Tümünü okumak için tıklayınız

Transkript

Tümünü okumak için tıklayınız
ELEKTRİK ENERJİSİ SATIŞ TARİFESİ
Ülkemizde 4628 Sayılı Yasa öncesinde bütünleşik bir tarife yapısı mevcut
idi. Tarife içinde tüm maliyet unsurlarının yanı sıra, 3093 sayılı TRT
Kanun’unun 4/c maddesi uyarınca gayri safi hasıla üzerinden % 3,5
oranında alınan TRT payı, % 1 oranındaki Enerji Fonu’da bu tarife içinde
yer almaktaydı. Sadece “BTV” olarak adlandırılan belediye tüketim vergisi
ile KDV faturada ayrıca gösteriliyordu. Tüketici faturasında sadece bu
tarife kalemlerin görebiliyordu.
4628 Sayılı Yasa ile faaliyete geçen EPDK Nisan 2003 tarihinden itibaren
lisans faaliyetlerine göre tarife kalemlerini de ayrıştırdı. Böylece tarife
bütünleşik yapıdan dikey ayrıştırılmış yapıya dönüştürüldü.
Elektrik enerjisi sektörü faaliyetlerine göre ayrıştırılması sonucu faaliyetler
ayrı tüzel kişiliklerce lisans alınarak yürütülmeye başlandı. Bunlar; üretim, iletim, dağıtım ve perakende
satış faaliyetleridir. Bu faaliyetlerden iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetleri tarifeleri EPDK
tarafından düzenlemeye tabidir. EPDK onayı olmadan bu tarifeler değiştirilemez. Üretimde ise tarifeler
düzenlemeye tabi değildir. Üretimdeki fiyatlar serbest piyasada Piyasa Takas Fiyatı (PTF) olarak belirlenir
veya ikili anlaşmalar piyasasında kendi iradeleri ile kararlaştırırlar. Sadece TETAŞ’ın tarifesi; 3096 Sayılı
Yasa gereği alım garantili üretim şirketlerinin olması sonucu istisnai olarak EPDK tarafından düzenlemeye
tabi tutulmuştur.
Cari elektrik enerjisi perakende satış tarifesi grafikte de görüleceği üzere tarife bileşenlerinden
oluşmaktadır. Evinize, işyerinize veya şirketinize gelen elektrik enerjisi faturasında görülen kalemler
bunlardır. Bu bileşenlerin elektrik enerjisi faturalarında ayrıntılı şekilde gösterilmesi Elektrik Piyasası
Tarifeler Yönetmeliği gereğince zorunludur.
Grafikte verilen tarife bileşenlerini inceleyecek olursak;
Perakende Satış Fiyatı (PST):
Perakende satışa ilişkin tavan fiyat, hedef kayıp-kaçak oranı ve brüt kar marjı dikkate alınarak hesaplanan
fiyatı," olarak tanımlanmıştır.
Dağıtım şirketince EÜAŞ, TETAŞ ve PMUM’dan alınan elektrik enerjisinin gelir tavanının toplam satılacak
elektrik enerjisine bölünerek bulunan fiyata o dağıtım şirketinin bir sonraki yıl için belirlenen hedef kayıpkaçak oranı dikkate alınarak hesaplanan kayıp kaçak bedeli ve o dağıtım şirketi için öngörülen brüt kar
marjı (dağıtım ihalelerinde belirtilen oran % 2,33’tür. Bu oran daha sonra EPDK’nın 4089 sayılı kurul kararı
ile 2013 yılından itibaren % 3.49’a yükseltilmiştir Son olarak ta sonra EPDK’nın 5917-1 sayılı kurul kararı ile
2016 -2020 dönemi için % 2,38’e düşürülmüştür.) ilave edilerek belirlenmiş ve EPDK tarafından
onaylanmış birim bedeldir.
31 Aralık 2010 tarihli ve 27802 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle değişiklik yapılarak hedef
kayıp-kaçak ibaresi çıkartılmıştır. Ancak, aynı Resmi Gazete’de yayımlanan söz konusu Tarifeler
Yönetmeliğinin 10. maddesine “Kayıp kaçak enerji miktarı perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri
tarafından temin edilir.” Hükmü ilave edilmiştir.
Kayıp-Kaçak Bedeli (KK):
Dağıtım bölgesinin EPDK tarafından belirlenen hedef kayıp-kaçak oranına göre tespit edilen ve EPDK
tarafından onaylanan bedeldir.
İletim Sistem Kullanım Bedeli (İSKB):
” İletim sistemine ilişkin yatırım harcamaları ve işletme ve bakım giderleri dikkate alınarak hesaplanan
fiyat,” olarak mevzuatta tanımlanmaktadır. Bu bedel iletim faaliyeti gösteren tüzel kişilik olan TEİAŞ’ın
yatırım harcamaları ve işletme ve bakım giderlerini karşılamak amacıyla EPDK tarafından onaylanan
tarifedir. TEİAŞ, EPDK tarafından onaylı İSK bedelini esas alarak dağıtım şirketlerine veya tedarikçilere bu
bedeli fatura eder, dağıtım şirketleri veya tedarikçiler de bu bedeli tüketicilerine yansıtırlar.
Elektrik Piyasası Dengeleme Uzlaştırma Yönetmeliğinin GEÇİCİ MADDE 27 -“TEİAŞ 1/1/2016 tarihinden
itibaren iletim sistemi kayıplarını satın almaya başlar. 1/1/2016 tarihinde iletim sistemi kayıplarının
uzlaştırılmasını teminen TEİAŞ’ın Piyasa İşletmecisine tüzel kişilik kaydı gerçekleştirilir” hükmü uyarınca
her tarife döneminde TEİAŞ’ın satın alacağı İletim sistem kayıpları için harcanacak giderler 2016 yılından
itibaren İletim Sistem kullanım Bedeli içine derç edilmiştir.
Yine aynı Yönetmeliğin GEÇİCİ MADDE 26 –“1/1/2016 tarihine kadar Sıfır Bakiye Düzeltme Tutarının sıfır
bakiye düzeltme katsayıları kullanılarak piyasa katılımcılarından tahsiline devam edilir.” hükmünün
31.12.2015 tarihinde sona ermesi sonucu söz konusu bedeller de 2016 yılından itibaren TEİAŞ tarafından
tahsil edilen “Sistem İşletim Bedeli” içine alınmıştır.
Dağıtım Sistem Kullanım Bedeli (DSKB):
“Dağıtım hizmeti sunabilmek için dağıtım sistemine ilişkin yatırım harcamaları, işletme ve bakım giderleri
dikkate alınarak hesaplanan fiyatı,” olarak mevzuatta tanımlanmaktadır.
Her dağıtım şirketi bir sonraki yıl için yapacakları yatırım harcamaları, işletme ve bakım giderleri için
EPDK’ya sundukları gelir tavanı sonrası oluşan her bir kWh üzerinden alınan EPDK onaylı tarifedir.
Perakende Hizmet Bedeli (PSH):
“Perakende satış hizmeti maliyetine göre hesaplanan fiyatı,” ,” olarak mevzuatta tanımlanmaktadır.
Lisans Yönetmeliğinde “perakende satış hizmeti” ise “perakende satış lisansına sahip şirketler tarafından,
elektrik enerjisi ve/veya kapasite satımı dışında, tüketicilere sağlanan sayaç okuma, faturalama gibi diğer
hizmetleri,” olarak tanımlanmaktadır. Bu bedel mevzuat gereği sayaç okuma ve faturalama giderleri için
alınan bir bedeldir.
Sayaç Okuma Bedeli :
Bu bedelin uygulanmakta olduğu gibi kWh üzerinden alınması doğru bir uygulama değildir. EPDK
tarafından 1 Eylül 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Tarife metodolojisinin “Perakende Satış Hizmet
Tarifesi” başlıklı bölümünde de açıklandığı üzere bu bedelin abone başına sabit bir bedel olarak tüketiciye
yansıtılması gerekmektedir. Çünkü, bu hizmet her bir abone için aynı işlemdir. Görevli bu hizmet için
aboneye gidip sayacını okuyacak ve fatura bildirimi yapacaktır. Tedarikçiler için ise sadece PMUM adına
sayaç endeksleri alarak PMUM’a bildirecektir. Hal böyle iken “Geçiş Dönemi Tarife uygulamaları”
bölümünün 2. Fıkranın B bendi gereğince geçiş dönemi tarifeleri bahane edilerek söz konusu bedel her bir
“kWh” üzerinden alınmaktadır. Bu hizmet, tüketim arttıkça maliyeti artan bir tarife kalemi değildir.
Tüketim ne kadar artarsa artsın, maliyet sabittir. Bu durumda görevli sayacı okumaya gittiği halde (ki
bunun için okumaya gidene okuma başına bedel ödenmektedir) tüketimi olmayan aboneden hiçbir bedel
alamayacak veya yanyana iki aynı işi yapan tüketiciden fazla tüketim yapandan daha fazla diğerinden daha
az PSH bedeli alınması adil bir uygulama değildir.
Ayrıca PSH bedelini 1.1.2011 tarihinden itibaren iki kaleme ayrıştırılmıştır. Birincisi faturalama için alınan
PSHf ve ikincisi ise sayaç okuma işlemi için alınan PSHo bedelidir. Dağıtım şirketinin fatura düzenlediği
tüketicilere her iki bedel ayrı ayrı alınmakta, tedarikçilerden alan serbest tüketicilerden ise sadece ikincisi
olan PSHo alınmaktadır.
1.1.2012 tarihinden itibaren PSHo, OG abonelerinden 4,161 TL/Ay ve AG abonelerinden de 0,416 TL/Ay
olarak alınmaya başlamasının yukarıdaki açıklamamızın ne kadar doğru olduğunu teyid eder şekilde EPDK
tarafından düzeltilmiştir. Ancak, PSH ‘ın diğer kalemi olan PSHf için de aynı düzenlemenin yapılması
gerekir.
TRT PAYI
3093 sayılı TRT Kanununun 4.c maddesi uyarınca elektrik bedeli KDV dahil gayri safi hasılası üzerinden
önce % 3,5 oranında daha sonra % 2 oranında TRT payı alınmakta idi ve bu bedeli tüketici görmüyordu.
5784 sayılı Kanun ile 4/12/1984 tarihli ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Gelirleri Kanununun 4 üncü
maddesinin (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“c) Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler, iletim, dağıtım ve perakende
satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış bedelinin yüzde ikisi tutarındaki
payı (Katma Değer Vergisi, diğer vergiler, fon ve paylar ile benzeri kesintiler hariç) faturalarında ayrıca
gösterir ve bu kapsamdaki bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirirler. Organize sanayi
bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye
ilişkin olarak Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ayrıca pay yatırmaz.” Bu değişiklik sonrası sadece nakil
bedelleri olan İSKB, DSKB ve PSH hariç EPDK onaylı PST üzerinden ve Kayıp/kaçak bedeli toplamı
üzerinden % 2 oranında TRT payı 1 Eylül 2006 tarihinde itibaren tüketiciden alınarak dağıtım şirketi veya
tedarikçi tarafından TRT’ye aktarılmaktadır. Ayrıca bu bedel de faturalarda ayrıca gösterilmesi gerekmekte
idi.
Kayıp kaçak bedeli üzerinden TRT payı alınmayacağına ilişkin EPDK’nın 01.02.2011 tarih ve 3065 sayılı
Kurul Kararı TRT tarafından Danıştay açılan dava sonucunda Danıştay 13. Dairesi 2011/665 E. Sayılı dosya
ile ilgili olarak 26.10.2011 tarihinde yürütme kararı vermiştir. Danıştay’ın YD kararı sonrası TRT payı
matrahı PST + KK bedeli olarak bugüne kadar uygulanmakta idi.
Danıştay davayı esastan inceleyerek 24.02.2015 tarihinde 2015/722 sayılı kararı ile TRT’nin açmış olduğu
davayı reddederek 3065 sayılı EPDK kararının yeniden uygulanmasına karar vermiştir. Danıştay’ın bu
kararı ile bugüne kadar Kayıp/kaçak bedeli üzerinden de alınan TRT payı bedellerini geri isteme hakları
doğmuştur.
Danıştay’ın kayıp/kaçak bedelinin şebekeye ait bir maliyet unsuru olduğundan satış bedeli içinde
değerlendirilemeyeceği yönündeki tespiti yerinde bir karardır. Bu konu Enerji Fonu ile Belediye Tüketim
vergisi matrahı içinde geçerli olması gereklidir. Bu konuda EPDK tarafından yeni bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır.
Danıştay’ın bu kararı sonrası Tarife Bileşenleri Grafiğinin yeni yapısı aşağıdaki gibi oluşmuştur.
Ancak, 3065 sayılı kurul kararı “9/7/2008 tarihli ve 5784 sayılı kanun ile 4/12/1984 tarihli ve 3093 sayılı
Türkiye Radyo-Televizyon Gelirleri Kanununun 4 üncü maddesinin (c) bendinde yapılan düzenleme ve
28/12/2010 tarihli ve 2999 sayılı Kurul Kararı uyarınca, nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans
sahibi tüzel kişiler tarafından; iletim, dağıtım, sayaç okumaya ilişkin perakende satış hizmeti ve kayıp
enerjiye ilişkin bedeller hariç olmak üzere, net enerji ve sayaç okuma dışındaki perakende satış hizmet
bedelleri toplamının TRT Payının hesaplanmasında dikkate alınmasına,” şeklindedir ve bu karar TRT
Kanununa uygun değildir. Bu uygulama ile TRT’ye daha fazla kaynak aktarılmış olmaktadır.
Şöyleki; TRT Kanunun da TRT payı hesabı “Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel
kişiler, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere…..” şeklinde olup
TRT payı hesabında Perakende Hizmet Bedelinin de dahil edilemeyeceği çok açıktır. Halbuki 3065 sayılı
Kurul kararında TRT payı hesaplanırken Perakende Hizmet bedeli de dahil edilmektedir.
Enerji FONU
Bu bedel de TRT payında olduğu gibi dağıtım şirketlerince tüketiciden tarife içinde alınıp Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına intikal ettiriliyordu ve tüketici bu bedeli görmüyordu. 5784 sayılı Yasa ile 28/5/1986
tarihli ve 3291 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Elektrik enerjisi dağıtımı
alanında faaliyet gösteren kamu ve özel sektör kuruluşlarının” ibaresi “Nihai tüketiciye elektrik enerjisi
satışı yapan lisans sahibi tüzel kişilerin” şeklinde değiştirilmiş ve fıkranın sonuna aşağıdaki cümleler
eklenmiştir.
“Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişilerin sektör altyapı giderlerine katkı
payı, iletim, dağıtım ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedeller hariç olmak üzere belirlenir.
Tedarikçiler bu bedeli faturalarında ayrıca gösterir ve tahakkuku takip eden ikinci ayın yirmisinde Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığına intikal ettirirler. Organize sanayi bölgeleri tüzel kişilikleri, serbest tüketici
olarak tedarikçilerden katılımcıları için temin ettikleri enerjiye ilişkin olarak ayrıca katkı payı yatırmaz.”
Yasanın bu değişikliğinden sonra TRT payında olduğu gibi nakil bedelleri hariç PST üzerinde % 1 oranında
tüketiciden alınan bu bedel dağıtım şirketi veya tedarikçi tarafından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına
intikal ettirilmektedir.
2001 yılı Bütçe Kanunu’na göre “Çeşitli mevzuatla kurulmuş fonların her türlü gelirleri Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılan müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba
yatırılan gelirlerden ilgili mevzuatında öngörülen fonlar arası pay ve kesintiler Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yapılır.” Hükmü gereği bu pay artık Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına
aktarılmamakta olup Hazineye gitmektedir. Dolayısıyla Enerji Fonu bir çeşit KDV gibi vergi şekline
dönüşmüş denilebilir.
BELEDİYE TÜKETİM VERGİSİ
2464 sayılı Belediye Gelirleri kanunu uyarınca tüketiciden alınan bu vergi başlangıçta Fonsuz tarife
üzerinden alınmakta idi. 5784 sayılı kanunda 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
35 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa göre elektrik enerjisini tedarik eden ve
havagazını dağıtan kuruluşlar, satış bedeli ile birlikte bu verginin de tahsilinden ve ilgili belediyeye
yatırılmasından sorumludurlar. Organize sanayi bölgelerinde tüketilen elektrik enerjisinin vergisini
organize sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerine elektriği temin eden kuruluş öder.”
“MADDE 37– Verginin matrahı; elektriğin iletimi, dağıtımı ve perakende satış hizmetlerine ilişkin bedelleri
hariç olmak üzere, elektrik enerjisi satış bedeli ile havagazının satış bedelidir. Matraha vergi, fon ve paylar
dahil edilmez.”
Bu değişiklik ile TRT ve Enerji Fonunda olduğu gibi BTV 1 Eylül 2006 tarihinden itibaren PST üzerinden
alınmaya başlamıştır.
BTV, sanayiye % 1 diğer abone guruplarına ise % 5 oranında uygulanmaktadır.
2016 YILI TARİFELERİ
EPDK 31 Aralık 2015 tarih ve 6051 sayılı Kurul kararı ile 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren nihai tüketicilere
uygulanacak tarifeler yayınlanmıştır. Bu tablodaki tarifelere TRT payı, Enerji Fonu, Belediye Tüketim
Vergisi ve KDV ayrıca ilave edilecektir.
Yeni tarife yapısının grafik olarak aşağıdaki şekilde oluştuğu görülmektedir.
1 Ocak 2016 tarihine kadar Lisans faaliyetlerine göre tarife kalemleri ayrıştırılarak yayınlanır iken, anılan
tarihten itibaren nakil bedelleri diye de adlandırılan (İletim Sistem Kullanım Bedeli, Dağıtım Sistem
Kullanım Bedeli, Perakende Hizmet Bedeli ve Kayıp/Kaçak Bedeli) birleştirilerek tek bir bedel olarak
“Dağıtım Bedeli” adı altında yayınlanmıştır.
Yeni tarife uygulaması ile TRT payı, Enerji Fonu ve BTV’nin esas olduğu tarife netleşmiş olup “Perakende
Enerji Bedeli” olmuştur. Artık bu fon ve pay hesabında Kayıp/kaçak bedeli varmı ? ya da yok mu ? soruları
sona ermiştir.
Yeni tarife tablosunda her Lisans faaliyetine ne kadar ücret ödendiği görülmemektedir. Bu yeni uygulama
ile şeffalıktan uzaklaşılmaktadır. En önemlisi 1 Temmuz 2008 tarihinden itibaren tüketicilerinde
faturalarında görmüş olduğu ve dava konusu olan Kayıp/kaçak bedeli olarak ne bedel alındığı artık
bilinemeyecektir.
Kayıp/kaçak bedeli artık kamuoyuna mal olmuş iken bu bedelin görünmez hale getirilmesi yerine bu
bedelin yasal hale getirilmesi için gerekli yasa çalışmalarına hız verilmesinin daha yararlı olacağı
kanısındayım. Aksi halde yorum yoluyla yapılan uygulamalar sonuçta yargı engeline takılmaya
mahkumdur.
Bu yeni tarife dönemi ile birlikte daha önce bağlantı ve mülkiyet durumlarına göre belirlenmiş 4 kategori
halinde olan tarifeler; İletim ve Dağıtım Sistemi kullanıcıları olarak 2 kaleme indirgenmiştir.
Tarife kategorilerinin sadeleştirilmesi her zaman uygulayıcı ve tüketici açısından faydalıdır. Ancak, tüketici
haklarını da korunması da esas olmalıdır. Şöyleki; önceki tarife tablosundaki 2 nolu kategori de bulunan
tüketicilerin bağlantı konumu itibariyle “İletim şalt sahalarının dağıtım şirketinin kullanımındaki OG
baralarına özel hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılar” olan ve hattın işletme bakımını da
tüketici tarafından yapan tüketicilerden “Dağıtım Sistem kullanım Bedeli” alınmaz iken 1 Ocak 2016
tarifede bu kategoriden olanlardan da bu bedel alınmaya başlamıştır. Hattın mülkiyeti dağıtım şirketince
ücreti ödenip devir alınmadan böyle bir uygulama neticesinde hukuki sorunlarla karşılaşılması
kaçınılmazdır.
Ayrıca, İletim sistem kullanıcılarının sayaçlarının primer veya sekonderden bağlantı durumuna göre (trafo
kayıpları açısından) farklılık göstermesi gerektiği görüşündeyim.
Söz konusu tarifelerin 1 Nisan 2003 tarihinden bu yana gelişimi aşağıda (tek terimli sanayi OG abonesi,
Mesken ve Ticarethane abonesi için) fiyatları ile görülmektedir.
Nihai tüketiciye uygulanan düzenlemeye tabi satış tarifeleri ;
Perakende Satış Tarifesi
: PST
Katıp/Kaçak Bedeli
: K/K
İletim Sistem Kullanım Bedeli : İSKB
Dağıtım Sistem Kullanım Bedeli : DSKB
Perakende Hizmet Bedeli
: PSHo (Sayaç okuma) ve PDHf (Faturalama)
Enerji Fonu (%1)
: EF
TRT Payı (%2)
: TRT Payı
parametrelerinden oluşmaktadır. (Tablolardaki toplam tarifeye PSHo bedeli, KDV ve BTV hariçtir)
Birimler 1.1.2006 tarihine kadar TL/kWh, 1.1.2006 sonrası ise krş/kWh’tir.
Birimler 1.1.2006 tarihine kadar TL/kWh, 1.1.2006 sonrası ise krş/kWh’tir.
Birimler 1.1.2006 tarihine kadar TL/kWh, 1.1.2006 sonrası ise krş/kWh’tir
Yukarıdaki tablolardaki “tarife” başlıklı bedeller üzerinden ayrıca Sanayi abonesi ise % 1 diğer abonelere
ise % 5 Belediye Tüketim Vergisi, her aylık faturaya aşağıda tablosu verilen ve sabit bedel olan PSHo (Sayaç
okuma, 1 Ocak 2016 tarihine kadar) bedeli ilave edilerek ve faturanın toplamı üzerinden de % 18 oranında
KDV uygulanmaktadır.
AKTİF ENERJİ TARİFESİ
Gelir düzenlemesine tabi lisans sahibi tüzel kişilerden elektrik enerjisi alan nihai tüketiciler elektrik enerjisi
alırken EPDK tarafından yayımlanan (21/3/2003 tarih ve 112 sayılı Kurul Kararı Eki) “Perakende Satış ve
Tarife Yapısında Kullanılan Usul ve Esaslar”’ın 2.2 maddesindeki tarife grubundan birini seçme hakkına
sahiptirler.
a)Tek Terimli Tarife: Tüketicinin faturası düzenlenmesinde, faturalama dönemi içinde tüketmiş olduğu
aktif elektrik enerjisinin kWh değerinin o dönemdeki cari tek terimli tarife fiyatı çarpımı ile hesaplanarak
bulunur. Tüketici talep etmesi ve gerekli ölçme düzeneğini tesis etmesi halinde üç zamanlı tek terimli
tarife uygulamasından da yararlanabilir.
b) Çift Terimli Tarife: Bu tarifeyi seçen aboneler tüketilen aktif elektrik enerjisi miktarı ( kWh ) için cari
tarifesi üzerinden bir bedel öder. Ayrıca da sözleşme gücü karşılığı ( kW ) üzerinden her ay ayrıca güç
bedeli öder. Çift terimli tarifenin amacı sözleşme gücünü belirlemek ve abonenin bu gücü aşmayarak
enterkonnekte sistemin daha az güç yatırımıyla en ekonomik çalıştırılmasını sağlamaktır.
Çift terimli Tarifeyi seçen abone ESA’da belirttiği çekeceği güç miktarı için tüketim yapsın veya yapmasın
aylık olarak cari güç bedelini sözleşme gücü kadar ödemek zorundadır. Bu gücü aşar ise aylık aştığı her bir
kW için yine cari güç bedeli aşım tarifesini ayrıca öder. Güç aşım bedeli, güç bedelinin % 50 zamlı
tutarındadır. Böyle olunca da güç aşımı için cezalı tarife uygulanmış olmaktadır. Güç aşım değeri sözleşme
gücünün + % 10’una kadar müsaade edilir. Bu değer aşılması halinde sözleşme gücü abonece değiştirilmez
ise dağıtım şirketi abonenin elektriğini kesme hakkına sahiptir.
Çift terimli tarifeyi seçen
aboneler, genelde günlük 12
saatin üzerinde çalışan veya
aylık çalışma saati 360 -400
saatin
üzerinde
olan
abonelerdir. Aylık çalışma
saati bu değerin altında kalır
ise tek terimli tarifeye göre
daha pahalı enerji maliyeti
oluşur. Ayrıca, sözleşme
gücünü tespit ederken çok
iyi hesap edilmiş olması
gerekir. Sözleşme gücü
kapasitesinin
altında
seçilirse, sürekli cezalı güç
aşım bedeli ödemek zorunda kalınır. Kullanıcı, sözleşme gücünü kapasitesinin üzerinde seçer ise de her ay
fazladan güç bedeli ödemek zorunda kalır. Bu nedenle teorik olarak aylık 360 saat üzerinde tüketim
yapmaları ekonomik gibi görünse de pratikte aylık çalışma saatinin 450 saatin çok üzerinde olmasını
gerekli kılmaktadır.
Eğer abone çift terimli tarifeyi seçmişse, aylık maksimum gücü ölçmek üzere demandmetreli sayaç
taktırmak zorundadırlar. Tüketici talep etmesi ve gerekli ölçme düzeneğini tesis etmesi halinde üç zamanlı
çift terimli tarife uygulamasından da yararlanabilir.
Çift terimli tarife uygulaması oldukça şaşırtıcı bir durum sergilemektedir. Öncelikle 1.1.2010 tarihinden
beri tarifenin 2 nolu kategorisinden elektrik enerjisi alan çift terimli tarife abonelerinden çift terimli
tarifenin olmazsa olmaz unsuru olan güç ve güç aşım bedeli alınmamaktadır.
Diğer bir önemli uygulama ise çift terimli tarifeden elektrik alan tüketicilerin güç ve güç aşım bedeli
tüketici ister tedarikçiden, isterse dağıtım şirketinden elektrik enerjisi alsın bu bedeller dağıtım şirketine
ödenmektedir. 29.12.2010 tarih ve 3002 EPDK kurul kararı ile yayımlanan “21 Dağıtım Şirketi İçin Tarife
Uygulamalarına İlişkin Usul ve Esasların” “Dağıtım Sistemine Bağlantı Durumlarına Göre Tarifelerin
Uygulanması” başlıklı 12. maddesinin C alt bendinin son paragrafında;
“(A), (B), (C) bentlerinde belirtilen ve başka bir tedarikçiden enerji temin eden dağıtım sistemi
kullanıcılarının;
Dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli, iletim bedeli ve kayıp/kaçak bedeli gibi kWh bazındaki
bedeller tedarikçilerine,
Güç bedeli, güç aşım bedeli ve reaktif enerji bedeli tüketicilerine,
fatura edilir.” hükmü ile bu uygulama yapılmaktadır.
Eğer güç bedeli bir hizmet bedeli ise tüm tüketicilerden bu bedelin alınması gerekir. Ki bu söz konusu
olamaz. Bu halde dağıtım sistem kullanım bedelini, güç bedeli, yatırım, işletme bakım diye yeniden
kategorize etmek veya tanımlamak gerekir. 3 ve 4. kategorilerden bu hizmet bedelini talep edenler niçin 2
nolu kategoriden enerji alan çift terimli tarifeyi muaf tutuyor.
Bu uygulama bana göre yanlış bir uygulamadır. Çift terimli tarifeden elektrik enerjisini alan tüketiciler
elektriği kimden tedarik ediyor ise güç ve güç aşım bedelini ona ödemek zorundadır. Ayrıca bu uygulama
taraflar arasında haksız rekabet yaratmaktadır.
REAKTİF ENERJİ TARİFESİ
Diğer bir tarife grubu reaktif enerji tarifesidir. Ancak bu tarife gelir amaçlı olmayıp cezai bir uygulamadır.
Çünkü bu konuda tüketicinin tedbir alması mümkündür. Tesisine kompanzasyon sistemi kurdurabilir.
Böylece ihtiyacı olan reaktif enerjiyi kendisi sağlamış olur. Bu tarifeden amaç tüketicinin sistem
işleticisince belirlenen oranın altında sistemden reaktif çekilmesini önlemektir. Bu oran günümüzde Cos φ
= 0,95 (reaktif enerji / aktif enerji = 0,33) olarak kabul edilmiştir. Bu oranın aşılması durumunda reaktif
tarife uygulanmaktadır. Faturalama dönemi içinde tüketici, reaktif enerji tüketimi için belirlenen sınırları
aşıyor ise tarife sınıfına bakılmaksızın reaktif enerji bedeli tahakkuk ettirilir. Reaktif enerji sistemden
alınma yerine kompanzasyon (mümkünse otomatik kompanzasyon sistemi aksi halde kapasitif reaktife
düşülerek yeniden ceza ödemek zorunda kalınabilir) sistemi kurularak yerinde üretilebilir. Böylece reaktif
enerji bedeli cezasından kurtulmak mümkündür. Bu kompanzasyon sistemleri sanıldığı kadar pahalı
olmayıp kendilerini 6-9 ay gibi kısa bir süre içinde kedisini amorti ederler.
ÇOK ZAMANLI TARİFE
Bu tarifeden enerji almak isteyen tüketici ister tek terimli tarifeden, isterse çift terimli tarifeden elektrik
alıyor olsun bu tüketicilere çok zamanlı sayaç takmaları şartı ile çekmiş oldukları elektrik enerjisi kWh
değerine gün içinde belirlenmiş (17.00/22.00 - 22.00/06.00 – 06.00/07.00) zaman dilimleri içinde farklı
tarife uygulanmaktadır. Bu tarifeden amaç puant saatleri (17.00/22.00)dönemindeki yüklerin talebin
düşük olduğu saatler olan 22.00/06.00 saatlerine kaydırılmasını sağlayarak santralların verimini
artırmaktadır. Bu amaçla talebin düşük olduğu saatlerdeki tarife normal tarifenin çok altında
tutulmaktadır. Ancak bu bedel sınai üretim maliyetinden daha aşağı alınmaması gerekir. Ancak, sistem
kullanım bedeli uygulaması ile bu bedelin sistem kullanım bedelleri ile birlikte düşünülerek belirlenmesi
gerekir. Aksi takdirde sistemde tarife uygulamaları arasında çelişki doğar.
Bu tarife sistemi ile hem müşterinin elektrik enerjisi giderlerini düşürme fırsatı sağlamakta, hem de günlük
yük eğrisinin düzeltilmesinin dolayısıyla sistemdeki santralların daha rantabl çalışması sağlanmaktır.
Ancak, Ülkemizde özellikle yaz aylarında puant saatleri değişmiştir. Bu aylarda puant saatleri saat 10.00/
22.00 saatleri arasında oluşmaya başlamıştır. Hatta peak saat 12.00 ila 14.00 saatleri arasında meydana
gelmektedir. Bu konuda teknik bir çalışma yapılması ve tarife aralıklarının bu çalışma neticesinde yeniden
belirlenmesinin çok zamanlı tarifeden amaçlanan faydanın sağlanması için önem kazanmaktadır.
31 Aralık 2015 tarihine kadar EPDK tarafından onaylanmış olan tüketicilere uygulanmakta olan
düzenlemeye tabi cari elektrik enerjisi tarifeleri ile tedarikçilere uygulanmakta olan nakil tarifeleri
aşağıdaki tabloda verildiği üzere 4 ana kategoriye ayrılmıştır. Aşağıdaki 1 Ekim 2015 tarihinden itibaren
uygulanan tarifelerdeki fiyatlarda TRT payı, Enerji Fonu ve BTV hariçtir.
Bu tarife kategorisinde;
1 Nolu Kategori : 154 kV ‘la bağlı tüketicilere uygulanan tarifedir.
2 Nolu Kategori: Müstakil fider ile iletim sistemine doğrudan bağlı ve mülkiyeti, hattın işletme ve bakımı
tüketiciye ait olan tüketicilere ait tarifedir.
3 Nolu Kategori: Müstakil fider ile iletim sistemine doğrudan bağlı ve mülkiyeti, hattın işletme ve bakımı
dağıtım şirketine ait olan tüketicilere ait tarifedir.
4 Nolu Kategori: Dağıtımı Gömülü ve yukarıda sayılanlar dışındaki tüketiciler için uygulanan tarifelerdir.
1 Ocak 2016 tarihinden itibaren ise yukarıda açıklandığı üzere tarife kategorisi İletim ve dağıtım kullanıcısı
olarak iki ana gruba ayrılmıştır.
KAYIP-KAÇAK BEDELİ UYGULAMASI
1.1.2011 tarihinden itibaren faturalarda görülmeye başlayan KK bedeli esasında EPDK'nın kuruluşundan
hatta TEK’in kuruluşundan bu yana bir şekilde tüketicilerden alınan bir maliyet kalemidir. Şöyle ki,
1.1.2011 öncesindeki tarife dönemlerinde Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinin “Tanımlar ve
Kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinin 35. alt bendinde Perakende Satış Fiyatı "Perakende satışa ilişkin tavan
fiyat, hedef kayıp-kaçak oranı ve brüt kar marjı dikkate alınarak hesaplanan fiyatı," olarak tanımlanmış idi.
Kısaca “PST” olarak tanımlanan Perakende Satış Tarifesi bu nedenle bugüne kadar (1.1.2011'e kadar)
kayıp-kaçak bedeli ve dağıtım şirketlerine verilen (başlangıçta %2,33 olarak belirlenmişti, ancak ihale
sonrasında bu oran % 3,49’a yükseltilmiştir. 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren de 2,38’e düşürülmüştür.)
brüt kar marjını da içeren bütünleşik birim fiyat olarak uygulanıyordu.
4628 Sayılı Yasa ilk haliyle bölgesel tarife esaslı olarak düzenlenmiştir. Ancak bu çeşitli sosyolojik, politik
ve ekonomik nedenlerle uygulanamadı. Bunun sonucunda Nisan 2003 tarihinden bu yana ulusal tarife
uygulanması sonucu tüm dağıtım sisteminde oluşan kayıp-kaçağın maliyeti PST içinde değerlendirildi.
Dağıtım bölgeleri arasındaki kayıp/kaçak nedeniyle oluşan tarife farklılığının temelinde esas olarak ilgili
dağıtım bölgesinin işletme zaafiyeti yatmaktadır. Özellikle Ülkemizin belirli bölgelerinde elektrik kaçağı
fazla olurken, belirli bölgelerde bu oran daha düşük olabilmektedir. Bu farklılığı ortadan kaldırmak büyük
ölçüde elektrik dağıtım şirketlerinin kaçak elektrik kullanımı konusunda etkin işletme başarısına
dayanmaktadır. Nitekim Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13 üncü maddesi uyarınca bu görev dağıtım
şirketlerine verilmiştir. Burada kaçakların sosyal bir problem olmasından önce temelde vurgulanması
gerekli olan husus, kaçakların önlenmesinin dağıtım şirketinin görev ve sorumluluğunda olduğudur. Nasıl
ki, malı telef olan veya çalınan bir satıcı bunun maliyetini satış fiyatına yansıtması ve bunun maliyetine
kendisinin katlanması beklenir ise, aynı şekilde dağıtım şirketi de kendi sorumluluğu altında olan kaçağın
maliyetinden sorumlu olmalıdır. Bu nedenle, yani dağıtım sistemi kaçağı bir sistem maliyeti olmadığı için
kaçağın bedeli, önceki tarife dönemlerinde dağıtım şirketlerinin perakende satış tarifesi içerisine
konulmuştur.
Yeni tarife döneminde EPDK, tam da tüm dağıtım özelleştirmeleri tamamlandıktan sonra tutum
değişikliğine giderek Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği 4 maddesinin 35. no.lu bendi, 10 ve 15/2
maddeleri ve Fiyat Eşitleme Tebliği’nin 9 maddesini tadil ederek, kaçağın bedelini, perakende satış tarifesi
içerisinden çıkarmış ve dava konusu Kurul Kararları ile kayıp/kaçağı, dağıtım sistem maliyeti olarak bir
“bedel” şeklinde belirlemiştir. Böylelikle bir perakende satış lisansı dağıtım şirketi, kendi işletme zafiyeti
nedeniyle tahsil edemediği elektrik bedelini başka tedarikçilerden elektrik temin eden tüketicilerden de
doğrudan tahsil etmiş olmaktadır. Burada birtakım kişilerce tüketilen ancak bedeli çeşitli nedenlerle
dağıtım şirketlerince tahsil edilemeyen tutar dağıtım şirketinin kendi satışı ile ilgilidir. Bu nedenle dağıtım
şirketlerinin tahsil edemediği bu bedeli, bir önceki tarife döneminde olduğu gibi perakende satış tarifesi
içerisine koyarak alması daha yerinde bir uygulama olur.
Enerjisini perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketler dışında başka tedarikçilerden temin eden
tüketicilerin kayıtları PMUM’da tutulmaktadır. Hatta bu kapsamdaki tüketicilerin sayaçları zorunlu olarak
değiştirilmekte ve sayaç kontrolleri ve bağlantısı dağıtım şirketleri tarafından gerçekleştirilmekte ve bu
hizmet karşılığında dağıtım şirketlerine bedelleri ödenmektedir. Bu işlemler neticesinde bu kapsamdaki
tüketicilerin bizzat kontrolü dağıtım şirketleri tarafından yapılıp, tüketimleri de PMUM nezdinde saat saat
okunup değiştirilen sayaçlar içindeki analog sistemle tüm bilgilerin saklanabilmesi sonucu okunduğundan
bunlar da kaçak olma ihtimali söz konusu değildir. Başka bir ifadeyle bu kapsamdaki tüketicilerde kaçak
olması ihtimali güvence altına alınmış olmaktadır. Bu durumda kaçak olgusu, PMUM’da kaydı yapılan
serbest tüketiciler dışında kalan dağıtım şirketlerinin sorumluluğu altında sistemdeki tüketicilerden ileri
gelmektedir. Zaten bu nedenledir ki, 2011 yılı tarifelerine kadar kaçak dağıtım şirketinin satışı ile ilgili
olduğundan dağıtım şirketlerinin perakende satış fiyatlarının içerisine konulmuştur.
Hal böyle iken, dağıtım şirketinin sorumluluğu altındaki dağıtım sistemdeki tüketicilerinden meydana
gelen kaçak enerjiden serbest tüketicilerin de doğrudan kaçağın bedelini ödemek durumunda bırakılması
hak ve nefaset ilkesi ile bağdaşmaz. Kaldı ki, başka tedarikçiden enerji alan tüketiciler ile dağıtım
şirketinden enerji temin eden tüketiciler aynı koşullarda değildir. Çünkü bir tarafta yukarıda ifade edildiği
gibi kaçak olmama ihtimali güvence altına alınmış serbest tüketiciler, diğer tarafta dağıtım şirketinin
işletme sorumluluğu altında bulunan ve kayıt altına alınamayan dağıtım şirketinden enerji temin eden
tüketiciler yer almaktadır. Kaçağı üstlenmek gibi hiçbir yasal yükümlülüğü bulunmazken, bu kapsamdaki
serbest tüketicilerin de dağıtım şirketinden enerji alan tüketiciler ile aynı konumda mütalaa edilerek
dağıtım sisteminin kaçağına muhatap kılınması eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil eder.
Öte yandan EPDK; dağıtım özelleştirilmeleri ile birlikte bölgesel K/K oranları için 2015 yılı sonuna kadar
olan yıllık hedefleri açıkladı. Bu değerler incelenecek olursa K/K oranlarının giderek azalacağı
öngörülmüştür. 2016 ve sonrası için henüz bir açıklama mevcut değildir.
Yasada bir değişiklik olmaz ise (sürekli öteleniyor) mevcut haliyle 2021’ten itibaren bölgesel tarifeye
dönülmesi gerekmektedir. Bu zorunluluk sonucu EPDK şimdiden bu yeni yapıya hazırlık amacıyla KK
bedellerini PST içinden ayrıştırarak 1.1.2011 tarihi itibariyle uygulamaya koydu. Aslında EPDK’nın 2010
yılında yayımladığı tüketici tarifelerine bakacak olursak ayrıştırılmış tarife kategorilerinde KK bedellerinin
ayrı bir kalem olarak belirlenmiş olduğu görülecektir. Ancak tüketici faturalarında 2010 yılı için 2011-2015
döneminde olduğu gibi KK bedelleri açıkça gösterilmesi uygulaması başlamamıştır.
Toplum bu uygulamayı ya elektrik fiyatlarına ilave bir maliyet kalemi olarak uygulandığını veya Ülkemizde
maalesef yüksek olan kaçak elektrik kullanım nedeniyle oluşan bedelin kendilerinden haksız alındığı
şeklinde yorumlamaktadır. Öncelikle bu K/K bedeli 1 Ocak 2011 tarihinde yeni getirilmiş ilave bir maliyet
kalemi değildir. Yukarıda da açıkladığım gibi eskiden beri alınan bir bedelin şeffaf olma uğruna malumun
ilanıdır. Ancak, kaçak elektrik kullanım konusunda yeterli gayret göstermeyen idarenin basiretsiz
davranmasının cezasını niye doğrudan tüketici ödesin.
Burada bir konuyu da açıklamak gerekir. Uluslararası ortalamalarda dağıtım sisteminde oluşan teknik
kayıp oranı için kabul edilebilir değer % 6 – 8’dir. Ancak, Ülkemizde bu değerin % 10 kadar kabul edilmesi
makuldür. Çünkü, dağıtım sisteminde işletmede bulunan toplam trafo kapasitesi talep kapasitenin 3
katıdır. (2014 yılı TEDAŞ Türkiye Elektrik Dağıtım ve Tüketim İstatistik raporuna göre toplam Türkiye
dağıtım trafo kapasitesi 136,071 MVA ) Halbuki 2014 yılında enterkonnekte sistemde maksimum puant
41.003 MW olmuştur. Trafolar serviste oldukları sürece yüklenmelerine de bağlı olarak değişen oranlarda
elektrik enerjisi tüketirler.
Elektrik enerjisinde, üretiminden tüketime kadar olan süreç içinde kayıplar oluşur. Bunun sebebini;
 Enerji nakil hatlarının imal edildiği metale göre iç direnci (iç direnci düşük olan elementler süper
iletken, platin, altın, gümüş, bakır ve alüminyum olarak küçükten büyüğe doğru sıralayabiliriz.
Bunun sonucu olarak tüm dünya da olduğu gibi Ülkemizde de en ekonomik olan, fakat
diğerlerine göre iç direnci daha büyük olan Alüminyum iletkenler kullanılmaktadır.
 Hatların bağlantı elemanları ve eklerin çokluğu,
 İzolatör çatlakları,
 Enerji nakil hatları güzergâhındaki ağaçların tellere yakınlığı,
 Dengesiz yüklenmeler,
 Talebin çok üstünde trafo kapasitesinin bulunması,
 Aşırı yüklü veya kapasitesinin çok altında çalışan trafolar,
 Hatların olması gerekenden çok uzun olması veya kapasitesinin üzerinde yüklenmesi,
 Periyodik bakımlarının zamanında yapılamaması,
 Ölçü sistemlerinin mekanik ağırlıkta olması,
 Maalesef elektrik hırsızlığı,
v.s. olarak sayabiliriz.
Bu sebepler neticesinde Ülkemizdeki
dağıtım kaybını % 10’a kadar kabul
edilebilir kılmaktadır. Bu oranın da
makul oranlara düşürülmesi mümkündür
ve dağıtım şirketleri bu konuda gerekli
teknik çalışmalara hız verilmelidir.
Ülkemizde ise,
dağıtım sisteminde
oluşan kayıp miktarı 2014 yılında % 17,2
oranında gerçekleşmiştir. Bu oranın %
10’un üstündeki miktarı ise, kaçak
elektrik
kullanımından
kaynaklanmaktadır.
Bununla
birlikte
diğer
dağıtım
bölgelerindeki en önemli sebep kaçak
elektrik
kullanımındaki yaygınlıktır.
Özellikle tablodan da görüleceği üzere
Doğu ve Güney Doğu Anadolu
bölgelerimizde kaçak elektrik kullanımı
bir hayli yüksektir.
Ülkemizde uygulanan tarife yapısı her ne
kadar Yasa’ya göre nihai olarak bölgesel
tarife uygulaması şeklinde ise de mevcut
uygulama geçiş dönemi sözleşmeler
bahane edilerek ulusal tarifenin
uygulanması neticesinde bu yüksek
orandaki kayıp-kaçak elektrik enerjisinin
maliyeti dürüst tüketici fiyatlarına
yansıtılmaktadır.
Kaçak
elektrik
önlenebilirse tüketicilere uygulanan
tarife o nispette düşecektir. Kaçak elektrik önlenmesi para ödemeyerek elektrik kullananların bedelini
ödeyerek elektrik enerji kullanması demektir. Böyle olunca sanıldığının aksine üretim talebinde çok az bir
azalma olur. Çünkü özellikle kaçak elektrik kullanan ticarethane veya sanayici, işletmesini kapatacak
değildir. Meskenlerde aynı şekilde elektrik gereksinimini bedeli karşılığı kullanmak durumunda kalacaktır.
Saygılarımla.
Osman Nuri DOĞAN
Elektrik Mühendisi
GSM : 0(532)6281555
[email protected]

Benzer belgeler