sayı: 96 / şubat 2008 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM

Transkript

sayı: 96 / şubat 2008 - Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM
editörden...
De¤erli okuyucular›m›z,
2007-2008 ö¤retim y›l›n›n ilk yarıyılı geride kaldı. Bütün e¤itim camiamızın karne
heyecanından sonra, tatilde bol bol dinlenip kitap okuyaca¤›n› umuyoruz.
*
Bilim ve Akl›n Ayd›nl›¤›nda E¤itim dergisi baflta e¤itimciler ve ö¤renciler olmak
üzere, siz okuyucularımızın giderek artan ilgisini çekmekte, yak›ndan izlenen bir süreli
yay›n olmaktad›r. 2007 y›l›n›n son say›sındaki “Mevlâna Y›l›” dosyası ile 2008’in ilk
sayısındaki “Karagöz ve E¤itim” dosyası büyük ilgiyle karfl›land›.
*
Son y›llarda çeflitli yönleriyle ve özellikle de ekonomik alandaki rekabet edilemezli¤iyle bütün dünyan›n ilgisini üzerine çeken Çin, son on y›lda ivme kazanan geliflen ekonomisiyle, global anlamdaki ekonomik göstergelerin önemli bir sabit de¤iflkeni oldu. Abdülkadir Yılmaz’›n Çin’de bir e¤itim gezisi vesilesiyle izlenimlerini anlatt›¤› “Cangchung’taki E¤itim Semineri ve Pekin ‹zlenimleri” adlı yaz›sı Çin’deki e¤itime yakından
bakmayı hedefliyor. Bu tür yaz›lar› dergimize ulaflt›kça yay›mlamaktan keyif duyaca¤›m›z› söylemek isteriz.
*
Tatil dönüflünde, hep birlikte dinlenmifl olarak yeni bir say›da buluflmak umuduyla...
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Ayl›k E¤itim Dergisi
SAHİBİ
Doç. Dr. Hüseyin ÇELİK
Millî Eğitim Bakanı
Genel Yayın Yönetmeni
Aziz ZEREN
Yayımlar Dairesi Başkan V.
Yazı İşleri Müdürü
Selâmi YALÇIN
([email protected])
YIL: 8
SAYI: 96
Yayın Kurulu
Dinçer EŞİTGİN
Şaban ÖZÜDOĞRU
Hakkı USLU
Çağrı GÜREL
Aysun İLDENİZ
fiUBAT 2008
ISSN-1302-5600
Dizgi
Reyhan İLKER
Abone / Dağıtım
Fikri NAYIR
Tel: (0312) 212 76 63 / 14
Tasarım
Hakkı USLU
([email protected])
Baskı
Devlet Kitapları Müdürlüğü
İletişim ve Koordinasyon
Dinçer EŞİTGİN
([email protected])
Yayımlar Dairesi Başkanlığı Teknikokullar/ANKARA
http://yayim.meb.gov.tr e-posta: [email protected]
Tel: (0 312) 212 81 48 - 213 65 12
Fax: (0 312) 212 81 48
Yönetim Merkezi
Gönderilen eser ve çalışmalar yayımlansın veya yayımlanmasın, iade edilmez. Yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. Yayın Kurulu
yazılar üzerinde değişiklik yapabilir. “Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim” adı anılmadan alıntı yapılamaz. Millî Eğitim Bakanlığı
Yayımlar Dairesi Başkanlığının 22.12.2005 tarih ve 6088 sayılı oluru ile basılmıştır.
Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları: 4491
Süreli Yayınlar Dizisi: 234
Dergimizin yıllık abone bedeli 20 YTL (öğretmen ve öğrenciler için 15 YTL)’dir.
Abone bedelinin Ziraat Bankası Elmadağ-Ankara şubesindeki Devlet Kitapları Döner Sermayesi Müdürlüğünün 2016676-5016 numaralı hesabına
yatırılarak makbuzun ve açık adresin Yayımlar Dairesi Başkanlığı Teknikokullar - ANKARA adresine gönderilmesi gerekmektedir.
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
‹Ç‹NDEK‹LER
Ö¤rencime Nasihat • Mustafa KUVVETL‹
I4I
O Bir Ö¤retmendi • Tude B‹BER
I6I
Ö¤retmenim Seni Çok Özledim • Fuat OVAT
I8I
Normal Ö¤retim-‹kili Ö¤retim
Uygulamasında Görev Yapan
Yönetici ve Yardımcı Hizmetler • fievki ÖZTÜRK
Personeli
I10I
Birinci Elden Kaynakları Sınıfta
Etkin Kullanmanın Yolları • Yasin DO⁄AN
I13I
Changchung’daki E¤itim
Semineri ve Pekin ‹zlenimleri • Abdulkadir YILMAZ
I23I
8
10
13
2
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
fiUBAT 2008
23
I33I ‹lknur KONUKALDI
I35I Filiz DUMAN
e¤itim
•
• Unuttum
Fazıl Hüsnü Da¤larca’nın fiiirleri
ve “Çocuk ve Allah” Eserinin
Edebiyatımızdaki Önemi
I44I fiaban ÖZÜDO⁄RU
•
Sana Yazdı¤ım
Bir Mektup Olsam
35
I47I Mete GÜREL
I52I GÜNDEM
şubat 2008
•
Korkut Ata
53
3
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
MUSTAFA KUVVETL‹
*
Ö⁄RENC‹ME NAS‹HAT
Delikanl› dinle beni dikkatle
Güvenme makam›na mevkine
Her iflini gör mutlaka adaletle
Dertlilere deva olan adam ol
Doktorsan derman ol yaralara
Hakimsen hakim ol yasalara
Memursan ifli erteleme yar›nlara
Merhemi tez süren adam ol
________________
* Baflmüfettifl, MEB Teftifl Kurulu Baflkanlı¤ı / ANKARA
4
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Vatan›n, milletin, bayra¤›n için
Gece gündüz azimle çal›fl didin
Halka hizmet sefad›r insan için
Milletine hizmet eden adam ol
Ö¤retmen olursan benim gibi sen de
Aç yüre¤ini ummanlar gibi derslerde
Her bir tohumu o çiçek bahçesinde
Tek tek elleriyle sulayan adam ol
şubat 2008
5
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
O B‹R Ö⁄RETMEND‹
TUDE B‹BER*
Kap›y› çarpt› ve içinde kabaran öfke k›r›nt›lar›yla d›flar› att› kendini. Fazla ileri gitmiflti, biliyordu. Bu utanç verici duygu yanaklar›n› k›zart›p
bafl›n›n h›zla dönmesine sebep oluyordu. Nabz›n›n ilk defa bu kadar h›zl› att›¤›n› hissediyordu
genç k›z. Çünkü onu çok seviyordu...
***
Bunalt›c›, bayg›nl›k verici bir safhada bir s›k›nt› kaplam›flt› içini. Parlayan yüzündeki keskin
çizgiler, yaflam› boyunca sakin bir hayata olan özlemini ortaya koyuyordu. S›n›f›n içersinde bir afla¤› bir yukar› dolan›rken tafl duvarlar ard›ndan gelen bo¤ucu bir gürültü dolufluyordu kulaklar›na.
Kâh dalg›n bak›fllarla pencerenin önünde durup
y›llar›n nas›l ak›p gitti¤ini düflünüyor, kâh duvarlardaki özgün motifleri inceliyordu. Evini düflünüyordu asl›nda...
‹lk günkü gibi heyecanla at›yordu kalbi ama
mutlulu¤un getirdi¤i tatl› bir heyecandan de¤ildi
bu. ‹çini ürküyle dolduran kavgalardand›. Ans›z›n
patlak veren, onurunu, yaflam›n› zedeleyen, onu
batakl›¤›n dibine sürükleyen kavgalar... Birici¤i,
tek k›z›yla... Biraz ba¤›rsa ona, bir fleylerin sapland›¤›n› hissederdi gö¤süne. ‹çin için yanard› yüre¤i. Hayat buydu iflte. Y›llar bunu ö¤retmiflti ona.
Farkında olmadan bir fleyler m›r›ldand›¤›n› fark
etti. Ard›ndan el kol hareketleriyle derinlemesine
ifllemeye bafllad› konuyu. fiöyle bir anlatabilse birilerine gö¤sünü yak›p kavuran atefli, do¤ru yolu
gösterebilse... Günefl sanarak sahte par›lt›ları, ›fl›lt›larla dolu bir yaflama yönelen meleklere oradaki
karanl›¤› anlatabilse... Belki kurtarabilirdi onlar›.
Anlatsa m›yd› acaba? Dertleriyle s›kmaya hakk›
var m›yd› ö¤rencilerini?
Ans›z›n konuflmay› kesti ö¤retmen. Merakl›
bak›fllar, az öncekinden farkl› bir ürküntünün
oluflmas›na sebep oluyordu içinde. Fakat kararl›yd›. Yüzündeki sert ifadede kesiflen flüpheli gözlerden birinin: “‹yi misiniz hocam?..” diye sordu¤unu
duyar gibi oldu. Ard›ndan konuflmaya bafllad›.
“Dün akflam... K›z›m gitti, kap›y› çarpt›, uzaklara
bir daha dönmeyece¤ini söyledi...” Yafllarla dol-
* Söke Hilmi F›rat Anadolu Lisesi Ö¤rencisi / AYDIN
6
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
mufltu flimdi o ulvi insan›n zümrüt gözleri. Zihni
çok gerilerde hâlâ o geceyi yafl›yordu. Neredeydi
birici¤i? Suçlu muydu onu sak›nd›¤› için soka¤›n
tehlikelerinden? Tek arzusu; iyi bir yaflama sahip
olmas›yd› k›z›n›n, suçlu muydu bunun için? Bir
hançer gibi yüre¤ine saplanan sözlerini duymay›
hak etmifl miydi?
“Bir hiçsin benim için... Sana asla de¤er vermedim. Hiç düflünmedin mi niçin sözünü geçiremedi¤ini...” A¤lay›fllar... H›çk›r›klar... Çaresiz seslenifller... Akl›n›n uçup gidifli uzaklara... K›z› gibi...
“Sak›nd›m onu, inkâr etmiyorum. Ifl›lt›l›
sand›¤› dünyadaki karanl›¤› görsün istedim.
Özendi¤i batakl›¤›n dibindeki mantardan farks›z
oldu¤unu anlatmak istedim. Baflaramad›m... Dinletemedim...” Sessiz bir u¤ultu yükseliyordu s›n›ftan. Bu iyi insana yard›m edememek, onun ç›rp›n›fllar›na son verememek derinden yaral›yordu
hepsini.
“Bunu anlat›fl sebebim yaln›zca anlayabilmeniz bizleri. Özgürlü¤ünüzü k›s›tlamak de¤il ailelerinizin amac›, sadece biraz farkl› bir aç›dan
bakman›z› istiyoruz o ›fl›lt›ya. ‹flte o zaman görebileceksiniz, biliyoruz; o ›fl›lt›n›n içinde çok gerilerde gizlenen karanl›¤›... Kopkoyu, korkunç bir
karanl›k... Sen fark›nda olmadan içine çeken seni.
Her yan›n›z› saran çamurlar, i¤renç kokusunu duyunca anlayabilirsiniz ancak. Ama o zaman, her
fley için çok geç demek için bile çok geç olabilir...
Uzak durman›z için anlatt›m bunlar›, o sahte, gelip geçici zevklerden...”
Derin bir iç geçirdi ö¤retmen ve aya¤a kalk›p pencereye do¤ru yürümeye haz›rlan›rken çalan zil onu tekrar gerçek dünyaya döndürdü. Zil
çalm›flt›. Ö¤renciler hayata do¤ru kanatlan›yorlard› flimdi. “Umar›m yanl›fl yolda olanlar, gerçek ayd›nl›¤›n gitti¤iniz yolun tam z›tt›nda oldu¤unu anlarlar...” diye düflündü ve s›n›ftan d›flar› ad›m at›p
ac›lar›na yelken açt›, elde var umut diyerek...
Çünkü o bir ö¤retmendi...
şubat 2008
7
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Ö⁄RETMEN‹M SEN‹ ÇOK ÖZLED‹M
FUAT OVAT*
“A¤aç bütün
Ifl›k bütün
Meyve bütün
Benim dünyam paramparça”
Lise y›llar›nda çok sevdi¤im ç›t› p›t›, genç
ö¤retmenim okudu¤unda bu fliirden çok, o sar›fl›n
ö¤retmenimi sevmifltim.
Üniversitede ö¤rencilik günlerimde Akdenizli bir k›z› sevdi¤imi hat›rl›yorum. Ayn› günlerde o fliiri de ezberlemifltim.
“Büyük bir ayna k›r›lm›fl
K›r›l›p yere dökülmüfl
Kâinat içine düflmüfl
Düflmüfl amma paramparça.”
Zaman içinde bu al›ml› k›z›n yerini baflka
arkadafllar, dostlar, sevgililer ald›. Her nedense,
“paramparça” deyimi giderek daha bir anlam kazand› benim için.
Eskiyen aylara ne oldu¤unu soran merakl›ya, onlar›n k›rp›l›p y›ld›z yap›ld›¤›n› söyleyen
Nasrettin Hoca’n›n anlatt›klar›n› kimi zaman çok
anlaml› buldum, kimi zaman s›radan.
Gün geldi insanlar›n neler yaflad›¤›n› gördükçe yüre¤im parçaland›. Mutsuzluklar› azaltmaya, mutluluklar› ço¤altmaya çal›flt›m. fiiir, öykü,
flark›, türkü giderek daha çok girdi dünyama.
Ne zaman üzülsem, k›r›lsam ya da sevinsem, mutlu olsam, bir fliir, bir türkü döküldü dudaklar›mdan.
Dostluklar› ço¤altman›n, paylaflman›n
anahtar› oldu ço¤u zaman bir öykü, bir türkü. Bir
* MEB Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanlı¤ı
8
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
fliir en olmad›k zamanlarda, yaral› güvercinin kanat ç›rpmas›na gerekli ivmeyi sa¤lad›. Çok fley de¤iflti zaman içinde. Ama sen hiç de¤iflmedin ö¤retmenim. K›p›r k›p›r, yerinde duramayan, ›fl›lt›l›
gözlerinde bile nice hüzünleri gizleyen sen, bana
hâlâ fliir okuyorsun.
“Yaprak yaprak yap›flt›rd›m
Diyar diyar dolaflt›rd›m
şubat 2008
e¤itim
Bir alevdir tutuflturdum
Yand›m amma paramparça.”
(Bedri Rahmi Eyübo¤lu)
Bilge Yunus gibi, yanm›fll›¤›m›z, kül olmufllu¤umuz yok belki ö¤retmenim. Belki de var.
E¤er sen bana bunca hüzünlü gözlerle bakmasayd›n, as›l yanman›n ne oldu¤unu sana sorabilirdim.
Ö¤retmenim seni çok özledim...
9
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
NORMAL Ö⁄RET‹M-‹K‹L‹ Ö⁄RET‹M
UYGULAMASINDA GÖREV YAPAN YÖNET‹C‹
VE YARDIMCI H‹ZMETLER PERSONEL‹
fiEVK‹ ÖZTÜRK*
Ülkemizde ilkö¤retim ve ortaö¤retim kurumlar›nda normal ö¤retim-ikili ö¤retim uygulamas› yap›lmaktad›r. E¤itim alan›nda kuflkusuz en
ideal olan› normal e¤itim uygulamas›d›r. E¤itimö¤retim saatleri güne dengeli olarak da¤›lm›flt›r.
Sabah 09:00’da bafllayan e¤itim faaliyeti on befl yirmi dakikal›k teneffüs aral›klar›yla 12:20’ye kadar sürmektedir. Yaklafl›k bir saatlik bir dinlenme
ve beslenme saatinin ard›ndan 13:15’te bafllayan
ö¤leden sonraki e¤itim-ö¤retim faaliyeti 15:20’de
sona ermektedir. Bu süre ö¤rencilerin sa¤l›kl› ve
dengeli bir e¤itim ö¤retim ortam›nda bulunmalar›n› sa¤lamaktad›r. Normal e¤itim uygulamas› ortam› ö¤renciler için yeterli uyku, dengeli beslenme, dinlenme, oyun zaman›; ö¤retmenler için verimli e¤itim ortam›, zaman› dengeli kullanma; e¤itim yöneticileri için daha az stres, daha az yorulma, dinlenme, dengeli beslenme; veliler için daha
az kayg› demektir. Bu avantajlar e¤itim kurumunda di¤er çal›flanlar için de geçerlidir.
‹kili ö¤retim uygulamas›nda önemli kay›p-
lar yaflanmaktad›r. Sabah 08:00’de bafllayan e¤itim
ö¤retim faaliyeti onar dakikal›k teneffüslerle
12:55’te sona ermekte, 13:10’da bafllayan ikinci
devre 18:05’te sona ermektedir. Ö¤retmenler ve
ö¤renciler için bir günün yar›s› bofl gibi görünse
de verimlilik aç›s›ndan durum böyle de¤ildir. 6-14
yafl grubundaki ö¤rencilerin 08:00’de bafllayan
e¤itim-ö¤retim faaliyeti için ö¤rencilerin evlerinin
okula olan uzakl›¤› dikkate al›nd›¤›nda en geç
07:00’de kalkmalar› gerekmektedir. Bu durum ö¤retmenler, e¤itim yöneticileri ve di¤er çal›flanlar
için de geçerlidir. Özellikle ö¤renciler, ö¤retmenler ve veliler aç›s›ndan birinci derslerin verimlili¤i
oldukça düflüktür. Birinci derste ortaya ç›kan verimsizlik di¤er ders saatlerine de olumsuz bir flekilde yans›maktad›r. 13:05’te bafllayan ö¤lenci
grup için de son saatlerde ayn› durum yaflanmaktad›r. Günün yorgun saatlerinde ö¤renciler ve ö¤retmenler de yorulmaktad›r. Sabah birinci saat
için geçerli olan verimsizlik, ö¤lenci grubun son
saatiyle benzerlikler göstermektedir. ‹kili ö¤retim
yapan bir ilkö¤retim okulunun tafl›mal› e¤itim
* Muradiye Atatürk ‹lkö¤retim Okulu Müdürü / MAN‹SA
10
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
maktad›rlar. Bu yo¤un ve yorucu tempo yöneticilerin verimliliklerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu duruma zaman zaman
ortaya ç›kan ö¤retmen eksiklikleri eklendi¤inde daha zor
çal›flma koflullar› ortaya ç›kmaktad›r.
merkezi olmas› durumunda durum daha da zorlaflmaktad›r.
Ö¤renciler, ö¤retmenler ve velilerin zorluklar› kendi devreleriyle son bulmaktad›r. Ancak
durum e¤itim yöneticileri ve yard›mc› hizmetler
personeli aç›s›ndan hiç de iç aç›c› de¤ildir. Çünkü
e¤itim yöneticileri ve yard›mc› hizmetler personeli ö¤renciler okula gelmeden önce okulda bulunmak zorundad›rlar. E¤itim yöneticileri 07:30’da
e¤itim kurumunda bulunarak 08:00’de bafllayan
e¤itim-ö¤retim faaliyetini bafllatmakta, 12:55’e kadar aral›ks›z e¤itim-ö¤retim faaliyetinin aksamadan sürmesini sa¤lamaktad›rlar. Bu s›rada okul
yönetimine iletilen istekler ve ortaya ç›kan sorunlar tam olarak çözülemeden ö¤lenci grup için e¤itim-ö¤retim faaliyeti bafllamaktad›r. Yöneticiler
hiç ara vermeden aral›ks›z 18:05’e kadar çal›flmalar›na devam etmektedirler. Sabahç› grubun sorunlar› tam olarak çözülemeden ve istekleri karfl›lanamadan ö¤lenci grubun istek ve sorunlar› ortaya ç›kmakta ve yaklafl›k on bir saat süren çal›flma
temposunun ard›ndan istirahat için okuldan ayr›l-
şubat 2008
‹kili ö¤retim
yapan e¤itim kurumlar›nda görev
yapan yard›mc› hizmetler personeli saat
18.05’ten sonra e¤itim kurumunu bir
sonraki gün için temizlik çal›flmalar›na bafllamakta ve en az bir saat süren faaliyetlerini tamamlamaktad›rlar. Onlar için de aral›ks›z yaklafl›k on iki
saat süren bir çal›flma süresi ortaya ç›kmaktad›r.
Bu durum yüz seksen ifl gününü kapsayan ders y›l› süresince devam etmektedir.
Yüz seksen ifl günü esas al›narak normal
e¤itim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda görev yapan yönetici ve yard›mc› hizmetler personelinin çal›flma süreleri ile ikili ö¤retim uygulamas›
yapan e¤itim kurumlar›nda görevli yönetici ve
yard›mc› hizmetler personelinin çal›flma süreleri
aras›nda çok önemli farklar ortaya ç›kmaktad›r.
Normal e¤itim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda mesai saati 08:00’de bafllamas›na ra¤men
e¤itim-ö¤retim faaliyeti 09:00’da bafllamakta,
12:20’de de sona ermekte, bir saatlik dinlenme ve
beslenmeden sonra 13:20’de bafllayan süreç
15:20’de sona ermektedir. Saat 17:00’ye kadar süren pasif dönemden sonra mesai tamamlanmaktad›r. Buna göre e¤itim yöneticileri aktif olarak befl
saat aktif, üç saat pasif görev olmak üzere sekiz
11
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
saatlik zaman diliminde çal›flmaktad›rlar. Bu süreler okulun temizlik çal›flmalar›n›n tamamlanmas›na yetti¤inden yard›mc› hizmetler personeli de zamandan olumsuz etkilenmemektedirler. Oysa ikili ö¤retim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda
zaman dilimi çok farkl›d›r. E¤itim yöneticileri ile
yard›mc› hizmetler personeli faaliyete 07:30 sular›nda bafllamakta, aral›ks›z 18:05’e kadar görevlerine devam etmektedirler. ‹kili ö¤retim yapan e¤itim kurumlar›ndaki yöneticiler bilfiil 10.5 saat,
yard›mc› hizmetler personeli ise en az 11.5 saat
görevlerinin bafl›nda kalmaktad›rlar. Hizmet binas› soba ile ›s›t›lmakta olan e¤itim kurumlar›nda bu
süre on iki saate kadar ç›kmaktad›r. Bir ders y›l›nda toplamda normal e¤itim uygulamas› yapan e¤itim kurumlar›nda yönetici ve yard›mc› hizmetler
personeli bin dört yüz kırk (180X8=1440) saat görev yaparken, ikili ö¤retim uygulamas›nda görev
yapan e¤itim kurumu yöneticileri bin sekiz yüz
doksan (180X10.5=1890) saat, yard›mc› hizmetler
personeli ise iki bin yüz altmıfl (180X12=2160)
saat görev yapmaktad›r.
Bu çal›flma saatleri ayn› e¤itim bölgesinde,
ayn› belde de bulunan iki e¤itim kurumunda
önemli farklar ortaya ç›karmaktad›r. Ö¤renci say›lar› altı yüz birin alt›nda bulunan her iki e¤itim kurumundan bir müdür, bir müdür yard›mc›s› görev
yapmaktad›r. Her iki e¤itim kurumunun yöneticilerinden müdür haftada yirmi saat ek ders ücreti
al›rken müdür yard›mc›lar› onsekizer saat ücret almaktad›r. Her iki e¤itim kurumunda da yöneticiler altıflar saat derse girmektedir. Oysa her iki kurum yöneticilerinin çal›flma saatleri aras›nda y›lda
dört yüz elli saat çal›flma süresi fark› bulunmaktad›r. ‹kili ö¤retim uygulamas› yapan e¤itim kurumunun yöneticileri normal e¤itim uygulamas› ya-
12
pan kurumunun yöneticilerinden elli altı gün daha fazla çal›flmaktad›rlar. ‹fl ve ifllemlerin ayn› oldu¤u iki e¤itim kurumundan ikili ö¤retim uygulamas› yapan e¤itim kurumu yöneticileri daha çok
y›pranmaktad›r. ‹ki e¤itim kurumu yard›mc› hizmetler personelinin çal›flma süreleri aras›nda da
yedi yüz yirmi saat fark bulunmaktad›r. Bu süre
doksan güne tekabül etmektedir. Ancak her iki
grup çal›flanlar› aras›nda da herhangi bir ücret fark› bulunmamaktad›r.
Sonuç olarak:
1) Millî E¤itim Bakanl›¤› Norm Kadro Yönetmeli¤i’ne göre ikili ö¤retim yapan e¤itim kurumlar›na ilave bir norm kadro verilmelidir.
2) Millî E¤itim Bakanl›¤› Yönetici ve Ö¤retmenlerin Ders ve Ek ders Ücretleri Esaslar› yeniden de¤erlendirilerek ikili e¤itim uygulamas› yapan e¤itim kurumu yöneticilerinin ek ders ücretleri yeniden gözden geçirilmelidir.
3) E¤itim kurumlar›n›n fiziki kapasiteleri
gözden geçirilerek mevcut flartlara göre otuz befl
kırk say›s› esas al›narak ikili ö¤retim yapan e¤itim
kurumlar›n›n yükü hafifletilmelidir.
4) Otuz befl ya da kırk olarak belirlenecek
e¤itim kurumlar›n›n fiziki kapasitesinin üstüne ç›k›lmamal›, okul merkez al›narak yak›ndan uza¤a
gidilerek belirlenen fiziki kapasitenin d›fl›nda kalan ö¤renciler bir baflka e¤itim kurumuna yönlendirilmelidir.
5) Yirmi bir saat esas›na göre belirlenen
branfl ö¤retmenleri norm kadrosu gözden geçirilmeli, baz› e¤itim kurumlar›nda ö¤retmensizlik nedeniyle bofl geçen ders olmamas› için her ö¤retmene iste¤e b›rak›lmaks›z›n verilebilecek ders
saati sayısı gözden geçirilmelidir.
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
B‹R‹NC‹ ELDEN KAYNAKLARI SINIFTA
ETK‹N KULLANMANIN YOLLARI
YAS‹N DO⁄AN*
1) Birinci Elden Kaynak Kullan›m›n›n Ge rekçeleri
Türkiye’de e¤itimde de¤iflen paradigmalar
sosyal bilgiler ve tarih dersleri için de etkili de¤iflimlere yön vermeye bafllam›flt›r. Bu durum tarih
ö¤retimini de etkiledi¤i gibi tarih ö¤retiminin
amaçlar›na da yans›m›flt›r. Esas›nda tarihi yazan,
oluflturan bir insand›r ve bu insan›n içinde bulundu¤u kültürden, deneyimden, alg›dan, motivasyondan, korkudan, vazifeden etkilenerek bu psikolojik flartlarda tarihi yazd›¤› unutulmamal›d›r.
E¤er geçmiflin kal›nt›lar› ve izleri bir insan›n zihninde yap›lanarak tarih olmuflsa ki böyle olmak
durumundad›r, mutlaka okuyucu yukar›da ifade
edilen psikolojik hâlleri göz önünde bulundurmal›d›r. Gündelik hayatta da insanlar›n ilgisini çeken
veya istemeyerek de olsa insanlar› etkileyen o ka-
dar çok bilgi ve bir o kadar da bilgi kayna¤› var ki
bunlar›n geçerlili¤i, güvenirlili¤i sa¤l›kl› düflünmek için mutlaka sorgulanmas›n› gerektirir.
Yukarıda da belirtildi¤i gibi sosyal bilgiler
ve tarih derslerinin de¤iflen paradigmalar›n özelliklerini yans›tmas› gerekmektedir. Sosyal bilgiler
(2004) ve tarih dersleri (2007) programlar› yap›land›rmac› yaklafl›m›n özelliklerine uygun biçimde oluflturularak bu gereklilik sa¤lanm›flt›r. Bu
programlar›n esas ald›¤› yap›land›rmac› yaklafl›m
bilginin esas kayna¤›na önem vermektedir. Bu
bilginin kan›tlanabilir olmas› çok önemli bir etkendir. Birinci elden kaynaklar kullanarak, tarih
ve sosyal bilgiler derslerinde elde edilen bilgilerin
ve kaynaklar›n›n güvenilirli¤ini sorgulayarak kan›ta dönüfltürülmesi yeni programlar›n amaçlar›nda pek çok kez vurgulanm›flt›r. Bu amaçlar, bi-
* Dr., Gazi Üniversitesi Gazi E¤itim Fakültesi / ANKARA
şubat 2008
13
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
rinci elden kaynaklar›n s›n›fta kullan›lmas›nın gereklili¤inin bir gerekçesidir. Çünkü okullarda,
programlar›n ön görmedi¤i veya benimsemedi¤i
bir ö¤retim unsurunu gerçeklefltirmek öncelikli
bir gerekçe de¤ildir.
Bu genel gerekçenin yan›nda özel gerekçeler ise flöyle aç›klanabilir:
c) ‹ki ya da daha fazla kaynaktan al›nan bil gileri sentezlemek: Bu beceri, incelenen dönem
hakk›nda bilgi gerektirir. Kan›tlar›n incelenmesi,
ö¤rencilerin incelenen dönemde bir günü anlatan
de¤erlendirme yaz›lar›nda etkilidir.
Ö¤renciler birinci elden kaynaklar› tarihî
kaynaklar olarak kullanmal›d›rlar. Ö¤renci kayna¤›n içeri¤ini analiz etmelidir ve onun önem derecesini saptamal›d›r. Bu durum süreç içinde kifliyi
tarihçi kimli¤ine büründürecektir. Bu gerekçe üç
sosyal bilgiler e¤itimi yaklafl›m›ndan biri olan sosyal bilim olarak sosyal bilgilerin ö¤retimine uygundur. Bu yaklafl›m›n özünde sosyal bilgiler etkili vatandafll›¤a en iyi haz›rlayan sosyal bilim disiplinlerinden bilgi, beceri ve de¤erleri elde etme
varsay›m›na dayan›r (Dönmez,2003, 35).
d) Kaynaklar›n Elefltirel De¤erlendirmesi:
Kaynaklar› sorgulama ifllemi ö¤rencilere;
Ö¤renciler birinci elden kaynaklarla ilgili
olarak sosyal bilgiler ve tarih e¤itiminden iki
önemli gerçekle karfl› karfl›yad›rlar. ‹lk olarak tarih olaylar›n›n kayd› kat›l›mc›lar›n kiflisel, sosyal,
politik ve ekonomik görüfllerini yans›t›r.
mak,
‹kincisi yaflad›klar› sosyal çevrenin ve kendi
kiflisel durumlar›n›n etkisiyle yarat›lan ön yarg›lar› (tarafl›l›¤›) bu kaynaklara tafl›yabilirler. Ö¤renciler bu kaynaklar› kulland›klar› zaman, tarih yorumlarla de¤erlendirilir ve kesin olmayan yorumlamalar, nesnel olmayan bak›fl aç›lar› ortaya ç›kabilir.
a) Kayna¤› yazan kiflilerin bak›fl aç›s› ve
duygular›n›n de¤erlendirilmesi: Günlükler ve kiflisel mektuplar gibi belge çeflitleri, geçmiflte yaflam›fl kiflilerin karakterlerini, motivasyonlar›n› ve
güdülerini de¤erlendirmek için mükemmeldir.
b) ‹ki ya da daha fazla yaz›l› kayna¤›n kar fl›laflt›r›lmas›: Bu, üstteki etkinliklerden daha karmafl›k bir beceridir. Üst s›n›flara uygulanmal›d›r.
14
Örne¤in ayn› olay›n iki farkl› yorumu, farkl› bak›fl
aç›lar› ile yaz›lm›fl olabilir.
- Kaynaklar› karfl›laflt›rma,
- Bilgi üretme,
- Sonuç ç›karma becerileri kazand›rmal›d›r.
e) Kaynaklar›n Analizi :
- Kayna¤›n özel kelime/ kal›p özelliklerine
dikkat çekmek,
- Bir kayna¤› sorgulamak için model sa¤la- Modeli, ö¤rencinin kaynaklar› kendinin
sorgulamas›n› teflvik etmek için kullanmak,
- Not ç›karmak için bir düzen sa¤lamak,
örne¤in bir tablo veya ak›fl diyagram› yapmak
(MEB;2004).
Amerikan Kongre Kütüphanesi taraf›ndan
birinci elden kaynaklarla tarihsel yaflam›n s›n›fa
tafl›nd›¤› belirtildikten sonra bunlar›n gerekçeleri
ise flöyle s›ralanm›flt›r:
1. Elefltirel düflünme becerileri harekete geçirilir.
2. Bütün tarihin yerel oldu¤unu anlarlar.
3. ‹nsan davran›fllar› hakk›nda empati (tarihî empati) yetene¤i kazan›rlar.
4. Olaylar› analiz etmede farkl› görüfller
üzerinde düflünürler.
5. Tarihin süreklilik arz etti¤ini anlarlar.
(http://memory.loc.gov/learn/educators/hando-
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
uts/prsrc.pdf) Schreiber 1984 akt:Vanfossen
and Shiveley, 2000):
2. Birinci Elden Kaynaklar› Kullanman›n
Avantajlar›
Birinci elden kaynaklar, ö¤rencileri gerçek ve bireysel olduklar› için büyüler. Onlar›n
yard›m›yla tarih insana daha yak›n hâle gelir.
Orijinal kaynaklar›n kullan›m›, ö¤rencilerin yaz›l› tarihe elleriyle dokunmalar›n› sa¤lar. Onlar
geçmiflte var olan fleylere dokunarak onlar›n
de¤erlerine ve hislerine de dokunmufl olurlar.
Bu insana dair ifadeler tarihe renk ve heyecan
katarak ö¤rencileri do¤rudan tarihî karakterleri kendilerine ba¤layarak kuru bir bilgilendirmeden çok, gerçek ve canl› bir nitelik kazand›r›r.
Tarihî kaynaklar›n yorumlanmas›, güncel
kaynaklar›n analizi ve de¤erlendirilmesine katk›
sa¤lar. (Gazete raporlar›, televizyon ve radyo
programlar› ve reklamlar) (Stradling,2003:223)
1919 Yılına Ait Nüfus Cüzdanı
Bu biçim tarihsel sunum formu ö¤rencilere bir tarihçi yetisi sa¤lamal›d›r. Yani gerekli sorular› ortaya koymak, kritik analizlerde bilgiyi
kontrol alt›nda tutmak, farkl› materyalleri sentezlemek, sonuçlar› okunabilir biçimleri aç›klamak
ve inand›r›c› yollar bulmak gibi nitelikleri kazanmal›d›r. Bu yetilerin gelifliminde s›n›ftaki zaman›n
büyük bir k›sm› bu ifle ayr›lmal›d›r. Çaba sürekli
olmal›, bireysel çal›flmaya olanak sa¤lamal›d›rlar(Barton,756). Birincil kaynaklar›n derslerde
kullan›lmas› Andretti’ye göre, ö¤renciler aç›s›ndan temel olarak flu faydalar› sa¤lamaktad›r
Soyut tarihsel kavramlar›n ö¤renilmesine
yard›mc› olur.
Özellikle yaz›l› birinci elden kaynaklar›n
kullan›lmas›n›n bir di¤er avantaj› da ister kütüphaneden olsun ister internet üzerinden olsun fotokopi edilmesi ve ço¤alt›lmas› di¤er kaynaklara
şubat 2008
göre daha kolay ayn› zamanda düflük maliyettedir.(Andretti, 1993, 69)
3. Birinci Elden Kaynaklar› Kullanman›n
Dezavantajlar›
Birinci elden kaynaklar›n s›n›f içi kullan›m›
ile ilgili pek çok yazar çok farkl› olmasa da afla¤›daki olumsuzluklardan bahsetmifllerdir. Bunlar:
1- Yöntem zaman al›c›d›r.
2- Ö¤rencilerin tek bafl›na sa¤lamayacaklar›
tarihî geliflmeyi anlamaya yarayacak kaynaklar›
toplamak zorunda olmalar›.
3- Dokümanlar›n çok fazla say›da olmas›.
4- Kullan›lan orijinal materyallerin miktar›n›n s›n›rland›r›lm›fl olmas›.
5- Kaynaklarda tek yanl› ve karfl›t fikirlerin
15
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
varl›¤› yok say›larak olaylara bak›lm›fl olabilir.
Andretti ise özellikle yaz›l› kan›tlar›n zorluklar›n› flu flekilde s›rlam›flt›r:
Ö¤rencilerin okuma ve anlama seviyelerinin yeterli düzeyde olmalar› gerekir.
El yaz›s› biçimleri flu anki kulland›¤›m›z
yaz› biçimlerinden farkl› olabilir. Kelimeler farkl› olabilir.
Nesneler yaz›l› kaynaklara göre daha ilgi
çekicidir. Ö¤renciler kendini al›koyamazlar.
Oysa yazl› kaynaklar s›kça bu ilgi çekicili¤i hissettirmezler.(1993,65)
4. Birinci Elden Kaynaklara Eriflim
Ö¤rencilere birinci elden kaynaklara
ulaflmalar› için kendi kulland›klar› do¤um belgesi (nüfus cüzdan›), eski y›llara ait karneler, ailelerinin biriktirdi¤i ve saklad›¤› bas›l› veya di¤er kaynaklar (örne¤in anne ve babalar›n›n dü¤ün davetiyeleri), sosyal güvenlik kart›, kartpostallar, babas›n›n askerdeyken akrabalar›na
gönderdi¤i mektuplar vb. dokümanlar› sunarak
ifle bafllan›labilir.
Bu kaynaklar bize kiflinin yaflad›¤› dönem,
toplum ve kiflisel özellikleriyle ilgili neler anlat›r?
Bu kaynaklar tarihçiler taraf›ndan nas›l kullan›labilirler?
Yirminci yüzy›lda ö¤renci yaflam›ndaki genellemeleri yapmak için okul, ifl, sa¤l›k ve aile kay›tlar›n›n nas›l kullan›labilece¤ine dikkat etmeliyiz. Bu tür kay›tlardan baflka daha birçok ulafl›labilir kaynak bulunmaktad›r.
Semtimizdeki ya da toplumumuzdaki belgeye nas›l ulaflabiliriz? Kaynaklar›n›z resmî ve bireysel olabilir. Nüfus say›m› belgeleri , günlükler,
bir yerde uzun süreli yaflayan insanlarla yap›lan
görüflmeler, birçok kasabada var olan müze, yerel
tarihle ilgili dernekler, toplumsal amaçl› hizmet
16
Mustafa Kemal’in Samsun’a Görevlendirilifl Belgesi
veren topluluklar, okul arflivleri yerel topluluk
hakk›nda en genifl bilgiye ulaflabilece¤iniz yerler
olabilir. Buralar bafllang›ç noktas› olarak belgelere ulaflmam›za yard›m ederler. Ayr›ca arflivler ve
il kay›tlar›yla birlikte yukar›daki yerler birinci
elden kaynaklar›n deposu durumundad›r. Birçok
flirket lise ö¤rencilerine kat›labilecekleri birçok
öneriyi ve projeyi bu konuyla ilgili sunmaktad›r.
Yerel kaynaklar ve ö¤retmenin katk›lar› yeterlidir.
Türkiye ile ilgili yaz›l› kan›tlara ö¤retmen ve
ö¤rencilerin ulafl›labilece¤i yerler Avrupa ve Amerika Birleflik Devletleri’ne göre daha s›n›rl› ve dar
kapsaml› olmas›na ra¤men, bulunup kullan›ma
sunulmas› aç›s›ndan yüksek bir potansiyele sahiptir. Çünkü bugün Amerika Birleflik Devletleri’nin
1750’lerde bafllayan tarihiyle ve bu tarihin kay›tlar›n›n toplan›p günümüzde hizmete sunulmas›na
bak›nca ters bir orant›yla karfl› karfl›ya kal›r›z.
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
Tarih programlar›na paralel, birinci elden
kaynak çok de¤iflik yerlerde bulunabilir. Öncelikle, birinci elden kayna¤›n kendisi ya da bir parças› ders kitab›nda yer al›yor olabilir. ‹kinci duruma
göre, tarih ders kitaplar›na paralel, ama daha aç›klay›c› ve alternatif bir metin olarak ö¤retmen taraf›ndan s›n›f ortam›na getirilebilir. Birinci elden
kayna¤›n üçüncü kullan›m flekli ise, internete ya
da bilgisayara dayal› tarih derslerini gerektirmektedir.
Sosyal bilgiler ve tarih ö¤retmenleri, Türk
tarihine iliflkin birinci elden kayna¤›, akademik ve
popüler tarih dergilerinde, Osmanl› arflivine dayal› pek çok yay›nlarda bulabilirler. Örne¤in “Mühimme Defterleri” Osmanl› Devletinde bakanlar
kurulu kararlar›na benzetilebilir. “fieriye Sicil Defterleri” ise adalet sistemi hakk›nda ve mahkemelerin iflleyiflini yans›tan birinci elden kaynaklard›r.
Ayr›ca, Belleten, Tarih Vesikalar› Dergisi, Hayat
Tarih Mecmuas›, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi gibi eski ve yeni süreli yay›nlar da olabilir. Bu kaynaklar, Hac› Mehmet Efendi’nin Terekesi, telgraf›n mucidi Samuel Morse’un Sultan Abdülmecit’e
mektubu, önceki y›llarda yap›lm›fl nüfus say›m› istatistikleri, seyyahlar›n yazd›klar› seyahatnameler
ve hat›ratlar (Özellikle Tercüman Gazetesinin
geçmifl y›llarda 1001 temel eser serisinden Anadolu’ya ait çok say›da Bat›l› seyyah›n tan›k olduklar›
olaylar› anlatt›klar› seyahatname türünden eser
bas›lm›flt›r. Özellikle Türk tarihine, kültürüne,
gündelik yaflam›na ait Bat›l› bak›fl aç›s›n› yans›tan
kaynaklar oldu¤u için sosyal bilgiler ve tarih dersleri için s›n›fta kullan›lmas› gerekir). Tanzimat
Ferman›, Atatürk’e 9. Ordu Müfettiflli¤i’nin verildi¤ini gösteren belge, Amasya, Erzurum ve Sivas
Kongreleri Kararlar›, bir asker mektubu, Tekalif-i
Milliye Kanunu, Atatürk’ün Kurtulufl Savafl› Günlü¤ü olabilir (Ata,2002, 83) .
Bilgiye, yetene¤e ve ilgiye dayal› tarih araflt›rma ve çal›flmalar›nın geliflim süreci, ö¤renci ve
şubat 2008
e¤itim
ö¤retmenin bu sürece kat›l›m› gerçekten ola¤anüstü ve uzun verimli olabilir.
5. Birinci Elden Yaz›l› Kaynaklar›/ Kan›tlar›
Seçme ve Kullanabilme Aflamalar›
5. 1. Yaz›l› Tarihsel Kayna¤›n Seçim Aflama lar›
Tarihsel kayna¤›n ya da kaynaklar›n kullan›m›nda ö¤retmen, tarihî bilginin çerçevesini belirlemede ya da onu ders kitaplar›ndaki formlar
hâlinde sunmada çok önemli bir role sahiptir. Metinsel bir altyap› kaynak malzemesini anlaml› k›lmak için gereklidir. Tarihsel çerçevenin gelifltirilmesi, tarihsel koflullar› anlamada, ö¤rencilerin kan›t hakk›nda soracaklar› özel sorular›n cevaplanmas›nda gerekli olan bilgi miktar›na ba¤l›d›r. Ö¤renciler için yap›lacak bu tür bir rehberlik tarihsel
çal›flma için gerekli olan zihinsel faaliyetin tümünü kapsayan bir dizi al›flt›rma ve soru içerir.
Nichol (1991), bütün ortaokul ö¤rencilerine hitap eden eriflilebilir yaz›l› kaynaklar için dört
farkl› aflama belirlemifltir. Her bir aflama ö¤rencinin dil kabiliyetine ve tarihsel anlay›fl kapasitesine
ba¤l›d›r. Gerçekte bir çok yaz›l› eser ve el yazmas› kaynaklar kendi formlar› içersinde, pek çok ö¤renciye anlafl›lmaz görünür. Bu nedenle, ortaokulun bafllang›c›ndan itibaren ö¤rencilerin belli kaynaklar üzerinde çal›flabileceklerini tart›flmak saçmal›kt›r.
I. AfiAMA:
Ö¤renciler tarihsel kaynaklarla buluflmalar›n›n ilk düzeyinde, yafl gruplar›n›n düzeyine uygun hâle getirilmifl materyallerle karfl›lafl›rlar.
Ö¤rencilerin onlar› kullanabilmeleri için
orijinal kaynaklar›n bir araya getirilmesinde ve
düzenlemesinde dikkatli bir elden geçirmeye gereksinim vard›r.
Bu düzenlemenin derecesi ve flekli orijinal
17
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
formuna ve hedef kitleye ba¤l›d›r.
Kaynaklar›n s›n›f-içi kullan›ma uygun kaynaklara dönüflümü ço¤u kez radikal bir elden geçirme gerektirir.
‹lk ad›m, orijinal olan yaz›y› okunabilir bir
el yaz›s› veya daktilo (Bilgisayar) yaz›s›na dönüfltürmektir. MS.1700’den önceye ait bütün kaynaklar›n bu iflleme gereksinimi vard›r. (Türkiye için
1928 y›l› ve öncesi yani alfabe de¤ifliminden öncesi için gereklidir)
‹kinci ad›mda ise sözdizimi (sentaks), gramer, k›saltmalar ve imla gibi kar›fl›kl›¤a sebep olabilecek herhangi bir unsurun revizyonu yap›l›r.
Üçüncü ad›mda, ö¤rencilerin kavrama kapasitesini aflan zor kelime ve deyimler de¤ifltirilir.
Bu aflamada ö¤retmenin orijinal kaynaklar› çocuklar›n anlayabilece¤i bir flekle çevirmesi sözkonusudur.
Çok önemli bir faktör ise kayna¤› ö¤rencinin okuma yafl›na uyumlulaflt›rmakt›r.
Son olarak da kaynaklar çekici ve kolayca
anlafl›labilir bir flekle sokulmaklad›r.
Özellikle ilk s›n›flarda kullan›lacak kaynaklar›n seçimi de eflit oranda önemlidir.
Kaynak, ö¤rencilerin entelektüel düzeyine
uygun ve anlafl›labilir olmal›d›r. Birçok çocuk için
kayna¤›n içeri¤i flekilsel (Bruner) düzeyde veya
çocu¤un geliflimini sa¤layan ifllemsel (Piaget) düzeyde olmal›d›r.
Seçicilik, kar›fl›kl›k yaratan ilgisiz pasajlar›n
ç›kar›lmas›n› da içerecektir yani ö¤rencinin kaynak malzemeyi yaflama geçirmeyi amaçlad›¤›, tarihsel pozisyonunu anlamas›na engel teflkil eden
materyal seçilip at›lmal›d›r.
2. AfiAMA:
de¤ifltirmeyle orijinalinden kopya edilir veya çevrilir.
Esas de¤ifliklik kayna¤› arflivsel yap›s›ndan
kurtarmakla ve ilgisiz kabul edilen pasajlar›n at›lmas› ile oluflur. Bu tür bir de¤ifliklik kullan›lmayan konuflma ve grameri güncellefltirmeye ve
kayna¤› modernize bir Türkçe sunmaya yöneliktir.
Bu aflamada da, öncekindeki gibi çeviriden
kaynaklanan büyük bilgi kaymalar›n›n olmamas›
hedeflenmektedir.
3. AfiAMA :
Orijinal kaynaklar›n fotokopisini veya suretini kullanmay› içerir.
Anahtar faktör onlar›n arflivsel yap›lar›ndan
al›nmalar›d›r.
Bu düzeyde sunulan kan›t› modern bir
Türkçe ile yazmak ve anlafl›labilir bir çeviri yapabilmek gereklidir.
Bu tür düzeltilmemifl kaynaklar kendi do¤al
kaynak yap›lar›n› birlefltirilme ve ö¤rencilere sunulma flekilleriyle oluflturmaktad›rlar.
4. AfiAMA:
Ö¤renciler kan›t›n bas›l› ve el yazmas› parçalar hâlindeki kaynaklar›n›, arflivsel metin hâlinde iken çal›fl›rlar.
Kaynaklar›n do¤all›klar›n›n bozulmadan
kullan›m› tarihsel anlay›fla farkl› bir boyut ekler.
Bu boyut, önceki 1-3 aras› aflamalarda de¤ifltirilmifl unsurlar›n de¤erlendirilmesine izin verir.
Dördüncü aflamada çal›flan ö¤renciler birçok profesyonel tarihçi becerilerine gerek duyarlar. Kaynaklar›n anlam›n› aç›klama ve flifresini
çözme becerisi, kayna¤› arflivsel metni içine yer-
Bu aflamada, kaynak, gerekli olan minimum
18
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
lefltirmek, bafll›¤›n geliflmesindeki genel anlay›fl ve oluflan iliflkiyi görmek ve bu bilgileri
elindeki konuyla ilgili sahip oldu¤u sorulara
cevap vermeye yard›mc› olacak birer kan›t olarak kullanmak gibi (Nichol;1991,17-19).
5. 2. Birinci Elden Kayna¤›n Ve Kan›t›n
Seçiminde Di¤er Kriterler
Ö¤retmen, hangi çeflit kayna¤›n, ö¤rencilerinin dikkatini çekece¤ine karar verir ve bu
kayna¤›, s›n›fta hangi etkinlikler çerçevesinde
kullanaca¤›n› belirler.Ö¤retmenlerin birinci elden kayna¤› seçmeden önce baz› sorulara cevap vermesi gerekir.
‹lgi: Hangi çeflit kaynaklar ö¤renciler için
özellikle ilgilidir? Kan›t›n içeri¤i ö¤rencide heyecan ve merak uyand›rabilecek ifade biçimine ve anlam zenginli¤ine sahip midir?
Millet Mektepleri Diploması
Okuma Seviyesi: Birinci elden kayna¤›n
okuma seviyesi bak›m›ndan zorlu¤u nas›ld›r?
Ö¤rencilerin yetene¤iyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda bu
kayna¤›n diliyle bafl edilebilecek midir? Bu kayna¤› anlamalar› için ö¤rencilere nas›l yard›mc› olabilirsiniz? (Örne¤in terimler sözlü¤ü deste¤i verebilirsiniz)
Uzunluk: Kayna¤›n uzunlu¤u ne kadard›r?
Ö¤rencilerin yetene¤ine göre veya s›n›fta kullan›ma göre sürenin s›n›rl› olmas› karfl›s›nda belgenin
bir k›sm›n› iflleyifl d›fl›nda tutabilme gereksiniminiz olabilir mi? Kayna¤›n bir bölümünü s›n›f içerisinde kullanmayarak ya da ç›kararak kayna¤›n
orijinal anlam›n›n bozulmad›¤›n› ve korundu¤unu nas›l garanti edebilirsiniz?
Bak›fl Aç›s›: Kaynaklarda bir olay, bir sorun,
veya bir konuyla ilgili çeflitli bak›fl aç›lar›n›n yans›zca sunulmas›n› sa¤lamak için kullan›mda nas›l
seçim yapars›n›z? Bak›fl aç›lar›n›n karfl›laflt›r›lmas›n› sa¤lamak için dengeli bir seçim yapmay› baflarabilir misiniz?
şubat 2008
Kaynak Çeflitlili¤i: Kan›t, mümkün oldu¤u
kadar birinci elden kaynaklardan m› seçilmelidir?
Kullanaca¤›n›z kaynaklar tür olarak çeflitlilik sa¤l›yor mu? (Örne¤in, bas›lm›fl, bas›lmam›fl, mektup,
makale, an›, tarih kitab› vb.)
Yer: Konuyla ilgili kayna¤› siz veya ö¤rencileriniz nerede bulabilir? (Okul Kütüphanesi, ‹nternet, Arfliv Müdürlü¤ü, Halk Kütüphanesi vb.
Programa Uygunlu¤u: S›n›fta kullan›lacak
kan›tlar›n seçimi için flunlar› önermektedir. Seçilen kan›tlar›n içerikleri, tarih ö¤retimin amaçlar›na
uygun olmal›d›r. Kan›tlar, konulara ve ünitelerin
amaçlar›na göre seçilmelidir. Kan›t, ifllenen konu
hakk›nda sorulabilecek sorulara cevap al›nabilecek muhtevaya sahip olmal›d›r. Kan›t, önceden ifllenmifl konu ya da ünitelere at›fta bulunabilecek
muhtevaya sahip
olmal›d›r. Kan›t, incelenen
konu veya ünitenin birinci derecede önemli kifli
veya olaylar› ile ilgili olmal›d›r.
19
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Stradling’e göre s›n›f ortam› için yaz›l› kaynaklar› seçerken afla¤›daki noktalara dikkat etmek
gerekir; ulafl›labilirlik, zaman, maliyet, amaca uygunluk, denge, okuma düzeyi, ö¤renme faaliyetlerinin düzenlenmesi ve de¤erlendirme(Stradling,
2003, 216).
3. Ö¤retimi Düzenleme
ge bir kifli karfl›laflt›r›l›r;
Bir z›tl›k sunulur;
Bir teklif veya anlay›fl ya da bir deneyim sunulur;
Empati gelifltirilir (ilginç bir insan hikâyesine göre);
Birinci elden kaynaklar›n kullan›m›n› s›n›fta düzenlemek için Papas’a göre (1999) afla¤›dakiler önemlidir:
Daha sonra karfl›laflt›r›labilecek farkl› aç›klamalar veya genellemelere karfl› bir genelleme
veya aç›klama sunulur.
a) Etkinlik türü : Birinci elden kaynaklar nas›l kullan›labilecek? (S›n›f tart›flmas›, yaz›l› rapor,
s›n›f içi sunum, rol oynama veya di¤er ö¤retim
stratejileri olarak m› kullan›lacak?)
Odak etkinlikleri afla¤›daki teknikler kullan›larak sunulur:
b) S›n›f Yönetimi: Bir etkinlik için ö¤rencileri nas›l organize edeceksiniz? Birinci elden kaynak etkinli¤ine bireyleri, küçük gruplar› veya bütün s›n›f› m› dahil edeceksiniz?
c) Zaman : Ö¤rencilere görev da¤›l›m›n›
yapmak için ne kadar zaman kullanacaks›n›z?
d) De¤erlendirme: Birinci elden kaynaklarla bu deneyimin sonuçlar› olarak ö¤rencilerin ortaya koyacaklar› ürün veya performans ne olacakt›r?
4. Ö¤retim Etkinlikleri
Burada birinci elden kaynaklar›n dört ö¤retim aflamas› için de birlefltirilmesini önerilmifltir
(Papas, 1999).
a) Odaklaflma Etkinlikleri
Ö¤retmen, bir ya da iki k›sa birinci elden
kayna¤› s›n›fta ders bafllang›c› olarak kullanabilir.
Odaklaflma etkinli¤i için seçilen birinci elden kaynaklarla:
Kaynaklar hakk›nda iyi tasarlanm›fl bir veya iki soru üretilir. Sorular bir s›n›f tart›flmas› için
veya ö¤rencileri bölerek sorulara cevap vermesi
için bir k›v›lc›m olarak kullan›l›r.
Belgeye yönelmeyi teflvik etme düflüncesi
için ö¤rencilerin serbestçe etkileflimlerini yazmalar› istenir. Daha sonra s›n›f olarak belge taraf›ndan teflvik ettirici olan farkl› tepkiler karfl›laflt›r›l›r.
Bir veya iki belge gözden geçirildikten sonra küçük ö¤renci gruplar›, ö¤retim konusunun geliflimine göre soru listeleri olufltururlar.
Tarihî bir dönem hakk›nda odaklaflmay› ö¤retmek için ça¤dafl olan birinci elden kaynaklar
kullan›l›r. Örne¤in geçmiflte göç üzerine gazete
haberi, düflük maafl› gösteren bordro veya refaha
ulaflt›ran düzenlemeler bahsedilen konular›n keflfi için bir s›çrama tahtas› olarak kullan›l›r. Konularla ilgili kaynaklarda geçen tarihî tart›flmalar› ö¤rencilerin tahmin etmeleri istenir. Benzer olarak
günümüze de¤in tekrarlanan bir konu üzerinde
günümüzdeki tart›flma ile k›yaslayarak sorgulamay› teflvik edici tarihsel bir kaynak kullan›labilir.
b) Soruflturma etkinlikleri
Bir bulmaca sunulabilir;
Basmakal›p bir örnek (Stereyotip) veya bil-
20
Ö¤retmen, ö¤rencilerin birinci elden kayna¤a soruflturma yaklafl›m›yla yaklaflmas›n› sa¤la-
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
yarak, ö¤renciye ana kavramlar› buldurur.
Sorgulay›c› bir yaklafl›m› gelifltirmek için bir
dönem, bir kavram veya bir konu üzerinde bir
çok kaynaktan oluflan paket ö¤rencilere sa¤lan›r.
Ö¤renciler ‹nternet’i veya di¤er araflt›rma araçlar›n› kendileri için birinci elden kaynak paketi
oluflturmak için kullanabilirler.
Birinci elden kaynak paketleri bir dizi sorgulay›c› etkinlik için odaklaflmay› gerçeklefltirici
olarak kullan›l›rlar. Ö¤renciler birinci elden kaynaklar› kullanarak bir tarih ça¤› veya dönemi hakk›nda sorulara cevap verme, hipotez gelifltirme ve
onu test etme ve ç›kar›mda bulunmaya sahip olurlar.
Ö¤rencilerin sorgulamas› birinci elden kaynaklarla özel olarak çal›flmaktan seçilen birinci elden kayna¤› kullanmaya, ders kitab›na veya di¤er
ö¤retim materyallerine ek kaynak oluflturmaya
kadar bir dizi çal›flmay› gerçeklefltirebilir.
c) Uygulama etkinlikleri
Ö¤retmen, ö¤rencilerin kitaptan ö¤rendikleri kavramlar› uygulamalarda hareket noktas›
olarak kullanabilir.
Birinci elden kaynaklar ö¤rencilerin onlardan ö¤rendiklerini uygulamaya dönüfltürmesi için
mücadele etmede kullan›labilir. Ö¤renciler çal›flt›klar› birinci elden kaynaklarla ders kitab›n›n anlatt›klar›na alternatif oluflturmaya veya onu geniflletmeye sahip olurlar.
Ö¤rencilerin ders kitaplar›n›n haricinde bütün bir birinci elden kaynak metniyle çal›flmalar›n› sa¤lar. Birinci elden kaynak metnin tamam›na
dayanarak kayna¤›n yazar› taraf›ndan yap›lan ç›kar›m› savunmay› veya çürütmelerini ö¤rencilerden isteyiniz. Daha sonra ö¤rencilerden ‹nternet
kaynaklar›ndan veya di¤er kaynaklardan kendi
ç›kar›mlar›n› desteklemeleri için araflt›rma yapmalar›n› isteyiniz.
şubat 2008
e¤itim
Bir dizi birinci elden kaynak sununuz. Ö¤rencilere yeni belgeleri nas›l desteklediklerini veya di¤er belgelerden biriktirilen anlam›n var olan
bilgiyle mücadele etti¤ini sorunuz. Ö¤renciler
sonradan ortaya ç›kan belgelere dayanarak ç›kar›mlar›n› gözden geçirecekler ve ar›tacaklard›r.
d) De¤erlendirme Etkinlikleri
Birinci elden kaynaklar, ö¤rencilerin beceri
ve kavrama düzeylerini gelifltirmelerini de¤erlendirmek için faydal› bir araç olabilir. Birinci elden
kaynaklar›n analiziyle ö¤rencilerin becerilerini
de¤erlendirmek ve onlar›n ö¤rendiklerini de¤erlendirmek için birinci elden kaynak kullan›n. De¤erlendirme etkinlikleri için hem çal›fl›lan dönem
hakk›nda kaynaklardan hem de konuyla ilgili
ça¤dafl kaynaklardan seçiniz.Gerçek de¤erlendirme görevleri ö¤renciler için flunlar› içerebilir:
Birinci elden kaynak belge hakk›nda bir deneme (özet) yazmak. Tarih içinde bir dönem hakk›nda yayg›n kabul görmüfl bir ç›kar›mla mücadele etmek veya kaynaklar›n o dönemi nas›l desteklediklerini aç›klamak.
Pekçok birinci elden kayna¤›n analizine dayanarak tarihî bir sorun hakk›nda sözel bir sunuma haz›rlanmak.
Tarihî bir konu hakk›nda bir müze sergisi
oluflturmak için birinci elden kaynaklar› seçmek.
Seçilen belgelerin hakl›l›¤› , do¤rulu¤u ve say›s›
için manflet yazmak.
Kayna¤›n oluflturuldu¤u zamanda yaflam›fl
birisinin durumunu alarak birinci elden kayna¤a
(konuflma, gazete makalesi, nasihat) karfl›l›k vermek veya yan›t yazmak.
Çal›fl›lan konuyla ilgili birinci elden kaynaklardan elde edilebilecek en önemli bak›fllar› yans›tan görsel bir sergi (poster, magazin dergisi kapa¤› ve resimli zaman çizelgesi) haz›rlamak
fleklinde sıralanabilir
21
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
KAYNAKÇA
ANDRETTI, K. (1993). Teaching History from
Primary Evidence. London: David Fulton.
TTKB (Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›)
(2004). ‹lkö¤retim Sosyal Bilgiler Dersi 4. 5. S›n›flar Ö¤ retim Program› ve K›lavuzu. Ankara: MEB Yay›nlar›.
ATA, Bahri (2002). “Tarih Derslerinde Dokü-
TTKB (Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›)
manlarla Ö¤retim Yaklafl›m›”. Türk Yurdu C.22, S.175,
(2006). ‹lkö¤retim TC. ‹nk›lap Tarihi ve Atatürkçülük
s.80 -86.
Dersi 8.S›n›f Ö¤retimi Program›. Ankara: MEB Yay›nla-
BARTON, Keith (2005). “Primary Sources in His-
r›.
TTKB
tory:Breaking Through The Myths”. Phi Delta Kappan
,January 2005, Volume 86, Number 10
COPELAND, T. (1998). “Constructing History:
All Our Yesterdays”. Teaching The Primary Curriculum
ttkb.gov.tr adresinden 25 kas›m 2007 tarihinde al›nm›flt›r.)
NICHOL, John (1996). Teaching History. ‹ngiliz-
For Constructive Learning. M. Littledyke and L. Huxford (Editors). London: David Fulton Publishers.
ceden Çeviren: Mustafa Safran. Ankara.
PAPPAS P. (1999). Teaching With Primary Sour-
DO⁄AN, Y. (2006). Yap›salc› Ö¤renme Modeli
ile Tarihsel Birincil Kaynaklar›n ‹liflkisi ve Bu ‹liflkinin
22
(Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›)
(2007).Lise 9. S›n›f Tarih 1 Ders Program› (www.
ces.
‹lkö¤retim 4-5. S›n›f Sosyal Bilgiler Ders Kitaplar›nda
http://www.arizonahistoricalsociety.org/medi-
Kullan›m Düzeyi. Ulusal S›n›f Ö¤retmenli¤i Kongresi
a/edocs/TBevidence.pdf adresinden 01 Kas›m 2006 ta-
Bildiri Kitab›. I.Cilt, Ankara: Kök Yay.
rihinde al›nm›flt›r.
DÖNMEZ, C. (2003). Sosyal Bilimler ve Sosyal
STRADLING, Robert (2003). 20. Yüzy›l Avrupa
Bilgiler, Konu Alan› Ders Kitab› ‹nceleme K›lavuzu. fia-
Tarihi Nas›l Ö¤retilmeli? ‹stanbul: Tarih Vakf› Yurt Ya-
hin, C. (Ed.). Ankara: Gündüz E¤itim ve Yay›nc›l›k.
y›nlar›.
TTKB (Talim Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›) (2005).
VANFOSSEN, P.J., J.M. SHIVELEY (2000). Using
‹lkö¤retim Sosyal Bilgiler Dersi 6.7. S›n›flar Ö¤retim
the ‹nternet to Create Primary Source Teaching Pac-
Program› ve K›lavuzu. Ankara: MEB Yay›nlar›.
kets. The Social Studies, 91 (6):244-252.
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
CANGCHUNG’DAK‹ E⁄‹T‹M SEM‹NER‹ VE
PEK‹N ‹ZLEN‹MLER‹
ABDULKAD‹R YILMAZ*
Son y›llarda hayat›m›zda elektronikten giyim kuflama, oto yedek sanayi ürünlerinden h›rdavat malzemelerine, tekstil ürünlerinde dünyada
önemli bir konumda bulunmam›za ra¤men, tekstil ürünlerinden kimya sanayine kadar, nas›l bir
mal almaya kalksak Çin mallar› da dahil olan birçok tercihlerle karfl›laflmaktay›z.
Asl›nda bu sadece Türkiye’de görülen bir
durum de¤ildir. Ortado¤u ve Avrupa’daki baz› ülkelerde bizzat flahit oldu¤um, dünyan›n di¤er ülkelerinden ise haberler, ‹nternet, orada bulananlar arac›l›¤›yla duydu¤um, hemen hepimizin önce
“geliyor” diye biraz tedirginlikle karfl›lad›¤›m›z
ama art›k nerdeyse dünyan›n gerçe¤i diye hemen
kabullendi¤imiz s›radan bir durumuydu Çin mallar› gerçe¤i.
Ayl›k ortalama 20 milyar dolar art›fl ve toplam merkez bankas›ndaki 1 trilyon dolar potansiyel kayna¤› ile ABD’nin korkulu rüyas› hâline gelen, hem son y›llardaki en çok büyüyen ülke özel-
li¤ini devam ettirmesi için gerekli olan enerji ihtiyac›n›n flimdiye kadar neredeyse yar›s›n› karfl›lad›¤› Ortado¤u’daki kar›fl›kl›klar ve Irak’›n iflgâlinden sonra, bu kaynaklar› çeflitlendirme ve farkl›
co¤rafyalara yayma yoluna giden, hem ihtiyac›
olan enerjiyi kendi topraklar›ndaki petrol, kömür,
do¤algaz kaynaklar›n› art›rmak ve var olanlar› da
gelifltirmek için yeni yat›r›mlar yapan; di¤er taraftan ithal enerji kayna¤› olan petrol için Rusya,
‹ran, Angola, Gabon, Venezüella, Sudan gibi de¤iflik ülke ve k›talarda yerli ortaklarla beraber aramalar ve yat›r›mlar peflinde koflan, bunlarla beraber Kazakistan ve Türkmenistan’›n petrol ve do¤algaz kaynaklar›n› da kendi ihtiyac› yönünde
kullanmak için çal›flan Çin Halk Cumhuriyeti ile
karfl› karfl›ya oldu¤umuzun herkes fark›ndad›r
mutlaka. Asl›nda bu karfl› karfl›ya olmay› yan yana
olmak flekline dönüfltürmenin yollar› da vard›r ve
bunlar için u¤raflmak ülkemiz için önemli bir görev olmal›d›r.
* MEB Teftifl Kurulu Baflkanl›¤›-Müfettifl Yard›mc›s›
şubat 2008
23
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Yoksa bunlarla ilgili bir faaliyet göstermeden devam ederken karfl›m›za bir de Çin Halk
Cumhuriyeti’ne benzer flekilde h›zla büyüyen, bilgisayar yaz›l›m›nda dünyan›n devi hâline gelen,
komflu olan ve olmayan di¤er ülkelerle askerî ve
ekonomik iflbirli¤i hacmindeki gittikçe artan miktarlar› kendi taraf›na çekecek flekilde geniflleten
bir Hindistan örne¤i dikiliverir karfl›m›za. Biz ise
gene geliyor sesleriyle beraber, ne zaman gelmifl
biz komfluya çay içmeye gitmifltik, evde yokken
bizi yakalam›fl diye mazeret üretmek yolunu tutmay›z inflaallah.
K›saca Çin Halk Cumhuriyeti ile ilgili bu
k›sa bilgilerden sonra kat›ld›¤›m›z seminer çal›flmalar›na gelmek istiyorum.
Çin Halk Cumhuriyeti Ticaret Bakanl›¤›n›n
görevlendirdi¤i Jilin Üniversitesi taraf›ndan 11-25
Haziran 2007 tarihlerinde “Geliflmekte Olan Ülkelerin E¤itim Yetkilileri için Seminer 2007” bafll›kl›
bir e¤itim semineri düzenlenece¤ini Çin Halk
24
Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçili¤i Ekonomi
ve Ticaret Müsteflarl›¤›n›n, Türkiye Cumhuriyeti
Millî E¤itim Bakanl›¤› D›fl ‹liflkiler Genel Müdürlü¤üne göndermifl oldu¤u seminer konulu muht›ra
ile ö¤rendikten sonra, söz konusu seminere kat›lmak için gerekli resmî ifllemlere bafllad›k. ‹fllemlerimiz tamamlad›ktan sonra seminere kat›lmak
üzere Ankara-‹stanbul-Pekin-Cangchung (Çançun) uçak seferleri ile yola koyulduk.
Seminerin ana konusu Çin Halk Cumhuriyeti’nin okul öncesinden üniversiteye kadar olan
e¤itim sistemini Jilin Üniversitesinin görevlileri vas›tas› ile tan›tmakt›. 10 Haziran 2007 günü ikindi
vakti 16.00 civar›nda seminerin yap›laca¤› Cangchung’a uça¤›m›z indi (Türkiye ile Çin aras›nda
befl saatlik bir fark var).
Galiba bir kar›fl›kl›k olmufl ve havaalan›nda
gelenleri karfl›lamakla görevli olanlar›n elindeki
listede bizim ismimiz yoktu. Allah’tan o anda Ermenistan’dan gelen kat›l›mc›lar› karfl›lamak için
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
birkaç görevli oradayd› ve bizi de bu
vesile ile karfl›lam›fl oldular.
Daha sonra havaalan›ndan ikamet edece¤imiz otele gitmek üzere
hareket ettik. Havaalan›ndan Cangchung flehir merkezine kadar otoban
yolda ilerlerken yolun her iki taraf›nda genelde tar›ma elveriflli ve ço¤unlukla pirinç tarlalar› olan düz arazilerin varl›¤› göze çarp›yordu. Otele geldi¤imizde bize Jilin Üniversitesi taraf›ndan çelik termos, sabun, toz deterjan, Jilin Üniversitesinin tan›t›m broflürü ve seminer program›n› gösteren
dosyan›n da oldu¤u bir poflet hediye
ettiler.
Daha sonra seminer boyunca kullanaca¤›m›z tan›t›m kart›na yap›flt›r›lmak üzere foto¤raf
çekip seminerin kapan›fl töreninde giyilmek üzere hakiki Çin ipe¤inden yap›lacak olan k›yafetimizin ölçülerini terzi bayanlar›n almas›, bilgisayara
gerekli bilgilerin girilmesi ve pasaportlar›n muhafaza için toplanmas›ndan sonra yerleflmek ve istirahat için odalar›m›za çekildik. 11 Haziran 2007
günü kahvalt›dan sonra seminerin aç›l›fl proram›
için Jilin Üniversitesine iki otobüsle hareket ettik.
12 ve 13 Haziranda gelen davetlilerle birlikte toplam otuz yedi ülkeden ve altmıfl dört kat›l›mc›ya
ulaflan seminerimiz böylece bafllam›fl oldu. Ö¤leden sonra Jilin Üniversitesinin ana yerleflim birimlerinin bulundu¤u üniversite kampüsünü ziyaret
ettik.
Gezi s›ras›nda üniversite ö¤rencilerinden
genelde ö¤renci topluluklar› kapsam›nda yabanc›
dans dersleri alan bir grup gördük. Ö¤rencilerin
kendi kültürel danslarıyla ilgili bir gösteri yapmalar›n› istedi¤imde böyle bir çalıflmalarının olmad›¤›n› söylemeleri bana biraz garip gelmekle birlikte, d›fl dünyaya aç›lan Çin’de üniversite ö¤rencilerinin d›fl kültür ve hayat tarzlarına ilgili oldukları
fark ediliyordu.
şubat 2008
Çin Halk Cumhuriyeti’nin e¤itim sistemiyle
ilgili bilgileri ayr› bir bafll›k alt›nda incelemek üzere gerek ço¤unlukla ikamet etti¤imiz Cangchung
gerekse Pekin’deki baz› izlenimlerimizi aktarmak
istiyorum.
Seminer süresince genelde sabah s›n›fta
ders anlat›m› yapıldı, ö¤leden sonra ise Cangchung’daki e¤itimle ilgili yerlere geziler düzenlendi.
Yukarıda da aç›klad›¤›m gibi ilk gün aç›l›fl
program›ndan sonra üniversitede kampüs turu
yap›ld›. Sal› günü sabah Prof. Zhang Fuliang taraf›ndan “Çin’de Üniversite E¤itimi, Yönetim ve ‹flletme” konulu ders verildi. Ö¤leden sonra ise
1999 y›l›na göre 1,56 kat artarak yeni üyeleriyle
beraber 2004 y›l›nda on sekiz bin ö¤renciye ulaflan, geçmifl dört y›l boyunca ö¤rencilerin ifl bulma oran› % 95’ten fazla olan, 2001 y›l›nda on meslek lisesi birlefltirilerek 400 milyon RMB (Yaklafl›k
53 milyon $) bütçeli Changchun Mesleki Teknoloji Enstitüsü (CMTE)’nü gezdik.
‹stanbul fiiflli Endüstri Meslek Lisesi gibi ancak ondan daha büyük olan Cangchung Mesleki
Teknoloji Enstitüsü 300 000 m2 alan, on binden
fazla ö¤renci ile Çin’in en büyük meslek lisesi olarak bilinmektedir. Bu teknoloji enstitüsü: Mühen-
25
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
lerden gelen ö¤renciler Jilin Üniversitesindeki e¤itimlerini, gelece¤e ait hedeflerini,
Cangchung’daki hayat flartlar› gibi konular› belirttiler.
dislik okulu, iletiflim, otomobil, ticaret, turizm, g›da-yiyecek, bas›n-yay›n, uluslararas› çal›flmalar ve
e¤itim okulu bölümlerinden oluflmakta.
Ertesi gün sabah “Çin E¤itim Sistemi, Uluslararas› De¤iflim ve ‹flbirli¤i Konferansı” yapıldı,
ö¤leden sonra da okul öncesinden üniversiteye
kadar olan “Çin E¤itim Kanunlar›” anlat›ld›.
Perflembe günü sabah “Fakülte Geliflimi ve
Ö¤renci Yönetimi” dersinden sonra, Jilin Üniversitesine ba¤l› olan kimya laboratuar›na düzenlenen gezi vard› s›rada. Kimya laboratuar› dediysem
bir lisenin kimya laboratuar›ndan bahsetmedi¤imi
fark ettiniz sanırım. Buras› ileri düzeyde proje çal›flmalar›n›n da yürütüldü¤ü, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bilimsel faaliyetlerine katk›da bulunan,
zaman zaman Nobel Ödülü alan bilim adamlar›n›n da çal›flt›¤› dört katl› ve farkl› deney alanlar›n›n bulundu¤u bir laboratuard›.
Cuma günü sabahki dersimizin konusu
“Küreselleflme ve Yüksek Ö¤retim” idi, ö¤leden
sonra ise Jilin Üniversitesinde okuyan yabanc› ö¤rencilerle karfl›l›kl› sohbet etme imkân› bulduk.
Ermenistan, Laos, Yemen, Suriye vb. de¤iflik ülke-
26
Changchung
Çin Halk Cumhuriyetinin otuz dört eyaletinden kuzeydo¤uda
bulunan Jilin eyaletinin baflkentidir . Otomobil flehri, film flehri, bilim, teknoloji ve
kültür flehri, orman
flehri gibi de¤iflik adlar› olup Çin otomobil
endüstrisinin beflte birini karfl›lar ayn› zamanda. Otuz sekiz farkl› milliyetten oluflmufl ve yaklafl›k üç milyonu flehirde
oturan toplam yedi milyonluk bir nüfusa sahiptir.
Jilin Üniversitesi ise Çin E¤itim Bakanl›¤›na
direk olarak ba¤l› bulunan millî öncü olma yolunda ilerleyen bir üniversitedir. Felsefe, ekonomi,
hukuk, edebiyat, e¤itim, tarih, bilim, mühendislik,
tar›m, sa¤l›k, yönetim ve askerî bilim gibi on iki
alanda e¤itim vermektedir. Burada farkl› alanlarda yüz yirmi dokuz lisans, iki yüz yetmifl sekiz
yüksek lisans, yüz doksan bir doktora ve yirmi
yedi doktora üstü e¤itim verilmektedir. Çin Halk
Cumhuriyeti içinde bulunan en iyi on üniversite
aras›nda bulunan Jilin Üniversitesinde hâlen on
dokuz bini mezun olabilecek durumda, toplam
altmıfl üç bin ö¤renci bulunmaktad›r. Elli farkl› ülkeden iki binden fazla yabanc› ö¤renci de Jilin
Üniversitesinde e¤itim almaktad›r (T.C. MEB Yüksek Ö¤retim Genel Müdürlü¤ünün 2007 verilerine
göre Çin genelinde toplam yirmi üç lisans, yedi
yüksek lisans ve iki doktora e¤itimlerini sürdüren
toplam otuz iki Türk ö¤renci olmas›na karfl›n Jilin
Üniversitesinde hiçbir Türk ö¤renci yoktur. Erme-
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
nistan’dan gelen yetkililer bu sene kay›t olan
dokuz ö¤rencileri ile beraber toplam elli ö¤rencilerinin sadece bu üniversitede ö¤renim görmekte
olduklar›n› belirttiler). Cumartesi günü film flehir
unvan›n›n karfl›l›¤› olarak Cangchung Film Merkezi’ne gittik. Tabii burada çevrilen filmlerde oynamak fırsat› maalesef bizlere sunulmadı¤ından,
aram›zda hem e¤itim hem de filmle u¤raflanlar›
görme flans›n› da kaç›rm›fl olduk. De¤iflik film ve
lunaparklardaki e¤lence merkezlerinin baz›lar›nı
yak›ndan gördük. Çok büyük bir alana yay›ld›¤›
ve gezerek yoruldu¤umuz (her taraf›n› gezmek
zaten bir güne asla s›¤mazd›) için otele dönüp
yorgunlu¤u dinlenerek gidermeye çal›flt›k.
Pazar günü kapal› ve genifl bir alanda faaliyet gösteren al›fl verifl merkezine gitmek üzere yola ç›kt›k. Al›fl veriflte kullanmak üzere yabanc› döviz bozdururken ya pasaportunuzla beraber bankaya baflvuruyorsunuz ya da ikamet etti¤iniz otelde günlük en fazla 200 dolara kadar Çin paras›na
çevirebiliyorsunuz, tabii yeterli para oldu¤u sürece.
Türkiye ile k›yaslad›¤›m›zda genelde bir
çok malda bir ucuzluk oldu¤unu gördük. Ancak
Malezya’dan gelen iki bayan›n fazla al›fl verifl yapmamalar› dikkatimi çekip nedenini sordu¤umda, Malezya’ya göre bunlar›n çok da
ucuz olmad›¤›n› buradakilerin kendi ülkelerinde de bulundu¤unu söylediler. Cangchung’da bize yard›mc› olmaya çal›flan üniversitedeki
görevliler pazarl›k yaparken
“Mutlaka söylenilen fiyat›n
çeyre¤ini verin” diye belirtmifllerdi. Biz de al›fl verifllerimizde bunun faydas›n› gördük.
e¤itim
Geçmifl ve Gelece¤i” konulu dersimizde; uzaktan
e¤itimde kulland›klar› teknoloji, iletiflim sistemleri, nerelere hitap ettikleri gibi konular anlat›l›rken,
ö¤leden sonra ise Jilin Üniversitesindeki Kuzeydo¤u Asya Çal›flma Merkezi’ne düzenlenen ziyaretimizde buras›n›n, o ülkelerin dillerindeki yay›nlar›n bulundu¤u üniversite kütüphanesinin bir
bölümü gibi oldu¤unu gördük.
Bizim “Çin’de Temel E¤itime Girifl”ti asl›nda
iki hafta boyunca esas olarak bekledi¤imiz konu.
Çünkü temel e¤itim sistemlerini tan›mak f›rsat›n›
ancak bu derste bulabildik. Ö¤leden sonra ise Jilin Üniversitesine ba¤l› olan ortaokul ve liseye yap›lan ziyaretle bu konuda daha doyurucu bilgilere ulaflt›k.
Yaln›z ilk görüflmenin yap›laca¤› anfi fleklindeki büyük toplant› salonuna girip oturmak istedi¤imizde s›ralar›n, oturaklar›n uzun süredir silinmedi¤i ve kal›n bir toz tabakas›yla kapl› oldu¤unu görünce, okul görevlileri bir taraftan önce
temiz bez bulma sonra da silme telafl›na düfltüler,
biz de kendi iflimizi kendimiz görüp ç›kartt›¤›m›z
›slak ve kuru mendillerle oturaca¤›m›z s›ralar›m›z›
silmeye koyulduk. Okul yöneticisi bayan k›sa bir
Pazartesi günü sabah
“Çin’de Uzaktan E¤itim,
şubat 2008
27
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
p›lardan bazen d›flar› ç›karak bizimle flakalafl›yordu.
tan›t›c› bilgi verdikten sonra ö¤rencilerin toplu
olarak kat›laca¤› töreni izlemek üzere bizi de d›flar› davet ettiler. Tüm ö¤rencilerin okul bahçesine
toplanmas› neredeyse minyatür Çin ordusu dedirtecek flekilde yar›m saati buldu ve bahçede yer
kalmad› denebilir. Ö¤rencilerin s›n›flar›na göre
farkl› renkte tiflört giymeleri, askerî içtima gibi bafl
tarafta bulunan baz› ö¤rencilerin düzgün s›raya
girmeleri için di¤erlerini uyarmalar›, göbe¤i d›flar›da olanlara içeri çekmeleri için elleriyle vurmalar› ve aradan bir kiflinin geçece¤i kadar boflluk b›rakmalar›, befl bin civar›nda ö¤rencisi olan bu
okul için gayet düzenli bir görünüm veriyordu.
Ö¤rencilerin töreni bittikten sonra s›n›flar›na gitmeleri de gelmeleri gibi uzun sürdü ama bir
düzen içinde kar›fl›kl›¤a meydan vermeden oldu.
Bizler de daha sonra toplant› salonuna dönmek
üzere içeri girdik, girerken de s›n›flar›ndaki ö¤rencileri izliyorduk. S›n›flarda sadece ö¤retmen
masas›n›n (o da bizim okullar›m›zdaki gibi büyük
de¤ildi) d›fl›nda neredeyse bofl yer kalmam›flt› ve
s›n›f›n hem ön hem de arka taraf›ndan ö¤rencilerin rahat girip ç›kmalar› için iki adet kap› vard›.
Ö¤renciler s›n›fta gezecek yer olmay›nca aç›k ka-
28
Okul müdiresi hem
okul hem e¤itim sistemleri,
hem de ö¤renciler hakk›nda
bilgi vererek, okullar›n›n
çevrenin en iyi okullar›ndan
biri oldu¤unu, s›navla ö¤renci ald›klar›n›, ilk kay›t
yapt›ran ö¤rencilerin okuldan memnun kal›nmazsa
ödedi¤i ücreti alarak baflka
bir okula gitme hakk›n›n bulundu¤unu ve uygulanan s›navlarda ö¤rencilerinin baflar› oranlar›n›n yüksek oldu¤unu vurgulad›. Daha sonra
gerek okulla gerekse e¤itim
sistemleriyle ilgili olarak kat›l›mc›lar›n sorular›n›
cevapland›rd›.
Okulun farkl› s›n›flar›ndan oluflan k›zlar o
anda jimnastik ö¤retmeninin ö¤retti¤i hareketleri
spor salonunda bizlerin izlemesi için gösterime
sundular. Okula ilk girerken ve ayr›l›rken yafl›
70’in üzerinde olan bir bayan hizmetli/görevlinin
oldukça dinç ve çal›flkan hâline, o yafl›na ra¤men
hâlâ çal›flma iste¤ine gerçekten takdir etmekle beraber çok da flafl›rmad›¤›m› söyleyebilirim. Çünkü
Avrupa’da da yafl› 70 veya daha üzeri oldu¤u, hatta baz›lar›n›n att›¤› ad›mlar›n biri di¤erini geçmedi¤i hâlde sabah›n erken saatlerinde yürüyüfle ç›kan, koflan veya kendine baflka meflgale bulan insanlar› görmüfl, o yaflta ülkemdeki insanlar›n durumuyla karfl›laflt›rm›fl ve bizdeki ac› ama maalesef gerçek olan duruma da üzülmüfltüm.
Çarflamba günü sabah “E¤itim Teknolojileri” dersimiz vard›, ö¤leden sonra da Cangchung’un otomobil flehri unvan›n› ne kadar hak
etti¤ini müflahede etmek için otomobil fabrikas›ndayd›k. S›k› güvenlik uyar›lar›yla beraber fabrikaya girdik çünkü ne kamera ne de foto¤raf makinesi ile çekimlere izin vermedikleri gibi belirlenen
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
yaklafl›k yar›m metre geniflli¤inde bir hat boyunca
ve tek s›ra olarak, bekleme yapmadan ziyaret etmemizi istiyorlard›. Biz de bu flekilde hareket ettik.
Mazda ile birlikte yerli bir marka olan
Hongqi otomobilerinin üretimi yap›lan fabrikada;
otomobillerin s›rayla malzemelerinin montaj› ve
testlerinin yap›ld›¤› k›s›mlar› gördükten sonra test
sürüflü yapabilmek için sundu¤umuz teklifi de
maalesef geri çevirdiler. Elektronik bir panoda o
gün içinde o saate kadar kaç otomobil imalat› yap›ld›¤›, hâlen imalat› devam eden kaç otomobil
oldu¤u da yaz›yordu. En son olarak üretimi yap›lan otomobillerden örnek bir adet sergilenen bölümü de görüp tekrar otobüslere binerek oradan
uzaklaflt›k.
Perflembe günü sabahı ise, gerek dersi veren görevliye gerekse organizasyonda bulunan
Prof. Li Musun’a da söylendi¤i gibi, asl›nda seminerin ilk günü verilmesi gereken “Çin Kültürü”nün tan›t›lmas›na ayr›lm›flt›. Fakat dersi veren
görevli bunun Çin’de hep son gün verildi¤ini,
flimdiye kadar da kendisinin bu dersi hep son gün
anlatt›¤›n› söyledi. Çin kültürünü tan›mak aç›s›ndan oldukça ilginç bir dersti. Çin hanedanlar›ndan
bafllayarak tarihini, Kung Fu dövüfl sanat›n›, geleneksel Çin tiyatro ve operas›n›, tarih boyunca kulland›klar› paralar› tan›tt›, ayr›ca hem Kung Fu gösteri sanat›ndan hem de Çin operas›ndan iki güzel
örnek sunarak bizlerin de takdirini kazand›. Çin
operas›n›n önemli bir özelli¤inin erkek rolünde
oynayan kad›n ve kad›n rolünde oynayan erkek
oldu¤unu ö¤renmemiz de bizler için biraz ilginç
oldu diyebilirim.
Bu dersin ard›ndan seminerin genel bir
de¤erlendirmesini yapan ve eksik yönlerinin tart›fl›lmas› için organizasyonda görevli olan Prof. Li
Musun, mutlaka kendilerinin baz› eksik yönlerinin olabilece¤ini, Almanya gibi geliflmifl bir ülke
de¤il, geliflmekte olan ülke olduklar›n› belirterek
bundan sonraki seminerlerde eksiklerini görüp
düzelteceklerini belirtti.
şubat 2008
e¤itim
Ö¤leden sonraki program ise kat›l›mc› olarak gelen ülkelerin kendi e¤itim sistemlerini tan›tmalar›yd›. ‹lk baflta her ülke temsilcisinin befl dakikay› geçmeyecek flekilde kendi e¤itim sistemlerini tan›taca¤› program›n ilk haftas›ndan itibaren
duyurulmufltu ancak kat›l›mc› ülke say›s›n›n çok
olmas› (otuz yedi ülke) nedeniyle, bu program›
her k›taya bölerek yirmi dakikal›k bir s›n›rlamaya
indirgediler. Tabii ki ülkeler ayn› k›tada da olsa
bir ço¤unun yönetim sistemleri, nüfuslar›, vb.
özelliklerinin farkl›l›klar göstermesi, dolay›s›yla
da bunun e¤itim sistemini de etkilememesi kaç›n›lmazd›. Örme¤in Samoa Adalar›’ndan gelen ve
160 000 nüfusa sahip olan bir ada temsilcisi Türkiye’nin nüfusunun yaklafl›k 73 milyon oldu¤unu
duyunca bunu e¤itim sistemlerini anlat›rken belirtmekten kendini alamad›. Dolay›s›yla ülkelerin
de¤il ama k›talar›n genel bir yaklafl›m› verildi.
Cuma günü saat 11 civar›nda bafllayan kapan›fl program›na, seminerin destekleyicisi olan
ticaret bakanl›¤› görevlisi, üniversite yetkilisi,
Cangchung flehrinin yetkilileri, di¤er görevliler ve
kat›l›mc›lar ad›na da Güney Afrika Cumhuriyeti
temsilcisi birer konuflma yapt›lar. Daha sonra kat›l›mc›lara seminere kat›l›m belgesi ve ders notlar›
ile çekilen foto¤raflar› içeren CD’ler hediye edildi.
Bu arada kat›l›mc›lar da terzilerin kendileri için
diktikleri özel Çin k›yafetlerini giyerek de¤iflik bir
tablo oluflturdular. Kapan›fl yeme¤inden sonra da
cumartesi günü Pekin’e gidilece¤i için haz›rl›k
yapmak üzere herkes odas›na çekildi. Bizler de
iki haftal›k semineri bitirmifl olduk.
Asl›nda programın amacı Çin Halk Cumhuriyeti’nin e¤itim sistemi ile beraber Jilin Üniversitesinin kendi iflletimi, yabanc› ö¤renci kabulü,
üniversite yönetimi gibi hem üniversiteye daha
fazla yabanc› ö¤renci çekmek hem de Jilin Üniversitesinin ad›n› yabanc› ülkelere duyurmak fleklinde de düflünülebilir. Bu seminer çal›flmas›n› Jilin Üniversitesi, Çin topraklar› içinde ve d›fl›ndaki
di¤er üniversitelere düzenlemifl oldu¤u önemli bir
faaliyet olarak sunacakt›r.
29
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Bununla birlikte belki bizde varolan anlamda e¤itim sistemlerinin yap›land›r›lmad›¤›n› da
söyleyebiliriz. Çünkü Endonezya ve Ürdün’den
gelen kat›l›mc›lara da sordu¤umda e¤itim sistemlerinin okul öncesinden üniversiteye kadar tek bir
e¤itim bakanl›¤›na ba¤l› oldu¤unu belirttiler. Asl›nda bunun Çinli yetkililerin anlatt›¤› sistemle örtüfltü¤ü de ifade edilebilir. Yani bizdeki gibi özerk
bir üniversite yap›s› di¤er ülkelerde yok.
Cumartesi günü sabah erkenden Pekin’e
gitmek üzere havaalan›na ulafl›p ifllemlerden sonra 2 saatlik bir uçuflla Pekin’e vas›l oluyoruz. Havaalan›nda bizi bekleyen di¤er görevlilerle beraber Pekin flehir merkezinden geçerek yaklafl›k bir
buçuk saatlik bir baflka yolculukla ikamet edece¤imiz otele ulafl›yoruz.
Gerek Cangchung gerekse Pekin’de floförler ister kad›n olsun ister erkek, flehir içinde 50-60
km. lik h›z s›n›r›n› geçmiyor ve mutlaka beyaz eldiven tak›yorlar. Trafikte ise k›rm›z› lambaya gene
mutlak riayet var ama ana yolda giderken birden
tali yoldan önünüze ç›kan bir baflka araba ile karfl›lafl›veriyorsunuz. Genelde oldukça al›fl›lm›fl bir
durummufl gibi geldi çünkü floförler sadece bir iki
korna çal›p tek kelime etmeden (hele hele bizdeki gibi küfürlere hiç rastlayamad›m, gerçi Çince
küfür etseler de anlamayacakt›m) yollar›na devam
ediyorlar.
Pazar günü kahvalt›dan sonra Çin Seddi’ne
gitmek için gene otobüslere biniyoruz ama bu sefer iki otobüse de birer turizm rehberi biniyor ve
yol boyunca Çin, Pekin, hanedanlar, Çin Seddi gibi konularda bilgiler anlat›yor.
Dünyan›n Yedi Harikas›’n› sayan Romal› tarihçilerin Uzakdo¤u hakk›nda bilgisi olmad›¤› için
geçti¤imiz günlerde belirlenen Dünyan›n (yeni)
Yedi Harikas› aras›na giren Çin Seddi ise gerçekten uzun bir tarih ve o tarihî dönemi ifade etmesi
bak›m›ndan önemli idi.
Çin Seddi’nin yap›l›fl sebepleri, hangi tarihler aras›nda yap›ld›¤›, ne kadar uzunlukta oldu¤u,
30
ne kadar iflçi çal›flt›¤›, hangi malzemelerin kullan›ld›¤› gibi daha akl›n›zda bir çok sorular beliriveriyor ilk anda.
‹nsanl›k tarihinde, Cennet’te Hazreti Âdem
ile fleytan aras›nda bafllayan ve daha sonra yeryüzüne inince fleytan›n bu görevinin bir k›sm›n› insanlara devretmesi ile devam eden, Hz. Âdem’in
o¤ullar› Habil ile Kabil aras›ndaki çekiflmenin karfl›l›kl› iki insan aras›ndaki s›n›r›ndan ç›k›p kabileler, topluluklar, kavimler, milletler, ülkeler fleklinde daha da uzayabilecek bir noktaya ulaflan; günümüzde de hâlâ devam eden ve k›yamete kadar
devam edece¤ini bildi¤imiz, kimi zaman hakl› savaflmas›n› gerekli ve mazur k›lacak, kimi zaman
da flahsi ihtiraslar›n dayana¤›n› teflkil edecek savafllar zincirinin hangi halkas›na dahi karfl›l›k geldi¤ini bilmeden, binlerce kilometre mesafede
uzayan zaman›n hem tan›¤› hem de belgesiydi
Çin Seddi.
MÖ 7. yüzy›lda Chu Krall›¤› zaman›nda yap›m›na bafllanan ve MS 17. yüzy›lda Ming hanedan›na kadar kademeli olarak infla edilen, toplam
uzunlu¤u 10 000 km’yi bulan ancak günümüze
yaln›zca 3000 km’lik Ming hanedan› zaman›ndan
kalan k›sm› ile yetinilen, Çin Seddi.
Yap›m› s›ras›nda farkl› dönemler itibar›yla
milyonlarca iflçinin k›rbaçlar alt›nda çal›flt›¤›, baz›lar›n›n ömürlerini burada çal›flarak tükettikleri,
ölümlerinin de surlar›n dibinde gerçekleflmesi
sonucu seddi görecek kadar yak›na gömüldükleri, sonraki zamanlarda seddin tamiri s›ras›nda hayatlar›n›n katma de¤eri say›labilecek kalan kemiklerini dahi tamirat harc›na kar›flt›racak kadar
son maddi varl›¤›n› bile esirmeyen insanlar›n,
hem eti hem de kemi¤i olan Çin Seddi.
De¤iflik dönemlerde yap›ld›¤› için mimari
aç›dan farkl›l›klar göstermekle beraber, afla¤›dan
yukar›ya bazen yedi metre, yukardan afla¤›ya da
bazen on metre yüksekli¤e eriflen, içinden bir
otomobilin (otomobilin geniflli¤ine göre bir buçuk da olur) dikiz aynalar›n› duvarlara sürtme en-
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
diflesi tafl›madan rahatl›kla geçerim diye gözü kara floföre ihtiyaç dahi duyulmayacak genifllikte
olan ancak bir kule veya kaleden di¤erine en fazla iki yüz metre gidebilecek kadar h›z ve mekân
s›n›rlamas› olan, ayr›ca her 9 km. de fener kulesi
bulunan Çin Seddi.
Baz› yerlerde tek hat fleklinde de¤il de kademeli olarak birkaç seddin yap›ld›¤›, yap›ld›ktan
sonra da Hun, Göktürk, Mo¤ol, Tunguz ve daha
baflka milletlerin seddin kuzey taraf›nda kald›¤›
Çin Seddi’ne gittik Pekin ziyaretimizin ikinci gününde.
Otobüsle yaklafl›k bir buçuk saatlik mesafede olan “Çin Seddi”ne hemen hemen yaklaflana
kadar Pekin’in bitmedi¤ini söyleyebiliriz. ‹stanbul’un bir ucundan Tekirda¤, di¤er ucundan ‹zmit’e kadar uzamas› gibi Pekin’e de bu flekilde eklenen yerler vard›.
Çin Seddi’nden döndükten sonra ise geleneksel Çin çaylar›n›n tan›t›ld›¤› ve tatt›r›ld›¤›
“Çayevi” vard› s›rada. Beyaz, Yeflil, Yasemin ve Lig›r (Lig›r ortalama kay›s› büyüklü¤ünde piflmifl
yumurta gibi rahatl›kla soyulabilen kabu¤undan
şubat 2008
e¤itim
ar›nd›ktan sonra bembeyaz
yap›s›yla rengi so¤ana, çekirde¤i yeni dünyaya benzeyen ama yendikten sonra
da tatl›ms› bir lezzeti ve rayihas›n› a¤›zda bir anda b›rakan ve sizi “hemen ne çabuk bitti” diye üzüntüye
sevk eden güzel, yerel bir
meyvedir.) çaylar›n›n Çin
usulü ile yap›l›fl›n› görüp,
onlarla ilgili bilgi ald›ktan
sonra oradan tam ayr›lmaya
karar vermifltik ki Pekin’de
(Cangchung’da da görmemifltik) ilk ve son defa gördü¤ümüz ama ya¤d›¤› zaman serinletmeyen, zaten
bulutlar›n arkas›nda mavi
gökyüzü aramaktan yoruldu¤umuz, bulamay›nca
iyice ümit kesti¤imiz kasvetli ve kapal› olan havay› daha da karartarak bizi otobüslere mahkum ve
s›¤›nmac› hâle getiren ya¤mur karfl›lad›. Bu havaya Pekin’in trafikteki yo¤unlu¤u da eklenince otobüsün hareketini de yavafllatm›fl oldu.
Çayevinden geleneksel Çin masaj merkezine gitmek üzere yola ç›kan iki otobüs hedefine
var›nca; zaten yorulan bir otobüs dolusu misafirle
beraber otele dönüfl yoluna tekrar koyulduk. Di¤er otobüsteki davetliler ise rahatlama iste¤iyle
masaj merkezine girdiler.
Pekin ziyaretimizin üçüncü gününde sabah
kahvalt›dan sonra, önce Tiananmen Meydan›, ard›ndan da “Yasak fiehir”e gittik. Tiananmen Meydan› ad›yla müsemma olarak oldukça genifl bir
alan› gösteriyordu. Genelde Çin Seddi’nde oldu¤u
gibi burada da önemli miktarda yerli ve yabanc›
turistle karfl›laflmak mümkün. Bu turistlere saat,
yelpaze, uçurtma vb. hediyelik eflyaları satmaya
çal›flan yerli halk› da unutmamak gerekir.
Heryerde oldu¤u gibi burada da hediyelik eflya
al›rken “pazarl›k” geçerli olan bir yöntemdir.
31
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
72 hektarlık çok genifl
bir alana yay›lm›fl olan “Yasak fiehir”de imparatorlar›n
yaflad›¤› alana gelmek için
s›rayla altı tane avludan ve
genifl kap›lar›ndan geçmek
durumundas›n›z. Gerek burada gerekse di¤er resmî veya gayri resmî kurumlar›n
kap›lar›n›n önünde ilk dikkatinizi çeken fleyin ejder
heykelleri ve figürleri oldu¤unu fark ediyorsunuz. Bu,
Cangchung ve Pekin’de de
(ihtimal ki di¤er flehirlerinde
de ayn›d›r) aç›k bir flekilde
göze çarp›yordu. Belki de
kendilerinin bu ejderlerden
güç ald›klar›na veya onlarla
daha güçlü olduklar›na bir iflaretti. Zaman zaman
at, ördek, kaplumba¤a gibi de¤iflik hayvan heykellerine de rastlamak mümkün.
13. yüzy›l›n ortalar›ndan itibaren Çin’de yeni bir hanedanl›k kuran ve Yasak fiehir’in ilk saray›n› 1273 y›l›nda yapt›ran Kubilay Han’›n, hizmetinde bulunan ünlü Avrupal› gezgin Marco POLO’nun seyahatnamesinden ö¤renir Avrupal› Çin’i
ve ondan sonra kendi saraylar›yla karfl›laflt›r›nca
anlar ne denli ihtiflaml› bir yer oldu¤unu.
Han Bal›k olarak da isimlendirilen Yasak
fiehir’in Kubilay Han taraf›ndan yapt›r›lan ilk saray›n›n bugün kal›nt›lar›n›n üzerinde direnmeye çal›flt›¤›n› ö¤rendik. Gezdi¤imiz Yasak fiehir’in ise
15. yüzy›lda hüküm süren Ming hanedan› zaman›nda ilk temellerinin at›ld›¤› 9999 adet odas›n›n
bulundu¤u, saraylar›n arka taraf›nda hem botanik
park› olacak kadar farkl› a¤aç hem de de¤iflik hayvan çeflitleri ile insana huzur veren bir ortam oldu-
32
¤unu görmemek mümkün de¤il.
Yasak fiehir’in Alt›n Irmak’la s›n›rlanan k›sm›n› gezdikten sonra d›flar› ç›k›yoruz ve Alt›n Irmak’›n üst taraf›nda kalan di¤er saray ve mabetleri göremeden sadece uzaktan bakakalarak oralara
gidemeyece¤imizi anl›yor ve otobüslere binerek
h›zla oradan uzaklafl›yoruz. Yasak fiehir’i dünya
gündemine tekrar sokan “Son ‹mparator” filminin
çevrildi¤i yer olarak da bir kez daha belirtelim
Ertesi günden itibaren art›k kat›l›mc›lar›n
dönüfl programlar› bafll›yor. Biz de akflam sekiz
gibi otelden ayr›larak Pekin-‹stanbul seferini yapacak Türk Hava Yollar› uça¤ıyla ‹stanbul’a yaklafl›k on saati bulan bir yolculukla ve oradan da
Ankara’ya salimen ulafl›yoruz.
Böylelikle Çin Seddi’ne ve dolay›s›yla Çin’e
bir e¤itim seferine/seminerine kat›lm›fl olarak görevimize tekrar dönüyoruz.
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
‹LKNUR KONUKALDI*
UNUTTUM
Unuttum eylülde ya¤muru
Unuttum
Unuttum rüzgâr›n u¤ultusunu
Unuttum
Hayal meyal hat›r›mda
O eski günler
Unuttum açan gülleri
Unuttum
Unuttum ac› sözleri
Unuttum
Yank›lanm›yor art›k
Gökte bizden bir seda
___________________
* Keçiören Bekir Gökda¤ Lisesi 10/M 1572
şubat 2008
33
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Unuttum nefleyi
Unuttum
Unuttum inleyen neyi
Unuttum
Ç›nlas›n so¤uk kald›r›mlarda
Çaresizli¤in ac›s›
Unuttum gözlerini
Unuttum
Unuttum sözlerini
Unuttum
34
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
FAZIL HÜSNÜ DA⁄LARCA’NIN fi‹‹RLER‹
ve “ÇOCUK ve ALLAH” ESER‹N‹N
EDEB‹YATIMIZDAK‹ ÖNEM‹
F‹L‹Z DUMAN*
“Beni ne kadar çok çocuk okursa,
o kadar çok yaflar›m.”
Faz›l Hüsnü Da¤larca, 1930’lu y›llar›n bafllar›nda fliirle tan›flm›flt›r. fiair, yay›mlad›¤› yüz dokuz
fliir kitab›yla (Polat, 2002, IX) edebiyat›m›z›n fliir
alan›ndaki temel tafllar›ndan birisi olmufltur.
Da¤larca’ya göre fliir, hem bir saat gibi içinde bulundu¤u zaman›, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü gösterir (Polat, 2002, XX).
fiiiri, kaplad›¤› alan küçük; ama anlat›m alan› genifl bir yap› olarak görür (Polat, 2000, XXII).
Da¤larca, fliir serüvenini özetleyen bir konuflmas›nda flu aç›klamay› yapar: “‹kinci yap›t›m›n (Çocuk ve Allah) daha ad›nda bile çocuklara
dönük oldu¤umu aç›klam›fl›md›r. Çocukluk benim kimli¤imdir.” (Ertop, 1994).
Da¤larca, kendisine çocuk kimli¤i vermekle kalmaz; ayn› zamanda fliiri de yafll› bir çocu¤a
benzetir: “fiiir ‘yafll› çocuk’ denebilir. Bugün çevirilerden okudu¤um kadar›yla söylüyorum, bütün
büyük ozanlarda bu yafll› çocu¤u görmüflümdür.
* Haf›z ‹brahim Demiralay ‹lkö¤retim Okulu Türkçe Ö¤retmeni, ISPARTA
şubat 2008
35
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Hay›r, bu yafll› çocu¤u flimdilerde görüyorum, fliire bafllad›¤›m günlerde de¤il. fiiire bafllad›¤›m
günlerde, daha do¤rusu bendeki çocu¤un fliire
bafllad›¤› günlerde bilmezdim bunlar›. Oysa flimdi
biliyorum. Çocuk fliiri yazmad›¤›m gün eksik yaflam›fl›md›r.” (Ercan, 1994, 41’den aktaran Polat,
2002, 84).
Da¤larca’n›n fliirleri toplumun bütün fertlerine hitap etmekle beraber o, daha çok çocuklara
yönelik fliirler yazmay› tercih etmifltir. Yay›mlad›¤›
yüz dokuz fliir kitab›ndan yirmi dört tanesi çocuklara yöneliktir (Polat, 2002, IX). fiairi bu tercihe
yönlendiren tabiî ki birçok neden vard›r. Öncelikle Da¤larca, çocuk fliirleri yazarken kendisini daha mutlu hissetmektedir. fiair bu durumunu flöyle
anlatmaktad›r: “Kirac› oldu¤um bir evin k›z› demiflti ki, “Sizi anahtar deli¤inden gözetliyorum,
yaz› yazarken kimi günler gülümsüyorsunuz, kimi
günler gülümsemiyorsunuz, neden?” Ben sordum, hangi gün gülümsüyordum? “Örne¤in Cuma
günü” dedi, anlad›m, o gün çocuk fliirleri yazd›¤›m› aç›klad›m. Çocuk fliirleri beni k›m›ldat›yor, ›s›m› de¤ifltiriyor, belki de çocukla fliirin evrensel
yak›nl›¤›, anlatamad›¤›m bu gizi biraz aç›klar.”
(Özdemir, 1998, 76’dan aktaran Polat, 2002, 83).
Ayr›ca flair, ne kadar çok çocuk, fliirlerini okursa
o kadar çok yaflayaca¤›n› da ifade etmektedir (Polat, 2002, 85). Çünkü o, bu dünyadan ayr›ld›¤›nda
kendisini yaflatacak olan eserlerinin, özellikle, çocuklar taraf›ndan okunmas›n› istemektedir. Acaba
flairin bunu söylemekteki amac› ne olabilir? Hepimiz çocuklu¤umuzda okudu¤umuz ço¤u eseri
unutamay›z. Çünkü onlar› bütün heyecan›m›zla,
benli¤imizle; isteyerek okumufluzdur. Da¤larca
da çocuklarla beraber yaflamay›, onlar›n haf›zas›nda fliirlerinin m›sralar›yla kal›c› olmay› ve unutulmamay› istemektedir.
fiair, “Çocuk fliirleri yaz›yorum: Yar›nki okuyucular›m› yetifltirmek için.” (Ercan, 1994, 42’den
aktaran Polat, 2002, 85) diyerek gelece¤in bilinçli
ve fliir sever bireylerini yetifltirmeyi de düflünmektedir. Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n çocuk fliirleri yaz-
36
mas›n›n ya da fliirlerini bir çocuk ruhu havas›yla
yazm›fl olmas›n›n bir baflka sebebi de fludur: Bizde çocukluk dönemine daha yeni yeni önem verilmeye bafllanm›flt›r. Ebeveynler ve toplumumuz,
çocuklar›m›z›n bu dönemlerini en iyi flekilde yaflayabilmeleri için ellerinden geleni yapmaktad›rlar. Bu durum bizde yirminci yüzy›l›n sonlar›na
do¤ru oluflmaya bafllam›flt›r. Önceden toplumumuz, çocu¤u, olgunluk ça¤›na gelmifl bir birey gibi görmekteydi. Çocuklara önemli sorumluluklar
verilir ve onlardan olgun davran›fllar beklenirdi.
Bu durum, çocuklar›n oyun ça¤lar›nda iken kendilerini kal›plara sokmalar›na ve davran›fllar›n› s›n›rland›rmalar›na neden olurdu. Faz›l Hüsnü Da¤larca da, 1914’te, Befliktafl’ta do¤mufltur (Polat,
2002, 61). Da¤larca’n›n çocukluk döneminde yurdumuz iflgal alt›ndad›r. Ülkede bir savafl durumu
söz konusudur. Ayr›ca Da¤larca’n›n babas› da süvari yarbay›d›r (Polat,2002, 61). Da¤larca, o dönemin sosyal ve siyasî olaylar›n› en iyi flekilde görmüfl ve yaflam›fl bir flairimizdir. Bu durum, onun
çocuklu¤unu ne derece yaflad›¤›, daha do¤rusu
yaflayamad›¤› konusunda bize fikir verir. fiairin,
fliirlerinde çocukluk y›llar›ndaki hat›ralara yer vermesi, çocuklar›n istek ve hayallerini m›sralara
dökmesi ve fliirlerinde çocuk ruhunu yans›tmas›,
onun çocukluk dönemini yaflayamam›fl oldu¤unun göstergesidir. Ama flair, bu durumdan flikâyetçi de¤ildir. Aksine yazm›fl oldu¤u fliirleriyle çocukluk dönemine tekrar dönmekte ve o dönemindeki boflluklar› doldurmaya çal›flmaktad›r. Bir röportajda kendisine: “Siz Türk edebiyat›nda çocuklar için yazan ender ozanlar›m›zdans›n›z. Sizi çocuk edebiyat›na yönelten sebepler nelerdir?” sorusu yöneltilir. Da¤larca soruya flöyle cevap verir:
“Bugün bile çocuk oluflumdur. Ben çocuklu¤umu
yads›m›yorum. Bu beni hep diri tutuyor. Kiflilerin
iki ölümü vard›r: Biri çocukluklar›n›n ölümü, di¤eri ise gövdelerinin ölümü. ‹lki daha korkunçtur.
Çok flükür ki benim çocuklu¤um ölmemifltir, ölmeyecektir” (Polat, 2002, XXVIII). fiair, çocuklu¤unu yazm›fl oldu¤u fliirleriyle tekrar tekrar yaflamaya ve ölümsüzlefltirmeye çal›flmaktad›r. Da¤larca, Siyah ve Karanl›k adl› fliirinde çocukluk an›-
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
lar›n› dile getirir. Bu an›lar, flairin hat›ras›nda büyük ve unutulmaz anlar ile çocukluk günlerine
özlem uyand›rmaktad›r. Kadir gecelerinde baba
taraf›ndan okunan Kur’an, flairin çocuklu¤unda
dinle ilgili an›lar›n› ve inanan bir baban›n varl›¤›n› göstermektedir (Polat, 2002, 326):
S‹YAH VE KARANLIK
Kur’an okurdu babam bazen,
Galiba Kadir Gecelerinde.
Onun inanm›fl sesiyle biz çocuklar
Daha küçülürdük odan›n en uzak bir yerinde.
Müteessir olurduk k›fl› gören k›rlang›çlar gibi,
Garip sedalarda hiçbir fley anlamadan.
Henüz mektebe giden ablam, bilgiç bilgiç:
“Arapça” derdi, nefesiyle o zaman.
(Da¤larca, 1994, 83).
Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n Kulland›¤› Temalar
Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n çocuklara yönelik
yazm›fl oldu¤u fliirlerinin temas› oldukça zengindir. O, çocu¤un dünyas›nda ne varsa, hiçbir ayr›nt›y› kaç›rmadan, fliirlerine tema olarak tafl›m›flt›r.
Çocuklar›n hayalleri, korkular›, sevinçleri, umutlar›, meraklar›… Bütün duygular onun fliirlerinde
kendisine bir yer bulmufltur. Hayvanlar, oyuncaklar, okul, ö¤retmen, do¤a, evren, sinema, para,
toplumsal de¤erler, yurt sevgisi, ba¤›ms›zl›k savafl›m›z, aile bireyleri, yaln›zl›k, gece, ölüm…
GEÇ‹M KONUSU
Gündelik mi
Haftal›k m›
Ayl›k m› iyidir Cincik?
—Gündelik Cin
Ötekilerde
Tutumlu olmayan aç kal›r.
—Yanl›fl.
En iyisi ayl›k
Ayl›kta
Para önce gelir
Ay sonra gelir
(Da¤larca, 2000, 62).
şubat 2008
e¤itim
Yukar›daki fliirde Cin ile Cincik, afacan ve
bir o kadar da ak›l yürütme becerisine sahip, günümüz neslini oluflturan çocuklar olarak toplumun geçimi ve ekonomisi gibi konularda da tart›flabilmektedirler (Polat, 2002, 196). fiairin bu fliirlerinde de onun çocuksu ruhu m›sralara sinmifltir.
Çünkü flaire göre çocukluk, onun kimli¤idir.
Çocuk ve Allah
Çocu¤u ilgilendiren ve onun ilgi duyabilece¤i her fley, Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n fliirlerinin
konusu olmufltur. fiair, bütün bunlar› fliirlerinde
konu edinmekle kalmaz; ayr›ca çocu¤un zihninde
oluflabilecek sorular› da fliirlerine tafl›r. Çocuk ve
Allah (1940) adl› fliir kitab› bu yönden önemle
üzerinde durulmas› gereken bir eserdir.
Çocuk ve Allah, Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n
geçmifl y›llar›n› an›msayarak kaleme ald›¤›, kendi
çocuklu¤unu dile getirdi¤i fliirlerinden oluflur (Polat, 2002: 81). Eserde yüz doksan sekiz fliir vard›r.
fiiirler, on iki bölüme ayr›lm›flt›r. Çocuk ve Allah
adl› eser iki temel ö¤e olan çocuk ve Allah üzerine kurulmufltur. Da¤larca Tanr›’ya do¤rudan çocuk üzerinden ulaflmaktad›r. Çünkü çocuk, bu
dünyan›n en seçkin, en de¤erli ve en dolays›z
kavrayan varl›¤›d›r (Polat, 2002, 394). fiiirlerde çocuklar›n dünya, ahiret, ölüm, kâinat gibi konulardaki meraklar› ve bu meraktan yola ç›karak sormufl olduklar› sorular yer almaktad›r. Onun zihninde büyük soru iflaretleri uyand›ran konular, flairin usta üslûbuyla m›sralara ifllenmifltir.
Çocuklarla konuflmak insanlara büyük bir
haz verir. Bir de onlar›n harfleri tam ç›karamamalar› ve peltek söyleyiflleriyle yapt›klar› konuflmalar
daha da hoflumuza gider. Ancak, çocuklar bazen
bize bu konuflmalar›nda öyle sorular sorarlar ki
sorulara nas›l cevap verece¤imizi bilemeyiz. Kimi
zaman bu sorular kâinat, do¤um, ölüm, ölümden
sonraki hayat ile ilgilidir. Özellikle yarat›l›fl konusundaki sorular› bizleri her zaman zorlar. Kardefli do¤du¤unda, onun nereden geldi¤ini bilmek ister.
37
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Çocuklar, varl›klar› öncelikle dokunarak keflfetmeyi ö¤renirler. Duyular› yoluyla nesnenin varl›¤›n› keflfeden çocuk, göremedi¤i,
duyamad›¤›, dokunamad›¤›, iflitemedi¤i ve koklayamad›¤› Allah’›
nas›l bilecektir ve kavrayacakt›r?
Tabiatta olup bitenler çocu¤un
zihnini zorlayacakt›r. Çiçeklerin
açmas›, meyvelerin oluflmas›, hayvanlar›n konuflamamas›, ya¤murun ya¤mas›, gece ve gündüzün
oluflumu hepsi onun zihninde sorulara dönüflür. Hayat onun için
çok karmafl›kt›r. Karmafl›k olan bu
hayat, onu korkutmaktad›r. Sorular›na bulamad›¤› cevaplar, korkunun yan›nda ona merak› da getirmektedir. Babas›n›n elinden s›ms›k› tutarak vefat
eden dedesini nereye götürdüklerini, art›k onun
nerede kalaca¤›n›, ne yiyip ne içece¤ini merakl›
ve ürkek bak›fllarla babas›na sorar…
‹flte Faz›l Hüsnü Da¤larca da çocuklar›n minik dünyalar›ndaki büyük sorular›n› fliirlerine tema edinmifltir:
HAYRET
Nas›l dönerler Allah’›m evlerine,
Ne götürürler, avuçlar›nda, günden.
Vaktaki sular karard› ötelerde
Nas›l geçer lahzalar yaflaman›n üstünden.
Nas›l örterler Allah’›m kap›lar›n›
Neler b›rak›rlar d›flar›da.
Ki bafllar daima geceleyin
Nas›l bir hayat, sokaklarda.
Nas›l yakarlar Allah’›m lambalar› her gece
Nedir ellerin o büyük sabr›
Karanl›klar içinde b›rakmak
Ve seyretmek hat›ralar›
Nas›l okurlar Allah’›m kitaplar›n›
Hiçbir fley düflünmeden
Çiçekler severken topra¤›n›
Y›ld›zlar titrerken.
Ve nas›l gelir Allah’›n uykular›,
S›rlar› devreden oluklar.
Arzu ve nedamet dolu
Nas›l uzakta, çocuklar!
(Da¤larca, 1994: 71).
Hayret adl› bu fliirinde Da¤larca, çocu¤a sorular sordurmaktad›r. Bu sorular, tek bir konu ile
ilgili de¤ildir. Çocuk günlük hayatta her gün karfl›laflt›¤› olaylar›n nas›l oldu¤unu sorgulamaktad›r.
Gece ve gündüzün oluflumunu, y›ld›zlar›n titremesini, Allah’›n nas›l uyudu¤unu, akflamlar› insanlar›n evlerine neler götürdüklerini, Allah’›n kitaplar›n›n nas›l hiçbir fley düflünülmeden okundu¤unu merak etmektedir. fiiirde çocu¤un do¤ay›
merakl› bir flekilde gözlemledi¤ini görürüz. Ama
sormufl oldu¤u sorular, onun zihninde kar›fl›kl›klar›n oldu¤unu gösterir.
Faz›l Hüsnü Da¤larca, Çocuk ve Allah’ta,
Allah inanc›nı incelemifltir. Uyan›kl›k adl› fliirinde
38
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
kullanm›fl oldu¤u “kimine” belgisiz zamiriyle m›sralar aras›ndaki âhenkle çocuklara Allah inanc›n›
sezdirmeye çalıflır.
UYANIKLIK
Kimine çocuk vermifl onu sever
Söyler karanl›klarda ninnisini.
Kimine tarla vermifl onu eker
Bekler sabahlar›n sisini.
…
Hastal›klar ruha nedametler veren,
Sonsuz hastal›klar vermifl kimine.
Mesela bir ikindi uykusundan sonra
Serin bir rüzgâr vermifl, kimine.
Kimine bir sürü, kimine bir vezin;
Ki sesler gelir, acayip sesler.
Kimine muhteflem bir k›flla vermifltir.
Ki orda nöbet bekler.
Fakat ey bütün dostlar,
Nerdedir çizgisi sonsuzlu¤un?
O ki daima yaflayacak,
Bizi avuta dursun.
(Da¤larca, 1994: 39).
fiair, bu fliirinde toplumu çok iyi gözlemlemifl ve flu sonuca varm›flt›r: Allah, herkese u¤raflaca¤› bir meflgale vermifl. Anneye çocuk vermifl,
çiftçiye tarla vermifl, baz› insanlara hastal›k vermifl, baz›lar›na sürü vermifl çobanl›k yaps›n diye,
kimisine vezin ve yetenek vermifl fliir yazs›n diye.
Ve k›flla vermifl askere nöbet tutsun diye. Yeryüzündeki tüm insanlara bir meflguliyet vermifl. Fakat Allah’›n bize vermifl oldu¤u meflguliyetler bizi
avutmak içindir. Yeryüzündeki her fley gelip geçicidir. Sonsuz olan, sadece Allah’t›r.
Da¤larca, Tanrı’ya bir çocukla Allah aras›ndaki ilgiyi anlatt›¤› fliirlerinde, çeflitli anlat›m yöntemleri kullanm›flt›r. Tanr›ma (Da¤larca, 1994:
284) adl› fliirinde çocuk dilekçe sunmaktad›r:
şubat 2008
e¤itim
TANRIMA
Gökler bugün de uzaklarda,
Y›ld›zlar›n gitti¤ini arz ederim.
‹nsanlar bafllad› çal›flmaya,
Güneflin do¤du¤unu arz ederim.
Sular yine nur kesildi
Yapraklardan geçti ayd›nl›klar.
Çiçekler aç›ld› dünkü gibi
Is›nd› hiç eksilmeyen rüzgâr.
…
Gökler bugün de uzaklarda,
Kufllar›n uçtu¤unu arz ederim.
En büyük sessizlikler arkas›ndan,
Kalbimin vurdu¤unu arz ederim.
Tanr›ma fliirinde flair, kullanm›fl oldu¤u “arz ederim” kelimesiyle çocu¤a sanki dilekçe yazd›rmaktad›r. Yine bu fliirde flairin, çocu¤a çevreyi
dikkatlice gözlemletti¤ini görmekteyiz. Gecenin
bitmesi ve yine gündüzün bafllamas›, güneflin ilk
›fl›klar›yla sular›n ayd›nlanmas› (nurlanmas›), insanlar›n çal›flmaya bafllamalar›, çiçeklerin açması
vb. gibi. Yeryüzündeki her fley, Allah’›n oluflturmufl oldu¤u düzen çerçevesinde, her gün ayn› flekilde gerçekleflmektedir. Bu yüzden fliirdeki çocuk, mükemmel nizam›n aynen devam etti¤ini Allah’a arz etmektedir.
Çocuk ve Allah’ta ‹mgelerin Kullan›m›
Duygular›n ve düflüncelerin; dinleyenlerin
ve okuyanlar›n düfl güçlerini devindirerek - anlat›lmas› güç olan durum ve varl›klar› daha çok bilinen varl›k ve durumlarla- anlat›lmas› demek olan
imgesel dil kullan›m›, yaz›l› ve sözlü anlat›m›n önde gelen özelliklerinden biridir (K›br›s, 2004, 15).
‹brahim K›br›s, sözlü ve yaz›l› anlat›mda imgenin, yap›lan sunuyu daha etkili ve ak›c› hâle getirece¤ini ifade eder. ‹mgesel bir dil, sözlü ve yaz›l› anlat›m›n etkilili¤ini ve canl›l›¤›n› art›racak,
uyand›raca¤› ça¤r›fl›mlarla okuyucunun ya da dinleyicinin imgelemini (düfl kurma yetisini) zorlayacak olan bir anlat›m biçimidir (Özdemir, 99,
59’dan aktaran K›br›s, 2004, 43). ‹mgesel ö¤eleri
39
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
içeren bir ifadeyle, seçilen imgelerin niteli¤ine göre okurun görme, iflitme, tatma, dokunma ve koklama duygular› devindirilecek; yap›lan sunu daha
etkili, daha ak›c› hâle gelecektir. Böyle bir sunu yaz›l› ya da sözlü metin- her zaman için okuyucu
ya da dinleyiciyi s›kmayacak, tersine onlar› sürükleyecek, etkinli¤in sonuna dek izlenmesini sa¤layacakt›r (K›br›s, 2004, 43).
Edebî metinlerin her türünde yer alabilecek
imgesel dil, en belirgin özelli¤iyle fliirlerde yer al›r
(K›br›s, 2004, 45). ‹brahim K›br›s, yaz›nsal imgelerin yap›l›fl›n› dört bölümde ele alm›flt›r:
1. Somut varl›k ve durumlar›n somut varl›k
ve durumlarla anlat›m›
2. Somut varl›k ve durumlar›n soyut varl›k
ve durumlarla anlat›m›
3. Soyut varl›klar›n ve durumlar›n somut
varl›k ve durumlarla anlat›m›
4. Soyut varl›k ve durumlar›n soyut varl›k ve
durumlarla anlat›mı (K›br›s, 2004, 50–52).
Faz›l Hüsnü Da¤larca, fliirlerinde imgesel
ö¤eleri kullanarak okurlar›na anlatmak istedi¤i
olaylar›, daha etkili anlat›yor; baz› metafizik kavramlar› (ölüm, günah, ahiret gibi) okuyucunun
haf›zas›na kaz›nacak flekilde ifade ediyor. Böylelikle fliirini ak›c› hâle getiriyor.
fiairin, Bir Gülün Üstündeki An (Da¤larca,
1994, 32) adl› fliirini, imgesel aç›dan incelendi¤imizde, metafizik temalar› ve aflk gibi soyut kavramlar› okuyucuya nas›l anlatt›¤›n› daha iyi görebiliriz.
B‹R GÜLÜN ÜSTÜNDEK‹ AN
Geceyle aram›zda mavi bir fley sallan›r
Ki ölüm kadar uzak, ki ölüm kadar güzel.
Sükûn ve aflk, havadan, ruhtan bir heykel
gibi,
Dünya, kâinatlar›n bahçesinde bir heykel.
40
Düflüncemizden geçin bir çizgi duyuyoruz
Aflk›n ufuklar› ki yaln›z renk, yaln›z emel.
‹nliyor yarasalar hâlinde, günahlar›n,
Karanl›k ruhumuzda bulup konduklar› tel.
Vücudumuza de¤en ebediyet içinde
Bir tek an duyuyoruz, bütün bir ömre bedel!
Da¤larca’n›n, bu fliirinde, genel itibariyle,
“soyut varl›klar›n ve durumlar›n somut varl›k ve
durumlarla anlat›m›” (K›br›s, 2004, 51) yöntemi
kendini hissettirmektedir. fiair, dördüncü beyitte,
soyut bir kavram olan “günah”›, “yarasalar›n inlemesi”ne benzeterek ses duyusuyla bir somutlaflt›rma yapm›flt›r. Ayn› beyitin ikinci m›sras›nda flair;
göremedi¤imiz, dokunamad›¤›m›z “ruh” sözcü¤ünün bafl›na, renk bildiren “karanl›k” s›fat›n› getirerek okuyucunun zihninde görsel bir somutlaflt›rma oluflturmufltur. Ayr›ca flairin, “ruh” sözcü¤üne,
“karanl›k” s›fat›n› getirmesinin nedeni; “günah”›,
“yarasa”ya benzetmifl olmas›ndand›r. Çünkü yarasa, ›fl›¤›n olmad›¤› yerlerde ve karanl›klarda yaflar.
Yani flair, bu sözcü¤ü kas›tl› olarak seçmifltir. Bir
baflka kullan›m nedeni de fludur: Günah iflleyen
bir ruh, kirlenmifltir, yani kararm›flt›r. Bu sebeple,
günah iflleyen kifli, karanl›k bir ruh hâli içindedir.
‹kinci beyitte, soyut bir kavram olan aflk ve sükûn;
havadan, ruhtan bir heykele benzetilerek somutlaflt›r›lm›flt›r.
‹kinci beytin ikinci dizesinde flair, “somut
varl›k ve durumlar›n somut varl›k ve durumlarla
anlat›m›” (K›br›s, 2004, 50) yöntemiyle; somut bir
kavram olan “dünya”y›, “kâinatlar›n bahçesinde
bir heykel”e benzeterek somut bir flekilde ifade
etmifltir. Bu beyitte, “sükûn, aflk ve dünya” kavramlar› ile “heykel” sözcü¤ü aras›nda benzerlik ilgisi kurulmufltur.
Faz›l Hüsnü Da¤larca, bu fliirinde do¤adan
faydalanm›flt›r. Çünkü çocuktaki duygusal zekâ
geliflimi ile nesnelerle, kâinatla iliflki kurma biçimi
aras›nda s›k› bir iliflki mevcuttur. Duygusal zekâ,
nesnelerle sa¤lam, tutarl›, derin ve anlaml› bir
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
lar. fiairin “Daireler” adl› fliiri bu anlamda ilginçtir:
DA‹RELER
Hava içinde yüzen eflya
Hayata devam eden y›ld›zlar.
Bir yüz ki insana daima bakar
Kalbin maziyi seyretmesi gibi.
Her yerde ayn› miktarda yaflamak
Nebatlar ve hayvanlar, hepsi bir.
Kâinat›n okunmaz saatidir.
Mavi ve beyaz hareketleri, bulutlar›n.
Komflu mektepteki çocuklar›n flark›s›ndan
sonra,
Bir sessizlik, senelerce geçmiflten.
Habersiz ›sl›k çalmak düflünürken,
-“Isl›k çalma yavrum, fleytanlar toplan›r…”
(Da¤larca, 1994: 61).
ba¤lanma ile mümkündür (Ulusoy). Bu nedenle
Da¤larca’n›n, fliirlerindeki soyut kavramlar›, çocu¤un çevresindeki, duyular›yla keflfedebilece¤i
nesneleri kullanarak somutlaflt›rd›¤›n› görürüz.
Çocuk ve Allah’ta
“Serbest Ça¤r›fl›m” Metodu
fiairin, çocu¤un dünyas›yla ilgili konular› fliirlerinde nas›l iflledi¤i çok önemlidir. Mehmet
Kaplan, Da¤larca’n›n fliirlerinde “serbest ça¤r›fl›m”
metodunu kulland›¤›n› ifade etmektedir (Kaplan,
2000, 142). Bu metotta flair, kendisini hayallerine
ve kelimelerin bafl›bofl ak›fl›na b›rakmay› yarat›c›l›¤›n temel prensibi sayar. Bu usûl ile akl›n müdahalesine mani olundu¤u nispette orijinal eserler
vermek mümkündür.
Da¤larca, Mehmet Kaplan’›n dedi¤i gibi,
serbest ça¤r›fl›m modeli ile orijinal fliirler meydana
getirmifltir. Akl›n›za gelemeyecek ilgiler kurarak
tamamen hayal dünyan›z› zorlayan fliirlerdir bun-
şubat 2008
Bir bölümünü ald›¤›m›z fliirin m›sralar›nda
flair, fliirine, akl›n s›n›rland›rmalar›ndan tamamen
uzak, kendine has bir söyleyifl tarz› kazand›rm›flt›r. Daireler bafll›¤› alt›nda okumaya bafllad›¤›m›z
fliir, bizim hiç düflünemeyece¤imiz bir m›sra ile
devam etmektedir. Eflyan›n hava içerisinde yüzdürülmesi ve arkas›ndan y›ld›zlar›n hayata ba¤l›l›¤›n› anlatan m›sralar, gerçekten al›fl›lm›fl›n tamamen d›fl›ndad›r. fiair ilk iki m›srada oldu¤u gibi di¤er m›sralarda da bizi flafl›rtmaya devam eder: “Bir
yüz ki insana daima bakar” dizesinde belirtilen
hangi yüzdür ki insana daima bakmaktad›r? Acaba flair, flimdi de insan›n suretini yans›tan bir aynan›n karfl›s›nda m›d›r? Sonra da sizi daima seyreden bu yüzden yola ç›karak konuyu, kalbin maziyi seyretmesine getirecektir. Ayn› zamanda flair,
ilerleyen m›sralarda haf›zas›nda yer alan geçmiflteki anl›k söyleyiflleri fliirine tafl›yacakt›r. Komflu
mektepteki çocuklar›n flark›s›ndan sonra gelen
sessizlik onu, geçmiflte içine yer eden sessizli¤e
götürecektir. Bu m›srada kullan›lan “senelerce
geçmiflten” ifadesi, onu etkileyen bu sessizli¤in
yaflam›n›n çok öncelerinde oldu¤unu anlatmaktad›r. Burada flair ya çocuklu¤unda yaflad›¤› bir ân›
41
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
ya da askerlik görevi s›ras›nda görev icab› yaln›z
kald›¤› bir anda gerçekleflen sessizli¤i bize anlatmaktad›r. fiair, bir an›s›n› hat›rlayarak yazd›¤› m›sradan sonra bir baflka an›s›na geçmifltir. Bu da
(muhtemelen) annesinin ›sl›k çalarsa fleytanlar›n
toplanaca¤› yönündeki tembihidir. Da¤larca fliirlerinde sadece kelimeler üzerinde de¤il, m›sralarda da hat›ralar›n› anlat›rken serbest ça¤r›fl›m modelini uygulam›flt›r.
Çocuk ve Allah’ta “Gece” Temi
Faz›l Hüsnü Da¤larca, Çocuk ve Allah eserinde yer alan fliirlerinde “gece”yi çok kullanm›flt›r. Hemen hemen bütün fliirlerinde, gece ya da
gece kullan›lmam›flsa da y›ld›zlar, ay veya gökyüzü muhakkak yer alm›flt›r. Ayr›ca ço¤u fliirinin
bafll›¤›nda da “gece” kelimesini kullanm›flt›r; “Gece Oyunu, Çocuksuz Geceler, Gecenin ‹çinde,
Geceleyin, Gece Merasimi, Gecelerim, Hâlden
Anlayan Geceler… vb. gibi. Ancak flairin bu fliirlerinde geçmifle duyulan bir özlem, yaln›zl›k, sessizlik, korku, Allah’a yakar›fl gibi durumlar da gece
temas›yla birlikte karfl›m›za ç›kmaktad›r. Örne¤in,
Gece Yar›s› adl› fliirinde, karanl›k karfl›s›ndaki
korkusunu ve Allah’a s›¤›n›fl›n› anlat›r flair:
GECE YARISI
Karanl›klarda büyüyen flekiller
Ve müthifl bir aflinal›k toprakta.
Eflyalar uyand› meçhullerden
Garip gürültüler duyulmakta.
Tenha varl›klar›n serinli¤i
Hat›ralarla büyür uzakta.
Rabbim b›rakma beni korkuyorum
Ki bütün azalar›m yaflamakta.
(Da¤larca, 1994, 54)
fiairin, fliirlerinde geceyi çok kullanmas›n›n
nedeni acaba nedir? Da¤larca’n›n askerlik mesle¤i, onun fliirlerinde çokça gece ve geceyle ilgili
unsurlar› kullanmas›na sebep olmufl mudur? fiair
42
1935’te At›fl Okulu’nu bitirmifltir. Piyade subay›
göreviyle Do¤u Anadolu’ya atanm›flt›r. Ç›ld›r, Aras
ve A¤r› Da¤› s›rtlar›nda üç y›ll›¤›na do¤u hizmetini
yaparken Çocuk ve Allah adl› kitab›n› haz›rlam›flt›r (Polat, 2002, 62). ‹flte flairin hayat›ndaki bu dönem, yani askerlik görevi, onun gece da¤larda bulunmas›na ve yerine göre nöbetlere kalmas›na neden olmufltur. fiair, bu s›rada gecenin getirdi¤i
sessizlikle beraber geçmifli ve içinde bulundu¤u
zaman dilimini mukayese etmifl; do¤ay› daha yak›ndan incelemifltir. Gece Yar›s› fliirinde oldu¤u
gibi, gecenin derin sessizli¤inde, çocuk masumlu¤unda, Allah’a yakar›fllarda bulunmufltur.
Sonuç
fiiiri, az sözle çok fley ifade eden bir anlat›m
türü olarak gören Da¤larca, yaflam›n›n her devresinde fliirle meflgul olmufltur. Da¤larca’ya göre flair, yar› Tanr› say›l›rd› (Güngör, 1995). Nas›l ki Tanr› görünmez ama varl›¤› bilinir; flair de öyle olmal›d›r. fiiirleri elden ele, dilden dile dolaflmal›, ama
kendisi görünmemelidir.
“Onu ilgilendiren tek fley, fliirin yaz›lmas›d›r! “Burnumun k›l› a¤ard›, hâlâ fliirle u¤rafl›yorum” der. “fiiiri, t›pk› petrol ararcas›na, topra¤›n
derinliklerinde arad›m! Hâlâ da ar›yorum. Aptal
gençler, fliiri kolay san›yorlar!” (Güngör, 1995).
Üç yafl›ndan beri fliirle yo¤rulmufl bir flahsiyet. Her
yazd›¤› fliirde sanki ayr› bir heyecan duymufl gibi.
Özellikle çocuk fliirlerinde bu heyecan daha da
belirgin. Öyle ki ço¤u fliirinde çocu¤un dili, onun
çevreyi gözlemleyifli, evrene bak›fl›, hayat› yorumlamas›; Allah’›, ölümü, günah› ve sevab› kavray›fl›
vard›r. fiaire göre çocukluk, fliir için önemli bir
kaynakt›r. Bu kaynak gerçekte sürekli dönüflen,
yenilenen, yeni anlamlar sunan bir malzemedir.
fiairin çocuk konulu fliirlerinin tümünde ç›k›fl noktas› fludur: Çocuk, insan gerçe¤ini en büyük yetkiyle ayd›nlatabilecek tek kaynakt›r (Polat, 2002,
386).
Ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere Çocuk ve Allah’ta çocu¤un dünyas› genifl bir yer tutar. Faz›l
Hüsnü Da¤larca’n›n fliirinin bu parlak bafllang›-
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
c›nda çocuk, dünyay› sorgular; kavramaya çal›fl›r.
Korkular duyar. Dünyan›n ve fizikötesinin sorunlar› çocu¤un bak›fl aç›s›ndan ele al›n›r. S›k s›k çocukluk an›lar› sergilenir. Çocu¤un duygular›, duyarl›¤› yetiflkin insan›n içinde sürüp gider (Ertop,
1994).
fiair, “Çocuk ve Allah”› yaflam›n›n roman›
(K›br›s, 2004, 366) gibi görür. Çünkü çocuklu¤undaki ço¤u an›s› bu fliir kitab›nda m›sralara dökülerek ölümsüzlefltirilmifltir. Ayr›ca flair Çocuk ve Allah’›n önemini bir röportaj›nda flöyle dile getirir:
“Çocuk ve Allah, daha önceki “Havaya Çizilen
Dünya” ile benim fliir program›md›r” (Faz›l Hüsnü
Da¤larca’dan aktaran K›br›s, 2004, 368). Bu ifade,
eserin onun için ne kadar önemli oldu¤unun göstergesidir.
‹nanç duygusunun temeline bak›ld›¤›nda,
iki esas duygu görülecektir: Allah sevgisi ve Allah
korkusu (Armaner, 1987, 23’ten aktaran Ay, 1994,
176). Da¤larca Çocuk ve Allah’ta, Yarat›c›’ya karfl›
olan sevgiyi de korkuyu da çocu¤un gözlemiyle
vermifltir. Allah korkusu, çocuk diliyle verilerek
yumuflat›lm›fl; korkudan ziyade sevdiren bir anlat›mla okuyucuya sunulmufltur.
“‹nanc› tamd›r üstad›n: Kur’an’›, “Cezbe halinde zaptedilmifl gök sözler.” olarak tan›ml›yordu. Dua ise bir elektrik olay› gibiydi, ona göre.
Yo¤unlaflma olunca, ayd›nlanma gerçekleflirdi.
Duaya ve Tanr›’ya inanm›flt› hep, evet... (Dahas›
Kur’an gibi yazmak isterdi. Yüzy›llarca etkisi sürsün, dillerden düflmesin isterdi.) Bu inançla birlikte günahlar da ifllemiflti ama. Bütün bunlar inanc›na gölge düflüremezdi. O hâlâ, her gece yatmadan
önce, Tanr›’s›na flöyle yakarmadan günün sayfas›n› çevirmiyordu: “Tanr›m, bana fliirimi yazd›r!”
(Güngör, 1995).
şubat 2008
e¤itim
fiair, her gün Allah’a dua etmifl ve fliirini yazm›flt›r. Da¤larca, fliirlerindeki zengin içerik, üslûbundaki ak›c›l›k, dizelerine itinayla yerlefltirdi¤i
sözcüklerine yükledi¤i anlamla sanat›n›n zirvesinde olan bir flairdir.
Faz›l Hüsnü Da¤larca, fliirleriyle içinde bulundu¤u zaman›n saati, gelecekte de gidilecek yönü iflaret eden bir pusula gibi olmufltur. Bu sanat
anlay›fl› çerçevesinde yazm›fl oldu¤u fliirleriyle
toplumun her kesimine hitap edebilmeyi baflarm›fl ve fliirin edebiyat›m›zdaki ç›nar› olmufltur.
Bu yaz›y› yazarken bana yol gösteren Doç. Dr.
Ramazan Gülendam’a teflekkürü bir borç bilirim.
KAYNAKÇA
Ay, Mehmet Emin (1995). Din E¤itiminde Mükâfat ve Ceza, ‹zmir, Nil Yay›nlar›.
Da¤larca, Faz›l Hüsnü (1994). Çocuk ve Allah,
‹stanbul, Tüm Zamanlar Yay›nc›l›k.
Ertop, Konur, “ Da¤larca’n›n Çocuk fiiirleri”,
www.benimblog.com
Güngör, Necati, Faz›l Hüsnü Da¤larca Hakk›nda,30cumhuriyetsairi.com/fazilhusnu/index.html- 91k
Kaplan, Mehmet (2000). fiiir Tahlilleri 2 (Cumhuriyet Devri Türk fiiiri), ‹stanbul, Dergâh Yay›nlar›.
K›br›s, ‹brahim (2004). Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n fiiirlerinin ‹mgesel Dil Becerisine Katk›s›, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi.
Polat, Müge Sucu (2002). Faz›l Hüsnü Da¤larca’n›n fiiirlerinde Çocuk Temas›, Ankara, T.C Kültür
Bakanl›¤› Yay›nlar›.
Ulusoy, Mustafa, Çocuk ve Allah, www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article&aid=5211
43
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
SANA YAZDI⁄IM B‹R MEKTUP OLSAM
fiABAN ÖZÜDO⁄RU
Yaklafl›k dört y›l önce Funda Özsoy Erdo¤an, Bilim ve Akl›n Ayd›nl›¤›nda E¤itim dergisine
bir hikâyesini göndermiflti. ‹mzas›n›n alt›nda mütevaz› bir notla, uygun bulunmas› hâlinde yay›nlanmas›n› talep ediyordu. Hikâyesini okudu¤umda dil ve anlat›mdaki olgunluk beni ziyadesiyle
memnun etmiflti. Yay›n Kurulunda yer alan di¤er
arkadafllar›m da hikâyeyi be¤enmifllerdi. Yaz›s›na
ekledi¤i telefon numaras›ndan kendisini arayarak
baflka çal›flmalar› varsa onlar› da göndermesini istemifltim. Böylece dergimizde birkaç hikâye ve
denemesini yay›mlama imkân› bulduk.
Yazar›n, 2007 Ekim ay›nda hikâye kitab›n›n
ç›km›fl olmas› hikâye okurlar›n› mutlu edecektir.
Funda Özsoy Erdo¤an, hem Türk Dili ve
Edebiyat›, hem de gazetecilik e¤itimi alm›fl. Yazd›klar›nda genifl bir kültürel birikimin yan›nda,
44
dikkatli bir gözlem gücü daha ilk hikâyeden itibaren varl›¤›n› hissettiriyor.
Kitapta on üç hikâye yer al›yor. Bunlardan
beflinin baflkahraman› ya yazar, ya da yazma ifliyle ilgisi olan kiflilerden olufluyor. Özsoy, bir insan›n gündelik hayat›n› e¤lenceli u¤rafllarla harcamak yerine, hangi sebeplerle bu meflakkatli ifle
soyundu¤unu bu hikâyeler arac›l›¤› ile ciddi biçimde sorguluyor. Gerçekten de yazma süreci
sanc›l› bir ifltir. Hele sanat de¤eri tafl›mas› kayg›s›
ile kaleme al›nan yaz›lar yazar›na -erbab›na malum- sanc›l› bir dönem yaflat›r. Hikâyelerde; genellikle kayna¤›n› bir sesten, durumdan, durufltan, hâlden, dramdan alan; yahut da tamamen hayalî, çekirdek bir konu vard›r. Yazar, onu kafas›nda günlerce evirir çevirir, besler ve gelifltirir. Buna
mayalanma süreci diyebiliriz. Ham hayallerin olgunlaflt›r›lmas› safhas› olan mayalanma sürecini
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
tamamlam›fl malzemeyi k⤛da dökme aflamas›d›r
ki birçok yazar› en çok s›k›nt›ya sokan evre budur. Konuya uygun üslûp belirlemek, kullan›lacak kelime kadrosu, daha da önemlisi hikâyeyi etkili k›lacak tekni¤in bulunmas› kolay baflar›labilecek ifller de¤ildir.
Böyle oldu¤u hâlde yazarlar bu s›k›nt›lara
niye katlan›rlar? Daha do¤rusu, dayan›lmaz yazma iste¤inin arkas›nda ne vard›r? Bazen yazarlar›n
kendilerinin bile tam olarak bilemedi¤i yazma iste¤inin sebepleri üzerinde durmak elbette deneme yazarlar›n›n yan›nda hikâye yazarlar› için de
ilginç, bakir ve zengin bir aland›r. Çünkü görmesini bilen için orada insan ruhunun derinlerinde
yatan fluuralt› istekler çok rahatl›kla yakalanabilir.
Erdo¤an, neredeyse kitab›n›n yar›s›n› oluflturan
befl hikâyede yazma iste¤inin arkas›nda yatan o
gizli gücü veya zaaf› sorguluyor. Yazar, hikâyecili¤imizde zaman zaman bahis konusu edilen ama
üzerinde fazla durulmayan bu konuyu derinli¤ine
ifllemekle iyi bir damar yakalam›flt›r.
Bu metinlerde; yazar, bazen de yazar›n ortaya koydu¤u ürünler kutsan›rken zaman zaman
da ac›mas›zca elefltirilir. Turuncu hikâyesinde oldu¤u gibi fildifli kulesinden toplumu gözlemleyen
“ünlü yazar”, “Zaman›n Torpili Yoktur” bafll›kl›
okuyucu mektubu ile yerden yere vurulur.
“Say›n yazar,
Siz övgü dolu, süslü sözlere al›fl›ks›n›z. Yeni yetmelerin hayranl›k kokan, ya¤danl›klar›n f›rsatç› cümlelerine..
…kötü bir yazars›n›z siz. Kitaplar›n›z›n çok
sat›yor olmas›, bu gerçe¤i de¤ifltirmez. Onlardaki
s›¤l›k, suya sabuna dokunmayan yavanl›k, yap›s›
gevflek o durufl ah bilseniz, beni nas›l da rahats›z
ediyor…”
‹ki buçuk sayfa boyunca devam eden yazar,
yazar egosu ve kitaplar›n okunurlu¤u (sat›fl›) konusundaki de¤erlendirmeler de¤me elefltirmenlerin yapamayaca¤› derinlik ve niteliktedir. Hele
okuyucunun edebî eserin “kal›c›l›¤›” üzerine söy-
şubat 2008
e¤itim
lediklerine flapka ç›kar›l›r. Bence hikâyeden ç›kan
sonuç tarafgirliklerle; popülist yaklafl›mlarla fliflirilen “ünlü yazarlar”a zaman›n torpili yoktur. Gereksiz yüceltmeler veya afla¤›lamalar›n yazar›n ortaya koydu¤u eseri yüceltmede veya de¤erini
azaltmada -uzun vadede- etkisi yoktur. ‹yi bir yazar, günübirlik, yal›nkat de¤erlendirmelerin etkisinden kendisini korumal›d›r. ‹nsan ve bir sanatkâr olarak yazar, ne kutsanacak eriflilmez bir varl›k, ne de afla¤›lanmas› gereken bir zavall›d›r. Belki duyarl›l›klar› itibar›yla anlat›lmas› gereken, anlat›lmaya lây›k bir insand›r.
Yaln›z yazar, meflhur olmak, tan›nmak için
bu ifle soyunmuflsa “sefil” bir durumdad›r. Kitab›n
son hikâyesinde bu durum ifllenmifltir.
“Herkes onu tan›s›n istiyordu; hayran olsun
k›skans›n. Sonra kem gözlere u¤ras›n.
Çok ünlü olacakt› o!
Daktilosunun bafl›nda hep onun hayalini
kuruyordu. ‹ki sat›r yaz›yor, sonra yazd›klar›n›n
büyüsüne kap›l›p; derin, kibirli hayallerde yüzmeye bafll›yordu.”
Ah Kader ad›n› tafl›yan hikayede ise Kader
ad›nda sevecen bir ev han›m›n›n ünlü bir kad›n
yazarla tan›flmas›ndan sonra hayat›nda meydana
gelen de¤ifliklikler aflama aflama anlat›l›yor. Kader
yazara özenirken, yazar da Kader’in sevecen, kayg›s›z, günübirlik yaflanan sade hayat›na imrenmektedir. Hikâyenin sonuna do¤ru yer de¤ifltiren
iki kad›n portresi görürüz. Yazarl›¤› seçerek hayat›n› alt üst eden nefleli ve mutlu eski ev han›m› yeni yazar ile; yazarken evinin kad›n› olmay› ö¤renen ve sade hayat› tercih eden ünlü eski yazar›n
de¤iflimlerine tan›k oluruz.
Krizantem ‹çimde Bir Yarad›r, ad›n› tafl›yan
hikâyenin kahraman› yine “ünlü (bir) yazar”d›r.
Ünlü ama yine fildifli kulesinde ikamet eden bir
yazar. Hâliyle yaz›p çizdikleri de gerçek hayattan
ve insanlar›n çektikleri ›st›raplar› derinlemesine
anlamaktan çok uzak. Onun için de yap›p ettikleri ile ne kadar gururlan›rsa gururlans›n, çevresi
45
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
onu nas›l alg›lam›fl olursa olsun eserleri yavan, yapay ve sevimsizdir.
Demli Çay, bafll›kl› hikâye de yine bir yazar›n eserini (hikâyesini) olufltururken tak›nd›¤› tav›r ile ilgili. Edebiyat›n kurmaca yönünü ironik bir
anlat›mla öne ç›kararak bu temay› enine boyuna
iflliyor. Ancak bu teman›n gerisinde; “do¤ruluk,
haram-helal alg›s› gibi” de¤erlerin ifllendi¤i de
gözden kaç›r›lmamal›d›r.
Di¤er hikâyeler, toplumun sessiz ço¤unlu¤unu oluflturan, kendi hâlinde, zaman zaman
haks›zl›klara u¤rayan, itilip kak›lan küçük insanlar› konu ediniyor.
“Karfl›laflma” ad›n› tafl›yan hikâyede oldu¤u
gibi yafll› ve huysuz bir ihtiyarla belediye otobüsünde karfl›laflan sürmeli, çekingen genç k›z›n tart›flmalar› ve ayn› gün ikisinin de ölümüyle ayn›
mezarl›¤a defnedilmelerinin hazin hikâyesinde
yazar yürek burkan bir atmosfer yakalamay› baflarm›flt›r.
‹nce Ayar’da misafirperverlik, komfluluk
iliflkileri gibi toplumumuzda kaybolmaya yüz tutan de¤erleri yazar bize ince bir duyarl›l›kla ve hikâyeyi konuya kurban etmeden hat›rlat›yor.
Benim bu kitapta en çok severek okudu¤um hikâyelerden biri de Körebe. “Paralel olaylar” tekni¤i ile kaleme al›nm›fl. Hikâyede, alkolik
bir baban›n velayetindeki öksüz bir çocu¤un dram› konu edinilmifl. Anne, çocu¤un do¤umu esnas›nda öldü¤ünden çocu¤una h›nç duyan ve “hayattaki ezilmiflli¤in, yenilmiflli¤in, kenara itilmiflli¤in” h›nc›n› çocuktan ç›karmaya çal›flan merhametsiz bir baba. Di¤er taraftan hikâyenin ak›fl› içerisine itina ile yerlefltirilmifl Mevlâna’n›n Mesne-
46
vi’sinden al›nt›land›¤›n› düflündü¤üm italik dizilmifl paragraflar serpifltirilmifltir. Bu paragraflar atlanarak okundu¤unda hikâye özünden hiçbir fley
kaybetmiyor. Ancak bu paragraflar dahil edilerek
okundu¤unda hem hikâyenin temas› geniflliyor
hem de tesiri katlanarak art›yor. Ayn› zamanda
trajik olan as›l tema bu parçalarla insan› tuhaf biçimde teselli edici, rahatlat›c› bir ifllevi yükleniyor.
Bu ve benzeri metinler, zengin geleneksel kültürümüzden faydalan›larak nas›l nitelikli, modern
metinlerin ortaya konulabilece¤inin de güzel bir
örne¤idir.
Hikâye al›nt› metinle flöyle bitiyor:
“Kim bu Mesnevi’yi masal diye okursa,
onun için masald›r. Fakat kendisinin halini bu kitapta gören kifli de er kiflidir.”
Funda Özsoy Erdo¤an; birbirinden çok
farkl› tekniklerle bize bir dünyan›n kap›lar›n› aral›yor. O kap›n›n arkas›nda, olaydan ve entrikadan
çok, insanlar›n iç dünyalar›n› anlatmay› tercih ediyor.Yazar, bunu yaparken, baflar›y› konuya en uygun üslubu yakalayabilmesine borçludur. Anlat›mda, özellikle yazma ve yazarl›k konulu hikâyelerde, fark edilmesi oldukça güç bir ironi çeflnisi
ortaya ç›k›yor. ‹nsanlar›n zaaf ve egolar›yla ince
ince alay eden zeki bir anlat›c›-yazar portresi Haldun Taner’in tavr›n› ve üslubunu hat›rlat›yor.
Muhtelif dergilerde yay›nlanm›fl olan ve ço¤unu okudu¤um hikâyeleri kitap kapa¤› alt›nda
tekrar okumaktan büyük haz ald›¤›m› söylemeliyim. Öyle san›yorum ki bütün hikâye severler de
ilk kitab›yla okur karfl›na ç›kan yazar› severek
okuyacaklard›r.
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
KORKUT ATA
METE GÜREL*
XI. yüzy›la ait bir Türk atasözünde; “Kut belgusi, biligdir.” yani “devlet ve saadetin iflareti bilgidir.”
deniyor. Abidelerdeki bilgiyle alakal› sözler incelendi¤inde Türkler için bilginin ehemmiyeti ortaya ç›kar. Türklerde bilgelik, devlet bayra¤›n›n üzerinde
duran bir sembol gibidir. Bilgi, halk›n bilemedi¤i,
anlayamad›¤› bir fley de¤ildi. Herhangi bir kimsenin
bilgi edinip bilge olabilmesine mâni hiçbir fley yoktu. Göktürk Yaz›tlar›, ancak halk bafl›n› al›p gitti¤i
zaman onlara, “bilgi bilmez kifli” veya “bilmedükin
üçün” diyordu.
Büyük Hun ‹mparatorlu¤u’nun devlet teflkilat›nda, devlet yönetimi, Sol Bilge ve Sa¤ Bilge
prenslikleri diye ikili bir düzene sahipti. Bu anlay›fl Göktürklerde de devam etmiflti. Bilge Ka¤an,
henüz ka¤an olmadan önce, Sol Bilge Beyi idi.
Türklerde hakan›n bilge olmas› vazgeçilmez bir
prensipti. ‹flbara Ka¤an’›n, seçim kurultay›nda
dört ka¤an›n o¤ullar›ndan en bilgesi oldu¤u için
tahta ç›kar›lmas› örneklerden sadece birisidir.
* Okutman, Korkut Ata Üniversitesi / OSMAN‹YE
şubat 2008
47
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Türkler, devlet ile milletin, düzen ve birli¤ini bozan bilgiyi kötü bilgi “ay›g bilig” olarak tarif
etmifllerdi. Göktürk Yaz›tlar›’nda ; “Çin, Türk milletini yak›n›na kondurduktan sonra, kötü bilgiyi
(ay›g bilig) yayar imifl.” diye geçer. Bilgiyi sadece
ö¤renmek ö¤ütlenmiyor, bu bilginin baflkalar›na
ö¤retilmesi de en az ö¤renmek kadar önemli görülüyordu. “ E¤er sen boyda (yani halk içinde),
ulu bir bilge isen; bilgini herkese da¤›t, böl(üle)
deniyordu. 1069–1070 y›llar›nda kitab›n› yazm›fl
olan Balasagun’lu Yusuf Has Hacib,“Kitab›n ad›n
vurdum Kutadgu Bilig okuyan› kutads›n, tutsun
elin.” diyordu.
Bilginin hemen yan› bafl›nda erdem yani fazilet de aranan özelliklerdendi. Ancak Göktürk
Yaz›tlar›’nda rastlanmayan bu kelimeyi Yenisey
Yaz›tlar›’ndan itibaren görmekteyiz. Erdem sözünde “irade ile iyi davran›fl” manas›n› bulmaktay›z. “‹yi davran›fl ve hizmet” halka karfl›d›r. Hakan
olabilmek için ise erdem flartt›. Eski bir atasözünde “Acuncu erdem gerek bin tümen.” yani bir insan›n cihan hâkimi olabilmesi için bin tane on bin
erdemi olmas› gerekir, deniyordu.
Korkut Ata Kimdir?
Korkut Ata, “Dede Korkut” ad› ile tan›nan
destani O¤uz hikâyelerinin topland›¤› kitaba ad›
verilen bir bilge kiflidir. Kitab›n girifl k›sm›nda
Peygamber zaman›na yak›n Bayat boyundan Korkut Ata ad›nda bir erin ortaya ç›kt›¤›, bu Korkut
Ata’n›n O¤uz kavminin müflküllerini çözen ve gaipten türlü haberler veren bir kimse oldu¤u bildiriliyor. Korkut Ata, kavim içerisindeki anlaflmazl›klar› çözen, isim verileceklere isim veren, evlenecekleri evlendiren, sözünün üstüne söz söylenemeyen keramet sahibi bir bilge kiflidir. Ve hatta
sadece geçmiflten de¤il, gelecekten haberler verdi¤i de söylenir. Mesela, Osmanl› dönemi tarih kitaplar›nda Dede Korkut’un, Kay› boyunun büyük
bir devlet kuraca¤›n› yani Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun kurulaca¤›n› yüzy›llar öncesinden söyledi¤i de rivayet edilir.
48
Korkut Ata, Dede Korkut ismine dair kay naklar
Korkut eski bir Türk ismidir. Oysa bu ismin
bafl›na getirilen Dede s›fat› sadece Bat› Türkçesi’nde O¤uzlarda kullan›lan bir s›fatt›r. Do¤u Türk
lehçelerinde Dede kelimesi bulunmaz. Bilge kifli
için, baba, cet manas›nda Ata s›fat› kullan›l›r ve
isimden sonra gelir. Bu sebeple orijinal flekli Korkut Ata olmas›na ra¤men, sonraki kaynaklarda
daha çok Dede Korkut isminin kullan›lmas›n› tabiî karfl›lamak gerekir.
Kahraman›m›z›n ad› tarihî kaynaklarda flu
flekilde geçmektedir:
Reflidüddin’in Câmiü’t-Tevarih’inde Korkut,
Nevaî’nin Nesâimü’l- Mahabbe’sinde Korkut Ata,
fiecere-i Terâkime’de Korkut veya Korkut Ata, Tarih-i Dost Sultan’da Korkut; buna karfl›l›k Yac›o¤lu’nun Selçukname’sinde Dede Korkut, Câm-i
Cem-âyinde Korkut Ata ve Dede Korkut, Atalar
Sözü kitab›nda Dede Korkut, Bayburtlu Osman’›n
Tarihi’nde Dede Korkut, Edirneli Ruhî ve Müneccimbafl› tarihlerinde Korkut Ata olarak geçmektedir.
As›l Dede Korkut kitab›na gelince, eserin
Dresden nüshas›nda 4 defa Korkut Ata, 29 defa
Dede Korkut, 21 defa Dedem Korkut, 18 defa yaln›z Dede, 1 defa da Dede Sultan olarak geçmektedir (Prof. Dr. Muharrem Ergin Dede Korkut Kitab› Ankara,1994 s.2).
Dede Korkut Kitab›
Dede Korkut Kitab›, 12 adet (flu ana kadar
bulunan) destani O¤uz hikâyelerinin toplam›d›r.
Dresden ve Vatikan’da iki nüshas› bulunmaktad›r.
Dresden nüshas› daha sa¤lam ve güvenilir olup
12 hikâyenin tamam›n› içerir. “Eserin Dresten nüshas›n› Dresden Kral Kütüphanesinde ilk defa
H.O.Fleischer bulmufltur. Fakat onu tan›tan ve ondan ilk defa faydalanan H.F. Von Diez olmufltur.
Diez Denkwürdigkeiten Von Asien (Berlin, 1815)
adl› eserinde önce Atalar Sözü kitab›n› incelerken
Dede Korkut’un devrini araflt›rmaya çal›flm›fl
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
(s.288–331), sonra as›l Tepegöz hikâyesini
Almancas› ile birlikte yay›nlarken (s.399)
Dede Korkut üzerinde durmufltur. Burada
Diez, Tepegöz’le Homeros’un Odysseia’s›ndaki Polyphemos’u karfl›laflt›rm›fl ve Dede
Korkut’ta hikâyenin daha genifl olmas›na dayanarak bunu Yunanl›lar›n Türklerden ald›¤›na hükmetmifltir (a.g.e s.57). “Türkiye’de
Dede Korkut hakk›ndaki yaz›lar, kitab›n
Türkiye’de ilk neflrinin yap›lmas›ndan sonra
bafllam›flt›r. Bu neflir Kilisli Rifat taraf›ndan
1916 ‘da Diez’in Berlin kopyas›n›n foto¤raflar›na dayanarak yap›lm›flt›r” (a.g.e s.58).
Vatikan nüshas› ise sadece alt› hikâyeyi ihtiva eder.
Dede Korkut hikâyeleri yaz›ld›¤› döneme ait çok de¤erli bilgiler nakletmektedir.
Bu hikâyelerden al›nan sosyal hayata dair
bilgiler, o dönemin hayat tarz›n› anlamam›za
yard›mc› olmaktad›r. Kitapta s›kça vurgulanan namus, dostluk, aile içi dayan›flma, büyüklere sayg›, kad›n haklar›, tek efllilik gibi
bugünün de problemleri tart›fl›l›rken gündeme gelen kavramlar›n sa¤lam temelleri ibretle görülmektedir.
Hikâyeler, Gürcistan-Pasinler-A¤r› Da¤› üçgeni içinde kalan ve Aras Nehri ile kollar›n›n geçti¤i, Do¤u Anadolu ile Azerbaycan’› içine alan
O¤uz ülkesinde geçmektedir. O¤uz hükümdar›
Hanlar Han› Bay›nd›r Han’d›r. Bay›nd›r Han hikâyelerde sadece ismi geçen bir konumdad›r. Onun
yaflad›¤› bir olay anlat›lmaz ama hikâyelerin baflkahraman›, mevki bak›m›ndan Bay›nd›r Han’dan
sonra gelen damad› ‹ç O¤uzdan Ulafl O¤lu Salur
Kazan, hikâyelerde s›kça sözü edilen O¤uz beylerinin en büyük savaflç›s› ve kâfirlerin korkulu rüyas›d›r. Hikâyelerde zaman zaman kad›n kahramanlar ön plana ç›kmaktad›r. Kad›nlar gerekti¤inde silah arkadafllar› ile birlikte efllerine yard›ma
koflan cengâver konumundad›r. Salur Kazan’›n efli
Boyu Uzun Burla Hatun k›rk ince belli k›z› yan›na
al›r, kara k›l›c›n› kuflan›r, kara at›na biner ve Salur
şubat 2008
Kazan’a yard›ma gider. Efl seçimi s›ras›nda k›zlar
ok atma, at yar›fl›, k›l›ç ve hatta güreflte yar›flma
flart› koflabiliyorlard›. Tek efllilik esast›r, çocu¤u
olmasa dahi bir ikinci evlilik düflünülemezdi. Kad›nlara sayg› gösterilir, her konuda onlara fikir dan›fl›l›rd›. Ana hakk› Tanr› hakk› olarak kabul edilirdi.
Boy “destan” sözünün Türkçe karfl›l›¤›d›r.
O¤uzlar aras›nda tutulan destanlara boy, bir destan›n içindeki parçalara da soy denilmektedir
(a.g.e. s.32). Boy boylamak, soy soylamak tabiri
de buradan geliyor olsa gerek.
Bugün elde bulunan Dede Korkut Hikâyeleri’nin say›s› 12’dir. Azerilerin Berlin’de ç›kard›klar› Aç›k Söz dergisi 1936 tarihli 3. say›s›nda Prof.
Bekir Çobanzade’nin Leningrad fiarkiyat Enstitüsü
yazmalar› aras›nda Dede Korkut’un on üçüncü hikâyesini buldu¤unu haber vermifltir (O.fi. Gökyay, Dede Korkut, Bafllang›ç, s. 16; K›rz›o¤lu M.
49
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
Fahrettin, Dede Korkut O¤uznameleri, ‹stanbul,
1952, s. 12). Sonradan, bu hikâyenin Azerbaycan
da yay›nland›¤›na dair sözlü haberler de gelmifltir.
Fakat Dede Korkut Kitab›, milliyetçili¤i ve Türk
birli¤i duygusunu afl›l›yor diye 1950’de Rusya’da
yasak kitap ilan edilmifl ve bu husustaki bütün yay›nlar toplatt›r›lm›fl oldu¤u için on üçüncü hikâye
hakk›nda baflka bilgi elde edilememifl… (a.g.e.
s..33) 13. hikâye elde edilememifltir ancak daha
baflka hikâyelerin olmas› gerekti¤ine dair güçlü
deliller bulunmaktad›r, bu sebeple herhangi bir
zamanda daha yeni hikâyelerin bulunup ilave
edilmesi kuvvetle muhtemeldir.
Dresten nüshas›nda bulunan hikâyeler s›ras› ile flunlard›r:
Dirse Han O¤lu Bu¤aç Han
Destan›,
Salur Kazan’›n Evinin Ya¤malanmas› Destan›,
Kam Büre O¤lu Bams›
Beyrek Destan›,
Kazan Bey’in O¤lu
Uruz Bey’in Esir Düfltü¤ü
Destan,
Duha Koca O¤lu Deli
Dumrul Destan›,
Kangl› Koca O¤lu
Kan Tural› Destan›,
Kaz›l›k Koca O¤lu
Yigenek Destan›,
Basat’›n Tepegöz’ü
Öldürdü¤ü Destan,
Begil O¤lu Emren’in Destan›,
Uflun Koca
O¤lu Segrek’in
Destan›,
Salur Kazan’› O¤lu Uruz’un
50
Tutsakl›ktan Ç›kard›¤› Destan,
‹ç O¤uza Tafl O¤uz Asi Olup Beyrek’in Öldü¤ü Destan.
Tarih î Kaynaklarda Dede Korkut
1- Dede Korkut isminin geçti¤i en eski tarihî kaynak ‹lhanl› veziri Reflidüddin’in Câmiü’t-Tevârih’idir. Bu Farsça O¤uzname’de Korkut, O¤uz
sülalesinin onuncu hükümdar› olan Kay› ‹nal Han
zaman›nda sahneye ç›kar ve ona müflavirlik eder.
Korkut; as›l onun babas› olan dokuzuncu hükümdar ‹nal S›r Yavkuy zaman›nda ortaya ç›km›fl olup
Kay› ‹nal Han’dan sonra daha üç hükümdar
devrini yaflam›fl ve onuncudan ondördüncüye kadar dört hükümdara müflavirlik yapm›flt›r. Kendisi Bayat
boyundan olup Kara Hoca’n›n
o¤ludur. Bu rivayetleri Reflidüddin’e anlatan zat, Korkut’un 295
y›l yaflad›¤›n› söylemifltir (a.g.e.
s.35).
2- M›s›rl› müellif Ebû Bekr
b. Abdullah b. Aybek Ed-Devâdârî’nin Dürerü’t-Tîcan adl› umumi tarihinde Dede Korkut hikâyeleri ile ilgili çok önemli bir kay›t vard›r. Aslen Selçuk hanedan›ndan olan bu M›s›rl› Türk, Melik Nâs›r Muhammed b. Kalavun
ad›na yazd›¤› ve 1310 y›l›na kadar
olan vakalar› içine alan Arapça tarihinde 1229 y›l› olaylar›ndan
bahsederken Cengiz Han’a ait
mukaddimede O¤uzname hakk›nda bilgi vermifl... O¤uz Türklerinin yan›nda O¤uzname denilen
bir kitap vard›r ki elden ele dolaflt›r›rlar. O¤uzlar›n bidayeti hâlleri
ve ilk padiflahlar› hep bu kitapta
mezkûrdur. O¤uz diye Türklere denir ki büyükleri O¤uz
isminde birisi imifl (a.g.e s.36).
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
3- Tebrizli Hasan b. Mahmut Bayati’nin
Câm-i Cem Âyin adl› Osmanl› silsilenâmesinde de
Dede Korkut’un ad› geçmektedir. Müellif, 28.
O¤uz Han› olan Kara Han’›n çok mümin oldu¤u
için bey olunca Korkut Dede’yi Medine’ye gönderdi¤inin ve onun Peygamberimizi gördükten
sonra O¤uz taifesine ‹slamiyet’i ö¤retme¤e memur edilen Selman-› Farisi ile birlikte geri döndü¤ünün O¤uzname’de yaz›l› oldu¤unu bildiriyor.
Sonra Ay Kutlug’dan bahsederken onun da lalas›
Korkut Ata’n›n o¤lu Örgeç Dede’yi Hazret-i Osman’›n hizmetine gönderdi¤ini, Örgeç Dede’nin
Ba¤dat’a var›nca Hazreti Osman’›n flehit oldu¤unu ö¤renerek Kâbe’ye gidip döndü¤ünü, dönerken Hazret-i Ali- Muaviye çat›flmas›na flahit oldu¤unu ve kavga sona erdikten sonra Hazret-i
Ali’den ahidnâme al›p geldi¤ini ilave ediyor
(Câm-i Cem-Âyin, Ali Emiri Neflri, ‹stanbul 1331,
s32–34; K›rz›o¤lu Fahrettin Neflri, Osmanl› Tarihleri, ‹stanbul 1949, s.388-389). (a.g.e. s.39)
4- Bayburtlu Osman’›n III. Murad (1574
–1595) devrinde yazd›¤› Tevârih-i Cedîd-i Mir’at-i
cihan adl› eserinin “Bayundur Han” bölümünde
“… Kar›ndafllar› Bayundur Han taallukat›yle Horasan’dan azimet idüp An›’ya Kars’a geldiler. Gürcistan keferesiyle cenk idup Tiflis’i ald›lar. Andan
Demürkapu’ya var›p Küstasek Meliki muhasara
idüp Demürkapu’y› al›p bafl›n kesdi. Ol tarihte ‹sa
Aleyhi’s-selam gö¤e ç›kup bizüm Peygamberümüzden niflan yo¤idi. Anlar din mezhep bilmezler
idi, amma Hak’ka ikrarlar› varidi...”, “...Bizüm
şubat 2008
e¤itim
Peygamberümüz dünyaya gelmezden mukaddem
bunlar k›rk y›l Gürcistan keferesiyle cenk cidal
idüp Dokuz Tümen Gürcistan beglerinden haraç
ald›lar. Kaçankim Server-i Kâinat Muhammet
Mustafa (s.a) dünyaya gelüp Mekke’de zuhur itdi.
Bayundur Han Resulullah (s.a.) Efendimüzi vak›as›nda görüp iman getürdi. Kazan Han›, Dündar
Begi Kabe-i fierif’e Resul Aleyhi’s Selama gönderüp ümmet oldu¤unu bildürdü. Ezin canip çünki
Kazan Han bu begler ile Kâbe’ye gelüp Resul’le
bulufltular. Resulullah mescidde oturd› (oturur
idi) bunlar› gördi, bir acayip uzun tâife ki saçlar›
k›rk›lmam›fl, b›y›klar› al›nmam›fl, duvara s›k›ld›.
Mihrap yiri andan kald› derler. Pes Resulullah anlara iman arz eyledi, iman getürdiler. Selman-› Farisî (r.a.) anlara kofld›. Demürkapu’ya gelüp anlara iman-› ‹slam ve salât u savm ta’lim itdi. Dede
Korkut’u içlerinden fleyh dikti.” (a.g.e. s.40-41)
5- Evliya Çelebi de 1655 y›l›nda gördü¤ü
Ahlat’tan bahsederken de Ahlat’taki eski mezarlar› anlatmakta ve bu arada flunu kaydetmektedir.
“Osmanl›lar›n eski atalar› içerisinde Ahlat’ta
yatanlardan biri de Korkut Han’dur” (Seyahatname, IV, s.140) (a.g.e. s.44).
Yukar›da izah edildi¤i gibi Korkut Ata bir
bilge kiflidir, bilgeli¤in sembolüdür. Bilgelik Türk
devlet gelene¤inde s›fatlar›n en yücesidir. Muas›r
medeniyetler seviyesine ulaflmak için, kökleri tarihte olan, gelece¤e ümitle bakan, ça¤›n teknolojisine hâkim, bilge ve erdemli bir nesil yetifltirilmelidir.
51
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
gündem
‹NG‹L‹ZCE
Ö⁄RETMENLER‹NE
E⁄‹T‹M
Millî E¤itim Bakanl›¤›
Ticaret ve Turizm Ö¤retimi Genel Müdürlü¤ü ile British Council aras›nda Anadolu Otelcilik
ve Turizm Meslek Liselerindeki
‹ngilizce ö¤retmenlerinin e¤itimine iliflkin protokol imzaland›.
Protokol ‹mza Töreni
öncesinde düzenlenen törende
konuflan Millî E¤itim Bakan›
Doç. Dr. Hüseyin Çelik, ‹ngiltere’nin, Türkiye’nin AB’ye üyeli¤ini “samimi bir flekilde” destekledi¤ini kaydetti. British Council’in, ‹ngiltere’nin dünyaya
aç›lan kap›s› oldu¤unu ifade
eden Bakan Çelik, bu kurum ile
birçok konuda iflbirli¤i yapt›klar›n›, bundan sonra da yapmaya
devam edeceklerini söyledi.
Bakan Çelik, kendi bakanl›¤› döneminde otuz altı yeni turizm ve otelcilik lisesi aç›ld›¤›n›, Türkiye genelinde flu anda doksan befl otelcilik ve turizm lisesi bulundu¤unu hat›rlatarak flöyle konufltu: “Türkiye’deki ‹ngilizce e¤itimi maalesef belli bir standart tutturmufl
52
ve özellikle gramer a¤›rl›kl›. Bu
da her tür okulun ve herkesin
ayn› e¤itimi almas› demek. Bu
yaklafl›m do¤ru bir yaklafl›m de¤il. Anadolu Turizm ve Otelcilik
liselerindeki gençler Steinbeck’in, Dickens’›n romanlar›na
edebî analizler yapmak için ‹ngilizce ö¤renmiyorlar. Mesleki
‹ngilizce dedi¤imiz kavram› asl›nda her tür meslekte yerlefltirmek laz›m, ona göre ders kitaplar›n›, ders müfredatlar›n› haz›rlamak laz›m. Bu konuda bugüne kadarki yaklafl›m› de¤ifltirmek laz›m.”
‹mzalanacak protokolün, özellikle Anadolu Turizm
ve Otelcilik Meslek Liselerindeki bütün ‹ngilizce ö¤retmenlerinin mesleki yeterliliklerini art›r-
maya yönelik oldu¤unu kaydeden Bakan Çelik, bu kapsamda
ayn› zamanda ders materyalleri
de haz›rlanaca¤›n› söyledi. Bakan Çelik, “Mesleki ‹ngilizce bu
alanda nas›l ö¤retilir, nas›l verilmelidir, sorusuna cevap aranacak” dedi.
Bakan Çelik, gelecek
hafta pazartesi günü kalabal›k
bir heyetle Londra’ya gidece¤ini, burada baflta mesleki e¤itim
ve yüksekö¤retim alanlar› olmak üzere çal›flmalar yapacaklar›n› kaydetti. Bakan Çelik, e¤itim ve yüksekö¤retimden sorumlu bakanlarla görüflmelerde
bulunaca¤›n› anlatt›.
‹ngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird de ‹ngilizce
ö¤retmenlerine e¤itim verilmesine iliflkin projenin, Türkiye ile
‹ngiltere aras›nda e¤itim iflbirli¤i
aç›s›ndan önemli oldu¤unu ifade etti. Projenin esas amac›n›n
turizm ve otelcilik okullar› için
e¤itim materyalleri haz›rlanmas›
oldu¤unu belirten Baird, üç
adet ders kitab›n›n Mart 2009 iti-
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
gündem
bar›yla haz›rlanmas›n›n planland›¤›n› bildirdi. Baird, bu materyallerin 100’e yak›n okulda kullan›laca¤›n› söyledi.
Proje ile turizm ve otelcilik alan›ndaki ifl gücünün ‹ngilizce pratik becerisinin art›r›lmas›n›n hedeflendi¤ini ifade eden
Baird, bu ve benzer projelerin
iki ülke aras›ndaki iliflkileri ileriye götürece¤ini kaydetti. Bair,
“Hükûmetin önemli e¤itim reformlar›na imza att›¤›na, bundan
sonra da atmaya devam edece¤ine inand›¤›n›” belirtti.
Ticaret ve Turizm Ö¤retimi Genel Müdürü Sadettin Sabaz
da protokol ile ilgili bilgi verirken turizm ve otelcilik ö¤rencilerinin dil konusunda zay›f ol-
malar› nedeniyle böyle bir proje
haz›rland›¤›n› bildirdi.
Genel Müdür Sabaz, birkaç hafta önce ‹ngiltere’den gelen dil uzmanlar›n›n dokuz okulda incelemeler yaparak bir rapor
haz›rlad›klar›n› söyledi. ‹ngiltere’den gelen heyetin “ac› bir gerçe¤i de dile getirdiklerini” belirten Sabaz, heyettekilerin ‹ngilizce ö¤retmenleriyle tercüman
arac›l›¤›yla konufltuklar›n› ifade
ettiklerini vurgulad›.
Sabaz, proje kapsam›nda
anadolu turizm meslek liselerinde görevli ‹ngilizce ö¤retmenlerinin e¤itim alacaklar›n› ve bu
ö¤retmenlerin, “Uluslararas› ‹ngilizce Ö¤retmenlerinin Seviyelerini Belirleme S›nav›”na tabi tu-
tulaca¤›n› söyledi. British Council’in deste¤iyle bu ö¤retmenlere
altı haftal›k “Mesleki ‹ngilizce
Materyal Haz›rlama E¤itimi” verilece¤ini belirten Sabaz, bu çal›flmaya ‹ngilizce ö¤retmenlerinin yan› s›ra meslek ö¤retmenlerinin de kat›laca¤›n› kaydetti. Sabaz, bu çal›flma sonucunda otelcilik ve turizm meslek liselerinde
uygulanan yiyecek-içecek, konaklama ve e¤lence alanlar›nda
ders materyalleri haz›rlanarak
Talim ve Terbiye Kurulu’nun
onay›na sunulaca¤›n› ifade etti.
Konuflmalar›n ard›ndan
Sabaz ile British Council Türkiye
temsilcisi Cris Brown protokole
imza att›.
E⁄‹T‹M HAKKI
VE
GELECEK PERSPEKT‹FLER‹
TBMM Baflkan› Köksal
Toptan ile Millî E¤itim Bakan›
Doç. Dr. Hüseyin Çelik, Türk
E¤itim Derne¤ince TED Ankara
Koleji ‹ncek Kampüsünde düzenlenen “E¤itim Hakk› ve Gelecek Perspektifleri” konulu forumun aç›l›fl›na kat›ld›lar.
şubat 2008
Forumun aç›l›fl›nda konuflan TBMM Baflkan› Toptan,
sanayiye dayal› ekonomiden
bilgi ve iletiflime dayal› ekonomiye geçildi¤ini ifade ederek,
art›k en büyük gücün bilgi hâline geldi¤ini belirtti. “S›n›r tan›mayan bilgi, âdeta ça¤›m›z›n
53
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
gündem
menkul de¤eri hâline gelmifltir”
diyen Toptan, art›k ülkelerin geliflmifllik düzeylerinin, teknoloji
ve bilim alan›ndaki baflar› veya
baflar›s›zl›klar›yla ölçüldü¤ünü
söyledi.
Bilgiye ulaflman›n yolunun da e¤itimden geçti¤ini vurgulayan Toptan, bilginin esas oldu¤u yeni ça¤›n önderi olabilmek için e¤itimin fark›na varmak ve ihtiyaç duyulan yap›lanmalar› hayata geçirmek gerekti¤ini ifade etti. TBMM Baflkan›
Toptan, flöyle konufltu: “Bu de¤iflim dönemleri s›k›nt›l› ve sars›nt›l› olabilir ancak bu de¤iflim
dönemleri toplumlar›n önüne
eflsiz f›rsatlar da sunmaktad›r.
De¤iflim, toplumun kendisini yeniden sorgulamas›na, eksikliklerini görmesine ve yeni hedefler
seçmesine yol açar. Bir baflka
deyiflle e¤itim kalk›nman›n, ileri
gitmenin önemli bir anahtar›d›r.
Teknolojik alandaki geliflmeleri
yak›ndan izleyen, e¤itime önem
veren toplumlar her zaman ça¤dafllaflma yolunun öncüleridir.
Okul öncesinden yüksekö¤retime kadar e¤itim, toplumun gelece¤ini flekillendirerek, milletlerin sa¤lam temeller üzerinde
yükselmesinde en önemli unsurlard›r.”
Küreselleflen dünyada
yaflanan de¤iflimin en çok etkiledi¤i alanlar›n bafl›nda e¤itimin
geldi¤ini söyleyen TBMM Bafl-
54
kanı Toptan, geliflen teknolojiyle
birlikte geleneksel e¤itim metotlar›n›n ve bilgiye ulaflmay› sa¤layan araçlar›n da giderek de¤iflti¤ine iflaret etti. Toptan, küreselleflen dünyada e¤itimin de¤erinin de giderek artt›¤›n› vurgulayarak flunlar› kaydetti: “fiu bir
gerçek ki bir ülkenin en büyük
serveti, ça¤›n gerektirdi¤i e¤itimi
alm›fl olan insanlar›d›r. Art›k insanlar en nitelikli e¤itimi alabilmek için k›talar ötesindeki bir
baflka uca gidebilmektedirler.
Ça¤dafl geliflmeleri yakalayabilen e¤itim kurumlar› hangi ülkede olursa olsun, toplumlar›n gelece¤ini infla edecek insanlar›
buluflturan bir yap›ya kavuflmufltur. Kendi toplumunun de¤erlerini e¤itim almak için gitti¤i ülkeye tafl›yan gençler, orada kazand›klar›n› da kendi ülkesine ulaflt›ran birer bar›fl ve dostluk köprüsü hâline gelmifltir. E¤itimin
toplumlar aras› iliflkilerin gelifltirilmesindeki bu rolünün çok
önemli oldu¤una inan›yorum.
Millî E¤itim Bakanl›¤› yapt›¤›m
dönemde ba¤›ms›zl›¤›na yeni
kavuflmufl Türk cumhuriyetlerinden on binin üzerinde ö¤renciyi
ülkemize e¤itim almalar› için getirmemiz böyle bir düflüncenin
ürünüdür.”
Millî E¤itim Bakanl›¤›n›n
da böyle bir projeyi yurt içinde
gerçeklefltirece¤ini ifade eden
TBMM Baflkan› Toptan, yaz ayla-
r›nda do¤u illerindeki yüz bine
yak›n ö¤rencinin bat› illerine,
bat› illerinden otuz befl bin ö¤rencinin de do¤u illerine gideceklerini belirterek, “Bu flekilde
ilkö¤retim ça¤›ndaki çocuklar›m›z arkadafll›k köprülerini kuracak ve Türkiye’deki sevgi havas›n›n daha da pekiflmesini sa¤layacaklard›r” dedi.
Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip oldu¤una iflaret eden
TBMM Baflkan› Toptan, ilkö¤retim ve ortaö¤retimde on befl milyon ö¤rencinin ö¤renim gördü¤ünü, bunun birçok Avrupa ülkesinin nüfusunu geçti¤ini söyledi. Baflkan Toptan, genç nüfusun, Türkiye’nin dünyan›n en
büyük ekonomilerinden biri hâline gelme hedefine ulaflmas›nda
en önemli itici güç oldu¤una iflaret ederek, “Türkiye, e¤itim alan›nda uluslararas› ölçütleri yakalamak ve e¤itim hizmetlerinin
kalitesini art›rmak zorundad›r”
diye konufltu.
E¤itim alan›nda son y›llarda ciddi aflamalar kaydedildi¤ini söyleyen Baflkan Toptan,
özellikle Avrupa Birli¤i sürecinde uluslararas› ölçütlerin yakalanmas› yolunda büyük mesafeler al›nd›¤›n› kaydetti. TBMM
Baflkan› Toptan, e¤itime ayr›lan
kayna¤›n son y›llarda artt›¤›n›
belirterek “Ancak, geliflmifl dünya ülkeleriyle bu alanda rekabet
edebilmek için önümüzdeki dö-
şubat 2008
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
gündem
nemde e¤itime ayr›lan kaynaklar› daha da art›rmak zorunday›z. Ayr›ca, çocuklar›m›z› en iyi
flekilde gelece¤e haz›rlayabilmek için sekiz y›l olan zorunlu
e¤itimi de k›sa bir süre içerisinde on iki y›la ç›karmak zorunday›z. E¤itimimizi dünya kalitesine yükseltirken millî olma
özelli¤ini de korumaya özen
göstermeliyiz” dedi.
Türkiye’nin ça¤dafll›k
yar›fl›ndaki en büyük gücünün,
e¤itim kurumlar› oldu¤unu vurgulayan TBMM Baflkan› Toptan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de e¤itim konusunda hassas davrand›¤›n› belirtti.
Millî E¤itim Bakan› Doç.
Dr. Hüseyin Çelik de Atatürk’ün
e¤itime verdi¤i öneme iflaret
ederek, “E¤itim, bizim istikbal
davam›zd›r, gelecek meselemizdir. Çocuklar›m›z›n gelece¤i
meselesidir” dedi.
E¤itimin bütün dünyada
her geçen gün daha önemli hâle geldi¤ini söyleyen Bakan Çelik, “‹deolojik hedef ve kayg›lar›
olan de¤il, pedagojik hedef ve
kayg›lar› olan bütün sivil toplum örgütleriyle bu konuda iflbirli¤i yapmaktan büyük bir fleref duyar›z” diye konufltu. Bakan Çelik, TED’in düzenledi¤i
foruma Millî E¤itim Bakanl›¤›
olarak üst düzeyde kat›lmalar›n›n bu meseleye verdikleri önemi gösterdi¤ini kaydetti.
şubat 2008
E¤itimin “fiziki altyap›,
eriflim ve kalite” fleklinde tan›mlanabilecek üç meselesi oldu¤unu söyleyen Bakan Çelik, göreve geldiklerinden bu yana e¤itimi en öncelikli mesele olarak
gördüklerini ifade etti. Bakan
Çelik, yapt›klar› çal›flmalara iflaret ederek, “Sosyal devlet olmam›z›n gere¤i olarak e¤itim hakk›n› herkese, her zaman ve her
yerde kulland›rmak, bizim fliar›m›z ve hedefimiz olmal›d›r” diye konufltu.
Bu çerçevede, okula gitmeyen, okul ça¤›nda olup da
e¤itim hakk›ndan yararlanmayan bir tek çocu¤un kalmamas›n› hedeflediklerini vurgulayan
Bakan Çelik, cinsiyet ayr›m›n›
tamamen kald›rmak, özellikle
k›z çocuklar›n›n okullaflma
oranını yükseltmek için büyük
çaba harcad›klar›n› söyledi. Bakan Çelik, art›k ekonomik zorluklar›n, fakirli¤in e¤itimin
önündeki engel olmad›¤›n› belirtti.
Kendisinin, e¤itim hayat›n› paras›z yat›l› okullarda geçirdi¤ini ifade eden Bakan Çelik, “E¤er Türkiye’de yat›l› okul
uygulamas› olmasayd›, ben ilkokula bile gidemezdim çünkü
babam›n yaflad›¤› köyde ilkokul
yoktu. Türkiye, bu aç›dan birçok ülkeye model olabilecek bir
ülkedir” dedi. Bakan Çelik, ders
kitaplar›n›n ö¤rencilere ücretsiz
da¤›t›ld›¤›n›, ö¤rencilerin burslarla desteklendi¤ini hat›rlatarak, “Bu da e¤itim hakk›n›n herkes taraf›ndan kullan›lmas› gerekti¤i yönündeki politikam›z›n
bir gere¤iydi” diye konufltu.
Türkiye’de s›nav odakl›
bir e¤itim sistemi oldu¤una iflaret eden Bakan Çelik, flunlar›
söyledi: “E¤itim kademeleri aras›nda maalesef geçmiflteki baz›
ideolojik tart›flmalardan dolay›
senkronik bir durum ortaya ç›kar›lamad›. ‹lkö¤retimden ortaö¤retime geçiflte ortaya koydu¤umuz seviye belirleme sistemiyle çocuklar›n ‘Ya bana sordu¤unuz gibi beni e¤itin, ya da
bana verdi¤iniz e¤itim paralelinde sorun’ feryatlar›na ve isyanlar›na cevap verilmifltir, buradaki problem büyük oranda
çözülmüfltür. Ayn› flekilde liseden üniversiteye geçerken ‘ya
bana ö¤retti¤iniz gibi soru sorun ya da bana sordu¤unuz gibi
ö¤retin’ sorusunun cevab›n› da
bulmak üzere baflta Yüksekö¤retim Kurulu olmak üzere birçok kuruluflla iflbirli¤i yaparak
bu problemi de çözece¤iz. E¤itim kategorileri aras›nda e¤er
bu senkronize durumu ortaya
ç›karamazsak kesinlikle kademelerin birbirinden kopuklu¤uyla e¤itimde istedi¤imiz sonuca ulaflamay›z. Gerek alttan,
gerek üstten... Gömle¤in bir
dü¤mesini yanl›fl iliklerseniz
55
Bilim ve Aklın
Aydınlığında
e¤itim
gündem
afla¤›ya kadar yanl›fl gider. Bizim ö¤retmen kayna¤›m›z yüksekö¤retimdir. Bir yanl›fll›k, kalitesizlik varsa bu birbirine yans›yor. Dolay›s›yla e¤itimi bir bütün olarak görmek zorunday›z.”
Millî E¤itim Bakan› Çelik’in davetlisi olarak Türkiye’de
bulunan Güney Kore Cumhuriyeti Baflbakan Yard›mc›s›, E¤itim ve ‹nsan Kaynaklar› Gelifltirme Bakan› Kim Shinil de Güney
Kore’deki e¤itim sistemi hakk›nda bilgi verdi. Yaklafl›k on y›l
önce uygulamaya konulan e¤itim reformunun devam etti¤ini
56
belirten Shinil, Güney Kore’li
ö¤rencilerin OECD’nin uygulad›¤› PISA de¤erlendirmelerinde
ön s›ralara yükseldiklerini, hatta
15 yafl grubundaki çocuklar için
uygulanan okuma becerileri ile
ilgili s›navlarda birinci s›ray› ald›klar›n› anlatt›. OECD’nin Güney Kore’yi, e¤itimde yakalad›¤› baflar› aç›s›ndan “model bir
ülke olarak gösterdi¤ini” ifade
eden Shinil, ortaö¤retimde %95,
yüksekö¤retimde ise %68’lik
okullaflma oran›n› yakalad›klar›n› belirtti.
Güney Kore’nin e¤itime
verdi¤i önemi vurgulayan Shinil, 2008 y›l› için e¤itime 38 milyon ABD dolar› kaynak ayr›ld›¤›n›, bunun da ulusal bütçenin
% 20’sine karfl›l›k geldi¤ini söyledi. Shinil, Güney Koreli ailelerin gelirlerinin yar›ya yak›n›n›
e¤itim için harcamakta sak›nca
görmediklerini söyledi.
Gelece¤e iliflkin çal›flmalar› hakk›nda da bilgi veren
Shinil, dijital ders kitab› projesi
üzerinde çal›flt›klar›n›, 2013 y›l›nda dijital ders kitab› kullan›m›na bafllamak istediklerini bildirdi.
şubat 2008

Benzer belgeler