7) Taşınır Rehninde Güncel Sorunlar

Transkript

7) Taşınır Rehninde Güncel Sorunlar
TAġINIR REHNĠNDE GÜNCEL SORUNLAR
Av. Hakan TOKBAŞ
1. TESLĠME BAĞLI TAġINIR REHNĠNDE AYNĠ SÖZLEġMENĠN SEBEBE BAĞLI
OLUP OLMADIĞI SORUNU
a.GiriĢ
Teslime bağlı taşınır rehninin kuruluşu borçlandırıcı işlem ve tasarruf işlemi şeklinde iki
kısımdan oluşmaktadır. Rehin hakkını tesis etme borcunu doğuran borçlandırıcı işlem kısmı,
rehin sözleeşmesini ifade ederken, teslime bağlı taşınır rehinin bir ayni hak olabilmesi için
gerçekleştirilmesi zorunlu olan tasarruf işlem kısmı, ayni sözleşme ve zilyedliğin devrini ifade
eder. Görüldüğü üzere tasarruf işlemi kendi içinde iki kısımdan ( ayni sözleşme ve zilyedliğin
devri ) oluşmaktadır. Ayni sözleşme, gerek taşınır mülkiyetinin naklini düzenleyen MK. m.
763’de gerek teslime bağlı taşınır rehninin kurulmasını düzenleyen MK. m. 939’da hiç
bahsedilmese de doktrin tarafından kabul edilen ve zilyedliğin devri sırasında tarafların
iradelerinin karşılıklı olarak uyuşmasını ( çoğu durumda örtülü ) ifade eden bir kavramdır.
Kavramları inceledikten sonra, rehin sözleşmesindeki geçersizliklerin ayni sözleşmeyi
etkileyip etkilemediği sorununa geçilecek olursa; tapu siciline yapılacak olan tescilin geçerli
bir hukuki ilişkiye dayanması gerektiğini ifade ederek taşınmazlar bakımından sebebe bağlılık
ilkesini kabul eden kanun, taşınırlar bakımından suskun kalmayı tercih etmiştir. İşte bu
suskunluk, taşınırlar üzerinde ayni bir hak iktisab etmenin, iki farklı görüş çerçevesinde
meydana gelmesine yol açmıştır: sebebe bağlılık, sebepten mücerretlik.
b. Sebebe bağlılık
Doktrindeki bir kısım yazarlar1 ve İsviçre Federal Mahkemesi2 taşınır reninin kuruluşu
bakımından sebebe bağlılık görüşünü savunmuşlardır. Bu görüşe göre: Rehin sözleşmesi
herhangi bir sebepten dolayı geçersiz ise, borçlandırıcı işlemdeki bu geçersizlik tasarruf
işlemini de etkileyip, ayni sözleşme de geçersiz olacaktır. Misal olarak 3, sarhoşluk sebebiyle
ayırt etme gücünü geçici olarak yitimiş bir şahsın yapacağı rehin sözleşmesi geçersiz
olacağından, bu sakatlık daha sonra yapılan ayni sözleşmeyi de etlileyecek ve ayni
sözleşmenin de geçersizliğine yol açıp, rehin hakkının doğmasını engelleyecektir. Bunun
doğal sonucu olarak, alacaklı, geçersiz bir sebebe dayanmaksızın elde ettiği taşınırın zilyedliği
için, haksız zilyedliğin iade yükümlülüğünü düzenleyen MK. m. 993-995 hükümlerine tabi
olacaktır. Malik ise, taşınırın iadesini sağlamak amacıyla mülkiyet hakkına dayanan istihkak
1
Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C.I/1, 5.Bası, İstanbul 1988, s.95-96; Seza Reisoğlu,
Sebepsiz İktisap Davasının Genel Şartları, Ankara 1961; Erol Cansel , “Menkul Mülkiyetinin Geçişinin İlliliği
Meselesi ve Ayni Sözleşme Kavramı” İmran Öktem’e Armağan, Ankara 1970, s. 333-358; Aydın Aybay /
Hüseyin Hatemi, Eşya Hukuku Dersleri, İstanbul 1996, s. 21; Selahattin Sulhi Tekinay, Menkul Mülkiyeti ve
Sınırlı Ayni Haklar, C.II/3, İstanbul 1994, s.3-4
2
Bkz. Mehmet Serkan Ergüne, Hukukumuzda Taşınır Rehninin, Özellikle Teslime Bağlı Taşınır Rehninin
Kuruluşu, İstanbul 2002, s. 124, dn. 93
3
Ergüne, a.g.e., s.124
davası açacaktır. ( MK. .683/ f.II) Dava ayni hakka dayandığı için herhangi bir zamanaşımı
veya hak düşürücü süreye bağlı olmayacaktır.
c. Sebepten mücerretlik
Doktirindeki diğer bazı yazarlar4 ve Alman Hukuku5 ise taşınır rehinin kuruluşu
bakımından sebepten mücerretlik görüşünü kabul ederler. Bu görüşe göre: Borçlandırıcı işlem
olan rehin sözleşmesindeki geçersizlik, tasarruf işlemi olan ayni sözleşmeye etki etmez. Ayni
sözleşmenin geçersiz olabilmesi için ancak kendisinde ayrıca bir hükümsüzlük sebebi ( irade
sakatlığı, ehliyetsizlik, tasarruf yetkisinin bulunmaması vs. ) olması gerekir. Yani, ayni hakkın
kendisinde bir hükümsüzlük sebebi bulunmadıkça rehin sözleşmesindeki geçersizikler ayni
hakkın ( rehin hakkının ) doğumunu engellemezler. Misal olarak6, sarhoşluk sebebiyle ayırt
etme gücünü geçici olarak yitirmiş olan bir şahsın yapacağı rehin sözleşmesi geçersiz olsa da
eğer ayni sözleşme yapılırken şahsın ayırt etme gücü yerindeyse ayni sözleşme geçerli sayılır
ve rehin hakkı doğmuş kabul edilir. Bunun doğal sonucu olarak, alacaklının lehine doğan
rehin hakkı sebepsiz zenginleşme teşkil edecek, malik ise taşınırın iadesini sağlamak amacıyla
sebepsiz zenginleşme davası açacaktır. Dava, malikin, rehin verdiği taşınırın iadesine hakkı
olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 sene, her halde hakkın doğduğu tarihten itibaren 10
sene geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
d.Sonuç
Rehin sözleşmesi, ayni sözleşme ve zilyedliğin devri, her ne kadar teslime bağlı taşınır
rehinin kuruluşu için bir araya gelmiş işlemler olsa da hepsinin birbirinden bağımsız işlemler
olması gerektiği asıldır. Borçlandırıcı işlem geçersiz olsa da malik, borçlandırıcı işlemin
geçerli olduğunu zannedip, tasarruf işlemini kurması tasarruf işeminin geçersizliğine sebep
olmayacaktır ve borçlandırıcı işlem geçersiz olduğundan dolayı, malikin, hata ile verdiği malı,
sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istemesi yerinde olacaktır.
2. MK. m.955’DE ÖNGÖRÜLMÜġ OLAN REHĠN SÖZLEġMESĠNĠN HUKUKĠ
NĠTELĠĞĠ SORUNU
a. GiriĢ
Senede bağlanmış alacaklar üzerinde rehin hakkının kurulabilmesi için, senedin
zilyedliğinin rehin alana geçirilmesi şartının yanısıra düzenlenmiş olan MK. m. 955’deki
rehin sözleşmesinin hukuki niteliği, doktrinde tartışma konusu olmuştur. MK. m. 955/ f.I
hükmü şöyledir: “ Senede bağlanmış olan veya olmayan alacakların rehni için rehin
sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve senede bağlı alacaklarda senedin teslim edilmesi
gerekir.”
4
M. Kemal Oğuzman/ Özer Seliçi, Eşya Hukuku, 9. Bası, İstanbul 2002, s.540-541; M.Kemal Oğuzman/ M.
Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, İstanbul 2000, s. 721-722; Bülent Köprülü/ Selim Kaneti,
Sınırlı Ayni Haklar, 2. Bası, İstanbul 1982-1983, s. 480-481; Hüseyin Hatemi/ Rona Serozan/ Abdülkadir
Arpacı, Eşya Hukuku, İstanbul 1991, s. 312; AÜHFM, C.III, 1946, S.1, s.606
5
BGB § 929, Bkz. Ergüne, a.g.e. , s.124, dn.92
6
Bkz. Ergüne, a.g.e. , s.126
b. Borçlandırıcı iĢlem görüĢü
Bu görüşün sahiplerine7 göre: MK. m. 955’deki yazılı rehin sözleşmesi teslime bağlı
taşınır rehnindeki borçlandırıcı sözleşmeye ( rehin sözleşmesine ) karşılık gelmektedir.
Senedin teslim edilmesi gereği ise teslime bağlı taşınır renindeki tasarruf işlemine
( zilyedliğin devri ) karşılık gelmektedir.
c. Tasarruf iĢlemi görüĢü
Bu görüşün sahiplerine8 göre: MK. m. 955’deki rehin sözleşmesi bir tasarrufi işlemdir zira
kanun ne teslime bağlı taşınır rehninde ne de alacak rehinde borçlandırıcı işlemi
düzenlemiştir. Kasdedilen rehin sözleşmesi teslime bağlı taşınır rehnindeki ayni sözleşmenin
yerini tutmaktadır. Bu sebeple, senede bağlanmış alacakların rehninde tasarruf işlemi,
tarafların yazılı olarak yaptıkları rehin sözleşmesinin yanı sıra senetlerin zilyedliğinin rehinli
alacaklıya geçirilmesinden ibarettir.
d. Sonuç
Kanun yazılı şekil şartını, borçlandırıcı işlemden öte tasarruf işlemi için koymuş olması
gerekir. Zira, kanunun şekil şartı koymasındaki amaç: Tarafları düşünmeye sevk etmek ve
hukuki emniyeti sağlamaktır.9 Bu amaçlar doğrultusunda söylenebilir ki, kanun tasarruf
işlemine daha çok önem verdiği için, yazılı rehin sözleşmesi istemesi tasarruf işlemi
niteliğinde olsa gerekir. Borçlandırıcı işlem ise BK. m. 11’e göre hiç bir şekle tabi değildir.
3. HAK VE ALACAKLAR ÜZERĠNDE KURULAN REHNĠN AYNĠ HAK OLUP
OLMADIĞI SORUNU
a. GiriĢ
Medeni Kanunumuz “Sınırlı Ayni Haklar” başlığı altında taşınır eşyaların yanı sıra hak ve
alacaklar üzerinde de rehin hakkının kurulabilmesine cevaz vermiş ve aksine hüküm olmadığı
müddetçe bunlar hakkında da teslime bağlı taşınır rehni hükümlerinin uygulanacağını kabul
etmiştir. Hak ve alacaklar üzerinde rehin hakkı, alacağını elde edemeyen alacaklıya, hak ve
alacağı icra vasıtasıyla paraya çevirerek elde edilen bededen alacağını tahsil etme imkanını
tanır10 Doktrinde rehin hakkının ayni bir hak olup olmadığı hususu tartışmalıdır.
b. Ayni hak olduğu görüĢü
Bu görüşü savunan yazarlara11 göre: Hak ve alacaklar üzerinde rehin hakkı eşya üzerinde
kurulmuş bir rehin hakkı gibi alacaklıya bir ayni hak sağlar. Kanun kayucu ayni hakların
kunusunu belirlemeye yetkilidir. Zira, Medeni Kanunda hak ve alacak rehni “Sınırlı Ayni
7
Ferit Hakkı Saymen/ Halid Kemal Elbir, Türk Eşya Hukuku Dersleri, İstanbul 1963, s. 695; Reşat Kaynar,
Türk Medeni Kanunu’na Göre Rehin Hukuku Dersleri, İstanbul 1967, s. 144
8
Lale Sirmen, Alacak Rehni, Ankara 1990, s. 36; Köprülü/ Kaneti, a.g.e. , s.540, dn.14; Turhan Esener/ Kudret
Güven, Eşya Hukuku, 3. Bası, Ankara 1996, s.424
9
Oğuzman/Öz, a.g.e., s.117
10
Esener/Güven, a.g.e. , s.422; Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.766; Köprülü/Kaneti, a.g.e., s.446
11
Erol Cansel, Türk Menkul Rehni Hukuku, C.I, Telim Şartlı Menkul Rehni, Ankara 1967, s.11; Aybay/Hatemi,
a.g.e., s.209-210; Sirmen, a.g.e., s.9-10
Haklar” başlığı altında düzenlenmiştir. Hak ve alacak reninin ayni hak sağlamadığını
söylemek yazılı hukuka aykırılık demektir.
c. Mutlak hak olduğu görüĢü
Bu görüşü savunan yazarlara12 göre: Hak ve alacaklar üzerinde kurulan rehin hakkı bir ayni
hak değildir. Zira, ayni haklar sadece fiziki varlığı olan eşyalar üzerinde kurulabilirler. Bu
rehin türünde ise fiziki bir eşya söz konusu olmadığı için bir ayni haktan söz edilemeyeceği
açıktır ve fakat bu hak bir mutlak haktır. Hakkın mutlak niteliği ise, rehnedilen alacak veya
hakkın satış bedelinden öncelikli olarak rehinli alacaklının yararlanma yetkisine sahip
olmasından kaynaklanmaktadır.
d. Ana alacakla eĢ bir hak olduğu görüĢü
Bu görüşü savunan yazarlara13 göre: Her ne kadar Medeni Kanunumuz, hak ve alacaklar
üzerindeki rehin hakkını, taşınır rehni başlığı altında düzenlemiş olsa da hak ve alacak rehni,
rehinli alacaklıya bir ayni hak sağlamaz. Zira, ayni hak,bir eşya üzerinde doğrudan doğruya
hakimiyet sağlayan ve bu sebeple herkese karşı ileri sürülebilen hak şeklinde tanımlanır.14
Eşya ise, üzerinde ferdi hakimiyet sağlanabilecek, iktisadi değer taşıyan, şahıs dışı cismani
varlıklardır.15 Dolayısıyla fiziki varlığı olmayan hak ve alacaklar üzerinde, rehinli alacaklı
sınırlı bir ayni hakka sahip değildir. Bu rehin türünün, taşınır rehni başlığı altında yer alması
da sınırlı bir ayni hak olduğunu kabul etmek için yeterli değildir. Bu sebepledir ki, hak ve
alacak rehninde, rehinli alacaklı, ana alacakla eş bir hakka sahiptir. Bununla beraber hak ve
alacak rehni, rehinli alacaklıya, borçlunun diğer alacakları karşısında bir öncelik sağlar.
e. Sonuç
Hak ve alacaklar üzerindeki rehin hakkını, senede bağlanmış hak ve alacaklar ile senede
bağlanmamış hak ve alacaklar olarak ikiye ayırıp incelemenin daha isabetli olacağı
kanısındayız. Senede bağlanmış hak ve alacaklarda, fiziki varlığı olmayan bir şey, fiziki
varlığı olan bir şeye bağlanmış durumdadır. Bu durumda senedin bizatihi kendisi değer ifade
etmektedir. Bu bağlamda, senedin zilyedliğinin devri ile kurulacak olan rehin hakkı bir ayni
hak teşkil etmektedir. Senede bağlanmamış hak ve alacaklar üzerindeki rehin hakkı ise, bir
eşyaya bağlanmadığı için ayni hak tanımına aykırı olacak ve fakat herkese karşı ileri
sürülebilen bir mutlak hak niteliği taşıyacaktır.
4. REHĠN HAKKINA DAYANILARAK, SĠCĠLE TESCĠLĠN YAPILMASINI
SAĞLAMAK AMACIYLA AÇILAN EDA DAVASINDA, REHĠN HAKKININ NE
ZAMAN KAZANILMIġ OLDUĞU SORUNU
a. GiriĢ
Rehin verenin tescil talebinde bulunmaktan kaçındığı hallerde, alacaklı rehin sözleşmesine
dayanarak, sicile tescilin yapılmasını sağlamak amacıyla bir eda davası açabilir. Medeni
Kanunda, diğer sınırlı ayni haklar açısından taşınmaz mülkiyeti hükümlerine ve bu bağlamda
tescilden önce kazanma hallerine açıkça atıfta bulunduğu halde, rehin bakımından böyle bir
atıfta bulunmamıştır. Bunun sonucunda doktrinde iki görüş meydana çıkmıştır: Tescilden
önce kazanma ve tescile bağlı kazanma.
12
Saymen/Elbir, a.g.e., s.690; Kaynar, a.g.e., s.142; Köprülü/Kaneti, a.g.e., s.536
Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.777; Tekinay, a.g.e., s.146; Hatemi/Serozan/Arpacı, a.g.e., s.361-362; Ergüne.a.g.e.,
s.35
14
Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.3-4
15
Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.6
13
b. Tescilden önce kazanma
Bu görüşün sahiplerine16 göre: Rehnin tescili bakımından kanunda boşluk vardır ve bu
boşluk diğer sınırlı ayni haklarda olduğu gibi taşınmaz mülkiyeti hükümlerinin kıyasen rehin
tesciline de uygulanmasıyla doldurulur. Böylece rehin veren tescilden kaçınırsa MK. m. 716
kıyasen uygulanacak ve MK. m 705 gereğince rehin hakkı tescilsiz kazanılmış olacaktır.
c. Tescile bağlı kazanma
Bu görüşün sahiplerine17 göre: Kanun koyucu, sicile tescil suretiyle gerçekleşen aleniyet
ilkesinin, rehin bakımından özellikle uygulanmasını istemiş ve bu sebeple kasıtlı olarak
tescilden önce kazanma hallerine atıf yapmamıştır. Tescil ile kazanma asıl, tescilden önce
kazanma istisnadır. Kanunda düzenlenmemiş bir istisna kazanma yolunun kıyasen
uygulanması mümkün değildir. Dolayısıyla mahkeme kararı bir eda hükmünde olup, bu
hükümle alacaklıya tescilin yapılmasını isteme hakkı vermektedir.
d. Sonuç
Rehin hakkının da bir sınırlı ayni hak olduğu göz önünde bulundurulursa, mutlak ayni hak
olan mülkiyet hakkının dahi tescilden önce kazanılması mümkün ise ve diğer bütün sınırlı
ayni hakların da tescilden önce kazanılması mümkün ise rehin hakkı için aksi bir sınırlama
getirmek kabul edilemez. Bu durumda, kanunda boşluk olduğu ve bu boşluğun MK. m716 ve
MK. m.705 kıyasen uygulanarak giderileceği şüphesizdir.
5. MOTORLU TAġITLARA ĠLĠġKĠN REHĠN SÖZLEġMELERĠNĠN ġEKLĠ
SORUNU
a. GiriĢ
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/2-d maddesine göre: “Tescil edilmiş
araçların her çeşit satış ve devirleri, aracın motorlu taşıtlar vergisi bulunmadığına dair
belgenin ibrazı halinde araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak noterlerce
yapılır. ... Noterce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” “Her çeşit devir”
ibaresi, doktrinde, motorlu araçlara ilişkin rehin sözleşmesinin şekline dair tartışmalara yol
açmıştır.
b. Resmi Ģekil gerektiği görüĢü
Bu görüşü savunan yazarlara18 göre: Madde metnindeki “her çeşit devirler” ibaresinin bir
gereği olarak, motorlu taşıtlar üzerinde rehin hakkının da resmi şekilde yapılması gerekir.
Noterler tarafından yapılmayan rehin sözleşmeleri geçersiz olacaktır. Konulan resmi şekil
şartı, sadece borçlandırıcı işlemi değil tasarruf işmenini de kapsamaktadır. Dolayısıyla,
sebepten mücerretlik ilkesi dahi rehin hakkının kurulmasını engellemektedir.
c. ġekil serbestisi görüĢü
16
Köprülü/Kaneti, a.g.e., s.299; Tekinay, a.g.e., s.76; Hatemi/Serozan/Arpacı, a.g.e., s.737
Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.672-673; Kemal Tahir Gürsoy/ Fikret Eren/ Erol Cansel, Türk Eşya Hukuku, 2.Bası,
Ankara 1984, s.983; Saim Üstündağ, Tapu Kütüğünün Tashihi Davası, İstanbul 1959, s.3; Ergüne, a.g.e., s.84-85
18
Oğuzman/Öz, a.g.e., s.117, dn.346a
17
Bu görüşü savunan yazarlara19 ve Yargıtay’a20 göre: KTK m.20/2-d’de düzenlenmiş
geçerlilik şekline ilişkin hükmü, sınırlı ayni hak tesisine ve özellikle rehin hakkının tesisine
yönelik genişletmek isabetli değildir. Zira bu hükmün en önemli amacı, trafik sicillerinin
düzgün bir şekilde tutulmasını sağlayarak, motorlu taşıtlara malik olan kimseleri ve vergi
yükümlülerini tespit edebilmektir.21 Bu amaç dikkate alındığında, motorlu taşıtlar üzerindeki
rehin hakkının tesisi için yapılacak olan rehin sözleşmesi, geçerlilik açısından öngörülen şekil
şartının dışında kalmaktadır. Diğer bir deyişle, motorlu araçlara ilişkin olarak yapılacak rehin
sözleşmeleri şekil serbestisine tabidir.
d. Sonuç
Resmi şekil şartı ağır bir külfet olduğundan dolayı, kanunda açıkça yazılmamış duumlarda
resmi şekil şartına gidilmemesi gerekir. Resmi şekli şartını kıyasen uygulamak yanlış
olacaktır. Madde metnindeki “ her çeşit devir” ibaresinin, hükmün amacı da dikkate alınarak,
dar olarak yorumlanıp sadece mülkiyetin geçirilmesi konusunu ifade ettiği anlaşılmalıdır. Bu
bağlamda, motorlu araçlara ilişkin olarak yapılacak rehin sözleşmesi MK. m.11 gereğince
şekil serbestisine tabi olacaktır.
19
Tufan Öğüz, “Motorlu araçların Rehnine İlişkin Uygulamanın Kamuya Açıklık ( Aleniyet ) İlkesi Açısından
Değerlendirilmesi”, Prof. Dr. M. Kemal Oğuzmanın Anısına Armağan, İstanbul 2000, s.698-700; Ergüne, a.g.e.,
s..107
20
Yarg. HGK., 13.11.1996 t., E.19-609/ K.764, Bkz. Ergüne, a.g.e., s.107, dn.33
21
Öğüz, a.g.e., s.700; Oğuzman/Seliçi, a.g.e., s.768

Benzer belgeler