bu bağlantıya tıklayarak - Sınır Tanımayan Doktorlar
Transkript
bu bağlantıya tıklayarak - Sınır Tanımayan Doktorlar
03 ÖNSÖZ SİSTEMSEL YAKLAŞIM Sevgili meslektaşlarım, Ailemizin yeni üyesi ASM Yaşam Dergi’deki ilk yazıma, son dönemde terör eylemlerinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı anarak başlamak istiyorum. Birliğimizi bozmaya yönelik bu tür terör olaylarına alışmayacağız. İnsanca ve sağlıklı yaşatmaya yeminimiz var. Bu yemin ve insanlarımıza duyduğumuz sevgi ile terörün her türlüsüyle mücadele etmeyi sürdüreceğiz; daha da kenetlenerek, terör gruplarının çirkin emellerine ulaşmalarının önünde duracağız. Bu ülkenin kapısı insana ve insanlığa her daim açıktır; ancak teröre topyekûn karşı çıkmaya ilelebet devam edeceğiz. // MEHTAP GÜRBÜZ ASLAN Değerli yol arkadaşlarım, ülkemizi güçlendirmenin yöntemlerinden biri de kuşkusuz, sivil toplum kuruluşlarının AHEF II. BAŞKANI etkisini artırmaktır. Biz de göreve geldiğimiz ilk günden bu Basın - Yayın Komisyonu Bşk. yana, bu amaçla hareket ettik ve 9 ayda AHEF’in gücüne güç Aile Hekimi katacak çalışmalara imza attık. Türkiye’de aile hekimlerinin en güvenilir, en organize, birlik duygusunu en çok içselleştirmiş kurumu, şüphesiz ki AHEF’tir. Bu güçlü yapıyı devraldağımız gün, federasyonumuza; kişilerden bağımsız, sistemli, kurumsal bir kimlik kazandırmak amacıyla işe koyulduk. Çok geçmeden çabalarımız meyvelerini vermeye başladı. Geçen ay özel sayısını çıkardığımız ASM Yaşam Dergi’deki ilk yazımı kaleme almanın mutluluğunu yaşıyorum. Biz, Aile Hekimleri olarak, birinci basamakta vatandaşla buluşuyor, yaptığımız izlemlerle, kanser taramalarıyla sağlıklı bir toplum oluşturmak adına önemli çalışmalara imza atıyoruz. Bununla birlikte mesleki sorunlarımızı gündeme getirmek için de toplantı ve eylemler yapıyoruz. Ancak biliyoruz ki, tüm bu çalışmaları yapmak yetmez; sesimizi geniş kitlelere duyurmak ve kamuoyu oluşturmak da önemli. Bu amaçla, biz de göreve geldikten kısa bir süre sonra profesyonel bir basın danışmanıyla çalışmaya başladık. Böylelikle, sizlerin de gözlemlediği gibi, ulusal medyada daha sık yer bulduk. Başarılarımızı, çözüm beklediğimiz sorunlarımızı kamuoyu ile paylaşarak farkındalık oluşturmayı başardık. Örgütlü bir yapı kurmanın en önemli yapı taşlarından biri hiç kuşkusuz iletişim kanallarını aktif kullanmak ve sürekli bilgi akışı sağlamaktır. Bu amaçla, ilk faaliyetlerimizden biri web sitemizi yenilemek oldu. Yapılan anlaşmalar çerçevesinde, 81 ilin web sitesi yapımını AHEF üstlendi ve bugüne kadar yaklaşık 20 ilimizin web siteleri kullanıma açıldı. Bu sistemle, sanal pos cihazı sitelere eklenerek, üye aidatlarının daha kolay ve güvenli ödenebilmesine yönelik çalışma da tamamlanmış oldu. Söz konusu uygulama, çok kısa bir sürede kullanıma açılacak. 8 aktif komisyonumuz, 100’ü aşkın üyesiyle çalışmalarına süratle başladı ve yaptıkları toplantılarla daha hızlı yol almamızı sağladılar. İl dernek yönetimlerinde komisyonlarla bağlantı sağlayacak yöneticilerin belirlenmesi de sorunların hızlıca çözüme ulaşmasında etkili oldu. Hem bilimsel hem de sosyal projelerimizin temel çalışmaları, izin işlemleri tamamlandı; kısa sürede saha çalışmalarının başlayacağı seviyeye getirildi. AHEF Yönetim Kurulu olarak, bir yandan bu sistemli çalışmaları yürütüyor, bir yandan da sahadaki meslektaşlarımız ile bakanlık ve bürokratlar arasında köprü vazifemizi yerine getiriyoruz. Uzaktan, oturarak değil; bizzat sahada mücadele veriyoruz. Bugüne kadar, Çanakkale, Aydın, Denizli, Balıkesir, Bursa, Mersin, Adana, Gaziantep, Ordu, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Iğdır, Edirne, Kırklareli, İzmir, Antalya, İstanbul, Tekirdağ, Giresun ve Konya illerine ziyaretler gerçekleştirdik. Ziyaretlerimizi sürdürmeye ve sahada olmaya devam edeceğiz. YAYINCI Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu İktisadi İşletmesi İCRA KURULU BAŞKANI Gürsel Özer YAYIN MÜDÜRÜ Yavuz Erden MARKA MÜDÜRÜ Hacı Yusuf Eryazğan SORUMLU YAYIN YÖNETMENİ Suna Nizamoğlu YAYIN DANIŞMANI Ahu Uzel Yapıcı HUKUK DANIŞMANI Taner Üzüm GRAFİK TASARIM AHEF İktisadi İşletmesi İç Yapım YÖNETİM YERİ Meşrutiyet Mah. Atatürk Bulvarı 143/3 06420 Çankaya / ANKARA 0 (312) 417 59 83 BASKI Promat Basın Yayın 0 (212) 622 63 63 [email protected] REKLAM REZERVASYON [email protected] 0(542) 520 2433 Bu kısa özetten sonra, bir de “Nerden Nereye?” diyelim. Meslektaşlarımız için kullanılan bir söz vardır: “İki hekim bir araya gelemez” derler. Biz Aile Hekimleri olarak 23 bin yürek olmayı başarabilen ilk ve tek hekim meslek grubuyuz. Bu güçle sadece haklarımızı savunmakla kalmıyor, işimizi iyi yapabilmek adına, ortak hareket etmemizi sağlayacak algoritmalar da hazırlıyoruz. Bunların ilki olan, “Ehliyet Almak İçin Sağlık Raporları Algoritması”nı web sitemizde bulabilirsiniz. AHEF Yönetim Kurulu olarak, tüm meslektaşlarımızın katkılarıyla, bu güne kadar yapılamamış olanları yapmaya, sorunları çözmeye, yeni başarı hikayeleri yazmaya devam edeceğiz. Bu yolda en büyük dayanağımız birlik duygumuzdur. Birliğimizi pekiştirmek adına, tüm meslektaşlarımızla, 16-20 Kasım 2016 tarihlerinde düzenleyeceğimiz AHEKON’da buluşmak ümidiyle... ASM YAŞAM İLETİŞİM BİLGİLERİ 0(542) 520 AHEF 0(542) 520 2433 www.asmyasam.com [email protected] ASM Yaşam Dergi basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 04 KONUSU TEMMUZ 2016 AY I N YIL : 1 / SAYI : 2 İÇİNDEKİLER // UEMO VE AHEF // ÖNERİLEN YAZILAR // // AHEF’İN UEMO YOLCULUĞU 30-31-32-33-34 // SINIR TANIMAYAN DOKTORLAR 36-37-38-39-40-41 NOTER RAPORLARI SOSYAL PROJELER KOMİSYONU 48-49 22-23 KONAHDER 2016 YÜRÜYEN CESET SENDROMU 16 18-19 Dr. Ünal Alkan, Akli Meleke Raporlarını dergimiz için araştırdı. Konya Aile Hekimleri Derneği, Konahder Kongresini // YURTDIŞINDA AİLE HEKİMLİĞİ: İSVEÇ ASM YAŞAM ASMYASAM.COM 14-15 // ERZURUM AİLE HEKİMLERİ DERNEĞİ: ERAHED 24-25-26-27 Bu ay, AHEF Sosyal Projeler ve Organizasyon Komisyonu’nu, komisyon üyelerinden dinledik. Öldüklerine inanan insanların yaşadığı akıl almaz sendrom: Cotard Sendromu 05 İlk olarak 2005 yılında Düzce’de başlayan, 2006 yılında diğer 10 ilin eklenmesiyle genişleyen ve 2010 yılından bu yana tüm Türkiye’yi kapsayan “Aile Hekimliği Uygulaması”, bazı illerimizde 10. yılını geride bıraktı. // İLHAN KADRİ KAHVECİ AHEF TARİHİ MESLEKİ GÜCÜMÜZ BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETLERİNİN ŞEKİLLENMESİNDE BELİRLEYİCİ OLACAĞIZ. KONUK YAZAR AHEF Eski Başkanı Aile Hekimi Aile hekimliğine aynı anda geçilmemiş olması, her ilin geçiş öykülerinin de farklı olmasına yol açtı. Meslektaşlarımız, uygulamanın ilk yıllarından söz ettiğinde, zihinlerimizde farklı resimlerin canlanması da bu yüzdendir. İlk pilot iller için aile hekimliği, idarecilerin bile ne olduğunu bilmeden uyguladığı, sendikaların haberdar olmadığı, odaların hekimleri caydırmaya çalıştığı, bilinmezler ve çekincelerle dolu bir muammaydı. Devlet memuruyken, ücretsiz izne ayrılıp sözleşmeli bir sürece başlamak; çalışanken, işçi çalıştıran, genel giderleri karşılayan bir yönetici olmak, zihinlerimizde çok daha fazla karmaşa yaratmıştı. İşte o günlerdeki bilinmezliğin ve yalnız kalmanın getirdiği ihtiyaçları birlikte karşılama, yaşanacaklarla beraber baş etme dürtüsüyle başlayan süreç, bizleri dernekleşmeye ve federasyon kurmaya getirdi. “Aile Hekimliği Uygulaması” ile birlikte başlayan ve gelişen örgütlülük sürecimizde, kurulan ilk derneklerimiz on yılı; AHEF ise sekiz yılı geride bırakıyor. Birçok olumsuzluklar yaşatılarak engellenmeye çalışılmasına rağmen, kurulan derneklerimiz ve AHEF’in, kurumlar için kısa sayılabilecek bir sürede geldiği nokta, yeterli olmasa da büyük bir başarıdır. Uygulamanın başladığı ilk günden bugüne, sahanın yaşadıklarını yasa koyuculara taşıyan, sahadakilerin sorunlarına hukuki destek sağlayan, ihtiyaçlarını gidermeye çalışan, halk eğitimleri ve meslek içi eğitimler düzenleyen AHEF, ASM Yaşam Dergi ile düzenli bir dergi de çıkararak, kurumsallaşma yolunda önemli bir adım daha atmıştır. Motivasyonunu, bizzat sahada çalışan idarecilere sahip olmasından; yerel sorunlara etkin ve çabuk müdahale şansı veren federatif yapısından; değişik fikirler ve görüşleri bir araya getirebilen, ayrışmaları engelleyen ve eşit temsil sağlayan demokratik yapısından alan AHEF, günümüzde, aile hekimlerinin büyük bir çoğunluğunu, ulusal ve uluslararası platformlarda temsil eden, düzenli bilimsel kongre ve eğitimler gerçekleştiren, Avrupa Birliği meslek örgütüne üye olan bir yapıdadır. AHEF, bundan sonra da sürdürülecek kurumsallaşma çalışmaları neticesinde, ülkemizin en güçlü sivil toplum örgütü olacaktır. Toplumun her kesimiyle, Türkiye’nin her yerinde, her gün, güvene dayalı bir ilişki içinde olan üyelere sahip başka hiçbir sivil toplum örgütü yoktur. Bütün aile hekimlerinin il derneklerine ve tüm il derneklerinin de AHEF’e üye olduğu bir konuma ulaşıldığında, bu büyük güç daha da belirginleşecektir. Böyle bir gücü aktif olarak kullanabilen bir AHEF ise birinci basamak sağlık hizmetlerinin şekillenmesinde en büyük belirleyici olacaktır. Bu güce ulaşmaya ve birlikteliğimize katkı sağlayacak ASM Yaşam Dergi’ye, yayın hayatında başarılar dilerim. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 06 BİZ DİYORUZ Kİ; HER ŞEY İNANMAKLA BAŞLAR “SAĞLIKTA ŞİDDET YASASI” ÇIKANA KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ Yetişmiş çalışan kaybı, hem vatandaşa sunulan hizmetin kalitesini düşürüyor hem de yeni doktor atanma süreci, meslektaşlarımızın iş yükünün artmasına neden oluyor. Tüm bu bileşenler, kronik mutsuzluğu beraberinde getiriyor. Değerli Meslektaşlarım, Geçen ay, bir sözle çıktık yola. AHEF olarak “Sağlıkta Şiddeti Durduracağız” dedik ve tıpkı Ulu Önder Atatürk gibi mücadelemizi Samsun’dan başlattık. // GÜRSEL ÖZER AHEF BAŞKANI ASM Yaşam İcra Kurulu Bşk. Bu mücadelemiz, tüm hekim arkadaşlarımızın burunlarının dahi kanamadığı, can güvenliği yaşamadan görevlerinin başına gidebildikleri gün gelene dek sürecektir. Aile Hekimi Zor bir mücadelenin içine girdiğimizi farkındayız. Sadece bir yıl içinde, 2014-2015 aralığında, 20 bin 156 sağlık çalışanı şiddete uğradı. Görevlerini yaparken şiddetle karşılaşmış meslektaşlarımızın oranı yüzde 70. Tabii ki, bunlar sadece kayıt altına alınmış olanlar. Birçok meslektaşımızın şikayette bulunmadığını da biliyoruz. Şikayette bulunmuyorlar; çünkü sağlık çalışanına saldırmanın caydırıcı bir cezası yok. Onun içindir ki, hekimlerimizin neredeyse yüzde 80’i şiddetin sona ereceğine inanmıyor. Biz ise “Her şey inanmakla başlar.” diyoruz ve caydırıcı cezalarıyla “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkana kadar mücadelemizi sürdüreceğimizin sözünü veriyoruz. Yasaya ilişkin talebimizi, yakın zamanda yüz yüze görüşeceğimiz Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ’a ve tüm siyasi parti genel başkanlarına ileteceğiz. Buradan bir kez daha ifade etmek isterim ki, hiçbir meslektaşımızın mobbinge maruz kalmasına ya da dijital şiddete uğramasına da müsade etmeyeceğiz. Bu bağlamda İzmir’de yaşanan talihsiz olay neticesinde, meslektaşımıza ve tüm hekimlere hakaret eden klavye küfürbazlarına karşı hukuksal mücadelemiz başlatılmıştır. Dergimizin sayfalarında göreceğiniz gibi meslektaşlarımız tükenmişlik içinde. Nöbetler, negatif mevzuat değişiklikleri, denetimlerlerdeki üslup, ücretlendirmedeki düşüşler, performans kesintileri ve ceza puanı uygulaması gibi bir dizi olumsuzluk nedeniyle aile hekimleri yıpranıyor, yıpratılıyor. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM Mutsuz ve tükenmiş sağlık çalışanlarınca verilecek bir sağlık hizmetinin kalitesinin sürdürülebilinir olamayacağı göz ardı ediliyor. Mobbinge uğradığı için işten ayrılan ASM çalışanlarının sayısı azımsanmayacak ölçüde. Yetişmiş çalışan kaybı, hem vatandaşa sunulan hizmetin kalitesini düşürüyor hem de yeni doktor atanma süreci, meslektaşlarımızın iş yükünün artmasına neden oluyor. Tüm bu bileşenler, kronik mutsuzluğu beraberinde getiriyor; işteki mutsuzluk ASM çalışanlarında tükenmişlik sorunu olarak gün yüzüne çıkıyor. AHEF olarak temel hedeflerimizden biri de aile hekimlerinin sağlıklı sağlık hizmeti sunmasını sağlamak. Bunun için de ilk yapılması gereken, aile hekimlerinin gerçek bir yasaya ulaşması, hekim başına düşen kayıtlı kişi sayısının azaltılması ve randevu ile çalışma prensibinin benimsenmesidir. Bu konudaki talep ve çözüm önerilerimiz, yine siyasilerle görüşmelerimizde ele alacağımız konulardır. Sevgili Yol Arkadaşlarım, Aile hekimleri sağlığa açılan kapıdır. Ancak vatandaşlarımız hala görev tanımımızı yeterince bilmemekte, bunun sonucunda da bizlerden uygunsuz taleplerde bulunabilmektedir. Göreve geldiğimiz günden bu yana; vatandaşlarımızı aile hekimliği uygulaması hakkında bilinçlendirici haberlerle ulusal medyada sık sık yer almaktayız. Bu çabamız artarak sürecek, halkımızın bilinç ve farkındalığını artırma çalışmalarımız devam edecektir. Bu süreçte ASM Yaşam Dergi, ASM Yaşam:Radyo ASEAH ve ASM Yaşam Haber Portalı da bizlerin yardımcıları olacaktır. Bu onurlu mücadelemizde en büyük gücümüz kuşkusuz sizlersiniz. Yanımızda olun; gözümüz, kulağımız olun. Birliğimiz en büyük gücümüzdür. 07 KİMLERİN CANI? O gün, o cani, annesinin yolunu gözleyen çocukların, doktorunu bekleyen hastaların, daha yaşayacak çok güzel günleri olan eşin, evlatlarıyla gurur duyan ana-babaların da hayallerini çalarak gitti. Sabah saatin zili çalmadan uyandı. Mutfağa koştu. Çayın altını açtı. Akşamdan hazırladığı kahvaltılıkları çıkardı. Derin dondurucudan akşamın yemek hazırlığı için gerekli malzemeleri indirdi. // HURİYE Ç. KELEŞ KONUK YAZAR Aile Hekimi Geç gelme ihtimaline karşılık çocuklar için yaptığı keki masaya koydu. O gelene kadar aç kalmasınlar istedi. Odaya koştu. Çocuklarını öperek, koklayarak uyandırdı. Onlar ‘’biraz daha anne’’ derken, karınlarından gıdıkladı. Son beş dakika zaman verdi kalkmaları için. Eşi de kalkmış, hazırlanmaya başlamıştı. Hemen üstünü değiştirdi. Makyaj yapmaya gerek yoktu, hatta saçına en son ne zaman fön çektirdiğini bile unutmuştu. Muhtemelen tüm günü ameliyathanede geçecekti. Hayata onun ellerinde “merhaba” diyecek bir sürü bebek vardı. Çocukların okul servisi arızalanmış. Gelemeyecekti o gün. Eşine hatırlattı. “Ben hastalarıma geç kalmayayım. Sen çocukları bırakıver.” dedi. Doktor olmak böyle bir şeydi işte. Bazen kendinden ve evinden önce hastalarının gelmesiydi. Evden çıkarken, kokladı çocuklarını. “Eve gelince, kek masada, süt dolapta, unutmayın sakın.” dedi. Çocuklar mızırdandı. “Anne yine mi geç çıkacaksın hastaneden?” Yine gıdıkladı onları. “Akşam gelince mısır patlatalım, keyif yapalım.” dedi. Akşam oldu. Çocuklar sütünü içti. Annelerinin onlar için yapıp bıraktığı keki yedi. Ödevler bitti. Ne de olsa akşama mısır keyfi vardı. Saatler ilerledi. Çocukların uykuları geldi. Herhalde anneleri yine bir annenin ya da bir bebeğin hayatını kurtarıyordu. ... O günden sonra anneleri bir daha hiç gelemedi. O gün, başka bir hayatı kurtarırken annelerinin hayatı bitti. O gün insan kılığına girmiş bir cani, gözü dönmüş bir psikopat, elini kolunu sallayarak, can kurtarılan bir yerde, cankurtaran bir insanı katletti. O günden sonra çocukları anne keki yiyemedi, mısır patlatmak istemedi. O gün, o cani, annesinin yolunu gözleyen çocukların, doktorunu bekleyen hastaların, daha yaşayacak çok güzel günleri olan eşin, evlatlarıyla gurur duyan ana-babaların hayallerini çalarak gitti. Doktor olmak böyle bir şeydi işte. Bazen, kendinden ve evinden önce hastalarının gelmesiydi. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 08 TÜKENMİŞLİK SENDROMU Sağlıklı düşünemeyen, depresyona giren veya girmek üzere olan bir Aile Hekimi, halka ne kadar yardımcı olabilir? Meslektaşlarımızın % 24’ü her gün, % 20’si haftada bir kaç kez işi bırakmayı düşünüyor. Çünkü, 100 aile hekiminden 93’ü tükendiğini hissediyor. // LEVENT TUNA KONUK YAZAR Antalya 9 nolu ASM’de Aile Hekimi İstatistiklere göre, dünyada yaklaşık 350 milyon kişi depresyonda. 21. yüzyılla birlikte hayatımızda etkisini arttıran depresyonun görülme sıklığı, son dekatta üç katına çıkmış durumda. 2030 yılında, işgörmezliğe bağlı yaşam yılı kaybının en önemli nedeni olarak da karşımıza depresyonun çıkması bekleniyor. Bundan 16 yıl önce, milenyumda, depresyonun tahmini maliyeti 83 milyar dolar olarak hesaplandı. Birçok tıbbi hastalıkta olduğu gibi, depresyon tedavisinde de en erişilebilir sağlık görevlileri arasında, birinci basamak doktorları öne çıkıyor; nerdeyse her üç antidepresan reçetesinden ikisini aile hekimleri yazıyor. Bu kadar sık karşılaşılan bir hastalığın tanısını koyma, tedavisini düzenleme ve takibini yapma aile hekimleri için bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Zira, artan depresyon prevalansının sadece psikiyatristler tarafından takip edilmesi de imkansız. Sonuçta, çağımızın hastalığı depresyonun tanı-tedavisinde major rolü oynayacak, toplumun sağlığını koruyacak, dolayısıyla depresyonun yol açtığı işgörmezliğin getireceği kötü ekonomiyi engelleyerek ülke ekonomisine büyük katkıda bulunacak olan kişiler, aile hekimleridir. Soru şu: Sağlıklı düşünemeyen, depresyona giren veya girmek üzere olan bir aile hekimi, bu konuda halka ne kadar yardımcı olabilir? 67 ilden 1372 aile hekiminin katıldığı çalışmada, aile hekimlerine, işe giderken nasıl bir psikolojide oldukları, mesleği bırakmayı düşünüp düşünmedikleri gibi bir dizi soru yönelttik. Aldığımız yanıtlar bizleri şaşırtmadı. İşte, aile hekimlerinin tükenmişlik tablosu. MASLACH TÜKENMİŞLİK ÖLÇEĞİ (Maslach burnout inventory manual) kullanılmıştır. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM 09 TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 10 AHEF’TEN HABERLER 02 GEÇTİĞİMİZ AY İÇERİSİNDE YAŞANAN ÖNEMLİ GELİŞMELER 01 SAĞLIK RAPORLARI // AHEKON 2016 ÇALIŞMALARI // AHEF Yönetim Kurulu, AHEKON için çalışmalarını ara vermeden sürdürüyor. Son olarak, 15 firmanın ürün müdürleriyle iftar yemeğinde bir araya gelen yönetim kurulu üyeleri, 70 ilde il dernekleriyle örgütlenmesini tamamlamış olan AHEF’in son 9 ayda kurumsallaşmada kat ettiği yolu anlattı; ASM Yaşam Dergi’yi, Radyo Aseah’ı, AHEKON Çalışma Grubuyla birlikte hazırlanan bilimsel programı tanıttı. AHEKON’un artık bir marka olduğu vurgusunun yapıldığı buluşmada, aile hekimlerinin kendi kongrelerine sahip çıktığı ifade edildi. AHEKON 2016’nın konuk listesinde Sağlık Bakanı ve UEMO (Avrupa Aile Hekimliği Birliği) Başkanı gibi isimlerin de yer aldığı kaydedildi. AHEKON 2016’nın bilimsel programında yer alacak konular ve hocaların da tanıtıldığı yemekte, alanında uzman 6 kurs eğitimcisinin kurslar düzenleyeceği aktarıldı. Davete katılan sektör temsilcileri, AHEKON’un önemine inandıklarını ve destek vermeye hazır olduklarını ifade etti. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM AHEF Strateji Grubu, genç sporcu ölümlerinin önüne geçecek önemli bir çalışmaya imza attı. “Spor İçin Sağlık Raporu Verirken Bir Daha Düşünün” başlıklı bir video hazırlayan strateji grubunun üyelerinden Uzm. Dr. Levent Tuna Şengöz, raporun basit bir kağıt parçası olmadığını, sporculara gerekli tetkikler yapıldıktan sonra rapor verilmesi gerektiğini vurguladı. “Sağlık İçin Spor, Spor İçin Sağlık Şart” diyen AHEF Genel Sekreteri Uzm. Dr. Erkut Coşkun, söz konusu raporların öneminin, toplumda bulduğu karşılıktan çok daha ciddi olduğuna vurgu yaptı; AHEF’in hazırlamakta olduğu algoritmanın bu konuda aile hekimlerine ışık tutacağını söyledi. Konunun önemi ulusal basının da dikkatini çekti. Gazeteler ve internet siteleri konuyla ilgili haberleri sayfalarına taşırken, AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gürsel Özer de CNN Türk televizyonuna verdiği röportajda, meslektaşlarını, sporcuları ve aileleri, sağlık raporlarının ciddiye alınması konusunda uyardı. 11 03 04 05 DEFİN NÖBETLERİ // TAHEV KONGRESİ // AYAHED’DEN REKOR // Defin nöbetleri Danıştay kararıyla kaldırıldı. Yıllardır Aile Hekimlerine yüklenen bir angarya olan defin nöbetleri konusunda bir çok il derneğimiz mücadele etmekte, yerel mahkemelerde bir çok başarı elde etmekteydi. Bu beraberlik sürecine son nokta İSTAHED’in Danıştay’a açtığı davanın lehimize sonuçlanması ile konuldu. Bu yıl 10.’su düzenlenen TAHEV İstanbul Aile Hekimliği Kongresi, 3-4 Haziran’da Medeniyet Üniversitesi’nde gerçekleşti. Aydın Aile Hekimleri Derneği, üye oranıyla rekor kırdı. Mezarlık Yerlerinin İnşası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik için Danıştay’a açılan davada, defin nöbetlerinin hukuksuz olduğu tescillendi. Böylece, binlerce aile hekimi hakkında soruşturma açılmasına neden olan ve adeta bir cezalandırma yöntemine dönüşen defin nöbetinin dayanağı da ortadan kalktı. Sağlık Bakanlığı tarafından, Müsteşar Prof. Dr. Eyüp Gümüş imzasıyla yayınlanan yazıda ise Defin Ruhsatı Düzenleme yetkisi verilmesi ve nöbet görevinin, belediye hekimi bulunan yerlerde belediye hekimlerince; belediye hekimi yoksa İl Sağlık Müdürlüğü ve Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde görevli doktorların dahil edileceği bir havuzla planlanması istendi. İki gün süren kongre, bilimsel içeriği kadar aile hekimliği sistemine ilişkin programıyla da ilgi gördü. Kongrenin ilk gününde THSK Başkan Yardımcısı Dr. Savaş Başar Kartal ve AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gürsel Özer’in katılımıyla “Aile Hekimliğinde Gelecek Yeni Dönem” konulu forum düzenlendi. Dr. Gürsel Özer, aile hekimlerinin asli işleri dışında konularla uğraşmaktan mesleki tükenmişlik yaşamaya başladığını belirtti; nöbet konusunda ise ihtiyaç hali, gönüllülük ve uygun hak edişin nöbet durumunun ayrılmaz ayakları olduğunu vurguladı. Kongrenin ikinci gününde ise AHEF Sosyal Projeler Komisyon üyesi Dr. Şule Güçlü Şakrak başkanlığında, AHEF Örgütlenme Komisyonu Üyesi Dr. Esin Ayfer Çulha’nın katılımıyla “Daha Güçlü Aile Hekimliği İçin Örgütlenme ve Birliktelikler” konulu oturum düzenlendi. AYAHED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Taner Balbay ve Başkan Yardımcısı Dr. Ali Demir, yıllık izinlerini alarak sahaya çıktı. Her sabah saat 07:30’da başlayıp 19:00’lara kadar süren ziyaretlerinde, Balbay ve Demir, 120 ASM’den 83’üne ulaştı; sorunları tespit ederek notlar aldı. Ziyaret edilen ASM’lerin fotoğrafları, AYAHED’in sosyal medya gruplarında yayınlandı. Ziyarette, birlikte hareket etmenin önemine dikkat çeken AYAHED ekibi, 245 olan üye sayılarını 290’a yükseltmeyi başardı. Böylelikle, Aydın Aile Hekimleri Derneği, üye oranını %90’ın üzerine çıkararak müthiş bir örgütlenme sağlamış oldu. AYAHED’in temasları, saha ziyaretleriyle sınırlı kalmadı. Yönetim Kurulu üyeleri, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı ve ilçe belediye başkanlarıyla da görüşme fırsatı buldu. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 12 BARSAK MİKROBİYOTASI Vücudumuzu bakterilerle paylaştığımızı farkında mısınız? Özellikle kalın barsaklarımızdaki miktar oldukça yüksek rakamlarla ifade edilir. Vücudumuzu bakterilerle paylaştığımızın farkında mısınız? Vücudumuzdaki bakterilerin toplam yüzey alanı, tenis kortu büyüklüğünde. İnsandaki // PROF. DR. TARKAN KARAKAN gen sayısı 35 bin iken, KONUK YAZAR barsak bakteri Gazi Üniversitesi gen sayısı Gastroenteroloji Bilim Dalı 2 milyonun Öğretim Üyesi üzerindedir. Barsaklarımızdaki toplam bakteri sayısı, vücudumuzdaki toplam hücre sayısının 10 katıdır. Yani kişinin sadece onda biri insan, onda dokuzu ise bakteridir. Bazı bilim adamları, barsak mikrobiyotasını “sanal organ” veya “unutulmuş organ” olarak isimlendirir. Bu durumun farkına varan ABD, Avrupa Birliği ve Çin, büyük bütçeler ayırarak 5 yıl önce insan mikrobiyom (bakteri geni) projesi başlattı. Doğumdan itibaren barsaklarımıza ilk yerleşen Lactobacillus ve Bifidobacteri denilen yararlı bakterilerdir. Sezeryanla doğan bebeklerin barsaklarına, hastane ortamının, doktorun, hemşirenin elindeki bakteriler bile yerleşebilir. Normal doğumda ise annenin doğum kanalındaki laktobasiller bebeklerin barsaklarına yerleşir. Anne sütü yararlı bakterileri hızla arttıracak prebiyotik içermektedir. Annenin barsağındaki yararlı bakteriler, anne sütü ile çocuğa geçmektedir. Hayatın kabaca ilk 5 yılında, barsak bakteri yapımız şekilenir. İskandinav ülkelerinde yapılan ve bu yıl yayınlanan bir çalışmaya göre, 5 yaş civarında iki kez antibiyotik tedavisi almak, erişkin yaşta obeziteyi ve İBH’nı 2-3 kat arttırmaktadır. Çocuklarda barsak mikrobiyotasında bozukluk; otizm, alerjik hastalıklar, obezite, inflamatuvar barsak hastalığı, spastik kolon ve öğrenme ile ilgili bozukluklara neden olmaktadır. Erişkinlerde ise romatoid artrit, çölyak hastalığı, kolon kanseri, İBH, İBS, DM, metabolik sendrom, insülin direnci sebeplerindendir. Bu listeye her yıl yeni bir hastalık eklenmektedir. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM RUH SAĞLIĞI VE BARSAK BAKTERİLERİ “Ne alakası var?” Çok alakalı. Barsak beyin ekseni yoluyla, bakterilerin ürettiği seratonin ve benzeri maddelerin; depresyon, panik atak, endişe, hatta şizofreniyle ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar bulunuyor. Bu yıl yapılan bir çalışmada, depresyon hastalarının barsaklarında sağlıklı insanlardan farklı olarak bir bakteri (Oscillobacteria) olduğu gösterildi. Hayvan çalışmalarında da barsak mikrobiyotası bozulan hayvanların, öğrenme ve hafıza yeteneklerinin azaldığı gözler önüne serildi. OBEZİTE VE BARSAK BAKTERİLERİ Obezitenin nedenlerinden biri, Batı tipi yaşam tarzı. Fast-food ve dondurulmuş hazır gıdalar hem hijyenik değil hem de barsaktaki bakteri yapısını değiştiriyor. Bilinçsiz ve yanlış antibiyotik kullanımı da obezite üzerinde etkili. Amerika’da antibiyotik kullanım haritası, obezite haritasıyla örtüşüyor. Türkiye’de obezite, alerjik hastalıklar ve inflamatuvar barsak hastalıkları hızla artıyor. Özellikle 20 yıl önce 5 yaş civarında olan kişilerde, günümüzde bu hastalıklarda patlama yaşanıyor. Bu durum, antibiyotiklerin yaygın kullanıldığı zaman dilimine denk geliyor. Nature dergisinde yayınlanan çalışmada, biri obez, diğeri zayıf olan iki tane tek yumurta ikizi fareye, zayıf bir insandan alınan bakteriler nakledildiği zaman, obez farenin aynı gıdaları yemesine rağmen zayıfladığı gözlendi. Unutulmamalıdır ki; barsak bakteri yapısını olumlu yönde değiştiremezseniz, kilo vermek pek mümkün değil. Fransa’da yapılan bir çalışmada, diyet verilen obezlerden sadece barsak bakteri yapısı belirli şekilde olanların kilo verdiği görüldü. Gelecekte az kalori diyetlerindense mikrobiyota değiştirici diyetler gündeme gelecek. KOLON KANSERİ VE BARSAK BAKTERİLERİ Yediğimiz besinler bakteriler tarafından da sindiriliyor, bazen toksik maddeler oluşabiliyor. Kolon kanseri hastalarında, sağlıklı insanlardan farklı bakterilerin olduğu ve bu bakterilerin kanserojen üretebildiği, bunun da polip ve kansere yol açtığı çeşitli çalışmalarla gösterildi. KARACİĞER YAĞLANMASI (NON-ALKOLİK STEATOHEPATİT) Bu yıl yapılan bir çalışmada, obez ve yağlı karaciğeri olan çocuklara 6 hafta probiyotik verilmesi ile kilo azalması, karaciğer yağ miktarında %30’a yakın azalma ve kan testlerinde düzelme görüldü. Bu da siroz, karaciğer kanseri, alkole bağlı karaciğer hastalıklarının önlenmesinde çok önemli. FEKAL MİKROBİYOTA NAKLİ Fekal mikrobiyota nakli, kısaca dışkı transferi. Her ne kadar itici olsa da dünyada giderek artan bir tedavi yöntemi. İlk kez ABD’de kronik C.difficle enfeksiyonu için kullanılmaya başlandı. Tüm antibiyotiklere dirençli olan bu hastalarda %96 başarı sağlandı. İlk olarak İBS denenmiş olmasına rağmen anlamlı sonuç alınamadı. Amsterdam’da DM hastalarına uygulanıyor. İlk sonuçlar başarılı, insülin direncini oldukça azaltıyor. Gelecekte birçok hastalıkta uygulanması mümkün. Fekal mikrobiyota nakline ilgi çok yoğun ancak henüz bilimsel çalışma aşamasında olduğu için bu tedaviyi uygulamak zaman alacaktır. Fransa’da, Amerika’da ve bazı ülkelerde bakteri bankası oluşturulmaya başlandı, birçok hastalığa tanısal kit üretmek için harekete geçildi. Barsak mikrobiyotası, henüz çok yeni ama tıpta birçok hastalığın içine girmesi, tanı ve tedavide yer alması bekleniyor. Geçmiş 20 yıl, “genetik çağı” iken, gelecek 20 yılın, ‘’mikrobiyota çağı’’ olması muhtemel görünüyor. Ülkemizde beslenme alışkanlığımız (hızla değişmekle birlikte) batı ülkelerinden farklı. Bu nedenle kendimize özgü bir barsak bakteri yapımız olması muhtemel. Bunun çalışılmasıyla, bize özel tanı ve tedavi yöntemleri geliştirilebilir. Umarım gelecekte daha fazla bilim insanı ülkemizde bu konuya eğilir ve böylece bu yarışta geri kalmayız. 14 YURTDIŞINDA AİLE HEKİMLİĞİ İSVEÇ’TE AİLE HEKİMİ OLMAK İSKANDİNAVYA’NIN EKONOMİ VE REFAH SEVİYESİ BAKIMINDAN EN GELİŞMİŞ ÜLKESINDE HEKİMLİK Ebeveyn çocuğunu aşıya getirmezse, aile hekimi aileyi ikna etmeye çalışıyor. Aile ikna olmazsa, hekim, sosyal hizmetlere suç duyurusunda bulunabiliyor. Çocuğu ailesinden alan sosyal hizmetler, konuyu çocuk istismarı kapsamında değerlendiriyor. Değerli Meslektaşlarım, Mart 2015’te İsveç’e gerçekleştirdiğim seyahatimde, bir ASM’yi de ziyaret etme ve gözlemleme fırsatı buldum. İskandinavya’nın ekonomi ve refah seviyesi bakımından en gelişmiş ülkesinde, aile hekimliğinin hangi şartlarda yapıldığını sizlerle de paylaşmak istedim. // BURAK KORKMAZ Öncelikle fiziki şartları anlatarak başlamak istiyorum. ASM; EKG, defibrilatör ve ameliyathane masasının da bulunduğu dopdolu bir Acil Servis; engelliler için düşünülmüş çözümler; Türkiye’deki ASM’lere oranla oldukça ferah hatta lüks sayılabilecek donanımda odalarıyla dört dörtlük bir yapıya sahipti. KONUK YAZAR Aile Hekimi ASM YAŞAM ASMYASAM.COM İsveç, ASM’lerde çalışacak doktor sayısını bölge nüfusuna göre belirliyor. Benim ziyaret ettiğim ASM’de 7 doktor çalışıyordu. Genellikle, ASM’ler ülkedeki büyük sağlık şirketleri tarafından yönetiliyor. Tüm giderleri de bu şirketler tarafından karşılanan Aile Sağlığı Merkezlerinde hekimler sadece maaş alıyor. Benim inceleme fırsatı bulduğum ASM’nin sahibi ise 3 doktordu. İsveçli meslektaşlarımızın kayıtlı kişi sayısı ortalama 1500. Günde 8 saat ve tabii ki randevu ile çalışıyorlar. Bir günde en fazla 10 hasta bakıyorlar. Cumartesi günleri 4 saat mesai yapıyorlar ve sadece kendi kayıtlı hastalarına acil hizmeti veriyorlar. Aile hekiminden randevu almak isteyen hasta, önce aile hekiminin hemşiresi ile muhatap oluyor. Hemşire gerekli önerilerde bulunuyor ya da ilaç yazıyor. Hastanın şikayetleri geçmezse aile hekimi için randevu veriliyor. Ev hastaları ile yatalak hastaların takip ve tedavisi de aile hekimlerinde. 15 Mesai saatleri, 10:00-18:00 olarak belirlenmiş. İsteyen doktor, saat 18:00’den sonra ek mesaiye kalabiliyor. Ek mesai ücretleri oldukça yüksek. Hafta içi 2 saat ek mesai yapan bir doktorun 3 saat izin hakkı oluyor. Pazar günü 8 saat ek mesai yapan doktor ise 16 saat izin hakkı kazanıyor. Mesai azaltma uygulaması da bulunuyor. İsteyen doktor, her gün iki saat erken çıkarak borçlanabiliyor. İsveç’te, performans ya da ceza puanı uygulaması yok. Eğer ebeveyn çocuğunu aşıya getirmezse, aile hekimi arayarak ya da ev ziyaretinde bulunarak ikna etmeye çalışıyor. Aile ikna olmazsa hekim, sosyal hizmetlere başvurarak suç duyurusunda bulunabiliyor. Çocuğu ailesinden alan sosyal hizmetler, konuyu çocuk istismarı kapsamında değerlendiriyor. Ülkenin aşı programında bizdeki kadar çok aşı bulunmuyor; çünkü gerek görülmüyor. Bebeğe ilk aşı 3 aylıkken yapılıyor; BCG’ye 6 aylıkken başlanıyor. Aile herhangi bir aşı yaptırmak isterse reçete ediliyor. İsveç’te gebe izlemleri de aile hekimleri tarafından yapılmıyor. Anne adayları hastanelerde takip ediliyor. Bebek izlemleri ise hemşireler veya ebelerce yapılıyor. Hastalık olursa doktor çağırılıyor. Hemşireler basit ilaçları yazabiliyor. Ülkedeki doktor açığı yardımcı personellerle kapatılıyor. Hastanelere refakatçi alınmıyor, hastaların evde bakımları yardımcı sağlık personeli tarafından karşılanıyor. Halkın bu konudaki memnuniyeti çok yüksek. Aile hekimlerine, obezite izlem ve kronik hasta takip zorlamasında da bulunulmuyor. Doktorlar, kronik hastalıklar için gerekli reçeteleri birer yıllık düzenleyebiliyor. Hasta, o bir yıl boyunca, hiç doktoruna uğramadan ilaçlarını eczaneden alabiliyor. İsveç’te adli ve defin nöbetleri, bizdeki gibi Aile Hekimleri’nin sorumluluğunda değil. Adli tıp nöbetleri, uzmanlar tarafından hastanelerde tutuluyor. Defin nöbetleri için ise şirketler ve şirket doktorları bulunuyor. Aile Hekimleri hiçbir şekilde acil serviste de çalışmıyor. Aile hekimine giden hasta, 200 Kron (70 TL) para ödüyor; 900 krondan sonrasında ödemeyi devlet yapıyor. Bir yıl içinde, 500 krona kadar ilaç faturasının tamamını; 500 ila 1000 kron arasındaki faturanın %70’ini vatandaş ödüyor; ilaç bedeli 2400 kronun üstüne çıkarsa devlet tarafından ödeniyor. Annelik ve babalık izni 240 iş günü. Ebeveynler dilerlerse bu izinleri birbirlerine devredebiliyor. Yıllık izin ise 25 iş günü. Doktorlar izne ayrıldığında yerlerine mesai arkadaşları bakıyor. ASM’ler, hastaneler ve sağlık bakanlığı, komplike olmayan bir bilgisayar programıyla birbirine bağlı. Aile hekimlerinin maaşlarına gelince. İsveçli meslektaşlarımız ayda 14-16 bin TL ücret alıyor. Marketlerdeki fiyatlar Türkiye ile aşağı yukarı aynı, sadece ekmek ve su pahalı fakat yerleşim yerlerinde, musluklardan su içmek mümkün. Benzin ve otomobil fiyatları da hemen hemen Türkiye ile aynı. Ancak tüm ürünlere %25 oranında KDV uygulanıyor. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 16 KONYA AİLE HEKİMLİĞİ DERNEĞİ KONAHDER KONGRESİ Konya Aile Hekimliği Derneği, 26 - 29 Mayıs 2016 tarihleri arasında KONAHDER Kongresi’ne ev sahipliği yaptı. Mevlana’nın huzur şehri Konya’da gerçekleştirilen kongreye, AHEF İkinci Başkanı Dr. Fevzi Turgut, THSK Başkan Yardımcısı Dr. Savaş Başar Kartal, Kanser Daire Başkanı Dr. Murat Gültekin, Konya Halk Sağlığı Müdürü, Konya Tabib Odası Başkanı ile Türkiye’nin birçok ilinden yaklaşık 350 hekim katıldı. Dr. Fevzi Turgut, kongrede, Savaş Başar Kartal ile cumartesi nöbetleri konusunu görüşme fırsatı da buldu. Turgut, aile hekimliğinde nöbet tutulmasının doğru olmadığını; ancak ihtiyaç olması halinde, gönüllük esasına göre, uygun hak edişle, güvenlik ve personel kaygısı yaşanmadan uygulanması gerektiğini ifade etti. Nöbetler nedeniyle aile hekimliğinin 2 yılının heba olduğunu söyleyen Turgut, düzenlemeler yapılmazsa işini iyi ve severek yapan hekimlerin, aile hekimliğinden uzaklaşacağı kanaatini de dile getirdi. Fevzi Turgut, Kanser Daire Başkanı Dr. Murat Gültekin ile de kanser taramalarını görüştü. Turgut, birbirine koordine ve entegre olmayan bilişim sistemleri nedeniyle, hastanın farklı kurumlarda gereksiz vakit kaybettiğini ve aile hekimlerinin iş yükününün arttığını vurguladı. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM Kongrede fark edilen önemli noktalardan biri, Konya Halk Sağlığı Müdürlüğü ile Konya Aile Hekimliği Derneği’nin, diğer illere örnek olacak şekilde, iyi ve uyumlu bir işbirliğinde olmasıydı. Kongre kapsamında, HASAM’lar ve kişiye ait veri paylaşımı konuları ele alınırken, iller arası uygulama farklılıkları nedeniyle ortaya çıkan hak kayıpları da tartışıldı. THSK Başkan Yardımcısı Dr. Savaş Başar Kartal, bir soru üzerine, gönüllük ve makul ücret üzerinde çalışmaların düşünüldüğünü ancak bu konuda net bir bilgi vermek için henüz erken olduğunu ifade etti. Bu açıklamalar, KONAHDER Kongresi’ne katılan hekimler tarafından olumlu karşılandı. Zira, daha önce yapılan görüşmelerde, bu istekler sert bir şekilde reddedilmişti. Konya Aile Hekimliği Derneği, Konya’da nöbete katılım oranının yüksekliğini dile getirdi. Müdürlükten alınan verilere göre, yaklaşık 600 aile hekiminin ve 600 aile sağlığı çalışanının katıldığı bir aylık nöbette, 300 civarı hasta bakılmıştı. KONAHDER yönetimi, bu durumunun etkin ve efektif olmadığını, bu alanda yapılan harcalamalarla en az 2 yeni ASM yapılabileceğini ifade etti. AHEF İkinci Başkanı ve AHEF Hukuk Komisyonu Başkanı Dr. Fevzi Turgut, huzurlu ve verimli kongre için KONAHDER Yönetim Kurulu ile Düzenleme Kurulu’na teşekkürlerini iletti. AHEKON:2016 ETKİNLİKLER, PROGRAMLAR VE KONAKLAMA HAKKINDA DETAYLI BİLGİ www.ahekon.com ADRESİNDE Türkiye’nin Aile Hekimliği uygulamasında en prestijli kongresi olan AHEKON 16-20 Kasım 2016 tarihleri arasında Antalya Gloria Golf Resort Hotel Belek’te gerçekleşecektir. Kongrenin güçlü ve bilimsel içeriği tüm beklentilerinizi karşılayacaktır. Bu yıl yedincisini gerçekleştireceğimiz AHEKON, 23 bin aile hekiminin ulusal kongresidir. Kongre içeriği aile hekimlerinin emeği ile hazırlanan, alanında önde gelen yerli ve yabancı akademisyenlerin bulunduğu AHEKON 2016’da sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağız. Türkiye’nin aile hekimlerinin bir arada olacağı, deneyimlerimizi, sıkıntılarımızı, başarılarımızı paylaşacağımız, bilimsel ve sosyal yönlerimizi ön plana çıkaracağımız, birey ve ailelere sürekli ve çok yönlü sağlık hizmeti veren, biyolojik, klinik ve davranış bilimleriyle iç içe olan AHEKON’a sizleri davet etmekten onur duyuyoruz. Saygılarımızla Dr. Gürsel Özer Uzm. Dr. Erkut Coşkun Dr. Hacı Yusuf Eryazğan AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Kongre Bilimsel Sekreteri Kongre Genel Sekreteri 18 COTARD SENDROMU YA DA ÜLKEMİZDE DAHA ÇOK BİLİNEN ADIYLA: YÜRÜYEN CESET SENDROMU Ölü olduğuna net bir şekilde inanan hasta, bu iddiasını ispatlamak için intihar girişiminde bulunabiliyor; zaman zaman da ölümsüz olduğu düşüncesine kapılıyor. Hastalar, ilaç ve beyne elektrik şoku uygulanmasıyla tedavi edilmeye çalışılıyor. Dilimizde bir deyim vardır. Genellikle çok zayıf, güçsüz kimseler için ya da yorgunluk ve üşengeçlik gibi sebeplerle yürümeye dahi zorlanan kişileri tanımlarken “Canlı Cenaze Gibisin” denir. “Yürüyen Ölü Sendromu” adı da verilen “Cotard Sendromu”, nöropsikiyatrik bir bozukluk. Beyin tümörleri, depresyon, panik atak, şizofreni ya da paranoyalarla ortaya çıktığı belirtiliyor. Bu bir benzetme tabii. Ama kendini gerçekten canlı cenaze gibi hisseden kişiler olduğunu biliyor musunuz? Tanımlanması, 136 yıl öncesine dayanıyor olsa da ender görülen bir hastalık olması dolayısıyla kesinleşmiş bir tedavi yöntemi bulunmuyor. İlk olarak 1880 yılında Fransız Nörolog Jules Cotard tarafından tanımlanan ve adını bu doktordan alan Cotard sendromuna yakalananlar, ölü olduklarına inanır. Vücudunda kan olmadığını iddia ederler, bedeninden çürümüş et kokusu geldiğini söylerler hatta teninde gezinen kurtları görüp görmediğinizi sorarlar. Cotard sendromu sık görülen bir hastalık değil neyse ki ama Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Ruhsal Bozukluklar listesine girmiş durumda. İstatistiklere göre, gelişmiş ülkelerde ve kadınlarda görülme sıklığı daha fazla. Hastalığın ortaya çıkma yaşı ise ortalama 52.. Hastalar, ilaç ve beyne elektrik şoku uygulanmasıyla tedavi edilmeye çalışılıyor. Ağır vakalarda ise hastalar gözlem altında tutuluyor. Birkaç yıl önce, Amerika’da yaşayan 17 yaşındaki Haley Smith, bu hastalıkla mücadele eden kişilere umut oldu. Genç kız, hastalığın ortaya çıkışını, “Sınıfta otururken birden kendimi ölmüş gibi hissettim. Revire gittim, hemşire her şeyin normal göründüğünü söyledi. Eve doğru giderken içimde birden mezarlığa gidip, diğer ölülerle yakın olma isteği doğdu.” sözleriyle anlattı. Hastalık, herşeyini kaybetmiş olduğu duygusunun hakim olmasıyla başlıyor. Bu duygu öyle baskın oluyor ki, hasta bir süre sonra fiziksel kayıplar yaşadığını da düşünüyor; önce vücudunun belirli bir bölümünü ardından tüm bedenini kaybettiğini hissediyor. Bu da ölüm duygusunu beraberinde getiriyor. Mezarlıkta piknik yapmak isteyen, korku filmlerinde zombi gördükçe rahatlayan Smith, tüm bu semptomlarla 2 yıl tek başına mücadele etti. Kimseye birşey anlatamadığını söyleyen genç kız, tedaviye ancak 19 yaşında başvurdu. Ölü olduğuna net bir şekilde inanan hasta, bu iddiasını ispatlamak için intihar girişiminde bulunabiliyor; zaman zaman da ölümsüz olduğu düşüncesine kapılıyor. Söylediğimiz gibi, hastalığın kesin bir tedavisi yok. Ancak terapisti, ailesi ve erkek arkadaşından destek alan Haley Smith, kendini yürüyen bir ölü gibi hissetmeyi bıraktı. HALEY SMITH // Sendrom, beynin amigdala bölümünde yer alan ve yüzleri tanımayı sağlayan alandaki fonksiyon bozukluğundan kaynaklanıyor ASM YAŞAM ASMYASAM.COM 19 TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 20 İDEALİST BİR AİLE HEKİMİ Görev yaptığı Aile Sağlığı Merkezi’ni kendi elleriyle inşa etti. Kemer’e 4 bin 100 kişiye hizmet veren bir ASM kazandırdı. İyilik perilerini bilirsiniz. Genellikle masallarda karşımıza çıkar. Ne zaman birinin başı sıkışsa, sihirli değneğiyle yardıma koşar. Antalya’nın da bir iyilik perisi var. O bir doktor. Bir aile hekimi. Dr Hülya Uçak... 2011 yılında Türkiye’de aile hekimliği uygulamasına geçilince, Hülya Uçak evinden ve ailesinden 300 km uzakta bir köyde görev yapmaya başladı. 2.5 yıl sonra, Dr. Uçak’ı ailesine kavuşturacak bir gelişme oldu. Kemer Arslanbucak Mahallesi’ne, özel-sanal aile sağlığı merkezi açılacaktı. Hülya Uçak bu işe talip oldu. ASM yapılmaya uygun bir bina bulunamayınca Dr. Hülya Uçak, eski bir evi ASM’ye dönüştürmeye karar verdi. Tıpkı külkedisi gibi peşmürde halde olan bu bina, gerçekten Sindrella’ya dönüştürülebilir miydi? Ayağına dolanan angaryalar, normalden fazla kira isteyen ev sahipleri, Sindrella’nın üvey kardeşlerini aratmayacak cinstendi güçlük çıkarma konusunda. Sağlık bakanlığı, özel ASM yapımını hekime bırakıyordu. Yani yapayalnızdı Dr. Uçak. Hemen çalışmalara koyuldu. Hiç birşey masallardaki gibi kolay olmuyordu elbette. En başta sihirli bir değneği yoktu Dr. Hülya Uçak’ın. Ama bitip tükenmez bir enerjisi ve azmi vardı. Bina önce eski kıyafetlerinden arındı yani sadece dört duvarı kalacak şekilde her yanı yıkıldı, söküldü. Tüketici kredisi çeken Dr. Uçak, binanın içini ve dışını tadilattan geçirdi ve o köhne binayı 4 bin 100 kişiye hizmet veren bir ASM’ye dönüştürdü. Üstelik masallardaki iyilik perileri gibi saat 12’yi çaldığında kaybolup gitmedi Hülya Uçak. Kendi elleriyle yaptığı o ASM’de, kronik hastalık takibi; obezite; kadın, bebek, çocuk, gebe izlem ve aşı yapıyor. Hem de aslında bir doktorun görevi olmayan, sarf malzeme alımı, fatura ödemeleri, gelen telefonlara cevap verme, hastaları yönlendirme, resmi yazışmalar yapma gibi birçok angarya işten fırsat bularak. “İşletmecilik değil aile hekimliği yapmak istiyorum” diyor Dr. Hülya Uçak. Sözleşmesi şu an feshedilse, ASM’ye yaptığı harcamayı, bakanlıktan, binasını yenilediği mülk sahibinden ya da yerine gelecek yeni hekimden talep edemiyor. Bir hemşire ile birlikte birinci basamak koruyucu hekimlik görevini yürüten Dr. Hülya Uçak, Sağlık Bakanlığı’ndan, tek birimli ASM’lerin izin kesintileri, özel-sanal ASM şartları ve hekimlik dışı işler konusunda yeni düzenleme talep ediyor. Sağlıkta şiddet yasasının çıktığı ve özlük haklarının iyileştirildiği; hekimlere hakettikleri değerin verildiği bir güne uyanmak da tüm meslektaşları gibi Dr. Hülya Uçak’ın da hayali. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM 21 PERSONEL BULMAK ZOR // • Tek hekimli ASM’lerde, izin kesintisinden dolayı hemşire bulmak güç. Hülya Uçak, 9 ay hemşiresiz ya da geçici hemşirelerle hizmet verdi. • Gideri tam gün üzerinden verilmediği için ASM’de tam gün temizlik görevlisi de çalıştırılamıyor. Temizlik işleri de Dr. Uçak ve hemşiresine kalıyor. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 22 SOSYAL PROJELER VE ORGANİZASYON KOMİSYONU Biz proje ve organizasyonları düşünen, üreten, planlayan bir komisyonuz. Türkiye’deki her bir aile hekimi de bu proje ve organizasyonları hayata geçiren, değerli birer neferler. -Türkiye ön adını almalıyız! -Kamu yararı statüsüne geçebiliriz! -Profesyonel anlamda proje ve organizasyonlar üretebiliriz! düşünceleriyle bir araya gelen komisyonumuz, Aralık 2015’te çalışmalarına başladı. 2015 AHEF Genel Kurulu sonucunda göreve gelen yeni yönetim kurulumuzun kararı ile AHEF Sosyal Projeler ve Organizasyon Komisyonu oluşturuldu. // ŞULE GÜÇLÜ ŞAKRAK “İzmir’den Urfa’ya, Sinop’tan Antalya’ya tüm Türkiye‘ye hitap eden Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu, ‘aile KONUK YAZAR hekimliği denince ilk akla gelen’, ‘sahanın tek hakimi’ Sosyal Projeler ve Org. olarak değerlendirildiğine göre, ‘Türkiye’ ön adına Komisyonu Sekreteri sahip bir federasyon olmalıyız” düşüncesiyle Aile Hekimi çalışmaya başladık. Ulusal ve uluslararası düzeyde, aile hekimlerince toplum yararına olabilecek her türlü sosyal projeyi ve organizasyon faaliyetlerini planlamak ve gerçekleşmesini sağlamak,komisyonumuzun amacıdır. Aile hekimleriyle ilgili komisyon toplantılarını, kongreleri, seminer ve konferansları planlamak ve düzgün işleyişini sağlamak da komisyonumuzun görevleri arasındadır. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM AHEF Sosyal Projeler ve Organizasyon Komisyonunun Başkanı Gaziantep hekimlerimizden Dr. Jülide Aksoy’dur. Gönüllülük esası ve il derneklerinin yönetim kurullarının da onayıyla komisyona katılan üyelerimiz: Dr. Yusuf Başak (Osmaniye), Dr. Şule Güçlü Şakrak (İstanbul), Dr. Yakup Şahin (Adana), Dr. Uğur Uçar (İstanbul), Dr. Sezer Kirkizoğlu (İstanbul), Dr. Kadir Can Tuncel (Adana), Dr. Füsun Sevingil (Tekirdağ), Dr. Birol Kocaman (İzmir), Dr. Faruk Saccı (Kayseri), Dr. Ayşegül İçkin Yalçın (Denizli), Dr. Tuğba Öztürkmen (Gaziantep), Dr. Feryal Özdemir Ceylan (Samsun), Dr. Osman Gencer (Burdur), Dr. Ayşe Nurdan Karagöz (Sakarya), Dr. Nermin Tekgül (Ankara), Dr. Serdar Çeliktaş (Antalya), Dr Hülya Uçak (Antalya), Dr. Elif Kuruefe (Bursa), Dr. Hacı Mehmet Erdoğan (Osmaniye) Komisyonumuz ilk toplantısını Kasım 2015’te İstanbul’da gerçekleştirdi. Bu buluşmada görev paylaşımı yapıldı; komisyonun yönergesi yazılarak görev tanımı ve sınırları belirlendi. Komisyon olarak, “Türkiye” ön adını almak, ardından da Kamu Yararına Çalışan Dernek statüsüne geçmek amaç edinildi. “Bu amaca ulaşmakta eksiklerimiz nedir, neler yapabiliriz” diye beyin fırtınası gerçekleştirdiğimizde, komisyon üyelerimizin, profesyonel anlamda proje hazırlama, proje yazma ve proje başvuru işlemleri konusunda eğitim alması gerekliliği öne çıktı. Proje hazırlama konusuna hakim Serap Gültekin Güler’den Şubat ayında İzmir’de 3 günlük bir eğitim alan tüm üyemlerimiz, profesyonel proje hazırlayabilme ve yazabilme konusunda sertifika sahibi oldu. Bu toplantıdan sonra, yapılabilecek proje konuları belirlendi ve İç İşleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı ile iletişime geçildi. 23 İlk olarak, AHEF’in bu güne kadar yaptığı etkinliklerin yazılı hale getirilmesi, düzenlemiş olduğu kongrelerin proje formatında yazılması için planlama ve hazırlık yapıldı. Halk yararı gözeten ve ASM’lerimizde hastalarımızla iletişim problemlerimizi çözmeye yardımcı olabilecek bir proje yapmaya karar verdik. Konumuzu “Sağlık Okuryazarlığı” olarak belirledik ve ASM‘lerimizde uygulayabileceğimiz, hasta bilgilendirmesini arttırmaya yönelik “Küp Not Projesi” için ön hazırlık yaptık. Farklı iletişim kanallarını kullanarak ve çeşitli ortamlarda bir araya gelerek projeyi detaylandırdık ve yazdık. Dernekler masasına hibe başvurusunda bulunduk. İç İşleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın kısıtlamalarından dolayı projenin içeriğinden bahsedemiyorum ama federasyonumuzun profesyonel anlamda yaptığı ilk proje olacağı için komisyonumuzun büyük bir heyecan içinde olduğunu söyleyebilirim. Bu heyecan motivasyonumuzu da arttırdı. Bir diğer projemiz ise şu günlerde 12 ilde uygulanmaya başlayacak olan “Sağlıklı Bebek Gülen Anne” projesi. Ailelere doğru bebek - çocuk bakımını ve hijyenini öğreterek, hijyen problemlerine bağlı gelişebilecek önlenebilir hastalıkların önüne geçilmesi amacıyla başlattığımız bu projede, Prima firması ile proje ortağı olduk. Prima, proje katılımcısı aile hekimlerine, hastalarına dağıtılmak üzere bilgilendirme broşürü, bebek bezi ve hijyen malzemeleri gönderecek; zaten bölgelerine hakim olan aile hekimleri ihtiyaç sahibi tüm bebek ve çocuklara bu hediyeleri iletecek, beraberinde hijyen ve bakım eğitimi vererek bilgilenmeye katkı sağlayacak. Biz, heyecanlı, birbiriyle uyumlu ve çalışkan bir ekibiz. Komisyon üyelerimiz, yepyeni bir fikir ile uyanıp “Şunu yapabilir miyiz acaba?” diye ekibimizle paylaşarak güne başlayabiliyor. Tüm ekibimizin motivasyonunu yükselten bu şevk; 6 aylık bir komisyon olmamıza rağmen aramızdaki sinerji, AHEF adına güzel projelere ve organizasyonlara imza atmamızı sağlıyor. Daha birçok projede federasyonumuz için omuz omuza çalışmayı sürdüreceğiz. Komisyonumuz, hem proje hazırlamadaki ilk deneyimimizi gözden geçirmek hem de “Sağlık Okuryazarlığında Aile Hekiminiz Yanınızda” proje-sini görüşmek üzere mayıs ayında Antalya’da bir araya geldi. Bu projedeki amacımız, hastaların, aile hekimleri aracılığıyla sağlık konularında bilgilenmesini sağlamaktı. Halkımızın, ASM’lerdeki bekleme salonlarında izleyip bilgilenebileceği spot bilgiler içeren video çekimleri yaptık. Hazırlanan videolar ASM’lere iletilecek ve böylece görsel anlamda da halkımıza ulaşmış olacağız. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 24 DADAŞLAR DİYARI ERZURUM PALANDÖKEN’İN ETEKLERİNDEKİ ŞEHİR Havası sert, insanı mert, Nene Hatun’un diyarı, kurtuluş mücadelemizin gururla başladığı kent. Iğdır Aile Hekimleri Derneği’nin ardından, bu ayki konuğumuz Erzurum Aile Hekimleri Derneği. Dernek Başkanı Dr. Yavuz Selim Aydın’dan Erzurum’u, Erzurum’da Aile Hekimliğini ve ERDAHED’i dinledik. ERZURUM HSM İLE GÖRÜŞME Erzurum Halk Sağlığı Müdürü Dr. Mahmut Uçar ile de görüşen ERDAHED Başkanı Dr. Yavuz Selim Aydın, görüşmeye dair detayları dergimiz için kaleme aldı. ERZURUM’DA AİLE HEKİMLİĞİ Aile hekimlerinin, Erzurum’daki çalışma şartlarını, şehrin Aile Hekimliğine bakışını, geçiş süreçlerini, mesleğimiz için yapılabilecekleri Erzurum’daki Aile Hekimlerinden dinledik. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM 25 TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 ERZURUM AİLE HEKİMLERİ DERNEĞİ ERAHED ASM YAŞAM DERGİ’NİN BU AYKİ KONUĞU YİNE YENİ KURULAN BİR DERNEK Erzurum’da 71 tane ASM bulunuyor. Bunların 18 tanesi tek birimli ASM. 6 tane de entegre ASM’nin bulunduğu şehirde, toplam 246 tane aile hekimi görev yapıyor. Derneğin 3 ayda ulaştığı üye sayısı ise 80. // YAVUZ SELİM AYDIN KONUK YAZAR Erzurum Aile Hekimleri Dernek Başkanı Aile Hekimi ERAHED, 2016 yılının Nisan ayında faaliyete geçmiş, çiçeği burnunda bir dernektir. Şu an 80 üyeye sahip olan derneğimiz, ilimizdeki tüm aile hekimlerinin üye olduğu bir yapıya kavuşma hedefindedir. Kuruluş sürecinde en büyük desteği meslektaşlarımızdan görmüş olmamız, bu derneğin gerekliliğini ve birlikte hareket etmenin önemini bir kez daha göstermiştir. Valilik ve başta Sayın Dr. Mahmut Uçar olmak üzere tüm Halk Sağlığı Müdürlüğümüz tarafından destek görmek de bizleri ayrıca mutlu etmiştir. ERAHED’in kurulmasındaki asıl amaç, elbette ki, şehrimizde görev yapan aile hekimlerinin birliğini sağlamak, gerektiği zaman destek olmak ve mesleğimizi geliştirmektir. Sayın Uçar, göreve geldiği günden bugüne, ilimizdeki tüm ASM’lerde görevli aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarıyla düzenli görüşmeler yaparak sahanın sesine kulak vermiş ve ilimizdeki sağlık politikalarının geliştirilmesinde ekip çalışmasının önemini göstermiştir. Derneğimizin kurulum aşamasında ciddi sıkıntılarla karşılaşmamış ve hatta destek görmüş olmamız dolayısıyla kurucu başkan olarak kendimi şanslı görmekteyim. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM Karşılıklı diyaloğun aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları üzerindeki pozitif etkileri, halkımıza kaliteli hizmet olarak yansımaktadır. 27 ERZURUM’DA AİLE HEKİMLİĞİ // Şehrimizde, 24 Kasım 2008’de uygulanmaya başlanan Aile Hekimliği, bölge insanımızın hakettiği sağlık hizmetine kavuşmasını sağlamıştır. Bu geçiş sürecinde, elbette sıkıntılar yaşanmış, uyum problemleri olmuş; ama tüm bu sorunlar zamanla aşılmıştır. İlk yıllarda, aile hekimliğinin, temel amacı doğrultusunda gerçekleştirilmesi sayesinde, memnuniyet oranları da yüksek seviyelerde olmuştur. Ancak her geçen gün artan iş yükü ve angaryalar nedeniyle aile hekimliği sistemi tüm Türkiye’de olduğu gibi ilimizde de tıkanmaya başlamış ve işlemez hale gelmiştir. Aile hekiminin her işi yapabilecek bir kudrette görülmesi ve ikinci basamakta yaptırılamayan hizmetlerin de aile hekimlerine yıkılmak istenmesi, vatandaşımızın aldığı sağlık hizmetinin kalitesini etkilemektedir. Unutulmamalıdır ki, aile hekimliği bireye karşı verilen bir hizmet olup koruyucu sağlık hizmetlerini kapsamaktadır. Ve ne yazık ki, hali hazırda bir kanunu olmadan yönetmeliklerle yürütülmeye çalışılan aile hekimliği, hak ettiği değeri görememekte, her geçen gün artan iş yükü ve angaryalar, mutsuz aile hekimleri ve mutsuz aile sağlığı çalışanları yaratmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, hekim ve aile sağlığı çalışanlarımız son derece özverili ve duyarlı görev yapmaktadır. Umudumuz, bundan sonraki süreçte aile hekimliği uygulamasının hak ettiği değerde yoluna devam etmesidir. ERAHED, yeni bir dernek olmasına karşın, etkinliğini kısa zamanda göstermiş, iki bilimsel toplantı gerçekleştirmiştir: İlkinde, Atatürk Üniversitesi Endokrin ve Metabolizma Ana Bilim Dalı’ndan öğretim üyesi sayın Prof. Dr. Habib Bilen hocamız, “Tip II Diyabette Tanı Tedavi ve Takip Protokolleri” konusunu ele almıştır. İkinci olarak da yine Atatürk Üniversitesi Pediatrik Endokrinoloji Ana Bilim Dalı’ndan öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Döneray hocamız, aile hekimlerinden gelen talep üzerine, “Çocuklarda Boy Kısalığı ve Diyabet” konusunda sunum gerçekleştirmiştir. Derneğimiz ayrıca, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından ŞubatMayıs aylarında yürütülen BOH (Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar) ile ilgili, İstanbul, Ankara ve Erzurum merkezli, yaklaşık 5000 kişiyi kapsayan bir saha çalışmasına dahil olmuş, destek vermiştir. ERAHED olarak, bundan sonra da sağlık alanındaki gerek bilimsel gerek toplumsal tüm çalışma ve organizasyonlar içerisinde yerimizi alacağız. İlimizde, başta kanser taramaları olmak üzere, gerçekleştirilen tüm sağlık taramaları, muayene ve takip edilen kronik hastalıklarla ilgili önemli bilgi ve veriler elde edilmesine olanak sağlamıştır. KETEM merkezi ile ortak yaptığımız tarama çalışmalarında gördük ki, bölgemizde kanser şüphesi ve hatta kanser vakalarında artış yaşanmakta; özellikle GİS kanserlerinde bir artış görülmektedir. Bölgemizde artışına tanıklık ettiğimiz bir diğer sağlık sorunu ise kronik akciğer rahatsızlıklarıdır. Bunların başında da KOAH gelmektedir. Bu hastalıkla mücadele kapsamında, halkımızın bilinçlendirilmesi,tütün ve ürünlerinin kullanılmasının kısıtlanması ve daha temiz bir çevre için gerekli çalışmaların yapılması planlanmalıdır. Erzurum’da toplam 71 ASM’miz mevcuttur. Bunların 18’i tek birimlik ASM’lerdir. Bunun dışında 6 tane de entegre ASM’miz bulunmaktadır. Toplamda 246 adet Aile Hekimliği Birimimizle hizmet verilmektedir. Erzurum ve ERAHED olarak, sağlıklı bir toplum, yaşanabilir bir çevre ve daha iyi gelecek nesiller için çalışmalarımıza tüm hızıyla devam edeceğiz. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 28 ANNE GÖZÜYLE HEKİM DOKTOR ANNESİ OLMAK Nejla Eryazğan, 21 yıllık bir öğretmen. Gaziantep’te, Şanlıurfa’da birçok okulda görev yaptı. Binlerce çocuğu var. 3’ü kendi kanından, kendi canından. Yetiştirdiği birçok çocuk doktorluğu seçti, iki evladı gibi. Emekli öğretmen Nejla Eryazğan, ASM Yaşam Dergi’ye, hekim annesi olmayı anlattı. Sevgili hekimler, önce teşekkürle başlamak isterim, derginizde bana da yer verdiğiniz için. Hekim, hikmet bilen hikmet dağıtan kişidir; benim bakışımla, Tanrı’nın şifa dağıtan ellerisiniz siz. // NEJLA ERYAZĞAN KONUK YAZAR Emekli Öğretmen En kutsal meslek, öğretmenlik diye düşünürdüm. Ta ki, iki oğlum tıbbı kazanıncaya dek. O günden sonra fikrim değişti. Biz öğretmenler, temel atıp harcını koyuyoruz. Asıl zorlu yolu hekimler sürdürüyor hem de ömür boyu. Doktor annesi olunca, bu mesleğin çilesini, meşakatini daha iyi anlıyor, daha çok takdir ediyor insan. Duygularımı yazıya dökmeye başlayınca, aklım Erzurum’a gitti: 18’ine yeni basmış bir genç… Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanıyor. Şanlıurfa’dan Erzurum’a… Terör nedeniyle güzergah değişince, yolculuk 17-18 saati buluyor. Evladından haber almadan bir annenin gözüne uyku girer mi? O Erzurum’a varıncaya kadar, bildiğiniz bütün duaları okuyorsunuz. O zamanlar cep telefonları da yok. Yurdun telefonundan haftada bir anca sesini duyabiliyorsunuz. Dedim ya, yolu da işi de meşakatli hekimlerin. Oğlum intörn olduğunda, teknoloji imdadımıza yetişti. Cep telefonu, uzağı yakın etti. İlk hastasını, ilk nöbetini, şifa bulmalarını sağladığı kişileri, ilk kaybını, hepsini anlattı telefonda. O anlatırken, içindeki insan sevgisini, meslek aşkıyla pır pır eden yüreğini hissettim hep. “Evet” diyordum, “İnsana hizmet, Allah’a hizmettir, ibadettir. Sakın bunlardan vazgeçme, çünkü bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmak gibidir.” Anılar o kadar çok ki. Bütün hastalarını tanıdım. Yaptığı hizmetlere şahit oldum. Mezun olduğunda ben de mezun olmuş hissetim, tanıklığımla, paylaşımlarıyla. Erzurum yolları az gelmiş olacak ki, askerliğini Çukurca Jandarma Komando Taburu’nda yaptı. Haftalarca sesini duyamadım. Arayabildiğinde, “Anne merak etme, dağdaki karakollara gidiyorum; ASM YAŞAM ASMYASAM.COM oradaki askerlerin sağlık muayanelerini yapacağım; oralarda telefon çekmiyor’’ diye teselli etti beni. Terörle mücadelede hem hekim hem asker olarak görev yaptığını sonradan öğrendim. Ama ana yüreği ile hep hissettim. Hep onunlaydım. Şimdi, sivil toplum kuruluşu olan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu’nda hizmetlerine devam ediyor. Sivil toplum örgütlerinin demokrasiler için ne denli önemli olduğunu biliyorum. Ailesini, çocuklarını bırakıp mücadele vermeye gidiyor. Onun mücadelesini gördükçe, “keşke” diyorum; hekimlerimiz kendi işlerine odaklanabilse. Ama nafile... Hergün değişen mevzuat.. Can yakıp can alabilen hasta yakınları… Hele buna hiç aklım ermiyor. Gecesini gündüzüne katıp tek derdi acıları dindirmek, insanların hayat kalitesini artırmak olan bir hekime nasıl şiddet uygulanır? Umarım birgün oğlum ve meslektaşları, hak ettikleri saygıyı görebilir. Belki de başarının, insan olmanın sırrı budur: Zorluklarla mücadele edip mutlu yaşamak… Emin olun sizler bunu başarıyorsunuz. Mutlu olun, huzurlu kalın, Allah’ a emanet olun sevgili hekim evlatlarım. Gecesini gündüzüne katıp tek derdi acıları dindirmek, insanların hayat kalitesini artırmak olan bir hekime nasıl şiddet uygulanır? BEN AİLE HEKİMİYİM 29 Büyük insanlık gemide güverte yolcusu, trende üçüncü mevki, şosede yayan ... Büyük insanlık. Büyük insanlık sekizinde işe gider, yirmisinde evlenir, kırkında ölür ... Büyük insanlık. Ama umudu var büyük insanlığın, umutsuz yaşanmıyor... Nazım Hikmet Ran Ben, aile hekimiyim; büyük insanlığın yaşadığı bir mahallede. Kızların gelin olduğunu görü-yorum; bebeklerin büyüyüp okula başadığını. “Sen kimsin benim karımı arıyorsun?” diye bana küfür eden gebemin kocasına istediğim cevabı veremedikçe, işe gelirken ayaklarım geri çekmeye başladı. Ve koah hastalarımın, dalından düşen sonbahar yaprakları gibi göçüp gittiğini, bir kış sabahı. Anlayacağınız, bu işi yapan her meslektaşım gibi, ben de sistemin çok da iyiye gitmediğini düşünüyorum. Ben, aile hekimiyim; bir bebek zamanında topaç gibi sağlıklı doğduğunda, aileme bir bebek katılmış gibi sevinirim. Bir hastam kanser teşhisi aldığında onunla beraber mücadele ederim. Benim de “aile hekimliği yapılamaz hale geldi” dediğimde, hayata geçireceğim çeşitli planlarım var artık. Kapıdan içeri giren hastamın ilaç alacak parası var mı yok mu bilirim. Kayınvalidesinden çeken derdini bana anlatır. Yeni işe giren sevincini bana anlatır. Erzurum’un orta halli, yoksulu çok, zengini yok bir mahallesinde, 4 yıldır aile hekimiyim anlayacağınız. Üniversiteden beri, birinci basamak hekimi olmak istedim. Nesiller benimle beraber sağlıklı büyüsün diye. Zaten hekim olmayı da insanlara faydalı olurken kimse bana karışamasın diye; zamandan, sistemden ve düzenden bağımsız olarak insana faydalı olabilmek için istemedim mi? Zaten tıp fakültesi okuyan herkesin içindeki iyilik yapma arzusu ,diğerlerine göre birazcık daha fazla değil mi? Hepimiz yola, dünyayı iyileştirebilirmişiz gibi çıkmadık mı? Peki ne oldu da yıllar içerisinde hergün işe daha isteksiz gelir olduk? İnsanlardan korkmaya başladık çünkü. Seksen yaşında dedeler, ben otur demeden oturmayacak kadar saygılıyken bana karşı; onyedi yaşındaki bir çocuk tarafından tehdit edildim ciddi ciddi. Artık gençlerle ilk diyaloğumda kapıyı açık tutuyorum. Ben “Hastalarıma nasıl daha fazla faydalı olurum?” derken, birbiri ardına sıralanan dayatma işlerin ve nöbetlerin arasında soluksuz kaldım. // ÖZGÜR DEMİR CİNİSLİ KONUK YAZAR Erzurum Ertuğrul Gazi ASM’de Aile Hekimi Ama bu işi yapmaktan ne zaman vazgeçerim onu bilemem. Çünkü tüm olumsuzluklara rağmen, poliklinik odasında hastamla başbasa kaldığımda, beni heyecanla dinleyen genç annelerin gözlerindeki minnettarlık ya da 4-5 yaşlarında bir hastamın kapıdan çıkarken bana gönderdiği öpücük, beni tekrar motive etmeye yetiyor. Erzurum’un bu yürekleri büyük, hayatları küçük insanlarıyla beraber yola devam. Büyük insanlığın umuduna tutunmuş gidiyoruz anlayacağınız. ... Umutsuz yaşanmıyor. Ben “Hastalarıma nasıl daha fazla faydalı olurum” derken, birbiri ardına sıralanan dayatma işlerin ve nöbetlerin arasında soluksuz kaldım. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 30 AVRUPA UEMO AİLE HEKİMLERİ BİRLİĞİ ASİL ÜYESİ OLDUĞUMUZ UEMO’NUN İLKBAHAR KONSEYİNDEN, DESTEK MEKTUBU İLE YURDA DÖNDÜK AHEF, uluslararası arenada gücünü arttırdı. UEMO’nun destek mektubu, 10-11 Haziran 2016’da Portekiz’de gerçekleştirilen ilkbahar konseyinde, delegelerimiz Dr. İlknur Gürel ve Dr. Mehmet Tansu Dere’ye takdim edildi. UEMO’NUN MİSYONU NEDİR? // • Genel uygulama alanında eğitim, pratik ve hasta bakımında en yüksek standartların oluşturulmasına katkıda bulunmak, • Sağlık sisteminde aile hekimlerinin rolünü savunmak, • Aile hekimlerinin etik, bilimsel, mesleki, sosyal ve ekonomik çıkarlarını desteklemek; hastalarının yararına uygulama ile gereken özeni gösterebilme özgürlüklerini güvence altına almak, • Üyelerin birleşik görüşlerini UEMO NEDİR? // // İLKNUR GÜREL KONUK YAZAR Bursa 11 Eylül ASM’de Aile Hekimi Avrupa Genel Pratisyenler/Aile Hekimleri Birliği UEMO, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve İtalya’nın girişimleriyle 1967’de Paris’te kuruldu; zamanla gerek Avrupa’da gerekse Avrupa Birliği’nde yer edinmeyi başardı. 1975’te bir alt komite kurularak, Avrupa Doktorlar Daimi Komitesi ile tıbbi kimliklerin karşılıklı tanınması kabul edildi. 1986’da ilk büyük kazanım olan Avrupa’da Genel Pratisyenlik için eğitimde minimum standart eğitim garantisi, Avrupa direktifi ile kabul edildi. 1992’den bu yana UEMO resmi konsültatif statüdedir. 21 Ocak 2009’da UEMO tüzel kişilik kazandı. // M. TANSU DERE KONUK YAZAR Manisa Aile Hek. Der. Bşk. Aile Hekimi ASM YAŞAM ASMYASAM.COM belirlemek; onları ilgili Avrupa otoriteleri ile uluslararası kuruluşlara uygun kanallarda temsil etmek, 2016 bahar toplantısı, Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Almanya, Macaristan, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Malta, Norveç, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, İspanya, İsveç, Hollanda, Birleşik Krallık, Fransa ve Türkiye’nin üye ülkeler; Litvanya’nın da gözlemci ülke olarak katılımıyla 10-11 Haziran’da Porto (Portekiz)’de gerçekleşti. • Avrupa’daki diğer sağlık örgüleri ile işbirliği yapmak (WHO:Dünya Sağlık Örgütü, WONCA: Dünya Aile Hekimleri Organizasyonu, CPME:Avrupa Doktorları Daimi Komitesi, UEMS:Avrupa Tıp Uzmanları Birliği, PWG:Avrupa Genç Doktorlar Daimi Çalışma Grubu gibi) 31 UEMO’NUN YAPISI NASILDIR? // UEMO, Avrupa ülkelerinde genel pratisyenlik uygulamalarını en iyi temsil eden ulusal, hükümetlerden bağımsız, sivil bir organizasyondur. Yönetim, üye ülkelerin birliklerinin adaylığıyla ve seçimle dört yılda bir belirlenir. 1967-71 yılları arasında Belçika başkanlığında başlayan yönetimi sırasıyla Hollanda, Fransa, İngiltere, Almanya, Danimarka, İrlanda, Portekiz, İtalya ve İsveç devralmıştır. 2015-2018 yılları arasında, İtalyan delegasyonu adına Dr. Aldo Lupo başkanlık yapmaktadır. Yönetim, bir başkan, diğer ülkelerden dört başkan yardımcısı, bir genel sekreter ve bir mali sekreter/sayman tarafından yürütülmektedir. Ev sahibi ülkeden seçilmekte olan başkan, genel sekreter ve sayman, yetkililerle komite arasında temasları yürütür, genel kurul toplantılarını hazırlar, kurul kararlarının uygulanması ve korunmasından sorumludur. UEMO’NUN POLİTİKALARI NEDİR? // Genel Pratisyenlik/Aile Hekimliğinin tanımı, aile hekimliği mesleki eğitiminin içeriği, mesleki eğitimin uygulanması, aile hekimliğinde sürekli eğitim, ekip çalışması, kalite değerlendirmesi, hasta-hekim ilişkisi, aile hekimliği pratiğinin organizasyonu, veri işleme, profesyonel sorumluluk, sağlığın geliştirilmesi, geleceğe yönelik insan gücünün planlanması ve finansmanı, UEMO’nun politikalarının temelini oluşturur. 19-20 Ekim 1994 tarihindeki konferansta WONCA, SIMG ve Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi Ofisi işbirliği içinde oybirliği ile “Aile Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Sonuç Belgesi” kabul edilmiştir. Buna göre; • Aile Hekimliği mesleki eğitiminin süresi en az 3 yıl olmalıdır. • Aile Hekimliğinin uzmanlık eğitimi,diğer uzmanlıklarla aynı noktadan başlamalıdır. Eğitimin en az yarısı çalışma ortamında geçmelidir. • Aile Hekimliği eğitiminin tüm süreçleri, hastane eğitimleri dahil, genel pratisyenlerin sorumluluğunda yapılmalıdır. • Aile Hekimliği eğitiminde yaşam boyu öğrenme sürecinin olduğu dikkate alınmalıdır. AHEF’İN UEMO YOLCULUĞU BU YOLCULUK, 2011 YILININ EKİM AYINDA, KIBRIS’TA GERÇEKLEŞTİRİLEN 2. AHEKON’UN ARİFESİNDE BAŞLADI. AHEF’in UEMO ile ilk teması, 2011 yılında oldu. Manisa’da 2. Kıbrıs AHEKON’unun eğitim komisyonu çalışmaları sırasında, Prof. Dr. Mehmet Urgan’ın katkıları ve dönemin AHEF başkan yardımcısı Dr. Tayfun Çiğdem’in önerisiyle uluslararası arenaya açılma kararı alındı. Uluslararası arenaya açılma konusu, şu an Manisa Aile Hekimleri Derneği (MAHED) Başkanlığı görevini yürütmekte olan Dr. Mehmet Tansu Dere’ye yönlendirildi. Uzun soluklu mail ve telefon trafiği sonucunda, UEMO Başkan Yardımcısı ve Malta delegesi sayın Portelli Demajo’ya ulaşıldı. EKİM 2011 Dönemin AHEF Başkanı Dr. Hasan Eraydın, Dr Tansu Dere ile birlikte, UEMO Adaylık başvurusunu UEMO Başkan Yardımcısı Portelli Demajo’ya iletirken. Kıbrıs Ahekon 2011‘e davet edilen Portelli, AHEF’in yapmış olduğu kongreden çok etkilendi. Dönemin AHEF Başkanı Dr. Hasan Eraydın’ın yazdığı UEMO üyeliğine başvuru dilekçesiyle birlikte ülkesine dönerken, Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu’nun UEMO’ya üyeliği için elinden gelen gayreti göstereceğini söyledi. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 32 UEMO AVRUPA Aİ UEMO’NUN İSTANBUL DEKLARASYONU // AHEF’İN UEMO YOLCULUĞU // Kongreden bir hafta sonra, Hasan Eraydın’ın yerine başkan seçilen Murat Girginer de UEMO hassasiyetini sürdürdü. Böylece, Dr. M. Tansu Dere ve Dr. Zafer Kalaycıoğlu, ortak hazırladıkları “Türkiye’de Aile Hekimliği Uygulaması” sunumuyla UEMO Torino Toplantısına katılmak üzere İtalya’ya gitti. Dr. Tansu Dere’nin İtalya’da yapmış olduğu sunum ayakta alkışlandı ve Türkiye derhal observer yani gözlemci statüsüne alındı. UEMO, ülkelerin içinde oluşabilecek sorunlarda, gücü nezlinde ortak kararlar alarak destek verir. Avrupa Komisyonu’nda devam etmekte olan birçok kanun maddesinin revizyon süreçlerine müdahil olur ve kanunların aile hekimlerinin ve sağlık sisteminin modernizasyonu lehine çıkması yönünde uğraş verir. Nitekim delegeler de sempozyum esnasında çalışma gruplarına ayrılır; ertesi gün de grup kararlarını tartışıp sonuca bağlamaya çalışır. Komplike bir sistemleri vardır. 8-9 Haziran 2012’de Madrid UEMO toplantısında Türkiye’nin tam üyelik sertifikası AHEF’e teslim edildi. Bu müthiş bir başarıydı, çünkü Aile Hekimliği öncesi dönemde, Türkiye, UEMO’dan kırmızı kart görmüştü. UEMO, ülkemizdeki meslektaşlarının yaşadığı sorunlardan da delegasyonumuz sayesinde haberdardır. Türkiye’deki aile hekimliği uygulamasını dışardan bir göz olarak gözlemlediklerinde, ülkemizde hekimlerin üzerindeki iş yükünü ve kayıtlı kişi sayısını yüksek bulmaktadırlar. AHEF’in UEMO’ya üye olması, ülkemizdeki sağlık sisteminin gelişmesi açısında büyük önem taşımaktadır. Zira, UEMO, Avrupa Birliği ülkelerindeki birinci basamak ve koruyucu hekimliği temsil eder; sağlık politikalarının belirlenmesinde danışmanlık görevi vardır. Örneğin Avrupa Komisyon kararlarını ivedilikle UEMO’ya bildirmesi için Brüksel’de bir avukatları bulunur. AHEF, 14-16 Kasım 2013’te 23 ülkeden 100 delegenin katılımıyla gerçekleşen UEMO Sonbahar Genel Konseyi’ne ev sahipliği yapmıştır. İstanbul’da düzenlenen konseyde, acil nöbetleri konusunda yine bir başarı öyküsü yazılmış ve üyelerin tümünün katıldığı oylamada tam bir oybirliğiyle destek bildirgesi yayınlanmış; kısa süre sonra hastane nöbetleri askıya alınmıştır. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM AHEF’in, UEMO’nun bir üyesi konumunda olduğunun kabulüyle ve Aile Hekimleri ile Pratisyen Hekimlerin kabiliyetlerinin irdelenmesi sonucunda; UEMO (Avrupa Aile Hekimleri Birliği), hastane imkanlarıyla yerine getirilmesi gereken acil tıbbi müdahale kapsamının, aile hekimlerinin ana görevleri arasında olmadığı yönünde kesin görüş bildirir. Hasta güvenliği, bu acil tedavi hizmetinin ilk yardım uzmanlarınca ve ilk yardım için yeterli teçhizata sahip bölümlerde verilmesini gerekli kılar. Aile Hekimleri, aile hekimliği ve genel tıbbi uygulamalar kapsamındaki tıbbı sorunlara müdahale etmek amacında ve kabiliyetindedir. UEMO (Avrupa Aile Hekimleri Birliği), hasta güvenliğinin ve klinik yönetiminin mükemmeliyeti açısından, Türkiye Aile Hekimlerinin, aile sağlığı merkezlerinde aile hekimi olarak görev yapmaları; acil sağlık hizmetlerinin ise hastanelerin acil bölümlerinde, acil hekimlerince sağlanması yolunda yürüttükleri haklı mücadelelerini kat’i olarak destekler. 33 AİLE HEKİMLERİ BİRLİĞİ DESTEK MEKTUBU AİLE HEKİMLERİ DERNEKLERİ FEDERASYONU’NUN, UEMO’NUN TAM DESTEĞİNİ ALDIĞINI GÖSTEREN MEKTUP 9-11 Haziran 2016’da Portekiz Porto’da gerçekleştirilen İlkbahar UEMO konseyinde, delegelerimiz Dr. İlknur Gürel ve Dr. Mehmet Tansu Dere’nin çabalarıyla, İstanbul Konseyinin ardından bu kez de tüm UEMO üyesi Avrupa Birliği ülkelerinin Destek Mektubu alınmış ve İtalyan Başkan Aldo Lupo’nun ıslak imzasıyla AHEF’e iletilmiştir. Bu mektuptaki kritik önem, belli başlı tek bir soruna karşı değil; oluşabilecek her türlü belirgin hukuksuzluklara karşı, UEMO üyesi AB ülkelerinin AHEF’in yanında olacağıdır. Avrupa Konseyinin birinci basamak sağlık politikalarını oluştururken fikirlerini aldığı bir kuruluşa, AB tam üyeliği yolunda yürüyen hükümetimizin de saygı duyacağı beklentimizdir. Başarmamızın temeli şudur: Mutlu Doktor; Mutlu Hasta; Mutlu Hükümet. Macaristan, Başkanlığı İtalya’ya devrederken, UEMO Delegasyon Başkanımız Dr. M.Tansu Dere, Genel Sekreter Renata Papp ve dönemin UEMO Başkanı Ferenc Hajnal’dan Türkiye adına diplomasını alıyor.. DESTEK MEKTUBUNUN TERCÜMESİ // “2016 İlkbaharında toplanan UEMO Genel Kurulu, AHEF’in (Türkiye Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu) üyeliğini tanır ve tam asil üye oldukları 2014’den beri yaptıkları katkılardan dolayı teşekkürlerini sunar. UEMO, AHEF’in belirli Avrupa direktiflerine uymayan hükümet talepleriyle karşı karşıya kalabileceği zorlukları anlar, olayın farkındalığındadır. UEMO bu taleplerle karşılaştığında AHEF’e hasta güvencesini sağlayabilmesi için tam desteğini sunar.’’ TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 34 BAŞARININ MİMARI DR. TANSU DERE’NİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ Delegasyon Başkanı Dr. Tansu Dere, yıllar içinde oluşturduğu tecrübelere dayanarak, hiçbir ülkede mükemmel bir sistem olmadığını belirtiyor ve örneklemeler yapıyor, Asm Yaşam Dergi’de önerilerini sunuyor: “İngiltere gibi bir ülke, aile hekimlerini uzman kabul etmez, aile hekimlerinin özlük haklarını uzmanlara göre düşük tutarken; Alman meslektaşım SGK’ların, faturalama karşılığı hasta ücretini 3 ay sonra ödediğinden şikayetçi olur. Kuzey ülkeleri yetki karmaşasını ön plana çıkarır hemşirelere reçete yazma yetkisinin verilmesini irdeler, Malta’lı meslektaşım İngiltere’ye gidip diplomasını onaylatmak zorunda kalırken, İspanyol aile hekimleri Güney Amerika’dan gelen az eğitimli kalitesiz işgücü üreten, halk sağlığını ve kendi iş güvencesini tehlikeye sokan hekim sorunuyla uğraşır. Fakat Avrupa genelinde dayatmalar pek görülmez ve gönüllülük ilkesi esastır. En önemli örnek ise nöbet tutan ülkelerde, kooperatifleşme sonucu, doktorlar nöbet uygulamasını kendileri ASM YAŞAM ASMYASAM.COM düzenler ve ücret, normal işgünü ücretinin üzerinde ödenir. Belçika’da bu düzenlemeyi FAMGB yani Brüksel Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu yapar. Aile Hekimi başına düşen kayıtlı hasta sayıları azdır, işyükü analizleri yapılıp sorumluluk alanları tespit edilmiştir, hergün ‘sırada ne var’ diye düşünülmez, böylece aile hekimi işine rahat konsantre olur. Bir de bizde sözleşmeler tek taraflıdır. Önce bir işyükü analizi yapılmalı; bu minvalde hemen bir BOARD oluşturulmalı ve sözleşmelerin şartları burada ortak akılla belirlenmelidir. Taraflar, Sağlık Bakanlığı yetkililerinden, AHEF’ten, saha aile hekimlerinden, finans sektöründen, avukatlardan, sendikacılardan, UEMO’dan gelen gözlemci aile hekimlerinden oluşabilir. Avrupa ülkelerinin çoğunda bulunan Eğitim Akreditasyonu sistemi konusunda da Ulusal Akreditasyon Yetkili Kurulumuzu kendimizin oluşturması gerekmektedir. Yakın bir süreçte, Türkiye Aile Hekimliği’nin de birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi akreditasyon kredisi toplamak zorunda kalacağını öngörüyorum. Bu sürekli tıp eğitimi ve süregen mesleki gelişim programlarının, eğitim ve yetkili kurullarının kendi bünyemizde kalması çok önemlidir. Örneğin Belçika modelinde aile hekimliğinizin kesintiye uğramaması için, yılda en az 20 saat kongre toplantı ve sempozyumlara katılmanız gerekiyor. Bu yetkiyi ele almamız için gerekirse bir çatı örgütü bile oluşturabiliriz. Sağlık sisteminde en ön sırada olan; yani insanlara nasıl hasta olunmayacağını anlatan doktorlar olarak birliğimizi sağladığımız sürece, Avrupa’nın en mükemmel sistemine sahip olacağımız günler de yakındır.” UEMO Delegeleri Dr. İlknur Gürel ve Dr. M.Tansu Dere, yeni AHEF yönetim kurulu üyelerinin nezdinde Uluslararası ilişkiler komisyonuna verdiği değer konusunda Dr. Gürsel Özer’e bir kez daha teşekkürlerini sunuyor. 35 SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN // ESRA ÖZ KONUK YAZAR Biyolog Sağlık Habercisi SAĞLIK OKURYAZARLIĞI Sağlığın kişiye özel olduğu bireylere anlatılmalı. Aile hekimleri, kişilere birebir ulaşma fırsatı yakaladıkları için, bu anlamda çok şanslılar. Medyada sürekli verilen reçeteler herkese uygulanamaz. Sağlık okuryazarlığı, ilk kez duyanlara çok karmaşık ve anlaşılmaz gibi geliyor. Oysa bu yöntemle haberleri nasıl okuyacağımızın yol haritasını öğreniyoruz. TEDx Bahçeşehir Üniversitesi’nde yaptığım konuşmamda da söylediğim gibi, tıpkı bir dedektif gibi hareket edilmesi gerekiyor. Böyle olunca, insanlar oyun oynar gibi bir alışkanlık ediniyor. Böylece, zor gibi gelen bir durum, eğlenceli ve hayata geçirilebilir hale geliyor. Genel Geçer Reçetelerden Uzak Durun Sağlığın kişiye özel olduğu bireylere anlatılmalı. Aile hekimleri, kişilere birebir ulaşma fırsatı yakaladıkları için, bu anlamda çok şanslılar. Medyada sürekli genel geçer reçeteler verilir. Bu reçeteler herkese uygulanamaz. Ancak medyada yer alan bu reçeteleri insanlar zayıflamak, hastalıklardan korunmak gibi farklı nedenlerle yapıyorlar. Oysa genel geçer reçete verecek kadar, kanıta dayalı tıptan uzak olan bu haber kaynakları, halk sağlığını tehdit eden bir açıklama yaptıklarının da farkında olmuyorlar. Bilime sırtını dönen ya da sağlık alanında eğitim almamış sözde uzmanlar, medya tarafından ilgiyle izleniyor. Peki neden? Günümüzde sağlık haberciliği maalesef reklam amaçlı hale geldi. Bu nedenle de haber kaynaklarının kim olduğu, eğitimi ya da verdiği bilgiler sorgulanmadan olduğu gibi yayınlanıyor. Televizyon programları tamamen para endeksli hale geldi. Parayı ödeyen istediği gibi çıkıp konuşuyor. Sağlıkla ilgili hiçbir eğitimi olmayan kişiler, psikolojiden beslenmeye kadar geniş bir yelpazede açıklama yapabiliyorlar. İnsanlara tavsiyeler veriyorlar. Hatta kitap çıkartıp “yazar oldum” diye de ekliyorlar. “Kitap yazan kişi, uzmandır.” gibi yanlış bir algı var. Çünkü yayın evlerinde de işler farklı yürüyor. Karışımlar Sunan Haberlere Yaklaşmayın Mutfağınızdaki ürünleri mümkünse yemeklerinizde kullanın. Çünkü medyada sürekli söylenen karışımları uygulayıp yüzlerinde oluşan hasar nedeniyle dermatoloğa giden vakalar var. “Hiçbir zararı yok.” dediğiniz o ürünleri karıştırdığınızda, cildinize hasar verecek hale getirebilirsiniz. Bu nedenle mutfağınızdaki ürünlerle yapılan ve doğal olduğu iddia edilen reçetelerden uzak durmak çok önemli! Detoks Masalı Sürüyor Bitkisel karışımlar bu kez karşımıza detoks ile çıkıyor. Birçok bilim insanı ve beslenme uzmanı, detoksun yanlış olduğu belirtiliyor. İnsanlara faydasından çok zararı olduğu dile getirilen bir durumun, herkese açık bir şekilde sunulması, son derece vahim bir medya kazası olduğunu gösteriyor. Fazla kilolarından kurtulmak isteyenlerden, sıfır beden olanlara uzanan bu reçetelerin başka bir bedeli de zayıflamak için kullanılan ilaçlar oluyor. Zayıflama Hapları Ölüm Saçıyor Zayıflamak uğruna içilen ve bitkisel, doğal kelimeleri ile süslenen bu tip ilaçlar kaç can aldı hatırlıyor musunuz? İnternetten sipariş edilen bu ilaçların içerisinde ne olduğu bilinmezken, hemen doğal ve bitkisel kelimelerinin arkasına saklanıyorlar. Duygularınızı Kontrol Altına Alın Hikaye haberlere dikkat! Duygularınıza dokunan sağlık haberlerini okurken yine dedektif gibi yaklaşmanız çok önemli. Genelde anlatılan hikayede sizin duygularınız ön planda olur. Arka planda neler olduğu dikkatinizden kaçabilir, bu nedenle hikaye şeklinde anlatılan haberlerde mutlaka duygularınızdan uzak durarak haberleri değerlendirin. Sözde Uzmanlardan Uzak Durun Ancak bilmiyordum ki, kitap evlerinde kitabınızın yer alması için belli miktarda ücret ödemeniz gerekiyor. Yoksa siz hala, daha çıktığı ilk gün çok satanlar listesine giren kitaplara inanıyor musunuz? Sağlık ile ilgili bir konu olduğunda, herkes kendini rahatlıkla uzman sayabiliyor. Bu nedenle, yapılan bir açıklama varsa hemen o kişinin eğitimine bakın! Uydurulan ünvanlara dikkat edin! Bu iş sertifikalarla ya da kurslarla alınacak bir eğitim değildir. Televizyonda, gazetede çıkması, o kişinin konuştuğu alanla ilgili uzman olduğunu göstermez! Kişinin ünlü olması da uzman olduğunu göstermez! Algılarınızla Oynatmayın! Gazetecileri Tanıyın Mercek altına alınan haberleri eleştirel bakış açısı ile incelemek gerekiyor. Kendinizi Sherlock Holmes gibi hissedebilirsiniz. Sağlık ile ilgili bir bilgi elinize ulaştığında, duygularınızdan arınıp, tamamen objektif şekilde delilleri incelemeniz olayı çözmenizi sağlayacak. Böylece anlatılanların doğru olup olmadığını anlamak için adım atmış olacaksınız. Uzman sağlık habercileri, belli etik ilkeler çerçevesinde haber yapacaklardır. Bu bağlamda gazetecilerin haber dilini öğrendiğinizde, haberi kimin yaptığına bakıp güvenilirlik açısından da karar vermeniz kolaylaşacaktır. Aynı zamanda sağlık haberciliğinde uzmanlaşmayı da desteklemiş olacaksınız. Bunu nereden mi biliyorum? “Kokuyla Keşfet” ve “Sağlık Haberlerine Farklı Bakış” adında iki kitabım yayınlandı. Yayın evinden kitap yazmam için gelen teklif ile havalara uçmuştum. Haber Başlıklarına Aldanmayın “Her derde deva!” diye bir başlıkla karşılaşırsanız dikkatli olmanız gerekiyor. Bir bitki her derde deva olmaz. Madem deva, neden hastalanıyoruz hala? Neden her sene başka bir bitki moda oluyor? “Arkasında ticari bir şeyler olabilir.” diye düşünün. Sağlıkla ilgili haber yapan ya da okuyan herkes, bilgilere şüphe süzgeci ile yaklaşıp sözde uzmanlar konusunda bilinçli olmalıdır. Ancak, bilgilerin doğruluğundan emin olunduktan sonra uygulanmalı ve paylaşılmalıdır. Sağlıklı yaşam için, Sağlıklı haberler okunması dileğiyle. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 SINIR TANIMAYAN DOKTORLAR RÖPORTAJ // // ESİN AYFER ÇULHA DİLDÖK AHEF ÖRGÜTLENME KOMİSYONU ÜYESİ Ataşehir 1 No’lu ASM’de Aile Hekimi 38 SINIR TANIMAYAN DOKTORLAR (Médecins Sans Frontières) Çatışma alanlarına, savaş bölgelerine gözlerini kırpmadan gidiyorlar. İnsani ve tıbbi yardım götürmenin ötesinde işkence, kötü muamele gibi olayların önüne geçmek amacıyla korkusuzca mücadele ediyorlar. Onlar Sınır Tanımayan Doktorlar… AHEF Örgütlenme Komisyonu Üyesi Dr. Esin Ayfer, ASM Yaşam Dergi için, Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) Türkiye Eş Temsilcisi Serap Öztürk ile görüştü. MSF Türkiye’nin şu an biri Ankara ve biri İstanbul’da olmak üzere iki temsilcilik ofisi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde toplam 4 proje alanı var. Sizi tanıyabilir miyiz? Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ile ilk olarak 2003 yılında çalışmaya başladım. Tıp çalışanı değilim. İdari çalışan olarak, hem yurt içi hem yurt dışında sahada görev yaptım. Evlenip çocuğumu büyütmek için bir süre ara verdim. Son 1,5 yıldır yuvama döndüm. Şu anda MSF Türkiye Eş Temsilcisi olarak çalışıyorum. Dünya MSF ile ne zaman tanıştı? Nijerya İç Savaşı sırasında Kızıl Haç ile birlikte çalışan bir grup Fransız doktor ve gazeteci, şahit oldukları insani krizlerde sadece tıbbi destek vermenin, yaraları iyileştirmenin yeterli olmadığına kanaat getiriyorlar. Doğal afetlerde, ulusal sınırlardan bağımsız olarak, ırk, din, mezhep veya politik görüş ayrımı gözetmeksizin her insana sağlık hizmeti vermek; savaş, soykırım gibi büyük insanlık krizlerinde tanıklık ettikleri işkence, kötü muamele, sağlıkta fırsat eşitsizliği gibi konularda bir şeylerin yapılması için mücadele etmek amacıyla 1971 yılında MSF kuruluyor. MSF şu anda yaklaşık 70 ülkede faaliyet gösteriyor. Yani neredeyse dünya ülkelerinin yarısında aktif olarak çalışmalarını sürdürüyor. Dünya çapında 5.7 milyondan fazla bireysel bağışçısı, 35 bin gönüllüsü ve 2014 verilerine göre 1.066 milyon bütçesi olan çok büyük bir tıbbi insani yardım kuruluşuyuz. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM MSF Türkiye’den bahseder misiniz? MSF Türkiye ofis olarak daha çok yeni. 1,5 yıl önce çalışma izni aldık. İspanyaYunanistan operasyon merkezine bağlıyız. Ofis yeni ama bizler Türkiye’de yeni değiliz. Bugüne kadar Afyon, Erzincan, Dinar, Gölcük’teki depremlerde ve benzer akut afet durumlarında en kısa sürede bölgeye ulaşıp çalışmaya başladık. Ayrıca 1991 yılında Irak’tan gelen mülteci akınlarında, tıbbi insani yardım sunma sürecinde aktif rol oynadık. MSF Türkiye’nin, şu anda biri Ankara, biri İstanbul’da olmak üzere iki temsilcilik ofisi; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ise toplam 4 proje alanı var. Suriye’deki 150 çalışanımız dahil olmak üzere, Türkiye-Suriye projelerinde yaklaşık 600 gönüllümüz bulunuyor. Türkiye, MSF için çok farklı bir ülke. Burası gittiğimiz diğer ülkelerden farklı. Çünkü biz buraya, bu ülkenin vatandaşlarının yardımına gelmedik. Doğal afetler gibi istisnai durumlar dışında, şu an için böyle bir ihtiyaç yok ya da proje yürüttüğümüz diğer ülkelerdeki gibi büyük bir insanlık krizi halihazırda yaşanmıyor. Elbette gereklilik halinde hızlıca proje üretip harekete geçebiliriz; fakat şu anda Ürdün, Irak gibi Suriye’ye komşu ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de Suriye’den gelen savaş mağdurlarına ve Suriyeli mültecilere tıbbi insani yardım sunmak için çalışıyoruz. 39 Gideceğiniz bölgeleri nasıl belirliyorsunuz? MSF dev bir makine gibi. Nerede ihtiyaç varsa oradayız. Çalışacağımız tüm bölgeleri, gerekli ihtiyaç tespitlerini yaptıktan sonra belirliyoruz. Doğal afetlerde ihtiyaç çok net görülüyor. Derhal alanda tespit yapıp 24 ila 72 saat içinde ekiplerimizi bölgeye ulaştırıyoruz. Savaş durumu da aynı şekilde. Örneğin Mart ayında iç çatışma şeklinde başlayan Suriye krizinde, bölgeye ilk biz intikal ettik; Mayıs ayında bölgede konuşlanmıştık. Bunun dışında insani krizlerin ve ciddi boyutlardaki sağlık sorunlarının olduğu az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde projeler yürütüyoruz. Bu tür projelerde de yine ihtiyaç temelli hareket ediyor ve kararlar alıyoruz. Bu tür sorunlara sahip bölgelerin yüzde 90’ında aktif olarak çalışıyoruz. Yeni sorunlar ortaya çıktığında hızla devreye giriyor; doktor, hemşire, lojistikçi, su ve sanitasyon ekiplerinden oluşan saha çalışanlarımızı ihtiyaç olan bölgeye yönlendiriyoruz. Örneğin; geçen yıldan bu yana, Avrupa’daki en büyük projelerimizden birini yürütüyoruz ve ilk kez denizde botlarla ve büyük gemilerle arama-kurtarma çalışması yapıyoruz. Bu ihtiyaç, şu anda İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insanlık krizlerinden biri olan Suriye Savaşı ve devamındaki göç olgusuyla ortaya çıktı. Bu faaliyetlerimiz, bunca zamandır yaşanan can kayıpları ve çekilen acılar için yalnızca geçici bir çözüm sunabiliyor. Kalıcı çözüm için Avrupa ülkeleri hiçbir şey yapmadığı ve mültecilere, sığınmacılara güvenli geçiş sağlamadığı için, bizler elimizden gelen her türlü yardımı yapmaya ve harekete geçmeye mecbur kaldık. Ülkesindeki savaş, insan hakları ihlali, açlık ve yoksulluktan kaçarak, daha iyi koşullarda yaşamak için yola çıkmak, bir “suç” olamaz. Bu nedenle yardım etmek için yeterli kapasite ve kaynağa sahip olanlar bu duruma karşı bir şeyler yapmalı. Biz de bu noktada hızla devreye giriyoruz. Bu sıralar aktif olarak çalıştığınız bölgeler hangileri? MSF Türkiye olarak Orta Doğu’da kaç hekim ile çalışıyorsunuz? MSF olarak en başından beri ağırlıklı olarak Afrika’da aktifiz. Zaten MSF’nin çıkış noktası da bu kıta. Şu anda gelen ve saha çalışmalarına aktarılan bağışların yüzde 62’si Afrika kıtasındaki ülkelere yönlendiriliyor. Geri kalanı sırasıyla Orta Doğu, Asya ve Latin Amerika ülkelerine aktarılıyor. Son 10-15 yıldır Asya ve son beş yıldır da Orta Doğu’daki çalışmalarımızı artırmış durumdayız. Türkiye’de ise Şanlıurfa, Kilis, Antep ve Hatay’da mültecilere yönelik çalışan sivil toplum kuruluşlarına destek olarak tıbbi ve insani yardım projelerine katkıda bulunuyoruz. Şu an için yaklaşık 20 doktor Türkiye’nin güneyinde çalışıyor. Ayrıca Suriye’de Halep, Haseke ve İdlip bölgelerinde yer alan altı hastanemizle bölge halkına tıbbi destek sunmaya devam ediyoruz. Bu hastanelerde yerel doktorlarımız görev yapıyor. Bunun yanısıra, bence en az hastanelerimizin olması kadar önemli bir şey daha yapıyoruz. Suriye’de 150’den fazla sağlık merkezine, ihtiyaçları doğrultusunda yardım ediyoruz. Çoğu zaman bu savaş bölgelerinde elektrik olmuyor ve biz sağlık kurumlarına jenetörleri için yakıt sağlıyoruz. Bazen ilaç, bazen tıbbi malzeme, bazen personel giderlerini karşılama gibi farklı konularda destek sunuyoruz. Sağlık kurumlarının işleyişini sürekli sağlayacak ne ihtiyaçları varsa onu karşılıyoruz. Bizim kendi hastanelerimiz ile hizmet verdiğimiz nüfus sınırlı. Fakat Suriye içindeki diğer hastanelere verdiğimiz bu tür desteklerle Şam bölgesi de dahil olmak üzere, tüm Suriye’yi kapsayabiliyoruz. Hiçbir şeyin olmadığı, bazen yiyecek ve içeçeğin dahi bulunmadığı bölgelerden bahsediyoruz. Yaptığımız iş bazen sağlık hizmetinden çok daha önemli hale geliyor. Gittiğiniz bölgelerde problem yaşadığınız oluyor mu? Nasıl altından kalkıyorsunuz bu problemlerin? Can güvenliğinizi nasıl sağlıyorsunuz? Aslına bakarsanız genel olarak iyi karşılanıyoruz. İhtiyaç olan yerlerde doğrudan ihtiyaca yönelik çalışıyoruz. Farklı kurum ve kuruluşların olduğu bölgelerde, diğer kurumların karşılayamadığı, uzmanlık gerektiren konularla ilgilenmeye, çözülemeyen sorunları çözmeye çalışıyoruz. Alanda çok sayıda sivil toplum kuruluşu varsa, çoğu zaman arama-kurtarma süreçlerini onlara bırakıyoruz. Dolayısıyla pek çok bölgede görünürlülüğümüz ve etkimiz çok yüksek. Fakat çoğu zaman güvenlik sorunlarıyla da karşılaşabiliyoruz. Çalıştığımız bölgelerin çoğunda neredeyse aktif çatışma ve savaş hali var. Bu nedenle son yıllarda sadece biz değil; birçok insani yardım kuruluşu, çalışanlarının kaçırıldığına şahit oldu. Özellikle de Afganistan savaşından bu yana... Dünyada en çok personeli kaçırılan ve maalasef öldürülen insani yardım kuruluşlarından biriyiz. Bu nedenle kimi bölgelerde çok zor olsa da katı kararlar alıp bölgeden çekilebiliyoruz. Örneğin, 5 gönüllümüzün 2 Haziran 2004’te Kabil’in kuzeyinde kimliği belirsiz bir grup tarafından pusuda öldürülmesinden sonra, 28 Temmuz’da saha ekiplerimizi geri çekmek zorunda kalmıştık. 2014 yılında ise Suriye’de beş gönüllümüzün Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından kaçırıldığı olayın sonrasında güvenliğimizle ilgili yaptığımız tüm görüşmeler ve pazarlıklar sonuçsuz kaldığı için, aralarında Türkiye’dekilerin de olduğu uluslararası çalışanlarımızı bölgeden çekmek zorunda kaldık. Şu anda Suriye’de yalnızca Suriyeli çalışanlarımız büyük emekler vererek, çok zor şartlar altında çalışmalarını sürdürüyor. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 40 Peki, nasıl katılabiliriz aranıza hekim olarak? Özel bir uzmanlık alanı aramıyoruz. Tüm doktorlar özgeçmişleriyle MSF’ye başvurabilirler. Tıp doktoru, hemşire, cerrah, anestezist, ruh sağlığı uzmanı, beslenme uzmanı, eczacı ve psikologlar başvurularını bize gönderebilirler. Tabii temel koşullarımızın yerine gelmesi çok önemli. Başvuran kişinin en az bir yabancı dil, özellikle İngilizce ya da Fransızca konuşabilmesi gerekiyor. İki dil bilirse harika! Ama bunlardan daha önemlisi, başvuran kişi açık fikirli olmalı, farklı kültürel temellere sahip olan insanlarla rahat ve önyargısız iletişim kurabilmeli. Genellikle iki tip doktor arıyoruz: Afet gibi acil müdahale gerektiren krizlerde bizimle daha kısa süreli çalışabilecek doktorlar (örneğin işinden bir ay süre ile izin alabilecek olanlar) ve krizlerin uzun vadeli sonuçlar yarattığı bölgelerde bizimle daha uzun süre, düzenli bir projede çalışabilecek, en az 6 ila 9 ay müsait olabilecek doktorlar… Nasıl bağış yapabiliriz? Maalasef şu anda MSF Türkiye olarak bağış alamıyoruz. Fakat bize en yakın merkez olan Yunanistan ofisine ya da MSF International’a bağış yapabilirsiniz. İki türlü bağış var. İster genel bağış yaparsınız, biz de ihtiyaç durumuna göre kullanırız; isterseniz özel bağış yapar, özellikle hangi projede kullanılmasını istediğinizi belirtirsiniz. Bütçemizin yüzde 89’u bu bireysel bağışlardan geliyor. Bu yüksek oran, bize faaliyetlerimizde bağımsızlık ve esneklik sağlıyor. Mali kaynaklarımızın geri kalanıysa çok düşük miktarlarda hükümetler ve diğer uluslararası kurum ve kuruluşlardan geliyor ve bu miktar, yönetim, idari işler, bağış toplama, savunuculuk ve farkındalık yaratma çalışmalarında kullanılıyor. Gelirlerimizin belirli bir kısmı da afet durumlarında hızlı bir biçimde ihtiyaca cevap verebilmek için daima rezervde tutuluyor. MSF’ye yapılan bağışların yüzde 82’sini doğrudan saha projelerimize yönlendiriyoruz. Geri kalanını ise ofis harcamalarımız ve dünya çapındaki farkındalık, savunuculuk çalışmalarımız için kullanıyoruz. MSF’nin çıkış amaçlarından biri de kötü muameleyi tespit edip bu duruma dair farkındalığı arttırmak, değil mi? Evet, insani krizlerde tanıklık ve savunuculuk bizim en önemli ASM YAŞAM ASMYASAM.COM süreçlerimizden biri. Kötü muameleyi engellemek için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Bazen ne kadar çabalasanız da tanıklığınızı ne kadar aktarsanız da her zaman istediğiniz sonuca ulaşamayabiliyorsunuz. Bazı vakalarda tanıklık ettiğiniz durumlar ve bunun karşısında talebiniz ve yapacağınız çağrı çok nettir. Fakat bazı durumlarda herşey çok karmaşık olabiliyor. Örneğin birçok yerde beraber çalıştığımız Birleşmiş Milletler (BM) ile ilgili olarak Afrika’daki bazı bölgelerde ve Yugoslavya İç Savaşı’nda pek çok skandal oldu. Belki hatırlarsınız, Bosna Savaşı’nda yerel halkın güvenliğini sağlaması gereken mavi bereliler vardı. MSF çalışanları, savaş boyunca mavi berelilerle ilgili pek çok istismara tanıklık edip defalarca bu tanıklıkları aktarmalarına rağmen, bu istismar vakalarına karşı hiçbir müdahale olmadı. Srebrenitsa Katliamı gözümüzün önünde oldu. Yıllar sonra Christophe Picard tarafından çekilen “Srebrenica, in Memoriam” adlı belgeselde bile, o dönemde orada bulunan arkadaşlarımızın ne kadar etkilendiği görülüyordu. Yaşananları gözyaşları içinde anlatıyorlardı. Ruanda’da aynı şekide; üç ay içinde bir milyon insan katledilmişti. Bunlar çok ağır tanıklıklar... Her zaman çözüme ulaşamasak da tanıklığımızdan ve ihtiyaç olduğunda savunuculuk faaliyetlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Yakın zamanda İstanbul’da BM toplantısı oldu. Neden katılmaktan son anda vazgeçtiniz? Aslına bakarsanız, biz bu toplantının 18 aylık hazırlık aşamasının her alanında bilfiil aktif olarak bulunduk. Toplantılar düzenledik, makaleler yayınladık. Gelinen son noktada, bu zirvenin içeriğinin, “insani yardım”a yeterince odaklanmadığına kanaat getirdik. Bu kadar yoğun akut insani krizler yaşanıyorken, bunlara akut çözümler üretmek yerine, uzun vadeli kalkınma planlarına odaklanılması, bizim kendimizi bu zirvede göremememize sebep oldu. Gerekçelerimiz netti ve siyasi değildi. Bu nedenle, bunu bir karşı kampanya haline getirmek istemedik veya böyle algılanmasına izin vermedik. Yanlış anlaşılmasın; elbette uzun vadeli kalkınma planları çok önemli ve kesinlikle üzerinde çalışılıp çözümler bulunmalı. Biz, bu kadar akut insani krizlerin, bu kadar kanlı savaşların ve bu denli büyük afetlerin yaşandığı dönemde, acil çözülmesi gereken olaylara karşı, zirvenin etkili ve etkin bir çözüm bulamayacağına kanaat getirdik. 41 Elbette yaptığınız işi parasal bir karşılık ya da ödül için yapmıyorsunuz ama merak ettim, MSF olarak hiç ödül aldınız mı? Pek çok ödül aldık ama herhalde en çok bilineni 1999 yılında aldığımız Nobel Barış Ödülü. Üyelerimizin, akut kriz durumlarında tıbbi hizmet sağlamak amacıyla sürdürdüğü çabaları, potansiyel hastalıklar konusunda uluslararası bilinci arttırmaları dolayısıyla 1999 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldük. Birçok önemli projeniz var ama bir kaçından özellikle bahsetmenizi istesem. Mesela “Temel İlaçlara Erişim Kampanyası”... Temel İlaçlara Erişim Kampanyası’nı, 1999 yılında, gelişmekte olan ülkelerde bulunması gereken temel ilaçlara erişimi sağlamak için başlattık. “Temel ilaçlar” bir nüfus içinde en yaygın görülen hastalıkların tedavisi için, yeterli miktarda bulunması gereken ilaçlardır. Ancak, gelişmekte olan ülkelerde yaygın görülen bu hastalıklar; günümüzde gelişmiş ülkelerde çok nadir rastlanan hastalıklardır. Bu sebeple, ilaç şirketleri bu ilaçları üretmenin artık kar getirisi olmadığını, üretim maliyetinin yüksek olacağını ve böylelikle tedavi masraflarının artacağını belirtmekte; bu hastalıklar için yeni tedavi yöntemlerinin araştırmasına yatırım yapmamaktadır. Hatta bazı durumlarda bu ilaçların üretimi tamamen durdurulmaktadır. Dünyada ilaç fiyatları bu nedenlerle gitgide artıyor. Patent meselesi yüzünden belirli firmaların tekeli altına giriyor. Örneğin, zatürre aşısının patentini elinde bulunduran firma, başka firmalara yetki vermediği için, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde milyonlarca çocuk, yüksek fiyat nedeniyle aşılanamıyor. Hindistan bugün “dünyanın eczanesi” olarak adlandırılıyor; çünkü bu ülkede birçok jenerik ilaç, çok cüzi fiyatlarla üretiliyor. Biz de ilaçlarımızı buradan jenerik olarak alıyoruz; marka kullanmıyoruz. Fakat son dönemde büyük firmalar Hindistan’a da müdahale etmeye başladı. Bu kampanyamız ile farkındalığı artırmak, ilaç endüstrisindeki adaletsizliği gidermek, ilaç firmalarına baskı yapmak ve insanlara gerçekleri anlatmak istiyoruz. Söylemimiz çok net : Özellikle temel ve kritik ilaçların fiyatı düşürülmeli, ilaçların üretiminde tekelleşme olmamalı ve ihtiyaç sahipleri ilaçlara kolayca ulaşabilmeli. Hatırlarsınız, MSF olarak 2000’li yılların başında yine bir kampanya düzenlemiştik. Bu kampanyayla çok pahalı olan AIDS ilaçlarının 60 dolara kadar düşmesini sağlamıştık. MSF’NİN NOBEL ÖDÜLÜNE DAİR BİR ANEKTOD // Dönemin MSF Başkanı Dr. James Orbinski, 1999 Nobel Barış Ödülü’nü alırken, Ruanda özelinde tüm dünyaya seslendi: “Sessizlik, uzun zamandır tarafsızlıkla karıştırılmaktadır ve insani eylemler için bir gereklilik gibi sunulmaktadır. Kuruluşundan bu yana, MSF bu kanıya karşı durmaktadır. Bizler, kelimelerin hayat kurtardığından emin değiliz. Ancak sessizliğin, ölüme sebebiyet verdiğine kesinlikle eminiz.’’ İhmal edilmiş hastalıklar kampanyanızı da anlatır mısınız? Bizler, genel sağlık sorunlarının ve salgın hastalıkların olduğu bölgelerde çalışıyoruz. Özellikle Afrika’da, henüz daha bilinmeyen ve kar getirisi olmadığı için araştırılmayan ya da tedavisi için ilaç üretilmeyen hastalıklar ilgi alanımız. Neden ihmal ediliyor? Çünkü bu hastalıklar belirli bölgelerde görülüyor; dolasıyla gelişmiş ülkelerin problemi olmuyor. Üstelik belki de pek çok ülkenin etkisiz hale getirdiği bazı hastalıklar, dünyanın diğer kısmında salgınlar meydana getirebiliyor. Bu konuda hem sahada çalışıyoruz hem de lobi faaliyetleri yürütüyoruz. Bu kampanyaları yapıyoruz çünkü gözümüzün önünde milyonlarca insanın önlenebilir sebeplerden art arda öldüğüne şahit oluyoruz. MSF, dışlanmış insanlarla ilgili ne tür çalışmalar yürütüyor? ruh sağlığı ve psikososyal destek çalışmalarımız, bu noktada çok etkili oluyor. Obstetrik fistül gibi bazı rahatsızlıkları olan insanlar, toplumdan dışlanırlar ve tamamen çaresiz hissederler. Fistül rahatsızlığı -vajina ve rektum arasında oluşan bir boşluktan devamlı dışkı ve idrar gelmesi- genellikle engellenmiş doğum (obstructed labor) sonrası oluşur. Çoğunlukla Afrika’nın uzak köşelerinde, yeterli sağlık tesisi ve doktor bulunmayan alanlarda, kadın doğum hizmetleri yoksunluğunda görülür. MSF olarak biliyoruz ki, yalnızca sağlık hizmetleri sunarak sahada çalışmak yeterli olmuyor. Mutlaka tanıklık ve savunuculuk ile farkındalığın artması sağlanmalı. MSF’i MSF yapan da, sahadaki tıbbi desteğinin yanı sıra bu alandaki yoğun çalışmaları. Medyada yer almayan, özellikle otoritelerce göz ardı edilmiş insanların sorunlarına odaklanırken, seks işçileri, sokak çocukları, hapishane mahkumları, madde bağımlıları ve ruh sağlığı bozuk insanlar gibi, toplumdan dışlanan veya yok sayılan toplulukları da çalışmalarımıza dahil ediyoruz. Hatta obstetrik fistül gibi bazı rahatsızlıklar bile bazı bölgelerde başlı başına toplumdan dışlanma nedeni olabiliyor. Bu vakaların çoğunda, bu durumu takiben psikolojik sorunlar gelişiyor. Obstetrik fistülü olan kadınlar, yaşadıkları fiziksel rahatsızlıktan dolayı toplumdan dışlanıyorlar ve çoğunlukla “sağlıklı” bir kadınla evlenmek isteyen eşleri tarafından terk ediliyorlar. O noktada biz yine devreye giriyoruz. Amacımız; bu insanların yaralarını iyileştirerek onlar için bir umut ışığı olmak ve zaman içinde kendi toplumlarınca kabul edilmelerini sağlamak, bu yönde toplumsal bilinci artırmak ve bu insanların, uzun yıllar yoksun kaldığı sağlık hizmetlerine ulaşmalarına yardımcı olmak. Özellikle TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 42 YENİ SÜRÜCÜ BELGESİ YÖNETMELİĞİYLE AİLE HEKİMLERİNİN GÜNDEMİNE GELEN UYKU APNESİ UYKUDER Genel Başkanı ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet KARADAĞ ile uyku apnesi hakkında geniş çaplı bir röportaj gerçekleştirdik. Prof. Dr. Mehmet Karadağ kimdir ? 1958’de Çorumda doğan Mehmet Karadağ, ilk ,orta ve lise öğrenimini Çorum’da tamamladı. 1978’de girdiği Bursa (Uludağ) Tıp Fakültesi’nden 1985 yılında mezun oldu. Mecburi hizmet sonrası, mezun olduğu üniversiteye döndü. 1991-1993 yılları arasında Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz uzmanı olarak çalıştı. Askerlik ve mecburi hizmetten sonra üniversitesine bu kez Yrd. Doç olarak döndü. 1996’da Doçent, 2002’de Profesör ünvanlarını alan Prof. Dr. Mehmet Karadağ, halen Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim // PROF. DR. MEHMET KARADAĞ Dalı Başkanlığı görevini yürütmektedir. Uyku Apnesi, Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde değişen “sürücü mevzuatı”yla yeniden gündeme geldi. Aslında hayati bir önem taşıyan Uyku Apnesi nedir? Bu hastalığın teşhisi, sürücüler açısından neden bu kadar önemli? Daha büyük ve önemli bir hastalık yumağı bizleri beklemektedir. Bilindiği üzere 29 Aralık 2015 tarihli, 29577 nolu Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmeliğin 4. maddesi, sürücü belgesi konusunda doktorlara büyük yükümlülükler getirmiştir. Uykuda nefesin 10 saniye ve daha uzun süreyle tamamen durması, “apne” olarak adlandırılır. Solunumun 10 saniye ve daha uzun süreyle yüzeyselleşmesi durumunda ise eğer parsiyel oksijen basıncında % 3 düşme gelişirse, buna da “hipopne” denir. Apne ve hipopnelerin bulunması, uykuda solunum bozuklukları arasında en sık görülen “uyku apne sendromu”nun gelişmesine neden olur. Hem bir hekim olarak hem de insani vazife gereği; tüm hekimlerin, doğru şekilde uygulamak adına, uyku apnesi hakkında mutlaka eğitim alması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de uyku bozuklukları üzerine ilk çalışmaları başlatan, Amerika’da nöropsikiyatrist olarak çalışan Prof. Dr. İsmet Karacan’dır. Uyku bozuklukları ile ilgili olarak çok eskiden beri çalışmalar yapılmış olsa da ilk Uyku Apne Kongresi 1972’de İtalya’da gerçekleştirilmiş;1991’de ise halen geçerli olan uluslararası uyku bozuklukları sınıflamasının ilk versiyonu yayınlanmıştır. Son olarak 2014 yılında American Academy of Sleep Medicine (AASM) tarafından yayınlanan “ICSD-3 Uluslararası Uyku Bozuklukları Sınıflaması”nın 3. versiyonunun 2. sırasında, “uyku apnesi” yer almıştır. Tüm tıp dallarında olduğu gibi, anamnez çok önemlidir. Uyku apnesinin erişkinlerde görülme sıklığı % 4’tür. Obez ya da tansiyon hastalığı olan erkeklerde görülme olasılığı yüksektir. Tüm uyku apne hastalıklarının % 90’ı obstrüktif tiptedir ve büyük bir kısmı tedavi edilebilir. Uyku apnesinin sürücü raporları açısından önemine gelirsek; 2012-2014 yılları arasında Avrupa’da yapılan çalışmayla; uyku apnesinin trafik kazası riskini 8 kat arttırdığı bilimsel olarak gösterilmiş; bunun üzerine Avrupa Birliği, 2015 yılı sonuna kadar mevzuatlarını düzenleyerek sürücü belgeleri ile ilgili kararlar almıştır. Türkiye de bu paralelde hazırladığı yönetmeliği uygulamaya koymuştur. Gerçi Avrupa’daki çalışma, uyku apnesinin yol açtığı maddi hasarları göstermiştir ki, bu, buzdağının sadece görünen parçasıdır. Uyku apnesi tespit ettiğimiz hastaları hangi branşa sevk etmeliyiz? ASM YAŞAM ASMYASAM.COM Hocam, uyku apnesi ile ilgili bizim polikliniklerde dikkat etmemiz gerekenler nelerdir? Yaş grubu, cinsiyet, vücut tipi bize ipuçları verir mi? Basitçe 3 kardinal belirtiden bahsedebiliriz; 1. Horlama, 2. Tanıklı apne, 3. Gündüz aşırı uyku hali. Uyku apnesi, multidisipliner yaklaşım gerektiren bir hastalıktır. Bu yüzden Göğüs Hastalıkları ve KBB branşları olarak bu prosedürü birlikte yürütüyoruz. Polisomnografi, Göğüs Hastalıkları branşı tarafından yapılıp değerlendilir ve sonrasında mutlaka KBB konsültasyonu yapılır. 43 GÜNDÜZ UYKU HALİ TESTİ: EPWORTH Sorulan 8 soru, 24 puan üzerinden değerlendirilir. 10 puan ve üzerinde, gündüz aşırı uyku halinin olduğu kabul edilir. Dr. Levent Hekimoğlu, Dr. Özlem Sezen, Dr. Hamdi Sarıışık ve Prof. Dr. Mehmet Karadağ Polisomnografi prosedürü nasıl işler, sonuçları nasıl değerlendirilir ? Türkiye’de 80-90 arası akredite edilmiş uyku laboratuvarı mevcut. Toplamda sayı 200’e yakın. Yatak sayısı da 500-600 arası. Almanya’da, 2000 laboratuvar ve 8000 civarında yatak mevcut. Bizim kliniğimizde, yaklaşık 1,5 yıla uzayan randevu listesi bulunuyor. Polisomnografi sonrası, apne-hipoapne endeksi AHI belirlenir. AHI hastalığın şiddet derecesinin bir göstergesidir. Bu kriterlere göre AHI skoru 5’in altında ise apne hastalık olarak kabul edilmez. AHI 5-15 arasındaysa hafif derecede, 15 – 30 arasındaysa orta derecede, 30’un üzerindeyse ağır derecede hastalıktan bahsederiz. Yeni ehliyet yönetmeliğine göre; a) Ağır derecede apnesi olanlar (AHI>30/saat) veya orta derecede apne (15<AHI<30) ile birlikte gündüz uyuklama hali tespit edilenler, tedavi görmeden sürücü belgesi alamazlar. b) Uyku apnesinin kontrol altına alındığı veya tedavi edildiği; en az bir uyku sertifikalı doktor (göğüs hastalıkları, psikiyatri, nöroloji, KBB uzmanı) ve bir KBB uzmanı olan üçlü heyet tarafından tespit edilen kişilere, sürücü belgesi verilebilir. Hastalığın şiddeti, tedaviden alınan cevap, hasta PAP tedavisi uyumu gibi faktörler dikkate alınarak; ikinci grup sürücü belgesi sınıflarından alıp alamayacağı ile ambulans, resmi veya ticari araç kullanıp kullanamayacağı raporda belirtilir. c) Vücut kitle endeksi (VKE) 33 ve üzerinde olan kişilerden, şikayetine bakılmaksızın, tüm gece polisomnografi testi istenir. d) Tanıklı apnesi ve gündüz uyuklama hali olan kişilerden, vücut kitle endeksine bakılmaksızın, tüm gece polisomnografi testi istenir. Polisomnografi sonuçları sonrası sürücü belgesi sahibini nasıl bir süreç bekliyor? Orta ve ağır OSAS tanısı almış hasta, tedavi sürecine alınır, uyumu tespit edilir. Tedavi altındaki orta veya ağır şiddette OSAS tanısı olan sürücü veya sürücü adayları, periyodik olarak medikal kontrolden geçirilir. • Grup 1 (ticari araç dışı araç sürücüleri) azami 3 yıl, • Grup 2 (ticari araç sürücüleri) azami 1 yıl ara ile tedaviye uyum, tedaviye devam etme ihtiyacı ve uyanıklık durumunun korunması açısından değerlendirilmelidir. Bize zaman ayırdığınız ve verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz, sizden yakın zamanda bir eğitim sözü aldığımızı varsayabilir miyiz? Tabii ki, memnuniyetle. Bu farkındalığı oluşturmak adına istediğimiz de bu zaten. Uyku apne sendromu ile ilgili hekim farkındalığı hala düşük, bu farkındalığı artırmak için mutlaka eğitimler düzenlenmeli. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 46 TIBBİ VAKA 5 yaşında erkek hastaya, 4 gün önce ateş ve halsizlik nedeniyle evde bulunan ateş düşürücü ve antibiyotik verilmeye başlamış. Ateşinin düşmemesi üzerine tekrar bize başvuran hastanın, ateşten 1 gün sonra gözlerinde kızarıklık ve çapaklanma olmuş, 2 gün sürmüş ve geçmiş. Fizik muayenesinde: 39 derece ateş, ağız kenarlarında çatlama ve kuruluk, farenks hiperemik, kırmızı çilek dili, cildinde nonspesifik yaygın makulopapüler erupsiyon şeklinde döküntüler gözlendi, bilateral servikal LAP, avuç içinde ve ayak tabanında eritem ve soyulmalar vardı. Bu hastada en çok merak ettiğiniz (ayırıcı tanıda işimize yarayacak) laboratuar sonucu hangisidir? a-) Sedimantasyon b-) CRP c-) Trombosit d-) ALT AST e-) IgE Hastanın tanısı nedir? a-) Kızıl b-) Toksik şok sendromu c-) Rozeola infantum d-) HSP e-) Kawazaki İnatçı ateş ile gelen belirgin huzursuzluk, ellerde soyulma, ateşin başlamasından 1-2 gün sonra konjonktivit tarifleyen özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda, ateş etiyolojisinde Kawasaki hastalığı, ayırıcı tanılar arasında mutlaka düşünülmeli ve erken tanı ve tedaviyle Kawasaki hastalığının ciddi kardiyak komplikasyonlarının önlenebileceği unutulmamalıdır. Kawasaki Hastalığı: Kawasaki hastalığı, 1967 yılında, Japon bir pediatri uzmanı olan Tomisaku Kawasaki tarafından tanımlanmıştır. Yüksek ateş, deri döküntüsü, konjonktivit, enantem, büyümüş lenf nodları, ellerde ve ayaklarda şişme ve soyulmalarla gelen bir çocuktaki bu hastalık, ilk olarak ‘mukokutanöz lenf nodu sendromu’ olarak tanımlanmış; daha sonra Kawasaki hastalığı adını almıştır. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM Hastalığın nedenleri nelerdir? Kawasaki hastalığının nedeni bilinmemektedir. Enfeksiyon hastalıkları suçlanmaktadır. Genetik duyarlılık ve büyük olasılıkla mikrobik bir ajan tarafından tetiklenen bozulmuş immün yanıttır. Belirtileri: - Beş veya daha fazla gün süren yüksek ateş (39-40 celcius) - Konjonktivit - Deri döküntüleri - Lenf nodu büyümesi - Çilek dil - Ellerde ve ayaklarda şişlik kızarıklık ve soyulma Tanı: 5 gün süren ve nedeni açıklanamayan yüksek ateş ve aşağıdaki bulguların 4’ünden en az 3’ü varsa kesin tanı konulur: 1- Çift taraflı konjonktivit 2- Büyümüş lenf nodları 3- Deri döküntüsü, ağız ve dil tutulumu 4- Kol ve bacaklarda görülen değişiklikler (soyulma, şişme) Laboratuar: Sedim CRP yüksekliği lökositoz ve anemi. Hastalığın ilk haftalarında trombosit sayısı genelde normaldir fakat ikinci haftada yükselmeye başlar ve çok yüksek düzeylere ulaşır. Tedavi: Tedavide, hospitalizasyon sonrası yüksek doz aspirin ve ivig (iv immun globulin) kullanılır. 47 MEME CERRAHİSİ Yeni nesil implantlar, yani çipli protezler süper gel denilen içerikleri sayesinde, pozisyona göre şekil değiştirerek daha doğal sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır. // TAMER ŞAKRAK KONUK YAZAR Operatör Doktor Estetik Cerrah Bu implantlarda, implant kabuğunun üretiminde kullanılan nanoteknoloji sayesinde, ameliyat sonrası hiç dalgalanma olmamaktadır. Memelerin küçüklüğü; ya gelişimsel olarak meme dokusunun yetersizliği ya da emzirme sonrası meme dokusunun sönmesi (involüsyon) sonucu gelişebilir.Meme dokusuna volüm kazandırılma işlemi “Augmentasyon Mammoplasti” dir. Silikon meme protezleri kullanılır. Bu protezlerin, dış yüzeyi sert bir kabuktan, içi ise yumuşak ve jel kıvamında silikondandır; basınç altında patlamaz ancak sivri cisimlerle delinebilir. Silikona karşı allerjik reaksiyon beklenmez. Süt salgısına geçmez ve meme hastalıklarına (kanser dahil) bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Mamografiyi engellemez. Tek sorun “Kapsül Kontraksiyonu”dur. Kapsül kontraksiyonu, belli bir süre içerisinde fizyolojik olarak gelişen ve protezin etrafını saran fibröz kapsülün,nadir olarak şiddetli gelişmesidir. Şiddetli kapsül kontraktürlerinde protezin çıkarılması gerekebilir. Meme protezleri, “anatomik” ve “yuvarlak” şekillerde üretilmektedir. Meme ucunun üzerinde dolgunluğunun belirgin olması istenen göğüslerde, yuvarlak protez; memenin doğal formuna uygun bir büyültme istenen göğüslerde, anatomik protezler kullanılır. Yeni nesil (çipli)implantlar ise “süper gel” denilen içerikleri sayesinde, pozisyona göre şekil değiştirerek doğal sonuçlar sağlar. Bu implantlardaki,nanoteknoloji “Rippling” i (dalgalanma) önler. Kapsül kontraksiyonu oranlarında da ciddi bir azalma mevcuttur. Protezin tipini, büyüklüğünü ve yüksekliğini belirlemede 2 önemli faktör vardır. Birincisi hastanın vücut ölçüleri ve meme yapısı, ikincisi ise hastanın beklentileridir. Protezin taban çapı ve yüksekliği, hastanın gövde genişliğine ve boyuna göre ayarlanabilir. Bu aşamada hastanın istekleri de göz önüne alınır; mümkün olan en büyük ve en küçük göğüs ölçüleri belirlenir. Meme protezi; koltuk altı, meme başı ve en sık olarak da meme altından uygulanır. Meme altındaki kesiden yerleştirme yapılması, meme dokusuna ve diğer çevre dokuya en az hasarı verir; iz meme altı kıvrımda kalır. Cerrahi operasyon süresinin en kısa olduğu yöntem budur. Meme protezi, olmayan ya da az olan meme dokusunu büyütmek amacıyla kullanıldığına göre; en uygun doku planının neresi olduğunu yaratılışın temelinde bulmak son derece doğrudur. Başka kontraendiksayon olmazsa; meme altı ya da ona en yakın plan olan kas zarı altına protez yerleşimi, en ideal ve doğal sonucu sağlayacaktır. Kas Altı Protezler; meme dokusunun çok az ya da hiç olmadığı durumlarda kullanılır. Bu plan, dışarıdan protezin hissedilmesini ve yapay bir görüntü oluşmasını engeller. Memenin doğal sarkması uzun süre yaşanmaz. Fazla dik bir görünüme neden olur. Cilt sarkması olan göğüslerde önerilmez. Meme Altı ya da Zar Altı Protezler; yeterli meme dokusu olan hastalarda en ideal yöntemdir. Ameliyat sonrası dönem oldukça rahat ve ağrısızdır. Kısa zamanda doğal görünüm elde edilir. Ancak meme altı olukta protezin kenarları parmakla hissedilebilir. Operasyon genel anestezi altında ortalama 45 dakika-1 saat kadar sürer.Hasta 1 gece hastanede misafir edilir. Ameliyat sonrası 1. hafta sonunda günlük yaşamına dönebilir;meme 3-6 ay içine form kazanır. İlk başta dik ve gergin olan memelerin, yer çekimi ve doku esnemesinin etkisiyle ideal forma ulaşması için zamana ihtiyacı vardır. Ameliyat sonrası memelerde şişlikler görülebilir. Bu durum geçicidir. Son zamanlarda yağ enjeksiyonu ile büyütme uygulamaları yapılmaktadır. Yağ enjeksiyonu asla meme protezi ile aynı işleve sahip değildir. Ancak; yeterli meme büyüklüğü olmasına karşın, üst pol dolgunluğunun az olması, memeler arası hafif boyut farkı bulunması, şekilsel bozuklukların varlığı gibi durumlarda uygulanabilir. Ancak tek seans uygulamanın yeterli olmaması, uygulama sonrası bazı deformitelerin gelişebilmesi ve ilerleyen dönemlerde meme hastalıkları açısından tanısal yaklaşımı zorlaştırması gibi olumsuz etkilerin varlığı unutulmamalıdır. Ameliyat sonrası kadının kendine ve bedenine olan güveninin artması, bunun davranışsal, ruhsal ve özellikle ikili ilişkilerdeki pozitif yansıması, her zaman gözlemlediğimiz bir durum haline gelmiştir. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 48 NOTERLER TARAFINDAN İSTENEN, HUKUKİ İŞLEM YAPMA EHLİYETİNE İLİŞKİN: AKLİ MELEKE RAPORU AİLE HEKİMLERİ NELER YAPMALI? MEVZUAT NE DİYOR? Aile hekimlerinin son zamanlarda yaşadığı en büyük sorunlardan birini sağlık raporları oluşturmaktadır. Bu yazımızda, en çok rastlanan hukuki işlem yapma ehliyetine ilişkin doktor raporlarının nasıl verileceğinden çok; kimin tarafından verileceği üzerinde durulacaktır. // ÜNAL ALKAN KONUK YAZAR Mahmudiye ASM’de Aile Hekimi Mevzuatta, “Kurul, kurum veya uzman hekimlerin yetkili kılındığı durumlar haricinde, aile hekimleri de dahil olmak üzere, mesleğini icraya yetkili olan bütün tabipler, akli meleke (hukuki işlem yapma ehliyeti) raporlarını düzenlemeye yetkili olup; ancak tabip gerekli gördüğünde ilgili uzmana sevk ederek uzman tarafından karar verilip raporun düzenlenmesini talep edebilecektir” denilmektedir. 1219 sayılı Kanun uyarınca, “mesleğini icraya yetkili olan tabipler” ifadesiyle; kamu kurum ve kuruluşunda çalışan tabiplerle beraber, muayenehaneler de dahil olmak üzere, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabipler kastedilmektedir. “Belirtilen sebeplerle; a) 65 yaşın üzerindeki herkesten bila istisna rapor istenmesinin doğru olmadığına, b) Hukuki işlemle ilgili olarak, işlemin yapıldığı anda kişinin işlem yapma ehliyeti veya akli melekelerinin yerinde olmadığından ciddi şüphe duyulması ve/veya bu yolda bir iddia ve şikayetin bulunması halinde rapor istenilmesine, c) 1219 sayılı Kanun uyarınca mesleğini icraya yetkili olan tabiplerin, akli meleke (hukuki işlem yapma ehliyeti) raporlarını düzenleme yetkilerinin kabulüne, d) Bu tavsiye kararının ilgili mercilere bildirilmesi hususunun uygun olacağına, şuramızca oybirliği ile karar verildi” denilmektedir. Tüm bu yasal düzenlemeler sonrası, Türkiye Noterler Birliği’nce 02.03.2016 tarih ve 4 sayılı genelge ile konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bu genelgede “Bilindiği üzere; noterin, ilgilinin yeteneği hakkında bir kanı sahibi olması gerektiği, ilgilinin yaşlılık, hastalık veya dış görünüşü itibariyle yeteneğinden şüphe edilmesi veya bu konuda ihbar ve şikâyet bulunması hallerinde temyiz kudretinin varlığının doktor raporu ile saptanacaktır.” Noterlik Kanunu’nun 72’nci ve Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 91’inci maddelerinde belirtilmiştir. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM “Buna göre; 1.1- Sözü edilen raporların, 1219 sayılı Kanun uyarınca mesleğini icraya yetkili olan tüm doktorlarca verilebileceği, 65 yaş sınırının bulunmadığı, ayrıca, Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 14 Ağustos 1976’da yürürlüğe girmesi üzerine, yapılacak uygulamalarla ilgili olarak yayımlanan 1976/22 sayılı genelgenin 13. maddesinde de Temyiz kudretinin doktor raporuyla saptanmasının kabul edilmesi burada doktor için, hükümet veya devlet hastanesi sinir akıl hastalıkları mütehassısı gibi terimlerin kullanılmamış olması, herhangi bir tabip tarafından verilecek raporun kabul edilebileceğini göstermektedir.” denilmiştir. Bu itibarla; hukuki işlem yapma yeteneğine ilişkin (akli meleke) raporlarının, 1219 sayılı Kanun uyarınca mesleğini icraya yetkili olan tüm doktorlar tarafından verilmesi mümkün bulunmaktadır. 1.2- Toplum sağlığı merkezleri 1.3- Aile sağlığı merkezleri 1.4- Özel hastaneler 1.5- Serbest çalışan doktorlar 2) Bu sebeple; noterliklere ibraz edilen hukuki işlem yapma ehliyeti (akli meleke) raporlarının, sadece ıslak imzayı içermesi yeterli olup, mühür, fotoğraf ve başhekim onayı aranmadan, şüpheli durumlarda teyit alınmasının mümkün olduğu da dikkate alınarak, işlemlerde kullanılması mümkün bulunmaktadır. 3) Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 20.4.1993 tarihli, 16781 ve 26.7.1993 tarihli, 31975 sayılı görüşlerinde “İşlem yaptıracak ilgilinin temyiz kudreti konusunda ihbar ve şikâyet varsa veya dış görünüşü, yaşlılık ve hastalık sebebi ile kuşku duyuluyorsa, işlemin daha sağlıklı ve güvenilir olmasını sağlamak için işlem günü itibariyle doktor raporu ile durumunun tespiti gerektiği” bildirildiğinden, buna göre işlem yapılması icap etmektedir. 4) Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 1.2.1993 tarihli, 4319 ve 20.05.1996 tarihli 7788 sayılı görüşlerinde; Noterlikte iş yaptırmak isteyen ilgilinin hukuki ehliyeti veya akli melekelerinin tam olup olmadığı hususunda şüpheye düşülmesi halinde, doktor raporu istenmesi gerekmektedir. 49 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? AKLİ MELEKE RAPORU NEDİR? // Gayrimenkullerin alım satım işlemleri, tapu dairesinde yapılıyor. Bu işlemin gerçekleşmesi için tarafların alım satım yapma ehliyetine sahip olması gerekiyor. Yasalarımızda, yaşlı kişilerden yaptıkları hukuki işlemler sırasında doktor veya heyet raporu alınmasını zorunlu kılan bir hüküm mevcut bulunmamasına karşın; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün genelgelerine göre “Mutlaka akli melekelerinin yerinde olup olmadığını kontrol edici sorular sorulması gerekir. Şüphe halinde doktor raporu istenmelidir. Şayet, istenmeden taraflardan birisi rapor ibraz etmiş ise, değerlendirilir.” hükmü yer alıyor. Buna göre, yaşlı, hasta ve akli sağlığı yerinde olduğu şüpheli olan kimselerden akli meleke raporu talep ediliyor. Zira, noterlerin doktora sevk gibi bir görevleri olmayıp, söz konusu raporu, işlem ilgilisinden getirmesini istemeleri gerekir. İşlem ilgilisinin getireceği rapor, ilgilinin hukuki ehliyeti veya akli melekelerinin işlem yapmaya elverişli olduğunu gösterecek içerikte olmalıdır, denilmesi nedeniyle, noterlerin işlem ilgilisini doktora sevk etmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. İlgili tarafından getirilen raporun usulüne uygun alınmış olduğunun anlaşılması halinde buna dayanılarak işlem yapılması gerekmektedir. Noterlerin, doktora sevk zorunlulukları bulunmamakla birlikte, sağlık kuruluşları tarafından sevk yapılmasının istenmesi halinde, bu yönde işlem yapılıp yapılmayacağı noterin takdiri içinde bulunmaktadır” denilmektedir. Bu yasal düzenlemelerde açıklığa kazandırılamayan en önemli konu, vatandaşın notere başvurduğunda tabiplere gönderilmesinde izlenecek yöntemdir. Rapor isteğinin yazılı veya sözlü olması konusunda belirsizlik vardır. Türkiye Noterler Birliği genelgesine göre, Adalet Bakanlığı görüşlerine dayanarak Noterin takdirine bırakmıştır. Sağlık Bakanlığı genelgelerinde Ek-6 formu ile başvurulması dışında açıklama yoktur. Bu yüzden, bu nitelikteki hukuki işlem yapma ehliyeti (akli meleke) raporu isteyen temyiz kudretine sahip bulunan ve işlemin niteliğine göre gerekli yaşa girdiği anlaşılan tüm vatandaşların, önce Noterliklere başvurması gerekir. Noterlikler tarafından yaş sınırı konmadan ilgilinin yaşlılık, hastalık veya dış görünüşü itibariyle yeteneğinden şüphe edilmesi veya bu konuda ihbar ve şikayet bulunması halleri durumunda, herhangi bir tabibe (1219 sayılı Kanun uyarınca mesleğini icraya yetkili olan tabipler) gönderilerek rapor istenebilecektir. Vatandaş da, kendi istediği 1219 sayılı Kanun uyarınca mesleğini icraya yetkili olan tabiplerden birine (Aile Hekimliğine başvuracaksa kendi aile hekimi) giderek günlük Durum Bildirir Tek Hekim Sağlık Raporunu almak üzere başvurabilecektir. Ek-6 formunu imzalayıp teslim edip başvuru yapan vatandaş, rapor için poliklinik kaydına alınmalı, gerekli muayene-testler (Mini Mental Test vb.) yapılmalı, Elektronik Sağlık Kayıtları kontrol edilmeli ve SGK Medula sisteminden ilaçilaç raporları kontrol edilerek değerlendirilmelidir. Hekim değerlendirme sonrası rapor düzenlemek, ilgili uzman görüşüne başvurmak veya ilgili uzmana sevk etmek gibi seçenekleri göz önünde bulundurmalıdır. Yazın en lezzetli meyvelerinden kiraz, son yıllarda sağlık dostu yapısıyla da ilgi görüyor. Kirazın en dikkat çeken özelliği, antioksidan bakımından zengin olması. Bu sayede, birçok organı hücre hasarına karşı koruyan kiraz; aynı zamanda C, A, K, B1, B2, B5 vitaminleri ile fosfor, demir ve kalsiyum deposu. Hafızasını taze tutmak ve beyin hücrelerini korumak isteyenlere kiraz yemeleri öneriliyor. Yüzde 75’i su olan kiraz, diyet yapanlar için lezzetli bir öğün aynı zamanda. Sindirim zorluğu çekenler, kabızlık yaşayanlar, cildini taze tutmak isteyenler de masalarından kirazı eksik etmiyor. Amerika’da, Louisiana State Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, kiraz, içerdiği melatonin sayesinde, uykusuzluk çekenlerin derdine deva oluyor. Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin çalışması ise kirazın, gut hastalığına bağlı eklem ağrısı ataklarını %35 ile %75 arasında azalttığını ortaya koyuyor. Kalbinizin hergün oluşturduğu enerji ile bir kamyonun 32 km yol kat edebileceğini biliyor musunuz? Vücudumuzdaki en güçlü kasın çene kası olduğunu biliyor musunuz? Yetişkin bir insanın kan damarlarının toplam uzunluğunun 100 bin mili bulduğunu biliyor musunuz? TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 50 : N A R O T S E R N A Y A Ş A Y E D N Ü T S Ü N İ R E L Z E L A F E S E Z Z A L A P A T T O GR 40 yaklaşık ba, e y i’ r a kirse, B er. Kasa ek gere teşem y m h r e u r. v m s u e dr rb i bir ye et bir a lunuyo m ettiğ n u a b a v h e a a d d a D a . b aşamay estoran bir kasa halen y de bir r dırılan n in in s a r l e e l d g v l a lar: ae iye i bö ibi n kalm ebiliyor Mare” d a t ’nın Bar l d a a e ğ y n l o a ö a en 11 g n ç l t y a İ ğ a n , t u Ö r g r e . s li o o a s , e o P Palazz yle bir edilmiş durumd akın lunan, “ Grotta önce, şö e ünlü olmuş ari’ye y ıkta bu ine inşa l r a B k e h i, a z a z ü d ib u g n d in iz baya tre ri da zler kilome an kasa lediğim teklifle uğunuz y d mı fale d ö ik l a ın s il o l d m i a r v a d a e iş t tmek ar, çk un aşın yse olculuğ rar belir , size ka manzarası kad zının b nerede y k a a e Y d ir t . ız b a e t l ın n k n aradığ at süre oranın u nede apatma yon için ?” Rest ık bir sa iliyor. B ılarını k s ş b iz p a a a l a v l in k r k o is a e i y z m ık ib l r, Re decek ına r de va de 11 g i kalaba teklifi e tler, tad m hayl servisle ir, gece t e e ç z ık n z s ö in e “Evlilik d l g ık il s a iş , ından , dönem u müth nusund r t. estoran kasaba avaalan kler ko sunduğ mak şa h n açılan r e ır i a n t r l m e a p o e d . a B Y a a y , . iz d n lgeye zzese, s or biraz civarınd ir koyu ervasyo olan bö ara alıy tta Pala - 220 € Küçük b ilmek için rez p o . 0 r z 0 G in u . 2 iç n iz e ı u n is rs b olabilir z meka aliyeti ek yiye ulaşıyo ık sözlü anılma lama m ç a in a ada yem t r r z e izlere. u o a v b ı ir , s in abilir s ise b meğ lazım n nzara a e u a y d s m ın ir a k b d m k tlar ha i kişilik imkanı muazza r ve fiya için değil de, aklama randa ik e n o l t o k s K e e . l R m e r. Ye ekler a bir ot erekiyo az yem zamand amak g ı m n t y u doyulm a t k e s e Palazze iyi yüks Grotta beklent : im l e y itirme eden b Belirtm ASM YAŞAM ASMYASAM.COM 51 GİLERİ // BİL İLETİŞİM Adres: , 70044 ciso, 59 Via Nar , İtalya a Mare o n a n ig Pol : Telefon 677 ) 0 4240 )8 (0 alyanca 9 3 + ce ve İt iz il g n İ a (Yalnızc t Sitesi: .it İnterne lazzese rottapa .g w w w TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 1.5 ECOBOOST TITANIUM FORD MONDEO 1992 YILINDA SIERRA’NIN YERİNE GEÇEN FORD MONDEO, ŞİMDİ DE DÖRDÜNCÜ NESLİYLE YOLLARDA Mondeo 1996 yılında kapsamlı bir makyaj geçirdi. 2000 yılında ikinci nesil modeller tanıtılırken bu otomobilin satışları 2007’ye kadar devam etti. Boyutları büyümeye devam eden Mondeo’nun üçüncü nesli Avrupa’da 2014 yılına kadar satıldı. Daha önce olmadığı kadar global bir araç olup isminin hakkını veren Mondeo, 2013 yılında test ettiğim Fusion’dan farklı olmayan bir dış tasarıma sahip. // ONUR KORAY MAKİNE MÜHENDİSİ Prototip Mühendisi Otomotiv Uzmanı Blogger Sportif görünen ön panjur ve tampon ikilisine ince yapılı LED farlar da eklenirken kaput üzerinde yer alan çıkıntılar güçlü bir duruş sağlamış. Gizli anten kullanımına geçilmesiyle daha şık bir profile kavuşan aracın yan aynaları da camların alt bölümüne, kapı sacına sabitlenmiş. Farlardan stoplara kadar uzanan profil çizgisi üzerine kapı kolları eklenen otomobilin 17 inç çaplı jantları, yeni nesil Mondeo’nun genel boyutlarına bakıldığında küçük durmuş. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM Yatık bir C sütununa sahip olan Mondeo’da, çok uzun olmayan bir bagaj kapağı var. Yatay yerleşime sahip LED stopların altında gizli egzoz çıkışlarına sahip tampon başlarken kullanılan siyah şerit sayesinde tamponun monoton görünümü kırılmış. Yaşam bölümüne geçildiğinde de tasarımın ana hatları Fusion ile ortaklık gösteriyor. Otomobilin cam ve yan ayna kumandalarıyla birlikte merkezi kilit düğmesi de sürücü kapısına alınmış. Benzeri Focus’ta da görev yapan üç kollu, deri direksiyon simidinin üzerinde birçok düğme yer alırken yine diğer Ford modellerinden tanıdığımız aydınlatma kumandaları bu bölümün solunda yer alıyor. Dijital gösterge paneline sahip olan test otomobilinde motor çalıştırma düğmesi, orta konsolun soluna yerleştirilirken büyük dokunmatik ekran ve havalandırma çıkışları Fusion’dan alınmış. Tasarımı yenilenen bölümse Sony logosuna sahip ses sisteminin kumandaları olmuş ki bunlar, Fusion’ın gömülü ve parmak izi bırakan düğmelerinden çok daha kullanışlı. 55 MONDEO’NUN GENEL DEĞERLENDİRMESİ // Mondeo’nun Amerika’dan gelirken iyi yönde değiştiğini görmek güzel. Dinamik gövde tasarımıyla aradan geçen yıllara rahatça meydan okuyan otomobil sürüş özellikleriyle de bir Ford olduğunu hissettiriyor. İç mekan genişliği ve izolasyon konularında da segment beklentilerini karşılayabilen otomobilin Küçük hacimli motoru, yüksek olmasa da yeterli performans seviyesine ulaşıyor. Canlı yapısıyla turbo beslemeye sahip motoru yakıt tüketimi konusunda pek cimri olmadığından kullanım giderleri yükselecek olan aracın yüksek bagaj zemini nedeniyle bu bölümde sunulan hacmin rakiplerinin gerisinde kalması, müşterileri hatchback ve station wagon gövde seçeneklerini düşünmeye yöneltebilir. Bir ufak not: teste katılan sedan gövdeli ve Titanium donanımlı aracın fiyatı 110.980 TL seviyesinden başlıyor. Şık vites topuzu, elektronik park freni, park yardımcısı ve sensörlerinin düğmeleri, araları birleştirilen bardaklıklarla birlikte vites konsolunda dururken kol dayanağının altında çift katlı göz yer alıyor. Bu bölüme ayrıca video, SD, bir çift USB ve 12 Volt girişleri gizlenmiş. Arka koltuk yolcularını da düşünen Ford, bu bölümde bir çift havalandırma ızgarası, kapı camlarında perdeler, 12 Volt soket, katlanabilir kol dayanağına entegre edilmiş kapaklı göz ve bir çift bardaklık sunarken asıl ilginç donanım, kenarlarda oturan yolcular için düşünülen hava yastıklı emniyet kemerleri olmuş. Süspansiyon sistemi biraz sertleşen Mondeo’nun bu özelliğinin iç mekanı rahatsız etmemesi için 17 inç çaplı jantlar ve 235/50 ölçülerinde lastikler kullanılmış. Geniş yanaklar küçük darbeleri emmekte zorlanmazken süspansiyon sisteminin bir miktar çaldığı konfor seviyesi de bu şekilde tekrardan toparlanmış oluyor. Yol ve motor sesleri başarılı bir şekilde izole edilen Mondeo’nun rüzgar sesi, bu üçlü arasında en belirgini olsa da D segmentinin ortalamaları karşılanıyor. Donanım konusunda da tatmin edici olan test otomobilinde elektrikli cam ve yan aynalar, elektrokrom iç ayna, LED farlar, ön ve arka park sensörleri, ısıtmalı ön cam, sunroof, ısıtmalı ve bel destek ayarlı ön koltuklar, anahtarsız çalıştırma, yol bilgisayarı, arka koltuklar için havalandırma ızgaraları, yağmur ve far sensörleri, Bluetooth bağlantısı, dokunmatik bilgi ekranlı SYNC2 arayüzü, çift bölgeli klima, otomatik uzun farlar, Navigasyon, Sony müzik sistemi, USB, SD kart ve analog video girişleri, Start/ Stop, yokuş kalkış yardımcısı, arka kapı camlarında perdeler, geri görüş kamerası, otomatik park yardımcısı, çapraz trafik uyarısı, şeritte kalma yardımcısı ve cruise control bulunuyordu. 6 ileri vitesli tam otomatik şanzımana da sahip olan test aracının en önemli konfor donanımı şüphesiz bu. Yumuşak geçişlere sahip tork konvertörlü ünite start/stop sistemiyle de uyumlu çalışıyor. Ortalamanın üzerinde bir sertlik sunan süspansiyon sistemi sayesinde yüksek süratlerde de kararlı bir yol tutuş sunabilen otomobilin ağırlık değişimlerinden etkilenmesi de minimum düzeyde kalmış. Sport konumunda devirleri üst seviyede tutmayı amaçlayan şanzıman sayesinde yolculara sportif hisler yaşatabilen Mondeo’nun direksiyon simidi arkasına alınan vites değiştirme kulakçıkları da dinamik sürüşlere hem sürat hem de güvenlik katıyor. Mondeo’nun 1.5 litre hacimli turbo benzinli ve 1.6 litre hacimli turbo Diesel motor seçenekleri, Style donanım paketiyle 97.920 TL’den başlayan fiyatlara satılıyor. TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 APOCALYPSE GERİ DÖNDÜ BRYAN SINGER’DAN SERİNİN 9.FİLMİ X-MEN: KIYAMET MARVEL SİNEMA SEVERLERE YİNE GÖRSEL BİR ŞÖLEN SUNUYOR Bunu da öyle ustaca yapıyor ki, 2014 tarihli “X-Men: Geçmiş Günler Gelecek” filminin devamını izlerken; akıllarda Yıldız Savaşları’ndaki gibi bir kronoloji kayması yaşanmıyor. Yıl 1983. Mutantların varlığının tüm dünya tarafından ortaya çıkışından bu yana 10 yıl geçmiş. Bu filmde anlıyoruz ki, mutantlar aslında binlerce yıl önce eski Mısır’da da var olmuş. Bunca yıl derin bir uykuda olan Apocalypse, varlığını sürdürebilmek için yanına çekebildiği isimlerle gücüne güç katmayı hedefliyor. Aslında bildik bir hikaye; Dünya’yı ele geçirmek isteyen bir güç; “onunla birlikte” ve “ona karşı” olarak sıralanan mutantlar. Marvel’in, çizgi roman sayfalarını beyaz perdeye taşımaktaki ustalığı bir kez daha kendini gösteriyor ve yönetmen Bryan Singer, 2.5 saatin nasıl geçtiğini anlayamadığınız bir yolculuğa çıkarıyor sizi. Filmin en kayda değer yanlarından biri de, insanoğlunun dünyanın sonunu getirmeye ne denli meraklı olduğu mesajına vurgu yapması. Öyle bir an geliyor ki, “filmin kötü adamı o kadar da kötü değil aslında” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Game of Thrones severlerin yakından tanıdığı Sophie Turner tarafından canlandırılan Jean Grey ile Wolverine’in ilk karşılaşmasına tanıklık ederken; Magneto’nun öfkesinin nedenini de anlıyoruz “X-Men:Kıyamet”te. Kısacası bir önceki Wolverine gibi kolaya kaçılmamış. İsmin arkasına saklanmak yerine, X-Men adına yakışır bir film çıkartılmış ortaya. Koltuğa oturduğunuzda, sinemanın büyüsüne kapılıp “Benim içimde nasıl bir güç gizli?” diye iç sesine kulak verenlerdenseniz, belki de yanıtı “X-Men:Kıyamet”i izlerken bulursunuz. FİLMLERDEN REPLİKLER BIRDMAN Tıpkı bir adamın, asker olamayınca muhbir olması gibi, bir insan sanatçı olamazsa, eleştirmen olur. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM CİDDİ BİR ADAM Patron her zaman haklı değildir, ama her zaman patrondur. GENÇLİĞİN EN İYİSİ Kitapları seviyorsun, çünkü istediğin zaman kapatabiliyorsun. Hayat öyle değil, buna karar veremezsin. 57 HAYAL KAHRAMANLARI ÜLKEMİZİN EN İYİ HİKAYECİ VE ANLATICILARINDAN BİRİ: SUNAY AKIN // SİBEL SÜTLÜOĞLU Sunay Akın’ın kendine özgü üslubuyla yazdığı kitap, adını KONUK YAZAR Üsküdar 8 nolu ASM’de Aile Hekimi çocukluğumuzu renklendiren kahramanlardan alıyor. Asm Yaşam Dergi’nin ikinci sayısında, 2015 yılının Kasım ayında raflardaki yerini almış olan, “Hayal Kahramamanları”nı konuşalım. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan ve ilk baskısı 50 bin adet yapılan kitap, hayallerin içinde gezinirken bir çok yaşanmışlıkları, tarihe ait bilgileri kısa hikayeler halinde aktarıyor. Akıcı üslubu, kitabın hiç sıkılmadan okunmasını sağlıyor. Hikayeler o kadar güzel ki, insan nasıl başlayıp bittiğini anlayamıyor, tek düşünceniz büyük bir heyecanla bir sonraki hikayeye geçmek oluyor. Akın, kitabında hayal ve gerçeği birbiriyle öyle güzel harmanlıyor ki; Red Kit ,Temel Reis ya da Süpermen’i okurken, bir anda Louvre’dan çalınan Mona Lisa tablosuna; şirinlerden, Rasattepe’de yapılmış kuş evleri olan, Anıtkabir’e; Tarzan’dan, Japonya ziyareti sonrası fırtınadan kurtulamayıp batan Ertuğrul gemisine; Ustura Kemal’in hikayelerinden, Beyoğlu’nda Hintli askerleri kovalatıp işgalcilere karşı direnen çetenin lideri Nazım Hikmet’e yumuşacık bir geçiş yapıyorsunuz. Sadece hayal değil, gerçekler de var. Şarlo, Saint-Exupery, otomatik paraşüt açma sisteminini bulan hatta kendi fotoğrafını çeken makineye ‘görçek’ adını veren Emrullah Ali Yıldız, ilk sergisini banliyö trenlerinde sergileyen Altan Erbulak, Çelik Bilek / Teksas‘ı çok seven yedi bela çetesinin lideri Deniz Gezmiş gibi. En sevdiğim bölümlerinden birisi de Sultan Abdülaziz’in Türk Kafası hikayesidir. Türk’ün gücü ve zekasını anlatan bu bölümün detaylarını, Sunay Akın’ın Hayal Kahramanları kitabından okumanızı çok isterim. KİTABIN TANITIM YAZISI Neden hayal kahramanları? “Çocukluğumuzu savunan büyük güçlerdendir hayal kahramanları. Teksas, Zagor, Süperman, Batman, Temel Reis, Şirinler, Casper, vd. gibi hayatımızı güzelleştiren bu çocukluk arkadaşlarımız, gözlerimizin ışıltısında hâlâ yaşamaktadırlar. Bir hayal kahramanının filmini izlemek, çizgi romanını ya da kitabını okumak, çocukluk arkadaşlarımıza ayırdığımız zamanlar gibidir. Hayatımıza yön veren ailemiz ve arkadaşlarımızın yanında, hayal kahramanları da kişiliğimizin gelişiminde pay sahibidir. Hayal kahramanları, gözlerinin içine bakamasak da, ellerini sıkamasak da, bir kez olsun sarılamasak da bize çok şey katan ve öğreten en yakın arkadaşlarımızdır.’’ KİTAPLARDAN ALINTILAR UÇURTMA AVCISI Senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden birşey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler. - Khaled Hosseini TUTUNAMAYANLAR Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım. - Oğuz Atay CESUR YENİ DÜNYA Ne sebeple olursa olsun, hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir. - Aldous Huxley TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 58 OYUNCAK HAYVANLARDAN ASKILIK KENDİN YAP Minikler için rengarenk bir kendin yap projesiyle, Asm Yaşam Dergi’nin 2. sayısında da sizinleyiz. Bu ay güzel bir askılık yapacağız. Biliyoruz, siz de çocuğunuzun odasının bir masal diyarı gibi görünmesini en az onun kadar istiyorsunuz. İşte size bu konuda çok yardımcı olacak dört dörtlük bir proje. Toplamda 1-2 saatinizi alacak bu eğlenceli askılık için evinizdeki oyuncak hayvan figürlerini değerlendirebilir, // BURÇİN YAVUZ hali hazırda oyuncak hayvanınız yoksa çok uygun fiyatlara oyuncakçılardan veya marketlerden yenilerini KONUK YAZAR edinebilirsiniz. Strateji Direktörü Reklam Yazarı Blogger Haydi başlayalım. PROJE YAPILIŞI: ADIMLAR // 1. Önce tahtanızı sprey boyayla güzelce boyayın. Bu işlemi dışarıda, balkonda ya da en azından pencere önünde yapmalı ve boyarken mutlaka bir toz maskesi kullanmalısınız; zira sprey boya oldukça yoğun kokar ve solunması tehlikelidir. 2. Boya tamamen kuruduktan sonra, bir cetvel ve kalem yardımıyla, hayvanların denk geleceği noktaları tahtanıza eşit aralıklarla işaretleyin. 3. Oyuncak hayvanlarınızı testerenizle uygun yerlerinden dikkatlice kesin. 4. Kestiğiniz hayvanları, silikon tabancanızla işaretlediğiniz yerlere yapıştırın. Bir süre bastırarak sabitlemelisiniz ki güzelce yapışsınlar. Askınızı 24 saat boyunca hareket ettirmeden kurumaya bırakın. 5. İyice kuruduğuna emin olduğunuz tahtanıza, asma aparatlarını takın. 6. Halatı asma aparatlarından geçirin, uçlarını düğümleyin ve fazlalığı dikkatlice kesin. 7. Geldik en eğlenceli adıma. Miniğin odasının en güzel duvarına bir çivi çakıp yeni askısını asma vakti! ASM YAŞAM ASMYASAM.COM 59 İLK ADIM: MALZEMELER // 1 adet 60x15x2cm ölçülerinde zımparalanmış tahta/kereste - 3 TL Ahşap vidalı ve ortası halatınızın genişliğinde oyuk 2 adet asma aparatı - 1 TL 6 adet plastik hayvan figürü - 14 TL Dilediğiniz renkte sprey boya - 10 TL 65cm halat - 2 TL Silikon tabancası ya da silikon Kıl testere Muşamba/gazete Toz maskesi Cetvel Kalem Çekiç Duvar çivisi TOPLAM: ~30 TL TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 60 // Dr.Rana Çelikkol ASTROLOJİ YAZARI Aile Hekimi ASTROLOJİ Bu ay 4 Temmuz saat 14:00’da yeni ay gerçekleşti. Yeni aylar, başlangıç için tohumların ekildiği zamanlardır. Burçlara göre etkilerine gelirsek; KOÇ // BOĞA // İKİZLER // YENGEÇ // 21 Mart - 20 Nisan 21 Nisan - 20 Mayıs 21 Mayıs - 21 Haziran 22 Haziran - 22 Temmuz Bu ay, yeni ay sizin evi- Yeni ay iletişim, yakın çevre, Yeni ay, maddi gelirlerle ilgili Yeni ay dış görünümüzle nizi temsil eden bölgede… kısa yollar ve kardeşleri temsil evinizde gerçekleşiyor. Maddi ilgili evde gerçekleşiyor. Taşınabilir ya da iş yerinizi eden bölgede gerçekleşiyor. Bu gelirlerinizle ilgili hareketli İmaj değişikliği yapmayı değiştirebilirsiniz. Evinizin konularla ilgili bol bol telefon bir ay geçirebilirsiniz. düşünebilirsiniz. dekorasyonunda değişiklikler görüşmesi yapacağınız bir ay yapabilir, yeni eşyalar geçirebilirsiniz. Kısa seyahatlere alabilirsiniz. çıkabilirsiniz. ASLAN // BAŞAK // TERAZİ // AKREP // 23 Temmuz - 23 Ağustos 24 Ağustos - 23 Eylül 24 Eylül - 23 Ekim 24 Ekim - 22 Kasım Yeni ay, hastaneler ve Bu ay dernek Bu ay yeni bir iş teklifi alabilir, Eğitim ve kurslara katılabilir, gizli düşmanları temsil eden faaliyetlerine katılabilir, iş yerinizi değiştirebilirsiniz. yurtdışına çıkabilirsiniz. bölgede gerçekleşiyor. Hastane arkadaş guruplarınızla Terfi edebilirsiniz. Çeşitli Emekli olmayı ziyaretlerinde bulunabilirsiniz. buluşabilir ya da sosyal şekillerde, mesleğinizle ilgili düşünebilirsiniz. Gizli düşmanlıklar olabilir, medyada çok zaman göz önünde olabilirsiniz. dikkatli olun. Bir öğrenciye geçirebilirsiniz. bağışta bulunabilirsiniz. YAY // OĞLAK // KOVA // BALIK // 23 Kasım - 21 Aralık 22 Aralık - 20 Ocak 21 Ocak - 19 Şubat 20 Şubat - 20 Mart Ameliyat olabilirsiniz. Eş veya ortağınızla yeni ASM ile ilgili tadilat ya- Sizin için eğlenceli bir ay ola- Kazalara karşı dikkatli olun. bir karar alabilir, yeni pabilirsiniz ya da ASM cak, varsa çocuklarınızla vakit Borçlanabilir ya da borç bir işe başlayabilirsiniz. çalışanlarının çeşitli olayları geçirebilirsiniz. verebilirsiniz. Soruşturmalarla ile ilgilenebilirsiniz. uğraşabilirsiniz. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM 61 11 2 9 8 7 1 3 10 4 6 5 ANAHTAR KELİME // 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 TEMMUZ ‘16 YIL: 1 / SAYI: 2 62 YAKUP ŞAHİN - HAVANA // // YAKUP ŞAHİN - HAVANA // // BEDİRHAN KÜPELİ // // YAVUZ ERDEN - MOBİL // // BEDİRHAN KÜPELİ // // SİZDEN GELENLER NEDİR? // ASM Yaşam Dergi’de, her ay, sizden, sahadan gelen eserlere de yer vermeye çalışacağız. Bu sayfamız, birinci basamak sağlık çalışanlarının eserlerine açık ve bu eserleri bekliyor. Sizler de bu köşede yayınlanmasını istediğiniz görsellerinizi, [email protected] adresine mail göndererek bize ulaştırabilirsiniz. ASM YAŞAM ASMYASAM.COM REMZİ UYSALGENÇ // AHEKON:2016 ETKİNLİKLER, PROGRAMLAR VE KONAKLAMA HAKKINDA DETAYLI BİLGİ: www.ahekon.com ADRESİNDE Türkiye’nin Aile Hekimliği uygulamasında en prestijli kongresi olan AHEKON 16-20 Kasım 2016 tarihleri arasında Antalya Gloria Golf Resort Hotel Belek’te gerçekleşecektir. Kongrenin güçlü ve bilimsel içeriği tüm beklentilerinizi karşılayacaktır. Bu yıl yedincisini gerçekleştireceğimiz AHEKON, 23 bin aile hekiminin ulusal kongresidir. Kongre içeriği aile hekimlerinin emeği ile hazırlanan, alanında önde gelen yerli ve yabancı akademisyenlerin bulunduğu AHEKON 2016’da sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağız. Türkiye’nin aile hekimlerinin bir arada olacağı, deneyimlerimizi, sıkıntılarımızı, başarılarımızı paylaşacağımız, bilimsel ve sosyal yönlerimizi ön plana çıkaracağımız, birey ve ailelere sürekli ve çok yönlü sağlık hizmeti veren, biyolojik, klinik ve davranış bilimleriyle iç içe olan AHEKON’a sizleri davet etmekten onur duyuyoruz. Saygılarımızla Dr. Gürsel Özer Uzm. Dr. Erkut Coşkun Dr. Hacı Yusuf Eryazğan AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Kongre Bilimsel Sekreteri Kongre Genel Sekreteri