37. Genel Kurul`da

Transkript

37. Genel Kurul`da
6
6
3
6
t
a
b
u
Ş
k
a
Oc
’NİN SESİ
10
Uluslararası Nakliyeciler Derneği Taşımacılık
Organizasyonu İktisadi İşletmesi Adına Sahibi
Ömer Çetin Nuhoğlu
konulu
ziyaret etti rliği’nin Değerlendirilmesi”
ası UND’yi
Bi
ştü.k.
k
k
rü
rü
an
gö
m
i
B
Gü
rin
B
ya
le
Dün
öre olan etki
ri, “Türkiye-A
rliği’nin sekt
nkası yetkilile
Yazı İşleri Müdürü
Melike Tümen
Bi
Dünya Ba
D ile Gümrük
psamında UN
çalışmaları ka
ziyaret etti
i
r Bürosu’nu i IP kameralı güvenlik sistem
la
ıt
aş
T
lu
oj
or
ol
ot
kn
M
de
te
e
ni
sin
iy
ye
ye
ulak’ta,
eralar sa
UND, Türk
ır kapısı Gürb
kte olan kam
7
ratejik sın
çözünürlü
IP ve full HD
Türkiye’nin st
teknoloji olan
n
So
u.
ld
ru
oluştu
kta kalmadı.
sında kör no
gümrük saha
Yazı işleri Sorumlusu
Hatice Hacısalihoğlu
14
Yayın Kurulu
Ali Çiçekli, Şerafettin Aras
34
kın çağrısı
10Türk nakliyecisinden ‘milli filoya’ sahip çı
lararası
e sektörü ulus
deniyle nakliy
ne
geçiş
ı
as
ve
i
m
er
tır
el
ar
lg
ını
be
zarda ağırlığ
da UBAK izin
ç taşımaların
ksız rekabete
alı araçların pa
ra
ak
ha
İh
,
pl
r.
ı
de
yo
nc
ün
nı
ba
ör
rla
Ya
a sekt
te zo
n Türk taşım
rekabet etmek
re maruz kala
taşımalarda
ağır kontrolle
e
kt
rli
bi
ile
kotaları
or.
çözüm aranıy
Haber Merkezi
Nazlı Karpat, Alpdoğan Kahraman
Berkalp Kaya, Erman Ereke
Meriç Katman, İbrahim Çolak,
Burak Çığa
Mali İşler Müdürü
Salih Koca
kanı oldu
lları
lu UND Baş
2001-2007 yı
Çetin Nuhoğ UND 37. Genel Kurulu’nda
a
rulu
’d
Ku
ul
tim
ur
ne
K
37. Genel
u, yeniden Yö
e düzenlenen
nlarının
Çetin Nuhoğl
WOW Otel’d
14
Yayına Hazırlık
rlendiriyor”
ümüzle değe ak UND ile iş
ün
ür
el
öz
ar
şına adım at
sarruflarını
22
i, BES ta
’nın, BES bran
ürü Hakan
y Bölge Müd
“UND üyeler eklilik acentesi Evrim Sigorta
eklilik Kadıkö
ı
Genel Yönetmen
Gürhan Demirbaş
Em
rrufların
yat ve Em
Ergo Hayat ve
alanında tasa
lirten Ergo Ha
anlarının BES
leştirdiğini be
maların çalış
fir
birliği gerçek
i
es
üy
D
oje ile UN
üyor.
Dursun, bu pr
tiklerini söyl
e şansı elde et
değerlendirm
nü daha da
tik sektörü
i artış lojis
k
de
in
er
sl
ını her geçen
“Sanayi tesi
sundaki iddias
üs olma konu
”
tik
etim ve
k
jis
ür
,
lo
ce
ün
le
re
ün
ti
siy
sektör
geliş
ın etki
itik avantajın
r hızla
n Sert, lojistik
30
22
36
34
36
tulmalı
li güncel tu cin ayrılmaz
ramı sürek
re
sü
av
n
k
’
çe
ık
ge
r
lıl
ak
kada
‘müşteri od rımından bedelinin tahsiline
r, bu nedenle
Nakliyede
şkanı Nur Ge
sa
ta
Kurulu Ba
iğine
etinin, ürünün
olması gerekt
Tekstil Yönetim
Nakliye hizm
lirten Suteks
kadar sağlam
ri
be
rle
nu
ğe
ğu
di
du
da
bir parçası ol
bu halkasının
layan zincirin
kaliteyi tamam
f
r.∑w
dikkat çekiyo
Editör
Nihan Çetin
Düzeltmen Editör
Ersel Ergüz
Fotoğraflar
Damla Salor, Murat Güney
si olacak
n yola
ı sağlamak içi
ocuların se
deki antrep n ve daha verimli çalışmaların z, “Sorunları
n’
si
er
M
,
D
gö
MEGA
acına uygu
ustafa Açık
k
trepoların am
lu Başkanı M
STK’larla orta
an
Kuru
ve diğer
Mersin’deki
EGAD Yönetim
sanla, kamu
altını çizen M
sektörden in
r
he
n,
içi
çıktıklarının
ak
tırm
eyişi kolaylaş
or.
çözmek ve işl
mesajını veriy
iz”
eğ
ec
ed
t
hareke
Görsel Yönetmen
Yavuz Karakaş
Grafik Tasarım
Şahin Bingöl
opol
ı Hasa
ha büyük bi
Türkiye’nin je
MSİAD Başkan
dönemde da
vurgulayan TÜ
önümüzdeki
ak
ar
ol
l
le
ra
yıl artırdığını
a pa
rinin artmasın
sanayi tesisle
ylüyor.
sö
ni
ği
ce
ye
büyü
2
Reklam Sorumlusu
Hatice Hacısalihoğlu
0212 359 26 00 / 208
er
orga
köy
lığı yapan Öm
İstanbul Yeşil
rul’da, dernek
Kurulu Başkan
dığı Genel Ku
tıl
ları verildi.
tim
aj
ka
ne
es
in
m
Yö
in
k
es
da
rli
üy
be
arasın
birlik ve bera
n fazla dernek
in
de
şk
0’
ili
50
e
.
m
du
ne
ol
Başkanı
irken, yeni dö
msilcileri seçil
20. dönem te
Yazı Kurulu
Alper Özel, Evren Bingöl
Muammer Ünlü, Elif Sevim
30
İletişim
Yazı işleri: (0212) 440 27 83
Pazarlama: (0212) 440 27 65
[email protected]
Baskı
Dünya Yayıncılık A.Ş.
Globus Dünya Basınevi
100. Yıl Mahallesi 34440 Bağcılar/İstanbul
Tel: 0212 440 24 24
3
Sektörde 1977 yılından beri sizlerle beraberim. Son on
iki yıllık sürece baktığımızda altı sene Yönetim Kurulu
Başkanlığı dört senede İstişare Kurulu Başkanlığı görevleri
yaptım. 19 Ocak UND 37. Genel Kurulu’nda beni ve
arkadaşlarımızı tekrar göreve getirdiniz. Sektörümüzün
tüm paydaşlarına ve derneğimizin önceki yönetimindeki
dostlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz.
UND’nin yeni yönetimi ve İcra Kurulumuz, önümüzdeki
on yıllık büyüme planlarını ve rekabetçi yapının gereğini
yerine getirebilecek, sektörün gelişimi için atılımları
gerçekleştirecek bilgi birikimi ve donanıma sahip.
Ülkemizin geleceği ve gelişen ekonomimiz için çok önemli
bir sektör olmanın bilinciyle sizlere, UND’nin dergisinden
her ay düzenli olarak sesleneceğim. Bu köşede
hedeflerimizi sizlerle açık ve hesap verebilir bir şekilde ve
gerçekleştirdiğimiz çalışmalarımızı sonuçları ile birlikte
paylaşacağız. Karar süreçlerinde katılımcı bir modelle
sorunların tespitini ve çözümlerini ortaya koyacağız.
Bunun İçin başta kamu ve diğer sivil toplum kuruluşları
ile çok yakın iş birliği içinde olacağız. Başbakanımız,
bakanlarımız ve bürokratlarımız sektörümüze tam destek
veriyor. Bizde onlara layık olmak için var gücümüzle
çalışacağız. 9 Şubat’ta Yönetim Kurulu’nu genişlettik.
Görev dağılımı ve sorumluluklarımızın üzerinden
geçtik. Öncelikli konularımıza ve kısa dönem sorunlara
odaklandık. Sektörümüz adına yapılacak çok işimiz
olduğu bilinciyle çalışmalara başladık.
Her hafta çarşamba günü İstanbul üyeleri ve İcra
Kurulumuz ile düzenli olarak toplantı yapacağız. Her ayın
üçüncü haftasına denk gelen cumartesi günü Yönetim
Kurulu arkadaşlarımızla birlikte olacağız. Anadolu’da
da toplantılar yapmaya devam edeceğiz. Öncelikle
Mardin, Konya, İzmir ve Trabzon/Hopa’ da bir araya
gelmeyi planlıyoruz. Nisan ayında stratejik planımızı ve
hedeflerimizi sunmak üzere Ankara’ya gideceğiz. Mevcut
durum analizi ve yol haritamızı Kamuyla paylaşacağız.
Hükümetimizin tam desteğini alacağımıza, her dönem
de olduğu gibi inancım tam. Çok şanslı bir dönemde
olduğumuzu düşünüyorum. İktidarı ve muhalefeti ile
sektör büyük önem veriliyor. Bakanımızın dediği gibi
“Ekonomi, lojistik ve denizcilik olmazsa olmaz”
ÖMER ÇETİN NUHOĞLU
BAfiYAZI
Saygıdeğer dostlarım,
Saygılarımla,
5
Ocak-Şubat 2
­ 013
UND’DEN
UND’DEN
Dünya Bankası UND’yi ziyaret etti
Dünya Bankası yetkilileri, “Türkiye-AB Gümrük
Birliği’nin Değerlendirilmesi” konulu çalışmaları
kapsamında UND ile Gümrük Birliği’nin sektöre
olan etkilerini görüştü.
TÜRKİYE ile Avrupa Birliği (AB) arasında Gümrük
Birliği’nin ekonomik etkilerinin araştırılması ve olası
modernizasyon imkânlarının değerlendirilmesi amacıyla, Avrupa
Komisyonu tarafından Dünya Bankası’na “Türkiye-AB Gümrük
Birliği’nin Değerlendirilmesi” konulu bir çalışma yaptırılıyor. Söz
konusu çalışmanın temel amacı ise Gümrük Birliği’nin ticaret,
yatırım ve genel olarak refaha katkısını değerlendirmek ve mevcut
sistemdeki kısıtlamalar ve bunların ortadan kaldırılmasından
elde edilecek kazançları tespit etmek olacak. Bu çalışmaya
ilişkin olarak, Gümrük Birliği’nin sektöre olan etkilerini
değerlendirmek ve görüş almak üzere Dünya Bankası yetkilileri
UND’yi ziyaret etti. Ziyarette, Gümrük Birliği kapsamında AB
ülkeleri tarafından nakliyecilere uygulanan taşıma kotaları ve
vize sorunları masaya yatırıldı ve karşılıklı görüş alışverişinde
bulunuldu. Dünya Bankası tarafından yapılan çalışma kapsamında
ortaya çıkacak rapor, Avrupa Birliği komisyonuna iletilecek. Bu
doğrultuda iyileştirilmesi gereken hususlar tekrar Avrupa Birliği
komisyonunca değerlendirilecek. Dünya Bankası (The World
Bank) ile UND arasında yapılan toplantıda Dünya Bankası adına,
Kıdemli Sınır Yönetimi Uzmanı Clay Kerswell ve Kıdemli Ticaret
Ekonomisti Sebastian Saez yer aldı. UND adına AB Danışmanı
Can Baydarol, İcra Kurulu Başkan Vekili Melike Tümen, İcra
Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel, İcra Kurulu Üyesi Evren
Bingöl ve Uzman Erman Ereke katıldı.
Türkiye’nin ilk T1 Beyanı, TOBB UND Lojistik
Yatırım Kapsamlı Teminat’ı ile açıldı
TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile
Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) ortak iştiraki olan
TOBB UND Lojistik Yatırım AŞ, 28 Şubat 2012 tarihinde Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı’ndan Türkiye’de ilk kapsamlı teminattan
yararlanma iznini alan şirket oldu. TOBB UND, Türkiye’nin
Ortak Transit Sözleşmesi’ne taraf olduğu 1 Aralık 2012 tarihine
kadar, Ortak Transit Yönetmeliği kapsamında Türkiye Gümrük
Bölgesi içinde yapılan transit işlemlerinde teminat idaresi olan
Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne sunduğu kapsamlı teminat ile asıl
sorumlu sıfatıyla 18 bin 100 adet transit işlemi gerçekleştirdi. Bu
işlemlerde teminata bağlanan gümrük vergileri ile diğer amme
alacakları toplamı 1,2 milyar TL’yi geçti. Türkiye’nin Ortak Transit
Sözleşmesi’ne taraf olması, Türk taşıyıcılarına Türkiye’de bir
6
hareket gümrüğünden başlatacakları ortak transit işlemlerinde
tek beyan (T1) ve tek teminat ile AB ve EFTA ülkelerindeki varış
gümrük idaresine kesintisiz, güvenli, düşük beyan maliyetli ve
daha hızlı taşıma yapma imkânı sağlıyor.
Ulusal transit taşımalarında sektörde bir ilke imza atarak
Türkiye’nin ilk kapsamlı teminat sertifikasını alan TOBB UND
Lojistik Yatırım AŞ, Ortak Transit Sözleşmesi hükümlerine uygun
ve sözleşmenin tüm âkit taraflarında geçerli Türkiye’nin ilk
kapsamlı teminat iznini alan asıl sorumlu oldu. Böylece TOBB
UND; AB ve EFTA ülkelerine gerek karayolu (Sırbistan geçişi dâhil)
gerek Ro-Ro ile yapılan taşımalarda T1 hizmeti sunmaya başladı.
Türkiye’nin AB/EFTA ülkelerine yönelik olan ilk T1 beyanı Manisa
Gümrük Müdürlüğü’nden Bulgaristan’ın Varna Gümrüğü’ne açıldı.
Bolu Çalışma Grubu
2 Şubat’ta toplandı
UND yönetim anlayışının temel taşını oluşturan ve
dernek üyelerinin katılımıyla oluşturulan bölge çalışma grupları,
2013 yılında yeni gönüllüleri ile göreve başladı. Bolu Çalışma
Grubu’nun, 2 Şubat Cumartesi günü UND Bolu Temsilciliği
Ofisinde Bölge üyelerinin katılımı ile gerçekleştirdiği toplantıda
Bolu Çalışman Grubu Başkan ve Başkan yardımcısı belirlendi.
Buna göre Bolu Çalışma Grubu Başkanı İbrahim Kaya olurken,
Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Selçuk Hitit seçildi. Çalışma
Grubu Üyeleri ise Orhan İşci, Fethi Çapar, Ömer Gülen ve Ramazan
Yıldırım oldu. Toplantıda, Konu ve Güzergâh çalışma gruplarına,
Bolu bölge üyeleri katılmalarının sağlanması konusunda
bilgilendirme yapıldı. Maribor - Wels Ro-La hattında yaşanan
yoğunlukların ele alındığı toplantıda pazar günleri Wels – Maribor
trene binecek araçlar dönüşte tren biletini onaylatamadığından
dolayı yüksek cezalar ödemeleri gündeme getirildi. Toplantıda
ayrıca Macaristan’dan tekrar Ro-La seferlerinin başlatılması
konusunun yanı sıra gümrüksüz akaryakıt, Trafik sigortaları ve
Kazakistan geçiş belgeleri de görüşüldü.
Toplantıya, Fethi Çapar (Martı Trans), Metin Çapar (Bolu Güneş),
İbrahim Kaya (Alibey), Güngör Bulut (Semih), Hayati Tasalıoğlu
(Kay-Naş), Ömer Gülen (Bolu beyi), Aydın Ataş (Çağ), Orhan İşci
(Hasanoğulları), Aydın Perçin (Bolkar), Fatih Tut (Kartal), Selçuk
Hitit (Hitit), İbrahim Çelikbaş (Köroğlu), Çetin Göder (Trans
Arcan), Vahit Tekin (Abant), Yılmaz Bakırcı (Kökez), Turgut Türk
(Trans 14), Burak Altundağlı (Çarıkcı) katıldı.
UND, Türkiye Motorlu Taşıtlar
Bürosu’nu ziyaret etti
Yeşilkart sigorta primlerinde 2013’te uygulanacak
yeni tarifeyle ilgili olarak Türkiye Motorlu Taşıtlar
Bürosu’na giden UND heyeti, sektörün sigorta
maliyetlerini düşürmeye yönelik önerilerini aktardı.
UND, sektörün sigorta maliyetlerinin düşürülmesine yönelik
çalışmalarını sürdürüyor. Yeşilkart sigortaları konusunda Hazine
Müsteşarlığı ve Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu ile birkaç kez bir
araya gelen UND heyeti, maliyetlerin düşürülmesine yönelik
çalışmalar yapılmasını talep etti. Yeşilkart sigorta primlerinde
2013 yılında uygulanacak yeni tarifeye ilişkin detaylı bilgi almak
için Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu’nu en son 8 Ocak 2013
tarihinde ziyaret eden UND heyeti, sektörün sigorta maliyetlerini
düşürmek amacıyla önerilerini paylaştı. Bu kapsamda, Türkiye
Motorlu Taşıtlar Bürosu tarafından bir çalışma yapıldı ve Yeşilkart
sigorta primlerine yönelik yeni bir uygulama başlatıldı. Türkiye
Motorlu Taşıtlar Bürosu tarafından Yeşilkart sigorta primlerine
yönelik uygulanacak yeni tarifeye göre, aynı vergi numarası altında
toplamak kaydıyla, aynı işletene ait her türlü araç sayısı beş ve
üzerinde olan nakliyeciler “filo” olarak tanımlanacak.
Poliçenin düzenlendiği yıl primi esas alınarak o poliçenin takip
eden yıllarda aldığı hasarlara göre oluşturulan hasar/prim oranı
son üç yılın her döneminde yüzde 50’den düşük olan firmalara
yüzde 20 indirim uygulanacak. Aynı koşullarda hasar/prim oranı
yüzde 50-75 arasında olan firmalar ise yüzde 10’luk indirimden
yararlanacak. Hasar/prim oranı son üç yılın her döneminde
yüzde 80 ve daha büyük olan firmalar ise, 2013 yılında yüzde 10
oranında ek prim ödeyecek.
Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu ile yapılan görüşmede ayrıca,
hasarsızlık indirimi bulunan araçlar için, hak edilen hasarsızlık
indiriminin uygulanmasının ardından oluşan yeni prime ek olarak
yukarıda bahsi geçen indirimlerin uygulanacağı belirtildi.
7
Ocak-Şubat 2
­ 013
UND’DEN
İntermodal Çalışma
Grubu toplandı
UND İntermodal Çalışma Grubu’nun 7 Şubat’ta
gerçekleştirdiği toplantıda, Türk taşımacısının
yoğun olarak kullandığı Ro-Ro ve Ro-La hatlarına
ilişkin gündem maddeleri ele alındı.
UND çalışma gruplarında yapılan düzenlemeler neticesinde karayolunun
yanı sıra Ro-Ro ve Ro-La kullanımları ile ilgili görüşmelerin de yer alacağı
İntermodal Çalışma Grubu, yılın ilk toplantısını 7 Şubat 2013 tarihinde
gerçekleştirdi. Toplantıda, Türk taşımacısının yoğun olarak kullandığı Ro-Ro ve
Ro-La hatlarına ilişkin gündem maddeleri görüşüldü. Toplantıda, Szeged-Wels RoLa hattının kaldırılması ile birlikte mevcut trafiğin Maribor-Wels hattına kayması,
tren rezervasyonlarında yoğunluğa ve buna bağlı olarak ciddi bekleme sürelerine
neden olduğu için Ro-La işletmeci firması Ökombi ile yapılan toplantıların
neticeleri ve kapasite artırımına ilişkin bilgiler paylaşıldı. Bu doğrultuda yaşanan
gecikmelerin kanıtlayıcı evraklarının firmaya iletilmesine karar verildi. Yaşanan bu
yoğunluğun yanı sıra bilet fiyatlarında 2013 yılı itibarıyla yapılan zam hakkında da
UND’nin girişimleri bildirildi.
Bu kapsamda Ro-La hatlarının işletmeci ana şirketi ile UND arasında Türk
taşımacısının yaşadığı sorunların ve 24 saati aşan beklemelerde teknik kapasite
yetersizliği sebebiyle araçlara geçiş belgesi tahsis edilerek seferlerine devam
etmelerinin sağlanmasının görüşüleceği toplantı yapılmasına karar verildi.
Ayrıca Szeged-Wels hattının yeniden hayata geçirilmesi ile ilgili Hungarokombi
firması ile UND’nin temasları hakkında katılımcılara bilgi verildi ve gelişmelerin
bir sonraki toplantıda paylaşılmasına karar verildi. Toplantının bir diğer gündem
maddesinde ise, Türkiye ile İtalya arasında
faaliyet gösteren Ro-Ro hatlarının güncel
fiyatları ve kampanyaları yer aldı. İşletmeci
firmanın kara güzergâhını kullanan taşımacıların
söz konusu Ro-Ro hattını kullanmaları
durumunda faydalanacakları indirimlerin, Ro-Ro
hattının devamlı kullanıcısı olan firmalar için de
geçerli olması konusu görüşüldü.
Toplantıya UND’den Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Hakan Keleş (Sertrans), Genel
Sekreter Ali Çiçekli (ALC), Yönetim Kurulu
Üyesi Nagihan Soylu (UNO), Cumhur
Erzurumluoğlu (Çoban-Tur), Bülent Kutgün
(Sıttnak), Şenay Yılmaz Diren (Temel), Seval
Çöer (Türksped), Serkan Kalbinur (Omsan),
İcra Kurulu Başkan Vekili Melike Tümen, İcra
Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel ve Uzman
Meriç Katmanın katıldı.
Mersin Çalışma Grubu toplantısında
Kazakistan Geçiş Belgeleri görüşüldü
MERSİN Bölge Çalışma Grubu toplantısı 7 Şubat 2013
tarihinde UND Mersin Bölge Temsilciliğinde gerçekleştirildi.
Kazakistan Geçiş Belgeleri ve Türkmenistan-İran Sınır
Kapılarında yaşanan beklemeler ile ilgili konuların detaylı olarak
görüşüldüğü toplantıda, Mersin Bölge Çalışma Grubu Başkanı,
Başkan Yardımcısı ve üyeleri seçildi. Buna göre Çalışma Grubu
Başkanlığına Nevaf Kılıç, Çalışma Grubu Başkan Yardımcılığına
ise Erkan Yurteri getirildi. Üyeler, Akay Durur, Abdulğafur Ziyanek,
Emrah Deniz, Erkan Muhittin Orak, Ferid Cevheroğlu, Halil Oktay,
M. Mücahit Altay, Ahmet Kodaz, Ömer Öztürk, Salih Zeki Yiğit,
Şahin Ayday, Erdoğan Ergenç, Kerem İmrak oldu. Toplantıya, Hakkı
Keleş (Özkeleşler), Ahmet Aktaş (Transaktaş), Rıdvan Arıç (Arıç
Lojistik), Ercan Arslan (Meter), Burhan Şığva (Şığva Lojistik),
Nevaf Kılıç (Merbil Lojistik), Erkan Yurteri (Botros&Levante), Akay
Durur (Akar), Abdulğafur Ziyanek (Çimentrans), Emrah Deniz
(Erman), Erkan Muhittin Orak (Convoy Lojistik), Ferid Cevheroğlu
(Cevheroğlu), Halil Oktay (Sahra), M.Mücahit Altay (Gültur), Ahmet
Kodaz (GLS Global Lojistik), Ömer Öztürk (Özmer), Salih Zeki Yiğit
(Say Nakliyat), Şahin Ayday (Gülday) ve Hacı Abay (Özabay) katıldı.
8
Ocak-Şubak ­2013
LOJİSTİK
Türk nakliyecisinden
‘milli filoya’
sahip çıkın çağrısı
Yabancı plakalı araçların pazarda ağırlığını artırması nedeniyle nakliye sektörü
uluslararası taşımalarda rekabet etmekte zorlanıyor. İhraç taşımalarında UBAK
izin belgeleri ve geçiş kotaları ile birlikte ağır kontrollere maruz kalan Türk
taşıma sektöründe, haksız rekabete çözüm aranıyor.
T
ürkiye taşımalarında yabancı araçların pazar payını
giderek artırması nedeniyle Türk taşıtları yarı yolda
kaldı. Yabancı araçlarla rekabet etmekte zorlanan
sektör, karayolu taşımalarında birçok engelle karşı karşıya.
İhraç yükünü taşıyan Türk araçları özellikle UBAK izin belgeleri
ile yaptıkları taşımalarda Avrupa genelinde birçok ülkede
yoğun kontrollere tabi tutuluyor. Herhangi bir evrak yanlışlığı
ya da eksikliğinde taşımacılara ülkelere göre değişen oranlarda
olmak üzere 5 bin euroya varan cezalar uygulanıyor. Türkiye
girişinde ya da yol kenarı kontrollerinde söz konusu kontroller
yapılamıyor veya trafik kanunundaki eksikliklerden dolayı
yapılan kontroller neticesinde yabancı plakalı araçlara caydırıcı
herhangi bir ceza uygulanmıyor. Bu da yabancı araçların
sayısının her geçen gün artmasına neden oluyor. Bunu
rakamlarla da görmek mümkün. 2008 yılında Batı kapılarındaki
Türk araçlarının pazar payı yüzde 77 iken yabancıların payı
ise yüzde 23 olarak gerçekleşmişti. 2012 yılına baktığımızda
ise bu oran Türk araçlarında yüzde 65’e düşerken, yabancı
araçların pazar payı yüzde 35’e kadar çıktı. Son beş yılda
yabancıların taşıma sefer sayısı yüzde 66 oranında arttı.
Yabancı taşıtların Batı kapılarından yaptığı ihraç taşımaları
da yine aynı dönemde yüzde 46 artarken, Türk taşımacıların
taşıma sayısı yüzde 16 oranında azaldı. Avrupa’ya Türkiye’nin
ihracatı düştüğü halde, yabancıların sefer sayıları ve pazar
payları artmaya devam ediyor.
Önceden ikili karayolu anlaşmaları ile yabancı taşıtların
Türkiye’ye boş girişi engelleniyordu. Böylece karayolu
taşımacılığı, ihraç taşıma pazarında Türk araçlarının pazar payı
istikrarlı bir şekilde korunuyordu. Ancak son yıllarda, Türk
taşıtlarının Avrupa ülkelerinde ağır ekonomik cezalar almaları
ve Türkiye’de bu konuda kontrol mekanizmasının yetersizliği
sonucu yabancı taşıtların pazar payı yükselmeye başladı. Bu
konuda gereken denetimler de sağlanabilmiş değil. Dolayısıyla
sektörde haksız rekabet büyüyor. Konuyla ilgili gereken
önlemler alınmazsa önümüzdeki dönemde taşımacılıkta
yabancı ilgisinin artarak devam edeceği tahmin ediliyor.
Sektör, belgelerin daha etkin kontrol edilmesini istiyor
Türk araçları 2007 yılında Batı kapılarından 375 bin 459
adet ihraç taşıması gerçekleştirerek pazarın yüzde 79’una
hâkimdi. Bu oran 2008’de yüzde 77’ye, 2009’da yüzde 71’e
geriledi. 2011 yılında ise batı kapılarından 324 bin 327 taşıma
yapan Türk araçlarının pazar payı yüzde 67’ye düştü. 2012’de
bu pay değişmedi. Türk nakliyecilerine uygulanan geçiş
10
belgesi kotaları nedeniyle ihraç taşımalarında pazar kaybeden Türk
taşımacılarının alternatif güzergâhlara yönelmesi, en etkili çözüm
olarak görülüyor.
Yabancı plakalı araçlara baktığımızda ise yıllar itibarıyla
sürekli bir artışın yaşandığı dikkat çekiyor. 2011 yılında Batı
kapılarından 162 bin 945 adet, 2012 yılında ise 169 bin 409 adet
ihraç taşıması gerçekleştiren yabancı plakalı araçlar, bir önceki
yıl Batı kapılarında yaptıkları taşımaları yüzde 4 oranında artırmış
oldu. İhraç taşımalarında pazar payı en yoğun olan ülkeler arasında
Bulgaristan, İran, Romanya, Irak, Moldova, Makedonya, Gürcistan,
Suriye, Polonya ve Rusya yer alıyor. Yabancı araçlar, Türkiye
girişlerinde ağırlıklı olarak Hamzabeyli, Kapıkule, İpsala ve Ro-Ro
çıkışlarını kullanıyor.
Yabancı araçların Türkiye’ye haksız girişlerinin engellenmesi
için Ulaştırma Bakanlığı personelinin görevleri Gümrük
Müsteşarlığı’na devretmesinin ardından sınır kapılarında
çalışmalar yapan UND, burada görev yapan gümrük personeline
evrakların nasıl inceleneceği konusunda bilgi verdi. Yabancı
taşıtların trafik mevzuatının öngördüğü ölçülere uyup uymadığı ve
ulaştırma mevzuatının gerektirdiği (geçiş belgesi, UBAK belgesi)
belgelerin kontrolünün daha etkin ve sıkı şekilde yapılması
bekleniyor. Bu noktada caydırıcı cezaların uygulanabilmesi için
gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşıyor.
Murat Baykara / Baynak Yönetim Kurulu Başkanı
“Yabancı plakalı araçlar beklenmeyen ölçüde artıyor”
İkili karayolu taşıma anlaşmaları ile yabancı plakalı
taşıtların ülkemize boş girişinin, geçersiz belge ile üçüncü ülke
yüklemesinin engellenmiş olması ve bu taşımaların belli bir kota,
kural ve belirli bir sayıda yapılması gerekiyor. Bu şekilde ihraç
taşıma pazarında milli filomuzun pazar payı korunabilir. Ancak,
son yıllarda Türk taşıtları ve sürücülerimiz, Avrupa ülkelerinde
en küçük bir hatadan dolayı bile ceza alıyor. Türkiye’de kontrol
mekanizmasının aksaklığı nedeniyle, yabancı taşıtların ülkemizde
yaptıkları taşımalarının beklenmeyen ölçüde artışına ve haksız
taşımalarına şahit oluyoruz. KUKK ve KEKK toplantılarında Türk
araçlarına belge verilmiyor. Ancak yabancı plakalı araçlar, ülkemize
rahatlıkla boş ya da dolu girebiliyor ve kotalarının haricinde
üçüncü ülke yüklemesi yapabiliyor.
Yabancı plakalı araçlar, Avrupa’nın en büyük tır filosuna sahip
Türkiye pazarından büyük pay almaya başladı. Bulgaristan ve
Romanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin tarife dışı engelleri
Türk nakliyecisinin pazar payını kaybetmesine neden oluyor. Türk
nakliyeciler, birçok girdi kalemlerinde artan yol maliyetlerinin
11
Ocak-Şubak ­2013
LOJİSTİK
Murat Baykara
Baynak Yönetim Kurulu Başkanı
Yabancı plakalı araçlar, Avrupa’nın en büyük tır filosuna
sahip Türkiye pazarından büyük pay almaya başladı.
Bulgaristan ve Romanya başta olmak üzere Avrupa
ülkelerinin tarife dışı engelleri Türk nakliyecisinin pazar
payını kaybetmesine neden oluyor. Türk nakliyeciler,
birçok girdi kalemlerinde artan yol maliyetlerinin altında
ezilirken, rekabetçiliğini kaybediyor, para kazanmıyor.
Suriye ile yaşanan sorunlarla Orta Doğu transit
taşımalarının da azalması, nakliyecinin önümüzdeki
yıllara kaygıyla bakmasına neden oluyor, bugün birçok
nakliyeci sektörden çıkıyor. Bu nedenle büyük bir sorun
haline gelen yabancı plakalı araçların denetlemesi
konusunun acil olarak masaya yatırılması gerekiyor.
altında ezilirken, rekabetçiliğini kaybediyor, para kazanmıyor.
Suriye ile yaşanan sorunlarla Orta Doğu transit taşımalarının da
azalması, nakliyecinin önümüzdeki yıllara kaygıyla bakmasına
neden oluyor, bugün birçok nakliyeci sektörden çıkıyor. Bu
nedenle büyük bir sorun haline gelen yabancı plakalı araçların
denetlemesi konusunun acil olarak masaya yatırılması gerekiyor.
Türkiye’nin tüm kapılarından yapılan, ihracat taşımalardaki
pazar paylaşımına baktığımızda; 1 milyon 39 bin 204 seferin içinde
Türk araçlarının pazar payı 2008 yılında yüzde 83 ile 859 bin 696
taşıma, yabancıların payı ise yüzde 17 ile 179 bin 508 taşıma oldu.
Sayılara baktığımıza milli filomuz devamlı kan kaybediyor. Türk
araçlarının pazar payı 2012 yılında yüzde 81 ile 1 milyon 192 bin
521 taşıma olurken yabancıların payı ise yüzde 19 ile 283 bin 329
taşımaya çıktı. Batı kapılarındaki taşımaların oranlarına baktığımız da
fark çok daha açık şekilde görülüyor. 2008 yılında Batı kapılarındaki
Türk araçlarının pazar payı yüzde 77, yabancıların payı ise yüzde
23 oldu. 2012 yılına baktığımızda bu oran Türk araçlarında yüzde
67’ye düşerken, yabancı araçların pazar payı yüzde 33’e çıktı. Son
beş yılda yabancıların taşıma sefer sayısı yüzde 66 oranında arttı.
Batı kapılarından yapılan taşıma sayılarında 2008’den 2012’ye
kadar toplam yüzde 2 oranında bir düşüş yaşandı. Yabancı taşıtların
Batı kapılarından yaptığı ihraç taşımaları yine aynı dönemde yüzde
46 artarken, Türk taşımacıların taşıma sayısı yüzde 16 oranında
azaldı. Avrupa’ya ihracatımız düştüğü halde, yabancıların sefer
sayıları ve pazar payları artıyor. Yabancı araçlar ağırlıklı olarak
sırasıyla Kapıkule, Hamzabeyli ve İpsala’yı kullanıyor. Sadece
Hamzabeyli’den yapılan çıkışların yüzde 58’ini yabancı araçlar
oluşturuyor.
Doğu kapılarında da durum aynı. Habur, Sarp, Türkgözü,
Dilucu, Gürbulak, Öncüpınar ve Cilvegözü kapılarındaki çıkışlarda
ise özellikle Suriye, Gürcistan, İran ve Irak plakalı araçlarda artış
var. 2012 yılında ülkemizden 62 bin 258 adet taşıma gerçekleştiren
Bulgar plakalı araçlar, bunun 45 bin 286 adetini kendi ülkelerine, 16
bin 972 adetini ise üçüncü ülkelere yaptı. Bulgaristan ile 2012 yılı
ikili geçiş belgesi kotamız 32 bin, boş girip yük alma belgesi 17 bin
500, üçüncü ülke belge kotamız ise 1100 civarında oldu. UBAK izin
belgesi ile yapılan taşımalar göz önünde bulundurulsa bile, Bulgar
araçlarının ülkemizden gerçekleştirdikleri taşıma sayılarının bu
kadar yüksek olması dikkat çekici.
yaptıkları taşıma sayılarının bu kadar yüksek olması yine dikkat
çekici. Moldova tarafına tahsis edilen boş giriş yük alma belge
kotasının, 2012’de 525 adet olmasına rağmen; Moldova
taşıtlarının ülkemize 2010 yılında 8 bin 462, 2011 yılında 9 bin
585, 2012 yılında ise 6 bin 619 boş giriş yaptıkları görülüyor.
Moldova plakalı araçlar, ihraç taşımalarının yaklaşık olarak yüzde
46’sını kendi ülkelerine, yüzde 49’unu ise Rusya’ya yapıyor.
Geriye kalan yüzde 5’i ise Ukrayna başta olmak üzere Belarus ve
Bulgaristan’a gerçekleştiriliyor.
Diğer taraftan, ülkemizin ihraç yükünü taşıyan milli filomuz,
özellikle UBAK izin belgeleri ile yaptıkları taşımalarda Avrupa
genelinde birçok ülkede yoğun kontrollere tabi tutuluyor. Türk
taşımacılarının en ufak bir evrak yanlışlığı ya da eksikliğinde,
geçerli geçiş belgesini bile doldururken en ufak bir hatada
taşımacılarımıza ülkelere göre değişen oranlarda olmak üzere
bazen 5 bin euroya varan cezaları ödüyor. Türk araçları ve şoförleri
yollarda mağdur oluyor. Yabancıların tüm gümrük kapılarından
Türkiye girişlerinde, iç gümrüklerde ya da yol kenarı kontrollerinde
ise maalesef söz konusu kontroller yapılamıyor veya trafik
kanunumuzdaki eksikliklerden dolayı yapılan kontroller neticesinde
yabancı plakalı araçlara herhangi bir ceza uygulanmıyor. Bu
denetimsizlik ve kanuni boşluklardaki uygulama sonucunda
ülkemize giren yabancı araçların sayısı her geçen gün artıyor ve
artmaya devam edecek.
Yabancı araçların ülkemize haksız girişlerinin engellenebilmesi
için Ulaştırma Bakanlığı kontrol yetkisini Gümrük Müsteşarlığı’na
devretmesinin ardından, denetim yapacak gümrükçülere gerekli
eğitim verilmemesi ve gümrüklerdeki iş yoğunluğundan dolayı
gümrük personelinin evrak incelemesi de ayrı bir soru işareti.
Yabancı plakalı taşıtların trafik mevzuatının öngördüğü ölçülere
uyup uymadığı ve ulaştırma mevzuatının gerektirdiği (geçiş
belgesi, UBAK belgesi) belgelerin kontrolünün daha etkin ve
sıkı şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. Bizdeki gibi caydırıcı para
cezalarının uygulanabilmesi için kanuni düzenlemelerin Ulaştırma
Bakanlığı tarafından bir an önce yapılması gerekiyor.
“Romanya plakalı araçların taşıma payının yüksekliği dikkat
çekici”
Romanya plakalı araçlar ise geçen yıl Türkiye’den toplamda
25 bin 204 adet ihraç taşıması gerçekleştirildi. Bu taşımaların 17
bin 140 adeti Romanya’ya yapıldı. Buna göre, Romanya plakalı
araçların Türkiye’den gerçekleştirdikleri üçüncü ülke taşıma
sayısı 8 bin 486 adet oldu. Romanya plakalı araçların Türkiye’den
ihraç taşımalarının yüzde 65,05’i ikili taşıma, geriye kalan yüzde
34,95’i ise üçüncü ülke taşıması şeklinde yapıldı. Romanya
taşımacılarının 2012 yılı sonunda toplam 8 bin 486 adet üçüncü
ülke taşımasını kendilerine tahsis edilen 3 bin adet üçüncü ülke
kotasının beraberinde UBAK izin belgeleri ile gerçekleştirmiş
oldukları varsayılsa bile, Romanya plakalı araçların ülkemizden
12
13
Ocak-Şubat 2013
GÜNDEM
U
37. Genel Kurul’da
Çetin Nuhoğlu
UND Başkanı oldu
İstanbul Yeşilköy WOW Otel’de düzenlenen UND 37. Genel Kurulu’nda 20012007 yılları arasında Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan Ömer Çetin Nuhoğlu,
yeniden Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 500’den fazla dernek üyesinin katıldığı
Genel Kurul’da, dernek organlarının 20. dönem temsilcileri seçilirken, yeni
döneme ilişkin birlik ve beraberlik mesajları verildi.
14
luslararası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) 19 Ocak Cumartesi günü
Yeşilköy WOW Otel’de gerçekleştirilen 37. Genel Kurulu’nda, iki yıllık
yeni dönem başkanlığına Ömer Çetin Nuhoğlu seçildi. 500’den fazla
dernek üyesinin katılımıyla yapılan Genel Kurul’da başkanlık görevini Ruhi Engin
Özmen’den devralan UND 20. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Çetin Nuhoğlu,
başkanlığı süresince sektörün gelişmesi için ihtiyaç duyulan projeleri hayata
geçireceklerine dikkat çekerek, “Yeni seçilmiş arkadaşlarımız ile birlikte sizden
aldığımız güçle sektörün geleceğini tasarlayacağız. UND’nin kurumsal yapısını daha
ön plana çıkaracağız” mesajını verdi.
UND 37. Genel Kurulu etkinlikleri, 18 Ocak Cuma günü Yeşilköy WOW Otel’de
uluslararası taşımacılık ve lojistik sektörünün tedarikçisi olan birçok şirketin
standının yer aldığı Taşımacılar 2013 Sergisi’nin açılışı ile başladı. Bin kişinin
katıldığı gala yemeği sırasında “Çalışma Grupları Zirvesi 2013” ile, 2011-2012
döneminde UND bünyesindeki 20 güzergâh, konu ve bölge çalışma grubunun
başkan ve başkan yardımcılarına teşekkür plaketleri takdim edildi.
UND 37. Genel Kurulu toplantısı, 19 Ocak Cumartesi günü WOW Otel’de
gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan Genel Kurul, dernek
faaliyet raporunun okunması, yönetmelikte değişikliği yapılacak maddelerin
oylanması, yönetim kurulu hesap raporu ile devam etti. Dernek organlarının
20. Dönem temsilcilerinin seçildiği 37. Genel Kurul toplantısına 500’den fazla
dernek üyesi katıldı. Genel Kurul’da yapılan seçim
sonrasında 2001-2007 yılları arasında Yönetim
Kurulu Başkanı olan Ömer Çetin Nuhoğlu, yeniden
Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine getirildi.
Toplantıda ayrıca, yönetim kurulu görev dağılımı da
gerçekleştirildi.
37. Genel Kurul’a, dernek üyelerinin yanı
sıra AK Parti İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bak, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın,
Ulaştırma Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürü Hamza
Demirdelen, TİM Yönetim Kurulu Üyesi ve Lojistik
Konseyi Başkanı Bülent Aymen, Tüm Otobüsçüler
Federasyonu (TOF) Başkanı Mustafa Yıldırım,
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Ali
Osman Ulusoy, Türkiye Otobüsçüler Federasyonu
(TOFED) Genel Başkanı Mehmet Erdoğan, Habur
Mülki İdare Amiri Turgay İlhan ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz ve İçsular
Düzenleme Genel Müdürü Cemalettin Şevli katıldı.
Genel Kurul’da dernek faaliyetleri ile ilgili
konuşma yapan UND 19. Dönem Yönetim Kurulu
Başkanı Ruhi Engin Özmen, göreve geldikleri 15
Ocak 2011 tarihinden itibaren geçen iki yılda çok
önemli işlere imza attıklarını dile getirdi. Özellikle
sektörde yaşanan sorunların çözümü için çalışmalar
yaptıklarını söyleyen Özmen, sürücü davaları, C2
belgelerinin operasyonlardaki yetersizliği, lojistik
köyler, yabancı araçların artan pazar payları ve
sigorta maliyetlerindeki artışlar konusunda yaşanan
sıkıntılara yönelik büyük uğraşlar verdiklerini ifade
etti. Bu sorunları ilk defa Meclis komisyonlarına
taşıdıklarını ve milletvekilleri ile paylaştıklarını
vurgulayan Özmen, gelecek dönemde bu sorunlara
çözüm bulunmasını umduklarını kaydetti. İki yılda
178 çalışma grubu toplantısı yaptıklarını aktaran
Ruhi Engin Özmen, “Hedeflerimizi bu paralelde
revize ettik ve sektör analiz çalışması yaptık.
Hatay taşımacılarının Suriye kapısının kapanması
sürecinin sorunsuz atlatılması için elimizden geleni
yaptık. Mersin’de, İskenderun ve Mısır seferleri
başlatıldı” dedi.
Derneğin Hatay şubesini ve eğitim
merkezini hizmete açtıklarını vurgulayan Özmen,
Arap Taşımacılar Birliği ile mutabakat zaptı
imzaladıklarının ve iş birliği yaptıklarının altını
çizdi. Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunların
yanı sıra, 2010 yılında kurulan TOBB UND Lojistik
Yatırım AŞ’yi kâğıt üzerinde bir ortaklık olmaktan
çıkardık. Gelecekte en kârlı yatırımlardan biri olarak
anlatılacağını düşünüyorum. Araç yükseklikleri,
kış lastiği, UBAK uygulamaları ve daha birçok
operasyonel konudaki taleplerimiz Ulaştırma
15
Ocak-Şubat 2013
GÜNDEM
katkı sağladı. 10 yıldır beraber çalıştığımız UND’nin 37. Genel
Kurulu’nda, birlik içinde geleceği daha parlak bir yönetim kurulu
oluşturulmasını diliyorum.”
Bakanlığı tarafından karşılandı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız ile
yakın çalışmalarımız oldu.”
Kapıkule tır parkı projesi ile sahanın yeniden revizyonu
konusunda da görüşmeler yaptıklarını söyleyen Ruhi Engin
Özmen, TOBB UND ve Lojistik vasıtasıyla derneği sürekli bu
projenin içinde tuttuklarını dile getirdi. Faaliyetlerine 1989
yılında başlayan UND Eğitim, Danışmanlık ve Araştırma
Merkezi’ni, İstanbul’dan sonra ilk kez bu dönemde Mersin
ve Antakya’ya taşıyarak kapsamını genişlettiklerine dikkat
çeken Özmen, bölgesel kalkınma ajansları ile başarılı projeler
gerçekleştirdiklerini kaydetti. Özmen, “Görevde olduğumuz iki yıl
süresince sektör için bazı hizmetleri iyileştirdik ve yeni hizmetler
kazandırdık. Sigorta alanında Seyahat Sağlık, Ferdi, Yeşilkart,
Bireysel Emeklilik ve CMR Sigortası hizmetleri olmak üzere
sektöre beş yeni poliçe sunduk” bilgisini verdi.
Tasarruflu elektrik hizmeti, GSM, ücretsiz hukuk danışmanlığı
gibi hizmetleri üyelerden gelen talepler doğrultusunda
yenilediklerini vurgulayan Özmen, “Bunların hepsi aylar süren
toplantılar neticesinde oldu. 2010-2011 döneminde 28 adet
KUKK toplantısı yaptık. Bu toplantılar sonucunda 86 bin 700
adet geçiş belgesi artışı sağladık. Bu, yüzde 10’luk artışa tekabül
ediyor. Dernek başkanlarıyla yaptığımız toplantılar, konferanslar
ve seminerlerde derneğimizi en iyi şekilde temsil ettik. 37. Genel
Kurul sonuçlarının sektöre ve derneğe hayırlı olmasını temenni
ediyorum” diye konuştu.
“Lojistik sektörüyle birlikte dış ticaret de büyüyor”
Protokol konuşmaları ile devam eden 37. Genel Kurul’da
16
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın, Türkiye’nin
son 10 yılda çok hızlı bir değişim gösterdiğini
ve dünyaya daha fazla entegre olduğunu ifade
etti. Ekonominin de yapısal değişime uğradığını
vurgulayan Aydın, dış ticaretin üç kattan fazla
artış gösterdiğini dile getirdi. Son 10 yıllık
süreçte pek çok konuda olumlu gelişmeler
kaydedildiğini belirten Aydın, sektördeki
değişimi şu rakamlarla açıkladı: “2003 yılında
800 civarında uluslararası taşıma yapan firma
varken bugün bu sayı 2 bine ulaştı. O dönemde
28 bin civarında özmal sözleşmeli çekici varken
bugün 25 bin civarında kamyon bulunuyor. 49
bin 156 özmal, 10 bin 130 sözleşmeli olmak
üzere yaklaşık 60 bin çekici mevcut. Sektörde 12
bin özmal ve 4 bin de sözleşmeli olmak üzere 16
bin kamyon yer alıyor. 76 bin motorlu taşıt ise
uluslararası eşya taşımacılığı alanında faaliyet
gösteriyor.”
2003 yılında ihracatın 40 milyar doların
altında olduğunu vurgulayan Aydın, bugün bu
rakamın 150 milyar doları aştığını dile getirdi.
Dış ticaretteki büyümenin lojistik sektöründeki
gelişmeyle paralel olduğunu aktaran Aydın,
uluslararası taşımaların gerçekleşmesi için
UND ile birlikte birçok çalışma yaptıklarını
ifade etti. Üye sayısının 500 binlerden 1 milyon
300 binlere kadar çıktığını söyleyen Aydın,
23 ülke ile izin belgesi olmadan serbestleşme
sağladıklarını belirtti. Daha önce 600 civarında
UBAK izin belgesi dağıtılırken bugün bu
sayıyı 3 binin üzerine çıkarmayı başardıklarını
anlatan Talat Aydın, şöyle devam etti: “Yine
izin belgeleri konusunda UND temsilcilerinin
katılımıyla yılda iki defa toplantı yaptık. Günün
ihtiyaçlarına göre değişikliklere giderek herkese
adil bir şekilde izin belgesi dağıttık. Bugüne
kadar birlikte 150’ye yakın KUKK toplantısı
gerçekleştirdik. UND, gerek bilgi aktarımında
gerekse sektördeki sorunların tespitinde büyük
“Sürdürülebilir başarı için beraber hareket etmeliyiz”
AK Parti İstanbul Milletvekili ve Dış ilişkiler Komisyonu Üyesi
Osman Aşkın Bak, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, son yıllarda
lojistik sektörünün büyük ivme kazandığını ifade etti. Türkiye
ihracatının bugün 150 milyar dolara ulaşmasında en büyük payın
lojistik sektörüne ait olduğuna dikkat çeken Bak, sektörden gelen
talepleri TBMM’ye ilettiklerini söyledi. “Sektörden gelen bu talepleri
en kısa zamanda yerine getirmek için geçtiğimiz süre içinde üzerimize
düşenleri yapmaya çalıştık” diyen Bak, sektörün sorunlarına çözüm
bulmak için TBMM’nin ele alması gereken konuları her zaman
yapmaya hazır olduklarının altını çizdi. Bugün sektörün geldiği
noktanın bir başarı hikâyesi olduğunu vurgulayan Bak, 2023 yılı için
belirlenen 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin gerçekleştirilmesi
için lojistik sektörünün gücünün çok iyi kullanılması gerektiğine
dikkat çekti. Bunun için, birlik ve beraberlik içinde hareket etmenin
önemini vurgulayan Osman Aşkın Bak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sürdürülebilir başarı için beraber hareket etmeliyiz. Sektörün
sorunlarını çözmek için birlikte çalışmalıyız. Bundan sonra sizlerden
gelen her türlü sorunu çözmeye Müsteşarlığımız ve Bakanlığımız açık.
Ülkemizin 2023 yılında dünyanın en büyük 10. ekonomisi olması
için birlik ve beraberlik içinde çalışmamız gerekiyor. Bu ülkenin, en
zor mesleklerden birini yapan nakliyecilere ihtiyacı var. Önümüzdeki
süreçte UND Başkanı ve ekibine başarılar diliyorum. ”
“Nakliye sektörünün performans kriterlerini oluşturacağız”
Yapılan seçimin ardından UND’nin yeni Başkanı olarak kürsüye
gelen Ömer Çetin Nuhoğlu, Genel Kurul’a yoğun katılımdan dolayı
memnuniyetini dile getirdi. Birlik ve beraberlik içinde hareket
etmenin önemine vurgu yapan Nuhoğlu, sektörün çok önemli işler
başardığını ve tarih boyunca önemini her
zaman koruduğunu kaydetti. Lojistiğin, tüm
dünyadaki mal hareketliliğinin temel noktasında
yer aldığını vurgulayan Nuhoğlu, Avrupa,
Orta Doğu ve Orta Asya’ya lojistik olmadan
ulaşılamayacağının altını çizdi. Bugün bütün
dünyada belli bir gelişmişliğe ulaşmak ve
pazardan pay almak için ulaştırma ve lojistik
sektörünün bir devlet politikası olarak kabul
edildiğine dikkat çeken Nuhoğlu, ulaştırma ve
lojistik sektörünün, hükümetlerin sektör üstü
değerlendirdiği ve bu şekilde yorumladığı bir
alan olduğunu ifade etti. Bu kapsamda dernek
faaliyetleriyle ilgili olarak öncelikle nakliye
sektörünün dinamiklerini ve standartlarını
belirleyeceklerini belirten Nuhoğlu,
“Sektöre yönelik yetkinlik analizi yapacağız
ve performans kriterlerini oluşturacağız.
Rakiplerimizin yaptıklarını takip edeceğiz,
onlarla eşit ortamda yarışmaya varız” dedi.
Sektörün Avrupa ile yarışacak seviyede
olduğunu, bunun için öncelikle onların nasıl
başarılı olduklarının tespit edilmesi gerektiğini
aktaran Nuhoğlu, böylece sektörün rekabette
daha da güçleneceğini kaydetti.
Kamu olmadan sorunların çözülmeyeceğini
söyleyen Nuhoğlu, kamu ile olan iş birliğindeki
sıkıntıları tartışmak üzere bir platformun
oluşması gerektiğinin altını çizdi. Bunun için
sektördeki 2 bin nakliyecinin tamamını UND’ye
üye yapmayı amaçladıklarını belirten Nuhoğlu,
sözlerini şöyle sürdürdü: “Her altı ayda bir
Ankara’da bakanların da katıldığı toplantı
17
Ocak-Şubat 2013
GÜNDEM
UND 20. Dönem Yönetim Kurulu,
Denetim Kurulu, Yüksek Haysiyet Divanı
ve Yüksek İstişare Konseyi:
yapalım. Oluşturacağımız bu platformlarda sektör gündemindeki
konuları açıklıkla konuşalım. Bu yöntemi hayata geçirdiğimizde
kişisel olarak isteklerimizin ötesinde sektörün geleceği için
yetkinlik rekabet analizlerini oluşturacağız. Akademisyenler
ile beraber raporlar hazırlayarak kamuoyuna sunacağız.
Başarının temelinde stratejik plan ve durum analizinin olduğunu
düşünüyorum. Bu stratejik planı takip edecek bir model vardır.
Bunu sürdürebildiğiniz takdirde başarılı olursunuz. Bugün burada
sağlanan birlik ve beraberlik sektöre sahip çıkma arzusunu
gösteriyor. Ben bu anlamda eski yönetime teşekkür ederim.”
Dernek gündemindeki konulardan birinin de şoför davaları
olduğunu söyleyen Çetin Nuhoğlu, bu konuyla ilgili Gümrük
ve Sanayi bakanlarına sunum yapıldığını ifade etti. Ulaştırma
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı ve TOBB ile beraber en kısa sürede bu konuda gerekli
düzenlemeleri hayata geçireceklerini belirten Çetin Nuhoğlu,
“Bunun için yapılmış çok başarılı çalışmalar var. Nakliye
sektöründe şoförlerin mağdur olduğu konular ne ise çözelim.
Bu sistemde artık barış sağlansın istiyoruz. Çalışma prensibimiz
açık, şeffaf ve hesap verilir bir yapıda” diye konuştu.
“UN Ro-Ro’yu satın almaya hazırız”
Konuşmasında “UN Ro-Ro’yu satın almaya hazırız”
diyen Çetin Nuhoğlu, dernek üyelerine UN Ro-Ro’nun
satışı konusunda teklif sundu. Yönetim Başkanlığı süresince
sektörün gelişmesi açısından ihtiyaç duyulan projeleri hayata
geçireceklerini belirten Nuhoğlu, “Yeni seçilmiş arkadaşlarımız
ile birlikte sizden aldığımız güçle sektörün geleceğini
tasarlayacağız. UND’nin kurumsal yapısını daha ön plana
çıkaracağız” diye konuştu.
ÖMER ÇETİN NUHOĞLU
UND Yönetim Kurulu Başkanı
“Avrupa’ya ihracatımız
engellenmeye çalışılıyor”
Gümrük kapılarında yaşanan sıkıntılara
da değinen Çetin Nuhoğlu, Türkiye’den
Avrupa’ya olan ihracatın engellenmeye
çalışıldığını ve bunun için sektöre
standartları oluşturulmamış birçok
ceza verildiğini dile getirdi. Gümrük
Birliği’nden sonra ihraç edilen mallara
gümrük vergisi uygulanmadığını ama
uygun olmayan cezalarla, kotalarla
sektörün sınırlandırıldığını belirten
Nuhoğlu, Türkiye’nin mal ihracatını
engelleyemediklerini ancak malların
tırlarla çıkışında zorluk çıkardıklarını
kaydetti. Türkiye’nin ihracatı için
Kapıkule, Cilvegözü, Habur ve Sarp
sınır kapılarının büyük önem taşıdığına
vurgu yapan Nuhoğlu, şöyle devam etti:
“Bu kapılardaki sorunlar çözülmeden
ihracat istenilen seviyeye getirilemez.
Toplam ihracatın yüzde 45-50’si Avrupa
ülkelerine gerçekleştiriliyor ve bunun
yüzde 50’den fazlası karayolu ile
yapılıyor. Kapılarda oluşan sıralarla ve
cezalarla 500 milyar dolarlık ihracat
gerçekleştiremeyiz. Ayrıca Suriye ile
yaşanan sorunlar nedeniyle Cilvegözü’ne
alternatif bir yol oluşturulmalı ve Ro-Ro
hatlarına teşvik sağlanmalı. 2023 hedefi
için, öncelikle taşımacılık sektörünün
sorunlarının çözülmesi gerekiyor.”
Denetim Kurulu Asil Üyeler
Ö.Çetin Nuhoğlu
Şerafettin Aras
Hakan Keleş
Kamil Sağ
Hakkı Keleş
Cavit Değirmenci
Ergün Bilen
Ali Çiçekli
Murat Baykara
Abdurrahim Kılıç
Ahmet Aktaş
Alper Gece
Banu Damla Alişan
Fethi Çapar
Hacı Abay
İbrahim Hüner
Kemal Gül
Memik Hilmi Taner
Nagihan Soylu
Nuri Kuyumcu
Rıdvan Arıç
Uğur Demir
Denetim Kurulu Yedek Üyeler
Hasan Hüseyin Odabaşı
Yedek Üye
Abdullah Özer
Yedek Üye
Ercan Arslan
Yedek Üye
İbrahim Baki
Yedek Üye
Cengiz Akgün
Yedek Üye
Yüksel Yenigül
Yedek Üye
Mehmet Dilmen
Yedek Üye
Tayfun Gülcüler
Yedek Üye
Beslen Çakan
Yedek Üye
O. Cem Ulusoy
Yedek Üye
Aydın Kaya
Yedek Üye
Mert Berberoğlu
Yedek Üye
Emir Hüseyin Akın
Yedek Üye
Muhittin Ocak
Yedek Üye
Hikmet Eker
Yedek Üye
Ömer Gülen
Yedek Üye
Halil Çirkin
Yedek Üye
Uğuray Doğruer
18
Başkan
İkinci Başkan
Başkan Yardımcısı
Başkan Yardımcısı
Başkan Yardımcısı
Başkan Yardımcısı
Başkan Yardımcısı
Genel Sekreter
Başkan Yardımcısı /Sayman
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Asil Üye
Yedek Üye
Cihan Sünel
Yedek Üye
Ali Kuş
Hamit Şanverdi
Burhan Şiğva
Yedek Üye
Yedek Üye
Yedek Üye
Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye
Ali Osman Ulusoy
Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye
Fahrettin Gümüş
Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye
Mehmet H. Çelikcan
Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye
Memduh Özdemirtaş
Yüksek Haysiyet Divanı Asil Üye
Yüksek Haysiyet
Ahmet Kodaz
Fethiye Burcu Yakın
Hantemir Güneş
Orkun Karadeniz
Recep Gökçil
Divanı Yedek Üye
Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye
Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye
Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye
Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye
Yüksek Haysiyet Divanı Yedek Üye
Yüksek İstişare Konseyi
Bahaddin Karakuş
Abdülkadir Denli
Abuzer Yavuz
Ahmet Şahap Ünlü
Edip Bakımcı
Emin Timuçin
Emin Taha
Halit Özyurt
İzzet Salah
Mustafa Açıkgöz
Necdet Kılıç
Süha Karagöl
Şahap Çak
Şenol Akdemir
Ertuğrul Alışan
Cihan Kilerci
Nebil Taşçı
Ömer Faruk Yıldırım
Eyüp Ekin
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Yüksek İstişare Konseyi
Denetleme Kurulu Asil Üye
Hüseyin Sandıkçı
Hakan Yılmaz
Ekrem Karaoğlu
A.Metin Dürür
Çağatay Şahin
Mustafa Yüksel
Denetleme Kurulu Asil Üye
Denetleme Kurulu Asil Üye
Denetleme Kurulu Asil Üye
Denetleme Kurulu Yedek Üye
Denetleme Kurulu Yedek Üye
Denetleme Kurulu Yedek Üye
19
Ocak-Şubat 2013
GÜNDEM
UND Çalışma Grubu
üyeleri ödüllerini aldı
UND üyelerinin gönüllü katılımıyla oluşturulan çalışma
gruplarında yapılan toplantılarda bugüne kadar sektördeki temel
sorunlar ele alındı. Çalışma grubu üyeleri ve UND çalışanları,
iş birliği ile mevcut sorunlara yönelik gerekli konularda projeler
oluşturdu ve çözümler getirdi. 18 Ocak 2013 tarihlerinde
gerçekleştirilen UND 37. Genel Kurul Çalışma Grupları
Zirvesinde çalışma grubu başkan ve yardımcılarına özverili
çalışmalarından ötürü, UND Yönetim Kurulu tarafından sektör
adına teşekkür plaketleri sunuldu.
Rusya,Kazakistan ve BDT
Ülkeleri Çalışma Grubu
İsmail Civelek, Düzce Ulus. Nak.
Elçin Çakmak, Plastnak Nak.
Cihan Sünel, Logitrans Loj. ve Taş.
Ufuk Cengizoğlu, Asil Ulus. Taş.
Sevim Soylu, Uno Uluslararası Nak.
Gürcistan, Azerbaycan, Karadeniz Çalışma Grubu
Hüseyin Sandıkçı, Karadeniz Ulus. Nak.
Salim Uzun, Uzunoğlu Otomotiv Servis Hizmetleri Nak.
Murat Kaya, Gözde Nakliyat
Abdullah Özer, Özer Taşımacılık Turizm Servis Hizmetleri
Gümrük ve Antrepo Çalışma Grubu
Aşkın Özuzcan, Schenker Arkas
Caner Tan, Tan Ulus. Taş.
Metin Yılmaz, Yılmaz Ulus Taş.
Özel Yükler Çalışma Grubu
Mustafa Yiğit, Ahmet Yiğit Ağır Nakliyat
Tamer Erdoğan, Erdoğanlar Ulus. Nak.
Konya Bölge Çalışma Grubu
Hasan Öcal, Yörük Taş.
Alibey Yüksel, Yükseller Ulus Nak.
Cahit Kara, Karalar Ulus. Nak.
Cevdet Gümüş, Gümüş Ulus.Taş.
Sadık Başaran, Gölova Ulus. Nak.
İzmir Çalışma Grubu
Ayhan Turan, Erhanlar Ulus. Nak.
Tolga Karaöz, Anıt Lojistik Nak.
20
Avrupa Çalışma Grubu
Cumhur Erzurumluoğlu, Çobantur Turizm
Ticaret ve Nak.
Bülent Kutgün, Sıttnak Uluslararası Nak.A.Ş.
Mutlu Varol, Mavi Transport
Sedat Geyik, Barsan Global Lojistik
Murat Cömert, Sertrans Ulus. Nak.
Nezahat Kanbak, Terra Ulus. Taş.
Vedat Tutu, Vip Ulus. Taş.
Yunanistan Çalışma Grubu
Tayfun Gülcüler, Varnak Nakliyat
Oktay Tarhan, Tarhan Yapı Malzemeleri
Karayolu Çalışma Grubu
Ahmet Uzel, Balnak Nakliyat ve Lojistik
Hizmetleri
Şehri Hatipoğlu, HFS Taşımacılık
RO-RO Çalışma Grubu
Refik Soyer, Tütüncü Rentrans Ulus.Taş.
Bolu Çalışma Grubu
Güngör Bulut, Semih Loj. Ulus. Taş.
Fatih Tut, Kartal Lojistik
Osman Yıldırım, S.S.Kaynaşlı Mot. Taş. Koop.
Gaziantep Bölge Çalışma Grubu
İsmail Çirkin, Sembol Lojistik
Yusuf Erol, Eko Erol Ulus. Nak.
Selami Demir, Demirsoy Ulus. Taşımacılık
Esat Aba, Abatrans Taşımacılık
Zeki Özkan, Elpar Oto Tekstil İnşaat Nakliyat
Mehmet Ünlü Kahraman, Ünlü Kahraman
Uluslararası Gıda Akaryakıt Tekstil Turizm
İran-Afganistan-Türk
Cumhuriyetleri Çalışma Grubu
Ercan Arslan, Metere Ulus. Taş. San.
Erkan Yurteri, Botros&Levante Taş.
M.Mücahit Altay, Gültur Nak.
Irak Çalışma Çalışma Grubu
Suphi Aydoğan, Ferhat İth.İhr.Tic.
Mersin Bölge Çalışma Grubu
Nevaf Kılıç, Kılıç Ulus. Nak.
Ercan Arslan, Meter Ulus.Taş.
Ahmet Aktaş, Transaktaş Taş.
Zeki Aktaş, Özerkan Lojistik Nak.
Mardin Çalışma Grubu
Muhsin Kaya, Kaya Ulus. Nak.
Seyithan Anşin, Anşin Ulus. Nak.
Hamit Bağaç, Öneren Teks. Nak. San.
Kayseri Çalışma Grubunda
Yücel Öçkomaz, Gaye Trans Uluslararası
Nak.
Menderes Gölgeli, Gökay Loj. Nak.
Alper Bilen, Abc Ulus.Transport
Ömer Erden, Babacan Ulus. Nak.
Hakan Kurt, Rasim Kurt Ulus. Nak.
Hatay Bölge Çalışma Grubu
Kemal Gül, Gülsan Ulus. Taş.
Ortadoğu Çalışma Grubu
Süleyman Üstün, Üstün Ulus. Nak.
Ankara Çalışma Grubu
Serkan Başbilen, Supet Ulus. Taş.
21
Ocak-Şubat 2013
AYIN KONUĞU
HAKAN DURSUN
Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü
Ergo Hayat ve Emeklilik acentesi Evrim Sigorta’nın, BES branşına adım atarak
UND ile iş birliği gerçekleştirdiğini belirten Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge
Müdürü Hakan Dursun, bu proje ile UND üyesi firmaların çalışanlarının BES alanında
tasarruflarını değerlendirme şansı elde ettiklerini söylüyor.
HAKAN DURSUN
Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü
E
rgo Hayat ve Emeklilik önde gelen acentelerinden biri
olan Evrim Sigorta’nın, BES branşına adım atarak UND
ile iş birliği gerçekleştirdiğini söyleyen Ergo Hayat
ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü Hakan Dursun, böylece
UND üyesi firmaların çalışanlarının, Evrim Sigorta’nın sunduğu
ürün ile Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) alanında tasarruflarını
değerlendirebileceklerini ifade ediyor. Projeyle sunulan fırsatların
bununla sınırlı kalmadığını, dernek üyelerinin eşlerini ve
çocuklarını da bu sisteme dâhil etme imkânına sahip olduklarını
vurgulayan Dursun, acentelerine gelen taleplerin ve acentelik
almak için kendilerine yapılan başvuruların arttığının altını çiziyor.
BES ile ilgili mevzuatta yapılan yeni düzenlemelere de değinen
Dursun, giriş aidatları, yönetim gider kesintileri ve fon işletim
kesintilerinin tavanının belirlenmesiyle, kişilerin belirledikleri
birikimlere daha kısa sürede ulaşmalarının sağlandığını belirtiyor.
Dursun, yeni düzenlemeyle ayrıca devletin toplam birikimden
yüzde 15 kesmek yerine, sadece oluşan getiriden stopaj
uygulaması ile çıkışlarda esneklik sağladığını ifade ediyor.
“UND üyeleri,
BES tasarruflarını özel
ürünümüzle değerlendiriyor”
22
Bireysel emeklilik satışına diğer emeklilik şirketlerinden
geç başladınız. Bu durum sizi nasıl etkiledi?
Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi’ni (BES) yeni doğmuş
bir bebeğe benzetiyorum. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım
Sistemi Kanunu, 28 Mart 2001 tarihinde kabul edilerek 7
Nisan 2001 tarih ve 24366 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı
ve ilgili kanun, yayım tarihinden 6 ay sonra 7 Ekim 2001
tarihinde yürürlüğe girdi. 27 Ekim 2003 tarihinde ilk emeklilik
planlarının tasdiki ile emeklilik şirketleri faaliyete başladı. Ergo
Emeklilik ve Hayat ise, emeklilik branşında çok yeni bir şirket.
2008 yılı sonunda ruhsat alarak yapılanma sürecini geçirdikten
sonra, 2010’da yapılan iş planı ile kat edeceğimiz yolu daha
da netleştirdik. Bu süreci dağıtım kanallarımızın yapılanması,
eğitimleri ve organizasyonları ile geçirdik. Aynı zamanda Ergo
çatısı altında marka lansmanımızı yaptık. Yeni yapılanmamıza
rağmen güncel rakamlar ile 150 milyon TL’yi aşan fon miktarına
ve 40 bini aşkın sözleşme adedine ulaştık. Bu satış adetleriyle
önümüzdeki yıl büyümeyi sürdürmeyi hedefliyoruz.
Bireysel Emeklilik Sistemi’nin Türkiye’deki gelişim sürecini
değerlendirir misiniz?
2003’ten bu yana aktif olan bu tasarruf sisteminin, 10 yılı geride
bırakmasına rağmen halen emekleme aşamasında olduğunu
düşünüyorum. 11 lisanslı firma ile yola çıkıp şu an itibarıyla 17
emeklilik şirketine ulaşan bir yapıdan bahsediyoruz. Emeklilik
şirketlerini, kesinlikle geç kalmış olarak görmüyorum. Pastadan
pay almak isteyen yatırımcıların dikkatini çeken bir coğrafya ve
nüfus potansiyelimiz var. Bu yatırımların gelecek yıllarda artarak
devam edeceği kanaatindeyim. Sisteme giren katılımcıların veya
dâhil olmayan potansiyel katılımcıların henüz sisteme yeni alışma
sürecinde olduğunu söyleyebilirim. Rekabet gittikçe artıyor ve
şirketler müşterilerini ellerinde tutmak adına kaliteyi ön plana
çıkarmak zorunda. Bir katılımcı, 10 yıl önce sisteme girse dâhi,
mevzuat gereği, sistemde kaldığı yıl ve biriktirdiği tutar ile birlikte
bir diğer şirkete geçiş yapabilir. Dolayısıyla yeni kurulan veya
kurulacak şirketler, sisteme yeni katılımcı alabilecekleri gibi
mevcut katılımcıları da kendi bünyelerine katarak büyüyebilir.
Bireysel Emeklilik Sistemi’nde yapılan yeni düzenlemeleri
anlatır mısınız?
Mevzuatta yapılan yeni düzenlemeler ile sisteme katılan tasarruf
sahiplerine uygulanan giriş aidatları, yönetim gider kesintileri ve
fon işletim kesintilerinin tavanı belirlenerek hedeflenen birikimlere
daha kısa vadede ulaşmaları amaçlandı. Bunun yanında “emeklilikte
reform” diyebileceğimiz ve daha önce sisteme girmeye çekinen
kişilerin rahatlıkla dâhil olabilmesini sağlayan “birikimlerden stopaj
kesintisi” yerine, “getiriden stopaj” ilkesi benimsendi ve uygulamaya
koyuldu. Örneğin, eski mevzuata göre 100 bin TL birikimi olup da
sistemden 10 yıl ve 56 yaş kriterinden evvel ayrılan bir katılımcı
23
Ocak-Şubat ­2013
HAKAN DURSUN
Ergo Hayat ve Emeklilik Kadıköy Bölge Müdürü
parasını alıp çıkmak istediğinde, devlet yüzde 15 stopaj uyguluyor ve katılımcı 85 bin
TL ödeme alabiliyordu. Şimdi ise devlet, toplam birikimden yüzde 15 kesmek yerine,
sadece oluşan getiriden stopaj uygulaması ile sistemi rahatlatarak çıkışlarda esneklik
sağladı. Bu durum tabii ki müşterilerin lehine oldu. Eğer bir emeklilik firması, çıkışlar
bu kadar kolaylaştırılmışken müşterisini kaybetmek istemiyorsa, çok kaliteli ve tutarlı
bir hizmet anlayışını benimsemesi gerekiyor.
Diğer şirketlerden
sizi ayıran özellikler
nedir? Müşteri sizi
neden tercih etmeli?
Ergo, dünyaca ünlü ve
köklü bir şirket olan Munich
Reasürans’ın (Munich-Re)
çok büyük bir markası.
Munich-Re, Ergo’nun
reasürörlüğünün yanı sıra,
Türkiye’deki birçok büyük
sigorta şirketinin Reasüransı
olma rolünü de üstleniyor.
Ergo, güçlü sermaye yapısı ile
Türkiye’de yatırıma devam
etmeyi ilke edinmiş bir şirket
olarak, uzun yıllar ekonomiye
katkıda bulunmayı hedefliyor.
Ergo Emeklilik ve Hayat
olarak uzmanlık alanımız
sigorta. Herhangi bir başka
faaliyet alanımız olmamakla
birlikte, sadece sigorta işiyle
aktif olmanın ayrıcalığıyla
hizmet veriyoruz. Dağıtım
kanalı olarak sadece
acentelerimiz ve direkt satış
örgütümüz ile çalışıyoruz.
Şirketin yatırım yaptığı
alan, başta acentelerimiz
olmak üzere, direkt satış
örgütümüzden oluşuyor.
Biliyoruz ki, acentelerimize
destek olduğumuz ölçüde
iş birliğimiz devam ediyor.
Şirket olarak, müşterilerimizi
ön planda tutarak
farklılaşmayı ve büyümeyi
hedefliyoruz.
24
Peki bu düzenlemelerin müşteriler için avantajları nedir?
Bu uygulamaların tümünün müşterilerin lehine düzenlenmesi ile öncelikle
katılımcıların orta ve uzun vadede pozitif yönlü hareketi kolaylaşıyor. Bu durum ayrıca
devletin gelir kaynaklarını maksimize etmesini sağlıyor. Emeklilik şirketlerinde toplanan
paralar ile devletin piyasaya arz ettiği kâğıtlar satın alınıyor ve mevcut cari açıkların
buradaki kaynak ile kapatılması hedefleniyor. Tahminime göre, şu an 20 milyar
TL’yi aşan bireysel emeklilik toplam fonu, 2023’te 350-400 milyar TL arasında bir
rakama ulaşabilecek. Bu da ekonomimizin pozitif göstergesi için müthiş bir kaynak
yaratılacağı anlamına geliyor. Hiçbir yatırım enstrümanında olmayan ve BES’te 100 TL
tasarruf yapan katılımcılara 25 TL devlet katkısı olması mantığının, bize gelen talepleri
olağanüstü artıracağı bir gerçek. Bunu değerlendiren şirketler ve acentelerimiz, kısa
sürede portföylerine büyük katkı sağlayacak.
Düzenlemeler, tüketici tarafından nasıl karşılandı?
Şu an gerek acentelerimize gelen talepler, gerekse acentelik almak için bizlere
yapılan başvurular artıyor. Bunda bireysel emeklilik sistemine olan devlet katkısının
büyük rolü var. Sistemin geçmişi sadece 10 yıl olmasına rağmen, gerek TV’deki
kamu spot’larının, gerekse şirketlerin yaptığı reklamların tabana yayılması sonucu
her kesimde bir farkındalık oluştu. Bunun yanında eski mevzuata göre sadece devlete
bağlı bir kurumdan sigortalı kişilere vergi avantajı sağlanırken; şimdi sigorta kurumuna
prim ödemeyen kişilere dâhi yüzde 25 devlet katkısı uygulanıyor. Örneğin ev hanımları
veya iş bulamamış katılımcılara da yüzde 25 katkı sağlanıyor. Bir katılımcının ödediği
her 100 TL’ye devletin 25 TL katkıda bulunması sayesinde sisteme yeni giriş yapan
herkese ek katkı sağlanıyor. Bu olumlu gelişmeleri gören potansiyel katılımcılar ise bu
avantajlardan faydalanmak için başvuru yapıyor.
Yeni düzenlemeler ile BES’in yeni hedef kitlesini nasıl tanımlarsınız?
BES’in hedef kitlesi tabii ki tüm tasarruf sahipleri. Yaşam standardını gelecekte
düşürmek istemeyen, tasarruflarını devlet katkısının ivmesiyle etkin bir enstrümanda
kullanarak büyütmek isteyen, devletten hak edilecek emeklilik maaşına ek katkı
yaparak refah içinde bir dinlenme hayatı isteyenlerin tümü bu sisteme dâhil oluyor.
Aynı zamanda çocuğunun ileride oluşabilecek eğitim masrafları veya birikim ihtiyacını
düşünen katılımcılarımız da yine bize başvuru yapıyor.
Ergo Emeklilik olarak, yeni BES ile nasıl bir büyüme bekliyorsunuz?
Ergo Hayat ve Emeklilik olarak 2012 yılını iş planımızın üzerinde tamamladık. Ancak
2013’te bizleri çok zor bir yılın beklediğini biliyoruz. Çünkü rekabet üst düzeyde olacak
ve müşteri memnuniyetini ön planda tutmayan firmalar ne yazık ki ivme kaybedecek.
Ergo ve Anadolu Bölge Müdürlüğü ekibi olarak, acentelerimiz ve müşterilerimizi uzun
vadede destekleyerek yıllar boyu süren iş birliğine imzamızı atıyoruz. Bu memnuniyet
de bize daha çok acente ve daha çok müşteri getiriyor. 2013 büyüme hedeflerimizi,
geçen yıl gerçekleştirdiğimiz BES adet, fon ve Risk Hayat üretimlerimizin yaklaşık
yüzde 40 üstü olarak belirledik. Hedef stratejimizi oluştururken acentelerimizin
potansiyelini göz önünde bulundurduk. İş planlarımızdaki rakamları, acentelerimizin
iş planlarına da yansıttık ve paralel parametrelerle ilerledik. Sahip
olduğumuz ortak hedef için birlikte hareket ediyoruz.
Şirketiniz bu sürece nasıl hazırlandı?
Şirketimiz her türlü değişime hızlı adapte olabiliyor. Ekibimiz için de
aynı şeyi söyleyebilirim. Biz ne kadar iyi olursak, iç dinamiklerimiz
o denli kuvvetli olur ve bunu acentelerimize yansıtabiliriz. Gerek
BES mevzuat değişikliklerinin sahaya yansımasında, gerekse bu
değişikliklerin acente ya da müşteri kanadındaki pozitif etkileriyle
birlikte artık şirket olarak çok daha geniş bir alan oluşturduğumuzun
farkındayız. Her bir acentemiz, BES branşında hizmet vererek
kendisine ve portföyüne çok daha fazla değer katıyor. Biz Ergo
olarak yaşadığımız tecrübe ve gözlemleri, dağıtım kanallarımıza
aktararak onların çok hızlı yol kat etmelerini sağlamaya çalışıyoruz.
Özellikle sadece elementer branşta hizmet veren acentelerimiz, BES
ile müşterilerinin yatırım ihtiyacını ve Hayat poliçeleri ile mevcut
riziko ihtiyaçlarını yüzde 100 karşılamaları gerektiğinin farkında.
Çünkü mutlaka rakip şirketlerden portföylerine BES ve Hayat ile
ilgili sözleşmeler veya poliçeler yapılıyor. Bu durum ise onların
elementer portföy geleceğini tehdit ediyor. BES ve Hayat satan diğer
şirketler, sadece bununla kalmıyor; sağlık, kasko, trafik, işyeri, konut
gibi poliçelerin de teklifini vererek aynı kişiye satış yapmak istiyor.
Dolayısıyla BES ve Hayat tekliflerini mevcut portföye sağlayarak rakip
firmalara ya da acentelere bu fırsatı vermemek gerekiyor. Bu mantık
ile hızla tüm dağıtım kanallarımızı bilinçlendirmeye çalıştık. Kendileri
de sahadan aynı geri bildirimleri bizimle paylaşıyor.
Evrim Sigorta ile yapmış olduğunuz UND Grup BES
anlaşması ile ilgi bilgi verir misiniz?
Evrim Sigorta, Ergo elementer şirketimiz gibi, Ergo Hayat ve
Emeklilik’in çok saygın ve önde gelen acentelerinden biri. Evrim
Sigorta’nın elementer branştaki tecrübesini ortak bir kararla BES
branşına da taşıma kararı aldık ve bunu UND projesi ile hayata
geçirdik. Evrim Sigorta’nın müşterilerine çok özel ve ayrıcalıklı
yaklaşımıyla, çok kaliteli ve hızlı hizmet verdiğini artık sektörde
herkes biliyor. Biz de Ergo Emeklilik olarak bu pozitif göstergeleri;
öncelikli olarak müşterilerimize, acentemizin kârlılığına ve Ergo’nun
portföyüne kazandırmak adına ortak bir girişimde bulunduk ve bunun
lansmanını da geçtiğimiz dönemde yaptık. Buna göre; UND üyesi
firma çalışanları, Evrim Sigorta’nın sunduğu bu özel ürün ile BES
alanında tasarruflarını değerlendirebilecek. Aynı zamanda çalışanlar,
eşleri ve çocuklarını da bu sisteme dâhil edebilecek. BES plan
sahipleri, özel olarak Ergo Portföy Yönetimi tarafından takip edilecek
ve gerekli bilgiler aktarılacak.
Evrim Sigorta’nın satış potansiyelini ve iş akış durumunu
nasıl görüyorsunuz?
Evrim Sigorta, sektörde uzun yıllardır verdiği hizmet ve müşteri odaklı
anlayışı ile her alanda ön planda yer alıyor. Firmamız, ekip bilincinin
oluşması, yeni projeleri ilk ve uzun vadeli şekilde hayata geçirme
prensibiyle hareket etmesi ve müşteri hedef odaklı anlayışı ile
eminim daha uzun yıllar büyümesini sürdürecek.
Elementerdeki tecrübe ve potansiyelini emeklilik
alanında da kullanmasıyla, bu branştaki boşluğu
da çok iyi değerlendiriyor. Tüm ekibimiz verimlilik
ve kârlılığa katkıda bulunmak için çalışıyor.
Her zaman kendimizi daha fazla geliştirmek,
acentemize daha fazla katkıda bulunmak ve
verimliliğimizi artırabilmek için çalışacağız. Çünkü
biliyoruz ki eğer biz yaptığımız işe tam anlamıyla
sahip çıkarsak, acentemizin işi sahiplenmesi o
ölçüde artar.
Son olarak Evrim Sigorta’yla olan iş
paylaşımınızı değerlendirir misiniz?
Evrim Sigorta ile Ergo Emeklilik iş birliği çok
yakın bir tarihe dayanıyor. Ancak her adımda
birlikte hareket ediyoruz. Çünkü bu entegrasyonu
gerçekleştirdiğimizde, Evrim Sigorta ve Ergo
Emeklilik’in çok daha üretken olduğunun
farkındayız. Süreç içinde yaşayabileceğimiz
handikapları belirleyerek önceden önlemlerimizi
almaya çalışıyoruz. Ayrıca oluşabilecek aksaklıklar
karşısına hızlı şekilde aksiyon alarak ilerlemeye
çalışıyoruz. Bölge bazında üstlendiğimiz
Evrim Sigorta’nın personel eğitimleri, saha
organizasyonları, iş planlamaları, tanıtım ve
satış sonrası operasyonel takipleri dâhil olmak
üzere tam olarak bir takım çalışması yapıyoruz.
Üretimdeki yansımalarını da olumlu yönde
alıyoruz. Yeni mevzuatın katılımcı adayları
üzerindeki etkisi ve başvuruların artması ile
sahadan çok olumlu geri dönüşler alıyoruz.
Ocak-Şubat ­2013
fiEH‹R VE EKONOM‹
6. bölge
rüzgârını
arkasına alan
Iğdır’dan
yatırımcıya
davet
Geçen yıl hayata geçirilen yeni Teşvik
Yasası’yla 6. Bölge kapsamında olan
Iğdır, başta İran ve diğer komşu
ülkelere ihracat yapmak isteyen
sanayicilerin yatırımlarına ev sahipliği
yapmak istiyor.
TÜRKİYE’DE güneşin doğduğu ilk şehir olan Iğdır, Doğu Anadolu
Bölgesi’nde ve ülkenin en doğusunda yer alıyor. Ermenistan, Azerbaycan (Nahçıvan)
ve İran olmak üzere Türkiye’nin üç ülkeyle sınırı olan tek ili durumundaki Iğdır,
Alican, Boralan ve Dilucu sınır kapılarıyla stratejik bir öneme sahip. Iğdır, sınır ili
olmasının avantajını yaptığı ihracatla da kanıtlıyor. Coğrafi konumu nedeniyle iç
pazardan çok, dış pazarlara odaklanan Iğdır, 2011 yılı TÜİK verilerine göre Doğu
Anadolu Bölgesi’nin en fazla ihracat gerçekleştiren üçüncü ili. Komşu ülkelerle yakın
kültürel bağlarının bulunması ve nakliye açısından kolaylık, şehrin ihracatını artıran
en önemli faktörlerin başında geliyor. Bu avantajlar sayesinde Iğdır, başta Azerbaycan
olmak üzere, İran, Türkmenistan, Kırgızistan, Irak, Gürcistan ve Pakistan gibi birçok
ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Buna rağmen çeşitli nedenlerle üretim ve sanayi
sektöründe istediği gelişimi gösteremeyen şehir, geçen yıl hayata geçirilen yeni
Teşvik Yasası’yla 2013 yılından hayli umutlu. Teşvik Yasası’nda 6. bölge kapsamına
giren Iğdır, başta İran ve diğer komşu ülkelere ihracat yapmak isteyen sanayicileri
yatırıma davet ediyor.
Iğdır bugüne kadar büyük çaplı sanayi yatırımlarına ev sahipliği yapamamış.
İlin ekonomik yönden gelişmesini olumsuz yönde etkileyen faktörleri birkaç sebebe
bağlamak mümkün. Bölgeye yapılan kamu sektörü yatırımlarının az olması, kısıtlı
sermaye, yerli müteşebbis gücünün yetersizliği, uygulanan teşviklerden yeterince
yararlanamaması, önemli tüketim merkezlerine uzak oluşu, hava ve demiryolu
ulaşımının bulunmaması, ilin ekonomik yönden gelişmesini olumsuz yönde
etkiliyor. Ancak, hükümetin 2012 yılında açıkladığı yeni Teşvik Paketi’nde 6. bölge
kapsamında yer alan Iğdır, Türkiye’den mobilya, dokuma, cam, makine ve elektrikli
cihaz ithal eden İran ile diğer bölge ülkelerine yönelik üretim ve ihracat yapmak
isteyen yatırımcılara ev sahipliği yapmak istiyor.
Yeni Teşvik Yasası’nda bölgelere sağlanacak sigorta primi işveren hissesi
desteği 2-10 yıl arasında değişiyor. Buna göre, 6. bölgede 31 Aralık 2013 tarihine
kadar başlayan yatırımlar için 10 yıl süreyle, 1 Ocak 2014 tarihine kadar başlayan
yatırımlar için ise yedi yıl süreyle sigorta primi işveren hissesi desteği sağlanacak.
Ayrıca 6. bölgede yatırım yapacak firmalar, yatırımlarının yüzde 50’sine tekabül
eden tutar kadar vergi ödeme yükümlülüğünden muaf olacak. Bugüne kadar çalışan
sayısı 50 kişiyi geçmeyen un, bisküvi, çikolata, gofret, meyve püresi ve konsantresi,
tekstil, soğuk lastik kaplama ve tuğla fabrikalarının üretim yaptığı Iğdır’da bu teşvik
sistemiyle yeni tesislerin üretime başlaması amaçlanıyor.
Mevcut bölge coğrafyası içinde iklimi, verimli toprakları, tarım ve hayvancılığa
dayalı üretim yapısıyla yerli ve yabancı girişimciler açısından çekim merkezi olmayı
hedefleyen Iğdır’da ulaşım anlamında da yeni projeler hayata geçirilecek. Yapımı
planlanan 224 kilometrelik Kars-Iğdır-Nahçıvan hattı, İran, Türkmenistan, Çin ve
Pakistan’a demiryoluyla ulaşım imkânı sağlayacak. Bu hat üzerinde ayrıca, Iğdır
Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bir yükleme ve boşaltma istasyonu kurulacak.
Yine Iğdır Havaalanı’nın OSB yakınında bulunması ve ildeki 206 kilometrelik karayolu
ağının 164 kilometresinin bölünmüş yol olarak hizmet vermesi, Iğdır’ı ulaşım
konusunda erişilebilir bir yer kılıyor.
Boralan Sınır Kapısı’nın işlevsel hale getirilmesi isteniyor
Şehirde sanayinin gelişmesi için kurulan Iğdır OSB’de arsa tahsis çalışmaları
sürüyor. Sanayileşmenin düzenli, toplu ve planlı bir şekilde gelişmesini sağlamak
amacıyla 200 hektarlık bir alanda kurulan OSB’de 22 adet parselin altyapısı bitirildi
ve yatırım yapmak amacıyla arsa tahsisi talebinde bulunan toplam 20 yatırımcıya
arsa tahsisi yapıldı. Bunlardan 16’sı inşaata başlarken, dört yatırımcı inşaatını
tamamlayarak üretime geçti. Ayrıca arsa tahsis edilen altı yatırımcı ise inşaatını
bitirerek üretime geçme aşamasına geldi.
Devletin sunduğu teşvik ve destekler de düşünüldüğünde oldukça cazip ve
bakir alanlar sunan Iğdır’da, ekonomiyi canlı tutan bir diğer konu da sınır ticareti.
26
27
Ocak-Şubat ­2013
fiEH‹R VE EKONOM‹
Mutluhan Akan
Mutlular Transport
firması sahibi
Taşımacılık, bölge
ekonomisinin can damarı
Türkiye’nin en doğusunda yer alan
Iğdır, sanayi ve üretim bölgelerine uzak
olmasına rağmen sürekli canlı kalabilen
hareketli bir ekonomiye sahip. Iğdır’ın
üç ülkeye sınır olması (Azerbaycan/
Nahçıvan-İran-Ermenistan) ve Dilucu
gümrüğünün açık olması taşımacılık
sektörünün bölgede gelişmesini sağladı.
Taşımacılık bölge ekonomisinin can
damarıdır diyebilirim. Iğdır’da C2 yetki
belgesine sahip yaklaşık 50 firma, 3
bin civarında araçla faaliyet gösteriyor.
Nüfusu 81 bin olan bir ilde araç sayısının
bu kadar çok olması taşımacılığın ne
kadar önemli olduğunu gösteriyor.
İran ve Nahçıvan ile hem ticari hem de
dostane ilişkilerin üst seviyede olması,
taşımacılık sektörünün bu bölgede daha
da gelişeceğini gösteriyor.
1970’li yıllarda Türkiye-İran transit
yük taşımacılığıyla başlangıç yapan
Iğdır nakliyecisi kamyon, tanker ve tır
taşımacılığıyla faaliyetlerine devam
ediyor. Filo yaşının çok genç olması,
bölge nakliyecisini sektörde her zaman
bir adım öne çıkardı. İnşaat malzemesi
ağırlıklı olmak üzere her türlü kuru
yükün taşındığı bölgemiz İran,
Azerbaycan/Nahçıvan, Türkmenistan ve
diğer Türk Cumhuriyetleri’ne taşımacılık
yapıyor. Iğdır’ın Türkmenistan ve İran
nakliyelerinde önümüzdeki yıllarda lider
konuma yükseleceğinden şüphemiz yok.
Çalıştığımız güzergâhlar bakımından,
Gürbulak Sınır Kapısı’nda park alanının
olmaması ve gümrük sahasının
yetersizliği nedeniyle yaşanan yoğunluk
sonucu 4-5 beş günlük beklemeler
yaşanıyor. Bu beklemeler, hem firmalar
hem de sürücüler için büyük sorun
teşkil ediyor. Bu nedenle en kısa sürede
gümrüğü büyütme çalışmalarına
başlanmalı, gümrük girişinde veya
yakınlarında sıra sistemiyle çalışan
sosyal tesisleri olan park yeri yapılması
gerekiyor. Ayrıca, en ufak bir hatada
çok ağır cezalar almaları nakliyeciyi zora
sokuyor. Bunun için yapılan hatalara
karşılık ilk etapta uyarı olması ve daha
cüzi miktarda ceza yazılması gerektiğini
düşünüyorum. Eğer ikinci kez aynı hata
yapılırsa ceza yazılır.
28
Üç ayrı ülkeyle sınır kapısı olan Iğdır’da sadece Nahçıvan ile aramızdaki Dilucu
Sınır Kapısı açık bulunuyor. Ermenistan’la olan Alican Sınır Kapısı’nın açılmasıyla
ilgili bugüne kadar hiçbir çalışma yapılmazken, Iğdır-İran sınırındaki Boralan Sınır
Kapısı’nın açılması konusunda son dönemde önemli adımlar atıldı. Sınır ticaretinin
canlandırılması, ekonomide değer ifade edilebilir duruma getirilmesi amacıyla
Iğdır ile İran sınırları arasındaki Boralan Sınır Kapısı’nın işlevsel hale getirilmesinin
gerekliliğine dikkat çeken yetkililer, bu konuda gerekli çalışmaların tamamlanarak
sınır kapısının bir an önce açılmasını talep ediyor.
Halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılık
Doğu Anadolu gibi yüksek platolar ve dağlık bölgelerin geniş yer kapladığı bir
bölgede bulunan Iğdır, gerek iklim gerekse toprak ve bitki örtüsü gibi doğal çevre
özellikleri bakımından çok farklı özellikler gösteriyor. Şehrin sınırları içinde, bir
yanda Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise sayılı büyük dağlarından biri olan Ağrı
Dağı’nın 5165 metre yüksekliğindeki buzullarla kaplı sivri tepeleri, diğer yanda Doğu
Anadolu platosunda ortalama rakımı 800-900 metre arasında değişen, birçok meyve
ve sebzenin yetiştirilebildiği bereketli Sürmeli Çukuru yer alıyor. İlin güneyinde
yükselen Ağrı Dağı’nın zirvesinde kar olduğu dönemlerde bile bölgedeki ovalarda
pamuk yetiştiriliyor. Iğdır’ın bu özelliği, “Doğu’nun Çukurovası” olarak tanınmasını
da sağlıyor.
Eskiden kervan yolları üzerinde önemli bir durak olan Iğdır ilinde, ekonomi
büyük ölçüde tarıma dayalı. Aras Nehri’nin suladığı ova, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki
en önemli bitkisel üretim alanlarından biri. Bahçeden bahçeye geçiş yapan evleriyle
ünlü Iğdır’daki bu bahçeler kayısı ve elma ağaçlarıyla dolu. İlde tarihin eski
devirlerinden beri pamuk tarımı yapılıyor. Bunu mümkün kılan temel faktör, bölge
ikliminin çevresine göre bir mikroklima (dar iklim bölgesi) yaratması. Pamuğun
dışında şehirde şeker pancarı, pamuk, karpuz, domates gibi çeşitli meyve ve sebzeler
yetiştiriliyor. Dünyaca ünlü olan ve sadece Iğdır yöresi ile Kağızman’da yetişen Iğdır
kayısısı, birçok ülkeye ihraç ediliyor.
İlde tarımın dışında en önemli geçim kaynağını hayvancılık oluşturuyor. Canlı
hayvan ticareti kapsamında ilk sırayı koyun, ikinci sırayı ise sığır yetiştiriciliği alıyor.
Sığır besiciliğinin şeker pancarı üretiminin yaygınlaşmasına paralel olarak geliştiği
ilde, hayvanlardan sağılan sütler mandıralarda değerlendirilerek tereyağı ve kaşar
peyniri elde ediliyor.
Hem kültür hem doğa turizmi mümkün
Tarihi, kültürü, folkloru, doğal güzellikleri ve kendine has iklimiyle dört mevsimi
aynı anda yaşatan Iğdır, ovaları, meyve bahçeleri, pamuk tarlaları, su kaynakları, Aras
Nehri ve Ağrı Dağı’yla önemli bir turizm potansiyeline sahip. Şehirde başta Kayısı
Festivali, Korhan Yaylası Festivali ve Geleneksel Ağrı Dağı Festivali olmak üzere
Birçok uygarlığa ev sahipliği yaptı
birçok etkinlik düzenleniyor. Türkiye’nin en yüksek dağı Ağrı; kayak tutkunlarına,
dağcılara, yamaç paraşütçülerine, bisikletçilere, avcılara, foto safari yapanlara,
kısacası her türlü doğa sporcusuna eşsiz imkânlar sunuyor. Ayrıca Iğdır; Tuzluca Tuz
Mağaraları, Harmandöven Kervansarayı, Asmaköy Yeraltı Camisi, Serdarbulak Yaylası,
Korhan Yaylası, Çakırtaş Kul Yusuf Kümbeti, Kara Kale, Koç Başlı Mezar Taşları, Anıt
Müzesi ve diğer kültürel varlıklarıyla ziyaretçilerini ağırlıyor.
Şehirde görülmesi gereken başlıca mekânlardan tuz mağaraları, Tuzluca
ilçesinde 55 dönümlük bir araziyi kaplıyor. Bu mağaralar, tünellerinde bulunan
havanın birçok solunum yolu hastalığına iyi gelmesi nedeniyle sağlık turizmi
açısından ideal bir doğal merkez konumunda. Korhan Yaylası sınırları içinde 1892’de
bir göktaşının düşmesiyle meydana gelen meteor çukuru ise, dünyada büyüklük
ve derinlik açısından Arizona’da bulunan Barringer Krateri’nden sonra ikinci sırada
geliyor. Genişliği 35 metre, derinliği yaklaşık 60 metre olan çukur, bölgeye gelen
turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Iğdır Ovası’ndaki bütün eski mezarlıklarda bulunan
Koçbaşlı mezarlar da, Iğdır’da kalıcı bir medeniyet izi bırakan Karakoyunlular
döneminden bugüne kalmış tarihi eserler arasında yer alıyor. 1991 yılında koruma
altına alınan Koçbaşlı mezar taşları, Karakoyunlu ilçesindeki açık hava müzesinde
sergileniyor.
İl merkezine 20 kilometre mesafedeki Harmandöven köyü yakınında, yol üzerinde
yer alan Iğdır Kervansarayı, Anadolu Selçuklu Devleti’nin, 13. yüzyıldan günümüze
ulaşmış son abidevi eserlerden biri. İl merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Kara Kale
ise, Selçuklular tarafından 12. yüzyılın sonlarında, Aras Nehri’nin bugün TürkiyeErmenistan sınırını çizdiği noktada sarp kayalıklar üzerinde inşa edilmiş. Arazi
koşullarına uygun olarak dikdörtgen bir planda yapılan kalenin ayakta kalan kısmı
birkaç sur ve iki büyük kuleden oluşuyor.
Iğdır ve yöresi, el sanatları alanında da oldukça zengin. Köylerde, özel kök
boyanın kullanıldığı, yün veya pamuktan, birbirinden güzel halı, kilim, halçalar
örülmeye devam ediliyor. Bölgede özellikle kış aylarının vazgeçilmez giyeceklerinden
olan yün çorapların üzerinde birbirinden farklı hayvan ve bitki motifleri dikkat çekiyor.
Yörenin ilk yerleşik kavimi MÖ 4000
yıllarında Orta Asya’dan gelip bugünkü
Azerbaycan ile Doğu Anadolu Bölgesi’ne
yerleştikleri tahmin edilen Hurrilerdir.
Iğdır ve civarı Kral Menua (810-785)
zamanında Urartuların hâkimiyetine
geçti. Iğdır ve çevresinde 200 yıldan fazla
hüküm süren Urartular zamanında tarım
alanında büyük ilerlemeler kaydedilirken,
birçok kanal ve bent yapıldı. Bu
canlanma daha sonra bölgeye gelen
Saka ve diğer Türk grupları zamanında
da devam etti. MÖ 4. yüzyıldan 200.
yıla kadar bağımsız yaşayan bölge,
bu tarihten itibaren Selefkoslular
Devleti’nin hâkimiyetine girdi. Bu
devletin yıkılmasının ardından küçük
Arsaklı Devleti kuruldu; bu devletin MS
439’da yıkılmasıyla bölgede Sasaniler
hâkimiyet kurdu. 646 yılında Müslüman
Arapların, 1064 yılında da Selçuklu
ordusunun ele geçirdiği Iğdır, bu tarihten
sonra birçok Türk boyuna; en önemlisi
de Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan
Kayılara yurt oldu. 1239’da Moğolların,
1238-1256 yıllarında Çingizlerin, 12561355 yıllarında İlhanlıların, 1357’de
Celayırlıların, 1379’da Karakoyunluların
egemenlik kurduğu Iğdır ili, 1469 yılında
Akkoyunluların hâkimiyetine girdi.
Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan,
Aras Nehri boylarını ve Iğdır Ovası’nı
kendisine kışlak merkezi yaptı.
Akkoyunluları yıkan Şah İsmail, Safevi
Devleti’ni kurmasının ardından bölgedeki
Türkmenleri kendisine bağladı. Yavuz
Sultan Selim, 1514’te Çaldıran’da Şah
İsmail’i yenince bütün Doğu Anadolu
ile birlikte Aras Havzası’nı da Osmanlı
yönetimine bağladı. Osmanlıların
1583’te Revan’ı (Erivan) almalarından
sonra Tuzluca, Iğdır ve Aralık ilçelerinin
yönetimi “Aralık Kazası” adıyla Revan
Eyaleti’ne bağlandı. İranlılar ile uzun
mücadelelerin sonunda 1736’da
imzalanan İstanbul Antlaşması ile Revan
eyaleti Sürmeli Çukuru ile birlikte İran’a
bırakıldı.
29
BAKIŞ AÇISI
Ocak-Şubat 2013
BAKIŞ AÇISI
“Sanayi tesislerindeki
artış lojistik sektörünü
daha da geliştirecek”
Türkiye’nin jeopolitik avantajının etkisiyle lojistik üs olma konusundaki iddiasını her
geçen yıl artırdığını vurgulayan TÜMSİAD Başkanı Hasan Sert, lojistik sektörünün,
üretim ve sanayi tesislerinin artmasına paralel olarak önümüzdeki dönemde daha
büyük bir hızla büyüyeceğini söylüyor.
HASAN SERT
Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Başkanı
T
üm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Genel
Başkanlığı görevini 2009 yılından beri sürdüren Hasan
Sert ile yaptığımız görüşmede, Türkiye ekonomisi ile ilgili
görüşlerinin yanı sıra genel hatlarıyla lojistik sektörünün durumunu
ele aldık. Jeopolitik konumu sayesinde bütün kıtaların kesişme
noktasında yer alan Türkiye’nin, bu avantajıyla lojistik üs olma
konusunda iddialı olduğunu vurgulayan Sert, sanayi tesislerine
yönelik artan yatırımların da lojistik sektörünün gelişmesine katkı
sağlayacağını ifade ediyor.
TÜMSİAD’ın kuruluşu ve başkanlık sürecinizi anlatır mısınız?
Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) 2005 yılında
kuruldu ve kısa zamanda, bütün yurtta ve yurt dışında teşkilatlandı.
Altı sene gibi kısa bir süre içinde 53 yurt içi şube, 45 yurt dışı
temsilcilik ve 13 bine yakın üye sayısına ulaştık. 2009’un Mayıs
ayında seçimle Genel Başkan oldum. TÜMSİAD’ın o zaman 17
şubesi vardı. Göreve geldiğimizde, önümüze Türkiye ve dünya
haritalarını serip çalışmalarımıza başladık. İş başına geldiğimizde 6
bin üyemiz vardı. Yaptığımız çalışmalarla üye sayımız iki katından
daha fazla arttı. Şube sayımız üçe katlandı. Bugün Türkiye genelinde
53 şubemiz var. İllerin çoğunluğunda teşkilatlandık, organizasyonlar
kurduk ve başarılı çalışmalar yaptık.
Eğitim programlarınızdan bahseder misiniz?
Şu anda bütün şubelerimizde periyodik olarak eğitim
programları düzenliyoruz. Bu eğitim programlarında, üye
firmalarımıza 60’tan fazla konuda eğitim veriyoruz. Ayrıca, KOSGEB
ile ortak yürüttüğümüz “Girişimcilik Eğitim Programlarımız”
var. Bu programlar sonucunda, hak sahiplerine “Girişimcilik
Sertifikaları” veriyoruz. KOSGEB, kalkınma ajansları, yerel
yönetimler ve bakanlıklarla ortak çalışmalar yapıyoruz. Yurt dışı
iş gezileri düzenleyerek üyelerimizin yurt dışına açılmalarını
30
sağlıyoruz. Böylece, bölgesine hapsolmuş bir ticaret anlayışından
kurtulup uluslararası bir aktör olabilmelerinin yolunu açıyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz iş forumları ile üyelerimizi, yurt dışından gelen
heyetler ile bir araya getirerek iş bağlantıları kurmalarına yardımcı
oluyoruz. Fuar organizasyonlarımız ile yine hem ülke ekonomisine
hem de üyelerimize ciddi katkı sağlıyoruz.
45 ülkede temsilciliğiniz var. Yurt dışına yönelik ne tür
çalışmalar yapıyorsunuz?
Yaptığımız çalışmalar sonunda TÜMSİAD, 2010 yılında
Avrupa Birliği Sanayi Komisyonu tarafından 37 katılımcı ülkenin
özel sektör, kamu ve sivil toplum kuruluşu arasında, “En Etkin
STK” seçildi. Bu tesadüfi bir başarı değil. 2011 yılında da aynı
başarıyı elde ettik. Aynı zamanda merkezi ABD’de bulunan, Dünya
Verimlilik Konfederasyonu’nun, sadece 41 kurum ve kuruluşa
verdiği “Verimlilik Oscarı”nı aldık. Ciddi ve istikrarlı çalışmalar
sonucunda bu başarıyı elde ettik. Kurumumuz, uluslararası
standartlara ulaşmış bir yapıya sahip. TÜMSİAD artık iş dünyasının
her kademesinde tanınıyor ve biliniyor. Gerek görsel gerek yazılı
basında, Türkiye’nin istihdamına, ihracatına olan katkımız ve yurt
dışındaki çalışmalarımızla kendimizden söz ettiriyoruz. 45 ülkede
temsilciliğimizin olması önemli bir potansiyel. Bunlarla birlikte
tarafları birbirleriyle buluşturarak iletişim kurmalarını sağlıyoruz.
İş dünyası açısından lojistiğin yeri nedir? Bu alanda
beklentiler ne yönde?
Askeri literatürde eski bir geçmişe sahip olan lojistik
kavramı, ülkemizde ticaret literatürüne henüz yeni girdi. Sektör
olarak lojistik; ürünlerin, hizmetlerin veya bilgilerin, üretim veya
çıkış noktalarından tüketim noktalarına doğru taşınmasının ve
depolanmasının planlanması, yürütülmesi ve denetimi gibi
faaliyetleri kapsar. Lojistik, sadece ülkemizde değil tüm dünyada
31
BAKIŞ AÇISI
BAKIŞ AÇISI
Ocak-Şubat 2013
ciddi potansiyele sahip bir sektör haline geldi. 7 trilyon dolarlık harcama ile lojistik
sektörünün küresel ekonomi ve küresel ticaret içindeki yeri dikkat çekici. Dünyanın ve
kültürlerin merkezinde, stratejik konumu ile bütün kıtalara yakın olan Türkiye, lojistik üs
olma konusunda çok avantajlı.
Son yıllarda ekonomik gelişimi ile dikkat çeken ülkemiz, kara, hava, deniz ve
demiryolu taşımacılığında da hızlı bir gelişme kaydetti. Avrupa’nın en büyük ağır vasıta
filolarından birinin bulunduğu Türkiye’de lojistik sektörü, 2002 yılından bu yana üç
kat büyüme sağladı. Sektör, son beş yılda da ortalama yüzde 20 oranında büyüdü.
Dünya Bankası’nın 2012 Lojistik Performans Endeksi’nde Türkiye, 155 ülke arasında
27’nci oldu ve performansı yükselen ülkeler arasına girdi. İstanbul Gayrimenkul
Değerleme’nin 2012’de hazırladığı lojistik raporuna göre, önümüzdeki iki yıl için
lojistik pazarındaki büyüme hızı Türkiye’de yüzde 8’e ulaşacak. Türkiye ortalama 60
milyar dolarlık lojistik kapasiteye sahip bir ülke. Ancak bu kapasitenin sadece 7-8
milyar dolarını kullanıyor. Bu da toplam kapasitenin yüzde 13’üne tekabül ediyor.
Gelişmiş ülkelerde, gayrisafi yurt içi hasılanın ortalama yüzde 10-12’lik bölümü lojistik
kapasiteyi oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 2-5 arasındayken,
Türkiye’de ise ancak yüzde 2-3 seviyesinde bulunuyor.
Lojistik sektöründe
beklenen gelişmenin
önündeki engeller
nedir?
Türkiye, birçok alanda hızla
gelişiyor. Bu hızlı gelişme
bazı problemlere de yol
açıyor. Bir örnek vermek
gerekirse, ekonomik refah
seviyesindeki artış, göçü de
beraberinde getiriyor. Eğer
yeterli altyapınız yoksa,
aldığınız göç bir süre sonra
büyük problem olmaya
başlıyor. Lojistik alanında da
aynı şeyi söylemek mümkün.
Büyüyen ve gelişen sektör
ile birlikte, hukuki altyapı
eksiklikleri, mevzuatın
getirdiği bürokratik engeller,
Türk taşımacılara uygulanan
vize ve kota uygulamaları,
taşıma araçlarında istenen
standartların sağlanamaması
gibi sorunların en kısa sürede
çözüme kavuşturulması
gerekiyor. Bunların yanı
sıra sektörde teknolojik
altyapının yetersizliği, bilgi
teknolojilerinden gereği
kadar yararlanamama,
sektörün genel yönetim
sorunları, eğitimli iş gücü ve
deneyimli yönetici eksikliği
gibi sorunlar da mevcut.
Tüm bu problemlere çözüm
bulma konusunda hızlı
hareket edilirse, Türkiye’nin
lojistik konusunda bölgede
önemli bir üs olma şansını
daha çabuk yakalayacağını
düşünüyorum.
32
Türkiye’nin, bölgesinde lojistik üs olma konusundaki potansiyelini nasıl
görüyorsunuz?
Her alanda ciddi reformlar yapan, ekonomik, siyasi ve sosyal mecrada kendisini
hızla geliştiren Türkiye, lojistik alanında da bölgesinde önemli bir üs olma konusunda
iddialı. Son 10 yıl içinde ekonomik olarak gelinen nokta ve 2023 yılı hedefleri içinde
taşımacılık ve lojistik sektörüne ilişkin hedefler bu durumu destekler nitelikte. Ayrıca,
gelişen ekonomi ile birlikte yabancı sermaye, yatırımlarını Türkiye’ye çevirmiş
durumda. Özellikle, hazırlanan yeni teşvik paketi, borçlanma faizlerini düşüren kredi
notu artırımı gibi olumlu gelişmeler de yatırımların Türkiye’ye kaymasını hızlandırdı.
Şu anda uluslararası birçok firma ofislerini, dünyanın önemli finans merkezlerinden
biri olması hedeflenen İstanbul’a kaydırıyor. 2013 yılı ve sonrasında ülkemizdeki
üretim ve sanayi tesislerinin artmasına paralel olarak lojistik sektörünün de gelişeceği
kanaatindeyim.
Türkiye’nin son yıllarda sağladığı büyüme performansını değerlendirir misiniz?
2011 yılında yüzde 8,5’lik büyüme ile Türkiye, birçok gelişmiş ekonomiyi geride
bırakmayı başardı. 2012 yılında açıklanan rakamlara göre ilk çeyrekte yüzde 3,2, ikinci
çeyrekte ise yüzde 2,9 büyüme kaydetti. Daralan dünya ekonomisine rağmen yaptığı
ılımlı iniş ile büyüme kaydeden Türkiye, 2012 yılında da örnek ülke oldu. Cari açık gibi
büyük bir sorunu olan ülkemiz mecburi olarak büyümeyi kontrol altına almak zorunda
kaldı ve çok yüksek düzeylere çıkan ithalat miktarını düşürme politikası uyguladı.
Özellikle “ara mal” adı verdiğimiz ithal ürünleri üretme amacıyla uygulamaya konulan
teşvikler, kredilerin yavaşlatılması ile ekonomiyi soğutma çalışmaları başarılı oldu.
Türkiye, bütün gözlerin üzerinde olduğu bir dönemde yumuşak inişi başarmış oldu.
Ekonominin bu yıl yine 2012’deki gibi ılımlı bir büyüme göstereceği fakat Orta Vadeli
Plan’da (OVP) belirtilen yüzde 4 öngörüsünün üstünde olacağı kanaatindeyiz.
2012 yılı ihracat açısından nasıl geçti? Önümüzdeki dönem beklentiler ne
yönde?
2023 yılında gerçekleştirmek istediğimiz ihracat hedefinin 500 milyar
dolar olduğunu düşünürsek, 2012 yılı ihracatçımız açısından çok başarılı bir yıl
olarak geçmedi. İhracatın yüzde 46’sını Avrupa Birliği ülkelerine yaparken, pazar
çeşitlendirme stratejisinde başarılı olan Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Amerika’ya
Cari açıktaki artış frenlenebilecek mi?
2010 yılında 48 milyar dolar olan cari açık, 2011’de
iç talepteki hızlı artış, talebi karşılayacak üretimin
yetersizliği, açığın finansmanında dış finansmana ve
sermaye akımlarına bağımlı olması ve düşük tasarruf
oranları ile birlikte patlama yaptı ve 77 milyar dolar gibi
yüksek bir seviyeye ulaştı. Fakat 2012’de, hükümetin
ve Merkez Bankası’nın müdahaleleri ile düşüş eğilimine
girdi. Sanayi, turizm ve döviz getiren diğer hizmet
sektörlerinde yeni stratejilerin geliştirilmesi, ihracatı
artırmaya yönelik yapılan reform ve yatırımlar, ARGE ve inovasyona yapılan yatırımların uzun vadede
cari açığı düşüreceğine inanıyoruz. Hükümetimizin
yayımladığı OVP’de açıklanan 58,7 milyar dolarlık 2012
cari açık rakamını makul buluyor, 2013 yılında da düşme
eğiliminde olacağına inanıyoruz. Ancak, sanayide
yüksek teknolojik ürün ve katma değeri yüksek ürünler
üretilip ihraç edilmediği ve tasarruf oranlarının istenilen
seviyelerde artırılmadığı sürece, cari açığın kısa vadede
çözüme ulaşacağı konusunda pek ümitli değiliz.
olan ihracatını artırdı ve 2012 yılında 151 milyar doları aşkın
ihracat seviyesini yakaladı. Yılın tamamında geçen yıla göre
yüzde 12,57 artan ihracat, geçen yılki 135 milyar dolarlık rekor
ihracatı geçmeyi başardı. Ancak bu rakam, TÜMSİAD olarak
beklentilerimizi karşılamadı ve 2023 hedefi için de yeterli
gözükmüyor. 2011 yılında ülkemizde ithalatın ihracat üzerinde
artış göstermesi cari açık sorununu tetikledi ve 2012 yılında
özellikle Ekonomi Bakanlığı ve Merkez Bankası’nın cari açığı
frenleme politikaları nispeten başarılı oldu. Açıklanan OVP, IMF ve
OECD raporlarında, 2013 yılında dış ticaret göstergelerinde nispi
bir yavaşlama eğilimi öngörülüyor. Dünya ticaret hacminde 2010
yılı ile başlayan bir düşüş görülüyor. 2010’da yüzde 12,6 artan
dünya ticaret hacmi, 2011’de yüzde 5,8 artış kaydetti. Bu oran,
açıklanan raporlarda 2012 yılı için yüzde 3,2, 2013 yılı içinse
yüzde 4,5 civarında öngörülüyor.
Hükümetin 2023 yılı için belirlediği 500 milyar dolar
ihracat hedefi doğrultusunda yaptığı çalışmalar neticesinde
ihracatçılarımızın önü açılıyor. Bugün 65 ülkeye vizesiz
gidilebilmesi ihracatçımız açısından büyük önem arz ediyor.
Son yıllarda yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisi
artıyor. Bu artışın etkilerini değerlendirir misiniz?
Yaklaşık 30 bin yabancı sermayeli şirketin faaliyet gösterdiği
Türkiye, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Güven Endeksi’ne göre,
2012 yılında doğrudan yabancı yatırım için en cazip ülkeler
listesinde 13’üncü sırada yer aldı. Türkiye, 2005’ten 2011 yılına
kadar geçen sürede 105 milyar dolarlık yatırım çekebildi. Bundan
sonraki süreçte de, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde
ve diğer birçok bölgede yatırımcıya ciddi avantajlar sağlayan
teşvikler, son dönemde gelen kredi notu artışları, ekonomik
ve siyasi alanda gerçekleştirilen reformlar, ülkemize gelen
yatırımlarda artış sağlayacak. Bu artışın istihdam ve üretimi de
olumlu yönde etkileyeceği şüphesiz. Ayrıca, kurulması planlanan
finans merkezi projesiyle birlikte İstanbul, uluslararası birçok
büyük firmanın Orta Doğu ve Asya ülkeleri operasyonları için bir
merkez haline geldi.
AR-GE ve inovasyona yapılan önemli yatırımların, sanayi
üretimimizde yakın gelecekte devrim yapacağına inanıyoruz.
Sayısı giderek artan iş adamı dernekleri, üyelerinin yurt dışına
açılmaları, fonlara rahat ulaşmaları, verimliliklerini artırmaları,
kurumsallaşmaları konusunda önemli birer merkez görevi görüyor.
Türkiye ekonomik olarak yakaladığı başarıları tek vücut olarak
yakaladı. Birlik içinde, devlet, hükümet, siyasetçi, iş adamı,
akademisyen herkesin, sağlanan başarılarda emeği var. TÜMSİAD
olarak biz, Türkiye’den çok umutluyuz.
Ekonomideki en büyük sıkıntılardan biri olan işsizlik
sorununa yönelik çözüm önerilerinizi paylaşır mısınız?
Türkiye ekonomisine baktığımızda, öncelikle işsizlikten
bahsetmek gerekir. 2011 yılında yüzde 9,8 ile kapanan işsizlik
oranı, 2012 yılının Ocak ayında yüzde 10,2 ile çift haneli rakamları
gördü. Bu rakam şubat ayında yüzde 10,4’e kadar çıktı. Sonraki
aylarda düşme eğilimine girdi ve Haziran 2012’de 2 milyon
226 bin olan işsiz sayısı yüzde 8 olarak açıklandı. Şu an için
açıklanan son rakam ağustos ayında yüzde 8,8 oldu. Bugün
özellikle gelişmiş ekonomilerde işsizlik önemli bir sorun olarak
çözüm bulmayı beklerken, Türkiye’de yüzde 8’leri görmüş olması
bizim için sevindirici olmalı. İşsizliğin 2013’te daha da düşeceği
konusunda umutluyuz. Türkiye’nin kredi notunun artırılması, yeni
teşvik paketi, ihracatta pazar çeşitlenmesi gibi üretimi ve yatırımı
artıracak gelişmeler istihdamı da olumlu etkileyecek.
33
Ocak-Şubat 2
­ 013
RÖPORTAJ
MUSTAFA AÇIKGÖZ
Mersin Gümrüklü Antrepocular Derneği (MEGAD) Yönetim Kurulu Başkanı
MEGAD
G
Mersin’deki
antrepocuların
sesi olacak
34
ümrüklü antrepolarda yaşanan
sıkıntılara çözüm bulmak amacıyla
geçtiğimiz aylarda kurulan Mersin
Gümrüklü Antrepocular Derneği
(MEGAD), şehirdeki genel antrepoların tümünü
temsil ederek onların sesi olmayı amaçlıyor.
Dernek kurma fikrinin sektörde çok olumlu
karşılandığını ve bütün kesimlerin desteğini alarak
bu yola çıktıklarını dile getiren MEGAD Yönetim
Kurulu Başkanı Mustafa Açıkgöz, ilişkilerin
güçlendirilmesi ve sorunların çözümü konusunda
önemli bir boşluğu dolduracaklarını söylüyor. Bu
kapsamda, dernek olarak antrepoların amacına
uygun ve daha verimli çalışmalarını sağlamayı
hedeflediklerinin altını çizen Açıkgöz, “Mersin’de
bir antrepo açılması gerektiğinde, dernek olarak
öncelikle bu ihtiyacı tespit edeceğiz. Bu anlamda
görüş beyan ederek, ihtiyaca yönelik bir antrepo
kurulacaksa ona uygun tavsiyelerde bulunacağız.
Bunun yanında, ihtiyaç fazlası antrepolara yönelik
düzenlemelere de yardımcı olacağız” diyor.
Mersin’deki antrepoların tamamının derneğe
üye olmasını hedeflediklerini belirten Açıkgöz,
önümüzdeki dönemde yetki, sorumluluk ve hareket
alanlarını daha da genişleteceklerini vurguluyor.
MEGAD’ın kuruluş sürecini anlatır mısınız?
Derneğimizin kuruluşunu yaklaşık bir yıldır
planlıyordum. Bu planımı gümrüklü antrepocu
arkadaşlarımla paylaştım. Hepsi bu düşünceye
sıcak baktı. Hep birlikte hareket ettik ve yedi kişi
bir araya gelerek MEGAD’ı kurduk. Derneğimizin
yönetim kurulu başkan yardımcısı Osman Uysal,
saymanı Selahattin Topçugil, genel sekreteri ise
Seyfettin Demir oldu. Böylece dört kişilik bir
yönetim kurulu oluşturduk. Sabit Ahmetler, M.
Emin Aksa Tayar ve Gökhan Homurlu da diğer
üyelerimizi oluşturuyor. Mersin’de 40’ı aşkın
antrepo faaliyet gösteriyor. Gümrüklü antrepolarda
bazı sıkıntılar yaşanıyor. Bunların yanı sıra,
antrepoların kamu ile ilişkilerinde de boşluklar
mevcut. Bizim kuruluşumuzdaki amacımız bu
sorunlara çözüm getirmek.
Dernek olarak hangi boşluğu doldurmayı
amaçlıyorsunuz?
Gümrüklü antrepoların önümüzdeki dönemde
çok gelişeceği kanaatindeyim. Buraları zamanla
lojistik merkez konumuna gelecek. Böylece
sayıları ve işlevsellikleri daha da artacak.
Antrepolar zaten kamu adına hareket eden
Mersin’deki antrepoların amacına uygun ve daha verimli
çalışmalarını sağlamak için yola çıktıklarının altını çizen MEGAD
Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Açıkgöz, “Sorunları çözmek
ve işleyişi kolaylaştırmak için, her sektörden insanla, kamu ve
diğer STK’larla ortak hareket edeceğiz” mesajını veriyor.
kurumlar. Bu firmaların daha sıkı denetim altına alınması gerekiyor. Bu konuda ne
yapabiliriz diye düşündüğümde, böyle bir sivil toplum örgütünün sektörde kesinlikle
olması gerektiğine kanaat getirdim. Bu düşünceye sektörde gerek kamu gerek
özel kesiminden de destek geldi. Dernek fikri çok olumlu karşılandı. Birçok kişinin
desteğini alarak bu yola çıktık. Derneğimiz antrepoların kamuyla olan ilişkilerini
güçlendirmek, daha verimli ve amacına daha uygun çalışmalar gerçekleştirmek
için faaliyet gösterecek. Bir örnek verecek olursak, Mersin’de bir antrepo açılması
gerektiğinde dernek olarak öncelikle bu ihtiyacı tespit edeceğiz. Bu anlamda görüş
beyan ederek, ihtiyaca yönelik bir antrepo kurulacaksa ona uygun tavsiyelerde
bulunacağız. Bunun yanında ihtiyaç fazlası antrepolara yönelik düzenlemelere de
yardımcı olacağız.
Derneğinizin önümüzdeki dönem planları arasında neler var?
MEGAD, 2013 hedefleri kapsamında, Mersin’de bulunan genel antrepoların
tümünün üyeliğini sağlamayı ve tamamını temsil etmeyi amaçlıyor. Kamuyla ilgili
yaşanan sıkıntılara yönelik çalışmalarımız olacak. Sorunları çözmek ve işleyişi
kolaylaştırmak için MEGAD olarak her sektörden insanla, kamu ve diğer STK’larla
ortak hareket edeceğiz. Hedefimiz üye sayısını artırmak. Tabii, ilerleyen dönemde
yetkilerimiz, sorumluluklarımız ve hareket alanımız daha da genişleyecek.
Mersin’deki nakliyeciler açısından 2012 yılı nasıl geçti? Önümüzdeki dönem
beklentiler ne yönde?
Ben, 1980 yılından bu yana sektördeyim. Sektör o yıllardan beri birçok sıkıntı
yaşadı ve çok kötü günler geçirdi. Öngörüm, bu yılın 2012’den daha iyi geçeceği
yönünde. Türkiye’den mal alımının artacağını düşünüyorum. Bu noktada da Mersin
devreye giriyor. Mersin taşımacılıkta hızla öne geçiyor. En büyük pazarımız olan Irak,
bizim için çok önemli. Bu noktada, siyasi dengeler sektörümüzü çok fazla etkiliyor.
Habur Sınır Kapısı bu aralar hareketli, sıralar azaldı.
Peki, Suriye ile ticarette yaşanan sorunlar ne boyuta ulaştı?
Suriye’de yaşanan sıkıntılar bizi olumsuz yönde etkiledi. Ancak Suriye’deki
karışıklığın bu yıl çözüme kavuşacağını düşünüyorum. Şu an Mersin ve
İskenderun’da, Türkiye’nin belirli yerlerinde, çeşitli ihtiyaç mallarının taşımasını
yapıyoruz. Ayrıca çimento, demir ve zorunlu ihtiyaç maddelerinin gemi ile
taşımalarını gerçekleştiriyoruz. Suriye üzerinden taşınan mallar için bir Ro-Ro
gemisi çalışıyor. Yine Mersin’den Mısır’a Ro-Ro gemisiyle taşıma yapılıyor. Mersin,
Kuzey Afrika’ya açılan bir kapı. Eskiden Mısır’a gidemiyorduk, şimdi gidebiliyoruz.
Mısır üzerinden Fas, Tunus ve Cezayir’e de gideceğiz. Güney Akdeniz hinterlandına
baktığınızda deniz trafiği kilitlenmiş durumda. Bizim bunu fırsata çevirip Mersin,
İskenderun, Körfez ve Doğu Akdeniz ayağından daha çok pay almamız gerekiyor.
Bunun için sizce neler yapılmalı?
Öncelikle Mersin Limanı modernleştirilmeli. Önümüzdeki yıllarda birkaç
limanın daha yapılması gerekiyor. Çünkü mevcut limanlar yetersiz kalacak. 2023
vizyonu kapsamında çıkarılacak yasaların da
etkisiyle Mersin’in bir lojistik merkezi olacağını
öngörüyorum. Orta Doğu’ya en yakın bölgeyiz.
Önümüzdeki yıllarda Doğu Akdeniz bölgesi
lojistik merkez olacak. Bu noktada, hükümetin
ve yerel yönetimlerin desteği gerekiyor. Bu
bölgedeki gelişmeler, çevredeki diğer şehirleri
de olumlu etkiliyor. Bu durum, Mersin’in ne
kadar önemli bir kent olduğunu gösteriyor. Kent
geliştikçe diğer bölgelere de yansıyacak.
Türkiye’nin gelecekte üretim merkezi
olması hedefleniyor. Bu konuda lojistik
sektörünün rolü nedir?
Lojistiğin artık vazgeçilemeyecek bir unsur
olduğunu söyleyebilirim. Evinize aldığınız
eşyalar, giydiğiniz kıyafetler, gıda ürünleri olsun,
hepsinin lojistik maliyeti var. Doğal olarak,
lojistiğin daha da gelişmesi gereken bir sektör
olduğu kanaatindeyim. Bunun için de daha fazla
büyümesi gerekiyor. Bugün her sektörde mutlaka
bizim taşımamıza, depomuza, istiflememize
ihtiyaç var. Yani dünyada yaşam sürdüğü sürece
lojistik sektörü de gelişmek zorunda. Bunun
için de öncelikli olarak Türkiye’de lojistik
merkezlerinin kurulması gerekiyor. Bu konuda
Ulaştırma Bakanlığı çalışmalar yapmalı ve
önemli stratejik bölgelerde lojistik merkezler
kurmalı. Bu sağlanırsa, Türkiye’nin jeopolitik
önemi ve coğrafi konumundan dolayı dünya
pazarlarında geleceğin üretim merkezi olacağını
düşünüyorum.
Sektörde yaşanan en önemli sorun nedir?
Çözüm önerilerinizi paylaşır mısınız?
Eşyalar bir yerden bir yere taşınırken maliyetlerin
artması sıkıntıya sebep oluyor. Bu maliyetlerin
düşürülmesini sağlamalıyız. Bunun için çok iyi
organize olup lojistik merkezler kurmak ve
karadaki taşıma modlarını artırmamız gerekiyor.
Ayrıca demiryoluna daha fazla önem verilmeli.
Demiryolu çok ucuz bir taşıma modu. Böylece
pastadan daha büyük pay alabiliriz. Şehrimizde
şu an bir hava alanı projesi var. Bu projenin iki yıl
sonra tamamlanması planlanıyor. Bu havaalanının
Doğu’ya yapılacak hava taşımacılığında, özellikle
kargo taşımacılığında önemi büyük. Bu nedenle
havaalanı projesinin bir an önce hayata geçirilmesi
gerekiyor. Bunun yanında bir de Mersin’de kara
taşımacılarına yönelik bir merkez kurulursa, bunlar
entegre olarak hareket ettiği için bölge daha da
canlanacak.
35
İŞ DÜNYASI
13
­0
t2
uba
-Ş
cak
O
“Nakliyede ‘müşteri
odaklılık’ kavramı sürekli
güncel tutulmalı”
Nakliye hizmetinin, ürünün tasarımından bedelinin tahsiline kadar geçen sürecin
ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Suteks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nur
Ger, bu nedenle kaliteyi tamamlayan zincirin bu halkasının da diğerleri kadar
sağlam olması gerektiğine dikkat çekiyor.
S
uteks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nur Ger,
konfeksiyon işleriyle geçimini sağlayan bir ailede
büyüyen ve aldığı eğitimlerle erken yaşta iş hayatına
atılarak, 30 yaşında kendi şirketini kuran başarılı bir iş kadını.
1986 yılından bu yana Suteks’in örme ve dokuma kumaştan
katma değeri yüksek ürünlerini Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde
tasarımcı, marka sahibi, butik zinciri kuruluşlara pazarlayan Nur
Ger, müşteri portföyünü her yıl genişleterek 2012 yılında 8,1
milyon euroluk ihracata imza attı. Suteks’in ihracatını 2013’te
yüzde 12 oranında artırmayı planlayan Nur Ger, tanıtım ve
pazarlama çalışmalarına odaklandıkları ABD pazarında bu yıl 1
milyon dolarlık satış gerçekleştirmeyi amaçlıyor.
Nakliye hizmetinin, ürünün tasarımından bedelinin
tahsiline kadar geçen sürecin ayrılmaz bir parçası olduğunu
belirten Suteks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nur Ger, bu
nedenle kaliteyi tamamlayan zincirin bu halkasının da diğerleri
kadar sağlam olması gerektiğine dikkat çekiyor. Nakliye
sektörünün ülke kalkınmasına paralel olarak, son yıllarda çok
ciddi gelişmeler kaydettiğini aktaran Nur Ger, “Her şeyden
önce nakliyenin basit bir taşıma işi olmadığına, karmaşık bir
lojistik hizmeti olduğuna ilişkin kültürel bir değişim yaşandı.
İnsana, altyapıya ve teknolojiye yapılan yatırımlar sayesinde AB
standartları yakalandı. Ayrıca, araç parkının bugünkü çağdaş
çizgisi de ciddi bir rekabet üstünlüğü sağlıyor. Türk nakliye
sektörünün mevcut düzeyinin geliştirilmesi bağlamında eğitime
ve teknolojiye yatırımların devam etmesi ve ‘paylaşılan bir
hizmet yapma bilinci’ içinde müşteri odaklılık kavramının sürekli
olarak güncel tutulması gerekiyor” görüşünü dile getiriyor.
1994-96 yılları arasında Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği
(TGSD) başkanlığı yapan, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler
Vakfı (TESEV) ile Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) kurucu
üyesi olan ve halen TÜSİAD Kadın-Erkek Eşitliği Çalışma
Grubu’nun başkanlığını üstlenen Nur Ger ile şirketi ve nakliye
sektörüyle ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Tekstil sektörüyle tanışmanızın ve kendi şirketinizi
kurmanızın hikâyesini anlatır mısınız?
Galatasaray Lisesi’nin ardından, ABD’de bir yıllık AFS bursu
ile Boğaziçi Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi aldım. Ardından
ekonomi ve uluslararası dış ilişkiler konusunda yüksek lisans
yaptım.
36
Bir yandan okurken bir yandan da çalışıp para kazandım.
Arkadaşımın tavsiyesiyle hayatımdaki ilk ve son iş görüşmesini
yaparak, bir entegre tekstil ve konfeksiyon fabrikasında
makinelerin satın alınmasından örme ve boyaya kadar her işin
ucundan tutabileceğim bir işe girdim. İki lisanımın olması
pazarlama müdürü olmamı sağladı. Bir buçuk yıllık profesyonel
iş hayatının ardından, 1982 yılında ortaklı bir şirket kurdum. Bir
müddet sonra oradan da ayrılarak, 1986’da Maslak’ta tek başıma
bir yer kiraladım. Kızım Su’nun adından esinlendiğim Suteks’i
30 yaşındayken kurdum. Eskiden de kendi elbisemi kendim
dikerdim. Babadan gelen bir şirketi devralmadım ama ailemin
tekstil kültürü benim çok işime yaradı.
Suteks aradan geçen 26 yılda hangi noktaya ulaştı?
Bugün katma değeri yüksek, ürünlerini kendi içinde
geliştirebilen bir KOBİ’ye dönüştük. Bu noktada hedefimiz
kârlılık, derinlik ve rekabette öncü, örnek bir firma olmak.
32 yıldır hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı yapıyorum.
Bugüne kadar sadece ihracata yönelik çalıştım. Şu anda sahip
olduğumuz üretim kapasitemiz yıllık 450 bin adet. Hazır giyim
konfeksiyoncusuyuz ama terzi kalitesinde iş üretiyoruz.
Yurt dışında yeni pazarlara girmeyi planlıyor musunuz?
Örme ve dokuma kumaştan katma değeri yüksek ürün imalat
ve ihracatı yapan şirketimiz, ürünlerini AB ülkelerinde tasarımcı,
marka sahibi, butik zinciri kuruluşlara pazarlıyor. İhracatımızı
bu yıl 8,1 milyon euro olarak gerçekleştirip bütçe hedefini
aştık. 2013 yılında ise ihracatı yüzde 12 oranında artırmayı
planlıyoruz. Bu artışın sağlanmasında, bir taraftan mevcut
müşterilerde derinlik kazanılması diğer taraftan yeni müşteriler
edinilmesine ek olarak ABD piyasasına girmemiz etkili olacak.
Temel hedefimiz ABD. Bu pazarda temmuz ayında başlattığımız
tanıtım ve pazarlama etkinlikleri meyvelerini verdi, koleksiyon
siparişleri almaya başladık. ABD’ye bu yıl 1 milyon dolarlık satış
yapmayı öngörüyoruz. ABD’de bizim hedef kitlemizle ilgili çok iyi
bir pazar var. İlk gelen geri dönüşler de çok olumlu.
Bir marka yaratıp onunla çıkış yapmayı düşünüyor
musunuz?
Hitap ettiğimiz müşteri grubumuz dünyaca ünlü markalardan
oluşuyor. Üretici yanımız 26 yıla ulaştı. Bu noktadan sonra
37
İŞ DÜNYASI
yapacağımız en iyi adım, kendi markamızı oluşturmamızdan ziyade, perakende ve satış ağı olan
yerli ya da yabancı bir stratejik ortaklık içine girmek olur. Şu anda stratejik ortaklık anlamında bir
teklif ya da görüşmemiz yok. Ama bu tür bir iş birliğine yönelik tekliflere her zaman açığız.
O
13
­0
t2
uba
-Ş
cak
Suteks, hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe eğitime büyük yatırım yapan sayılı
firmalardan biri. Bu kadar yoğun bir eğitim süreci firmanızda nasıl bir değişime yol açtı?
Sektörde, KOBİ düzeyinde olup bu kadar eğitim alan tek firmayız
diyebilirim. Bir çalışanımız yılda 100 saat eğitim alıyor. Şirketin
kurulduğu ilk beş yıl boyunca yarı okul yarı iş yeri gibiydik. Bu
dönemde cuma ve cumartesi günlerini sadece eğitimle geçirdik.
Biz şirketimizi patron yönetiminden çıkarıp, ekip ruhu ile büyüten,
kurumsallaşmış, değişimin hiç bitmediği bir yapıya sahip olmak
istiyorduk. Ben kendimi patron olarak değil, koç olarak tanımlıyorum.
Bu amaçla katma değeri yüksek, kaliteli ve yüksek fiyatlı mal satan
bir üretici olmayı amaçladık. Çalışanların aynı dili kullanabileceği bir
ortam yaratmak için eğitim atağına kalktık. Bu eğitimler teknolojiye, iş
yerinde demokratik ortam sağlamaya, uzlaşmacı bir yapı oluşturmaya
yönelik yatırımlar yapmamızda itici güç oldu.
Eğitim programımızın içeriğini çalışanlarımızla ve eğitim
aldığımız kurumlarla belirliyoruz. Biz güçlendirdiğimiz bu yapıyla
bugün 17 bin renk karteliyle çalışıyoruz. Eğitim istemeyenlerin
istifaları iki yıl sürdü. Ama bugün oturmuş bir kadroya sahibiz. Suteks
16 yıldır var, kadromuzun yaş ortalaması ise 10. Ayrıca tüm bu
eğitimler, katma değerimizi beş katına çıkaran bir müşteri portföyü
oluşturmamızı sağladı.
Suteks’teki bir diğer farklı uygulama da kâr payının çalışanlarla
paylaşılması. Çalışanlarınız bu konuda sanırım çok şanslı.
1997 yılından beri yıllık kârımızın yüzde 10’unu çalışanlarımızla
paylaşıyoruz. Bilanço kârımızı üç ayda bir çalışanlarımıza açıklıyoruz.
Çalışanların hepsi bilanço okumayı öğrendi. Sene içinde oluşan kârı
bilerek yeni yıla girer çalışanlarımız. Bazen yıllık hedefi tutturabilmek
için bir ay içinde 50 bin adet fazla mal ürettiğimiz oldu. Yıllık hedefi
saptırmamak için el birliğiyle çalıştık. 12 yılda üç ekonomik kriz
atlatmamıza rağmen hedef bütçelerimizi tutturarak büyüyoruz. Bu, takım
kültürü oluşturmamızdan ve tek bir amaç üzerine odaklanmamızdan
kaynaklandı. Stratejik yönetişim dediğimiz 15-18 ayı öngörerek
pozisyon alıyoruz. Farkındalıkla iş yönetmek, takım olmak demek.
Hiyerarşisiz yönetim, kadın-erkek eşitliği ve kadına yönelik pozitif
ayrımcılık, kârın paylaşımı, kurumsal yönetişim, insan odaklılık,
teknolojinin kullanımı, sayısız ve sürekli mesleki ve bireysel
eğitim… Tüm bunları hayata geçirerek, sektöre örnek olduğumuzu
düşünüyorum.
Sadece yurt dışına ihracat yapan bir şirket olarak, ürünlerinizin nakliyesini nasıl
sağlıyorsunuz?
Ürünlerimizi dört yıldır, müşterilerimizin butiklerinin kolilerini yaparak gönderiyoruz. Örneğin
10 bin adetlik sevkiyat var, bu 450 butiğe dağıtılacak. Bütün bu butiklerin listesi çalıştığımız
uluslararası nakliye lojistik firmasında bulunuyor. Malı lojistik şirketine devrediyoruz. Oradan da
listedeki butik mağazalara direkt olarak gönderiyoruz. Koli üstü etiketlerini, kontrol listesini de
38
Türkiye’de yapıyoruz. Müşterimiz hiçbir şekilde bu işlerle uğraşmıyor. Mağazalara
tüm sevkiyatı doğrudan biz gerçekleştiriyoruz.
Lojistik anlamında diğer tekstil firmalarına model olacak bir sistemimiz var
diyebilirim. Taşımayı komple veya parsiyel kamyon ya da uçakla yapıyoruz. Teslim
şekli müşterimizle mutabakatımız çerçevesinde CIF, C&F, FOB olabiliyor. FOB
yüklemelerde müşterimizin yönlendirdiği nakliyecilerle çalışabiliyoruz. Avrupa’da
çeşitli ülkelerdeki perakende satış noktalarına ve butik zincirlerine teslimat
yaptığımız için “kapıdan-kapıya” oldukça kapsamlı bir lojistik hizmeti sunuyoruz.
Ürünlerin depolanmasını ve dağıtımını nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Bazı durumlarda 500’ü aşkın teslimat gerektiren karmaşık bir hizmeti, lojistik
altyapısı gelişmiş, uluslararası deneyime ve dağıtım ağına sahip kuruluşlarla
iş birliği yaparak gerçekleştiriyoruz. Depolama hizmeti için ise lojistik hizmet
aldığımız nakliyecinin deposunu kullanıyoruz.
Nakliye konusunda yaşadığınız başlıca sorunlar neler? Bu sorunların
çözümüne ilişkin önerilerinizi, sektörden beklentilerinizi aktarır mısınız?
Sıkça rastlanan sorunların başında, teslimattaki gecikmeler ve zaman
zaman ortaya çıkan hasarlar geliyor. Her iki durumda da hizmet kalitemiz ve
ilişkilerimiz olumsuz yönde etkilenebiliyor, müşterimiz nezdinde memnuniyetsizlik
oluşabiliyor. Tercih ettiğimiz çözüm, doğru paydaşı bulmak ve etkin iletişim
sağlamak. Kendimizi, müşterimizi, kalite anlayışımızı ve beklentilerimizi çözüm
ortağımızla tüm ayrıntılarıyla paylaşıyoruz. Her aşamada işin içinde olmaya, iş
birliğimizi kesintisiz yürütmeye özen gösteriyor ve bilgi paylaşımı yapıyoruz.
Beklenmeyen bir durum karşısında, olayı “vaka analizi” kavramı içinde irdeliyor,
sonuçlarını raporlayarak kayda alıyor ve tekrarını önlemek için çeşitli prosedürler
geliştiriyoruz. Memnuniyetimizi de, samimi ve kesin geri bildirimlerle iletiyoruz.
Nakliye hizmetinin, ürünün tasarımından bedelinin tahsiline kadar geçen
sürecin ayrılmaz parçası olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, kaliteyi tamamlayan
zincirin bu halkasının da diğerleri kadar sağlam olması gerektiğini düşünüyoruz.
Ağırlıklı olarak yurt dışıyla çalışan bir
şirketsiniz. Bu bağlamda uluslararası
nakliye sektörümüzün gelişimini nasıl
değerlendiriyorsunuz? Artı ve eksileri sizce
neler?
Nakliye sektörümüzün, ülke kalkınmasına paralel
olarak son yıllarda çok ciddi gelişmeler kaydettiğini
gözlemliyoruz. En başta, yapılan işin basit bir
taşıma işi olmak yerine karmaşık bir lojistik hizmeti
olduğu yolunda kültürel bir değişim yaşandı. İnsana,
altyapıya ve teknolojiye yapılan yatırımlarla AB
standartları yakalandı. Ayrıca, araç parkının bugünkü
çağdaş çizgisi de rekabet üstünlüğü sağlıyor.
Lojistik işi ihracatçı için “paylaşılan” bir
hizmet olduğundan, taşımacının kendi işimizin
kalitesi düzeyinde olması durumunda, çözüm
kendiliğinden geliyor. Dolayısıyla, bu konudaki
beklentilerimiz de iletişim odaklı. Teknolojik
altyapının gelişmişliği de olmazza olmaz bir
unsur.
Coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir
öneme sahip olan Türkiye’de uluslararası
nakliye sektörünün gelişmesi için neler
yapılmalı?
Türk nakliye sektörünün mevcut
düzeyinin geliştirilmesi bağlamında eğitime
ve teknolojiye yatırımların devam etmesi ve
“paylaşılan bir hizmet yapma bilinci” içinde
müşteri odaklılık kavramının sürekli biçimde
güncel tutulması gerekiyor.
39
Ocak-Şubat ­2013
H‹ZMET SEKTÖRÜ
H‹ZMET SEKTÖRÜ
“www.transportx.com” nakliye
sektörüne yeni bir soluk getirdi
Hizmet sektörüne hızlı bir giriş yapan “Online Nakliye
Platformu” Transportx.com, nakliye sektörüne yeni bir vizyon
getirdi. Nakliye hizmeti veren ve bu hizmetten faydalanmak
isteyen kurumlara katma değerli hizmetler sunan Transportx,
bir ay gibi kısa bir sürede bini aşkın üyeyi portföyüne kattı.
Hızla büyüyen Transportx, sunduğu hizmetlerle nakliye
profesyonellerine ekonomik çözümler sunarken, aynı
zamanda rekabet avantajı da sağlıyor.
Günümüzde ulusal ve uluslararası işletmeler, üretim ve
dağıtımdaki başarılarının yanı sıra, bu iki kavramın önemli
arayüzü olan lojistik hizmetlerle de daha fazla rekabet gücü
elde edebiliyor. Her geçen gün büyük bir ivme kazanan
lojistik sektöründe, artan rekabet koşulları ve müşteri
bilinci, işletmeleri büyük bir yarışın içine itiyor. Tüm bu
gelişmelerden yola çıkarak lojistik sektörünün önemli bir
ihtiyacına cevap verebilme fikriyle sektöre adım atan “Online
Nakliye Platformu” Transportx, www.transportx.com üzerinden
sunduğu hizmetlerle, nakliye profesyonellerinin çözüm
ortağı olarak konumlanıyor. Yük veren ve yük taşıyan firmaları
aynı platformda buluşturan Transportx aracılığıyla nakliye
araçları, web sitesiyle entegre edilmiş biçimde yük verenlerin
kullanımına sunuluyor.
Mars Logiclub Kids üyeleri
“Pinokyo” oyununda buluştu
Türkiye’nin büyük lojistik firmalarından Mars Logistics’in, hizmet
verdiği firmalar için kurduğu “Logiclub” çatısı altında faaliyet gösteren
Logiclub Kids, düzenlediği etkinliklerle çocukları sanatla buluşturmaya
devam ediyor. Eğlenceli ve faydalı faaliyetlerle sık sık üyeleriyle bir
araya gelen Mars Logistics, 23 Aralık 2012’de Logiclub Kids üyelerini
ve ailelerini “Pinokyo” adlı tiyatro oyununda ağırladı. Marangoz
Gepetto Usta’nın elinde hayat bulan ve her daim çocukların kahramanı
olan Pinokyo’yu izlemek için sıraya giren 100’e yakın Logiclub Kids
üyesi ve aileleri, birbirinden renkli görüntüler oluşturdu. Efsanevi kukla
karakter Pinokyo’nun maceraları, 2012’nin son Logiclub Kids etkinliği
izleyenlerin keyifle hatırlayacağı bir etkinlik oldu.
Mars Logistics, 2006’dan beri faaliyet gösteren Logiclub ile her
yıl trendlere ve müşterilerden gelen önerilere göre, sanat, mutfak
eğitimleri ve sosyal sorumluluk projeleri gibi farklı alanlardaki pek
çok organizasyonu hayata geçiriyor. Genç nesillere eğitim konusunda
yatırım yapan Mars Logistics, sektöre nitelikli insan kaynağı
40
kazandırmak ve üniversiteli gençlere hem sektörü yakından tanıma imkânı
sunmak hem de sektör adına bir farkındalık oluşturmak amacıyla 10 yıldır
lojistik vaka yarışması düzenliyor.
Michelin, 2012’nin
en güvenli filosunu seçecek
“Yılın Filo Yöneticileri Yarışması”, Ekonomist Dergisi ve
LeasePlan işbirliğiyle bu yıl da başarılı filo yöneticilerini
ödüllendirecek. “Yılın Filo Yöneticisi”, “KOBİ Filo Yöneticisi”,
“Yeşil Filo” ve “Güvenli Filo” kategorilerinde yapılan yarışma ile
Michelin, 2012 yılının en güvenli filosunu seçecek. LeasePlan
ve Ekonomist dergisi ana sponsorluğunda düzenlenen “Yılın Filo
Yöneticisi Ödülleri 2012”, filo kiralamanın şirketlere katkısını
anlatmayı; enerji tasarrufu, iş organizasyonu ve güvenlik konularına
dikkat çekmeyi amaçlıyor. Yarışma için başvurular 17 Şubat 2013
tarihine kadar www.filoodulleri.com internet sitesi üzerinden
yapılacak. Yılın Filo Yöneticisi 2012 ödülleri, 21 Mart’ta yapılacak
gala gecesinde sahiplerini bulacak. Yılın Filo Yöneticileri Ödülleri;
“Yılın Filo Yöneticisi”, “KOBİ Filo Yöneticisi”, “Yeşil Filo” ve
“Güvenli Filo” olmak üzere 4 kategoride dağıtılacak. Michelin
de dâhil otomotiv ve yan hizmet sektörlerinin öncü firmalarının
uzmanları ile medya temsilcilerinden oluşan jüri, başvuruları bu
4 kategoride değerlendirilecek. Yılın Filo Yöneticileri Ödülleri
kapsamında “Yılın Filo Yöneticisi Ödülü”ne başvurabilmek için, 50
ve üzerinde hafif ticari veya binek araca sahip olma şartı aranıyor.
“KOBİ Filo Yöneticisi Ödülü”ne ise 10 ve üzeri araca sahip şirketlerin filo
yöneticileri katılabilecek. Michelin’in güvenli sürüşü teşvik etmek amacıyla
destek verdiği “Güvenli Filo” ve “Peugeot Yeşil Filo” ödülleri için ise en az 10
araca sahip olma şartı aranıyor.
Krone, römork üzerinde
kar ve buz bırakmıyor
Krone, kış koşullarında römork üzerinde biriken ve hareket
edildiğinde yola uçarak hem yoldaki diğer sürücülere hem de
aracın kendisine problem yaratan birikmiş karlara ve buzlara “Buz
Koruma Sistemi” ile çözüm getirdi. Kötü hava koşullarında uzun
süre park halinde bekleyen römorklarda, kayar çatı mekanizmaları
veya brandalar zarar görür, kayar çatı profilleri yoğun ağırlıktan
dolayı eğilebilir veya branda zaman içerisinde sızıntı yapar. Krone
Buz Koruma Sistemi’nde çatı brandası havaya kaldırıldığı için
kar ya da yağmur suyu birikmesi yaşanmıyor. Böylece kullanıcıya
kullanım kolaylığı sağlanırken römork çatılarından yollara uçan
kar ve buz parçalarının yaratabileceği problemler önlenerek
yol güvenliği artırılıyor. Krone tarafından geliştirilen bu yeni ve
kullanışlı sistem aracın ön panelinde bulunan bir düğme ile
basit bir şekilde aktive edilebiliyor. Sistemde, bir hava hortumu
kullanılarak römork çatısının 17,5 santim kadar yükselmesi
sağlanıyor ve suyun, karın veya buzun römork üzerinde birikmesi
önleniyor. Aynı düğmeye tekrar basıldığında römork çatısı eski
konumuna getirilerek harekete hazır hâle tekrar döndürülüyor.
41
OTOMOTİV
n
e
g
a
v
s
k
l
o
W olf
G
Ocak-Şubat­2013
Teknik özellikler
Uzunluk
:
Genişlik
:
Yükseklik
:
Dingil mesafesi :
Bagaj kapasitesi :
42
4.25 metre
1.79 metre
1.45 metre
2.63 metre
380 litre
Wolksvagen
yedinci nesil
yeni Golf’ü
piyasaya sundu
GOLF yenilenen tasarımı, sürüş destek sistemleri ve
konforun yanı sıra düşük yakıt tüketimiyle önceki nesillerinden
ayrılan yeni Golf, üçü benzinli, biri dizel olmak üzere dört farklı
motor seçeneğiyle 42.900 TL’den satışa sunuluyor. Bugüne
kadar geliştirilen en iyi Golf olma özelliği taşıyan 7. nesil Golf,
malzeme, işçilik kalitesi, konfor ve teknolojisiyle sınıfının üzerinde
konumlanıyor.
Volkswagen’in sunduğu tüm yeni sürüş destek sistemlerinin,
ESP, XDS, DSR, ikincil çarpışma freni ve yorgunluk tespit
sisteminin standart olarak sunulduğu yeni Golf aynı zamanda,
Blue Motion Technology sayesinde düşük yakıt tüketimi, daha az
karbon salımı ile çevre dostu. Benzinli1.2 TSI 105 PS, 1.4 TSI
122 PS ve 1.4 TSI 140 PS, Bluemotion Technology ile sunuluyor.
Ayrıca, 1.4 TSI 140 PS versiyonunda ACT adı verilen aktif silindir
yönetimi sistemi mevcut. Aktif silindir yönetimi “ACT” teknolojisi,
140 PS’lik motorun 100 km’de sağladığı 4.8 litrelik yakıt tüketimi
değeriyle, bir önceki nesilden yüzde 16 oranında daha tasarruflu.
Yeni Golf’ün BlueMotion Technology ile donatılan dizel
versiyonu ise 1.6 litrelik TDI motora sahip ve 105 PS güç üretiyor.
Midline Plus, Comfortline ve Highline olmak üzere üç farklı
donanım seviyesiyle satın alınabilecek Yeni Golf, daha güvenli,
daha konforlu ve boyutları itibarıyla bir önceki nesle göre daha
geniş olmasına karşın, 100 kg’a kadar daha hafif. Modüler
platform yönetimi MQB üzerinde tasarlanan Golf, yeni multimedya
sistemleri, gelişmiş sürüş destek sistemleri, yeni iç ve dış
tasarımıyla segmentinin standartlarını yeniden belirliyor. Bir önceki
versiyona göre 13 mm daha geniş olan Golf VII’nin bagaj hacmi de
önceki nesle oranla 30 litre artırıldı.
Teknik özellikler
Uzunluk
:
Genişlik
:
Yükseklik
:
Bagaj kapasitesi :
4.24 metre
1.77 metre
1.42 metre
365 litre
Yeni Audi A3
hem sportif hem yüksek verimli
AUDİ’nin kompakt sınıftaki başarılı temsilcisi yeni A3, lüks sınıf otomobillerin özelliklerini kompakt
sınıfa taşıyor, yenilik ve geliştirmeleriyle iddiasını daha da güçlendiriyor. Audi klasiği, ultra hafif yapı
teknolojisi, yeni A3’ün ağırlığını düşük tutarak, sportif görünüm ve yüksek verimlilik sağlıyor. Ancak
çok hafif bir otomobilin gerçek anlamda sportif ve verimli olabileceğinden hareket eden Audi, A3’ün
baz versiyonu 1.4 TFSI’nin ağırlığı, 1175 kilogramdan fazla değil. Bu değerle rakipleri arasında öne
çıkan A3, önceki modelle karşılaştırıldığında, spesifik motora bağlı olarak boş ağırlığı 80 kilogram
daha hafif hale getirilerek Audi ultra hafif yapı ilkesine uygun hareket edilmiş.
Sportif bir duruşa sahip yeni Audi A3’te, net tasarım elemanları, alçak motor kaputu, belirgin çizgiyle
ve keskin şekilde eğimlendirilmiş C sütunları ve atletik bir şekilde biçimlendirilmiş gövdesi, yatay
çizgileri vurguluyor. Yeni nesil tüm diğer Audi modellerinde olduğu gibi geniş, altıgen tek çerçeveli
ızgara ön kısma hâkim. Yeni A3’te isteğe bağlı olarak farlar, LED gündüz farlarıyla birlikte xenonplus
teknolojisiyle sunuluyor. Sportif ve hafif dış tasarım iç mekânda da devam ediyor ve iç bükey bir kavis,
gösterge paneli boyunca uzanıyor.
Yeni tasarımlı, geniş, yuvarlak hava delikleri, klima kontrol sistemi için hazırlanan zarif sürücü arayüzü
paneli ve özel şekilde gibi biçimlendirilmiş trimler, sıra dışı kusursuzluk ve hassasiyetleriyle Premium
segmentin kalitesini A3’e taşıyor. Yeni Audi A3, segmentte tamamen yeni olan mobil bilgi-eğlence ve
sürücü destek sistemleri alanlarında isteğe bağlı alınabilen çözümler sunuyor. Markanın, Audi connect
altında sağladığı kişiselleştirilebilen çevrim içi hizmetleri, sürücüleri internete bağlıyor, hızlı ve kolay
anlaşılır bir formatta bilgi alınmasını sağlıyor. Önceki jenerasyonla karşılaştırıldığında, yeni A3’ün yakıt
ekonomisi ortalama yüzde 12 oranında iyileştirilmiş.
43
Ocak-Şubat ­2013
TEKNOLOJ‹
Dünyanın ilk döndürülebilir ultrabook’u:
Lenovo Idea Pad Yoga
YENİ döndürülebilir Lenovo Idea Pad Yoga, dünyanın ilk çok
fonksiyonlu ultrabook’u olarak adlandırılıyor. Idea Pad Yoga’nın yenilikçi
menteşesi, 360 derece dönüşe sahip olduğundan cihazı tek bir hareketle
dizüstü bilgisayardan tablete dönüştürmek mümkün. Cihaz, üçüncü
nesil Intel Core işlemci teknolojisine ve Windows 8 işletim sistemine
sahip. Yoga, üstün teknolojisinin yanı sıra hafifliği ve inceliğiyle de
tüketicileri etkiliyor. 16,9 mm incelikteki cihaz, sadece 1,47 kg ağırlığa
sahip. 8 GB RAM ve 256 GB SSD depolama alanı da donanımın diğer
bileşenleri. Kullanıcılara 8 saate kadar pil ömrü sunan Idea Pad Yoga,
kullanıcının belirlediği Windows 8 işletim sistemi arayüzünü sunarken,
tablet konumuna geçtiğinde ise Metro arayüzünü kullanıcının karşısına
getiriyor. Böylece dokunmatik tecrübesini en üst düzeye çıkaran
Lenovo Idea Pad Yoga, iş ve özel yaşamı bir araya getiren çok işlevli bir
performans sunuyor.
Sony, yeni telefonu Xperia
teknolojisini konuşturuyor
Z ile
SONY, “süper telefon” olarak adlandırılan yeni Xperia Z’yi Uluslararası
Tüketici Elektroniği Fuarı’nda (CES 2013) tanıttı. Sony’nin en son teknolojilerini
taşıyan ve dünyanın ilk HDR (High DynamicRange) video görüntü sensörüne
sahip telefonu olan Xperia Z, tasarımı ve devrim yaratacak yeni özellikleriyle
akıllı telefon devrini kapatarak süper telefon dönemini başlatıyor. Xperia Z tüm
dünyayla aynı anda Mart 2013’te Türkiye’de satışa sunulacak. Suya ve toza karşı
dayanıklı olan Xperia Z, Qualcomm’un 1.5 GHz hızında çalışan dört çekirdekli
Snapdragon S4 Pro işlemcisi, 13 megapiksel yeni nesil kamerası ve 4G LTE
özellikleri ile akıllı telefon dönemini kapatıp süper telefon dönemini açıyor. Yeni
kullanıcı arayüzüyle zenginleştirilen Android 4.1Jelly Bean işletim sistemine
sahip XperiaZ, Sony’nin bugüne kadar geliştirdiği en son teknolojileri, benzersiz
içeriğini, tasarımını ve bağlantı olanaklarını bir araya getiriyor.
Samsung’dan akıllı kamera DV300F
Apple TV Türkiye’de satışa çıktı
SAMSUNG’un yeni akıllı kamerası DV300F, kullanıcılara
birçok kolaylık sunuyor. Yeni Samsung, ön panelindeki ikinci ekranı
sayesinde fotoğraf çekmek isteyen kişi kadrajın neresinde yer aldığını
görebiliyor. Ayrıca, herhangi bir akıllı telefon veya kablosuz özelliğe
sahip bilgisayara Wi-Fi teknolojisi ile fotoğraflar rahatça aktarılabiliyor.
Fotoğraf ve videolar doğrudan cihaz üzerinden Facebook, Picasa
veya Youtube gibi sosyal paylaşım platformlarına da yüklenebiliyor.
Samsung DV300F modelinin kullanıcılara sunduğu fotoğraf kalitesi
ise oldukça tatmin edici bir seviyede.16.1megapiksel çözünürlüğe
sahip kamera aynı zamanda HD video çekebiliyor. Kameranın üzerinde
bulunan lens, teknik olarak 25 mm ile 125 mm civarında bir aralık
sunuyor. Böylece cihaz geniş açıdan portreye kadar farklı tarzlarda
fotoğraf çekmeye olanak sağlıyor.
Seiko’dan dünyanın ilk GPS
solar saati
SEIKO, zaman dilimlerini algılayan dünyanın ilk GPS solar saatini
geliştirdi. Seiko tarafından yapılan düşük enerji tüketimli GPS alıcısı,
GPS uydularının global ağını kullanarak GPS sinyallerini alıyor, zaman
dilimlerini, saati ve takvimi belirliyor. Dünyadaki 39 ayrı saat dilimini
algılayabilen saatin Türkiye’de, tüm dünya ile aynı anda, sonbaharda satışa
sunulması bekleniyor. Astron adı verilen saat, 1969’da satışa sunulan
dünyanın ilk quartz kol saatinin ismi Seiko Astron ile anılıyor. Ancak yeni
Seiko Astron, istenildiğinde dünyanın yörüngesindeki dört ya da daha fazla
GPS’e bağlanarak yerini, zaman dilimini ve doğru saati belirliyor. Yeni
Seiko Astron, güneş ışığı ile çalıştığından pil değişimi gerektirmiyor.
44
TÜRKİYE, pazarında satışa sunulan Apple TV ile
iTunesStore’dan satın alarak veya kiralayarak film izlenebiliyor. Apple’ın
bu set üstü kutusu AirPlay özelliği sayesinde iPhone, iPad, iPod touch
veya Mac bilgisayardan TV veya ev eğlence sistemine müzik veya
video yayını yapılabiliyor. Apple TV 1080p’ye kadar çözünürlük desteği
sunuyor. Böylece çoğu içerik Full HD kalitesinde izlenebiliyor. Bunların
yanı sıra Apple TV’lerde yer alan YouTube uygulaması sayesinde
internetin popüler video paylaşım sitesindeki videolar da Apple
TV’ye bağlı HD TV üzerinden izlenebiliyor. Apple TV, iCloud hesabı
altına eklenebiliyor. Fotoğraf yayını altında tutulan fotoğraflara Apple
TV üzerinden bakılabiliyor. Ayrıca iTunes Match servisi ile Apple TV
üzerinden buluttaki müzik kütüphanesine erişerek internet üzerinden
şarkı dinleme şansı da var.
Toshiba’dan Wi-Fi özellikli
SDHC hafıza kartı “FlashAir”
TOSHIBA, kablosuz Wi-Fi özellikli SDHC hafıza kartı “FlashAir” ile
akıllı telefonlar arasındaki kablosuz veri transferini kolaylaştıran ve geliştiren
bir uygulama sundu. “FlashAir” uygulaması, Google Play üzerinden Android
cihazlar için ücretsiz olarak indirilebilir. iOS versiyonunun ise gelecek yıl
bahar aylarında tanıtılması planlanıyor. Uygulama, Android cihazlar ile
FlashAir arasındaki kablosuz bağlantının yönetimini daha kolay ve hızlı bir
hale getiriyor. Kartta depolanan dosya ve klasörlerin listesi görüntülenebiliyor
ve bunlar seçilerek veya toplu halde indirilebiliyor. FlashAir, kablosuz iletişim
için bir kablosuz Wi-Fi yonga seti artı anten içeren bir SDHC hafıza kartı. Kart,
fotoğrafların kablosuz olarak paylaşımını ve dijital kameralardan, akıllı telefon
ve tabletlere kablosuz transferini destekliyor.
45
“Güçlü Kadınlar” fotoğraf sergisi
Ocak-Şubat 2
­ 013
Gülhan Kırdı’nın fotoğraf sergisi “Güçlü
Kadınlar”, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Sanat
Galerisi’nde 21 Ocak-9 Şubat 2013 tarihleri
arasında ziyaret edilebilir. Gülhan Kırdı’nın
projesine konu olan kadınlar güçlerini,
toplumun belirlediği çizgiyi aşmak zorunda
olmalarından alıyor. Toplumda “erkek
işi” diye bilinen işlerde çalışma gücünü
Color Tango Orkestrası’ndan
müzik ziyafeti
Gazillion Bubble
Show yeniden
İstanbul’da
NEW YORK Las Vegas, Los
Angeles, Chicago, Seattle, Hollywood,
Roma, Paris, Berlin, Madrid, Tokyo,
Helsinki, Stockholm, Seul ve Mexico
City gibi, gittiği her şehirde kapalı gişe
izlenen Gazillion Buble, 30 Ocak-
10 Şubat tarihleri arasında yeniden
İstanbul’da. Sihirli baloncuklarıyla
dünyada izleyen herkesi büyüleyen Yang
ailesinden Melody Yang, müzik, ışık ve
lazer eşliğindeki benzersiz gösterisiyle
inanılmaz bir deneyim sunuyor. Melody
Yang’ın baloncuklarla gerçekleştirdiği
bu benzersiz interaktif gösteride her
yaştan çocuk, sihirli baloncuklarla
gösteriye katılabiliyor. Oprah Winfrey,
Tom Curise ve kızı Suri, Julia Roberts’ın
ikizleri Hazel ve Phinnaeus, Halle Berry
ve kızı, Al Pacino, Rosie O’Donnell,
David Latterman, Stephen Colbert, Ellen
DeGeneres gibi dünyaca tanınan birçok
ünlü tarafından seyredilen ve beğenilen
Gazillion Buble, yoğun istek üzerine
bir kez daha İstanbul’da seyircilerin
karşısına çıkıyor.
MÜZİK otoriteleri tarafından dünyanın “en
iyi tango orkestrası” kabul edilen efsanevi Color
Tango de Roberto Alvarez, 5. tanGO TO İstanbul
Festivali kapsamında Türkiye’ye geliyor. 8 Mart
Cuma günü gerçekleştirilecek konserde orkestraya,
festival kapsamında İstanbul’a gelen dünyaca ünlü
Arjantinli ve yerli çiftler eşlik edecek. Tangonun
altın çağına damga vuran, Arjantin tango müziğinin
efsane ismi Osvaldo Pugliese’nin başyardımcısı
ve baş bandoneon sanatçısı Maestro Roberto
Alvarez tarafından kurulan ve yönetilen Color Tango
Orkestrası, Pugliese gibi güçlü, dramatik ve dinlerken
tüylerinizi diken diken edecek bir sese sahip.
Ron Carter “Golden Striker Trio”
TÜM zamanların en iyi caz müzisyenlerinden biri olarak kabul edilen ve 60’lı yıllardan bu
yana dünya çapında tanınan yüzyılın en iyi basçısı olarak Ron Carter, hafızanızdan silinmeyecek bir
performans için “Golden Striker Trio” üçlüsü ile Donald Vega (Piyano), Russell Melone (Gitar) CRR
sahnesine konuk oluyor.
Geçtiğimiz yıl Golden Striker Trio ile caz dünyasına yeni bir konser kaydı armağan eden usta
basçı bu muhteşem performansı tekrarlamak için çıktığı Avrupa turnesi kapsamında 22 Mart günü
CRR’de tüm sevenleriyle buluşuyor.
46
Mozart/Bir Yaşam Öyküsü
kendilerinde bulan kadınları konu eden
Gülhan Kırdı, bu örneklere, toplumun diğer
kesimlerine örnek olma potansiyelleri
nedeniyle yoğunlaştığını söylüyor. Şimdiye
kadar gerçekleştirdiği projelerde hep
sesiz kahramanları anlatmaya çalıştığını
vurgulayan Kırdı, “Güçlü Kadınlar”
projesiyle kadınların kendi güçlerini fark
etmelerine katkı sağlamayı amaçlıyor.
Aydın Büke
Can Yayınları
TAM adı Johannes Chrysostomus Wolfgangus Theophilus’tu. Müzik tarihi onu
XIX. yüzyıldan itibaren “Wolfgang Amadeus Mozart” olarak andı. Besteci bir babanın
çocuğu ve öğrencisi olan Mozart, daha altı yaşında ilk defa gördüğü notaları hiç
yanlış yapmadan çalabiliyordu. 35 yıllık yaşamında olağanüstü besteler üretti, soluk
almadan çalıştı. Yaşamını mektuplara sığdıracak kadar çok yazdı. Çok başarılı oldu,
hep ânı yaşadı, çok kazandı, çok kaybetti, borçlu olarak öldü. Yaşamı yarım kaldı,
yaş 35 yolun sonuydu, ortası değil. Aydın Büke’nin kaleme aldığı roman tadında,
soluksuz okunan bu kitap, ölümsüz eserleri dışında hakkında bir şey bilmediğimiz
Mozart ile tanışma fırsatı sunuyor.
Anlaşma
Jodi Picoult
April Yayıncılık
ÇOKSATAR listelerinin değişmez isimlerinden Jodi
Picoult’nun son kitabı “Anlaşma” raflardaki yerini aldı. “Kız
Kardeşim İçin”, “Yapboz”, “Bir Daha Bak”, “Ev Kuralları”, “Cam
Çocuk” ve ”Taş Kağıt Makas” adlı kitaplarında riskli konuları
incelikle işleme becerisini ustalıkla gösteren Picoult’nun yeni kitabı
“Anlaşma”yı da soluksuz okuyacaksınız. Kitapta, 18 yıl boyunca
yan yana evlerde yaşayan Harte ve Gold ailelerinin çocukları Chris
ve Emily’nin hikâyesi anlatılıyor. Birbirini neredeyse doğdukları
günden beri tanıyan, hiç ayrılmayan liseli iki genç, ailelerinin gurur
tablosunda el ele gülümsüyordu. Ama bir gece yarısı çalan telefonla
her şey değişti. Çünkü Emily başından vurulmuştu ve Chris olay
yerindeki tek kişiydi...
İlk Gün-İlk Gece
MarcLevy
Can Yayınları
MarcLevy’den kâinatın ilk günü ve ilk gecesi. Bu kitap
dünyanın ilk günü, ilk gecesi, ilk yıldızın keşfi ve aşkla sarhoş iki
çift gözün gökyüzünde kayboluşunu içinde saklıyor. İki eski sevgili
Keira ve Adrian beş yıl sonra karşılaşırlar. İkisi de ayrı yollardan
aynı hedefe yürüyen iki bilim insanıydı. Evrenin bilinmeyenlerini
keşfetmek, bilinenleri tersyüz ederek çok ötelere ulaşmak
amacıyla biri ilk güne, biri ilk insana uzun bir serüven başladı.
Ölüm, her adımda onların yolunu gözlüyordu. İlk gün, dördüncü
dünya ülkelerinde yüz binlerce insan ölecek, ilk hafta içinde de
üçüncü dünya ülkelerinde milyonlarca insan ölecek. Ertesi hafta,
dünyanın göreceği en büyük göç dalgası başlayacak. Bir milyar aç
insan, kendilerinde olmayana el koymak amacıyla kıtaları aşmak
için denizlere açılacak.
Ölmeyi Bilen Adam…
Muhsin Ertuğrul
Ayşegül Çelik
Can Yayınları
BATI kütüphane ve arşivlerinde
20 yıl süren çalışmalar sonucunda
ortaya çıkan Johann Wilhelm
Zinkeisen’in başyapıtı “Muhteşem
Osmanlı-Osmanlı İmparatorluğu”,
Koçak Yayıncılık tarafından ilk defa
Türkçe ve koleksiyoner baskı olarak
yayımlandı. Editörlüğünü tarihçiyazar Erhan Afyoncu’nun yaptığı
eser, Prof. Dr. Halil İnalcık ve Prof.
Dr. İlber Ortaylı’nın sunumlarıyla
hazırlandı. Osmanlı hakkında
şimdiye kadar hazırlanmış en detaylı
kaynaklardan biri olarak nitelendirilen
ve yedi ciltten oluşan koleksiyon
İspanyolca, Yunanca, İngilizce, Latince
ve Fransızca dillerinden çeviriler
yapılarak altı yılda tamamlandı.
47
HOLLANDA
TÜRKİYE
LİBYA
diary
Ocak-Şubat 2
­ 013
KÜÇÜK ORTA ÖLÇEKLİ
SANAYİCİLER FUARI
Tarih: 3-7 Nisan 2013
Yer: Tepekule Kongre Ve Sergi
Merkezı – İzmir
Düzenleyen: Ontesa Fuarcılık
Messeturkey
Kapsam: Küçük sanayicimizin
büyük pazarlardan pay alabilmesi,
mevcut paylarının artırılması ve
global pazarlarda yeni müşteriler
kazanabilmesi amacıyla organize
ediliyor. Nakliye ve ulaşım sektörü
İzmir’de KOBİ’LER için buluşuyor.
İrtibat: Faruk KOKSAL 0541 547
61 00
[email protected]; info@
messeturkey.com
48
12. ULUSLARARASI
DENİZCİLİK FUARI
Tarih: 20-23 Mart 2013
Yer: İstanbul Fuar Merkezi
Düzenleyen: İMEAK Deniz Ticaret
Odası
TURKİSH EXPO 2013
Tarih: 4-6 Haziran 2013
Yer: Hollanda
Düzenleyen: Hollanda Avrupa Türk
Lojistik Derneği
Kapsam: İki ülke arasında ticaretin
geliştirilmesi.
İrtibat: www.evenementenhal.nl
[email protected]
41.TRABLUS ULUSLARARASI
GENEL TİCARET VE SANAYİ
ÜRÜNLERİ FUARI
Tarih: 02-06 Nisan 2013
Yer: Libya/Trablus-Trablus
Uluslararası Fuar Alanı
Kapsam: Trablus 41. Uluslararası
Genel Ticaret ve Sanayi Fuarı, Türk
firmalarının Libya’daki iş hacmini
genişletmesi ve farklı sektörlerdeki
yeni yatırım alanlarını yerinde
tespit edebilmeleri için önemli bir
fırsat sunuyor.
Düzenleyen: Türkiye İhracatçılar
Meclisi (TİM) , Orta Anadolu
İhracatçılar Birliği (OAİB)
İrtibat: www.oaib.org.tr
2. MISIR İSTİŞARE TOPLANTISI
Tarih: 18 Şubat 2013
Yer: TOBB Plaza/İstanbul
Düzenleyen: TOBB
FAIR OF SMALL AND MEDIUM
SCALE ENTERPRISES
Date: April 3-7, 2013
Venue: Tepekule Convention and
Fair Center– İzmir
Organized by: Ontesa Fuarcılık
Messe Turkey
Scope: The event is being
organized in order to enable our
small industrialists to claim share
out of large markets, increase their
current shares and get new clients
in global markets. The transport
sector is meeting in İzmir for
SME’s.
Contact: Faruk KOKSAL 0541 547
61 00
[email protected];
[email protected]
12TH INTERNATIONAL
MARITIME FAIR
Date: March 20-23, 2013
Venue: İstanbul Fair Center
Organized by: IMEAK Chamber of
Maritime Trade
TURKISH EXPO 2013
Date: June 4-6, 2013
Venue: Holland
Organized by: Holland European
Turkish Logistics Association
Scope: Improving trade between
the two countries
Contact: www.evenementenhal.nl
[email protected]
41ST TRIPOLI INTERNATIONAL
GENERAL TRADE AND
INDUSTRIAL PRODUCTS FAIR
Date: April 2-6, 2013
Venue: Libya/Tripoli-Tripoli
International Fair Center
Scope: The Tripoli 41st
International General Trade and
Industrial Products Fair offers an
important opportunity to Turkish
firms in order for them to expand
their business volume in Libya and
find out new fields of investment
on site.
Organized by: Turkish Exporters
Assembly (TEA), Central Anatolia
Exporters Union (OAIB)
Contact: www.oaib.org.tr
2ND EGYPT CONSULTATION
MEETING
Date: February 18, 2013
Venue: TUCCE Plaza/İstanbul
Organized by: TUCCE
49
50
Ocak-Şubat 2
­ 013
January-February ­2013
leading article
ÖMER ÇETİN NUHOĞLU
CHAIRMAN OF THE UND BOARD OF DIRECTORS
logistic
TURKISH TRANSPORTERS CALL FOR
STANDING UP FOR THE ‘NATIONAL FLEET’
agenda
ÇETIN NUHOĞLU BECOMES THE CHAIRMAN OF
UND AT THE 37TH GENERAL BOARD MEETING
city and economy
WITH THE WIND OF THE 6TH REGION BLOWING
FROM BEHIND IĞDıR INVITES INVESTORS IN
Logistic
ÖMER ÇETİN NUHOĞLU
Leading article
My Esteemed Friends,
I have been together with you in this business, since 1977.
Looking back to the course of the last twelve years, I assumed
the position of Presidency for 6 years, while I was assigned as the
President of the Higher Advisory Council for 2 years.
You re-elected me and my colleagues to the current management
at the UND’s 37th General Assembly meeting held on 19 January. I
hereby reiterate my gratitude to all sector stakeholders and to our
friends from the previous management.
UND’s new management and our Executive Committee, are wellequipped and have the knowledge necessary to realise the growth
and competitiveness objectives set for the next on years, with the
capability to take the steps towards ensuring the sector’s progress.
Being aware of the fact that we represent a highly strategic sector
for the future of our country and for the growth perspectives of
our economy, I will be addressing you via the “Voice of UND”
every month.
In this column, we are going to share with you all the objectives
to be set as well as our necessary work, together with the
achievements we will make, with transparency and accountability.
During the course of necessary decision-making processes, we
are going to demonstrate the findings related to the problems to
be raised, alongside the proposals for their solutions, through our
“participatory model”.
We will be in close cooperation with relevant stakeholders, in
particular with the government sector and other professional
associations.
Our Prime Minister, Ministers and other bureucrats never deny
us their continuous and full support. We are going to commit
ourselves to make every possible efforts to deserve it.
We have enlarged the Board as of 9 February. We reviewed the
current division of responsbilities. We focused on the priorities and
to short-term issues. We’ve got ready for work, bearing in mind
that there are lots of things to do for the benefit of the sector .
We are going to meet every Wednesday with our members
established in Istanbul, accompanied by the Executive Committee.
We will meet with our friends from the Board every third Saturday,
every month. Our meetings in Anatolia will keep on. We’re going
to meet initially in Mardin,Konya, İzmir and Trabzon/Hopa. On
April, we will be heading for Ankara to present our strategic plans
and objectives, to share our current status analysis and road map
with Government representatives. I sincerely believe in the full
support of our Government, as it was the case in the previous
periods. In my opinion, we have been going through a particulary
lucky period. The sector is highly valued by the government as
well as by the opposition, which is well-phrased in the words of
our Minister of Transport, Maritime Affairs and Communications
:”There would be no economy at all, without logistics and
maritime business.”
With all my respect adn appreciation.
52
Turkish transporters call for
standing up for the ‘national fleet’
Due to vehicles with
foreign vehicles having
intensified their market
presence, the transport
sector is having
difficulty competing
in international
transports. Subject to
extensive inspections
on top of CEMT
permits and transit
quota limits, the
Turkish transport
sector seeks a solution
to tackle the unjust
competition.
Turkish vehicles are literally halting down halfway on their
routes because of the way vehicles with foreign license plates
keep enlarging their market shares in Turkish transports. Having
difficulties in competing with foreign vehicles, the sector is facing
many obstacles in road transports. Turkish vehicles loaded with
export goods are subjected to extensive inspections in many
countries around Europe especially during transport runs carried
out with CEMT certificates. Fines up to 5 thousand Euros -variable
from country to country- are imposed on transporters in case
there is a missing document or one that contains mistakes. Such
inspections cannot be carried out when vehicles enter Turkey or by
roadsides. Furthermore, no deterring fines can be imposed vehicles
with foreign license plates because of the gaps existing in the
traffic law. This leads to the number of foreign vehicles increasing
day by day. It is possible to check the figures and see it for oneself.
While the share claimed by Turkish vehicles at western gates was
77 percent in 2008, foreigners claimed only 23 percent. In 2012,
this ratio decreased down to 65 percent for Turkish vehicles and
foreign vehicles managed to increase their share to 35 percent.
Within the last five years, the total number of transports carried
out by foreigners increased by 66 percent. During the same period
of time, the share claimed by foreigners in export transports
through western gates increased by 46 percent, while Turkey’s
ratio decreased by 16%. Although Turkey’s exports to Europe have
dwindled, the number of transports carried out and the market
share claimed by foreigners keep increasing.
Previously, foreign vehicles used to be prohibited from entering
Turkey unloaded within the framework of bilateral road transport
agreements. This allowed Turkish vehicles to consistently preserve
their market shares in the export market and road transport.
Recently, though, the market share of foreign vehicles has been
increasing as serious fines are imposed on Turkish vehicles in
European countries and the relevant control mechanism in Turkey
is inadequate. The required audits have not yet been put in
place either. Therefore, illicit competition keeps
spreading in the sector. Unless the necessary and
relevant precautions are taken, it is estimated that
the attention paid by foreigners to the transport
market will continue to grow in the years to come.
The sector would like certificates
to be controlled more proactively
In 2007, Turkish vehicles carried out 375
thousand and 459 export transports through
western gates and dominated 79% of the
overall market. The share decreased to 77
percent in 2008 and 71 in 2009. In 2011,
Turkish vehicles realized 324 thousand and
327 transports and their share decreased to 67
percent. This ratio did not change at all in 2012
(western gates). Having lost some market share
in export runs due to the transit quotas imposed,
shifting towards alternative routes seems to be
the most effective solution to be adopted by
Turkish transporters.
As for vehicles with foreign license plates, what
strikes one’s attention is that there has been an
ongoing increase throughout the years. They
carried out 162 thousand and 945 transports
through western gates in 2011 and 169 thousand
and 409 in 2012. This means, the number of
transports realized by them through western
gates went up by 4 percent last year. Bulgaria,
Iran, Romania, Iraq, Moldova, Macedonia,
Georgia, Syria, Poland and Russia are among the
countries with the highest market shares. Foreign
vehicles mainly use Hamzabeyli, Kapıkule, İpsala
and Ro-Ro exits when entering Turkey.
53
Logistic
Agenda
Çetin Nuhoğlu becomes the Chairman of
UND at the 37th General Board meeting
Murat Baykara, Chairman of Baynak Board of Directors
“Vehicles with foreign license plates
increase in number at an unexpected rate.”
Through the implementation of bilateral road transport
agreements, vehicles with foreign license plates should be
prevented from entering our country unloaded or getting loaded
in third countries as a result. Such transports should indeed be
subject to a specific quota, series of rules or limit. The market share
claimed by our national fleet in the transport market of export
goods can be preserved in this manner. However, fines have been
imposed on Turkish vehicles and drivers in Europe in recent years
even when the slightest mistake ensues. Because of the deficiency
of the control mechanism in Turkey, we are witnessing an
unexpected increase in the number of foreign vehicles entering our
country, which in turn carry out illicit transports. Turkish vehicles
are not granted permits at MTC and MEC meetings. Vehicles
with foreign vehicles, on the other hand, are able to enter our
country unloaded or loaded and get let loaded in third countries,
exceeding the quotas allocated to them.
Vehicles with foreign license plates have started to claim large
shares out of the market of Turkey, where the biggest truck fleet
of Europe is present. Extra-tariff obstacles imposed by European
countries -mainly Bulgaria and Romania- cause Turkish transporters
to lose market share. Getting crushed under increasing transport
costs and costs of many input items, Turkish transports are stripped
off of their competitive capacity and rendered incapable of earning
money. Considering the issues with Syria and the resulting decline
in transit transports destined for the Middle East, transporters
are concerned about upcoming years and many of them leave
the sector. In this regard, vehicles with foreign license plates have
become a big problem and their inspections need to be urgently
laid on the table of discussion.
When we observe Turkey’s market shares in terms of all export
runs conducted through all gates in 2008, out of the total number
of 1 million 39 thousand and 204 transports, Turkish vehicles
realized 859 thousand and 696 transports and grabbed a share of
83 percent; whereas the foreigner’s claimed a share of 17 percent
and realized 179 thousand and 508 transports. The numbers
indicate that our national fleet is constantly losing blood. The
market share of Turkish vehicles was 81 percent in 2012 with a
total transport count of 1 million 192 thousand and 521. During
the same year, foreigners claimed 19 percent with 283 thousand
and 239 transports. The difference becomes even more distinct
when we consider the transport ratios at western gates. The share
54
of Turkish vehicles was 77 percent
at Western gates in 2008 and that
of foreigners was 23 percent. In
2012, the share of Turkish vehicles
decreased down to 67% and that
of foreign vehicles increased to 33
percent. Within the last five years,
the number of transports carried
out by foreigners increased by 66
percent. In between 2008 and 2012,
the number of transports carried out
through the western gates increased
by 2 percent in total. During the
aforementioned period of time,
foreign vehicles boosted their export
runs through western gates by 46
percent, while Turkey had a decline
of 16 percent. Although our exports
to Europe have been reduced, the
number of transports conducted and
market share claimed by foreigners
keep growing. Foreign vehicles mainly
use Kapıkule, Hamzabeyli and İpsala
respectively. When we consider
the exits that take place through
Hamzabeyli only, 58% of them are
performed by foreign vehicles.
Çetin Nuhoğlu was elected as the new periodic chairman of
the International Transporters Association (UND) for a period of
two years at the 37th General Board meeting which took place in
WOW Hotel in Yeşilköy on January 19, Saturday. UND’s Chairman
of the Board of Directors for the 20th period, Ömer Çetin Nuhoğlu
overtook the position of the previous chairman Ruhi Engin Özmen
in the presence of more than 500 members of the association.
He stressed that the association was going to realize projects
much needed in the sector during his term as a chairman and
said: “We will design the future of the sector together with our
newly elected colleagues and the power you give us. We will also
highlight the corporate structure of UND.”
The 37th UND General Board events started in WOW Hotel on
January 18, Friday, in line with the Transporters 2013 exhibition,
which featured booths of various companies operating as suppliers
of the international transport and logistics sector. During the
gala dinner that was attended by one thousand participants,
the ‘Workgroups Summit 2013’ was also held and plaques of
appreciation were presented to directors and assistant directors of
the 20 workgroups classified in accordance with routes, topics and
regions as part of UND.
The 37th UND General Board meeting was conducted at WOW
Hotel on January 19, Saturday. The General Board meeting started
with a moment of silence and singing of the national anthem,
and continued with the reading of the association’s activity
report, voting of the articles of the association’s regulation for
modification and discussion of the board of directors’ account
report. More than 500 members of the association partook in the
37th General Board meeting, where the representatives of the
association’s various bodies were elected for the 20th term. As a
result of the election carried out at the General Board meeting,
Ömer Çetin Nuhoğlu, who was the Chairman of the Board of
Directors in 2001-2007, was elected the Chairman of the Board of
Directors once again.
UND’s Chairman of the Board of Directors for the 19th term, Ruhi
Engin Özmen delivered a speech on the association’s activities
at the General Board meeting and noted that they had achieved
At the 37th UND General Board Meeting that was
carried out in WOW Hotel in Yeşilköy, İstanbul, Ömer
Çetin Nuhoğlu was elected the Chairman of the
Board of Director once again after having served at
the same position between 2001 and 2007.
some significant success during the period of two
years since they overtook the board on January
15, 2011. Reminding that they mainly worked on
resolving the issues faced in the sector, Özmen stated
that they had made a lot of efforts with regards
to problems with drivers’ lawsuits, insufficiency of
C2 certificates in terms of matching the scope of
operations, logistics villages, increasing market shares
of foreign vehicles and increases in insurance costs.
Ruhi Engin Özmen said that they had conducted 178
workgroup meetings within two years: “Accordingly,
we revised our goals and ran a sectoral analysis.
We did our best so as to ensure that transporters in
Hatay could overcome the issues which arose upon
the closedown of the Syrian border gate. As a result,
transport services were launched for İskenderun and
Egypt from Mersin.
Stressing their opening of the Hatay branch for
the association and the education center, Özmen
underlined that they had concluded an agreement
with the Arab Transporters Union and entered
into collaboration. Özmen went on as follows: “In
addition to these, we ensured that the TOBB UND
Lojistik Yatırım A.Ş., which was established in 2010,
was not merely an idea on paper. I believe that it
will be mentioned as one of the most profitable
investments out there in the future. Many of our
demands regarding vehicle height caps, winter tires,
CEMT practices and many other operational issues
55
Agenda
were recognized and fulfilled by the Ministry of Transport. We
closely collaborated with Minister of Customs and Trade, Hayati
Yazıcı and Undersecretary of the Ministry of Customs and Trade,
Ziya Altunyaldız.” Özmen reminded that UND Center of Education,
Consultancy and Research started its operations in 1989 and its
scope was broadened to include Mersin and Antakya on top of
İstanbul for the first time since then during their term. He also
recorded that they had carried out some successful projects
together with regional development agencies: “Throughout
our two years of duty, we improved some sectoral services and
added started offering other services as well. For instance, we
have presented five new insurance policies to the sector, namely
the policies for Travel Health, Individuals, Green Cards, Individual
Pension and CMR Insurance.”
“Foreign trade grows together with the logistics sector”
The 37th General Board meeting went on with speeches by
protocol members, during which Assistant Undersecretary to the
Ministry of Transport, Maritime Affairs and Communications, Talat
Aydın noted that Turkey had gone through a process of very rapid
change during the past decade and became better integrated
to the rest of the world. Reminding that the economy had also
undergone a structural change, Aydın said that foreign trade
volume increased by more than three times. Aydın reported that
the number of the association’s members increased from around
500 thousand to about 1 million and 300 thousand, adding
that operations with 23 countries were liberalized, abolishing
the requirement of using permits. Talat Aydın also added that
whereas around 600 CEMT permits were handed out in the past,
the number was now above 3 thousand, and went on: “With the
participation of UND members, we carried out meetings about
permits twice a year. We made changes to meet the current needs
56
Agenda
ÖMER ÇETİN NUHOĞLU
President of UND
“We will outline performance criteria
for the transport sector”
Ömer Çetin Nuhoğlu took the floor upon being
elected as the new Chairman of the UND and
stated his happiness about the broad participation.
Nuhoğlu underlined the importance of solidarity
and union as well and recorded that the sector had
achieved a lot and always preserved its significance
throughout history. Stressing that logistics was
the focal point of the mobility of goods around
the world and added that one could not move
in between Europe, Middle East and Central Asia
without the means of logistics. Nuhoğlu told that
the logistics sector was now recognized as a state
policy in all parts of the world in order to achieve
a specific level of development and claim market
share, and expressed that the sectors of transport
and logistics were now considered and construed to
be super-sectoral by governments. Nuhoğlu noted
that they would initially start by outlining dynamics
and standards of the transport sector within the
scope of the association’s operations: “We will run
a proficiency analysis for the sector and outline
performance criteria. We will keep track of what
our competitors are doing and are certainly down
for competing against them on equal grounds.”
Recording that the sector was already capable of
competing with Europe, Nuhoğlu said that they
needed to understand how they succeed first and
render the sector even more capable of competing.
Nuhoğlu said that they aimed to make all 2
thousand transporters involved in the sector
members to UND: “Let us conduct meetings in
Ankara with participation of ministers within every
six months and openly talk about the issues on the
sector’s agenda on these platforms. Once we realize
this, we will also start running sectoral proficiency
analyses to go beyond our individual demands. We
will issue reports with academicians and announce
them to the public for this purpose. I believe that
strategic plans and situation analyses form the basis
to success. There has to be a model through which
to implement such a strategic plan. You can achieve
success if you can sustain it. The solidarity and
union that is present here today indicates the will to
stand up for the sector. In this sense, I would like to
thank the former administration.”
and handed out permits to everyone in a fair way. Up until now,
we have conducted about 150 RTMC meetings. UND has made
significant contributions in terms of both exchanging information
and detecting actual issues of the sector. On the occasion of the
37th General Board meeting of UND, with which we have been
collaborating for a decade, I would like to state my sincere wish that
a new board of directors with a bright future will be elected for
continued solidarity.”
“We have to act together for sustainable success”
Osman Aşkın Bak, Deputy of AKP for İstanbul and member to
the Commission of Foreign Affairs, mentioned in his speech at
the General Board meeting that the logistics sector had gained
considerable acceleration within the recent years. Bak drew attention
to the fact that the logistics sector played the greatest role to lead
Turkish exports to the current figure of 150 billion Dollars, and noted
that they communicated the demands of the sector to the TGNA:
“We have been trying to do our part in fulfilling the respective
demands of the sector as soon as possible.” Bak underlined that they
were always ready to address the topic the TGNA should take into
consideration in order to solve the sector’s problems. Emphasizing
on the fact that the progress the sector had made so far was actually
a story of success, Bak pointed out that the power of the logistics
sector had to be utilized very well in order to attain the 2023
export goal of 500 billion Dollars. Osman Aşkın Bak stressed the
importance of solidarity and union to attain this goal and went on
with his speech: “We have to act together for sustainable success.
We should collaborate to resolve the problems of the sector. Our
Undersecretariat and Ministry are both open to addressing all kinds
of problems you communicate to us. There is
need to work in solidarity and union if we are
to become the top 10th economy of the world
by 2023. This nation needs transporters, who
practice one of the toughest professions out
there. I would like to wish success to the UND
Chairman and his team during this process.”
“We are ready to acquire UN Ro-Ro”
Çetin Nuhoğlu said “We are ready to acquire UN
Ro-Ro” in his speech and submitted a proposal
to the association’s members about the sale of
UN Ro-Ro. Noting that they were going to realize
projects much needed in the sector throughout
his term as the Chairman of the Board of
Directors, Nuhoğlu said: “We will design the
future of the sector together with our newly
elected colleagues and the power you give us.
We will also highlight the corporate structure of
UND.”
57
City and economy
City and economy
With the wind of the 6th region blowing from
behind Iğdır invites investors in
Iğdır, the first city to welcome the sunrise in Turkey, is located in the East
Anatolia Region as the easternmost city of the country. Being the only province
with borders to three different countries -Armenia, Azerbaijan (Nakhchivan) and
Iran-, holds strategic importance due to the border gates of Alican, Boralan and
Dilucu. Iğdır focuses on foreign markets instead of the domestic one because of
its geographical positioning, and is the third province to have realized the highest
export figures in 2011 according to TSI data. Existence of cultural bonds with
neighboring nations and facilities for transports are among the primary reasons
underlying the boost of transports in the city. Thanks to these advantages, exports
are made from Iğdır to various countries, mainly Azerbaijan followed by Iran,
Turkmenistan, Georgia and Pakistan. Despite this, the city is unable to achieve
the level of development in the manufacturing and industry sectors owing the
various reasons. However, hopes are high for the year 2013 in the province under
the light of the new Law on Incentives that was adopted last year. According
to the Law on Incentives, Iğdır is now within the scope of the 6th region. So,
the city invites industrialists with the intention to invest in mainly Iran and other
neighboring countries.
city and economy
58
Up to now, there have been no largescale industrial investments in Iğdır. The
factors influencing the province’s economic
development negatively could be attributed
to several reasons. The list would include the
low level of public investments being made in
the region, limited capital, insufficient capacity
of local entrepreneurs, inability to benefit
from offered incentives adequately, being
located in further proximity to outstanding
centers of consumption and lack of airway
and railway connection. However, having been
included within the scope of the 6th region
in the Incentive Package that was announced
by the government in 2012, Iğdır wishes to
host investors who would like to engage in
manufacturing and export operations aimed at
Iran and other relevant countries which import
furniture, textile, glass, machinery and powered
devices from Turkey.
Incentives for employer’s insurance premium
payments will be sustained for 2 to 10 years for
the benefiting regions according to the New
Law on Incentives. Accordingly, the insurance
premium incentive will be valid for ten years
for investments which have been launched
until December 31, 2013 in the 6th region
and seven years for those which start until
January 1, 2014. Additionally, firms to invest
in the 6th region will be exempted from tax
by up to 50% the worth of their investments.
The aim is to encourage new enterprises to
start manufacturing in Iğdır, where the average
number of employees in an enterprise has
never gone beyond 50 at maximum and plants
mainly manufacture flour, biscuits, chocolate,
wafers, fruit puree and concentrates, textile
products, cold rubber coating and construction
bricks.
Wishing to become a center of attraction
for local and foreign entrepreneurs with the
climatic conditions and fertile lands offered by
its geographical location and a manufacturing
pattern based on agriculture and livestock,
Iğdır will be launching new projects in the
field of transportation as well. The KarsIğdır-Nakhchivan line, which is planned for
construction, will provide a railway connection
to Iran,Turkmenistan, China and Pakistan. On
this line, a loading and unloading station will
also be established in the Organized Industrial
Zone of Iğdır. As Iğdır Airport is located in
close proximity to the OIZ and 164 km of the
total road network available in the city -which
corresponds to a total length of 206 km- serves
as dual carriageways, Iğdır is an accessible city
in terms of transportation.
Request to functionalize Boralan Border Gate
Land allocation work is still in progress at Iğdır OIZ, which was
established in order to fuel the development of industry in the
city. The OIZ was established on a total area of 200 hectares in
order to ensure that industrialization follows a regular, planned
and collective course. The infrastructural work of 22 parcels has
been completed and land has been allocated to 20 investors
intending to invest in total so far. While 16 of them have started
construction work, four of them have already completed
construction and started manufacturing operations. Also, six
investors which have been allocated and are about to complete
the construction phase and start manufacturing.
Considering the incentives and support offered by the
government, border trading is another factor that keeps
economy alive in Iğdır, which presents highly attractive and
yet untouched grounds for investment. Iğdır has border gates
to three separate countries and between the province and
Nakhchivan, only Dilucu Border Gate is currently open. No
efforts have been made to this day for the purpose of opening
Alican Border Gate to Armenia, whereas significant steps have
recently been taken to open Boralan Border Gate between Iğdır
and Iran. Authorities draw attention to the fact that Boralan
Border Gate has to become function between Iğdır and Iran
so that border trades are revitalized and brought to a level
where they take up a significant position convertible to value
in economy. They demand that the necessary work should be
completed promptly and the border gate should be put into
service as soon as possible.
Agriculture and livestock are the source of income for the
people
Situated in such a region as East Anatolia that is largely covered
with high plateaus and mountain ranges, Iğdır features different
characteristics in terms of both land cover and vegetation and
natural environment. Within the borders of the city, there are
the sharp and iceberg-clad hills at a height of 5165 meters on
Mount Ağrı -one of the highest mountains of
the world and a notable one at that on global
scale too-, and also the Graben of Sürmeli
on the East Anatolia plateau, which has a
height from sea level varying between 800
and 900 meters and is an environment where
many different sorts of fruits and vegetables
are grown. Cotton, for instance, can be
grown on the plains of the region even when
there is snow on the summit of Mount Ağrı
that rises tall in the south of the province.
This characteristic of Iğdır provides itself a
recognition as the “Çukurova of the East”.
Economy is substantially based on agriculture
in the province in Iğdır, which used to be a
prominent stop on caravan routes in the past.
Irrigated by River Aras, the plain is one of the
most significant grounds in the East Anatolia
Region in terms of vegetative cultivation. Iğdır
is well known for its houses which transition
from garden to garden that are full of peach
and apple trees. Since the ancient times,
there has been the cultivation of cotton in
the province. The basic factor that makes it
possible is that there is a microclimate (narrow
climatic area) in the region that is different
from its surrounding. In addition to cotton,
other vegetables and fruits such as sugar beet,
watermelon and tomatoes are also produced in
the province. The globally renowned peaches
of Iğdır, which are grown only in Iğdır and
Kağızman, are exported to many countries.
Livestock breeding is the second most
important source of income in the province
following agriculture. Sheep and cattle occupy
the first and second ranks respectively in
59
City and economy
Perspective
terms of livestock trades. Cattle-breeding follows a course parallel to sugar beet
cultivation in the province and the milk obtained from cattle is used to make
butter and kashar cheese by processing in the dairy farms.
Both cultural and natural tourism are possible
Living all four seasons at once thanks to its intrinsic climate and standing out with
its cultural, historical cultural and natural riches, Iğdır holds substantial potential
of tourism with its plains, fruit gardens, cotton fields, water resources, River Aras
and Mount Ağrı. There are numerous events regularly organized in the city. To
name a few, there are the Peach Festival, Korhan Plateau Festival and Traditional
Mount Ağrı Festival. As the tallest mountain in Turkey, Mount Ağrı offers unique
opportunities for enthusiasts of skiing, climbing, paragliding, cycling, hunting,
photo-safari and basically any category of natural sports. Iğdır attracts visitors
also with the Salt Caverns of Tuzluca, Caravansary of Harmandöven, Asmaköy
Underground Mosque, Serdarbulak Plateau, Korhan Plateau, Çakırtaş Kul Yusuf
Rotunda, Black Castle, Ram Head Tombstones, Museum of Monuments and other
cultural riches.
The salt caverns, which are among the primary locations to be seen in the city,
cover an entire area of 55 decares in the district of Tuzluca. These caverns are an
ideal natural center for medical tourism, as the air circulating through its corridors
offer healing for many respiratory diseases. The meteoric crater that was formed
as a result of a meteor fall in 1892 within the boundries of the Korhan upland
globally ranks second in terms of depth and width following the Barringer Crater
that is located in Arizona. With a width of 35 meters and depth of 60 meters, the
crater receives a lot of attention from visiting tourists. The ram head tombstones
decorating the old graves on the Iğdır Plain are among historical remnants of the
Karakoyunlular (the Black Sheep Turkmens), which have left permanent traces of
civilization in Iğdır. The ram head tombstones were included within the scope of
conservation in 1991 and are now exhibited in the open air museum in the district
of Karakoyunlu.
The Caravansary of Iğdır, which is in a distance of 20 kilometers to the city center
by the road in the vicinity of Village Harmandöven, is one of the last monumental
works of the Anatolian Seljuk State surviving since the 13th century. The Black
Castle is in 10 kilometers of distance to the city center and was built by the Seljuk
on steep rocks at the point through which the current border between Turkey and
Armenia of Aras River passes. The surviving section of the castle, which was built
on a rectangular plan to harmonize with the geographical conditions, comprises
some city walls and two large towers still afoot.
Iğdır and the surrounding region are quite rich in terms of handicrafts too. Each
more beautiful than the other, fine carpets, rags and mats dyed with special root
dyes are still being woven in villages. A diverse range of animal figures and plant
motives stand out on the woolen socks still woven in the region as indispensible
clothing pieces especially in winter months.
Home to various civilizations
The first settled tribe of the region were the Hurri, who departed from Central
Asia in around 4000 BC and later settled in where Azerbaijan is today and the
lands of East Anatolia. Iğdır and the surrounding region underwent Urartu
domination during the rule of King Menua (810-785). The Urartu reigned in
Iğdır and surrounding region for more than 200 years. During this time, a lot
of progress had been made in agriculture and numerous water channels and
barrages had been built. The animation went on during the times of the Saka and
other Turkic tribes who came and settled in the region later on. The area remained
independent between the 4th century BC and 200, after which it underwent the
domination of the Seleucid State. Following the downfall of this state, the small
state of Arsacid was founded. This state fell in 439 AD and the Sassanid ruled
the region. Later, Iğdır was captured respectively by Muslim Arabs in 646 and the
Seljuk army in 1064. After this time, the city became home to various Turkish
tribes and most importantly to the Kayi, the founders of the Ottoman State. In
time, Iğdır changed hands a lot and got ruled by the Mongol in 1239, Chingiz
in 1238-1256, Ilhanli in 1256-1355, Celayir in 1357, Karakoyunlular in 1379
and Akkoyunlular (the White Sheep Turkmens) in 1469 respectively. Ruler of the
Akkoyunlu, Hassan the Tall converted the banks of River Aras and the Plain of
Iğdır into his winter quarters.
After defeating and ending the existence of Akkoyunlular, Shah Ismail founded
the Safavid State and started ruling the Turkmens in the region. In 1514, Yavuz
Sultan Selim defeated Shah Ismail in Çaldıran, after which he claimed domination
of the entire East Anatolia and the Aras Basin under Ottoman rule. Upon the
60
Hasan Sert, Chairman of the Association of Turkish Industrialists and Businessmen (TUMSIAD)
“The increase in industrial facilities will give rise
to the development of the logistics sector
Chairman of TUMSIAD, Hasan Sert stresses that Turkey kept strengthening its ambition
of becoming a logistics base utilizing its geopolitical advantages every year, and notes
that the logistics sector will keep on growing at an increased rate of acceleration in the
upcoming period in line with the increase in manufacturing and industrial facilities.
During our interview with Hasan Sert, who has been at the position of
Chairman of the Association of Industrialists and Businessmen since 2009, we
discussed not only his opinions about Turkish economy but also the status of the
logistics sector in general. Sert underlines the fact that Turkey is ambitious in terms
of becoming a logistics base as it is geopolitically located in the crossroads of all
continents, and tells us that the increasing number of investments on industrial
facilities is bound to contribute to the development of the logistics sector.
Could you please tell us about the foundation of TUMSIAD and your
process of being the chairman?
The Association of Industrialists and Businessmen (TUMSIAD) was founded in
2005 and soon organized all around the nation and abroad. Within such a short
period of time as six years, we have opened 53 domestic branches, 45 foreign
agencies and about 13 thousand members. I became the chairman as a result
of the election that took place in May 2009. TUMSIAD had 17 branches back
then. When we started attending our duties, we began working with the maps
of Turkey and the world on the table before us. During our startup, we had 6
thousand members. Thanks to the work we have achieved so far, the number of
our members more than doubled. The number of our branches tripled as well.
Today, we have 53 branches all around Turkey. We have organized and concluded
successful work in most of the provinces.
Ottoman State’s conquest of Revan (Erivan) in
1583, the administration of Tuzluca, Iğdır and
Aralık was affiliated to the province of Revan
under the name of ‘Aralık Township’. As a
result of the long lasting battles with Persians,
İstanbul Agreement was signed in 1736 and
the province of Revan was given to the Persians
along with Sürmeli Graben.
The Khanate of Revan remained under the rule
of Persia between 1746 and 1827, after which
it was overthrown by the Russians in 1827. As
a result of this, a new administration was form
under the name of ‘Surmarin Uzaydi’ (Sanjak
of Surmeli). The region endured Russian
occupation for a period of 42 years throughout
the entire Ottoman-Russian War (the 93 War).
Wishing to overcome the political distress it
had to undergo in the wake of the October
Revolution in 1917 (Bolshevik Occupation),
Russia concluded the Brest-Litovsk Agreement
with other states, returning the region to Turks
once again. However, the region was invaded
by the Armenians this time when Ottoman
army had to retreat on October 30, 1918,
upon concluding the Armistice of Mondros.
The city was saved from the Armenian invasion
on November 14, 1920, and integrated to the
homeland’s national borders.
Iğdır attained the title of a ‘province’ in
accordance with the law number 3806, which
entered into force upon being published on the
Official Gazette issue 21247 on June 3, 1992.
The town of Karakoyunlu also gained the
status of a provincial district on the basis of the
same law and was integrated to the province
of Iğdır together with the districts of Aralık and
Tuzluca.
Could you inform us about your training programs?
For the time being, we organize periodical training programs in all of our
branches. Member firms are offered training regarding more than 60 topics
during the course of those training programs. Additionally, we have the
‘Entrepreneurship Training Programs’ which we offer in collaboration with
KOSGEB. Successful attendants receive ‘Entrepreneurship Certificates’ at the end
of these programs. The parties we collaborate with include KOSGEB, development
agencies, local governments and ministries. We arrange business trips abroad in
order to set the pathway abroad for our members. We thusly abolish the approach
of conducting trade confined to one’s respective region and guide our members
to right direction in terms of becoming international actors. The business
forums we carry out allow our members to meet foreign committees, on which
occasion we offer them assistance to establish business relations. We contribute
significantly to both national economy and our members through fair events.
You have agencies in 45 countries. What kind of foreign-oriented
activities do you perform?
As a result of our activities, TUMSIAD was elected the ‘Most Proactive NGO’ by
the European Union’s Commission for Industry in 2010 from among private and
public institutions and non-governmental organizations from 37 participating
countries. This is not simply an incidental success. We achieved the same
success in 2011 too. On top of this, we received the ‘Efficiency Oscar’ which
was given only to 41 institutions and organizations by the World Confederation
of Productivity Science, which is based in the USA. This was another success
we achieved as a result of serious and consistent work. Our association is in
compliance with international standards. TUMSIAD is now well-known at all levels
of the business world. We are mentioned both in press and visual media with
our contributions to Turkey’s employment figures and exports as well as with the
activities we realize abroad. Having agencies in 45 countries is a great potential.
We ensure that among these, parties meet each other and connect.
61
What is the position of logistics from
the business perspective? What are the
expectations in this regard?
While it has a long history in the military
literature, the concept of logistics has just
entered the commercial literature. As a sector,
logistics includes storage and movement of
products, services of information from their
point of manufacture or output to points
of consumption as well as their planning,
mobilization and inspection. Logistics has
actually become a sector of great potential
not only in our country but around the entire
world now. Its position amidst global economy
and trade is simply striking with a spending
volume of 7 trillion Dollars. Enjoying a strategic
location that is in the center of the world and
cultures, Turkey is quite advantageous in terms
of becoming a logistics base.
In recent years, our country has been
drawing much attention due to the economic
development we have achieved, in addition to
which great improvement has been ensured in
road, airway, railway and maritime transports.
The logistics sector has tripled its growth rate
since 2002 in Turkey, where one of the largest
heave vehicle fleets of Europe is found. The
sector has grown by approximately 20 percent
within the last five years. Turkey ranked 27th
among 155 countries in the World Bank’s
Logistics Performance Index 2012 and was
listed among the countries with increased
performance. According to the logistics report
issued by the firm İstanbul Real Estate Valuation
in 2012, the growth rate in the logistics market
61
Perspective
Interview
will increase to 8 percent in Turkey within the next two years. As
a matter of fact, Turkey holds a logistics capacity worth 60 billion
Dollars. However, only 7-8 billion Dollars is being utilized out of
this entire capacity. This corresponds to 13 percent of the total
capacity. In developed nations, though, about 10-12 percent of
the gross domestic product constitutes the logistics capacity. The
rate is between 2 to 5 percent in emerging countries, and only
2-3 in Turkey.
What do you think about Turkey’s potential of becoming a
regional logistics base?
Having carried out significant reforms in all areas and developed
itself in economic, political and social aspects, Turkey is
ambitious in terms of becoming a logistics base. The distance
economically covered within the last 10 years and the goals
set in the transport and logistics sector for the year 2023 all
support this ambition. The developing economy has attracted
foreign capital and investments to Turkey. Especially positive
steps like the new incentive package and the increased credit
rating that has decreased the credit repayment interest rates
have accelerated the process of attracting investments into
Turkey. At the moment, many international firms are moving
their offices to İstanbul, which is aimed to be converted into
one of the outstanding financial centers of the world. I am of
the opinion that the logistics sector will grow further in line with
the increases in the manufacturing and industrial facilities in our
country in 2013 and later on.
Could you assess the growth performance Turkey has
realized in recent years?
In 2011, Turkey successfully left many developed economies
behind with a growth rate of 8.5%. According to the initial
figures announced for 2012, the growth rate realized was 3.2%
during the first quarter and 2.9% during the second. Thanks to
the mild decline followed by growth despite the shrinking global
economy, Turkey set an example in 2012. Having to deal with
such a serious issue as current deficit, our country had to take
growth under control and adopted the policy of decreasing the
quite high levels of import. In particular, incentives offered to
ensure that the imported ‘intermediate goods’ are manufactured
nationally proved to be successful in cooling economy down
when coupled with the slowdown in credits. Turkey achieved a
soft landing at a time when all eyes were set on us. We believe
that economy will grow mildly as it did in 2012 while the rate of
4% projected in the Mid-Term Plan (OVP) will be exceeded.
How was the year 2012 for exports? What are the
expectations from the upcoming period?
Considering the fact that the export goal we have to attain by
2023 is 500 billion dollars, the year 2012 was not much of a
successful year for our exports. Turkey channeled 46% of all
exports to European Union countries and gained success in its
market diversification strategy, increasing export figures with the
Middle East, Africa and America and achieving an export level
over 151 billion Dollars in 2012. Exports went up by 12.57%
throughout the year when compared to the previous year, when
a record-level of 135 billion Dollars was attained. This record
has been superseded now. However, this figure does not meet
TUMSIAD’s expectations and does not seem to be adequate
to meet the overall goal by 2023. The overriding increase of
imports in comparison to exports in 2011 triggered the current
deficit issue, whereas the Ministry of Economy and Central Bank
in particular were relatively successful in their policies in terms
of slowing down the current deficit in 2012. A relative trend of
slowdown is observed in the foreign trade indicators of 2013
according to the announced OVP, IMF and OECD reports. There
is a process of decline that started in 2010 when we take a
look at the increments in global trade volumes. The global trade
62
What are the barriers
preventing the expected
growth in the logistics
sector?
Turkey is growing in various
fields and this rapid growth
causes some problems too. If
we are to give an example, the
increase in economic welfare
triggers migration. If you lack
the sufficient infrastructure, the
migration you receive turns out
to be big problem after a while.
The same is applicable for the
logistics sector too. As the sector
keeps growing and developing,
solutions need to be introduced
as soon as possible to counter
problems like deficiencies of the
legal infrastructure, bureaucratic
barriers of the legislation,
visa and quota restrictions
imposed on transporters and
the inability to establish the
necessary standards for vehicles
of transport. In addition to
these, there are other issues
with the sector such as the
inadequacy of the technological
infrastructure, failure to benefit
from information technologies
as much as necessary and the
deficiencies regarding qualified
work power and experienced
managers. If action is taken as
soon as possible to resolve these
problems, I believe Turkey will
surely grasp the opportunity
of becoming an outstanding
regional logistics base sooner.
volume having increased by 12.6% in 2010
showed an increase of 5.8% in 2011. This
rate is noted to be 3.2 percent for 2012 and
projected to be around 4.5% for 2013.
I believe that our exports distinguish themselves
from exports of other nations owing to their
spirit of entrepreneurship, courage in taking
risks and characteristics like rapidly adapting to
changing global circumstances. Thanks to the
efforts our government has been making in
line with the export goal of 500 billion Dollars
set for 2023, the pathway is being cleared
before our exports, too. Currently, being able
to enter 65 countries without having to obtain
a visa is of great importance for our exporters.
I would also like to stress that price stability
is a considerable prerequisite to boosting our
exports.
Mustafa Açıkgöz, Chairman of the Board of Directors to Mersin Association of Dutiable Warehouse Keepers (MEGAD),
MEGAD to become the voice
of warehouse keepers in Mersin
Noting that they set off to attain the goal of ensuring that the warehouses in Mersin are operated more efficiently
and for the relevant purposes, Chairman of the Board of Directors of MEGAD, Mustafa Açıkgöz communicates the
message: “We will be collaborating with people from all sectors, public bodies and other NGO’s in order to solve the
current problems and facilitate operations.”
Established in the previous months in order to resolve problems experienced
in dutiable warehouses, Mersin Association of Dutiable Warehouses (MEGAD)
aims to represent all general warehouses in the city and become their voice.
Chairman of the Board of Directors of MEGAD, Mustafa Açıkgöz tells us that the
idea of founding an association was received in the sector quite positively and the
association set off with the support of all relevant parties, recording that they will
be filling an important gap in terms of reinforcing relations and solving problems.
Açıkgöz underlines that they are aim to ensure that warehouses are operated
more efficiently and for the relevant purposes in this regard: “If it becomes
necessary to open a warehouse in Mersin, we will firstly scale up the need as
an association. Accordingly, we will be presenting our opinion and provide
recommendations if a warehouse is to be opened to meet needs. Additionally,
we will be providing assistance in terms of making arrangements with regards to
redundant warehouses too.” Açıkgöz states that they would like to ensure that
all warehouses in Mersin become members to the association, and stresses that
they will expand the scope of responsibility, authorities and operations in the
upcoming periods.
The attention foreign investors pay to
Turkey has been increasing in recent years.
What do you think about the impacts of
this increase?
Turkey, where around 30 thousand foreign
capital firms operate, ranked 13th in 2012
among the most attractive countries for
foreign direct investment in the Foreign
Direct Investment Confidence Index. During
the period of time between 2005 and 2011,
Turkey attracted investments worth 105 billion
Dollars. In the upcoming period of time,
investments made in our country will go on
increasing thanks to the serious incentives
offered to many manufacturers especially
in Southeast Anatolia region, the recent
increases in credit rating and reforms made in
the economic and political fields. There is no
doubt that this increase will have a positive
influence on employment and manufactures
too. Additionally, with the financial center
project for which the first steps have been
taken, İstanbul has become a center for many
international firms for their Middle Eastern and
Asian operations.
We believe that the significant investments
made in research and development and
innovation will revolutionize our industrial
manufactures in the near future. The increasing
number of businessmen associations function
gateways for their members in terms of
venturing abroad, accessing funds more
easily, increasing efficiency and becoming
institutionalized. Turkey has attained its
economic achievements as a whole. The entire
structure of collaboration has contributed
to the success, including public authorities,
government officials, politicians, businessmen
and academicians too. Economic, social,
political and any other respective aspect of
success can be realized in an environment
where concepts like union, solidarity, sharing,
justice, law and rights are comprehended well.
As TUMSIAD, our hopes are high for Turkey.
Could you please tell us about the foundation process of MEGAD?
I had been planning the foundation of our association for about one year and
eventually, I shared this idea with my colleagues who are dutiable warehouse
keepers. All of them reacted positively to the idea. So, we acted together as a
group of seven people and established MEGAD. Osman Uysal became the vice
chairman of the board of directors, Selahattin Topçugil became the bookkeeper
and Seyfettin Demir became the secretary general to our association. Thus we
constituted the board of directors as a group of four people, while Sabit Ahmetler,
M. Emin Aksa Tayar and Gökhan Homurlu became our other members. Over
40 warehouses are operated in Mersin. We experience some issues in dutiable
warehouses. In addition to those, there are gaps regarding the relations between
warehouses and public bodies. Our objective is to come up with a solution to
these issues.
What are the gaps your association wishes to fill?
I am of the opinion that dutiable warehouses will flourish a lot soon. This region
will become a logistics hub after a while. This means that their numbers and
functions will increase too. Warehouses operate on behalf of the public sector
in the first place. These firms have to be audited more strictly. Upon thinking
about what could be done about it, I reached the conclusion that such a nongovernmental organization should absolutely exist in the sector. This idea of
mine was be backed up by both the public and private sectors. Overall, the idea
of an association was received quite positively. We set off with the support of a
lot of people. Our association will operate in order to ensure that warehouses
are operated more efficiently and for the relevant purposes while reinforcing
their relations with the public. To exemplify, we will be scale the need when a
warehouse to be opened in Mersin. Then we will be presenting our opinion
and provide recommendations if a warehouse is to be opened to meet needs.
Additionally, we will be providing assistance in terms of making arrangements
with regards to redundant warehouses too.
What are some of your association’s plans for the upcoming period?
Within the scope of 2013 goals, MEGAD aims to ensure participation of all
general warehouses in Mersin and represent them all. We will be working on
solving problems faced on the public side. As MEGAD, in order to resolve the
62
current problems and facilitate operations, we
will collaborate will people from all sectors,
public bodies and other NGO’s. We aspire
to increase the number of our members.
And of course, the scope of our authorities,
responsibilities and operations will be expanded
in the upcoming periods as well.
How was the year 2012 for transporters in
Mersin? What are the expectations from
the next term?
I have been involved in this sector since 1980.
The sector has gone through a lot of troubles
since then and had some very rough days. My
projection is that this year will be better than
2012. I believe that goods purchases from
Turkey will increase and that is where Mersin
steps in as the city is making a lot of progress
in the field of transports. As our largest market,
Iraq is quite important to us. In this sense,
political balance has a profound impact on
our sector. The Khabur Border Gate has been
very busy nowadays and the lines have been
reduced.
And how serious have the issues regarding
trade with Syria become?
The troubles faced in Syria have affected
us negatively, yet I think that the chaos in
Syria will finally be concluded this year. At
the moment, we are transporting various
convenience goods in Mersin, İskenderun and
specific regions of Turkey. We also transport
cement, iron and staple products by sea. A
Ro-Ro vessel is operated for the goods which
would normally be transported over Syria.
63

Benzer belgeler