banka ve sermaye piy.gün.konu. 11 giriş mali sistem

Transkript

banka ve sermaye piy.gün.konu. 11 giriş mali sistem
BANKA VE SERMAYE
PİYASASINDA GÜNCEL
KONULAR
-1Prof. Dr. Yıldırım Beyazıt ÖNAL
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Bugün Türkiye’deki bir insanın günlük yaşamında
duyduğu sözcükler arasında “param yetmedi”,
“bankaya gittim”, ”kredi kartı ile ödedim”, “yine
mevduat faizleri düşmüş, ne yapsam ki?”, “borsa alıp
başını gidiyor”, “galiba döviz yükselecekmiş” epeyce
yer tutuyor. Gazeteleri açan herhangi bir kişi, buna
benzer ifadelerin yanında bir de “cari açık artmış”,
“sıcak para bütün bunlara yol açıyor!”, “para talebi
yeterince artmıyor”, “ekonomi canlanmıyor, eğer öyle
olsaydı toplam kredi talebi artardı”, ve nihayet
“Brezilya’da seçim nedeniyle ortaya çıkan tartışmalar,
acaba bu ekonominin dengesini bozup, Arjantin’in
durumunu daha da güçleştirebilir mi? Acaba böyle bir
gelişme olursa bundan Türkiye ekonomisi olumsuz
yönde etkilenir mi? ” başlıklara ya da tümcelere
rastlayabilir.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• İlk gruptaki ifadeler kişilerin davranışlarıyla ilgili…
“Mevduat faizleri düşmüş” diyen insan, gelirinden
artırdığı kısmı ne yapacağını düşünüyordur. Bunlar
birey (kişi, aile, firma) düzeyinde geçerliği olan
kavramlar. Bunlara mikro değişkenler diyoruz. Öte
yandan “cari açık artmış” denildiğinde Türkiye’nin belli
bir dönemde (aylık, üç aylık, yıllık) kazandığı dövizler ile
döviz harcamaları arasındaki farkın, ikincisi lehine
bozulduğundan söz ediliyor. Bu ise bütüncül bir
kavram. Kişiyle ilgili değil, ama hepimizle ilgili. Bu tür
kavramlara makro büyüklükler diyoruz. Bir de üçüncü
grup var: Güney Doğu Asya ülkeleri ya da Rusya’da
olup bitenlerle Türkiye arasında ilişki kuruyor… Bunlar
ise uluslararası boyutta kavramlara gönderme yapıyor.
Bunun anlamı Türkiye'nin artık bir açık ekonomi
olduğu. Yani Türkiye'deki iktisadi olayları açıklamada iç
değişkenler artık yetmiyor. Küreselleşme
(Globalization) buna yol açan önemli bir neden…
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Doğal olarak tüm bunlara günümüzde
yaşanmaya bağlanan Amerika’da
başlayan ve Avrupa’da ve Asya’da da
etkileri görülen ve tüm dünyayı tehdit eden
küresel krizin hem bireysel ve hem de
ekonomik etkilerini eklemek yerinde
olacaktır.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Burada akla üç soru geliyor:
1) Bundan 20 yıl önce, Türkiye’de, bu tür kavramlar günlük
yaşamda pek kullanılmazdı. Nasıl oldu da bunlar günlük
dilimizin bir parçası haline geldi?
2) Sözü edilen makro büyüklüklerin bizlerin günlük yaşamı
açısından bir anlamı var mı?
3) Güney Amerika’da ne olduğu bizim günlük yaşamımızı
niçin etkiliyor?
• İşte bu soruların yanıtını verebilmek için mali sistem
adını verdiğimiz mali kurumlar arası ilişkiler bütününü
ele almamız gerekiyor. Böyle olunca bizim yaşamımızı
doğrudan etkileyen ya da etkileyebilecek olan mali
değişkenleri, bunlar ile makro büyüklükler arasındaki
ilişkileri ve nihayet küreselleşen dünyada bunların ne
anlama geldiğini anlamaya başlayabiliriz.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• İşte mali piyasalar (kredi, tahvil, hisse senedi piyasaları) ve
mali aracılar (bankalar, sigorta şirketleri, emeklilik fonları vb.)
fon fazlası olan ekonomik birimlerle fon gereksinimi olan
ekonomik birimler arasında fonların aktarımını sağlamak işini
yerine getirirler.
• Mali piyasaların bu işlevi nasıl yerine getirdiği Şekil-1’de
özetlenmektedir. Sol tarafta yer alan Fon Veren/Tasarruf
Eden kategorisi içinde bireyler (kişiler), Kamu ve Kuruluşlar
(şirketler) yer almaktadır. Bir firmanın elinde kendi kullanım
gereğinin üstünde bir miktar fon olduğunu düşünelim. Bu
takdirde söz konusu firma bunu başkalarının kullanımına
sunmayı isteyebilir. Bu çerçeve içinde yer alabilecek bir
başka kategori ise kamu kesimi olabilir. Ülkemizde bile
bazen kamu kuruluşlarının elinde o an için kullanamayacakları mali kaynaklar olabilir. Bu durumda da bu kaynakları,
gereksinimi olanların kullanımına yönlendirebilir. Nihayet
yabancılar (yani bu ülke toprakları içinde oturmayanlar;
teknik deyimiyle yerleşik olmayanlar) da ellerindeki fonların
bir kısmını bu ülkede fon arayanlara vermek isteyebilirler.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Fon aktarmanın bir yolu, veren ile alanın
doğrudan karşı karşıya gelmesidir. Fon açığı
olan ekonomik birim, fon fazlası olan ekonomik
birimden aldığı borcun karşılığında, geri ödeme
tarihini ve ödeme koşullarını gösteren bir belge
verir ve parayı alır. Bir şirket için de bu yolu
düşünebiliriz. Şirket tahvil ihraç eder. Bu tahvili
alanlar, şirkete belli koşullarla borç vermiş
olurlar. Bir başka para temin etme yolu da
şirketin hisse senedi ihraç etmesidir. Bu
durumda kişi, hisse senedini aldığı şirketin ortağı
olur, onun varlıkları üzerinde pay sahibi
konumuna girer. Bu türlü fon temininin önemli
yönü, işlemin fon alan ile fon veren arasında
gerçekleşmesidir. Bu tür fon aktarımına
Doğrudan Finansman denir.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Fon fazlası olan ekonomik birim elindeki parayı
getirip (YK) Bankası’na mevduat olarak yatırsın.
Banka bu parayı, kredi isteyen bir müşterisine
kullandıracaktır. Bu müşteri, çok büyük bir
olasılıkla, fon fazlası olan ekonomik birimin hiç
bir zaman bilemeyeceği, tanımadığı biridir.
Dikkat edilirse burada fon aktarım süreci ikiye
bölünmüştür. Fon fazlası olan ekonomik birim
açısında parasını (YK) Bankası’na borç vermiş
olmanın dışında başka bir işlem söz konusu
değildir. Kredi müşterisi açısından ise görünüm
onun (YK) Bankası’ndan borç almasıdır. İşte bu
biçimde fon veren ve fon alanın doğrudan
karşılaşmadığı, araya bir aracının girdiği, fon
aktarım tipine de Dolaylı Finansman denir.
FİNANS PİYASALARI
MALİ SEKTÖR
Hukuki ve İdari
Düzenlemeler
Finansal Araç
Fon Fazlası Olan
Ekonomik Birimler
Fon Açığı Olan
Ekonomik Birimler
Nakit (Fon Akışı)
Nakit
Finansal Araç
Nakit + 1Faiz
PARA
PİYASASI
FON HAVUZU
FİNANSAL
ARACI/HİZMET
KURUMLARI
Faiz Oranı
Nakit
Finansal Araç
Nakit + 2Faiz
SERMAYE
PİYASASI
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Mali sistem denildiğinde iktisadi karar birimleri
arasında fon aktarımını sağlayan
i) piyasalar,
ii) bu piyasalarda faaliyet gösteren ve
gözetim/denetim işlevini üstlenen kurumlar,
iii) kullanılan mali araçlardan oluşan bir yapı
anlaşılır.
• Daha önceki açıklamalardan da anlaşılacağı
üzere bir mali sistemi işler kılan, kurumların
işleme kuralları ve araçlardır. Dolayısıyla, mali
sistemi kendi kendine ortaya çıkmış ve
çalışmakta olan piyasalar biçiminde görmek
kadar, dünyanın her yerinde aynı biçimde
çalışan bir yapı olarak algılamak da yanlış
olacaktır.
FİNANS SEKTÖRÜNE ÖNEM KAZANDIRAN
GELİŞMELER
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Borç Senedi/Hisse Senedi
• Bir firma düşünelim. Bu firma mali piyasalardan
iki yolla kaynak temin edebilir. Bunlardan ilki
borç almaktır. Bu durumda söz konusu firma
borç senedi (söz gelimi tahvil ya da finansman
bonosu [commercial paper] gibi) ihraç eder. Bu
kağıdı elinde tutanlara, aldığı parayı geri
ödeyeceği belli bir tarihe (vade) kadar düzenli
aralıklarla ödeme (faiz) yapacağını taahhüt eder.
Eğer bu kağıdın vadesi bir yıldan az ise buna
kısa vadeli, 1-10 yıl arasındaysa orta vadeli ve
nihayet 10 yıldan uzunsa uzun vadeli borç aracı
denir.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Bir firma için mali piyasalardan kaynak temin etmekte ikinci
bir yol ise, hisse senedi ihraç etmektir. Bu durumda söz
konusu hisse senedini elinde tutan kişi, şirketin varlıklarının,
o hisse senedinin toplam içindeki payı oranında hissedarı
olur ve şirketin ilerideki net geliri üzerinden de pay alır.
Şirketler hisse senetleri sahiplerine dönemsel kâr payı
ödemeleri (dividend) yaparlar. Hisse senetlerinin vadesi,
şirketin ömrüne bağlı olduğu için tanımsızdır. Bu nedenle
hisse senetleri uzun vadeli mali araç olarak kabul edilirler.
• Hisse senedi ile borç senedi arasında önemli bir fark vardır.
Hisse senedi sahibine yapılacak ödeme, şirketin gelirinden
tüm borçları çıktıktan sonra kalan miktar üzerinden olur.
Yani hisse senedi sahibi geri kalan üzerinde hak iddia
edebilir. Dolayısıyla, bir şirket, gelirinden önce tahvil
sahibine olan borcunu öder, eğer geriye kalan bir miktar
varsa bunu da hisse senedi sahipleri arasında bölüştürür.
Buna karşılık, şirketin karlılığındaki artış ya da varlıklarının
değerinin yükselmesi tahvil sahibini etkilemez. Tahvil
sahibinin kazancı önceden belirlenen miktardır.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Birincil Piyasa :Hisse senedi ve tahvil gibi menkul
değerleri ihraç eden şirketler ile alıcıların yani tasarruf
sahiplerinin doğrudan doğruya karşılaştıkları piyasalardır.
Buna hisse senetleri ile tahvillerin ilk kez sürülüp "ihraç"tan
alındığı piyasa da denilebilir. Yani bir menkul kıymetin ilk
kez işlem gördüğü piyasa birincil piyasadır.
• İkincil Piyasa :Menkul kıymetleri ihraçtan alanlar, bunları
tekrar paraya çevirmek istediklerinde, hisse senetlerinde
hiçbir zaman, tahvillerde ise vadeden önce bunları ihraç
eden kuruluşa müracaat edemezler. İkincil piyasa bu
durumdaki menkul kıymetlerin paraya çevrilmesini
sağlayan piyasadır ve menkul kıymet borsaları bu piyasayı
tanımlamada en iyi örnektir. İkincil piyasa, menkul
kıymetlerin likiditesini arttırarak birincil piyasaya talep
yaratır ve gelişmesini sağlar. İkincil piyasanın en iyi
teşkilatlanmış bölümü menkul kıymet borsalarıdır.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Bu açıklamaya bakarak ikincil piyasaların
önemsiz olduğu sonucuna mı varmalıyız?
Hayır, tam tersine ikincil piyasalar çok önemlidir.
Çünkü, böyle bir menkul kıymeti alan kişi,
herhangi bir nedenle bunu elden çıkarabilmeyi
bekler. Burada elden çıkarma denildiğinde bu
menkul kıymeti satıp, karşılığında ülke parası
(legal tender) elde etmek kastedilmektedir. Bu
işlem kolay olmasına (zaman ve fiyat açısından)
söz konusu kıymetin "likiditeye sahip" olması
denir. İşte ikincil piyasaların rolü menkul
kıymetlere likidite kazandırmak, bu yolla birincil
piyasada istemin varlığını ve sürekliliğini
sağlamaktır.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Denge Fiyatına Ulaşma Sorunu Açısından Mali
Piyasaların Bazı Yapısal Özellikleri
• Mali piyasalarda menkul kıymetler el değiştirir. Bir mali
piyasanın başarılı işleyip işlemediği, alıcı ve satıcıların
gereksinimlerini karşılama derecesiyle ölçülür. Bu ise alıcı
açısından istediği miktarda alım yapabilmesi, satıcı
açısından ise istediği kadar satabilmesi demektir. Öte
yandan değişimin gerçekleştiği fiyatların da taraflar açısından
uygun görülmesi gerekir.
• Bütün bunların yanı sıra değişimin bir maliyeti olduğunu da
gözden uzak tutmamak gerekir. Bir alıcı hangi menkul
kıymeti almasının kendisi için iyi olacağına karar verebilmek
için bilgi toplamak durumundadır. Menkul kıymeti ihraç eden
şirketin karlılığını, bunu etkileyen faktörleri, bunlardaki
gelişmeleri ve ekonomideki olası gelişmelerden bu şirketin
başarımının (performans) nasıl etkileneceğini tahmin edip,
karara varmaya çalışacaktır. Ancak, bu tür hesapları yapmak
yatırımcıların pek çoğunun bilgi düzeyini aşan profesyonel
değerlendirmeler yapılmasını gerektirir.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Bu açıdan ilk bakışta önemsiz gibi görünen bir
nokta, alıcı ve satıcının üzerinde anlaştıkları
fiyata ulaşılıp ulaşılamayacağı ve eğer
ulaşılabiliyorsa bunun çabuk gerçekleşip
gerçekleşmeyeceğidir. Eğer bir piyasada böyle
bir fiyat oluşmuyorsa ya da böyle bir fiyata
ulaşılması uzun zaman alırsa, işlemlerin
gerçekleşmesi gecikecek, bundan taraflar zarar
görecektir. Böyle bir piyasada da hiç kimse alış
veriş yapmak istemeyecektir.
• Bir piyasada tarafların uzlaştıkları bir fiyata niçin
ulaşılmayabilir? Bu soruyu yanıtlayabilmek için
uzlaşmanın olduğu fiyattan neyi kastettiğimiz
üzerinde biraz durmak gerekir.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Piyasada işlem yapmak isteyenlerin bilgilere
ulaşamamaları durumu ortaya çıkabilmektedir.
Bu durumda parçalanmış bir piyasa var
demektir. Eksik bilgi (incomplete information)
de parçalanmış piyasayı niteleyen önemli bir
özelliktir.
• Alıcı ve satıcıların piyasadaki arayışlarını
durdurmaları için alıcıların belli bir fiyatta almak
istedikleri tüm miktarı alabilmeleri, satıcıların da
tüm miktarı satabilmeleri gerekmektedir.
• Bunun gerçekleştiği fiyata denge fiyatı
(equilibrium price) denir.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Eğer, bir menkul kıymetin satıldığı
piyasada oluşan fiyattan
• i) (ya da daha yüksek bir fiyattan) söz
konusu menkul kıymeti almak isteyen her
alıcının istemi karşılanmışsa,
• ii) (ya da onun altındaki bir fiyattan) söz
konusu menkul kıymeti satmak
isteyenlerin sundukları tüm miktarın
satılmış ise,
• bu Denge Fiyatıdır (equillibrium price).
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Denge fiyatına ulaşılması alıcı ve satıcıların elde ettikleri yeni
bilgilere göre tekliflerini değiştirmeleri ile gerçekleşiyor. Ama
yine bu süreç çok da uzun olabilir. İşte bu açıdan mali piyasaların bazı yapısal özelliklerine dikkat etmek gerekmektedir.
• Bu özelliklerden ilki, piyasanın derinliği (depth) kavramıdır.
Bir piyasada, bir menkul kıymeti, herhangi biranda el
değiştirdiği fiyatın hemen altındaki ve hemen üstündeki
fiyatlardan almak ve satmak isteyenler varsa bu piyasa
derindir (deep) denir. Derin piyasada işlem gören bir menkul
kıymet, alım (satım) emirlerindeki geçici dengesizlikler büyük
fiyat dalgalanmalarına yol açmaksızın, bu dengesizliği giderici,
dolayısıyla piyasada istikrar sağlayan satım (alım)
hareketlerine yol açar. Bu özelliği sağlayamayan piyasalara
sığ (shallow) piyasa denir. Buralarda geçici dengesizlikler
büyük fiyat dalgalanmalarına yol açar.
• İkinci özellik piyasanın eni (breadth) kavramıyla
anlatılmaktadır. Eğer bir piyasada herhangi bir fiyattan verilen
alım (ya da satım) emirlerinin içerdiği miktar büyükse bu
piyasaya geniş (broad) denir. Bu özelliği sağlayamayan
piyasalara ise ince (thin) denir.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• IMKB kurulduğundan bu yana büyük gelişmeler
göstermiş olmasına rağmen halen sığ ve hem
de ince bir piyasa olarak düşünülebilir.
• Bir mali piyasada denge fiyatına kolayca
ulaşılabilmesini sağlayan etmenlerden biri
verilen alım ya da satım emirleri nedeniyle geçici
dengesizlikler oluştuğunda bunu düzeltecek
yönde yeni emirlerin ortaya çıkabilmesidir. Bu
özelliğe sahip piyasalara toparlanabilen
(resilient) piyasa denir. Bir piyasanın toparlanma
gücünün yüksek olması, bu piyasadaki
oyuncuların alış satış fiyatlarındaki değişikliği
çabuk öğrenebilmelerine bağlıdır.
• Sonuç olarak derin, geniş ve toparlanabilen
piyasalarda yatırımcılar, işlemlere ilişkin bilgilere
dayanarak daha hızlı hareket ederler.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• PİYASA TÜRLERİ
• Günlük yaşamımızdan da bildiğiniz gibi piyasalar tek bir
biçimde örgütlenmezler. Söz gelimi, kullanılmış otomobil
piyasasının işleyiş biçimiyle, bir antika satışı aynı
usullerle yürümez. İlkinde alıcı ve satıcı karşı karşıya
gelir pazarlık ederler, ikincisinde ise müzayede yöntemi
uygulanır. Bu farklılıklar mali piyasalarda da geçerlidir.
Mali piyasalarda başlıca dört tür ayırd etmek olanaklıdır:
• 1) Doğrudan Arama (Direct Search): Bu piyasalarda
alıcı ve satıcılar birbirlerini bulur ve aralarında işlemi
sonuçlandırırlar. Bu piyasa işleyişi en zor ve oyuncuların
en az bilgilenebildikleri piyasadır. Menkul kıymetler
alanında fazla rastlanmayan bu piyasa türünün geçerli
olabileceği menkul kıymetler, sık el değiştirmeyen
dolayısıyla bir aracının ilgisini çekmeyecek olan küçük
şirketlerin hisse senetleridir.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• 2) Broker Piyasaları: Alıcı ve satıcının birbirine
ulaşabilmesi için, toplanması gereken bilginin
çok olduğu zamanlarda, bu bilgiyi toplamakta
uzmanlaşan bir kişinin araya girmesi işlem
maliyetlerini çok düşürebilir. Bu uzmanlaşan
kimse, kimlerin hangi tip menkul kıymetlerle ilgili
olduklarını ve kimin elinde hangi menkul kıymet
olduğu hakkında bilgi toplar. Dolayısıyla, bir
menkul kıymeti satmak (almak) isteyen kişi,
kendisi alıcıyı (satıcıyı) arayacağına bu kişiye
gelir. Broker denilen bu kişi onun yerine bu
arama işini yapar. Öte yandan broker ilgilendiği
menkul kıymetlerin fiyatlarını da yakından takip
ettiği için tarafların uygun bir fiyatta
buluşmalarını da sağlar. Bu hizmeti karşısında
da bir ücret alır.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• 3) Dealer Piyasaları: Broker piyasasında, doğrudan arama
piyasasına göre işlem maliyetleri düşük olmasına rağmen
eşleşememe olasılığı ortadan kalkamamaktadır. Örneğin,
elindeki menkul kıymeti acele satıp borcunu ödemek isteyen
bir kişiyi düşünelim. Broker ancak o anda bir kişi alıcı olarak
ortada varsa onu bulabilir. Aksi halde işlem, bir müşteri
buluncaya kadar gerçekleşemez. Başka bir deyişle Broker
piyasasının işlem hızı oyuncuları doyuracak düzeyde
olmayabilir. Dealer piyasası bu sorunu çözmek için gelişmiştir.
Dealer’ı Broker’dan ayıran temel özellik, kendisi için portföy
tutabilmesi, bu portföy için alım yapıp, bu portföyden satış
yapabilmesidir. Bu durumda elindeki menkul kıymeti derhal
satmak isteyen bir kişi dealer’a gelir. O anda piyasada müşteri
yoksa bile, daha sonra çıkabileceğini düşünen dealer bunu
kendi portföyüne alır, daha sonra da uygun bir fiyat veren
müşteri çıktığında da söz konusu menkul kıymeti satar. Alım
ve satım fiyatları arasında oluşan farka spread denir. Bu
dealer’in kazancıdır. Türkiye’de menkul kıymetler piyasasında
faaliyet gösteren aracı kurumlar ve bankalar dealer olarak
çalışırlar.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• 4) İhale (Auction) Piyasası: Dealer piyasasının zayıf
noktası ise birden çok dealer’in faaliyet gösterdiği bir
piyasada, en iyi fiyat verebilen dealer’ı bulabilmenin
zorluğudur. Başvurulan dealer söz konusu menkul
kıymeti yüksek bir fiyata satamıyacağını düşündüğünden
bir başka dealer’e oranla daha düşük fiyat verebilir, yani
daha düşük spread ile çalışıyor olabilir. Ama tersi de söz
konusudur. Herhangi bir nedenle ulaşılan dealer genelde
ya da o menkul kıymet için diğerlerinden daha yüksek
fiyat istiyor olabilir. Bu durumda en uygun fiyat veren
dealer'i bulmak da zaman alacak, dolayısıyla işlem
maliyetini yükseltecektir.
• Bu sakıncaların önem taşıdığı durumlarda, alım ve satım
emirlerini açık bir biçimde karşılaştıran ihale yöntemi
kullanılır. Bu yöntemde alım ve satım emirlerinden tüm
katılımcılar haberdar olur. Böylelikle en uygun fiyatı
veren belirlenir. Antika, radyo yayın lisansı, devlet
tahvilleri piyasaları ihale yönteminin uygulandığı önemli
örneklerdir.
Modern bir mali sistemin önemli kurumları ve
araçlarının neler olduğuna ilişkin yargılar:
• 1) Hisse senedi, mali olmayan şirketler kesiminin (sanayi,
ticaret şirketleri) en önemli finansman kaynağı değildir.
Menkul kıymet piyasalarının en gelişmiş olduğu ülke olarak
kabul edilen ABD’de 1970-1985 döneminde şirketler
kesiminin dışarıdan temin ettiği kaynakların sadece % 2.1’i
hisse senedi satışıyla olmuştur, (hatta 1984 sonrasında pek
çok şirket hisse senetlerini geri topladığı için bu katkı eksiye
dönüşmüştür.) Bu sonuç, diğer gelişmiş ülkelere (İngiltere,
Fransa, Almanya, Japonya, Kanada) de genellenebilir. Bu
payın en çok yükseldiği ülke olan Kanada’da oran %25’i
geçmemektedir.
• 2) Pazarlanabilir menkul kıymetler (hisse senedi + tahvil)
yoluyla elde edilen finansmana bakıldığında da durum
değişmemektedir. ABD’de tahvil ihracı yoluyla edinilen
kaynakların payı, hisse senedi yoluyla ihraç edilenden çok
daha fazladır. (%29.8). Ama toplama baktığımızda, yine hiç
bir ülkede menkul kıymetler piyasası yoluyla temin edilen
kaynakların toplam firma dışı finansman içindeki payı yarıyı
geçmemektedir.
Modern bir mali sistemin önemli kurumları ve
araçlarının neler olduğuna ilişkin yargılar:
• 3) Dolayısıyla, tüm bu ülkelerde dolaylı
finansman, yani aracı kurum yoluyla kaynak
temin etme başat finansman biçimidir. Burada
önemli olan bir başka olgu da doğrudan
finansmanın yapılış biçiminden
kaynaklanmaktadır. ABD’de yapılan çalışmalar
1970 sonrası dönemde yeni ihraç tahvilleri ve
finansman bonolarının sadece %5’inin ve hisse
senetlerinin ise %50’sinin doğrudan Amerikan
hane halkına satılmış olduğunu göstermektedir.
Bunların geri kalanı menkul kıymetler yatırım
fonları, emeklilik fonları ve sigorta şirketleri gibi
mali kurumlara satılmıştır. Başka bir deyişle,
doğrudan finansman araçları yoluyla kaynak
toplamak da aslında aracı kullanmayı gerektiren
bir biçime dönüşmüştür.
Modern bir mali sistemin önemli kurumları ve
araçlarının neler olduğuna ilişkin yargılar:
• 4) ABD’de mali olmayan şirketlerin dışarıdan
temin ettikleri fonların % 61.9’u banka
kredileridir. Bu özellik, yine Kanada hariç, diğer
gelişmiş ülkeler için de geçerlidir. Yani modern
finansal sistemlerde bankalar, kaynak
aktarımında en önemli rol oynayan kurumlardır.
• Bu bilgilerden çıkan en önemli sonuç, basından
edinilen izlenimin tersine, menkul kıymetler
piyasalarının, gelişmiş ülkelerde bile mali
olmayan şirketler kesimine fon aktarmakta ikincil
önemde olmasıdır. Bu durumda sorulması
gereken soru, bunun niçin böyle olduğu, yani
mali kaynakların aktarımında niçin aracılara
gereksinimin devam etmekte olduğudur.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• İşlem Maliyetleri, Bakışımsız Bilgi Sorunu ve Mali Aracılar
• Bu gereksinimi doğuran iki olgu vardır. Bunlardan ilki fon
aktarımında işlem maliyetlerinin (transaction cost) önem
taşımasıdır. Bir mali işlemin gerçekleşmesi için parasal harcama ve
zaman kullanımı biçiminde bir maliyet söz konusudur. Söz gelimi
yapılan bir anlaşmanın yasal kurallara uygunluğunu, açık bir nokta
kalıp kalmadığını anlayabilmek için hukuk danışmanının görüşünü
almak gerekecektir.
• Bu tür işlemi çok sayıda yapan bir aracının önemli bir avantajı, her
işlem için yapılması gereken masrafı düşürebilecek önlemler
alabilmesidir. İşte aracıların ölçek ekonomilerinden
yararlanabilmeleri nedeniyle, bu kurumlar yoluyla fon aktarım daha
ucuz ve kolay olabilmektedir. Öte yandan mali kurumların bu
alanda uzmanlaşmış olmaları, onların maliyetleri daha fazla
düşürebilmelerine olanak sağlamaktadır. Bu uzmanlaşmaya koşut
olarak, bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerden yararlanabilmeleri
bu kuruluşları, hem bilgiyi değerlendirme ve hem de maliyet
açısından avantajlı kılmaktadır. Fon aktarımında aracıların rolünün
önemli olmasına yol açan bir başka etken ise bu tür işlemleri yapan
tarafların bilgileri arasındaki eşitsizliktir. Bu konu İktisatta
bakışımsız bilgi (asymmetric information) sorunu olarak
adlandırılır.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Ters Seçim (Adverse Selection) : (güvenli bir
kredi verme fırsatının kaçırılması)
• Ahlâki Zarar (Moral Hazard): Kredi talebi
açıklanan projeden çok daha riskli olan bir başka
yatırım projesi için kullanılacaksa yani ahlâki zarar
olduğu sonucuna varılırsa, kredi vermekten
kaçınılacaktır.
• Dikkat edilirse, bilginin toplumda bakışımsız
dağılmasından kaynaklanan bu sorun, mali
piyasaların fon aktarımını başarılı yapmasını
engelleyici niteliktedir. Dolayısıyla, mali sistemin
başarılı olabilmesi, bu sorunların çözümüne yönelik
önlemler geliştirebilmesine bağlıdır.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK TEMEL
KAVRAMLAR
• Bu sorunların çözümüne yönelik önlemler.
• 1) Bilgi açığının özel kurumlarca kapatılması : Karar
alabilmek için yeterli bilgiye sahip olmayan kişilere bir hizmet
olarak ücret karşılığı bilgi verilmesi halinde bilgi dağılımındaki
çarpıklık düzelebilir.
• 2) Devlet Müdahalesi : Bir piyasanın sağlıklı işlemesi için
gerekli bilgi dağılımının özel sunumla çözülemeyeceğini
gösteren bazı durumlar vardır. İşte bu nedenle, mali piyasalar
her ülkede devletin sıkı denetimi altındadır. İlgili kamu yetkesi
bu piyasalardan kaynak isteyen ya da aracılık edenleri belli
bilgileri kamu oyuna açıklamaya mecbur eder. İşte Türkiye’de
Sermaye Piyasası Kurulu gibi kamu yetkelerinin temel görevi,
şirketlerin bazı temel bilgileri kamu oyuna belli standartlara
uygun ve muntazam biçimde vermesini sağlamaktır. Kamu
yetkisi, ters seçime yol açılmaması için şirketlerin faaliyetlerine
ilişkin bilgileri açıklamalarını zorunlu kılarken ahlâki risk
olgusunun yarattığı sorunları azaltabilmek için şirketleri
standart muhasebe kurallarına uymaya mecbur kılar, kârını
saklayan ya da çalanlar hakkında ağır cezalar uygulanmasına
yol açacak düzenlemeler yapar.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• 3) Mali Aracılık : Bütün bu önlemler bakışımsız
bilgi sorununa kısmi çözümler getirmekle birlikte bu
olgunun sonuçlarını tümüyle kaldıramamaktadır.
Çünkü borç arayan bazı bilgileri açıklamak
istemeyebilir. Bunun arkasında yatan neden ise
şirketin ahlâk ya da yasa dışı bir işle uğraşması
nedeniyle faaliyetlerini gizlemek istemesi
olmayabilir. Sadece ileriye dönük yatırım ve üretim
planlarının rakip firmalar tarafından öğrenilmesini
istemediği için bu yolu tercih edebilir. Bu da bir
şirketin en doğal hakkıdır. Peki bu durumda bu
şirketin durumu nasıl öğrenilecektir?
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• İşte bu noktada mali aracıların ve özellikle bankaların rolü
ortaya çıkmaktadır. Bir bankanın bir taraftaki müşterisi borç
veren, öte taraftaki müşterisi ise borç alandır. Banka, bu
müşterilerinin durumunu yakından izler, onlara ilişkin
gerekirse bilgi toplar. Dolayısıyla müşterilerini daha iyi tanır.
Bankaların müşterileriyle ilişkilerindeki gizlilik esastır.
Dolayısıyla müşteriler, bankalara güvenleri ölçüsünde açılır,
neler yapmak istediklerini, planlarını anlatırlar. 2002 yılında
ABD’de Enron skandalı sonrasında Worldcom, Xerox gibi
firmalarda da muhasebe kayıtlarının firmaların gerçek
durumunu yansıtmadığının ortaya çıkması bu ülkeyi yeni
önlemler almaya yöneltmiştir. Özellikle bu tür uygulamaları
önlemek açısından önemli bir işlev üstlenmiş olan dış
denetim firmalarının bu işlevi başaramamış olmaları yeni bir
kaygı konusu olmuştur. Piyasa sisteminin çalışabilmesi için
gerekli bilginin doğru ve etkin bir biçimde temini sorunu
böylece mali kuruluşlar dışındaki firmaları da kapsayacak
biçimde düzenleyici yetkelerin, araştırmacıların ve siyasal
karar alıcıların gündemine yerleşti.
MALİ SİSTEM VE BANKACILIK
TEMEL KAVRAMLAR
• Bankalar kredi açtıklarında bunu karşılığında teminat
(colleteral) alırlar. Uygun teminat alan bir banka, borçlunun
borcunu ödeyememesi durumunda teminat olarak aldığı
varlıklara el koyarak zarara uğramamayı sağlayabilir. Bu da
bankaları, ters seçme olgusuna düşmekten önemli ölçüde
koruyabilen bir olanaktır. Yani bankalar, belki borcunu
ödemez diye yeni müşteriye kredi vermekten kaçınmak
yerine, uygun teminat alma yolunu seçebilirler. Bunun
sonucunda da fon istemi karşılanmış olur.
• Bankalar ahlâki risk sorununun çözümü açısından da
avantajlı durumdadırlar. Zira bir krediyi açtıklarında
uzmanları ile krediyi alan firmanın faaliyetlerini, mali
tablolarını yakından izlerler (monitor). Şirketlerle yaptıkları
kredi anlaşmalarında öz kaynak koşulu (firmanın belli miktar
öz kaynak koyması), faaliyetlerine riskini artırmaması için
belli kısıtlar eklenmesi (restrictive covenants) gibi önlemler
alırlar. İşte tüm bu nedenlerle, mali piyasaların gelişmesi,
bankacılığın fon aktarımı alanındaki rolünü azaltmamış
tersine arttırmıştır.
MALİ PİYASA ARAÇLARI
MALİ KURUMLAR
MALİ KURUMLAR
IV. BANKALARIN GÖZETİMİ ve DENETİMİ
• Mali sistemlerin en önemli kuruluşlarının başında
bankalar yer alır. Bankaların en önemli özellikleri
bakışımsız bilgi sorunundan doğan güvensizliği büyük
ölçüde giderebilecek ölçek, bilgi ve uzmanlığı biraraya
getirebilmelerinde yatar. Bir ülkenin bankacılık sistemi
bu açıdan başarılı olabildiği ölçüde fon aktarımını
sağlayabilir.
• Bankaların bir “güven kurumu” olarak saygınlık
kazanmaları kuşkusuz kendilerinin davranışlarıyla çok
yakından ilgilidir. Ancak, mali piyasaların özellikleri
nedeniyle, bir bankaya olan müşteri güvensizliğinin çok
kısa zamanda yaygınlaşarak tüm bankacılık sistemine
güvensizliğe dönüşmesi olanaklıdır. Bunun sonucu
olarak da mali sistem ve hatta ekonomik yaşam
çökebilir. Bu nedenlerle bankalara olan güvenin
sarsılmasını engelleyecek bazı düzenlemeler
yapılmıştır. Bu düzenlemelerden önemli birisi mevduat
sigortasıdır (deposit insurance).
IV. BANKALARIN GÖZETİMİ ve DENETİMİ
• Bankaların işlevlerini etkin bir biçimde yerine
getirebilmeleri kuşkusuz pek çok koşula bağlıdır.
Bunlardan ilk akla gelebilecek olanı, bankaların
bu
değişiklikleri
algılayabilecek
ve
değerlendirebilecek
kapasiteleri
olup
olmadığıdır. Ersel & Tarhan (2001) çalışması
özel
bankalar
açısından
iki
noktayı
vurgulamaktadır. Bunlardan ilki, 1988-2000
dönemine
ilişkin
verilerden
sözkonusu
bankaların
makroekonomik
ortamdaki
değişiklikleri algılayarak, iktisat kuramı açısından
beklenen yönde tepki gösterdikleri biçimindedir.
İkinci nokta ise, bu bankaların sermaye
yeterliklerinin bu tepkilerinin biçimlenmesinde
önemli rolü olmasıdır.
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Faiz, iktisat kuramında, parayı kullanmanın bedeli
olarak tanımlanmaktadır. Borç alan eline geçen bu
para ile bir gereksinimi karşılamakta, bundan bir
yarar sağlamaktadır. Borç veren ise, borcun vadesi
süresince bu kaynağın kullanımından
vazgeçmektedir. Bu vazgeçmenin maliyetini ise borç
alandan tahsil etmesi normaldir. Böyle bakıldığında,
faiz paranın belli bir süre kullanılması karşılığı
ödenen bir fiyat olarak tanımlanabilir. Aynen bir
arabanın bir günlüğüne, bir otel odasının bir süre
için kiralanmasında olduğu gibi…
• Tarihe baktığımızda “paranın kiralanması”
olgusuna her zaman olumlu yaklaşılmadığı
görülmektedir. Özellikle bazı dinsel metinlerde
paranın kiralanması karşılığında faiz elde edilmesi
kınanacak bir davranış olarak görülmüştür.
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Faiz olgusuna yer veren metinler Sümerler’de
görülüyor. İ.Ö. 3000’de Mezopotamya’da Uruk kenti
10000 kişinin yaşadığı büyüklüğe ulaşmıştı. Bu
kentte yapılan kazılarda bulunan tabletler ticaretin
yanı sıra, borç alma işlemlerinin de yapıldığını
gösteriyor. İ.Ö. 3000-2000 yılları arasında Babil’de
ilk bankacılığın başladığı biliniyor. Bu dönemde
tapınaklar ve saraylarda “kıymetli varlıklar” sahipleri
adına koruma altına alınıyordu. Bu kıymetli varlıklar
başta tarımsal ürünler iken daha sonra hayvanları ve
kıymetli madenleri kapsamıştı. İ.Ö. 1792-1750
arasında Babil’de hüküm süren Hammurabi ünlü
yasalarında bankacılık konusunda düzenlemeler
getirmişti. Bu düzenlemelerde alınan para
karşılığında üzerinde anlaşılan faizin vadede
ödeneceği de hükme bağlanmıştı, (Madde 100).
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Yahudi toplumunda ise bir değişiklik görüyoruz.
İbranice’de neşek kelimesi faiz anlamına geliyor.
Ama bu kelimenin tam karşılığı “bir ısırık”… Bu defa
bir kayıp söz konusu. Isırılıp koparılmak gibi…Faiz,
borç alan açısından değerlendiriliyor. Olumsuz bir
yüklem kazanmaya başlıyor.
• İ.Ö. XIII. yüzyıldan kalan (ancak son biçimini İ.Ö. XI.
yüzyılda almış olan) Eski Antlaşma, Tevrat ve
Zebur’dan oluşur. Tevrat’ın Mısırdan Çıkış (Exodus)
adlı bölümünde, [22:25], şöyle bir ifade yer alıyor:
• “Halkıma, aranızda yaşayan bir yoksula ödünç para
verirseniz, ona tefeci gibi davranmayacaksınız.
Üzerine faiz eklemeyeceksiniz"
• (Kutsal Kitap-Yeni Çeviri-, Kitabı Mukaddes Şirketi,
İstanbul, s. 95-96)
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Tevrat’ın Levililer adlı bölümünde şöyle
bir ifade yer alıyor, [25:35-37]:
• “Bir kardeşiniz yoksullaşır, muhtaç duruma
düşerse, ona yardım etmelisin……Ondan
faiz ve kâr alma…Ona faizle para
vermeyeceksin… Ödünç verdiğin
yiyecekten kâr almayacaksın…”
• (Kutsal Kitap-Yeni Çeviri-, Kitabı
Mukaddes Şirketi, İstanbul, s. 155)
• Bu ifadede ise faiz kategorik olarak
kötülenmemekte, ama muhtaç durumda
olandan alınmaması öğütlenmektedir.
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Ancak, Eski Antlaşma’yı bütünleyen Zebur’da faize
karşı olan tavır, faiz almayanın “RAB” gözünde değeri
belirtilerek, daha genel bir biçimde ortaya konulmaktadır,
[15. Mezmur-Davut’un Mezmuru]:
– “Ya RAB, çadırına kim konuk olabilir?
– Kutsal dağında kim oturabilir?
– Kusursuz yaşam süren, adil davranan,
– Yürekten gerçeği söyleyen.
– İftira etmez,
– Dostuna zarar vermez,
– Komşusuna kara çalmaz böylesi.
– Aşağılık insanları hor görür,
– Ama RAB’den korkanlara saygı duyar.
– Kendi zararına ant içse bile, dönmez andından.
– Parasını faize vermez,
– Suçsuza karşı rüşvet almaz.
– Böyle yaşayan asla sarsılmayacak.“
(Kutsal Kitap-Yeni Çeviri-, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, s.
684)
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Tevrat’da faize ilişkin yukarıda belirtilen ve benzeri
ifadelerin yer alması Yahudi toplumlarında faiz
olgusunu ortadan kaldırmamıştır. Fil Papirüsü'nde
yazıldığına göre, İ.Ö. V’inci yüzyılda Mısır’daki
Yahudiler arasında faiz karşılığı borç verme
uygulaması yaygındı. Anlaşıldığı kadarıyla faiz
almak ahlâki görülmemekle beraber, ceza gerektiren
bir suç olarak da kabul edilmiyordu.
• Bunun temel nedeninin değişen iktisadi kurallar ile
faizin yasaklanmasının tutarsızlığı olduğu
düşünülüyor. Çünkü zaman içinde Yahudi
toplumlarındaki uygulama faizin yasallaşması
yönünde olmuştu.
• Ortaçağ'da Fransa ve Almanya’daki Yahudi din
adamları faiz konusundaki tutumlarını yumuşattılar.
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Ancak XVI. yüzyıla gelindiğinde gelişen
ekonomik yaşam Yahudiler arasında da borç
alıp verme ilişkilerinin yaygınlaşmasına yol
açmıştı. Tevrat’taki kısıtın aşılabilmesi ise yeni
bir yol bulunmasını gerektiriyordu. Polonya ve
Doğu Avrupa’daki Yahudi din adamları buna
çare olarak da Heter Iska adı verilen özel bir
ortaklık oluşturulmasını buldular. Bu ortaklık,
borç verenin borçlu ile bir risk (venture) ortaklığı
içine girmesini öngörüyordu. Bunun karşılığında
ise, oluşan kârın belli bir oranını borç veren
alıyordu. Bu kâr ortaklığı modeli ise Tevrat’la
çelişmiyordu.
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Yunan filozofları da faize karşı tavır almışlardı. Platon (İ.Ö.
427-348) Yasalar adlı yapıtında faize karşı tavır almış,
Aristoteles (İ.Ö. 384 -322) ise Politika adlı yapıtında faizi en
doğa dışı kazanç tipi olarak tanımlamıştı. Aristoteles şöyle
diyordu:
• Kazanmanın söylediğimiz iki çeşidinden birisi, az evvel
söylediğim gibi, ev idaresinin bir kısmı; ikincisi ise ufak
ticarettir. Bunların birincisi zaruri [kaçınılmaz] ve şerefli;
ikincisi ise herkesin haklı olarak kötülediği bir mübadele
nev’idir [değişim türüdür], çünkü tabiata [doğaya] uygun
değildir; insanların birbirlerinden edindikleri bir kazanç tarzıdır
[biçimidir]. Bunun pek haklı olarak da en çok nefret edilen
şekli faizcilik, yani paranın tabii [doğal] olarak kullanılması
değil, paradan para elde etmek usulüdür. Para mübadelede
[değişimde] kullanmak içindir, faizle artırmak için değildir.
• Paranın para doğurması demek olan faizcilik, yavru anasına
babasına benzer diyerek paranın üretilmesinde kullanılır.
Kazanmanın bütün şekilleri içinde en gayri tabii olanı (doğal
olmayanı) budur.
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• İncil’de faiz konusuna pek yer verilmiş değil. Ancak,
aşağıdaki alıntıdan hareketle Eski Antlaşma’daki
çizginin korunduğu söylenebilir, [Matta 21;12]:
• İsa, tapınağın avlusuna girerek bütün alıcı ve satıcıları
kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların
sehpalarını devirdi.
• Kilise bilgeleri, borç verenin de bir miktar risk aldığı,
garanti edilmiş kazancın olmadığı, bir anlaşma ile elde
edilen faize karşı çıkmamışlardı.
• Hıristiyanlıkta faize karşı olan tutum çeşitli papa
bildirgelerinde somutlaşmıştı. Papa Büyük Leo (440461) din adamlarının faiz almasını yasaklamış ve
sıradan insanların almasını ise kınamıştı. Paris Kilise
Meclisi 850’de faiz alanların afaroz edilmesini karara
bağladı. 1139’da II. Lüteran Konseyi, hem Tevrat’da
ve hem de İncil’de faiz almanın kınandığını
vurgulayan bir karar aldı ve İsa’nın “… hiçbir karşılık
almadan ödünç verin” [Luka; 6:35] sözünü anımsattı.
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Ancak, gelişen iktisadi yaşam bu öğretiyi zorlamaya başladı.
1403'de Floransa devleti, avukat ve teolog Lorenzo di Antonio
Ridolfi’nin kazandığı bir dava sonucunda borç verilmesi
karşılığında faiz alınmasını kabul etti. Tubingen Üniversitesi‘nden Conrad Summenhart ilk kez Aristoteles’in faiz
hakkındaki görüşünün bir tarafa bırakılmasını savundu. Bologna
Üniversitesinden John Egk’in bazı faiz türlerinin serbest
bırakılmasına ilişkin 1515 tarihli çalışması ise Floransa ile
rekabet eden Augburg yetkililerince finanse edilmişti. Bu girişimler etkisini çabuk gösterdi. İş yaşamında faiz alınması normal
karşılanmaya başladı ve 1516’da hizmetleri karşılığında faiz
alan bir borç verme kurumu fikri geniş kabul görmeye başladı.
• Faizin yasaklanması fikrine son veren ise John Calvin oldu.
1536’da bu konudaki fikirlerini ortaya koyan Calvin’in pek de
gelişmiş bir çerçevesi yoktu. Olayı şöyle basit bir çerçeveye
indirgiyordu: Eğer ben bir tarla satın alırsam, para parayı
doğurmuş olmayacak mı? Skolastiklere göre ise bu durumda
parayı doğuranın tarla ve emek olduğu idi. Calvin, tefeci faizi
biçiminde de bir ayrıma pek önem vermiyordu. Ona göre iş
yaşamında böyle bir ayrımın anlamı yoktu. Tefeci faizi ise
ancak komşuya zarar verdiğinde günahtı.
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Kur’an’da tefeci faizi (riba) konusunun ele alınışı
özünde diğer kutsal kitaplardaki gibidir.
Kur’an’da tefeci faizine 7 ayrı yerde
değinilmektedir. Bu konudaki ana fikir ise
Bakara Suresinde [275] aşağıdaki biçimde ifade
edilmektedir:
• "Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarpmış olduğu
kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Bu onların
“alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Oysa
Allah, alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır.
Kime Rabbinden bir öğüt gelir ve faizcilikten
vazgeçerse, geçmişte olan kendisinin olur. Onun
durumu Allah’a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte
onlar ateşliklerdir, onlar orada temelli
kalacaklardır."
FAİZ KONUSUNDA FARKLI GÖRÜŞLER:
KISA BİR TARİHÇE
• Eski Hindistan’da İ.Ö. 2000-1400 yıllarında yazılmış olan
Vedik adlı dinsel metinler faizden söz edilen ilk belgeler
arasında yer almaktadır. Bu metinlerde kusidin faiz
karşılığı borç veren olarak kullanılmaktadır. Hindu
öğretisi, yüksek sınıflar olarak kabul edilen Brahmin
(ruhban sınıfı) ve Kşatriya (savaşçı sınıfı)’ların faiz
almasını yasaklamaktaydı.
• Budizm’de ise Sutra (ya da Sutta) [İ.Ö. 700-100] ve
Cataka [İ.Ö. 600-400] metinlerinde faizden, uygun
görülmeyen bir kazanç biçimi olarak olumsuz bir biçimde
söz edilmektedir.
• Ancak, ikinci yüzyıla ait önemli bir Hindu metni olan
Manu Yasalarında faiz alınmasına ilişkin olarak getirilen
yasaklar gevşetilmekte, “yasal olarak belirlenen faizin
üzerinde belirlenen getirinin alınamayacağı” hükme
bağlanmaktadır.
PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR
• İ.Ö. 3000-2000: Babil’de tapınak ve saraylarda değerli
varlıkların korunması hizmeti verilmeye başlandı. Bu
tarihte ilk bankacılık örneği olarak kabul ediliyor.
• İ.Ö. 2250-2150: Anadolu’da Kapadokya’daki
yöneticiler gümüş külçelerin kalitesine garanti verdi.
• İ.Ö. 1200: Çin’de deniz salyangozu kabukları para
olarak kullanılmaya başlandı.
• İ.Ö. 640-630: Anadolu’da, Lidya’da ilk madeni para
basıldı.
• İ.Ö. 600: Phytius Batı Anadolu’da ve Yunanistan’da ilk
bankerlik faaliyetini başlattı.
• İ.Ö. 350: Demosthenes’e göre Yunanistan’da normal
işler için faiz oranı % 10, gemicilik gibi riskli işlerde ise
faiz oranı % 20-30 arasında değişiyor.
PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR
• 250: Roma madeni paralarında gümüş oranı % 40'a
düşürüldü. İlk enflasyon haberi.
• 270: Roma paralarında gümüş oranı %4’e düştü.
• 270-275: Aurelianus Doğu seferinden elde ettiği altınları
kullanarak yeni para basıyor. Ancak enflasyonla başedebilmek
umuduyla bu paranın değerini 2,5 kat arttırıyor. Ama Gresham
Yasası çalışıyor. Kötü para iyi parayı piyasadan kovuyor.
Enflasyon daha da hızlanıyor. İlk başarısız iktisat politikası.
• 301: Diocletianus “Fiyat Tebliği” yayınlıyor. Fiyatlar ve
ücretler donduruluyor. Ancak bu da bir işe yaramıyor. İlk
başarısız fiyat ve gelir politikası uygulaması örneği olarak
kabul edilebilir.
• 305: Diocletianus ilk kez yıllık devlet bütçesi yapıyor. Kamu
Maliyesinin başlangıcı sayılabilir.
• 307: Roma parası Denarius, Diocletianus’un Fiyat
Tebliği'ndeki değerinin yarısına düşüyor: 100.000 Denarii= 1 pound altın…
• 324: Denarius’un değeri daha da düşüyor 300.000 Denarii= 1
pound altın. 350'lere doğru ise Mısır’da Denarius artık iyice
değer kaybetmiş durumda: 2 120 000 000 Denraii= 1 pound
altın. Hiperenflasyon!
PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR
• 806-821: Çin İmparatoru Hieng Tsung zamanında
kağıt para basımına geçiliyor. Bunun nedeni bakır
kıtlığı.
• 1020: Kağıt para bolluğu Çin’de enflasyona yol
açıyor.
• 1156: İlk döviz bağıtı: İki kardeş 115 Cenova parası
borç alıp, karşılığını aynı bankanın
Constantinopolis’deki şubesine 460 bezant (Bizans
parası) biçiminde ödemeyi taahhüt ediyorlar.
• 1166: Çin’de hiperenflasyon: Basılan kağıt paranın
nominal değeri 43.6 milyon ons gümüşe karşılık
geliyor!
• 1403: Floransa’da avukat ve teolog Lorenzo di
Antonio Ridolfi’nin kazandığı bir dava sonucunda
Floransa hükümeti borç karşılığında faiz alınmasını
kabul ediyor.
• 1455: Enflasyonla başedemiyen Çin kağıt parayı terk
ediyor.
PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR
• 1494: Friar Luca Pacioli Summa di Aritmetica,
Geometrica, Proportioni et Proportionalita adlı
kitabını yayınlıyor. Bu yüzyıldan beri
uygulanmakta olan çift kayıt sistemine dayalı
muhasebe konusunda ilk kitap.
• 1526: Nicholas Copernicus Paranın Değerinin
Düşürülmesi Üzerine Deneme adlı kitabını
yayınlıyor. Copernicus bu kitabında fiyat
düzeyini paranın içindeki metal miktarının değil,
tedavüldeki madeni para sayısı ve paranın alım
gücünün belirlediğini ileri sürüyor.
• 1534: Ingiltere Kralı VIII. Henry faiz almayı
serbest bıraktı.
PARANIN TARİHİNDEN ÖNEMLİ SAYFALAR
• 1553: İngiltere’de ilk anonim şirket kuruluyor:
Russia Company. Amaç Asya’ya Kuzey Doğu
geçidini aramak.
• 1661: İsveç Bankası Avrupa’da ilk kez banknot
ihraç yetkisi alan banka oluyor. İlk merkez
bankacılığı.
• 1694: Bank of England kuruluyor. Amaç savaşın
finansmanı için kaynak bulmak. Geliştirilen araçsonsuz vadeli borçlanma…
• 1768: Rusya’da Çariçe Büyük Katerina Osmanlı
Devleti ile olan savaşı finanse etmek için iki kamu
bankası kuruyor.

Benzer belgeler