sayı: 96 / şubat 2008 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM
Transkript
sayı: 96 / şubat 2008 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM
editörden... De¤erli okuyucular›m›z, 2007-2008 ö¤retim y›l›n›n ilk yarıyılı geride kaldı. Bütün e¤itim camiamızın karne heyecanından sonra, tatilde bol bol dinlenip kitap okuyaca¤›n› umuyoruz. * Bilim ve Akl›n Ayd›nl›¤›nda E¤itim dergisi baflta e¤itimciler ve ö¤renciler olmak üzere, siz okuyucularımızın giderek artan ilgisini çekmekte, yak›ndan izlenen bir süreli yay›n olmaktad›r. 2007 y›l›n›n son say›sındaki “Mevlâna Y›l›” dosyası ile 2008’in ilk sayısındaki “Karagöz ve E¤itim” dosyası büyük ilgiyle karfl›land›. * Son y›llarda çeflitli yönleriyle ve özellikle de ekonomik alandaki rekabet edilemezli¤iyle bütün dünyan›n ilgisini üzerine çeken Çin, son on y›lda ivme kazanan geliflen ekonomisiyle, global anlamdaki ekonomik göstergelerin önemli bir sabit de¤iflkeni oldu. Abdülkadir Yılmaz’›n Çin’de bir e¤itim gezisi vesilesiyle izlenimlerini anlatt›¤› “Cangchung’taki E¤itim Semineri ve Pekin ‹zlenimleri” adlı yaz›sı Çin’deki e¤itime yakından bakmayı hedefliyor. Bu tür yaz›lar› dergimize ulaflt›kça yay›mlamaktan keyif duyaca¤›m›z› söylemek isteriz. * Tatil dönüflünde, hep birlikte dinlenmifl olarak yeni bir say›da buluflmak umuduyla... Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Ayl›k E¤itim Dergisi SAHİBİ Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK Millî Eğitim Bakanı Genel Yayın Yönetmeni Aziz ZEREN Yayımlar Dairesi Başkan V. Yazı İşleri Müdürü Selâmi YALÇIN ([email protected]) YIL: 8 SAYI: 96 Yayın Kurulu Dinçer EŞİTGİN Şaban ÖZÜDOĞRU Hakkı USLU Çağrı GÜREL Aysun İLDENİZ fiUBAT 2008 ISSN-1302-5600 Dizgi Reyhan İLKER Abone / Dağıtım Fikri NAYIR Tel: (0312) 212 76 63 / 14 Tasarım Hakkı USLU ([email protected]) Baskı Devlet Kitapları Müdürlüğü İletişim ve Koordinasyon Dinçer EŞİTGİN ([email protected]) Yayımlar Dairesi Başkanlığı Teknikokullar/ANKARA http://yayim.meb.gov.tr e-posta: [email protected] Tel: (0 312) 212 81 48 - 213 65 12 Fax: (0 312) 212 81 48 Yönetim Merkezi Gönderilen eser ve çalışmalar yayımlansın veya yayımlanmasın, iade edilmez. Yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. Yayın Kurulu yazılar üzerinde değişiklik yapabilir. “Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim” adı anılmadan alıntı yapılamaz. Millî Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığının 22.12.2005 tarih ve 6088 sayılı oluru ile basılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları: 4491 Süreli Yayınlar Dizisi: 234 Dergimizin yıllık abone bedeli 20 YTL (öğretmen ve öğrenciler için 15 YTL)’dir. Abone bedelinin Ziraat Bankası Elmadağ-Ankara şubesindeki Devlet Kitapları Döner Sermayesi Müdürlüğünün 2016676-5016 numaralı hesabına yatırılarak makbuzun ve açık adresin Yayımlar Dairesi Başkanlığı Teknikokullar - ANKARA adresine gönderilmesi gerekmektedir. Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim ‹Ç‹NDEK‹LER Ö¤rencime Nasihat • Mustafa KUVVETL‹ I4I O Bir Ö¤retmendi • Tude B‹BER I6I Ö¤retmenim Seni Çok Özledim • Fuat OVAT I8I Normal Ö¤retim-‹kili Ö¤retim Uygulamasında Görev Yapan Yönetici ve Yardımcı Hizmetler • fievki ÖZTÜRK Personeli I10I Birinci Elden Kaynakları Sınıfta Etkin Kullanmanın Yolları • Yasin DO⁄AN I13I Changchung’daki E¤itim Semineri ve Pekin ‹zlenimleri • Abdulkadir YILMAZ I23I 8 10 13 2 şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında fiUBAT 2008 23 I33I ‹lknur KONUKALDI I35I Filiz DUMAN e¤itim • • Unuttum Fazıl Hüsnü Da¤larca’nın fiiirleri ve “Çocuk ve Allah” Eserinin Edebiyatımızdaki Önemi I44I fiaban ÖZÜDO⁄RU • Sana Yazdı¤ım Bir Mektup Olsam 35 I47I Mete GÜREL I52I GÜNDEM şubat 2008 • Korkut Ata 53 3 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim MUSTAFA KUVVETL‹ * Ö⁄RENC‹ME NAS‹HAT Delikanl› dinle beni dikkatle Güvenme makam›na mevkine Her iflini gör mutlaka adaletle Dertlilere deva olan adam ol Doktorsan derman ol yaralara Hakimsen hakim ol yasalara Memursan ifli erteleme yar›nlara Merhemi tez süren adam ol ________________ * Baflmüfettifl, MEB Teftifl Kurulu Baflkanlı¤ı / ANKARA 4 şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Vatan›n, milletin, bayra¤›n için Gece gündüz azimle çal›fl didin Halka hizmet sefad›r insan için Milletine hizmet eden adam ol Ö¤retmen olursan benim gibi sen de Aç yüre¤ini ummanlar gibi derslerde Her bir tohumu o çiçek bahçesinde Tek tek elleriyle sulayan adam ol şubat 2008 5 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim O B‹R Ö⁄RETMEND‹ TUDE B‹BER* Kap›y› çarpt› ve içinde kabaran öfke k›r›nt›lar›yla d›flar› att› kendini. Fazla ileri gitmiflti, biliyordu. Bu utanç verici duygu yanaklar›n› k›zart›p bafl›n›n h›zla dönmesine sebep oluyordu. Nabz›n›n ilk defa bu kadar h›zl› att›¤›n› hissediyordu genç k›z. Çünkü onu çok seviyordu... *** Bunalt›c›, bayg›nl›k verici bir safhada bir s›k›nt› kaplam›flt› içini. Parlayan yüzündeki keskin çizgiler, yaflam› boyunca sakin bir hayata olan özlemini ortaya koyuyordu. S›n›f›n içersinde bir afla¤› bir yukar› dolan›rken tafl duvarlar ard›ndan gelen bo¤ucu bir gürültü dolufluyordu kulaklar›na. Kâh dalg›n bak›fllarla pencerenin önünde durup y›llar›n nas›l ak›p gitti¤ini düflünüyor, kâh duvarlardaki özgün motifleri inceliyordu. Evini düflünüyordu asl›nda... ‹lk günkü gibi heyecanla at›yordu kalbi ama mutlulu¤un getirdi¤i tatl› bir heyecandan de¤ildi bu. ‹çini ürküyle dolduran kavgalardand›. Ans›z›n patlak veren, onurunu, yaflam›n› zedeleyen, onu batakl›¤›n dibine sürükleyen kavgalar... Birici¤i, tek k›z›yla... Biraz ba¤›rsa ona, bir fleylerin sapland›¤›n› hissederdi gö¤süne. ‹çin için yanard› yüre¤i. Hayat buydu iflte. Y›llar bunu ö¤retmiflti ona. Farkında olmadan bir fleyler m›r›ldand›¤›n› fark etti. Ard›ndan el kol hareketleriyle derinlemesine ifllemeye bafllad› konuyu. fiöyle bir anlatabilse birilerine gö¤sünü yak›p kavuran atefli, do¤ru yolu gösterebilse... Günefl sanarak sahte par›lt›ları, ›fl›lt›larla dolu bir yaflama yönelen meleklere oradaki karanl›¤› anlatabilse... Belki kurtarabilirdi onlar›. Anlatsa m›yd› acaba? Dertleriyle s›kmaya hakk› var m›yd› ö¤rencilerini? Ans›z›n konuflmay› kesti ö¤retmen. Merakl› bak›fllar, az öncekinden farkl› bir ürküntünün oluflmas›na sebep oluyordu içinde. Fakat kararl›yd›. Yüzündeki sert ifadede kesiflen flüpheli gözlerden birinin: “‹yi misiniz hocam?..” diye sordu¤unu duyar gibi oldu. Ard›ndan konuflmaya bafllad›. “Dün akflam... K›z›m gitti, kap›y› çarpt›, uzaklara bir daha dönmeyece¤ini söyledi...” Yafllarla dol- * Söke Hilmi F›rat Anadolu Lisesi Ö¤rencisi / AYDIN 6 şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim mufltu flimdi o ulvi insan›n zümrüt gözleri. Zihni çok gerilerde hâlâ o geceyi yafl›yordu. Neredeydi birici¤i? Suçlu muydu onu sak›nd›¤› için soka¤›n tehlikelerinden? Tek arzusu; iyi bir yaflama sahip olmas›yd› k›z›n›n, suçlu muydu bunun için? Bir hançer gibi yüre¤ine saplanan sözlerini duymay› hak etmifl miydi? “Bir hiçsin benim için... Sana asla de¤er vermedim. Hiç düflünmedin mi niçin sözünü geçiremedi¤ini...” A¤lay›fllar... H›çk›r›klar... Çaresiz seslenifller... Akl›n›n uçup gidifli uzaklara... K›z› gibi... “Sak›nd›m onu, inkâr etmiyorum. Ifl›lt›l› sand›¤› dünyadaki karanl›¤› görsün istedim. Özendi¤i batakl›¤›n dibindeki mantardan farks›z oldu¤unu anlatmak istedim. Baflaramad›m... Dinletemedim...” Sessiz bir u¤ultu yükseliyordu s›n›ftan. Bu iyi insana yard›m edememek, onun ç›rp›n›fllar›na son verememek derinden yaral›yordu hepsini. “Bunu anlat›fl sebebim yaln›zca anlayabilmeniz bizleri. Özgürlü¤ünüzü k›s›tlamak de¤il ailelerinizin amac›, sadece biraz farkl› bir aç›dan bakman›z› istiyoruz o ›fl›lt›ya. ‹flte o zaman görebileceksiniz, biliyoruz; o ›fl›lt›n›n içinde çok gerilerde gizlenen karanl›¤›... Kopkoyu, korkunç bir karanl›k... Sen fark›nda olmadan içine çeken seni. Her yan›n›z› saran çamurlar, i¤renç kokusunu duyunca anlayabilirsiniz ancak. Ama o zaman, her fley için çok geç demek için bile çok geç olabilir... Uzak durman›z için anlatt›m bunlar›, o sahte, gelip geçici zevklerden...” Derin bir iç geçirdi ö¤retmen ve aya¤a kalk›p pencereye do¤ru yürümeye haz›rlan›rken çalan zil onu tekrar gerçek dünyaya döndürdü. Zil çalm›flt›. Ö¤renciler hayata do¤ru kanatlan›yorlard› flimdi. “Umar›m yanl›fl yolda olanlar, gerçek ayd›nl›¤›n gitti¤iniz yolun tam z›tt›nda oldu¤unu anlarlar...” diye düflündü ve s›n›ftan d›flar› ad›m at›p ac›lar›na yelken açt›, elde var umut diyerek... Çünkü o bir ö¤retmendi... şubat 2008 7 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Ö⁄RETMEN‹M SEN‹ ÇOK ÖZLED‹M FUAT OVAT* “A¤aç bütün Ifl›k bütün Meyve bütün Benim dünyam paramparça” Lise y›llar›nda çok sevdi¤im ç›t› p›t›, genç ö¤retmenim okudu¤unda bu fliirden çok, o sar›fl›n ö¤retmenimi sevmifltim. Üniversitede ö¤rencilik günlerimde Akdenizli bir k›z› sevdi¤imi hat›rl›yorum. Ayn› günlerde o fliiri de ezberlemifltim. “Büyük bir ayna k›r›lm›fl K›r›l›p yere dökülmüfl Kâinat içine düflmüfl Düflmüfl amma paramparça.” Zaman içinde bu al›ml› k›z›n yerini baflka arkadafllar, dostlar, sevgililer ald›. Her nedense, “paramparça” deyimi giderek daha bir anlam kazand› benim için. Eskiyen aylara ne oldu¤unu soran merakl›ya, onlar›n k›rp›l›p y›ld›z yap›ld›¤›n› söyleyen Nasrettin Hoca’n›n anlatt›klar›n› kimi zaman çok anlaml› buldum, kimi zaman s›radan. Gün geldi insanlar›n neler yaflad›¤›n› gördükçe yüre¤im parçaland›. Mutsuzluklar› azaltmaya, mutluluklar› ço¤altmaya çal›flt›m. fiiir, öykü, flark›, türkü giderek daha çok girdi dünyama. Ne zaman üzülsem, k›r›lsam ya da sevinsem, mutlu olsam, bir fliir, bir türkü döküldü dudaklar›mdan. Dostluklar› ço¤altman›n, paylaflman›n anahtar› oldu ço¤u zaman bir öykü, bir türkü. Bir * MEB Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanlı¤ı 8 şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında fliir en olmad›k zamanlarda, yaral› güvercinin kanat ç›rpmas›na gerekli ivmeyi sa¤lad›. Çok fley de¤iflti zaman içinde. Ama sen hiç de¤iflmedin ö¤retmenim. K›p›r k›p›r, yerinde duramayan, ›fl›lt›l› gözlerinde bile nice hüzünleri gizleyen sen, bana hâlâ fliir okuyorsun. “Yaprak yaprak yap›flt›rd›m Diyar diyar dolaflt›rd›m şubat 2008 e¤itim Bir alevdir tutuflturdum Yand›m amma paramparça.” (Bedri Rahmi Eyübo¤lu) Bilge Yunus gibi, yanm›fll›¤›m›z, kül olmufllu¤umuz yok belki ö¤retmenim. Belki de var. E¤er sen bana bunca hüzünlü gözlerle bakmasayd›n, as›l yanman›n ne oldu¤unu sana sorabilirdim. Ö¤retmenim seni çok özledim... 9 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim NORMAL Ö⁄RET‹M-‹K‹L‹ Ö⁄RET‹M UYGULAMASINDA GÖREV YAPAN YÖNET‹C‹ VE YARDIMCI H‹ZMETLER PERSONEL‹ fiEVK‹ ÖZTÜRK* Ülkemizde ilkö¤retim ve ortaö¤retim kurumlar›nda normal ö¤retim-ikili ö¤retim uygulamas› yap›lmaktad›r. E¤itim alan›nda kuflkusuz en ideal olan› normal e¤itim uygulamas›d›r. E¤itimö¤retim saatleri güne dengeli olarak da¤›lm›flt›r. Sabah 09:00’da bafllayan e¤itim faaliyeti on befl yirmi dakikal›k teneffüs aral›klar›yla 12:20’ye kadar sürmektedir. Yaklafl›k bir saatlik bir dinlenme ve beslenme saatinin ard›ndan 13:15’te bafllayan ö¤leden sonraki e¤itim-ö¤retim faaliyeti 15:20’de sona ermektedir. Bu süre ö¤rencilerin sa¤l›kl› ve dengeli bir e¤itim ö¤retim ortam›nda bulunmalar›n› sa¤lamaktad›r. Normal e¤itim uygulamas› ortam› ö¤renciler için yeterli uyku, dengeli beslenme, dinlenme, oyun zaman›; ö¤retmenler için verimli e¤itim ortam›, zaman› dengeli kullanma; e¤itim yöneticileri için daha az stres, daha az yorulma, dinlenme, dengeli beslenme; veliler için daha az kayg› demektir. Bu avantajlar e¤itim kurumunda di¤er çal›flanlar için de geçerlidir. ‹kili ö¤retim uygulamas›nda önemli kay›p- lar yaflanmaktad›r. Sabah 08:00’de bafllayan e¤itim ö¤retim faaliyeti onar dakikal›k teneffüslerle 12:55’te sona ermekte, 13:10’da bafllayan ikinci devre 18:05’te sona ermektedir. Ö¤retmenler ve ö¤renciler için bir günün yar›s› bofl gibi görünse de verimlilik aç›s›ndan durum böyle de¤ildir. 6-14 yafl grubundaki ö¤rencilerin 08:00’de bafllayan e¤itim-ö¤retim faaliyeti için ö¤rencilerin evlerinin okula olan uzakl›¤› dikkate al›nd›¤›nda en geç 07:00’de kalkmalar› gerekmektedir. Bu durum ö¤retmenler, e¤itim yöneticileri ve di¤er çal›flanlar için de geçerlidir. Özellikle ö¤renciler, ö¤retmenler ve veliler aç›s›ndan birinci derslerin verimlili¤i oldukça düflüktür. Birinci derste ortaya ç›kan verimsizlik di¤er ders saatlerine de olumsuz bir flekilde yans›maktad›r. 13:05’te bafllayan ö¤lenci grup için de son saatlerde ayn› durum yaflanmaktad›r. Günün yorgun saatlerinde ö¤renciler ve ö¤retmenler de yorulmaktad›r. Sabah birinci saat için geçerli olan verimsizlik, ö¤lenci grubun son saatiyle benzerlikler göstermektedir. ‹kili ö¤retim yapan bir ilkö¤retim okulunun tafl›mal› e¤itim * Muradiye Atatürk ‹lkö¤retim Okulu Müdürü / MAN‹SA 10 şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim maktad›rlar. Bu yo¤un ve yorucu tempo yöneticilerin verimliliklerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu duruma zaman zaman ortaya ç›kan ö¤retmen eksiklikleri eklendi¤inde daha zor çal›flma koflullar› ortaya ç›kmaktad›r. merkezi olmas› durumunda durum daha da zorlaflmaktad›r. Ö¤renciler, ö¤retmenler ve velilerin zorluklar› kendi devreleriyle son bulmaktad›r. Ancak durum e¤itim yöneticileri ve yard›mc› hizmetler personeli aç›s›ndan hiç de iç aç›c› de¤ildir. Çünkü e¤itim yöneticileri ve yard›mc› hizmetler personeli ö¤renciler okula gelmeden önce okulda bulunmak zorundad›rlar. E¤itim yöneticileri 07:30’da e¤itim kurumunda bulunarak 08:00’de bafllayan e¤itim-ö¤retim faaliyetini bafllatmakta, 12:55’e kadar aral›ks›z e¤itim-ö¤retim faaliyetinin aksamadan sürmesini sa¤lamaktad›rlar. Bu s›rada okul yönetimine iletilen istekler ve ortaya ç›kan sorunlar tam olarak çözülemeden ö¤lenci grup için e¤itim-ö¤retim faaliyeti bafllamaktad›r. Yöneticiler hiç ara vermeden aral›ks›z 18:05’e kadar çal›flmalar›na devam etmektedirler. Sabahç› grubun sorunlar› tam olarak çözülemeden ve istekleri karfl›lanamadan ö¤lenci grubun istek ve sorunlar› ortaya ç›kmakta ve yaklafl›k on bir saat süren çal›flma temposunun ard›ndan istirahat için okuldan ayr›l- şubat 2008 ‹kili ö¤retim yapan e¤itim kurumlar›nda görev yapan yard›mc› hizmetler personeli saat 18.05’ten sonra e¤itim kurumunu bir sonraki gün için temizlik çal›flmalar›na bafllamakta ve en az bir saat süren faaliyetlerini tamamlamaktad›rlar. Onlar için de aral›ks›z yaklafl›k on iki saat süren bir çal›flma süresi ortaya ç›kmaktad›r. Bu durum yüz seksen ifl gününü kapsayan ders y›l› süresince devam etmektedir. Yüz seksen ifl günü esas al›narak normal e¤itim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda görev yapan yönetici ve yard›mc› hizmetler personelinin çal›flma süreleri ile ikili ö¤retim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda görevli yönetici ve yard›mc› hizmetler personelinin çal›flma süreleri aras›nda çok önemli farklar ortaya ç›kmaktad›r. Normal e¤itim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda mesai saati 08:00’de bafllamas›na ra¤men e¤itim-ö¤retim faaliyeti 09:00’da bafllamakta, 12:20’de de sona ermekte, bir saatlik dinlenme ve beslenmeden sonra 13:20’de bafllayan süreç 15:20’de sona ermektedir. Saat 17:00’ye kadar süren pasif dönemden sonra mesai tamamlanmaktad›r. Buna göre e¤itim yöneticileri aktif olarak befl saat aktif, üç saat pasif görev olmak üzere sekiz 11 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim saatlik zaman diliminde çal›flmaktad›rlar. Bu süreler okulun temizlik çal›flmalar›n›n tamamlanmas›na yetti¤inden yard›mc› hizmetler personeli de zamandan olumsuz etkilenmemektedirler. Oysa ikili ö¤retim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda zaman dilimi çok farkl›d›r. E¤itim yöneticileri ile yard›mc› hizmetler personeli faaliyete 07:30 sular›nda bafllamakta, aral›ks›z 18:05’e kadar görevlerine devam etmektedirler. ‹kili ö¤retim yapan e¤itim kurumlar›ndaki yöneticiler bilfiil 10.5 saat, yard›mc› hizmetler personeli ise en az 11.5 saat görevlerinin bafl›nda kalmaktad›rlar. Hizmet binas› soba ile ›s›t›lmakta olan e¤itim kurumlar›nda bu süre on iki saate kadar ç›kmaktad›r. Bir ders y›l›nda toplamda normal e¤itim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda yönetici ve yard›mc› hizmetler personeli bin dört yüz kırk (180X8=1440) saat görev yaparken, ikili ö¤retim uygulamas›nda görev yapan e¤itim kurumu yöneticileri bin sekiz yüz doksan (180X10.5=1890) saat, yard›mc› hizmetler personeli ise iki bin yüz altmıfl (180X12=2160) saat görev yapmaktad›r. Bu çal›flma saatleri ayn› e¤itim bölgesinde, ayn› belde de bulunan iki e¤itim kurumunda önemli farklar ortaya ç›karmaktad›r. Ö¤renci say›lar› altı yüz birin alt›nda bulunan her iki e¤itim kurumundan bir müdür, bir müdür yard›mc›s› görev yapmaktad›r. Her iki e¤itim kurumunun yöneticilerinden müdür haftada yirmi saat ek ders ücreti al›rken müdür yard›mc›lar› onsekizer saat ücret almaktad›r. Her iki e¤itim kurumunda da yöneticiler altıflar saat derse girmektedir. Oysa her iki kurum yöneticilerinin çal›flma saatleri aras›nda y›lda dört yüz elli saat çal›flma süresi fark› bulunmaktad›r. ‹kili ö¤retim uygulamas› yapan e¤itim kurumunun yöneticileri normal e¤itim uygulamas› ya- 12 pan kurumunun yöneticilerinden elli altı gün daha fazla çal›flmaktad›rlar. ‹fl ve ifllemlerin ayn› oldu¤u iki e¤itim kurumundan ikili ö¤retim uygulamas› yapan e¤itim kurumu yöneticileri daha çok y›pranmaktad›r. ‹ki e¤itim kurumu yard›mc› hizmetler personelinin çal›flma süreleri aras›nda da yedi yüz yirmi saat fark bulunmaktad›r. Bu süre doksan güne tekabül etmektedir. Ancak her iki grup çal›flanlar› aras›nda da herhangi bir ücret fark› bulunmamaktad›r. Sonuç olarak: 1) Millî E¤itim Bakanl›¤› Norm Kadro Yönetmeli¤i’ne göre ikili ö¤retim yapan e¤itim kurumlar›na ilave bir norm kadro verilmelidir. 2) Millî E¤itim Bakanl›¤› Yönetici ve Ö¤retmenlerin Ders ve Ek ders Ücretleri Esaslar› yeniden de¤erlendirilerek ikili e¤itim uygulamas› yapan e¤itim kurumu yöneticilerinin ek ders ücretleri yeniden gözden geçirilmelidir. 3) E¤itim kurumlar›n›n fiziki kapasiteleri gözden geçirilerek mevcut flartlara göre otuz befl kırk say›s› esas al›narak ikili ö¤retim yapan e¤itim kurumlar›n›n yükü hafifletilmelidir. 4) Otuz befl ya da kırk olarak belirlenecek e¤itim kurumlar›n›n fiziki kapasitesinin üstüne ç›k›lmamal›, okul merkez al›narak yak›ndan uza¤a gidilerek belirlenen fiziki kapasitenin d›fl›nda kalan ö¤renciler bir baflka e¤itim kurumuna yönlendirilmelidir. 5) Yirmi bir saat esas›na göre belirlenen branfl ö¤retmenleri norm kadrosu gözden geçirilmeli, baz› e¤itim kurumlar›nda ö¤retmensizlik nedeniyle bofl geçen ders olmamas› için her ö¤retmene iste¤e b›rak›lmaks›z›n verilebilecek ders saati sayısı gözden geçirilmelidir. şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim B‹R‹NC‹ ELDEN KAYNAKLARI SINIFTA ETK‹N KULLANMANIN YOLLARI YAS‹N DO⁄AN* 1) Birinci Elden Kaynak Kullan›m›n›n Ge rekçeleri Türkiye’de e¤itimde de¤iflen paradigmalar sosyal bilgiler ve tarih dersleri için de etkili de¤iflimlere yön vermeye bafllam›flt›r. Bu durum tarih ö¤retimini de etkiledi¤i gibi tarih ö¤retiminin amaçlar›na da yans›m›flt›r. Esas›nda tarihi yazan, oluflturan bir insand›r ve bu insan›n içinde bulundu¤u kültürden, deneyimden, alg›dan, motivasyondan, korkudan, vazifeden etkilenerek bu psikolojik flartlarda tarihi yazd›¤› unutulmamal›d›r. E¤er geçmiflin kal›nt›lar› ve izleri bir insan›n zihninde yap›lanarak tarih olmuflsa ki böyle olmak durumundad›r, mutlaka okuyucu yukar›da ifade edilen psikolojik hâlleri göz önünde bulundurmal›d›r. Gündelik hayatta da insanlar›n ilgisini çeken veya istemeyerek de olsa insanlar› etkileyen o ka- dar çok bilgi ve bir o kadar da bilgi kayna¤› var ki bunlar›n geçerlili¤i, güvenirlili¤i sa¤l›kl› düflünmek için mutlaka sorgulanmas›n› gerektirir. Yukarıda da belirtildi¤i gibi sosyal bilgiler ve tarih derslerinin de¤iflen paradigmalar›n özelliklerini yans›tmas› gerekmektedir. Sosyal bilgiler (2004) ve tarih dersleri (2007) programlar› yap›land›rmac› yaklafl›m›n özelliklerine uygun biçimde oluflturularak bu gereklilik sa¤lanm›flt›r. Bu programlar›n esas ald›¤› yap›land›rmac› yaklafl›m bilginin esas kayna¤›na önem vermektedir. Bu bilginin kan›tlanabilir olmas› çok önemli bir etkendir. Birinci elden kaynaklar kullanarak, tarih ve sosyal bilgiler derslerinde elde edilen bilgilerin ve kaynaklar›n›n güvenilirli¤ini sorgulayarak kan›ta dönüfltürülmesi yeni programlar›n amaçlar›nda pek çok kez vurgulanm›flt›r. Bu amaçlar, bi- * Dr., Gazi Üniversitesi Gazi E¤itim Fakültesi / ANKARA şubat 2008 13 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim rinci elden kaynaklar›n s›n›fta kullan›lmas›nın gereklili¤inin bir gerekçesidir. Çünkü okullarda, programlar›n ön görmedi¤i veya benimsemedi¤i bir ö¤retim unsurunu gerçeklefltirmek öncelikli bir gerekçe de¤ildir. Bu genel gerekçenin yan›nda özel gerekçeler ise flöyle aç›klanabilir: c) ‹ki ya da daha fazla kaynaktan al›nan bil gileri sentezlemek: Bu beceri, incelenen dönem hakk›nda bilgi gerektirir. Kan›tlar›n incelenmesi, ö¤rencilerin incelenen dönemde bir günü anlatan de¤erlendirme yaz›lar›nda etkilidir. Ö¤renciler birinci elden kaynaklar› tarihî kaynaklar olarak kullanmal›d›rlar. Ö¤renci kayna¤›n içeri¤ini analiz etmelidir ve onun önem derecesini saptamal›d›r. Bu durum süreç içinde kifliyi tarihçi kimli¤ine büründürecektir. Bu gerekçe üç sosyal bilgiler e¤itimi yaklafl›m›ndan biri olan sosyal bilim olarak sosyal bilgilerin ö¤retimine uygundur. Bu yaklafl›m›n özünde sosyal bilgiler etkili vatandafll›¤a en iyi haz›rlayan sosyal bilim disiplinlerinden bilgi, beceri ve de¤erleri elde etme varsay›m›na dayan›r (Dönmez,2003, 35). d) Kaynaklar›n Elefltirel De¤erlendirmesi: Kaynaklar› sorgulama ifllemi ö¤rencilere; Ö¤renciler birinci elden kaynaklarla ilgili olarak sosyal bilgiler ve tarih e¤itiminden iki önemli gerçekle karfl› karfl›yad›rlar. ‹lk olarak tarih olaylar›n›n kayd› kat›l›mc›lar›n kiflisel, sosyal, politik ve ekonomik görüfllerini yans›t›r. mak, ‹kincisi yaflad›klar› sosyal çevrenin ve kendi kiflisel durumlar›n›n etkisiyle yarat›lan ön yarg›lar› (tarafl›l›¤›) bu kaynaklara tafl›yabilirler. Ö¤renciler bu kaynaklar› kulland›klar› zaman, tarih yorumlarla de¤erlendirilir ve kesin olmayan yorumlamalar, nesnel olmayan bak›fl aç›lar› ortaya ç›kabilir. a) Kayna¤› yazan kiflilerin bak›fl aç›s› ve duygular›n›n de¤erlendirilmesi: Günlükler ve kiflisel mektuplar gibi belge çeflitleri, geçmiflte yaflam›fl kiflilerin karakterlerini, motivasyonlar›n› ve güdülerini de¤erlendirmek için mükemmeldir. b) ‹ki ya da daha fazla yaz›l› kayna¤›n kar fl›laflt›r›lmas›: Bu, üstteki etkinliklerden daha karmafl›k bir beceridir. Üst s›n›flara uygulanmal›d›r. 14 Örne¤in ayn› olay›n iki farkl› yorumu, farkl› bak›fl aç›lar› ile yaz›lm›fl olabilir. - Kaynaklar› karfl›laflt›rma, - Bilgi üretme, - Sonuç ç›karma becerileri kazand›rmal›d›r. e) Kaynaklar›n Analizi : - Kayna¤›n özel kelime/ kal›p özelliklerine dikkat çekmek, - Bir kayna¤› sorgulamak için model sa¤la- Modeli, ö¤rencinin kaynaklar› kendinin sorgulamas›n› teflvik etmek için kullanmak, - Not ç›karmak için bir düzen sa¤lamak, örne¤in bir tablo veya ak›fl diyagram› yapmak (MEB;2004). Amerikan Kongre Kütüphanesi taraf›ndan birinci elden kaynaklarla tarihsel yaflam›n s›n›fa tafl›nd›¤› belirtildikten sonra bunlar›n gerekçeleri ise flöyle s›ralanm›flt›r: 1. Elefltirel düflünme becerileri harekete geçirilir. 2. Bütün tarihin yerel oldu¤unu anlarlar. 3. ‹nsan davran›fllar› hakk›nda empati (tarihî empati) yetene¤i kazan›rlar. 4. Olaylar› analiz etmede farkl› görüfller üzerinde düflünürler. 5. Tarihin süreklilik arz etti¤ini anlarlar. (http://memory.loc.gov/learn/educators/hando- şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim uts/prsrc.pdf) Schreiber 1984 akt:Vanfossen and Shiveley, 2000): 2. Birinci Elden Kaynaklar› Kullanman›n Avantajlar› Birinci elden kaynaklar, ö¤rencileri gerçek ve bireysel olduklar› için büyüler. Onlar›n yard›m›yla tarih insana daha yak›n hâle gelir. Orijinal kaynaklar›n kullan›m›, ö¤rencilerin yaz›l› tarihe elleriyle dokunmalar›n› sa¤lar. Onlar geçmiflte var olan fleylere dokunarak onlar›n de¤erlerine ve hislerine de dokunmufl olurlar. Bu insana dair ifadeler tarihe renk ve heyecan katarak ö¤rencileri do¤rudan tarihî karakterleri kendilerine ba¤layarak kuru bir bilgilendirmeden çok, gerçek ve canl› bir nitelik kazand›r›r. Tarihî kaynaklar›n yorumlanmas›, güncel kaynaklar›n analizi ve de¤erlendirilmesine katk› sa¤lar. (Gazete raporlar›, televizyon ve radyo programlar› ve reklamlar) (Stradling,2003:223) 1919 Yılına Ait Nüfus Cüzdanı Bu biçim tarihsel sunum formu ö¤rencilere bir tarihçi yetisi sa¤lamal›d›r. Yani gerekli sorular› ortaya koymak, kritik analizlerde bilgiyi kontrol alt›nda tutmak, farkl› materyalleri sentezlemek, sonuçlar› okunabilir biçimleri aç›klamak ve inand›r›c› yollar bulmak gibi nitelikleri kazanmal›d›r. Bu yetilerin gelifliminde s›n›ftaki zaman›n büyük bir k›sm› bu ifle ayr›lmal›d›r. Çaba sürekli olmal›, bireysel çal›flmaya olanak sa¤lamal›d›rlar(Barton,756). Birincil kaynaklar›n derslerde kullan›lmas› Andretti’ye göre, ö¤renciler aç›s›ndan temel olarak flu faydalar› sa¤lamaktad›r Soyut tarihsel kavramlar›n ö¤renilmesine yard›mc› olur. Özellikle yaz›l› birinci elden kaynaklar›n kullan›lmas›n›n bir di¤er avantaj› da ister kütüphaneden olsun ister internet üzerinden olsun fotokopi edilmesi ve ço¤alt›lmas› di¤er kaynaklara şubat 2008 göre daha kolay ayn› zamanda düflük maliyettedir.(Andretti, 1993, 69) 3. Birinci Elden Kaynaklar› Kullanman›n Dezavantajlar› Birinci elden kaynaklar›n s›n›f içi kullan›m› ile ilgili pek çok yazar çok farkl› olmasa da afla¤›daki olumsuzluklardan bahsetmifllerdir. Bunlar: 1- Yöntem zaman al›c›d›r. 2- Ö¤rencilerin tek bafl›na sa¤lamayacaklar› tarihî geliflmeyi anlamaya yarayacak kaynaklar› toplamak zorunda olmalar›. 3- Dokümanlar›n çok fazla say›da olmas›. 4- Kullan›lan orijinal materyallerin miktar›n›n s›n›rland›r›lm›fl olmas›. 5- Kaynaklarda tek yanl› ve karfl›t fikirlerin 15 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim varl›¤› yok say›larak olaylara bak›lm›fl olabilir. Andretti ise özellikle yaz›l› kan›tlar›n zorluklar›n› flu flekilde s›rlam›flt›r: Ö¤rencilerin okuma ve anlama seviyelerinin yeterli düzeyde olmalar› gerekir. El yaz›s› biçimleri flu anki kulland›¤›m›z yaz› biçimlerinden farkl› olabilir. Kelimeler farkl› olabilir. Nesneler yaz›l› kaynaklara göre daha ilgi çekicidir. Ö¤renciler kendini al›koyamazlar. Oysa yazl› kaynaklar s›kça bu ilgi çekicili¤i hissettirmezler.(1993,65) 4. Birinci Elden Kaynaklara Eriflim Ö¤rencilere birinci elden kaynaklara ulaflmalar› için kendi kulland›klar› do¤um belgesi (nüfus cüzdan›), eski y›llara ait karneler, ailelerinin biriktirdi¤i ve saklad›¤› bas›l› veya di¤er kaynaklar (örne¤in anne ve babalar›n›n dü¤ün davetiyeleri), sosyal güvenlik kart›, kartpostallar, babas›n›n askerdeyken akrabalar›na gönderdi¤i mektuplar vb. dokümanlar› sunarak ifle bafllan›labilir. Bu kaynaklar bize kiflinin yaflad›¤› dönem, toplum ve kiflisel özellikleriyle ilgili neler anlat›r? Bu kaynaklar tarihçiler taraf›ndan nas›l kullan›labilirler? Yirminci yüzy›lda ö¤renci yaflam›ndaki genellemeleri yapmak için okul, ifl, sa¤l›k ve aile kay›tlar›n›n nas›l kullan›labilece¤ine dikkat etmeliyiz. Bu tür kay›tlardan baflka daha birçok ulafl›labilir kaynak bulunmaktad›r. Semtimizdeki ya da toplumumuzdaki belgeye nas›l ulaflabiliriz? Kaynaklar›n›z resmî ve bireysel olabilir. Nüfus say›m› belgeleri , günlükler, bir yerde uzun süreli yaflayan insanlarla yap›lan görüflmeler, birçok kasabada var olan müze, yerel tarihle ilgili dernekler, toplumsal amaçl› hizmet 16 Mustafa Kemal’in Samsun’a Görevlendirilifl Belgesi veren topluluklar, okul arflivleri yerel topluluk hakk›nda en genifl bilgiye ulaflabilece¤iniz yerler olabilir. Buralar bafllang›ç noktas› olarak belgelere ulaflmam›za yard›m ederler. Ayr›ca arflivler ve il kay›tlar›yla birlikte yukar›daki yerler birinci elden kaynaklar›n deposu durumundad›r. Birçok flirket lise ö¤rencilerine kat›labilecekleri birçok öneriyi ve projeyi bu konuyla ilgili sunmaktad›r. Yerel kaynaklar ve ö¤retmenin katk›lar› yeterlidir. Türkiye ile ilgili yaz›l› kan›tlara ö¤retmen ve ö¤rencilerin ulafl›labilece¤i yerler Avrupa ve Amerika Birleflik Devletleri’ne göre daha s›n›rl› ve dar kapsaml› olmas›na ra¤men, bulunup kullan›ma sunulmas› aç›s›ndan yüksek bir potansiyele sahiptir. Çünkü bugün Amerika Birleflik Devletleri’nin 1750’lerde bafllayan tarihiyle ve bu tarihin kay›tlar›n›n toplan›p günümüzde hizmete sunulmas›na bak›nca ters bir orant›yla karfl› karfl›ya kal›r›z. şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında Tarih programlar›na paralel, birinci elden kaynak çok de¤iflik yerlerde bulunabilir. Öncelikle, birinci elden kayna¤›n kendisi ya da bir parças› ders kitab›nda yer al›yor olabilir. ‹kinci duruma göre, tarih ders kitaplar›na paralel, ama daha aç›klay›c› ve alternatif bir metin olarak ö¤retmen taraf›ndan s›n›f ortam›na getirilebilir. Birinci elden kayna¤›n üçüncü kullan›m flekli ise, internete ya da bilgisayara dayal› tarih derslerini gerektirmektedir. Sosyal bilgiler ve tarih ö¤retmenleri, Türk tarihine iliflkin birinci elden kayna¤›, akademik ve popüler tarih dergilerinde, Osmanl› arflivine dayal› pek çok yay›nlarda bulabilirler. Örne¤in “Mühimme Defterleri” Osmanl› Devletinde bakanlar kurulu kararlar›na benzetilebilir. “fieriye Sicil Defterleri” ise adalet sistemi hakk›nda ve mahkemelerin iflleyiflini yans›tan birinci elden kaynaklard›r. Ayr›ca, Belleten, Tarih Vesikalar› Dergisi, Hayat Tarih Mecmuas›, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi gibi eski ve yeni süreli yay›nlar da olabilir. Bu kaynaklar, Hac› Mehmet Efendi’nin Terekesi, telgraf›n mucidi Samuel Morse’un Sultan Abdülmecit’e mektubu, önceki y›llarda yap›lm›fl nüfus say›m› istatistikleri, seyyahlar›n yazd›klar› seyahatnameler ve hat›ratlar (Özellikle Tercüman Gazetesinin geçmifl y›llarda 1001 temel eser serisinden Anadolu’ya ait çok say›da Bat›l› seyyah›n tan›k olduklar› olaylar› anlatt›klar› seyahatname türünden eser bas›lm›flt›r. Özellikle Türk tarihine, kültürüne, gündelik yaflam›na ait Bat›l› bak›fl aç›s›n› yans›tan kaynaklar oldu¤u için sosyal bilgiler ve tarih dersleri için s›n›fta kullan›lmas› gerekir). Tanzimat Ferman›, Atatürk’e 9. Ordu Müfettiflli¤i’nin verildi¤ini gösteren belge, Amasya, Erzurum ve Sivas Kongreleri Kararlar›, bir asker mektubu, Tekalif-i Milliye Kanunu, Atatürk’ün Kurtulufl Savafl› Günlü¤ü olabilir (Ata,2002, 83) . Bilgiye, yetene¤e ve ilgiye dayal› tarih araflt›rma ve çal›flmalar›nın geliflim süreci, ö¤renci ve şubat 2008 e¤itim ö¤retmenin bu sürece kat›l›m› gerçekten ola¤anüstü ve uzun verimli olabilir. 5. Birinci Elden Yaz›l› Kaynaklar›/ Kan›tlar› Seçme ve Kullanabilme Aflamalar› 5. 1. Yaz›l› Tarihsel Kayna¤›n Seçim Aflama lar› Tarihsel kayna¤›n ya da kaynaklar›n kullan›m›nda ö¤retmen, tarihî bilginin çerçevesini belirlemede ya da onu ders kitaplar›ndaki formlar hâlinde sunmada çok önemli bir role sahiptir. Metinsel bir altyap› kaynak malzemesini anlaml› k›lmak için gereklidir. Tarihsel çerçevenin gelifltirilmesi, tarihsel koflullar› anlamada, ö¤rencilerin kan›t hakk›nda soracaklar› özel sorular›n cevaplanmas›nda gerekli olan bilgi miktar›na ba¤l›d›r. Ö¤renciler için yap›lacak bu tür bir rehberlik tarihsel çal›flma için gerekli olan zihinsel faaliyetin tümünü kapsayan bir dizi al›flt›rma ve soru içerir. Nichol (1991), bütün ortaokul ö¤rencilerine hitap eden eriflilebilir yaz›l› kaynaklar için dört farkl› aflama belirlemifltir. Her bir aflama ö¤rencinin dil kabiliyetine ve tarihsel anlay›fl kapasitesine ba¤l›d›r. Gerçekte bir çok yaz›l› eser ve el yazmas› kaynaklar kendi formlar› içersinde, pek çok ö¤renciye anlafl›lmaz görünür. Bu nedenle, ortaokulun bafllang›c›ndan itibaren ö¤rencilerin belli kaynaklar üzerinde çal›flabileceklerini tart›flmak saçmal›kt›r. I. AfiAMA: Ö¤renciler tarihsel kaynaklarla buluflmalar›n›n ilk düzeyinde, yafl gruplar›n›n düzeyine uygun hâle getirilmifl materyallerle karfl›lafl›rlar. Ö¤rencilerin onlar› kullanabilmeleri için orijinal kaynaklar›n bir araya getirilmesinde ve düzenlemesinde dikkatli bir elden geçirmeye gereksinim vard›r. Bu düzenlemenin derecesi ve flekli orijinal 17 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim formuna ve hedef kitleye ba¤l›d›r. Kaynaklar›n s›n›f-içi kullan›ma uygun kaynaklara dönüflümü ço¤u kez radikal bir elden geçirme gerektirir. ‹lk ad›m, orijinal olan yaz›y› okunabilir bir el yaz›s› veya daktilo (Bilgisayar) yaz›s›na dönüfltürmektir. MS.1700’den önceye ait bütün kaynaklar›n bu iflleme gereksinimi vard›r. (Türkiye için 1928 y›l› ve öncesi yani alfabe de¤ifliminden öncesi için gereklidir) ‹kinci ad›mda ise sözdizimi (sentaks), gramer, k›saltmalar ve imla gibi kar›fl›kl›¤a sebep olabilecek herhangi bir unsurun revizyonu yap›l›r. Üçüncü ad›mda, ö¤rencilerin kavrama kapasitesini aflan zor kelime ve deyimler de¤ifltirilir. Bu aflamada ö¤retmenin orijinal kaynaklar› çocuklar›n anlayabilece¤i bir flekle çevirmesi sözkonusudur. Çok önemli bir faktör ise kayna¤› ö¤rencinin okuma yafl›na uyumlulaflt›rmakt›r. Son olarak da kaynaklar çekici ve kolayca anlafl›labilir bir flekle sokulmaklad›r. Özellikle ilk s›n›flarda kullan›lacak kaynaklar›n seçimi de eflit oranda önemlidir. Kaynak, ö¤rencilerin entelektüel düzeyine uygun ve anlafl›labilir olmal›d›r. Birçok çocuk için kayna¤›n içeri¤i flekilsel (Bruner) düzeyde veya çocu¤un geliflimini sa¤layan ifllemsel (Piaget) düzeyde olmal›d›r. Seçicilik, kar›fl›kl›k yaratan ilgisiz pasajlar›n ç›kar›lmas›n› da içerecektir yani ö¤rencinin kaynak malzemeyi yaflama geçirmeyi amaçlad›¤›, tarihsel pozisyonunu anlamas›na engel teflkil eden materyal seçilip at›lmal›d›r. 2. AfiAMA: de¤ifltirmeyle orijinalinden kopya edilir veya çevrilir. Esas de¤ifliklik kayna¤› arflivsel yap›s›ndan kurtarmakla ve ilgisiz kabul edilen pasajlar›n at›lmas› ile oluflur. Bu tür bir de¤ifliklik kullan›lmayan konuflma ve grameri güncellefltirmeye ve kayna¤› modernize bir Türkçe sunmaya yöneliktir. Bu aflamada da, öncekindeki gibi çeviriden kaynaklanan büyük bilgi kaymalar›n›n olmamas› hedeflenmektedir. 3. AfiAMA : Orijinal kaynaklar›n fotokopisini veya suretini kullanmay› içerir. Anahtar faktör onlar›n arflivsel yap›lar›ndan al›nmalar›d›r. Bu düzeyde sunulan kan›t› modern bir Türkçe ile yazmak ve anlafl›labilir bir çeviri yapabilmek gereklidir. Bu tür düzeltilmemifl kaynaklar kendi do¤al kaynak yap›lar›n› birlefltirilme ve ö¤rencilere sunulma flekilleriyle oluflturmaktad›rlar. 4. AfiAMA: Ö¤renciler kan›t›n bas›l› ve el yazmas› parçalar hâlindeki kaynaklar›n›, arflivsel metin hâlinde iken çal›fl›rlar. Kaynaklar›n do¤all›klar›n›n bozulmadan kullan›m› tarihsel anlay›fla farkl› bir boyut ekler. Bu boyut, önceki 1-3 aras› aflamalarda de¤ifltirilmifl unsurlar›n de¤erlendirilmesine izin verir. Dördüncü aflamada çal›flan ö¤renciler birçok profesyonel tarihçi becerilerine gerek duyarlar. Kaynaklar›n anlam›n› aç›klama ve flifresini çözme becerisi, kayna¤› arflivsel metni içine yer- Bu aflamada, kaynak, gerekli olan minimum 18 şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim lefltirmek, bafll›¤›n geliflmesindeki genel anlay›fl ve oluflan iliflkiyi görmek ve bu bilgileri elindeki konuyla ilgili sahip oldu¤u sorulara cevap vermeye yard›mc› olacak birer kan›t olarak kullanmak gibi (Nichol;1991,17-19). 5. 2. Birinci Elden Kayna¤›n Ve Kan›t›n Seçiminde Di¤er Kriterler Ö¤retmen, hangi çeflit kayna¤›n, ö¤rencilerinin dikkatini çekece¤ine karar verir ve bu kayna¤›, s›n›fta hangi etkinlikler çerçevesinde kullanaca¤›n› belirler.Ö¤retmenlerin birinci elden kayna¤› seçmeden önce baz› sorulara cevap vermesi gerekir. ‹lgi: Hangi çeflit kaynaklar ö¤renciler için özellikle ilgilidir? Kan›t›n içeri¤i ö¤rencide heyecan ve merak uyand›rabilecek ifade biçimine ve anlam zenginli¤ine sahip midir? Millet Mektepleri Diploması Okuma Seviyesi: Birinci elden kayna¤›n okuma seviyesi bak›m›ndan zorlu¤u nas›ld›r? Ö¤rencilerin yetene¤iyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda bu kayna¤›n diliyle bafl edilebilecek midir? Bu kayna¤› anlamalar› için ö¤rencilere nas›l yard›mc› olabilirsiniz? (Örne¤in terimler sözlü¤ü deste¤i verebilirsiniz) Uzunluk: Kayna¤›n uzunlu¤u ne kadard›r? Ö¤rencilerin yetene¤ine göre veya s›n›fta kullan›ma göre sürenin s›n›rl› olmas› karfl›s›nda belgenin bir k›sm›n› iflleyifl d›fl›nda tutabilme gereksiniminiz olabilir mi? Kayna¤›n bir bölümünü s›n›f içerisinde kullanmayarak ya da ç›kararak kayna¤›n orijinal anlam›n›n bozulmad›¤›n› ve korundu¤unu nas›l garanti edebilirsiniz? Bak›fl Aç›s›: Kaynaklarda bir olay, bir sorun, veya bir konuyla ilgili çeflitli bak›fl aç›lar›n›n yans›zca sunulmas›n› sa¤lamak için kullan›mda nas›l seçim yapars›n›z? Bak›fl aç›lar›n›n karfl›laflt›r›lmas›n› sa¤lamak için dengeli bir seçim yapmay› baflarabilir misiniz? şubat 2008 Kaynak Çeflitlili¤i: Kan›t, mümkün oldu¤u kadar birinci elden kaynaklardan m› seçilmelidir? Kullanaca¤›n›z kaynaklar tür olarak çeflitlilik sa¤l›yor mu? (Örne¤in, bas›lm›fl, bas›lmam›fl, mektup, makale, an›, tarih kitab› vb.) Yer: Konuyla ilgili kayna¤› siz veya ö¤rencileriniz nerede bulabilir? (Okul Kütüphanesi, ‹nternet, Arfliv Müdürlü¤ü, Halk Kütüphanesi vb. Programa Uygunlu¤u: S›n›fta kullan›lacak kan›tlar›n seçimi için flunlar› önermektedir. Seçilen kan›tlar›n içerikleri, tarih ö¤retimin amaçlar›na uygun olmal›d›r. Kan›tlar, konulara ve ünitelerin amaçlar›na göre seçilmelidir. Kan›t, ifllenen konu hakk›nda sorulabilecek sorulara cevap al›nabilecek muhtevaya sahip olmal›d›r. Kan›t, önceden ifllenmifl konu ya da ünitelere at›fta bulunabilecek muhtevaya sahip olmal›d›r. Kan›t, incelenen konu veya ünitenin birinci derecede önemli kifli veya olaylar› ile ilgili olmal›d›r. 19 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Stradling’e göre s›n›f ortam› için yaz›l› kaynaklar› seçerken afla¤›daki noktalara dikkat etmek gerekir; ulafl›labilirlik, zaman, maliyet, amaca uygunluk, denge, okuma düzeyi, ö¤renme faaliyetlerinin düzenlenmesi ve de¤erlendirme(Stradling, 2003, 216). 3. Ö¤retimi Düzenleme ge bir kifli karfl›laflt›r›l›r; Bir z›tl›k sunulur; Bir teklif veya anlay›fl ya da bir deneyim sunulur; Empati gelifltirilir (ilginç bir insan hikâyesine göre); Birinci elden kaynaklar›n kullan›m›n› s›n›fta düzenlemek için Papas’a göre (1999) afla¤›dakiler önemlidir: Daha sonra karfl›laflt›r›labilecek farkl› aç›klamalar veya genellemelere karfl› bir genelleme veya aç›klama sunulur. a) Etkinlik türü : Birinci elden kaynaklar nas›l kullan›labilecek? (S›n›f tart›flmas›, yaz›l› rapor, s›n›f içi sunum, rol oynama veya di¤er ö¤retim stratejileri olarak m› kullan›lacak?) Odak etkinlikleri afla¤›daki teknikler kullan›larak sunulur: b) S›n›f Yönetimi: Bir etkinlik için ö¤rencileri nas›l organize edeceksiniz? Birinci elden kaynak etkinli¤ine bireyleri, küçük gruplar› veya bütün s›n›f› m› dahil edeceksiniz? c) Zaman : Ö¤rencilere görev da¤›l›m›n› yapmak için ne kadar zaman kullanacaks›n›z? d) De¤erlendirme: Birinci elden kaynaklarla bu deneyimin sonuçlar› olarak ö¤rencilerin ortaya koyacaklar› ürün veya performans ne olacakt›r? 4. Ö¤retim Etkinlikleri Burada birinci elden kaynaklar›n dört ö¤retim aflamas› için de birlefltirilmesini önerilmifltir (Papas, 1999). a) Odaklaflma Etkinlikleri Ö¤retmen, bir ya da iki k›sa birinci elden kayna¤› s›n›fta ders bafllang›c› olarak kullanabilir. Odaklaflma etkinli¤i için seçilen birinci elden kaynaklarla: Kaynaklar hakk›nda iyi tasarlanm›fl bir veya iki soru üretilir. Sorular bir s›n›f tart›flmas› için veya ö¤rencileri bölerek sorulara cevap vermesi için bir k›v›lc›m olarak kullan›l›r. Belgeye yönelmeyi teflvik etme düflüncesi için ö¤rencilerin serbestçe etkileflimlerini yazmalar› istenir. Daha sonra s›n›f olarak belge taraf›ndan teflvik ettirici olan farkl› tepkiler karfl›laflt›r›l›r. Bir veya iki belge gözden geçirildikten sonra küçük ö¤renci gruplar›, ö¤retim konusunun geliflimine göre soru listeleri olufltururlar. Tarihî bir dönem hakk›nda odaklaflmay› ö¤retmek için ça¤dafl olan birinci elden kaynaklar kullan›l›r. Örne¤in geçmiflte göç üzerine gazete haberi, düflük maafl› gösteren bordro veya refaha ulaflt›ran düzenlemeler bahsedilen konular›n keflfi için bir s›çrama tahtas› olarak kullan›l›r. Konularla ilgili kaynaklarda geçen tarihî tart›flmalar› ö¤rencilerin tahmin etmeleri istenir. Benzer olarak günümüze de¤in tekrarlanan bir konu üzerinde günümüzdeki tart›flma ile k›yaslayarak sorgulamay› teflvik edici tarihsel bir kaynak kullan›labilir. b) Soruflturma etkinlikleri Bir bulmaca sunulabilir; Basmakal›p bir örnek (Stereyotip) veya bil- 20 Ö¤retmen, ö¤rencilerin birinci elden kayna¤a soruflturma yaklafl›m›yla yaklaflmas›n› sa¤la- şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında yarak, ö¤renciye ana kavramlar› buldurur. Sorgulay›c› bir yaklafl›m› gelifltirmek için bir dönem, bir kavram veya bir konu üzerinde bir çok kaynaktan oluflan paket ö¤rencilere sa¤lan›r. Ö¤renciler ‹nternet’i veya di¤er araflt›rma araçlar›n› kendileri için birinci elden kaynak paketi oluflturmak için kullanabilirler. Birinci elden kaynak paketleri bir dizi sorgulay›c› etkinlik için odaklaflmay› gerçeklefltirici olarak kullan›l›rlar. Ö¤renciler birinci elden kaynaklar› kullanarak bir tarih ça¤› veya dönemi hakk›nda sorulara cevap verme, hipotez gelifltirme ve onu test etme ve ç›kar›mda bulunmaya sahip olurlar. Ö¤rencilerin sorgulamas› birinci elden kaynaklarla özel olarak çal›flmaktan seçilen birinci elden kayna¤› kullanmaya, ders kitab›na veya di¤er ö¤retim materyallerine ek kaynak oluflturmaya kadar bir dizi çal›flmay› gerçeklefltirebilir. c) Uygulama etkinlikleri Ö¤retmen, ö¤rencilerin kitaptan ö¤rendikleri kavramlar› uygulamalarda hareket noktas› olarak kullanabilir. Birinci elden kaynaklar ö¤rencilerin onlardan ö¤rendiklerini uygulamaya dönüfltürmesi için mücadele etmede kullan›labilir. Ö¤renciler çal›flt›klar› birinci elden kaynaklarla ders kitab›n›n anlatt›klar›na alternatif oluflturmaya veya onu geniflletmeye sahip olurlar. Ö¤rencilerin ders kitaplar›n›n haricinde bütün bir birinci elden kaynak metniyle çal›flmalar›n› sa¤lar. Birinci elden kaynak metnin tamam›na dayanarak kayna¤›n yazar› taraf›ndan yap›lan ç›kar›m› savunmay› veya çürütmelerini ö¤rencilerden isteyiniz. Daha sonra ö¤rencilerden ‹nternet kaynaklar›ndan veya di¤er kaynaklardan kendi ç›kar›mlar›n› desteklemeleri için araflt›rma yapmalar›n› isteyiniz. şubat 2008 e¤itim Bir dizi birinci elden kaynak sununuz. Ö¤rencilere yeni belgeleri nas›l desteklediklerini veya di¤er belgelerden biriktirilen anlam›n var olan bilgiyle mücadele etti¤ini sorunuz. Ö¤renciler sonradan ortaya ç›kan belgelere dayanarak ç›kar›mlar›n› gözden geçirecekler ve ar›tacaklard›r. d) De¤erlendirme Etkinlikleri Birinci elden kaynaklar, ö¤rencilerin beceri ve kavrama düzeylerini gelifltirmelerini de¤erlendirmek için faydal› bir araç olabilir. Birinci elden kaynaklar›n analiziyle ö¤rencilerin becerilerini de¤erlendirmek ve onlar›n ö¤rendiklerini de¤erlendirmek için birinci elden kaynak kullan›n. De¤erlendirme etkinlikleri için hem çal›fl›lan dönem hakk›nda kaynaklardan hem de konuyla ilgili ça¤dafl kaynaklardan seçiniz.Gerçek de¤erlendirme görevleri ö¤renciler için flunlar› içerebilir: Birinci elden kaynak belge hakk›nda bir deneme (özet) yazmak. Tarih içinde bir dönem hakk›nda yayg›n kabul görmüfl bir ç›kar›mla mücadele etmek veya kaynaklar›n o dönemi nas›l desteklediklerini aç›klamak. Pekçok birinci elden kayna¤›n analizine dayanarak tarihî bir sorun hakk›nda sözel bir sunuma haz›rlanmak. Tarihî bir konu hakk›nda bir müze sergisi oluflturmak için birinci elden kaynaklar› seçmek. Seçilen belgelerin hakl›l›¤› , do¤rulu¤u ve say›s› için manflet yazmak. Kayna¤›n oluflturuldu¤u zamanda yaflam›fl birisinin durumunu alarak birinci elden kayna¤a (konuflma, gazete makalesi, nasihat) karfl›l›k vermek veya yan›t yazmak. Çal›fl›lan konuyla ilgili birinci elden kaynaklardan elde edilebilecek en önemli bak›fllar› yans›tan görsel bir sergi (poster, magazin dergisi kapa¤› ve resimli zaman çizelgesi) haz›rlamak fleklinde sıralanabilir 21 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim KAYNAKÇA ANDRETTI, K. (1993). Teaching History from Primary Evidence. London: David Fulton. TTKB (Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›) (2004). ‹lkö¤retim Sosyal Bilgiler Dersi 4. 5. S›n›flar Ö¤ retim Program› ve K›lavuzu. Ankara: MEB Yay›nlar›. ATA, Bahri (2002). “Tarih Derslerinde Dokü- TTKB (Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›) manlarla Ö¤retim Yaklafl›m›”. Türk Yurdu C.22, S.175, (2006). ‹lkö¤retim TC. ‹nk›lap Tarihi ve Atatürkçülük s.80 -86. Dersi 8.S›n›f Ö¤retimi Program›. Ankara: MEB Yay›nla- BARTON, Keith (2005). “Primary Sources in His- r›. TTKB tory:Breaking Through The Myths”. Phi Delta Kappan ,January 2005, Volume 86, Number 10 COPELAND, T. (1998). “Constructing History: All Our Yesterdays”. Teaching The Primary Curriculum ttkb.gov.tr adresinden 25 kas›m 2007 tarihinde al›nm›flt›r.) NICHOL, John (1996). Teaching History. ‹ngiliz- For Constructive Learning. M. Littledyke and L. Huxford (Editors). London: David Fulton Publishers. ceden Çeviren: Mustafa Safran. Ankara. PAPPAS P. (1999). Teaching With Primary Sour- DO⁄AN, Y. (2006). Yap›salc› Ö¤renme Modeli ile Tarihsel Birincil Kaynaklar›n ‹liflkisi ve Bu ‹liflkinin 22 (Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›) (2007).Lise 9. S›n›f Tarih 1 Ders Program› (www. ces. ‹lkö¤retim 4-5. S›n›f Sosyal Bilgiler Ders Kitaplar›nda http://www.arizonahistoricalsociety.org/medi- Kullan›m Düzeyi. Ulusal S›n›f Ö¤retmenli¤i Kongresi a/edocs/TBevidence.pdf adresinden 01 Kas›m 2006 ta- Bildiri Kitab›. I.Cilt, Ankara: Kök Yay. rihinde al›nm›flt›r. DÖNMEZ, C. (2003). Sosyal Bilimler ve Sosyal STRADLING, Robert (2003). 20. Yüzy›l Avrupa Bilgiler, Konu Alan› Ders Kitab› ‹nceleme K›lavuzu. fia- Tarihi Nas›l Ö¤retilmeli? ‹stanbul: Tarih Vakf› Yurt Ya- hin, C. (Ed.). Ankara: Gündüz E¤itim ve Yay›nc›l›k. y›nlar›. TTKB (Talim Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›) (2005). VANFOSSEN, P.J., J.M. SHIVELEY (2000). Using ‹lkö¤retim Sosyal Bilgiler Dersi 6.7. S›n›flar Ö¤retim the ‹nternet to Create Primary Source Teaching Pac- Program› ve K›lavuzu. Ankara: MEB Yay›nlar›. kets. The Social Studies, 91 (6):244-252. şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim CANGCHUNG’DAK‹ E⁄‹T‹M SEM‹NER‹ VE PEK‹N ‹ZLEN‹MLER‹ ABDULKAD‹R YILMAZ* Son y›llarda hayat›m›zda elektronikten giyim kuflama, oto yedek sanayi ürünlerinden h›rdavat malzemelerine, tekstil ürünlerinde dünyada önemli bir konumda bulunmam›za ra¤men, tekstil ürünlerinden kimya sanayine kadar, nas›l bir mal almaya kalksak Çin mallar› da dahil olan birçok tercihlerle karfl›laflmaktay›z. Asl›nda bu sadece Türkiye’de görülen bir durum de¤ildir. Ortado¤u ve Avrupa’daki baz› ülkelerde bizzat flahit oldu¤um, dünyan›n di¤er ülkelerinden ise haberler, ‹nternet, orada bulananlar arac›l›¤›yla duydu¤um, hemen hepimizin önce “geliyor” diye biraz tedirginlikle karfl›lad›¤›m›z ama art›k nerdeyse dünyan›n gerçe¤i diye hemen kabullendi¤imiz s›radan bir durumuydu Çin mallar› gerçe¤i. Ayl›k ortalama 20 milyar dolar art›fl ve toplam merkez bankas›ndaki 1 trilyon dolar potansiyel kayna¤› ile ABD’nin korkulu rüyas› hâline gelen, hem son y›llardaki en çok büyüyen ülke özel- li¤ini devam ettirmesi için gerekli olan enerji ihtiyac›n›n flimdiye kadar neredeyse yar›s›n› karfl›lad›¤› Ortado¤u’daki kar›fl›kl›klar ve Irak’›n iflgâlinden sonra, bu kaynaklar› çeflitlendirme ve farkl› co¤rafyalara yayma yoluna giden, hem ihtiyac› olan enerjiyi kendi topraklar›ndaki petrol, kömür, do¤algaz kaynaklar›n› art›rmak ve var olanlar› da gelifltirmek için yeni yat›r›mlar yapan; di¤er taraftan ithal enerji kayna¤› olan petrol için Rusya, ‹ran, Angola, Gabon, Venezüella, Sudan gibi de¤iflik ülke ve k›talarda yerli ortaklarla beraber aramalar ve yat›r›mlar peflinde koflan, bunlarla beraber Kazakistan ve Türkmenistan’›n petrol ve do¤algaz kaynaklar›n› da kendi ihtiyac› yönünde kullanmak için çal›flan Çin Halk Cumhuriyeti ile karfl› karfl›ya oldu¤umuzun herkes fark›ndad›r mutlaka. Asl›nda bu karfl› karfl›ya olmay› yan yana olmak flekline dönüfltürmenin yollar› da vard›r ve bunlar için u¤raflmak ülkemiz için önemli bir görev olmal›d›r. * MEB Teftifl Kurulu Baflkanl›¤›-Müfettifl Yard›mc›s› şubat 2008 23 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Yoksa bunlarla ilgili bir faaliyet göstermeden devam ederken karfl›m›za bir de Çin Halk Cumhuriyeti’ne benzer flekilde h›zla büyüyen, bilgisayar yaz›l›m›nda dünyan›n devi hâline gelen, komflu olan ve olmayan di¤er ülkelerle askerî ve ekonomik iflbirli¤i hacmindeki gittikçe artan miktarlar› kendi taraf›na çekecek flekilde geniflleten bir Hindistan örne¤i dikiliverir karfl›m›za. Biz ise gene geliyor sesleriyle beraber, ne zaman gelmifl biz komfluya çay içmeye gitmifltik, evde yokken bizi yakalam›fl diye mazeret üretmek yolunu tutmay›z inflaallah. K›saca Çin Halk Cumhuriyeti ile ilgili bu k›sa bilgilerden sonra kat›ld›¤›m›z seminer çal›flmalar›na gelmek istiyorum. Çin Halk Cumhuriyeti Ticaret Bakanl›¤›n›n görevlendirdi¤i Jilin Üniversitesi taraf›ndan 11-25 Haziran 2007 tarihlerinde “Geliflmekte Olan Ülkelerin E¤itim Yetkilileri için Seminer 2007” bafll›kl› bir e¤itim semineri düzenlenece¤ini Çin Halk 24 Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçili¤i Ekonomi ve Ticaret Müsteflarl›¤›n›n, Türkiye Cumhuriyeti Millî E¤itim Bakanl›¤› D›fl ‹liflkiler Genel Müdürlü¤üne göndermifl oldu¤u seminer konulu muht›ra ile ö¤rendikten sonra, söz konusu seminere kat›lmak için gerekli resmî ifllemlere bafllad›k. ‹fllemlerimiz tamamlad›ktan sonra seminere kat›lmak üzere Ankara-‹stanbul-Pekin-Cangchung (Çançun) uçak seferleri ile yola koyulduk. Seminerin ana konusu Çin Halk Cumhuriyeti’nin okul öncesinden üniversiteye kadar olan e¤itim sistemini Jilin Üniversitesinin görevlileri vas›tas› ile tan›tmakt›. 10 Haziran 2007 günü ikindi vakti 16.00 civar›nda seminerin yap›laca¤› Cangchung’a uça¤›m›z indi (Türkiye ile Çin aras›nda befl saatlik bir fark var). Galiba bir kar›fl›kl›k olmufl ve havaalan›nda gelenleri karfl›lamakla görevli olanlar›n elindeki listede bizim ismimiz yoktu. Allah’tan o anda Ermenistan’dan gelen kat›l›mc›lar› karfl›lamak için şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim birkaç görevli oradayd› ve bizi de bu vesile ile karfl›lam›fl oldular. Daha sonra havaalan›ndan ikamet edece¤imiz otele gitmek üzere hareket ettik. Havaalan›ndan Cangchung flehir merkezine kadar otoban yolda ilerlerken yolun her iki taraf›nda genelde tar›ma elveriflli ve ço¤unlukla pirinç tarlalar› olan düz arazilerin varl›¤› göze çarp›yordu. Otele geldi¤imizde bize Jilin Üniversitesi taraf›ndan çelik termos, sabun, toz deterjan, Jilin Üniversitesinin tan›t›m broflürü ve seminer program›n› gösteren dosyan›n da oldu¤u bir poflet hediye ettiler. Daha sonra seminer boyunca kullanaca¤›m›z tan›t›m kart›na yap›flt›r›lmak üzere foto¤raf çekip seminerin kapan›fl töreninde giyilmek üzere hakiki Çin ipe¤inden yap›lacak olan k›yafetimizin ölçülerini terzi bayanlar›n almas›, bilgisayara gerekli bilgilerin girilmesi ve pasaportlar›n muhafaza için toplanmas›ndan sonra yerleflmek ve istirahat için odalar›m›za çekildik. 11 Haziran 2007 günü kahvalt›dan sonra seminerin aç›l›fl proram› için Jilin Üniversitesine iki otobüsle hareket ettik. 12 ve 13 Haziranda gelen davetlilerle birlikte toplam otuz yedi ülkeden ve altmıfl dört kat›l›mc›ya ulaflan seminerimiz böylece bafllam›fl oldu. Ö¤leden sonra Jilin Üniversitesinin ana yerleflim birimlerinin bulundu¤u üniversite kampüsünü ziyaret ettik. Gezi s›ras›nda üniversite ö¤rencilerinden genelde ö¤renci topluluklar› kapsam›nda yabanc› dans dersleri alan bir grup gördük. Ö¤rencilerin kendi kültürel danslarıyla ilgili bir gösteri yapmalar›n› istedi¤imde böyle bir çalıflmalarının olmad›¤›n› söylemeleri bana biraz garip gelmekle birlikte, d›fl dünyaya aç›lan Çin’de üniversite ö¤rencilerinin d›fl kültür ve hayat tarzlarına ilgili oldukları fark ediliyordu. şubat 2008 Çin Halk Cumhuriyeti’nin e¤itim sistemiyle ilgili bilgileri ayr› bir bafll›k alt›nda incelemek üzere gerek ço¤unlukla ikamet etti¤imiz Cangchung gerekse Pekin’deki baz› izlenimlerimizi aktarmak istiyorum. Seminer süresince genelde sabah s›n›fta ders anlat›m› yapıldı, ö¤leden sonra ise Cangchung’daki e¤itimle ilgili yerlere geziler düzenlendi. Yukarıda da aç›klad›¤›m gibi ilk gün aç›l›fl program›ndan sonra üniversitede kampüs turu yap›ld›. Sal› günü sabah Prof. Zhang Fuliang taraf›ndan “Çin’de Üniversite E¤itimi, Yönetim ve ‹flletme” konulu ders verildi. Ö¤leden sonra ise 1999 y›l›na göre 1,56 kat artarak yeni üyeleriyle beraber 2004 y›l›nda on sekiz bin ö¤renciye ulaflan, geçmifl dört y›l boyunca ö¤rencilerin ifl bulma oran› % 95’ten fazla olan, 2001 y›l›nda on meslek lisesi birlefltirilerek 400 milyon RMB (Yaklafl›k 53 milyon $) bütçeli Changchun Mesleki Teknoloji Enstitüsü (CMTE)’nü gezdik. ‹stanbul fiiflli Endüstri Meslek Lisesi gibi ancak ondan daha büyük olan Cangchung Mesleki Teknoloji Enstitüsü 300 000 m2 alan, on binden fazla ö¤renci ile Çin’in en büyük meslek lisesi olarak bilinmektedir. Bu teknoloji enstitüsü: Mühen- 25 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim lerden gelen ö¤renciler Jilin Üniversitesindeki e¤itimlerini, gelece¤e ait hedeflerini, Cangchung’daki hayat flartlar› gibi konular› belirttiler. dislik okulu, iletiflim, otomobil, ticaret, turizm, g›da-yiyecek, bas›n-yay›n, uluslararas› çal›flmalar ve e¤itim okulu bölümlerinden oluflmakta. Ertesi gün sabah “Çin E¤itim Sistemi, Uluslararas› De¤iflim ve ‹flbirli¤i Konferansı” yapıldı, ö¤leden sonra da okul öncesinden üniversiteye kadar olan “Çin E¤itim Kanunlar›” anlat›ld›. Perflembe günü sabah “Fakülte Geliflimi ve Ö¤renci Yönetimi” dersinden sonra, Jilin Üniversitesine ba¤l› olan kimya laboratuar›na düzenlenen gezi vard› s›rada. Kimya laboratuar› dediysem bir lisenin kimya laboratuar›ndan bahsetmedi¤imi fark ettiniz sanırım. Buras› ileri düzeyde proje çal›flmalar›n›n da yürütüldü¤ü, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bilimsel faaliyetlerine katk›da bulunan, zaman zaman Nobel Ödülü alan bilim adamlar›n›n da çal›flt›¤› dört katl› ve farkl› deney alanlar›n›n bulundu¤u bir laboratuard›. Cuma günü sabahki dersimizin konusu “Küreselleflme ve Yüksek Ö¤retim” idi, ö¤leden sonra ise Jilin Üniversitesinde okuyan yabanc› ö¤rencilerle karfl›l›kl› sohbet etme imkân› bulduk. Ermenistan, Laos, Yemen, Suriye vb. de¤iflik ülke- 26 Changchung Çin Halk Cumhuriyetinin otuz dört eyaletinden kuzeydo¤uda bulunan Jilin eyaletinin baflkentidir . Otomobil flehri, film flehri, bilim, teknoloji ve kültür flehri, orman flehri gibi de¤iflik adlar› olup Çin otomobil endüstrisinin beflte birini karfl›lar ayn› zamanda. Otuz sekiz farkl› milliyetten oluflmufl ve yaklafl›k üç milyonu flehirde oturan toplam yedi milyonluk bir nüfusa sahiptir. Jilin Üniversitesi ise Çin E¤itim Bakanl›¤›na direk olarak ba¤l› bulunan millî öncü olma yolunda ilerleyen bir üniversitedir. Felsefe, ekonomi, hukuk, edebiyat, e¤itim, tarih, bilim, mühendislik, tar›m, sa¤l›k, yönetim ve askerî bilim gibi on iki alanda e¤itim vermektedir. Burada farkl› alanlarda yüz yirmi dokuz lisans, iki yüz yetmifl sekiz yüksek lisans, yüz doksan bir doktora ve yirmi yedi doktora üstü e¤itim verilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti içinde bulunan en iyi on üniversite aras›nda bulunan Jilin Üniversitesinde hâlen on dokuz bini mezun olabilecek durumda, toplam altmıfl üç bin ö¤renci bulunmaktad›r. Elli farkl› ülkeden iki binden fazla yabanc› ö¤renci de Jilin Üniversitesinde e¤itim almaktad›r (T.C. MEB Yüksek Ö¤retim Genel Müdürlü¤ünün 2007 verilerine göre Çin genelinde toplam yirmi üç lisans, yedi yüksek lisans ve iki doktora e¤itimlerini sürdüren toplam otuz iki Türk ö¤renci olmas›na karfl›n Jilin Üniversitesinde hiçbir Türk ö¤renci yoktur. Erme- şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında nistan’dan gelen yetkililer bu sene kay›t olan dokuz ö¤rencileri ile beraber toplam elli ö¤rencilerinin sadece bu üniversitede ö¤renim görmekte olduklar›n› belirttiler). Cumartesi günü film flehir unvan›n›n karfl›l›¤› olarak Cangchung Film Merkezi’ne gittik. Tabii burada çevrilen filmlerde oynamak fırsat› maalesef bizlere sunulmadı¤ından, aram›zda hem e¤itim hem de filmle u¤raflanlar› görme flans›n› da kaç›rm›fl olduk. De¤iflik film ve lunaparklardaki e¤lence merkezlerinin baz›lar›nı yak›ndan gördük. Çok büyük bir alana yay›ld›¤› ve gezerek yoruldu¤umuz (her taraf›n› gezmek zaten bir güne asla s›¤mazd›) için otele dönüp yorgunlu¤u dinlenerek gidermeye çal›flt›k. Pazar günü kapal› ve genifl bir alanda faaliyet gösteren al›fl verifl merkezine gitmek üzere yola ç›kt›k. Al›fl veriflte kullanmak üzere yabanc› döviz bozdururken ya pasaportunuzla beraber bankaya baflvuruyorsunuz ya da ikamet etti¤iniz otelde günlük en fazla 200 dolara kadar Çin paras›na çevirebiliyorsunuz, tabii yeterli para oldu¤u sürece. Türkiye ile k›yaslad›¤›m›zda genelde bir çok malda bir ucuzluk oldu¤unu gördük. Ancak Malezya’dan gelen iki bayan›n fazla al›fl verifl yapmamalar› dikkatimi çekip nedenini sordu¤umda, Malezya’ya göre bunlar›n çok da ucuz olmad›¤›n› buradakilerin kendi ülkelerinde de bulundu¤unu söylediler. Cangchung’da bize yard›mc› olmaya çal›flan üniversitedeki görevliler pazarl›k yaparken “Mutlaka söylenilen fiyat›n çeyre¤ini verin” diye belirtmifllerdi. Biz de al›fl verifllerimizde bunun faydas›n› gördük. e¤itim Geçmifl ve Gelece¤i” konulu dersimizde; uzaktan e¤itimde kulland›klar› teknoloji, iletiflim sistemleri, nerelere hitap ettikleri gibi konular anlat›l›rken, ö¤leden sonra ise Jilin Üniversitesindeki Kuzeydo¤u Asya Çal›flma Merkezi’ne düzenlenen ziyaretimizde buras›n›n, o ülkelerin dillerindeki yay›nlar›n bulundu¤u üniversite kütüphanesinin bir bölümü gibi oldu¤unu gördük. Bizim “Çin’de Temel E¤itime Girifl”ti asl›nda iki hafta boyunca esas olarak bekledi¤imiz konu. Çünkü temel e¤itim sistemlerini tan›mak f›rsat›n› ancak bu derste bulabildik. Ö¤leden sonra ise Jilin Üniversitesine ba¤l› olan ortaokul ve liseye yap›lan ziyaretle bu konuda daha doyurucu bilgilere ulaflt›k. Yaln›z ilk görüflmenin yap›laca¤› anfi fleklindeki büyük toplant› salonuna girip oturmak istedi¤imizde s›ralar›n, oturaklar›n uzun süredir silinmedi¤i ve kal›n bir toz tabakas›yla kapl› oldu¤unu görünce, okul görevlileri bir taraftan önce temiz bez bulma sonra da silme telafl›na düfltüler, biz de kendi iflimizi kendimiz görüp ç›kartt›¤›m›z ›slak ve kuru mendillerle oturaca¤›m›z s›ralar›m›z› silmeye koyulduk. Okul yöneticisi bayan k›sa bir Pazartesi günü sabah “Çin’de Uzaktan E¤itim, şubat 2008 27 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim p›lardan bazen d›flar› ç›karak bizimle flakalafl›yordu. tan›t›c› bilgi verdikten sonra ö¤rencilerin toplu olarak kat›laca¤› töreni izlemek üzere bizi de d›flar› davet ettiler. Tüm ö¤rencilerin okul bahçesine toplanmas› neredeyse minyatür Çin ordusu dedirtecek flekilde yar›m saati buldu ve bahçede yer kalmad› denebilir. Ö¤rencilerin s›n›flar›na göre farkl› renkte tiflört giymeleri, askerî içtima gibi bafl tarafta bulunan baz› ö¤rencilerin düzgün s›raya girmeleri için di¤erlerini uyarmalar›, göbe¤i d›flar›da olanlara içeri çekmeleri için elleriyle vurmalar› ve aradan bir kiflinin geçece¤i kadar boflluk b›rakmalar›, befl bin civar›nda ö¤rencisi olan bu okul için gayet düzenli bir görünüm veriyordu. Ö¤rencilerin töreni bittikten sonra s›n›flar›na gitmeleri de gelmeleri gibi uzun sürdü ama bir düzen içinde kar›fl›kl›¤a meydan vermeden oldu. Bizler de daha sonra toplant› salonuna dönmek üzere içeri girdik, girerken de s›n›flar›ndaki ö¤rencileri izliyorduk. S›n›flarda sadece ö¤retmen masas›n›n (o da bizim okullar›m›zdaki gibi büyük de¤ildi) d›fl›nda neredeyse bofl yer kalmam›flt› ve s›n›f›n hem ön hem de arka taraf›ndan ö¤rencilerin rahat girip ç›kmalar› için iki adet kap› vard›. Ö¤renciler s›n›fta gezecek yer olmay›nca aç›k ka- 28 Okul müdiresi hem okul hem e¤itim sistemleri, hem de ö¤renciler hakk›nda bilgi vererek, okullar›n›n çevrenin en iyi okullar›ndan biri oldu¤unu, s›navla ö¤renci ald›klar›n›, ilk kay›t yapt›ran ö¤rencilerin okuldan memnun kal›nmazsa ödedi¤i ücreti alarak baflka bir okula gitme hakk›n›n bulundu¤unu ve uygulanan s›navlarda ö¤rencilerinin baflar› oranlar›n›n yüksek oldu¤unu vurgulad›. Daha sonra gerek okulla gerekse e¤itim sistemleriyle ilgili olarak kat›l›mc›lar›n sorular›n› cevapland›rd›. Okulun farkl› s›n›flar›ndan oluflan k›zlar o anda jimnastik ö¤retmeninin ö¤retti¤i hareketleri spor salonunda bizlerin izlemesi için gösterime sundular. Okula ilk girerken ve ayr›l›rken yafl› 70’in üzerinde olan bir bayan hizmetli/görevlinin oldukça dinç ve çal›flkan hâline, o yafl›na ra¤men hâlâ çal›flma iste¤ine gerçekten takdir etmekle beraber çok da flafl›rmad›¤›m› söyleyebilirim. Çünkü Avrupa’da da yafl› 70 veya daha üzeri oldu¤u, hatta baz›lar›n›n att›¤› ad›mlar›n biri di¤erini geçmedi¤i hâlde sabah›n erken saatlerinde yürüyüfle ç›kan, koflan veya kendine baflka meflgale bulan insanlar› görmüfl, o yaflta ülkemdeki insanlar›n durumuyla karfl›laflt›rm›fl ve bizdeki ac› ama maalesef gerçek olan duruma da üzülmüfltüm. Çarflamba günü sabah “E¤itim Teknolojileri” dersimiz vard›, ö¤leden sonra da Cangchung’un otomobil flehri unvan›n› ne kadar hak etti¤ini müflahede etmek için otomobil fabrikas›ndayd›k. S›k› güvenlik uyar›lar›yla beraber fabrikaya girdik çünkü ne kamera ne de foto¤raf makinesi ile çekimlere izin vermedikleri gibi belirlenen şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında yaklafl›k yar›m metre geniflli¤inde bir hat boyunca ve tek s›ra olarak, bekleme yapmadan ziyaret etmemizi istiyorlard›. Biz de bu flekilde hareket ettik. Mazda ile birlikte yerli bir marka olan Hongqi otomobilerinin üretimi yap›lan fabrikada; otomobillerin s›rayla malzemelerinin montaj› ve testlerinin yap›ld›¤› k›s›mlar› gördükten sonra test sürüflü yapabilmek için sundu¤umuz teklifi de maalesef geri çevirdiler. Elektronik bir panoda o gün içinde o saate kadar kaç otomobil imalat› yap›ld›¤›, hâlen imalat› devam eden kaç otomobil oldu¤u da yaz›yordu. En son olarak üretimi yap›lan otomobillerden örnek bir adet sergilenen bölümü de görüp tekrar otobüslere binerek oradan uzaklaflt›k. Perflembe günü sabahı ise, gerek dersi veren görevliye gerekse organizasyonda bulunan Prof. Li Musun’a da söylendi¤i gibi, asl›nda seminerin ilk günü verilmesi gereken “Çin Kültürü”nün tan›t›lmas›na ayr›lm›flt›. Fakat dersi veren görevli bunun Çin’de hep son gün verildi¤ini, flimdiye kadar da kendisinin bu dersi hep son gün anlatt›¤›n› söyledi. Çin kültürünü tan›mak aç›s›ndan oldukça ilginç bir dersti. Çin hanedanlar›ndan bafllayarak tarihini, Kung Fu dövüfl sanat›n›, geleneksel Çin tiyatro ve operas›n›, tarih boyunca kulland›klar› paralar› tan›tt›, ayr›ca hem Kung Fu gösteri sanat›ndan hem de Çin operas›ndan iki güzel örnek sunarak bizlerin de takdirini kazand›. Çin operas›n›n önemli bir özelli¤inin erkek rolünde oynayan kad›n ve kad›n rolünde oynayan erkek oldu¤unu ö¤renmemiz de bizler için biraz ilginç oldu diyebilirim. Bu dersin ard›ndan seminerin genel bir de¤erlendirmesini yapan ve eksik yönlerinin tart›fl›lmas› için organizasyonda görevli olan Prof. Li Musun, mutlaka kendilerinin baz› eksik yönlerinin olabilece¤ini, Almanya gibi geliflmifl bir ülke de¤il, geliflmekte olan ülke olduklar›n› belirterek bundan sonraki seminerlerde eksiklerini görüp düzelteceklerini belirtti. şubat 2008 e¤itim Ö¤leden sonraki program ise kat›l›mc› olarak gelen ülkelerin kendi e¤itim sistemlerini tan›tmalar›yd›. ‹lk baflta her ülke temsilcisinin befl dakikay› geçmeyecek flekilde kendi e¤itim sistemlerini tan›taca¤› program›n ilk haftas›ndan itibaren duyurulmufltu ancak kat›l›mc› ülke say›s›n›n çok olmas› (otuz yedi ülke) nedeniyle, bu program› her k›taya bölerek yirmi dakikal›k bir s›n›rlamaya indirgediler. Tabii ki ülkeler ayn› k›tada da olsa bir ço¤unun yönetim sistemleri, nüfuslar›, vb. özelliklerinin farkl›l›klar göstermesi, dolay›s›yla da bunun e¤itim sistemini de etkilememesi kaç›n›lmazd›. Örme¤in Samoa Adalar›’ndan gelen ve 160 000 nüfusa sahip olan bir ada temsilcisi Türkiye’nin nüfusunun yaklafl›k 73 milyon oldu¤unu duyunca bunu e¤itim sistemlerini anlat›rken belirtmekten kendini alamad›. Dolay›s›yla ülkelerin de¤il ama k›talar›n genel bir yaklafl›m› verildi. Cuma günü saat 11 civar›nda bafllayan kapan›fl program›na, seminerin destekleyicisi olan ticaret bakanl›¤› görevlisi, üniversite yetkilisi, Cangchung flehrinin yetkilileri, di¤er görevliler ve kat›l›mc›lar ad›na da Güney Afrika Cumhuriyeti temsilcisi birer konuflma yapt›lar. Daha sonra kat›l›mc›lara seminere kat›l›m belgesi ve ders notlar› ile çekilen foto¤raflar› içeren CD’ler hediye edildi. Bu arada kat›l›mc›lar da terzilerin kendileri için diktikleri özel Çin k›yafetlerini giyerek de¤iflik bir tablo oluflturdular. Kapan›fl yeme¤inden sonra da cumartesi günü Pekin’e gidilece¤i için haz›rl›k yapmak üzere herkes odas›na çekildi. Bizler de iki haftal›k semineri bitirmifl olduk. Asl›nda programın amacı Çin Halk Cumhuriyeti’nin e¤itim sistemi ile beraber Jilin Üniversitesinin kendi iflletimi, yabanc› ö¤renci kabulü, üniversite yönetimi gibi hem üniversiteye daha fazla yabanc› ö¤renci çekmek hem de Jilin Üniversitesinin ad›n› yabanc› ülkelere duyurmak fleklinde de düflünülebilir. Bu seminer çal›flmas›n› Jilin Üniversitesi, Çin topraklar› içinde ve d›fl›ndaki di¤er üniversitelere düzenlemifl oldu¤u önemli bir faaliyet olarak sunacakt›r. 29 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Bununla birlikte belki bizde varolan anlamda e¤itim sistemlerinin yap›land›r›lmad›¤›n› da söyleyebiliriz. Çünkü Endonezya ve Ürdün’den gelen kat›l›mc›lara da sordu¤umda e¤itim sistemlerinin okul öncesinden üniversiteye kadar tek bir e¤itim bakanl›¤›na ba¤l› oldu¤unu belirttiler. Asl›nda bunun Çinli yetkililerin anlatt›¤› sistemle örtüfltü¤ü de ifade edilebilir. Yani bizdeki gibi özerk bir üniversite yap›s› di¤er ülkelerde yok. Cumartesi günü sabah erkenden Pekin’e gitmek üzere havaalan›na ulafl›p ifllemlerden sonra 2 saatlik bir uçuflla Pekin’e vas›l oluyoruz. Havaalan›nda bizi bekleyen di¤er görevlilerle beraber Pekin flehir merkezinden geçerek yaklafl›k bir buçuk saatlik bir baflka yolculukla ikamet edece¤imiz otele ulafl›yoruz. Gerek Cangchung gerekse Pekin’de floförler ister kad›n olsun ister erkek, flehir içinde 50-60 km. lik h›z s›n›r›n› geçmiyor ve mutlaka beyaz eldiven tak›yorlar. Trafikte ise k›rm›z› lambaya gene mutlak riayet var ama ana yolda giderken birden tali yoldan önünüze ç›kan bir baflka araba ile karfl›lafl›veriyorsunuz. Genelde oldukça al›fl›lm›fl bir durummufl gibi geldi çünkü floförler sadece bir iki korna çal›p tek kelime etmeden (hele hele bizdeki gibi küfürlere hiç rastlayamad›m, gerçi Çince küfür etseler de anlamayacakt›m) yollar›na devam ediyorlar. Pazar günü kahvalt›dan sonra Çin Seddi’ne gitmek için gene otobüslere biniyoruz ama bu sefer iki otobüse de birer turizm rehberi biniyor ve yol boyunca Çin, Pekin, hanedanlar, Çin Seddi gibi konularda bilgiler anlat›yor. Dünyan›n Yedi Harikas›’n› sayan Romal› tarihçilerin Uzakdo¤u hakk›nda bilgisi olmad›¤› için geçti¤imiz günlerde belirlenen Dünyan›n (yeni) Yedi Harikas› aras›na giren Çin Seddi ise gerçekten uzun bir tarih ve o tarihî dönemi ifade etmesi bak›m›ndan önemli idi. Çin Seddi’nin yap›l›fl sebepleri, hangi tarihler aras›nda yap›ld›¤›, ne kadar uzunlukta oldu¤u, 30 ne kadar iflçi çal›flt›¤›, hangi malzemelerin kullan›ld›¤› gibi daha akl›n›zda bir çok sorular beliriveriyor ilk anda. ‹nsanl›k tarihinde, Cennet’te Hazreti Âdem ile fleytan aras›nda bafllayan ve daha sonra yeryüzüne inince fleytan›n bu görevinin bir k›sm›n› insanlara devretmesi ile devam eden, Hz. Âdem’in o¤ullar› Habil ile Kabil aras›ndaki çekiflmenin karfl›l›kl› iki insan aras›ndaki s›n›r›ndan ç›k›p kabileler, topluluklar, kavimler, milletler, ülkeler fleklinde daha da uzayabilecek bir noktaya ulaflan; günümüzde de hâlâ devam eden ve k›yamete kadar devam edece¤ini bildi¤imiz, kimi zaman hakl› savaflmas›n› gerekli ve mazur k›lacak, kimi zaman da flahsi ihtiraslar›n dayana¤›n› teflkil edecek savafllar zincirinin hangi halkas›na dahi karfl›l›k geldi¤ini bilmeden, binlerce kilometre mesafede uzayan zaman›n hem tan›¤› hem de belgesiydi Çin Seddi. MÖ 7. yüzy›lda Chu Krall›¤› zaman›nda yap›m›na bafllanan ve MS 17. yüzy›lda Ming hanedan›na kadar kademeli olarak infla edilen, toplam uzunlu¤u 10 000 km’yi bulan ancak günümüze yaln›zca 3000 km’lik Ming hanedan› zaman›ndan kalan k›sm› ile yetinilen, Çin Seddi. Yap›m› s›ras›nda farkl› dönemler itibar›yla milyonlarca iflçinin k›rbaçlar alt›nda çal›flt›¤›, baz›lar›n›n ömürlerini burada çal›flarak tükettikleri, ölümlerinin de surlar›n dibinde gerçekleflmesi sonucu seddi görecek kadar yak›na gömüldükleri, sonraki zamanlarda seddin tamiri s›ras›nda hayatlar›n›n katma de¤eri say›labilecek kalan kemiklerini dahi tamirat harc›na kar›flt›racak kadar son maddi varl›¤›n› bile esirmeyen insanlar›n, hem eti hem de kemi¤i olan Çin Seddi. De¤iflik dönemlerde yap›ld›¤› için mimari aç›dan farkl›l›klar göstermekle beraber, afla¤›dan yukar›ya bazen yedi metre, yukardan afla¤›ya da bazen on metre yüksekli¤e eriflen, içinden bir otomobilin (otomobilin geniflli¤ine göre bir buçuk da olur) dikiz aynalar›n› duvarlara sürtme en- şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında diflesi tafl›madan rahatl›kla geçerim diye gözü kara floföre ihtiyaç dahi duyulmayacak genifllikte olan ancak bir kule veya kaleden di¤erine en fazla iki yüz metre gidebilecek kadar h›z ve mekân s›n›rlamas› olan, ayr›ca her 9 km. de fener kulesi bulunan Çin Seddi. Baz› yerlerde tek hat fleklinde de¤il de kademeli olarak birkaç seddin yap›ld›¤›, yap›ld›ktan sonra da Hun, Göktürk, Mo¤ol, Tunguz ve daha baflka milletlerin seddin kuzey taraf›nda kald›¤› Çin Seddi’ne gittik Pekin ziyaretimizin ikinci gününde. Otobüsle yaklafl›k bir buçuk saatlik mesafede olan “Çin Seddi”ne hemen hemen yaklaflana kadar Pekin’in bitmedi¤ini söyleyebiliriz. ‹stanbul’un bir ucundan Tekirda¤, di¤er ucundan ‹zmit’e kadar uzamas› gibi Pekin’e de bu flekilde eklenen yerler vard›. Çin Seddi’nden döndükten sonra ise geleneksel Çin çaylar›n›n tan›t›ld›¤› ve tatt›r›ld›¤› “Çayevi” vard› s›rada. Beyaz, Yeflil, Yasemin ve Lig›r (Lig›r ortalama kay›s› büyüklü¤ünde piflmifl yumurta gibi rahatl›kla soyulabilen kabu¤undan şubat 2008 e¤itim ar›nd›ktan sonra bembeyaz yap›s›yla rengi so¤ana, çekirde¤i yeni dünyaya benzeyen ama yendikten sonra da tatl›ms› bir lezzeti ve rayihas›n› a¤›zda bir anda b›rakan ve sizi “hemen ne çabuk bitti” diye üzüntüye sevk eden güzel, yerel bir meyvedir.) çaylar›n›n Çin usulü ile yap›l›fl›n› görüp, onlarla ilgili bilgi ald›ktan sonra oradan tam ayr›lmaya karar vermifltik ki Pekin’de (Cangchung’da da görmemifltik) ilk ve son defa gördü¤ümüz ama ya¤d›¤› zaman serinletmeyen, zaten bulutlar›n arkas›nda mavi gökyüzü aramaktan yoruldu¤umuz, bulamay›nca iyice ümit kesti¤imiz kasvetli ve kapal› olan havay› daha da karartarak bizi otobüslere mahkum ve s›¤›nmac› hâle getiren ya¤mur karfl›lad›. Bu havaya Pekin’in trafikteki yo¤unlu¤u da eklenince otobüsün hareketini de yavafllatm›fl oldu. Çayevinden geleneksel Çin masaj merkezine gitmek üzere yola ç›kan iki otobüs hedefine var›nca; zaten yorulan bir otobüs dolusu misafirle beraber otele dönüfl yoluna tekrar koyulduk. Di¤er otobüsteki davetliler ise rahatlama iste¤iyle masaj merkezine girdiler. Pekin ziyaretimizin üçüncü gününde sabah kahvalt›dan sonra, önce Tiananmen Meydan›, ard›ndan da “Yasak fiehir”e gittik. Tiananmen Meydan› ad›yla müsemma olarak oldukça genifl bir alan› gösteriyordu. Genelde Çin Seddi’nde oldu¤u gibi burada da önemli miktarda yerli ve yabanc› turistle karfl›laflmak mümkün. Bu turistlere saat, yelpaze, uçurtma vb. hediyelik eflyaları satmaya çal›flan yerli halk› da unutmamak gerekir. Heryerde oldu¤u gibi burada da hediyelik eflya al›rken “pazarl›k” geçerli olan bir yöntemdir. 31 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim 72 hektarlık çok genifl bir alana yay›lm›fl olan “Yasak fiehir”de imparatorlar›n yaflad›¤› alana gelmek için s›rayla altı tane avludan ve genifl kap›lar›ndan geçmek durumundas›n›z. Gerek burada gerekse di¤er resmî veya gayri resmî kurumlar›n kap›lar›n›n önünde ilk dikkatinizi çeken fleyin ejder heykelleri ve figürleri oldu¤unu fark ediyorsunuz. Bu, Cangchung ve Pekin’de de (ihtimal ki di¤er flehirlerinde de ayn›d›r) aç›k bir flekilde göze çarp›yordu. Belki de kendilerinin bu ejderlerden güç ald›klar›na veya onlarla daha güçlü olduklar›na bir iflaretti. Zaman zaman at, ördek, kaplumba¤a gibi de¤iflik hayvan heykellerine de rastlamak mümkün. 13. yüzy›l›n ortalar›ndan itibaren Çin’de yeni bir hanedanl›k kuran ve Yasak fiehir’in ilk saray›n› 1273 y›l›nda yapt›ran Kubilay Han’›n, hizmetinde bulunan ünlü Avrupal› gezgin Marco POLO’nun seyahatnamesinden ö¤renir Avrupal› Çin’i ve ondan sonra kendi saraylar›yla karfl›laflt›r›nca anlar ne denli ihtiflaml› bir yer oldu¤unu. Han Bal›k olarak da isimlendirilen Yasak fiehir’in Kubilay Han taraf›ndan yapt›r›lan ilk saray›n›n bugün kal›nt›lar›n›n üzerinde direnmeye çal›flt›¤›n› ö¤rendik. Gezdi¤imiz Yasak fiehir’in ise 15. yüzy›lda hüküm süren Ming hanedan› zaman›nda ilk temellerinin at›ld›¤› 9999 adet odas›n›n bulundu¤u, saraylar›n arka taraf›nda hem botanik park› olacak kadar farkl› a¤aç hem de de¤iflik hayvan çeflitleri ile insana huzur veren bir ortam oldu- 32 ¤unu görmemek mümkün de¤il. Yasak fiehir’in Alt›n Irmak’la s›n›rlanan k›sm›n› gezdikten sonra d›flar› ç›k›yoruz ve Alt›n Irmak’›n üst taraf›nda kalan di¤er saray ve mabetleri göremeden sadece uzaktan bakakalarak oralara gidemeyece¤imizi anl›yor ve otobüslere binerek h›zla oradan uzaklafl›yoruz. Yasak fiehir’i dünya gündemine tekrar sokan “Son ‹mparator” filminin çevrildi¤i yer olarak da bir kez daha belirtelim Ertesi günden itibaren art›k kat›l›mc›lar›n dönüfl programlar› bafll›yor. Biz de akflam sekiz gibi otelden ayr›larak Pekin-‹stanbul seferini yapacak Türk Hava Yollar› uça¤ıyla ‹stanbul’a yaklafl›k on saati bulan bir yolculukla ve oradan da Ankara’ya salimen ulafl›yoruz. Böylelikle Çin Seddi’ne ve dolay›s›yla Çin’e bir e¤itim seferine/seminerine kat›lm›fl olarak görevimize tekrar dönüyoruz. şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim ‹LKNUR KONUKALDI* UNUTTUM Unuttum eylülde ya¤muru Unuttum Unuttum rüzgâr›n u¤ultusunu Unuttum Hayal meyal hat›r›mda O eski günler Unuttum açan gülleri Unuttum Unuttum ac› sözleri Unuttum Yank›lanm›yor art›k Gökte bizden bir seda ___________________ * Keçiören Bekir Gökda¤ Lisesi 10/M 1572 şubat 2008 33 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Unuttum nefleyi Unuttum Unuttum inleyen neyi Unuttum Ç›nlas›n so¤uk kald›r›mlarda Çaresizli¤in ac›s› Unuttum gözlerini Unuttum Unuttum sözlerini Unuttum 34 şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim FAZIL HÜSNÜ DA⁄LARCA’NIN fi‹‹RLER‹ ve “ÇOCUK ve ALLAH” ESER‹N‹N EDEB‹YATIMIZDAK‹ ÖNEM‹ F‹L‹Z DUMAN* “Beni ne kadar çok çocuk okursa, o kadar çok yaflar›m.” Faz›l Hüsnü Da¤larca, 1930’lu y›llar›n bafllar›nda fliirle tan›flm›flt›r. fiair, yay›mlad›¤› yüz dokuz fliir kitab›yla (Polat, 2002, IX) edebiyat›m›z›n fliir alan›ndaki temel tafllar›ndan birisi olmufltur. Da¤larca’ya göre fliir, hem bir saat gibi içinde bulundu¤u zaman›, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü gösterir (Polat, 2002, XX). fiiiri, kaplad›¤› alan küçük; ama anlat›m alan› genifl bir yap› olarak görür (Polat, 2000, XXII). Da¤larca, fliir serüvenini özetleyen bir konuflmas›nda flu aç›klamay› yapar: “‹kinci yap›t›m›n (Çocuk ve Allah) daha ad›nda bile çocuklara dönük oldu¤umu aç›klam›fl›md›r. Çocukluk benim kimli¤imdir.” (Ertop, 1994). Da¤larca, kendisine çocuk kimli¤i vermekle kalmaz; ayn› zamanda fliiri de yafll› bir çocu¤a benzetir: “fiiir ‘yafll› çocuk’ denebilir. Bugün çevirilerden okudu¤um kadar›yla söylüyorum, bütün büyük ozanlarda bu yafll› çocu¤u görmüflümdür. * Haf›z ‹brahim Demiralay ‹lkö¤retim Okulu Türkçe Ö¤retmeni, ISPARTA şubat 2008 35 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Hay›r, bu yafll› çocu¤u flimdilerde görüyorum, fliire bafllad›¤›m günlerde de¤il. fiiire bafllad›¤›m günlerde, daha do¤rusu bendeki çocu¤un fliire bafllad›¤› günlerde bilmezdim bunlar›. Oysa flimdi biliyorum. Çocuk fliiri yazmad›¤›m gün eksik yaflam›fl›md›r.” (Ercan, 1994, 41’den aktaran Polat, 2002, 84). Da¤larca’n›n fliirleri toplumun bütün fertlerine hitap etmekle beraber o, daha çok çocuklara yönelik fliirler yazmay› tercih etmifltir. Yay›mlad›¤› yüz dokuz fliir kitab›ndan yirmi dört tanesi çocuklara yöneliktir (Polat, 2002, IX). fiairi bu tercihe yönlendiren tabiî ki birçok neden vard›r. Öncelikle Da¤larca, çocuk fliirleri yazarken kendisini daha mutlu hissetmektedir. fiair bu durumunu flöyle anlatmaktad›r: “Kirac› oldu¤um bir evin k›z› demiflti ki, “Sizi anahtar deli¤inden gözetliyorum, yaz› yazarken kimi günler gülümsüyorsunuz, kimi günler gülümsemiyorsunuz, neden?” Ben sordum, hangi gün gülümsüyordum? “Örne¤in Cuma günü” dedi, anlad›m, o gün çocuk fliirleri yazd›¤›m› aç›klad›m. Çocuk fliirleri beni k›m›ldat›yor, ›s›m› de¤ifltiriyor, belki de çocukla fliirin evrensel yak›nl›¤›, anlatamad›¤›m bu gizi biraz aç›klar.” (Özdemir, 1998, 76’dan aktaran Polat, 2002, 83). Ayr›ca flair, ne kadar çok çocuk, fliirlerini okursa o kadar çok yaflayaca¤›n› da ifade etmektedir (Polat, 2002, 85). Çünkü o, bu dünyadan ayr›ld›¤›nda kendisini yaflatacak olan eserlerinin, özellikle, çocuklar taraf›ndan okunmas›n› istemektedir. Acaba flairin bunu söylemekteki amac› ne olabilir? Hepimiz çocuklu¤umuzda okudu¤umuz ço¤u eseri unutamay›z. Çünkü onlar› bütün heyecan›m›zla, benli¤imizle; isteyerek okumufluzdur. Da¤larca da çocuklarla beraber yaflamay›, onlar›n haf›zas›nda fliirlerinin m›sralar›yla kal›c› olmay› ve unutulmamay› istemektedir. fiair, “Çocuk fliirleri yaz›yorum: Yar›nki okuyucular›m› yetifltirmek için.” (Ercan, 1994, 42’den aktaran Polat, 2002, 85) diyerek gelece¤in bilinçli ve fliir sever bireylerini yetifltirmeyi de düflünmektedir. Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n çocuk fliirleri yaz- 36 mas›n›n ya da fliirlerini bir çocuk ruhu havas›yla yazm›fl olmas›n›n bir baflka sebebi de fludur: Bizde çocukluk dönemine daha yeni yeni önem verilmeye bafllanm›flt›r. Ebeveynler ve toplumumuz, çocuklar›m›z›n bu dönemlerini en iyi flekilde yaflayabilmeleri için ellerinden geleni yapmaktad›rlar. Bu durum bizde yirminci yüzy›l›n sonlar›na do¤ru oluflmaya bafllam›flt›r. Önceden toplumumuz, çocu¤u, olgunluk ça¤›na gelmifl bir birey gibi görmekteydi. Çocuklara önemli sorumluluklar verilir ve onlardan olgun davran›fllar beklenirdi. Bu durum, çocuklar›n oyun ça¤lar›nda iken kendilerini kal›plara sokmalar›na ve davran›fllar›n› s›n›rland›rmalar›na neden olurdu. Faz›l Hüsnü Da¤larca da, 1914’te, Befliktafl’ta do¤mufltur (Polat, 2002, 61). Da¤larca’n›n çocukluk döneminde yurdumuz iflgal alt›ndad›r. Ülkede bir savafl durumu söz konusudur. Ayr›ca Da¤larca’n›n babas› da süvari yarbay›d›r (Polat,2002, 61). Da¤larca, o dönemin sosyal ve siyasî olaylar›n› en iyi flekilde görmüfl ve yaflam›fl bir flairimizdir. Bu durum, onun çocuklu¤unu ne derece yaflad›¤›, daha do¤rusu yaflayamad›¤› konusunda bize fikir verir. fiairin, fliirlerinde çocukluk y›llar›ndaki hat›ralara yer vermesi, çocuklar›n istek ve hayallerini m›sralara dökmesi ve fliirlerinde çocuk ruhunu yans›tmas›, onun çocukluk dönemini yaflayamam›fl oldu¤unun göstergesidir. Ama flair, bu durumdan flikâyetçi de¤ildir. Aksine yazm›fl oldu¤u fliirleriyle çocukluk dönemine tekrar dönmekte ve o dönemindeki boflluklar› doldurmaya çal›flmaktad›r. Bir röportajda kendisine: “Siz Türk edebiyat›nda çocuklar için yazan ender ozanlar›m›zdans›n›z. Sizi çocuk edebiyat›na yönelten sebepler nelerdir?” sorusu yöneltilir. Da¤larca soruya flöyle cevap verir: “Bugün bile çocuk oluflumdur. Ben çocuklu¤umu yads›m›yorum. Bu beni hep diri tutuyor. Kiflilerin iki ölümü vard›r: Biri çocukluklar›n›n ölümü, di¤eri ise gövdelerinin ölümü. ‹lki daha korkunçtur. Çok flükür ki benim çocuklu¤um ölmemifltir, ölmeyecektir” (Polat, 2002, XXVIII). fiair, çocuklu¤unu yazm›fl oldu¤u fliirleriyle tekrar tekrar yaflamaya ve ölümsüzlefltirmeye çal›flmaktad›r. Da¤larca, Siyah ve Karanl›k adl› fliirinde çocukluk an›- şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında lar›n› dile getirir. Bu an›lar, flairin hat›ras›nda büyük ve unutulmaz anlar ile çocukluk günlerine özlem uyand›rmaktad›r. Kadir gecelerinde baba taraf›ndan okunan Kur’an, flairin çocuklu¤unda dinle ilgili an›lar›n› ve inanan bir baban›n varl›¤›n› göstermektedir (Polat, 2002, 326): S‹YAH VE KARANLIK Kur’an okurdu babam bazen, Galiba Kadir Gecelerinde. Onun inanm›fl sesiyle biz çocuklar Daha küçülürdük odan›n en uzak bir yerinde. Müteessir olurduk k›fl› gören k›rlang›çlar gibi, Garip sedalarda hiçbir fley anlamadan. Henüz mektebe giden ablam, bilgiç bilgiç: “Arapça” derdi, nefesiyle o zaman. (Da¤larca, 1994, 83). Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n Kulland›¤› Temalar Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n çocuklara yönelik yazm›fl oldu¤u fliirlerinin temas› oldukça zengindir. O, çocu¤un dünyas›nda ne varsa, hiçbir ayr›nt›y› kaç›rmadan, fliirlerine tema olarak tafl›m›flt›r. Çocuklar›n hayalleri, korkular›, sevinçleri, umutlar›, meraklar›… Bütün duygular onun fliirlerinde kendisine bir yer bulmufltur. Hayvanlar, oyuncaklar, okul, ö¤retmen, do¤a, evren, sinema, para, toplumsal de¤erler, yurt sevgisi, ba¤›ms›zl›k savafl›m›z, aile bireyleri, yaln›zl›k, gece, ölüm… GEÇ‹M KONUSU Gündelik mi Haftal›k m› Ayl›k m› iyidir Cincik? —Gündelik Cin Ötekilerde Tutumlu olmayan aç kal›r. —Yanl›fl. En iyisi ayl›k Ayl›kta Para önce gelir Ay sonra gelir (Da¤larca, 2000, 62). şubat 2008 e¤itim Yukar›daki fliirde Cin ile Cincik, afacan ve bir o kadar da ak›l yürütme becerisine sahip, günümüz neslini oluflturan çocuklar olarak toplumun geçimi ve ekonomisi gibi konularda da tart›flabilmektedirler (Polat, 2002, 196). fiairin bu fliirlerinde de onun çocuksu ruhu m›sralara sinmifltir. Çünkü flaire göre çocukluk, onun kimli¤idir. Çocuk ve Allah Çocu¤u ilgilendiren ve onun ilgi duyabilece¤i her fley, Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n fliirlerinin konusu olmufltur. fiair, bütün bunlar› fliirlerinde konu edinmekle kalmaz; ayr›ca çocu¤un zihninde oluflabilecek sorular› da fliirlerine tafl›r. Çocuk ve Allah (1940) adl› fliir kitab› bu yönden önemle üzerinde durulmas› gereken bir eserdir. Çocuk ve Allah, Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n geçmifl y›llar›n› an›msayarak kaleme ald›¤›, kendi çocuklu¤unu dile getirdi¤i fliirlerinden oluflur (Polat, 2002: 81). Eserde yüz doksan sekiz fliir vard›r. fiiirler, on iki bölüme ayr›lm›flt›r. Çocuk ve Allah adl› eser iki temel ö¤e olan çocuk ve Allah üzerine kurulmufltur. Da¤larca Tanr›’ya do¤rudan çocuk üzerinden ulaflmaktad›r. Çünkü çocuk, bu dünyan›n en seçkin, en de¤erli ve en dolays›z kavrayan varl›¤›d›r (Polat, 2002, 394). fiiirlerde çocuklar›n dünya, ahiret, ölüm, kâinat gibi konulardaki meraklar› ve bu meraktan yola ç›karak sormufl olduklar› sorular yer almaktad›r. Onun zihninde büyük soru iflaretleri uyand›ran konular, flairin usta üslûbuyla m›sralara ifllenmifltir. Çocuklarla konuflmak insanlara büyük bir haz verir. Bir de onlar›n harfleri tam ç›karamamalar› ve peltek söyleyiflleriyle yapt›klar› konuflmalar daha da hoflumuza gider. Ancak, çocuklar bazen bize bu konuflmalar›nda öyle sorular sorarlar ki sorulara nas›l cevap verece¤imizi bilemeyiz. Kimi zaman bu sorular kâinat, do¤um, ölüm, ölümden sonraki hayat ile ilgilidir. Özellikle yarat›l›fl konusundaki sorular› bizleri her zaman zorlar. Kardefli do¤du¤unda, onun nereden geldi¤ini bilmek ister. 37 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Çocuklar, varl›klar› öncelikle dokunarak keflfetmeyi ö¤renirler. Duyular› yoluyla nesnenin varl›¤›n› keflfeden çocuk, göremedi¤i, duyamad›¤›, dokunamad›¤›, iflitemedi¤i ve koklayamad›¤› Allah’› nas›l bilecektir ve kavrayacakt›r? Tabiatta olup bitenler çocu¤un zihnini zorlayacakt›r. Çiçeklerin açmas›, meyvelerin oluflmas›, hayvanlar›n konuflamamas›, ya¤murun ya¤mas›, gece ve gündüzün oluflumu hepsi onun zihninde sorulara dönüflür. Hayat onun için çok karmafl›kt›r. Karmafl›k olan bu hayat, onu korkutmaktad›r. Sorular›na bulamad›¤› cevaplar, korkunun yan›nda ona merak› da getirmektedir. Babas›n›n elinden s›ms›k› tutarak vefat eden dedesini nereye götürdüklerini, art›k onun nerede kalaca¤›n›, ne yiyip ne içece¤ini merakl› ve ürkek bak›fllarla babas›na sorar… ‹flte Faz›l Hüsnü Da¤larca da çocuklar›n minik dünyalar›ndaki büyük sorular›n› fliirlerine tema edinmifltir: HAYRET Nas›l dönerler Allah’›m evlerine, Ne götürürler, avuçlar›nda, günden. Vaktaki sular karard› ötelerde Nas›l geçer lahzalar yaflaman›n üstünden. Nas›l örterler Allah’›m kap›lar›n› Neler b›rak›rlar d›flar›da. Ki bafllar daima geceleyin Nas›l bir hayat, sokaklarda. Nas›l yakarlar Allah’›m lambalar› her gece Nedir ellerin o büyük sabr› Karanl›klar içinde b›rakmak Ve seyretmek hat›ralar› Nas›l okurlar Allah’›m kitaplar›n› Hiçbir fley düflünmeden Çiçekler severken topra¤›n› Y›ld›zlar titrerken. Ve nas›l gelir Allah’›n uykular›, S›rlar› devreden oluklar. Arzu ve nedamet dolu Nas›l uzakta, çocuklar! (Da¤larca, 1994: 71). Hayret adl› bu fliirinde Da¤larca, çocu¤a sorular sordurmaktad›r. Bu sorular, tek bir konu ile ilgili de¤ildir. Çocuk günlük hayatta her gün karfl›laflt›¤› olaylar›n nas›l oldu¤unu sorgulamaktad›r. Gece ve gündüzün oluflumunu, y›ld›zlar›n titremesini, Allah’›n nas›l uyudu¤unu, akflamlar› insanlar›n evlerine neler götürdüklerini, Allah’›n kitaplar›n›n nas›l hiçbir fley düflünülmeden okundu¤unu merak etmektedir. fiiirde çocu¤un do¤ay› merakl› bir flekilde gözlemledi¤ini görürüz. Ama sormufl oldu¤u sorular, onun zihninde kar›fl›kl›klar›n oldu¤unu gösterir. Faz›l Hüsnü Da¤larca, Çocuk ve Allah’ta, Allah inanc›nı incelemifltir. Uyan›kl›k adl› fliirinde 38 şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında kullanm›fl oldu¤u “kimine” belgisiz zamiriyle m›sralar aras›ndaki âhenkle çocuklara Allah inanc›n› sezdirmeye çalıflır. UYANIKLIK Kimine çocuk vermifl onu sever Söyler karanl›klarda ninnisini. Kimine tarla vermifl onu eker Bekler sabahlar›n sisini. … Hastal›klar ruha nedametler veren, Sonsuz hastal›klar vermifl kimine. Mesela bir ikindi uykusundan sonra Serin bir rüzgâr vermifl, kimine. Kimine bir sürü, kimine bir vezin; Ki sesler gelir, acayip sesler. Kimine muhteflem bir k›flla vermifltir. Ki orda nöbet bekler. Fakat ey bütün dostlar, Nerdedir çizgisi sonsuzlu¤un? O ki daima yaflayacak, Bizi avuta dursun. (Da¤larca, 1994: 39). fiair, bu fliirinde toplumu çok iyi gözlemlemifl ve flu sonuca varm›flt›r: Allah, herkese u¤raflaca¤› bir meflgale vermifl. Anneye çocuk vermifl, çiftçiye tarla vermifl, baz› insanlara hastal›k vermifl, baz›lar›na sürü vermifl çobanl›k yaps›n diye, kimisine vezin ve yetenek vermifl fliir yazs›n diye. Ve k›flla vermifl askere nöbet tutsun diye. Yeryüzündeki tüm insanlara bir meflguliyet vermifl. Fakat Allah’›n bize vermifl oldu¤u meflguliyetler bizi avutmak içindir. Yeryüzündeki her fley gelip geçicidir. Sonsuz olan, sadece Allah’t›r. Da¤larca, Tanrı’ya bir çocukla Allah aras›ndaki ilgiyi anlatt›¤› fliirlerinde, çeflitli anlat›m yöntemleri kullanm›flt›r. Tanr›ma (Da¤larca, 1994: 284) adl› fliirinde çocuk dilekçe sunmaktad›r: şubat 2008 e¤itim TANRIMA Gökler bugün de uzaklarda, Y›ld›zlar›n gitti¤ini arz ederim. ‹nsanlar bafllad› çal›flmaya, Güneflin do¤du¤unu arz ederim. Sular yine nur kesildi Yapraklardan geçti ayd›nl›klar. Çiçekler aç›ld› dünkü gibi Is›nd› hiç eksilmeyen rüzgâr. … Gökler bugün de uzaklarda, Kufllar›n uçtu¤unu arz ederim. En büyük sessizlikler arkas›ndan, Kalbimin vurdu¤unu arz ederim. Tanr›ma fliirinde flair, kullanm›fl oldu¤u “arz ederim” kelimesiyle çocu¤a sanki dilekçe yazd›rmaktad›r. Yine bu fliirde flairin, çocu¤a çevreyi dikkatlice gözlemletti¤ini görmekteyiz. Gecenin bitmesi ve yine gündüzün bafllamas›, güneflin ilk ›fl›klar›yla sular›n ayd›nlanmas› (nurlanmas›), insanlar›n çal›flmaya bafllamalar›, çiçeklerin açması vb. gibi. Yeryüzündeki her fley, Allah’›n oluflturmufl oldu¤u düzen çerçevesinde, her gün ayn› flekilde gerçekleflmektedir. Bu yüzden fliirdeki çocuk, mükemmel nizam›n aynen devam etti¤ini Allah’a arz etmektedir. Çocuk ve Allah’ta ‹mgelerin Kullan›m› Duygular›n ve düflüncelerin; dinleyenlerin ve okuyanlar›n düfl güçlerini devindirerek - anlat›lmas› güç olan durum ve varl›klar› daha çok bilinen varl›k ve durumlarla- anlat›lmas› demek olan imgesel dil kullan›m›, yaz›l› ve sözlü anlat›m›n önde gelen özelliklerinden biridir (K›br›s, 2004, 15). ‹brahim K›br›s, sözlü ve yaz›l› anlat›mda imgenin, yap›lan sunuyu daha etkili ve ak›c› hâle getirece¤ini ifade eder. ‹mgesel bir dil, sözlü ve yaz›l› anlat›m›n etkilili¤ini ve canl›l›¤›n› art›racak, uyand›raca¤› ça¤r›fl›mlarla okuyucunun ya da dinleyicinin imgelemini (düfl kurma yetisini) zorlayacak olan bir anlat›m biçimidir (Özdemir, 99, 59’dan aktaran K›br›s, 2004, 43). ‹mgesel ö¤eleri 39 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim içeren bir ifadeyle, seçilen imgelerin niteli¤ine göre okurun görme, iflitme, tatma, dokunma ve koklama duygular› devindirilecek; yap›lan sunu daha etkili, daha ak›c› hâle gelecektir. Böyle bir sunu yaz›l› ya da sözlü metin- her zaman için okuyucu ya da dinleyiciyi s›kmayacak, tersine onlar› sürükleyecek, etkinli¤in sonuna dek izlenmesini sa¤layacakt›r (K›br›s, 2004, 43). Edebî metinlerin her türünde yer alabilecek imgesel dil, en belirgin özelli¤iyle fliirlerde yer al›r (K›br›s, 2004, 45). ‹brahim K›br›s, yaz›nsal imgelerin yap›l›fl›n› dört bölümde ele alm›flt›r: 1. Somut varl›k ve durumlar›n somut varl›k ve durumlarla anlat›m› 2. Somut varl›k ve durumlar›n soyut varl›k ve durumlarla anlat›m› 3. Soyut varl›klar›n ve durumlar›n somut varl›k ve durumlarla anlat›m› 4. Soyut varl›k ve durumlar›n soyut varl›k ve durumlarla anlat›mı (K›br›s, 2004, 50–52). Faz›l Hüsnü Da¤larca, fliirlerinde imgesel ö¤eleri kullanarak okurlar›na anlatmak istedi¤i olaylar›, daha etkili anlat›yor; baz› metafizik kavramlar› (ölüm, günah, ahiret gibi) okuyucunun haf›zas›na kaz›nacak flekilde ifade ediyor. Böylelikle fliirini ak›c› hâle getiriyor. fiairin, Bir Gülün Üstündeki An (Da¤larca, 1994, 32) adl› fliirini, imgesel aç›dan incelendi¤imizde, metafizik temalar› ve aflk gibi soyut kavramlar› okuyucuya nas›l anlatt›¤›n› daha iyi görebiliriz. B‹R GÜLÜN ÜSTÜNDEK‹ AN Geceyle aram›zda mavi bir fley sallan›r Ki ölüm kadar uzak, ki ölüm kadar güzel. Sükûn ve aflk, havadan, ruhtan bir heykel gibi, Dünya, kâinatlar›n bahçesinde bir heykel. 40 Düflüncemizden geçin bir çizgi duyuyoruz Aflk›n ufuklar› ki yaln›z renk, yaln›z emel. ‹nliyor yarasalar hâlinde, günahlar›n, Karanl›k ruhumuzda bulup konduklar› tel. Vücudumuza de¤en ebediyet içinde Bir tek an duyuyoruz, bütün bir ömre bedel! Da¤larca’n›n, bu fliirinde, genel itibariyle, “soyut varl›klar›n ve durumlar›n somut varl›k ve durumlarla anlat›m›” (K›br›s, 2004, 51) yöntemi kendini hissettirmektedir. fiair, dördüncü beyitte, soyut bir kavram olan “günah”›, “yarasalar›n inlemesi”ne benzeterek ses duyusuyla bir somutlaflt›rma yapm›flt›r. Ayn› beyitin ikinci m›sras›nda flair; göremedi¤imiz, dokunamad›¤›m›z “ruh” sözcü¤ünün bafl›na, renk bildiren “karanl›k” s›fat›n› getirerek okuyucunun zihninde görsel bir somutlaflt›rma oluflturmufltur. Ayr›ca flairin, “ruh” sözcü¤üne, “karanl›k” s›fat›n› getirmesinin nedeni; “günah”›, “yarasa”ya benzetmifl olmas›ndand›r. Çünkü yarasa, ›fl›¤›n olmad›¤› yerlerde ve karanl›klarda yaflar. Yani flair, bu sözcü¤ü kas›tl› olarak seçmifltir. Bir baflka kullan›m nedeni de fludur: Günah iflleyen bir ruh, kirlenmifltir, yani kararm›flt›r. Bu sebeple, günah iflleyen kifli, karanl›k bir ruh hâli içindedir. ‹kinci beyitte, soyut bir kavram olan aflk ve sükûn; havadan, ruhtan bir heykele benzetilerek somutlaflt›r›lm›flt›r. ‹kinci beytin ikinci dizesinde flair, “somut varl›k ve durumlar›n somut varl›k ve durumlarla anlat›m›” (K›br›s, 2004, 50) yöntemiyle; somut bir kavram olan “dünya”y›, “kâinatlar›n bahçesinde bir heykel”e benzeterek somut bir flekilde ifade etmifltir. Bu beyitte, “sükûn, aflk ve dünya” kavramlar› ile “heykel” sözcü¤ü aras›nda benzerlik ilgisi kurulmufltur. Faz›l Hüsnü Da¤larca, bu fliirinde do¤adan faydalanm›flt›r. Çünkü çocuktaki duygusal zekâ geliflimi ile nesnelerle, kâinatla iliflki kurma biçimi aras›nda s›k› bir iliflki mevcuttur. Duygusal zekâ, nesnelerle sa¤lam, tutarl›, derin ve anlaml› bir şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim lar. fiairin “Daireler” adl› fliiri bu anlamda ilginçtir: DA‹RELER Hava içinde yüzen eflya Hayata devam eden y›ld›zlar. Bir yüz ki insana daima bakar Kalbin maziyi seyretmesi gibi. Her yerde ayn› miktarda yaflamak Nebatlar ve hayvanlar, hepsi bir. Kâinat›n okunmaz saatidir. Mavi ve beyaz hareketleri, bulutlar›n. Komflu mektepteki çocuklar›n flark›s›ndan sonra, Bir sessizlik, senelerce geçmiflten. Habersiz ›sl›k çalmak düflünürken, -“Isl›k çalma yavrum, fleytanlar toplan›r…” (Da¤larca, 1994: 61). ba¤lanma ile mümkündür (Ulusoy). Bu nedenle Da¤larca’n›n, fliirlerindeki soyut kavramlar›, çocu¤un çevresindeki, duyular›yla keflfedebilece¤i nesneleri kullanarak somutlaflt›rd›¤›n› görürüz. Çocuk ve Allah’ta “Serbest Ça¤r›fl›m” Metodu fiairin, çocu¤un dünyas›yla ilgili konular› fliirlerinde nas›l iflledi¤i çok önemlidir. Mehmet Kaplan, Da¤larca’n›n fliirlerinde “serbest ça¤r›fl›m” metodunu kulland›¤›n› ifade etmektedir (Kaplan, 2000, 142). Bu metotta flair, kendisini hayallerine ve kelimelerin bafl›bofl ak›fl›na b›rakmay› yarat›c›l›¤›n temel prensibi sayar. Bu usûl ile akl›n müdahalesine mani olundu¤u nispette orijinal eserler vermek mümkündür. Da¤larca, Mehmet Kaplan’›n dedi¤i gibi, serbest ça¤r›fl›m modeli ile orijinal fliirler meydana getirmifltir. Akl›n›za gelemeyecek ilgiler kurarak tamamen hayal dünyan›z› zorlayan fliirlerdir bun- şubat 2008 Bir bölümünü ald›¤›m›z fliirin m›sralar›nda flair, fliirine, akl›n s›n›rland›rmalar›ndan tamamen uzak, kendine has bir söyleyifl tarz› kazand›rm›flt›r. Daireler bafll›¤› alt›nda okumaya bafllad›¤›m›z fliir, bizim hiç düflünemeyece¤imiz bir m›sra ile devam etmektedir. Eflyan›n hava içerisinde yüzdürülmesi ve arkas›ndan y›ld›zlar›n hayata ba¤l›l›¤›n› anlatan m›sralar, gerçekten al›fl›lm›fl›n tamamen d›fl›ndad›r. fiair ilk iki m›srada oldu¤u gibi di¤er m›sralarda da bizi flafl›rtmaya devam eder: “Bir yüz ki insana daima bakar” dizesinde belirtilen hangi yüzdür ki insana daima bakmaktad›r? Acaba flair, flimdi de insan›n suretini yans›tan bir aynan›n karfl›s›nda m›d›r? Sonra da sizi daima seyreden bu yüzden yola ç›karak konuyu, kalbin maziyi seyretmesine getirecektir. Ayn› zamanda flair, ilerleyen m›sralarda haf›zas›nda yer alan geçmiflteki anl›k söyleyiflleri fliirine tafl›yacakt›r. Komflu mektepteki çocuklar›n flark›s›ndan sonra gelen sessizlik onu, geçmiflte içine yer eden sessizli¤e götürecektir. Bu m›srada kullan›lan “senelerce geçmiflten” ifadesi, onu etkileyen bu sessizli¤in yaflam›n›n çok öncelerinde oldu¤unu anlatmaktad›r. Burada flair ya çocuklu¤unda yaflad›¤› bir ân› 41 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim ya da askerlik görevi s›ras›nda görev icab› yaln›z kald›¤› bir anda gerçekleflen sessizli¤i bize anlatmaktad›r. fiair, bir an›s›n› hat›rlayarak yazd›¤› m›sradan sonra bir baflka an›s›na geçmifltir. Bu da (muhtemelen) annesinin ›sl›k çalarsa fleytanlar›n toplanaca¤› yönündeki tembihidir. Da¤larca fliirlerinde sadece kelimeler üzerinde de¤il, m›sralarda da hat›ralar›n› anlat›rken serbest ça¤r›fl›m modelini uygulam›flt›r. Çocuk ve Allah’ta “Gece” Temi Faz›l Hüsnü Da¤larca, Çocuk ve Allah eserinde yer alan fliirlerinde “gece”yi çok kullanm›flt›r. Hemen hemen bütün fliirlerinde, gece ya da gece kullan›lmam›flsa da y›ld›zlar, ay veya gökyüzü muhakkak yer alm›flt›r. Ayr›ca ço¤u fliirinin bafll›¤›nda da “gece” kelimesini kullanm›flt›r; “Gece Oyunu, Çocuksuz Geceler, Gecenin ‹çinde, Geceleyin, Gece Merasimi, Gecelerim, Hâlden Anlayan Geceler… vb. gibi. Ancak flairin bu fliirlerinde geçmifle duyulan bir özlem, yaln›zl›k, sessizlik, korku, Allah’a yakar›fl gibi durumlar da gece temas›yla birlikte karfl›m›za ç›kmaktad›r. Örne¤in, Gece Yar›s› adl› fliirinde, karanl›k karfl›s›ndaki korkusunu ve Allah’a s›¤›n›fl›n› anlat›r flair: GECE YARISI Karanl›klarda büyüyen flekiller Ve müthifl bir aflinal›k toprakta. Eflyalar uyand› meçhullerden Garip gürültüler duyulmakta. Tenha varl›klar›n serinli¤i Hat›ralarla büyür uzakta. Rabbim b›rakma beni korkuyorum Ki bütün azalar›m yaflamakta. (Da¤larca, 1994, 54) fiairin, fliirlerinde geceyi çok kullanmas›n›n nedeni acaba nedir? Da¤larca’n›n askerlik mesle¤i, onun fliirlerinde çokça gece ve geceyle ilgili unsurlar› kullanmas›na sebep olmufl mudur? fiair 42 1935’te At›fl Okulu’nu bitirmifltir. Piyade subay› göreviyle Do¤u Anadolu’ya atanm›flt›r. Ç›ld›r, Aras ve A¤r› Da¤› s›rtlar›nda üç y›ll›¤›na do¤u hizmetini yaparken Çocuk ve Allah adl› kitab›n› haz›rlam›flt›r (Polat, 2002, 62). ‹flte flairin hayat›ndaki bu dönem, yani askerlik görevi, onun gece da¤larda bulunmas›na ve yerine göre nöbetlere kalmas›na neden olmufltur. fiair, bu s›rada gecenin getirdi¤i sessizlikle beraber geçmifli ve içinde bulundu¤u zaman dilimini mukayese etmifl; do¤ay› daha yak›ndan incelemifltir. Gece Yar›s› fliirinde oldu¤u gibi, gecenin derin sessizli¤inde, çocuk masumlu¤unda, Allah’a yakar›fllarda bulunmufltur. Sonuç fiiiri, az sözle çok fley ifade eden bir anlat›m türü olarak gören Da¤larca, yaflam›n›n her devresinde fliirle meflgul olmufltur. Da¤larca’ya göre flair, yar› Tanr› say›l›rd› (Güngör, 1995). Nas›l ki Tanr› görünmez ama varl›¤› bilinir; flair de öyle olmal›d›r. fiiirleri elden ele, dilden dile dolaflmal›, ama kendisi görünmemelidir. “Onu ilgilendiren tek fley, fliirin yaz›lmas›d›r! “Burnumun k›l› a¤ard›, hâlâ fliirle u¤rafl›yorum” der. “fiiiri, t›pk› petrol ararcas›na, topra¤›n derinliklerinde arad›m! Hâlâ da ar›yorum. Aptal gençler, fliiri kolay san›yorlar!” (Güngör, 1995). Üç yafl›ndan beri fliirle yo¤rulmufl bir flahsiyet. Her yazd›¤› fliirde sanki ayr› bir heyecan duymufl gibi. Özellikle çocuk fliirlerinde bu heyecan daha da belirgin. Öyle ki ço¤u fliirinde çocu¤un dili, onun çevreyi gözlemleyifli, evrene bak›fl›, hayat› yorumlamas›; Allah’›, ölümü, günah› ve sevab› kavray›fl› vard›r. fiaire göre çocukluk, fliir için önemli bir kaynakt›r. Bu kaynak gerçekte sürekli dönüflen, yenilenen, yeni anlamlar sunan bir malzemedir. fiairin çocuk konulu fliirlerinin tümünde ç›k›fl noktas› fludur: Çocuk, insan gerçe¤ini en büyük yetkiyle ayd›nlatabilecek tek kaynakt›r (Polat, 2002, 386). Ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere Çocuk ve Allah’ta çocu¤un dünyas› genifl bir yer tutar. Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n fliirinin bu parlak bafllang›- şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında c›nda çocuk, dünyay› sorgular; kavramaya çal›fl›r. Korkular duyar. Dünyan›n ve fizikötesinin sorunlar› çocu¤un bak›fl aç›s›ndan ele al›n›r. S›k s›k çocukluk an›lar› sergilenir. Çocu¤un duygular›, duyarl›¤› yetiflkin insan›n içinde sürüp gider (Ertop, 1994). fiair, “Çocuk ve Allah”› yaflam›n›n roman› (K›br›s, 2004, 366) gibi görür. Çünkü çocuklu¤undaki ço¤u an›s› bu fliir kitab›nda m›sralara dökülerek ölümsüzlefltirilmifltir. Ayr›ca flair Çocuk ve Allah’›n önemini bir röportaj›nda flöyle dile getirir: “Çocuk ve Allah, daha önceki “Havaya Çizilen Dünya” ile benim fliir program›md›r” (Faz›l Hüsnü Da¤larca’dan aktaran K›br›s, 2004, 368). Bu ifade, eserin onun için ne kadar önemli oldu¤unun göstergesidir. ‹nanç duygusunun temeline bak›ld›¤›nda, iki esas duygu görülecektir: Allah sevgisi ve Allah korkusu (Armaner, 1987, 23’ten aktaran Ay, 1994, 176). Da¤larca Çocuk ve Allah’ta, Yarat›c›’ya karfl› olan sevgiyi de korkuyu da çocu¤un gözlemiyle vermifltir. Allah korkusu, çocuk diliyle verilerek yumuflat›lm›fl; korkudan ziyade sevdiren bir anlat›mla okuyucuya sunulmufltur. “‹nanc› tamd›r üstad›n: Kur’an’›, “Cezbe halinde zaptedilmifl gök sözler.” olarak tan›ml›yordu. Dua ise bir elektrik olay› gibiydi, ona göre. Yo¤unlaflma olunca, ayd›nlanma gerçekleflirdi. Duaya ve Tanr›’ya inanm›flt› hep, evet... (Dahas› Kur’an gibi yazmak isterdi. Yüzy›llarca etkisi sürsün, dillerden düflmesin isterdi.) Bu inançla birlikte günahlar da ifllemiflti ama. Bütün bunlar inanc›na gölge düflüremezdi. O hâlâ, her gece yatmadan önce, Tanr›’s›na flöyle yakarmadan günün sayfas›n› çevirmiyordu: “Tanr›m, bana fliirimi yazd›r!” (Güngör, 1995). şubat 2008 e¤itim fiair, her gün Allah’a dua etmifl ve fliirini yazm›flt›r. Da¤larca, fliirlerindeki zengin içerik, üslûbundaki ak›c›l›k, dizelerine itinayla yerlefltirdi¤i sözcüklerine yükledi¤i anlamla sanat›n›n zirvesinde olan bir flairdir. Faz›l Hüsnü Da¤larca, fliirleriyle içinde bulundu¤u zaman›n saati, gelecekte de gidilecek yönü iflaret eden bir pusula gibi olmufltur. Bu sanat anlay›fl› çerçevesinde yazm›fl oldu¤u fliirleriyle toplumun her kesimine hitap edebilmeyi baflarm›fl ve fliirin edebiyat›m›zdaki ç›nar› olmufltur. Bu yaz›y› yazarken bana yol gösteren Doç. Dr. Ramazan Gülendam’a teflekkürü bir borç bilirim. KAYNAKÇA Ay, Mehmet Emin (1995). Din E¤itiminde Mükâfat ve Ceza, ‹zmir, Nil Yay›nlar›. Da¤larca, Faz›l Hüsnü (1994). Çocuk ve Allah, ‹stanbul, Tüm Zamanlar Yay›nc›l›k. Ertop, Konur, “ Da¤larca’n›n Çocuk fiiirleri”, www.benimblog.com Güngör, Necati, Faz›l Hüsnü Da¤larca Hakk›nda,30cumhuriyetsairi.com/fazilhusnu/index.html- 91k Kaplan, Mehmet (2000). fiiir Tahlilleri 2 (Cumhuriyet Devri Türk fiiiri), ‹stanbul, Dergâh Yay›nlar›. K›br›s, ‹brahim (2004). Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n fiiirlerinin ‹mgesel Dil Becerisine Katk›s›, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi. Polat, Müge Sucu (2002). Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n fiiirlerinde Çocuk Temas›, Ankara, T.C Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›. Ulusoy, Mustafa, Çocuk ve Allah, www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article&aid=5211 43 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim SANA YAZDI⁄IM B‹R MEKTUP OLSAM fiABAN ÖZÜDO⁄RU Yaklafl›k dört y›l önce Funda Özsoy Erdo¤an, Bilim ve Akl›n Ayd›nl›¤›nda E¤itim dergisine bir hikâyesini göndermiflti. ‹mzas›n›n alt›nda mütevaz› bir notla, uygun bulunmas› hâlinde yay›nlanmas›n› talep ediyordu. Hikâyesini okudu¤umda dil ve anlat›mdaki olgunluk beni ziyadesiyle memnun etmiflti. Yay›n Kurulunda yer alan di¤er arkadafllar›m da hikâyeyi be¤enmifllerdi. Yaz›s›na ekledi¤i telefon numaras›ndan kendisini arayarak baflka çal›flmalar› varsa onlar› da göndermesini istemifltim. Böylece dergimizde birkaç hikâye ve denemesini yay›mlama imkân› bulduk. Yazar›n, 2007 Ekim ay›nda hikâye kitab›n›n ç›km›fl olmas› hikâye okurlar›n› mutlu edecektir. Funda Özsoy Erdo¤an, hem Türk Dili ve Edebiyat›, hem de gazetecilik e¤itimi alm›fl. Yazd›klar›nda genifl bir kültürel birikimin yan›nda, 44 dikkatli bir gözlem gücü daha ilk hikâyeden itibaren varl›¤›n› hissettiriyor. Kitapta on üç hikâye yer al›yor. Bunlardan beflinin baflkahraman› ya yazar, ya da yazma ifliyle ilgisi olan kiflilerden olufluyor. Özsoy, bir insan›n gündelik hayat›n› e¤lenceli u¤rafllarla harcamak yerine, hangi sebeplerle bu meflakkatli ifle soyundu¤unu bu hikâyeler arac›l›¤› ile ciddi biçimde sorguluyor. Gerçekten de yazma süreci sanc›l› bir ifltir. Hele sanat de¤eri tafl›mas› kayg›s› ile kaleme al›nan yaz›lar yazar›na -erbab›na malum- sanc›l› bir dönem yaflat›r. Hikâyelerde; genellikle kayna¤›n› bir sesten, durumdan, durufltan, hâlden, dramdan alan; yahut da tamamen hayalî, çekirdek bir konu vard›r. Yazar, onu kafas›nda günlerce evirir çevirir, besler ve gelifltirir. Buna mayalanma süreci diyebiliriz. Ham hayallerin olgunlaflt›r›lmas› safhas› olan mayalanma sürecini şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında tamamlam›fl malzemeyi k⤛da dökme aflamas›d›r ki birçok yazar› en çok s›k›nt›ya sokan evre budur. Konuya uygun üslûp belirlemek, kullan›lacak kelime kadrosu, daha da önemlisi hikâyeyi etkili k›lacak tekni¤in bulunmas› kolay baflar›labilecek ifller de¤ildir. Böyle oldu¤u hâlde yazarlar bu s›k›nt›lara niye katlan›rlar? Daha do¤rusu, dayan›lmaz yazma iste¤inin arkas›nda ne vard›r? Bazen yazarlar›n kendilerinin bile tam olarak bilemedi¤i yazma iste¤inin sebepleri üzerinde durmak elbette deneme yazarlar›n›n yan›nda hikâye yazarlar› için de ilginç, bakir ve zengin bir aland›r. Çünkü görmesini bilen için orada insan ruhunun derinlerinde yatan fluuralt› istekler çok rahatl›kla yakalanabilir. Erdo¤an, neredeyse kitab›n›n yar›s›n› oluflturan befl hikâyede yazma iste¤inin arkas›nda yatan o gizli gücü veya zaaf› sorguluyor. Yazar, hikâyecili¤imizde zaman zaman bahis konusu edilen ama üzerinde fazla durulmayan bu konuyu derinli¤ine ifllemekle iyi bir damar yakalam›flt›r. Bu metinlerde; yazar, bazen de yazar›n ortaya koydu¤u ürünler kutsan›rken zaman zaman da ac›mas›zca elefltirilir. Turuncu hikâyesinde oldu¤u gibi fildifli kulesinden toplumu gözlemleyen “ünlü yazar”, “Zaman›n Torpili Yoktur” bafll›kl› okuyucu mektubu ile yerden yere vurulur. “Say›n yazar, Siz övgü dolu, süslü sözlere al›fl›ks›n›z. Yeni yetmelerin hayranl›k kokan, ya¤danl›klar›n f›rsatç› cümlelerine.. …kötü bir yazars›n›z siz. Kitaplar›n›z›n çok sat›yor olmas›, bu gerçe¤i de¤ifltirmez. Onlardaki s›¤l›k, suya sabuna dokunmayan yavanl›k, yap›s› gevflek o durufl ah bilseniz, beni nas›l da rahats›z ediyor…” ‹ki buçuk sayfa boyunca devam eden yazar, yazar egosu ve kitaplar›n okunurlu¤u (sat›fl›) konusundaki de¤erlendirmeler de¤me elefltirmenlerin yapamayaca¤› derinlik ve niteliktedir. Hele okuyucunun edebî eserin “kal›c›l›¤›” üzerine söy- şubat 2008 e¤itim lediklerine flapka ç›kar›l›r. Bence hikâyeden ç›kan sonuç tarafgirliklerle; popülist yaklafl›mlarla fliflirilen “ünlü yazarlar”a zaman›n torpili yoktur. Gereksiz yüceltmeler veya afla¤›lamalar›n yazar›n ortaya koydu¤u eseri yüceltmede veya de¤erini azaltmada -uzun vadede- etkisi yoktur. ‹yi bir yazar, günübirlik, yal›nkat de¤erlendirmelerin etkisinden kendisini korumal›d›r. ‹nsan ve bir sanatkâr olarak yazar, ne kutsanacak eriflilmez bir varl›k, ne de afla¤›lanmas› gereken bir zavall›d›r. Belki duyarl›l›klar› itibar›yla anlat›lmas› gereken, anlat›lmaya lây›k bir insand›r. Yaln›z yazar, meflhur olmak, tan›nmak için bu ifle soyunmuflsa “sefil” bir durumdad›r. Kitab›n son hikâyesinde bu durum ifllenmifltir. “Herkes onu tan›s›n istiyordu; hayran olsun k›skans›n. Sonra kem gözlere u¤ras›n. Çok ünlü olacakt› o! Daktilosunun bafl›nda hep onun hayalini kuruyordu. ‹ki sat›r yaz›yor, sonra yazd›klar›n›n büyüsüne kap›l›p; derin, kibirli hayallerde yüzmeye bafll›yordu.” Ah Kader ad›n› tafl›yan hikayede ise Kader ad›nda sevecen bir ev han›m›n›n ünlü bir kad›n yazarla tan›flmas›ndan sonra hayat›nda meydana gelen de¤ifliklikler aflama aflama anlat›l›yor. Kader yazara özenirken, yazar da Kader’in sevecen, kayg›s›z, günübirlik yaflanan sade hayat›na imrenmektedir. Hikâyenin sonuna do¤ru yer de¤ifltiren iki kad›n portresi görürüz. Yazarl›¤› seçerek hayat›n› alt üst eden nefleli ve mutlu eski ev han›m› yeni yazar ile; yazarken evinin kad›n› olmay› ö¤renen ve sade hayat› tercih eden ünlü eski yazar›n de¤iflimlerine tan›k oluruz. Krizantem ‹çimde Bir Yarad›r, ad›n› tafl›yan hikâyenin kahraman› yine “ünlü (bir) yazar”d›r. Ünlü ama yine fildifli kulesinde ikamet eden bir yazar. Hâliyle yaz›p çizdikleri de gerçek hayattan ve insanlar›n çektikleri ›st›raplar› derinlemesine anlamaktan çok uzak. Onun için de yap›p ettikleri ile ne kadar gururlan›rsa gururlans›n, çevresi 45 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim onu nas›l alg›lam›fl olursa olsun eserleri yavan, yapay ve sevimsizdir. Demli Çay, bafll›kl› hikâye de yine bir yazar›n eserini (hikâyesini) olufltururken tak›nd›¤› tav›r ile ilgili. Edebiyat›n kurmaca yönünü ironik bir anlat›mla öne ç›kararak bu temay› enine boyuna iflliyor. Ancak bu teman›n gerisinde; “do¤ruluk, haram-helal alg›s› gibi” de¤erlerin ifllendi¤i de gözden kaç›r›lmamal›d›r. Di¤er hikâyeler, toplumun sessiz ço¤unlu¤unu oluflturan, kendi hâlinde, zaman zaman haks›zl›klara u¤rayan, itilip kak›lan küçük insanlar› konu ediniyor. “Karfl›laflma” ad›n› tafl›yan hikâyede oldu¤u gibi yafll› ve huysuz bir ihtiyarla belediye otobüsünde karfl›laflan sürmeli, çekingen genç k›z›n tart›flmalar› ve ayn› gün ikisinin de ölümüyle ayn› mezarl›¤a defnedilmelerinin hazin hikâyesinde yazar yürek burkan bir atmosfer yakalamay› baflarm›flt›r. ‹nce Ayar’da misafirperverlik, komfluluk iliflkileri gibi toplumumuzda kaybolmaya yüz tutan de¤erleri yazar bize ince bir duyarl›l›kla ve hikâyeyi konuya kurban etmeden hat›rlat›yor. Benim bu kitapta en çok severek okudu¤um hikâyelerden biri de Körebe. “Paralel olaylar” tekni¤i ile kaleme al›nm›fl. Hikâyede, alkolik bir baban›n velayetindeki öksüz bir çocu¤un dram› konu edinilmifl. Anne, çocu¤un do¤umu esnas›nda öldü¤ünden çocu¤una h›nç duyan ve “hayattaki ezilmiflli¤in, yenilmiflli¤in, kenara itilmiflli¤in” h›nc›n› çocuktan ç›karmaya çal›flan merhametsiz bir baba. Di¤er taraftan hikâyenin ak›fl› içerisine itina ile yerlefltirilmifl Mevlâna’n›n Mesne- 46 vi’sinden al›nt›land›¤›n› düflündü¤üm italik dizilmifl paragraflar serpifltirilmifltir. Bu paragraflar atlanarak okundu¤unda hikâye özünden hiçbir fley kaybetmiyor. Ancak bu paragraflar dahil edilerek okundu¤unda hem hikâyenin temas› geniflliyor hem de tesiri katlanarak art›yor. Ayn› zamanda trajik olan as›l tema bu parçalarla insan› tuhaf biçimde teselli edici, rahatlat›c› bir ifllevi yükleniyor. Bu ve benzeri metinler, zengin geleneksel kültürümüzden faydalan›larak nas›l nitelikli, modern metinlerin ortaya konulabilece¤inin de güzel bir örne¤idir. Hikâye al›nt› metinle flöyle bitiyor: “Kim bu Mesnevi’yi masal diye okursa, onun için masald›r. Fakat kendisinin halini bu kitapta gören kifli de er kiflidir.” Funda Özsoy Erdo¤an; birbirinden çok farkl› tekniklerle bize bir dünyan›n kap›lar›n› aral›yor. O kap›n›n arkas›nda, olaydan ve entrikadan çok, insanlar›n iç dünyalar›n› anlatmay› tercih ediyor.Yazar, bunu yaparken, baflar›y› konuya en uygun üslubu yakalayabilmesine borçludur. Anlat›mda, özellikle yazma ve yazarl›k konulu hikâyelerde, fark edilmesi oldukça güç bir ironi çeflnisi ortaya ç›k›yor. ‹nsanlar›n zaaf ve egolar›yla ince ince alay eden zeki bir anlat›c›-yazar portresi Haldun Taner’in tavr›n› ve üslubunu hat›rlat›yor. Muhtelif dergilerde yay›nlanm›fl olan ve ço¤unu okudu¤um hikâyeleri kitap kapa¤› alt›nda tekrar okumaktan büyük haz ald›¤›m› söylemeliyim. Öyle san›yorum ki bütün hikâye severler de ilk kitab›yla okur karfl›na ç›kan yazar› severek okuyacaklard›r. şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim KORKUT ATA METE GÜREL* XI. yüzy›la ait bir Türk atasözünde; “Kut belgusi, biligdir.” yani “devlet ve saadetin iflareti bilgidir.” deniyor. Abidelerdeki bilgiyle alakal› sözler incelendi¤inde Türkler için bilginin ehemmiyeti ortaya ç›kar. Türklerde bilgelik, devlet bayra¤›n›n üzerinde duran bir sembol gibidir. Bilgi, halk›n bilemedi¤i, anlayamad›¤› bir fley de¤ildi. Herhangi bir kimsenin bilgi edinip bilge olabilmesine mâni hiçbir fley yoktu. Göktürk Yaz›tlar›, ancak halk bafl›n› al›p gitti¤i zaman onlara, “bilgi bilmez kifli” veya “bilmedükin üçün” diyordu. Büyük Hun ‹mparatorlu¤u’nun devlet teflkilat›nda, devlet yönetimi, Sol Bilge ve Sa¤ Bilge prenslikleri diye ikili bir düzene sahipti. Bu anlay›fl Göktürklerde de devam etmiflti. Bilge Ka¤an, henüz ka¤an olmadan önce, Sol Bilge Beyi idi. Türklerde hakan›n bilge olmas› vazgeçilmez bir prensipti. ‹flbara Ka¤an’›n, seçim kurultay›nda dört ka¤an›n o¤ullar›ndan en bilgesi oldu¤u için tahta ç›kar›lmas› örneklerden sadece birisidir. * Okutman, Korkut Ata Üniversitesi / OSMAN‹YE şubat 2008 47 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Türkler, devlet ile milletin, düzen ve birli¤ini bozan bilgiyi kötü bilgi “ay›g bilig” olarak tarif etmifllerdi. Göktürk Yaz›tlar›’nda ; “Çin, Türk milletini yak›n›na kondurduktan sonra, kötü bilgiyi (ay›g bilig) yayar imifl.” diye geçer. Bilgiyi sadece ö¤renmek ö¤ütlenmiyor, bu bilginin baflkalar›na ö¤retilmesi de en az ö¤renmek kadar önemli görülüyordu. “ E¤er sen boyda (yani halk içinde), ulu bir bilge isen; bilgini herkese da¤›t, böl(üle) deniyordu. 1069–1070 y›llar›nda kitab›n› yazm›fl olan Balasagun’lu Yusuf Has Hacib,“Kitab›n ad›n vurdum Kutadgu Bilig okuyan› kutads›n, tutsun elin.” diyordu. Bilginin hemen yan› bafl›nda erdem yani fazilet de aranan özelliklerdendi. Ancak Göktürk Yaz›tlar›’nda rastlanmayan bu kelimeyi Yenisey Yaz›tlar›’ndan itibaren görmekteyiz. Erdem sözünde “irade ile iyi davran›fl” manas›n› bulmaktay›z. “‹yi davran›fl ve hizmet” halka karfl›d›r. Hakan olabilmek için ise erdem flartt›. Eski bir atasözünde “Acuncu erdem gerek bin tümen.” yani bir insan›n cihan hâkimi olabilmesi için bin tane on bin erdemi olmas› gerekir, deniyordu. Korkut Ata Kimdir? Korkut Ata, “Dede Korkut” ad› ile tan›nan destani O¤uz hikâyelerinin topland›¤› kitaba ad› verilen bir bilge kiflidir. Kitab›n girifl k›sm›nda Peygamber zaman›na yak›n Bayat boyundan Korkut Ata ad›nda bir erin ortaya ç›kt›¤›, bu Korkut Ata’n›n O¤uz kavminin müflküllerini çözen ve gaipten türlü haberler veren bir kimse oldu¤u bildiriliyor. Korkut Ata, kavim içerisindeki anlaflmazl›klar› çözen, isim verileceklere isim veren, evlenecekleri evlendiren, sözünün üstüne söz söylenemeyen keramet sahibi bir bilge kiflidir. Ve hatta sadece geçmiflten de¤il, gelecekten haberler verdi¤i de söylenir. Mesela, Osmanl› dönemi tarih kitaplar›nda Dede Korkut’un, Kay› boyunun büyük bir devlet kuraca¤›n› yani Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun kurulaca¤›n› yüzy›llar öncesinden söyledi¤i de rivayet edilir. 48 Korkut Ata, Dede Korkut ismine dair kay naklar Korkut eski bir Türk ismidir. Oysa bu ismin bafl›na getirilen Dede s›fat› sadece Bat› Türkçesi’nde O¤uzlarda kullan›lan bir s›fatt›r. Do¤u Türk lehçelerinde Dede kelimesi bulunmaz. Bilge kifli için, baba, cet manas›nda Ata s›fat› kullan›l›r ve isimden sonra gelir. Bu sebeple orijinal flekli Korkut Ata olmas›na ra¤men, sonraki kaynaklarda daha çok Dede Korkut isminin kullan›lmas›n› tabiî karfl›lamak gerekir. Kahraman›m›z›n ad› tarihî kaynaklarda flu flekilde geçmektedir: Reflidüddin’in Câmiü’t-Tevarih’inde Korkut, Nevaî’nin Nesâimü’l- Mahabbe’sinde Korkut Ata, fiecere-i Terâkime’de Korkut veya Korkut Ata, Tarih-i Dost Sultan’da Korkut; buna karfl›l›k Yac›o¤lu’nun Selçukname’sinde Dede Korkut, Câm-i Cem-âyinde Korkut Ata ve Dede Korkut, Atalar Sözü kitab›nda Dede Korkut, Bayburtlu Osman’›n Tarihi’nde Dede Korkut, Edirneli Ruhî ve Müneccimbafl› tarihlerinde Korkut Ata olarak geçmektedir. As›l Dede Korkut kitab›na gelince, eserin Dresden nüshas›nda 4 defa Korkut Ata, 29 defa Dede Korkut, 21 defa Dedem Korkut, 18 defa yaln›z Dede, 1 defa da Dede Sultan olarak geçmektedir (Prof. Dr. Muharrem Ergin Dede Korkut Kitab› Ankara,1994 s.2). Dede Korkut Kitab› Dede Korkut Kitab›, 12 adet (flu ana kadar bulunan) destani O¤uz hikâyelerinin toplam›d›r. Dresden ve Vatikan’da iki nüshas› bulunmaktad›r. Dresden nüshas› daha sa¤lam ve güvenilir olup 12 hikâyenin tamam›n› içerir. “Eserin Dresten nüshas›n› Dresden Kral Kütüphanesinde ilk defa H.O.Fleischer bulmufltur. Fakat onu tan›tan ve ondan ilk defa faydalanan H.F. Von Diez olmufltur. Diez Denkwürdigkeiten Von Asien (Berlin, 1815) adl› eserinde önce Atalar Sözü kitab›n› incelerken Dede Korkut’un devrini araflt›rmaya çal›flm›fl şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim (s.288–331), sonra as›l Tepegöz hikâyesini Almancas› ile birlikte yay›nlarken (s.399) Dede Korkut üzerinde durmufltur. Burada Diez, Tepegöz’le Homeros’un Odysseia’s›ndaki Polyphemos’u karfl›laflt›rm›fl ve Dede Korkut’ta hikâyenin daha genifl olmas›na dayanarak bunu Yunanl›lar›n Türklerden ald›¤›na hükmetmifltir (a.g.e s.57). “Türkiye’de Dede Korkut hakk›ndaki yaz›lar, kitab›n Türkiye’de ilk neflrinin yap›lmas›ndan sonra bafllam›flt›r. Bu neflir Kilisli Rifat taraf›ndan 1916 ‘da Diez’in Berlin kopyas›n›n foto¤raflar›na dayanarak yap›lm›flt›r” (a.g.e s.58). Vatikan nüshas› ise sadece alt› hikâyeyi ihtiva eder. Dede Korkut hikâyeleri yaz›ld›¤› döneme ait çok de¤erli bilgiler nakletmektedir. Bu hikâyelerden al›nan sosyal hayata dair bilgiler, o dönemin hayat tarz›n› anlamam›za yard›mc› olmaktad›r. Kitapta s›kça vurgulanan namus, dostluk, aile içi dayan›flma, büyüklere sayg›, kad›n haklar›, tek efllilik gibi bugünün de problemleri tart›fl›l›rken gündeme gelen kavramlar›n sa¤lam temelleri ibretle görülmektedir. Hikâyeler, Gürcistan-Pasinler-A¤r› Da¤› üçgeni içinde kalan ve Aras Nehri ile kollar›n›n geçti¤i, Do¤u Anadolu ile Azerbaycan’› içine alan O¤uz ülkesinde geçmektedir. O¤uz hükümdar› Hanlar Han› Bay›nd›r Han’d›r. Bay›nd›r Han hikâyelerde sadece ismi geçen bir konumdad›r. Onun yaflad›¤› bir olay anlat›lmaz ama hikâyelerin baflkahraman›, mevki bak›m›ndan Bay›nd›r Han’dan sonra gelen damad› ‹ç O¤uzdan Ulafl O¤lu Salur Kazan, hikâyelerde s›kça sözü edilen O¤uz beylerinin en büyük savaflç›s› ve kâfirlerin korkulu rüyas›d›r. Hikâyelerde zaman zaman kad›n kahramanlar ön plana ç›kmaktad›r. Kad›nlar gerekti¤inde silah arkadafllar› ile birlikte efllerine yard›ma koflan cengâver konumundad›r. Salur Kazan’›n efli Boyu Uzun Burla Hatun k›rk ince belli k›z› yan›na al›r, kara k›l›c›n› kuflan›r, kara at›na biner ve Salur şubat 2008 Kazan’a yard›ma gider. Efl seçimi s›ras›nda k›zlar ok atma, at yar›fl›, k›l›ç ve hatta güreflte yar›flma flart› koflabiliyorlard›. Tek efllilik esast›r, çocu¤u olmasa dahi bir ikinci evlilik düflünülemezdi. Kad›nlara sayg› gösterilir, her konuda onlara fikir dan›fl›l›rd›. Ana hakk› Tanr› hakk› olarak kabul edilirdi. Boy “destan” sözünün Türkçe karfl›l›¤›d›r. O¤uzlar aras›nda tutulan destanlara boy, bir destan›n içindeki parçalara da soy denilmektedir (a.g.e. s.32). Boy boylamak, soy soylamak tabiri de buradan geliyor olsa gerek. Bugün elde bulunan Dede Korkut Hikâyeleri’nin say›s› 12’dir. Azerilerin Berlin’de ç›kard›klar› Aç›k Söz dergisi 1936 tarihli 3. say›s›nda Prof. Bekir Çobanzade’nin Leningrad fiarkiyat Enstitüsü yazmalar› aras›nda Dede Korkut’un on üçüncü hikâyesini buldu¤unu haber vermifltir (O.fi. Gökyay, Dede Korkut, Bafllang›ç, s. 16; K›rz›o¤lu M. 49 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim Fahrettin, Dede Korkut O¤uznameleri, ‹stanbul, 1952, s. 12). Sonradan, bu hikâyenin Azerbaycan da yay›nland›¤›na dair sözlü haberler de gelmifltir. Fakat Dede Korkut Kitab›, milliyetçili¤i ve Türk birli¤i duygusunu afl›l›yor diye 1950’de Rusya’da yasak kitap ilan edilmifl ve bu husustaki bütün yay›nlar toplatt›r›lm›fl oldu¤u için on üçüncü hikâye hakk›nda baflka bilgi elde edilememifl… (a.g.e. s..33) 13. hikâye elde edilememifltir ancak daha baflka hikâyelerin olmas› gerekti¤ine dair güçlü deliller bulunmaktad›r, bu sebeple herhangi bir zamanda daha yeni hikâyelerin bulunup ilave edilmesi kuvvetle muhtemeldir. Dresten nüshas›nda bulunan hikâyeler s›ras› ile flunlard›r: Dirse Han O¤lu Bu¤aç Han Destan›, Salur Kazan’›n Evinin Ya¤malanmas› Destan›, Kam Büre O¤lu Bams› Beyrek Destan›, Kazan Bey’in O¤lu Uruz Bey’in Esir Düfltü¤ü Destan, Duha Koca O¤lu Deli Dumrul Destan›, Kangl› Koca O¤lu Kan Tural› Destan›, Kaz›l›k Koca O¤lu Yigenek Destan›, Basat’›n Tepegöz’ü Öldürdü¤ü Destan, Begil O¤lu Emren’in Destan›, Uflun Koca O¤lu Segrek’in Destan›, Salur Kazan’› O¤lu Uruz’un 50 Tutsakl›ktan Ç›kard›¤› Destan, ‹ç O¤uza Tafl O¤uz Asi Olup Beyrek’in Öldü¤ü Destan. Tarih î Kaynaklarda Dede Korkut 1- Dede Korkut isminin geçti¤i en eski tarihî kaynak ‹lhanl› veziri Reflidüddin’in Câmiü’t-Tevârih’idir. Bu Farsça O¤uzname’de Korkut, O¤uz sülalesinin onuncu hükümdar› olan Kay› ‹nal Han zaman›nda sahneye ç›kar ve ona müflavirlik eder. Korkut; as›l onun babas› olan dokuzuncu hükümdar ‹nal S›r Yavkuy zaman›nda ortaya ç›km›fl olup Kay› ‹nal Han’dan sonra daha üç hükümdar devrini yaflam›fl ve onuncudan ondördüncüye kadar dört hükümdara müflavirlik yapm›flt›r. Kendisi Bayat boyundan olup Kara Hoca’n›n o¤ludur. Bu rivayetleri Reflidüddin’e anlatan zat, Korkut’un 295 y›l yaflad›¤›n› söylemifltir (a.g.e. s.35). 2- M›s›rl› müellif Ebû Bekr b. Abdullah b. Aybek Ed-Devâdârî’nin Dürerü’t-Tîcan adl› umumi tarihinde Dede Korkut hikâyeleri ile ilgili çok önemli bir kay›t vard›r. Aslen Selçuk hanedan›ndan olan bu M›s›rl› Türk, Melik Nâs›r Muhammed b. Kalavun ad›na yazd›¤› ve 1310 y›l›na kadar olan vakalar› içine alan Arapça tarihinde 1229 y›l› olaylar›ndan bahsederken Cengiz Han’a ait mukaddimede O¤uzname hakk›nda bilgi vermifl... O¤uz Türklerinin yan›nda O¤uzname denilen bir kitap vard›r ki elden ele dolaflt›r›rlar. O¤uzlar›n bidayeti hâlleri ve ilk padiflahlar› hep bu kitapta mezkûrdur. O¤uz diye Türklere denir ki büyükleri O¤uz isminde birisi imifl (a.g.e s.36). şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında 3- Tebrizli Hasan b. Mahmut Bayati’nin Câm-i Cem Âyin adl› Osmanl› silsilenâmesinde de Dede Korkut’un ad› geçmektedir. Müellif, 28. O¤uz Han› olan Kara Han’›n çok mümin oldu¤u için bey olunca Korkut Dede’yi Medine’ye gönderdi¤inin ve onun Peygamberimizi gördükten sonra O¤uz taifesine ‹slamiyet’i ö¤retme¤e memur edilen Selman-› Farisi ile birlikte geri döndü¤ünün O¤uzname’de yaz›l› oldu¤unu bildiriyor. Sonra Ay Kutlug’dan bahsederken onun da lalas› Korkut Ata’n›n o¤lu Örgeç Dede’yi Hazret-i Osman’›n hizmetine gönderdi¤ini, Örgeç Dede’nin Ba¤dat’a var›nca Hazreti Osman’›n flehit oldu¤unu ö¤renerek Kâbe’ye gidip döndü¤ünü, dönerken Hazret-i Ali- Muaviye çat›flmas›na flahit oldu¤unu ve kavga sona erdikten sonra Hazret-i Ali’den ahidnâme al›p geldi¤ini ilave ediyor (Câm-i Cem-Âyin, Ali Emiri Neflri, ‹stanbul 1331, s32–34; K›rz›o¤lu Fahrettin Neflri, Osmanl› Tarihleri, ‹stanbul 1949, s.388-389). (a.g.e. s.39) 4- Bayburtlu Osman’›n III. Murad (1574 –1595) devrinde yazd›¤› Tevârih-i Cedîd-i Mir’at-i cihan adl› eserinin “Bayundur Han” bölümünde “… Kar›ndafllar› Bayundur Han taallukat›yle Horasan’dan azimet idüp An›’ya Kars’a geldiler. Gürcistan keferesiyle cenk idup Tiflis’i ald›lar. Andan Demürkapu’ya var›p Küstasek Meliki muhasara idüp Demürkapu’y› al›p bafl›n kesdi. Ol tarihte ‹sa Aleyhi’s-selam gö¤e ç›kup bizüm Peygamberümüzden niflan yo¤idi. Anlar din mezhep bilmezler idi, amma Hak’ka ikrarlar› varidi...”, “...Bizüm şubat 2008 e¤itim Peygamberümüz dünyaya gelmezden mukaddem bunlar k›rk y›l Gürcistan keferesiyle cenk cidal idüp Dokuz Tümen Gürcistan beglerinden haraç ald›lar. Kaçankim Server-i Kâinat Muhammet Mustafa (s.a) dünyaya gelüp Mekke’de zuhur itdi. Bayundur Han Resulullah (s.a.) Efendimüzi vak›as›nda görüp iman getürdi. Kazan Han›, Dündar Begi Kabe-i fierif’e Resul Aleyhi’s Selama gönderüp ümmet oldu¤unu bildürdü. Ezin canip çünki Kazan Han bu begler ile Kâbe’ye gelüp Resul’le bulufltular. Resulullah mescidde oturd› (oturur idi) bunlar› gördi, bir acayip uzun tâife ki saçlar› k›rk›lmam›fl, b›y›klar› al›nmam›fl, duvara s›k›ld›. Mihrap yiri andan kald› derler. Pes Resulullah anlara iman arz eyledi, iman getürdiler. Selman-› Farisî (r.a.) anlara kofld›. Demürkapu’ya gelüp anlara iman-› ‹slam ve salât u savm ta’lim itdi. Dede Korkut’u içlerinden fleyh dikti.” (a.g.e. s.40-41) 5- Evliya Çelebi de 1655 y›l›nda gördü¤ü Ahlat’tan bahsederken de Ahlat’taki eski mezarlar› anlatmakta ve bu arada flunu kaydetmektedir. “Osmanl›lar›n eski atalar› içerisinde Ahlat’ta yatanlardan biri de Korkut Han’dur” (Seyahatname, IV, s.140) (a.g.e. s.44). Yukar›da izah edildi¤i gibi Korkut Ata bir bilge kiflidir, bilgeli¤in sembolüdür. Bilgelik Türk devlet gelene¤inde s›fatlar›n en yücesidir. Muas›r medeniyetler seviyesine ulaflmak için, kökleri tarihte olan, gelece¤e ümitle bakan, ça¤›n teknolojisine hâkim, bilge ve erdemli bir nesil yetifltirilmelidir. 51 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim gündem ‹NG‹L‹ZCE Ö⁄RETMENLER‹NE E⁄‹T‹M Millî E¤itim Bakanl›¤› Ticaret ve Turizm Ö¤retimi Genel Müdürlü¤ü ile British Council aras›nda Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Liselerindeki ‹ngilizce ö¤retmenlerinin e¤itimine iliflkin protokol imzaland›. Protokol ‹mza Töreni öncesinde düzenlenen törende konuflan Millî E¤itim Bakan› Doç. Dr. Hüseyin Çelik, ‹ngiltere’nin, Türkiye’nin AB’ye üyeli¤ini “samimi bir flekilde” destekledi¤ini kaydetti. British Council’in, ‹ngiltere’nin dünyaya aç›lan kap›s› oldu¤unu ifade eden Bakan Çelik, bu kurum ile birçok konuda iflbirli¤i yapt›klar›n›, bundan sonra da yapmaya devam edeceklerini söyledi. Bakan Çelik, kendi bakanl›¤› döneminde otuz altı yeni turizm ve otelcilik lisesi aç›ld›¤›n›, Türkiye genelinde flu anda doksan befl otelcilik ve turizm lisesi bulundu¤unu hat›rlatarak flöyle konufltu: “Türkiye’deki ‹ngilizce e¤itimi maalesef belli bir standart tutturmufl 52 ve özellikle gramer a¤›rl›kl›. Bu da her tür okulun ve herkesin ayn› e¤itimi almas› demek. Bu yaklafl›m do¤ru bir yaklafl›m de¤il. Anadolu Turizm ve Otelcilik liselerindeki gençler Steinbeck’in, Dickens’›n romanlar›na edebî analizler yapmak için ‹ngilizce ö¤renmiyorlar. Mesleki ‹ngilizce dedi¤imiz kavram› asl›nda her tür meslekte yerlefltirmek laz›m, ona göre ders kitaplar›n›, ders müfredatlar›n› haz›rlamak laz›m. Bu konuda bugüne kadarki yaklafl›m› de¤ifltirmek laz›m.” ‹mzalanacak protokolün, özellikle Anadolu Turizm ve Otelcilik Meslek Liselerindeki bütün ‹ngilizce ö¤retmenlerinin mesleki yeterliliklerini art›r- maya yönelik oldu¤unu kaydeden Bakan Çelik, bu kapsamda ayn› zamanda ders materyalleri de haz›rlanaca¤›n› söyledi. Bakan Çelik, “Mesleki ‹ngilizce bu alanda nas›l ö¤retilir, nas›l verilmelidir, sorusuna cevap aranacak” dedi. Bakan Çelik, gelecek hafta pazartesi günü kalabal›k bir heyetle Londra’ya gidece¤ini, burada baflta mesleki e¤itim ve yüksekö¤retim alanlar› olmak üzere çal›flmalar yapacaklar›n› kaydetti. Bakan Çelik, e¤itim ve yüksekö¤retimden sorumlu bakanlarla görüflmelerde bulunaca¤›n› anlatt›. ‹ngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird de ‹ngilizce ö¤retmenlerine e¤itim verilmesine iliflkin projenin, Türkiye ile ‹ngiltere aras›nda e¤itim iflbirli¤i aç›s›ndan önemli oldu¤unu ifade etti. Projenin esas amac›n›n turizm ve otelcilik okullar› için e¤itim materyalleri haz›rlanmas› oldu¤unu belirten Baird, üç adet ders kitab›n›n Mart 2009 iti- şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim gündem bar›yla haz›rlanmas›n›n planland›¤›n› bildirdi. Baird, bu materyallerin 100’e yak›n okulda kullan›laca¤›n› söyledi. Proje ile turizm ve otelcilik alan›ndaki ifl gücünün ‹ngilizce pratik becerisinin art›r›lmas›n›n hedeflendi¤ini ifade eden Baird, bu ve benzer projelerin iki ülke aras›ndaki iliflkileri ileriye götürece¤ini kaydetti. Bair, “Hükûmetin önemli e¤itim reformlar›na imza att›¤›na, bundan sonra da atmaya devam edece¤ine inand›¤›n›” belirtti. Ticaret ve Turizm Ö¤retimi Genel Müdürü Sadettin Sabaz da protokol ile ilgili bilgi verirken turizm ve otelcilik ö¤rencilerinin dil konusunda zay›f ol- malar› nedeniyle böyle bir proje haz›rland›¤›n› bildirdi. Genel Müdür Sabaz, birkaç hafta önce ‹ngiltere’den gelen dil uzmanlar›n›n dokuz okulda incelemeler yaparak bir rapor haz›rlad›klar›n› söyledi. ‹ngiltere’den gelen heyetin “ac› bir gerçe¤i de dile getirdiklerini” belirten Sabaz, heyettekilerin ‹ngilizce ö¤retmenleriyle tercüman arac›l›¤›yla konufltuklar›n› ifade ettiklerini vurgulad›. Sabaz, proje kapsam›nda anadolu turizm meslek liselerinde görevli ‹ngilizce ö¤retmenlerinin e¤itim alacaklar›n› ve bu ö¤retmenlerin, “Uluslararas› ‹ngilizce Ö¤retmenlerinin Seviyelerini Belirleme S›nav›”na tabi tu- tulaca¤›n› söyledi. British Council’in deste¤iyle bu ö¤retmenlere altı haftal›k “Mesleki ‹ngilizce Materyal Haz›rlama E¤itimi” verilece¤ini belirten Sabaz, bu çal›flmaya ‹ngilizce ö¤retmenlerinin yan› s›ra meslek ö¤retmenlerinin de kat›laca¤›n› kaydetti. Sabaz, bu çal›flma sonucunda otelcilik ve turizm meslek liselerinde uygulanan yiyecek-içecek, konaklama ve e¤lence alanlar›nda ders materyalleri haz›rlanarak Talim ve Terbiye Kurulu’nun onay›na sunulaca¤›n› ifade etti. Konuflmalar›n ard›ndan Sabaz ile British Council Türkiye temsilcisi Cris Brown protokole imza att›. E⁄‹T‹M HAKKI VE GELECEK PERSPEKT‹FLER‹ TBMM Baflkan› Köksal Toptan ile Millî E¤itim Bakan› Doç. Dr. Hüseyin Çelik, Türk E¤itim Derne¤ince TED Ankara Koleji ‹ncek Kampüsünde düzenlenen “E¤itim Hakk› ve Gelecek Perspektifleri” konulu forumun aç›l›fl›na kat›ld›lar. şubat 2008 Forumun aç›l›fl›nda konuflan TBMM Baflkan› Toptan, sanayiye dayal› ekonomiden bilgi ve iletiflime dayal› ekonomiye geçildi¤ini ifade ederek, art›k en büyük gücün bilgi hâline geldi¤ini belirtti. “S›n›r tan›mayan bilgi, âdeta ça¤›m›z›n 53 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim gündem menkul de¤eri hâline gelmifltir” diyen Toptan, art›k ülkelerin geliflmifllik düzeylerinin, teknoloji ve bilim alan›ndaki baflar› veya baflar›s›zl›klar›yla ölçüldü¤ünü söyledi. Bilgiye ulaflman›n yolunun da e¤itimden geçti¤ini vurgulayan Toptan, bilginin esas oldu¤u yeni ça¤›n önderi olabilmek için e¤itimin fark›na varmak ve ihtiyaç duyulan yap›lanmalar› hayata geçirmek gerekti¤ini ifade etti. TBMM Baflkan› Toptan, flöyle konufltu: “Bu de¤iflim dönemleri s›k›nt›l› ve sars›nt›l› olabilir ancak bu de¤iflim dönemleri toplumlar›n önüne eflsiz f›rsatlar da sunmaktad›r. De¤iflim, toplumun kendisini yeniden sorgulamas›na, eksikliklerini görmesine ve yeni hedefler seçmesine yol açar. Bir baflka deyiflle e¤itim kalk›nman›n, ileri gitmenin önemli bir anahtar›d›r. Teknolojik alandaki geliflmeleri yak›ndan izleyen, e¤itime önem veren toplumlar her zaman ça¤dafllaflma yolunun öncüleridir. Okul öncesinden yüksekö¤retime kadar e¤itim, toplumun gelece¤ini flekillendirerek, milletlerin sa¤lam temeller üzerinde yükselmesinde en önemli unsurlard›r.” Küreselleflen dünyada yaflanan de¤iflimin en çok etkiledi¤i alanlar›n bafl›nda e¤itimin geldi¤ini söyleyen TBMM Bafl- 54 kanı Toptan, geliflen teknolojiyle birlikte geleneksel e¤itim metotlar›n›n ve bilgiye ulaflmay› sa¤layan araçlar›n da giderek de¤iflti¤ine iflaret etti. Toptan, küreselleflen dünyada e¤itimin de¤erinin de giderek artt›¤›n› vurgulayarak flunlar› kaydetti: “fiu bir gerçek ki bir ülkenin en büyük serveti, ça¤›n gerektirdi¤i e¤itimi alm›fl olan insanlar›d›r. Art›k insanlar en nitelikli e¤itimi alabilmek için k›talar ötesindeki bir baflka uca gidebilmektedirler. Ça¤dafl geliflmeleri yakalayabilen e¤itim kurumlar› hangi ülkede olursa olsun, toplumlar›n gelece¤ini infla edecek insanlar› buluflturan bir yap›ya kavuflmufltur. Kendi toplumunun de¤erlerini e¤itim almak için gitti¤i ülkeye tafl›yan gençler, orada kazand›klar›n› da kendi ülkesine ulaflt›ran birer bar›fl ve dostluk köprüsü hâline gelmifltir. E¤itimin toplumlar aras› iliflkilerin gelifltirilmesindeki bu rolünün çok önemli oldu¤una inan›yorum. Millî E¤itim Bakanl›¤› yapt›¤›m dönemde ba¤›ms›zl›¤›na yeni kavuflmufl Türk cumhuriyetlerinden on binin üzerinde ö¤renciyi ülkemize e¤itim almalar› için getirmemiz böyle bir düflüncenin ürünüdür.” Millî E¤itim Bakanl›¤›n›n da böyle bir projeyi yurt içinde gerçeklefltirece¤ini ifade eden TBMM Baflkan› Toptan, yaz ayla- r›nda do¤u illerindeki yüz bine yak›n ö¤rencinin bat› illerine, bat› illerinden otuz befl bin ö¤rencinin de do¤u illerine gideceklerini belirterek, “Bu flekilde ilkö¤retim ça¤›ndaki çocuklar›m›z arkadafll›k köprülerini kuracak ve Türkiye’deki sevgi havas›n›n daha da pekiflmesini sa¤layacaklard›r” dedi. Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip oldu¤una iflaret eden TBMM Baflkan› Toptan, ilkö¤retim ve ortaö¤retimde on befl milyon ö¤rencinin ö¤renim gördü¤ünü, bunun birçok Avrupa ülkesinin nüfusunu geçti¤ini söyledi. Baflkan Toptan, genç nüfusun, Türkiye’nin dünyan›n en büyük ekonomilerinden biri hâline gelme hedefine ulaflmas›nda en önemli itici güç oldu¤una iflaret ederek, “Türkiye, e¤itim alan›nda uluslararas› ölçütleri yakalamak ve e¤itim hizmetlerinin kalitesini art›rmak zorundad›r” diye konufltu. E¤itim alan›nda son y›llarda ciddi aflamalar kaydedildi¤ini söyleyen Baflkan Toptan, özellikle Avrupa Birli¤i sürecinde uluslararas› ölçütlerin yakalanmas› yolunda büyük mesafeler al›nd›¤›n› kaydetti. TBMM Baflkan› Toptan, e¤itime ayr›lan kayna¤›n son y›llarda artt›¤›n› belirterek “Ancak, geliflmifl dünya ülkeleriyle bu alanda rekabet edebilmek için önümüzdeki dö- şubat 2008 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim gündem nemde e¤itime ayr›lan kaynaklar› daha da art›rmak zorunday›z. Ayr›ca, çocuklar›m›z› en iyi flekilde gelece¤e haz›rlayabilmek için sekiz y›l olan zorunlu e¤itimi de k›sa bir süre içerisinde on iki y›la ç›karmak zorunday›z. E¤itimimizi dünya kalitesine yükseltirken millî olma özelli¤ini de korumaya özen göstermeliyiz” dedi. Türkiye’nin ça¤dafll›k yar›fl›ndaki en büyük gücünün, e¤itim kurumlar› oldu¤unu vurgulayan TBMM Baflkan› Toptan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de e¤itim konusunda hassas davrand›¤›n› belirtti. Millî E¤itim Bakan› Doç. Dr. Hüseyin Çelik de Atatürk’ün e¤itime verdi¤i öneme iflaret ederek, “E¤itim, bizim istikbal davam›zd›r, gelecek meselemizdir. Çocuklar›m›z›n gelece¤i meselesidir” dedi. E¤itimin bütün dünyada her geçen gün daha önemli hâle geldi¤ini söyleyen Bakan Çelik, “‹deolojik hedef ve kayg›lar› olan de¤il, pedagojik hedef ve kayg›lar› olan bütün sivil toplum örgütleriyle bu konuda iflbirli¤i yapmaktan büyük bir fleref duyar›z” diye konufltu. Bakan Çelik, TED’in düzenledi¤i foruma Millî E¤itim Bakanl›¤› olarak üst düzeyde kat›lmalar›n›n bu meseleye verdikleri önemi gösterdi¤ini kaydetti. şubat 2008 E¤itimin “fiziki altyap›, eriflim ve kalite” fleklinde tan›mlanabilecek üç meselesi oldu¤unu söyleyen Bakan Çelik, göreve geldiklerinden bu yana e¤itimi en öncelikli mesele olarak gördüklerini ifade etti. Bakan Çelik, yapt›klar› çal›flmalara iflaret ederek, “Sosyal devlet olmam›z›n gere¤i olarak e¤itim hakk›n› herkese, her zaman ve her yerde kulland›rmak, bizim fliar›m›z ve hedefimiz olmal›d›r” diye konufltu. Bu çerçevede, okula gitmeyen, okul ça¤›nda olup da e¤itim hakk›ndan yararlanmayan bir tek çocu¤un kalmamas›n› hedeflediklerini vurgulayan Bakan Çelik, cinsiyet ayr›m›n› tamamen kald›rmak, özellikle k›z çocuklar›n›n okullaflma oranını yükseltmek için büyük çaba harcad›klar›n› söyledi. Bakan Çelik, art›k ekonomik zorluklar›n, fakirli¤in e¤itimin önündeki engel olmad›¤›n› belirtti. Kendisinin, e¤itim hayat›n› paras›z yat›l› okullarda geçirdi¤ini ifade eden Bakan Çelik, “E¤er Türkiye’de yat›l› okul uygulamas› olmasayd›, ben ilkokula bile gidemezdim çünkü babam›n yaflad›¤› köyde ilkokul yoktu. Türkiye, bu aç›dan birçok ülkeye model olabilecek bir ülkedir” dedi. Bakan Çelik, ders kitaplar›n›n ö¤rencilere ücretsiz da¤›t›ld›¤›n›, ö¤rencilerin burslarla desteklendi¤ini hat›rlatarak, “Bu da e¤itim hakk›n›n herkes taraf›ndan kullan›lmas› gerekti¤i yönündeki politikam›z›n bir gere¤iydi” diye konufltu. Türkiye’de s›nav odakl› bir e¤itim sistemi oldu¤una iflaret eden Bakan Çelik, flunlar› söyledi: “E¤itim kademeleri aras›nda maalesef geçmiflteki baz› ideolojik tart›flmalardan dolay› senkronik bir durum ortaya ç›kar›lamad›. ‹lkö¤retimden ortaö¤retime geçiflte ortaya koydu¤umuz seviye belirleme sistemiyle çocuklar›n ‘Ya bana sordu¤unuz gibi beni e¤itin, ya da bana verdi¤iniz e¤itim paralelinde sorun’ feryatlar›na ve isyanlar›na cevap verilmifltir, buradaki problem büyük oranda çözülmüfltür. Ayn› flekilde liseden üniversiteye geçerken ‘ya bana ö¤retti¤iniz gibi soru sorun ya da bana sordu¤unuz gibi ö¤retin’ sorusunun cevab›n› da bulmak üzere baflta Yüksekö¤retim Kurulu olmak üzere birçok kuruluflla iflbirli¤i yaparak bu problemi de çözece¤iz. E¤itim kategorileri aras›nda e¤er bu senkronize durumu ortaya ç›karamazsak kesinlikle kademelerin birbirinden kopuklu¤uyla e¤itimde istedi¤imiz sonuca ulaflamay›z. Gerek alttan, gerek üstten... Gömle¤in bir dü¤mesini yanl›fl iliklerseniz 55 Bilim ve Aklın Aydınlığında e¤itim gündem afla¤›ya kadar yanl›fl gider. Bizim ö¤retmen kayna¤›m›z yüksekö¤retimdir. Bir yanl›fll›k, kalitesizlik varsa bu birbirine yans›yor. Dolay›s›yla e¤itimi bir bütün olarak görmek zorunday›z.” Millî E¤itim Bakan› Çelik’in davetlisi olarak Türkiye’de bulunan Güney Kore Cumhuriyeti Baflbakan Yard›mc›s›, E¤itim ve ‹nsan Kaynaklar› Gelifltirme Bakan› Kim Shinil de Güney Kore’deki e¤itim sistemi hakk›nda bilgi verdi. Yaklafl›k on y›l önce uygulamaya konulan e¤itim reformunun devam etti¤ini 56 belirten Shinil, Güney Kore’li ö¤rencilerin OECD’nin uygulad›¤› PISA de¤erlendirmelerinde ön s›ralara yükseldiklerini, hatta 15 yafl grubundaki çocuklar için uygulanan okuma becerileri ile ilgili s›navlarda birinci s›ray› ald›klar›n› anlatt›. OECD’nin Güney Kore’yi, e¤itimde yakalad›¤› baflar› aç›s›ndan “model bir ülke olarak gösterdi¤ini” ifade eden Shinil, ortaö¤retimde %95, yüksekö¤retimde ise %68’lik okullaflma oran›n› yakalad›klar›n› belirtti. Güney Kore’nin e¤itime verdi¤i önemi vurgulayan Shinil, 2008 y›l› için e¤itime 38 milyon ABD dolar› kaynak ayr›ld›¤›n›, bunun da ulusal bütçenin % 20’sine karfl›l›k geldi¤ini söyledi. Shinil, Güney Koreli ailelerin gelirlerinin yar›ya yak›n›n› e¤itim için harcamakta sak›nca görmediklerini söyledi. Gelece¤e iliflkin çal›flmalar› hakk›nda da bilgi veren Shinil, dijital ders kitab› projesi üzerinde çal›flt›klar›n›, 2013 y›l›nda dijital ders kitab› kullan›m›na bafllamak istediklerini bildirdi. şubat 2008