Yurt dışı iştiraklerden elde edilen kar paylarının

Transkript

Yurt dışı iştiraklerden elde edilen kar paylarının
YURTDIŞINDAKİ İŞTİRAKLERİNDEN
KAR PAYI ELDE EDEN TÜRK
ŞİRKETLERİNİN, VERGİ
ANLAŞMALARI AÇISINDAN
VERGİLENDİRME DURUMU VE
BUNLARIN HİSSEDARLARININ
TÜRK MEVZUATI AÇISINDAN
VERGİLENDİRİLMESİ
R A P O R
07/1 1 -12 -13- 14
1 5 M ART 2 00 7
5
YURTDIŞINDAKİ İŞTİRAKLERİNDEN KAR PAYI
ELDE EDEN TÜRK ŞİRKETLERİNİN, VERGİ
ANLAŞMALARI AÇISINDAN VERGİLENDİRME
DURUMU VE BUNLARIN HİSSEDARLARININ TÜRK
MEVZUATI AÇISINDAN VERGİLENDİRİLMESİ
1 - KONU:
Gittikçe genişleyen globalleşme süreci içinde ve kambiyo rejiminin
serbestleşmesi sonucunda özellikle 1990-2006 yılları içinde Türk Sermayedarlarının yurt dışında yaptığı direkt yatırımlarında büyük artışlar meydana gelmiştir. Bu yatırımlar genellikle yurtdışı inşaat, finans ve bankacılık,
tekstil, sanayi ve ayrıca çeşitli hizmet sektöründe gözlenmektedir.
Öte yandan şimdiye dek Türkiye yaklaşık altmıştan fazla ülke ile vergi
anlaşması imzalamış olup bu anlaşmalar yolu ile mükerrer vergilendirme
önlenmeye çalışılmıştır.
Bu yazıda yurtdışına sermaye ihracı yolu ile yapılan direkt yatırım ve
portföy yatırımlarından (iştiraklerden), sağlanan temettülerin (kar paylarının) elde ettikleri yurtdışı ülke ile Türkiye de vergilendirilmesi ve bu vergilendirmenin vergi anlaşması olan ülkelerden biri örnek alınarak açıklanmasına çalışılmıştır. Örnek alınan ülke, Türkiye’nin yurtdışı ilişkilerinin yoğun olduğu Almanya’dır.
II - OLAYIN ÖRNEKLE AÇIKLANMASI:
Veriler şöyle tespit edilmiştir;
Türkiye’de Türk Mevzuatına göre faaliyet gösteren A şirketi, Almanya’da Alman Mevzuatına göre faaliyet gösteren B şirketinin hisselerinin
%100 üne sahiptir. Alman Şirketi B 2005 yılı karının tamamını 2006 yılında
dağıtmış ve dağıtılan kazanç Türk Şirketinin Türkiye’deki ilgili banka hesabına gönderilmiştir.
Türk Alman Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Temettülerle
ilgili 10. maddesi hükmünün yukarıdaki konuya ilişkin bölümü aşağıdaki
gibidir;
1. Bir aktif devletin mukimi olan bir şirket tarafından diğer Akit Devlet
mukimine ödenen temettüler, bu diğer Devlette vergilendirilebilir.
R A P O R
07/1 1 -12 -13- 14
1 5 M ART 2 00 7
2. Bununla beraber söz konusu temettüler, ödemeyi yapan şirketin
mukimi olduğu Devletçe de kendi mevzuatına göre vergilendirilebilir, ancak bu şekilde alınacak vergi aşağıdaki oranları aşmayacaktır.
a) Temettü elde eden, temettü ödeyen şirketin sermayesinin doğrudan doğruya en az yüzde 10’unu elinde tutan bir şirket ise (ortaklıklar hariç) gayrisafi temettü tutarının yüzde 15’i.
6
b) Tüm diğer durumlarda gayrisafi temettü tutarının yüzde 20’si.
Bu fıkra, bünyesinden temettü ayrılan şirket kazanıcının vergilenmesine etki etmeyecektir.”
Temettü terimi, örneğimizde hisse senedinden elde edilen kar paylarını kapsamaktadır.
Buna göre, Türkiye’de mukim olan bir şirket Almanya’da mukim olan
bir şirket tarafından ödenen temettülerin 1 inci fıkraya göre Türkiye’de; gelirin Almanya da doğmuş olmasından dolayı da 2 inci fıkrasının a) ve b)
bentlerinde bahsedilen maksimum vergi oranlarından birini aşamayacak
şekilde Almanya da vergilendirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, Türkiye de mukim şirketlerin kendilerine temettü ödeyen
Almanya’da mukim şirketlerin sermayelerinin doğrudan doğruya en az
%10 una sahip oldukları durumda, bu gelirlerin anlaşmanın 10 uncu maddesinin 2 inci fıkranın (a) bendi uyarınca Almanya da gayrisafi tutarlarının
%15 ini aşmayacak şekilde vergilendirilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, Anlaşmanın “Mukim Olunan Devlette Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi’ne ilişkin 23’üncü maddesinin 2 inci fıkranın (a) ve (b)
bendi:
“(a) ve (b) bendi hükümleri saklı kalmak üzere, bu Anlaşmanın daha
önceki maddeleri gereğince Federal Almanya Cumhuriyeti’nde vergilendirilebilen veya yalnızca Federal Almanya Cumhuriyetinde vergilendirilebilecek olan Federal Almanya Cumhuriyeti kaynaklı her tür gelir unsuru ile
Federal Almanya Cumhuriyeti’nde bulunan her tür servet unsuru, Türk
Vergisinin hesabına esas olan matrahın dışında tutulacaktır: bununla beraber, bu şekilde matrah dışı kalmayan gelir ve servet unsurlarına uygulanacak vergi oranını belirleyebilmek için, Türkiye Cumhuriyeti, bu bendin
bundan önceki hükümleri gereğince Federal Almanya Cumhuriyeti’nde
vergilendirilebilen gelir ve servet unsurlarını yalnızca Türkiye Cumhuriyeti
mukimi olup, Federal Almanya Cumhuriyetinde mukim bir şirketin oy hakkına haiz en az 10 payına sahip bulunan şirketlere uygulanacaktır.
(b) Yabancı vergilerin mahsubunu düzenleyen Türk Vergi mevzuatı
hükümleri saklı kalmak üzere, Federal Almanya Cumhuriyetinden elde edilen aşağıdaki gelir unsurlarının, Federal Almanya Cumhuriyeti mevzuatı ile
bu anlaşma hükümleri çerçevesinde ödenen vergileri, Türk gelir ve kurumlar vergilerinden mahsup edilecektir.
Almanya’da mukim bir şirketin en az %10 oy hakkına sahip Türkiye’de
mukim bir kurumun, bu şirketten elde ettiği temettü, kurumun genel neticede hesaplarına intikal ettirildiğin de, kurumlar vergisi matrahına dahil edilmeyecek ve kurumlar vergisine ve geçici kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.
Bununla birlikte, kurumlar vergisinden istisna edilen söz konusu temettü gelirleri, Gelir Vergisi Kanunu’nun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde tanımlanan menkul sermaye iradı tutarın dahil edilecek ve aynı Kanunun 94/6-b maddesi uyarınca gelir vergisi tevkifatına
tabi tutulacaktır.
7
R A P O R
07/1 1 -12 -13- 14
1 5 M ART 2 00 7
Kurum vergi sorumlusu olarak Gelir Vergisi Kanunun 94/6-b maddesine göre tevkif ettiği gelir vergisinden, Almanya’da elde ettiği temettüler
üzerinden anlaşmanın 10 uncu maddesi kapsamında ödediği vergilerin
mahsubu ise mümkün bulunmamaktadır.
Türkiye de mukim kurumun Almanya da mukim kurumun %10 oranından daha düşük oranda oy hakkına sahip olması halinde elde edilen temettüler, Türkiye de kurumlar vergisi matrahına dahil edilecek ve Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun 20 inci maddesi uyarınca kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Bu suretle, hesaplanan kurumlar vergisinden söz konusu temettüler üzerinden Almanya’da ödenen vergiler anlaşmanın 23 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının b) (aa) bendi hükmü uyarınca mahsup edilecektir. Ancak, mahsup edilecek vergi temettüler üzerinden mahsuptan önce hesaplanan kurumlar vergisini aşmayacaktır.
Türkiye’de mukim kurumun kurumlar vergisi matrahına dahil edilen
temettü gelirleri, Gelir Vergisi Kanunu’nun 75 inci maddesinin, ikinci fıkrasının 4 numaralı bendinde tanımlanan menkul sermaye iradı tutarına da
dahil olacağından aynı Kanunun 94/6-b maddesi uyarınca gelir vergisi
tevkifatına da tabi tutulacaktır.
Bütün bu açıklamalardan sonra yapılan hesaplamalar aşağıda belirtilmiştir.
(birim)
İŞTİRAK EDİLEN
ALMAN Şirketi K.V. Matrahı =
Alman K.V. (Dağıtılan kurum
kazançları için uygulanan ortalama oran)
Kalan
Türk Alman Vergi Anlaşmasına göre
%15 Temettü Stopajı (64 x %15)
Türkiye ye gelen net temettü
Türk Şirketi’nin 2006 KV Beyanı
100
36
__________
64
(9,6)
___________
54.40
54.40
(Kurumlar Vergisine tabi kazanç olmayıp tamamen iştirak kazancından
oluşan kurum kazancı olduğu varsayılmıştır.)
Vergi Anlaşması uyarınca Türk K.V. (İştirak Kazancı olduğundan “0” dır)
R A P O R
07/1 1 -12 -13- 14
1 5 M ART 2 00 7
Stopaj Matrahı
Stopaj (54.40x%15 )
Kalan (Yedek Akçeler ihmal edilmiştir)
8
54.40
( 8.16)
__________
46.24
Alınan karın gerçek kişi ortaklara dağıtıldığı varsayımı
Dağıtılacak kar (iştirak kazancı )
Beyan edilen menkul sermaye iradı
Şahsi Gelir Vergisi (2006 vergi tarifesi )
46.24
_________
46.24
11,374
(Bilindiği üzere kar payı istisnası hükmü tam mükellef kurumlardan elde edilen kar payları için geçerli olduğundan yabancı kurumlardan elde
edilen kar paylarına istisna yani brüt kar payının yarısının gelir vergisinden
istisna edilmesi hükmü burada uygulanmayacaktır.)
Vergi Alacağı Mahsubu
Ödenecek G.V.
11.374
Bu hesaplamaları sonucunda Türkiye ve Almanya da oluşan ve ilgili iştirake ilişkin vergi yükleri aşağıda belirtilmektedir;
Alman Vergisi
_______________________
Türk Vergisi
________________________________
KV
36
KV Stopaj
8.16
Stopaj
9.6
Toplam
45.6
Şahsi GV
11.37
Toplam
19.53
Toplam Vergi Yükü =45.6 +19.53 = 65.13
Görüleceği üzere bir Türk Şirketinin Almanya’da mukim bir Alman Şirketinin en az %10 ortağı olması nedeni ile elde ettiği 100 birim kar payı
Türk Alman Vergi Anlaşmasına göre Almanya da %45.6 ve Türkiye’de
%19.53 oranında vergi yüküne uğramış olup toplam olarak %65.13’lik bir
vergi yükü sonrasında Türkiye’de mukim gerçek kişi ortağın eline (10065.13) 34.87 kar payı geçmektedir.
III - KONUNUN KONTROL EDİLEN YABANCI KURUM AÇISINDAN
YORUMU:
Buraya kadar inceleme yapılan konu salt genel anlamda iştirak kazançlarının vergi yükü durumudur. Ancak, yeni 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7. Maddesinde düzenlenmiş bulunan ‘Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazançlarının vergilendirilmesi ‘ hükmü incelendiğinde ortaya çıkan görünüm aşağıdaki gibidir.
Konunun kavranabilmesi açısından en az % 50 sahiplik oranı ile kontrol edilen yabancı kurum kazancının Türkiye de kurumlar vergisine tabi tutulabilmesi şu koşullara bağlanmıştır:
İştirakin toplam gayrisafi hasılatının yüzde 25 veya fazlasının faaliyet
ile orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen
cari zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kar payı, zirai veya
serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kar payı, kira, lisans ücreti menkul
kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirden oluşması,
Yurtdışındaki iştirakin ticari bilanço karı üzerindeki yüzde 10’dan az
oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,
9
R A P O R
07/1 1 -12 -13- 14
1 5 M ART 2 00 7
Yurtdışında kurulu iştirakin ilgili yıldaki toplam gayri safi hasılatın
100.000 YTL karşılığı yabancı parayı geçmesi gerekmektedir.
Vergi yükü hesaplaması yapılırken kurumlar vergisi düşüldükten sonra
kalan toplam dağıtılabilir kurum kazancının öncelikle tespiti gerekmektedir.
Vergi yükü; ilgili dönemde tahakkuk eden toplam gelir ve kurumlar
vergisi benzeri vergilerin bu dönemde de elde edilen toplam dağıtılabilir
kurum kazancı ile tahakkuk eden kurumlar vergisi toplamına oranlanması
suretiyle tespit edilecektir. Bu bağlamda işletmede bulunan ancak karşılık
olarak veya yedek akçe olarak ayrılan kazanç tutarları da dağıtılabilir karın
bir unsuru olarak kabul edilecektir. Buna karşılık bulunduğu ülke mevzuatı
uyarınca vergiye tabi kazancın tespitinde gider olarak kabul edilmeyen
ancak fiilen yapılmış olan gerçek mahiyetteki giderler nedeniyle dağıtılabilir kazançta azalmaya yol açan unsurlar, dağıtılabilir kurum kazancının
tespitinde dikkate alınabilecektir.
Yurt dışı iştiraklerin Türkiye de vergiye tabi tutulacak karları, vergi öncesi kurum kazancı olacaktır. Diğer bir anlatımla ilgili yurt dışı iştirakin hesap dönemi sonu itibariyle gelir tablosunda yer alan vergi öncesi kurum
kazancı olacaktır. Yani ilgili yurt dışı iştirakin hesap dönemi sonu itibariyle
gelir tablosunda yer alan vergi öncesi kurum kazancı (kar) vergilemede
esas alınacaktır. Türkiye de vergiye tabi tutulacak kurum kazancı Türkiye’deki kurumun yut dışı iştirakinde ilgili hesap dönemi içersinde sahip olduğu en yüksek hisse oranı dikkate alınmak suretiyle bulunacaktır. Yine yıl
içersinde ortak olunan yurt dışı iştirakinde, ilgili hesap dönemi içersinde
sahip olduğu en yüksek hisse oranı dikkate alınmak suretiyle bulunacaktır.
Eğer yıl içersinde ortak olunan yurt dışı iştirakin hisseleri, hesap döneminin son gününe gelmeden her hangi bir muvazaa olmaksızın elden
çıkarılmış ise bu durum ayrıca dikkate alınacaktır. Dolayısıyla böyle bir elden çıkartma fiilinin gerçek olduğu kabul edilecektir.
Ancak; kapanış günü itibariyle halen kontrol unsuru devam ediyor ise
o zaman Türkiye’de vergiye tabi tutulacak kazanç, hesap döneminin son
günü itibariyle hesaplanan kontrol oranı değil, ilgili hesap dönemi içinde
sahip olunan en yüksek oran esas alınarak hesaplanacaktır.
Yasal düzenleme gereği yurt dışında iştirakin ödemiş olduğu gelir üzerinden alınan vergiler Kurumlar Vergisi Yasası’nın 33’üncü maddesinde
düzenlenen yurt dışında ödenen vergilerin mahsubuna yönelik hükümlere
göre Türkiye de hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.
R A P O R
07/1 1 -12 -13- 14
1 5 M ART 2 00 7
Ayrıca; Kurumlar Vergisi Yasası’nın 7’inci maddesinin 5. fıkrası hükmü
gereği olarak yurt dışında kurulu iştirakin elde ettiği gelirleri üzerinden kar
payı dağıtımında bulunması halinde, elde edilen kar paylarının daha önce
Türkiye de bu bağlamda vergilendirilmiş kısmı üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.
Bilindiği üzere uygulanan kurumlar vergisi açısından iştirak yoluyla
yapılan yatırımlardan elde edilen gelirler, iştirakin kar dağıtımı yapması halinde vergilendirilebilmektedir.
10
Kurumların Türkiye de yerleşik kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları sınırlı bir biçimde bu olanaktan yararlandırılmaktadır.
Yapılan yeni düzenleme ile belli şartlar halinde yurt dışı iştiraklere yatırım yapan yükümlülerin yurt dışı iştirak karları, fiilen dağıtılmasa bile vergi
uygulamalar açısından dağıtılmış olarak kabul edilecek, bu iştiraklerden
elde edilmiş bulunan kazancın Türkiye’de kurumlar vergisine tabi tutulması sağlanacaktır. Uygulama 2006 yılında elde edilecek olan bu tür kazançlar için geçerlidir.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere kontrol edilen yabancı kurum
kazancının vergilendirme koşulları arasında en zor gerçekleşecek olan koşul yurt dışındaki iştirakin ticari bilanço karı üzerinde “%10” dan az oranında gelir yükü taşıması koşuludur. Öyle ki, Türkiye’nin taraf olduğu çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmaları içinde kar paylarının genel vergilendirme oranı %15 tir. Bu anlaşmaların içinde %10 oran uygulananlar Hollanda, Moğolistan, Çin, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, İsrail, Rusya, Slovenya, Kuveyt, Moldova, Letonya, Bangladeş ve Çek Cumhuriyetidir. Bilebildiğimiz kadarı ile %10’un altında kar payı vergilenmesi her hangi
bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasında mevcut değildir. OECD ve
AB ülkeleri gibi Türkiye ile yoğun sermaye hareketleri ve ticaret hacmi bulunan ülkelere uygulanacak oran yukarıda da belirtildiği üzere %15’tir.
İştirakin toplam gayrisafi hasılatının %25 veya fazlasının faaliyet ile orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kar payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşması koşulunun Türk Gelir İdaresi tarafından kontrolü çok zordur. Ayrıca özellikle
düşük oranlı kar payı stopajının ön görüldüğü çifte vergilendirme anlaşmasına taraf olan ülkelerden Moğolistan, Çin, Türkmenistan, Kazakistan,
Özbekistan, Moldova ve Bangladeş gibi ülkeler henüz uluslararası muhasebe sistemlerine uyum sağlama aşamasına gelmediklerinden, koşulun
sağlanıp sağlanmadığının bu ülkelerde de kontrol edilmesi pek mümkün
değildir. Bu açılardan kanımızca 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 7.
maddesi hükmünün bir anlamı yoktur.
Anılan madde hükmünün bir anlam taşıması için faaliyetin ve iştirak
kazancının hem kurumlar hem de kar payı stopajının olmadığı ülkelerde
meydana gelmiş olması gerekir. Bu ülkeler de uluslararası vergi tanımlamasında genelde vergi cenneti olarak adlandırılmışlardır veya iştirak bu
ülkelerin % 10 vergi yükü taşımayan bölgelerine veya bu ülkelerin serbest
bölgelerine yapılmış varsayılmıştır
IV - YURT DIŞI İŞTİRAK KAZANÇLARINDA DİĞER ÖZELLİK ARZ EDEN
VE TARTIŞILMASI GEREKEN HUSUSLAR:
1. Yurt dışından gelen genel iştirak kazancı üzerinden yasal yedek
akçe ayrılıp ayrılmayacağı:
Genelde iştirak kazançları doğduğu ülkede o ülkenin yasalarına göre
yasal yedek akçe ayrımına tabi olmamaktadırlar. Ayrıca bir de Türkiye de
bunlar üzerinden yasal yedek akçe ayrılması mükerrerlik yaratabilecek ve
11
R A P O R
07/1 1 -12 -13- 14
1 5 M ART 2 00 7
ayrıca parafiskal bir yükümlülük olarak iştirak kazancının verimliliğini azaltacaktır. Kaldı ki 1957’de kanunlaşmış bulunan Türk Ticaret Kanununun
466. maddesinde tanımlanan safi kar deyimini kanımızca Türkiye’nin yerel
hükümranlık yetkisi çerçevesinde Türkiye den doğan safi karı kapsamaktadır. Çünkü 1957 -1983 yılları arasında kambiyo rejiminin kısıtlanmasının
en genel yansıması olan 15,16 ve 17 sayılı 1567 sayılı TPKK kararları yürürlükte idi. Bu dönemlerde yurt dışında yasal olarak yatırım yapma ve istihdam kazancı sağlamaya zaten geçerli mevzuat uygun değildi.
2. İştirak Kazancının Yapıldığı Ülkede Mevcut Kambiyo Ve Yabancı
Sermaye Rejimi
İştirak kazancının yapıldığı ülkede mevcut kambiyo ve yabancı sermaye mevzuatında transfer kısıtlamaları var ise zaten o iştirak riskli ve maceracı bir yatırım kimliğindedir. Böyle bir durumda KVK 7. maddesi ile yurt
dışı iştirak karlarının fiilen dağıtılmasa bile dağıtılmış kabul edilerek Türkiye
de vergilendirilmesi hukuksuz ve anlamsızdır. Dolayısıyla zaten uygulamada pek işlerliğine rastlanmayabilecek olan Yeni Kurumlar Vergisi Kanununun 7. maddesi bu yönü ile de hukuki zemin zayıflığı taşıdığından hatalıdır.
V - SONUÇ:
Bütün bu açıklamalardan sonra şu sonuçlara varmak mümkündür;
“Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları VERGİ İSTİSNASI DEĞİL
DEVLETLERARASI VERGİ PAYLAŞIMI YARATIR. Bu anlaşmalar sadece
ülkelerin uluslararası hukuk düzeninde ve vergi alanında, doğan bir gelir/kurum kazancının ülkelere arasında nasıl bölünebileceğini belli standartlara bağlar; tıpkı 2. Dünya Savaşı sırasında Roosevelt ve Stalin’in dünyayı ABD ve Sovyet hükümranlık sahası olarak paylaştıkları gibi. Hatta bazı
vergi anlaşmalarında mevcut olan asgari iştirak oranı söz konusu olduğundan (ki OECD ülkeleri ve Türkiye arasındaki vergi anlaşmalarının çoğunda asgari iştirak söz konusudur) o zaman ilgili ülke ile vergi anlaşmasının yapılıp yapılmaması hiçbir etki yaratmayacak ve çifte vergilendirmenin önlenmesi, örneğin bir Türk Şirketinin bir Alman Şirketine %10 iştirak
oranının altında iştirak etmesi durumunda mümkün olmayacaktır.”Böylece
% 10 oranının altında bir yurtdışı iştirak, uluslararası finansman kurallarına
göre iştirak olarak değil, yabancı bir ülkede sermaye piyasası olsun olmasın bir portföy yatırımı olarak addedilebilecektir
Varılabilecek diğer bir sonuç ise yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı
üzere Yeni Kurumlar Vergisi Kanununun 7.Maddesinin uygulamada pek
işlerliği olamayacağı şeklindedir.
R A P O R
07/1 1 -12 -13- 14
1 5 M ART 2 00 7
12