asgari ücret gene nda açlık sınırının altında

Transkript

asgari ücret gene nda açlık sınırının altında
Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için
iþçi cephesi
Yeni Dönem sayý: 23
Ocak 2006
http://iscicephesi.org
asgari ücret gene
açlýk sýnýrýnýn altýnda
nda
Gündem ve Politika
syf. 2-6
Sýnýf Mücadelesi
Düþünce özgürlüðü yargý kýskacýnda
2005 bitti, saldýrýlar sürüyor
Hükümetten patronlara kýyak
Sosyal güvenlik tasfiye ediliyor
Emperyalistler planlarýna müttefik arýyor
Kayýt dýþý ekonomi büyüyor
Alt-üst kimlik sorunu deðil, sýnýf sorunu
Emek güncesi
Devlet suçüstü yakalandý, ama suçlu yine halk
Fabrikalardan iþçi mektuplarý
Sýnýf mücadelesi
syf. 7
Ekmek yoksa, barýþ da yok
Dünya
syf. 8-14
syf. 15-16
Irak: 15 Aralýk seçimleri ve direniþ
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR
1
ÝLAN TAHTASI
GÜNDEMDEN...
Düþünce ve ifade özgürlüðü yargý kýskacýnda
Orhan Pamuk Ýsviçre’de yayýnlanan “Das Magasin”
dergisine 6 Þubat 2005 tarihinde verdiði demeçle,
“Türkiye’de 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü,
kimse söylemiyor bari ben söyleyeyim” sözleri
nedeniyle TCK’nin 301. maddesi gereði Türklüðü
alenen aþaðýlamak suçundan 3 yýl hapis istemiyle
yargýlanmaya baþladý.
Oysa ki hükümet yeni TCK için, “bu yeni TCK bir
hukuk reformudur, biz özgürlükleri geniþleten bir
yasa çýkarýyoruz” iddiasýnda bulunmuþtu. Ama
yapýlan eski TCK’nin çaðdýþý maddelerinin
aðýrlaþtýrýlarak yeni TCK’ya taþýnmasý.
Mahkeme öncesi bir gazeteye demeç veren Orhan
Pamuk, “paþalarýný, polisini ve evliyalarýný yaþarken
her fýrsatta þereflendiren ama yazarlarýný ancak
mahkemelerde ve hapishanelerde yýllarca
süründürdükten sonra ve cenaze namazlarýný
kýlmadan önce hatýrlayan bu ülkede yaþadýðým için
bu davanýn açýlmasýna çok þaþýrdýðýmý da
söyleyemem. Devlet hapsimi istediðine göre en
sonunda gerçek bir Türk yazarý olmayý baþardýðýmý
anlýyorum. Bazý gazeteler nefret kampanyasý açtý,
bazý köþe yazarlarý artýk susturulmam gerektiðini dile
getirdi, aþýrý milliyetçi gruplar meydanlarda beni
lanetleyen toplantýlar, yürüyüþler düzenledi.
Kitaplarým ve fotoðraflarým yakýldý. Bir milletin þerefini
asýl lekeleyecek þeyin tarihteki karanlýk noktalarýn
konuþulmasý deðil, konuþulmamasý olduðuna
inandýðým için düþüncelerimi açýkladým” dedi.
Orhan Pamuk 16 Aralýk 2005 tarihinde Þiþli 2.
Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karþýsýna çýktý.
Ancak mahkeme dosyanýn adalet bakanlýðýna
gönderildiðini ve bakanlýktan beklenen yanýtýn
gelmemesi nedeniyle
yargýlamayý 7 Þubat
2006’ya erteledi.
Milliyetçiler
ise
“vatandaþ hassasiyeti”
kýlýfý altýnda ýrkçý faþist
eylemlerine devam
ediyor. Adliye giriþi ve
çýkýþýnda
Orhan
Pamuk aracýna taþlý
sopalý ve yumurtalý
saldýrýda bulunan,
vatan haini, satýlmýþ
aydýnlar” sloganlarý
atan ve kendini
müdahil avukat
olarak
tanýtan
milliyetçiler yine sahnedeydi.
Devletin çeþitli kurumlarý tarafýndan destek ve teþvik
gören, sokaklara salýnan, iþçileri, emekçileri, Kürtleri
ve devrimcileri infaz eylemleriyle sindirmeye çalýþan;
parti binalarý, iþyerleri, resim sergisi demeden
baskýnlar düzenleyen ve bütün bunlarý alenen polisin
ve jandarmanýn gözlerinin önünde yaptýklarý halde
haklarýnda hiçbir soruþturma yapýlmadýðý gibi duyarlý
vatandaþ sýfatýyla ödüllendirilen faþistler, bu gibi
olaylarý bir sýçrama tahtasý olarak kullanmaya
çalýþmakta ve kendilerine belli bir taban yaratma
gayesindeler.
Sonuçlara katlanabilirsen ülkede ifade
özgürlüðü var
Mersin’de yaþanan bayrak olayý sonrasýnda Genel
Kurmay Baþkanlýðý tarafýndan açýklanan sözde
vatandaþ” nitelemesini emekli bir general de Orhan
pamuk için kullandý. Türkiye’de 30 bin Kürdü
katletmek yasal ama 30 bin Kürdün katledildiðini
söylemek suç. Bu düzende Orhan Pamuk gibi sol
liberal görüþlere sahip bir aydýn bile, düþüncelerinden
dolayý yargýlanýyor ve hatta linç saldýrýlarýnýn hedefi
haline gelebiliyorsa gerisini siz düþünün. Nitekim 60
yazar, çizer, gazeteci 301. maddeden dolayý
yargýlanmakta. Burjuva medya da iþine gelmeyenleri
hemen “vatan haini” ilan edebiliyor.
Bu ülkede fikrinizi açýkladýðýnýzdan dolayý
yargýlanmayý, linç saldýrýlarýna uðramayý, vatan haini
ve sözde vatandaþ ilan edilmeyi, hatta aðýr hapis
cezalarýna ve gözaltýnda iþkencelerde faili meçhullere
eklenmeyi göze alýyorsanýz tabi ki fikrinizi
açýklamakla serbestsiniz. Buyurun size “kapitalist
barbar” düzenin fikir özgürlüðü anlayýþý.
EÐÝTÝM–SEN
KAPATILAMAZ
Uður Yýlmaz
2
Patronlara kýyak,
iþçilere sömürü ve sefalet
AKP hükümeti iþçi-emekçi düþmaný bir hükümet.
Ýcraatlarýyla bunu her gün yeniden kanýtlýyor. Son
olarak 1 Ocak 2006’dan geçerli olacak þekilde
Kurumlar Vergisi’ni yüzde 30’dan 20’ye ve Gelir
Vergisi’ni de yüzde 40’dan 35’e düþürdü. Doðal olarak
TÜSÝAD ve TOBB gibi patron örgütleri bu kararý takdir
ve teþekkürle karþýladý. Kurumlar Vergisi Yasasý
çerçevesinde istisna, muafiyet ve indirimler nedeniyle
alýnmayacak vergi tutarý 5 milyar 393 milyon YTL ve
Gelir Vergisi tutarý da 2 milyar 533 milyon YTL olacak.
Yaklaþýk 7,9 milyar YTL’lik bu kýyak kime yapýlýyor?
Tabii ki patronlara. Üstelik en büyük patronlara çünkü
2004 yýlýnda kurumlar vergisinin yüzde 80’i, bin
holding tarafýndan ödenmiþ. Ayný durum Gelir Vergisi
indirimi için de geçerli. Çünkü Gelir Vergisi’ne baðlý
1 milyon 780 bin mükellef bulunuyor ama 2004 yýlýnda
bu tür verginin yüzde 60’ý da üç bin þirket/kiþiden
toplanmýþ.
Sermayenin hükümeti AKP patronlarýn
hizmetindedir. Patronlarýn rekabet gücünü arttýrmak
adýna her türlü teþviki veren hükümet sýra iþçilere
daha fazla sömürü ve baskýyý uygun görüyor. AKP
hükümeti bu nedenle patronlardan almadýðý 7,9 milyar
YTL’yi üstelik fazlasýyla iþçi ve emekçilerden alma
niyetinde. Nitekim 2006 yýlý bütçesine göre Katma
Deðer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)
oranlarý yüzde 20 oranýnda arttýrýlýyor. KDV, ÖTV vs
ile dolaylý vergilerin, toplam vergilerin yüzde 70’ini
oluþturduðunu ve bu dolaylý vergilerin yüzde 70’lik
bölümünün nüfusun yüzde 80’ini oluþturan iþçi ve
emekçilerden tarafýndan ödendiðini düþünürsek AKP
hükümetinin patronlara yaptýðý kýyaðý ve kapitalist
sömürü mekanizmasý içinde iþçi sýnýfýna ve emekçi
halka yönelik saldýrýsýný daha da açýk þekilde
görebiliriz.
Hükümet ise bu saldýrýsýný kayýt-dýþý ekonomiyi
önlemek, kayýt-içi ekonomiyi büyütmek amacýyla
yaptýðý yalanýný söylüyor. Maliye Bakaný ise “yaþ
tahtaya basmayacaklarýný”, çalýþanlarýn vergi
indiriminden olumlu yönde etkileneceðini her
zamanki edepsiz söylemiyle ifade etmekten
çekinmiyor. Köpeksiz köyde deðneksiz dolaþan
Unakýtan ve hempalarýna kuþkusuz nihai cevap sýnýf
mücadelesi içinde verilecektir. Þimdilik bu baylara
Türkiye gelirlerinin yüzde 80’ini cebine indiren birkaç
bin holding patronunun toplam verginin minnacýk bir
kýsmýný verdiðini ve yeni vergi indirimiyle birlikte bunun
daha da azaldýðýný kör gözlerin bile gördüðünü
söylemekle yetinelim.
GELÝR Ýdaresi Baþkanvekili Osman Arýoðlu, “Vergi
kaçýrmak ayýptýr” demiþ. Bunu iþçi ve emekçilerden
daha iyi kim bilebilir? Bütün hayatý “vergi kutsaldýr!”
þartlanmasý altýnda geçen, kazandýðý üç beþ kuruþun
dahi bir kýsmý vergi adý altýnda gasp edilen iþçi ve
emekçiler, buna raðmen patronlarýn aðlamalarýný,
hükümetin tehditlerini, bir bütün olarak kapitalist
devletin sömürüsünü yaþamak durumunda kalýyor.
Asgari ücretin açlýk sýnýrýnýn yarýsýna denk geldiði bir
koþulda patronlar hala bölgesel asgari ücretten
bahsediyor, asgari ücretin düþürülmesini istiyor. 2006
yýlýnda yeni asgari ücret 380 milyon olarak belirlendi.
Asgari Tespit Komisyonu’nun yaptýðý açýklamaya
göre asgari ücrete yüzde 5 zam yapýlmýþ. Ayrýca
yüzde 3,5’da refah payý eklenmiþ ve oran 8,7’ye
ulaþmýþ. Bir yanda SSK’ya olan borcu trilyonlarla
ifade edilen patronlar, diðer yanda asgari ücretle bile
olsa iþ bulduðunda kendini þanslý sayan milyonlarca
iþçi ve emekçi. Sigortalý bir iþ, iþçi ve emekçilerin
büyük çoðunluðunun sahip olmadýðý bir ayrýcalýk.
Sendikalý bir iþte çalýþmak ise neredeyse piyangodan
ikramiye kazanmak gibi bir þey. En iyimser
öngörülerde bile her beþ altý kiþiden birinin iþsiz
olduðu bir ülkede patronlar hâlâ yeterince
kazanamadýklarýný iddia ediyor ve hükümet iþçi
sýnýfýna ve emekçilere yönelik karþý devrimci
neoliberal ekonomik saldýrýsýný yoðunlaþtýrýyor.
Patronlar gerçekten kazanmýyor mu? Örneðin
Baþbakan ile TÜSÝAD baþkaný sýfatýyla dostlar
alýþveriþte görsün þeklinde sözüm ona tartýþan Koç
Holding patronu Mustafa Koç’u ele alalým.
“Demokrasi” elçisi kývamýnda sanýrsýnýz bütün hayatý
demokrasi için, adalet için geçmiþ bu büyük patron,
Recep Tayyip Erdoðan’ý ve AKP hükümetini “uyardý”.
Niye? Çünkü patronlar AKP’yi hizada tutmak istiyor.
Ama henüz bu sorunun cevabý için tartýþmalar
bitmeden “küslük” bitti, “sorun” çözüldü. Herhalde
DÝSK baþkaný Süleyman Çelebi’nin “gerekirse Koç
için yürürüz!” açýklamasý hükümeti korkutmadý.
Neden açýk, çünkü Koç’da diðer büyük patronlar gibi
AKP hükümeti döneminde kârlarýna kâr kattý: Koç
Holding 2002’de 46,3 trilyon TL, 2003’de 382,1 trilyon
TL, 2004’de 277 milyon dolar ve 2005 yýlýnýn ilk 9
ayýnda 323 milyon dolar (432 milyon YTL) net kâr
etmiþ. Patron bindiði dalý keser mi? Üstelik iþçi sýnýfý
ve emekçiler tarihinin en büyük saldýrýlarýndan biriyle
karþý karþýya iken DÝSK baþkaný Çelebi, Koç’a destek
vermek için iþçileri sokaklara dökme “tehdidinde”
bulunmuþ. Bir patron daha baþka ne ister?
Koç ve patronlar kazanýrken sürekli kaybeden iþçi
ve emekçiler için bir iþçi sendikasýndan beklenecek
en asgari tutumu bile almaktan aciz olan Süleyman
Çelebi ve benzeri iþbirlikçi, uzlaþmacý sendika
bürokrasilerinden baðýmsýz sýnýf mücadeleci bir
yöneliþ gerekiyor. Birleþik ve örgütlü bir mücadele
örülemediði sürece saldýrýlar 2006 yýlýnda da artarak
devam edecek.
GÜNDEM
Asgari ücret gene yoksulluk sýnýrýnýn altýnda
3
CIA’nin Ankara ziyareti
Emperyalistler kanlý planlarýna
müttefik arýyor
Ankara, 2005’in son günlerinde yoðun
bir uluslararasý diplomasi trafiðine sahne
oldu. Önce Amerika Birleþik Devletleri
iç güvenlik örgütü FBI Baþkaný Robert
Mueller ve ardýndan Merkezi Haber
Alma Örgütü CIA Baþkaný Porter Goss
Ankara’ya peþ peþe ve içeriði sýr gibi
saklanan
iki
ayrý
ziyaret
gerçekleþtirdiler. 22 üst düzey CIA ajanýnýn da hazýr bulunduðu görüþmelerde
Türk tarafýný MÝT müsteþarý Emre Taner
ve Genelkurmay Ýstihbarat Baþkaný Korgeneral Arslan Güner temsil ettiler. CIA
Baþkaný Goss istihbarat yetkilileriyle temaslarýnýn ardýndan önce Emniyet
Genel Müdürlüðü Ýstihbarat Daire
Baþkaný ile görüþtü ve ardýndan
Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan ile bir
araya geldi. Dahasý Ankara’da bu yoðun
diplomasi yaþanýrken Genelkurmay Ýkinci Baþkaný Yaþar Büyükanýt da bir dizi
gizli görüþme yapmak üzere ABD
baþkentinin yolunu tutmaktaydý.
Kamuoyundan sýr gibi saklanan
bu görüþmelerin merkezinde,
Ortadoðu’da bataða saplanmýþ durumdaki, ABD ile Türkiye arasýnda,
Irak iþgalinin ardýndan oluþan bir dizi
sorunun giderilmesi olduðu gün gibi
ortada. Görünen o ki, emperyalistler, Türkiye’yi Irak’taki ve tüm
Ortadoðu’daki iþgalciliðin içerisine
daha aktif bir biçimde çekebilmeye
4
yani, Türkiye’yi yeniden “Stratejik
Ortak” konumuna getirmeye
odaklanmýþ durumda. Bu doðrultuda “Kürt Sorunu” kartýnýn da temel
pazarlýk unsurlarýndan biri olarak
kullanýlmakta olduðu anlaþýlýyor.
Bu geliþmelerin yoðunlaþtýðý yeni
yýlýn ilk günlerinde Ýsrail’de yayýmlanan Jerusalem Post gazetesinin
ortaya attýðý bir iddia, CIA’nin Ankara çýkartmasý ile ilgili daha ilginç
bir boyutu gündeme getirdi. Zira
gazete 2006 yýlýnda ABD’nin Ýran’a
düzenlenmesi muhtemel bir saldýrý
için, Türk hükümetinden hem politik destek hem de üslerin kullandýrýlmasý talebinde bulunduðunu,
ayrýca konuya iliþkin olarak Suudi
Arabistan, Pakistan ve Ürdün gibi
ülkelerinde bilgilendirildiðini açýklamaktaydý.
Arka plandaki gerçekler
Þurasý çok açýk ki, ABD hükümeti
Irak’ta kontrolü saðlamak için daha
fazla sayýda asker gönderebilecek
durumda deðil. Öte yandan Irak’ta
geliþen direniþ karþýsýnda askeri bir
yenilgiyi ve bunun politik sonuçlarýný
kabullenerek Irak’tan çekilmeyi de
göze alamýyor. Ýþte bu koþullar
Bush hükümetini, mevcut emperyalist stratejiyi sürdürebilmek ve
geniþletebilmek için deðiþik taktikler izlemeye zorluyor. Bu taktiklerin baþýnda bir yandan askeri
iþgal yöntemini
bölge
çapýnda
geniþletme imkanlarýný aramak, diðer
yandan ise Avrupalý
emperyalist müttefiklerle iþbirlikleri
geliþtirmek ve BM
gibi araçlarý seferber
ederek -terörizme
karþý mücadele,
demokratikleþme
ihtiyacý vb söylemler üzerinden- Ýran
ve Suriye’yi basýnç
altýna almak ve bu
ülkelere yönelik
muhtemel
bir saldýrýnýn alt yapýsýný hazýrlamak geliyor.
ABD emperyalizminin, Ýran’ýn
nükleer programýna yeniden
baþlayacaðýný ilan etmesiyle birlikte
Ýran üzerinde uygulamaya baþladýðý
basýnç, Irak’ýn iþgal edilmesinden
önceki söylemle büyük paralellik
taþýyor. Ne var ki tam da bu noktada emperyalizmin sýnýrlýlýklarý ortaya çýkmaya baþlýyor. Zira Irak’ta
hýzla geliþen direniþ hareketi emperyalizmin hýzýný kesmiþ durumda. Her ne kadar Ýran’ýn yeniden
denetim altýna alýnmasý emperyalist projenin önemli bir halkasýný
oluþturuyorsa da, Irak’ta askeri ve
politik bir sýkýþma söz konusuyken
yeni bir iþgal hareketine giriþmek
ve bunun için daha fazla asker ve
mühimmat sevkýyatýný göze almak,
emperyalizmin mevcut kapasitesini
zorluyor. Ýþte bu çeliþkili durum,
Washington yönetimini bir yandan
BM kanallarýný kullanmaya, diðer
yandan da AB’deki müttefiklerinin
ve Türkiye’nin politik ve lojistik desteðine mahkum ediyor.
Emperyalizm Irak iþgalinin ardýndan uzun bir zamandýr hazýrlýklarýný
sürdürdüðü Ýran ve Suriye’ye yönelik saldýrý planlarýnda son aþamaya
gelmiþ durumda. Ortadoðu’yu
tümüyle kan gölüne çevirecek yeni
bir saldýrý giriþiminin önünde þimdi
tek engel, her geçen gün
büyümekte olan Irak direniþ
hareketi ve bölge halklarýnýn ve iþçi
sýnýfýnýn, emperyalizme karþý
giderek büyüyen nefreti.
Ýþbirlikçi Türk hükümetinin ABD
ile yapmýþ olduðu tüm gizli
anlaþmalar açýklanmalý !
Emperyalizmin Türkiye’deki
üsleri kapatýlmalý !
Emperyalizmin yeni saldýrýlarýna
ne bir asker ne bir kuruþ !
Emperyalizm Ortadoðu’dan
dýþarý !
Murat Yakýn
Alt-üst kimlik sorunu deðil,
sýnýfsal sorun
Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn ilk
defa gittiði Diyarbakýr’da yaptýðý
konuþmasýnda, “Kürt sorunu vardýr” demesi ile baþlayan tartýþmalar,
devletin suçüstü yakalandýðý
Þemdinli olaylarýndan sonraki ziyaretinde yaptýðý konuþmalarla devam etti. Erdoðan, “Türk Türk’üm,
Kürt Kürt’üm, Laz Laz’ým, Çerkez
Çerkez’im diyebilecek, hepimizin
üst kimliði Türkiye Cumhuriyeti
vatandaþlýðýdýr” dedi. Bu açýklamalardan sonra alt kimlik, üst kimlik
tartýþmalarý yapýldý. Baþta CHP ve
MHP olmak üzere milliyetçi devletçi
kesimler bu tartýþmalar üzerinden
siyaset yapmak ve kitleleri
saflaþtýrmaya giriþtiler.
Zaten iþçi ve emekçilerin sorunlarýyla ilgilenmeyen (böyle bir beklentimizde yok) burjuva partilerinin
ve basýnýn, baþbakanýn son
söylemlerine karþý çýkmalarýnýn altýnda yatan neden ise, “ülkenin
bölünmesine neden olacak” paranoyasý. Baþbakana tepki gösterenler, aslýnda Kürt halkýna hatta Kürt
kelimesine dahi tahammül edemeyen bir zihniyetin temsilcileri.
Baþbakanýn, “Kürt sorunu vardýr”
demesinin ardýndan hükümetin bu
sorunu çözeceði beklentisi içinde
olmak saflýk olur. Çünkü 2002 yýlýnda Rusya gezisinde, “Türkiye de
Kürt sorunu yoktur” diyen baþbakan
bugün Kürt sorunu vardýr derken
(soruna ulusal bir anlam yüklemiyor) kültürel ve ekonomik çerçeveyle
sýnýrlamakta.
Aslýnda
baþbakanýn izlediði bu siyasetin
diðer burjuva siyasetçilerinden farký
sadece þekilsel. Çünkü baþbakan
alt-üst kimlikleri vurguladýktan sonra konuþmasýnýn devamýnda, “tek
vatan, tek millet, tek devlet” diyerek asýl tutumunu belli etmekte.
Deðiþen ne?
Bugün ABD-AB emperyalizmi
Ortadoðu ve Irak’ta kendi projelerini gerçekleþtirmek için, Türk devletinin bir an önce (MÝT
müsteþarýnýn bu göreve gelmeden
önce Ýmralý’da Öcalan’la görüþmesi
ve ardýndan ayný müsteþarýn Aralýk
2005’de ayný konu üzerine Barzani
ile görüþmesi) Kürt sorununa
yaklaþýmýný deðiþtirmesini istemekte. Deniz Baykal, “Baþbakan
Þemdinli de baþka söylüyor,
Ankara’da baþka söylüyor” diyerek
eleþtiriyor. Tencere dibin kara
seninki benden kara, ne tesadüftür
ki Þemdinli halký da baþbakana
ayný þeyi söylüyor. Burjuva siyasetçileri çýkarlarý neredeyse ona
göre þerbet veriyorlar.
Öcalan’ýn yaklaþýmý
Bu noktada Kürt hareketi önderliði oluþturduðu Kürt programýnda
çözümü þöyle tarif etmekte: “a)
Devlet, baðýmsýzlýk, federasyon ve
özerklik istemiyoruz. b) Üniter devleti ve sýnýrlarýný tanýyor ve çözümü
bu çerçevede görüyoruz. Sýnýrlarýn
dokunulmazlýðý temel kabulümüzdür. c) Kürt sorununun
çözümü, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaþlýðý üst kimlik altýnda bir
alt kimlik olarak tanýnmasýndan
geçer”. Ayrýca Öcalan, TC sýnýrlarý
içinde, Kürtlerin bir alt kimlik olarak görülmesi ve bu baðlamda kimi
kültürel haklarýn tanýnmasýnýn
çözümün esasýný oluþturduðunu
vurguluyor. Kýsaca Öcalan. “biz
Türkiyeliliði ve TC vatandaþlýðýný
üst kimlik olarak kabul ediyoruz.
Devlet Kürtleri bir alt kimlik olarak görmeli ve bir politika
oluþturulmalýdýr” diyerek burjuva
siyasetçilerine yol göstermeyi de
ihmal etmiyor. Öcalan, Kürt
halkýný bu programla kurtarmayý
deðil aksine burjuvazinin kucaðýna itmekte. Kýsacasý Kürt hareketinin önderliði, sorunu ulusal
mücadeleden çýkarýp, burjuvazinin
vereceði bazý “demokratik-kültürel”
haklarla, pazarlýklarla siyaset yapmaya hazýr olduðunu açýklamakta. Hatta basýn da Öcalan’ýn alt
kimlik, üst kimlik tartýþmalarýnda
Erdoðan’la ayný görüþte olduðunu
açýklandý.
AKP hükümeti soruna nasýl yaklaþýyor?
Öncelikle hükümet, Türklüðü ve Türk ulusu
olgusunu üst kimlik olarak görmediðini açýklýyor. Ýkinci olarak, hükümet vatandaþlýk ve
Müslümanlýðý üst kimlik olarak görüyor. Yani
baþbakanýn belli sorunlarýn çözümü için “ulemaya danýþmalý” demesinin nedeni bu. “Din
çimentodur” gibi söylemleri kullanan
baþbakan kendi tabanýna mesaj vermekte.
Baþbakan üst kimliðe biçtiði rolün Müslümanlýk olduðunu söyleyerek sorunlarýn bu yolla
çözüleceðini ileri sürmekte.
Sonuç olarak, bizler yaþadýðýmýz kapitalist düzen içinde sorunlarý sýnýfsal olarak deðerlendirmek zorundayýz. Yoksa izleyeceðimiz
siyasetin bugün Öcalan’nýn geldiði noktaya,
yani mücadeleyi düzen içine hapseden, reformist ve uzlaþmacý burjuva bir siyaset noktasýna gelmesi sürpriz olmaz. Çünkü burjuvazi ezilen ve sömürülen tüm kesimleri bölparçala-yönet siyasetini uygulayarak bir birine düþürmüþ, kýrdýrmýþ, bölmüþtür. Burjuvazinin kendi sömürü düzenini bugüne kadar
getirmesinin nedeni budur.
Dolayýsýyla burjuvazi, bizlerin önüne böyle
bir sorunu getirerek bunlarý tartýþmamýzý istemekte. Bizler burjuvazinin istediði gibi
tartýþmak yerine, bizleri sömüren ve ezen
burjuva sýnýfa karþý mücadele etmeliyiz. Nasýl ki paranýn vataný ve dini yoksa bu patronlar içinde geçerli. Burjuvazinin alt kimlik, üst
kimlik çözümü, ne de Kürt önderliðin çözümü
(aslýnda ikisi de ayný) Kürt halkýnýn
kurtuluþunu gerçekleþtirebilir. Kürt halkýnýn
kurtuluþu alt-üst kimlikte deðil, iþçi sýnýfýnýn
sýnýfsal mücadelesinden geçer.
Þahin Yýldýrým
5
Devlet suçüstü yakalandý, ama
yine Kürt halký hedef…
Hatýrlanacaðý üzere 2005 yýlýnýn son aylarýnda Kürt illerinde baskýlar arttý,
saldýrýlar sýklaþtý. Sadece HakkariÞemdinli ve Yüksekova’da 1 Temmuz
2005 tarihinden Umut Kitapevi’nin bombalandýðý 9 Kasým’a kadar geçen 4 aya
yakýn sürede 16 patlama gerçekleþti. Bu
patlamalar sonucunda birçok kiþi öldü,
yaralandý, büyük maddi zararlar meydana geldi. Bu saldýrýlarýn artmasý bölge
halkýný tedirgin ediyordu. 9 Kasým 2005
tarihinde Þemdinli’de bir bombalý saldýrý
daha oldu. Diðerlerinden farklý olarak bu
kez eylemi yapanlar Þemdinli halký
tarafýndan suçüstü yakalandý. Saldýrýyý
gerçekleþtirenlerden ikisi subay, biri de
itirafçý çýktý. Devlet suçüstü yakalanmýþ
oldu.
Olay sýrasýnda Ýki subay arabada beklerken, itirafçý Veysel Ateþ
arabadan inerek bir poþet içerisindeki bombayý kitabevine atmýþ,
kitapevi sahibinin bombanýn farkýna varmasý sonucunda hem bombayý atan hem de arabadakiler halk
tarafýndan yakalanmýþtý. Kimlikleri
teþhir olan itirafçý Veysel Ateþ ve
diðer subaylarý polis halkýn elinden
kaçýrdý. JÝT (Jandarma Ýstihbarat
Timi) mensubu olan zanlýlarýn aracýnda çok sayýda silah, bomba yapýmýnda kullanýlan malzeme, çeþitli
isinmlerin olduðu bir harita (infaz
haritasý) ortaya çýkmasý olayýn
6
boyutunu gözler önüne serdi. Olay
yerinde bulunan CHP Hakkari Milletvekili Esat Canan, eylemden
JÝTEM’in sorumlu olduðunu ve ayrýca araçtan devlete ait silah ve dokümanlarýn da çýktýðýný söyledi. 9
Kasým tarihinde olayýn sýcaklýðý
içinde gerçekleþen protesto gösterisinde halkýn üzerine ateþ açýldý
ve 1 kiþi öldü.
15 Kasým’da Yüksekova’da gösteriler oldu ve 3 kiþi öldü, 16 kiþi
yaralandý. 16 Kasým’da Yüksekova olaylarýný protesto gösterilerinde
20 kiþi yaralandý. 17 Kasým’da
öldürülen 3 kiþinin cenazesine 40
bin kiþi katýldý, cenazelerin üzerinden F16’lar alçak uçuþ yaparak
halký taciz etti. Bölge halký tüm tahrik ve saldýrýlara raðmen soðukkanlýlýðýný yitirmedi. Bu sayede hayat
yeniden “normale” dönmeye
baþladý. 21 Kasým günü Baþbakan
bölgeye gitti. 5 kiþinin öldürüldüðü,
100 kiþinin yaralandýðý olaylarýn sýcaklýðý devam etmesine raðmen
baþbakan baþsaðlýðý bile dilemedi,
sadece kýrmýz çizgilerden, birlikbütünlükten bahsetmekle yetindi.
Buna karþýlýk halkýn “Baþbakan
þaþýrma, bizi daða taþýrma” sloganlarý ön plana çýktý.
Devlete göre halk zanlý
En baþýndan itibaren bombacýlar
asker-polis gücü tarafýndan korundu. Þemdinli’de bombalamayý
gerçekleþtiren itirafçý, subaylar,
halka ateþ eden uzman çavuþ dahil hepsi hemen koruma altýna
alýndý. Kara Kuvvetleri Komutaný
Orgeneral Yaþar Büyükanýt,
yakalanan astsubay Ali Kaya için,
“benim emrimde çalýþtý, böyle bir
suç iþlemiþ olamaz” diyerek savundu. Fakat olayýn çok açýk olmasý,
içlerinde milletvekili dahil çok sayýda görgü tanýðýnýn olmasý nedeniyle
ilk günlerde korunan ve haklarýnda
yasal iþlem yapýlmayan Baþçavuþ
Ali Kaya ile Astsubay Özcan Ýldeniz 28 Kasým’da yani olaydan 19 gün
sonra tutuklandý. Ama silahlý kuvvetler tarafýndan bu kiþiler için
avukat tutulmasý ve yine bu
avukatýn askeri helikopterle bölgede
ulaþýmýnýn saðlanmasý olayýn sonrasý için yeterince fikir veriyor.
Jandarma Ýstihbarat Dairesi (JÝT)
baþkaný Tuðgeneral Mehmet
Çörten’in bizzat Meclis “Þemdinli
Araþtýrma Komisyonu” baþkaný ile
þahsen görüþmesi ve görüþme sýrasýnda zanlýlarýn görevli olduklarýný
söylemesi ve orada bulunmalarýný
“tesadüf” olarak sunmasý. Buna
mukabil baþta bombalanan kitapevinin sahibi olmak üzere bölge
halkýný baþtan suçlu ilan etmesi de
bu olayýn ayný Susurluk gibi ne kadar çözüme kavuþacaðýna iliþkin
önemli ipuçlarý veriyor. MÝT’de JÝT
gibi bölgede son 4 ay içinde
gerçekleþen bütün patlamalarýn
sorumlusu olarak PKK’yi gösterdi
ve kitapevinin bombalanmasýnýn
arkasýnda yatan asýl sebebin aslýnda PKK ve iþbirlikçisi Kürt halkýnýn
Fransa’da ki göçmen olaylarýna
benzer bir halk isyaný hazýrlýðýnda
olmakla açýkladý. Sonuç olarak itirafçý-asker iþbirliði ile gerçekleþen
bombalama olayýnýn ardýndan peþ
peþe kara kuvvetleri komutaný,
baþbakan, JÝT, MÝT ve benzeri kiþi
ve kurumlarýn yaptýðý açýklamalar
fotoðrafýn netleþmesine imkan verdi. Kaymakam ve valinin
deðiþtirilmesi ise bu kiþilerin bir ihmali görüldüðü için deðil devletin
yýpranan yüzünü tazelemek amacýyla yapýldý. Bombalamanýn üzerinden 2,5 aya yakýn bir zaman geçti,
olay aydýnlýða kavuþmadýðý gibi
kamuoyu ilgisi hükümetin olaylarý
sahiplenici ve uzlaþmacý tutumu
nedeniyle ve medya marifeti desteðinde þimdiden sönümlenmeye
baþladý.
Her yerde protesto
Siirt, Ankara, Antakya, Mersin,
Ýzmir, Ýstanbul ve Türkiye’nin baþka
birçok ilinde protesto gösterileri
gerçekleþti. Þemdinli halký ile
dayanýþma ve olaylarýn açýða
çýkarýlmasý baðlamýnda çok sayýda
inisiyatif, birlik, giriþim, platform
oluþturuldu. Bu çerçevede çeþitli
etkinlikler yapýldý. Bu eylemlilik ve
etkinlikler halen devam ediyor. Diðer yandan etkinlik ve eylemler
özellikle batý bölgelerinde kitleselleþemedi. Özellikle iþçi-emekçi
kitlelerin katýlýmý genellikle sýnýrlý
oldu. Bunda devletin izlediði politika kadar sýnýf mücadelesinin yoðun
bir saldýrý altýnda bulunuyor olmasý,
daðýnýklýk ve örgütsüzlük ve mevcut
önderliklerin iþbirlikçi-uzlaþmacý
tutumlarý da etkileyici oldu. Bu olaylar karþýsýnda iþçi sýnýfý ve Kürt halký
baþta olmak üzere tüm emekçi
kitlelerin inançlý ve kararlý bir tutum
Ekmek yoksa, barýþ da yok!
Geçmiþ yýllarda iki defa zam yapýlan asgari ücrete þimdi yýlda bir defa
zam yapýlýyor. Ocak 2006’da geçerli olacak asgari ücret belirlendi.
Kimler mi belirledi? On beþ kiþilik
komisyon. Bunlarýn içinde kimler
yok ki; iþveren örgütleri, hükümet
yetkilileri, iþçileri temsilen de TürkÝþ sendikasýndan bir kiþi. Komisyon demokratik katýlýmdan uzak.
Sonuç ortada: 350 YTL olan asgari
ücret 30 YTL’lik bir artýþla 380 YTL
oldu. Bozdur bozdur harca! Komisyonda iþçi temsilcisi göstermelik
olarak ret oyu kullandý. Ama çoðunluk kararýyla asgari ücret belirlendi. Türk-Ýþ sendikasý bu toplantýlara
katýlarak bu komisyona meþruiyet
kazandýrmakta.
SSK’ya kayýtlý 6 milyon 181 bin
sigortalýnýn yüzde 43,6’sýna denk
gelen 2 milyon 696 bin kiþi asgari
ücret ile çalýþýyor. Yani yaklaþýk
asgari ücret alan 2,5 milyon iþçi var.
Asgari ücret zammý dolaylý olarak
özel sektörü de etkiliyor. Düþük
zam yapan özel sektör patronlarý
düþük zamma devleti gerekçe olarak gösterip, “biz devletten zengin
miyiz?” diyerek zamlarý düþük tutuyorlar.
Bu nasýl bir Büyüme?
Hükümet ekonomik olarak
büyüdüðünü söylüyor. Bu büyüme
yeni iþ alanlarý açamýyorsa, ücretler
yükselmiyorsa bu büyüme iþçiler
ve emekçiler için deðil demektir.
Kýsacasý sermaye büyüyor, kârlarý
katlanýyor. Türkiye Ýstatistik Kurumu (TUÝK) iþsizlik oranýný yüzde 9,7
olarak açýkladý. Bunlar resmi rakamlar, bir de resmi olmayan rakamlar var ve resmi rakamlarýn çok
üstünde.
TÝSK (Türkiye Ýþverenler
Sendikasý Konfederasyonu)
Yönetim Kurulu Temsilci’si Ali
Nafiz Konuk ise “hedef enflasyonun
da üzerinde bir artýþý içeren asgari
ücreti sosyal barýþýn tesisi için hedeflerinden FEDAKÂRLIK yaparak
kabul ettiklerini” açýklýyor.
Bir gerekçe de (yalan da), “asgari ücretin yüksek belirlenmesinin
kaçak iþçi çalýþtýrmayý teþvik edeceðini, bununda çalýþanlarýn aleyhine bir durum yaratacaðý.”. Kaçak
iþçiyi en çok büyük patronlar
taþeron, fason altýnda uyguluyor;
suçlular ortada. Ýþverenlerin bu
açýklamalarý tehdit içeriyor. Patronlar “eðer asgari ücreti yükseltirseniz
daha fazla kaçak iþçi çalýþtýrýrým”
diyorlar. Böylece patronlarýn kayýt
dýþý iþçi çalýþtýrmasýnýn faturasýný da
iþçiler ödemek zorunda kalýyor.
Yýllardýr bu ülkede fedakârlýðý hep
iþçiler, emekçiler yaptý. Ýþveren
örgütleri bir de çýkýp fedakârlýktan
bahsediyorlar. AKP hükümetinin
son olarak patronlarýn Kurumlar
Vergisi’ndeki yüzde 10’luk indiriminin devlete maliyeti 5.4 milyar YTL
(5–4 Katrilyon TL) Bu tutarla 250
bin kiþiye iþ saðlanabilirdi.
Hükümet sermayenin çýkarlarý
doðrultusunda yasalar çýkartarak
patronlarýn elini kolunu rahatlatýyor. 2005 yýlýnda bu þekilde 163 yasa
çýktý.
almasý ve mücadeleci bir çizgide
ýsrar etmesi gerekiyor.
Þemdinli olaylarý Susurluk’un
devamýdýr. Bu bir devlet politikasýdýr. Bu eylemi yapanlarýn yargýlanmasý kadar yýllardýr bu tür eylemleri yaptýran, baþta Genelkurmay
Baþkaný olmak üzere tüm subaylar, göz yuman ve destekleyen
hükümet temsilcileri yargýlanmalýdýr. “Faili meçhul” cinayetler ve gizli operasyonlar açýklanmalýdýr.
MÝT/JÝT/JÝTEM/Kontrgerilla
laðvedilmelidir.
Jiyan
Bir asgari ücretli iþçinin ücretinden 150,54 YTL vergi kesiliyor.
Hem de ücret iþçinin eline
geçmeden vergiye gidiyor. Patronlarýn vergi borçlarý hükümetler
tarafýndan her seferinde affa uðramakta. SSK Primi 74.34 YTL,
Ýþsizlik Fonu 5.31, Gelir Vergisi
67.70 YTL, Damga Vergisi 3.19YTL
olmak üzere toplam 150.54 YTL…
Türk-Ýþ: iþçiler Allah’a emanet
Asgari ücretin açýklanmasýndan
sonra iþçi sendikalarýnýn tutumuna
bakalým. Türk-Ýþ’ten yapýlan açýklama da asgari ücretin yoksulluk
sýnýrýnýn çok altýnda olduðu belirtilerek þunlar söylendi: “asgari ücretle bu ülkede geçinebilmek son
derece zor. Asgari ücretle
çalýþanlarýn Allah yardýmcýsý olsun.”
Türk-Ýþ sendikasý iþçileri Allah’a
havale etti, varýn gerisini siz
düþünün.
DÝSK sendikasý Baþkaný Süleyman Çelebi’nin açýklamalarý ise iþçi
sendikalarýna yakýþmayacak cinstendi. Sermayenin üyelerinden
Koç için gerekirse alanlara çýkacaðýný söyleyen Çelebi, sefalet ücreti
için boþ laftan baþka bir þey söylemedi.
Bizce asgari ücret tespit edilirken
bir çalýþanýn tek baþýna ihtiyaçlarý
deðil, dört kiþilik bir ailenin
ihtiyaçlarý göz önündü bulundurulmalý. Komisyon iþçi temsilcilerinin
eþit katýlýmýyla ve demokratik bir
ortamda ve açýk bir þekilde yapýlmalý. Asgari ücret insanca
yaþayacak bir seviyeye çýkarýlmalý
ve asgari ücretten vergi alýnmamalý.
Nergis Çayýr
7
2005 bitti, saldýrýlar sürüyor
Bir yýl daha geride kaldý. Küçük bir azýnlýk lüks alýþveriþ merkezlerinin kaslarýnda kuyruklar
þampanya patlattý, tabak kýrdý. Yeni yýlda da kazanacaðýný bilerek keyfince eðlendi. Büyük h
‘ya zengin olma hayaliyle girdi. Bir de grev çadýrýnda yeni yýla girenler vardý. 2006’ya zengin
deðiþmediðini gördüler. Hatta yeni yýla düþük asgari ücretle, yeni vergilerle baþladýlar.
Aslýnda 2005 yýlýna da böyle umutlarla
girmiþti insanlar. Peki emekçiler için olumlu
bir deðiþme oldu mu? Hayýr! Aksine
emekçilerin yaþam koþullarý hergün daha
aðýrlaþtý. Ýþsizlik, yoksulluk, sömürü arttý.
Ýtiraz eden iþten atýldý, dövüldü, hapse atýldý.
Ýþsizlik artmaya devam etti
2005’te iþsizlik yaygýnlaþmaya devam etti.
Ýþsizliðin yaygýnlaþmasý genel iþçi ücretlerinin
düþmesine, sosyal haklarýn gaspýna neden
oldu. Patronlar, iþsizliði kemerlerimizi daha
fazla sýkmak için bir bahane olarak kullandýlar.
Türkiye Ýstatistik Kurumu (TUÝK) 2005’in
son günlerinde iþsizlik oranýný yüzde 9,7
olarak açýkladý. Ancak bu istatistiðn
içerisinde geçici iþlerde çalýþanlarý, eksik
istihdam, mevsimlik çalýþanlar yok. Bunlarla
birlikte iþsiz oranýn yüzde 19,2’ye çýkýyor.
Yani 5 milyon 154 bin kiþi. Yine TUÝK’in
araþtýrmasýna göre, 1 milyon 686 bin kiþi iþ
bulmaktan ümidini kesmiþ durumda.
Dünya Bankasý’nýn 2004-2007 mali yýllarýna
iliþkin Ülke Destek Stratejisiyle ilgili ilerleme
raporunda Türkiye’nin Gayri Safi Milli
Hasýla’sýnýn (GSMH) “reform”larla (saldýrý!),
emekli ücretlerindeki ve asgari ücretteki
düþüþle ve sübvansiyonlarýn azalmasýyla
gerçekleþtiðini açýkladý. Ancak iþçizlik
azalmadý. Yoksulluk azalmadý. Kýsacasý bizler
yoksullaþýrken, zenginler daha fazla zengin
oldular. Yani bizden çalmaya devam ettiler.
Dünya Bankasý hükümeti uyardý; seçimler
yaklaþýyor, aman iþsizliði önlemek için
popülist politikalar uygulama! Aman asgari
ücreti yükseltme! Yoksa reformlarý
engellersin. Kýsacasý hükümetler patronlarýn
isteklerini yerine getirmeye devam edecekler
yani 2006’da da iþsizlik, sefalet artmaya
devam edecek.
Asgari ücret
Hükümet, 2006 yýlý asgari ücreti, 380,46
ytl. olarak belirledi. Bu sefalet ücretinden 74
YTL 34 Ykr SSK primi, 5YTL 31 Ykr iþsizlik
sigortasý fonu, 67 YTL 70 Ykr gelir vergisi,
3YTL 19 Ykr damga vergisi olmak üzere 150
YTL 54 Ykr kesinti yapýlacak.
Hükümetin emekçilere önerdiði zamla
yaþamak mucizeler kalmýþ durumda. TürkÝþ’in yaptýrdýðý açlýk ve yoksulluk sýnýrý
araþtýrmasýna göre Aralýk 2005 itibari ile açlýk
sýnýrý 543 YTL, yoksuluk sýnýrý 1.650 YTL..ye
yükseldi. Sadece saðlýklý ve dengeli
beslenebilmek için yapýlmasý gereken gýda
harcamasý 542,95 ytl. Peki önerilen asgari
Bunlarý biliyor muydunuz?
* Hükümetin lüks tüketim ürünlerinden alýnan Katma Deðer Vergisi (KDV) oranlarýndaki çarpýklýða
bakacak olursak elmas ve yakut,
pýrlanta gibi kýymetli taþlardan
hiçbir oranda KDV alýnmazken
kefen bezinden yüzde 18 KDV
alýnýyor. Ayrýca okul çantasý ve
beslenme çantasýndan yüzde 18
KDV alýnýrken, zenginlerin sofrasýndan eksik olmayan havyarýn
KDV’sinin yüzde 18 olduðundan
haberiniz var mýydý?
* Son 10 yýlýn borç raporu Ankara
Ticaret Odasý (ATO) tarafýndan
açýklandý. Türkiye son 10 yýlda iç
ve dýþ borç anapara ve faizi olmak
8
üzere toplam 1 trilyon dolar ödedi,
buna raðmen Türkiye’nin hala 332
milyar dolar borcu var.
* Her yýl dünyanýn en zenginlerini açýklayan Forbes dergisi bu yýl
ise 400 zenginin gelirlerinin dünyaya bedel olduðunu açýkladý. Dergi
özellikle zenginliklerinin kaynaðýný özelleþtirmeler olduðunu vurguluyor.
* Türkiye de milli gelire göre ise
nüfusun en fakir yüzde 29’unun
günlük geliri 3,850, en zengin
yüzde 20’sinin ise 25,750 Maliye
Bakanlýðý Muhasebat Genel
Müdürlüðü’nün açýkladýðý 2005
ocak, þubat, mart ayý bütçe
ücret ne 380 YTL.. Yani, son bir yýlda asgari
ücret 30 YTL, yoksulluk sýnýrý 88 YTL arttý.
Kýsacasý hükümet bizleri 2005’de sefalete
mahkum etti, 2006’da da etmeye devam
edecek.
Özelleþtirmeler Yaygýnlaþtý
2005 yýlýnda hükümet, kamuya ait iþletmeri
yangýndan mal kaçýrýrcasýna sattý.
Özelleþtirmeler, Türkiye burjuvaszisinin bir
politikasýdýr. Özal’dan bu yana tüm
hükümetler özelleþtirmeleri programýna
koymaktadýr. Ancak hiçbir hükümet bu kadar
pervasýz olmamýþtý. Maliye bakaný Kemal
Unakýtan’ýn “Babalar gibi satarým” sözü
hükümetin tavrýnýn net bir ifadesidir.
2005 yýlýnda Türk Telekom, Erdemir,
Tüpraþ, Seydiþehir Aluminyum, Seka gibi
büyük ve karlý iþletmeler satýlarak sermayenin
hizmetine sunuldu. SEKA fabrikasý iþçilerinin
Ýzmit’teki direniþi yaygýnlaþamadý ve
özelleþtirme karþýtý mücadele güçsüz kaldý.
Son olarak Mersin Liman iþçileri limaný iþgal
ettiler. Ancak sendika bürokratlarý
özelleþtirmeyi baþtan kabul ettikleri için
iþçilere destek vermediler.
Özelleþtirme iþçi sýýfýna dönük kapsamlý
bir saldýrýdýr. Özelleþtirmeler sonucunda
sonuçlarýnda yapýlan hesaplamalara göre milletvekillerine maaþ,
saðlýk ve sosyal güvenlik için yapýlan harcamalar geçen yýlýn ilk üç
aylýk dönemine göre yüzde 9.4 artarak 17 milyon 124 bin YTL (17
trilyon lira)’ya ulaþtý. Milletvekillerine bir aylýk bütçe maliyeti ise
10,4 milyar lira iken asgari ücretle
çalýþan iþçilere reva görülen bir
aylýk net ücret 380 milyon lira.
* BM tarafýndan yayýnlanan rapora göre, Afrika kýtasýnda ekonomide büyüme saðlanmasýna
raðmen kýtada iþsizlik korkunç
boyutlara ulaþtý. Raporda her on
Afrikalýdan birinin iþsiz durumda
olduðu yazýlýyor. Afrika da 350
milyondan fazla insan, uluslarara-
sý yoksulluk sýnýrý ola
altýnda parayla yaþark
ilerine göre bu 65 sent
düþüyor. Ayrýca kýtada
sý yardýmlar sayesinde
kiþi açlýktan þimdilik
* Türkiye Ýstatistik K
yýlý Ekim ayý itibarý i
sayýsýný belirledi. Kuru
rine göre toplam 2,5 m
yüzde 10’dan fazlasý
ile üniversite me
oluþturuyor meslek ve
mezunlarý 281’ini gen
zunlarý ise 360 bini
fakülteler, örgencilere
plomasýmý veriyor?
* ILO (Uluslarara
Örgütü) ve Dünya Sað
r
r oluþturdu. Etiler’de, Nþantaþý’nda, Baðdat caddesinde
alk çoðunluðu ise evinde milli piyango biletine baktý. 2006
n olma hayali ile girenler yýlýn ilk sabahýnda da hiçbir þeyin
binlerce iþçi iþsiz kaldý. Çalýþmaya devam
edenler sendikasýzlaþtýrýldý, ücretler düþtü,
sosyal haklar týrpanlandý. “Þimdiye dek
özelleþtirilen kuruluþlarda çalýþanlarýn ez az
yarýya yakýnýnýn iþini kaybetmiþ olmasý bu
gerçeði göstermektedir. Özelleþtirilen
çimento fabrikalarýnda çalýþan 5400 iþçiden
3028’i iþten atýlmýþtýr, bu çalýþanlarýn yüzde
56’sýna denk gelmektedir. Et Balýk
Kurumu’nda çalýþanlarýn yüzde 80’i iþinden
atýlmýþtýr, 867 iþçiden 691’i kapý önüne
konmuþtur. HAVAÞ’ta 2256 iþçinin 559’u,
çalýþanlarýn yüzde 25’i iþten atýlmýþtýr. Petrol
Ofisi’nde iþçilerin yüzde 73’ü, yani çalýþan
3800 iþçiden 2780’i ve SEK’de çalýþanlarýn
yüzde 64’ü, yani çalýþan 1400 iþçinin 900’ü
özelleþtirme sonucu iþten atýlmýþtýr.
Özelleþtirilen bu iþyerlerinde sendikalaþma
oraný yüzde 90’lardan yüzde 36’lara gerilemiþ
ve ücretler düþmüþtür. Bu rakamlarýnda
gösterdiði üzere özelleþtirmeler yeni-liberal
saldýrýlarda temel bir öneme sahiptir. 19962003 döneminde Türk-Ýþ’e baðlý 9
sendikadan, -POAÞ, PETLAS, Keban,
TZDK, çimento fabrikalarý, Sümerbank ve
liman iþletmeleri baþta olmak üzereözelleþtirme sonucu 3 bin 104 iþçi iþten
atýlmýþtýr. En çok iþçi atýlan kuruluþlarýn
an 1 dolarýn
ken BM vertin altýna da
a uluslarara12,5 milyon
kurtuldu.
urumu 2005
ile iþsizlerin
umun verilemilyon iþsizin
278 bin kiþi
evzunlarýný
e teknik lise
nel lise meaþtý. Acaba
e iþsizlik di-
sý Çalýþma
ðlýk Örgütü-
baþýnda ORÜS, Sümerbank ve çimento
fabrikalarý bulunmaktadýr. Ayný dönemde
SEKA’dan 832 iþçi atýlmýþtýr.” (ÝÞÇÝ
CEPHESÝ, Arif Benol, Aralýk 2005)
2006’da özelleþtirmeler devam edecek.
TEKEL’in halen özelleþtrilmeyen fabrikalarý,
Petkim, TEDAÞ, THY satýlacak. Devlet
hastanelrinin ve okullarýn da satýlmasý
gündemde.
Yeni Ýþ Yasasý Yasalaþtý
2005’da emekçilere dönük saldýrýlarýn somut
bir ifadesi yeni iþ yasasý olmuþtur. Yeni iþ
yasasý ile esnek çalýþmanýn önü açýlmýþ,
çalýþanlar patronlarýn neredeyse kölesi haline
getirilmiþtir. Sendikalaþmak neredeyse
imkansýz hale gelmiþ, grev etkisiz bir araç
haline getirilmiþtir.
2006’da burjuvazi saldýrýlarýna devam
edecek. Kötü çalýþma koþullarýyla iþçileri
daha da yoksullaþtýrmayý, patronlarý daha da
zenginleþtirmeyi hedefliyorlar. Hükümet
kýdem tazminatýný da kaldýrarak patronlarýn
isteklerini yerine getirmeyi hedefliyor. Kamu
Personel Yasa Taslaðý yeni yýlýn ilk
saldýrýkanunu olacak. Bu yasayla kamu
çalýþanlarýnýn toplu sözleþme yapmasý
engellenecek, maaþ dondurma ve ay sonuna
nün raporuna göre her yýl 2 milyon kiþi (patronlarýn iþ güvenliði
almadýðý için) iþ kazalarýnda
hayatýný kaybediyor. Son 10 yýlda
ise Türkiye de iþ kazlarýnda
hayatýný kaybedenlerin sayýsý 10
bini aþýyor. Patronlar iþçilerin kanlarý üzerinden zenginleþiyorlar.
Siz hiç iþ kazasýnda ölen patron
duydunuzmu?
* Bu ne çýldýrtan denge! En zengin
400 ABD’liyi sýralayan Forbes dergisine göre Microsoft’un sahibi Bill
Gates hala “ABD’nin en zengin
adamý” Gates’in 63 milyar dolar
olarak tahmin edilen serveti 25
milyonluk nüfuslu Peru’nun
GSMH’ dan daha fazla.
* Dünyanýn en zengin 200 kiþisinin
sahip olduklarý toplam servet
yeryüzündeki en yoksul 2,5 milyar
insanýn toplam gelirinden fazla. Bu
200 zenginin 112’si ABD’li dünyanýn en zengin 3 kiþinin (ABD)
servetinin toplamý en yoksul 48
ülkenin gayri safi yurtiçi hâsýlatýndan yüksek.
* Dünyada her yýl açlýk yüzünden
38 milyon insan ölmekte 800 milyon insan ise kronik yetersiz
beslenmeye baðlý hastalýklarla
savaþmakta.
* BM insani geliþme raporuna göre
dünyadaki açlýða ve temel saðlýk
sorunlarýný asgari düzeyde çözebilmek için gerekli olan 13 milyar
dolar.
atma gibi uygulamalar gelecek, sürgünleri
yaygýnlaþacak.
Emekçiye Dayak, Patrona Kýyak
2005’te iþçilere dönük saldýrýlar devam etti.
Hükümet emekçilerin en ufak hak arama
mücadelesine bile þidetle karþýlýk verdi. Polis
ve jandarma mitinglere saldýrdý, basýn
açýklamalarýnda yerlerde sürükledi, grev
çadýrlarýný yýktý. Eðitim-Sen için kapatma
davasý açýldý.
Haklarý için Ankara’ya yürüyen eðitim
emekçilerini panzerlerle ezmeye kalkan
hükümet, patronlarýn istediði yaslarý birbir
meclisten geçirdi. Patronlarýn yaptýðý hak
ihlalerini görmezden geldi. Sendikalaþtýklarý
için iþten atýlan Serna iþçileri gözaltýna alýndý,
tartaklandý. Sigortasýz iþçi çalýþtýran, çocuk
iþçi çalýþtýran, ücret vermeyen vb. patronlarý
ise görmezden geldi.
Kürt halkýnýn en temel hak talebine burjuva
devlet kurþunla cevap verdi. Uður Kaymaz’ýn
katledilmesi, Hakkari ve Þemdinli’de devletin
patlattýðý bombalar, Newroz kutlamalarýnýn
ardýndan baþlayan faþist saldýrýlar,
TAYAD’lýlara dönük linç giriþimleri, Uður
Kaymaz davasýný izlemeye gidenlerin linç
edilmeye giriþilmesi akla gelen en çarpýcý
örnekler. Susurluk’un ardýndan ikinci kez
burjuva devletin maskesi Þemdinli’de düþtü
ve katliamcý yüzü ortaya çýktý.
Kontragerillenýn saldýrýsý Þemdinli halký
tarafýndan ortaya çýkarýldý.
2006’yý Mücadele Yýlý Yapalým
2005 iþçi ve emekçiler için iþsizlik, yoksulluk, sefaletin arttýðý; baskýlarýn yaygýnlaþtýðý
bir yýl oldu. Yeni yýlda da saldýrýlar devam
edecek. Saldýrýlarý durdurmanýn yolu biz
emekçilerin örgütlenmesinden, birleþmesinden ve mücadele etmesinden geçiyor.
2006’yý hak gasplarýnýn deðil, mücadelenin
arttýðý bir yýl yapmak için örgütlenelim.
Fuat Karan
9
Sosyal güvenliðin tasfiyesinin
yeni adý: Tek çatý dönemi…
Sermaye sosyal güvenlik alanýnda
kapsamlý bir saldýrý yürütüyor.
Hükümet bundan bir süre önce, 30
Kasým’da, Sosyal Sigortalar ve Genel
Saðlýk Sigortasý kanunlarýnýn taslak
metinlerini meclise göndermiþti.
Sözü edilen yasalar da diðer yasalar
gibi sosyal güvenlik alanýnda bir dizi
temel hakkýn gaspýný hedefliyor. Bilindiði gibi belli tepkiler nedeniyle
hükümet bu yasa tasarýlarýnýn
mecliste görüþülmesinden son anda
vazgeçti.
10
Taslaklar Ocak 2006 ayýnda
görüþülüp yasalaþtýrýlmak üzere
askýya alýndý. Emeklilik ve Genel
Saðlýk Sigortasý’nýn da Þubat 2006
ortasýna kadar yasallaþacaðý bekleniyor. Hükümet bu yasa tasarýlarýn üzerinde daha geniþ bir
“toplumsal mutabakat” aranacaðýný
açýkladý. Kuþkusuz hükümet bununla
yasalarýn
içeriðini
deðiþtirmeyi deðil, sendika
bürokratlarýný bu saldýrýya ortak etmeyi hedefliyor.
Sosyal haklarýn budanmasýný
öngören yasa tasarýlarýný askýya
alan hükümet, geçtiðimiz günlerde
baþka bir adým atarak, SSK, BaðKur ve Emekli Sandýðý’nýn kaldýrýlmasýný, onlarýn yerine Sosyal
Güvenlik Kurumu oluþturulmasýný
öngören bir yasa taslaðýný meclise
gönderdi. Bu yasa taslaðýnýn meclise gönderilmesi, ÝMF’nin gözden
geçirme görüþmelerini onaylamasý
için ön þartlardan biriydi. Ve tam
da, ÝMF yönetimi gözden geçirmelerle ilgili toplantýsýný yapmadan hemen önce meclise sevk edildi.
Böylece AKP hükümeti ÝMF’nin bir
isteðini daha yerine getirmiþ oldu.
IMF’de bunun üzerine Türkiye’ye
1,6 milyar dolar tutarýndaki kredi
dilimini serbest býraktý. ÝMF’nin sosyal güvenlik alanýndaki saldýrý politikasý birbirinden koparýlamayacak
nitelikteki ana parçalarý oluþturuyor.
Böylece hükümetin, saldýrýlarý
hayata geçirme kararlýlýðýný koruduðunu, bazý taslaklarý “toplumsal
mutabakat” bahanesiyle askýya
almasýnýn ise zaman kazanmaya
dönük bir aldatma manevrasý olduðunu görüyoruz.
Tasarý yasalaþýrsa üç kurum
tarihe karýþacak
Tasarý yasalaþýrsa SSK, Bað-Kur,
Emekli Sandýðý tarihe karýþacak.
Yerine Sosyal Güvenlik Kurumu
oluþturulacak. Kurum bünyesinde
ayrýca Sosyal Sigortalar, Genel
Saðlýk Sigortasý, Primsiz Ödemeler ve Hizmet Sunumu Genel
Müdürlükleri kurulacak. Tasarý bunlarýn yanýnda üç kuruma ait bütün
varlýklarýn ve buralarda çalýþan personelin yeni kuruma devredileceðini
de
hükme
baðlýyor.
Oluþturulmasý planlanan kurum
Sosyal Güvenlik Yüksek Danýþma
Kurulu, Yönetim Kurulu ve
Baþkanlýk olmak üzere 3 idari organ tarafýndan yönetilecek. Devlet
kurumlarýndan temsilcilerin yaný
sýra, sendika ve meslek örgütü temsilcilerini de kapsayan Sosyal
Güvenlik Yüksek Danýþma Kurulu
yýlda bir kez toplanacak. Yasa
gerekçesinde bu yapýlanma sayesinde çalýþanlarýn kurum yönetiminde söz sahibi olduðu savunuluyor. Bu söz hakkýnýn göstermelik
bir þey olduðunu bizler biliyoruz.
Zaten meclise gönderilen yasanýn
gerekçesinde de bu açýk açýk dile
getiriliyor. Yasanýn gerekçesinde,
halen askýda tutulan Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanunu Tasarýsý’nýn hayata geçirilebilmesi için kurumsal yapýdaki
daðýnýklýðýn giderilmesi ve yönetimde etkinliðin saðlanmasý gerektiði
belirtiliyor. Hükümet askýda tutulan
kanunun
içeriðinin
deðiþmeyeceðinden o denli emin
ki, mevcut kurumsal yapýyý
þimdiden askýdaki yasa hükümlerine uygun bir biçimde düzenlemek için harekete geçiyor. Üç sosyal güvenlik kurumunu kaldýrýp
yerine Sosyal Güvenlik Kurumu adý
altýnda tek bir yapýlanma
oluþturuyor.
Hükümetin Genel Saðlýk
Sigortasý’yla ilgili olarak hazýrladýðý
tasarýdan bir örnek verebiliriz. Bu
taslaðýn 8. maddesi ikinci fýkrasýnda sigortalýya saðlanacak saðlýk
hizmetleri genel olarak sayýldýktan
sonra, fýkranýn sonuna þöyle bir
cümle ekleniyor: “…kurumca belirlenen, saðlýk yardýmý olarak saðlanýr.” Bunun anlamý þu: maddede
sayýlan saðlýk hizmetlerinin tümü
deðil, maddede sayýlan saðlýk
hizmetlerinden ancak kurumun uygun gördükleri saðlýk hizmeti olarak sunulacak. Örneðin kurum, “koruyucu saðlýk hizmetleri sigorta
kapsamýna dahil deðildir” derse, bu
hizmetlerden prim ödeyen sigortalý
yararlanamayacak. Bunun adýna da
Genel
Saðlýk
Sigortasý
diyeceksiniz!
Yeni tasarýda SSK, Emekli Sandýðý ve Bað-Kur tarafýndan yapýlan ilaç
ve tedavi harcamalarýna önemli kýsýtlamalar getiriliyor. Tasarýya göre
bir reçetede 4’den fazla ilaç yazýlamayacak. Eðer tedavi uzun sürerse 7. günden sonra yeniden
reçete yazýlmasý gerekecek. Pek
çok ilacý pratisyen hekimler deðil
uzman hekimler yazacak. Hatta
bazý ilaçlarý uzman hekimlerin yazmasý da yetmeyecek, Saðlýk
Kurulu’nun onayý gerekecek. 25
Aralýk 2005 tarihli Hürriyet gazetesinde Yalçýn Bayer, “Hastalarý ÝMF’ye
Yollayýn” baþlýklý yazýsýnda
hükümetin hazýrladýðý tasarýnýn
çarpýklýklarýna deðiniyor ve “bir yandan aile hekimliði sistemi getirerek
hastalarýn birinci basamakta tedavi
edilmesini planlýyorsunuz, öte yandan da birinci basamakta tedavi
verecek pratisyen hekimlerin
elindeki tedavi olanaklarýný kýsýtlýyorsunuz? Bu adamlar sadece
sevkle görevli trafik memurlarý mý
olacaklar?” sorusunu isabetli bir
þekilde dile getiriyor.
Hükümet, ÝMF’ye verilen niyet
mektubunda en geç Ocak 2006 ayý
sonuna kadar meclisten geçirileceði belirtilen Sosyal Güvenlik
Kurumu’na neden ihtiyaç duyulduðunu, þu gerekçelerle sýralýyor:
“Sosyal güvenlik alanýnda
faaliyet gösteren çok sayýda kurumun bulunmasý, bu kurumlar
kapsamýnda bulunan kiþilerin
hak ve yükümlülüklerinin
farklýlaþtýðý bir sosyal güvenlik
sistemi yaratmaktadýr. Bu
daðýnýk yapý eþgüdüm saðlanmasýný önlemekte, diðer taraftan,
mevzuatýn karmaþýk olmasý, aþýrý
bürokratik iþlemler, bilgi iþlem
alt yapýsýnýn yetersiz olmasý ve
personele iliþkin sorunlar, sosyal güvenlik kurumlarýnýn etkin
çalýþmasýna engel olmaktadýr.”
Yani hükümetin öne sürdüðü
gerekçe, sosyal güvenlik sisteminden yararlananlarýn arasýndaki
eþitsizliklerin önüne geçmek, hak
ve yükümlülükler anlamýnda eþitliði
saðlamak. Fakat “sosyal güvenlik
reformu” kapsamýnda yapýlmak istenen diðer yasal düzenlemelerle
birlikte düþünüldüðünde, ÝMF’nin ve
hükümetin derdinin sigortalýlarýn
daha iyi hizmet almasý olmadýðý
anlaþýlýyor. Nitekim yasada yeni
yapýlanmanýn ve bunun yarattýðý
avantajlarýn (hizmetlerin tek elden
yürütülmesi, bilgi otomasyonu vb.)
çalýþanlarýn sistemden daha çabuk
ve daha fazla yararlanmasýný saðlayacak biçimde düzenlenmediði,
baþta saðlýk giderleri olmak üzere
harcamalarýn azaltýlmasýnýn temel
kaygý olarak öne çýktýðý görülüyor.
Bu da ÝMF’nin ve hükümetin asýl
derdinin devlet bütçesinden sosyal
güvenlik sistemine aktarýlan miktarý
aþaðý çekmek, sistemin yükünün
daha büyük kýsmýný çalýþanlarýn sýrtýna yüklemek istiyorlar.
Amaç, patronlara kýyak
Ayrýca burada da bir baþka aldatmaca da þu: Normalde sosyal
güvelik sisteminin finansman
yükünün aðýrlýklý bir bölümünün
sermaye devleti tarafýndan
karþýlanmasý gerekir. Devlet bu alana harcayacaðý kaynaklarý sermaye sahiplerinden prim ya da vergi
olarak toplamalýdýr. Ancak son zamanlarda hayata geçirilen uygulamalardan da anlaþýlacaðý gibi,
hükümet sermayenin sýrtýndaki
prim ve vergi yükünü arttýrmamakta tersine azaltmakta. Son olarak
Kurumlar Vergisi yüzde 30’dan
yüzde 20’ye indirildi. Hükümet yetkilileri, iþverenlere baþka vergi
kolaylýklarý saðlamak için de hazýrlýklar yapmakta. O halde devlet
patronlarýn vergi ve prim yükünü
aðýrlaþtýrmýyorsa sosyal güvenlik
sistemine nasýl kaynak aktaracak?
Yapýlacak olan þu; devlet þimdiye
kadar sosyal güvenlik sisteminin
finansman açýðýný kapatmak için
zorunlu olarak bazý transferler yapýyordu. Bu transferler artýk yapýlmayacak ya da ancak çok zorunlu durumlarda, çok cüzi miktarlarda söz
konusu olacak. Bunun yerine devlet, eskiden vermek zorunda kaldýðý paranýn çok daha azýný “devlet
katkýsý” olarak sosyal güvenlik
sistemine aktaracak. Bu para ise
arttýrýlan prim yüküyle, vergi ve zamlar yoluyla iþçi ve emekçilerden
toplanacak. Görüldüðü gibi devlet
bir kez daha kepçeyle alýp kaþýkla
vermenin, bunu da bir lütuf olarak
sunmanýn hesaplarý içinde. Sonuç
olarak, sermayenin sosyal güvenlik alanýndaki saldýrýsý bir bütün. Bu
saldýrýlarýn kimileri önemli, kimileri
önemsiz görülemez. Sermayenin
saldýrýlarý bütünlüklü ise bu saldýrýlara karþý koyuþ da o kadar bütünlüklü olmalýdýr.
Þahin Yýldýrým
Kayýt dýþý ekonomi büyüyor
Kayýt dýþý ekonomi ülkede hat safalara ulaþmýþ durumda. Yapýlan bir araþtýrmaya göre Türkiye’ de kayýt
dýþý çalýþan sektör yüzde 50’lere dayanýyor. Kayýt dýþý
bazý sektörlerde öylesine yoðun ki neredeyse kayýtsýz
çalýþma ya da eksik beyanda bulunma olaðan bir durum. Örnek olarak þu sektörleri gösterebiliriz :Ýmalatçýlar, Ýnþaatçýlar, Özel Okullar, Dershaneler, Sürücü
kurslarý, Avukatlar, Turizm iþletmeleri, Yayýn
kuruluþlarý (korsan yayýncýlar), Akaryakýt istasyonlarý,
Doktorlar, Servis Taþýyýcýlarý, Gayrimenkul alým-satým
yapanlar, Tarým ürünü üreten ve iþleyenler, Taksiler
ve halk otobüsleri...
500 bin YTL fiyat deðeri biçilen taksiler asgari ücretlinin verdiði kadar bile vergi deðil... Doktorlarýn vergilerini aylýða böldüðünüzde bir vizite ücretinden daha az...
Hisse senetlerinden, devlet tahvillerinden neredeyse
vergi alýnmýyor gibi.
Maliye Bakanlýðý 2004-2005 yýlý eðitim sonu, denetim sonuçlarýný açýkladý. Buna göre 94 bin mükellef
izlendi. 27 milyar YTL matrah incelendi. 22.4 Milyar
YTL matrah incelenirken 19 milyar YTL fark saptandý.
Gelir vergisinde 1.2 Milyar YTL matrah incelendi. 600
Milyon YTL fark bulundu. 2004' ün tamamýnda 2.4
Milyar matraha karþýlýk 6.5 Milyarlýk matrahýn gizlendiði belirlendi. Kurumlar vergisinde 4.8 Milyar YTL
matrah incelendi, 2.5 Milyar YTL fark bulundu. 2004
yýlýnda 2.9 Milyar YTL matrah incelendi, 4.3 Milyar
YTL matrah fark bulundu.
KDV’de 13.7 milyar YTL matraha karþýn 2.5 Milyar
YTL eksik bildirim belirlendi. 2004 de 15.2 Milyar
YTL’lik matraha karþýn 4.1 Milyar YTL fark tespit edildi.
Devlet iç borçlanma senetlerinin gelirlerinin de 78
Milyon YTL’si gizlendi. Bu yýl kaydý bulunmayan 35
bin mükellef kayda alýndý. Otogazda 3200 mükellef
nezdinde 65 Milyon YTL matrah farký bulundu.
Çalýþanlarýn vergi iadesi incelemelerinde 294 bin sahte,
43 milyon geçersiz fatura saptandý. Haksýz alýnan vergi
iadesi tutarý 25 milyon YTL olarak belirlendi. Kredi
kartý bilgileriyle yapýlan denetimler sonrasýnda 140
Milyon YTL fark bulundu. 60 Milyon YTL vergi ve ceza
alýndý.
Liste böyle uzayýp gidiyor, hükümet kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirirken asgari
ücretlilerden ise çok yüksek vergi alýnýyor. Bu
hükümetin kimlerin hükümeti olduðunu anlayabilmek
açýsýndan bundan baþka bir kanýta gerek var mý? Bu
hükümet zenginlerin hükümetidir. Ekonomiyi toz pembe gösterenler asgari ücrete %8,7 zam yapanlar ve
bu zammýn da iyi bir zam olduðunu iddia edenler bizleri ölümü gösterip, sýtmaya razý olma durumuna
getirdiler. Kayýtdýþý ekonomi yoðun sömürünün diðer
adýdýr.
Jiyan
11
Emek Güncesi
Cevahir Deri iþçileri patronun sendikayý kabul etmemesi ve taþeron çalýþtýrmakta ýsrar etmesi üzerine
24 Kasým’da direniþe baþlamýþlardý. Deri-Ýþ üyesi
iþçiler 24 Kasým’dan bu yana direniþte olan Cevahir
deri iþçilerine dayanýþma amacýyla iki saatlik iþ býraktýlar. Bine yakýn iþçi ziyarete giderek destek eyleminde bulundu. Jandarma ziyarete gelenleri tartaklayarak birkaç iþçiyi gözaltýna aldý. Deri-Ýþ Tuzla Þube
Baþkaný patronlarýn ve jandarmanýn baskýsý devam
ederse Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde iþçilerin
iþ býrakacaklarýný bildirdi.
Türk Hava Yollarý’nda yer hizmetleri için yapýlan
ihaleyi Euroserve firmasý kazanmasýna raðmen ihale
yeniden yapýlarak, HAVAÞ ve Çelebi firmalarýna verildi. Böylece THY’nin amacýnýn sendikasýzlaþtýrma olduðu ortaya çýktý. Çalýþan 400 yüz iþçi 1 Ocak 2006’
dan itibaren iþsiz kalacak. Yasadýþý ihaleye tepki duyan ve THY’nin yönetiminin amacýnýn sendikal örgütlenmeyi daðýtmak olduðunu belirten iþçiler AKP il binasýnýn önünde eylem yaptý.
Serna-Seral iþçilerinin grevi 109. günü geride býraktý. Ýþçiler dayanýþmayý yükseltmek için 17 Aralýk’ta
kitlesel grev çadýrýnýn önünde aileler ve ziyaretçilerin
katýlýmýyla bir etkinlik düzenledi. Patron ve polisin tüm
baskýlarýna raðmen Serna-Seral iþçisi direnmeye devam ediyor.
TÜPRAÞ’ýn devri ile ilgili belirsizlik sürüyor.
TÜPRAÞ hisselerinin Ofer ailesine satýþýna iliþkin
mahkeme görülürken Petrol-Ýþ Sendikasý’na üye
TÜPRAÞ çalýþanlarý Türkiye genelinde, 2 saat süreyle iþbaþý yapmadý. Ýþler devir iþlemlerine karþý eylemlerine devam edeceklerini açýkladýlar.
Bursa’nýn Gemlik yakýnlarýndaki Gemlik Liman
ve Depolama Ýþletmeleri ve AÞ’de (Gemport) iþten
çýkartýlan 10 iþçi açtýklarý iþe iade davasýný kazandýklarý
halde, iþe geri alýnmadýlar. Ýþçilere yapýlan uygulama
yasal deðildir. Ýþçiler mahkemeyi kazandýklarý halde
patron keyfi davranarak iþçileri iþe geri almadý. Patron iþe almadýðý iþçilere ceza olarak 4 ay ile 8 ay
ücret ödemeyi göze alarak mahkemenin aldýðý karara
uymuyor. Bu cezanýn patronlara hiçbir caydýrýcý yönü
yok. Sendika bürokratlarýnýn çok güvendiði Ýþ Güvence
Yasasý’nýn ne hizmet etmiþ olduðu ortaya çýktý.
Ýran’ýn baþkenti Tahran’da belediye otobüs
þoförlerinin bir bölümü ücret artýþý ve gözaltýna alýnan
arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasý (kýþkýrtýcýlýk yaptýðý
gerekçesiyle gözaltýna alýnmýþlardý) için greve gitti.
Yaklaþýk bin kadar þoförün sefere çýkmamasý üzerine
baþkentte ulaþým önemli ölçüde aksadý.
12
New York’taki 33 bin 700 toplu taþýma iþçisinin
baðlý olduðu Ulaþým Ýdaresi’nin (MTA) önerdiði son
teklifi de reddetmesinin ardýndan uzlaþma için taný-
dýklarý ek süre de bitince grev baþladý. Grevle birlikte
New York’ta her gün ulaþým için yeraltý treni ve otobüsleri kullanan 7,5 milyon kiþi etkilendi. Bundan önce
toplu taþýma grevi 1980 yýlýnda yapýlmýþ ve 11 gün
sürmüþtü. 25 yýl aradan sonra ilk büyük grev yaþanýyor.
Ayrýca Londra metro çalýþanlarý yýlbaþý günü haftalýk
35 saatlik çalýþmayý kabul etmedikleri için greve girdi.
Danone’in Lüleburgaz’daki süt ürünleri üretim
tesisinde çalýþan 16 iþçi Tek Gýda-Ýþ’e üye olduklarý
için iþten çýkarýldý. Ýþçiler fabrikanýn önünde eylem
yaptýlar. Eylemde konuþan Trakya Þube Baþkaný
Danone’de 2 yýldýr örgütlendiklerini ve iþyerinde 240
üyesi olduðunu tam yüzde 51 oranýný saðladýklarý sýrada patronun 16 iþçiyi iþten çýkararak iþçilerin anayasal haklarýný engellediðini açýkladý.
17 Aralýk da DÝSK, KESK, TMMOB, TTB ve kitle
örgütleri Ankara’da, “Demokratik Türkiye Halk için
Bütçe” mitingi düzenledi. Mitinge 20 bin iþçi ve emekçi
katýldý. Ýþçiler 2006 bütçesine hayýr dediler. Yürüyüþ
boyunca “çetelere deðil halk için bütçe; Susurluk,
Þemdinli iþte çete devleti; iyi çocuk ne yapar?
Þemdinli’yi bombalar; delikanlý Aðar bizi de kurtar!”
sloganlarýyla yürüdüler. Miting olaysýz bitti. Miting
dönüþündeki trafik kazasýnda iki emekçi öldü, 27 kiþi
de yaralandý. Miting özellikle burjuvazinin iþçi sýnýfýna
saldýrýlarýnýn her gün katmerleþtiði bir dönemde,
sendikalarýn merkezi düzeyde örgütledikleri halde
katýlým beklenenin altýnda oldu. Elbette mitinge katýlýmýn düþüklüðünün büyük nedeni sendika bürokratlarýn izlemiþ olduklarý “çaðdaþ” ve uzlaþmacý sendikal
anlayýþýn iþçilerin moralini bozmasý. Sendikalarýn
örgütlü bulunduklarý iþyerlerinde sendikacýlar býrakýn
mitinge katýlým çaðrýsý yapmayý iþçileri bilgilendirmediler bile. Ayrýca DÝSK birçok ilde araç bile kaldýrmadý.
Ýþçileri eyleme hazýrlamayan bu bürokratlar neden
eylem takvimleri belirliyorlar ki?
Bürokratlar genellikle tabanda oluþan iþçi ve emekçilerin tepkilerinden çekindiklerinden dolayý, mücadelede
sonuç alacak eylemleri örgütlemek yerine iþçilerin ve
emekçilerin birikmiþ öfkesini belli bir zaman dilimine
yayarak pasifize ediyorlar. Böylece iþçi ve emekçilerin morallerinin bozulmasýný ve umutlarýnýn kýrýlmasýný,
sonuç getirmeyen eylemler olarak algýlanmasýný saðlamayý hedefliyorlar. Sendika bürokratlarý “bizler eylem yapýyoruz, kimse gelmiyor” diyerek kendilerini
iþçiler karþýsýnda meþrulaþtýrma gayretindeler. Sonuç
olarak, burjuvazinin saldýrýlarýnýn artýðý, sendika
bürokratlarýnýn da patronlarýn sað kol gibi çalýþtýðý bir
dönemde, tabiî ki iþçi ve emekçilerin üzerindeki yük
ve sorumluluk daha da artmakta. Eðer patronlarýn
saldýrýlarýna bürokratlarýn oyalamalarýna izin vermemek
için patronlardan ve de sendika bürokratlarýndan baðýmsýz bir mücadeleyi örmemiz zorunluluk olarak
önümüzde duran acil bir görevdir.
Oya Þen
Patronun oyunlarýný bozalým
Patron bundan iki hafta önce temsilcileri çaðýrýp
mesailer hakkýnda bir takým düzenleme ve kararlar
aldýklarýný iletmiþ. Patron temsilcilere bundan sonra
hafta içi mesaiye kalýnmayacaðýný, hafta sonu bir cumartesi kalýnacaðýný, bir cumartesi kalýnmayacaðý teklifinde bulunmuþ. Bunun üzerine temsilciler de bizlere
sormadan kendi inisiyatiflerini kullanýp olur demiþler.
Alýnan bu karar kulaktan kulaða tüm fabrikaya
yayýldý. Ýþçiler tarafýndan olumlu bulundu. O hafta
çalýþmadýk, bir sonraki hafta çalýþtýk. Doðal olarak
daha sonraki hafta çalýþmayacaðýmýzý biliyorduk. Hepimiz kendimizi ona göre ayarlamýþtýk.
Cuma günü çay paydosundan sonra cumartesi
çalýþacaðýmýz söylentisi yayýldý. Bunun üzerine temsilciler patronla görüþmeye gittiler. Patron temsilcilere, “iþler acele, mesaiye gelmek zorundayýz” demiþ.
Temsilciler de patrona, “bu öneriyi siz getirdiniz, þimdi
de uymuyorsunuz, böyle keyfi davranamazsýnýz, biz
mesaiye gelmeyeceðiz” deyip toplantýdan çýkmýþlar.
Bu kararý hep birlikte bantlara yaydýk ve kýsa zamanda bütün fabrikada yayýldý. Bunun üzerine patron
bant þeflerini toplayýp “herkesi yarýn mesaiye getireceksiniz” talimatý verdi. Bant þefleri ellerine liste alýp
bantlarý dolaþmaya baþladýlar. Ýlk dolaþmada kimse
imza atmayýnca, patron ustalarý tekrar toplantýya
çaðýrdý. Tekrar ustalar ikinci ataða kalktýlar. Bu sefer
baský sonucu bazý arkadaþlar imza attýlar.
Benim çalýþtýðým bantta 18 kiþi çalýþýyor, 4 kiþi imza
attý, 6 tane bant var. Toplam 38 kiþi imza atmýþ oldu.
Bazý arkadaþlarda gelip gelmeme konusunda
kararsýzlardý. Bir arkadaþ “bir toplantý kararý alýnýrsa
iyi olur” dedi. Temsilciye, “olaðanüstü bir toplantý kararý
alýrsak iyi olur” dedik. Paydosta bütün arkadaþlara
toplantý olacaðýný duyurduk. Ani geliþen bu olay hakkýnda bir fikir yürütmek gerekiyordu. Biraz
düþündüðümüzde hiç de ani olmadýðýný, tamamen
planlý bir þekilde yapýldýðýný tahmin ettik.
Pekiyi ne oldu da patronun ilk kararý deðiþti. Bir hafta
sonra iþlerimiz acele herkes gelecek dendi. Hiçbir
patron haftalýk plan yapmaz. Patronlar aylýk hatta yýllýk plan yapýyorlar. Pekiyi buradaki mantýk neydi?
Patron hazýrladýðý A.B.C planlarýný ve politikalarýný
uygulamaya devam ediyor ve de devam edecek.
Patronun burada yapmak istediði politika mesaiye
gelenleri ve gelmeyenleri karþý karþýya getirmek ve
nitekim öyle oldu. Yaptýðýmýz toplantýya yaklaþýk 80
kiþi katýldý. Katýlanlarýn büyük çoðunluðu imza atanlara tepki gösterdi. Bunun üzerine tartýþmalar oldu.
Bilinçli iþçiler olarak patronun bu tür oyunlarýný bozmak için iþçilere bunun bir tuzak, bir oyun olduðunu,
böl- parçala- yönet mantýðýný içerdiðini anlatmamýz
gerekli.
Not: Sözleþmenin yasal süreci devam ediyor.
Çoðunluk tespiti yapýlýp bakanlýktan yetki belgesi
alýndý. Bakanlýktan patrona 6 iþ günü içinde itiraz edip
etmeyeceðine dair talimat gönderildi. Patron herhangi bir itirazda bulunmadý. Bunun üzerine patron ve
sendika görüþmelere baþlayacak.
Bir tekstil iþçisi
Bize “þükredin” diyorlar
Asgari ücretin açýklanmasýndan sonra iþyerinde bu
konu konuþuldu. Bizler açlýk sýnýrýnýn altýndaki bir ücretle yaþamaya mahkûm ediliyoruz.
Bölüm þefine zammýn ne kadar olacaðýný sorduk. O
da “dýþarýda bir yýðýn iþsiz var, halimize þükredelim,
paramýzý zamanýnda alýyoruz, yemeðimiz, sigortamýz,
servisimiz var. Ben bile iþsizlikten çok korkuyorum,
iþime daha çok sarýlýyorum, zammýn ne kadar olacaðý bize henüz söylenmedi daha bir ay var” dedi. Bazý
arkadaþlar bunun sonu nereye varacak 50 milyon zam
mý olur? Bizleri iþsizlik var diye korkutuyorlar. Ama
bu zamla da çalýþýlmaz dediler…
AKP’ye oy veren bazý iþçiler, “bir daha Tayyip’e oy
vermem, her þey kötüye gidiyor, geçinemiyoruz” dedi.
Bir baþka iþçi, “AB’ye girince düzelir, Avrupa ülkelerinde iþçi haklarý var. AKP enflasyonu da düþürdü”
dedi. Bir iþçide “enflasyon düþtü diyorlar. Ama ben
ayda bir pazara gidiyorum, fiyatlar ucuzlamýyor, bizlere yansýmýyor bu düþüþ” dedi.
Bu olanlara bakýp düþünmeliyiz. Ýþçiler olarak ne
yapabiliriz? Yaþadýklarýmýz bugün yarýn hepimizi vuracaktýr. Neden korkuyoruz? Korkutuluyoruz?
Ýþsizlikten ama bu bizi ne zamana kadar durduracak.
Hükümetin patronlarýn bu pervazsýz saldýrýlarýna gün
gelecek dur diyeceðiz. Bugünden çalýþtýðýmýz fabrikalarda örgütlenmeliyiz. Öðrendiðimiz fikirleri iþçilere
anlatmalýyýz daha iyi hayat koþullarýnda yaþamak için
hak ettiðimiz çalýþma koþullarýnda ve ücretleri almak
için örgütlenmeliyiz, mücadele etmeliyiz.
Bir tekstil iþçisi
Ýþlerin durumuna göre Ýzin
Havalarýn soðumasýyla birlikte, iþçilerde hastalýklar
artmaya baþladý. Fabrikanýn doktoruna gittiðimizde
Hipokrat yeminini unutarak yüzümüze bakýp ilaç yazýyor; çok hasta olsak da izin vermek istemiyor.
Bunun nedeni, hem patrondan çekiniyor hem de
yaranmak istiyor. Çalýþamayacak durumda olan
arkadaþýmýza izin verdiðinde eðer arkadaþýmýzýn iþi
acilse þef doktoru arayýp “niye izin verdin” diyor ve
arkadaþýmýzý eve göndermiyor. Bu sorun küçük
13
sorunmuþ gibi görünebilir ama biliyorum ki küçükte
olsa sorunlarýmýza öðütlenerek sahip çýkmamýz gerekli.
Bizler sorunumuza ne kadar sahip çýkarsak patron
karþýsýnda o kadar güçlü oluruz.
Bir tekstil iþçisi
Nihayet görebildik
Fabrikanýn bir doktoru olduðunu duymuþtum, ama
iþe baþladýðýmdan 5 ay sonra görebildim. Fabrika 1.
sýnýf aðýr sanayi, bazen haftada 3-4 kaza oluyor. Ama
buna raðmen fabrikada doktor olmadýðý için, kaza
geçiren iþçiye ilk müdahale yapýlmadan apar topar
hastaneye kaldýrýyorlar.
Bu nasýl bir saçmalýktýr ki nerdeyse her gün kaza
olan bir fabrikada doktor 6 ayda bir geliyor. Doktorun
yaptýðý tek iþ, tansiyon ölçmek, kalp atýþlarýný dinlemek ve þikâyeti olup olmadýðýný sormak. Þikâyetimizi
söylediðimizde “tamam ben bunlarý dosyalarýnýza
iþleyeceðim” diyor. Herhangi bir tedavi, çözüm ve yönlendirme yok.
Geçen hafta bir iþçi aðýr çalýþma þartlarýndan dolayý
kalp krizi geçirdi. Hastaneye kaldýrýldý, birkaç tedaviden sonra kendine geldi ve tekrar iþbaþý yaptý. Bu
iþçi þans eseri kurtuldu. Çünkü kalp krizi gibi ciddi bir
vakada, acil bir saðlýk iþlemi yapýlmasý gerekli. Ama
fabrikada ne doktor ne de herhangi bir saðlýk personeli var.
Ýþçilerin büyük bir bölümü doktor geldiðinde de muayene olmak istemiyorlar. Çünkü iþçilerin görüþü “6 ayda
bir gelen doktordan ne hayýr gelir, biz her gün burada
can pazarý yaþýyoruz, doktor sadece tansiyon ölçüyor, onu ben evde de yaparým, doktorun yanýna çýkmaya gerek yok” diyorlar.
Patron doktora ödeyeceði paradan kaçmak için 365
günlük mesai gününü 2 güne sýðdýrmaya çalýyor.
Bütün çalýþan iþçilerin hayatýný tehlikeye atýyor. Ýþçiler
olarak biz bu saçma uygulamaya son verilmesi ve
doktorun mesaiyi saatleri içersinde fabrikada olmasý
için mücadele etmeliyiz. Bu bizim en doðal hakkýmýz.
Bir metal iþçisi
Giriþi rahat çýkýþý zor
Bütün iþyerlerinde olduðu gibi bizim iþyerinde de
haksýzlýk-hýrsýzlýk var. Çalýþtýðým iþyeri yaklaþýk 100
kiþinin çalýþtýðý bir kargo firmasý. Nakliye ve taþýma
iþi olarak iki bölümden oluþuyor. Benim çalýþtýðým
bölümde 30 iþçi çalýþýyor. Sabahlarý iþbaþý yaptýðýmýzda bize giriþ kâðýdý imzalatýyorlar. Bu kâðýt bizim
iþe devam ettiðimizi gösteriyor. Ama bu kâðýtta sadece giriþ saatimizi yazabiliyoruz. Çýkýþ saatimiz ise
belli deðil, çýkýþ bölümünü boþ býrakmamýzý söylüyorlar. Ama çalýþtýrýrken de geç saatlere kadar
çalýþtýrýyorlar. Bu durumu itiraz ettiðimizde “beðenmeyen çýkar gider” diyorlar. Bu noktadan baþlayarak
bir örgütlenme baþlatabilirsek bu ve benzeri haksýzlýklarý durdurabiliriz.
Bir kargo iþçisi
14
Birlikten güç doðar
Küçük bir atölyede çalýþýyorum. Genel olarak 350
YTL ücret alýyoruz. Temizlik iþçileri 250 YTL alýyorlar. Utandýklarý için ücretlerini kimseye söyleyemiyorlar. Yaklaþýk 2 yýldýr zamsýz çalýþýyoruz. 2005’in üç
ayýný da sigortasýz çalýþtýk. Yeni iþ yasasýnda iþçileri
izne çýkardýðýný söyleyerek sigortalarý dondurabiliyor
patronlar.
Patron her defasýnda bizden fedakarlýk istiyor. Bizlerde arkadaþlarla toplanarak artýk yeter dedik.
Fedakarlýk sýrasý patronda diyerek… Pazartesi günü
toplu bir þekilde patronun karþýsýnda çýktýk. Her
arkadaþ sorunlarýndan bahsetti. Patronda iþçilerin birlik ve kararlýlýðý nedeniyle ocak ayýndan baþlamak üzere
bir düzenleme yapacaðý sözünü verdi. Bu düzenlemenin ne olacaðýný, zam yapý yapmayacaðýný bilmiyoruz. Ay sonunda ne olduðunu öðreneceðiz. Ýsteklerimiz gerçekleþmezse toplu þekilde çalýþmama kararý
aldýk. Sonuçlarýný göreceðiz.
Küçük bir atölyede birlik oluþturmak çok zor. Ama
býçak kemiðe dayandýðýnda pekala birlik olabildik. Bu
hepimize moral oldu.
Bir tekstil iþçisi
Serna / Seral grevine destek
kampanyasý
Kötü çalýþma koþullarýna karþý örgütlenen Serna
iþçileri, bu örgütlenme sonucunda sendikalaþmayý
baþardýlar. Ancak toplu sözleþme aþamasýnda, patronun uzlaþmaz bir tavýrla düþük zam dayatmasý
sonucunda 16 Eylül’de greve çýktýlar. Grev yaklaþýk
109 gündür, baskýlara, polisin saldýrýlarýna, soðuða,
parasýzlýða raðmen inatla sürüyor.
Fabrika ve atölyelerden gelen iþçi arkadaþlarýmýzla
Serna iþçilerini ziyaret ettik. Ziyaretin ardýndan Serna
iþçilerinin mücadelesini destekleme sözü vererek fabrikadan ayrýldýk. Bunu dergimize de taþýdýk.
Öncelikle grevci iþçilere erzak yardýmý yapma karar
verdik. Tüm yoldaþlar kendi iþyerlerinde, mahallerinde,
okullarýnda Serna iþçilerinin grevini duyurdular. Grevci iþçileri desteklemeye çaðýrdýlar. Kýsa zaman içerisinde örgütlenen kampanya sonucunda toplanan
paralarla erzak alýndý. Bunlara baðýþlanan erzaklar da
eklendi ve kampanyaya katýlan tüm dostlarýn adýna
erzaklar grevci Serna iþçilerine teslim edildi. Grevci
iþçiler, farklý iþyerlerinden sýnýf kardeþlerinin desteðini memnuniyetle karþýladýlar.
Serna patronu henüz geri adým atmýþ deðil. Fason
olarak üretim yaptýrmaya devam ediyor. Serna iþçileri
ise patrona geri adým attýrmak ve daha da önemlisi
iþçi sýnfýna örnek bir mücadele deneyimi býrakmak için
inatla mücadeleye devam ediyorlar.
Serna fabrikasý küçük bir fabrika olmasýna raðmen,
mücadelenin kendini aþan muhtevasýyla örnek bir
grevdir. Bu grevle dayanýþmak, mücadelesini desteklemek gerekiyor. Serna grevinin baþarýlý olmasý, diðer
iþyerlerine de mücadelenin yayýlmasýna baðlý. Sermayenin saldýrýlarýna karþý örgütlenelim.
Ýþçi Cephesi
IRAK’TA DÝRENÝÞ SÜRÜYOR
15 Aralýk seçimleri, direniþ ve
Saddam’ýn yargýlanmasý
ABD, “Büyük Ortadoðu Projesi”ni
gerçekleþtirmek için bölgede var
olan zengin enerji kaynaklarýný denetim altýna almak ve bölgedeki jeopolitik gücünü daha da artýrmak için
bölge haritasýný yeniden düzenlemek uygulamalarýna devam ediyor.
Afganistan ve hemen akabinde
Irak’ýn iþgaliyle birlikte baþlattýðý
Ortadoðu’daki ülkelerin sahip olduðu baðýmsýzlýklarýný kaybetmelerini
saðlama yönündeki politikalarýný
her geçen gün yeni kýlýflar uydurarak devam ettiriyor. Bir süredir enerjisinin büyük bölümünü Irak’ta kurulacak güvenilir bir kukla hükümet
yaratmaya harcýyor. Bu nedenle
hazýrladýðý anayasayý kabul ettirerek uygulatacaðý bir parlamentoyu
kurmak için 15 Aralýk’ta genel
seçimleri düzenledi.
Demokrasi aldatmacasý
Irak Seçim Komisyonu, 25 Ekim
2005’te gerçekleþtirdiði referandumun sonucunda Irak’ýn yeni anayasasýnýn -hile ile- kabul edilmesinin ardýndan 15 Aralýk’ta planlandýðý gibi genel seçimi gerçekleþtirdi.
1 yýl önce, Ocak 2005’te
gerçekleþtirilen seçimlerde, Irak
halkýnýn yarýsýndan fazlasý (özellikle
Sünniler) seçimleri boykot etmiþti.
15 Aralýk seçimleri öncesi hazýrlýk
sürecinde geçen seçimleri boykot
eden büyük Sünni önderlikleri bu
seçimlere oy çaðrýlarý yaptý. Seçilecek olan yeni parlamentoda aðýrlýk yaratacaklarýný düþünen sünni
gruplar, çoðunlukla seçimlere
katýldý ve kendi partilerine oy verdi.
Ancak daha ilk hafta pek çok hile
yapýldýðý resmi olmayan seçim
sonuçlarýndan anlaþýldý. Ülke nüfusunun yüzde 40'ýna sahip olan
Sünnilerin seçimlere katýlýmlarýnýn
çok yoðun olsa da meclisteki sandalyelerinin çok az olacaðý
þimdiden belli. Demokrasi aldatmacasý Sünnileri hayal kýrýklýðýna uðrattý. Irak hemen her gün sünniler
tarafýndan yapýlan seçim boykotlarýna sahne oluyor. Sünniler seçim-
lerin yeniden yapýlmasýný istiyor.
Fakat var olan geçici kukla
hükümet buna izin vermeyecek,
izin verse bile sonuçlarýn farklý olmayacaðý bir gerçeklik. Geçtiðimiz
ekim ayýnda yapýlan referandumda
da ayný türden hileler yapýlmamýþ
mýydý?
Sonuçlar ABD lehine
Irak’ta 15 Aralýk’ta yapýlan ilk anayasal milletvekili seçiminin resmi
olmayan sonuçlarý, Þii partilerin
önde gittiklerini, bu durumda
oluþacak parlamentonun Þii aðýrlýklý
olmasýnýn kaçýnýlmaz olduðunu gösteriyor. 275 sandalyeli meclisin 230
üyesi 18 vilayetten gelen oylara
göre belirlenecek. Geri kalan 45
sandalye de partilerin Irak
genelinde topladýklarý oy oranlarýna göre aralarýnda paylaþtýrýlacak.
Önemli bazý merkezlerde elde
edilen kýsmi sonuçlara göre, 59
milletvekili çýkaran baþkent
Baðdat’ta yüzde 58 oranýnda oy
toplayan Þii Birleþik Irak Ýttifaký
önde gidiyor. Sünni Irak
Uzlaþma
Cephesi
yüzde 18.9’la ikinci,
Laik Irak Ulusal Listesi
de yüzde 13.8 oy
oranýyla 3. sýrada yer
alýyor. Kuzey Irak’taki
Musul kentinde (19 milletvekili), Sünni Irak
Uzlaþma
Cephesi
yüzde 36.8’le birinci.
Yüzde 19 oy alan Kürdistan Koalisyonu ikinci,
Irak Ulusal Cephesi de
yüzde 11’le üçüncü durumda. 9 milletvekili
çýkaran Kerkük’te ise
yüzde 51.8’lik oy
oranýyla Kürdistan Koalisyonu en fazla oyu aldý.
Oylarýn yüzde 11.6’sý da
Türkmen Cephesi’ne gitti. Meclise 8 milletvekili
gönderecek olan Þii
kenti Necef’te, Birleþik
Irak Ýttifaký oylarýn yüzde
82’si gibi ezici çoðunluða ulaþtý. Bu
durumda yapýlan seçimlerin muhalif kadroyu etkisiz kýlacak bir konumda hapsedeceði, parlamentonun
yeni Irak Anayasasý’ný onaylamada ve hükümlerini yürürlüðe koymada herhangi bir zorluk çýkarmayacaðý kesinlik kazanýyor. Seçim
sonuçlarý ABD’nin ekmeðine yað
sürmekten baþka bir iþe yaramadýðý
ortaya çýkýyor. Baðýmsýzlýk, uyduruk seçimlerle deðil direniþin birlik
gücüyle kazanýlabilir gerçekliði
apaçýk ortada!
ABD, halklarý birbirine düþman
etme planýna devam ediyor
ABD’nin bu politik manevralarýnýn
tümü kendi egemenliðini saðlayamadýðý bir süreçte iç savaþ yaratarak ülkeyi parçalamak ve direniþin
önünü týkamak. Bölme politikalarýnýn en büyük ayaðýný ise ÞiiSünni çatýþmasýný körükleyerek
ülkeyi iç savaþa sürüklemek
oluþturuyor. Geçtiðimiz dönemde
Þii liderlerin öldürülmesiyle
baþlayan ve Þii sivillerin kitlesel
ölümüne yol açan cami gibi yerlere
yapýlan saldýrýlarla devam eden
süreç tam da buna hizmet ediyor.
Çünkü bu saldýrýlarý üstlenen bir
direniþ gücünden söz etmek
mümkün deðil. Sünnilerin çoðunlukta olduðu direniþ güçlerine geçtiði-
15
(15. sayfadan devam)
peryalist güçler tarafýndan saðlanmýþ olan kimyasal
silahlarýn Ýranlý asker ve sivillere karþý kullanýlmasý,
Kürt halkýna karþý soykýrým uygulamalarý ve 1991 Körfez Savaþý’nýn ardýndan on binlerce Þii ve Kürdün katledilmesi gibi suçlardan yargýlanmýyor. Çok açýk ki
ABD Saddam’ý bir an önce öldürerek kendi suçlarýný
örtbas etmeye çalýþýyor.
Saddam Hüseyin’in avukatý olan Halil El Duleymi’nin
savunmasýnýn ABD’nin baþýný çektiði 2003 iþgaline ve
bu þekilde mahkemenin meþruluðunu ret edeceði
düþünülüyor. El Duleymi davanýn düþmesi için bir
önerge hazýrlayacak. Duruþma Ocak ayýna ertelendi.
mÝz yýl katýlan Þii güçlerin aralarýndaki dayanýþmayý
bozmaya çalýþýyor.
Petrol pazarlýðý
Ülkede, Þii-Sünni gerginliði yaþanýrken, diðer yanda ABD ile pazarlýða giren, bugün iþbirlikçisi durumundaki Talabani ve Barzani ekibinin federalizm talepleri politik çatýþmalarý körüklüyor ve birleþik Irak’ýn
önünü týkýyor. Kürdistan’ýn zengin petrol yataklarýndan pay alacaðý umuduyla iþgali destekleyen ekip,
baðýmsýzlýklarýnýn böylesi bir politikayla kazanýlamayacaðýnýn farkýnda deðil. Çünkü ABD bir yandan
Kürdistan’a federalizm ve sonrasýnda baðýmsýzlýk
umutlarý verirken, diðer yandan Þii ve Sünni önderliklere Irak’ýn bütünlüðünü koruyacaðýna dair sözler
veriyor. Kürt ulusunun baðýmsýzlýðý Irak’taki iþgale
deðil; ancak direniþe vereceði destekle mümkündür!
Saddam suç ortaklarý tarafýndan yargýlanýyor
Ülkede seçimler yaþanýrken, ABD dünya ve Irak
gözünde kendini aklama giriþimine Saddam
Hüseyin’in kendi kurduðu kukla hükümet tarafýndan
yargýlanmasýyla saðlamaya çalýþýyor. Sanýðýn hükmü
belli: Ýdam! Peki ya Saddam’ýn yaptýðý bir çok kýyýmýn
suç ortaðý ve hatta yönlendiricisi olan ABD?
Saddam Hüseyin’in Baðdat’ta, 1982 yýlýnda Duceyl köyünde 150 insanýn katledilmesine iliþkin 19 adet suçlamayla,
ABD tarafýndan kurulmuþ olan Irak Yüksek Ceza Mahkemesi’nin (IYCM) ve Irak’ýn
kukla hükümeti tarafýndan yargýlanmaya
baþlandý. Saddam Hüseyin’in ve onun
Baas Partisi iktidarýnýn ABD tarafýndan
yönlendirilmiþ ya da onaylanmýþ diðer
suçlar yerine, Duceyl kýyýmý özellikle
seçilmiþtir. ABD ile ortak gerçekleþtirdiði
suçlar arasýnda, 1979 yýlýnda Irak Komünist Partisi üyelerinin katledilmesi,
1980 yýlýnda ABD destekli Irak’ýn Ýran’ý
iþgal etmesine zemin hazýrlayacak biçimde binlerce Þii’nin öldürülmesi, 1980-1988
tarihleri arasýnda Ýran-Irak savaþýnda em16
Direniþ ancak iþgale karþý birlikte savaþan
bir Irak ile kazanabilir
Tüm bunlar ýþýðýnda ortaya direniþin geleceði ve
Irak’ýn kaderi ile ilgili þu sonuçlar çýkýyor:
-Yapýlan seçimlerin amacý; ABD’nin kendi çýkarlarý
doðrultusunda hazýrladýðý Yeni Irak Anayasasý’nýn, yeni
kurulacak parlamentodan onaylanarak yürürlüðe koyacak bir kukla hükümeti yaratmak. Ülkede demokrasinin inþa edilebilmesi için parlamentonun tüm halklardan oluþmasý gerektiði þiarý bir aldatmacadan baþka
bir þey deðildir. Bu durumda Sünnilerin seçimlere
çoðunluk olarak katýlmasý, yalnýzca Sünni bloðun
parçalanmasýna hizmet etmektedir. Bugün maalesef
bu tuzaða düþülmüþ ve birlik yolunda geri adým
atýlmýþtýr. Bundan sonra seçim sonuçlarýný kabul etmeyerek, parlamentodan geri çekilmek yapýlacak en
doðru þey olmalýdýr. Aksi taktirde, iþgalin ilk gününden
beri güçlenerek devam eden direniþ, kendi askerlerince kýrýlmaya uðratýlacaktýr.
-Ülkenin baðýmsýzlýðý ABD entrikalarýna býrakýlmamalý, bir an önce ülke halkýnýn Irak Iraklýlarýndýr politikasýný benimsemesi þarttýr. Bu doðrultuda hazýrlanan anayasa kesinlikle onaylanmamalýdýr.
-Kürt ulusu mevcut iþbirliðinden derhal vazgeçmeli,
direniþin saflarýna katýlmalýdýr.
Yaþasýn Irak Halklarýnýn Direniþi!
Yaþasýn Birleþik, Baðýmsýz Irak!
Öykü Tanýr

Benzer belgeler