Sabun ve tarihçesi - fullpex`e hoş geldiniz

Transkript

Sabun ve tarihçesi - fullpex`e hoş geldiniz
Sıra
FULLPEX EL TEMİZLEME KREMİ
%W/W
1
SOLVERSO KDA 100
6
2
SODYUM HİDROKSİT
1
3
ESANS
0.2
4
KALSİT
55
5
SU
33
6
POLAMİT GRANÜL
4.8
Sabun ve tarihçesi
Her zaman temizliği ve saflığı hatırlatan sabun, günlük yaşantımızın önemli bir parçası Geçmişi M.Ö. altı binlere kadar uzanan
sabun kullanımı, zamanla günlük yaşantımızın önemli bir parçası haline geldi, vazgeçilmez oldu. Fenikeliler sabunu bulana
kadar, kül ve kil geleneksel temizlik aracı olarak kullanıyordu. M.Ö. 600?de bulunan ve kullanımı ortaçağda genişleyen sabun,
tarih içinde kimi zaman değerli bir değiş tokuş aracı olarak kimi zamansa ilaç olarak kullanıldı. Geçmişte Fenikeliler ile
Galyalılar arasında önemli bir takas aracı olan sabun, Roma döneminde, kadınların en gözde temizlik aracı haline geldi. Sabun
niteliği taşıyan Maddelerle ilgili ilk yazılı belge ise, Mezopotamya'da M.Ö. III. bin yıldan kalma kil tabletleri Bu tabletlerde,
potasyum ve yağla karıştırılarak elde edilen bir maddeden söz ediliyor. Eski zamanlardan kalma bir Roma masalına göre, sabunu
ilk defa kadınlar keşfetmiş. Hayvanların kurban edildiği Sapo Dağı'nın kıyısında bulunan Tiber Nehri'nde çamaşırlarını yıkayan
kadınlar, çamaşırlarını eskiye oranla daha az çaba sarf ederek temizledikleri fark ettiler. Çünkü, hayvanların kurban edildiği Sapo
Dağı'ndan Tiber Nehri'ne, yağmurla birlikte hayvan yağları ve odun külleri karışıyordu. Bu karışım ise, bayanların çamaşır günü
için hoş bir hediye oluyordu. İngiltere'nin eski halklarından Keltler de, hayvansal yağlar ve Bitki küllerinden ürettikleri sabuna
"Saipo" adını verdi, bu sözcük daha sonra "Soap" olarak değişti. M.Ö. 1500?e ait Ebers Papirüsinde, kişisel temizliklerine
düşkün olan Mısırlılar'ın, hayvan ve sebze yağları ile alkalinli tuzdan elde edilen sabunsu bir maddeyle yıkandıkları belirtiliyor.
Yunanlılar'a bakacak olursak, onlar da en az Mısırlılar kadar temizliğe önem veriyorlardı. Sabun kullanmayan Yunanlılar,
vücutlarını yağ ve killerle sıvadıktan sonra, kum ya da sünger taşı parçalarıyla fırçalıyor ve "strigil" denen kavisli metal bir aletle
vücutlarında oluşan tabakayı kazıyorlardı. Bunu suya girerek yıkanma ve zeytinyağı ile yağlanma izliyordu. Kişisel temizliği
oldukça önemseyen Roma ulusunda ise, banyo kültürü oldukça yaygındı. Hamamlara aşırı düşkün olan Romalılar'da banyo
yapmak en temel sosyal görevdi. M.Ö 25 yılında yüzlerce hamamın bulunduğu Roma'da banyonun Altın çağı başladı. Roma'da
yaşanan zengin banyo kültürünü, Erken Hıristiyan Kilisesi dini açıdan uygunsuz olduğu gerekçesiyle çok çabuk saf dışı bıraktı.
Fakat M.S. 476?da Batı Roma'nın yıkılmasıyla birlikte Avrupa'da, hamam alışkanlığı tarihe karıştı. Kişisel temizlikte gözlenen
bu gerileme ve Sağlıksız yaşam koşulları, Ortaçağ Avrupasında büyük sorunlara neden oldu. Temizlik, artık halk kültürünün bir
parçası değildi. Yaklaşık 17. yy'a kadar yaşanan bu karanlık dönemde ihmal edilen kişisel temizlik aynı zamanda 14. yy'da
büyük veba salgınını doğurdu. Eski Romalıların sabun yapımıyla ilgili bilgilerinin Avrupa'ya yayılmasıyla önemli sabun yapım
merkezleri ortaya çıktı. Sabun yapımcılığı 7. yy'da Avrupa'da meslek haline geldi. Sebze ve hayvan yağlarına bitki külleri ve
güzel kokular katan sabun yapımcıları kendi ticaret ağlarını kurdular. Güzel kokuların da katılmasıyla artan sabun çeşitleri
çamaşır yıkamada ve banyo yapmak için kullanıldı. Sabuna talep arttıkça üretimi de arttı ve sabuncular bir esnaf grubu oluşturdu.
10. Yüzyılda Bizans'ta esnaf loncaları içinde sabuncu esnafı grubu da vardı. Türkler yaklaşık olarak 11. yy'a kadar sabun yerine
sulardaki soda, çöven, saparma, sabun otu, süt kökü, kaşık otu, kılaya kavuğu, acı Ağaç, herdemtaze, tavşankulağı, hintkestanesi
gibi saponinli maddeleri ve kül kullandı. Belgelere göre bugünkü sabunun ilkel şekli ilk çağlarda Araplar tarafından yapıldı.
Sabunculuk, ortaçağda İslam ülkelerinde gelişmiş bir imalat koluydu. Osmanlı'nda sabun esnafı tertip edilen törenlerde esnaf
alaylarında yer alıyordu. Osmanlılarda sabun imali ve tüketiminin oldukça yaygın olduğuna arşivvesikalarında rastlıyoruz. Sabun
üretiminin 12. yy'da başlandığı İngiltere'de ise, 1622 yılında I. King James, sabun üretim tekelini yılda 100 bin dolar karşılığında
bir sabun yapımcısına verdi. Fakat, sabun lüks sayılıp yüzde yüz vergiye tabi tutulduğundan halkın banyo yapması imkansızdı.
Temizlik ve Su sistemleri Roma ve Girit'teki sistemlerle yarış edecek düzeye gelmiş olmasına rağmen, ülkede temizliğe karşı
genel bir isteksizlik hakimdi. Dickens dönemi, korkunç bir pislik içinde geçti. Hastalıklar iyiden iyiye yayılıyordu. 1842?de,
İngiltere Fakir Yasası Komisyonu sekreteri olan Edwin Chadwick'in çabaları sonucunda, Parlamento, 1846?da "Halk
Hamamlarını ve Yıkanma Evleri Hareketi"ni onayladı ve Gladstone, 1853?te sabun vergisini kaldırdı. 1860?ta Londra'da sayısı
10 olan halka açık yıkanma evleri, bir milyondan fazla sayıya yükseltildi. Bu hareket Amerika'ya da yayıldı. Amerikan Tıp
Topluluğu Dergisi'nin 1892 Ekim sayısında; korunma tedaviden daha olduğu takdirde, halka açık büyük bir hamam kurmanın,
hastane inşa etmekten daha ucuza mal olacağını yazmaktaydı. Gerçek anlamda bilimsel sabun yapımı ise, 18. yy'da da Michel
Eugene Chevreul'un katkılarıyla, önceden belirlenen kesin amaçların elde edilmesini sağlayan kimyasal formüllerin ortaya
konmasıyla başlıyor. Buhar makinesi gibi buluşların gerçekleşmesiyle de, sabun yapımı gerçek bir sanayiye dönüşüyor. Sabunun
sert sularda eritildiği zaman yeterince köpürmemesinin yol açtığı sakıncayı giderme çalışmaları, 1930?lu yıllarda ABD'de ilk
deterjanların ortaya çıkmasını sağlıyor ve o tarihten bu yana deterjan yapımı da önemli bir sanayi dalına dönüşüyor. Osmanlı
İmparatorluğu sabun üretimi açısından çok zengindi. Trablus sabunu, çiçek sabunu, misk sabunu, Hünkari sabun, beyaz ve siyah
paşa sabunu, alaca sabun, kara sabun, kokulu sabun, Kandiye sabunu Girit Sabunu, Arapsabunu, leke sabunu ve fes sabunu…
Bunlar imparatorlukta üretilen sabun türlerinin sadece birkaçı… Osmanlılarda sabunla ilgili ilk düzenlemeler Fatih Sultan
Mehmet, İkinci Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devri kanunnamelerinde görülür. Fatih dönemine ait
Foça sabunhanesi ile ilgili düzenlemede ve Yavuz devrine ait Trablus Sancağı kanunnamesinde sabun konusunda hukuki
düzenlemeler bulunur. Sonraki dönemlerde sabunun üretimi, kalitesi, fiyatı, kontrolü, ticareti ve sabuncu esnafı konularında
oldukça fazla vesika ve düzenleme bulunması dikkat çekiyor. Sabun temel olarak, zeytinyağı, prina yağı, Ay çiçek yağı,
yerfıstığı yağı, palmiye özü yağı, iç yağı gibi maddelerden elde edilen yağ asitleri ile Sodyum tuzlarının tepkimesinden oluşuyor.
Sabun üretimi, yıkama, pişirme, sıvılaştırma ve sabunlaşma olmak üzere dört evreden meydana geliyor. Yoğurma sırasında
parfümler katılarak kokulu sabunlar elde ediliyor. Kozmetik sanayinin gelişmesiyle sadece temizlik maddesi olmaktan çıkıp, özel
formüller ve kokularla farklı özellikler kazanan sabun, gençlik, güzellik ve pürüzsüz bir cildin en doğal kaynağı haline geldi.
Sabun üretimi
Çok çeşitli yöntemler bulunan sabun yapımında, en basit yöntem, soğukta yapımdır. Sodyum ya da potasyum hidroaksit
çözeltilerinin gerektiği, "yağ içinde su" tipinde bir emülsiyonun hazırlanmasına dayanır. Sıvı yağ birleşenleri ve dirişik Alkali
çözeltisinin karışımına dayanan bu yöntem, basit olduğu için küçük tesislerde uygulanır; ürünün iyi kullanılmasını engelleyen
sabunlaşmış bölümlerin, sabun kütlesi içinde kalmaları gibi önemli bir sakıncası vardır. "Marsilya"tipi diye adlandırılan klasik
yöntemde, sırasıyla hamurlaştırma, tuzlama, pişirme ve arıtma işlemleri uygulanır. Sabun hamuru daha sonra soğumaya bırakılır.
35-40kg. paralel yüzler haline getirilir ve kalıplar halinde kesilir. Bugün sabunlar, ısıtıcı çift çeperli bir besleme haznesi içinde
tutulur ve hücreli pres filtrelere benzeyen bir soğutma presine sürülür. Sürekli çalışan daha modern cihazlar sabunu hem soğutur
hem de suyunu alır; böylece toz sabun elde edilir. Geleneksel usullerin yerini alan diğer usuller de vardır. Bunlardan birinde
hammaddelerin hidrolizden çıkan ve düşük Basınç altında damıtılarak saflaştırılan yağ asitleri kullanılır; bu asitler, alkali
oksitler, alkali karbonatlar veya organik bazlarda nötürleştirilir. Bu şekilde elde edilen ürünler genellikle tuvalet sabunu
yapımından kullanılır. Gerçek sürekli sabun yapımı 1934?e doğru ortaya atıldı. "Clayton" metodunda yüksekSıcaklık uygulanır
ve sonra yeniden hidratlanan susuz bir sabun elde edilir. Gunther Jacobs'un "JPC" yönteminde, yağları eritmek ve sodyum
hidroksitle emülsiyon oluşturmak için etkisiz bir eritici kullanılır; elde edilen kütle, Atmosfer basıncından daha düşük bir basınç
altında, cm'ye 7 g'lık bir gerilimin etkisinde bırakılarak, eriticinin ve glikolin buharlaştırılması sağlanır. "Du pont de Nemours"
yönteminde, Marsilya yöntemiyle aynı ilkeler uygulanır ve üretimin her aşamasında merkez kaç işlemi yapılır. "Yağ içinde su"
tipinde bir emülsiyonun kullanıldığı "Monsavon" yöntemi, Arı sabunda % 61 yağ asidi ve % 0.2 sodyum hidroksit fazlası olacak
biçimde, düşük sıcaklıkta deriştirme alkali çözeltisiyle yapılır; sıcak bir çepere temas ederek başlayan tepkime egzotermik
olduğu için kendi kendine sürer. Sabun, kule içinde, derişikliği sınır hidroksit çözeltisine eşit olan derişik hidroksit çözeltisiyle
yıkanır ve arıtma, bir miktar düz sabunun erilitildiği ve esmer bölümlerin elde edildiği hafifçe alkali bir su katılarak yapılır.
Fazlar (yüzde 75 sabun, yüzde 25 esmer faz), çift zarflı kaplarda 12- 24 Saat dinlendirilerek ayrılır. Esmer faz böylece, arı
sabundan ve sınır hidroksit çözeltisinden, belirli bir miktar sodyum klörür katılarak ayrılır.
Tedavide sabun
Önceleri tıpta 'hariçten tedavi edici' olarak ele alınan sabun, zamanla vücut temizliği için kullanılmaya başlandı. Geçmişten
günümüze sabun, bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkışında dezenfekte olarak kullanılıyor. Kişisel temizliklerine düşkün olan
Mısırlılar, deri hastalıklarından korunmak için, hayvan ve sebze yağları ile alkalinli tuzdan elde edilmiş sabunsu bir maddeyle
yıkanıyorlardı. Bu şekilde hem kişisel temizliklerini yerine getiriyor hem de yaralarını tedavi ediyorlardı. M.S. II. yüzyılda
yaşamış eski Yunan hekimi Galenos Klaudios, sabunun deri hastalıkları temizliğinde etkili olduğunu belirtiyor, hastalarına
sabunu tavsiye ediyordu. Temizliğin öncüsü Musa ise, dini hükümler kadar temizlik kriterlerini de öne sürüyor ve dini
arınmışlığın ifadesi olarak İsraillileri elbiselerini temiz tutmaya çağırıyordu. Musa, zarar verici boyutlara ulaşarak kavmini tehdit
eden pisliğin farkına varmıştı. Ona göre temizliğin noksanlığı "öldürücü"ydü, hastalık demekti. O zamanlarda cüzam ve pislik eş
anlamlı sayılıyordu. Günümüzde de tedavide çeşitli sabunlar kullanılıyor: Bademyağı sabunu: Bademyağı ile sodyum
hidroksitten elde edilir ve çeşitli ilaçlarda sıvağ olarak kullanılır. Donyağı sabunu; hayvani yağlarla sodyum hidroksitten elde
edilir; alkollü çözeltisi, opedeldok balsamının temel maddesini meydana getiren bir jeldir. Arap sabunu; potas sabunu veya
yumuşak sabun, bazen uyuz tedavisinde kullanılır. Potaslı Hindistan cevizi yağı sabunu; suda uygun bir şekilde çözündürülüp
sterilize edilerek cerrahi sabun denen sabunu meydana getirir. (ameliyattan önce ellerin ve eldivenlerin yıkanması için kullanılır).
Çeşitli ilaçlar (kükürt, ihtiyol, katran, çeşitli antiseptikler) katılmış katı sabunlar tıbbi sabunları meydana getirir ve dermatozlarda
kullanılır.
YSRKSLR
FULLPEX GRUP

Benzer belgeler