2011 Eğitim ve Öğretim Yılı

Transkript

2011 Eğitim ve Öğretim Yılı
Öğretmenim, Senden Öğrendim...
Öğretmenim senden, her koşulda vazgeçmemeyi, farklı görüşlere saygı duymayı,
hayatın farklı yüzlerini tanımayı, öz güven duygusunu, öğrendim…
Öğretmenlik, sabrın, sorumluluğun, emeğin mesleği… Yüceltilmeyi belki de en çok hak eden meslek… Çünkü, öğretmenin
işi insan. Bir toplumun nesillerini yetiştirmekle sorumlu öğretmen. Bir toplumun tüm bireyleri öğretmenin elinden,
emeğinden geçmek durumunda…
24 Kasım Öğretmenler Günü’nü, öğretmenlerimizin bu anlamlı gününü, okulumuz Kültür Merkezi’nde kutladık.
Türk dili ve edebiyatı öğretmenlerimizin emeğiyle hazırlanan etkinlik; Öğretmenler Günü’ne kaynaklık eden 24 Kasım 1928
tarihinden, Millet Mektepleri’nin açılışı ve Atatürk’ün başöğretmenliği kabul ettiği tarihe, cumhuriyet aydınlanmasının
timsali idealist öğretmen Sıdıka Avar’dan, Türk edebiyatının “ilk öğretmeni” Ahmet Midhat Efendi’ye, arkadaşlarımızın
ilkokuldan bugüne öğretmenlerinden öğrendiklerini dillendiren tümcelerinden öğretmen röportajlarına geniş
bir çerçeve sundu bizlere.
Basın
Kulübü ve Görsel Medya Kulübü
öğrencilerinin
ortaklaşa
hazırladığı
öğretmen röportajlarıyla keyiflendik, 9. sınıf
öğrencilerimizden Cem Anıl’ın bestesi eşliğinde
Türk dili ve edebiyatı öğretmenimiz Mine
Oğuz’un seslendirdiği Zeki Alan’ın “Yoklama
Defteri” şiiriyle duygulu anlar yaşadık. Etkinlikte, müzik öğretmenimiz Erkoç Torun’un yönetiminde “Küçüğüm“ ve “Olmalı mı Olmamalı mı?”
adlı parçalar da seslendirildi.
“Türkçenin Gücünden Haberdar Değiliz!”
Bu yıl, 78. yılını dolduran Türk Dil Bayramı’nı, Türk Dil Kurumu başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın konuşmacı olarak
katıldığı bir etkinlikle Kültür Merkezi’nde coşkuyla kutladık. Hocamızın; Türk Dil Bayramı’nın tarihçesini, Türk Dil Kurumunun yayınlarını, internet üzerinden kullanıma sunulan sözlüklerini, ana dili bilincini, ana dilimizin inceliklerini,
söz varlığının derinliğini ve dilimizin tarihsel süreç içerisindeki seyrini konu alan son derece bilgilendirici sunumunun
medyada ve günlük dilde yapılan dil yanlışlarından örneklerin verildiği bölümü, bizlere hayli keyifli anlar yaşattı.
Prof. Dr. Sayın Şükrü Halûk Akalın’ın, kurumun 12 Temmuz 1932’de Atatürk’ün
talimatıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı altında kurulmasından 26 Eylül 1932’de
Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleşen ilk kurultayına ve ilk başkanı Sâmîh Rifat
Bey’den bugüne fotoğraflarla tarihçesini anlattığı sunumunun ilk bölümü, Türk
Dil Kurumunun günümüzde yaptığı çalışmaların anlatıldığı bölümle devam etti.
Akalın bu bölümde, kurumun internet sitesini ve doğrudan internetten kullanıma
açtıkları on bir sözlüğü tanıttı; söz, deyim, terim ve ad olmak üzere toplam
617.000 sözcük içeren Büyük Türkçe Sözlüğü’nden özellikle bahsetti. Akalın’ın
bu bölümde ayrıca, “Türkçenin söz varlığının kısıtlı olduğu gibi” yaygın ve yanlış
bir kanıdan şikâyetle verdiği çarpıcı rakamlar, sunumun en ilgili çekici yanıydı.
Buna göre, TDK’nin Güncel Türkçe Sözlüğü’nün 120.000, Türkiye Türkçesi Ağızları
Sözlüğü’nün 232.000 sözcük içerdiğini öğrenmek hayli çarpıcıydı.
“Türkçenin gücünden haberdar olmadığımızı” özellikle vurgulayan
hocamızdan, Türk dilinin, günümüzde, bütün lehçeleriyle birlikte
220 milyon konuşuruyla dünyada en fazla konuşuru bulunan diller
arasında beşinci sırada yer aldığını ve dünya dillerinde bugün
Türkçeden alıntı olarak 35.000 sözcüğün kullanıldığını öğrendik.
Akalın’ın; Türkçenin yapı bakımından sondan eklemeli olması
dolayısıyla terim üretmek konusunda son derece işlek bir dil
olduğunu ”aday, üretim, doğu, batı, kuzey, güney” gibi TDK’den
önce var olmayan sözcükler ve Osmanlı Türkçesinde kullanılan
“zaviye, müselles, amel-i erbaa” gibi geometri ve matematik terimlerinin bugün Türkçenin bu özelliği sayesinde “açı, üçgen, dört
işlem” gibi sözcüklerle karşılandığını gösterdiği bölüm, yine hayli
ilgi çekiciydi. Sunumunun son bölümünde ise, hocamız, Türkçenin
zengin söz varlığı ve derin tarihsel geçmişiyle herhangi bir tehdit
altında bulunmadığını vurgulayıp son dönemde ana dili bilincinin eksikliğinden kaynaklı olarak “vatandaş ne yapsın” alt başlığında
verdiği “bülütütlü telefon, öz titanik” gibi örnekler, dinleyiciler açısından sunumun en keyifli bölümüydü.
Hürriyet Gazetesi’nin Ankara ekinde çıkan ve
Prof Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın okulumuza konuk
olacağını bildiren 8 Ekim tarihli haber
Tırman Pinpon Topu
Sunumun ardından, Türk Dili ve Edebiyatı Zümresi tarafından
dil bilincini ve Türkçe sevgisini pekiştirmek amacıyla
düzenlenen slogan ve logo yarışmasında dereceye giren
arkadaşlarımız Pınar Önal, İlke Ögel, Ezgi Doğan, Salih
Bilgiç, Ayşegül Öktem ve Deniz Atun ödüllerini Prof. Dr.
Şükrü Halûk Akalın’ın elinden aldılar.
Tüyap Kitap
Fuarı’ndaydık....
NASA tarafından bu yıl yedincisi düzenlenen Invention
Challange
İstanbul
Buluş
Şenliği’nin konusu, “Tırman Pinpon Topu”ydu. Yarışmaya fizik
öğretmenimiz Mehmet Bilgiç’le
hazırlanan
arkadaşlarımız
Kaan Akyüz ve Cem Anıl’ın
projesi beşinci olurken, Barış
Çavuşoğlu’nun projesi de “en
sıradışı tasarım” ödülünü aldı.
Kaan Akyüz ve Cem Anıl’la
yarışma üzerine söyleşimiz, ikinci
sayfada....
Arkadaşlarımız Barış Altınöz ve Berk Uslu
edebiyat eleştirmeni Semih Gümüş’le
(Tüyap İzlenimleri üçüncü sayfada...)
Türkçe Basın Kulübü, Ocak 2011
SAYFA 2
Disiplinler arası Bir Yolculuk: Kürk Mantolu Madonna...
Sabahattin Ali’nin ölümsüz eseri Kürk Mantolu Madonna, 17 Aralık 2010 tarihinde, okulumuz Kültür Merkezi’nde, Türk dili ve
edebiyatı öğretmeni Hayriye Topçuoğlu’nun öncülüğünde hazırlanan disiplinler arası bir çalışmayla sunuldu. Etkinliğe, Sabahattin Ali’nin kızı, piyanist ve müzikolog Prof. Dr. Filiz Ali’nin katılımı, ayrı bir anlam kattı. Çalışmaya, Türk dili ve edebiyatı
öğretmenlerimiz Hayriye Topçuoğlu, Nazan Erdem, Deniz Zeka, Kaan Özyer’le birlikte Sosyal Bilimler ve Resim Zümresi
öğretmenleriyle hazırlanan 12. sınıf arkadaşlarımız Beril Dursunkaya, Yiğit Baykara, Merve Demircan, Gizem Grunberg ve Fem
Özcan, romanın; edebiyat, resim, sosyoloji ve psikolojiyle bağlantısını ayrı ayrı değerlendirdiler.
Etkinliğin başında, bir romanı disiplinler arası incelemenin ne olduğu ve ne değer taşıdığı hakkında bilgi verildi; çalışmanın
amacı, bir edebiyat eserinin, döneminin bilgileri ve değerleriyle iç içeliğini kavratmak, insanın ürettiği her tür bilginin ortak bir
paydada buluştuğunu, birbiriyle ilintili bütünlüklü bir bilgi olduğunu kavratmak olarak belirtildi. Ardından, Beril Dursunkaya,
Sabahattin Ali’nin Türk edebiyatındaki yeri ve sanat anlayışı hakkında bir değerlendirme yaptı. Romanda hayli önemli bir yer
tutan resim sanatıyla bağlantıyı ise arkadaşımız Yiğit Baykara kurdu; resimle ilgili malzemenin romanda nasıl ve niçin yer aldığını,
resim bilgisinin romanın genel anlamına ne katkı sağladığını belirledi. Romanı tarihsel ve sosyolojik bağlamda ise arkadaşlarımız
Merve Demircan ve Gizem Grunberg değerlendirdi. Arkadaşlarımız, Mütareke yılları Anodulu’sunun, I. Dünya Savaşı ertesi Berlin
yıllarının ve 1940’ların Ankara’sının tarihsel ve sosyoljik koşullarının romanın atmosferinde oynadıkları belirleyici rol ve roman
kişilerinin davranışlarına etkisi üzerinde durdu. Yoğunluğuyla âdeta bir Dostoyevski romanını andıran Kürk Mantolu Madonna’da
psikolojik boyutu ise arkadaşımız Fem Özcan değerlendirdi.
Etkinliğin sonunda söz alan Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, okulumuzda bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Çalışmayı hazırlayan öğretmen ve öğrencilere ayrı ayrı teşekkür etti.
Babasının eserlerinin gençlerle buluşmasından duyduğu mutluluğu dile getirip kendisinin de bu çalışma vesilesiyle romanı bir kez daha değerlendirme fırsatı bulduğunu sözlerine ekledi.
Biz de okulumuza gelerek bizleri onurlandıran Filiz Ali ile kısa bir söyleşi yaptık:
Etkinliğimizi nasıl buldunuz?
Filiz Ali- Çok beğendim. Emeği geçen herkesi ayrı ayrı tebrik ediyorum. Hayriye Hoca’m çok güzel bir sunum hazırlamış. Öğrencileri de çok beğendim. Her biri konularına çok iyi hazırlanmış,
çok da güzel sundular.
Sabahattin Ali gibi büyük bir yazarın kızı olmak nasıl bir duygu; yaşamınızı nasıl etkiledi?
F.A-Vallahi, aslında benim için zor, trajik bir duygu. Çünkü ben, ölen; daha doğrusu öldürülmüş bir babanın kızıyım. Uzun yıllar
bu trajediyle yaşamak ve babamın kimliğini saklamak zorunda kalmak zor bir duyguydu. İlk yirmi sene çok zor geçti benim için.
Sabahattin Ali uzun yıllar sonra yeniden keşfediliyor diyebiliriz aslında. Bunda,eserlerinin YKY tarafından, yeniden özenli
basımlarının yapılmasının da bir katkısı oldu sanırım. Biliyorsunuz, Tanpınar da tekrar aynı biçimde keşfedildi sayılır…
F.A- Evet. Eserlerin yeniden basılmasında öncelikle benim katkım oldu tabii. Babamın eserlerinin yeniden genç nesillerle
buluşuyor olması güzel.
Kürk Mantolu Madonna, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından beyaz perdeye aktarılacak. Bu konuda bir bilginiz
var mı?
F.A- Bir bilgim yok. Bana bu konuda danışan da olmadı. NTV’de bir programa katılmıştım. Orada, filmle ilgili bir bilgim olmadığını
söyledikten sonra, aradılar beni bilgilendirmek için. Ama, ciddi, içi dolu bir proje olduğunu düşünmüyorum. Daha senaryo yok
ortada.
Sizin gibi değerli insanları okulumuzda misafir etmeyi, özellikle öğrencilerimiz açısından çok önemsiyoruz. Yaşayan tarihsiniz bir bakıma. Üstelik bir eğitimcisiniz. Öğrencilerimizin iyi bir okur olmaları için neler tavsiye edersiniz onlara?
F.A- Onlara, “Önce annenizin ve babanızın okumasını sağlayın.” derim. Çünkü, bir çocuğun okuması için öncelikle kitap okunan
bir ortamda bulunması, evde bir kitaplığın olması, annesinin-babasının okur olması gerekir. Edebiyat zevkini önce ailenizle
paylaşın.
Çok teşekkür ederiz, geldiğiniz ve bizleri onurlandırdığınız için…
Tırman Pinpon Topu
Invention Challange İstanbul Buluş Şenliği’ne katılan
arkadaşlarımız Cem Anıl ve Kaan Akyüz’le bir söyleşi yaptık.
Oğuzhan Tarman- Yarışmanın içeriği ile ilgili bilgi verebilir
misiniz?
Cem Anıl- Yarışmanın temel amacı, belli kurallar çerçevesinde bir düzenek hazırlayıp bir
pinpon topunu yerden iki
metre yukarıdaki bir platforma
değdirmek ve orada en az beş
saniye kalmasını sağlamaktı. Aynı
zamanda pinpon topuna kalıcı
bir zarar vermemek de yarışma
dışı kalmamak için önemliydi.
Yarışmayı, bu işlemi en kısa sürede yerine getirebilen proje kazanıyor. Yani öyle bir düzenek
hazırlayacaksınız ki, hem topa kısa sürede büyük bir hareket
enerjisi kazandırıp onu en az beş saniye yukarıda tutabilecek
hem de topa kalıcı bir zarar vermeyecek.
O.T-“Tırman Pinpon Topu” yarışmasından nasıl haberdar
oldunuz?
Kaan
Akyüz-
Okulumuz,
zaten
öncülüğünde,
Fizik
Zümresi
söz
konusu
yarışmaya birkaç yıldır düzenli
olarak
katılmakta.
Daha
önceden, yine, Mehmet Bilgiç
öğretmenimizin
öncülüğünde
alınmış bir birincilik bir de
ikincilik ödülü var. Bu yarışma,
okulumuzda
oldukça
popüler
olduğundan, daha proje konusu
belirlenmeden biz zaten katılmayı aklımıza koymuştuk.
Gerisi fizik öğretmenimiz Mehmet Bilgiç’in önderliğinde
gelişti.
C.A- Proje konusu yayımlandığında, biz önce, ayrı ayrı
çalışmaya ve fikir yürütmeye başladık. Sonuçta, ürettiğimiz
fikirlerin çok benzer olduğunu görüp bu projeye beraber
katılmaya karar verdik.
O.T-Yarışmaya nasıl bir tempoda hazırlandınız ve hazırlıklar ne kadar sürdü?
K.A-Yarışmadan
haberdar
olduğumuzda, daha okulun ilk
haftalarıydı ve önümüzde bolca vakit vardı; bu sebeple projenin tasarım aşamasını biraz
ağırdan aldık ve aklımıza gelen
her fikri teker teker inceledik ve
değerlendirdik.
C.A- Aklımıza, önce, sıkışmış konik
yaylardan oluşan bir tasarım yapmak geldi ve yay çeşitlerini incelerken, disk yay örneklerini görünce, Mehmet öğretmenimizin aklına, makasa benzer,
uzayıp kısalabilen bir düzenek tasarlama fikri geldi. Bu fikri hepimiz onayladık ve biraz
daha geliştirdikten sonra yapım aşamasına başladık. Yarışma tarihi yaklaştıkça bizim
çalışma tempomuz da arttı.
O.T-Projenizin içeriğini anlatır mısınız? Nasıl bir proje tasarladınız?
K.A- İlk başta ikimiz de sıkışmış konik yaylar ile çalışan bir düzenek tasarlamıştık. Daha sonra
Mehmet öğretmenimiz ile beraber düşündüğümüzde, makasa benzer şekilde birbirine bağlanmış
ince tahta çıtalar kullanmak sureti ile yukarı yönlü hareketi çok daha kolay ve hızlı bir şekilde
sağlayabileceğimizi gördük. Bu yeni sistemi nasıl ivmelendireceğimizi tartışmaya başladık.
C.A- Ben en alt tarafta kalan çıtaların en uç noktalarına ağırlık bağlama fikrini ortaya attım, Kaan da
projenin daha fazla ağırlık alarak daha çok hızlanmasını sağlayacak şekilde yeni bir çizimini yaptı.
Bu şekilde projenin temel hatları hazırlanmış
oldu. Daha sonra, çıtaların birleştirildikleri
noktaların arasına gerilmiş yaylar bağlayarak
sistemin ivme potansiyelini arttırdık. Sistemin en üst tarafındaki küçük
metal levhayı çektiğimiz zaman ağırlıklar ve yaylar serbest kalıyor ve
pinpon topu hızlı bir şekilde yukarıya taşınıyordu. Ayrıca pinpon topunun,
sistem hareket hâlinde iken savrulmaması ve yukarıya çarptığı zaman
zarar görmemesi için eskimiş bir kıl testeresinin esneyen metal kısmını,
en üstteki çıtalardan birinin ucuna yapıştırdık ve pinpon topunu içine
yerleştireceğimiz kartondan küçük bir hazne hazırladık ve bu sayede
yarışmanın bütün koşullarını sağlayabildik.
O.T-Sizin projeniz beşincilik aldı. Diğer projelerin sizinkinden
üstünlüğü neydi?
C.A- Tabii ki akıl akıldan üstün. Biz, projemizi tasarlarken iki metre yükseklikteki platformun metal olduğunu göz önünde bulundurmamıştık.
Yarışmada en iyi dereceyi alan yarışmacılar, mıknatıs kullanarak pinpon
topunu tavana yapıştırmışlar. Tabii bu yolla çalışan bir projede, hareket enerjisi aktarmanız gereken kütle az olduğu için
sistem çok daha hızlı çalışabiliyor. Bizim projemizde enerji aktaracağımız kütle nispeten büyüktü ve sistemi istediğimiz
hıza çıkarmak ve sürtünme kuvvetinin etkilerini en aza indirmek için büyük bir ağırlığa ihtiyaç duyduk; ancak bu ağırlık da
sistemi, birinci olan proje kadar hızlı bir şekilde ivmelendirmeye yetmedi.
Türkçe Basın Kulübü, Ocak 2011
SAYFA 3
“Bana sorarsan, ‘okumuş’ adam diploma almış
adam değil, ‘roman okumuş’ adamdır.” Tahsin Yücel
Tüyap Kitap Fuarı’ndan İzlenimler
Bir grup arkadaşımız, Türkçe Basın Kulübü danışman öğretmenimiz Kaan Özyer ve Münazara Kulübü
danışman öğretmenimiz Nazan Erdem’le birlikte, 30 Ekim-7 Kasım tarihleri arasında düzenlenen
29. İstanbul Kitap Fuarı’nın açılış gününe katıldılar. Yayınevlerinin stantlarını gezme ve yazarlarla
tanışma olanağı bulan öğrencilerimiz, fuar dönüşü danışman öğretmenleriyle birlikte Beyoğlu Sahaflar Çarşısı’nı da dolaştılar.
Gezi ve fuar hakkındaki görüşlerini almak için Başak
Yörük ve Eylül Demir’e sorduk:
Oğuzhan Tarman- İstanbul’a trenle gitmek nasıl bir
duyguydu? Yolculuk hoşunuzu gitti mi? İzlenimleriniz
nelerdir?
Başak Yörük- İstanbul’a trenle gitmek çok hoşumuza
gitti. Bizim için değişiklik oldu. Bence bundan sonraki Tüyap gezilerinin de trenle yapılması öğrenciler
açısından daha keyfli olacaktır.
Beyoğlu Sahaflar
Çarşısı
O.T- Kitap Fuarı’na niçin katılmak istediniz?
B.Y- Bilgilendirici ve eğlenceli olabileceğini düşündük.
O.T- Kitap Fuarı’nı nasıl buldunuz?
Eylül Demir- Çok güzeldi; ayrıca çok da kalabalıktı.
O.T- Fuar beklentilerinizi karşıladı mı?
B.Y- Onlarca yayınevi ve yazar görmek bizim için bir
şanstı.
Okulumuz çalışanlarından Mürsel Aydın ile okumak üzerine bir röportaj yaptık.
Oğuzhan Tarman- Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Mürsel Aydın- Ben Mürsel Aydın. 13 yıldır ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulunda çalışıyorum.
O.T- Sizi hep bir şeyler okurken görüyoruz. Ne tür kitaplar okuyorsunuz?
M.A- Şu anda Reha Çamuroğlu’nun “Son Yeniçeriler” adlı kitabını okuyorum, herkese tavsiye
ederim. Daha önceden de Ahmet Ümit’in “Kukla” adlı kitabını okumuştum. Onun haricinde “Şu Çılgın
Türkler”i ve daha nicelerini okudum.
O.T- Sevdiğiniz, takip ettiğiniz yazarlar var mı?
M.A: Ayşe Kulin’i takip ediyorum.
Kitaplardan, dergilere, plaklardan, eski film
afişlerine kadar her türlü şeyi bulabileceğiniz
bir yer Beyoğlu Sahaflar Çarşısı...
O.T- Okumak hakkında öğrenci arkadaşlarımıza neler söylemek istersiniz?
M.A- Okumak zihni açar, insanı geliştirir. Okumak insanın bilgisini arttırır. Okumak aydınlıktır.
Metinlerde ve Mekânda Bir Yolculuk:
Beşi Bir Yerde...
Beşi Bir Yerde, ODTÜ Geliştirme Vakfı Okullarının bulunduğu dört ili ve
Antakya’yı kapsayan metinler arası bir yolculuk projesi. Yolculuk sürecini, durakları ve “yol”un sonunu proje yöneticisi Mine öğretmenimiz ile
konuştuk.
Oğuzhan Tarman-Projeyi bizlere, kısaca tanıtır mısınız?
Mine Oğuz- Beşi Bir Yerde projesi, okulumuzdan ilgili, istekli ve uzun soluklu bir
çalışmayı yürütebilecek, sabır ve çabayı gösterecek öz disiplinli 15 öğrenciyle
ODTÜ Geliştirme Vakfı Okullarının bulunduğu illerde iletişime geçilen 5 okulun üçer
öğrencisinin katılımıyla eş zamanlı olarak uygulanacak yönergeler doğrultusunda
öğrencilerin önce çevrelerini, çevresindekileri tanımaları, görmeleri, farkına
varmaları; daha sonra
gözlemlerini, gözlediklerini, sezdiklerini, algıladıklarını,
yaşadıklarını öykü düzleminde yazıya dökmeleri biçiminde tanımlayabileceğimiz bir
projedir.
Projeyi, ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Zümresinde
görevli beş edebiyat öğretmeni, ortak ve bireysel görev paylaşımlarıyla yürütmekteO.T-Proje kapsamında hangi iller var? İllerin seçimini hangi ölçütlere göre belirediniz?
M.O- Projede, ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Lisesinden istekli öğrenciler
arasından seçilen 15 öğrenci ile Kayseri, Denizli, Kocaeli, Mersin ve Antakya Özel
Ata Lisesinin üçer öğrencisi yer almıştır. İllerin seçiminde ölçütümüz, öncelikle ODTÜ
Geliştirme Vakfı Okullarının bulunduğu illerdeki liselerin yer almasıydı; ancak son
ilin belirlenmesi sırasında geç kalmalar olunca, dışarıdan bir ili, Antakya’yı, gönüllü
olduğu için, grubumuza aldık.
O.T-Proje sonucunda neler hedefliyorsunuz?
M.O- Proje sonucunda öğrencilerimizin, kendilerini geliştirmeleri sonucunda birikimlerini yansıtacak ürünler -45 öykü- ortaya koymalarını hedeflemektedir.
O.T-Öğrenciler proje sonucunda hangi becerileri kazanacaklar?
M.O- Proje sonucunda öğrencilerimiz, içinde yaşadıkları dünyayı tanıyacak, algılayacak,
yorumlayacak, anlamlandıracak; Türkçenin bir iletişim dili olarak gücünü, anlam ve
anlatım zenginliğini kavrayacak ve buna yönelik olarak kendileni geliştirecek ve sonucunda bu birikimlerini yansıtacak ürünler -öyküler- ortaya koyacaklardır.
O.T-Proje sonucunda planlanan etkinlikle ilgili bizleri bilgilendirir misiniz?
M.O- Projemiz 6 Mayıs 2011’de projede yer alan tüm okulların katılımıyla okulumuz Kültür Merkezi’nde düzenleyeceğimiz bir törenle sona erecektir. Bu tören,
proje sürecimizle ilgili sunumlar yanında, öğrencilerimizin yazmış oldukları öyküler
içerisinden seçilen 6 öğrenciye, 3 derece-3 mansiyon, ödüllerinin verilmesi şeklinde
planlanmıştır.
Tiyatro Kulübü Kolları Sıvadı
Tiyatro Kulübü öğrencileri İman Muhammed ve Faysal Can Dakni’yle kulübün etkinlikleri ve planan
çalışmalarla ilgili bir röportaj yaptık:
İlke Ögel-Şu ana kadar hangi oyunlara gidildi?
Bu oyunların içerikleri nelerdir?
İman Muhammed- Şu ana kadar “Tek Kişilik
Şehir” ve “Türkan Işık Yolcusu” adlı oyunlara
gittik. Tek Kişilik Şehir’de, teknolojinin insanları
yalnızlaştırması ve insan iilişkilerine verdiği
zarar anlatılıyor. “Türkan Işık Yolcusu”nda ise
Prof. Dr. Türkan Saylan’ın hayat hikâyesi konu
alınıyor.
İ.Ö-Oyun seçimini neye göre belirliyorsunuz?
Faysal Can Dakni- Oyunları seçerken Serhat Yıldız öğretmenimiz yardımcı oluyor. Oyun seçiminde
belirlediğimiz ölçütler, öncelikle oyunun sanat değerlerinin yüksek olması ve bununla beraber
öğrencilerimize, bu oyunu izleyecek kişilere kazandıracaklarıdır. Bunu önceden tespit etme gayretindeyiz. Hatta önceden gitmiş olan, bu oyunu izlemiş olan arkadaşlarımız ve öğretmenlerimiz
ile de görüşmeler yapıyoruz. Oyunlar hakkında bilgi ediniyoruz ve böylece oyunların gidilebilir nitelikte olup olmadığını tespit ediyoruz. Gideceğimiz oyunların, arkadaşlarımızın “Bu oyundan şunu
öğrendim.” dediği oyunlar olmasını istiyoruz. Ayrıca oyunlara toplu hâlde gidildiğinden, toplu bilet
alma olanağımızın bulunup bulunmadığına bakıyoruz. Diğer unsurlar ise ulaşım ve okul programına
uygunluk oluyor.
İ.Ö-Sene sonunda oynanacak oyunla ilgili bilgi verebilir misiniz?
İ.M- Sene sonunda oynanacak oyunla ilgili
seçim aşaması zorluydu. Oyunun bir iletisinin
olması ve arkadaşlarımızın zihninde bir şeylerin
kalması gerekliliğini göz önünde bulundurarak
oyun seçiyoruz. Öğretmenimizle birlikte bir
oyun seçtik. Bu oyun Aziz Nesin’den olacak.
İsmini şimdilik vermeyelim. Sürpriz olarak
kalsın. Geçen seneki oyun kadar güzel bir
oyun olacağını tahmin ediyoruz. Tabii sıkıntılı
dönemler yaşayacağız, kolay olmayacak. Bu
yüzden çalışmak lazım tabii ki. Eğlenceli bir
oyun. Komik olacak yine. Elimizden geleni
yapacağız.
İ.Ö-Niçin bu oyunu tercih ettiniz?
F.D- Bu oyunu seçerken, Tiyatro Kulübü’nü tercih eden öğrenci sayısı ve profili belirleyici oldu.
Bizlerin oynayabileceği türden bir oyun seçememiz gerekti. Umarım nisan ayında bu oyunu
sunduğumuzda olumlu sonuç alırız. En büyük temennimiz bu.
Türkçe Basın Kulübü, Ocak 2011
SAYFA 4
Galatasaray Üniversitesinde Münazara Eğitimi
Münazara Kulübü danışman öğretmeni Nazan Erdem’le 23-24 Ekim tarihlerinde Galatasaray Üniversitesinde katıldıkları etkinlik
ve kulübün planladığı çalışmalarla ilgili bir röportaj yaptık.
Berkin Kurtuluş- Öğrencilerinizle birlikte, 23-24 Ekim tarihlerinde Galatasaray Üniversitesi’nde “Münazara Eğitimi” adlı
bir etkiliğe katıldınız. İzlenimlerinizi ve eğitimin içeriği hakkında bize bilgi verir misiniz?
Nazan Erdem- Söylediğiniz gibi 23- 24 Ekim’de Münazara Kulübü öğrencileriyle Galatasaray Üniversitesinin düzenlemiş olduğu
“Münazara Eğitim Günlerine” katıldık. Türkiye’de münazara çalışmaları üniversitelerde on yıldır yapılmakta. Anlayacağınız
çok eski bir geçmişe dayanmıyor. Buna rağmen üniversite öğrencileri kendilerini çok iyi yetiştirmişler ve uluslararası münazara
turnuvalarına katılıyorlar. Tartışmalarda İngiliz Parlamenter tartışma sistemi prensipleri temel alınıyor. Üniversite öğrencileri,
bu eğitimin aslında lisede başlaması gerektiğini dile getirdiler. Öğrencilerimizin orada öğrendiği en önemli şeylerden biri
formatı gereği hiçbir zaman düşünmediğiniz bir fikri bile savunmak durumunda kalabileceğiniz ve o düşünceyi savunurken
tabuların da yıkılabileceğini görmek oldu. Ayrıca genel kültür açısından kişiye pek çok şey kattığı, bu nedenle Türkiye’de ve
dünyada olan biten olaylardan haberdar olmanın, gündemi takip etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş oldular. İyi bir dinleyici olmak ve hızlı düşünebilmek de bu süreçte çok önemli. Üniversite öğrencileri, kendi yaşantılarından örnek
verdiler. Münazaracı olarak doğulmadığını, kişi isterse ve bu konuda emek verirse iyi bir münazaracı olunabileceğini söylediler.
İlk Dönemden İzler...
04 – 10 Ekim tarihleri arasında Ankara Panora AVM’de gerçekleştirilen Plastik Sanatlar
Fuarı’nda arkadaşımız Kaan Özata okulumuzu
başarıyla temsil etti.
Arkadaşımızı kutluyoruz.
Mustafa Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar Merkezi
tarafından düzenlen resim yarışmasında arkadaşlarımızdan Arda Cem Erkutlu üçüncülük,
Gizem Buğdaycı
mansiyon ödülü aldı.
Arkadaşlarımızdan Irmak Uğur, İlayda Oymak
ve İpek Aylin Polat’ın resimleri ise sergilenmeye
değer bulundu.
Arkadaşlarımızı kutluyoruz.
Mezunlar Paneli, okulumuz Kültür Merkezi’nde
12. sınıf öğrencilerimizin katılımıyla 25 Kasım
2010 tarihinde yapıldı.
B.K- Kulübünüz başka hangi çalışmaları olacak?
N.E- Kulübün bu yıl yapacağı çalışmalar arasında, 30 Aralık’ta Bilkent Lisesi ile yapacağı münazara maçı var. Ev sahipliğini bizim
okulumuz üstlendi. Jüri üyeleri de Bilkent Üniversitesi Münazara Kulübü öğrencilerinden oluşuyor. Bizlere bir hafta önceden
konuyu bildirecekler; ancak hangi okulun hükümet ya da muhalefet olacağı maçın yapılacağı gün kura çekilerek belirlenecek.
Diğer katılacağımız etkinlik de Özel Okullar Birliğinin düzenlemiş olduğu liseler arası münazara turnuvası. 8 – 9 Ocak’ta Irmak
Okullarında yapılacak turnuvaya katılacağız. Ayrıca ikinci dönem 10. sınıflar arasında gerçekleştirilecek olan münazaranın
düzenlenmesini sağlayacağız.
Münazara Kulübü öğrencilerimiz kulüp danışman öğretmeni Nazan Erdem ve Türk Dili ve Edebiyatı Zümresi öğretmenlerinden
Deniz Zeka, Gül Gülen Işıkman ve İlköğretim Türkçe Zümresi
öğretmenlerinden Serdar Akgüç’le beraber Galatasaray Üniversitesinde...
Atatürk’ü Anlamak mı,
Anlatmak mı?
Berkin Kurtuluş
Baklava Yetmedi, “The Son” Mutlu
Sona Ulaştı…
Cumhuriyet Kupası Futbol Turnuvası finali Mantıku’t-Tayr ve
The Son takımları arasında yapıldı. Mantıku’t -Tayr takımının
başkanı ve teknik patronu Serhat Yıldız, maçtan önce,
takımının şampiyon olması durumunda oyunculara baklava sözü verdi; ancak, baştan sona heyecanla geçen maçı,
penaltılarla The Son takımı kazandı ve mutlu sona ulaştı. The
Son takımını ve turnuvaya katılan diğer takımlarımızı verdikleri mücadeleden ötürü kutluyor, turnuvayı düzenleyen
Beden Eğitimi Zümremize de teşekkür ediyoruz.
Öğretmanler
Turnuvası
Günü
Masa
Okulumuz Kültür Merkezi’nde yapılan 10 Kasım Atatürk’ü anma
etkinliği, Atatürk’ün yaşamının önemli anlarının vurgulandığı
bir sunum ile başladı. Sunumda, tarihsel seyri içinde Anıtkabir
tanıtılarak bugünkü müzeden örnekler gösterildi. Sunumun
hemen ardından coşkuyla İstiklal Marşı’nı söyledik. Sunumda,
Atatürk’ün hayatındaki önemli kilometre taşlarına değinilerek
hakkında idam cezası verilmesinden ulu önderliğine uzanan
süreç anlatıldı. Ardından da ilköğretim öğrencilerimizden bir
arkadaşımız kendi yazdığı “Atatürk” şiirini okudu. Okulumuzda
bu kadar duyarlı arkadaşlarımızın olması da bizi ayrıca mutlu
etti.
Törende tarih öğretmenimiz Elif Özen de Atatürk’ün çok farklı
bir önder olduğunu başka liderlerin sözlerine de yer vererek
açıkladı. Örneklerin arasında İngiltere Başbakanı’nın “Arkadaşlar,
yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki
o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu.“ etkileyici
sözü de yer aldı. Öğretmenimiz konuşmasında cumhuriyet,
öğretmen ve gençlik arasındaki kopmaz bağı vurguladı.
“Ölümünün 72. yılında Atatürk’ü anlamak mı anlatmak mı
daha önemli?” Belki her ikisi de… Bunun yanıtını; müzik korosu, seslendirdiği “Sakarya Marşı, Ankara’nın Taşına Bak, Yemen
Türküsü, Ankara Kalesinde, Seni Düşünmek, İzmir Marşı” gibi
birbirinden güzel eserlerle verdi.
Tenisi
Öğretmenler Günü Masa Tenisi Turnuvası’nda Arda Alkin birinci
oldu.
Türkçe Basın Kulübü tarafından hazırlanmıştır.
Kulüp Danışman Öğretmeni: Kaan Özyer
Kulüp Öğrencileri: Oğuzhan Tarman, Berkin Kurtuluş, Gizem Topal, İlke Ögel
Fotoğraflar: Fotoğraf Kulübü [http:// picasaweb.google.com/odtugvo89]
MUN Kulübü öğrencilerimizden İpek Akol, K. Bilge Erdem, Burak Tuncer, Tolga Tınaztepe, Ege
Dai, Kaan Yücel, Esen Özbay, Zeynep Özdemir
ve Cansu Üstünsoy 9 - 12 Aralık 2010 tarihleri
arasında İstanbul Üsküdar Amerikan Koleji’nde
düzenlenen TIMUN konferansına İngilizce öğretmenleri Yıldız Türkmen rehberliğinde katıldılar.
9/D sınıfı öğrencimiz Aybike İpekçi 1-3 Ekim
2010 tarihleri arasında Edirne’de düzenlenen Türkiye Kupası Ritmik Jimnastik Millî
Takım seçmelerinde göstermiş olduğu başarılı
performansı nedeniyle jimnastik millî takımına
seçildi.
Arkadaşımızı kutluyoruz.
Doğuş Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu
“Gelecek” konulu afiş yarışmasında ikincilik
ödülü alan arkadaşımız Nazlı Barçın Doğan
ödülünü alarak “Baba Beni Okula Gönder”
kampanyasına bağışladı.
Yarışmada, arkadaşlarımız Çağla Kuzu, Cem
Arda Erkutlu, Deniz Atun ve İdil Esen’in afiş
çalışmaları da sergilenmeye değer bulundu.
Kendilerini kutluyoruz.
30 Ekim cumartesi günü ODTÜ Eşli Danslar
Topluluğu’nun düzenlediği 9. ODTÜ – TDSF
Cumhuriyet Kupası’nda okulumuz 12. sınıf
öğrencilerinden İpek Eraydın C kategorisinde
birinci oldu.
Arkadaşımızı kutluyoruz.
Okulumuz Eşli Danslar Kulübü eğitmenleri Ilgaz
Görmez – Gürkan Görmez Türkiye Dans Sporları
Federasyonu tarafından düzenlenen yarışmalar
sonucunda birinci oldular. Eğitmenlerimiz,13
Kasım 2010’da New York’da yapılacak Dünya Eşli
Danslar Şampiyonası’nda ülkemizi temsil ettiler.
Eğitmenlerimizi kutluyoruz.
Öğrenci arkadaşımız Sıla Saygı 11 - 12 Aralık tarihlerinde Ankara’da yapılan Artistik Buz Pateni
Şampiyonasında Junior Bayanlar kategorisinde
birinci; Romanya’da düzenlenen, Norveç, Avusturya, İsviçre, Romanya, Kuzey Afrika, Bulgaristan ve Fransa gibi ülkelerin katıldığı Ulusal
Crystal Skate Buz Pateni Yarışmasında büyükler
kategorisinde ikinci oldu.
Arkadaşımızı kutluyoruz.
Güneş saati için isim belirleme yarışması sonucunda, Türk dili ve edebiyatı öğretmenimiz Mine
Oğuz’un önerdiği “İzdüşümler” ismi, oylama sonucunda seçilmiştir. Öğretmenimiz Mine Oğuz’u
kutluyoruz.

Benzer belgeler