NİN SESİ
Transkript
NİN SESİ
’NİN SESİ KASIM 2014 SAYI: 387 Uluslararası Nakliyeciler Derneği Yayın Organı rı Liman altyapıla geliştirilecek De taşıymiryolla r ıcıla ra aç ı özel ılaca k Kur um üstl lojistikların en t tanı eceği re mla nac oller ak tik nı jis Pla ak o L ter ac as an M azırl h TAŞIMACILIK LOJİSTİĞE DÖNÜŞECEK e -G r e A ek i v nec j o ol kle kn este e T d zler Lojistik merke k ca la ru tu uş ol dünya devleri istanbul’u merkez yapacak İRAN-TÜRKİYE TİCARETİ 4 MİLYAR DOLAR ARTACAK Sayı: 387 36 42 16 Pittella’ya sektörün AB ülkelerinde yaşadığı sorunlar anlatıldı Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu Başkanı Pittella’ya “Sektörümüzün AB Ülkelerindeki Sorunları” aktarıldı. 18 UND Yönetimi DEİK İş Konseyleri Olağan Genel Kurulu’na katıldı Lütfi Kırdar Kongre ve Etkinlik Merkezi Rumeli Salonu’nda gerçekleşen DEİK İş Konseyleri Olağan Genel Kurulu’na UND Yönetim Kurulu olarak tam kadro katıldı. 20 İran, gündemin sıcak maddesi olmaya devam ediyor İran’ın ülkemiz uluslararası taşımacılarına yönelik uygulamış olduğu haksızlıklar yaklaşık son üç ayın en sıcak gündemini oluşturmaya devam ediyor. Kasım 2014 36 Hatay Ro-Ro lojistik sektörünün sorunlarını çözecek Suriye’deki iç savaş nedeniyle Ortadoğu’daki dokuz ülkeye deniz yoluyla taşımacılık yapan, ancak anlaştıkları Ro-Ro firmalarıyla sorunlar yaşadıkları için zarara uğrayan Hataylı 55 nakliye firması, Hatay Ro-Ro Line İnc. A.Ş. adıyla şirket kurdu. ’NİN SESİ UND Danışmanlık ve Tanıtım Hizmetleri A.Ş Adına Sahibi Ömer Çetin Nuhoğlu Genel Yayın Yönetmeni Fatih Şener Sorumlu ve Yazı İşleri Müdürü Hatice Hacısalihoğlu Yayın Kurulu Ali Çiçekli, Şerafettin Aras, Nagihan Soylu, Banu Damla Alışan Yazı Kurulu Alper Özel, Evren Bingöl, Muammer Ünlü, Elif Sevim 56 60 Haber Merkezi Alpdoğan Kahraman, Berkalp Kaya, Erman Ereke, Gürol Gülbeyaz, İbrahim Çolak, Burak Çığa, Kadir Çirkin Mali İşler Müdürü Muhammet Haybarlık Reklam Sorumlusu Hatice Hacısalihoğlu 0212 359 26 00 / 208 40 Omsan marka değerini artırıyor Omsan Lojistik, 58 milyon dolar marka değeri ile sektörün en değerli markası seçildi. Omsan Lojistik Genel Müdürü Osman Küçükertan, Türkiye’nin bir lojistik ülkesi olarak markalaşması için yapılan çalışmaların önemine vurgu yaptı. 46 Şerafettin Aras’ın kaleminden Yayına Hazırlık LOCA MEDYA ORG. VE REK. HİZ. LTD. ŞTİ Genel Yönetmen Mutlu Doğan 500 milyar Dolar’lık ihracat hayal mi gerçek mi? Editör Ahmet Doğan 50 Kış lastiği genelgesi yenilendi Grafik Tasarım Erhan Aydın Karayollarında 1 Aralık tarihinden itibaren uygulanmaya başlayacak olan kış lastiği zorunluluğu ile ilgili bazı konular bir genelgeyle yeniden düzenlendi. 55 Satış karlılığını ikiye katlamanın yolu ihracattan geçiyor Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın, 2006-2013 dönemi gerçekleşmelerinin yer aldığı Girişimci Bilgi Sistemi verilerine göre tasarım ve ihracat yapan şirketler, yapmayan şirketlere oranla daha yüksek kârlılık elde ediyor. 62 ADR ve Transit Serbestisi derinlemesine işlendi Logitrans 2014 Fuarı’nda gerçekleştirilen konferanslarda ADR konusu ve Transit Serbestisi konusu, konunun uzmanları tarafından katılımcılara aktarıldı. İletişim 0212 579 92 35 ctp baskı ve cilt İstanbul Basım Ltd.Şti 0212 603 26 20 Kasım 2014 adres Cennet Mah. Hürriyet Cad. No: 1/1 B Blok Cennet / Küçükçekmece İSTANBUL - TÜRKİYE Tel: 0212 579 92 35 Fax: 0212 598 47 62 [email protected] Yerel ve Süreli Yayın BAŞYAZI ÖMER ÇETİN NUHOĞLU UND YÖNETİM KURULU BAŞKANI Değerli Dostlarım, Lojistik sektörünün ülke ekonomisinin gelişimi için taşıdığı önemi, yıllardan beri ifade ediyoruz. Bu gayretlerimizin kamu kesiminde de karşılık gördüğünü, son dönemde lojistik sektörü ile ilgili politikaların, resmi devlet politikası haline geldiğini, memnuniyetle izliyoruz. Geçtiğimiz haftalarda bu konuda sevindirici bir başka gelişme yaşadık. Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı 10. Kalkınma Planı Öncelikli Dönüşüm Programları Eylem Planları kapsamında öncelikli dönüşümü planlanan 9 sektörden birinin taşımacılık ve lojistik sektörü olarak resmen açıklandı. Bu gelişme, lojistik sektörü için kritik öneme sahip. Türkiye’nin milli rekabet gücünün lojistikte başarılı performanstan geçtiğini her fırsatta belirten UND olarak, 500 milyar dolar ihracat hedefi temelinde şekillenen Kalkınma Modelimizin başarısı için sektörümüze büyük görevler düştüğünün bilincindeyiz. Başbakan Davutoğlu’nun açıklamalarında özellikle, lojistik alanında tüm kurumlar arasında eşgüdümün sağlanacağını ifade etmiş olması, mevcut durumda zaman zaman, önemli sektör projelerinde yaşanmakta olan yetki karmaşasının ortadan kaldırılması ve yakın gelecekte verimlilik tartışmalarını beraberinde getirmesi muhtemel dağınık yapının toparlanması yönündeki kararlılığı ortaya koydu. 10. Beş Yıllık Kalkınma Planımızda Dünya Bankası’nın 160 ülkenin lojistik hizmet performansı üzerinden ekonomik rekabet gücünü değerlendirdiği Küresel Lojistik Performans Endeksi sıralamasında Türkiye’nin 2023 yılında ilk 15 ülke içinde yer alması hedefinin, ülkemizin kalkınma hedeflerinin temel performans göstergeleri arasında yer alması, bizler için çok heyecan verici olan bu yeni yaklaşımın bir göstergesi. Türkiye’nin, lojistik performansını son 3 Endeks’te 39. sıradan 30. sıraya yükselerek artırmış olması, bu anlayışın bir yansıması olarak, son yıllarda ulaştırma altyapıları ve sistemlerine, gümrük ve sınır kapılarımızın modernizasyonuna, sektör firmalarımızın küresel ekonomiye entegrasyonuna yapılan yatırımların bir sonucudur. Son birkaç senedir lojistik performansımızın, ihracatçılarımız tarafından da izlenmekte olduğu ayrı bir gerçek. Türkiye, 2023 ihracat hedefleri doğrultusunda 500 milyar do- larlık bir ihracat rakamını hedeflerken UND olarak ‘lojistik sektörü olmadan bu hedeflere ulaşılamayacağını’ sürecin en başında söylemiştik. Ancak meselenin daha önce fazlaca belirtilmemiş olan boyutunu da ifade etmekteyiz. İhracat odaklı büyüyen ülkemizin ihracatının hedef pazarlarına ulaştırılmasında, son yıllarda ‘yabancı taşımacıların’ artış oranlarına vurgu yaparak ‘ihracat yaparken yabancı taşımacılardan yapılacak hizmet ithalatının cari açığımızı büyüteceği” uyarılarında da bulunmaktayız. Ülkemizin üretimi, yine ülkemizin yerleşik taşımacıları tarafından taşındığı takdirde, elde edilecek döviz geliri de ülkemizin kazanç hanesine yazılacaktır. Dünyada gelişmiş ülkelerin tamamının, küresel lojistik performans sıralamasında ilk sıralarda yer aldığını görüyoruz. Ekonomik büyüme ve lojistik performansının birbirine paralel geliştiğini ve bunun tesadüf olmadığının da özellikle altını çizmek isterim. Dış ticaretle kalkınma modelini seçmiş olan Türkiye’nin ihracatını hedef pazarlara etkin şekilde ulaştıracağı alternatif güzergâhların araştırılmasından, ülke ve sektör bazındaki ihracat hedeflerinin Karayolu Taşımacılığı Kotaları ile eşleştirildiği bir çalışmanın yapılmasına kadar, sektörün yıllardır talep ettiği birçok projenin, 10. Beş Yıllık Kalkınma Planımız dâhilinde önümüzdeki 5 yıl için kamunun çalışma programına yerleştirilmesi gerekiyor. Taşımacılık ve lojistik sektörü ile ilgili eylem planlarının, kamu ve özel sektörden tüm paydaşların ortak kararı, önerileri ve uzlaşıları temelinde, reel sektör kaygıları ve rekabet gücü unsurları gözetilerek aynı zamanda gerekli bütçelendirme çalışmaları yapılarak belirlendi. Bu süreçte UND de çeşitli sektörel projeler sunarak kalkınma hedeflerimize katkılar sağladı, dolayısıyla bu projelerin birçoğunda UND, sorumlu kuruluşlar arasında görevlendirilmiş bulunuyor. Bizler, ülkemizin refahı ve rekabetçi geleceği için tüm kaynaklarımızı seferber edip, azim ve kararlıkla çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Kalkınma Planımızın lojistik hedeflerinin en başında zikredilen ve belki de en öncelikle hayata geçirilmesi gerektiğini düşündüğümüz “Lojistik Koordinasyon Kurulu” kapsamında bizlere verilecek tüm görevleri layığıyla yerine getirmeye hazırız. Saygı ve Sevgilerimle... 8 Kasım 2014 “Üyelerimiz Avrupa’da bile eşine az rastlanır standartlarda depo yatırımı yapıyorlar. Bu depolar konvansiyonel depolara oranla yüzde 40 daha fazla maliyet getiriyor. Üyelerimizin bu yatırımı yapmaları; müşteriye nasıl baktıklarının çok önemli bir örneği ve bundan gurur duyuyoruz...” Editör’den Fatih ŞENER UND İcra Kurulu Başkanı Merhaba, Türkiye’de lojistik firmalarımızın yaptığı yatırımların ağırlıklı bölümünü araç ve depo yatırımları oluşturuyor. Uluslararası taşımacılık yapan firmalarımız araç parklarını sürekli yenilemek ve genç tutmak zorundalar. Rekabetin sürekli artması da firmaları yatırım yapmaya zorluyor. Hayatta kalmak için minimum maliyetle en kaliteli hizmeti vermeye çalışan üyelerimizin, taşımacılığa sadece bir ürünü iki nokta arasında ulaştırmak olarak bakan bir kesim ile aynı şartlar içinde rekabet etmeleri de oldukça güç. Sektörümüzün hizmet verdiği firmaların da nereden ve nasıl hizmet almaları gerektiği konusunda bilinçlenmeleri gerekiyor. Firmalarımız yatırım yaparak rekabetin gerektirdiği koşulları yerine getirirken, büyük bir maliyetin altına giriyorlar. Bu lojistiğin temelinde olan ve müşterilerin en büyük beklentilerinden. Firmalarımızın yurtdışı yatırımlarına baktığımızda ortaya çıkan tabloyu net şekilde ortaya koyarsak resmi tam olarak okuyabiliriz. Türkiye’nin en büyük lojistik firmaları, ki bunların yurtiçinde çok güçlü yapılanmaları ve 400 bin metrekareleri geçen depo yatırmaları, binli adetlere ulaşan filo yönetimleri var. Bu firmalarımız Avrupa başta olmak üzere birçok bölge ve ülkede şirket kuruyorlar. Resmin diğer boyutunda ise Türkiye’de herhangi bir yatırımı olmayan, farklı ülke ve bölgelerde acentelik anlaşmaları dışında bir yapılanmaları bulunmayan firmalar var. Ve bunlar lojistik hizmet verdikleri iddiasında bulunuyorlar. Ellerindeki paketi müşterilerine sunuyorlar. Güzelce ambalajlanmış bu paketi alan müşteri, işine yarayacağını düşündüğü hizmeti alıyor. Bir sorunla karşılaşınca da karşısında muha- tap olarak paketin içindeki her bir hizmet için ayrı ayrı kişileri buluyor. Lojistik sorumluluk gerektiren bir sektördür. Bu sorumluluk aynı zamanda hizmet verdiği firmanın da kendi müşterisine karşı sorumluluğudur. Bugün Türkiye’de depoların sadece yüzde 50’sini lojistik firmaları yönetiyor. Firmaların yarısı kendi ürünlerine kendi depolarında hizmet verme yoluna gidiyorlar. Bunun birçok sebebi olabilir. Ama sektörü ilgilendiren tarafını irdelersek ve kendimize bundan bir pay çıkarırsak ilk akla gelenini; uygun maliyetle, yüksek kalitede ve sürdürülebilir bir lojistik hizmet verilemediğidir. Kendi depo yatırımı bulunan ve mali yüke girmiş olan firmalarımızın müşterilerine en yüksek kalitede ve sorumlulukta hizmet üreteceği aşikardır. Ve bunun sürdürülebilir olması için de ek yatırımlarla bunu destekleme yoluna gideceklerdir. Ancak “müşteri bulursam depo kolay”, mantığı hizmet kalitesini düşüren önemli bir etkendir. Çünkü oyunu kendiniz oynamıyorsunuz. Şartlar neyi gerektiriyorsa onu yapıyorsunuz. Bu da lojistik hizmet alan müşterilerin kendi başlarının çarelerine bakmalarına neden oluyor. Türkiye toplam 8 milyon metrekarelik depolama alanına sahip ve bunların ancak yüzde 20’si A sınıfı diyebileceğimiz alanlar. Son dönemde üyelerimizin özel ihtisas depo yatırımlarına yöneldiklerini, Avrupa’da bile eşine az rastlanır standartları yerine getirdiklerini görüyoruz. Bu depolar konvansiyonel depolara oranla yüzde 40 daha fazla maliyet getiriyor. Ancak üyelerimizin bu yatırımı yapmaları müşteriye nasıl baktıklarının çok önemli bir örneği ve bundan gurur duyuyoruz. Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar hoşçakalın… Saygılarımla… 10 UND’DEN Bolu’da, iş sağlığı ve güvenliği kanunu gereği yangın eğitimi gerçekleştirildi İş güvenliği çağımızın olmazsa olmazları arasında geliyor. ‘Önce iş emniyeti sonra iş’ prensibi ülkemizde de ivedilikle yerine oturmaya başlıyor. İş güvenliğinin en önemli öğesi ise kuşkusuz iş eğitimden geçiyor. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kurum ya da kuruluşlarda işyerinin ölçeğine bakmaksızın, yangın önleme, koruma, tahliye, yangınla mücadele konularında uygun donanıma sahip ve bu konuda eğitimli yeterli sayıda kişinin görevlendirilmesini zorunlu hale getiriyor. Kanun yönetici ya da işverenin yangın ihtimaline karşı araç ve gereçleri sağlayarak, eğitim ve tatbikatları yaptırmasını ve yangın ihtimaline karşı eğitilmiş kişi/kişilerin kurum ya da kuruluşlarda her zaman hazır bulunmalarını şart koşuyor. Bolu’da Orhan OSGB ve UND işbirliği ile iş güvenliği ile ilgili ko- nuları içeren şu teorik eğitim verildi: Yanma ve yanma üçgeni, yanmanın koşulları, yanma ürünleri, yangın, yangının çıkma nedenleri, yangının safhaları, yangın sınıfları, yangınla mücadele yöntemleri, yangın sön- dürme maddeleri, yangın söndürme teknikleri, yangın anı ve sonrası. Eğitimin ikinci aşaması olan uygulamalı yangın söndürme eğitiminin ise aralık ayında gerçekleştirilmesi planlanıyor. Macaristan KEK Toplantısı’nda Türkiye’ye yönelik kısıtlamalar gündeme getirildi Türkiye ile Macaristan arasında 13-14 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen Karma Ekonomik Komisyon Toplantısı’nda (KEK) Macaristan’ın ülkemiz taşımacılarına yönelik kısıtlayıcı ve maliyet arttırıcı uygulamaları masaya yatırıldı. Macaristan tarafından ücretli geçiş belgeleri için Türk plakalı araçlarda tahsil edilen 436 Euro’luk ücretin yanı sıra otoyol kullanımı için ödenen 120 Euro’nun maliyet arttırıcı uygulamalar olduğu gündeme getirilirken 436 Euro’luk belge ücretinin sadece Türk taşımacılarından ayrımcı bir şekilde alınıyor oluşunun kabul edilemeyeceği, 1968 tarihli İkili Karayolu Anlaşmasında yer alan “Mal nakliyatı yapan araçlar, karşılıklı olarak, gerek plaka ve seyrüsefer ile ilgili olan vergi ve resimlerden, gerek idari ve bakım masraflarını karşılamak üzere Kasım 2014 alınan vergi ve resimlerden muaf tutulacaktır.” hükmüne aykırılık teşkil eden bu ücretin kaldırılması gerekliliği Macar heyetine aktarıldı. KEK Toplantısı’nda gündeme getirilen bir başka konu da, iki ülke arasındaki 1992 tarihli KUKK Protokolü’nde yer alan “Yeşil araçlara belge muafiyeti” hükmünün yine iki ülke arasındaki protokollere aykırı şekilde işletilmediği hususu oldu ve iki ülke arasındaki ekonominin gelişmesi için yeşil araçların belgeden muaf olmasının sağlanmasının önem arz ettiği ifade edildi. Gündeme getirilen son konu ise, son dönemde Macaristan makamları tarafından kesilen ve 1968 tarihli anlaşmadaki “Her sefer ve her vasıta için (römorklar dahil) ayrı bir müsaade belgesi verilecektir.” hükmünün yanlış yorumlanması ve farklı çekici – römork kombinasyonu ile UBAK belgesi kullanılarak gerçekleştirilen taşımalarda sadece römorkun Türk olması nedeniyle firmalarımıza kesilen ve Türk ihraç eşyasına ambargo niteliği taşıyan haksız cezai işlemler gündeme getirildi. Hem UBAK kuralları hem de iki ülke arasındaki anlaşma hükümlerini ihlal eden ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilere zarar veren uygulamanın kaldırılması talep edildi. Toplantıya UND adına Ankara Temsilcisi Nejla Albayrak katılım sağladı. 12 UND’DEN Halkalı Gümrük Müdürlüğü yolunu bekliyor Bilindiği üzere, Çatalca’da inşaatı devam eden Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nün yeni binası bitme aşamasına geldi fakat Karayolları Genel Müdürlüğü’nün devam eden yol inşaatı sebebiyle taşınma sürecinde gecikme yaşanıyor. Bitme aşamasına gelen inşaat faaliyetleri, yol yapım süreci ve alternatif yol olanaklarını incelemek ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak amacıyla UND Genel Sekreteri Ali Çiçekli, İcra Kurulu Üyesi Erman Ereke, İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdür Yardımcısı Hasan Cingöz, Gümrük ve Turizm İşletmeleri A.Ş. İşletme Uzmanı Ali Nehir Yücel ve Muratbey Gümrük İnşaat Sorumlusu Mustafa Köseoğlu’nun katılımları ile gerçekleştirilen Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nün yeni hizmet binası ziyaretinde; gümrüklü sahalar, muayene alanları, sosyal tesisler, itha- lat ve ihracat operasyonlarının gerçekleştirileceği alanlar, depolar, ofisler ve taşınması sürecini hızlandırabilmek adına kullanılabilecek yol alternatifleri gözlemlendi ve çalışmalarla ilgili bilgi alındı. Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nün mevcut yerine kıyasla hem taşımacılar hem de güm- rük personeli açısından büyük olanakları beraberinde getirecek, gümrük süreçlerinde yaşanan sorunları ve beklemeleri en aza indirecek olan yeni hizmet binasının açılışının önünde tek engel olarak duran “Yol Yapım Sürecinin” hızlandırılması adına UND girişimleri devam ediyor. Barselona Limanı yetkilileri UND’yi ziyaret etti Barselona Limanı yetkilileri UND’yi ziyaret etti. UND Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Baykara’nın başkanlığında gerçekleşen toplantıya İspanya Liman yetkileri Carlos Alvarez Cascos, Ana Arevalo, UND İspanya Çalışma Grubu Üyeleri ve firma avukatları katılım gösterdi. Toplantıda Barselona liman yetkilileri ile bir araya gelindi. Başta geçiş belgesi problemleri ve Toulon Limanı’ndan yarı römork çektirme işlemleri sırasında İspanya ve ardı ülkelere taşımacılık faaliyeti gerçekleştiren üyelerin İspanya’da karşılaşmış olduğu cezai işlemler gündeme alındı. Barselona liman yetkilileri, ülkemiz taşımacılarının karşılaşmış olduğu sorunlarla yakından ilgilendi ve bağlı bulundukları İspanya Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri ile en yakın zamanda bir araya gelerek sorunların çözümünde destek olacaklarını ifade ettiler. UND, Türk Konseyi’ni ziyaret etti Türk Konseyi’nin daveti üzerine UND, Türk Konseyi Genel Sekreterliği’ni 14 Kasım’da ziyaret etti. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’den oluşan bir uluslararası örgüt olan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin sekreteryası, 2010 yılında kuruldu ve merkezi İstanbul olarak belirlendi. Üye ülkeler arasındaki ilişkileri derinleştirerek daha ileri bir noktaya taşımak ve ülkeler arasında ekonomik ve ticari fayda yaratmak amacıyla kurulan Türk Konseyi “ulaştırma işbirliği” konusuna büyük önem veriyor. Türk Konseyi’nin üzerinde çalıştığı konulardan biri de, taşımacı firmaların sahaKasım 2014 da karşılaştıkları sorunları hızlı bir şekilde giderebilmek amacıyla üye ülke ulaştırma bakanlıklarının eşgüdümünde bir ‘irtibat hattı’ oluşturulması. Bu irtibat hattının çalışma usulü, iş modeli ve ilgili ülkelerde yaşanan taşımacılık sorunları, Hazar geçişi ve UND’nin bu konulardaki çalışmaları hakkında UND’nin görüş ve destekleri talep edildi. UND tarafından, Türk Cumhuriyetleri ile ulaştırma alanında işbirliğinin önemi vurgulanarak bölgede yaşanan sorunlar aktarıldı. UND’nin işbirliğine hazır olduğumuz paylaşıldı ve Türk Konseyi toplantılarına UND’nin katılımına karar verildi. 14 UND’DEN Uluslararası Ulaştırma Forumu’nda kotaların yarattığı sorunlar paylaşıldı Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne (OECD) bağlı olarak faaliyet gösteren Uluslararası Ulaştırma Forumu-ITF (eski adıyla ECMT/UBAK) bünyesinde geçen yıl kurulan “Şirketlerle Ortaklık Kurulu” 3. toplantısında, sektörün özellikle Avrupa Birliği ülkeleri tarafından uygulanan haksız kota kısıtlamaları sebebiyle yaşadığı problemler gündeme getirildi. Toplantıda, firmaların Ro-La hatlarında yaşadı- ğı beklemeler, yetersiz geçiş belge tahsisleri sebebiyle karşı karşıya kaldığı zaman ve maddi kayıplar ve vize zorunluluğu dahilinde oluşan problemler ve engellemeler vurgulandı. Dünya Bankası’nın 2 yılda bir yayınladığı Lojistik Performans Endeksi kriterlerinden “Sevkiyatların planlanan zamanda ya da beklenen teslim saatinde varış yerine ulaşmasındaki zamanlama” kriterine doğrudan etkisi olan ve ülkemiz performansını direkt olarak etkileyen söz konusu sorunların çözüm bulabilmesi ve Lojistik Performans Endeksi’nin temel kriterleri arasına ülkelerin kota kısıtlamaları ve vize uygulamalarının da dahil edilebilmesi amacçlanıyor. Türkiye’nin pilot ülke olarak incelendiği ITF –OECD araştırmasının ilk bulgularının görüşüldüğü toplantıya UND adına İcra Kurulu Üyesi Erman Ereke katılım sağladı. UND, Halkalı Gümrük Müdürü’ne çözümle gitti UND Gümrük ve Antrepo Çalışma Grubu tarafından 20 Kasım’da gerçekleştirilen Halkalı Gümrük Müdürlüğü ziyaretinde Gümrük Müdürü Osman Bölükbaşı Dara ziyaret edildi ve sektörümüzün yaşadığı sorunlar masaya yatırıldı. Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nün taşınması süreci ta- Kasım 2014 mamlanana kadar mevcut şartların iyileştirilmesi, saha içinde yaşanan aksaklıkların ve TIR trafiğinin çözümlenmesi adına alınabilecek tedbirler istişare edildi. Mevcut saha şartlarının yetersiz olması sebebiyle özellikle saha içinde ön bölümünde ve saha dışında oluşan TIR trafiği azaltmak adına gümrüklü sahaya giren araçların sahanın arka bölümüne doğru park etmesinin hem giriş çıkışları kolaylaştıracağı hem de TIR kuyruğunu azaltarak saha içi ve dışı beklemelerin önüne geçeceği hususunda fikir birliğine varıldı. Konu ile ilgili gerek Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nde çalışan firma personelinin gerek ise sürücülerin uyarılması ve sahada trafik yaratmamak adına arka tarafa yönelerek park edilmesine katkıda bulunulması önem arz ediyor. Gümrük Müdürü Osman Bölükbaşı Dara tarafından UND heyetine iletilen ve sektörümüzün yaşadığı sorunlardan biri olan gümrük işlemini tamamlayamayarak bir sonraki iş gününe kalan araçların gümrük işlemlerinin aynı gün içinde tamamlanması hususunda idare olarak gerekli gayretin ve özverinin gerçekleştirileceği aktarıldı. 16 UND’DEN Pittella’ya sektörün AB ülkelerinde yaşadığı sorunlar anlatıldı Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu Başkanı Pittella’ya sektörün AB ülkelerindeki karşılaştığı sorunları aktarıldı. Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu Başkanı Gianni Pittella, İstanbul’da İktisadi Kalkınma Vakfı ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ev sahipliğinde iş dünyası temsilcileri ile bir araya geldi. Avrupa Parlamentosu’nun ikinci büyük grubu olan Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Başkanı Gianni Pittella, Türkiye ile müzakere sürecinde yeni başlıklar açmaya hazır olduklarını belirtti. 23 no’lu (yargı ve temel haklar) ve 24 no’lu (adalet, özgürlük, güvenlik) fasılların açılabileceğine vurgu yapan Pittella, Türkiye’nin AB’nin önemli bir ortağı olduğunu, aynı zamanda AB ile Türkiye arasında ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Gianni Pittella, Türkiye’nin dünyada önemli bir ülke konumunda olduğunu belirtti ve AB’de yeni Parlamento’nun göreve başlaması ve yeni Komisyonun seçilmesi ile başlayan yeni dönemde Türkiye-AB ilişkilerinin kalitesinin yükseltilmesi yönünde bir değişim olacağını umduğunu ekledi. Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Başkanı Gianni Pittella, grubunun vize serbestisine yönelik olarak çalışmaya yetkili olduğunu, yeni Parlamento ve Komisyon kadroları ile Türkiye-AB ilişkilerinin yeni dönemde değişeceğine inancını belirtti. Pittella, müzakere sürecinin vize diyaloğu ile hızlanmasını beklediğini açıkladı. Çözüm bulmak için birlikte çalışalım Pittella, AB-ABD arasındaki TransAtlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması müzakere sürecinde Türkiye’nin de rol alması için bir ara formül üretmeyi planladıklarını söyledi ve “çözüm bulmak için birlikte çalışalım” dedi. Toplantıya Türkiye uluslararası taşımacılık ve lojistik sektörü adına katılım sağlayan UND, Pittella’ya “Karayolu kotaları ve sürücü vizelerinde yaşanan sorunlar” hakkında bilgiler vererek, Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin bir gereği olan “malların serbest dolaşımının, malları taşıyan araçların serbest geçişi olmadan mümkün olamayacağını” , ayrıca Türkiye-AB arasındaki vize muafiyeti sürecinde meslekleri gereği sınırlar arasında dolaşma- sı gereken profesyonel sürücülere öncelik verilmesi gerektiğini, bunun yanı sıra İtalya özelinde iki ülke arasında 2008 yılından beri gerçekleştirilemeyen Kara Ulaştırma Komisyon toplantısının yapılması gerektiğini, mevcut kotaların iki ülke ticaretine zarar verdiğini, sektörümüzün bu konularda kendisinden destek beklediğini aktardı. İKV ve DEİK ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya UND adına katılan İcra Kurulu Başkan Yardımcıları Evren Bingöl ve Alper Özel ‘in yanı sıra TOBB, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, TİM, DEİK Çek İş Konseyi, DEİK Eğitim Ekonomisi İş Konseyi, DEİK Litvanya İş Konseyi, DEİK Estonya İş Konseyi ve DEİK Letonya İş Konseyi’nden de üst düzey katılım gerçekleşti. Müşteri memnuniyetini artırmak için müşteri şikayetleri iyi yönetilmeli UND üyelerinin müşterileri ile olan ilişkilerini doğru ve etkin şekilde sürdürebilmeleri ve müşteri memnuniyeti ve müşteri şikayetlerinin yönetimini doğru şekilde kurgulayabilmeleri amacıyla, UND ve UNAS Group International firması işbirliğinde “ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Müşteri Şikayetleri Yönetim Sistemi” semineri gerçekleştirildi. Tüm dünyaKasım 2014 da lojistik firmalarının daha rekabetçi olmak için uyguladıkları Uluslararası Standartlar Örgütü İSO’nun kabul edilmiş standartlarının en yenilerinde olan 10002 standardının detaylarının aktarıldı seminer, ücretsiz olarak gerçekleşti. Söz konusu seminerde, firmaların müşterileri ile olan ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar, memnuniyeti artırmanın yöntemleri, müşteri memnuniyeti yönetim sisteminin ana unsurları, müşteri şikayetleri yönetiminin esasları katılım sağlayan üyeler ile paylaşıldı. 17 Kasım 2014 18 UND’DEN UND Yönetimi DEİK İş Konseyleri Olağan Genel Kurulu’na katıldı DEİK İş Konseyleri Olağan Genel Kurulu’na UND Yönetim Kurulu tam kadro katıldı. Başkan Ömer Cihad Vardan, kurulun yeni yapılanmasıyla Türkiye’nin itici gücü olacağını söyledi. D EİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) İş Konseyleri Olağan Genel Kurulu; Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin katılımıyla DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan ev sahipliğinde Lütfi Kırdar Kongre ve Etkinlik Merkezi Rumeli Salonu’nda gerçekleşti. UND Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu’nun İcra Kurulu’nda görev aldığı ve UND’nin kurucu kuruluşları arasında olduğu DEİK’in İş Konseyleri Olağan Genel Kurulu’na Yönetim Kurulu tam kadro katıldı. Vardan: DEİK, yeni Türkiye vizyonunun bir parçası olacak DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan açılış konuşmasında, DEİK’in önümüzdeki döneme ilişkin hedeflerini ve stratejisini açıkladı. Vardan, DEİK’in yeni yapısına ilişkin olarak “Bugün 112 bölgesel, 5 sektörel ve 2 de özel amaçlı olmak üzere toplam 119 iş konseyi ile DEİK, ilk iş olarak tüm konseylerini yoğun bir faaliyet programı Kasım 2014 içine sokacaktır. Ayrıca ihtiyaçlara göre bu iş konseylerine yenilerini de katacak ve tüm varlığı ile yeni Türkiye vizyonunun önemli bir parçası olacaktır. Yeni dönemde DEİK; sadece heyet ve organizasyon düzenleyen değil; iş geliştiren, dış ekonomi gündemine katkı veren, projeler üreten bir kurum olacaktır. DEİK ayrıca problemlere değil fırsatlara, çatışmalara değil uzlaşmaya, pastadan dilim kapma yarışına değil pastayı büyütmeye odaklanacaktır” şeklinde konuştu. DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan ayrıca, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi ve Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm programlarının da yeni dönemde DEİK olarak eğilecekleri diğer konular olacağını ifade etti. Davutoğlu: Yeni Türkiye’de devlet iş insanlarının önünü açacak Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun İş Konseyleri Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, ticaretin yeniden yapılanan, küresel ekonomide ve ülkelerin kalkınmalarında her zaman olduğundan daha belirleyici hale geldiğini ifade ederek, ticaretin, kalkınmanın ana unsuru olduğunu, orta sınıfı güçlendirerek istihdamı ve büyümeyi tek başına yüklenmeye başladığını söyledi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, iş adamlarına hitaben yaptığı konuşmada, “Yeni Türkiye’de devlet olarak görevimiz sizlerin önünü açmak; sizlerden de isteğimiz ölçeğinizi küçük tutmamanızdır. Şirketler ölçeklerini ve hedeflerini küçük tutarlarsa, ülke siyasetçileri ne kadar büyük hedeflerden bahsederlerse bahsetsinler, o hedeflere ulaşılmaz” dedi. Davutoğlu, Türkiye’nin Batı’da Almanya-Fransa-İtalya; Doğu’da ise Hindistan-Çin ekseni ortasında yer alan ve en fazla üretim yapan ülke olduğunu; bundan sonraki hedefin ise teknoloji yoğun üretime ağırlık verilmesi olduğunu ifade etti. Türkiye olarak son 12 yılda önemli açılımlara imza attıklarının altını çizen Davutoğlu, bu kapsamda Türkiye’nin dünyada en fazla yabancı temsilciliği bulunun ülkelerden biri haline geldiğini söyledi ve açılan her yeni temsilciliğin iş insanları için bir ‘işaret fişeği’ olduğunu belirtti. 19 Kasım 2014 20 UND’DEN İran sorunu gündemdem düşmüyor İran sorunu son üç ayın en sıcak gündemini oluşturuyor. İran Karayolları Transit ve Sınır Geçişleri Genel Müdürü Muhammed Cevad Atrçiyan’ın İran resmi haber ajansı IRNA’ya yaptığı açıklamanın ardından UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener de bir açıklama yaparak “İran yetkililerinin bu açıklamalarını anlamakta zorlanıyoruz” dedi. İ ran’ın resmi haber ajansı IRNA’ya konuşan İran Karayolları Transit ve Sınır Geçişleri Genel Müdürü Muhammed Cevad Atrçiyan, “İran, iki ülke arasında transit konusundaki ihtilafları ortadan kaldırmak için yapılan müzakerelerde Türk makamlarına önerilerde bulundu. Önerilerimizin kabul görmemesi durumunda İran sınırları içerisinde Türk TIR’larına yakıt satışı durdurulacak” açıklaması üzerine UND’den bir basın açıklaması geldi. Açıklamada şu bilgilere yer verildi: İran’ı Transit Geçen Türk araçlarından gidiş dönüş için 974 Euro ücret alan İran, Türkiye’nin buna karşılık mesafe bazlı 818 Euro ücret alması üzerine misilleme olarak aldığı ücreti 1.948 Euro’ya yükseltmiş, Türkiye de bunun üzerine geçiş ücretini iki katına çıkarıp 1.636 Euro yapmıştı. İran, bu arada bir başka misilleme olarak, ülke çıkışında Türk araçlarından aldığı bir başka haksız ücret olan 550 USD ek vergiyi de iki kat artırarak 1.100 dolar seviyesine çıkarmıştı. İran üzerinden Türki Cumhuriyetler’e giden bir Türk aracı bugün itibarıyla İran’a yaklaşık 3.000 dolar ‘Deli Dumrul’ parası ödemeye devam ediyor… Kasım 2014 Şener: İran’ın açıklamalarını anlamakta zorlanıyoruz UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, İran Karayolları Transit ve Sınır Geçişleri Genel Müdürü Muhammed Cevad Atriçyan’ın 10 Ekim günü başlayan mütekabiliyet uygulamasını Türk tarafının yapmış olduğu bir haksızlık olarak tanımlayan sözlerini değerlendirdi. Şener “Sadece son 10 yılda bizden aldıkları 1 milyar dolar üzerinde hava parasını, 3 katına çıkardıkları ücretleri gözleri görmüyor. Sanki İran hiçbir ücret almıyormuşçasına yapılan açıklamaları anlamakta güçlük çekiyoruz” dedi. İran lokantalarında tavuklu pilav da ucuz, ona da fark mı ödeyeceğiz? Atriçyan’ın açıklamalarının gerçekleri yansıtmadığını vurgulayan Şener, konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “İran’ın ülkesine gelen başka bir ülke vatandaşına bir malı satmayacağını açıklamasını ilk kez duyuyoruz. Yapılan açıklama anlamsızdır. Biz onlara Yakıt fiyat farkı alamayacaklarını, alacaklarsa Türkiye’nin de aynı farkı alacağını söylüyoruz. Doğru olan, her iki ülkenin de bu ücreti almaması, ticaretin kolaylaşmasıdır.” İran’ın Türkiye’ye çok ciddi haksızlıklar yaptığını aktaran Şener, “Ben özel aracımla İran’a gitsem, yakıt alıyor ve fark ödemiyorum. Sadece İhracat malı taşıyan araçlardan bunu istemesi Türki Cumhuriyetlere giden malı daha pahalı hale getirmekten başka işe yaramıyor. Türkmen, Özbek, Kırgız, Tacik, Kazak pazarında bizim ihraç ürünlerimiz İran ürünleri ile de rekabet ediyor. Ürün kalitesinde rekabet edemeyen İran, bu yolla bizi zayıflatmaya çalışıyor. Türk taşımacısının yıllarca ‘bana izin ver Türkmenistan’dan daha ucuza aldığımı yakıtı doldurup, İran’ı geçeyim. Benden, almadığım yakıtın farkını niye alıyorsun?’ demesine kulak tıkayan İran’ın bugün depoları mühürleyerek geçişe izin vermesi ve ‘yakıt almadan da geçebilirsiniz’ demesi bir aşamadır” dedi. Bu bize uyar, sektör bu uygulamadan memnun olur Fatih Şener, İran araçlarının Türkiye’ye 50 Litre’den fazla mazotla girmemeleri gerektiğini ifade ederek İran araçlarının ‘Transit geçeceğim’ diyerek 1.500-2.000 Litre mazot ile ülkemize girdiğini, fazla mazotu satıp ülkemizde tek kuruş harcamadan yükümüzü de alıp gittiğini söyledi. Şener, “Bu kaçak sebebiyle kendi ihracatımızı taşımaktan aciz hale gelirken, diğer yandan maliyemiz de milyonlarca lira vergi kaybı yaşıyor. Türkiye bir an önce İran araçlarının kaçak mazot satışı ile yaptığı haksız rekabete son vermelidir. Biz AB ülkelerine, transit geçecek olsak dahi, 200 litreden 21 fazla yakıt ile giremiyoruz. AB ülkeleri, ‘ülkeme geliyorsan yakıtı benden al, yakıt içindeki vergiyi de buraya öde’ diyor. Ülkemizin yollarını kullanan bu araçlar da AB ülkelerinde olduğu gibi ülkemizden mazot almak zorunda olmalıdır” dedi. Ayrıca, İran’da yaşadığımız tek sorunun yakıt fiyat farkı olmadığını ifade eden Şener, sınır gümrük geçişlerinde ‘önce İran aracı geçer’ kuralı ile 15 güne varan beklemeler yaşandığının da altını çizdi. Konuyla ilgili Şener şunları kaydetti: “Transit ve Sınır Geçişleri Genel Müdürü Atriçyan, açıklaması ile Transit geçişte yakıt sorununu ‘yakıt satmayarak’ çözmüş görünüyor. Sınır geçişlerinde İran araçları vızır vızır geçerken, 15 gün bekletilen Türk araçları sorununu da sanıyoruz, ‘Türk araçlarının geçişlerini yasaklayarak’ çözecektir. Türk araçlarının özellikle sorun yaşanan kapıları kullanmaya zorlanması, araçlara para karşılığı takip cihazı takılması, araçların hiçbir uluslararası kurala da- yanmayan transit sürelerde İran’da beklemeye zorlanması diğer sorunlarımızdır.” Bu haksızlıklara acilen bir son verilmesi gerektiğini ifade eden Şener, “Türk taşımacıların İran’da piyasa fiyatından yakıt kullanmasını ‘kaçakçılık’ olarak gören Sayın Atriçyan cevaplasın: Her yıl 13 bin aracınızın Tahran’dan Tiflis’e giderken 1.100 km olan Azerbaycan yolundan değil de 1.800 km olan Türkiye üzerinden gitmesinin sebebi nedir ? Türkiye’ye Gürbulak kapısından girip Sarp üzerinden Gürcistan’a gitmenin kaçak mazot satmaktan başka ne amacı olabilir? Taşımacınız bu parayı kazanırken sizin de devlet olarak Türk taşımacısını para kaynağı görmeniz adil midir? Bu paralar helal midir?” diye çeşitli sorular da yöneltti. Komşumuz İran ile uzun yıllardır sorun yaşadığımızı kaydeden Şener, haksız rekabetle bir noktaya varılamayacağını belirterek ticarette, taşımada adaletin esas olduğunu da vurguladı. İran, kendi ülkesinin ihraç yükünü taşıyan Türk TIR’larına “Vergi Zammı Uygulamasını” geri aldı! İran, Türkiye’nin 10 Ekim 2014 tarihinden itibaren akaryakıt fiyat farkı uygulaması başlatmasının ardından kendi ülkesinde ödenen akaryakıt fiyat farkını iki katına çıkardı ve İran’dan alınan mazotun vergisine de yüzde 100 oranında zam uygulaması başlattı. Gelinen son noktada İran, transit ve ikili taşımalarda Türk TIR’larından aldığı ‘Akaryakıt Fiyat Farkı’ ücretini aynı şekilde uygulamakla birlikte, İran’dan alınan mazot için yaptığı 550 dolarlık zammı iptal ederek uygulamayı geri aldı. Son uygulamaya göre, eskiden olduğu gibi “İran’ın ihraç yükünü taşıyan Türk TIR’larından” 1100 dolar yerine 550 dolar mazot vergisi uygulaması başlatıldı. Kasım 2014 22 GÜNCEL Lojistik Ödülü ‘Atlas’ 18 elde yükseldi Lojistik Ödülü ‘Atlas’ 5. kez sahiplerini buldu. Ulaştırma belgesine dayalı hizmetler dalında 5 kategoride değerlendirme oldu. Aynı kategoride her firmaya yalnızca bir ödül verildi. Logitrans Fuarı 2014, İstanbul Fuar Merkezi’nde (IFM) gerçekleştirildi. Fuarda Lojistik Ödülü ‘Atlas’ 5. kez sahiplerini buldu. 2014 yılında üç kulvarda gerçekleşen yarışma sonrasında 18 kişi ve kurum, lojistik ödülü Atlas’ı almaya hak kazandı. Ekol, Ceynak, Netlog, Omsan, Reysaş, Ulusoy, ALC gibi önemli markaların performansları, projeleri ya da yöneticilerinin yer aldığı yarışma; her geçen yıl daha da güçlü bir katılıma sahne oldu. Faaliyet verilerinin değerlendirilmesi ve online oylama olmak üzere üç ayrı dalda yapılan yarışma, adayların başvurusuna bağlı olarak gerçekleşti. Başvurular kategorilere göre dosyalanarak jüri üyelerinin incelemesine sunuldu. Ödüller, Uluslararası Logitrans Transport Lojistik Fuarı sırasında, 20 Kasım’da İstanbul Fuar Merkezi 9. Hol Forum Alanı’nda gerçekleştirilen bir törenle sahiplerini buldu. Hizmetler 5 kategoride değerlendirildi Ulaştırma belgesine dayalı hizmetler dalında 5 kategoride değerlendirme oldu. Aynı kategoride her firmaya yalnızca bir ödül verildi. Yarışmanın belgeye dayalı hizmetlere ilişkin ödül değerlendirme sonuçları şöyle gerçekleşti: Uluslararası Lojistik İşletmecileri: Ekol Lojistik, Uluslararası Taşıma İşleri Organizatörleri: Omsan Lojistik, Uluslararası Ticari Eşya Taşımacıları: ALC Lojistik, Yurtiçi Lojistik İşletmecileri: Netlog Lojistik, Yurtiçi Taşıma İşleri Organizatörleri: Ceynak Lojistik. Ulaştırma Bakanlığı yetki belgeleri dışında, oda, dernek, birlik gibi üyeliklere göre yapılan başvurularda şu sonuçlar elde edildi: Uluslararası Deniz Taşıması Firmaları (Forwarder): Trans Okyanus Denizcilik, Demiryolu Taşıması Firmaları (Operatörler): Reysaş Lojistik, Liman İşletmecileri: Mersin Liman İşl. Yarışmada, jüri üyelerinin seçimine bağlı şekilde sonuçlanan Lojistik Proje Ödülleri dalında ise 16 aday yarıştı. Jüri, altı projeyi ödüle değer buldu. Bu projeler ve gerçekleştiren şirketler harf sırasına göre şu şekilde belirlendi: Ahmet Aytoğan; ‘Konşimento Koleksiyonu ve Sergisi’ projesi, Aliağa Ticaret Odası; ‘Aliağa’da Yapılan Lojistik Sektör Çalışmaları’ projesi, BALO; ‘Demiryolu Ağırlıklı İntermodal Taşımacılık Hizmetinin Lojistik Şirketlerine Verilmesi’ projesi, Erenteknik Otomotiv; ‘Araçlar da Yakıt Hırsızlığını yüzde 100 Önleyen Sistemler Buluşu’ projesi, Ulusoy Lojistik; ‘İntermodal Taşımacılık’ Projesi, Yeşilyurt Liman İşletmeleri; ‘Yeşilyurt Limanı Yüzey Suları Toplama ve Arıtma’ projesi. Aday belirleme ve oylama işlemleri www.lojistikodulleri.com web sitesinden internet kullanıcıları tarafından yapılan online yarışmada ise elde edilen sonuçlar jüri tarafından incelenerek tescil edildi. 4 kategoride toplam 21 adayın yarıştığı yarışmada, sonuçlar lojistik sektörünün tüm kesimlerinden gelen oylarla belirlendi. Yılın Lojistik Şirketi: Ulusoy Lojistik, Yılın Lojistik Yöneticisi (Karayolu): H. Hüseyin Özdener (DESA), Yılın Lojistik Yöneticisi (Denizyolu): Elbrus Aslan (Saras Lojistik), Yılın Lojistik Yöneticisi (Havayolu): Ertunç Laçinel (Ulusoy Lojistik). ALC Lojistik (Ali Çiçekli) ve Ekol Lojistik (Cavit Değirmenci) de ödül alanlar arasındaydı Kasım 2014 24 GÜNDEM Eren Teknik Otomotiv’in başarısı ödüllendirildi Uluslararası taşımacılık firmalarını bir araya getiren LOGITRANS Fuarı’nda gerçekleştirilen Atlas Lojistik Ödüllü’nde Yakıt Güvenlik Sistemleri kategorisinde Eren Teknik Otomotiv Özel Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Jüri üyelerinin tamamının oyunu aldı bir ilke imza attı Firma beyanları, online oylama ve jürinin değerlendirmesi esas alınan Atlas Lojistik Ödülleri’nde Eren teknik otomotiv jüriden de tam not aldı. Yarışmada ödüle layık görülen firmalar, sektörel dernek ve yayınların temsilcilerinden oluşan 11 kişilik bir jüri tarafından belirlendi. Aralarında UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, UTİKAD Başkanı Turgut Erkeskin gibi sektör duayenlerinin de bulunduğu jüri üyelerinin tamamının oyunu alarak bir ilke de imza attı. Türk Mühendislik ürünü Eren Teknik Otomotiv’in Genel Müdürü ve şirket sahibi Mehmet Hanifi Bulut, tamamen Türk mühendislerinin geliştirdiği yakıt güvenlik sisteminin tüm jürinin tam notuyla ödüle layık görülmesinden duyduğu memnuniyeti belirterek, “Yakıtlarda mükemmel koruma, mükemmel teknoloji’ sloganı ile lanse ettiğimiz ürünümüzün Ar-Ge çalışmaları tamamıyla Türk mühendisler tarafından yapıldı ve üretiliyor. Lojistik sektörünün önde gelen isimlerinin yer aldığı jüri üyelerinin firmamızın ödüle değer bulunmamızdan dolayı gururluyum” dedi. Yakıt hırsızlığına son Eren Teknik’in araçlarda izinsiz yakıt alımlarını ve yakıt hırsızlıklarını önleyen sistemler üreterek sektörün kanayan yarası olan mazot çalınmasına çare ürettiğini vurgulayan Eren Teknik Otomotiv Genel Müdürü Mehmet Hanifi Bulut Bulut şöyle devam etti: “Lojistik firmaları için akaryakıt, hatırı sayılır bir gider kalemidir. Tam bu noktada sektörde birçok firmanın yıllardır karşı karşıya kaldığı yakıt hırsızlıklarının ve izinsiz yakıt alımlarının önüKasım 2014 ne geçen sistemler üretiyoruz. Tamamıyla Türk mühendislerimiz tarafından üretilen ‘Yakıt Güvenlik Sistemleriyle hem yakıt hırsızlığını önlüyoruz hem de kaçak yakıt alımlarının da önüne geçerek motorun ömrünü uzatıyoruz. Mazot kaçakçılığı da sadece sektörün değil Türkiye’nin önemli bir sorunudur. Ürünlerimiz kırılmaz, aşılmaz, darbelere karşı dayanıklı olup, mükemmel sonuçlar sağlamaktadır. Ürünlerimiz sayesinde yakıt deposunun üst seviyesinde bile yakıt çalınamamaktadır. Sektör için ideal ve mükemmel bir sistem olan bu ürünler montajı yapıldıktan sonra firmalara ayrı bir kârlılık ve akaryakıt giderlerin- de inanılmaz tasarruf sağlamaktadır. Yakıt güvenlik sistemlerimiz için yapılan yatırımların 2 ay gibi kısa sürede kendini amorti ettiğini söyleyebilirim. Ürünümüz, bugüne kadar montajını yaptığımız 40 bin araçla bu test edilmiştir.” Müşteri memnuniyetinin kendileri için son derece önemli olduğunu ifade eden Bulut, lojistik sektöründe yakıt hırsızlıklarının olduğunu ve firma sahiplerinin bu durumdan son derece muzdarip olduğunu söyledi. Bulut, geliştirdikleri bu sistem ile lojistik sektörünün kanayan yarasını sardıklarını ve ülke ekonomisine çok önemli bir kazançta bulunduklarının da altını çizdi. 25 Satış karlılığını ikiye katlamanın yolu ihracattan geçiyor Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın, 2006-2013 dönemi gerçekleşmelerinin yer aldığı Girişimci Bilgi Sistemi verilerine göre tasarım ve ihracat yapan şirketler, yapmayan şirketlere oranla daha yüksek kârlılık elde ediyor. Ölçek büyüdükçe, ihracat ve tasarım yapan firmaların kârlılık oranlarındaki fark da açılıyor. hesaplandı. Küçük ölçekli şirketlerde tasarım yapmayanlar yüzde 4.3, tasarım yapanlar ise yüzde 5.7 faaliyet karlılığı elde ederken, orta ölçekli şirketlerde tasarım yapanlar yüzde 6.7, tasarım yapmayanlar yüzde 5.3 faaliyet karlılığı sağladı. KOBİ üstü şirketlerde tasarım yapmayanlar yüzde 6.5, tasarım yapanlar ise yüzde 7.7 faaliyet karlılığına ulaştı. Firmaların tamamına göre yapılan değerlendirmede tasarım yapmayanların yüzde 5.7, tasarım yapanların yüzde 7.6 faaliyet karlılığına ulaştığı hesaplandı. En kârlı sektör madencilik ve taşocakçılığı B ilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın, 20062013 dönemi gerçekleşmelerinin yer aldığı Girişimci Bilgi Sistemi verilerine göre tasarım ve ihracat yapan şirketler, yapmayan şirketlere oranla daha yüksek kârlılık elde ediyor. Türkiye genelinde ihracat yapan firmaların faaliyet karlılığı yüzde 5.6 iken, yapmayan şirketlerin karlılığı yüzde 2.7 düzeyinde kaldı. İmalat sanayiinde ise tasarım yapan firmaların karlılığı yüzde 7.6, yapmayanların karlılığı ise yüzde 5.7 olarak hesaplandı. Bakanlığın uzun süren çalışmanın ardından tamamladığı çalışmada, Türk sanayisinin mevcut durumuna ilişkin ilginç tespitler yer aldı. Bu tespitler içinde en önemlilerinden biri ihracat ve tasarıma dayalı üretim yapanların, diğer şirketlere oranla faaliyetlerini daha karlı olarak yürütmeleri oldu. Türkiye genelinde ihracat yapan şirketlerin faaliyet karlılığı yüzde 5.6 seviyesindeyken, ihracat yapmayan şirketlerin karlılığı yüzde 2.7’de kalıyor. Karlılık mikro şirketler- de ihracat yapıp yapmama durumuna göre çok değişmezken, ölçek büyüdükçe aradaki farkın da yükseldiği gözleniyor. Mikro ölçekli şirketlerde ihracat yapmayanların karlılığı yüzde 2, yapanların karlılığı ise yüzde 2.3 düzeyinde. Küçük ölçekli şirketlerde ihracat yapanlar yüzde 4 karlılık oranına ulaşırken, ihracat yapmayanların karlılık oranı yüzde 2.9 seviyesinde kaldı. Buna karşılık orta ölçekli şirketlerde ihracat yapmayanlar yüzde 3.1 kar ederken, ihracat yapanların karlılık oranı yüzde 4.7 düzeyinde gerçekleşti. KOBİ üstü şirketlerde ise ihracat yapanlar yüzde 6, ihracat yapmayanlar yüzde 2.7 oranında faaliyet karlılığı sağladılar. İmalat sanayiinde tasarım yapanların kârlılığı yüzde 7.6 Firmaların tasarım yapıp yapmamalarına göre yapılan değerlendirmede ise yine ölçek büyüklüğüne bağlı olarak karlılık oranlarının yükseldiği gözlendi. Mikro ölçekli şirketlerde tasarım yapanların karlılığı yüzde 2.5, yapanların karlılığı ise yüzde 3.1 düzeyinde Sektörel faaliyet karlılığı sıralamasına göre en yüksek karlılığın yüzde 15.5 ile son zamanlarda özellikle çalışma sistemi çok tartışılan madencilik ve taşocakçılığı sektöründe olması dikkat çekti. Bunu yüzde 10.1 ile bilgi ve iletişim, yüzde 9.7 ile mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler takip etti. İnşaat sektörü ise yüzde 5.6 faaliyet karlılığına ulaştı. HANGİ SEKTÖR NE KADAR KARLI? Sektör Faaliyet Karlılığı Madencilik ve taşocakçılığı Bilgi iletişim Mesleki bilimsel teknik faaliyetler İnsan sağlığı ve sosyal hizmetler Gayrimenkul faaliyetleri İmalat İnşaat Konaklama ve yiyecek Enerji Ulaştırma Eğitim Toptan ve perakende ticaret İdari ve destek hizmetleri Tarım ormancılık ve balıkçılık Finans ve sigorta faaliyetleri Kasım 2014 15.5 10.1 9.7 9.0 8.9 5.9 5.6 4.5 4.2 3.9 2.7 2.7 2.6 2.4. 0.7 26 DOSYA EKONOMİ LOJİSTİKLE KALKINACAK Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Ekonomide Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı” programını açıkladı. 25 alanda geniş kapsamlı dönüşüm öngören programın ilk 9 maddesi belli oldu. Bu maddelerin sektör için en önemli olanı ise Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı Eylem Planı idi. UND Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, “Taşımacılık ve lojistik sektörünün planlanan sektörler arasında yer alması çok önemli bir gelişme. Türkiye’nin milli rekabet gücü lojistikten geçiyor” dedi. EYLEM PLANINDA NELER VAR? Türkiye’nin, Lojistik Performans Endeksinde ilk 15 ülke arasına girmesi amaçlanıyor - Ulaştırma türleri ve koridorları, lojistik merkezleri ve diğer lojistik faaliyetleri ile asgari ve azami gereklilikleri kapsayan Türkiye Lojistik Master Planı hazırlanacak. Yüksek katma değerli malların ticareti yoğun olan bölgelerde yeni hava kargo terminali yatırımları yapılacak. Ulaştırma türleri ve koridorları, lojistik merkezleri ve diğer lojistik faaliyetleri ile asgari ve azami geKasım 2014 reklilikleri kapsayan Türkiye Lojistik Master Planı hazırlanacak. Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı Eylem Planı ile Türkiye’nin ihracat, büyüme ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasında, son yıllarda hızlı bir gelişme gösteren lojistiğin, büyüme potansiyeline katkısının artırılması ve Lojistik Performans Endeksinde ilk 15 ülke arasına girilmesi amaçlanıyor. Program, lojistik alanında etkin ve verimli planlama yapabilmek amacıyla mevzuat, şehirleş- me, gümrük, altyapı, yurtiçi ve yurtdışı lojistik merkezler ve firmaların rekabet gücünün artırılması konuları üzerine yoğunlaşıyor. Bu kapsamda kurumlar arası koordinasyon için yeni bir yapı oluşturularak, lojistik mevzuat düzenlemesine ilişkin çalışmalar yürütülecek. Kamu kurumlarının lojistikte üstlenecekleri roller tanımlanacak, lojistik maliyetlerin düşürülmesi ve işlem sürelerinin kısaltılmasına ilişkin tedbirler alınacak. Ulaştırma türleri ve kori- 27 dorları, lojistik merkezleri ve diğer lojistik faaliyetleri ile asgari ve azami gereklilikleri kapsayan mevzuat niteliğinde Türkiye Lojistik Master Planı hazırlanacak. Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun kapsamında, ikincil mevzuat çalışmalarının tamamlanarak, demiryollarının özel taşıyıcılara açılarak demiryolu taşımacılığında serbestleşme sağlanacak. Şehirlerin gelişmesine paralel lojistik altyapının iyileştirilmesi ve şehirlerde belirli alanların lojistik faaliyetler için ayrılarak lojistik merkezlerin oluşturulmasına yönelik çalışmalar yürütülecek. Komşu ülkeler ve dış ticaret yapılan diğer ülkelerle gümrük işlemlerinin hızlandırılmasına yönelik adımlar atılacak. Gümrüklerin fiziki ve beşeri kapasitesinin artırılacak, bilgi teknolojisinin kullanımı yaygınlaştırılacak. Çandarlı Limanı’nın altyapı ve üst yapıları kademeli olarak gerçekleştirilecek. Limanın ilk etabını 2018’de tamamlanması öngörülüyor. 2013 yılında Yatırım Programına alınan Filyos Limanı altyapı işleri 2018’de tamamlanacak. Fizibilite çalışmaları tamamlanmış olan Mersin Konteyner Limanının imar planı çalışmaları tamamlanarak yapımına başlanacak. Otomotiv sektörünün dış ti- caretinin kesintisiz sağlanması için; Doğu ve Güney Marmara Bölgesinde mevcut tesisler de dikkate alınarak otoport kurulması için yer tespit çalışmaları ve fizibilite etüdü yapılacak. Ana limanların karayolu ve demiryolu bağlantıları ve sınır kapılarına bağlantı yapan koridorlarda karayolu yatırımları tamamlanacak. Yüksek katma değerli malların ticareti yoğun olan bölgelerde yeni hava kargo terminali yatırımları yapılacak. Demiryollarında yapımı devam eden 20 lojistik merkezi tamamlanacak ve trafiğin yoğun olduğu kesimlerde çift hat demiryolu yapımları gerçekleştirilecek. Mevcut konvansiyonel hatlarda eksik olan elektrifikasyon ve sinyalizasyon sistemleri tamamlanacak. Organize sanayi bölgeleri, serbest bölge ve büyük fabrikalara iltisak hatlarının yapılmasına yönelik çalışmalar yürütülecek. Hemzemin geçitler standartlara uygun hale getirilecek. Lojistik firmalarının taşımacılık yanında modern depoculuk anlayışıyla tedarik zincirini yönetecek şekilde yapılanması sağlanacak. Lojistikte yerli küçük firmaların birleşmesi ile lojistik firmalarının teknoloji kullanımı ile Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri desteklenecek. İhracatta hedef ve öncelikli ülkelerde lojistik merkezler kurulmasına yönelik çalışmalar yapılacak. Yeni ihracat güzergahları oluşturulacak. Kasım 2014 28 DOSYA UND Başkanı Nuhoğlu: Milli rekabet gücümüz lojistikten geçiyor Taşımacılık ve lojistik sektörünün kalkınma planında ve öncelikli dönüşümü planlanan sektörler arasında yer almasının çok önemli bir gelişme olduğunu söyleyen UND Başkanı Çetin Nuhoğlu, Türkiye’nin milli rekabet gücünün lojistikten geçtiğini vurgulayarak, “UND’nin son yıllarda kamu gündemine taşıdığı sorunların, uluslararası platformlarda bertaraf edilmesi gibi hedefler sektörün önünü açacaktır” diyor. UND Yönetim Kurulu Başkanı Çetin nuhoğlu, taşımacılık ve lojistik sektörünün 10. Kalkınma Planı’nda yer almasını önemine değinerek “Sayın Başbakanımızın açıklamalarında lojistik alanında tüm kurumlar arasında eşgüdümün sağlanacağını ifade etmiş olması, şu anda çok başlı olarak yürümekte olan ve yakın gelecekte verimlilik tartışmalarını beraberinde getirecek dağınık yapının toparlanması yönündeki kararlılığı ortaya koydu” diyor. Lojistik hedeflerin ilk kez resmen bir devlet politikası haline gelmiş olmasının, sektör adına son derece memnuniyet verici bir yaklaşım olduğunu ifade eden Nuhoğlu, “Özellikle Türkiye’nin, Dünya Bankası’nın 160 ülkeyi değerlendirdiği Küresel Lojistik Performans Endeksi sıralamasında 2023 yılında ilk 15 ülke içinde yar alması hedefinin, ülkemizin kalkınma hedeflerinin temel performans göstergeleri arasında yer alması, bizler için çok heyecan verici. Ülkemizin kalkınması ve rekabet gücü için lojistik altyapılar ve sistemler büyük önem taşıyor. Son yıllarda karayolları, demiryolları, denizyolu ve havayollarına yapılan yatırımlar hâlihazırda ekonomimizde tarihi gelişmelerin önünü açtı” diye konuşuyor. Lojistik performansı güçlü olan ülkelerin ekonomik gelişimi tesadüf değil “Dünyada gelişmiş ülkelerin tamamının, bahsettiğimiz Küresel Lojistik Performans sıralamasında ilk sıralarda yer aldığını görüyoruz” yoruKasım 2014 munda bulunan Nuhoğlu, ekonomik büyüme ve lojistik performansının birbirine paralel geliştiğini ve bunun tesadüf olmadığını söylüyor. Nuhoğlu, dış ticaretle kalkınma modelini seçmiş olan Türkiye’nin ihracatını hedef pazarlara etkin şekilde ulaştıracağı alternatif güzergâhların araştırılmasından, ülke ve sektör bazındaki ihracat hedeflerinin Karayolu Taşımacılığı Kotaları ile eşleştirildiği bir çalışmanın yapılmasına kadar, sektörün yıllardır talep ettiği birçok projenin kalkınma planımız dâhilinde önümüzdeki 5 yıl için kamu planlarına yerleştirilmesinin önemini vurguluyor. UND, sektörel projelerle kalkınma hedeflerimize katkı sunuyor UND Başkanı Nuhoğlu, taşımacılık ve lojistik sektörü ile ilgili eylem planlarının, kamu ve özel sektörden tüm paydaşların ortak kararı, önerileri ve uzlaşıları temelinde, reel sektör kaygıları ve rekabet gücü unsurları gözetilerek, aynı zamanda gerekli bütçelendirme çalışmaları yapılarak belirlendiğini, bu süreçte UND’nin de çeşitli sektörel projeler sunarak kalkınma hedeflerimize katkılar sağladığına dikkat çekiyor. Nuhoğlu, lojistiğin her alanında faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşları arasındaki koordinasyonun, sektörün ve ekonominin performansına doğrudan etki ettiğini, yapısal dönüşüm programının ana unsurunun bu koordinasyonu sağlayacak yapıları kurmak olmasının memnuniyet verici olduğunu belirtiyor. 500 milyar dolar ihracat hedefinin reçetesi Küresel ekonomik gerçeklerle bağlantılı bakış açısını yansıtan 10.Kalkınma Planı eylem planları arasında, özellikle UND’nin son yıllarda kamu gündemine taşıdığı uluslararası karayolu taşımacılığında karşılaşılan güzergâh ve mod zorlamaları, kota sınırlamaları, çeşitli isimler altında alınan ilave ücretler gibi engellemelerin farklı uluslararası platformlarda bertaraf edilmesi gibi hedeflerin zikredildiğinin altını çizen Nuhoğlu, 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşabilmek için şu önerilerde bulunuyor: “2023 yılı için belirlediğimiz 500 milyar dolarlık ihracat hedefini gerçekleştirecek uluslararası lojistik ağlara henüz sahip değiliz. Küresel Lojistik Performans Endeksi’nde 2010’dan 2014’e, 39. sıradan 27. sıraya çıktık fakat 2012’den 2014’e 27. sıradan 30. sıraya geriledik. Komşu coğrafyalarda rakiplerimiz lojistik performansını sürekli artırmaya çalışıyor. Haksız ve ayrımcı engellemelerle rekabet gücümüzü yok etmek için yoğun gayretleri, lojistik performansımızda, özellikle zamanında sevkiyat ve teslim ve sınır-gümrük işlemlerinin etkinliği alanlarında performansımız düşerken, sektör firmalarımızın hizmet kalitesi ve geniş çaplı ulaşım altyapısı yatırımlarımız performansımıza olumlu yansıyor. Lojistik performansımızın, dış ticaretimizin gelişimine dayalı kalkınma modelimiz çerçevesinde mili bir politika haline gelmiş olması bizleri mutlu etti.” 29 başkanlar ve sektör temsilcileri 10. kalkınma planı ve taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm programı’nı und’nin sesi dergisi’ne değerlendirdiler… Reformların başarıya ulaşması için elimizden gelen desteği vermeye hazırız “Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanan reform planlarını son derece olumlu buluyoruz. Türk özel sektörü olarak hükümetimizin açıklamış olduğu reform planlarını son derece olumlu ve olmazsa olmaz buluyoruz. Küresel ekonominin ve coğrafyamızın oldukça kritik bir süreçten geçtiği bu dönemde; Türk iş dünyasının uzun zamandır beklediği reform ateşini, yeniden canlandıran Sayın Başbakanımıza ve ilgili tüm bakanlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Orta Vadeli Plan’da (OVP) yazılanların planda kalmayacak biçimde somut eylem planlarına doğru ilerleyişini görmekten oldukça mutluyuz. Açıklanan 9 dönüşüm programı ve şeffaf bir takvime bağlanan tüm eylemler, Türkiye’nin ve Türk girişimcilerinin küresel rekabette elini güçlendirecektir. Sayın Başbakanımızın bizzat açıkladığı ve önümüzdeki günlerde de devamı açıklanacak eylem planlarının başarıya ulaşması, reformların başarıyla tamamlanması için TOBB camiası olarak elimizden gelen desteği vermeye hazırız.” Rifat Hisarcıklıoğlu TOBB Başkanı İhracata dayalı büyüme modelinin sonuna kadar arkasındayız Mehmet Büyükekşi TİM Başkanı “Üretim açığı ithalatı artırıyor ve sürdürülmesi zor olmayan cari işlemler açığı doğuruyor. Bu sebeple bugün açıklanan yeni büyüme modelinin detaylarını heyecanla bekliyoruz. TİM olarak eylül ayının sonunda Sayın Başbakanımıza ‘Sanayinin ve Sanayiciliğin Yeniden Özendirilmesi ve Desteklenmesine’ yönelik kapsamlı bir sunum gerçekleştirdik. Bu sunumda öne çıkardığımız başlıkların Sayın Başbakanımızın açıklamasında da yer almasından büyük memnuniyet duyuyoruz. Türkiye’nin hizmetler sektörlerinde yakaladığı başarının yanı sıra katma-değerli imalatı hızla geliştirmesi ve küresel markalarla re- kabetçi şirketler çıkarması için önerilerimizi yaptık. Günümüzde, teknoloji kapasitesinin geliştirilmesi ve inovasyon odaklı çalışmaların gerçekleştirilmesi, küresel arenada sürdürülebilir rekabet için hem gelişmiş ülkelerin hem de gelişen ülkelerin önceliği haline geldi. Ülkemizin de büyük çaplı bir büyüme ve kalkınma atılımı gerçekleştirmesi için belirlediğimiz dört ana kategori olan inovasyon, Ar-Ge, tasarım ve markalaşmaların da daha çok çalışmak adeta memleket meselesi olmalıdır. Bu konuların yeni açıklanan programda yer alması bizleri ziyadesiyle memnun ediyor.” Türkiye arzu ettiğimiz sanayi vizyonuna kavuşacak “Eylem Planı’nda çizilen sanayi vizyonunu İstanbul Sanayi Odası (İSO) olarak çok önemli ve değerli bulduğumuz özellikle vurgulamak istiyorum. Biz sürekli istişare ve çözüm önerilerimizin dikkate alınacağı inancıyla bugün açıklananların altını tamamlayacak yöntem ve çalışmaların da yaratacağı olumlu ivmeyle, Türkiye’nin arzu ettiğimiz sanayi vizyonuna kavuşacağına inanıyoruz. Bu vizyon da, yüksek teknoloji ve inovasyona dayalı bir katma değer üreten sanayi vizyonudur. Sayın Başbakanımızın bizzat açıklamış olduğu bu eylem planı ülkemizin sanayisi ve sanayimizin sürdürülebilir olması açısından da son derece önemlidir.” Erdal Bahçıvan İSO Başkanı Kasım 2014 30 DOSYA Üretilmesi gerekenler tespit edilmeli “İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İHKİB) Başkanı olarak bu 9 maddelik eylem planını son derece önemli buluyorum. Plan’ın kulağa hoş geldiğini belirtmekte fayda var. İthalata bağımlılığın minimum düzeylere çekilmesi ve üretim için ayrılan kaynakların daha doğru yönetilmesi gereki- yor. Türkiye’nin neler üretmesi gerektiğini çok iyi tespit etmek lazım. Türkiye önümüzdeki yıllarda üretimini artıracaksa, sanayileşerek büyüyecekse ciddi bir enerji ihtiyacı doğacaktır. Yüzde 35 yerli enerji hedefine ulaşmak için enerji yatırımlarının önünün açılması gerekiyor.” Hikmet Tanrıverdi İHKİP Başkanı Hedeflerin yakalanacağına inanıyorum Hüseyin Doğan BMD Başkanı “Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) olarak, eylem planında 9 sektör için ortaya konan saptamaların Türkiye’nin gelişen ekonomisine katkı sunacağına inanıyoruz. Ülkemizin orta gelir tuzağına düşmeden, ken- dine yeni ve daha güçlü bir rota çizebilmesini önemli görüyoruz. Bir yandan inovasyon ve teknoloji diğer yandan marka ekonomisini sahiplenen stratejilerle belirlenen hedeflerin yakalanacağına inanıyoruz.” Türkiye’yi geleceğe taşıyacak hamleler olarak görüyoruz “Sayın Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı 9 sektörel dönüşüm programının hem makro istikrarı destekleyeceğini hem de işletmelerin üretim ve rekabet gücünü kamçılayacağını vurgulamakta fayda var. Hepimiz biliyoruz ki, sanayicimizin gerçek sorunu teknoloji ağırlıklı ve yüksek katma değerli üretim. Eylem planında yer alan ithalata bağımlılığın azaltılması, yerli üretime destek verilmesi, tarım ve enerjide verimliliğin artırılması gibi başlıkların Türkiye’yi geleceğe taşıyacak hamleler olduğu aşikar. İş programının bir uygulama takvimine bağlanmasından da ayrıca memnuniyet duyduk.” İbrahim Çağlar İTO Başkanı Reel sektörü canlandırır Salih Bezci ATO Başkanı “Sayın Başbakanımız tarafından açıklanan ilk 9 sektörel dönüşüm programının ekonominin dinamosu olan reel sektörü canlandıracağını Ankara Ticaret Odası (ATO) olarak belirtmek istiyorum. İthalata bağımlılığın azaltılmasından, yerli üretimin desteklenmesine, tarım ve enerjide verimliliğin temel alınmasından, teknolojik ürün yatırımlarının desteklenmesine, ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacının büyük oranda yerli üretimle karşılanmasından sağlık turizmini geliştirmeye kadar açıklanan tüm tedbirler Türkiye ekonomisini çok daha güçlendirecektir.” Serbest bölgeler ilaç olacak “Sayın Başbakanımızın açıklamasında yer alan ‘Serbest bölgelerin cazibesinin artırılmasına’ yönelik ifadeler bizim açımızdan çok önemli. Bu noktada hem ithalata olan bağımlılığın azalması, hem de teknoloji yo- Kasım 2014 ğun üretimin yapılması için serbest bölgeler ilaç olacaktır. Hükümetin alt yapısını oluşturduğu serbest bölgelerde, ithal girdisi az olan teknoloji yoğun üretim yapılacak ve ihracatımız artacaktır.” Kemal Şahin Şahinler Holding Yön. Krl. Bşk. 31 Dış ticaretin performansı lojistik sektörünün performansı ile doğru orantılıdır Cavit Değirmenci Ekol Lojistik Filo Müdürü “Türk ekonomisinin lokomotif sektörlerinin başında hiç şüphesiz ki lojistik geliyor. Lojistik faaliyetler, ihracat ve ithalatın belirlenmesinde büyük rol oynuyor. Lojistik hizmetlerin ve- rimli, kaliteli ve sürdürülebilir bir şekilde verilmesi ekonomimize olumlu yansıyor. Son dönemde Türk ihracatının yükselme grafiği çizmesi, ülke ekonomisi açısından oldukça sevindirici bir gelişme. Dış ticaretimizin ana pazarı olan Avrupa’daki göreceli iyileşmenin yanı sıra kurların artışı da ihracatımıza ve de ihracatçılarımıza pozitif ivme kazandırmış durumda. Ekonominin nabzını yansıtan lojistik sektörünün, 500 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşılmasında hayati bir önem taşıdığı kesinlikle yadsınamaz. 2014’te hedef büyüten lojistiğin 2015 ve sonrasında da bu şekilde performans sergileyerek, ekonomiye desteğini sürdüreceğine inanıyoruz. Özellikle Avrupa pazarında bazı hatlarda yaşanılan ihracat-ithalat dengesizliğini optimum şekilde yönetmek, doğru taşıma modlarını yerinde kullanmak, lojistik firmalarının verimliliği açısından dikkat edilmesi gereken hususların başında geliyor. Belirlenen hedefi yakalamak ve hatta geçmek kesinlikle mümkündür. Ancak lojistik sektörünün global konjonk- törde yaşadığı haksız uygulamaların devam etmesi halinde bu sorunlara ilişkin bir devlet politikasının belirlenip üzerine gidilmemesi durumunda artacak olan maliyetler ve tıkanmalardan kaynaklı hız kayıpları sonucu hedefleri yakalamak bir yana yaklaşmak dahi mümkün olmayacaktır. Dış ticaretin performansı kesinlikle lojistik sektörünün performansı ile doğru orantılıdır. Bu nedenle ülke lojistik politikaları dünya gerçekleri ve normları paralelinde dizayn edilmeli ve hayata geçirilmesi için öncelikler arasında olmalıdır. Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgilerinin sürekli olarak arttığı bu dönemde, rekabet piyasasını göz önünde bulundurarak doğru hamleler yapmak gerekliliği ortaya çıkıyor. Üzerinde bulunduğumuz coğrafyanın önemini bilerek, bu sayede Türkiye’nin, dünya pazarının lojistik üslerinden biri olacak konuma ulaşabileceğine inanıyoruz. Son olarak, devlet ve özel sektörün işbirliği ile bazı sıkıntılar yaşanan yasal prosedürlerin düzenlenmesiyle, sektörün önünün daha da açılacağını söyleyebiliriz.” 500 milyar dolarlık ihracat hedefine lojistik olmadan ulaşılamaz “Cumhuriyetimizin 100. yılında böyle güzel ve böyle büyük bir hedefin konulması, gerçekten bizleri heyecanlandırmaktadır. Bu hedefi koymuşken toplumun her birey, kurum ve kuruluşuna önemli görevler düşmektedir. Bu hedefin en önemli yapı taşlarından biri de şüphesiz lojistiktir. Kanatsız bir kuşun uçmasının mümkün olmadığı gibi hedefini koyduğumuz 500 milyar dolarlık ihracatın da lojistiksiz olmasını düşünemiyoruz. Bizler lojistik sektörünün bireyleri olarak bu hedef için taşın altına bedenimizi koymalıyız. İnovasyon ve yenilikler ile lojistiği daha da hızlandırmalıyız ve altyapıyı şimdiden oluşturmalıyız. Değerlendirme ve analizler yaparak mevcut yapının üzerine neler koyabileceğimizi düşünmeliyiz. Biliyoruz ki başarı için plan ya- pılmalıdır. Bu başarı da şüphesiz iyi bir lojistik alt yapısından geçecektir. Biz bu planları yaparken de devletimizin lojistik sektörüne engel teşkil eden sorunlarına çözümler üretmesini talep ediyoruz. Lojistik sektörümüzün uluslararası veya diğer ülkelerin lojistik sektörleriyle rekabet etme şansı aşağıdaki nedenlerle zayıflatılmaktadır. Bunlar; Schengen vize sorunları, kapılardaki geçiş süreleri ve keyfi uygulamalar, geçiş ve otoyol ücretleri ve zorunlu tren uygulamaları gibi önemli nedenler olarak gösterebiliriz. Bu sorunlar aşıldığı taktirde 2023 hedeflerini tutturmada lojistik sektörü olarak üzerimize düşen görevleri layıkıyla yapacağımıza ve hedefe ulaşacağımıza inancımız tamdır.” Hasan Öcal Yörük Transport Yön. Kr. Baş. UND Konya Çalışma Grubu Bşk. Kasım 2014 32 DOSYA 500 milyar dolar hedef için lojistik altın anahtardır “2023 senesinde 500 milyar dolar ihracat hedefleyen ülkemizde, bu amaca ulaşmak için lojistik olmazsa olmaz sektörlerden birisidir. Burada bu sektörün eksik yönlerini ve alt yapısını mutlak gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun akabinde lojistik sektörü ile ilgili bir kanunun çıkarılması vazgeçilmezdir. Hem dış ticareti hem de iç ticaretin gelişimini ve 2023 yılı hedeflerini olumsuz etkilememek için bu bir şarttır. Bunun önünde de pazarlama karmasını içine alan büyük kapsamlı lojistik kanunun olması gerektiği kanaatindeyim. Lojistik, bu gelişimi sağlayacak tüm etkenleri içinde topluyor. Pazarlama karması denilince akla gelen 4P yani Ürün (Product), Fiyat (Price), Dağıtım (Place), Tutundurma (Promotion). Hepsi lojistiğe etkendir, lojistik olmadan bunları başarmak imkansızdır. En ufak ayrıntısına kadar inmeden bu kavramları kısaca açıklamak isterim: Hammaddelerin çeşitli işlemlerden geçirilerek bir araya getirilmesi Ürünü elde etmenin unsurudur. Bunu yapabilmek için de bir akış olması lazım. Bu akış yine lojistikten geçer, Fiyat içinde birim maliyetler hesaplanırken bunun nakliyesi, depolaması, ambalajlanması, dağıtımı vs .yani lojistiği de önemli birim unsurudur. Dağıtımda ise bir ürünümüz var ve bunun artık fiyatını da tespit ettik; tüketicilerin de bu ürüne ihtiyaçları var. Peki, nerede bulabilirler? İşte pazarlama karmasının 3. “P”si olan ‘Dağıtım’ın görevi, ürünü doğru yere, doğru zamanda ulaştırmaktır. Yani kısaca lojistiğin içinden geçer… Tutundurmada fiyatlandırdığımız ve olması gerektiği yerlere doğru zamanda ulaştırdığımız üründen acaba tüketiciler farkında mı? Reklam, kişisel satış, halkla ilişkiler, duyurum ve indirim, çekiliş, yarışma vb. unsurlardan oluşan satış tutundurma’dır. Bunun unsurlarını da bir araya getirirken lojistiğin temel etkenlerini kullanırsınız. Burada kafalarınızı karıştırmamak adına bir kez daha başa dönüyorum, Lojistik denilince kısa ve öz olarak; ürün, hizmet ve insan gibi kaynakların, ihtiyaç duyulan yerde ve istenen zamanda temin edilmesi için bir araç olarak tanımlanabilir. Herhangi bir pazarlama veya üretim organizasyonunun lojistik destek olmadan başarılması çok zordur. Lojistik, nakliye, envanter, depolama, malzeme idaresi ve ambalajlama bilgilerinin birleştirilmesini kapsar. Lojistik işletme sorumluluğu, hammaddenin coğrafik ko- Selçuk Hitit Hitit Global Yön. Krl. Bşk. UND Çalışma Grubu Bşk. numlanması, prosesin işletilmesi ve ihtiyaçların mümkün olan en düşük maliyetle karşılanarak işin bitirilmesidir. Bu doğrultuda 2023 hedefleri açısından stratejik önemde olan 10. Kalkınma Planı’nda ulaştırma ve lojistik içinde yeni hedefler belirledi. Kısaca diyebiliyorum ki 500 milyar dolar hedef için lojistik altın anahtardır. Bunun bilincini, önemini üstüne basarak planlama ve strateji geliştirilmesi için üzerimize düşeni yapmamız gerektiği kanaatindeyim.” 2023 ihracat hedeflerine ulaşmanın yolu lojistikten geçiyor “10. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda resmen lojistiğin tanımı yapıldı ve l ojistik, branşlara ayrılarak Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve Ulaştırma, Habercilik ve Denizcilik Bakanlığı tarafından dört ayrı bakanlığımızca işlenmeye başladı. Her bakanlığın lojistik ile ilgili görev taksimatının yapılması kavram kargaşasını ve görev bölüşümünü de kolaylaştırdı. Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun 9 Maddelik Eylem Planı’nda lojistik sektörünü işlemesi sektördeki herkesi eminim ki çok sevindirmiş ve heyecanlandırmıştır. Türkiye, son 12 yıldır ihracat odaklı büyümesini sürdürüyor. Sürdürülebilir bir başarı yakalayan Türkiye, gerek sanayi gerekse de üretimlerle dünya pazarlarında aktif rol oynuyor. 2023 ihracat hedeflerimize ulaKasım 2014 şabilmenin en kolay ve olmazsa olmaz yolu şüphesiz ki lojistik sektöründen geçiyor. Burada bizlere çok ciddi sorumluluklar düşüyor. Bu sorumluluğun farkında olarak çalışmalı ve ona göre yaptığımız işi ciddiye almalıyız. Ekonomimizin olmazsa olmazı durumunda olan ihracatımızın daha hızlı taşınması ve anında pazara ulaşması için taşıma ve lojistik sektörü kaçınılmazdır. Lojistik sektörü olarak daha yapacak çok işimizin olduğunu biliyor ve görüyoruz. Hükümetimizin de desteği ile sektörümüzün önünün son derece açık olduğunu görüyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023, bizler için bir milat olacaktır. 2023’e kadar tüm organizasyon şemamızı halletmemiz gerekiyor. 2023 yılında lojistiğin bir tık daha yükseleceğini öngörüyorum.” Emin Taha Taha Kargo Yön. Krl. Bşk. MUSİAD Lojistik Sek. Krl. Bşk. 33 Lojistik sektörü olarak yapacak çok işimiz var “2023 hedeflerimiz kapsamında 500 milyar dolarlık bir ihracat rakamı gündemde. Bu rakamlara ulaşabilmenin en önemli ve olmazsa olmaz şartı lojistiktir. Lojistik olmadan, taşıma, nakliye olmadan bu hedeflere ulaşmak imkansızdır. Biz nakliyeciler olarak bu hedeflerin bilincindeyiz. Ülkemize turizm sektöründen sonra en fazla katma değeri sağlayan sektörüz. Araştırmalar 400 bin kişinin sektörümüzden ekmek yediğini ortaya koyuyor. Ülkemizde lojistik sektörünün önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Hükümetimiz ve yetkililerimiz de bu önemi bilerek çalışmaktadırlar. Kasım ayı içerisinde sayın Başbakanımızın bizzat açıklamış olduğu 9 maddelik eylem planını büyük bir heyecanla karşıladık. Bu eylem planları içerisinde 9. madde “ulaştırmadan lojistiğe geçişi” esas alıyordu. Bizler de UND çatısı altında sayın başkanımız Çetin Nuhoğlu’nun da yıllardır dile getirdiği gibi “Lojistik Master Planı”nın oluşturulması gerektiğinin altını defalarca çizdik. Geldiğimiz bu son noktada böylesine bir düzenlemenin hükümetimizin başındaki isim olan sayın başbakanımız tarafından bizzat açıklanmış olmasını son derece önemli buluyorum. Yapacak çok işimiz olduğunu düşünüyor ve işimize dört elle sarılmak gerektiğinin altını özellikle çizmek istiyorum.” Ergün Bilen ABC Lojistik Yön. Krl. Bşk. Sektörün çok iyi planlanması gerekiyor Taner Ankara Batu Lojistik Yön. Krl. Bşk. “Türkiye’nin 2023 yılı hedefleri doğrultusunda 500 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmada en önemli sektör kuşkusuz lojistik olacaktır. Ancak bu hedeflere ulaşmak için sektörün çok iyi bir planlamaya ihtiyacı vardır. Kendi Ticaret koridorlarını geliştiren ve entegrasyonu sağlanmış bir yapıya sahip olmamız gerekmektedir. Avrupa Birliği, Türki Cumhuriyetler ve Ortadoğu ticare- timizde karayolu verimliliği çevre, konfor, inovasyon ve kalite odaklı hedefler doğrultusunda geliştirilmelidir. Dünya ortalamalarının son derece altında kalan demiryolu taşımacılığında yenilikler yapılmalıdır. Bunlarla eş zamanlı olarak gümrüklerim modernizasyonu, e-gümrük, e-beyan ve e-onay uygulamalarının geliştirilmesi de oldukça önemlidir.” Lojistik çeşitliliğin sağlanması gerekiyor “Küresel ekonomi içinde giderek daha önemli bir rol almaya başlayan ülkemizin ciddi anlamda bir lojistik master plana ihtiyacı var. 2023 senesinde 500 milyar dolar ihracat hedefleyen ülkemizde, bu hedeflerimize ulaşmak için lojistik sektörünün zayıf yönleri ve altyapı eksikliklerinin net olarak tespit edilip, nasıl iyileştirilmesi gerektiğinin planlanması gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerin lojistik sektörleri ile kıyaslamalar yapmak önceliklidir. Lojistik sektöründeki tehditlerinin tespit edilip, kaldırılması ve önlenmesi için hem sektör içinde hem de hükümet bazında planların oluşturulması ve hayata geçirilmesi uygun düşmektedir. Kara, hava, deniz ve demiryolu taşımacılıkları tüm yönleri ile tekrar gözden geçirilip ülkemizin hedeflerine paralel hedeflerinin belirlenmesi gerekmektedir. 2023 yılında 500 milyar dolar olacak olan ticaret hacminin sadece mevcut yollardan yapılabilmesi mümkün değildir. Lojistik çeşitliliğin sağlanması gerekmektedir. Tüm süreçleri şeffaf ve müşteri odaklı olarak tasarlanmış lojistik sağlayıcıların hizmet alan firmalara optimum süre-maliyet çözümleri ve en önemlisi sürdürülebilir kaliteli hizmeti sunmaları gerekmektedir. Bunları yaparken de lojistik hizmet veren firmaların zamanımızın şartlarına uygun teknolojik altyapılarını da tamamlamış olması gerekmektedir.” Ali Tulgar Mars Lojistik Genel Müd. Yard. Kasım 2014 34 DOSYA Ulaştırmadan lojistiğe geçerken Lojistisyen’in eğitimi “Türkiye’nin ulaştırma ve taşımacılık bakış açısından lojistik bakış açısına geçişini ilan etmesi başlı başına olumlu bir gelişmedir. Taşımacılık ve ulaştırmanın ortaya koyduğu dar çerçevenin lojistik sayesinde dışına çıkılabilecek ve ülkemizin uluslararası ticaretten alacağı payın artmasının yolu açılacaktır. Lojistiğin devlet politikası olarak kabul edilmesi hem sektörde yer alan firmaları hem de bu sektör için nitelikli eleman yetiştiren eğitim kurumlarını doğrudan etkileyecektir. Devletin sektörü şekillendirecek nitelikteki faaliyetleri özellikle sektörde kalite odaklı çalışan ve Türkiye’nin lojistik faaliyetlerini küresel kurallar zemininde yürütmek isteyen firmalara katkı sağlayıcı olmalıdır. Lojistik eğitim sunan eğitim kurumlarının devletten beklentisi ise ulaştırmadan lojistiğe geçiş sürecinde maddi kaynak sorunlarının çözümüne katkı sunulması yanında eğitim materyali, eğitim laboratuvarları vb. desteklerin sağlanmasıdır. Türkiye’de uzun zamandır sek- tör temsilcileri ve Üniversitelerin lojistiğin ülkemizde hak ettiği konuma gelmesi için büyük çabalar gösterdikleri ve bu çabaların halen devam ettiği yadsınamaz bir gerçektir. Hükümetimizin eylem planı içine lojistik dönüşümü almasında da bu çabanın etkili olduğu görülmektedir. Dünya artık lojistikle beraber Tedarik Zinciri Yönetimi kavramını peşi sıra kullanmakta ve elektronik ortam üzerinden Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi faaliyetlerinin uygulanabilirliğini tartışmaktadır. Türkiye’nin Lojistisyen eğitim planına ihtiyacı olduğu kesindir. Lojistik gibi küresel ölçekte düşünülmesi gereken bir iş kolunun içinde yer alacak insan gücünün de küresel anlamda kullanabileceği bilgi, beceri ve yetkinliklere sahip olması gerekmektedir. Ülkemizin lojistik eğitimi veren birçok kurumunda sayılan niteliklerde insan gücünün yetiştirilebildiği söylenemez. Gelişmiş ülkelerde Lojistik eğitimi sınıf ortamı yanında uygulama ve yetenek temelli olarak öğrencilerin yetiştirilmesi yolu- Celil Durdağ Beykoz Lojistik MYO Öğr. Gör. na doğru evrilirken Ülkemiz eğitim kurumlarının da benzer yaklaşımları benimsemesi doğru olacaktır. Her ülkenin ve hatta her eğitim kurumunun kendine özgü bir ekol yaratması ve bu çerçevede bir lojistisyen yetiştirmesi elbette mümkündür ve Ülkemiz şartları göz önüne alındığında da oldukça anlamlıdır. Ancak bir lojistisyende genel geçer olarak kabul görmüş vasıfların(yabancı dil bilgisi, karar verme yeteneği, takım çalışmasına uyum, strese dayanıklılık vb.) öğrencilere mutlaka kazandırılması temel hedef olmalıdır.” Lojistik sektörümüz yabancı firmaların gözdesi halinde “Türkiye ekonomisinin iç ve dış ticaretinin büyümesinde büyük rol oynayan lojistik sektörü hükümetimizin 2023 yılı hedeflerinden olan 500 milyar dolarlık ihracatın lokomotifi olacaktır. Türk lojistik sektörü son yıllarda yapılan önemli yatırımlarla ve yetiştirmiş olduğu kalifiye elemanları ile yerli ve yabancı firmaların gözdesi haline gelmiştir. Sanayicinin ürettiği malları müşteriye kara, hava ve deniz yolu ile ulaştırılmasında lojistik olmadan göndermek mümkün değildir. Türkiye gibi dünyada eşi az olan bir coğrafi önemi olan ve üç tarafı deniz ile çevrili Avrupa, Asya ve Ortadoğu’ya açılan kapı durumundaki bir ülkede yeterli bir lojistik alt yapı oluşturmalıyız. Ülkemizin son yıllarda hızla artan ihracatına lojistik firmalarının katkı sağlayabilmesi için acil atılması gerekli adımlar var. Öncelikle altyapı ve lojistik ihtiyacının tamamlanması için lojistik köylere ihtiyacı var. Bu köylerin bir an önce kurulup firmaların yükleri depolama, gümrük- Kasım 2014 leme, dağıtım işlerini bu köylerden yürütebilmesi için bu köylerde oluşturulacak TIR parkları, depo ve ortak iletişim sistemleri, lojistik sektörünün daha dinamik ve dış pazarlarda ülkemizin daha rekabetçi olmasına yardımcı olacaktır. Taşımacılıkta deniz yollarımızı yeteri kadar kullanmak zorundayız. Yüklerin boşaltılması ve yüklenmesi için limanlarımızda yeterli sahalar yaratıp iç bölgelerde konteyner ve kargo yüklerin depolanması için gerekli olan yatırımları yapmalıyız. Yurt dışında kuracağımız güçlü acente ağları ile çözüm üreterek az maliyet ve kaliteli hizmet üretebiliriz. Özellikle bölgemizde yaşanan ve ülkemizin ihracatını ve sektörümüzü önemli ölçüde etkileyen sınır komşu ülkelerde yaşanan iç savaş durumları 2023 yılı ihracat hedeflerinden uzaklaştırmaması için her zaman yeni pazarlara yönelmemiz gerektiğini hatırlatmış oldu. Lojistik sektöründeki firmaların sorunlara bireysel değil bağlı olduğumuz derneğin bölge çalış- ma gruplarında birlikte tartışarak ve çözüm üreterek merkez yönetimdeki arkadaşlarımızın sorunlara hızla çözüm bulmalarında yardımcı olacaktır. Sonuç olarak sektör sanayici ve hükümet yetkilileri ile birlikte hareket ederek gerekli olan yatırımların hayata geçirilmesi ile 2023 yılı ihracat hedeflerine ulaşmamız hayal değil gerçek olacaktır.” Erkan Yurteri İskender Albert & Trading Co. Yön. Krl. Baş. UND Mersin Çalışma Grubu Bşk. 35 Tek pencere sistemini dört gözle bekliyoruz Alişan Ender Topaloğlu Başoba Ulus. Nak. ve Tic. AŞ. Yön. Krl. Baş. UND Gürcistan ve Azerbeycan Çalışma Grubu Bşk. “Devletimizin ve sivil toplum örgütlerinin böyle bir hedef tayin etmiş olması beni ziyadesiyle heyecanlandırmıştır. Diğer taraftan bu ihraç değerini taşıyacak hizmet sektörlerinden biri olarak üzülerek söylüyorum ki devletin lojistiğe yaklaşım açısı mevcut haliyle devam ettikçe bu hedef ve fikir hayaldir ve öyle de kalacaktır… İhracat, bir ülkenin ürettiği mal ve hizmetleri dış ülkelere satması anlamına gelmekte ise ihracata dayalı ekonomik büyümeyi hedeflemiş bir ülkenin bu işi daim kılmak adına, ihracata konu ürünlerin temas ettiği tüm sektörleri egemen kılması, dünya çapında ihracat atağı devamlılığını sağlaması ve sürdürülebilir olması açısından son derece gereklidir. Bizim yaptığımız iş, lojistiğin yapı taş- larından biri olan nakliye, eşyaların sevkidir. İhraç eşyalarının varış ülkelerine hızlı ve sorunsuz taşınabilmesinin ilk adımı iç gümrükler, ikinci adımı sınır gümrükleridir. Diğer bakanlıklarca ve kendi bakanlığında eşyaya son kontrol yetkisinin verildiği gümrüklerdeki iş süreçlerinin kısaltılması ve sonuçlandırılması son derece önemlidir. Eşyaları yurt dışına göndermemiz yetmez, eşyanın giriş yaptığı her ülkede eşyayı taşıyan TIR, ülke makamlarınca kazanç kapısı olarak görülür. Bu nedenle tarife dışı engel diye tabir ettiğimiz anlaşmalarda yazılı olmayan uydurma hususlara göre zaman zaman sizlere cezalar yazılır, araçlarınız yani eşyanız günlerce sınır kapılarında ya da eşyanın varış ülkesine kadar ki transit ülkelerde bekletilir. Bu gayri resmi yürütülen tezgah sırasında yanınızda devletinizi görmek ister ve dış temsilciliklerdeki büyükelçiliklere ya da ticaret müşavirliklerine müracaat yapar ve yardım talep edersiniz. Bu başvuruların büyük bir bölümü hüsranla neticelenir, isyan edersiniz biz sahipsiz miyiz, bizim sahibimiz, devletimiz yok mu diye? Düşünsenize ihraç eşyası taşıyorsunuz, sorun sanki nakliyecinin sorunuymuş gibi ülkelerle savaş halindesiniz ve sürekli sektör olarak kan kaybediyorsunuz. Devletten ye- terli desteği görmeyen bizler, UND bünyesinde 2001 yılında çalışma grupları oluşturduk. Sorunlarımızı bu gruplar üzerinden çözümlemeye çalıştık. Devletin ihracata değen tüm bakanlık birimleri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle buna benzer çalışma grupları oluşturması, oluşan sorunlara devletin gücü ile çözüm bulması gerekiyor. Bunda çok geç kaldılar… İçerde ya da dışarda hiç fark etmez müşteri bir eşyaya ihtiyaç duyduğunda aklından geçen en önemli iki husus hız ve fiyattır. Bir ürünü satmak öyle ya da böyle bir şekilde kolaydır. O ürünü sürekli satılabilir kılmak ise, işte bu zor olandır. Devletimizin bu zor olanı başarması, sevk süresinde oluşan gecikmelerden dolayı eşyaya müşteri ve pazar kaybı yaşatmaması gerekir. Gümrük ve Ticaret Bakanımız bir konuşmasında sınır gümrüklerinde kısa bir zaman sonra tek pencere sisteminin hayata geçileceğini söylemişti. Bunu dört gözle beklediğimizi sayın bakanımızın bilmesini isteriz. Sayın Başbakanımız geçtiğimiz günlerde 10. Kalkınma Planı’nda açıkladığı üzere lojistik hizmetlerinin geliştirilmesi hususunu gündeme taşıdı. Artık biliniyor: Lojistik planlaması olmadan hiçbir şey mümkün değil, başarılı olamaz. Lojistik sektörü kısıtlı tutulmamalı, devlet teşvikleriyle desteklemelidir Mahmut Rıdvanoğulları Palatform Ulus. Taş. Gen. Md. UND Hatay Çalışma Grubu Bşk. “2023 yılında 500 milyar doları yakalayabilmemiz için kanımca Türkiye’de mevcut olan lojistik sektörünün yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bütün endüstriyel şehirlerde gümrüklü depo, gümrüklü antrepo, bilhassa soğutucu depolarımızın olması gerekmektedir. Bunlar maalesef Türkiye’de sadece İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde bulunmaktadır. Bence bunun Malatya’da, Urfa’da, Kayseri’de, Hatay’da, Trabzon’da ve hatta TIR çıkışı olan bütün illerde bulunması gerekmektedir. Örneğin TIR trafiğinin bulunduğu Gürbulak için düşünürsek; bu bölgeye yakın olan tüm yerlerde gümrüklü depoların olması şarttır. Diğer yönden Türkiye’de hedefle- nen bu rakama ulaşmanın bir diğer yolu lojistik köydür. Lojistik köy uygun olan tüm şehirlerde kurulmalıdır. Mesela Hatay, Mersin, Gaziantep ilk aklıma gelen şehirlerdir. Büyük şehirler de ise bu köyler zaten bulunmalıdır. Şahsen Türkiye’de en az 20 lojistik köyün kurulması gerektiği fikrindeyim. Dünya ülkelerine baktığımızda bu konuda İtalya ve İspanya’yı örnek almamız gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda dünyada 21 lojistik köye sahip bu iki ülke ilk sıradadır. Türkiye’nin bu ülkelerden geri kalır yanı yoktur. Bu şartlarda neden biz de aynı standartlara ulaşmayalım ki? Kısaca lojistik sektörü kısıtlı tutulmamalı, devlet teşvikleriyle bu sektörü desteklemelidir.” Kasım 2014 36 RO-RO Suriye sorununa Ro-Ro çözümü Suriye’deki iç savaş nedeniyle Ortadoğu’daki 9 ülkeye deniz yoluyla taşımacılık yapan, ancak anlaştıkları Ro Ro firmalarıyla sorunlar yaşadıkları için zarara uğrayan Hataylı 55 nakliye firması, Hatay Ro Ro Line İnc. A.Ş. adıyla şirket kurdu. Hatay Ro-Ro Line A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Güler, kurduklarını Ro-Ro ile lojistik sektörünün sorunlarını çözeceklerini ifade ediyor. S ektörün en önemli ihtiyaçlarından biri Ro-Ro. Gerek Ro-Ro firma sahiplerinin sektörü sahiplenmemesi, gerekse de Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan durumlar Ro-Ro’yu çok daha önemli bir hale getiriyor. Hatay’daki nakliyeciler bu durumu görerek işbirliği yaptılar ve bu sorunu aşma yolunda sektöre önemli bir kazanımda bulundular. Suriye’deki iç savaş nedeniyle Ortadoğu’daki 9 ülkeye deniz yoluyla taşımacılık yapan, ancak anlaştıkları Ro Ro firmalarıyKasım 2014 la sorunlar yaşadıkları için zarara uğrayan Hataylı 55 nakliye firması, Hatay Ro Ro Line İnc. A.Ş. adıyla şirket kurdu. Hataylı nakliyeciler, kiraladıkları Ulusoy-5 adlı Ro Ro Gemisi’ne İskenderun Limanı’ndan TIR’larını yükleyip, dualar eşliğinde çifte kurban keserek Mısır’a uğurladı. Hatay’ın Türkiye lojistik sektöründe İstanbul’dan sonra en büyük filoya sahip önemli bir şehir olduğunu ifade eden Hatay Ro-Ro Line A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Güler, Hataylı lojistik firmalarının büyük bir çoğunluğunun Ortadoğu ülkelerine çalıştığını ve bu blokta önemli yatırımları bulunduğunu söylüyor. Güler, “Suriye deki iç savaştan sonra güzergah durmuş; Ekonomi Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı girişimleri ile Mısır üzeri Ro-Ro seferleri başlamıştır. Ancak bugüne kadar gelen tüm Ro-Ro firmaları ihtiyaca cevap veremediği ve istikrarlı bir hat oluşturamadıkları gibi bölge nakliyecilerinin ciddi sıkıntılar yaşamasına neden olmuştur. Araçlarımız Suudi Arabistan, Mısır limanlarında uzun süre beklemiş, şoförlerimiz zor koşullarda limanlarda yatmak zorunda kalmış- 37 tır. İhracat ve ithalat ürünlerin bozulması durumları ile karşı karşıya kalınmış, transit sürelerin uzamasına neden olmuştur. Hatta bir Ro-Ro firmasının acentasıyla borç ilişkisinden ötürü 98 Türk plakalı TIR rehin alınmış ve UND Başkanı Sayın Çetin Nuhoğlu ve Ekonomi Bakanlığı’nın girişimleriyle kurtarılmıştır. Bütün bu olanlardan sonra akıllara, peki Ro-Ro firmaları neden istikrar yakalayamadı sorusu geliyor. Cevap aslında basit ve net. Kimi uygun kapasitede gemi kullanmadı, kimileri rekabete girip dip fiyatlar uygulayıp iflas etti, kimi tarife günlerine uymadı” diyor. mek üzere yaptığımız bir toplantıda bu fikir tekrar ortaya çıktı ve hızlı bir şekilde firmanın kuruluş çalışmaları başladı.” ‘Şirketin amacını Ortadoğu ülkelerine gönderilen ihracat yüklerini, Türkiye‘den yüklenen ve transit gelen TIR’ların sevkini sağlamak’ olarak özetleyen Güler, “Her geçen gün kan kaybeden Türkiye karayolunu bu güzergahta canlı tutmak ve karayolu taşımacılığının en önemli cazibelerinden birisi olan transit süreyi kısa tutarak ihracat ve ithalat ürünlerinin en hızlı şekilde müşterisine ulaştırmaktır” diyor. Bu amacın aynı zamanda bölgede en önemli sektörlerden biri olan lojistik sektörünün canlanmasına yol açacağına vurgu yapan Güler, bu durumda istihdam yaratacaklarının da altını özellikle çiziyor. Bölgede yaşanan ticaret ve lojistikteki taşımacılıktaki sıkıntılarına yönelik olarak Güler, “Maliyet odaklı hareket ederek sefer başı birim maliyetleri düşürmek. İhracat yüklerinin hızlı teslimatını sağlayarak karayolunun cazibesini artırmak. Güzergahtaki sorunların çözüm noktası olmak ve bu vesileyle gemi doluluk oranını çoğaltmak ilk akla gelen çözümlerimiz” diyor. Firmanın zor koşullarda ve sektörün, bölgenin problemlerini temelli çözmek, aynı dili konuşan aynı problemleri yaşayanlar tarafından kurulduğunu ifade eden Güler, “Kuruluş aşamasında titiz bir çalışma yapıldı. Fizibilite çalışması profesyonelce yapıldı ve olası tüm riskler, olasılıklar dikkate alındı. Bu çalışmalarda UND İcra Kurulu eski Başkanı Mine Kaya bulundu ve hala şirketin yönetim danışmanlığı görevini de yürütmektedir. Bugün görüyoruz ki biz doğru adımlar atmışız. Her şey adım adım ve sistemli ilerliyor. Bu ilerleyişin büyüyerek devam edeceğinden hiç şüphem yok. Kısacası kalıcıyız, büyüyerek yolumuza devam edeceğiz” diyor. Ortaklık yapısı hakkında Güler, ortakların tamamının C2 yetki belgeli firmalar ol- Kötü komşu ev sahibi yapar Bu gibi nedenlerin bölge nakliyecisinin kendi TIR’ını, kendi yükünü kendi gemisiyle taşımaya zorladığını ifade eden Güler, 2012 yaz döneminden beri bu durumun sürekli gündeme gelen bir konu olduğunun da altını özellikle çiziyor. Güler konuşmasını şu şekilde sürdürüyor: “Hani kötü komşu, ev sahibi yapar denir ya, bizimki de öyle bir şey… Limanda beklemelere maruz kalmış araçların durumunu görüş- Hatay Ro-Ro Line İnc. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Güler, şirketin yönetiminde görev alan nakliye firmalarının yöneticileri ve ortaklar, İskenderun Limak Port Limanı’nda kiraladıkları Ulusoy-5 Ro-Ro Gemisi’ni gezdi. Kasım 2014 38 RO-RO duğunu söylüyor. Ortakların tamamının Hatay merkezli Lojistik firmalardan ve tüzel kişilerden oluştuğunu ifade eden Güler, “Oluşuma yatırımcı olarak ortak olmak isteyen firmalar oldu. Ancak aynı sektörü, dili kullanmamızın istikrar açısından önemli olduğunu düşündük. Ortaklar arasında denge kurulması için hisse oranını maksimum 5 ile sınırlandırdık” diyor. İşin hacmine göre önümüzdeki zamanlarda ek gemiler ya da yeni yatırımlar düşünüyor musunuz sorumuza yönelik olarak Güler, “Firmanın ortaklarına baktığımızda oldukça güçlü bir yapıya sahip. Hatta direk gemi satın alarak başlanması düşünüldü ancak emin adımlar atmak adına başlangıcın gemi kiralama yoluyla yapılmasının daha makul olacağı fikri hakim oldu. Şu an kapasite haftalık 280 Tır. Bu kapasite mevcut koşullarda yeterli görünüyor. İlerleyen dönemlerde kapasite durumuna bağlı ek gemi için hazırlık içindeyiz. Birkaç ay sonraki hedefimiz ilk gemiyi satın almaktır” diyor. Satın alma ile ilgili görüşme içinde oldukları çeşitli firmalar olduğunu ifade eden Güler, bu ve benzeri gelişmeleri ilerleyen dönemlerde ortaklarla paylaşacaklarını da sözlerine ekliyor. Bu hizmetten tüm lojistik firmaları faydalanacak Bu hizmetten tüm lojistik firmalarının faydalanabileceğini vurgulayan Kasım 2014 Güler son olarak şu bilgileri veriyor: “Tüm ortaklar lojistik firma olsa da firmanın kuruluş amacı sadece ortakların değil tüm nakliye araçlarını taşımaktır. Bu konuda ortaklara pozitif bir avantaj sağlanmayacak- tır. Asıl amaç konteynere giden ve teslimatları çok geç yapılan ihracat ürünlerinin tekrar karayoluna dönüşünü sağlamaktır. 2012 Nisan ayında bu hat, Ekonomi Bakanlığı önderliğinde kurulmuş ve o dönemde 1000 dolar/TIR teşvik verilmiştir. Ancak bir yılı tamamlandığında bu teşvik kesilmiş ve hat o günden sonra bir türlü istikrarı yakalayamamıştır. Teşvik sonrası yaşananlar gösterdi ki, 2023 ihracat hedefleri yakalanmak isteniyorsa karayolu cazibesinin devamı, bölge esnaf ve lojistik firmalarının yaşadığı kan kaybı durdurulmak isteniyorsa Ekonomi Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıklarımız başta olmak üzere ilgili kamu kurumlarının Hatay Ro-Ro’ya destek olması ve bu teşviğin tekrar verilmesidir. Hatay Ro-Ro bir anlamda milli bir proje ve sosyal sorumluluk özelliği taşıyan yürekli insanların kurduğu büyük bir oluşum. Bu yüzden hem UND ve UND nezdinde Başkan Sayın Çetin Nuhoğlu’nun bu oluşuma sahip çıkmaları ve desteklemeleri büyük önem taşımaktadır.” 55 Hataylı nakliye firmasının oluşturduğu Hatay Ro Ro Line İnc. A.Ş.’nin ilk taşımayı Mısır’a yapacağını belirten İbrahim Güler, TIR’ların daha sonra After Woder Ro Ro Gemisi’ne aktarılıp, Suudi Arabistan’a ulaşacağını belirtti. Suriye’deki iç savaş nedeniyle karayolu güvenli olmadığı için Ortadoğu’daki 9 ülkeye deniz yoluyla Mısır üzerinden ihracat yapıldığını, 3 yıldır bu yöntemin uygulandığını kaydeden İbrahim Güler, “Anlaşma yaptığımız Ro-Ro firmalarıyla çeşitli sorunlar yaşadık. Mısır’da, Suudi Arabistan’da ve İskenderun’da araçlarımız uzun süre beklemek zorunda kaldı. TIR’larımızdaki gıda ürünleri, yaş sebze ve meyve yükü bozulmuş, ihracatçılarımız mağdur olmuş, bizler de zor durumlar yaşamıştık. Hataylı 55 nakliye firması olarak bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için şirket kurup, gemi kiraladık. Lojistik sektörünün ve ihracatın büyümesini sürdürmesi konusunda üzerimize düşeni yaptık. Hataylı nakliyeciler olarak, bir yıl süren, daha sonra durdurulan teşvik uygulamasının devam ettirilmesini istiyoruz” dedi. 39 Osmaniye OSB, Erzin Limanı ile ihracatına ivme kazandıracak 3’üncü etapla istihdamını 25 bin kişiye çıkarmayı hedefleyen Osmaniye OSB, Erzin Limanı projesi ile ihracatına ivme kazandıracak. İskenderun Limanı’nın 2 katı büyüklükte olması planlanan liman projesinin inşaatına yakında başlanacak. O smaniye Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Şerif Tosyalı, Osmaniye OSB’ye ivme kazandıracak Erzin Liman projesinin tüm izinlerinin tamamlandığını söyledi. Liman projesine çok yakında başlanılacağını kaydeden Tosyalı, “Bu liman sayesinde Osmaniye OSB transfer maliyetleri konusunda rahatlayacak” dedi. Yollarının kamulaştırılmasıyla birlikte liman projesinin start alacağını vurgulayan Tosyalı,” Erzin bölgesinde yapılacak olan liman projesi sayesinde 100 kilometre uzaklıktan getirilen ürünler artık 10 kilometreden getirilecek. Dökme yük, sıvı yük, konteyner taşımacılığının yapılabileceği liman tamamen Osmaniye OSB’nin hizmetinde olacak. Çok entegre bir liman projesi olan Erzin Limanı İskenderun Limanı’nın 2 kat büyüklüğünde olacak” diye konuştu. Yeni yatırımlarla Türkiye’nin sayılı OSB’leri arasına gireceklerini belirten Tosyalı, Osmaniye OSB’de son 3 yılda ortalama 600 milyon dolarlık yatırım yapıldığını söyledi. Son olarak Tosyalı Grup’un yaptığı Japon yatırımı Tosyalıtoyo yatırımı ve Yolbulan Baştuğ’un Haddeanesi’nin Osmaniye OSB’ye ciddi kazançlar sağlayacağını vurgulayan Tosyalı, “Tosyalı Grup’un yatırımı olan Tosyalıtoyo ile Osmaniye OSB katma değerler üretiminde 2 kademe daha öne çıkmış olacak. Bu ürünlerle birlikte beyaz eşya ve otomotiv sanayinin birebir hammaddesini üretiyor olacağız. Yani Osmaniye artık bir anda beyaz eşya ve otomotiv sanayinin de bir merkezi haline gelecek. Çevre OSB’lerde ya da Osmaniye’de yeni bir OSB açılması halinde bu bölgede hem otomotive hem de beyaz eşyaya yan sanayiler oluşacak” açıklamasını yaptı. 3’üncü etabın sadece yüzde 20’lik kısmı kaldı Osmaniye OSB’deki altyapı çalışmalarının yüzde 80’inin tamamlan- dığını ifade eden Tosyalı, “3’üncü etap çalışmalarının da sadece yüzde 20’lik bir kısmı kaldı” şeklinde konuştu. Şu anda OSB’de 12 bin kişiye istihdam sağlandığı bilgisini veren Tosyalı, 3’üncü etaptaki yatırımlardan sonra istihdamın yaklaşık 25 bin kişiye çıkarılmasını hedefliyoruz” diye konuştu. İplik üreticileri için ciddi teşvikler var Tosyalı, Osmaniye OSB’nin iplik üretiminde çok önemli bir yerde olduğunu vurgulayarak, “Pamuk ipliği üreticileri için ciddi teşvikler var. OSB’den çıkan ürünlerin yüzde 70’i ihracata gidiyor. 1,5 milyar dolar ihracatımız var. Türkiye ekonomisinin dış açık borcuna ciddi katkısı olan bir OSB’yiz.. 2023 hedefl eri doğrultusunda da yatırımlar planlıyoruz. Orta vadede ayakları daha yere basan, daha kontrollü büyümesi gereken bir ekonomimiz olacak. Bu planları hemen kendimize çevirdik ve yatırımlarımızı daha kontrollü yapmamız gerektiğini buradaki bütün sanayicilerle de paylaştık” dedi. Kasım 2014 40 SÖYLEŞİ Omsan marka değerini artırıyor Omsan Lojistik, 58 milyon dolar marka değeri ile sektörün en değerli markası seçildi. Yurtiçi ve yurtdışı yatırımlarına devam eden Omsan Lojistik’in Genel Müdürü Osman Küçükertan, Türkiye’nin bir lojistik ülkesi olarak markalaşması için yapılan çalışmaların önemine vurgu yaparken lojistik bilincin oluşmasında aslan payının UND’ye ait olduğunu söylüyor. kapsamında alınan mali destek ile Sorter’in etkinliğinin artırılmasının hedeflendiğini de belirtiyor. 58 milyon dolarlık marka değeri ile sektörünün en değerli markası T ürkiye lojistik sektörünün önemli firmalarından olan Omsan, küresel bir lojistik şirket olma yolundaki vizyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. Yatırımları ile göz dolduran Omsan, şubeleşme çalışmaları, bölge müdürlükleri ile de yaygın ağını daha da perçinliyor. Omsan, müşterilerine ‘çözüm ortağı’ olarak hizmet veriyor. Müşteri memnuniyeti ilkesinden taviz vermeyen firma, kalifiye eleman ve profesyonel yönetim sistemi ile de farklılığını ortaya koyuyor. Omsan Genel Müdürü Osman Küçükertan, “Omsan, gerek operasyonel gerekse finansal alanda başarılı iş sonuçlarına imza atmış, küresel bir lojistik şirket olma vizyonuna yönelik çok önemli yatırımları hedefleri ile uyumlu bir şekilde hayata geçirmiştir. Bu yılsonunu da hedeflediğimiz iş sonuçlarına uygun olarak sonlandıracağız. Bu yıl önemli bir ticaret ve sanayi merkezi olan Gaziantep’te yeni bir Bölge Müdürlüğü kurduk. Haziran ayında faaliyete başlayan Gaziantep Bölge Müdürlüğü ile Omsan, Gaziantep ve çevre illerdeki lojistik ihtiyaçKasım 2014 “Altyapı eksikliklerinden kaynaklanan verimsizlikler, hukuki altyapı eksiklikleri, mevzuatların getirdiği bürokratik engeller, lojistik konusunda eğitimli işgücünün azlığı ve teknolojinin yeterince etkin kullanılamamasını sektörün önemli sorunları.” lara sağlayacağı rekabetçi çözümlerle bölge ticaretinin gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyor” diyor. 2013 yılında Fas’ta yeni bir şirket kuran Omsan, 2014 yılında oto taşıyıcı yatırımı yaptı ve Fas/Casablanca’da 45 dönümlük bir arazide 2 bin 300 araç kapasiteli bir araç parkı kurdu. Firma, bu araç parkında PDI hizmeti de sunacak. Omsan depolarında yoğun işçilik gerektiren dolayısıyla hataya en açık süreçlerden birini oluşturan ürün ayrıştırma işlemleri, yazılımını kendi mühendislerinin geliştirdiğini ve “Otomatik Ayrıştırma Sistemi” (Sorter) ile gerçekleştirilmeye başlandığını anlatan Küçükertan, projenin ikinci fazında TÜBİTAK-TEYDEB Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde şirketleri ile faaliyetlerini yürüten Omsan, iş dünyasının en saygın ödül organizasyonlarından biri olarak kabul edilen ‘International Business Awards’ Yarışması’nda Yılın Taşımacılık Şirketi kategorisinde ‘Gümüş Stevie’, kurumsal film kategorisinde ‘Bronz Stevie’ ve aldığı oylarla ise ‘Halkın Seçimi ile Verilen Stevie’ ödülünü aldı. Yine Omsan Avrupa’nın en prestijli iş dünyası ödüllerinden biri olarak gösterilen ‘European Business Awards 2013/14’ Yarışması’nda ‘150 Milyon Euro ve Üzeri Yıllık Cirosu Olan Büyük Şirketler’ kategorisinde Avrupa’nın en başarılı 10 firması arasında yer alan tek Türk şirketi olarak Onur Nişanı ile ödüllendirildi. Dünyaca ünlü marka derecelendirme kuruluşlarından biri olan Brand Finance tarafından gerçekleştirilen ‘Türkiye’nin En Değerli Markaları – 2014’ araştırması sonuçlarına göre Omsan, 58 milyon dolar marka değeri ile lojistik sektörünün en değerli markası olarak listede yerini aldı. Çalışmaların takdir toplamasının kendilerini mutlu ettiğini, bu mutluluğun da çalışma hayatlarında ayrı bir motivasyon oluşturduğunu ifade eden Küçükertan Omsan ekibinin birlikte çalışmaktan büyük bir keyif aldığını söylüyor. Anadolu’yu Avrupa’ya intermodal ile bağlayacak Firma olarak yatırıma büyük önem verdiklerini, kazanırken aynı zamanda kazandırdıklarını da anlatan Küçükertan 2015 yılındaki hedeflerini şöyle anlatıyor: “2015 yılında depolama ve araç stoklama kapasitesi- 41 ni artırmayı, depo ekipmanlarını modernleştirmeyi, bilgi teknolojileri yatırımlarını tamamlamayı ve bir sosyal sorumluluk projesi olarak geliştirdiği simülatör ile ekonomik ve güvenli sürüş sağlamaya yönelik şoför eğitimlerine ağırlık vermeyi planlıyoruz. Denizyolu ve demiryolu taşımalarının portföyümüzdeki ağrlığımızı artırmak için; gemi, lokomotif ve müşterilerinin sektörlerine özel vagon yatırımlarıyla intermodal taşımacılığın avantajlarını kullanarak, Anadolu’nun her köşesindeki müşterilerimizi Avrupa’nın tamamına en rekabetçi koşullarda ulaştırmayı hedefliyoruz.” Omsan 2015 yılında; depolama ve araç stoklama kapasitesini artırmayı, depo ekipmanlarını modernleştirmeyi, bilgi teknolojileri yatırımlarını tamamlamayı ve bir sosyal sorumluluk projesi olarak geliştirdiği simülatör ile ekonomik ve güvenli sürüş sağlamaya yönelik şoför eğitimlerine ağırlık vermeyi planlıyor. Bölgelere göre özel yapılanma oluşturuyor Yapılanma hedeflerini bölgesel dinamikleri göz önünde tutarak belirleyen Omsan, Malatya’da yeni bir bölge müdürlüğü kurmak amacıyla çalışmalarını hızla sürdürüyor. Türkiye’nin çok önemli bir lokasyonda olduğunun altını çizen Küçükertan, Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinin geleceğin ekonomik güçleri olarak ortaya çıkması ve Türkiye’nin bu bölgeler arasında kavşak olma konumunun Türkiye’deki lojistik firmaları açısından mutlak değerlendirilmesi gereken bir konu olduğunu ifade ediyor. Ancak, tabii ki sadece coğrafi konum avantajının bu konudaki başarı için yeterli olmayacağının da altını çizen Küçükertan, “Ülke olarak mevcut konumumuzun modern ve güçlü ulaşım altyapıları ve trafiği kolaylaştırıcı mevzuat ile aktif olarak desteklenmesi gerekmektedir. Türkiye olarak, bölgemizden geçen uluslararası ticaretten daha fazla pay alabilmek için mesleki eğitim kalitesinin ve bilgi becerile- rin geliştirilmesinden lojistik köylerin kurulmasına, fiziksel altyapı eksikliklerinin tamamlanmasından ticari işlemlerde ve mevzuata getirilecek her türlü kolaylığa kadar bir dizi iyileştirmenin bir an önce hayata geçirilmesi çok önemlidir. Ülkemizin lojistik açıdan ‘tanınan bir marka’ olması için bu konularda yaşanan sorunların giderilmesi kaçınılmazdır” diyor. Lojistik bilincin oluşturulmasında aslan payı UND’ye ait UND’nin çalışmalarını da değerlendiren Küçükertan, “UND, lojistik sektöründe yaşanan sorunlara çözüm üreten sektörün en büyük sivil toplum örgütü. En önemli başarısı ise kamuya lojistiğin hak ettiği öneminini anlatılması oldu. Bugün, kamu adına görüş bildiren çoğu yetkili kişi, birçok beyanatında lojistiğin önemine vurgu yapıyor. Bu bilincin oluşturulmasında UND’nin büyük katkısı oldu. Bunun dışında UND, sektörde gerek yurtiçi gerek yurtdışında sorun yaratan bazı uygulamalara karşı sonuç odaklı girişimleri ile de öne çıkmaktadır” diyor. 2023 hedefi lojistikle mümkün 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat rakamının hedeflendiğini ve bu rakamın sıklıkla konuşulduğunu ifade eden Küçükertan, “Ülkemizde ihracat yapan sektörlerinin rekabet gücünü doğrudan etkileyen lojistik sektörünün 2023 hedeflerine ulaşılabilmesi için oynadığı rol her geçen gün artıyor. Türk lojistik sektörü Türkiye’nin 2023 yılı büyüme ve dış ticaret vizyonu, sektörün sürekli Türkiye’nin genel büyüme oranının üzerinde gelişme göstermesi, firmaların dış kaynak kullanım oranlarının artması ve lojistiğin rekabet avantajı yaratmadaki rolünün anlaşılması nedeniyle büyümenin mümkün olduğu dinamik bir sektör” diye konuşuyor. İşimizi zorlaştırıyorlar Küçükertan, geçiş belgesi, kota ve vize sorunları ile yüksek otoyol vergilerinin varlığının lojistik hizmeti sunan şirketlerin işini zorlaştırdığını da vurguluyor. Küçükertan, “Sektörde nitelikli ve tecrübeli iş gücü sorunu yaşanıyor. Her ne kadar 2000’li yıllarda lojistik eğitimi veren birçok eğitim kurumu açılmış olsa da yeterli sayıda ve nitelikte iş gücü sektöre kazandırılamıyor. Bu doğrultuda sektörün kamu kurum ve kuruluşlarından en büyük beklentisi sektöre yönelik kolaylaştırıcı mevzuat değişikliklerinin gerçekleştirilmesi ve sektörde faaliyet gösteren tüm firmaların mevzuata tam olarak uymalarının sağlanmasıdır” diyor. Kasım 2014 42 SÖYLEŞİ “Uygun ücretler ve hızlı taşıma alternatifleri daha fazla ihracat yapmamıza destek olacak” Form Düğme’nin Kurucu Ortağı Mustafa Oktay, lojistik firmalarından ‘çözüm ortağı’ mantığıyla hareket etmelerini beklediklerini ifade ederek, “İhracatın artmasında lojistik firmaların önemi çok büyük. Çoğu ihracat bağlantılarımız taşıma ücretleri ve teslim sürelerinin uzunluğu gibi sebepler yüzünden gerçekleşemeyebiliyor. Tarafımıza sunulacak olan uygun ücretler ve hızlı taşıma alternatifleri, daha fazla ihracat yapmamıza destek olacaktır” diyor. D oğal düğme üretiminde dünyanın en önemli üreticileri arasında yerini alan Form Düğme, Paris’te düzenlenen Modamont Fuarı’nda ünlü moda tasarımcılarından ve markalardan yoğun ilgi gördü. Üretiminin yüzde 40’nı ihraç eden Form Düğme’nin Kurucu Ortağı Mustafa Oktay, fuar sonrasını kapsayan bir yıllık süreçte bu oranda yüzde 10 artış beklediklerini vurgularken, hedeflerinin yüzde 60’a ulaşmak olduğunu söyledi. Paris’te düzenlenen Modamont Fuarı, Türkiyeli tekstil ve aksesuar markalarının ihracat anlamındaki önemli kapılarından biri haline geldi. Ünlü moda tasarımcılarının, dünyaca ünlü giyim markalarının ve alanında lider ürün tedarikçilerinin boy gösterdiği fuarda, Türkiye’nin en büyük düğme üreticilerinden Form Düğme de yer aldı. Fuarın ihracat paylarını arttırmaları açısından önemine değinen Form Düğme Kurucu Ortağı Mustafa Oktay uluslararası büyüme stratejileri doğrultusunda ihracat rakamlarını yüzde 40’tan yüzde 60’lara çıkarmayı hedeflediklerini vurguladı. 2011 yılında İtalya’nın en büyük düğme üreticilerinden olan Bottonoficio Fossanese’yi bünyelerine kattıktan sonra Avrupa pazarında da tanındıklarını belirten Oktay, büyümede yakaladıkları olumlu ivmeyi, bundan sonrası için de devam ettirmek istediklerini söyledi. “Form Düğme olarak büyüme hızımız ve yüksek ihracat rakamlarımızın ana nedenlerinden birisi ürünlerimizdeki yüzde 100 doğallık felsefemiz” diyen Mustafa Oktay, geri dönüşümlü hammadde kullanımının Avrupa ülkeleriKasım 2014 nin ürün satın alma kriterleri arasında önemli bir yer tuttuğunu söyledi. Çin’i geride bıraktık Düğme ihracatında gelmiş oldukları noktaya dair bilgiler de veren Oktay, “Kaliteli ve doğal ürünler sayesinde düğme ihracatında Çin’i yendik. Çin’den gelen ürünlerde rastlanan ve kanserojen olduğu bilinen ftalat maddesinin zararları ortaya çıktıktan sonra doğala olan özlem ve dönüş kendisini yoğun bir şekilde hissettirmeye başladı” değerlendirmelerinde bulundu. Önümüzdeki 3 yılın en değerlisi ‘Pamuk Düğme’ Deniz kabuğu, korozo, boynuz, kemik gibi doğal ve farklı hammaddelerden düğme üretimi yapan Form Düğme’nin yeni doğal düğmesi pamuktan. İtalyan bir tasarımcının yüzde 100 pamuk kullanarak ortaya çıkardığı düğmenin Türkiye ve çevre ülkelerdeki pazarlama faaliyetlerine başladıklarını belirten Oktay, 2015 yılında bu ürünün Türkiye’de üretimine başlamayı hedeflediklerini söyledi. Pamuk düğme, hiç- 43 bir katkı maddesi kullanılmadan yalnızca saf pamuğun sıkıştırılmasıyla oluşturuluyor ve hiç bir şekilde dağılmıyor. Oktay, insan sağlığına hiçbir zararı olmayan bu düğmenin kullanımının, önümüzdeki 3 yıl içerisinde tüm dünyada hızlı bir şekilde artacağını düşünüyor. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de bir düğme tasarım atölyesi kurmayı hedeflediklerini belirten Mustafa Oktay, bu sayede hem tasarım anlamında hem de düğmenin yapısında yenilikçi genç fikirleri yetiştirip, onlara yol gösterici olmayı istiyor. Form Düğme Kurucu Ortağı Mustafa Oktay ile Form Düğme’nin başarı hikayesini ve ihracattaki son durumu değerlendirdik. Form Düğme’yi tanıyabilir miyiz? 1996 yılında Ahmet Oktay ve Mustafa Oktay tarafından Merter’de kurulan Form Dış Tic. Ltd. Şti, 2010 yılında İstanbul – Esenyurt’taki 6 bin metrekare kapalı alana sahip yeni fabrikasında her çeşit doğal düğme, aksesuar üretimi ve ihracatını yapmaktadır. Form Düğme, 2011 yılında İtalya’nın en büyüğü olan ve dünyanın da en büyük beş düğme üreticisi arasında yer alan Bottonificio Fossanese’yi tüm makineleriyle birlikte satın alarak ülkemize taşıdı. Özellikle üst düzey markalara düğme ve aksesuar satışı yapan firma, doğal düğme üretiminde dünyanın lider firmalarından biri haline gelmiştir. Form Düğme olarak yaptığınız iş hakkında bilgi verir misiniz? Form Düğme’nin politikası hiçbir zaman değişmeyecek üç unsur üzerine kurulu. Bunlar yüksek kalite, uygun fiyat, kaliteli servis. Bu unsurların çatısı altında üst düzey markaların her türlü düğme ve aksesuar ihtiyaçlarını karşılayabilecek altyapıyı sağlamakta. Doğal malzemelerden yapılan düğmelerde, özellikle korozo düğme alanında (palmiye ağacının çekirdeği) ürün çeşitliliği ve servis kalitesi sayesinde sektörde lider firmadır. Korozo, sedef, kokonat, deri ve boynuz düğmeler gibi doğal malzemelerden üretilen ürün- ler, yüksek rakam ve çeşitlilikte, her zaman stoklarımızda mevcuttur. Modern boyahanesiyle, her türlü korozo ve sedef düğme, istenilen renk ve adetlerde boyanabilmekte bu da servis kalitesini artırmaktadır. Dünya piyasasını çok yakından takip ederek sektördeki her türlü yeniliği Türkiye’ye getiriyoruz. Form Düğme’nin ürettiği tüm ürünler doğaya dönüş için birer adım. Yüzde kaçlık bir üretimle şu anda hizmet veriyorsunuz? Şu anda aylık üretim kapasitemiz yaklaşık olarak 100 milyon adet düğme civarında. Yüzde 100’e yakın bir kapasiteyle çalışıyoruz. Kasım 2014 44 SÖYLEŞİ 2014 yılının ilk 6 ayını firmanız adına 2013’e kıyasla anlatır mısınız? 2014’ün ilk 6 ayındaki üretim rakamlarımız 2013’ün ilk 6 ayına oranla yüzde 15 artmıştır. Her sene üretim ve satış hedeflerimiz doğrultusunda özellikle ihracata yönelik gerçekçi ve istikrarlı adımlar atmaya özen gösteriyoruz. Geçtiğimiz ay Paris’te düzenlenen Modamont Fuarı’na katılırken ihracat oranımız yüzde 25’ti. Önümüzdeki 1 yıllık süreçte bu rakamda yüzde 10’luk bir artış olmasını hedefliyoruz. Yıl sonunda toplam olarak 1 milyar adet düğme üretmiş olacağımızı düşünüyoruz. Türkiye’de 2023 hedefleri konuşuluyor. Sizin firma olarak 2023 hedefleriniz nelerdir? Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında, ülkemiz adına başarılı ihracat rakamlarına ulaşmak ve alanımızda dünyanın en iyileri arasında ilk sıralarda yer almayı hedefliyoruz. İhracat odaklı çalışan bir firmasınız. İhracat yapmanın zorlukları nelerdir? İhracat yaparken öncelikli adım markanın yurt dışında varlığını göstermesidir. Kendinden söz ettirmeye başlayan firma, daha sonrasında güçlü izler bırakabilmek adına da oradaki varlığını kanıtlamalı. Bu etkileri de ürünlerinizin kalitesiyle ve ihracat yaptığınız firmayla kurduğunuz ilişkilerin güvenilirliği sayesinde sağlayabilirsiniz. Hangi ülkelere ihracat gerçekleştiriyorsunuz, hedefteki ihracat pazarları hakkında bilgi verir misiniz? Form düğme olarak çok geniş bir ihracat ağına sahibiz. Yeni pazarlara açılabilmek adına, yurt dışı fuarlarına katılarak ülkelerin ekonomilerini yakından gözlemliyor ve yatırım yapılabilecek alanların havasını en iyi bu şekilde alıyoruz. Son olarak Paris’te gerçekleştirilen Modamont Fuarı’nda yer aldık. Ünlü moda tasarımcılarının, dünyaca ünlü giyim markalarının ve alanında lider ürün tedarikçileri ile bir araya geldiğimiz fuarda, sektör ile ilgili en yeni hareketleri birebir gözlemleme imkânı yakalamış olduk. Hedefimiz var olan ihracat pazarlarımızı genişletmek. Ağrılığı- Kasım 2014 mızı Kuzey Afrika, Çin, Hindistan, Amerika ve Avrupa ülkelerine vermeyi planlıyoruz. Hızlı taşıma yapabilen lojistik firmalarını tercih ediyoruz İhracat yaparken hangi lojistik firması ile çalışıyorsunuz. Bu lojistik firmasını neye göre seçiyorsunuz. Bir lojistik firmasının Form Düğme ile çalışmasının kıstasları nelerdir? İhracatta iki farklı kanal kullanıyoruz. Birinci kanal olarak siparişlerimiz küçük ebatta ve acil olduğunda DHL, UPS, TNT gibi hızlı taşıma firmalarını tercih ediyoruz. İkinci kanal olarak ise, karayolu taşımacılığı yapan ve gerektiğinde havayolu-denizyolu taşımacılığı da gerçekleştirebilecek kapasitedeki lojistik firmalarını tercih ediyoruz. Tek çatıda tüm işlemlerin yapılıyor olması ve uluslararası temsilciliklerinin yaygın olması seçimde öncelikli kriterimizi oluşturmaktadır. ÇALIŞTIĞIMIZ LOJİSTİKÇİLER ÜRÜNLERİMİZİ GEVENLİ ŞEKİLDE TAŞIYORLAR... Çalıştığınız lojistik firmasından memnun musunuz, Çalıştığınız lojistik firmaları size ne gibi katma değerler, çözüm ortaklıkları sunuyor? Çalıştığımız firmalardan gayet memnunuz. Ürünlerimiz uygun taşıma alternatifleriyle zamanında müşteriye ulaşıyor. Bir diğer önemli husus da ürünlerimizin güvenli şekil- de taşındığına inanıyoruz. Lojistik firmalarından genel olarak beklentileriniz nelerdir, firmalar bu beklentileri yeterince karşılıyor mu? Ürünü güvenilir ve zamanında taşımaları, farklı alternatifler ışığında en uygun fiyatı sunabilmeleri ve problemlerle karşılaştığımız zaman gerekli çözümü üretebilmeleri beklentilerimizin başında geliyor. Çalıştığımız firmaların bu beklentileri karşıladığına inanıyoruz. LOJİSTİK FİRMALARININ GENİŞ DAĞITIM AĞI VE ACENTALARININ OLMASI BİZLERE AVANTAJ SAĞLIYOR... Lojistik firmaları ihracat işinizde özellikle ne ifade ediyor. Lojistik firmalarının artılarını ya da eksilerini anlatır mısınız? Dünyanın birçok ülkesine ihracat yapıyoruz. Çalıştığımız firmaların geniş dağıtım ve acenta ağı olması bizim için en büyük artı. Bu durum, ürünü yolladığımız ülkelerde ürünlerimizin gideceği yere güvenilir şekilde ve zamanında ulaşmasını sağlıyor. Bunun yanında zaman zaman sevkiyat tarihlerinde bazen de ellerinde olmadan yaşanabilecek olan gecikmeler ise eksi kısımlardır. İhracatın artmasında lojistik firmaların önemi çok büyük. Çoğu ihracat bağlantılarımız taşıma ücretleri ve teslim sürelerinin uzunluğu gibi sebepler yüzünden gerçekleşemeyebiliyor. Tarafımıza sunulacak olan uygun ücretler ve hızlı taşıma alternatifleri, daha fazla ihracat yapmamıza destek olacaktır. 45 Ekim ayı ihracatı rekor kırdı TİM verilerine göre ekim ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,7 artışla 12 milyar 598 milyon dolar oldu. Böylelikle Cumhuriyet tarihinin en yüksek ekim ayı mal ihracatı gerçekleştirilmiş oldu. T ürkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, ekim ayı ihracat rakamlarını Kırklareli’nde açıkladı. TİM verilerine göre ekim ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,7 artışla 12 milyar 598 milyon dolar oldu. Böylelikle Cumhuriyet tarihinin en yüksek ekim ayı mal ihracatı gerçekleştirilmiş oldu. TİM’in açıkladığı verilere göre ilk 10 ayda ihracat yüzde 5,6 artışla 131 milyar 140 milyon dolar oldu. Türkiye’nin son 12 aylık ihracatı ise yüzde 5,3 artışla 158 milyar 516 milyon dolara yükseldi. Ekim ayı mal ihracatı Cumhuriyet tarihinin en yüksek ekim ayı mal ihracatı olarak gerçekleşti. Senenin ilk 10 ayındaki toplam ihracat ise yüzde 5,6 artışla 131 milyar 140 milyon dolar oldu. İhracat rakamları toplantısında konuşan TİM Başkanı Büyükekşi, Trakya’nın incisi Kırklareli’nin 2013 yılında 155 milyon dolar ihracat yaptığını hatırlatarak, teşvikte 2. bölge kapsamında olan kente yatırım yapmaları için işadamlarına çağrıda bulundu. Dünya ekonomilerinden yavaşlama sinyalleri gelmeye devam ediyor Mehmet Büyükekşi, küresel ekonomik veriler hakkında da değerlendirmelerde bulundu. İkinci çeyrek itibarıyla dünya ekonomilerinden yavaşlama sinyalleri geldiğini belirten Büyükekşi, bunun üç ana nedenini AB’nin tekrar resesyona girme endişesi, hızla artan jeopolitik riskler ve FED etkisi nedeniyle gelişmekte olan ülkelerdeki kur ve faiz dalgalanmaları olarak açıkladı. Dünyanın birçok ekonomisin- de 4.çeyrek güven endekslerinin de pek olumlu olmadığını açıklayan TİM Başkanı, “Dünya Ticaret Örgütü sene başında yüzde 4,5 olan ticaret hacmi artış beklentisini eylülde yüzde 3,1 olarak revize etti. Öte yandan Avrupa bölgesindeki duraklama sinyallerini yakından takip ediyoruz. Çünkü bu sene AB’ye ihracatımız son derece iyi gidiyor. Alınacak önlemlerle, 2015 yılında ihracat hedeflerine ulaşmada AB belirleyici olacak” dedi. ÖNE ÇIKAN RAKAMLAR Ekim ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,7 artışla 12 milyar 598 milyon dolara yükseldi. Ekim ayında Cumhuriyet tarihin en yüksek ekim ayı mal ihracatı gerçekleştirildi. İlk 10 ayda ihracat yüzde 5,6 artışla 131 milyar 140 milyon dolar oldu. Son 12 aylık ihracat ise yüzde 5,3 artışla 158 milyar 516 milyon dolara yükseldi. Ekim ayında en fazla ihracatı, 1 milyar 713 milyon dolarla otomotiv sektörü yaparken, kimyevi maddeler ve mamulleri sektörü, 1 milyar 508 milyon dolar ihracat ile ikinci sırada, hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü ise 1 milyar 503 milyon dolar ihracat ile üçüncü sırada yer aldı. En fazla ihracat artışını yüzde 267 ile gemi ve yat, yüzde 91 ile tütün ve yüzde 70 ile mücevher sektörleri yakaladı. En fazla ihracat yapılan ilk 5 ülke sırasıyla Almanya, İngiltere, Irak, İtalya ve ABD oldu. Almanya’ya ihracat yüzde 11 artarken; İngiltere’ye ihracat yüzde 6, İtalya’ya ihracat yüzde 9, ABD’ye ihracat ise yüzde 27 arttı Irak’a ihracat ise yüzde 23 geriledi. En fazla ihracat yapılan 30 ülke arasında en yüksek ihracat artışı yüzde 79 ile Mısır’a gerçekleşti. Mısır’ı yüzde 72 artışla İran ve yüzde 48 artışla Kanada takip etti. Ekim ayında ihracat artışında öne çıkan ülkeler şöyle oldu; Ekim’de Umman’a ihracat yüzde 348 artarken, Peru’ya yüzde 228 ihracat artışı yakalandı. AB’ye ihracat yüzde 8 artarken, Orta Doğu’ya yüzde 3, Afrika’ya yüzde 13 arttı. En fazla ihracat yapan ilk 10 il arasında ihracatını en fazla artıran il yüzde 16 artış ile Denizli oldu. Denizli’yi yüzde 11 artış ile İstanbul ve Mersin takip etti. Kırklareli’nin Ekim ayı ihracatı yüzde 79 artarak 26 milyon dolara, ilk 10 aylık ihracatı ise yüzde 59 artarak 219 milyon dolara yükseldi. Kasım 2014 46 MAKALE 500 milyar dolarlık ihracat hayal mi gerçek mi? Şerafettin Aras UND Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gerçekçi olmak gerekirse, eski zamanlara nazaran daha uzun soluklu planlar yapabilmekle beraber, günümüz koşullarında ve sektörümüzün konuları kapsamında 10 sene sonrası için hedef koymaktan çok temennide bulunmak, hali hazırda daha uygun bir yaklaşım olur. Devletimizin deklare ettiği hedefleri tabii ki önemsiyor ve ilgiyle takip ediyoruz. Dileğimiz, bunların adım adım hayata geçirilmeleri ve bizlerin de her adımda uygun pozisyonu alarak, Cumhuriyetimizin 100. yılına devletimizle birlikte dünyanın en güçlü ekonomilerinden birinin lojistik sektörü olarak ulaşmamızdır. Yarım trilyon dolarlık ihracat hedefi, lojistiğimizi bu ölçeklerde ticaret yapan ülkelerin lojistiğinin seviyesine getirmeden zaten bir hayalden öteye geçemez. Hedefe ulaşmak için ne yapılacaktır? Mal (ve hizmet) üretilecek ve satılacaktır. O halde, satılan mal üreticinin kapısından zamanında alınacak, muhafaza edilecek, sevkiyatı planlanacak, taşınacak ve neticede satın alanın tayin ettiği yerin kapısına zamanında teslim edile- Kasım 2014 cektir. Buna kısaca lojistik diyoruz ve hedef yolunda nasıl bir kilit rol oynayacağını daha fazla anlatmak gerekmiyor. Peki, bu işler nasıl olacaktır? Türkiye, çok önemli bir kavşakta yer alıyor fakat içinde bulunduğumuz bölgede savaş, kargaşa bol. Suriye ve Irak’ta yaşananları endişe ve üzüntüyle izliyoruz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarları Türkiye için önemli olduğu kadar da sorunlu. Lojistikçiler olarak global ölçekte vuku bulan siyasi gelişmelere paralel cereyan eden ekonomik hadiselere müdahil olmamız ve bu hadiselere yön vermemiz elbette mümkün değil. Bizlere ancak izlemek, akılcı öngörü ve çıkarımlarda bulunmak, bunların doğrultusunda stratejiler geliştirmek düşer. Lojistikçinin işi müteşebbisin işine bağlı olup, dolayısı ile ticareti hareketli ve güvenli olan yerdedir. Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı 10. Kalkınma Planı kapsamında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Kalkınma Bakanlığı’nın koordinasyonlarında uygulanacak olan “Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı”, bize vizyon hedefine giden bir yol haritası sunmaktadır. Programın ana amacı ülkemizin lojistikteki uluslararası konumunun güçlendirilmesi, sanayi ürünlerinin toplam maliyeti içindeki lojistik maliyetinin azaltılması ve nihai ürünlerin tüketim pazarlarına ulaşım süresinin kısaltılması olarak özetlenebilir. Ülkemizin global lojistik performans endeksindeki 30. sıradaki konumunun, önümüzdeki ilk 5 yıl içinde ilk 15’in arasına çekilmesi hedeflenirken, bu girişimlerin başlangıç hamlesini bu yol haritasını önüne alarak çalışmalara başlayacak bir “Lojistik Koordinasyon Kurulu” oluşturmak olacaktır. WEF (Dünya Ekonomi Forumu) “Küresel Rekabet Gücü 2013-2014 Endeksi”ne baktığımız zaman 148 ülkenin 100’den fazla alt kriter üzerinden değerlendirildiğini görüyoruz. Ulusal gelişimin önündeki engelleri ve kullanılması gereken avantajları net rakamlarla ortaya koyan rapor 148 ülkeyi rekabet gücü açısından sıralıyor. İsviçre 1. sırada (ve ülkemiz 44. sırada). Derneğimizin 2013 yılı sektörel raporunda da ifade edildiği gibi, İsviçre’de mükemmel seviyede işyerinde eğitim ya da yerinde öğrenme fırsatları oluşturulmuş. İş dünyasında üretkenlik son derece yüksek ve en son teknolojileri benimsemeye hem vatandaşların, hem de özel sektörün pro-aktif eğilimi olması, üretkenliği perçinliyor. Ayrıca ülkede işçi-işveren çıkarlarının dengelenmesi ve kamu kuruluşlarının etkin ve şeffaf çalışması da İsviçre’nin küresel rekabette 1 numara olmasının temellerini atıyor. Sektör olarak 47 bundan çıkartacağımız dersler var, bunlara aşağıda da değineceğiz. Yİne derneğimizin raporunda belirtilen “500 Milyar Dolar İhracat Hedefinin Lojistiğinin ‘Ortak Akıllı’ Tasarımı Projeleri” başlığı altında sıralanan birçok projeden ben şu 15 tanesini çok önemsiyorum. Transit serbestisi hakkının takipçisi olup bunu elde edene kadar mücadele Mevzuat konusunda bakanlıklar arası eşgüdümün artırılması, Mevzuatın güncel ihtiyaçları karşılar hale getirilmesi, İntermodal taşımacılığın geliştirilmesi Sınır ve iç gümrüklerdeki bekleme sürelerinin azaltılması, Ortak transit, E-TIR sistemlerine tam entegrasyon, Taşımacılık şirketlerinin lojistik hizmet sağlayıcısı haline gelmesi, Sektörde Ar-Ge’ye ve inovasyona yatırım yapılmasının kolaylaştırılması BM Konvansiyonlarına taraf olma, olunanlara uyum, Sorun yaşanan ülkelerle ilgili KamuSTK koordinasyon grubu kurulması, lobi faaliyetleri, Mesleki yeterliliklerin tanımlanması, geliştirilmesi, Sektörel mevzuatın eşitsizlik yaratmayacak şekilde düzenlenmesi, Gümrük Kanunu revizyonu Yurtdışındaki haksız uygulamalar için resmi şikayet mekanizması Sektörel İş Kanunu’nun hazırlanması. Sektörümüzdeki sorunları iki başlık altında toplayabiliriz Eğer vizyon 500 milyar dolarlık ihracatın (ve karşılığındaki ithalatın) lojistiğine talip olmaksa, bu başlıklardan hareketle sektörün önümüzdeki 9 yıl içerisinde halledilmesi gereken sorunlarına bakmak gerekiyor. Bunları iki ana başlık altında toplayabiliriz: 1.) Dışarıdaki sorunlar 2.) İçerideki sorunlar Dışarıdaki sorunlar, genel anlamda yukarıda önemle belirttiğim 15 projenin kapsamında da bulunuyor. Bir noktadan sonra sektör mensupları olarak gücümüzü aşan mahiyette oldukları için, bunların detaylarına girmek yerine elimizin altında halledilmeyi bekleyen içerideki sorunları mercek altına almamız daha yerinde olacaktır. Fakat dışarıdaki sorunların en başında gelen geçiş belgesi kotalarına kısaca değinmeden geçemeyece- ğim. İkili taşıma kotaları, adil ve makul şartlarla müzakere edilebilir olmakla beraber, Türk plakalı araçların transit geçişlerinin de kotaya tabi tutulması her şeyden önce 2013 Aralık ayında Bali’de aralarında AB ülkelerinin de bulunduğu 159 DTÖ üyesi tarafından parafe edilen “Ticareti Kolaylaştırma Anlaşması”nın 11. maddesine konu olan “Transit Serbestisi”nin ihlali anlamına gelmektedir. Uluslararası Taşımacılar Derneği (UND) olarak da AB üyesi ülkeler üzerinden yapılan transit taşımalarda Türk araçlarına yönelik olumsuz ayrımcı uygulamaları çürütme çabalarımıza temel teşkil eden bu maddeyi, kazanımlarımızı elde edinceye kadar sürekli gündemde tutmamız gerekiyor. Ana tezimiz; “İkili taşımalar, ilgili ülkeler arasında geçerli olan anlaşmaların özel hükümleri ile düzenlenebilir. Ancak transit, evrensel bir hak ve coğrafi sorumluluktur. Bu hak, ikili anlaşmaların kapsamı dışında ve üzerinde değerlendirilmelidir.” Hukuki düzenlemelerimizden kaynaklı iç sorunlar İçerideki sorunlar ise, lojistik sektörünün kendisinin ve tabi olduğu hukuki düzenlemelerin sorunlarından oluşuyor. Sektör son derece hareketli ve ortama uyumlu bir tabiat arzediyor. Örneğin; taşıma sayısının artmasına rağmen bariz şekilde ve sürekli azalan TIR Karnesi kullanımı, sektörün NCTS’i hızla benimsediğinin en somut göstergelerinden biri. Demek ki düzenlemeler ön açıcı ise, sektörümüz onyılların alışkanlıklarını kolayca terkederek bu düzenlemelerden azami şekilde faydalanmayı ba- şarabiliyor. Burada en büyük handikap, nitelikli iş gücü olarak karşımıza çıkıyor. Meslek hayatlarının başlangıcında branş olarak uluslararası ticareti tercih eden yetenkli ve becerikli gençler çoğunlukla maalesef lojistik sektörünü değil, dış ticaret ile iştigal eden sair sektörleri tercih ediyorlar. Sebep gayet basit; bu sektörlerde kurumsallık daha yaygın ve oturmuş durumda. Lojistik sektörünü tercih eden azınlık da sektörün kurumsallığa en azından yakın durmayı başarabilen en büyüklerini dikkate alıyor, ki bunların sayısı (yabancı global markalar hariç) birkaç taneyi geçmiyor. Böylece karşımıza bir kısır döngü çıkıyor. Sektörde kurumsallaşma yaygınlaşacak ki, nitelikli gençler sektörü tercih etsinler, nitelikli gençler sektörü tercih edecekler ki, sektörde kurumsallaşma yaygınlaşsın ve bu böylece karşılıklı evrilip, sektör, kadrolarıyla birlikte vizyonun gerektirdiği niteliğe ulaşsın. Bu nasıl olacak? Kolay değil, zira tabir caizse döngüyü tetikleyecek “ham madde” kıt. Şöyle ki; günümüzde uluslararası ticaretin tekliften teslimata kadar her aşaması, global ölçekte İngilizce üzerinden yürütülmektedir. Hoşumuza gitsin veya gitmesin “de facto” (durum) tartışmasız budur. Dolayısı ile sektörün nitelikli elemanında aranacak en başta gelen beceri, yeterli seviyede sözlü ve yazılı genel ve sektörel İngilizce bilgisidir. Hal böyleyken, Dünyanın önde gelen yabancı dil eğitim kuruluşlarından English First’ün 2011 raporunda yer alan “Milli Dili İngilizce Olmayan Ülkelerin İngilizce Yeterlilik Endeksi”nde ülkemiz, 44 ülke arasında 43. sırada yer almaktadır (sonuncu Kazakistan). AB ülkelerinin hepsinin çok açık arayla arkasında yer aldığımızı belirtmeme Kasım 2014 48 MAKALE gerek yok sanırım. Üniversitelerden mezun olan öğrenciler... Dil konusu böylece bir yana, son yıllarda açılan dış ticaret ve lojistik meslek/yüksek okullarını bitirmiş gençlerimiz, görüldüğü kadarı ile bazı harcıalem bilgiler dışında sektörel pratik bakımından hiçbir donanıma sahip olmadan mezun ediliyorlar. Okullar böyle de, staj gördükleri şirketler daha mı iyi? Stajyer, en azından orta düzey yönetim kadrosu tarafından bire bir ilgi gösterilmesi gerekirken, alt kadroların yardımcılığına terk edilirse olacağı budur. Biraz önce bahsettiğim “Küresel Rekabet Gücü” şampiyonu İsviçre’deki işyerinde eğitim ve yerinde öğrenme imkanı seviyesini hatırlatayım. Görüldüğü gibi sektörün nitelikli iş gücü handikapını aşması kolay değil, hatta pek zor. Zira sorun sektörelden ziyade hem temel eğitim, hem yükseköğretim, hem de genel kültür seviyeleri bakımından milli bir sorun gibi duruyor. Sorunu irdelemeye başlarsak konu çok başka kulvarlara taşınacağı için burada bu kadarını ifade etmem yeterli olacaktır. Çok paramız olup, en modern tesislere, araçlara, gereçlere, teknolojilere sahip olabiliriz. Fakat hepsinin toplam değeri, ancak onları kullanan kadrolarımızın becerileri kadar olacaktır. Şimdilik bu basmakalıp tespiti tekrarlamış olalım ve içerideki hukuki düzenlemeler faslına geçelim. İlgili mevzuat bir diğer iç sorun olarak karşımıza çıkıyor İçeride halledilmesi gereken sorunların diğer bir ayağını ilgili mevzuat teşkil ediyor. Malumunuz, Türk Ticaret Kanunu büyük ölçüde revi- Kasım 2014 ze edildi. Taslak halindeyken tartışmaya açılmasından ve son şeklinde sektörümüzle ilgili bölümlerinin mümkün olduğu kadarı ile uluslararası konvansiyonlarla uyumlu hale getirilmesinden memnuniyet duyduk. Bunun yanında 10 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe giren “Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması” başlıklı yönetmelikle sektöre çağ atlatıcı bazı imkanların kapısı aralandı. Onyıllardır Avrupa ülkelerinde imrenerek izlediğimiz “Yetkilendirilmiş Yükümlü, Yerinde Gümrükleme, İzinli Gönderici...” gibi uygulamaların ülkemizde de en azından yasal altyapıya kavuşması bizleri heyecanlandırdı. Bu uygulamalar henüz pek ham bir durumda olmakla beraber, vizyon hedefi sürecinde sektör-devlet dialogu ile yeterli olgunluğa ulaşacaklarını umuyoruz. Gel gelelim halihazırdaki günlük iş hayatımızla ilgili olarak böyle iyimser ifadeler kullanabilmekten maalesef pek uzağız. Mevzuattan referanslar vererek laf kalabalığı yapmak istemiyorum, konuya vakıf olanlar bunları zaten bileceklerdir. Bazı örneklerden özetlemek gerekirse, devletimiz: Türkiye’de mukim A firmasının çekicisi ile Türkiye’de mukim B firmasının römorkunun yurt içinde taşınmasını yasaklıyor. Fakat yabancı ülkelerde kayıtlı olup limanlarımıza gelen römorkları aynı A firmasının yurt içinde dilediğince taşımasına izin veriyor, milli nakliyecilerimizi işbirliğinden men ediyor, yabancılara imtiyaz tanıyor, Yabancı taşıtların, fatura muhatabı 3. ülke olmakla beraber taşıması taşıtın kendi ülkesine/ülkesinden olan taşımalarını 3. ülke taşıması olarak nitelendiriyor, geçerli ikili ta- şıma izni belgelerini kabul etmiyor, uluslararası camiayı hayrete düşürüyor, aslında kendi müteşebbisimizi ve mütekabiliyet esası sebebi ile milli filomuzu mağdur ediyor, üstelik bundan dolayı kendi mahkemelerimizde mahkum oluyor ve hala bu yanlışında inat ve ısrar ediyor, İtfaiye raporu ile yandığı ya da polis raporu ile çalındığı tevsik edilen geçiş belgesini sıradan zayi işlemine tabi tutuyor, mücbir sebep tanımıyor, taşımacıya ceza puanı/ para cezası tahakkuk ettiriyor, bundan dolayı gene kendi mahkemelerimizde mahkum oluyor ve hala bu yanlışında inat ve ısrar ediyor, Sınır kapısında görevli memurun basit bir hatası sebebi ile oluşan yanlış ya da eksik kayıtların ancak yazışma yolu ve merkezi irade ile düzeltilmesine izin veriyor, bu arada taşımayı yapan araca günlerce sürebilen yazışmaların neticesini bekletiyor, Gümrüklere sunulan beyanlardaki bir bakışta anlaşılacak kadar basit tapaj, takdim-tehir hatalarının bile düzeltilmesi ve beyan sahibinin “aklanması” için mahreç ülkelerin resmi makamlarından tasdikli özür beyanlarını şart koşuyor, Karayolu taşımacılarından Dünya’da eşi-benzeri bulunmayan meblağlarda yetki belgesi ücretleri talep ediyor, Sınır kapılarında beyan farklılığı tespit ederse taşımacıyı en ağır şekilde cezalandırıyor, fakat tespite uğramadan iç gümrüğe ulaştığında ibra ediyor, Tek başına bırakıldığı yerden çekici araç olmaksızın 1 santim bile hareket edemeyecek olan treyleri, geçiş belgesi tahsisinde sanki nakliyeyi icra eden unsur olarak ele alıyor, daha bunun gibi neler neler... İstanbul’umuzun sadece yarısı kadar nüfusu ile 230 milyar dolarlık ihracat yapan İsviçre’nin lojistikçileri bunları dinleselerdi acaba ne düşünürlerdi diye sormadan edemiyor insan. Bu soruyu devlet ve sektör olarak kendimize her gün bıkmadan, usanmadan sorup, bir an önce cevabını verip, gereğini hayata geçirmeden 2023 vizyonunu gerçekleştirmemiz asla mümkün olmayacaktır. Ne 500 milyar dolarlık ihracat, ne de bunun lojistiği... Hepsi hayal olarak kalmaya mahkumdur. 49 Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı” nasıl okunmalı? Yrd.Doç.Dr.A.Özgür Karagülle İstanbul Üniversitesi Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu Türkiye ekonomisinin küresel ekonomik sistem içinde değişime ayak uydurması ve sanayi-ekonomi temelli bir ivme kazanarak önde gelen ekonomiler arasında yer alması amacıyla oluşturulan reform paketi, ülkemizin çeşitli sektörlerine yönelik ihracat, büyüme ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasını hedeflemektedir. Sürdürülebilir kalkınma işletmelerin, sektörlerin ve ülke ekonomilerinin en stratejik hedefi bir nevi temel misyonudur. Bu hedefe ulaşmak için izlenecek strateji ve politikaların ortak bileşeni ise lojistik sektörü ve lojistik firmalarıdır. Türkiye’nin jeo-politik konumundan kaynaklanan fırsatını güçlü bir avantaja dönüştürmesinin temel koşulu lojistik sektörünün diğer sektörlere stratejik bir ortak olarak destek ve kaldıraç görevi yapmasıdır. Katılımcıları arasında ULAKDER Kurucu üyelerinin de bulunduğu 10. Kalkınma Planı’nın “Lojistik Hizmetlerinin Geliştirilmesi Özel İhtisas Komisyonu”nun çalışmalarının çıktılarının da yer aldığı “Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı” eylem planı da lojistiğin öneminin kavrandığının, lojistiğin diğer sektörlerin başarısı için kilit bir rol üstlendiğinin bir kanıtıdır. Türkiye’nin uluslararası ve küresel lojistikteki konumunun güçlenmesi, lojistik faaliyetlerin daha ekonomik, verimli ve etkin şekilde icra edilmesi hedefiyle bir dizi iyileştirme hedefleyen eylem planı, lojistik sektörünün devletimizin ihracat hedeflerine ulaşması için altyapı sağlayacak, sektörlerimize daha rekabetçi olma fırsatı sunacak faaliyetlere odaklanmaktadır. Lojistiğin temel fonksiyonu olan taşımacılık üretilen ürün ya da hizmet- ten bağımsız olarak mutlaka ihtiyaç duyulan bir unsurdur. Taşımacılıktan lojistiğe dönüşümü ise bir kaç başlık altında değerlendirilebilir. Şöyle ki; ticarete konu olan ürünlerin tedarik zincirindeki hareketi, yalnızca taşımaya değil, taşıma, depolama, ambalaj, bilgi ve belge yönetimi gibi lojistik fonksiyonlarına dayanmaktadır. Lojistik yönetiminde egemen olan tedarik zinciri bakış açısı, işletmelere tüm süreci bütüncül bir yapı içinde ele almak, yönetmek ve koordinasyonunu sağlamak üzerine kurulmuştur. Bu nedenle günümüzün çok bileşenli tedarik – üretim-dağıtım alanlarında lojistik fonksiyonlarının entegre bir şekilde yerine getirilmesi rekabet açısından önem kazanmıştır. Diğer yandan Avrupa Birliği’nin bu alandaki manifestosu olarak adlandırılabilecek Beyaz Kitap da bu yönde bir dönüşümü öngörmektedir. Türkiye ekonomisinde on yıllardan beri önemli önemli rollar üstlenen taşımacılık işletmeleri de böyle bir dönüşümün gerekliliğini yakın geçmişte fark etmiş ve bu alanda eğitimli iş gücünün eğitilip sektöre kazandırılması amacıyla lisans ve ön lisans düzeyinde eğitim kurumlarının kurulması için öncülük etmiştir. Bu öncülüğün en somut ve güzel örneği UND’nin öncülüğünde bir konsorsiyumla kurulması için çalışmalar yapılan ve yine sektörün önde gelen STK’ları ve işletmeleri tarafından pek çok yönden desteklenen İstanbul Üniversitesi Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu’dur. Bu model, benzerleri için örnek olmuş ve günümüzde sayıları onlarla ifade edilen eğitim kurumları, yine benzer oluşum ve kurumlarca desteklenerek sektörün ihti- yaç duyduğu insan kaynağının eğitiminde önemli yol alınmıştır. Bu bakış açısından hareketle ekonominin en üst düzeyinde gündeme gelen bu dönüşüm ihtiyacı yıllar öncesinde lojistik sektörü tarafından hissedilmiş ve bu alanda ilk adımlar atılmıştır diyebiliriz. Lojistiğe ilişkin süreçlerin etkinleştirilmesi ve yeniden yapılanmasında görev alacak, gelecekte sektörü yönlendirecek kişilern eğitiminin yanı sıra üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde araştırma ve geliştirme faaliyetleri, ortakl çalışmaların bir yandan akademik hayatı zenginleştirmesi diğer yandan sektördeki firmaları geliştirmesi yönünde çabalarla Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Eylem Planı’nda başarıyı artırmak mümkün olacaktır. Unutulmamalıdır ki, bir sektörde söz konusu olan değişimi sağlayacak faktörlerin en başında insan kaynağı ve bu kaynağın yetkinliği gelmektedir. Orta vadede Türk lojistik sektörünün arzu edilen düzeye yükselmek için yapacağı hamle, bu alanda eğitim ve araştırma faaliyeti yürüten akademik kuruluşlarla bu alanda faaliyet gösteren, yalnızca günlük yaptığı işi değil startejik bakış açısına sahip olarak sektörü ve diğer paydaşlarını da düşünen taşımacılık ve lojistik işletmelerinin birlikteliğinde olmalıdır. Bu aşamada başarı için kritik olan, kamu – özel sektör tüm paydaşların ortak vizyon ve kararlılıkla harekete geçmesi, işbirliği imkanlarının artması ve lojistiğin stratejik önemine yönelik bilincin tüm sektörlere anlatılmasıdır. Böylelikle zorunlu olan bir dönüşüm, ülke ekonomisi, sektör ve sektördeki işletmeler için stratejik bir hamle yapma fırsatı haline gelebilir. Kasım 2014 50 LASTİK Kış lastiği genelgesi yenilendi! K arayollarında 1 Aralık tarihinden itibaren uygulanmaya başlayacak olan kış lastiği zorunluluğu ile ilgili bazı konular bir genelgeyle yeniden düzenlendi. Lastik Sanayicileri ve İthalatçıları Derneği LASİD, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yayınlanan yeni genelgeyle yapılan değişikliklere dikkat çekti. Buna göre; kış lastiği yeniden tanımlandı, ticari araçlarda tüm lastikler için 4 mm diş derinliği aranacak. Römorklarda ise kış lastiği zorunlu olmayacak. Binek otomobiller bu kış Kasım 2014 da “kış lastiği takma zorunluluğu” kapsamına alınmadı. Lastik Sanayici ve İthalatçıları Derneği LASİD’den bildirildiğine göre yeni genelgede otomobiller bu kış da zorunluluk kapsamına alınmadı. LASİD Genel Sekreteri Bahadır Ünsal, 10 Kasım 2014 tarihinde yürürlüğe giren genelgede öne çıkan değişiklikleri şöyle değerlendirdi: 1. Yenilenen genelgede kış lastiği tanımı yeniden yapıldı. Buna göre eski genelgenin 1/a şıkkında lastiklerin kış lastiği olduğunun anlaşılması için kullanılan M+S işareti ile birlikte, ‘’ve/veya kar tanesi (snowflake) işareti”nin bulunması da yeterli olacak. Ayrıca buzlu zeminlerde kulanılabilen çivili lastikler de kış lastiği yerine geçecek. 2. Kamyonet, minibüs ve “A” türü yetki belgelerine kayıtlı otomobillerin tüm lastiklerinin kış lastiği olması zorunludur. 3. Kamyon, çekici, tanker, otobüs, minibüs, otomobil ve kamyonet türü araçların lastiklerinin yanağında; a) (M+S) işareti veya b) (M+S) işareti ile birlikte kar tanesi (snowflake) işareti veya c) Sadece kar tanesi (snowflake) işareti aranacaktır. 4. Değişikliklerin en önemlisi ise kamyon, çekici, tanker, otobüs, yarı römork ve römork türü araçlarda lastik diş derinliğinin en az 4 mm olması zorunluluğudur. 5. Diğer önemli değişiklik ise, “yarı römork ve römorkların frenleme tertibatı bulunan dingilleri üzerindeki tüm lastiklerin kış lastiği olması” zorunluluğunun kaldırılmış olmasıdır. 519 TL ceza kesilecek araç lastik değişimine gönderilecek LASİD Genel Sekreteri Bahadır Ünsal, Bakanlık yetkililerince yapılacak yol kenarı denetlemeleri ile ilgili olarak yeni genelgenin koyduğu kuralı şöyle anlattı: ‘’Yol kenarı denetlemelerinde denetçiler, kurallara uygun olmayan araçlara bir idari para cezası karar tutanağı ile ceza kesecek ve araç; denetimle görevli olanlar tarafından lastik değiştirebileceği en yakın yerleşim birimine gönderilecek, yerleşim yerinin adı idari para cezası karar tutanağı üzerinde belirtilecektir.’’ 51 KIŞ LASTİKLERİ YÜK VE CAN GÜVENLİĞİ SAĞLIYOR Sıcaklık 7 derecenin altındaysa kış lastiği takın! Türk Pirelli Ticaret Direktörü Aşkın Bedük, hava sıcaklığının +7 derecenin altına düşmesi durumunda, kış lastiklerinin kullanılması gerektiğini söylüyor. Bedük, “Her yıl karlı ve buzlu zeminde yaklaşık 20 bin adet kaza medyana geliyor. Kış lastikleri +7 derecenin altındaki havalarda ıslak, karlı ve buzlu zeminde meydana gelebilecek kazaların önüne geçmeyi, yaya ve yol güvenliğini sağlamayı kolaylaştırıyor” diyor. Kış lastiklerinin, farklı desen ve kauçuk bileşenleri sayesinde frenleme ve yol tutuşta en iyi performansı sunduğunu söyleyen Aşkın Bedük “Marka, model ve güvenlik donanımına bakılmaksızın, +7 derecenin altındaki hava sıcaklıklarında kış lastikleri kullanılan araçlar, 90 km hızla giderken yaz lastikleri kullananlara göre 5 metre daha kısa fren mesafesinde durabiliyor. Araç kullanıcılarının bu mesafenin hayat kurtaracağını akıllarından çıkarmamalarını diliyoruz” diye konuşuyor. Unutulmaması gereken bir diğer konunun da kış lastiklerinin sağladıkları güvenlik avantajından yararlanabilmek için diş derinliklerinin düzenli olarak kontrol edilmesi gerektiğini belirten Aşkın Bedük, diş derinliklerinin 4 mm’nin altında olmaması gerektiğini belirtiyor. Özellikle geçtiğimiz yıllarda, büyük kentlerde aniden bastıran kar yağışlarının, tüketicilerin lastik bayilerine akın etmesine neden olduğuna dik- kat çeken Aşkın Bedük “Canlarını ve mallarını tehlikeye sokacak durumların önüne geçmek adına kullanıcıların daha dikkatli davranması gerektiğine inanıyoruz. Araç kullanıcılarının kış lastiğiyle ilgili hazırlıklarını önceden yapmaları her anlamda daha avantajlı olacaktır” diyor. Tüm akslarda kış lastiği kullanılmalı Continental’in kamyon ve otobüsler için özel geliştirdiği 3. nesil kış lastikleri üst düzey güvenlik ve yüzde 40’a varan daha üstün çekiş gücü sunuyor. Continental, geçtiğimiz yıl ilk kez pazara sunduğu 3. nesil lastiklerini güvenli sürüş teknolojileri doğrultusunda geliştirmeye devam ediyor. Continental kış sezonunda, kamyon ve otobüslerin tüm akslarında kış lastiği kullanılmasını tavsiye ediyor. Brüt ağırlığı 12 tona kadar veya 12 tondan daha ağır olan araçların kullanıldığı dağıtım şirketlerine yönelik kış lastiği üreten ilk firma olan Continental’in kamyonların ön, çekiş ve treyler akslarına yönelik, 17.5’’ ve 19.5’’ ebatlarındaki jantlarına özel geliştirdiği lastik konsepti yüzde 40’a varan üstün çekiş gücü sunuyor. Kış koşullarında kullanıma uygun görülen lastiklerin gereklilikleri, ge- nelde çekiş aksları ile sınırlı olup, bu lastiklerde M+S etiketine sahip olması aranıyor. Ön, çekiş ve treyler akslarında kullanılacak kamyon lastiklerinde ise gereklilikler daha geniş bir yelpazeye yayılıyor. M+S etiketine sahip standart kış lastiklerinin, kış mevsiminin ıslak, karlı veya buzlu yollardaki tüm koşullarına uygun sürüş sunabilmesi gerekliliğinden yola çıkan Continental, lastiklerinde yalnızda M+S’e değil, “Üç Zirveli Dağ İçerisinde Kar Tanesi” (3PMSF) sembolüne de yer veriyor. Ön akslar için üst düzey manevra becerisi ve yanal hareket, çekiş aksları için ise üst düzey çekiş ve frenleme kuvveti önem taşırken; treyler aksları için de viraj alma ve frenleme sırasında üstün yol tutuşu sunması aranıyor. Continental’in tüm bu akslara uygun kış lastikleri, standart lastiklere kıyasla yüzde 40’a varan çekiş gücü sunarken, karlı zeminde 50km/s hızda yapılan frenlemeleri 10 metre kısaltıyor. Kasım 2014 52 DEPOLAMA Dünya devleri İstanbul’u lojistik üs yapmayı planlıyor JLL Türkiye’nin “Avrupa Lojistik ve Sanayi Eğilimleri Kullanıcı Araştırması” raporuna göre, Batı Avrupa ülkeleri araştırmanın dışında bırakıldığında, EMEA Bölgesi’nde Türkiye, Rusya’dan sonra ikinci en fazla büyüyen lojistik pazarı oluyor. Önümüzdeki beş yıl içinde, Türkiye lojistik pazarının yüzde 48 büyümesi beklenirken endüstriyel pazarın yüzde 26 büyümesi planlandığını açıklayan JLL Türkiye Ülke Başkanı Avi Alkaş, 2023 hedeflerine paralel olarak birçok dünya markasının İstanbul’u lojistik üs yapma planları olduğunu ve bu doğrultuda kendilerinden yardım istediklerini dile getirdi. Kasım 2014 53 JLL Türkiye, bir basın buluşması düzenleyerek lojistik sektörü trendlerini değerlendirdi. Sanayi ve Lojistik Birimi ile lojistik sektörünün nabzını tutan JLL Türkiye, Araştırma Departmanı’nın hazırladığı “Türkiye Ticari Gayrimenkul Pazarı Görünümü” raporunda yer alan lojistik sektörü gayrimenkul piyasasına dair verileri sundu. İstanbul ve Kocaeli en çok tercih edilen bölgeler JLL Türkiye Sanayi ve Lojistik Birimi verilerine göre, 2013 yılının ikinci yarıyılı itibariyle 7 milyon metrekare olan İstanbul ve Kocaeli bölgesindeki toplam lojistik arzının, 2014 yılı birinci yarıyılında 7,6 milyon metrekareye ulaştığı görülüyor. Pazardaki kullanılabilir stoka ve kur dalgalanmalarına rağmen, 2014 yılı lojistik sektörü birincil kira değerleri metrekaresi 6,5-7 dolar seviyeleri aralığında seyrediyor. JLL Türkiye’nin “Türkiye Ticari Gayrimenkul Pazarı Görünümü Raporu” verilerine göre 2013 yılının ilk yarıyılında İstanbul ve Kocaeli bölgesinde 259.799 metrekare işlem gerçekleştirilirken, 2014’ün ilk yarıyılında gerçekleşen işlem büyüklüğü 373.523 metrekare oldu. Bu kapsamda 2014 yılında yapılan kiralama işlemleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 44 oranında ar- Yurtiçi Yük Taşımacılığı 2023 Ton-km yurtiçi yükler Karayolu Demiryolu Havayolu Denizyolu Boru Hattı Pay 2011 2023 60,0 80,6 15,0 4,8 1,0 0,4 10,0 2,7 14,0 11,5 2023 Öngörüler & Hedefler/Dolar Nüfus 84.5 M Dış Ticaret Hacmi 1.1 trilyon İthalat 500 milyon İhracat 600 milyon Yurt İçi Ticaret Hacmi 1.19 milyar GSYH 1.7 - 2.0 trilyon Küresel Ekon. Sıralam ası 10. Loj. Sektör GSYH Payı 10-12% Loj. Yıllık Büyüme Oranı 10-15% Loj. Altyapısı 6x Loj.Performans Indeksi 10. İstanbul – Kocaeli Lojistik Dep. (m2) Mevcut Stok 7.648.082 İnşa at Halinde 617.861 Proje Halinde 2.582.916 Lojistik Depo Boşluk Oranı İstanbul Avrupa 13,1% İstanbul Anadolu 9,2% Kocaeli 8,5% Toplam 10,5% Kasım 2014 54 DEPOLAMA tış gösterdi. Tesis büyüklüğü açısından 20 bin metrekare ile 50 bin metrekare arasında alan sağlayan lojistik tesisler verimlilik ve işletme karlılığı açısından Türkiye lojistik pazarı kiralama işlemlerinde en fazla tercih edilen alan aralığı olarak öne çıkıyor. Birincil lojistik pazarları olan İstanbul ve Kocaeli’ye olan ilgi, A sınıfı lojistik arzına yönelik büyüyen taleple birlikte, 2014 yılının birinci yarıyılında daha da artıyor. Avrupa Yakası’nda Hadımköy ve Esenyurt, Asya Yakası’nda Kurtköy ve Tuzla, Kocaeli’nde ise Çayırova-GebzeDilovası aksı en çok tercih edilen bölgeler olarak öne çıkıyor. Bu bölgelerin 3. Köprü, Kuzey Çevreyolu ve İzmit Körfez Geçiş Köprüsü projeleriyle birlikte, önümüzdeki dönemde önemini daha da arttıracağı öngörülüyor. JLL Türkiye Ülke Başkanı Avi Alkaş, lojistik altyapısının öneminin 2023 hedeflerine ulaşmasında çok büyük rolü olacağını dile getirdi. “Türkiye sadece mal ihraç etmek zorunda değil hizmet de ihraç edilmek zorunda. Çinlilerden sonra dünyada inşaat sektöründe ikinci olduk” diyen Alkaş, 2023 hedeflerine paralel olarak birçok dünya markasının İstanbul’u hub olarak kullanılması yönünde kendilerine başvurduğunu dile getirdi. Türkiye’ye gelişmiş teknolojilerin gelmesi için önemli bir köprü görevi de üstlendiklerini anlatan Alkaş, tedarik zincirin de lojistiğin daha modern yapılmasını sağladığını dile getirdi. Denizyolu ve demiryolu 3 kat büyüyecek JLL Türkiye Ofis ve Lojistik Hizmetleri Yardımcı Direktörü Gün Gökkaya ise şöyle konuştu: “Hükümetin 2023 planı ile bizim projemiz ölçüşüyor. Birçok lojistik köyün gelişimine de katkılar sunmaya başladık. Hükümetin 2023 hedeflerinin gelişmesi için denizyolunun ve demiryolunun 3 kat büyüyeceği öngörülüyor. İstanbul, bölgenin lojistik ve iş merkezi haline geliyor. JLL Sanayi ve Lojistik Müdürü Muharrem Çay ise İstanbul ve Kocaeli’nde yaptıkları saha araştırmaları sonucunda depolaşmanın Kurtköy-Dilovası ve Hadımköy- Kasım 2014 Esenyurt hatlarında yoğunlaştığını kaydetti. Türkiye’de depo arsa maliyetlerinin çok yükseldiğin işaret eden Çay, Almanya ile Türkiye’deki depo fiyatlarının başa baş gittiğini söyledi. “Türkiye’de depolarda en ideal yükseklik 12.5 metre. Türkiye’de yatırımcılar 12.5 metreden yüksek olan yatırımları tercih etmiyor. Hem inşaat maliyeti artıyor, hem de kullanılan ekipman yatırımı artıyor.” diyen Çay, depolama alanında kiralama ve satışın dışında en verimli depoların tasarımı konusunda da hizmet verdiklerini söyledi. 55 “Türkiye’nin IMF’deki oy gücü artacak” IMF İcra Direktörü Çanakcı, “Türkiye, İcra Direktörleri Kurulu’nda doğrudan temsil edilmesiyle birlikte gelişmelere çok daha aktif bir şekilde yön verebilecek” dedi. Uluslararası Para Fonu (IMF) İcra Direktörlüğü görevini kısa süre önce devralan İbrahim Çanakcı, bu pozisyonunun Türkiye’nin uluslararası arenadaki görünürlüğü açısından önemli bir kazanım olduğunu vurgulayarak, “Türkiye, İcra Direktörleri Kurulu’nda doğrudan temsil edilmesiyle birlikte küresel ekonomideki gelişmeleri çok daha yakından takip ederek, bu gelişmelere çok daha aktif bir şekilde yön verebilecek” dedi. Hazine Müsteşarlığı yaptığı 11 yılı aşkın süre boyunca IMF ile çok yakın çalışarak, kurumun görev alanları ve işleyişine yönelik bilgilere vakıf olma imkanı yakaladığını vurgulayan Çanakcı, Türkiye’nin ilk kez doğrudan temsil edilme hakkı kazandığı IMF İcra Direktörleri Kurulu’nda görev almaktan büyük onur duyduğunu dile getirdi. Müsteşarlık döneminde G20 kapsamında oluşturulan Uluslararası Finansal Mimari Çalışma Grubu Eşbaşkanlığı görevini de yürüten Çanakcı, şöyle konuştu: “Türkiye, İcra Direktörleri Kurulu’nda doğrudan temsil edilmesiyle birlikte küresel ekonomideki gelişmeleri çok daha yakından takip ederek, bu gelişmelere çok daha aktif bir şekilde yön verebilecek daha etken bir konuma sahip oldu. Ayrıca, görevimin Türkiye’nin G20 Dönem Başkanlığıyla aynı dönemde başlamış olmasının da önemli bir avantaj olduğunu dü- şünüyorum. Bu sayede, Türkiye’nin G20 bünyesinde yapacağı çalışmalara IMF’nin sunacağı katkıları daha etkin bir şekilde koordine etme imkanı bulmuş olacağız.” Türkiye’nin IMF’deki oy gücü artacak IMF’nin Orta ve Doğu Avrupa grubu içinde yer alan Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Slovenya, Belarus, Kosova ve Türkiye’nin birbirinden oldukça farklı özelliklere sahip olduğuna dikkat çeken Çanakcı, Hazine Müsteşarlığı döneminde IMF’nin kaynaklarının güçlendirilmesi ve borç verme enstrümanlarının iyileştirilmesi, ikili ve çok taraflı gözetim fonksiyonlarının geliştirilmesi gibi çeşitli konularda yaptıkları çalışmaların kendisine yeni görevinde de yardımcı olduğunu anlattı. Çanakcı, görevi süresince IMF ve Ankara arasındaki iletişimi de etkin bir şekilde sağlamayı hedeflediklerini, Türkiye’nin IMF’nin 2010 yılında önerilen ancak henüz hayat geçirilemeyen kota ve yönetim reformuna büyük önem verdiğini dile getirdi. ABD’nin kota ve yönetim reformunu onaylamadığına işaret eden Çanakcı, “ABD onayladığında bu reform yürürlüğe girecek ve Türkiye’nin kota payı yüzde 0,61’den yüzde 0,95’e çıkacak. Böylece, Türkiye bu bakımdan IMF’ye üye olan 188 ülke içinde ilk 20 ülke arasında yer alacak” dedi. IMF’deki kotası 2006 ve 2008 yıllarında artırılan Türkiye, şu anda bu açıdan 32. ülke konumunda bulunuyor. Türkiye’nin oy ve temsil gücündeki artışın Türk ekonomisinin son 12 yılda yakaladığı başarıyı yansıttığını ifade eden Çanakcı, “Türkiye, IMF ile olan stand-by anlaşması 2008 yılında başarıyla sonuçlandırdı. Bu tarihten sonra IMF’yle ilişkilerimiz Olağan Madde IV Görüşmeleri ve teknik destek alanlarında devam ediyor. Bu ilişkiler önümüzdeki dönemde de sürecek ve bizim bu noktadaki rolümüz bu alanlardaki çalışmaların Türkiye’nin ihtiyacı olan konulara doğru bir şekilde odaklanmasını sağlamak olacak” diye konuştu. Çanakcı, G20 Dönem Başkanlığı ile birlikte Türkiye-IMF ilişkilerine yeni bir boyutun daha eklenmiş olacağına işaret ederek, bu dönem süresince IMF’yle yapılacak işbirliğinin Türkiye’nin öncelikleri doğrultusunda gelişmesine katkı sağlayacaklarını dile getirdi. “Bölgemizdeki gelişmeleri yakından takip eden IMF, buradaki bazı ülkelerle hem aktif finansman ilişkisi hem de politika diyaloğu içerisinde... Fon bu konularda Türkiye’nin değerlendirmelerine çok ciddi önem veriyor. Türkiye ekonomisi özellikle son 12 yılda büyük bir yapısal dönüşüm geçirdi ve Türkiye tecrübesi uluslararası düzeyde emsal alınan bir model haline geldi. Türkiye’nin deneyimlerinin Fon’un çalışmalarına azami ölçüde katkı sağlaması için gayret göstereceğiz” diyen IMF İcra Direktörü İbrahim Çanakcı, Türkiye’nin IMF’nin kararlarında etkin rol oynamaya devam edeceğini sözlerine ekledi. Kasım 2014 56 EKONOMİ İran’la imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması’nda hedef 4 milyar dolarlık artış 29 Ocak’ta Türkiye ile İran arasında imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması Resmi Gazete’de yayınlandı. Böylece İran’da haziran ayında kabul edilen anlaşma TBMM tarafından da kabul edildikten sonra resmen yürürlüğe girdi. İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Riza Bikdeli, Türkiye ile İran arasında resmen yürürlüğe giren Tercihli Ticaret Anlaşması’na ilişkin değerlendirmesinde, anlaşmanın ilk etapta ikili ticareti 4 milyar dolar artıracağını söyledi. 2 9 Ocak’ta Türkiye ile İran arasında imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması Resmi Gazete’de yayınlandı. Böylece İran’da haziran ayında kabul edilen anlaşma TBMM tarafından da kabul edildikten sonra resmen yürürlüğe girdi. Anlaşmayı değerlendiren İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Riza Bikdeli, ikili ticaretin 30 milyar dolara çıkmasında önemli bir adım olan anlaşmanın ilk etapta ticareti 4 milyar dolar artıracağını söyledi. Türkiye ile İran arasında 1520 milyar dolar arasında gidip gelen ikili ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarması beklenen Tercihli Ticaret Anlaşması resmen yürürlüğe girdi. Anlaşmayla birlikte birçok ürünün ticaretinde yüzde 15’ten yüzde 100’e kadar değişen oranlarda gümrük vergilerinde karşılıklı olarak indirim uygulanacak. Resmi Gazete’de yayınlanan metne göre, peynir ve yumurta gibi gıda ürünlerinde yüzde Kasım 2014 15, sebze ve çiçeklerde yüzde 50, sanayi ürünlerinde yüzde 30 tekstilde ise yüzde 40 oranında gümrük vergilerinde indirim yapılacak. İkili ilişkilere büyük katkı sağlayacak anlaşmanın kapsamı genişletilecek İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçisi Bikdeli, anlaşmanın ikili ilişkilere büyük katkı sağlayacağını söyledi. Anlaşmanın İran tarafında Ruhani’nin haziran ayındaki Türkiye ziyaretinden önce yürürlüğe girdiğini hatırlatan Bikdeli, “Anlaşmanın Türkiye tarafında da yürürlüğe girmesi iki ülke ticaret hacminin 30 milyar dolara çıkması açısından çok önemli bir adım. Ve bu rakama ulaşılmasında büyük ölçüde yardım edebilir” dedi. Tercihli muafiyete tabi ürünlerin kapsamının genişletileceğini söyleyen Bikdeli, bu konuda her iki ülkenin bakanlıkları bünyesinde uzman gruplar oluşturulduğunu anlattı. Tercihli Ticaret Anlaşması’nın, Serbest Ticaret An- laşması için başlangıç niteliği taşıdığına dikkat çeken Bikdeli, “Biz istiyor ve ümit ediyoruz ki iki ülke arasında yürürlüğe giren anlaşma mevcut ticaret hacmini de 4 milyar dolar daha artıracak” dedi. Aygül: Lojistikte sorunlar giderilmezse 30 milyar dolar mümkün değil Türkiye-İran Tercihli Ticaret Anlaşması, Türkiye tarafında da resmen yürürlüğe girerken iki ülke arasında karşılıklı olarak TIR’lardan alınan ek vergilerle ilgili sorunlar devam ediyor. Bir süre önce iki ülke birbirlerinin TIR’larının ülke içindeki seyahati sırasında yüksek oranlı akaryakıt vergisi konusunda restleşmişti. Anlaşmayı ve iki ülke arasındaki sorunları değerlendiren DEİK Türk-İran İş Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Bilgin Aygül, akaryakıt fiyat farkı arttığı için İran’da Türk TIR’larının taşıdıkları malları Bazaryan’da İran TIR’larına devrettiğini söyledi. Aygül, “Dolayı- 57 sıyla Türkmenistan’a gidecek ürünler, İran TIR’ına yükleniyor. Oradaki devirden dolayı İran’a ihracat olarak gözükebilir. Basra’ya inmek için de İran kapısı kullanıyor. Bu doğrultuda iki yönlü bir artış var. Yoksa bizim bildiğimiz bir artış yok İran’a” dedi. Anlaşma kapsamında İran’ın tarım ağırlıklı 140, Türkiye’nin ise sanayi ağırlıklı 125 ürününde vergi indirimine gidildiğine dikkat çeken Aygül şunları söyledi: “Bu anlaşma, Türkiye’nin ihracatının artmasında önemli bir faktör olabilir. Türkiye ile İran arasındaki dış ticaret hacminin yüzde 80’i petrol, doğalgaz ve altından kaynaklanıyor. İki ülkenin dış ticareti 2012’de 22 milyar dolardı. 2013’te bu 14.6 milyar dolara geriledi. Dolayısıyla çok riskli bir dış ticaret hacmi söz konusu. Bizim gelecek için birtakım şeyleri yönlendirebilmemiz gerekiyor. İhracatın en önemli kalemi lojistiktir. Türkiye’de lojistik olarak da ihracatın artmasında bir engel var. Petrol boruyla, altın tek seferde uçakla gönderiliyor. Diğer ürünler ise böyle değil. Akaryakıt fiyat farkının artması karşılıklı olarak, Türkiye’nin de akaryakıt fiyat farkı koyması sıkıntı yaratıyor. Bu şartlarda ihracatın 30- 35 milyar dolar olarak hedeflenmesi bence çok mümkün görünmüyor. Çünkü lojistik ola- İhracatçının yeni rotası ‘istikrarlı’ İran pazarı Türkiye-İran Tercihli Ticaret Anlaşması tekstil, mobilya, otomotiv, gıda ve beyaz eşya sektörlerinde öne çıkan Bursa ekonomisini heyecanlandırdı. Sektör temsilcileri, önümüzdeki yıl itibarıyla ihracat oranlarında artış öngörüyor. rak çok ciddi sıkıntı var, ambargoların koşulları henüz istediğimiz şekle gelmedi. 30-35 hayal ediyorsanız yüzde 80’i petrol, doğalgaz ve altın olan ticareti çeşitlendirmeniz gerekiyor.” Bütün bu gelişmeler; Türkiye ile İran ticaretinin artacağını gösteriyor. Ülkemiz için son derece önemli olan İran, komşularımız arasında ‘güvenle’ ticaret yapabildiğimiz bir ülke olması bakımından da önemli. Arap coğrafyasının en önemli aktörlerinden olan İran için de Türkiye, olmazsa olmaz ülkelerden biri ko- numunda. İhracatçılarımız, Türkiye ile İran arasında gerçekleştirilen Tercihli Ticaret Anlaşması’ndan memnun görünüyorlar. Yapılan değerlendirmelere bakınca ‘bu bölgede yapacak çok iş’ olduğunu söylemek de mümkün… Türkiye ile İran arasında tercihli ticaret anlaşmasının onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunun yürürlüğe girmesi bölgeye ihracat potansiyeli bulunan sektörlerde heyecan dalgası yarattı. Türkiye ile İran arasında 2013 sonunda 14,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen ticaret hacminin önümüzdeki yıl itibariyle 35 milyar doları bulacağı öngörülürken, 500 milyar dolarlık ekonomiye sahip İran ile yapılan anlaşma en çok da mobilya, otomotiv, tekstil, gıda ve beyaz eşya sektörlerinde etkin olan Bursa ekonomisini yakından ilgilendiriyor. Sorunlar ihracatı etkiledi Anlaşma ile yüzde 40’a varan vergi indirimlerinin yanı sıra ürünlerden spesifik vergi alınmayacağı için indirimlerin 3 katı bulacağını söyleyen İnegöl Mobilya Sanayicileri Derneği (İMOS) Başkanı Mustafa Akyol, “İran, mobilya konusunda Türkiye’nin en önemli pazarlarından biriydi. Ne var ki, siyasi sorunlar ve devalüasyon nedeniyle Türkiye’ye kapandı. 2011’de Kasım 2014 58 EKONOMİ Mustafa Akyol İMOS Başkanı Orhan Sabuncu OİB Başkanı 110 milyon doları bulan ihracatımız orada toplanacak mobilya parçaları da dahil olmak üzere 2013’te 31 milyon dolara geriledi” diyor. Libya ve Irak’ta geleceği görme noktasında sıkıntılar yaşadıklarını belirten Akyol, oturmuş bir yapıya sahip İran’ın özellikle mobilya için önemli bir pazar olduğunu vurguluyor. Akyol, anlaşmanın sektör lehine sonuçlarını önümüzdeki yıl görmeye başlayacaklarını ifade ediyor. Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatları Birliği (UYMSİB) Başkanı Salih Çalı, dönemsel olarak İran’ın getirdiği ek gümrük tarifeleri nedeniyle yaş meyve sebze ihracatında duraksamalar yaşandığını belirterek, “Bunlar giderilirse Türkiye ve UYMSİB ihracatını hedeflediği değerlere çekebilir. Birliğimiz ile İran arasındaki ihracat rakamları çok değişiklik gösteriyor. Son 2 yıldır ise ihracatımız bulunmuyor” diyor. Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB) Başkanı Orhan Gençoğlu da anlaşmanın genel ihracata olumlu yansıyacağını söylüyor. Kasım 2014 ‘Otomotiv için ciddi bir pazar olabilir’ İran’ın toplam otomotiv ihracatı içerisindeki payının yüzde 1’in altında olduğunu söyleyen Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Başkanı Orhan Sabuncu, 2013’te yüzde 55 gerileyen İran’a yönelik otomotiv ihracatının 2014 Ocak-Eylül döneminde yüzde 24 arttığını belirtiyor. İran’ın otomotivde ciddi bir pazar olabileceğini vurgulayan Sabuncu, “Tercihli ticaret Şenol Şenkaya UHKİB Başkanı anlaşması ile bazı otomotiv yan sanayi ürünlerinin ülkemizden ithalatında İran’ın uygulayacağı gümrük vergileri kademeli olarak yüzde 30 azalacak. Bu indirimlerin de etkisiyle İran’a ihracatımızda artış bekleyebiliriz” diye konuşuyor. Anlaşmanın kapsamı genişletilmeli Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) Başkanı Şenol Şankaya, komşu ülkelerde yaşanan siyasi karışıklıklara rağmen İran’a yönelik ihracatta bir önceki yıla göre yüzde 100’ün üzerinde artış yakaladıklarını ifade ediyor. Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Başkanı İbrahim Burkay da söz konusu anlaşma kapsamının her iki ülkenin menfaatleri de gözetilerek genişletilmesi, ayrıca ticaret ve yatırımlara ilişkin temasların artırılmasını istiyor. 59 Filoların tercihi Axor olmaya devam ediyor Mercedes-Benz Türk, Orkun Group’a 101 adet Axor kamyonu törenle teslim etti. Orkun Group filosunu Mercedes-Benz araçlar ile güçlendirdi. U luslararası taşımacılık, depolama ve dağıtım alanında 29 yıllık tecrübeye sahip olan Orkun Group, araç filosunu 101 adet yeni Mercedes-Benz Axor ile genişletti. Kamyonlar, Mercedes-Benz Türk’ün Pazarlama Merkezi’nde yapılan tören ile Orkun Group Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Karadeniz’e teslim edildi. Mercedes-Benz Türk Yetkili Bayii Has Otomotiv aracılığıyla yapılan satış kapsamında Orkun Group, 100 adet Axor 4140 B ve 1 adet Axor 1840 LS olmak üzere toplamda 101 adet Mercedes-Benz kamyonu filosuna dahil etti. Mercedes-Benz Türk A.Ş. Pazarlama ve Satış Direktörü Süer Sülün, Kamyon Pazarlama ve Satış Müdürü Bahadır Özbayır, Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Ergiz Esen, Kamyon Filo Satış Müdürü Alper Kurt Orkun Group Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Karadeniz’i Mercedes-Benz Türk Pazarlama Merkezi’nde düzenlenen törenle ağırladılar. Bu işbirliğine aracılık eden Mercedes-Benz Türk Bayii Has Otomotiv Yönetim Kuru- lu Başkanı Latif Karaali, Genel Müdürü Cem Aşık, Kamyon Satış Müdürleri Onur Güldik ve Erdem Bahadır, Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Yusuf Ziya Ataman ve Servis Müdürü Okan Altun araçların teslimatında hazır bulundular. Karadeniz: Bu son yatırımımız ile birlikte 400 araçlık filo hedefimizi aştık Türkiye ve Avrupa’da karayolu nakliye hizmeti ve gayrimenkul yönetim hizmeti faaliyetlerini sürdüren Orkun Group’un Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Karadeniz, satın aldıkları araçların anahtarlarını törenle teslim aldı. Karadeniz, törende “Orkun Nakliye ve Lojistik olarak başladığımız serüvenimizi 2004 yılında bir üst seviyeye taşıdık ve Orkun Group Şirketler Topluluğu’nu kurarak sürdürdük. Nakliye ve lojistik hizmetlerinin yanı sıra bugün ilave olarak verdiğimiz gayrimenkul yönetim hizmetlerimiz ile şirket olarak yatırım yapmaya, kendimizi geliştirmeye ve büyümeye devam ediyoruz. Bu son yatırımımız ile birlikte 400 araçlık filo hedefimize de ulaşmış, hatta aşmış bulunuyoruz.” dedi. İlhan Karadeniz bünyelerine katmış oldukları Axor kam- yonlarını hafriyat kullanımına uygunlukları ve satış sonrası servis gibi hizmetlerin sektörde öncü konumda olması sebepleriyle tercih ettiklerini ifade etti. Mercedes-Benz Türk Pazarlama ve Satış Direktörü Süer Sülün tören sırasında yaptığı konuşmada işbirliğinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Kasım 2014 60 GÜMRÜK Yeni gümrük kapıları açılacak Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, gümrük kapılarında verilen hizmetin hızlandırılması ve kalitenin yükseltilmesi çerçevesinde yeni gümrük kapılarının açılması ve mevcut gümrük kapılarında iş akışının daha rasyonel hale getirilmesi konusunda çalışmaların devam ettiğini söylüyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından “Öncelikli Dönüşüm Programları Eylem Planları’nın” birinci bölümünün açıklandığı basın toplantısına katıldı. Ankara Palas’ta yapılan basın toplantısında gümrük işlemlerinin hızlandırılacağı ve gümrük kapısı sayısının artırılacağı bilgisi verildi. Toplantıda Başbakan Davutoğlu, önemli mesajlar verdi. “Son 12 yıl içinde en yakından takip edilen hususlardan birinin Türk ekonomisinin dünyaya açılması. ABD, Rusya, Kanada, Brezilya gibi kıta ölçekli ve coğrafi olarak Türkiye’den daha büyük ülkelerden Türkiye’nin ölçeğini coğrafi olarak büyütebilmesi için önündeki engelleri kaldırması gerekir. Vize, ticaret kısıtlamaları gibi... Dolayısıyla vizeler kaldırılacak, serbest ticaret anlaşmaları artırılacak, daha çok ülkeyle sektörel bazda etkileşime geçilecek ve ticaret alanımızı genişleteceğiz. Ticaret alanımızı genişletmenin de en önemli araçlarından biri gümrük kapılarındaki işlemlerin kolaylaştırılması ve gümrük kapılarının sayısının artırılmasıdır. Türkiye’nin dışarıya dönük perspektifinin bu anlamda güçlendirilmesi gerekir” diyen Başbakan Davutoğlu, Türkiye’nin siyasi istikrarla beraber büyüdüğünü ve güçlendiğini ifade ederek iş adamlarının önünü açmak için hükümetin var gücüyle çalıştığının da altını çizdi. Gümrüklerdeki kalitenin artırılması için yeni gümrük kapılarına ihtiyaç var Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli de gümrük kapılarında verilen hizmetin hızlandırılması ve kalitenin yükseltilmesi çerçevesinde yeni gümrük kapılarının açılması ve mevcut gümrük kapılarında iş akışının daha rasyonel hale getirilmesi konusunda çalışmaların devam ettiğini ifade etti. Bakan Canikli, yeni gümrük kapılarının açılması çerçevesin- Kasım 2014 de Gürcistan, İran ve Irak başta olmak üzere söz konusu ülkelerle ilave gümrük kapılarının açılması noktasında çalışmaların sürdüğünü dile getirdi. Bunlardan birkaçının önümüzdeki günlerde açılacağını bildiren Canikli, birkaçının da yatırım aşamasına geldiğini söyledi. Mevcut kapılardaki işlemlerin hızlandırılması noktasında da tek durak projesinin son aşamaya geldiğini belirten Canikli, “Sarp, Kapıkule ve Habur sınır kapıları başta olmak üzere bir araç işlem görürken 4 durakta 6 işlemden geçmektedir. Şimdi tamamını tek durakta eğer gerçekleştirebilirsek, tümünü bakanlı- ğımız elemanları tarafından yapılabilir hale getireceğiz” diye konuştu. Hızlandırma yapılırken güvenliğin elden bırakılmamasının önemine değinen Canikli, gümrük mevzuatına aykırı işlemler konusunda gerekli denetimlerin yapılması ve zafiyetin oluşmaması gerektiğini söyledi. Etkili bir denetim için teknolojik imkanları yoğun bir şekilde devreye gireceğini ifade eden Canikli, “Özellikle araç ve eşyaların tümünün hızlı bir şekilde X-Ray cihazlarından geçirmeyi hedefliyoruz. Bunun için 2015 bütçesinden ciddi bir kaynak ayrıldı. Bu şekilde, uluslararası standartların da ötesinde bir or- 61 yatlarının ucuz olmasını gerekçe göstererek mazot fiyat farkı adı altında Türk tırlarından kilometre başı para aldığını, rahatsız edici bu uygulamanın ilişkiler zarar görmesin diye kabullenildiğini belirtti. İran’ın daha sonra bu rakamı yükselttiğine dikkati çeken Canikli, şunları kaydetti: “Rakamları yükseltince ciddi yük getirdi sektöre. Adeta bizim Tır’larımızı oradan silinmesi sonucunu doğuracak noktayla karşı karşıya kaldık. Biz de misilleme hakkımızı kullandık. Tabii önce normal yöntemlerle görüşmeler yapıldı. Ama İran bunda ısrar etti. Çünkü o şekildeki yükle ulaştırma sektörümüzün orada faaliyetini icra edebilmesi mümkün değil. Bu gibi durumlarda eğer normal yöntemlerle halledemezseniz yapacağınız şey misillemedir. Biz de zarar görüyoruz ama bu İran tırları için de geçerli. O kanalı kullanarak normalleşmeye çalışıyoruz. Türkiye’ye giren İran tırları ve İran’a giren Türk tırlarında ciddi azalma var. Biz kararlıyız. Sonuç itibarıyla belli noktaya kadar hazmedebileceğimiz bir noktaya kadar kabul ederiz. Ama ötesine geçilmişse elbet kendi tırlarımızın hakkını korumamız gerekiyor. Sanıyorum bu uygulamadan sonra İran tırları da ciddi zarar görecek. Onların daha fazla zarar göreceğini tahmin ediyoruz. Maliyetler ortaya çıkınca zararlar realize edilince İran açıkçası normal sürece geçeceğini, anlayabileceğini tahmin ediyoruz.” Gümrüklerimizden IŞİD’e ait bir gram petrol geçmiyor ganizasyon gerçekleştirilmiş olacak. Bazı gümrük kapılarında işleyişte teknik anlamda sıkıntılar var. Sarp Sınır Kapısı bunların başında geliyor. 6’sında proje ihalesi yapılıyor. 8 ay içerisinde tamamlanmış olacak. Yeniden inşa ediyoruz. Diğer kapılarımızda da benzer çalışmalar var. Her ay, her geçen gün kalitenin artmasını, hızlı işlemlerin sonuçlarını göreceğiz inşallah” dedi. Bakan Canikli’den İran’a ‘TIR’ uyarısı Gümrük ve Ticaret Bakanı Nuret- tin Canikli, İran’ın mazot fiyat farkı adı altında Türk tırlarından kilometre başı para aldığını, daha sonra bu rakamı yükselttiğini belirterek, “Kararlıyız. Belli noktaya kadar kabul ederiz. Ötesine geçilmişse kendi tırlarımızın hakkını korumamız gerekiyor. Onların daha fazla zarar göreceğini tahmin ediyoruz” dedi. Uygulamadan sonra İran TIR’ları da ciddi zarar görecek İran’ın Türkiye’nin önemli bir partneri olduğunu kaydeden Canikli, İran’ın daha önce kendi ülkesinde mazot fi- IŞİD militanı olduğu belli olan ya da o konu hakkında istihbari bilgisi olan herhangi bir kişinin Türkiye gümrüklerinden içeri girmesi veya dışarı çıkmasının, işlem yapılmasının mümkün olmadığını vurgulayan Canikli, şunları söyledi: “Mutlaka tutuklanır ve gereği yapılır. 15 gündür buna benzer iddialar gündeme getiriliyor ama kimse somut olarak isim ya da olay noktasında örnek veremiyor sadece afaki şeylerden bahsediyor. Böyle değerlendirme olmaz. Hodri meydan diyoruz varsa elinizde bir şey değerlendirelim, konuşalım açıklayın tüm dünya bilsin. Bu algı oluşturma operasyonu. Gümrüklerimizden IŞİD’e ait bir gram petrol geçmiyor, ticaret söz konusu değildir. Belki katır sırtında kaçak olarak ufak tefek kaçabiliyor. Bunlar algı oluşturma operasyonudur ve dezenformasyondur.” Kasım 2014 62 PANEL ‘ADR ve Transit Serbestisi’ anlatıldı Logitrans 2014 Fuarı’nda gerçekleştirilen konferanslarda ADR ve Transit Serbestisi konusu, konunun uzmanları tarafından katılımcılara aktarıldı. 19 Kasım tarihinde İstanbul’da Logitrans 2014 Fuarı’nda gerçekleştiren ADR Konferansı’nda ADR ile ilgili birçok konu ele alandı. Kamuoyunun gündeminden düşmeyen ADR, fuarda düzenlenen konferansla enine boyuna tartışıldı. Konferansa TREDER Genel Sekreteri Ayhan Eryazar, UND İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel, Alışan Lojistik Operasyonlar Koordinatörü Jan Devrim, TSE Ulaşım Ve Lojistik Sistemleri Merkezi Başkanlığı Tehlikeli Madde ve Kombine Taşımacılık Müdürü Özlem Gümrah katıldı. Tehlikeli Madde Taşımacılığında ADR’ye uyum konusunda TREDER olarak yıllardır çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarıyla çalışmalar yapıldığına dikkat çeken Ayhan Eryazar, konunun önemini ve bir memleket meselesi olduğunu sürekli gündemde tutmaya dikkat ettiklerini dile getirdi. Kasım 2014 Özel: ADR’de eğitimler çok eskiye dayanıyor ADR sözleşmesinde eğitim, teknik standart ve denetim olmak üzere üç önemli sac ayağının olduğundan bahseden Alper Özel, Türkiye’de sac ayağının oturtulduğundan bahsetti. ADR’de eğitimin çok eskilere dayandığını söyleyen Özel, bunun başlangıç hikayesini şöyle anlattı: “1979 yılında İspanya’da bir tanker sürücüsü kamping alanında geçerken kaza geçiriyor. Patlama sonrasında sürücü, 200 kişinin ölmesine 300 kişinin de yaralamasında sebebiyet veriyor. Bunun üzerine sürücülere de eğitim verilmesi kararı alınıyor.” Türkiye tehlikeli madde konusunda çok da geri bir ülke olmadığına da dikkat çeken Özel, “1950’li yılında limanlarda tehlikeli maddelerin elleçlenmesi ile ilgili yönetmelik var. 1976 li tehlikeli madde karayolu taşımacılığı yönetmeliğimiz yayınlandı.” şeklinde ko- nuştu. Türkiye’nin yola erken başlamasına karşın yapısal dönüşümde yükümlülüklerini yerine getirmediğine dikkat çeken Özel, yakın zamanda bunun da yapılabileceğine işaret etti. Tehlikeli madde lojistiği konusunda istatistiklere sahip olmadıklarını ifade eden Jan Devrim ise var olan bilgilerin akaryakıt ve enerji sektöründen yola çıkılarak tahmini veriler olduğuna dikkat çekti. Türk Standardları Enstitüsü’nün 60 yıldır standardizasyondan sorumlu yerli kuruluş olduğunu dile getiren Özlem Gümrah, 6 Mart 2013 tarihinde Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde zorunlu olan tehlikeli maddelerin taşınmasında kullanılan ambalaj, tank ve kapların test, sertifikalandırma ve muayenesi işleminde ülkemizin yetkili kuruluşu olarak atanması ile birlikte daha önce ürünlerine yurtdışından belge alan Türk 63 firmaları, belgelendirme ve muayene işlemlerini ülkemiz sınırları içinde gerçekleştirme imkanına sahip olduğunu hatırlattı. Gümrah, Tehlikeli Madde ve Kombine Taşımacılık Müdürlüğü olarak yaptığı faaliyetlerde Araç ADR Uygunluk, Tasarım Onay, Üretim Ve Üretim Yeri Uygunluk, İlk / Ara / İstisnai / Periyodik Muayene ve Tasarım Onay’ı yaptıklarına değindi. Transit Bir Hak mıdır Yoksa Tehdit Unsuru mu? Logitrans 2014 Fuarı’nda “Türkiye’nin Dış Ticaret Lojistiğinde Riskler ve Fırsatlar: Transit Bir Hak mıdır Yoksa Tehdit Unsuru mu?” konulu bir panel gerçekleştirildi. Panelde, malların serbest dolaşımından, Gümrük Birliği’ne, transitten, 2023 ihracat hedeflerine kadar birçok konu katılımcıların sunumlarıyla derinlemesine işlendi. Moderatörlüğünü UND İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel’in yaptığı Türkiye’nin Dış Ticaret Lojistiğinde Riskler ve Fırsatlar: “Transit Bir Hak mıdır Yoksa Tehdit Unsuru mu?” konulu panel 21 Kasım tarihinde Logitrans Fuarı’nda gerçekleştirildi. Konuşmacıların, Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret Uzmanı Dr. Tolga Tuncer, Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret Uzmanı Çiğdem Koşan, Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Sekreteri Mustafa Mente, AB Uzmanı Can Baydarol gibi önemli isimlerden oluştuğu panelde sektör temsilcileri ve Bolu Abant İzzet Baysal Lojistik Bölümü öğrencileri de hazır bulundu. Panel’de Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret Uzmanı Dr. Tolga Tuncer, ‘transit serbestisi’ ko- nusunda bir sunum gerçekleştirdi. Tuncer, transit serbestisi bir hak mıdır, tehdit midir sorusunun uluslararası taşımalarda sıklıkla gündeme geldiğini belirterek, “Transit serbestisi bir haktır” dedi. Tuncer, transit serbestisi konusunun uluslararası hukuk boyutu ve dünya ticaret örgütü bağlamında iki şekilde ele alınması gerektiğini belirterek dünyadan bu konularla ilgili çeşitli örnekler verdi. 1900’lü yılların başında ‘Milletler Cemiyeti’nin kurulmasında bile transit serbestisine vurgu yapıldığını ifade eden Tuncer, taraf ülkelerin birbirlerine transit serbestisi sağlaması gerektiğini ve bu hükmün kanun olarak güvence altına alındığını söyledi. 1964 New York Sözleşmesi’ne ve Barselona Konvansiyonu’na da atıfta bulunan Tuncer, uluslararası sözleşmelerde transit serbestinin bir hak olduğunun teyit edildiğini ifade etti. Dünya Ticaret Örgütü’nün uygulamaları paralelinde 1947’de GATT’ın 5. Maddesi’nin transit serbestisini düzenlediğini söyledi. Son olarak Tuncer, ‘DTÖ, taraf ülkelerinin birbirlerine transit serbestisi sağlayacak’ maddesi ile transit serbestisinin sadece mallar için transit serbestisi olmadığını, malları taşıyan araçlar için de bu durumun geçerli olduğunu sözlerine ekledi. “Karayolu ile ilgili bir şey almadan eve dönmeyin!” Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret Uzmanı Çiğdem Koşan, ’Uluslararası Hizmet Ticareti Anlaşma Müzakereleri’ konusunda bir sunum gerçekleştirdi. Koşan, mal ihracat eder- ken hizmet ithal edilmemesi gerektiğini ifade ederek transit serbestisi konusunda mallar kadar bu malları taşıyan araçların da bu anlaşma müzakereleri kapsamında olduğunun altını çizdi. Ekonomi Bakanlığı olarak bu konuları yakından takip ettiklerini ifade eden Koşan, eşit koşullarda rekabetin olabilmesi için engellemelerin, kotaların, geçiş ücretlerinin vs. ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti. Bu konularla ilgili Ekonomi Bakanı’na da bir sunum yaptığını ifade eden Koşan, Ekonomi Bakanı’nın “Karayolu ile bir şey almadan eve dönmeyin!” dediğini belirtti. Konuyla ilgili olarak Koşan son olarak AB’nin transit konularında bir bütün içerisinde değil tek tek, ülke ülke müzakere ettiğini ve bu durumun da bir kaos ortamı yarattığının altını çizdi. Panelde, Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Sekreteri Mustafa Mente, “2023 İhracat Hedeflerinde Lojistik Hizmetlerinden Beklentiler” konusunda bir sunum gerçekleştirdi. Mente, TİM olarak uluslararası taşımacılık konusunda UND ile birlikte çok önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade ederek, kotaların, vizelerin, geçiş ücretlerinin ve çeşitli engellemelerin ticarete zarar verdiğini ifade etti. Mente, malların serbest dolaşmadığı bir ortamda bu engellemelerin aslında tüketiciye yapılan bir haksızlık olduğunu söyledi. Mente, Türkiye’nin 2023 ihracat hedefleri doğrultusunda 500 milyar dolarlık bir rakamı kendine hedef seçtiğini ve bunun da lojistik ile gerçekleştirilebileceğini belirtti. Panelde AB Uzmanı Can Baydarol, “18. Yılında Gümrük Birliği Bir Başarı Hikayesi (mi?)” konulu bir sunum yaptı. Baydarol, “Geçen sene Zafer Çağlayan bakanımız iken ‘Gümrük Birliğinden çıkalım’ demişti. Ben de sayın bakanımıza cevaben ‘girmediğiniz yerden çıkamazsınız ki’ demiştim. Türkiye’nin Gümrük Birliği serüveni çok farklı bir konu” dedi. Hak ve yükümlülüklerin birbirine girdiğini ifade eden Baydarol, TürkiyeGümrük Birliği konularının çok teknik bir konu olduğunu da ifade etti. Gelinen noktada Gümrük Birliği’nin Türkiye açısından son derece kısıtlayıcı, engelleyici olduğunu ifade eden Baydarol, Kıbrıs meselesinin de bu konuda bir siyasi mesele olarak karşımıza çıktığını ifade etti. Baydarol 1960’lı yıllardaki mantıkla Gümrük Birliği’nin günümüz için yorumlanamayacağını da ifade etti. Kasım 2014 64 EĞİTİM “Uygulamalı eğitimlerimizle öğrencilerimizi iş dünyasına hazırlıyoruz” Yaşar Üniversitesi Lojistik Bölüm Başkanı Prof.Dr. Mehmet Hulusi Demir, lojistik sektöründe en az bir yabancı dilin şart olduğunu belirterek uygulamalı eğitimlerle, öğrencilerin iş dünyasına adım atarken zorlanmamalarını sağladıklarını söylüyor. Yaşar Üniversitesi, ilk öğrencilerini 2002-2003 öğretim yılında alıyor. Üniversitenin 2002 yılından beri öğrenci ve personel sayısı oldukça artıyor. Şu an üniversitede bulunan öğretim elemanı sayısının 45’i profesör, 20’si doçent, 103’ü yardımcı doçent, 68’i öğretim görevlisi, 82’si okutman ve 100’ü araştırma görevlisi olmak üzere toplam 418 akademisyenden müteşekkil. 30 bin metre kare alana kurulmuş olan Yaşar Üniversitesi’nde 2 enstitü, 7 fakülte, 1 meslek yüksekokul ve 1 de Yabancı Diller Yüksekokulu içerisinde toplam 6707 öğrenci bulunuyor. Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu (MYO) üniversitenin kuruluşu ile birlikte faaliyet göstermeye başlıyor. Halen MYO’da 11 program ve toplam 907 öğrenci buluKasım 2014 nuyor. MYO’da profesör, yardımcı doçent ve öğretim görevlisi olarak 29 öğretim elemanı görev yapıyor. Bunlardan lojistik ile ilgisi bakımından öne çıkan programlar, lojistik programı, deniz ve liman işletmeciliği, marina işletme ve dış ticaret programları olarak sayılabilir. Yaşar Üniversitesi pek çok öğrenciye çeşitli burs imkanları sağlıyor. Lojistik Programı’na kayıtlı 143 öğrencinin yüzde 64’ü yüzde 25, yüzde 50 ve yüzde 100 oranlarındaki burslardan faydalanıyor. Okula geldikten sonra da ortalamalarını yüksek tuttukları takdirde öğrencilerin bursa başvurma imkanları her zaman bulunuyor. Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’nu öğrenciler neden tercih etmeli sorumuza yönelik Yaşar Üniversitesi Lojistik Bölüm Başka- nı Prof.Dr. Mehmet Hulusi Demir, “Tüketici beklentileri gün geçtikçe artmaktadır. Pek çok ürün için çeşitlilik artmış aynı zamanda ürünleri sunan şirket sayıları artmıştır. Tek bir satıcıya muhtaç olmayan tüketiciler ise ürün çeşitliliğinin yanı sıra daha yüksek kalite, daha hızlı teslimat gibi beklentilere girmişlerdir. Bugün Türkiye’den sipariş verdiğiniz bir ürünün aynısını veya muadilini çok daha düşük fiyatlarla neredeyse aynı kargo parasını ödeyerek ABD’den veya Çin’den sipariş etmeniz ve 2-3 iş günü içerisinde teslim alabilmeniz mümkün olmaktadır. Rekabetin etkilerinden az zarar görmek için üretim sektörü ile lojistik sektörü hız kazanmaktadır. Bu sebeple öğrencilerimiz sektöre girdiklerinde lojistik alanında teknik 65 bilgi ve donanıma sahip olmalarının yanı sıra öğrendiklerini hızla uygulayabilen bireyler olmasını önemsiyoruz ve bu donanıma sahip olmaları için onları derslerle ve uygulamalar ile destekliyoruz” diyor. Lojistik sektöründeki firmaların müşterilerin hız beklentisini karşılayabilmeleri için lojistik alanında yetişmiş bireyleri istihdam etmeleri gerektiğini belirten Prof. Demir, lojistik alanında çalışanların büyük bölümünün ya çekirdekten yetişmiş çalışanlardan ya da işletme, endüstri mühendisliği gibi alanlardan mezun olan kişilerden oluştuğunun altını özenle çiziyor. Lojistik programlardan mezunların arzı gün geçtikçe artıyor Üniversitelerden kuramsal bilgiye hakim olan lojistik bölümü mezunlarının arzının gün geçtikçe arttığını ifade eden Prof. Demir, “Sektör yeni mezunlardan kuramsal bilgilere hakim olmalarını talep etmekte. Ayrıca deneyimlerinin olmasını da istemektedir. Bu nedenle kuramsal derslerimizin yanı sıra müfredatımızda şirketlere giderek uygulama yapabilecekleri dersler de eklenmiştir. Bu dersler sayesinde öğrencilerimiz haftada bir günlerini firmada geçirip öğrendikleri bilgileri uygulama imkanını buluyorlar. Ayrıca yine uygulamalı dersler kapsamında teknik geziler düzenliyoruz ve şirketleri yerinde inceliyoruz” diyor. Prof. Demir, sektörden alanında uzman kişileri seminerlere davet ederek öğrencilerle buluşturduklarını ifade ederek sektör-üniversite işbirliğini gerçekleştirdiklerini de söylüyor En az bir yabancı di bilmek gerekli Lojistik sektörünün istihdam edeceği elemanların en az bir yabancı dili bilmesi gerektiğini ifade eden Demir, bu bilinçte olduklarını söyleyerek, “Bu nedenle üniversite sınavını kazanan öğrencilerimiz bir yabancı dil sınavına tabi tutuluyorlar. Başaramayanlar hazırlık okumak zorunda kalıyorlar. 2 yıl boyunca mesleki terimler yabancı dilde öğretilmekte ve mesleki İngilizce dersleri bulunmaktadır. Ayrıca seçmeli olarak ikinci yabancı dil dersleri de alabilmektedirler” diyor. İngilizce kadar uygulama da önem verdiklerini ifade eden Prof. Demir, sektör-üniversite yakınlaşmasını sağlayarak büyük bir sinerji ortaya çıkardıklarını ifade ediyor. Staj konusunda Demir, “Öğrencilerimizin 30 iş günü staj yapmaları gerekiyor. Bizimle staj- yer ihtiyacı konusunda iletişime geçen firmalara öğrencilerimizi yönlendiriyoruz. Ancak öğrencilerimizin mülakat deneyimi yaşayarak staj yerlerini kendilerinin bulmalarını da teşvik ediyoruz” diyor. Hiçbir sektörde işe yeni alınan mezundan hemen çok şeyler beklenemez Sektörde kalifiye ana eleman ihtiyacı olduğunu ifade eden Demir, “Hiçbir sektörde işe yeni alınan mezundan hemen çok şeyler beklenemez. Öğrenci iyi bir temel bilgi almışsa ve öğrenmeye, başarılı olmaya hevesli ise çok kısa zamanda çalıştığı kuruma uyum sağlayacak ve bilgisini uygulamaya yöneltecektir” diyor. Türkiye’de çeşitli lojistik programı veren üniversitelerin olduğunu ve bu üniversitelerde birbirinden farklı müfredat programlarının olduğunu ifade eden Yaşar Üniversitesi Lojistik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Hulusi Demir, “Çeşitli lojistik programlarında veya lojistik MYO’larında farklı müfredatlar olmasını doğal olduğunu düşünüyoruz. Uluslararası lojistik yapısını göz ardı edemeyiz, ancak bölgelere göre sektörün gereksinimleri değişmektedir. İzmir’de bulunan limanlar dolayısı ile öğrencilerimizin denizyolu ile ilgili işlemlerde çalışmaları olasıdır. Bu sebeple ‘Liman Ter- minal İşlemleri’ gibi dersler almaktadırlar” diyor. Müfredat hazırlıkları sırasında mezun öğrencilerin sektördeki ihtiyacı karşılaması için müfredattaki dersleri çeşitlendirdiklerini ifade eden Demir, aynı zamanda öğrencilerin 4 yıllık programlara devam etmelerini de teşvik ettiklerini söylüyor. Demir, seçmeli dersler ile isteyen öğrencilerin 4 yıllık bölümlere uyumlu dersler almalarına olanak tanıdıklarını da belirtiyor. Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu yapılandırmasında bölümlere gelişmelere açık olmalarını istediklerini ifade eden Prof. Demir, bu nedenle bölümde gereksinimler çerçevesinde yeni programlar da açılmasının mümkün olduğunu söylüyor. Halihazirda bölümde tam zamanlı 1 profesör, 2 öğretim görevlisi bulunduğunu söyleyen Demir, ayrıca her yarı-yıl, derslerin gerektirdiği sayıda, konunun uzmanı sektörden yarı-zamanlı öğretim görevlisi istihdam edildiklerini de vurguluyor. Öğrencilerin en iyi biçimde yetişmeleri ve sektörün beklentilerini karşılayabilmesinin amaçlandığını kaydeden Demir, lojistik programında tam-zamanlı öğretim elemanlarının, Prof.Dr.Dr. Mehmet Hulusi Demir (Bölüm Başkanı), Öğr. Gör. Ece Dizbay (Program Sorumlusu) ve Öğr. Gör. Yeliz Kocaman (Öğretim elemanı) isimlerinden oluştuğunu da sözlerine ekliyor. Kasım 2014 medya