun önemine dikkat çekildi.
Kooperatif Onyılı için
Strateji Belgesi
ICA’nın 2012 yılında hazırlattığı
Strateji Belgesinin uygulamasına
dönük sonuçların değerlendirildiği
forumda Strateji Belgesinin belirlediği 5 temel konuda (kimlik, sürdürülebilirlik, katılımcılık, sermaye ve
yasal çerçeve) neler yapıldığı ve bu
Zirveye sunulan araştırma raporları ve bulgularının 2020’ye kadar geçecek sürede ne ölçüde stratejinin
uygulanmasına katkıda bulunabilecekleri irdelendi.
Uluslararası Kooperatifler Zirvesi
sonuç bildirgesinde özetle;
• Daha etkili kooperatiflere gereksinim olduğu,
• Ortaklarının ve toplumun gereksinmelerini daha iyi karşılayabilmek için daha güçlü ve inovatif/
yaratıcı kooperatiflerin olması gerektiği,
• Kooperatiflerin gıda güvenliğine
katkıda bulunmaları,
• Kooperatiflerin istihdam yaratmadaki öncü rollerini sürdürmeye
devam etmeleri,
• Kooperatifler sağlık ve bakım hizmetlerine ulaşımı iyileştirmek için
gösterdikleri çabalarını artırmaları
konularına yer verildi.
12
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
RÖPORTAJ
“Toplam ekilebilir tarım alanlarımızın
%1’inde organik tarım yapıyoruz ”
Röportaj:
Emel TUĞRUL
»» Son yıllarda önemi daha fazla anlaşılan doğal kaynakların durumu, enerji sorunu, nüfus artışı, göç, kentleşme
sorunu, tarım alanlarındaki sorunlar, sağlıklı ve yeterli gıda üretimi sorunu, çevre kirliliği ve doğal dengenin bozulması
gibi yaşanılan sorunları üzerine Organik Tarım daha önemli hale geldi. Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Üniversitesi
Kırıkkale Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı ve Organik Tarım Programı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Taşın Erol ile
oranik tarımı ve Üniversitenin Organik Tarım Programı hakkında konuştuk.
Organik ürünlerin
konvansiyonel
ürünlerden bir
miktar pahalı olması
dünyanın farklı
bölgelerinde de
olmaktadır. Bunun en
önemli sebebi organik
üretim metodu daha
fazla işgücüne
Köy-Koop Haber - Okurlarımız için
kendinizi tanıtır mısınız?
Yrd. Doç.Dr. Taşkın Erol - 1974 yılı
Ardanuç/Artvin doğumluyum. 1994
yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri mezun
olduktan sonra 1997 yılında Ankara
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Tarla Bitkileri Bölümü Çayır Mera ve
Yembitkileri Anabilim dalında yüksek
lisansımı tamamladım. 1996-2010
yılları arasında Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Haymana Araştırma
ve Uygulama çiftliğinde uzman olarak
görev yaptım. 2007 yılında doktoramı
tamamladım. 2010 yılında Kırıkkale
Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim
bölümü Organik Tarım programında
Dr. Öğr. Gör. olarak göreve başladım.
2012 yılında Yrd. Doç. Ünvanı aldım.
2012 yılından bu yana Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısıyım aynı zamanda Organik Tarım programı öğretim
üyesiyim.
K.K. - Üniversiteleri sanat ve bilimin çok farklı alanlarında bilgi ve yeniliklerin üretildiği ve
öğretildiği yerler olarak biliyoruz. Sanayi ise genelde ihtiyaç
duyulan teknolojik ürünlerin
üretildiği yerler. Bu bağlamda
teknolojik üretim olarak üniversitelerin görevi nedir?
T.E.- Üniversiteler sadece eğitim
merkezleri değil aynı zamanda
teknoloji üretim merkezleri de
olmak zorundadır. Yeni buluşlar
ve yeni teknolojilerin üretildiği denendiği topluma yön verecek merkezler olmak zorundadır. Yenilikleri takip
eden bunları kendi bölgesine adapte
eden yaptığı araştırmaların sonuçlarını ekonomiye ve patente dönüştüren,
sanayi kuruluşları ve paydaşları ile
birlikte ortak projeler yapıp sektörün
ülkemizde ve dünyada rekabet edebilir hale getiren araştırma bilim ve ya-
dayalı olması ve
bununda maliyetleri
artırmasıdır. Bu
fiyat farkı Avrupa
ülkelerinde %10
değişmektedir.
Bizdeki organik ürün
miktarının az ve daha
çok ihracata yönelik
yeterli düzeyde ürün
ulaştırılamaması
fiyatların
yükselmesine sebep
olmaktadır.
yenilikçi, özgün, mesleki ahlaki değerlerine sahip, toplumsal değerlere saygılı mühendis ile işçi arasında köprü
kurabilecek üstün nitelikli ara teknik
eleman yetiştirmek ve ülke kalkınmasına katkıda bulunmaktır. Bizler organik tarım programı olarak bölgemizdeki paydaşlarımızla iletişim halinde
sorunlarını tespit edip bu sorunların
çözümüne katkıda bulunuyoruz.
şam merkezleri olmalıdır.
K.K.-Kırıkkale Meslek Yüksekokulu’ nda bu konuda neler yapıyorsunuz?
T.E.- Kırıkkale Meslek Yüksekokulu
11 bölüm içerisinde 15 program ile eğitim vermektedir. Gelişen teknoloji ile
birlikte iş dünyasının ihtiyaç duyduğu
ulusal ve uluslararası standartlarda
mesleki ve teknik eğitimin gerektirdiği bilgi ve beceriye sahip, bilimsel,
Yerel (yöresel) ürünler, yetiştirildiği
bölgeye özgün gıda ve el işi ürünlerinden oluşmaktadır. Yerel ürünlerin
kalitelerinde bir örnekliğin ve sürekliliğin sağlanması bu ürünlerin kültürel miras olarak korunmalarının yanı
sıra üreticilerinin gelirlerinin yükselmesini ve tüketicilerinin korunmasını
mümkün kılmaktadır. Yerel ürünün
üretimi doğal ve organik olabildiği
gibi konvansiyonel tarım tekniği ile
de üretilebilir.
213 farklı ürünü 769.014 hektar alanda 1.620.466 ton ürün üretmişlerdir.
Bu rakamlar üreticilerimizin organik
tarıma olan ilgisinin sürekli arttığının
en önemli göstergesidir.
K.K. - Peki, bu yeterli midir?
T.E.- Bizler bunu yeterli görmemekteyiz. Toplam ekilebilir tarım
alanlarımızın %1’inde organik tarım
yapmaktayız. Avrupa ülkelerinde bu
oran %5 ‘leri bulmaktadır. Tarım potansiyelimizi de dikkate alırsak daha
fazla alanda ve daha farklı ürünlerde
organik tarım yapabiliriz. Burada dikkat etmemiz gereken bu büyümenin
planlı ve ayakları yere basacak şekilde olmasıdır. Eğer bizler organik tarımda kullanılan girdileri ülkemizde
üretmeyi sağlayamazsak bu büyüme-
K.K. - Organik tarımın için birçok kavram duyuyoruz, bunun
sonucunda üreticilerimiz kafası karışmaktadır. Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
T.E.- Organik tarım dediğiniz gibi
birçok tanımı vardır. En basitinden
internetten tarama yaptığınızda bile
yüzlerce tanım görüyorsunuz, bu durum bir bakıma iyi bir bakıma bizlerin
canını sıkmaktadır. Çünkü konu ile
alakası olmayan kesimlerde bu konuda bir şeyler yazmakta ve bilgi kirliliği
olmaktadır. Organik tarım için bazı
ülkelerde biyolojik veya ekolojik tarım
kavramları da kullanılmaktadır, bunların hepsi aynı anlamdadır.
Bugün marketlerimizde
ya da pazarlarda doğal
ürün, yerel ürün ve organik
ürün adıyla bir çok ürün
bizlere sunulmaktadır.
Tüketicilerimiz bu üç ürün
arasındaki farkı tam olarak
bilmediği için kafaları
karışmaktadır. Doğal ya
da yerel ürünlerin organik
ürün gibi satışı da son derece
yaygındır.
Doğal ürün, her hangi bir katkı ya da
ile %30 arasında
olması iç piyasaya
dışarıdan her hangi bir kimyasal kullanmadan, bir ürünün doğada kendiliğinden yetişmesi veya sadece organik
gübre ve hayvansal gübrelerle yetiştirilmiş ürünler demektir. Ormanlardan kestane, ıhlamur ve kuşburnu eldesi doğal ürünlere örnek verilebilir.
Organik Tarım, üretimde kimyasal
girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve
sertifikalı tarımsal üretim biçimidir.
Tüm aşamaları yetkili kontrol kuruluşları tarafından belgelenmiş, belirlenmiş standartlar doğrultusunda uygulanan tarımsal üretim yöntemidir.
K.K. - Ülkemiz, organik tarımda
istenilen düzeyde mi?
T.E.- Organik tarım ile ilgili verileri
incelediğimizde gerek üretim gerek
çiftçi gerekse üretim anlamında sürekli artışlar görülmektedir. 2002 yılında
12.428 üretici 150 farklı ürün, 89.827
hektar alanda 310.125 ton ürün elde
etmiş iken 2013 yılında 60.797 üretici,
nin gerçekleşmesi zor ve sağlıksız olacaktır. Tüketici bilincinin oluşturulamaması, üreticinin talep ettiği doğru
ürünle buluşamaması da bizim için
gelişmenin önündeki en önemli sorunlardandır.
K.K. - Bir ürünün organik ürün
olduğunu nereden anlarız. Bu
konuda bilgi verir misiniz?
T.E.- Marketlerde raflarda bulunan
ve üzerinde “%100 organik” yazan her
ürün ne yazık ki istenilen koşullarda
üretilmiş anlamına gelmemektedir.
Bunun için organik ürün seçerken
özellikle paketleri, etiketleri çok iyi
bir şekilde okunmalıdır. Organik ürün
üretecek olan firmanın/müteşebbisin
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetki almış kontrol ve
sertifikasyon kuruluşlarından biriyle
sözleşme yapması zorunludur. Etiketlerinin üzerinde de bu kuruluşların
logoları, verdikleri sertifika numaraları ve “Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığından onaylı” ibaresi bulunmalıdır. Sertifikasyon numarası bulunmayan ürün ne yazık ki organik
ürün değildir.
K.K. - Ülkemizde bazı kesimlerin
organik ürünlerin hem pahalı
olması hem de organik üretimin
mevcut nüfusu beslemekte yetersiz kalacağı savı ile bu üretim
şekline şiddetle karşı çıktığını
görüyoruz. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?
T.E.- Organik ürünlerin konvansiyonel ürünlerden bir miktar pahalı
olması dünyanın farklı bölgelerinde
Köy-Koop Haber Kasım 2014
GÜNDEM
den sağlamaya başladılar. Gelişmekte olan ülkelerde organik üretim
modeli daha çok çevre bilincinden,
gelişmekte olan ülkelerde ise ürün
fiyatlarının daha fazla olmasından
kaynaklanana bir gelişme göstermektedir.
de olmaktadır. Bunun en önemli sebebi organik üretim metodu daha
fazla işgücüne dayalı olması ve bununda maliyetleri artırmasıdır. Bu
fiyat farkı Avrupa ülkelerinde %10
ile %30 arasında değişmektedir. Bizdeki organik ürün miktarının az ve
daha çok ihracata yönelik olması iç
piyasaya yeterli düzeyde ürün ulaştırılamaması fiyatların yükselmesine
sebep olmaktadır.
Ayrıca organik ürünlerin
fiyat mukayesesi
konvansiyonel ürünler
ile değil köy pazarında
satılan ürünler ile
karşılaştırıldığında aradaki
fiyat farkının tahmin
edilenin daha altında
olduğunu görürsünüz.
Tüketicilerimiz köy
pazarlarında satılan
ürünleri organik ürün
algısıyla satın almakta ve
gereğinden daha fazla para
ödemektedirler.
Organik üretim modelinin yaygınlaşması hem ürün fiyatlarını düşürecek hem de tüketiciye daha sağlıklı
ve güvenilir ürünler sunulmasını
sağlayacaktır.
K.K.-Organik tarım sadece gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde de hızla
yayılmaktadır. Bu durum büyük ölçüde tüketicilerin bilinçlenerek sağlıklı tüketime ve
çevreyi korumaya verdikleri
önemin giderek artmasından
kaynaklanmaktadır. Peki, hem
kendi sağlığımızı hem de yaşadığımız coğrafyayı koruma altına alan organik tarım nedir?
Amacı ve önemi nedir?
T.E.- Gelişmiş ülkeler tarım topraklarını gelişmekte olan ülkelere oranla daha fazla kirlettikleri için ürün
tedarikini gelişmekte olan ülkeler-
K.K. - Kırıkkale Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksekokulu
Bitkisel ve Hayvansal Üretim
Bölümü Organik Tarım Programı olarak neler yapıyorsunuz?
T.E.- Öncelikli olarak şunu belirtmem gerekir. Genç bir üniversiteyiz
ve gittikçe artan bir öğrenci potansiyelimiz mevcuttur. Organik Tarım
programımızda her yıl kontenjanımızın tamamına yakınını dolduruyoruz. Öğrencilerimize teorik eğitim
yanı sıra uygulama olarak bölümüzün uygulama serası, meyve bahçesi, laboratuvarda uygulamalı eğitim
vermekteyiz.
Organik tarım programı öğrencilerimizi son iki yıldır ulusal öğrenci
kongrelerine götürüp öğrencilerimiz bizlerin danışmanlığında bildiri
hazırlayıp hem poster hem de sözlü
sunu olarak katılmaktadır, öğrencilerimizde bu konuda büyük gayret
göstermektedirler. Ayrıca Ankara’ya
çok yakın olmamız öğrencilerimizin
Ankara’da bulunan organik tarım
pazarlarına götürüp orada uygulamalı eğitim vermekteyiz, öğrencilerimiz bu sayede orada bulunan hem
üretici hem de tüketicilerle sohbet
etmektedir.
Programımızda birinci yılın sonunda
öğrencilerimiz Türkiye’nin dört bir
yanında bulunan organik tarım çiftliklerine staja göndermekteyiz ve burada
öğrencilerimiz bizzat uygulamaları sahada görerek staj sonunda deneyimlerini bizlerle paylaşmaktadırlar.
13
Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvanların
Beslenmesinde Aspir Kullanımı
»» Geçmişte kumaş, kozmetik ürünler ve gıdaların renklendirilmesi (kırmızı ve sarı)
için yetiştirilen aspir bitkisi, günümüzde çoğunlukla yağ üretimi için endüstriyel
amaçla kültüre alınmaktadır.
FAO (2013) verilerine göre aspir tüm
Dünya’da yaklaşık 650 bin ton yetiştirilmiş ve dekara en yüksek verimin alındığı ülkeler arasında Türkiye 3. sırada yerini almıştır.
Aspir bitkisinin tohumu, yağı, küspesi ve kabuğu hayvan beslemede
yem hammaddesi olarak değerlendirilebilir. Aspir yağı insanların
beslenmesinde zeytinyağına eşdeğer bir besleyici değere sahiptir.
Aspir tohumu 6-9 mm uzunluğunda, parlak ve köşeli bir tane özelliğinde olup dışı kalın lifli bir kabuk
ile kaplıdır. Tohum genellikle % 3360 kabuk ve % 40-67 çekirdekten
oluşmaktadır. Kalın kabukluların
sindirimi güç olduğundan son yıllarda daha ince kabuklu varyeteler
de geliştirilmeye başlanmıştır.
Bütün aspir tohumu genellikle pet
hayvanlarının (kuş, hamster ve
tavşan gibi) yemlerinde kullanılmaktadır. Çiftlik hayvanlarının rasyonlarında kullanımı ise ekonomik
olmamaktadır.
Aspir tohumundan soğuk pres, ekspeller veya solvent ekstraksiyon
yöntemleri ile yağı alınarak küspe
elde edilebilir. Elde edilen küspe
hayvanların beslenmesinde protein
kaynağı olarak kullanılabilir. Küspenin kalitesi tohumun kabuk oranı ve küspede kalan yağ miktarı ile
yakından ilişkilidir. Protein oranı %
20-25 (kabuklu tohumdan elde edilen) ile % 40 ’ın (kabuksuz tohumdan elde edilen) üzerinde olabilir.
Aspir küspesi, soya küspesi ile kıyaslandığında amino asit (lisin, metiyonin ve isolösin) miktarı ve yararlanılabilirliği bakımından yetersiz
olduğu görülmüştür. Buna karşın,
iyi bir fosfor, çinko ve demir ile biotin, riboflavin ve niasin kaynağıdır.
Aspir kabuğunda yaklaşık % 60 ham
selüloz ve % 21 lignin bulunmaktadır. Oldukça düşük lezzetlidir ve
besi hayvanlarında canlı ağırlık artışını olumsuz yönde etkiler. Ancak
geviş getiren hayvanlarda kaba yem
ihtiyacının karşılanmasında sınırlı
miktarlarda da olsa kullanılabilir.
Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü
Aspir küspesi geviş getiren hayvanların yemlerinde soya, pamuk
tohumu veya keten tohumu küspesi yerine yeterli düzeyde enerji
sağlamak koşuluyla belli oranlarda
kullanılabilir. Ancak aşırı miktarda
kullanılması durumunda performansı düşürdüğü unutulmamalıdır. Aspir küspesinin diğer küspelere göre hafif acımsı ve lezzetsiz
olduğu bununla birlikte rasyonda
diğer yemlerle karıştırıldığında
tüketiminde herhangi bir sorunla
karşılaşılmadığı bildirilmektedir.
Aspir tohum ve kabuğunun rasyonlarda kullanımı oldukça sınırlı miktarlarda gerçekleşmektedir. Tohum
ve kabukta selüloz oranı yüksek olduğundan rasyonda fazla miktarda
kullanılmaları sonucu hayvan performansında düşmeler görülebilir.
Besi sığırlarında aspir tohumunun
hayvan başına günde 1.1 kg’dan
fazla verilmesi performansı olumsuz yönde etkilemektedir (Walker,
2006). Aspir kabuğunun sindirilebilirliği düşük olmasına rağmen
rasyon enerji ve protein dengesinin
yeterli olması durumunda gelişmeyi olumsuz etkilemediği, kesif yemce zengin beslenen besi sığırlarında
hacimce yer kaplaması bakımından
rumende tokluk hissinin yaratılmasına yardımcı olacağı belirtilmektedir (Kohler et al., 1965).
Süt inekleri ile yapılan araştırmalarda aspir küspesinin sütün tadı ve
kokusu üzerine olumsuz etki yapmadığı rasyonlarda kullanılabileceğini göstermiştir. Düşük süt verimli
ineklerde 3 kg pamuk tohumu küspesi yerine 3.75 kg aspir küspesinin
ikame edilebileceği kaydedilmiştir
(El-Shinnawy et al., 1979). Burada dikkat edilmesi gereken diğer
önemli husus herhangi bir hammadde yerine ikame edilecek ürün
hayvana alıştırılarak yedirilmelidir.
Yani miktarlar her geçen gün tedrici
olarak azar azar artırılmalı, ani yem
değişikliklerinden kaçınılmalıdır.
Aspir küspesi belli oranlarda besi
sığırlarının rasyonlarında da kullanılabilmektedir. Besi yeminde %
18-35 oranlarında kullanılan aspir
küspesinin yem tüketimi ve lezzetini olumsuz etkilemediği, hayvanların günlük 1.4 kg’dan fazla canlı
ağırlık artışı sağladıkları görülmüştür (Voicu et al., 2009).
Düşük kaliteli ot veya samanla beslenen koyunların rasyonlarında aspir küspesi kullanımı ile arpa/üre
karışımlı yeme nazaran daha iyi
canlı ağırlık artışı ve yapağı gelişimi
sağlandığı tespit edilmiştir (Dixon
et al., 2003a; Dixon et al., 2003b).
Başka bir araştırmada ise, günde
350 g aspir küspesi ilave edilen
yemlerle beslenen kuzularda yem
tüketimi, yemin sindirilebilirliği ve
yemden yararlanma ile hayvanın
performansının iyileştiği bildirilmiştir (Dessie et al., 2010).
Kaynak
Heuzé V., Tran G., Chapoutot P., Bastianelli D., Lebas F., Renaudeau D., 2012.
Safflower (Carthamus tinctorius) seeds and
oil meal. Feedipedia.org. A programme by
INRA, CIRAD, AFZ and FAO. http://www.
feedipedia.org/node/49
Milli Parkları Yok Edecek Düzenleme
Danıştay’dan Döndü
»» Danıştay, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 18 Mart
2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Parklar
Yönetmeliği’nde değişiklik getiren düzenlemeyi durdurdu.
Orman Mühendisleri Odası’nın
açtığı davaya bakan Danıştay
6. Dairesi, içme suyu temini
gerekçe gösterilerek yönetmeliğe eklenen ve milli parklarda
yapılaşmanın önünü açacağı belirtilen “ve kamu yararı
açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arz eden”
ifadelerinin hukuka uyarlılığı
bulunmadığına hükmederek
yürütmesini durdurdu.
Ülke genelindeki 40 ‘Milli
Park’ın geleceğini etkileyecek
olan Yönetmeliğin 5. Maddesine
tartışma yaratan şu ifadeler eklendi: “Ancak; içme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve
kamu yararı açısından vazgeçilmez
ve kesin bir zorunluluk arz eden
tesisler için uzun devreli gelişme
planı/gelişme planı şartı aranmaz.
İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan bu tesisler uzun
devreli gelişme planlarına/gelişme
planlarına işlenir.”
Oybirliği ile alınan Danıştay kararında, dava
konusu Yönetmelik değişikliğinin, davalı idare
yönünden dahi açık ve
anlaşılır kural içermediği vurgulanarak, “üstün
kamu yararı taşıyan içme
suyu temini açısından
aciliyet
gösterebilecek
durumların sayım suretiyle belirlenmesi yerine
yasanın uygulanmasının
yönetmelikle yapılması yolundaki 22. maddesine aykırı
olarak alt idari işlemlere bırakıldığı
görülmektedir” ifadelerine yer verilirken, “ve” bağlacı eklenerek yönetmeliğe getirilen değişikliğin hukuka uygun olmadığının altı çizildi.
14
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
EKONOMİ
Türk Kooperatifçilik Tarihine Bir Not -III»» Bademler Kooperatifinin Çalışma Biçimi
Her işletmenin bir amacı ve bu amacını gerçekleştirmek için bir yönetim,
yönlendirme sorunu vardır. Kooperatif işletmenin amacını saptama ve
bu amaca ulaşmak için izlenecek
yöntemin literatürde de tam netlikle
açıklanabildiğini söylemek güçtür.
1970’lerde ILO ve FAO öncülüğünde
“Kooperatif İşletmeciliği” kavramını netleştirmek için bir dizi projeler güdeme getirilmiştir. Mahmut
Türkmenoğlu’nun Bademler Kooperatifindeki yönetim anlayışını ve
uygulamalarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi, Türkiye’de tarımsal
kalkınma kooperatiflerinin yönetimi
açısından önemli ip uçları verebilir.
Bu yazıda Bademler kooperatifinde
gözlemlemiş olan iki yaklaşımın aktarılmasıyla yetinilecektir:
Ortak Çalışma Düzeni
Bademler Kooperatifinin ana çalışma konusu, sera tesislerinin çalıştırılmasıdır. Sera tesisleri, kooperatifin mülkiyetinde bir üretim birimi
olduğundan kooperatif işletme bir
“üretim kooperatifi” niteliğindedir. Bu sistemin özü ortak çalışma ve
geliri emeğe göre ortaklar arasında
paylaştırmaktır. Bu sistemde önce
kooperatifte “ortak çalışma yöntemine” uyma kararını benimseyen
ortaklar belirlenir. Bu sistem içinde
çalışanlara , çalıştığı gün sayısına
göre “avans ücret” ödenecektir.
Hesap dönemi bitiminde kooperatifin elde ettiği “net fazla”nın yarısı
kooperatifin sermayesine eklenecek,
geri kalanın bir kısmı çalışan ortaklara işin miktarı ve kalitesi dikkate
alınarak risturn olarak dağıtılacaktır. Kooperatifte kullanılan emek
miktarını ölçme yöntemleri, ödeme
şekilleri bizzat ortakların katılımıyla
belirlenecektir. Sistemin özü “çalışan da ortaklar, paylaşan da ortaklar” şeklinde somutlaştırılmıştı.
Parasal katkı yöntemi
Bu yöntem kooperatifin finansman
sorununu çözmek için geliştirilmiş-
tir. Kişisel tasarrufu bulunan ortakların tasarruflarını kooperatife çekmek için önerilmiştir. Kooperatif,
tasarruflarını banka yerine kooperatife getiren ortaklarına , en az banka
faizi kadar getiri sağlamalarını garanti edecektir. Yıl sonu nihai hesaplar sonunda kooperatif işletmenin
net kazancının bir kısmı kooperatife
parasal katkı yapanlara tahsis edilebilecektir. Böylece ortak kooperatife
verdiği parası karşılığında “banka
faizi + fazladan düşen pay” şeklinde gelir elde edecektir[2]. Özellikle son çeyrek yüzyıldır gelişmiş
batı ülkeleri kooperatiflerinin dış
finansman konusunda benzer yasal
düzenlemeler yaptığı dikkate alınırsa, sistemin 1980’lerde Bademler’de
uygulanması daha da ilginç bir görünüm kazanmaktadır.
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
1980’li yılların ilk yarsında
ortaya konulan bu
çalışma şeklini kooperatif
yöneticileri şöyle
somutlaştırmışlardır:
KENDİ TESİSLERİMİZDE
KENDİ EMEĞİMİZLE
KENDİ SERMAYEMİZLE
ÜRETELİM
ÜRETTİĞİMİZİ
KENDİ İRADEMİZLE
KATKIMIZ ORANINDA
BÖLÜŞELİM
Bu yöntemlerin kooperatif işletmede
tam olarak uygulandığını söylemek
mümkün değildir. Ancak kooperatifçilik teorisi ile son derecede uyumlu
olan bu yöntemler, uygulamaya rahatlıkla aktarılabilecek yöntemlerdir.
Mahmut Türkmenoğlu, Bademler
kooperatifinin çalıştırılması konusuyla sürekli meşgul olmuştur.
Nitekim hasta yatağında bile kooperatif içinde teknik olarak, ekonomik olarak, sosyal olarak köyde neler yapılması gerektiği konusunda
düşüncelerini sürekli arkadaşlarını
mektuplarla iletmiştir. Köy ve koo-
peratif yöneticilerinin bu önerileri
dikkatle inceleyerek belirli bir program çerçevesinde uygulamaya aktarmaları gerekir.
Sonuç
1960’larda dış ülkelere işçi göndermede, proje üreten ve uygulayan
Köy Kalkınma Kooperatiflerine öncelik tanınması, Türkiye kırsalında
kooperatiflerin hızla artmasında itici
bir güç olmuştur. Bademler özelinde de bu olgu gözlemlenmektedir.
Ancak bu oluşum, 1960’lar Türkiye’sinde eğitim düzeyinin ilkokul
düzeyini bile aşamadığı kırsal kesim
insanının kooperatifçiliğin fiziksel
ve düşünsel boyutuyla ilk kez ciddi bir şekilde karşılaşmasına neden
olmuştur. Bademler bu karşılaşmada lideriyle, halkıyla daha hazırlıklı
görülmektedir. Buna rağmen Bademler Kooperatifi çeşitli güçlüklerle karşılaşmıştır. Kooperatifçilik
olgusuyla ilk kez karşılaşan kırsal insanların bu hareketi hemen benimseyebileceğini kabul etmek mümkün
değildir. Bademler kooperatifinin
uzun yıllar süren mücadelesinde
yaşanan sorunlar Türk kooperatifçiliğinin de sorunlarıdır. Bu sorunları
şöylece özetlemek mümkündür :
• Ortakların ve yerel halkın tasarruflarının kooperatiflere çekilmesinde
karşılaşılan güçlükler;
• Kooperatiflerin teknik işlerini sürekli
izleyebilecek, sorunları anında saptayıp
çözebilecek proje üretebilen mühendislik,
danışmanlık hizmetlerini yerine getirebilecek teknik kadro istihdamında karşılaşılan
güçlükler;
• Kredi alma işlemlerinin, yatırım teşvik işlemlerinin takibi, ihracat-ithalat konusunda
gerekli hizmetleri yapabilen, resmi makamlar nezdinde kooperatifleri rahatlıkla temsil edebilen uzman yönetici ve
bürokrat istihdamında karşılaşılan
güçlükler;
• Bazı gerekli ve zorunlu hizmetlerin
bir ödeme gerektirdiğinin kırsal kesim insanında yeterince algılanamamış olması ;
• Mevcut mevzuatı sürekli izleyebilen, bunların kooperatiflere getirdiği
kolaylıkların ve/veya güçlüklerin neler olduğunu kırsal kesim kooperatiflerine taşıyabilen gerekli kişilerin
/kurumların olmayışı.
Aslında sorun tarımla köy ayrımının
Türkiye’de tam olarak birbirinden
ayrışmamış olmasından kaynaklanmaktadır. 1960’lardan buyana
izlediği mücadele ile Bademler Kooperatifi, Mahmut Türkmenoğlu
öncülüğünde, köylülükten kurtulma
mücadelesi vermektedir. Köylülükten kurtulmanın en önemli göstergesi “tarımın sanayileşmesi”dir.
Bugünkü seraları ile Bademler bu
konuda çok önemli bir adım atmış ,
ama henüz bu süreci tamamlayamamıştır. 1975’de Bademler’e gelen bir
gazeteciye kooperatifte bulunan bir
konuğun[3] dediği gibi “gerçi köy
sanayi kurulacaktır, ama bu sanayi tekelleşen sermaye ile hangi koşullar altında rekabet edebilecektir.
(Orada) bulunan konuğun ortaya
koyduğu gibi “… bu oldukça politik; her şeyden önce politik yapıyı
belirlemek, ortaya koymak lazımdır”[4] . Köy ölçeğinde sanayileşme
yerine kırsal bölge düzeyinde ölçek
büyüklüğünü göz ardı etmeyen bir
sanayileşme üzerinde durmak daha
gerçekçi olacaktır.
Bademler Tarımsal
Kalkınma Kooperatifi,
yukarıda sıralanan
sorunların ortaya
çıkmasında,
çözümlenmesinde ve / veya
çözümlenememesinde
önemli bir örnek olaydır.
Belki daha uzun süre de örnek olaylığını sürdürecektir. “Hem kırsal
alanda kooperatifçiliği uygulamak isteyenler, hem de kırsal
alandaki bu gelişmeleri engellemek isteyenlerin yararlanabileceği bir örnek.”[5]
Dr. Ayhan ÇIKIN, Bademler, 25
Aralık 1992.
[1] 25 Aralık 1992.
“Bademler
Köyü Kalkınma Kooperatifi’nin 30.
Kuruluş Yıldönümü ve Mahmut
Türkmenoğlu’nu Anma Toplantısında Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN tarafından yapılan konuşma
[2]Ne yazık ki Türkiye’deki ticari ve
Bankacılık mevzuatı bu uygulamanın
gerçekleşmesine izin vermemektedir.
[3] Yazıda adı verilmeyen konuk Dr.
Ayhan ÇIKIN’dır.
[4] Dinç-Füsun TAYANÇ, “Bademler
Köyü Kalkınma Kooperatifi: Dünü,
Bugünü, yarını”, Milliyet gazetesi,
1975.
[5]Dinç-Füsun TAYANÇ, a.g.m.
Tarımsal Yatırım Projelerine Yüzde 50 Hibe Desteği
»» Yürütülmekte olan kırsal kalkınma çalışmalarının etkinliklerinin artırılması ve kırsal toplumda belirli bir kapasitenin oluşturulmasına ilişkin
bazı yatırım projelerine yüzde 50 hibe desteği verilecek.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’
nın “Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” 26 Ekim 2014 Tarihli ve 29157
Sayılı Resmi Gazete’de yayımladı.
Tebliğ ile doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasını dikkate alarak,
kırsal alanda gelir düzeyinin yükseltilmesi, tarımsal üretim ve tarıma dayalı sanayi entegrasyonunun
sağlanması için küçük ve orta ölçekli
işletmelerin desteklenmesi, tarımsal
pazarlama altyapısının geliştirilmesi, gıda güvenliğinin güçlendirilmesi, kırsal alanda alternatif gelir
kaynaklarının oluşturulması, yürütülmekte olan kırsal kalkınma çalışmalarının etkinliklerinin artırılması
ve kırsal toplumda belirli bir kapasitenin oluşturulmasına ilişkin usul ve
esaslar belirlendi.
Ekonomik yatırımlar destekleme
programı kapsamında, tarımsal
ürünlerin işlenmesi, depolanması
ve paketlenmesine yönelik yeni tesislerin yapımı, tarımsal ürünlerin
işlenmesi, depolanması ve paketlen-
mesine yönelik mevcut faal olan
veya olmayan tesislerin kapasite
artırımı ve teknoloji yenilenmesi, tarımsal ürünlerin işlenmesi,
depolanması ve paketlenmesine
yönelik kısmen yapılmış yatırımların tamamlanması, alternatif
enerji kaynakları kullanan yeni
seraların yapımı, tarımsal faaliyetlere yönelik yapılmış veya
yapılacak tesislerde kullanılmak
üzere, alternatif enerji kaynaklarından jeotermal ve biyogazdan ısı veya
elektrik üreten tesisler ile güneş ve
rüzgar enerjisinden elektrik üreten
tesislerin yapımı, tarımsal üretime
yönelik modern sabit yatırımlar,
hayvansal orjinli gübre işlenmesi,
paketlenmesi ve depolanması hibe
desteği kapsamında değerlendirilecek.
Ekonomik yatırım konularında
hibeye esas proje gideri şu bedelleri geçemeyecek:
“Bitkisel ürün işlenmesi, paketlenmesi
ve depolanmasına yönelik yatırımlardan yaş meyve sebze tasnif, paketleme
ve depolama yatırımları için 3 milyon
lirayı, bunun dışında kalan yatırımlar
için 1 milyon lirayı, hayvansal ürün işlenmesi, paketlenmesi ve depolanmasına yönelik yatırımlara 3 milyon lirayı, su ürünleri işlenmesi, paketlenmesi
ve depolanmasına yönelik yatırımlara
3 milyon lirayı, hayvansal orjinli gübre
işlenmesi, paketlenmesi ve depolanmasına yönelik yatırımlara 1 milyon
lirayı, alternatif enerji kaynakları kullanan yeni seraların yapımına yönelik
yatırımlara 1 milyon lirayı, soğuk hava
deposu yapımına yönelik yeni yatırımlara 1 milyon lirayı, çelik silo yapımına
yönelik yeni yatırımlara milyon lirayı,
tebliğ kapsamında bulunan konularla ilgili tarımsal faaliyetlere yönelik
yapılmış veya yapılacak tesislerde
kullanılmak üzere; alternatif enerji
kaynaklarından jeotermal ve
biyogazdan ısı veya elektrik
üreten tesisler ile güneş ve
rüzgar enerjisinden elektrik
üreten tesislerin yapımına
yönelik yeni yatırımlara 1 milyon lirayı, tarımsal üretime
yönelik modern sabit yatırımlardan mantar yetiştiriciliği
ve kültür balıkçılığına yönelik
sabit yatırımlara 1 milyon lirayı büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine
yönelik sabit yatırımlara 1,5 milyon lirayı küçükbaş ve kanatlı hayvan yetiştiriciliğine yönelik sabit yatırımlarda 1
milyon lirayı geçemeyecek.”
Un ve karma yem konularında yeni
yatırım tesisi başvuruları kabul edilmeyecek. Çay konusunda sadece yaş
çay üretiminin yapıldığı illerdeki
başvurular kabul edilecek.
Tarımsal ürünlerin depolanmasına
yönelik yeni tesis başvurularında sadece çelik silo ve soğuk hava deposu
hibe desteği kapsamında değerlendirilecek. Yatırımcılar bu tebliğ kapsamında ekonomik yatırım konularında sadece bir adet proje başvuruda
bulunabilecek.
Yatırımın gerektirdiği inşaat
alımlarına ve makine alım giderlerine de destek var
Yatırım uygulamalarına ait, inşaat
işleri alım giderlerine, makine, ekipman ve malzeme alım giderlerine de
hibe desteği verilecek. Yatırımcılar
tarafından, proje kapsamında satın
alınacak ve hibe desteği verilecek
tüm makine, ekipman, malzeme ve
inşaat işleri ihale sonucunda belirlenen yüklenicilerle yapılacak sözleşmeler kapsamında sağlanacak.
İdari kısımlarla ilgili harcamalar,
hibeye esas inşaat giderinin yüzde
20’sini aşamayacak. Çelik silo, sera
ve soğuk hava deposu yatırımları
hariç, tüm yatırımlarda inşaat gideri hibeye esas proje tutarının yüzde
80’inden fazla olamayacak.
Yatırım projelerinin tamamlanma
tarihi 1 Aralık 2015 olarak belirlendi.
Bu tarihe kadar tamamlanamayan
projeler yatırımcıların talebi ve il
müdürlüğünün uygun görmesi halinde kendi kaynakları ile 90 günü
aşmamak üzere verilecek süre içinde
tamamlanacak.
Köy-Koop Haber Kasım 2014
TARIM ve HAYVANCILIK
Küresel Çevre Fonu (Gef)
15
»» Küreselleşme özellikle 1980’li yıllardan itibaren kullanılmaya başlayan ve toplumsal değişimi ifade eden bir kavramdır. Toplumsal değişim ise
ülkeler ve bu ülkelerde yaşayan insanlar arasında ticaret, iletişim, bilgi ve teknoloji transferlerinde sınırların kalkması ve dünyanın küçük bir köy
haline gelmesidir.
Dünyadaki bu hızlı değişimlere paralel olarak giderek artan nüfusun
gıda, su ve enerji ihtiyaçlarının nasıl
karşılanacağı sorununu da gündeme
gelmiştir. Artan bu ihtiyaçların karşılanması için yapılan tüm aktiviteler
ve ileri teknoloji uygulamaları çevre
üzerinde bir baskı oluşturmaya başlamıştır. Bu baskı gelecek kuşakları
ciddi anlamda tehdit eden küresel
ve yerel boyutlarda çevre kirliliğine
yol açmaktadır. Dünyadaki ulusal ve
uluslararası kuruluşlar çevre kirliliğine karşı doğayı korumak ve doğal
dengedeki sürdürebilirliği sağlamak
amacıyla değişik önlemler alma çalışmaları yapmaktadırlar. Bu önlemlerden bir tanesi de Küresel Çevre
Fonu(GEF)’nun oluşturulmasıdır.
Küresel Çevre Fonu(Global Environment Facility-GEF) küresel çevrenin
korunmasını amaçlayan BM Kalkınma Programı (UNDP), BM Çevre
Programı (UNEP) ve Dünya Bankası
tarafından yönetilen ortak bir çevre
programıdır. Bu fon, küresel çevreyi
korumak ve çevresel sürdürülebilirliği
geliştirmeyi teşvik etmek için Dünya
Bankası tarafından 1 milyar $ değerindeki pilot bir program olarak 1991
yılında kurulmuştur. Küresel Çevre
Fonu 183 ülkenin uluslararası enstitülerinin, hükümetlerinin, sivil toplum
kuruluşlarının ve özel sektörünün küresel çevre sorunlarına çözüm bulmak
için bir araya geldikleri bir uluslararası ortaklıktır. Küresel Çevre Fonu
165’den fazla gelişmekte olan ülkelerdeki 3900 tane projeye 13.5milyar $
hibe desteği ve eş-finansman şeklinde
de 65 milyar $ değerinde destekleme
sağlamıştır (http://www.thegef.org/
gef/whatisgef).
Bağımsız bir finansal kurum olan
GEF, uluslararası sözleşmelerdeki
hedefleriyle birlikte, 23 yıldır gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kalkınma projeleri ve programları kapsamında sürdürülebilir kalkınmayı
desteklemek amacıyla her ülkenin
ulusal önceliklerine göre şu alanlara
destek sağlamaktadır:
• Biyoçeşitlilik
• İklim Değişikliği
• Uluslararası Sular
• Ozon Tabakasının Delinmesi
• Toprak Bozulması
• Kimyasallar (Kalıcı Organik Kirleticiler- POPs) ve Atıklar
• Sürdürülebilir Orman Yönetimi
Bir ülkenin GEF projesi
sunabilmesi için şu
özellikleri taşıması gerekir :
• Biyolojik çeşitlilik ve iklim değişikliği konusunda yürürlükte bulunan
Uluslararası Sözleşmelere taraf olması
Son Değerlendirme
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ysa,
ağaçların ‘yerine konacağı’ görüşünde. Bakanlık, ‘Endüstriyel Ağaçlandırma Eylem Planı’nı ‘orman kaynaklarının sürdürülebilir biçimde
işletilmesi ve orman endüstrisinin
ihtiyaç duyduğu odun hammadde-
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
• Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nin hibe programından veya Dünya Bankası’nın kredi
programından yararlanabiliyor olması
• Projenin küresel öneme sahip olması
• GEF İdari Odak Noktası’nın proje
için onayı
Her ülkenin GEF projesi
sunabilen kuruluşları
şunlardır :
• Kamu Kurumları
GEF Finansı
Bittikten Sonra
Proje Etkileri
Devam Eder
CEO Onayı
Proje Dökümanının
2 haftalık Konsey
İncelemesi
»» Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ülkenin odun
hammaddesi ihtiyacını karşılama gerekçesiyle
hazırladığı ‘Endüstriyel Ağaçlandırma Eylem Planı’
çerçevesinde, Çanakkale merkezinde 64.5 hektar
kızılçam ormanı kesildi.
2043’e kadar 8 bin 421
hektar kesilecek
Dr. Nezaket CÖMERT
Fikir Geliştirme
Proje Kimlik
Formu (PIF)
64,5 Hektarlık Kızılçam Ormanı,
‘Odun’ İçin Kesildi
Çanakkale Orman İşletme Müdürü
Metin Uygun, ‘mevcut şartlarda böyle bir ormanın 60-65 yılda oluştuğunu‘ itiraf edip, ‘kesilen sahayı 35-40
yıl gibi kısa sürede yeniden ortaya
çıkaracaklarını’ savundu. Proje kapsamında geçen yıl da Çanakkale’de
141 hektarlık kızılçam ormanındaki
ağaçlar kesilmişti.
Kesilen ağaçların bulunduğu orman, Çanakkale merkezdeki Radar
Tepesi’nde
bulunuyordu.
‘Çanakkale’nin en güzel ormanı‘ olarak bilinen bölgedeki proje, vatandaşın da tepkisini çekti. Proje hakkında
bilgi sahibi olmayan ve Radar Tepesi
mevkiinde ormanın kesildiğini gören bazı vatandaşlar, aynı ormana
çok uzun yıllar sonra kavuşabilecekleri için bu tepki gösterdi.
• Akademik Kurumlar
• Özel sektör
• Sivil Toplum Kuruluşları (STK)
• Ulusal Kurumlar
• Uluslararası Kuruluşlar
• Yerel Yönetimler
Talep Seçeneği
Proje Hazırlama
Hibesi (PPG)
CEO Tarafından
PIF’ın Onayı
(ve PPG)
Proje Teklif
Hazırlama
3 tip GEF projesi vardır:
1. Büyük Ölçekli Proje: GEF
Fonu’ ndan talep edilen hibe miktarının 1 milyon ABD Doları’ndan
yüksek olduğu proje türüdür. Hükümetler bu fona doğrudan başvurabilirler.
2. Orta Ölçekli Proje: GEF
Fonu’ndan talep edilen hibe miktarının 1 milyon ABD Doları’ndan
düşük, 50.000 ABD Doları’ndan
yüksek olduğu proje türüdür.Hükümetler, sivil toplum kuruluşları
(STK), akademik kurumlar, ulusal
ve uluslararası kurumlar ve özel sektör işletmeleri tarafından hazırlanan
projeler bu fondan faydalanabilirler.
3. Küçük Ölçekli Projeler (SGP):
GEF Fonu’ndan talep edilen hibe
miktarının 50.000 ABD Doları’na
kadar olduğu proje türüdür. Bu fon
sadece sivil toplum kuruluşları ve
topluluk örgütlerinin başvurularına
açıktır.
Bu projeler, GEF Proje Döngüsü
içindeki prosedüre göre hazırlanır
ve teslim edilir. Örneğin Orta Ölçekli
Proje Döngüsü Şekil 1’de gösterilmiştir
GEF SGP ve Sivil Toplum
Kuruluşları
GEF Küçük Destek Programı (SGP)
Küresel Çevre Fonunun (GEF)
bir parçasıdır.1992 yılında Rio de
Janeiro’da düzenlenen Dünya Zirvesinde alınan kararalar doğrultusunda
içeriği, görevi ve yönetimine ilişkin
kuralları belirlenerek başlatılmıştır.
SGP Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı (UNDP) tarafından uygulanır ve Birleşmiş Milletler Proje
Hizmetleri Ofisi (UNOPS) tarafından 127 ülkede yürütülür. Sivil toplum kuruluşlarının ve yerel toplulukların biyolojik çeşitliliğin korunması
ve sürdürülebilirliği, iklim değişikliği ve mücadele faaliyetlerine yönelik
küresel çevreye fayda sağlayabilecek
yenilikçi projelerine fon ve tecrübe
desteği sağlar. Bu programın temel
felsefesi ‘‘Yerel Hareket, Küresel
Koruma’’ ilkesine dayanır (http://
www.tr.undp.org/ ).
Sonuç olarak, gelecek kuşaklara
daha sağlıklı bir çevre bırakmayı ve
sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen Küresel Çevre Fonu(GEF) ve
özellikle sivil toplum kuruluşlarının faydalanabileceği Küçük Destek
Programı (SGP)’na yönelik farkındalığı daha çok yaygınlaştırarak,
küresel çevreyi korumaya yönelik
projelerin sayısı arttırılmalıdır. Bu
tip projelerin hayata geçirilmesi ise
insan ve çevre arasındaki gereksinimlere ilişkin hassas dengenin kurulmasına yardımcı olacaktır.
KAYNAKLAR
1. http://www.thegef.org/gef/whatisgef
2. http://www.tr.undp.org
3. http://did.cevreorman.gov.tr
Meyve Üretim Azaldı, Sebzedeki Artış Cılız Kaldı
»» Son dönemde artan gıda fiyatları tüketicilerin alım gücünü eritirken, TÜİK’in
açıklamış olduğu 2014 yılı meyve ve sebze üretimi verileri de kaygıları artırdı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
2014 yılında tahıl ve meyve üretiminin azaldığını, sebze üretiminde
ise hafif artış olduğunu açıkladı.
TÜİK’in Bitkisel Üretim 2’nci Tahmin Verileri’ne göre; üretim miktarları bir önceki yıla kıyasla tahıllarda %6,5 ve meyvelerde %6,2
oranında düşerken, sadece sebzede
%0,7 oranında artış kaydedildi.
çıktı. Baklagillerin önemli ürünlerinden kırmızı mercimek yüzde
16,5 azalarak 330 bin tona ve nohut
üretimi de yüzde 11,1 oranında azalarak 450 bin tona geriledi.
Meyve Üretiminde Sert
Düşüş 1,1 Milyon Ton
Geriledi
Tahıl ve Baklagiller
Geriledi
sinin karşılanması için‘ hazırlamıştı.
Çanakkale Orman İşletme Müdürü
Metin Uygun da, projeyi savunarak
35-40 yıl gibi ‘kısa bir sürede‘ yeniden ağaçlandırma vaat etti:
”Burada, 40 yaşın üzerindeki ağaçlar
kesiliyor. Kesilen sahayı en kısa sürede hazırlayarak bu yılın sonunda
veya gelecek yılın başında bölgenin
yapısına uygun hızlı büyüyen türlerle ağaçlandırma yapacağız. Mevcut şartlarda böyle bir orman 60-65
yılda oluşuyor. Bu projedeki hedef,
hem ülkenin odun hammaddesi ihtiyacını karşılamak, hem de kesilen
sahayı 35-40 yıl gibi kısa bir sürede
yeniden ortaya çıkarmak.”
Uygun, 2043 yılına kadar Çanakkale
genelinde toplam 8 bin 421 hektar
ormanın kesileceğini de açıkladı.
TÜİK’in verilerine göre, bu yıl gerçekleşen tahıl üretim miktarı, bir
önceki yıla kıyasla yüzde 12,7 oranında azalarak 32 milyon 700 bin
tona geriledi.
TÜİK verilerine göre, bu yıl üretilen
toplam meyve ürünleri miktarı, bin
önceki yıla kıyasla yüzde 6,2 azalarak yaklaşık 17 milyon 100 bin tona
geriledi.
TÜİK verileri itibariyle arpa üretimi yüzde 20,3 oranında azalarak 6
milyon 300 bin tona, buğday üretimi yüzde 13,8 oranında azalarak 19
milyon tona, çeltik üretimi de yüzde
7,8 oranında azalarak 830 bin tona
gerilerken, mısır üretimi ise sadece
yüzde 0,8’lik artışla 6 milyon tona
Sebze Üretiminde Artış
Yaşandı
TÜİK’e göre, bu yıl gerçekleşen toplam sebze ürünleri üretim miktarının, bin önceki yıla kıyasla, yüzde
0,7 artarak yaklaşık 28 milyon 700
bin tona çıkacağı öngörüldü.
Sebze ürünleri alt gruplarında
üretim miktarları incelendiğinde,
yumru ve kök sebzeler ortalama
yüzde 4,9 oranında azalırken, diğer
sebzelerde ise yüzde 2,3 oranında
ve meyvesi için yetiştirilen sebzelerde de yüzde 1,4 oranında artış
olacağı belirlendi. Yumru bitkilerden patatesin üretiminin de yüzde
5,4 artarak, 4 milyon 200 bin tona
çıktığı kaydedildi.
TÜİK verileri itibariyle sebzeler
grubunun öne çıkan ürünleri incelendiğinde ise; salatalıkta yüzde
5,6 oranında ve domateste yüzde
1,5 oranında artış olurken, sivribiberde yüzde 33 oranında, dolmalık
biberde yüzde 6,9 oranında ve kuru
soğanda da 7,1 oranında gerileme
yaşanacağı belirtildi.
16
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
KOOPERATİF
AB’de Süt Kooperatifleri
»» Sizlere bu sayıda, AB süt sektöründeki yaşanan son gelişmeler ışığında kooperatiflerin giderek
artan öneminden ve üstlendikleri yeni sorumluluklardan bahsedeceğim.
Süt tarım sektörünün en önemli ürünlerinden biridir. Ülkenin temel besin ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra tarım sanayinin ekonomik açıdan değerli girdisidir.
Süt, Avrupa Birliği ülkeleri içinde ekonomik açıdan en önemli tarımsal ürünlerden biridir. Avrupalı süt üreticileri 2011
yılında 127 milyon ton süt üreterek, Avrupa’daki toplam 45 milyar Euro değerindeki yiyecek ve içecek sanayisinin toplam
cirosunun %13’ünü üretmişlerdir. Türkiye’ de ise; 12,2 milyon ton süt üretilerek,
24.000 civarında gıda maddesi üreten
tesisten oluşan gıda sanayinin yaklaşık
%16’sını oluşturmaktadır. Türkiye, bu süt
üretimi ile 642 milyon ton olan dünya süt
üretimi sıralamasında Türkiye 16. Sırada
yer almaktadır.
Avrupa Birliği’nde üretilen
sütün %95’i kayıt altına
alınmakta ve sanayindeki
tesislere gitmekte iken bu oran
ülkemizde %50’nin altında
kalmaktadır.
AB’ye uyum süreci sonunda hızla gelişmekte olan sektör için geçen yıl AB kapıları açılmıştır. Bu başarının devam ettirilebilmesi için AB Ortak Tarım Politikası
ve Ortak Piyasa Düzenlemeleri içinde süte
yönelik olanlar ile ilgili uyum çalışmalarının sürdürülmesi ve ülkemizde istikrarlı,
düzenli, organize ve sistemli bir piyasa
yapısının oluşturulması gerekmektedir.
Süt, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikasının en bilinen Ortak Piyasa Düzenlerinden biridir. Bir piyasa düzeni oluşturulan
ilk ürünler arasında yer almaktadır. Önceleri üye ülkelerde kendine yeterliliği
amaçlayan bu düzenlemeler sonucunda
üretim hesap edilenden fazla artmış ve bir
zamanların meşhur süt tozu dağları oluşmuştur. Bu durum AB bütçesine büyük
yük olmaya başlayınca peş peşe reformlar
yaşanmıştır. Süt sektöründeki düzenlemeler ve kısıtlamalar getirilmeye çalışılan
bu reform uygulamaları sırasında genellikle başrolü üretici örgütleri oynamıştır.
Son 10 yılda yaşanan gelişmeler sonucunda 2013 yılı Aralık ayında yayınlanan yeni
mevzuatta bu durum daha da belirgin bir
hale gelmiştir. Bu kararların alınmasında
son yılarda yaşanan sıkıntıların büyük etkisi olmuştur. 2007 yılında görülen beklenmedik yüksek talep ve fiyatları takiben
2008 yılında süt ürünleri talebindeki kayma nedeniyle süt sektörü derin bir krize
girmiştir. Bu kriz, Süt Ürünleri Hakkında
Yüksek Düzeyde Uzman Grupları oluşturulmasına ve orta vadeden uzun vadeye
bir takım düzenlemelerin yapılmasına
neden olmuştur. Sonuçta süt sektörünün
piyasa yöneliminde, tedarik zincirinin
şeffaflığını arttırması gerektiği ortaya
çıkmıştır. Bununla ilgili olarak; sabit kotaların ve yüksek kurumsal fiyatların piyasada bir beceri eksikliğine yol açtığı, tedarik zinciri üzerindeki oyuncuların fiyat
değişimlerinin iletişimini zamanında yapamadıkları ve durumu iyi değerlendiremedikleri, üreticilerin zincirde oluşturulan katma değere yeterince katılamadığı
tespit edilmiştir. Bu tespitler doğrultusunda 2011 yılına gelindiğinde Ortak Tarım Politikasında gerekli düzenlemeler
yapılmıştır. Süt üreticileri, mandıracılar, tedarikçiler, perakendeciler şeklinde
uzayan değer zincirindeki bütün aktörler
uygulanan düzenlemeler karşısında pozisyonlarını almak zorunda kalmışlardır.
En son 2014/2015 yılında kota sisteminin
kaldırılması ve "paketlenmiş süt (milk
package)" olarak adlandırılan politika ile
sektörde önemli değişiklikler başlamıştır.
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma
Grubu Sorumlusu
Paketlenmiş süt ile ortaya konan politikalar, özellikle çiftçiler ve mandıracılar
arasındaki sözleşmeye dayalı ilişkileri ile
ilgilidir. Diğer taraftan mandıracılar ve
perakendeciler arasındaki giderek artan
fiyatlandırma ile ilgili yoğun ilişkinin ise
çiftçinin piyasada kaybetmesine neden
olduğu görülmüştür.
İşte bu aşamada süt ile ilgili üretici örgütlenmesi önem kazanmaktadır. Özellikle
süt kooperatiflerinin, piyasada rekabet
üzerine etkilerine ilişkin durumu tartışmalara neden olurken, Avrupa Birliği
tanınma kriterleri çerçevesinde kurulan ve piyasada yönetim görevi yapmayı
amaçlayan Üretici Örgütleri (Producer
Organisation-PO) ise kısa sürede yaygınlaşmalarına rağmen sektörde kooperatif
tabanlı olmadıkları zaman etkin olamadıkları gözlenmiştir. Piyasayı yönetebilmek için kooperatif yapısına sahip olmaları gerektiği durumu gün geçtikçe daha
fazla kabul görmektedir. Benzer durum
ABD için de geçerlidir. ABD’de politika
üreten ve piyasaya yön veren örgütler kooperatifler olarak kabul edilmektedir.
Avrupa Birliğinde yaşanan krizler
ve reform süreçleri üretici örgütlerinin bir araya gelmelerine ve üst
üretici örgütü kurmalarına neden
olmuştur. Hatta bunlar üye ülkeler
arası boyutlara kadar ulaşmıştır.
Avrupa Birliği’nde üretici örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu
Avrupa Süt Kurulu (The European
Milk Board - EMB) şemsiye bir üst
üretici örgütüdür.
Üye ülkelerin üretici örgütleri arasında
1999 yılında başlayan ilişkiler sonunda
2006 yılında merkezi Almanya’da olan
EMB kurulmuştur. Başlangıçta lobi faaliyetleri yürüten örgüt, gittikçe kooperatifler gibi ticari konulara ve Avrupa çapında
süt piyasasında pazarlık yapan bir örgüt
hüviyetine dönmeye başlayan örgütün AB
üesi olamayan 2 ve AB üyesi olan 12 ülkeden gelen 19 üyesi bulunmaktadır.
Avrupa Süt Kurulu (The
European Milk Board - EMB)
üyelerinin adları ülkelere
göre aşağıda verilmektedir.
Bu üretici örgütlerinin çoğu
bulundukları ülkede önemli
pazar payına sahiptirler.
1. Belçika: Milcherzeuger Interessengemeinschaft (MIG); Flemish Milk Board (FMB)
2. Danimarka: Landsforeningen af
Danske Mælkeproducenter (LDM)
3. Almanya: Arbeitsgemeinschaft
bäuerliche Landwirtschaft
(AbL); Bundesverband deutscher
Milchviehhalter (BDM)
4. Fransa: Organisation des producteurs
de lait (OPL); Association des
producteurs de lait indépendants (APLI)
5. İrlanda: Irish Creamery Milk Suppliers
Association (ICMSA)
6. Italya: APL della Pianura Padana
7. Luxemburg: Lëtzebuerger
Mëllechbaueren
8. Hırvatistan: Hrvatski Savez Udruga
Proizvoda Ca Mlijeka
9. Hollanda: Dutch Dairymen Board
(DDB); Nederlandse Melkveehouders
Vakbond
10. Avusturya: IG-Milch
11. İspanya: Organización de Productores
de leche (OPL)
12. İsviçre:: Bäuerliche
Interessengemeinschaft für Preis und
Marktkampf (BIG-M); Uniterre
13. İsveç: Sveriges Mjölkbönder
14. İngiltere/İskoçya: Dairy Farmers of
Scotland
Avrupa Komisyonu, gıda tedarik
zincirini geliştirmek amacıyla, gönüllü tarımsal üretici örgütlerinin
oluşmasını teşvik ederek tarımsal
sektörün yapılandırılmasını ve sağlamlaştırılmasını geliştirmek ve kolaylaştırmak amacındadır.
Politika yapma sürecini desteklemek için
üye ülkeler başarılı kooperatiflerin ve üretici örgütlerinin etkinliği artırmak ve yaygınlaştırmak için etkin destek önlemleri
sağlamaya çalışmaktadırlar. ”Çiftçi Kooperatifleri için Destek (SFC)” adlı geniş
kapsamlı bir çalışma başlatılmıştır. Buna
göre, AB’deki tarımsal üretici örgütlerinin
oluşumunu teşvik eden Avrupa Komisyonu desteklerin kendi ortak örgütlerini
kurmak ve güçlendirmek isteyen üreticiler tarafından kullanılmasını sağlamaya
yöneltilmektedir. Burada üretici örgütünün tüzel kişiliği, hem politika belirlemeye ve hem piyasayı yönlendirmeye yönelik kurumsal çerçevesini belirlemektedir.
Buna göre üretici örgüt bir yandan gıda
zinciri içinde pozisyonuna bir yandan da
iç yönetişime ve birlikte yönetime ilişkin
gücüne göre performansı belirlemektedir.
Üreticilerin süt ürünleri piyasasındaki yapısal sorunlara yönelik
gerekli müdahaleleri yapan örgüt
kooperatiflerdir. Üreticiler süt işleyicilerinin ve perakendecilerin pazarda
giderek artan sorunlarının etkisiyle süt
ürünleri piyasasındaki çift taraflı dengesizlikleri telafi edebilmek için hem kooperatif üyesi olarak hem de pazarlık işlerini
organize eden kuruluşların üyesi olarak
verdikleri kararlar arasında bir denge
sağlamak zorunda kalmaktadırlar. Bu
durum kooperatiflerin klasik demokratik
kontrol ve kendini yönetim ilkelerinde ve
iç yönetişim ve kontrole dayalı yani daha
dışa açık ve paydaşlar ile birlikte yönetim
modeline yönelmeye neden olmaktadır.
Süt ürünleri piyasasındaki bir diğer problem Ortak Tarım Politikasının devam
eden reformlarından kaynaklanmaktadır. Liberalleşme ve yapısal değişiklikler
birçok süt üreticisinin varlığına tehdit
oluşturmaktadır. Üretici örgütleri, güçlerini pazarlık amacıyla kullanılabilirse, süt
üreticilerinin piyasada verdikleri rekabet
yarışında kendi kooperatifleri üzerindeki
kontrol kaybını telafi edebilecek doğal bir
Payra
»» 2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı
Geçen sayımızda paylaştığımız ana başlıklara bir ilave yapalım.
Aile çiftçiliğimiz devam ediyor mu?
Ülkemizde çiftçilik ailece yapılırdı. İnekleri
güderken (otlatırken)
dayanamayıp top oynamaya kaçtığım, sonucunda da bedelini
ödediğim günleri hiç
unutmam. Okuldan geldiğinde işlerin yoğunluğu nedeniyle tarlaya giren, gece ders çalışırken uyuyup kalan ablamın eğitimini sürdüremediğini sonradan anladım. Köylerimizde bu tür örnekler çok yaşanmıştır.
Yine o dönemlerde her ailenin kendini besleyen hatta
eşi-dostu, akrabası, konuğu ile paylaştığı süt, yoğurt,
sebze, (zerzevat) meyva, tavuk, yumurta yeterince
vardı. Üstelik sebze ve meyvalara ilaç atılmazdı. Domatesin sulandığını çok sonraları öğrendim. Veteriner köye geldiğinde aylardır görülmemiş, özlenmiş
(göresi gelmiş) olarak karşılanırdı. Payralarda yemek
molalarında karnı doyan gençlerin diğer arkadaşlarının yemeklerine bir tutam tuz atması en eğlenceli şakalardı. Koca Mustafa ağabeyimin tuza ulaşamayınca
toprak attığı günü hiç unutamam.
O zamanlar köylerimizde hırsızlık yoktu. Uyuşturucu kullanımı yoktu. Şimdi var, olupda o zamanlar
olmayanları yazmaya başlasak sayfalar yetmez. Ne
oldu bize? Dünyada ve Ülkemizde bir şeyler yapılırken bizler ve bizleri yönetenler ne yaptık? Şu anda ne
yapıyoruz? Köye gelip yaşayanlar köylü, kente göçüp
yaşayanlar kentli mi oldu?
Birleşmiş Milletler 2014 yılını ‘aile çiftçiliği’ yılı olarak
ilan ederken neyi amaçladı acaba?
Namuslu bilim insanları, toplum önderleri, kooperatifçi arkadaşlar, etkili veya etkisiz yetkili yerlerde duranlar. Bizler ne yapalım? Yalnızca özlemlerimizle mi
yaşayalım?
Duygu, düşünce ve eylem birliği yaptığımızda, ortak
amaçlarda birleşebildiğimizde ‘aile çiftçiliği’ ne tekrar
dönebilir miyiz acaba?
Daha iyiye ve daha güzele ulaşmamız dileğiyle.
müdahale olacaktır. Aynı zamanda üreticiler süt ürünleri
piyasasında perakendecilere
karşı pazarlık güçlerini kaybetmelerinden kaynaklanan
dengesizlikten dolayı Ortak
Tarım Politikalarının sağladığı korumayı da yeterince
kullanamamaktadırlar. Yani
fiyatlar üzerinde etkilerini
yitirmektedirler.
Bütün bu durumlar
karşısında üreticiler
bir yandan kotalar
kaldırıldığı
zaman haklarını
koruyabilmek,
amacıyla üretici
örgütlerine
üyeliklerini
sürdürmekte bir yan
da tüccarlarla yapılan
fiyat müzakerelerinde
kilit rol oynayabilme
güçlerini
kaybetmemek için
kooperatif üyelerini
devam ettirmekte ve
bunların her ikisini
tek çatı altında
birleştirebildiklerinde
büyük avantaj
yakalamaktadırlar.
Bu durum, AB’de üretici örgütleri ile ilgili rekabet kuralları açısından çeşitli tartışmalara neden olmaktadır.
AB’nin rekabet hukuku ile
tarım hukuku bu konuda çatışmakta ve rekabet hukuku-
nun bir takım sınırlamaları
gündeme gelmektedir. Fakat
yapılan görüşmeler ve rekabet hukuku içinde AB tarafında tanınmış üretici örgütlerine getirilen ayrıcalıklar
nedeniyle üretici örgütlerinin piyasada fiyat belirleyici güçleri halen bulunmaktadır. Özellikle kooperatif
üyeliğinden kaynaklanan çiğ
süt teslimat zorunluluğunun
olduğu kooperatif statüsünde yer alan üretici örgütleri,
rekabet hukukunun getirdiği
sınırlamalardan etkilenmemektedir.
Görüldüğü üzere, AB’deki
süt ile ilgili örgütler bir araya gelerek, hem piyasa yönelik pazarlama faaliyetlerini
hem de AB mevzuatının gerektirdiği kuralların yerine
getirilmesi ile ilgili gereklilikleri birlikte sağlayabilmek
amacıyla AB mevzuatına
göre kurulan üretici örgütlerini (PO) ve kooperatifleri
aynı yapı altında birleştirebilmenin yollarını arıyorlar.
Benzer sorunlar bizim ülkemizde de görülüyor. Belki de
bu açıdan bakınca en iyi yol;
bizdeki kooperatifler ile sektördeki diğer örgütleri kooperatif yapısını bozmadan
bir araya getiren ortak yeni
bir yapı oluşturmak olacaktır. Burada bütün tarafların
bir araya gelmesi için sektördeki kooperatiflerin önderlik
yapmaları konusunda büyük
sorumluluk düşmektedir.
Köy-Koop Haber Kasım 2014
HAYVAN HASTALIĞI
Koyun ve Keçi Vebası Hastalığı
17
»» Koyun ve keçi vebası hastalığı (PPR=Peste des Petits Ruminants); yüksek ateş, öksürük, sindirim sistemi cidarında kanama ve yaralar, mide ve
bağırsaklarda hastalık neticesinde ishal ile seyreden, bulaşma ve ölüm oranı yüksek bir mikrobik hastalıktır. Hastalık, sığır vebasına
çok benzemektedir.
Hastalık dünyada ilk defa 1942 yılında Batı Afrika’da Fildişi Sahili’nde
tanımlanmıştır. Günümüzde hastalık, Ekvator ve Sahara arasında kalan Afrika ülkeleri, Arap yarımadası,
Türkiye dâhil hemen tüm Ortadoğu
ülkeleri, Hindistan ve güneydoğu
Asya’da görülmektedir.
Ülkemizde ise ilk defa 1992
yılında Mardin/Kızıltepe’de
tespit edilmiş, daha
sonraki yıllarda ise hastalık
ülke genelinde yaygınlık
göstermiştir. Koyun ve keçi
vebası hastalığı ülkemizde
1997 yılında ihbarı mecburi
hastalıklar listesine
alınmıştır.
Halen görüldüğünde İl/İlçe Gıda
Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine bildirilmesi zorunlu
olan bir hastalıktır. Ülkemizde
1994-2009 yılları arasında yapılan
çalışmalarda hastalığın yaygın olduğu tespit edilmiştir.
Koyun ve keçi vebası, Türkiye’de
önemli kayıplara neden olan ekonomik açıdan önemli bir hastalıktır.
Hastalığın Bulaşması:
Doğal hastalık koyun ve keçilerde
görülür. Koyunlara kıyasla keçiler
hastalığa daha fazla duyarlıdır ve
koyunlardan klinik olarak daha ciddi
bir hastalık tablosu yaşamaktadırlar.
Genç hayvanlar ise yetişkin hayvanlardan daha hassastır.
Koyunlar, PPR’ye karşı nispeten
daha fazla dirençlidirler. Bazı durumlarda hasta keçilere yakın mesafede yaşayan koyunlar hastalıktan
etkilenmemişlerdir. 3-18 aylık yaştaki genç hayvanlar da erginlere göre
daha şiddetli olarak etkilenirler.
Salgınlar, yağışlı ya da soğuk kuru
mevsimlerde, hayvan hareketlerinin
yoğun olduğu dönemlerde ve doğum
mevsiminde daha sık görülmektedir.
Bulaşma, sindirim ve solunum yoluyladır. Hasta hayvanlarda göz yaşı,
burun akıntısı, salya ve gaita yüksek
oranda mikrop içerir. Hastalık, bulaşık materyallerle indirekt olarak
bulaşabilirse de en önemli bulaşma
yolu yakın temasla direkt bulaşmadır. Hastalık, genellikle mikrobu
alan ve henüz klinik belirti göstermeyen hayvanların sürüye sokulması ile başlar. Mikrop, hasta hayvanların tüm salgısı ve ifrazatıyla çevreye
yayılır.
ani yüksek ateş, depresyon, iştahsızlık ve solunum güçlüğü ile başlar.
Bazı olaylarda ağız ve göz içi cidarında yara ve kırmızılıklar görülerek
kısa sürede ölümle sonuçlanır. Sürünün %100’ünde hastalık yapar ve
%90 civarında ölümlere neden olur.
Şiddetli formu
Hayvanlar mikrobu aldıktan sonra
belirtilerin görülmesi 4-6 gündür.
Bazı olaylarda 3-10 gün arasında da
farklılık gösterir. Yüksek beden ısısını (41-42 0C), iştahsızlık, genel düşkünlük, burun ucunun kuruması ve
gözlerde kırmızılık takip eder. Başlangıçta berrak karakterde olan göz
ve burun akıntısı hastalık ilerledikçe
irinli bir hal alır. Yüksek ateşin görülmesinden 2-3 gün sonra diş etlerinden başlamak üzere dudaklarda,
dilde, yumuşak ve sert damakta ve
burun içinde yaralar şekillenir.
Hastalık ilerledikçe bu yaralar ülseratif bir hal alır ve ağızda pis bir
koku hissedilir. Öksürük çok sık
rastlanan bir diğer klinik belirtidir.
Bu dönemde irinli bir hal alan burun
akıntısı solunumu güçleştirir. İshalin başlaması ile beden ısısı düşer.
Bu dönemde gebe hayvanlarda düşük görülebilir. Solunum güçlüğü,
beden ısısının düşmesi ve sıvı kaybını takiben 8-10 gün içinde ölüm
şekillenir. Canlı kalan hayvanlar iki
hafta içinde iyileşebilirler.
Lokal ırkların doğal direncine, hayvanın yaşına, türüne ve alınan mikrop
miktarına bağlı olarak yetişkin hayvanlarda oldukça sık görülür. Hastalık süresi 10-15 gün kadardır. Hastalık
belirtileri belirgin değildir. Düzensiz
beden ısısının dışında herhangi bir
belirti görülmez dolayısıyla kolaylıkla gözden kaçabilir. Hastalığın gizli
formu hastalığın yayılması açısından
oldukça büyük öneme sahiptir.
Belgin GÜNAY
Veteriner Hekim
[email protected]
Resim 4: İshal
http:// www.fao. Org / DOCREP/
003/ X1703E/ X1703E00. HTM.
Resim 1: Gözyaşı akıntısı
Resim 3: Mukoprulent burun akıntısı
Koyun ve keçilerde PPR
hastalığının çıkmasından
sonra hastalığın çevreye
yayılması oldukça hızlıdır.
PPR görüldüğünde
uygulanacak karantina
tedbirleri ve hasta
hayvanların imhası
hastalığın yayılmasına
engel olur.
Hastalık çıkmadan önce
alınması gereken önlemler
• Sürüye yeni katılan hayvanların, en
az 21 gün sürüden ayrı tutulması,
Resim 5: Ağızda yaralar (H.Albayrak,
2007)
Hastalığın teşhisi
Koyun keçi vebasının (PPR) şiddetli
formunda klinik belirtiler hastalıktan şüphe edilmesi için yeterli olsa
da, çok şiddetli ve gizli formlarında diğer hastalıklarla karışması göz
önüne alınarak laboratuar muayeneleri ile kesin teşhis konulur.
Koyun keçi vebası hastalığından iyileşen hayvanlarda ömür boyu devam
ettiği düşünülen uzun süreli bir bağışıklık şekillenir. Yani aynı hayvanlar
tekrar bu hastalığa yakalanmazlar.
Bağışıklık kazanmış analarda oluşan
antikorlar kolostrumla (ağız sütüyle) yavruya geçer. Bu sayede yavru
doğduktan sonra 3-6 ay arası bağışık
kalır ve hastalığa yakalanmaz.
Hastalıktan korunma ve
kontrol
Resim 2. Gözlerde kızarıklık
Koyun keçi vebası hastalığı çok tehlikeli ve kısa bir sürede geniş bölgelere yayılabilen bir hastalıktır. İstisnai
durumların dışında her zaman hastalık görülmeyen ülke veya bölgelere
hasta hayvan girişleri ile nakledilmektedir. Bu nedenle mücadelede
hayvan hareketlerinin kontrolü büyük önem arz eder.
Yeni alınan hayvanın hastalık riski
taşıması göz önünde bulundurularak, ayrı bir yerde tutmanın maliyetinden ziyade sürünün içine direk
katıldığı zaman hastalık bulaştırması durumunda ortaya çıkacak ekonomik kayıp daha fazla olacaktır.
Hastalığın bağışıklığı
Çok şiddetli formu
Genellikle keçilerde veya genç hayvanlarda görülür. Hayvanlar mikrobu aldıktan sonra belirtilerin görülmesi 2 güne kadar düşer. Hastalık
b) Alınması gereken önlemler
Gizli formu
Hastalığın Belirtileri:
Koyun keçi vebasında hastalık belirtileri; hayvanın türüne, yaşına ve
alınan mikrop miktarına bağlı olarak çok şiddetli, şiddetli ve gizli seyredecek kadar değişen farklılıklar
gösterir. Tipik belirtiler, hastalığın
şiddetli formunda görülür. Ölüm
oranı hastalığın klinik seyrine ve
hastalanan hayvanların yaşına bağlı
olarak %3-80 arasında geniş sınırlar
içindedir.
4-6 aylıktır. Ayrıca bu hayvanlara ilk
aşılamadan 3-6 ay sonra ikinci aşılama yapılır. Hastalıktan şüpheli sürülere aşı uygulanmamalıdır.
a) Aşılama
PPR aşısı, Koyun keçi vebası (PPR)
hastalığına karşı koruyucu amaçla
kullanılır. Her yaşta hayvana uygulanabilir. Aşının herhangi bir yan
etkisi ve zararı bulunmamaktadır.
PPR aşısı gebe hayvanlara da güvenle uygulanmaktadır. Ancak aşılı
veya hastalık geçiren analardan doğan kuzu ve oğlaklarda maternal antikorların mevcudiyeti düşünülerek
bu hayvanlarda ilk aşılama zamanı
• Ağıl girişlerinde dezenfektan madde bulundurulması. (Hastalık etkeni
bilinen dezenfektanlara karşı oldukça duyarlıdır. Örnek olarak %2 çamaşır suyu kullanılabilir.)
• Ağıllara yabancıların ve hayvan
tüccarlarının tedbir almadan girmelerine izin verilmemesi,
• Ağıl birden fazla ise, her biri için
ayrı hayvan bakıcısı bulundurulması. Bu mümkün değilse hayvan bakıcılarının her bir ağılda elbise ve çizme değiştirmesinin sağlanması,
• Sağımdan önce ellerin ve kullanılacak malzemelerin temizliğine özen
gösterilmesi,
• Hayvanlara PPR aşısının uygulanması,
• Yeni alınacak hayvanlara PPR aşısının yapılıp yapılmadığının öğrenilmesi,
• Pazarda satılacak veya başka bir
yere nakledilecek hayvanlara en az
15 gün önceden PPR aşısının yaptırılması ve veteriner sağlık raporunun alınması,
• Şüpheli vakalarda Gıda Tarım
ve Hayvancılık İl/İlçe Müdürlüklerine haber verilmesi.
Hastalık çıktıktan sonra
alınması gereken önlemler
• Hasta veya hastalık şüphesi olan
hayvanların derhal ayrı bir yere alınması,
• Ağıla ve çiftliğe izinsiz hayvan ve
araç girişinin yasaklanması,
• Yem, saman, altlık gibi malzemelerin ağıldan giriş-çıkışlarının yasaklanması,
• Hasta hayvanla ilişkili yataklık ve
otların gömülmesi veya yakılması,
• Hayvan bakıcılarının ağıla özel elbise
ve çizme ile girmesinin sağlanması.
Kaynakça:
1. Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı(OIE),
Peste des Petits Ruminants Hastalığı,
http://www.oie.int/fileadmin/Home/
eng/Animal_Health_in_the_World/
docs/pdf/Disease_cards/PESTE_DES_
PETITS_RUMINANTS.pdf
2. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
09 Ekim 2012 tarih ve 22470 sayılı RG’de
yayımlanan Koyun ve Keçi Vebası Hastalığı Acil Eylem Planı,
3. Hayvan Sağlık, Koyun ve keçi vebası hastalığı, http://www.hayvansaglik.
com/node/6
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Orman
Tırtıl
Avcısı
[(Bilimsel Adı: Calosoma
sycophanta (L.) (Coleoptera
takımı: Carabidae familyası)]
Ülkemizde loboratuvar ortamındaki kitle halinde üretilerek,
daha çok orman zararlılarına
karşı biyolojik mücadele etmeni
olarak kullanılmaktadır. Ergeni,
ortalama 3-4 cm boya sahiptir.
Ergin rengi metalik yeşil, siyah
ve kahverengidir. Erginlerde üst
kanatlar kaynaşmıştır. Kanatlar
üzerinde boylamasına sıralar halinde küçük çukurcuklar bulunur.
Larvalar siyah renkli 4.5 cm boyundadır. Oluşan pupa serbest
yapıdadır. Bu pupa tipinde anten,
bacak ve kanat izleri vücut üzerinde serbest olarak bulunur. Pupa
dönemi toprak içerisinde geçirilir. Saldırdığı avlar ise Thaumetopoea solitaria (Sedir Keseböceği), Thaumetopoea pityocampa
(Çam Keseböceği), Hyphantria
cunea (Amerikan Beyaz Kelebeği) Euproctis chrysorrhoea (Altın
Kelebek), Dasychira pudibunda (Kızılkuyruklu Kayın Tırtılı)
Lymantria dispar (Sünger Örücüsü), Lymantria monacha (Rahibe Kelebeği), Tortrix viridana
(Yeşil Meşe Bükücüsü) ve Panolis
flammea adlı böceklerdir.
Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
18
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
TARIM
“Resim Hayal Ettirmiyorum,
İnsanlara Resim Gösteriyorum”
»» Köşemizin bu ayki konuğu; İstanbul’da yaşayan ama Bilecik, Gölpazar ilçesinde
çiftçilik yapan Selçuk Şahin. Anadolu Üniversitesi İşletme ve Pazarlama Bölümü
mezunu. Şahin, 5 yıl bankacılık yapmış, meşe külünden sabun yapıyor. Zeytin,
Zeytinyağı üretiyor, kiraz yetiştiriyor. Ürünlerini marka olma yolunda ilerletiyor.
Tarım yapmak isteyen gençlere örnek olacak bir başarı öyküsü.
Selçuk Şahin genç yaşta merak saldığı
tarıma gönül veren bir insan. Yaşadığı zorlukları meraklı kişiliği, çalışma azmi ve hırsıyla yenmiş. Yaptığı
projelerle babadan kalan arazisini
iki katına çıkartmış. İşte söyleşimiz.
Çiftliğinizde neler üretiyorsunuz?
Çiftliğimizin, 42 dönümünde ağırlıklı olarak Zeytin, Kiraz, Sebze üretmekteyiz. 20 bin zeytin ağacımız var.
80 dönümlük alanda ise kapama
Early Burlat kiraz yetiştiriciliği yapmaktayız. Bunun yanında zeytinyağı, meşe külünden sabun yapıyoruz.
Pazara yönelik mi iç tüketim
olarak mı yapıyorsunuz?
Benim bulunduğum mevkii
170-180 metrede. Asıl bizim
ilçemizde
(Gölpazarında)
540 metrede. Bu yüzden özellikle kiraz hasadını 15-20 gün
önce gerçekleştirebiliyorum.
Ürünleri aracılar vasıtasıyla
veya kendi aracımla marketlere veya hale gönderiyorum.
Sözleşme yapıyor musunuz firmalarla?
Hayır, sözleşme yapmıyorum. Kendi
sağladığım bağlantılarla çalışıyorum.
Peki, bölgede ihracatçı var mı?
Yaklaşık 10 Haziran gibi ihracatçı
geliyor. Yaklaşık 1 aylık sürede bölgenin kirazını toplayıp alıyorlar. Bölgede 32 kalibre üzerindeki kirazların
fiyatı 5,5-6 lira yapıyor. Ama benim
daha önce mayıs ayının ilk haftasında Early Burlat cinsi kirazlarım 5-6
liraya gidiyor.
Sebzeyi kendi ihtiyacımız kadar üretiyoruz. Ama son iki yıldır ürünleri
kurutmaya başladık. Biber, domates
kurutuyoruz. Ayrıca konserve yapıyoruz. Turşu yapmaya başladık. Son
dönemde çiftliğimizin ziyaretçi sayısı artmaya başladı.
Çiftliğinize kimler geliyor? Neden ziyaret ediyorlar?
Sosyal medyayı bu anlamda çok kullanıyoruz. Facebook’ta “Zeytin Boğaz
Çiftliği” adlı bir grubumuz var. Sayfa
oluşturduk. Facebook’ta 28 bin üyesi
bulunan ‘Ulusal Tohum Takas Merkezi’ grubuna katıldım. Burada çiftliğimizde üretmiş olduğumuz ürünlerle ilgili sürekli paylaşımlarımız
oluyor. Ürünlerimizi merak eden, ilgi
gösteren insanlarla iletişim halinde
oluyoruz. Bize buradan fiyat soranlar
oluyor. Özellikle zeytinyağı talep ediliyor. Meyve ve taze sebze tüketmek
isteyenler oldukça yoğun ilgi gösteriyorlar ürünlerimize. Ayrıca Gülpazarı Ürünleri diye de Facebook sayfası
açtım. Buradan da ürünlerimi tanıtıp, pazarlıyorum.
Siz ya da bölgenizdeki çiftçiler
tarımsal desteklemeler konusunda bilginiz var mı?
Makina Ekipman desteği olsun, ÇKS
belgesi alan herkese mazot desteği
gibi desteklerden haberimiz oluyor.
Peki, ajansların vermiş olduğu
AB’nin vermiş olduğu desteklemelerden haberdar mısınız?
Haberdarız sadece. Pratikte bölgemizde bu anlamda bir çalışma olmadı. Bizim üreticilerle bu konuları
paylaştığımızda talepleri var ama
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
gelin görün ki bu tip şeyler genelde
yerel yönetimler üzerinden yürüyor.
İlçenin ileri gelenleri bir araya gelseler de ortaya şimdiye kadar bir icraat çıkmadı. Bireysel arayışlarla iş
yapıyoruz. Ben çiftliğime konuk alıyorum, Kurşunlu Köyündeki kadın
üreticilerimiz evlerine konuk alıyor.
Bir şekilde kırsal turizm yapıyorsunuz?
Evet, Ulusal Tohum Takas Merkezi
ile yapılan etkinliklerle başladı bu
yeni durum.
Misafirleriniz nereden geliyor?
Kimler geliyor?
Yeni başlanıldığı için şimdilik
Marmaris’ten, İzmir’den, yurtdışında Almanya’dan gelen konuklarımız
oluyor.
Gelen konuklara evini açan insanlara bölgedeki diğer insanların tavrı ne oluyor?
Tohum Takas Şenliği yapıldığı döneme gelen konuların birçoğunu
Kurşunlu Köyü’nde bir ablamız ağılarken, önceden tanıdığımız kişileri
ilçe pansiyonlarında konuk ettik.
Özellikle öğrencinin olmadığı dönemde yani haziran ve eylül aylarında konaklama sorunumuz yok. Biz
500-1000 kişiyi ağırlayabiliriz. Bir
zamanlar acemi birliğimiz vardı. Burada birçok asker ailesine oda kiralayan da oldu. Aslında ilçede böyle bir
pratik var. Evinde birilerinin konuk
olmasına kimse karşı değil.
Bölgenizde kooperatifçilik var
mı?
Marmarabirlik İzmit’te zeytin olarak
en büyük üretici. Benim 20 bin yetişen zeytin ağacım var. Ülke kooperatifçiliğimizin yaşamış olduğumuz
tüm sıkıntı ve zorluklara rağmen tarımın geleceği olarak görüyorum.
Kaliteli diyebileceğimiz bir zeytinyağının asit oranı ne olmalı?
Zeytinyağı tebliğine göre, naturel
sızma zeytinyağın 0,2 ile 0,8 arasında olması gerekir. Ama 0,8’in üsünde 1’e 1,5’e kadar da zeytinyağlar var.
Asit değeri biraz yüksek ama bu tüketicinin damak tadıyla da ilgili. İyi
bir zeytinyağında asit değeri tam bir
belirteç değil.
Tüketici iyi bir zeytinyağında
neye dikkat edecek, üretici olarak sizin kıstasınız nedir?
Renk ve koku. Zeytinyağını kokladığınız zaman bir bahar esintisi, bir
çayır kokusu almak zorundasınız.
Erken hasat yağlarda bir de o zeytinyağını tattığınız zaman boğazınızda bir yanma hissetmek
zorundasınız. Yine erken hasat yağlarda bu oleik asidin
tam ayrışmadığını gösterir.
Yağında 28 derece altında
veya 27 derece soğuk presle
üretildiğini gösterir. 27-28
dereceyle 34 derecedeki 0-6
derecelik fark bile amino
asitlerin bazı değerli hatta
bazı varlığını bilmediğimiz,
keşfedemediğimiz
değerli
maddelerin uçtuğu da bahsediliyor.
Bunun için de 27-28 derecede üretip, dalından yeşilken içi de kızılken
topladığımız yağlardan üretirsek
bizim zeytinyağlarımız kalitelidir.
Bunu yapan markalar, firmalar var.
Ama bakıyorum fiyatlar korkunç.
Zeytinyağını kimlere satıyorsunuz?
Yakın çevreme, çiftlik yolunda tabelamızı görüp gelenlere, dost, akrabaya satıyorum. Çünkü 7 senedir
oluşmuş bir müşteri potansiyelimiz
de var.
Bölgenizin 10 yıl sonraki tarımsal yapısını nasıl görüyorsunuz
ve Türkiye’nin 10 yıl sonraki
yapısını nasıl görüyorsunuz?
Bu şekilde giderse ne olacak?
Çiftliği, çiftçiliği bırakacak mıyız? Küçük aile çiftçiliği özellikle sizin gibi olan işletmeler
ayakta mı kalacak? Yoksa büyük şirketler mi el atacak? Gözlemleriniz nasıl?
İlçemizde 2 büyük ovamız var. Birisi 40 bin dekarlık Karaağaç, diğeri
55 bin dekarlık Gölpazarı ovası. Bu
araziler düz ve sulaktır. Bunlardan
15 bin dönümü kim olduğunu bilmediğimiz kişilere satıldı. Bazıları ceviz, badem dikmeye başladı. Bazıları
tarlalarını aldıkları kişiye işlemeye
devam et diyor. Ama tapusu elinde
ilerde toplulaştırma olur mu diye
pozisyon alıyor bu bölgede. Bizim
bölgemiz hem ulaşım hem strateji
yönünden ideal bir bölge. Mermer
ocakları dışında doğamızı kirleten
hiç bir şey yok.
Birçok insan arazisini satıp hizmet
sektörüne dönüyor. Köylerden kentlere yoğun bir şekilde genç nüfusun
göç ettiğini görüyoruz.
AVM’lerin, üreticinin ürünlerine raflarında yer vermeleri gerekiyor. Kooperatiflerin ürünlerinin bu raflarda
yer alabilmesi için devletin destek
sağlaması gerektiğini düşünüyorum.
Yerinde istihdam sağlanmasıyla göçlerin önüne geçilmesi, aynı zamanda
kentlerde yaşanılan sorunların da
asgariye indirilmesini sağlayacaktır.
2014 Yılı Türkiye İlerleme
Raporu’nun Tarım Sektörü
Açısından Değerlendirilmesi
Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 8 Ekim 2014 tarihinde açıklanan “İlerleme
Raporu”nda Türkiye açısından birçok konuda değerlendirmeler yapıldı. Bu değerlendirmelerden bir tanesi de
11. fasıl olan “Tarım ve Kırsal Kalkınma” başlığı altında gerçekleşmiştir. Bu ayki
yazımda, 2014 yılı İlerleme
Raporu’nda 11. fasıl özelinde
Türkiye’de tarım sektörü açısından öne çıkan konuların
değerlendirmesini yapmaya
çalışacağım.
Öncelikle şunu belirtmek lazım.
İlerleme Raporları, Avrupa Birliği (AB) ile müzakere eden aday
ve potansiyel aday ülkelerin-yani
Türkiye gibi ülkelerin-Kopenhag
Kriterleri’ne uyum konusunda
son 1 yılda kaydettiği gelişmelerin yer aldığı belgeler olarak tanımlanabilir. Söz konusu Rapor
1998 yılından bu yana Türkiye
için hazırlanan Raporların 17.’si
olma özeliğini taşıyor. Açıklanan
Rapor’da Türkiye’nin AB üyeliğine
hazırlık sürecinde kaydettiği ilerlemeye ilişkin hem eleştiriler hem de
olumlu sözler yer alıyor.
2014 yılı İlerleme Raporu’nda Türkiye ile AB arasındaki siyasi ve
ekonomik kriterler değerlendirildikten sonra üyelik yükümlülüklerinin ifade edildiği 33 tane fasıl
yer alıyor. İşte, 11. fasıl “Tarım ve
Kırsal Kalkınma” da bunlardan
bir tanesidir. Bu yazımda, 11. fasla
ilişkin yapılan değerlendirmeleri
ele alacağım.
Yapılan genel değerlendirmelere
bakıldığında, 2013 yılında istihdamda tarım sektörünün payının
0,9 puan düşüşle %21,2’ye gerilediği ifade edilmiştir. Bu hususa ilaveten, istihdam edilen kadınların
yaklaşık üçte birinin tarım sektöründe ücretsiz çalışan aile bireyleri
olduğu ve tarım sektörünün GSYH
içindeki payının ise 0,5 puan düşerek %7,2 olduğu belirtilmiştir.
Yapılan bu genel değerlendirmelere
ilave olarak tarım sektörüne yönelik
özel konularda da bazı açıklamalar
yapılmıştır. Bunları maddeler halinde belirtmek istiyorum:
• Tarım bilgi sisteminin geliştirilmesinde ilerleme kaydedildiği, ancak tarım istatistikleri sisteminin
iyileştirilmesine yönelik strateji
belgesi henüz kabul edilmediği belirtilmiştir.
• Tarımsal destekleme politikaları
açısından Türkiye ile AB arasında
ortak bir yol izlenmediğine vurgu
yapılmıştır.
• 2014 yılı tarım bütçesinin arttığı
ifade edilmiştir.
• Entegre idare ve kontrol sisteminin önemli bir unsuru olan arazi
parsel tanımlama sisteminde gelişmelerin olduğu belirtilmiştir.
• Çiftlik Muhasebe Vergi Ağı’nın
genişletildiği ancak etkinliğinin
henüz değerlendirilmediği belirtilmiştir.
• AB’den canlı sığır, sığır eti ve türev
ürünlerin ithalatında Türkiye’nin
haksız kısıtlamalar uygulamaya
devam ettiği söylenmiştir.
• Tarımsal ürünlere ilişkin ticaret
anlaşması kapsamında Türkiye’nin
ikili yükümlülüklerini yerine getirmesi konusu vurgulanmıştır.
Bunlar, doğrudan tarım ile ilgili
olan değerlendirmelerdir. Bunla-
rın yanında ayrıca, kırsal kalkınma
ile ilgili olarak da söz konusu İlerleme Raporu’nda bazı ifadelere yer
verilmiştir. Bunları da şu şekilde
belirtmek gerekiyor:
• Katılım Öncesi Yardım Aracı-Kırsal Kalkınma Bileşeni (IPARD) uygulamasının gelişmesiyle birlikte
AB fonlarının kaybının önlendiğini
ifade edilmiştir.
• Türkiye’nin kırsal kalkınma konusunda güçlü bir proje stokunun
olduğuna yer verilmiştir.
• Tarım ve çevre üzerine tedbirlere
ilişkin olarak pilot bir tarım-çevre
tedbirinin uygulanmasına yönelik
hazırlıklar bakımından ilerleme
kaydedildiği vurgulanmıştır.
• Danışmanlık hizmetlerinin sağlanmasında sınırlı düzeyde gelişme
kaydedildiği belirtilmiştir.
• Ancak, Avrupa Yatırım Bankası
desteği dahil olmak üzere krediye
erişimin artırıldığı vurgulanmıştır.
Yukarıda belirtilen konuların dışında İlerleme Raporu’nda özel
olarak organik tarım konusuna
da yer verilmiştir. Bu konuya ilişkin mevzuatın AB müktesebatı ile
daha da uyumlu hale getirildiğine
vurgu yapılmıştır.
Sonuç olarak, İlerleme Raporu’na
göre tarım ve kırsal kalkınma alanında mevzuat uyumu bakımından
düzensiz bir ilerleme kaydedildiği vurgulanmıştır. Tarım sektörü
açısından birçok çalışma yapılmış
olmasına rağmen AB’nin değerlendirmesi başarısız olarak ifade edilmiştir. Tarım ve kırsal kalkınma
alanındaki hazırlıkların yetersiz
olduğu belirtilmiştir.
Bir değerlendirme de İktisadi Kalkınma Vakfı’nın hazırladığı yayından verelim. Söz konusu yayında
da belirtildiği gibi AB Komisyonu
her fasıla ilişkin olarak ilerlemeyi
“0, 1, 2, 3, 4” olarak puanlamaya
tabi tutuyor. Bu değerlendirmeye
göre 2013 yılında Türkiye’nin “Tarım ve Kırsal Kalkınma” faslına ait
puanı 1 yani “sınırlı ilerleme var”
şeklide iken 2014 yılı puanı ise 2
yani “bazı ilerlemeler var” derecesine yükselmiştir.
Aslında, bu tür bir değerlendirmenin yapılması bana şaşırtıcı gelmiyor. Yapılan çalışmaların yetersiz
olduğu ve daha fazla çalışmanın yapılması gerektiği belirtilerek 2006
yılında askıya alınan “Tarım ve
Kırsal Kalkınma” faslının açılmasının gündemde olmadığına işaret
edilmektedir. Rapor’dan “siz yine
çalışmalarınızı gerçekleştirin,
sonrasına bakarız” şeklinde bir
yaklaşımın sergilendiğini belirtmek
yanlış olmaz sanırım.
Önümüzdeki yılın tarım sektörü
açısından neler getireceğini hep
beraber göreceğiz. Ayrıca, yapılan
çalışmaların AB açısından yeterli
olup olmadığına da şahit olacağız.
Köy-Koop Haber Kasım 2014
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli okurlar,
Sizlere bu sayıda, Meksika’dan bal
üreten bir Kooperatifin başarı hikayesini sizlerle paylaşacağız. Kooperatiflerin organik ürün, sertifikalı
ürün üretmek ve adil ticaret yapmak
konusunda neler başarabileceğine
ve bu yolla göçü bile nasıl durdurabileceğine ilişkin güzel bir örnek.
Büyük Önder Atatürk’ü saygı ve rahmetle anıyoruz.
Miel Mexicana Volcan
Popocatépetl
Miel Mexicana Volcan Popocatépetl
Kooperatifi, 2001 yılında, 42 tane
küçük ölçekli çiftçi tarafından
Meksika’nın Cuernavaca şehrinde
kurulmuştur. Kooperatif tarafından
üretilen sertifikalı organik balın %
93’ü AB, ABD ve Japonya’ya ihraç
edilmektedir. İlk kurulduğu 2001
yılında, sadece 3 ton bal üretebilen
Kooperatif, günümüzde 10 farklı ülkeye organik ve adil ticaret sertifikalı
yıllık 500 tonun üzerinde bal ihracatı yapabilmektedir.
Morelos merkezli Kooperatif, çalışmalarını Meksika’nın 10 eyaletinde yürütmektedir. Fakat kooperatifin ortağı olan arıcıların çoğu,
Meksika’nın en büyük ikinci tepesi
olan ve karla kaplı Popocatepetl yanardağının eteklerinde faaliyetlerini
sürdürmektedirler. Burada geleneksel yöntemlerle bal üretilebilecek
yeterli alanın olunmasına rağmen,
başlangıçta yerel balda toksik kalıntılarla ve arılara verilen antibiyotikler
nedeniyle kaliteli bal üretilememiş.
Ancak 2004 yılından itibaren kooperatif, sertifikalı organik bal üretmeye
başlamış ve 42 ortağının hepsi sadece
en kaliteli balı üretmeye yönelmişler. Bal ayçiçeği, papatya, mesquite,
portakal, avakado, kaktüs, Meksika
leylağı, campanula ve gündüz sefası isimli 9 farklı tipte lokal çiçekten
üretilmektedir. Kooperatif aynı zamanda propolis, balmumu, polen ve
arı sütü pazarlamaktadır. Organik
ürünlerde uzmanlaşmış şirketler tarafından yıllık üretilen balın sadece
%10’nun Meksika’da pazarlanırken,
%90’nından fazlasını Avrupa, Japonya ve ABD’ye ihraç edilmektedir. Adil
ticaret sertifikası kooperatifin uluslararası pazarlara ulaşmasına yardımcı
Büyükşehir Yasası İle 17
Milyonu Aşan Köylü Nüfusu
6
Milyona
Kadar Düşürüldü
olmaktadır. Kooperatif yıllar boyunca ihracat, sürdürebilirlik, teknoloji
transferi, en iyi uygulamalar ve bal
kalitesi için birçok ulusal ve uluslararası ödüller kazanmıştır.
Kooperatif, kadını, yaşlısı, genci ve
yetişkini bölgedeki yerli halkı birleştirerek toplumsal bir birliktelik sağlamaktadır. Beş yıldır kooperatife danışmanlık yapan Beate Heıims; ortakların
hepsinin sınırlı kaynakları olan küçük
ölçekli üreticiler olduğunu söylerken,
kooperatifçiliğin transfer edilebilir,
başarılı bir sosyal girişim için iyi bir
formül olduğuna inandığını belirtmiş.
Girişimcilikte uzun vadeli ayakta kalabilmelerini, sürdürülebilirlik, eğitim
ve adil ticaret üzerinde durmalarına ve
bu temel ilkelerini ekonomik, ekolojik
ve sosyal yönleri ile entegre etmelerine
bağlı olduğunu söylemiş. Aynı zamanda bu faktörler arasındaki sinerjinin
başarısının uluslararası rekabet güçlerine ve örgütlenmelerine bağlı olduğunu ifade etmiştir.
Kooperatifleşmenin faydaları ortaklarının yanı sıra diğer arıcılara kadar
uzanmaktadır. Kooperatif her yıl
farklı eyaletlerde yaklaşık 80 tane
arıcıya ücretsiz eğitimler vermektedir. Aynı zamanda dayanışma, sorumluluk ve saygı değerlerinin uygulanması aracılığıyla sürdürülebilir
kalkınmayı teşvik etmek için sosyal
projeler geliştiren, çevreyi koruyan,
aile ve toplumun geçim kaynaklarını
iyileştirmeyi hedefleyen çalışmalar
da sürdürülmektedir.
Kooperatifin hedeflerinden birisi
ABD’ye yapılan göçü önlemek için iş
fırsatları yaratmaktır. Beate Heıims,
birçok Meksikalı erkeği ailesine daha
fazla para kazanmak için ABD’ye illegal olarak çalışmaya giderek ailelerini
yalnız bıraktığını ifade ediyor ve 2003
yılından beri kooperatif sayesinde
ABD’ye arıcılardan hiç göç yaşanmadığının gururunu yaşandığını anlatıyor.
Dünyada her yıl ortalama
4
Milyon hektar
Orman Yanarak Yok Oluyor
19
FAO-ICA İlişkileri ve Kooperatifler
»» Dünyanın en eski ve büyük sivil toplum örgütü Uluslararası Kooperatifler Birliği
(ICA) ile devletlerin üyesi olduğu BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) ilişkileri son
yıllarda önemli gelişmeler göstermektedir.
Dünyada izlenen yanlış ekonomi ve
çevre politikaları sonucu artan küresel sorunlar her iki uluslararası
örgüt arasındaki işbirliği ve dayanışmayı adeta zorunlu kıldı. Global sorunların sadece devlet yapısı
içinde çözümünün mümkün olmadığını gören FAO kooperatiflerle
olan ilişkilerini daha da geliştirmeye, ulusal düzeyde olduğu kadar
uluslararası alanda Uluslararası
Kooperatifler Birliği (ICA) ve kooperatiflerle bağlarını güçlendirdi.
Çünkü ICA’nın global sorunlara bakışı ile FAO’nun yaklaşımı bir noktada birleşiyordu. Açlık, yoksulluk
ve küresel ısınma dünyanın geleceğini tehdit ediyordu. Bu gidişe bir
çözüm bulunmalıydı.
Dünyayı serbest piyasa
ekonomisinin tek yanlı
ve siyasi oyunlarla
donatılmış, gerektiğinde
hükümetleri bile
yönlendiren çok uluslu
şirketler ve onlarla birlikte
hareket eden sermaye
çevreleri ne insanı ne de
çevreyi düşünmüşlerdi.
Çalışanlar taşeronlaşırken,
her türlü sosyal hakları
ellerinden alınırken,
çevreyi kirletenler hiç
umursamadan dağlara,
denizlere ve akarsulara
zarar vermeye devam
etmişlerdi.
80’li yıllarda başlayan global ekonomik doktrinleri ile dünyaya sahte
pembe tablolar sunanlar dünyanın
içine sürüklendiği global kriz karşısında suspus olmuşlardı. Dünyada
yoksulluk ve açlık tehlikesi artıyordu. Daha kötüsü değişen iklim meydana gelen doğal afetler dünyayı ve
gıda üretimini tehdit ediyordu.
Kooperatifler özellikle tarımsal
amaçlı kooperatifler dünya gıda
üretiminde ve pazarlanmasında
küçümsenmeyecek bir sahibiydi.
Gelişmiş ülkelerde gıda pazarında
% 50’leri aşan hatta bazı alanlarda % 80’in üzerinde pay sahibiydi.
Kooperatiflerin ortaklarının büyük
kısmını küçük işletmeler ve aile
çiftçiliği yapan işletmeler oluşturu-
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
yordu. Kooperatifler dünyanın her
yanında, özel sektörün yatırım yapmakta çekindiği ve karlı görmediği
alanlarda bile yatırımlar yapıyor ve
yörenin ürününü işliyor, pazarlıyor ve istihdam imkânı sağlıyordu.
Daha da ötesi kooperatif işletmeler
bulundukları bölgenin insanının
malıydı. Bölgelerini küçük hesaplar
nedeniyle terk etmeleri mümkün
değildi. Kooperatifler yörelerinde
fakirliğe karşı küçük üreticilere güç
veren toplumun sigortası idi. Özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan
ülkelerde kalkınmakta etkili olan
en büyük araçtı.
Birleşmiş Milletlerin
2012 yılını Uluslararası
Kooperatifler Yılı ve 2014
yılını Uluslararası Aile
Çiftçiliği yılı olarak ilan
etmesinde bu işbirliği
ortamı etkili olmuştu.
ICA Başkanı Bayan Pauline Green
katıldığı her genel kurul ve toplantılarda kooperatif hareketinin insani ve çevre değerlerine olan duyarlılığını ifade ediyor ve kooperatiflere
bu değerlerin dikkate alınması konusunda görüşlerini aktarıyordu.
Ayrıca ICA’nın sektör örgütlerinde ve tematik çalışma gruplarında
konu tartışılıyor ve değerlendiriliyordu. ICA 2013 yılında FAO ile
işbirliği anlaşması imzaladı. Bu anlaşma ile sivil toplum örgütü olarak
ICA’nın FAO ile gelişen ilişkileri bir
bakıma belgelendirildi.
Bu kapsamda ICA’nın, sektör örgütü Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü(ICAO) FAO binasında
bir ofis açtı. Görevlendirilen bir
temsilci ile FAO çalışmalarını yakından takip etmeye başladı. ICAO
üyesi kooperatiflerden temsilciler
FAO’nun tarım komitesi toplantılarına ve çalışmalarına iştirak etmeye
başladılar. Bu kapsamda ilk olarak Eylül ve Ekim 2014 aylarında
düzenlenen komite toplantılarına
ICAO üyesi kooperatiflerden temsilciler katıldılar. İlgili platformlarda görüşlerini sundular ve tarım
komitesinin çalışmalarını yakından
izleme fırsatı buldular. Böyle FAO
ile ICA arasında ortak çalışmalar
için ilk önemli adım atılmış oldu.
Kooperatiflerin FAO çalışmalarını
yakından takibi bakımından bir fırsat elde edildi.
FAO ile ICA’nın
ilişkilerinin geliştirilmesi
ICA’nın duyarlı olduğu
konularda FAO’nun da
çalışmalar yürütmesi
dünyanın geleceği için
önemli bir adımdır.
Global sorunların çözümünde dünyada kooperatiflerinin de oynayacağı roller vardır. Özellikle diğer
ülkelerde proje yürütme ve fonlama gücüne sahip olan kooperatiflerin FAO projelerini ve faaliyetlerini
desteklemeleri mümkündür. ICA
ve üyesi kooperatiflerin FAO ile
ilişkilerinin gelişmesi dünyada son
yıllarda kaybolan demokrasi, insan
hakları ve çevre duyarlılığının geliştirilmesi bakımından da toplumda
kaybolan ümidin yeniden doğmasına destek olacaktır. FAO-ICA işbirliği dünyadaki uluslararası örgütler
arasında sivil toplum örgütleri ile
olan örnek bir işbirliği modeli oluşturacaktır.
Gıdada Bilgi Kirliliği Konuşulacak
»» Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü tarafından, “Gıdada Bilgi Kirliliği
ve Bilimsel Gerçekler” konulu panel, 12 Kasım 2014 tarihinde yapılacak.
Müsteşar Yardımcısı Pakdil’in moderatörlüğünde düzenlenecek panele,
ASÜD Genel Sekreteri Dr. İsmail
Mert, BESD-BİR Başkanı Dr. Sait
Koca, SET-BİR Başkanı Zeki Ilgaz,
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Araştırma ve Uygulama
Hastanesi İç Hastalıkları Ana Bilim
Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan
Akbulut, Gazeteci-yazar Özay Şendir ve Gıda Güvenliği Enstitüsü
Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık konuşmacı olarak katılacak.
Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği
Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık, günümüzde küçük büyük
herkesin medya aracılığıyla istediği
bilgiye, istediği anda ulaşabildiğini
belirterek; "Kaynağı belli olan/olmayan yanıltıcı birçok bilginin bir
anda kitlelere ulaşması da hem tehlike doğurmakta hem de bilgi obe-
zitesine yol açmaktadır.
Ülkemizde olduğu gibi okumak,
araştırmak yerine genellikle duydukları ve gördükleriyle öğrenen
bir toplumda medyaya, sivil toplum kuruluşlarına ve üniversitelere
büyük görevler düşmektedir. Son
zamanlarda, televizyonun en çok
izlendiği saatlerde yapılan özellikle kadın programlarında rahatsız
edici boyutlarda gıdalar hakkında
yanıltıcı bilgilere yer verilmektedir.
Bunları ortaya atan ‘konu uzmanı
olmayan bilim insanları’, ‘bilimsel
dayanaktan yoksun’ açıklamalarla
halkın ilgi odağı olmaktadır.
Oysa, besleyici değeri yüzyıllardır
bilinen et, süt, yumurta ve yoğurt
gibi gıdalar hakkındaki yanlış bilgilendirmeler, ülkemizde zaten yetersiz ve dengesiz beslenme alışkanlığı
olan halkımızın daha çok beslenme
sorunları ile karşı karşıya kalmasına zemin hazırlamaktadır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; bilginin
kirli olduğu bir toplumda fikir sahibi olmak, öyle sanıldığı kadar kolay
değil… Bunun çözümünü Amerikalı
teknoloji uzmanı Clay A. Johnson,
‘Bilgi Diyeti’ kitabında tüm ezberleri bozarak sunuyor ve insanlara
‘Diyet yaparken neyi, nasıl ve ne
kadar yiyecekleri konusunda seçici
davranıyorsa, bilgi konusunda da
özellikle medya mensuplarının seçici olması şart’ diyerek bilgi diyeti
yapılmasını öneriyor. Yani gereksiz
ve yanlış bilgilerle ‘bilgi obezitesi’
olmak yerine, araştırma ve sorgulama yoluyla ‘bilgi diyeti’ne ulaşılmalıdır. Bunu da topluma karşı sorumluluk sahibi olan bilim insanları ve
medyanın çabaları ile gerçekleştirmek mümkün olacaktır.”dedi.
20
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
KOOP-GEP
Türkiye Ekonomi Notu /Dünya Bankası
»» Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifler Genel
Müdürlüğü Tarafından Kooperatifler İçin Yapılan
Çalışmalarından Kooperatifçilik Geliştirme Ve
Uyum Eğitimi Programı “Koop-Gep Kapsamında
Çalışmalardan Bahsetmek İstiyorum.
»» Bu ay yazımızı Dünya Bankası Dünya Bankası “Türkiye Ekonomi Notu 20143” özetine ayırdık. Bu bilgileri sizlerle paylaşırken amacımız Türkiye’nin başka
bir gözle ve önemli bir kurum tarafından nasıl göründüğünü yatırımcılarla
paylaşmak.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürlüğünce Kısa
adı “KOOP-GEP” olan kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitimi
Programı” Kooperatifçiliğimizi geleceğe hazırlayan “ Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı “
kapsamında oluşturulan bir eğitim
programıdır. Milli Eğitim Bakanlığı
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünün “Öğretim Programlarından
“Yaygın Eğitim Programları” bölümünde “Programlar ve FOT Kodları”
Altında “Muhasebe ve Finansman
alanında yayınlanan program yurt
genelinde uygulanmasına başlanılmıştır.
Programın Amacında, KOOP-GEP
ile Kooperatiflerin kuruluş ve işleyişine ilişkin iş ve işlemleri gerçekleştirme yeterliliklerine sahip kooperatifçilerin yetiştirilmesi hedeflendiği,
bu programa başvuruda bulanacakların, kooperatif ortakları ile kooperatiflerde yönetici, denetçi veya personel olarak çalışan ya da çalışmak
isteyen en az ilkokul seviyesinde eğitimini tamamlamış kişilerin katılım
sağlayabileceği belirtilmekte.
Eğitim Programına katılmak isteyenlerin, bulundukları ya da eğitim
almak istedikleri il veya ilçedeki Halk
Eğitim Merkezlerine başvurması
gerekmekte olduğu, Toplam en az
12 geçerli başvurunun iletilmesiyle
program açılmaktadır. KOOP-GEP
kapsamındaki eğitimler Halk Eğitim
Merkezlerinde verilebileceği gibi,
kooperatifler veya Üst Kuruluşlarının göstereceği uygun mekânlarda
da verilebilmektedir.
Program Eğitimcileri;
Üniversitelerde
Kooperatifçilik alanında
ders veren öğretim
elemanları ile muhasebe ve
finansman alanında eğitim
almış öğretmenler ya da bu
alanlarda sektör deneyimi
olan meslek elamanları
görevlendirilebilir.
Programa katılacaklar, ‘KOOP-GEP
Eğitim Kitabı’na Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kooperatifçilik Genel
Müdürlüğünün www.koop.gtb.gov.
tr. İnternet adresinde “Projeler” bölümünde yer alan KOOP-GEP sayfasında yer alan KOOP-GEP sayfasından veaya Milli Eğitim Bakanlığının
www.megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller_pdf/Kooperatifler.pdf internet adresinden
ulaşabilirler. Ayrıca Kooperatifçilik
Genel Müdürlüğünün KOOP-GEP
sayfasında “program İçeriği” “Halk
Eğitim Merkezi Kursiyer Ön Kayıt
Formu”, ”Örnek Ders Programı” ve
“Örnek Kurs Bitirme Belgesi “ de bulunmaktadır. Kooperatifçilikle ilgili
diğer kitaplara ise “Yayınlar “ bölümünden ulaşılması mümkündür.
Eğitim programı
kapsamında Kooperatifçilik
Genel Müdürlüğünün
internet sitesinde yer alan
“Örnek Ders Programı “
uygulanmaktadır.
Bu çerçevede işlenecek konulardan
bazıları şunlardır.
• Kooperatiflerin Tanımı ve Özellikleri
• Uluslararası Kooperatifçilik İlkeleri
Turgay SOLMAZ
Köy-Koop Genel Müdürü
• Kooperatiflerin Kalkınmadaki rolü
• Kooperatiflerin Sermaye Şirketlerinden ve Derneklerden Farkı
• Kooperatif Türleri
• Kooperatifler için Strateji oluşturma
• Kooperatif Ana sözleşmesi ve kurucu ortaklık
• Kooperatiflerin kuruluş ve izin verme
• Kooperatiflerin tescil ve ilanı
• Kooperatiflerin Kuruluş Genel Kurulu ve kuruluştan sonra yapılması
gerekenler
• Kooperatife ortak olma, Ortaklıktan çıkma veya çıkarılma ve itiraz
yolları
• Kooperatif Ortağının Hak ve Yükümlülükleri
• Ortaklığın sona ermesi ve ortaklarla hesaplaşma
• Kooperatiflerin Birleşmesi, bölünmesi ve tür değiştirme
• Kooperatiflerin dağılması ve tasfiyesi
• Kooperatif Genel kurulunun yetkileri ve yetki devri
• Kooperatif Genel kurulunun toplantıya çağrılması, gündem, karar ve
oylama usulleri
• Genel kurulda ibra ve diğer işlemler
• Kooperatif Yönetim Kurulunun görev ve sorumlulukları
• Kooperatiflerde Denetimin Amacı
ve Önemi
• Kooperatif Denetim Kurulunun görev ve sorumlulukları
• Kooperatiflerin defter tutma usul
ve esasları
• Kooperatif Muhasebesi
Eğitim süresince devam
zorunluluğu bulunan
Program sonunda edinilen
bilgiler sınavla ölçülerek
başarılı olanlara Milli
Eğitim Bakanlığınca
Sertifika (Kurs Bitirme
Belgesi) verilecektir.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız
Kooperatifler Genel Müdürlüğünün
Kooperatifçiliğin tanıtımının yapılması, kooperatifçiliğin benimsenmesi ve kooperatif ortaklarının bilgilendirilmesi amaçları doğrultusunda
kitapçıklar hazırlanmış olduğu bilinmektedir.
Aşağıdaki özeti okuduğunuzda sizin
nasıl yorumlayacağınızı bilemem
ama bana göre tablo olumlu ve sürekli yapılacak yapısal reformlar,
adil ve şeffaf bir ortamın yaratılması ile ekonominin daha da sağlam
bir yapıya kavuşacağıdır. Şüphesiz
Ortadoğu’daki gelişmeler ve ABD
Merkez Bankası’nın son kararlarının nasıl etkileyeceğini hesap
etmek zor olsa da ekonominin kırılganlığının azalması yatırımcılar
için önemli bir faktördür. Kaldı ki
Ortadoğu’daki olaylar riskleri taşıdığı gibi fırsatları da yaratabilir.
Aşağıda söz konusu raporu bilgilerinize sunuyoruz. Umarım yatırım
kararlarınızda etkili olur.
“İç talepte bir ivme kaybı olmasına rağmen, 2014 yılının
ilk çeyreğinde GSYH büyüme
oranı direncini korumuştur.
2014 yılının ilk çeyreğinde ekonomi
bir önceki yılın aynı çeyreğine göre
yüzde 4,3 büyüdü. Ancak, yavaşlayan özel sektör talebi ile birlikte, iç
talebin büyümeye katkısı 2013’ün
üçüncü çeyreğinde 4,6 yüzde puan
ve dördüncü çeyreğinde 6,0 yüzde
puan olarak gerçekleşirken, 2014
yılının ilk çeyreğinde 2,8 yüzde
puana düştü. Ekonomik büyümeye katkıda bulunan temel etken,
AB’deki ekonomik canlanma ve
kurdaki değer kaybı sayesinde artan ihracat olmuştur. Net ihracat
2013 yılının tamamında büyümeyi 2,3 yüzde puan aşağı çekerken-,
2014’ün ilk çeyreğinde büyümeye
2,7 yüzde puan katkıda bulunmuştur. Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi tekrar yeniden dengeleme
sürecine girmiştir. Hızlı istihdam
artışı devam etti. 2012 yılındaki
ekonomik yavaşlama işgücü piyasasını gecikmeli olarak etkilemiş
ve mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı Haziran 2012’de yüzde
8,1 ile rekor düzeyde düşük bir seviyede iken Eylül 2013’te yüzde 9,5’e
yükselmişti. O zamandan bu yana,
işgücüne katılım oranının hızlı bir
şekilde artarak yüzde 50,4 ile rekor seviyeye ulaşmasına rağmen,
işsizlik oranı istikrarlı bir şekilde
azalarak Mart ayında yüzde 9,1’e
gerilemiştir. İstihdam artışı geniş
tabanlı olmakla birlikte, inşaat sektöründeki istihdam artışı özellikle
hızlı olmuş ve bir önceki yıla göre
neredeyse yüzde 12,4 artmıştır.
Avrupa Birliği’ndeki (AB) toparlanma ve kurdaki değer
kaybı sayesinde Türkiye’nin
cari açığı bir nebze azalmıştır, ancak dengesizlikler halen
yüksektir. 2013 yılında cari açığa GSYH’nin yüzde 1,4’ü oranında
katkıda bulunan net altın satışları
için düzeltme yapıldığında, 12 aylık
cari açık bir önceki yılın aynı döneminde yüzde 6,7 iken Mart 2014
itibariyle GSYH’ınn yüzde 6,2’sine
düşmüştür. Mart ayında altın hariç
ihracattaki yıllık yüzde 7,2’lik artışın altında yatan temel faktörler
AB’deki toparlanma ve reel efektif
kurda yıllık bazda yaşanan yüzde
6,6’lık değer kaybı olmuştur. Kısa
vadeli sermaye girişleri 2013 yılında
cari açık finansmanının neredeyse
yarısını oluşturmuştu. 2014 yılının
ilk çeyreğinde, finansal piyasadaki
çalkantılar portföy çıkışlarına sebep olmuş ve rezervlerden kullanımlar ile birlikte net hata ve noksan kalemi cari açık finansmanının
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
büyük bir kısmını oluşturmuştur.
Bu gelişmelere rağmen, bankacılık
sektörü ve şirketler kesiminin borç
çevirme oranları rahat bir şekilde
yüzde 100’ün üzerinde kalmıştır.
Daha yakın dönemde, belirsizliklerin azalması ve iyileşen küresel beklentiler ile birlikte sermaye girişleri
tekrar başlamıştır. Nisan ayında,
yabancı doğrudan yatırım girişleri
toparlanarak 3,2 milyar $’a ulaşmış,
portföy girişleri 4,2 milyar $ olarak
gerçekleşmiş ve döviz rezervleri 2,7
milyar $ artmıştır.
Enflasyon, Merkez Bankası’nın
yüzde 5 hedefinin oldukça üzerindedir. Mayıs ayında tüketici
fiyatları artmaya devam etmiş ve
Aralık 2013’te yüzde 7,4 olan 12
aylık enflasyon yüzde 9,7’ye yükselmiştir. Aynı dönemde, gıda, tütün,
alkol, enerji ve altın fiyatlarının
hariç tutulduğu çekirdek enflasyon
yüzde 9,8’e ulaşmıştır –bu Nisan
2007’den bu yana en yüksek seviyedir. Kurdaki değer kaybı, enflasyon beklentilerindeki kötüleşme
ve bunun fiyatlandırma davranışlarına yansıyan etkileri enflasyondaki yükselmenin temel etkenleri
olmuştur. Buna göre, TCMB yılın
ikinci enflasyon raporunda 2014
yılsonu enflasyon tahminini 1 puanlık artışla yüzde 7,6 olarak revize
etmiştir (Dünya Bankası tahmini
yüzde 8,2’dir).
Olumsuz enflasyon görünümüne rağmen, TCMB Mayıs ayında politika faiz oranını 50 baz
puan düşürmüştür. Banka politika faiz oranını (1 haftalık repo)
düşürürken, gecelik borç alma ve
borç verme oranlarını değiştirmeyerek sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 12
olarak sabit tutmuştur. Bu gelişmelerin sonucu olarak, ağırlıklı ortalama TCMB fonlama maliyeti yüzde
10,2’den yüzde 9,5’e düşmüştür.
TCMB faiz oranını düşürmesinin
gerekçeleri olarak belirsizliklerdeki azalmanın ve risk primlerindeki
düşüşün altını çizmiştir. Enflasyon beklentilerindeki kötüleşme
göz önünde bulundurulduğunda,
TCMB’nin enflasyonu hedeflenen
oranlara düşürebilmesi için sıkı bir
duruş sergilemesi gerekecektir.
Vergi gelirlerindeki düşük performans ve büyük reel harcama
artışları sebebiyle mali sonuçlar biraz kötüleşmiştir. Bir önceki yılın aynı döneminde 4,3 milyar
TL fazla veren merkezi yönetim
bütçesi, bu yılın ilk beş ayında 2,8
milyar TL açık vermiştir; faiz dışı
fazla yıllık bazda yüzde 15 düşerek
22,1 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Yıllık bazda reel harcamalar yüzde 6,3 artarken, reel gelirler
yüzde 1,9 artmıştır. Vergi gelirleri
reel bazda yüzde 0,6 artmıştır. Bununla birlikte, istikrarlı büyüme ile
birlikte yılsonu hedeflere ulaşılabileceği görünmektedir. Gelirlerin
döngüsel yapısı ve zorunlu harcamaların artan ağırlığı mali riskler
sunmaya devam etmektedir.
2014 yılına ilişkin büyüme tahminimizi yüzde 3,5’e yükseltiyoruz. Ekonomik faaliyet göstergeleri yılın geri kalan bölümü
için yeniden dengelenme sürecinin
devamına işaret ediyor. Güçlü ihracat sayesinde sanayi üretimindeki
artış güçlü kalmaya devam etmekle
birlikte, yavaşlayan kredi artışı ve
durgun PMI göstergeleri daha zayıf
bir iç talebe işaret ediyor. Yılın geri
kalan bölümündeki büyüme; ihracat talebi, nispeten olumlu küresel
likidite koşulları ve devam eden
kademeli mali genişleme ile desteklenmeye devam edecektir. Cari
açık 2014 yılının tamamı için yüzde
6,3’te kalacaktır, fakat orta vadede
dış finansman risklerinin azaltılabilmesi için daha fazla düzeltmeye
ihtiyaç duyulmaktadır. Enflasyon
TCMB’nin tahmin aralığına gerileyinceye kadar daha fazla kredi genişlemesi olasılığının sınırlı olduğunu görmekteyiz.
Küresel likidite koşullarının
normalleşmesi ve yeni bir risk
yeniden fiyatlandırma turunun
dış finansmanı daha pahalı
hale getirmesi ile birlikte, orta
vadede büyümenin yakın geçmişteki ortalamaların altında
kalması beklenmektedir. Baz
senaryomuzda, Türkiye daha yüksek bir maliyetle olsa da GSYH’nin
yaklaşık yüzde 6,0’sı kadar bir cari
açığı finanse edebilecektir. Küresel
enerji fiyatlarında sadece ılımlı bir
değişim varsayıldığında, bu açık
düzeyi orta vadede yüzde 4’e yakın
bir büyüme oranı ile uyumludur.
Bu arada, 2016 yılına kadar enflasyonun gevşeyerek yüzde 5’lik resmi
hedefe ineceği ve kurdaki değerlenmenin sınırlanmasına yardımcı
olacağı öngörülmektedir.
Daha hızlı ve daha sürdürülebilir ekonomik büyüme nihayetinde yatırımların ve ekonomik
rekabet gücünün arttırılmasına bağlı olacaktır. Bunun için,
şeffaflığı arttıracak, iş ortamını iyileştirecek ve böylelikle
yatırımcı güvenini yükseltecek
yapısal reformlar kritik öneme
sahiptir. Hükümetin son zamanlardaki şeffaflığı arttırmaya yönelik
çabaları bağımsız finansal denetim
ve yatırımcıların korunması üzerinde odaklanmıştır, ancak hukukun üstünlüğünün ve kamu sektöründe yönetişimin güçlendirilmesi
için ilave adımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Orta vadeli yapısal reformlar Hükümet’in 2014-18 Kalkınma Planında belirtilmiştir ve
rekabet gücü, kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik zorlukları kapsamlı
bir şekilde içermektedir. Ülkenin
finansman ihtiyaçları ve yabancı
yatırımın getirebileceği teknolojik
gelişim potansiyeli düşünüldüğünde, Türkiye’nin yabancı doğrudan
yatırımlar için cazibesini arttırmaya yönelik çabalara özellikle ihtiyaç
duyulmaktadır. Ayrıca, hükümetin
bu yılki reform gündeminde yer
alan önemli reformlar arasında işgücü piyasalarını daha esnek hale
getirmeye yönelik yeni bir İstihdam
Stratejisinin kabulü ve vergi sistemini sadeleştirmeye yönelik yeni
gelir vergisi kanununun kabulü yer
almaktadır.”
Köy-Koop Haber Kasım 2014
SAĞLIK
Kış Saati Uygulaması
Bedenimizi Nasıl Etkiler?
»» İnsan vücudu doğadaki değişimlere kendini
uyarlamak için çok hassas, şaşmaz bir iç saate sahip.
Üstelik bu iç saat birçok hücrede var. Bu
saatin düzeniyse güneş ışığının göz dibinden beyne ulaşmasıyla sağlanıyor.
Kan basıncımızdan vücut ısımıza, barsak hareketimize, beyin fonksiyonlarına, uyku düzenimize kadar birçok
otomatik fonksiyonumuz bu sayede
hassas bir şekilde sürdürülüyor.
Uyanmamız günışığının beyne ulaşmasıyla uyku hormonunun (Melatonin) azalmasına bağlı olduğundan 1
saatlik farklılık bile tüm sistemlerimizi olumsuz etkiliyor. Uyanma saatimizdeki 10-15 dakikalık farklılıkların bile önemli olduğu 40 dakikadan
fazla farklılıkların ise beyin ve kalp
üzerine çok olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor.
Kış saati uygulamasının
kalbe etkileri var mı?
Kış saati uygulamasının
biyoritmi bozuyor.
Yaz-kış saati ayarlaması nedeniyle ilk 1 hafta, kalp krizi oranlarında
yüzde 4 artış olduğunu, dikkatsizliğe
bağlı trafik kazalarının yüzde 6 arttığımı bunun ölümlere neden olabildiğini gösteriyor.
Öğrencilerin sınav başarı oranında
düşüşler olduğunu gösteren çalışmalar da var.
Mutluluk hormonu üretimindeki
aksaklığa bağlı depresyon ve intihar
girişimlerinde de artış olabiliyor.
Uyum için ne yapmalıyız?
Saat farklılığını vücudumuz bir stres
olarak algıladığından buna uyum
sağlamakta zorlanıyor, artan bazı
hormonlara bağlı olarak kan basıncı
artışı, kalp ritm bozukluğu ve kalp
krizi riskimiz artabiliyor.
• Bioritmin kış saatine daha kolay
uyum sağlayabilmesi için birkaç gün
önceden 10-15 dakika kadar daha
geç yatın.
• Sabah da 10-15 dk geç kalkmaya
başlayın.
• Sabahları günışığı altında güneş
gözlüğü takmadan yürüyüş yapın.
• Sabah güneşi ile uyanabilmek için
perdenizi aralık tutun.
Yumurtayı Yıkamadan
Dolaba Koyun
»» Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Adana Şube Başkanı
Şehmus Alparslan, yumurta ile ilgili ilginç bilgiler
açıkladı.
Şehmus Alparslan "Yumurta satın
alırken tazeliğini anlamak oldukça
güç olduğundan saklama şartlarına
dikkat edilmelidir. Uygun saklama
sıcaklığı olan 5 ile 12 derece arasında
muhafaza edilmediği takdirde kolayca bozulabileceği unutulmamalıdır.
Ev şartlarında yumurta buzdolabında, orijinal karton kutusu içerisinde
ve doğal koruyucu tabakasını kaybetmemesi için yıkanmadan saklanmalıdır. Çiğ yumurtanın sindirimi
güç, zararlı mikroorganizma bulaştırma riski daha yüksektir" dedi.
Soğuk Havaların Düşmanları
»» Havaların soğumaya başladığı ve hastalıkların artmaya başladığı bu aylarda
bağışıklık sistemimizi güçlendirecek besinler tüketmeliyiz.
Portakal: C vitamini, B vitamini, potasyum, kalsiyum
ve magnezyum bakımından
da zengin olan portakalın
yararları saymakla bitmiyor.
Bağışıklık sistemine verdiği
faydaların yanı sıra, cildin
kuruyup, kırışmasını önlüyor. Kanı temizleyen portakal, karaciğerin çalışmasına
da yardımcı oluyor.
Greyfurt: C vitamini bakımından zengin olan bu meyve,
acı-ekşi tadı nedeniyle diğer narenciyeler kadar sevilmese de, faydaları azımsanmamalı. Sindirim
sistemini çalıştıran greyfurt, diş eti
kanamalarını azaltıyor, tansiyonu
dengeliyor. Greyfurt ayrıca kılcal
damarlardaki kan dolaşımını da
hızlandırıyor.
Nar: Gerçek bir antioksidan olan
nar, potasyum, lif, C vitamini ve niyasin içeriyor. Bağışıklık sistemini
güçlendirerek gribe karşı koruyan
bu meyve, kolesterolü düşürüyor
ve kalp sağlığını koruyor.
Muz: Bol miktarda folik asit, B6
vitamini barındıran muzun içinde ayrıca nişasta, potasyum ve
şeker de bulunuyor. Muz, sindirim bozuklukları, kas krampları
ve kas gevşekliğine iyi gelmesinin
yanı sıra, atıkların vücuttan atılmasını da kolaylaştırıyor.
Kivi: A ve C vitaminleri ile potasyum, kalsiyum, demir ve magnezyum bakımından zengin olan
kivi, bağırsakları çalıştırarak, sindirimi kolaylaştırıyor. Kivi, vücudun
bağışıklık sistemini güçlendirerek,
soğuk algınlığına karşı koruyor. Ayrıca, nefes açıcı etkisiyle astımlılara
da fayda sağlıyor.
Sık Tuvalete Gidiyorsanız Dikkat!
»» Kronik böbrek yetmezliği yavaş seyreden fakat ülkemizde görülme sıklığı giderek
artan bir hastalıktır. Böbreklerin işlevini tam olarak yerine getirememesinden
kaynaklanan bu durum, hastanın yaşam kalitesini bozmakla kalmayıp hayatı
tehdit edici boyuta gelebilmektedir.
Kronik böbrek hastalığı, ülkemizde ve tüm dünyada hasta
sayısının artması, hastaların
yaşam kalitesini bozması ve tedavilerinin yüksek maliyeti nedeniyle toplumsal yükü büyük
bir rahatsızlıktır. Bu nedenle
kronik böbrek hastalığında erken tanı, yaşam süresi ve kalitesini artırmaktadır.
Böbrek
Fonksiyonlarının
Bozulmasıyla Vücuttaki
Tüm Sistemler Etkilenir
Böbrekler, vücuttaki metabolik atık
ürünlerin atılmasında (üre, ürik
asit, kreatinin), vücut sıvı ve elektrolit dengesinin korunmasında,
kan basıncının düzenlenmesinde
ve kan yapımında önemli role sahiptirler. Böbrek fonksiyonlarının
bozulmasıyla vücuttaki neredeyse tüm sistemler etkilenmektedir.
Kronik böbrek hastalığı, böbrek
fonksiyonlarının geri dönüşümsüz
olarak aylar içinde bozulmasıdır.
Böbrek yetmezliğinin erken dönemlerinde hastalarda herhangi bir
şikayet ve belirti gözükmemektedir.
Hastalığın ilerlemesiyle birlikte kişide şikayetler ve belirtiler de ortaya çıkmaktadır.
Kronik böbrek hastalığında hastaların en çok sık idrara çıkma ve
anemiye bağlı halsizlik şikayeti
olmaktadır. Hastalığın evresi iler-
ledikçe bulantı, kusma, iştahsızlık,
kaşıntı, nefes darlığı, ağız kokusu,
uyku bozukluğu, bacaklarda kasılma gibi sorunlar da ortaya çıkmaktadır. Fakat bu şikayetler ve belirtiler olmadan da son evre böbrek
yetmezliği tanısı konularak diyaliz
veya organ nakli gerekebilmektedir. Kronik böbrek yetmezliği hiçbir
belirti ve bulgu vermeden de seyredebilen sinsi bir hastalıktır.
Diyabet ve Hipertansiyon
Böbrek Yetmezliği Nedeni
Kronik böbrek hastalığına yol açan
hastalıkları bilmek önemlidir. Günümüzde böbrek yetmezliğine neden olan en önemli hastalıklar diyabet ve hipertansiyondur. Şayet bu
iki hastalıktan biri varsa mutlaka
belli aralıklarla kan ve idrar tetkiki yaptırmak gerekmektedir. Kan
tetkiklerinde üre ve kreatinin; tam
idrar tetkikinde protein kaçağına
bakılması kronik böbrek hastalığı
açısından çok önemli fikirler vere-
bilen basit testlerdir. Diyabet ve hipertansiyonu olan
hastalarda, kronik yetmezliği
destekleyen belirtilerin ortaya çıkması beklenirse tanıda
çok geç kalınabilir. Ayrıca
genetik özelliği olan bazı hastalıkların (polikistik böbrek
hastalığı, ailesel Akdeniz ateşi vb.) aile içinde tespit edilmesi, ailenin diğer bireylerinin incelenmesiyle erken tanı
konulması açısından önemlidir.
İdrar Yolları
Enfeksiyonlarını Ciddiye
Alın
Bir diğer kronik böbrek hastalığı
yapan sebep, böbrek taşları ve idrar
yolu enfeksiyonlarıdır. Böbrek taşı
olan bir hasta genellikle böğür ağrısı ve idrardan kan gelme şikayeti
ile başvurmaktadır. Bu dönemde
yapılan kan, idrar ve görüntüleme
yöntemleri ile taşın tespiti ve sonrasında taşın tedavisi ile böbrek
yetmezliği gelişimi engellenebilmektedir. Sık idrar yapma, idrar
yaparken yanma ve ateş, idrar yolu
enfeksiyonlarını düşündürmektedir. Sık geçirilen idrar yolu enfeksiyonları da böbrek yetmezliğine
neden olmaktadır. Bu nedenle idrar
yolu enfeksiyonları basit bir enfeksiyon olarak değerlendirilmeyip,
altta yatan nedene yönelik inceleme yapılması ileride gelişebilecek
ciddi sorunları önleyebilmektedir.
Gazlı İçecekler Bağımlılık Yaratıyor!
Dt. Coşkan ARAS
TEKNOLOJİK KOLTUK
Dişhekimi, muayenehanesini en son teknolojiyle yenilemişti.
Küçük hastasına, babasıyla beraber yan odaya
geçmelerini söyledi.
Yan odaya geçtiler. Her
şey yepyeniydi. Babası şaşkın şaşkın çocuğu
koltuğa oturttu.
O da ne? Bu yeni koltuk yukarı aşağı hareket etmiyordu;
21
Aksine, ileri geri
gidip
geliyordu.
İleri, hoop geri. İleri, hoop geri. İleri,
hoop geri.
detle bağırdı:
Dişhekimi bir süre
sonra kliniğe geri
döndü, gözlerine
inanamadı ve hid-
Beyefendi, çocuğunuzu dolabımın
çekmecesinden alır mısınız ?!!!
»» Özellikle hararet giderme konusunda buzdolabımızdan eksik etmediğimiz gazlı
içecekler ve meyve sularının, aslında içerdikleri doğal olmayan katkı maddeleri
nedeniyle, sağlığımızı nasıl olumsuz etkilediğini biliyor muydunuz?
Meyveler bütün olarak sindirim sistemimizde düzenli emilir ve vücudumuza daha fazla yarar sağlar.
Meyve suyu ya da şekerli içecekler
kan şekerini ani yükseltmez, ani insülin salgılanmasına neden olmaz.
Marketlerde satılan meyve sularında, meyve özünün yanı sıra oranları
değişen sofra şekeri, fruktoz şurubu
gibi katkı maddeleri de bulunur. Bu
nedenle çok fazla tüketildiğinde
yüksek oranda şekerin vücuda girmesine, dolayısıyla kan şekerinin
yükselmesine, sonuçta diyabet (şeker hastalığı) ve obezite gibi hastalıklara yol açarlar.
Gazlı içecekler bağımlılık yaratıyor!
Gazlı içeceklerin zararı, içinde bulunan karbondioksitten değil; her
tüketildiğinde daha fazla tüketme
isteği uyandırarak bağımlılık yaratmasıdır. İçeriğindeki tatlandırıcı,
antioksidan, boya, aroma gibi katkı maddeleri de ayrıca sorgulanabilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
ve Avrupa Hastalık Önleme ve
Kontrol Merkezi (ECDC) , içecekler konusunda, özellikle de kafeinli
enerji içecekleriyle ilgili çalışmalar
yapmış, halk sağlığını etkileyecek
düzeyde olduğuna dair raporlar
yayınlamıştır. Uyarıcı etki yapması
ve geçici olarak performans artırıcı
özelliği ile tanıtılan ve özendirilen
bu içeceklerin gençler, hatta çocuklar tarafından fazla miktarda tüketilmesi bazı ülkelerin önlem almasına sebep olmuştur.
22
Kasım 2014 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
EKİM 2014
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
KASIM AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Özellikle sıcak bölgelerde geç kalınmış
toprak sürümleri yapılır. Geç eriyen gübreler
toprağa karıştırılır.
SEBZECİLİK
b) Hububatta sıcak bölgelerde geç ekimler
devam eder.
c) Ekimi yapılan tarlalarda sulama yapılır.
Henüz kuvvetli kardeşlenme göstermeyen
tarlalar loğlanarak sıkıştırılır. Soğukların
köklere işlemesine engel olunur.
30.10.2014 - 02.11.2014
GÖLLER BÖLGESİ TARIM’14 - Isparta
Tarım ve Hayvancılık Fuarı
Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohumculuk, Tavukçuluk, Süt Endüstrisi,
Fidancılık
d) Ekilecek tohumlar ile ambarlarda mahsul
muhafazası için mücadele yapılır.
e) Geç kalınmış harman işleri ile endüstri
bitkileri hasadı (Pancar, pamuk, çeltik, v.s.)
yapılır.
a) Seralarda toprak işlemesi ve hazırlama
devam eder. Kışı ılık geçen yerlerde kışlık
sebzelerin yerleri hazırlanır. Sıcak yastık hazırlıklarına başlanır.
b) Kışı ılık bölgelerde yazlık ilk turfanda sebzeler ekilir.
Detay Fuarcılık
c) Mücadele işlerine kışlık sebzelerde devam
edilir.
06.11.2014 - 09.11.2014
d) Son turfanda sebzeler hasat edilerek ambalajlanır, muhafaza edilir ve değerlendirilir.
TeknoTarım’14 -Manisa
Manisa 8. Uluslararası Tarım Hayvancılık
Fuarı - Manisa Fuar Merkezi
Tarım, Gıda, Hayvancılık
SNS Fuarcılık
MEYVECİLİK
11.11.2014 - 14.11.2014
a) Bazı bölgelerde fidan çukurları açılmasına
devam edilir.
GIDA ZİRVESİ - Çeşme
b) Fidan dikiminin tam zamanıdır. Aşılı fidanlar tercih edilmelidir.
Gıda ve Gıda Teknolojileri Fuarı İkili Görüşme,
Alım Heyeti Organizasyonu, Gıda Zirvesi
Turap Fuarcılık
12.11.2014 - 16.11.2014
sürüleri salınarak yapraklar yedirilir. Böceklere yuva teşkil eden örtü böylece kaldırılır.
Bazı soğuk bölgelerde omcalar toprakla höyük şeklinde örtülür.
b) Bazı sıcak bölgelerde üzüm hasadı ve değerlendirilmesi devam eder.
HAYVANCILIK
c) Özellikle turunçgillerde çeşitli hastalık ve
zararlılarla mücadele yapılır..
BAĞCILIK
d) Turunçgiller, muz ve zeytinlerde hasat devam eder. Ambalajlanır ve pazara sevkedilir.
a) Bağlarda sırık ve herekler toplanır ve gelecek yıla saklanır. Bağlara koyun ve sığır
TARIM FUARI 2014 - Adana
a) Ahır ve ağıllarda onarım ve bakım yapılır.
b) Hayvanlar çeşitli yemlerle beslenirler.
Bazı yerlerde meralarda otlatma yapılabilir.
c) Bazı ılık bölgelerde yem bitkilerinin son
hasatları yapılır.
d) Hayvan hastalıkları ile mücadeleye devam
edilir.
TAVUKÇULUK
a) Mevsim dolayısıyla kümeslerin havalandırılmasına, temizlik ve dezenfeksiyonuna
devam edilir.
b) Tavuklarda çeşitli bakım ve beslenme işleri yapılır.
c) Tavuk hastalıklarına karşı mücadele edilir.
ARICILIK
a) Arılar yeteri besin bırakılmış kovanlarda
kış uykusuna bırakılır.
b) Hasad edilmiş ballar piyasaya sevkedilir.
Mevzuat
Tarım Hayvancılık
Tarım, Hayvancılık, Tavukçuluk, Süt Endüstrisi
▶▶ 2 Ekim 2014 Tarihli ve
29137 Sayılı Resmî Gazete, Tozla
Mücadele ile İlgili Uygulamalara
İlişkin Tebliğ
Tüyap Fuarcılık-Adana
12.11.2014 - 16.11.2014
SERA BAHÇE 2014 - Adana
▶▶ 3 Ekim 2014 Tarihli ve 29138
Sayılı Resmî Gazete, Su Ürünleri
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Seracılık, Bahçecilik, Fidancılık, Tohumculuk, Çiçekçilik
Tüyap Fuarcılık-Adana
▶▶ 16 Ekim 2014 Tarihli ve 29147
Sayılı Resmî Gazete, 2014/6849
Tarımsal Ürünlerin 5300
Sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı
Depoculuk Kanunu Çerçevesinde
Lisans Alarak Faaliyet Gösteren
Depolarda Muhafaza Edilmesi
Halinde Kira Destekleme Ödemesi
Yapılmasına İlişkin Karar
19.11.2014 - 23.11.2014
ORTADOĞU GIDA-TEK FUARI 2014
Diyarbakır
5. Gıda ve İçecek Ürünleri, Gıda İşleme Teknolojileri, Unlu Mamüller Teknolojileri, Pastane, Fırın,
Dondurma Ekipmanları, Soğutucular, Depolama,
Paketleme ve Mağaza-Market Donanımları Fuarı
Tüyap Fuarcılık
▶▶ 18 Ekim 2014 Tarihli ve
29149 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Hızlı Dondurulmuş
Gıdalar Tebliği (No: 2014/47)
22.12.2015 - 25.12.2015
Avrasya Tarım 2014
8. Uluslararası Tarım ve Tarımsal Mekanizasyon Fuarı
▶▶ 18 Ekim 2014 Tarihli ve
29149 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Hızlı Dondurulmuş
Gıdaların Depolanması,
Muhafazası ve Taşınması
Sırasında Sıcaklığın İzlenmesi
Hakkında Tebliğ (No: 2014/48)
Hayvancılık, Ekipmanlar, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi Fuarı
Tüyap Fuarcılık -İstanbul
07.01.2015 - 11.01.2015
▶▶ 22 Ekim 2014 Tarihli
ve 29153 Sayılı Resmî
Gazete, 2014/6883 Geçici
Koruma Yönetmeliği, Şeker
Kotalarının Düzenlenmesine
İlişkin Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
AEGEANAGRI Tarım ve Hayancılık
Tarımsal Mekanizasyon, Tarım Teknolojileri, Seracılık ve Hayvancılık Fuarı
Tarım, TarımT eknolojileri, seracılık, Hayvancılık, Tohum, fidan, Gübre, Sulama Teknolojileri
Orion Fuarcılık -Denizli
18.02.2015 - 21.02.2015
KONYA HAYVANCILIK 2015
3. Hayvancılık, Çiftlik Ekipmanları ve Süt
Endüstrisi Fuarı
Konya Tohum 2015, Konya Sulama Teknolojileri ve Bitki Besleme Fuarı 2015, Konya
Tavukçuluk, Kümes Hayvanları ve Ekipmanları Fuarı 2015 ve KET 2015 Fuarı ile eş
zamanlı.
KTO-TÜYAP Konya Uluslararası Fuar Merkezi
Prof.Dr. Erkan REHBER
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı,
Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
▶▶ 25 Ekim 2014 Tarihli ve 29156
Sayılı Resmî Gazete, 2014/6900
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Cibuti Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Ormancılık
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanması Hakkında Karar
▶▶ 25 Ekim 2014 Tarihli ve
29156 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Aroma Vericiler ve
Aroma Verme Özelliği Taşıyan
Gıda Bileşenleri Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
▶▶ 25 Ekim 2014 Tarihli ve
29156 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Gıda Kodeksi Hayvansal
Gıdalarda Bulunabilecek
Farmakolojik Aktif Maddelerin
Sınıflandırılması ve Maksimum
Kalıntı Limitleri Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
▶▶ 26 Ekim 2014 Tarihli ve
29157 Sayılı Resmî Gazete,
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı
Kapsamında Tarıma Dayalı
Ekonomik Yatırımların
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
(No: 2014/43)
▶▶ 30 Ekim 2014 Tarihli ve
29160 Sayılı Resmî Gazete, 2014
Yılı Eylül Ayına Ait Yatırım Teşvik
Belgeleri Listesi
Saygıyla
Anıyoruz...
10 Kasım
Köy-Koop Merkez Birliği
Köy-Koop Haber Kasım 2014
SPOR-TARIM BULMACA
“Kas” Yapayım Derken Göz Çıkarmayın!
23
»» Soru şu: Günde kaç kere aynaya bakıyorsunuz? Ya da günde, ayda kaç kere kendinizi inceliyorsunuz? Dürüst olun, belki de sayısız.
Bazen geride bırakılan yılların bedenimizde bıraktığı tahribatı görmek,
bazen de aynı yaşta bizden daha
genç, sağlıklı görünenlerle kıyaslama yapmak amaçlı, aynaların karşısında şekilden şekle gireriz. Bazen
de “ne olacak bu vücudun hali?” misali dertli dertli aynalarla konuşurken buluruz kendimizi.
de zamanını hatta yıllarını ve parasını boşa harcayan o kadar çok kişi
var ki?
Burada unutulmaması gereken en
önemli nokta şudur:
“Spor Bir Bilimdir”
Adnan YAHŞİ
Nasıl ki bütün bilim dalları sürekli
bir gelişim içindeyse, spor bilimi de
aynı değişime ayak uydurmuş şekilde gelişmektedir. Spor salonlarında
bilimden, gelişmelerden uzak yaptırılan antrenmanlar sonucunda, çok
kişinin spor hayatının daha başlarda
bittiğini duyuyoruz, görüyoruz.
Yukarıda yazdığımız satırları da dikkate alıp,bir zaman sonra ayna karşısında kendinizi seyretmekten bıkıp salona gitmeye karar verirseniz,
kolunuza yaptıracağınız dövme de
şunlar yazmalı:
Herkes sağlıklı olmak,
düzgün bir beden içinde
yaşamak ister. Spor
salonları bu amaçla ter
döken insanlarla dolu.
Ancak çoğu salon, sadece
vaktini hoşça geçirmek
isteyenlerden geçilmiyor.
• İyi Çalışma
• İyi Beslenme
• İyi Dinlenme
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
İyi çalışma, öncelikle disiplin gerektirir. Çalışma programınıza, uykunuza ve beslenmenize dikkat etmek
tamamen disiplin işidir. Ve çalışma
programlarınızı gerçekten bu işin
uzmanlarından almaya özen göste-
Salonlara girdiğimizde, ağırlıkların
altında ezilen, yan gözle devamlı birbirini süzen, her çalışmadan sonra
dakikalarca aynanın karşısında kendini inceleyen, yapamayacağını bildiği halde güç gösterilerine kalkışıp
sakatlanan onlarca insanla karşılaşıyoruz. Tecrübeden uzak, merdiven
altı diye tabir edilen salonlara gidip
Y. İzzettin BAŞER
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
1
A
M
A
S
Y
A
E
L
M
A
S
I
2
İ
A
D
E
S
T
İ
L
A
R
3
L
A
İ
K
L
İ
K
A
N
A
4
E
Ş
T
A
L
İ
M
İ
S
5
Ç
K
Ö
R
N
E
K
T
A
R
6
İ
M
A
R
R
A
R
E
7
F
A
R
A
K
A
8
T
R
A
A
K
S
E
9
Ç
A
M
O
B
İ
L
10
İ
L
A
V
E
A
V
11
L
N
A
R
A
K
A
B
A
K
12
İ
R
A
Y
A
R
A
S
A
13
Ğ
R
A
S
A
14
İ
E
K
Z
N
B
S
T
A
R
L
A
A
M
T
K
İyi beslenme, bedeninizi
şekillendirme de anahtar
sözcüktür. Hiçbir şey
evinizin mutfağında
pişen temiz, leziz, sağlıklı
besinlerin yerini tutamaz.
Çalışmalarınız sonucunda boşalan
depolarınızın karbonhidrata da,
yağa da, proteine de ihtiyacı vardır.
Bunların yanında suplementler (gıda
takviyeleri),vitaminlerde destekleyici olarak alınabilir. Ancak her şeyin
aşırısının zararlı olduğunu unutmayın. Çalışmanın amacına uygun ve
TARIM BULMACA
M
rin. Sabırlı ve gerçekçi olduğunuzda
bir müddet sonra ortaya çıkan sonuç
sizi mutlu edecektir. Unutmadan,
kendinizi sadece spor salonundaki
çalışma ile sınırlı tutarsanız sonuca
ulaşmak zamanı uzatabilir. Günlük
hayatınıza da sporu ve hareketi yayın. Yürüyün, merdiven kullanın,
bisiklete binin, kısaca hareket edin.
İ
T
Ç
A
A
S
N
İ
S
T
Soldan Sağa
1- Adını İlinden alan bir meyve 2- Geri verme... Tarz... Utanma 3- Din
ve devlet işini ayırmak... Temel, esas 4- Benzer... Askerlik eğitimi...
Duman lekesi 5- Ama... Bitki öz suyu 6- Bayındırlık... Güneş tanrısı...
Bir nota 7- Kekliğin boğazındaki kırmızı halka... Temelsiz eğreti yapı
8- Volkanik tüf... Bir nota... Hastalık nöbeti, kriz 9- Bir orman ağacı... Uzaklık belirtir... Taşınabilir 10- Ek... Boru sesi... Yabani hayvan
yakalama 11- Haykırma... Bir sebze 12- Belirti... Tren yolu... Tahıl
meyve ve sebze pazarı 13- Gözlem... 14- Süt verir... Gol pası
Yukarıdan Aşağıya
1- Birleşmiş Milletlerin ilan ettiği 2014 Yılı etkinliğinin adı 2Aylık.. Ceylan 3- Bayağı... Bir ilimiz... Bir nota 4- Aynı işi yapan
topluluk... Yaprak, tabaka... 5- Bir çoğul eki... Taraça... 6- Soylu...
Sıvacı aleti... Tas, maşraba 7- Faal... Radyumun simgesi 8- Lityumun simgesi... Otlak... Evren pulu 9- Mililitre... Amerika’nın sıcak
bölgelerinde yetişen bir ağaç türünün meyve çekirdeği... Bir ırmağımız 10- İlişkin ... Leş yiyen kuş 11- Postları değerli türlü etçil
hayvanların ortak adı... Bir ilimiz 12- Karakter... Meyvelerin şekerle
kaynatılmasıyla hazırlanan tatlı... Şeker ve limonla içilen sıcak su.
Yerin Üstü AçlıkYoksulluk, Yerin Altı Ölüm
Türkiye tarihinin en büyük iş
cinayetinin üzerinden yalnızca beş geçti. Soma’da yaşamını yitiren 301 madencinin acısı henüz tazeyken,
şimdi de tüm Türkiye’nin
yüreği 18 madencinin mahsur kaldığı Ermenek’te atmaya başladı.
Türkiye, iş kazalarında en
kötü sicile sahip ülkelerin
başında geliyor. Ölümlü
iş kazaları açısından 2014
yılı en fazla can kaybının
yaşandığı yıl olmaya yakın
2014’ün ilk 9 ayında 1.414
kişi iş kazalarında can verdi. Toplu ölümlere yol açan
iş kazaları da ders olmuyor.
301 kişinin hayatını kaybettiği Soma’daki maden
felaketinden sonra 575 kişi
daha iş kazalarında öldü.
Maden Kazaları
8 Ağustos 2003 Erzurum-
Aşkale 17 maden işçisi,
22 Kasım 2003KaramanErmenek 10 maden işçisi, 8 Eylül 2004 Kastamonu-Küre 19 maden işçisi,
21 Nisan 2005 KütahyaGediz 18 maden işçisi,
1 Haziran 2006 BalıkesirDursunbey 17 maden işçisi, 10 Aralık 2009 Bursa-Mustafakemalpaşa 19
maden işçisi, 23 Şubat
2010 Balıkesir-Dursunbey
13 maden işçisi, 17 Mayıs
2010 TTK Karadon Müessese Müdürlüğü’nde çalışan 30 maden işçisi, 6-10
Şubat 2011 Afşin-Elbistan
Çöllolar 11 maden işçisi,
7 Ocak 2013 TTK Karadon
Müessese Müdürlüğü’nde
çalışan 8 maden işçisi,
13 Mayıs 2014 Manisa Soma’da Türkiye’ nin en
büyük iş katilamı yaşandı.
301 madenci hayatlarını
kaybettiler.
yeterince beslenme en idealdir.
İyi dinlenme, diğer anahtardır. Ge-
rek çalışma sırasında gerekse çalışma sonrasında iyi dinlenmediğinizde bir sonraki çalışmada gereken
verimi alamazsınız. Günlük uykunuzu tam almanız dinlenmede can
damarıdır. Gücün ve dikkatin üst
düzeyde kullanılması için dinlenme
asla ve asla geri plana atılmaması gereken konudur.
Ve Son Söz: Artık Hareket
Edin…
Zaman Sizden Hızlı
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Başka Bir
Hayvancılık Mümkün
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Yayınevi: Yeni İnsan
Endüstriyel haycancılık için harcanan milyarlar, yarattığı birçok sorunlardan, epeyce birkişi ve uzman
da bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa
mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu
sorulara cevap arıyor.

Benzer belgeler