Yazının tamamını indirmek için lütfen tıklayınız.
Transkript
Yazının tamamını indirmek için lütfen tıklayınız.
Türkiye demiryolculuğunu tetkik edenler, umumiyetle tanzimata takaddüm eden 1836 yılını başlangıç olarak kabul ederler. Bu tarihten 1853 tarihine kadar devir hazırlanma devri diye kabul olunabilir. 1854 den 1866 ya kadar, Türkiye'de demiryolu kurmaya teşebbüs eden hususi şirketlerin faaliyetine şahit oluruz., bu tarihte Hükümetin de demiryolu inşa tecrübesine giriştiğini görmekteyiz.. Bu tecrübe devresi on sene kadar sürmüş, bunu takip eden on sene de bir duruş arası göstermiştir. 1889 dan itibaren husus i şirketler yeniden faaliyete geçmişlerdir. 1900 tarihlerinden ilk cihan harbinin başladığı 1914 e kadar Hükümet, hususi şirketlerle birlikte çalışmıştır. Harbin devam ettiği dört sene içinde yabancı şirketlerin imtiyazlı yollarına Hükümetçe el konulmuş ve muhtelif yerlerde askeri yollar yapılmıştır.Mütarekeden, Cumhuriyetin ilanına kadar demiryolu İnşa işleri bir tevakkuf devri geçirmiş ve Cumhuriyetle beraber, Milli demiryolculuk politikası devletin ön planda gördüğü bir gaye olmuştur. Yabancı devletlerin Türkiye'de demiryolu kurmak bir şekilde yaptıkları teşebbüslerin asıl maksat ve hedefini araştırmak ve Milli demiryolculuk politikasının bütün gayelerini de ortadan kaldırmış olduğunu belirtmek, Türk demiryolculuğunun .tarihini yazacak olanların belli başlı mevzuları olacaktır.(*) İskenderiye-Kahire Hattı İngilizlerin Hindistan yolunu kısaltma teşebbüsleri Fırat vadisinden Basra'ya ulaşma şeklinde olduğu gibi, Akdeniz'den Kızıldeniz'e geçerek oradan Hindistan'a varma şeklinde de uygulanmıştır. Bunun için ilk planda Süveyş kanalının açılması düşünülmüşse de, daha önce belirtildiği üzere, ikinci bir boğazlar meselesi ortaya çıkarmamak için İngiltere kanal yapımını benimsememiştir. Daha sonra ise aynı amaca yönelik olarak, Akdeniz sahilinden Kızıldeniz'e uzanacak bir demiryolu yapılması gündeme gelmiştir. Nitekim 1851 yılında Mısır Va1isi Abbas Paşa İskenderiye ile Kahire arasında bir demiryolu yapma imtiyazını İngilizlere vermiştir. Abbas Paşa'nın Osmanlı hükümetine haber vermeden giriştiği bu teşebbüs tepki görmüş ve Paşa İstanbul’a gelerek izin almak zorunda kalmıştır. Verilen izinde yapılacak demiryolu için yeni vergi konulmaması ve istikraz yapılmaması inşaatta halkın bedava çalıştırılmaması gibi şartlar konulmuştur. 211 km lik bu hat 5 yıllık bir çalışma sonucunda 1856 yılında tamamlanarak işletmeye açılmıştır. İskenderiye Kahire hattı Osmanlı toprakları içinde ilk yapılan demiryoludur. Ayrıca bu hatta verilen imtiyaz da bir ilktir. 1869 yılında Süveyş kanalının açılması nedeni ile bu hat önemini yitirmiştir. Anadolu ve Rumeli’de ilk demiryolu girişimleri Demiryollarının dünya üzerinde yaygınlaşmaya başladığı sıralarda Osmanlı Devleti de Tanzimat dönemini idrak ediyordu. Başta Padişah olmak üzere Tanzimat yöneticileri ulaştırmanın, özellikle de demiryolu yapımının gereğine inanmışlardı. Sultan Abdülmecit odasında Liverpool- Manchester treninin muhtelif resimlerini bulunduruyor ve kendi memleketinde de böyle trenler yapılmasını arzu ettiğini etrafındakilere söylüyordu. Kırım savaşından sonra yapılan Paris Antlaşması’nda sözü edilen Islahat Fermanı ülkede gerçekleştirilecek yenilikler arasında ulaştırmaya da yer vermişti. Buna göre, devletin kalkındırılması hususunda Avrupa bilgi ve sermayesine müracaat edileceği, bayındırlık işleri için devletçe para ayrılacağı, memleketin servet kaynaklarını değerlendirmek ve arttırmak için ulaştırmayı daha kolay hale getirecek yolların yapılacağı ve kanalların açılacağı belirtilmişti. Ferman'da sözü edilen ulaştırmayı kolaylaştıracak araçlardan en önemlisi demiryolu idi. Fakat demiryolu yapımı büyük miktarda sermaye, emek ve teknoloji gerektiren bir iş olduğu gibi, bu işi yürütecek teknik elemanlara da ihtiyaç vardı. Osmanlı Devleti ise o anda içinde bulunduğu durum itibarı ile bunlardan hiç birine sahip değildi. Bu sebeple yabancı şirketlerin demiryolu yapma teklifleri değerlendirmeye alınmıştı Genellikle İngiliz şirketleri tarafından gerçekleştirilen ilk demiryolları, Balkanlar ve Ege'nin zengin bölgelerinde ve ticari amaçlarla yapılmıştır". Osmanlı Devleti ise demiryolu yapımında ticari amaç yanında, askeri ve siyasi amaçları da göz önünde tutmuştur. Nitekim İngilizlerin yaptığı ticari amaçlı birkaç küçük çaplı hat yanında devletin İstanbul ile Avrupa arasında irtibatı sağlayacak büyük bir girişim olan Rumeli demiryollarının yapımına teşebbüs etmiş olması bunun bir delilidir. Osmanlı Devletinin Anadolu toprakları üzerinde yapılan ilk demiryolu imtiyazı 1856 yılında verilen İzmir-Aydın, Rumeli toprakları üzerinde yapılan ilk demiryolu ise 1857 yılında verilen Köstence-Çernovada(Boğazköy) hattıdır. FERMAN İngiltere Devleti Fahimesi tebaai muteberanından Dersaadetimde bulunan Barkle ile şerikleri tarafından Boğazköyün'den Köstence'ye kadar bir timuryolu inşasına müsaadei seniyem arzu kılınması iltimas olunmuş olduğundan keyfiyet Meclisi Alii Tanzimaneleri ledelhavale mumaileyhim celp ile biddefeat müzakere ve mütalaa olunarak olbapta yirmi maddeyi şamil tanzim ,olunan mukavelename Meclisi Vükelayı Fehamımda dahi müütalaa ve tetkik ile tarafı Hümayunuma arzedilmiş ve olveçhile icrası hususuna da iradei seniyei mülukaneme müteaI1ik ve şerefsudur olmuş ve zikrolunan mukavelename mucibince işbu kompanyaya Karadeniz ve Tuna Timuryolu kompanyası tesmiye olunarak işbu kompanyanın kaffei kavanin ve nizamatı mevzuai Devleti Aliyeme tabi olmak ve herhalde Saltanatı Seniyemin tahtı nezaretinde bulunmak üzere mezkur yolun kamilen işlemeğe başladığı günden itibaren doksan dokuz sene müddeti imtiyaziye ile tesis ve teşekkülü ne tarafı Şahanemizden ruhsat verilmiş ve mezkur mukavelename Devleti Aliyemizin Umuru Hariciye ve Maliye ve Ticaret Nezareti Celileleri tarafindan imza ve temhir olunarak işbu fermanı Alişanımın hükmü dahi zikrolunan mukavelename şeraitinin tamamii ıcrasına mualIak olarak müessisler canibine ita olunmuş olmağla ber menvali muharrer mukavelename şeraitine tatbikan işbu kompanyanın tesisine ve mezkur yolun inşasına ruhsatı havi Divanı Hümaynumuzun işbu emri Alişanı ısdar ve ita kılındı. Tahrir Filyevmüssani min şehrülmuharremülharam sene erbaa ye seb,eyn ve me'teyn ve elf. Tuğra İzmir-Aydın ve İzmir-Kasaba Demiryolları Anadolu'da ilk demiryolu İzmir-Aydın arasında yapılmıştır. Bu hattın imtiyazı 23 Eylül 1856 da bir İngiliz grubuna verilmiştir2• İnşaat çalışmaları 1857 yılında başlayan 130 km.lik demiryolu daha sonra Sarayköy ve Dinar istikametinde uzatılmış ve bu arada çeşitli kollara ayrılmıştır. Bütün hatların yapımı 1890 yılında tamamlanmıştır. İzmir-Aydın demiryolu imtiyazından bir süre sonra, yine İngilizler bu defa İzmirKasaba (Turgutlu) hattının imtiyazını almışlardır. İmtiyaz Edward Price adındaki İngilizce 4 Temmuz 1863 tarihinde verilmiştir. "Smyrna-Cassaba Railway Company" adlı bir şirket kurularak 1864 yılında yapım çalışmalarına başlanmıştır. LO Ekim 1865 de Manisa'ya kadar olan 66 km. lik bölüm, 1O Ocak 1866 da ise Kasaba'ya kadar olan 27 km.lik diğer bölüm işletmeye açılmıştır. Köstence-Çernavoda (Boğazköy) Hattı Köstence-Çernavoda arasındaki 66 km. lik bu hat, Osmanlı Devleti'nin Avrupa topraklarında yapılan ilk demiryoludur. Tuna üzerinde bulunan Çernavoda' dan Karadeniz sahilindeki Köstence limanına kadar uzanacak bu hat için 7 Haziran 1857 tarihinde bir mukavele müsveddesi hazırlanmıştır. Daha sonra, 2 Eylül 1857 tarihinde asıl mukavele imzalanarak hattın yapımı kesinleşmiştir2• İmtiyaz müddeti demiryolunun tamamen işlemeye başlayacağı tarihten itibaren 99 senedir. Kurulan şirket "Devlet-i Aliyye Karadeniz ve Tuna Demiryol Kumpanyası" adım alınmıştır. 99 sene sonunda hat, hiç bir bedel ödenmeden Osmanlı hükümetine devredilecektir. Devletten ayrıca herhangi bir teminat talep edilmemiştir. Yapımı 1860 Eylül'ünde tamamlanan hat, 4 Ekim 1860 tarihinde işletmeye açılmıştır3. Rumeli'de en evvel yapılıp işlemeye başlayan demiryolu olmasından dolayı, gerek bu ve gerekse diğer yapılmakta olan ve yapılması düşünülen yolların taliplerine şev k vermek amacıyla şirket yöneticileri Mecidiye nişanlarıyla taltif edilmişlerdir! . Köstence demiryolu 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonunda Romanya sınırları dahilinde kalmıştır. 1 Aralık 1882 tarihinde Romanya hükümeti tarafından 1.560.000 frank mukabilinde satın alınmıştır. Sonraki yıllarda bu hat, Tuna üzerinde kurulan bir köprü vasıtasıyla Avrupa demiryolları şebekesine bağlanmıştır• Varna-Rusçuk Hattı Köstence-Çernavoda hattından sonra, Karadeniz kıyısındaki Varna limanı ile Tuna üzerindeki Rusçuk şehri arasında bir demiryolunun imtiyazı yine İngilizlere verilmiştir. İngiltere'nin gerek Ege, gerekse Balkanların bu bölgesindeki demiryolu yatırımlarına ağırlık vermesi, buralardaki tarımsal potansiyeli değerlendirmek amacını taşımaktadır. Bu yollar sayesinde İngiltere'ye yapılacak hububat sevkıyatı daha ucuza gelecektir6. Osmanlı Devleti ise Varna-Rusçuk demiryolu sayesinde İstanbul ile Avrupa arasındaki ticaretin büyüyeceğini ummaktadır. İnşaatı yapacak İngiliz grubu ile 1858 yılında önce bir mukavele müsveddesi hazırlanmış!, esas mukavele ise 12 Şubat 1859 tarihinde imzalanmıştır. Bilahare inşaat şirketinin arzusu üzerine Şubat 1863 de mukavele ahkamında bir değişiklik yapılmıştır. Bundan sonra "Rusjuk and Yama Railway Company" adlı şirket kurulmuştur. Şirketin sermayesi ihraç fiyatı 19.16 olan 20 şer sterlinlik 45.000 hisseden teşekkül etmiştir. İmtiyaz müddeti 99 yıldır". 224 km. uzunluğundaki Varna-Rusçuk hattı, inşaatının bitiminden sonra, 7 Kasım 1866 tarihinde işletmeye açılmıştır. İnşaatı yapan şirket tarafından işletilmeye başlayan hat, 1873 yılında Rumeli demiryolları kumpanyasına kiraya verilmiştir. Daha sonra ise, Berlin Antlaşması uyarınca, Bulgaristan arazisinde kalmış ve Osmanlı Devleti'nin bu hattan dolayı olan borçlarını Bulgaristan kendi üzerine almıştır. Rusçuk-Varna demiryolu genellikle Avrupa'dan İstanbul'a gelip de Akdeniz yolunu tercih etmeyen yolcular tarafından kullanılmıştır. Varna'ya kadar trenle gelenler buradan vapurla İstanbul'a geçerlerdi. 1888 yılında Avrupa hatları ile Osmanlı hatları arasında İstanbul-Edime-Belgrat istikametinde irtibat sağlandıktan sonra, Varna-Rusçuk hattının önemi azalmıştır. RUMELİ DEMİRYOLLARI YAPIMI Gelişmiş batı ülkeleri ile irtibata geçme ve ülkenin Avrupa topraklarında meydana gelebilecek muhtemel savaş ve isyanlar karşısında sınırlara en kısa sürede asker gönderme ihtiyacı, Rumeli'de demiryolu yapma fikrini doğurmuştur. Bu demiryolu sayesinde Avrupa topraklarındaki zengin kaynaklardan istifade ederek devlet gelirlerinin arttırılması da düşünülmüştür. Fakat devlet, bu büyük teşebbüsü gerçekleştirecek malı ve teknik imkanlara sahip olmadığından, demiryolu yapımının yabancı şirketlere ihalesi gerekmiştir. Nitekim, 1855 Ekim'inde Osmanlı hükümeti basın aracılığı ile Avrupa sermaye çevrelerine bir çağrıda bulunmuştur. Buna göre hükümet, İstanbul-Belgrat arasında bir demiryolu yaptırmak istediğini, bu amaçla da Avrupa'nın tecrübe ve sermayesine ihtiyaç duyulduğunu, ilgileneceklere gerekli kolaylığın gösterileceğini duyurmuştur. Hükümetin bu çağrısına cevap, Kırım savaşı bittikten sonra, İngiliz parlamenteri Labro'dan gelmiştir. Labro 22 Aralık 1856 tarihinde Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'ya gönderdiği bir mektupta, Tuna, Karadeniz ve Akdeniz ile Rumeli'nin belli başlı şehirlerini İstanbul'a ve birbirine bağlayacak bir demiryolunun sağlayacağı avantajlardan bahsetmiştir. Sözü geçen hat, Tuna üzerindeki Bükreş veya Silistre'den başlayarak Ege sahilinde İnos (bugünkü Enez) veya başka elverişli bir noktaya ulaşacak, çeşitli kollarla İstanbul, Yama, Sehinik, Belgrad ve Rumeli'nin belli başlı büyük şehirlerini birbirine bağlayacaktır. Labro, bu hattın sağlayacağı avantajları izah ederken oldukça dikkate değer gerekçeler öne sürmüştür. Buna göre, Rumeli'de yapılacak demiryolu ile Osmanlı Devleti bir çok avantaja aynı anda sahip olabilecektir. Bu avantajlar başlık olarak sayacak şunlardır.Ticari, mali, siyasi ve askeridir. Rumeli demiryolu yapımı için imzalanan mukaveleler • İlk mukavele Bu hat için Labro’ nun saydığı avantaj ve teklif genel tasvip görerek kendisi ile 23 Ocak 1857 de bir mukavele imzalanmıştır. İmzalanan mukavelede Labro’nun şirketine 99 yıllık bir imtiyaz verilmiştir. Labro’nun şirket teşekkül ettirememesi ve inşaata başlayamaması nedeniyle mukavele 5 Nisan 1857 de iptal edilmiştir. • İkinci mukavele Labro’ dan sonra Rumeli demiryolu yapımı için Charles Liddell, Lewis Dunbar, Boridie Gordon, Thomas Page adlı girişimcilere geçici imtiyaz verilmek üzere 13 Nisan 1860 da bir mukavele imzalanmıştır. Kumpanya mukavele gereği 18 ay içinde hazırlamak zorunda olduğu haritayı hazırlayamayınca ve 60.000 liralık kefalet akçesini yatıramayınca bu mukavelede 02 Aralık 1861 tarihinde feshedilmiştir. • Üçüncü mukavele Bu iki başarısız teşebbüsten sonra Sadrazam Ali Paşa bu meseleyi devletin geleceği olarak gördüğünden Avrupa ile demiryolu bağlantısının sağlanması amacı ile Belçikalı Van der Elts kardeşler ve ortakları ile 341 Mart 1868 de bir mukavele imzalayarak 99 yıllık imtiyaz verilir. Aynı mukavelenin içinde demiryolu hattının geçeceği bölgedeki orman, maden ve taş ocaklarının işletilmesi de hakkı da bulunmakta idi.İstanbul- hattını Küçükçekmece hattını 1 Mart 1869 tarihinde bitirmesi gereken Van der Elts 18 Mart 1869 a gelindiğinde hattın yapımını tatil ederek imtiyazını Mösyö Langrand a devretmek istemiş Davut paşa bu öneriyi kabul etmeyerek Van der Elts in mukavelesi 12 Nisan 1869 da sonlandırılmıştır. • Dördüncü mukavele (Baron Hirsch) Van der Elts kardeşlerden sonra Rumeli Demiryolları yapımı ve işletimi için 99 yıllık imtiyaz Baron Hirsch’e verildiği mukavele 17 Nisan 1869 da bir imzalanmıştır. 7 Ekim 1869 da Sultan Abdulaziz imtiyazı Baron Hirsch’e veren FERMAN onanarak ilan edilmiştir. Bu dönem devletin göz göre göre büyük zararlara uğratıldığı bir olaylar dizisi haline gelmiştir. Rumeli demiryolları imtiyazının Baron Hirsch' e verildiğine dair Ferman-ı Ali Dersaadetim'den bed ile Edirne ve Tatarpazarcığı'ndan giçerek Bosna Eyaleti'nden bi-I-mürür şu'beleriyle beraber Sava nehrine kadar Rumeli timuryollarının inşası hususuna müsaade-i seniyyem erzan kılınması Belçikalı Baron dö Hirş tarafından vuku'bulan isti'da üzerine ol-babda muma-ileyh Baron dö Hirş ve mültezim kumpanyası canibinden kaleme alınan mukavelenameler ve bir kı'ta şartname Meclis-i Hass-ı Vükelayı fihamımda dahi bil-etraf tedkık ve mütilalaa olunarak mezkur yollar ol suretle inşa ve itmamı meniifi ve muhassenatı muceb olacağından zikr olunan mukavele ve şartnameler taraf-ı hümayun-ı şahaneme arz ile lede-Iistızan ol-vechile icrası hususuna emru irade-i seniyye-i müluk-anem müte'allik ve şerefsudur olarak mucebince işbu tarıkin sahib-i imtiyaz-ı olan kumpanya her halde Saltanat-ı Seniyye'min halen ve istikbalen kavanın-i umumiyyesi ve nezareti tahtında bulunmak üzere gelecek bin sekiz yüz yetmiş altı sene-i miladiyesinin alafranga Temmuz'u ibtidasından ıtibaren doksan dokuz sene müddet-i imtiyaziye ile mezkur tarıkin inşa ve işledilmesine taraf-ı şahanemden ruhsat virilmiş ve salif-ül-beyan şartname ve mukavelenameler ikişer nüsha olarak tahrır ve Devlet-i Aliyye'min umur-u Niifıası Nezareti'yle muina-ileyh Baron dö Hirş ve mültezim kumpanyası canibinden imza ve temhır olunarak teatı olunmuş olmağla havı olduğu mevadd ve şeraite tatbıkan mezkur tarıkin inşa ve işledilmesine ruhsatı havı divan-ı hümayunumdan işbu ferman-ı ali-şanım ısdar ve hükm-i salifüzzikr şartname ve mukavelenameler şeraitinin temamı-i icrasına muallak olmak üzere muma-ileyh yedi ne Ha olundu. Tahrıren filyevm hadı min şehr-i Recebül-ferd sene sittü semanin mieteyn ve elf. Bron Hirsch ödenmiş sermayesi 12.500.000 Frank olan toplam 50.000.000 Frank sermayeli şirketlerini 5 Ocak 1870 de Rumeli Demiryolları Şirketi Şahanesi ve 7 Ocak 1870 de de Rumeli Demiryolları Kumpanyası isimleri adı altında kurmuştur. Fotoğraf:Rumeli demiryolu personeli OBA Osmanlı Devleti Rumeli demiryollarının yapımı için öz kaynak yaratamayınca ve devletin mali itibarının Avrupa da düşük olması nedeni ayrıca halkın çabuk zengin olma eğilimi de göz önünde bulundurularak ikramiyeli tahviller çıkartılıp borçlanma yoluna başvuruldu. Baron Hirsch nominal değeri 400 frank olan tahvillerin tamamını hükümetten 128,5 Franktan satın almış ve bankalar grubuna 1.980.000 adet tahvili tanesi 150 Franktan devretmiştir. Ayrıca Bankaların bu tahvilleri satışından elde edecekleri karında %30 u Baron Hirsch’ e aittir. Yani Baron Hirsch emek harcamadan oturduğu yerden %30 banka satışlarından alacağı komisyon hariç olmak üzere 42.570.000 Frank karı olmuştur. Yedikule-Küçükçekmece Demiryolunun yapılış ve açılışı Avrupa’dan demiryolu inşası için gelen malzemenin Yedikule Kazlıçeşme sahilindeki Fevaidi Osmaniye (şehir hatları Vapur şirketi)İdaresine ait olan iskeleden yararlanılıyordu. İnşaat ilerledikçe ağır malzemede gelmeye başlayacaktı ki bunları iskeleden inşaat mahalline taşımakta zor olacaktı. Zaten Fevaidi Osmaniye İdaresi de şikayetlere başlamıştı. Demiryolunun sahile kadar uzatılmasına ve sağlam bir iskele yapılmasına ihtiyaç vardı. Demiryol Kumpanyasının müracaatı üzerine Nafia Nezareti Sadarete şu tezkereyi yazarak müsaade istedi. Sadarete tezkere Yedikule' den sahili bahriye kadar bir demiryol şubesiyle, eşyayı varidenin nakil ve ihracı zımnında bir de iskele inşası iltimasını havi bazı evrak ve haritaların leffiyle, Rumeli Demiryolları Kumpanyası vekili Otre canibinden varit olan tabir, Turukumeabir idaresine ledelhavale mezkur kumpanyanın, elhaleti hazihi orada vaki olup, Fevaidi Osmaniye Kumpanyasına ait bulunan iskeleyi istimal etmekte ise de, Fevait Kumpanyasının şikayetini mucip olmakta bulunmasına binaen berveçhi iltimas ayrıca bir iskelenin lüzum ve tesis ve inşası bamüzekkere ifade ve mezkur takrir melfufatiyle beraber leffen takdim ... 25/Cemazil-ahir/1287 Bu tezkere üzerine, 2/Recep/ 1287 - 7 /Teşrini evvel/ 1870 tarihine iradei seniyesi alındı. Böylece ağır malzemenin çıkarılması ve demiryolu ile deniz irtibatı temin edildi. Hat ilerliyordu, fakat henüz bir istasyonu yoktu. Şehir haricinde ve liman ile irtibatı olamayacak bir yerde istasyon yapılamazdı. Baş istasyonun, Bahçekapı civarlarında olması tasarlanıyordu. Bu cihet henüz bir karara bağlanamamış olduğundan, şimdilik hat Çekmece'ye varmadan hiç olmazsa sur dahilinde muvakkat bir istasyon tesisine karar verildi. Aynı zamanda SUR' dan geçmek için de merasim (İZİN) lazımdı. Bunun içinde aşağıdaki teskere yazıldı. Sadarete tezkere Rumeli demiryollarının, Dersaadet' ten Çekmeceye kadar olan kısmı hitam bulmak üzere olduğu cihetle, dahili SUR da (Narlıkapı) civarında kain Ermeni kilisesi kurbünde, muvakkaten inşasına lüzum görülen mevkifin bu kere Kumpanya canibinden tanzim ve ita kılınıp, Turukumeabir idaresine havale olunan harita, işletici kumpanyanın kontrol memuru ( Goşler ) hazır olduğu halde ledettetkik, hattı mezkur için bir mevkifi mükemmel, muahharen tensip ve tasvip olunacak bir mekanda inşa olunacağı cihetle, şimdilik öylece bir mevkifi muvakkat tesis ve inşası lazimeden olduğundan ve bunun, harici surda yapılması, demiryoluyla amedüşüd edecek yolcular için mucibi müşkülat olup, mezkur mevkifin KAL' A dahiline alınması herhalde faydalı olacağına binaen, mezkur haritada müressem olduğu veçhile hattın güzergahında ve mezkur mevkif ile müştemilatının tesis ve inşa olunacağı arazi üzerinde bulunan ebniyeler ile arsaların, emlak nizamnamesi mucibince esbabından bilmübayaa hedimleri iktiza edeceğinden, bu bapta lazımgelenlere evamiri muktaziyye itası icabı maslahattan bulunduğu misillu, hattı mezkurun, Yedikule civarında kain Kal' a duvarından geçeceği cihetle bu duvarın hemdi masarifinin kumpanya tarafından tesviyesi mukarrer ise de, işbu duvarın Barut ile atıldığı vakit o civarda bulunan hanelere bir guna korku verilmemek üzere, işbu ameliyatın Tophane-i amire müşiriyeti canibinden icra ettirilmesi, Turukumeabir idaresinden ba takrir ifade olunmuş ve bu suret nezdi bendeganemde dahi münasip göründüğünden, haritai mezkure leffen huzuru Alii sadaret penahilerine takdim kılınmış olmakla, sureti maruza hakkında her ne veçhile emir ve iradei aliyei sadaret penahileri müteallik ve şeref sudur buyurularsa, mahzı hikmetten ibaret olan hükmü celilin infazına iptidar olunacağı. 2/Recep/1287 – 15 Eylül/1286 - 27/Eylül/1870 Bu tezkere üzerine 20/Recep/ 1287 – I5/Teşrinievvel/ 1870 tarihinde iradei seniyesi alındı. İşte bu suretle, demiryolu Sur haricinden içeri sokulmuş oldu. Demiryolu, Surun altıncı ile yedinci kuleleri arasından geçirilmiş. Kulede bir kapı açılmıştı. Bugünkü(1950) vaziyet 1894 senesinde, İstanbul'da vukuu gelen büyük zelzelede Surun yıkılmasından sonra meydana gelmiştir. İşte bu şekilde surdan içeri sokulan hat Çekmece’ye vardı. Yedikule’de istasyon tesis edildi. (İstanbul tarihi yarımada ve arkeoloji-1860-1960 arası Nezih Başgelen) Rumeli demiryolları için gerekli sermaye sağlandıktan sonra 4 Haziran 1870 tarihinde Yedikule Küçükçekmece arasında demiryolu hattı inşasına başlanmıştır. Çalışmalarına 4 Haziran 1870 tarihinde başlanmış olan 15 km. lik Yedikule Küçükçekmece hattının bir an önce bitirilebilmesi için özel bir gayret sarf edilmiştir. Bu amaçla da sadece bu hat üzerinde 2.000 den fazla işçi çalıştırılmaktadır. Fakat bu sıralarda meydana gelen beklenmedik bir olay çalışmaların aksamasına yol açmıştır. Avrupa'daki siyası gelişmeler neticesinde 19 Temmuz 1870 tarihinde Fransa ile Prusya arasında savaş çıkmıştır6• İnşaatı yürütecek teknik personel tamamıyla yabancılardan oluşmaktaydı. Dolayısı ile savaşla beraber, Alman işçilerden bir bölümü ile gerek Fransa' dan gerekse Almanya'dan gelmiş olan mühendislerden çoğu askerlik hizmetlerini yapmak üzere ülkelerine geri dönmüşlerdir. Savaş sebebiyle Fransa'ya ısmarlanmış olan malzemelerin gelmesi de gecikmiştir. Mukaveleye göre bir hattın işletmeye açılabilmesi için 80 km. nin tamamlanmış olması gerekmektedir. Fakat şirket, sadece bu kısım için özel bir uygulama yapılarak, Yedikule-Küçükçekmece arasının bir an evvel açılışının yapılmasını teklif etmiş ve hükümet de bu fikri benimsemiştir. Hattın 80 km sinin tamamlanmadan Yedikule-Çekmece kısmının işletmeye açılması için Sadarete Nafia Nezareti tarafından yazılan 2 tezkere aşağıdadır. Sadarete tezkere Rumeli Demiryol Kumpanyası vekili Otre' den varit olan bir kıt' a takdirde. Dersaadet' ten Küçük Çekmeceye kadar hitam bulmak üzere olan demiryolunun işletilmesi, devletçe arzu olunmakta ise de, mukavelenin dördüncü bendi iktizasınca. kumpanya; hattı mezkurun beher seksen kilometresi hitam buldukça teslime mecbur olup, şimdi ise bu yolun küşadı, berveçhi mukavele ifası icap eden temini temettü akçesinin itasına mütevekkif olduğundan olveçhile tesviyesi veyahut bendi mezkur ahkamı icra olununcaya değin işletilmesinin tehir edilmesi hususları beyan ve işar olunmaktan naşi keyfiyet Turukumeabir idaresine ledelhavale, filhakika kumpanya hattın seksen kilometresi bittikçe teslime mecbur olduğu gibi bu kadar mahalli ikmal edilmedikçe temini temettü akçesinin ita edilmemesi meşrut bulunmuş iduğine ve Dersaadet’ten Küçük Çekmece'ye yapılan hat ise on yedi kilometreden ibaret bulunduğuna mebni, bunun müstesna olarak kabulü mü cerret manutureyi alii …………… 16/Recep/1287 - 11/Teşrinievvel/1870 Bu tezkerede kabul olunmamış muhaberat cereyan etmiş ve nihayet Sadarete aşağıdaki tezkere yazılarak iradesi(müsaadesi) alınabilmiştir. Sadaretin arz tezkeresi Rumeli demiryolunun, Dersaadet'ten Küçükçekmece'ye kadar olan kısmı, inşaatı ikmal olunmak üzere bulunduğu ve küşadı hakkında, kumpanya yapılan teklifin kabul edilmemesi üzerine, tekrar edilmiş olduğundan, olbapta tadilat Maliye ve Nafıa Nazırları davet ile kumpanya (Otre) de bulunduğu halde vaki müzakerat ve tadilat neticesinde. hattın seksen kilometrelik mahalli bitmedikçe küşat olunmaması ve buna daha vakit var ise de bir kısmın biraz daha temdidiyle, şimdiden açılması-tesrii inşaatı ve efkarı umumiye’de teminatı istilzam edeceğinden, Çekmece' den ileri laakal 32,500 kilometre daha inşası takdirinde. mukavelenin tayin ettiği miktara yaklaşacak ve tadili maslahat olunmuş olacağına binaen mezkur yolun müstesna olarak küşadı ve teminat akçesinin, seksen kilometre nazariyle bakılarak, ifası kararlaştırılmış olduğundan bunun hükümetçe tasdik ve kumpanyaya tebliği istizanına dair Maliye Nezaretinin tezkeresi takdim kılındı. Tadilat ve tanzimatı meşruha sureti istisnaiyede olacağı cihetle şeraiti imtiyaziyyeye muhalif olmayarak ve calibi muhassenat görülmekle, kumpayaya tebliğine ve nezareti müşarileyhaya mezuniyet itasına 28,Şaban/1287 - 22/Teşrinisani/1870 Bu son arz tezkeresi üzerine 29 Şaban 1287-23 Teşrinisani 1870 tarihinde keyfiyet iradei seniye iktiran etmiştir. Bunun üzerine resmi açılış töreni için 26 Aralık 1870 tarihi tespit edilmiştir. Fakat hava muhalefeti sebebiyle ertelenen tören, 4 Ocak 1871 günü, aralarında Sadrazamın da bulunduğu kalabalık bir davetli ve halk topluluğunun katılmasıyla gerçekleşmiştir. Açılış töreni dolayısı ile Yedikule istasyonu civarı bayraklar ve defne yaprakları ile süslenmişti. Bir tarafa vükelanın istirahatı için iki süslü çadır kurulmuş, diğer tarafa kadınların oturabilmesi için banklar getirilmişti. Hava yağmurlu olmasına rağmen etraf çamurdan temizlenmişti. Sabahtan itibaren ahali akın akın tören yerine gelmeye başlamıştı. Vükelanın ve Sadrazamın gelmesinden sonra dualar edilmiş, kurbanlar kesilmişti. Tören için hazırlanmış trene binilerek Küçükçekmece' ye gidildi. Burası da süslenmişti. Davetlilere verilen yemekten sonra geri dönüldü. Olaya verilen önem dolayısı ile bir çok devlet dairesi resmen tatil edilmiştir. Rumeli demiryollarının ilk hattının açılmasından dolayı imtiyaz sahibi Baron Hirsch'e birinci rütbeden Mecidiye nişan verilmiştir. Yedikule-Küçükçekmece Demiryolunun Sirkeci' ye Kadar Uzatılması Yedikule-Küçükçekmece Demiryolunun Resmi açılışından hemen sonra, 5 Ocak 1871 den itibaren, yolcu taşımacılığı başlamıştır. Tarifeye göre günde karşılıklı olarak beş sefer yapılmaktadır. istasyonlar sırasıyla Yedikule-Bakırköy- Yeşilköy-Küçükçekmece şeklindedir. İstanbul halkı ilk defa gördüğü ve binme fırsatı bulduğu trene büyük ilgi göstermiştir. Fakat bir kaç hafta içinde bir takım şikayetler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu şikayetlerden biri, ilk istasyon Yedikule'nin İstanbul’un merkezine olan uzaklığıdır. Özellikle yağışlı havalarda bu mesafeyi yürümek zorunda kalan yolcular hoşnutsuzluklarım belirterek, ya hattın Sirkeci’ye kadar uzamasının ya da şehrin içine araba seferleri konulmasını istemektedirler. Bir diğer şikayet de Bakırköy ve Yeşilköy' lü yolculardan gelmiştir. İstasyonların yerleşim merkezine olan uzaklığından ve buralara ulaşan yolun bozukluğundan yakınan halk, hiç olmazsa şose yolun düzeltilmesini talep etmiştir. Foto:Yeşilköy tren istasyonu OBA Yedikule- Küçükçekmece hattının açılmasından sonra sosyal hayatta yeni bir kültür öğesinin oluştuğu görülmektedir. Marmara denizi kıyısında ev alan insanlar sabah evden trenle işe gitme ve aynı şekilde akşam işten eve dönme yöntemini tercih etmeye başlamışlardır. Böylece yeni yaşama üslupları ve tüketim kalıplan ortaya çıkmıştır. Rumeli demiryolunun Yedikule'den Sirkeci'ye doğru uzatılması Türkiye’yi Avrupa demiryollarına bağlayacak ve Balkanları baştan başa kat edecek iktisadi ve askeri bir demiryolunun Limanla bağlı baş istasyonunun Bahçekapı (Sirkeci) civarında yapılması esasen makul görülmekle beraber güzergahın durumu bu kararın uygulamasını geciktiriyordu, Gazetelerde ,bu mühim demiryolunun, yolcu ve eşyanın Liman ve piyasa mahalli olan Bahçekapı, Galata, Beyoğlu ile münasebeti bakımından, şehir içerisine Sirkeci' ye girmesinde büyük faydalar varsa da Sarayburnu gibi dünyanın eşi bulunmaz güzelliğini kapamak buralara demiryol tesisleri yaparak şehri gürültü ve dumana boğmak suretiyle bu güzelliğin feda edilmesi değil bilakis süslenmesi lüzumu, diğer memleketlerde olduğu gibi demiryol tesislerinin şehir haricinde yapılıp şehirle olacak münasebetlerinin diğer vasıtalarla temini, Liman bakımından bu hattın yapımı bir zaruret ise hattın Langa’dan ve Sultanahmet Meydanından bir tünel ile Bahçekapı civarına getirilmesi, veya surları takiben Edirnekapı’dan Eyüp’e oradan da Ayvansaray’dan dolaşarak iki köprü civarında yapılması veya Çekmece gölünde bir Liman tesisinin de mümkün olacağı gibi mütalaalar ve münakaşalar sürdürülüyordu. Aynı zamanda Saray erkanı ve vükeladan bazılarının demiryolunun saraydan geçerken Topkapı sarayının bahçeleri içerisinden geçirilmek mecburiyetine karşı itirazları da vardı. Nasıl olurda bir Frenk kumpanyasının sarayın içinden şimendifer geçirmek cüretinde bulunur bu durum asla caiz değildir derler. Sultan Aziz bu işin Meclisi Vükelaca tetkikini istedi.Sadrazam ve hariciye Nazırı Ali Paşa nezaret makamında meclis toplandı bir çok itirazlar oldu.Bir anlaşmaya varılamaması üzerine ikinci bir toplantı yapılmasına karar verildi. İkinci toplantıda da bu itirazların devam etmesi üzerine Sadrazam Ali Paşa Sultan Aziz’e “ efendim bu mülkün sahibi zatıalinizdir” deyince Sultan Aziz’de “Memlekete Şimendifer yapılsın da isterse burnumun dibinden geçsin” şeklinde cevabı ile tartışmaları sonlandırmıştır. Sirkeci Gara açılan kapısı Foto:Trenci Tugay) Bazı kaynaklarda bu ifade “sırtımdan geçsin” şekilde belirtilmektedir. (Sarayın Hat boyundaki ve sirkecideki tarihi yapılar • • • • • • • • • "Saray hudutları içinden geçen Demiryoluna tesadüf eden yerlerde güzel bahçeler. Kasırlar vardı. Cephane meydanı. Gülhane, Hasbahçe, Sarayburnu ve Yalıköşkü mıntıkasından geçiyordu. Sirkeci deposunun kömür konan mahalline bitişik Demirkapı' dan sahilde Duba iskelesi yanındaki yüksek ve büyük bir kemer üzerindeki Sepetçiler köşkü denilen mahalle kadar Sur devam ediyordu. Sarayburnu' nda, heykelin bulunduğu sahada Topkapı Sarayı denilen ahşap ve muhteşem bir saray varmış ki deniz tarafındaki Sur kapısına Topkapı denilmesinden bu saraya da aynı isim verilmiş. Bu saray 1863 de kamilen yanmış bulunuyordu.” (Tarih Encümeni mecmuası) Yalıköşkü Sarayburnu erzak ambarı ve gümrük depoları ile muhacir misafirhanesinin bulunduğu mıntıkada imiş. Köşk Sultan Süleymanı Kanuni zamanında yapılmış; donanmanın giriş ve çıkışı bu köşkten seyredilirmiş, ve burada padişahlara mahsus bir gümüş taht varmış. Yalıköşkü demiryolundan evvel yıkılmış. Bu, mahaldeki Şimşirlik demiryolu' yapılırken bozulmuş ve o zaman berhayat olan Sultan Mahmud’un berber başısı Muhsin efendi “ eyvah Şimşirlikte her Çarşamba gecesi CiN padişahı meclis kurardı şimdi nerede kuracak” diye kederlenirmiş. Yalıköşkü Fabrikası veya Demir fabrikası: 1850 - 1856 Kırım muharebesi zamanında, İngiliz donanmasının tamiratı için Sinop ,ve İstanbul’da kurulmuş, fabrikalardandır. Sinop’takine Hizar, İstanbul’da Yalıköşkü sahasındakine de Dökümhane ve Çark fabrikası deniliyordu. Fabrikada lüzumlu tesisler vardı, Kırım muharebesinden sonra İngilizler fabrikanın söküleceğini ve satılacağını Babıaliye bildirdiler. Bu mühim tesisin harice çıkması muvafık görülmemiş, devletçe satın alınarak tersaneye verilmiş, harp esnasında İngilizlerin aldığı malzeme be delide bu hesaplan mahsup edilmiştir. Rumeli, Demiryolunun Sirkeci’de, yapılacak olan istasyon sahasına bu fabrikanın bulunduğu mahallerde dahil idi. O zamanlarda tersanede inşa edilmekte olan MUKADDİMEİ HAYIR zırhlı korvet gemisinin makineleri işte bu fabrikada yapılmakta ve 'donanmanın diğer gemilerine ait işler de elde olduğundan, hemen kaldırılması imkanı yoktu. Fabrikanın tersane sahasına nakline, karar verildi ve Yalıköşkü Fabrikası dökümhanesi tersanedeki eski çekiç fabrikası yanına, çark fabrikası da tersane ekmek fırınları civarına yapılan yeni binalara nakil edildi.(Başbakanlık Arşivi) Hamidiye imaret ve sebili, Bahçekapı 4 üncü Vakıf Hanı yerinde idi. Sebil Soğukçeşme park kapısının karşısındaki mahalle nakIolunan sebildir ki Meşrutiyetten sonra vakıf hanı yapılırken kaldırılmıştır. Arpacılar camii-Yenicamide tramvayın Bahçekapı’ya döneceği mahalde. Hidayet camii- Bahçekapı tramvay istasyonu yakınlarındaki gümrük depoları yanında ve yüksekteki camidir. Karaki Hüseyin Çelebi camii- Salkımsöğüt caddesinde Şahinpaşa oteli karşısındaki camidir (Yedim camii de diyorlar) Mektebi Tıbbiyei askeriye. Sirkeci deposu yanındaki kışla. Sepetçiler köşkü: Sirkeci Duba iskelesi yanında kale üzerinde ve altında kemerli geçit olan binadır. On dokuzuncu yüzyılda, İstanbul’da başlayan sanayi hareketleri Haliçten Yeşilköy’e kadar kurulmuş fabrikalarda gelişmekte idi. 1845 te bu • • • • fabrikaların mamulleri sözü edilen fabrikada açılan bir sergide teşhir edilmişti. (Mektebi tıbbiye Foto:trenci Tugay) Bu köşkün yanında bir de kayıkhane vardı ki Vişnelik denirdi. Bir zamanlar buralarda Şirketi Hayriye’nin kömür deposu vardı. Serdab köşkü : Sarayburnu’nda, yanmış, Topkapı sarayı arkasında idi. III. Sultan Selim annesi için Selimiye ve Adalara nezareti olmak üzere yaptırmış. Bugünkü Şimendifer üst geçidi köprüsünün ilerisinde idi. Nebatat bahçesi: Sirkeci deposunun bulunduğu mahalde idi. Hasbahçe Şimendifer üst geçit köprüsünü geçtikten sonra tesadüf edilen bostanlara ve cephaneliklere doğru uzanır ve burada gül sümbül ve emsali nadide çiçekler yetiştirilirmiş. Sinanpaşa köşkü Cephanelikler karşısına tesadüf eden sahilde idi. Balıkhanekapısı: Cankurtaran durağının bulunduğu mahalde halen tütün deposu olan yerdeki burca muttasıl imiş. Buradan Ayasofya’dan Babıhümayuna kadar uzanan Sur şimendifer geçirilirken yıkılmıştı. Eski devirlerde, sürgüne gideceklerin denizden sevk olunanları bu kapıdan gemilere bindirilirmiş. Cankurtaran durağının yanındaki Sur kapısına Otluk kapısı derler. Buradaki burç ile bu kapı arasındaki Sur kısmına da Peçeli Sur denirdi. (İstanbul Tarihi Yarımada ve arkoloji-1860-1960-Nezih Başgelen) • Rumeli demiryolları Yedikule Sirkeci hattı yapılırken Küçük Ayasofya’ nın doğusunda deniz kıyısında Bukeleon sarayının içinden geçirilmiştir. Bu sırada sarayın batı bölümünde yer alan iki yanına oturan aslanların yer aldığı cephesi, sütun ve kabartmalar ile süslü cumba ile birlikte yıkılmıştır. (Üstteki fotoğraf) NOT: 1921 ila 1923 yılları arası Fransızlar tarafından Mangana Bölgesinde (Değirmenkapı-Ahırkapı)kazılar yapılmış ve çok sayıda yapı kalıntısı bulunmuştur. Bu konudaki kroki ve fotoğraf aşağıdadır. (İstanbul Tarihi Yarımada ve arkeoloji-1860-1960-Nezih Başgelen) Hat boyunda ve Sirkeci’de yapılan İstimlakler Demiryolu güzergahına tesadüf eden emlak ve arazinin istimlakı meselesine gelince, daha önce de belirtildiği üzere istimlak bedelleri geçici olarak devlet tarafından ödenmektedir. İstimlak meselesi özellikle yerleşim alanlarının bulunduğu İSTANBUL ŞEHİR MERKEZİNDE PROBLEM YARATMIŞTIR. Sirkeci Yedikule hattının yapımına karar verilmesinden sonra, bu güzergah üzerinde bulunan 1.000 den fazla binanın yıkılması gerçekleşmiştir. Bu durum mal sahiplerinin itirazlarına yol açmıştır.İstimlak işleri için Nafıa Nazırı Ethem Paşa başkanlığında bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyon haftada üç gün toplanarak işleri sonuçlandırmaya çalışmaktadır. Evleri istimlak edilenler ise yetkililer nezrinde teşebbüse geçerek yıkımları durdurma peşindeydiler. Fakat genellikle kendilerine olumsuz cevaplar veriliyordu. Emlak sahipleri son çare olarak Sadrazama başvurmayı denemişlerdi. Sadaret ise konuyu ve dilekçe sahiplerini Şehremanetine(belediyeye)göndermiştir. Bu itirazlar bir netice vermemiş, yapılan istimlaklerle evler yıkılmış emlak sahiplerine arazi ve binalarının bedelleri ödenmiştir.Hatta istimlak bedelleri yüksek bir meblağ dahi tutmuştur. Örneğin Sirkeci Yedikule hattı için ayrılmış olan 200.000 liradan geriye 30.000 lira kalınca ödemenin kalan kısmının yapılabilmesi için 45.000 lira istikraza (borçlanma) başvurulmuştur. Bu arada Sirkeci’de yeni bir gar inşaatı yerine, istimlak edilmemekle beraber henüz yıkılmamış olan 5-6 evden istasyon binaları olarak faydalanmak yoluna gidilmesi kararlaştırılmıştır. Bu evlere demiryolu büroları ve memurları yerleştirilecektir. Asıl garın inşaatı ise sonraya bırakılmıştır. O yıllardaki hesaplamalara göre Sirkeci’de elverişli bir gar yapılabilmesi için 1200 m2 alan gerekmektedir. SİRKECİ GAR BİNASININ İNŞASI Rumeli Demiryollarının güzergahın Saray içinden geçmesinde yaşanan güçlüklerin aşılmasından sonra baş istasyonunun Sirkecide yapılması kararlaştırılması üzere yapılan yazışmalardan bir kaçı aşağıdadır. Sadaretten Mabeyne yazılan arz tezkeresi Tesis ve inşasına mübaşeret kılınan, Rumeli Demiryolu için Dersaadet limanı cihetinde bir büyük mevkif tahsisi lüzumuna dair. kumpanya tarafından ita kılınan takrir ve haritalar, Nafıa Nezareti tarafından ba tezkere Babıaliye,gönderilmiş olduğundan encümeni mahsusu meşverette kıraat ve mütalaa kılındı. Zikrolunan mevkifin Yalı köşkü ile Bahçekapı iskelesi beyninde bulunan araziyi müştemil olmak üzere tesisi tasavvur olunarak gerek oralarının ve gerek Yedikule den işbu mevkife kadar yapılacak hattın Çatladıkapı ya değin tesadüf edeceği emlak ve arazi ile, sarayı' hümayunun Gülhane cihetinde bulunan bahçelerinden lüzumlu görülen yerlerin kumpanyaya terk ve teslimi istida olunmak ta ve demiryolunun Küçükçekmece ye müntehi olan ameliyatının biran evvel ilerletilmesi nakliyatın teshilini yani kumpanyanın Avrupa' dan celbedeceği edevat ve eşyanın vapurlardan suhulet ve emniyetle çıkarılıp demiryol vasıtasıyla sevk ve tesriine mevkuf olması dahi mevkifin sürati tanzimi temennisine esas ittihaz kılınmakta idiği anlaşılmış ve bu cümle ile beraber bilütfihi teala semerei teveccühatı teshilat bahşayı hazreti cihanbani ile demiryolun hitamından sonra, Rumeli’den ve diyarı ecnebiyeden Dersaadet’e ve memaliki Şarkiye’den' oralara gelip gidecek bunca emval ve eşyanın tesri ve temini nakliyatı için demiryol merkezi umumisinin (Liman) a ittisali tahtı ehemmiyette bulunmuş ve mevkif için talep olunan arazinin miktarı lüzumu sahihinden fazla olmadığı anlaşılmış olduğu misillu, dahili SUR sarayı humayunda sagir ve kebir hiç bir bina ihdas ve inşa edilmeyip orası yalnız hattın imarına mahsus kalması kararlaştırılması hasebiyle. Yedikule den Çatladıkapı iskelesine kadar, haritasında tayin olunan hat ve mevkif mahallerinin, bermucibi mukavele, mubayaa Ve kumpanyaya itası hususunun Maliye ve Nafıa nezareti celilelerine havalesi, ve Yalı köşkü’ nde kain olup bu hale göre mevkife ilavesi emri zaruri olan Demir fabrikasının Tersanei amireye nakli hususunun Bahriye ve Yalı köşkü mevkii demiryolun merkezi olacağından ve bahren ve berren oraya eşya geleceğine mebni bundan gümrüklere ait olacak tekayyüdat ve zabıtanın kumpanya ile bilmüzakere kararlaştırılarak Babıaliye bildirilmesi maddesinin dahi Rüsumat Nezareti celilelerine tavsiyesi tezekkür ve tensip ve zikrolunan evrak ile haritalar arz ve takdim…. 26 Rebiülevvel 128i - 25 Haziran 187Oİradesi tarihi : 27 Rebiülevvel 1287 - 26 Haziran 1870 Sirkeci İstasyon binası yeri için belediyenin raporu Sirkeci istasyon mahalli için Şehremaneti raporu Dersaadette inşa olunan şimendiferin, istasyon ile tarikine tesadüf edecek bir takım ebniyei cesime ve mühimmenin iradesi Ve memurları canibinden tanzim kılınan harita mucibice, şimendiferin geçeceği mevkiin berveçhi tetkik ve muayenesi hakkında şifahen şeref sadır olan emrü fermanı meali beyanı cenabı emanetpenahilerine imtisalen memurlariyle beraber ledel muayene; Köprü başından bed'ile, Yeni camii şerif avlusundan küşat olunan takriben, Postahanei amire önü ile Hamidiye ve Salkımsöğüt caddeleriyle, sarayı hümayun beden dıvarına müntehi olunca, bu hattın hudut ittihaziyle, sol cihetinde bulunup sahili deryaya kadar olan mahallerin, yedIerinde bulunan haritaya nazaran şimendöferi mezkure mevki tahsis kılınacağından, bu mahalde ebniyei cesimeden mevcut olarak, hedmi lazım gelen binaların berveçhi zir beyanına iptidar olunur.Yeni camii şerif mahfeli hümayuniyle, Hamidiye imaret ve sebili ve Arpacılar, Hidayet, Yeşil kiremit, Emirler, Demirkapı, Elvan Kara Mustafa paşa, Karaki Hüseyin çelebi cevamii şerifeleriyle, Hatab meydanında olan mescit ve Yalıköşkü civarında bulunan Fabrika ve han Ve hamam ile, birinci derecede tanzim kılınan ve mutena bulunan Vezir iskelesi ile sahili mezkurda vakı bilcümle iskelelerin ve Sarayı hümayun dahilinde kain Mektebi Tıbbiye ve Sepetçiler ve Serdab Kasrı hümayunlarıyla, Nebatat ve diğer muntazam Ve mükemmel olan bahçelerin ve Gülhane’de hastahane Ve kışlai hümayunun bazı mahallerinden ibaret olup ve bunların, ebniyei mutebere Ve evkafiyeden bulunduğu memurini mumaileyhime beyan ve tefhim kılınmış . 23 Şaban 1287 - 17 Teşrinisani 1870 Yine bu konuda Mösyö Otre tarafından Kanunuevvel 1870 de verilen rapor içeriği doğrultusunda Sadaretin emriyle teşekkül etmiş olan komisyon yaptığı tetkik üzerine aşağıdaki raporu yazar. Vaziyet tetkik edildi: Hat, saray bahçesinden geçerek, Yalıköşkü ile yeni köprü Galata köprüsü arasındaki kısımda olacaktır. Devletçe muhafazası arzu edilen mebaniye mümkün mertebe dokunulmamıştır. Ehemniyetli bulunan Bahçekapısı iskelesi ile ilerisindeki mahallere de gidilmeyerek, istasyon için mümkün olduğu kadar az saha intihap edilmiştir. Yedikule - Gülhane arasındaki güzergahta, yangın yerlerinden geçirilerek istimlakten kaçınılmıştır. Esas istasyon sahasında kalan üç camiden Daya hatun camiinin ibkası şirketçe lazımdır; çünkü, yapılacak istasyonda tebaai saltanatı seniyeden birçok Müslüman istihdam etmek şirketin emeli olduğundan, bunlar ibadetlerini bu camide yapacaklar. Saray bahçesinde, mektebi tıbbiye istasyon sahasında ise de şimdi tahliyesi müşkül olacaktır ki, şirketin istasyon için en lüzumlu miktar arazi tefrik ettiğinin bit delili olarak yalnız hattı aslinin geçirilmesi için mektebin bir köşesine temas edilecek, ve hat Edirne’ye vardıktan sonra vaziyete göre, mektep binası hakkında maruzatta bulunulacaktır. Yine bu sahada, tersaneye ait fabrikanın da kaldırılması zaruri olacaktır; ancak fabrikanın başka yere nakli, allı ayda yapılabileceğinden, demiryol işi buna göre tanzim olunacak ise de, gelecek malzemenin vapurlardan tahliye ve depo edilebilmesi için sahilde bir meydan ayrılmasına ihtiyaç vardır. Hattın, Yedikule Sirkeci istikameti umumiyesi: Narlıkapı - Yerlibostan - Langa bostanları - Yenikapı Kumkapı - Çatladıkapı - Balıkhane kapısı ve buradan, saray bahçesine girecektir. Samatya kapısı ile Yenikapı ve Çatladıkapı civarında kale duvarlarından bazı kısımlar kesilecektir. Saray bahçesinde, hat deniz kenarını takip edecek, ancak burada Mermer köşk ile babı seraskeriye ait iki eski binanın bazı mahallerinin yıkılması icabedecektir. Bunlar hakkında muhabere ve kararlar bittikten sonra Yedikule Sirkeci yolu ve Sirkeci istasyon inşa ameliyatına başlandı. Mektebi tıbbiyei askeriye hamamının bir köşesi, Kalevrehane (Kundura imalathanesi).. ve ekmekçi fırınlarının bir kısmı yıkıldı. Yalıköşkü’ndeki tersaneye ait Çark fabrikası ve dökümhanesi tersaneye kaldırıldı. Hat güzergahındaki istimlake Şehremaneti iştirak etti. Bu suretle inşaata devam ve ikmal edildi. 5 Zilkade 1288 - 16 Kanunusani 1872 salı günü, Nafıa Nazırı Ethem Paşa, Şehremini AIi Bey, Nafıa erkanı ve bazı davetliler, bir katarı mahsusla, hattın ikmal edilmiş olduğu Yarımburgaz’a kadar gittiler. Fakat, Sirkeci’de henüz en son ray, bağlanmamış idi. Katarı mahsus Sirkeci’ye döndüğü zaman, Nafıa nazırı bizzat son rayı bağladı. Hususi katarın gidiş ve gelişinde, dua etliler, kahve ve şerbet ikram edildi. Rumeli Demiryolları Sirkeci’ye gelince alelacele istasyon ve yolcu binası olarak şimdiki (Ekim 1951)polis ve askeri inzibatların bulunduğu kargir bina yolcu ve bekleme odaları olarak da iki ahşap baka bina inşa olunmuştu. (Sirkeci’ nin ilk istasyon binası hala ayakta olup şu an “Ekim 2007” boş ve kullanılmamaktadır. Diğer iki ahşap baraka ise yerlerinde yoktur. istasyon binası foto :trenci tugay) Rumeli demiryollarının baş istasyonu olarak yapılan bu tesisler, hattın Avrupa hatIarıyle irtibat yapması için (Sirkeci eski kafi gelmeyeceğinden, bu istasyon tesislerinin genişletilmesini ve yeni hatlar ve binalar yapılmasını icabettiriyordu. Sirkecide İstasyon Tesisi Sirkeci esas istasyon binası için, Kumpanya tarafından 1/Kanunuevvel 1872 tarihli LANG, HIRŞ imzalı bir plan ve bir müddet sonra 10 Mayıs 1873 tarihli HIRŞ imzalı bir plan daha verildi. Birinci plana (A), ikinci plana (B) planı denildi. A planında istasyon, eşya ambarları, yolcu binası ve diğer lüzumlu bina ve tesisler ile hükümetçe yapılacak Rıhtım ve Antrepolar yer almış bulunuyordu. ikinci B planı ise eski Sadrazam ESAT Paşanın arzusu ile yapılmış olup bunda büyük bir yolcu binası ve ilaveten birkaç bina yapılması konulmuş, Rıhtım ve Antrepolar daha büyük tutulmuş ve yolcu binası, istasyon arsasının güney ciheti ile Sirkeci iskele caddesi arasına yapılmak üzere tertip edilmişti. Yolcu gar binasının, her ne kadar muntazam ve büyük olması devletçe arzu edilmekte ise de bunun büyük masrafa yol açacağı tabii idi. Babıali’den istizan edildi. Devletçe bütün müştemilatıyla ve mukaveleye uygun olarak muntazam bir istasyondan başka bir şey istenemeyeceği, Kumpanyanın da böyle mükemmel bir istasyon inşa etmekten imtina edemeyeceği ve ancak taahhüdü mucibince bunun mükemmel bir surette inşa etmesine dikkat edilmesi Babıali’den cevaben Nafıa Nezaretine 29 Haziran 1873 tarihinde bildirildi. 30 Temmuz 1873 tarihinde. (A) planı genel heyetiyle kabul olunmak ve hükümetten fazla bir masraf aranmamak suretiyle inşaata başlanmasında Kumpanyanın muhtar olduğu Baron HIRŞ’e tebliğ edildi. Kumpanya da bunu kabul etti ise de her nedense tatbik edilmedi ve iş böylece sürüncemede kaldı. Hükümetçe,İstanbul Edirne istasyonlarına özel ehemmiyet verildiğinden 1885/ Kanunuevvel mukavelesinin hususi maddesi gereğince, Kumpanya İstanbul istasyonu için Bir milyon frank ve sarfına mecbur idi. Yine aynı mukavele mucibince, işletici kumpanya, inşaat şirketinin yapmış olduğu Herin noksan ve yanılışlıklarının inşaat şartnamesine ve tasdikli planlara göre ıslah ve ikmalini temin ile mükellef bulunuyordu. Bu kapsamda Sirkeci istasyonu da vardı. Osmanlı İmparatorluğunun payitahtı olan önemli bir ticaret merkezi ve büyük bir şehrin, derme çatma barakalardan yapılmış, ihtiyacı karşılamayacak bir istasyon ile bırakılması ve bu işin uzayıp gitmesi çok çirkin düşüyor, dosta düşmana karşı da devletin şerefine nakise(eksiye) veriyordu. Bundan başka, Berlin Muahedesi ve Viyana Kongresi kararları icabı Türkiye demiryolları Avrupa demiryollarıyla iltisak ettirileceğinden yolcu ve eşya taşımaları ile gümrük işlemleri için bu ehemmiyet bir kat daha artıyor idi. 1887 de Kumpanyaya mukavelenin tatbiki ihtar olundu. Bu defa yapılacak masrafın hangi tarafça tesviyesi lazım geldiği hakkında münakaşa ve müzakereler açıldı. 1883. mukavelesinde İstanbul istasyonu için konulmuş olan Bir milyon franktan büyük bir kısmı, 770 bin frank kadarı yukarıda söylediğimiz gibi, hat Sirkeciye geldiği zaman kurulan istasyon Şimdiki marşandiz garı ve polis karakolu olan saha için sarf edilmiş bulunuyordu. Bu konuda bir hal şekli tespit ederek inşaata başlama imkanını veren iradei seniye ancak 11 Şubat 1888 de Kamil Paşanın sadareti zamanında istihsal edilebildi. (Foto:Dr.V.Engin Rumeli Demiryolları kitabı) Yapılacak bina iki katlı olacaktı. Ancak inşaat mahallinin zemini çürük olduğundan iki katlı bir binanın yapılması mümkün olamayacağı ileri sürüldü. Binanın tek katlı olarak inşası ve bu suretle paraca tasarruf dahi yapılacağı beyanıyla yeni yapılan planlara göre uyuşularak 12 Şubat 1890 da iradesi alındı. Sirkeci büyük garı mimarı Ogüst Yasmund, Prusya hükümeti mimarlarından ve Mabeyn ve Hazinei hassa ve devairi resmiye müşavir mimarıdır.(O yıllarda Jasmund’un öğrencisi ve asistanı olan Mimar Kemalettin de Sirkeci Gar’ın tasarımında çalışmıştır.) Binanın kaidesi granit, cephesi mermer ve Marsilya taşındandır. Garda hava gazı ile tenvirat (aydınlatma) yapılmakta olup bu sahaya 300 lamba ve bekleme salonlarına büyük sobalar konulmuştu. Yazın yolcular bekleme salonlarının eski istasyon tarafındaki taraçalarında denizden gelen neslmi can fezayı teneffüs ve iştişmam edebileceklerdi. Yeni gar yanında ve eski istasyonda zengin ve dilnişin bahçeler yapılmıştı. Eski istasyonun bekleme mahalli olan ahşap barakalar büfe olacaktı. Garın, büyük kapısı üstünde, Tuğra ve altında da mektubii Seraskeri Muhtar Efendi tarafından tanzim edilmiş ve 3 Mayıs 1890 da beğenilerek iradesi çıkmış olan aşağıdaki tarihi kıta yazılmıştı. Hakanı ali himmetin hükmü bedayi perveri Demiryol içün eyledi inşa bu diIkeş mevkifi Tarihini ilan içün Muhtar çıktı bir katar Sultan Hamid etti bina ziba bu dilkeş mevkifi Sirkeci Gar Binasının Açılış Töreni (Foto:Dr.V.Engin Rumeli Demiryolları kitabı) Sirkeci garı inşaatı, tamamlanarak 3 Teşrinisani 1890 pazartesi günü açılış töreninin yapılması kararlaştırıldı. Kumpanya tarafından Vükelaya ve lazımgelenlere davetiyeler gönderildi. Zaptiye Nazırı, gelen davetiyeyi bir yazıya raptederek, bu davetiyelerden diğer zevata da gönderilmiş olacağı tabii olduğunu Sultan Hamide bildirdi. Bunun üzerine Abdülhamit 1 Teşrinisani 1890 tarihli iradesinde “Geçenlerde Yedikule gazhanesinin resmi küşadındaki gibi yapılması ve merasimde Dahiliye, Ticaret ve Nafıa Nazırları, Rüsumat Emini Paşalarla Padişah namına Teftişi Askeri Komisyonu Azasından Mahmut Paşanın bulunmasını münasip gördü.” 3 Teşrinisani 1890 pazartesi günü, davetliler eski Sirkeci istasyonunda toplandılar. Burada, mükemmelen donatılmış ve hazırlanmış olan bir treni mahsusa bindiler. Tren Ahırkapı feneri hizasına kadar gitti ve durdu. Bunu takiben bayraklar ve yeşilliklerle donatılmış olan bu treni mahsusu alarak, resmi küşadı yapılacak yeni gara getirdi. Treni garda jandarma, polis ve belediye memurlarıyla şimendifer direktör ve memurları karşıladılar. Garın her tarafı donatılmış ve kumpanyanın tabası bulunduğu Avusturya-Macaristan bayrağının asılması da ihmal edilmemişti. (Foto:Dr. V. Engin Rumeli Demiryolları kitabı) Davetliler trenden indiler ve sıralandılar. Şehzade camii ikinci imamı Ethem Efendi tarafından dua edildi. Ve yedi kurban kesildi.Fotoğraflar alındı. Kumpanya direktörü ve şimendifer memurları davetlilere yeni gar binasını gezdirdiler. Yeni garda, kumpanya tarafından iki yüz kişilik bir ziyafet verilmiş ve nutuklar söylenerek törene nihayet verilmiştir. (Foto:Dr.V.Engin Rumeli Demiryolları kitabı) (Sirkeci gar ilk yapıldığı yıllarda kulelerinin görünümü(Tahsin İspiroğlu Koleksiyonu) Sonradan değişen kuleleri ile Sirkeci garı SONUÇ: Öncelikle Rumeli demiryolları inşası esnasında Baron Hisch’in Osmanlı Devletini dolandırarak elde ettiği kazancı ve bu hattın maliyetini Dr.Vahdettin ENGİN’in anlatımından tekrar hatırlayalım. Rumeli Demiryollarının Devlete Maliyeti ve Bu İşten Baron Hirsch'in Elde Ettiği Kazanç Rumeli demiryollarının inşası için Osmanlı Devleti'nin göze aldığı fedakarlık gerçekten inanılmaz boyutlara varmıştır. Fakat gerek imtiyaz sahibi Baron Hirsch'in hile ve kurnazlıkları, gerekse bazı devlet adamlarının kişisel çıkarlarını ön planda tutmaları sonucu elde edilen netice, yapılan fedakarlıklar yanında çok ufak kalmıştır. Rakamlar incelendiğinde de görüleceği gibi, mali durumu sarsılmış, bütçesi devamlı açık veren ve her yıl yeni dış borçlara ihtiyaç duyan devlet, bütün bu olumsuzluklara rağmen bir büyük eser meydana getirmek istemiştir. Fakat eser tamamlanamadığı gibi, devlet hazinesi de yeni bir ağır yükün altına girmiştir. Rumeli demiryollarının devlete olan maliyetine gelince: Hatırlanacağı üzere Rumeli demiryollarının yapımı için itibari değeri 400 frank olan 1.980.000 adet ikramiyeli tahvil çıkarılmıştı. Bunların faiz ve ikramiyeleri ile devlete senelik maliyeti 28.000.000 frank tutarında idi. 1.980.000 adet tahvil itibari değeri üzerinden satılsa idi, 1.980.000 x 400 = 792.000.000 frank gelir elde edilecekti. Halbuki Baron Hirsch tahvilleri devletten kendisi tanesini 128, 5 franktan satın almıştı. Bu durumda devletin hazinesine giren para 1.980.000 x 128,5 = 254.430.000 frank olmuştur. Yani devlet tahvil satışından 792.000.000 kazanacağına sadece 254.430.000 frank elde edebilmiştir. Görüldüğü gibi emisyon oranı % 32 nispetindedir ki, Osmanlı mali tarihinde bu derece kötü şartlarda yapılmış başka bir borçlanma örneği yoktur. Bununla beraber Rumeli demiryollarının devlete maliyeti aslında çok daha büyük boyutlardadır. Şöyle ki: 17 Nisan 1869 tarihli mukaveleye göre Rumeli demiryolları için devlet senede kilometre başına 14.000 frank ödeyecekti. Bu durumda 2.000 km. demiryolu için devletin senede ödemesi gereken miktar; 14.000 x 2.000 = 28.000.000 frank olmaktaydı. Yine aynı mukavele hükmünce bu miktar 99 yıl boyunca ödenecekti. Dolayısı ile Rumeli demiryollarının devlete asıl maliyeti 28.000.000 x 99 = 2.772.000.000 frankı bulmaktadır. Bu rakama ayrıca, devletin inşasına başlayıp da bitiremediği hatlara yapılan harcamalar, çeşitli şose yol harcamaları, istimlak masrafları, depo ve antrepo yapımı için sarf edilen harcamalar eklenebilir. Bu şekilde Rumeli demiryollarının devlete olan maliyeti ortalama bir rakamla 2.800.000.000 [iki milyar sekiz yüz milyon] franka ulaşmaktadır. (1) İşte Osmanlı Devleti 1.279 km. demiryolu karşılığında böyle ağır bir yükün altına girmiştir. Üstelik ilerdeki konularda görüleceği üzere, hatlar teslim alınamayacak kadar kötü inşa edilmiştir. (2) Bu işten Baran Hirsch'in elde ettiği kazanca gelince: Baran Hirsch Rumeli demiryolları imtiyazını almadan önce kasası boş, itibarı ise düşük bir bankerdi. Fakat demiryolu imtiyazını aldıktan sonra Avrupa'nın sayılı zenginleri arasına girmişti. Bir başka ifade ile bu iş kendisini tam manasıyla ihya etmişti. Baran Hirsch'in kazancının önemli miktarda olduğu konusunda, bu meseleyi ele alan hemen her eser ittifak halindedir. Fakat bunların yanılgıya düştükleri ortak bir nokta vardır. O da, Baran Hirsch'in elde ettiği kazancı, Charles Morawitz'in iddiasından yola çıkarak, 160 - 170 milyon frank olarak göstermeleridir. Halbuki Morawitz bir dönem Baran Hirsch'in şirketinin temsilciliğini yapmış bir şahıstır. Dolayısı ile Morawitz'in, Hirsch'in kazancını meşru göstermek amacıyla; "Bu teşebbüsün temin ettiği kazanç, her türlü masraflar hesaba katılmak şartıyla, 160170 milyon frank arasındadır. Gerçi bu tutar hiç de küçümsenmeyecek bir servettir ve getirdiği faiz kalabalık ve müsrif bir aileyi rahatlıkla geçindirebilir. Buna mukabil Brüksel' li küçük bir bankacının azgın rekabetler ve bir çok zorluk karşısında tamamen ilkel bir memlekette, bu derece önemli bir kamu hizmetini başarıyla neticelendirmek için, tek başına sarf ettiği hayret verici gayret ve faaliyeti, gösterdiği azim ve sebatı ve bu türlü bir teşebbüsün muhtemel tehlikelerini unutur görünmek hakikaten büyük bir insafsızlık olur" (3)demesi yanılgıya sebep olmamalıdır. Aslında Baron Hirsch'in Rumeli demiryolları işinden sağladığı kazanç Morawitz'in iddia ettiğinin iki misline yakındır. Bu kazancın elde edilişi de çeşitli şekillerde olmuştur. Şöyle ki: Baran Hirsch yaptığı hatların kilometresi için devletten 200.000 frank alıyordu. Fakat inşaatın büyük kısmının yapımını müteahhide devretmişti ve yaptığı ödeme kilometre başına 100.000 franktı. Ayrıca kendisinin inşa etmiş olduğu Edirne-Sarımbey bölümünde de kilometre başına masrafı bu miktarı geçmemişti. Dolayısı ile Baran Hirsch'in sadece inşaattan kazancı kilometre başına 100.000. frank olmuştur.(4) Bu kazanç hatların tamamı için 1.279 x 100.000 = 127.900.000 franktır. Ayrıca, sermaye tedariki sırasında çıkarılan tahvilleri beheri 128,5 frank olmak üzere devletten satın almış ve hemen bir bankalar grubuna beherini 150 franktan satmıştı. Burada da tahvil başına 21,5 frank kazanmış, bütün tahvillerden toplam kazancı 1.980.000 x 21,5 = 42.570.000 frank olmuştur. Bankaların sattığı tahvillerden elde edilecek karın % 30 u da yine Baran Hirsch'e ait olacaktı. Tahviller iki tertip olarak piyasaya çıktı. ilk parti 750.000 adetti ve tanesi 180 franktan satılmıştı. Geriye kalan 1.230.000 tahvilin tanesi ise 170 franktan piyasaya sürülmüştü. Bankalar grubu Baron Hirsch'ten tahvillerin tanesini 150 franktan satın almıştı. Dolayısı ile beheri 180 franka satıldığında tahvil başına kar 30 frank olmaktadır. 750.000 tahvil için 30 x 7 50.000 = 22.500.000 frank kar elde edilmiş olur. Bunun % 30 u ise 6.750.000 franktır. ikinci partide ise tahvil başına 20 frank kazanılmıştır. Buradan elde edilen kazanç 20 x 1.230.000 = 24.600.000 franktır. Bunun % 30 u ise 7.380.000 frank eder. Bu durumda Baran Hirsch tahvil satışından kendi hesabına toplam 42.470.000 + 6.750.000 + 7.380.000 = 56.600.000 frank kazanç sağlamıştır. Baran Hirsch'in kazancı bunlarla da bitmemektedir. 18 Mayıs 1872 tarihinde yenilenen mukavele gereğince inşa edeceği hatların kilometresi için kendisine 72.727 frank ödenmesi kararlaştırılmıştı. Dolayısı ile ödenecek miktar 72.727 x 1279 = 93.017.833 frankı buluyordu. Baran Hirsch bu miktarı da peşin olarak almıştır. İşletme şirketi ile 14 Ağustos 1869 tarihinde yapılan anlaşmaya göre Osminh Devleti'nin bir bankada biriktirmiş olduğu 13.000.000 frankın, 18 Mayıs '1872 tarihli düzenlemeden sonra devlete geri iadesi gerekiyordu.(5) Halbuki Baran Hirsch bu paraya el koymuş ve buradan da 13.000.000 franklık bir kazanç elde etmiştir. Bunlar haricinde 1O senelik geçici dönem içinde devlete hiçbir ödeme yapmadan 50.000.000 frank kazanmıştır.(6) Bütün hepsi bir araya geldiğinde Baran Hirsch'in Rumeli demiryolları işinden elde ettiği meşru ve gayr-i meşru kazancın 340.517.833 [Üç yüz kırk milyon beş yüz on yedi bin sekiz yüz otuz üç] frankı bulduğu görülmektedir. Bunların yanında Belova ormanlarının işletmesinden elde ettiği gelir de düşünülürse, Baran Hirsch'in 1870-1875 yılları arasında yaklaşık olarak 50.000.000 frank kazandığı ortaya çıkmaktadır. Yıllık ortalama kazancı ise 70.000.000 frank olmuştur. Görüldüğü gibi Baron Hirsch Rumeli demiryolları müteahhitliğinden. Morawitz'in iddia ettiği gibi, kalabalık ve müsrif bir aileyi rahatlıkla geçindirecek 160-170 milyon Franklık bir kazanç değil, bu miktarın iki mislinden fazla ve kendisini Avrupa' nın sayılı zenginleri arasına sokan bir servet kazanmıştır. 1- Question des Chemins de Fer, s. ıo7. 2- Aynı dönemde Fransa'da yapılan demiryolları göz önüne alındığında, Rumeli demiryollarının devlete ne kadar pahalıya malolduğu daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Fransız demiryolları, Avrupa'daki en pahalı maliyete sahip oldukları halde, Rumeli demiryolları ile mukayese edildiğinde, söz konusu 2. 800.000.000 frank ile 3. 220 km. demiryolu yapmanın mümkün olabildiği görülmektedir. Üstelik Fransız demiryolları çift hat olarak ve mükemmel bir şekilde inşa edilmişlerdir. Bk. Question des Chemins de Fer. s. 107-108. 3- Morawitz, a. e, s. 381-382. 4- Question des Chemins de Fer. s. 109; Sait Paşa da hatların yapımı için Baran Hirsch'in kilometre başına 200.000 frank almış olmakla beraber, müteahhitlere bunun yarı fiyatı kadar bir ödeme yaptığını söylemektedir. Bk. BDA, YEE, K. 31, E. 1943 Mükerrer, Z. 45, Kr. 83 Baran Hirsch'e dair 1305 tarihli arizası. 5- 14 Ağustos 1869 tarihli anlaşmaya göre Osmanlı Devleti, işletme şirketinin inşaat şirketine ödemesi gereken kilometre başına 8.000 frankı 10 senelik geçici bir süre için ödemeyi üstlenmişti. Bunun için hükümet her 6 ayda bir 3.250.000 frankı bankaya yatıracaktı. BiibıiHi u yükümlülüğünü yerine getirmiş ve 1871 yılının sonunda bankada biriken miktar 13.000.000 frank olmuştu. 18 Mayıs 1872 tarihli mukavele bu ödemeyi kaldırdığı için biriken miktarın Osmanlı Devleti'ne iadesi gerekiyordu. 6- Morawitz, a.e., s. 381. • Tek cümle ile; Avrupa’da kasası boş, itibarı ise düşük bir banker olan Baron Hirsch'i Rumeli demiryolları imtiyazını alması Avrupa’nın sayılı zenginleri arasına sokmuştur. • TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesince İTÜ Mimarlık Fakültesi-Taşkışla 109 nolu salonunda 15-16 Kasım 2007 tarihinde düzenlenen "tarihi yarımada sempozyumu” nda tarihi yarımda tarihsel süreç olarak 2 bölümde değerlendirmeye alınmıştır. 1. Dönem 1860-1960, 2. Dönem ise 1960-2007 olarak ikiye bölünmüştür. Aslında bu tarihsel süreç 1860- 1950- 2003 olarak yani tek parti ve padişahlık dönemi olarak da incelemeye tabi tutulabilir. 1860 da yer üstü kültürel varlıkların korunması dikkate alınmayarak bir çok kültür varlığının tahrip edildiğini görüyoruz. 1960 döneminde ise tek parti iktidarı döneminde İstanbul’da uygulanan ranta dayalı imar programları ve yol çalışmaları nedeniyle yer altındaki ve yer üstündeki kültürel varlıklarımız 2. kez tahribata uğratılıp yok edilmiştir. 2000 yıllarda AKP iktidarı döneminde ise İstanbul 3.kez fethedilerek, İstanbul’ da kamunun elindeki önemli büyüklük ve eşsiz konumdaki arazi ve kültürel varlıkları “PORT ve kentsel dönüşüm” adı altında yabancılara pazarlanmaya başladı. Bu pazarlama işinde arazi yaratmak için İstanbul’a trafik sorununu çözüyoruz diye Marmaray projesini dayattılar. Bu proje yapım aşamasında İstanbul halkına eziyet vermesinin yanında kazı çalışmaları esnasında çıkartılan kültür varlıklarının korumasının olduğu yerde değil de Müzelerde sergilenmesi de ayrı bir tarihe ve kültüre ayrı bir saygısızlıktır. Kaldı ki bu projeye para temin etmek için Demiryolları taşınmazları Eskidji Firması aracılığı ile bir mirasyedi görünümüne uygu şekilde bir bir satılmaktadır. Bu işlem ler içinde “babalar gibi satarım” gibi nidalarla övünülmektedir. • Buradan da çıkaracağımız sonuç dış kaynaklı proje ve yatırımlar (demiryoluKarayolu) ülkeyi borç batağına sürüklediği gün gibi aşikardır. Rumeli Demiryolu Osmanlı Devletini en ağır borçlanmanın altına sokmuş ve çöküşü hızlandırmıştır. 1950 den sonra karayolu inşasına ve karayoluna dayalı ulaşım sektörü geliştirilmesine paralel olarak ülkenin mali durumu iflasın eşiğine gelmiş(Başbakan S.Demirel 70 cente muhtacız)bu nedenle de demokrasi 2 kez kesinti 1 kez muhtıra ile karşılaşmıştır. 1995 ila 2007 arasında ise yaşanan maddi sıkıntı ekonomik paket ve devalüasyon uygulamaları ile aşılmaya çalışılmış devamında yüksek enflasyon banka faizleri yüksek döviz kuru düşük tutulup, yabancı ve sıcak paranın borsaya girişi sağlanmış, halkın satın alma gücü azaltılarak sahte bir maddi mutluluk ortamı yaratılmıştır. Bu gün plansız olarak yapılan kara ve demiryolu yatırımları ile ülke yine borç batağına sürüklenmiş. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığından yapılan açıklamada; “Devlet 2008 yılında, önümüzdeki 5 yılın en yüksek dış borç ödemesini yapacağı, Hazine'nin, 2008 yılı Bütçe Gerekçesinde yer alan projeksiyonlarına göre, Merkezi Yönetim Dış Borç ödemeleri kapsamında önümüzdeki yıl 8 milyar 336 milyon doları ana para, 4 milyar 225 milyon doları da faiz olmak üzere, toplam 12 milyar 560 milyon YTL dış borç ödemesinde bulunulacağı, Bu rakam, 2009 yılında 7 milyar 291 milyon doları ana para, 3 milyar 571 milyon doları da faiz olmak üzere 10 milyar 862 milyon dolar olarak gerçekleşeceği, 2010 yılında dış borç ödemeleri, 9 milyar 552 milyon dolara, 2011 yılında ise 6 milyar 527 milyon dolara gerileyeceği, Devlet, 2010 yılında 6 milyar 454 milyon dolar ana para, 3 milyar 98 milyon dolar faiz, 2011 yılında ise 3 milyar 847 milyon dolar ana para, 2 milyar 680 milyon dolar da faiz ödeyeceği, 2012 yılında 6 milyar 332 milyon dolar, 2013 yılında ise 4 milyar 987 milyar dolar olarak öngörülen dış borç geri ödemeleri, 2014 ve takip eden yıllarda ise toplam 46 milyar 562 milyar doları bulacağı, Böylece 2008'i de kapsayan önümüzdeki dönemde ödenecek toplam dış borç, 97 milyar 372 milyon dolara ulaşacak. Bunun da 62 milyar 857 milyon dolarını ana para, 34 milyar 515 milyon dolarını da faiz oluşturacağı” belirtilerek, Hazinenin ileriye dönük yapacağı borç ödemeleri çizelgesi de aşağıdadır. (31 Temmuz 2007 tarihli dolar paritesi esas alarak yapılmıştır) Yıllar Anapara Faiz Toplam (Milyon Dolar) ------ ------- -------- -------2008 8.336 4.225 12.560 2009 7.291 3.571 10.862 2010 6.454 3.098 9.552 2011 3.847 2.680 6.527 2012 3.932 2.390 6.322 2013 2.883 2.104 4.987 2014 ve 30.115 16.447 46.562 sonrası ------- ------- -------- -------Toplam 62.857 • 34.515 97.372 Üretim ve ihracat rakamlarımızda artış olmadığı halde dış borç ödemelerindeki artış nereden kaynaklanıyor diye baktığımızda bununda sanal bir gelişme olduğu hemen göze çarpmaktadır. Çünkü döviz kuru düşük olduğu için fazla borç ödüyormuşuz gibi gözükmektedir. Ayrıca İçerideki yüksek faiz oranları sebebiyle düşük maliyetli dış borçlanmaya yönelen özel sektör, geçtiğimiz yıl net olarak 19 milyar dolar getirdi. Bankalar ve banka dışı özel kesimin borçları son iki yıldaki artışlarla devletinkine yaklaştı. 165 milyar dolarlık dış borcun yüzde 46’sı özel sektöre ait. Banka ve diğer özel sektörün kullandığı dış krediler çizelgesi de aşağıdadır. YILLARA GÖRE KULLANILAN NET YURTDIŞI KREDİLER (milyon $) Yıl Bankalar Diğer sektörler 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 3.975 1.874 -6.883 1.182 1.074 877 1.815 1.324 2.384 3.938 892 4.502 2.187 2.284 2000 2001 2002 2003 2004 2005 4.378 5.025 -8.076 438 -1.028 371 1.975 1.022 5.708 5.072 9.116 10.080 Kaynak: Veriler, TCMB Ödemeler Dengesi istatistiklerinden alınmıştır. ORTA VE UZUN VADELİ DIŞ BORÇLAR (milyon $) Toplam kamu ** Özel 2000 61.098 29.153 2001 69.752 27.488 2002 84.031 29.965 2003 91.111 31.709 2004 91.924 38.183 2005* 82.083 46.239 * Eylül ayı itibariyle ** Merkez Bankası' borçları dahil Kaynak: Hazine Müsteşarlığı KISA VADELİ DIŞ BORÇLAR* (milyar $) Merkez Bankası 2,9 Ticari bankalar 16,7 Diğer sektörler 17,4 Toplam 36,9 * Eylül 2005 itibariyle • Türkiye’de ekonomik darboğazdan en çok halk etkilenmektedir. Yoğun olarak yapılan reklam ve yönlendirmeler sonucu tüketime yönlendirilen yoksullar çareyi devletin ve özel sektörün yaptığı gibi borçlanmada bulmaktadır. Kredi kartı kullanımı hem sayı olarak hem işlem hacmi olarak en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Buradaki rakam alışveriş içerikli ve karşılığı harcamayı yapanda nakit olarak bulunsa sorun yok. Yani halk karşılığı olmadan borçla yaşamayı seçiyor yada seçmek zorunda bıraktırılıyor. Kredi kart borcu gelirin yüzde 25’ini aştı Türkiye'de ailelerin tüketici kredisi ve kredi kartı borçları gelirlerinin yüzde 25'ini aştı. 2002 yılında hane halkı borcunun harcanabilir gelire oranı yüzde 4,3 iken, Mart 2007 itibarıyla bu oran yüzde 25,5’e yükseldi. Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) Merkez Bankası ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu’nun (BDDK) verilerinden yararlanarak yaptığı çalışmaya göre, ailelerin bankalar ve tüketici finansman şirketlerine 2002 yılında 6,5 milyar YTL olan borcu da Eylül 2007 itibarıyla 87,1 milyar YTL’ye ulaştı. 2006 yılının sonunda bu miktar 71,9 milyar YTL idi. 9 aydaki artış yüzde 21’i buldu. TASARRUF ARTIŞI YAVAŞ Borçlarının hızla arttığı bu dönemde, ailelerin sahip olduğu finansal varlıklarda ise daha yavaş bir artış gözleniyor. Hane halkının mevduat, hisse senedi, Hazine borçlanma kağıdı, bireysel emeklilik birikimi gibi finansal varlıkları bu yılın ilk dört aylık döneminde ancak yüzde 3,3 oranında artış kaydetti. Vatandaşların bankalar ve tüketici finansman şirketlerine olan borçlarının toplam tasarruflarına oranı da yıldan yıla artış gösterdi. 2002 yılında hane halkı borcunun finansal varlıklarına oranı yüzde 4,5 iken, 2003 yılında yüzde 7,8’e, 2004 yılında yüzde 13,2’ye, 2005 yılında yüzde 22’ye, 2006 yılında ise yüzde 27,1’e çıktı. Bu yılın ilk 9 ayında da yüzde 27,8’e tırmandı. Tüketici kredilerinin faiz yükünde, bu yıl önceki yıllara göre 2 puandan fazla bir artış yaşandı. 2006 yılında tüketicilerin ödediği faiz, anapara borçlarının yüzde 18,1’i düzeyinde idi, bu yıl ise bu oran yüzde 20,2 olarak hesaplandı. Ailelerin 87,1 milyar YTL tutarındaki toplam borcunun 24,6 milyar YTL’sini kredi kartı borçları oluşturuyor. 2002 yılında 4,3 milyar YTL olan toplam kredi kartı borç tutarı, 2003 yılında 7 milyar YTL, 2004 yılında 13,8 milyar YTL, 2005 yılında 17,1 milyar YTL, 2006 yılında 22 milyar YTL, 2007 yılı Eylül ayı sonu itibariyle de 24,6 milyar YTL oldu. HARCAMALAR BORÇLA Türkiye’deki aileler, bu yılın ilk üç aylık döneminde yaptıkları tüketim harcamalarının yüzde 16’sını bankalardan tüketici kredisi kullanarak gerçekleştirdiler. BDDK’ nın verilerine göre, borçlanarak harcama yapma eğilimi son yıllarda hızlanarak artıyor. 2003 yılında ailelerinin yaptığı tüketim harcamalarının sadece yüzde 3,3’ü kadar tüketici kredisi kullanılırken, bu oran 2004 yılında yüzde 6,4’e, 2005 yılında yüzde 11,8’e, 2006 yılında yüzde 15,7’ye kadar çıktı. ‘Tatile bile borçlanarak çıkıyoruz’ ATO Başkanı Sinan Aygün, tüketimin refah ölçütü olduğunu ancak borçlanarak tüketmenin “geleceğimizi tüketmek’’ anlamına geldiğini bildirdi. Aygün, “Refahın en büyük ölçütü harcamadır ama bu harcamaların borçlanarak değil gelir artışına paralel olarak gerçekleşmesi şarttır” dedi. Aygün, şunları kaydetti: “Bazı bankalarla yaptığımız görüşmelerde, vatandaşın bayram öncesi tüketici kredisi kullanarak tatile gittiğini gözlemledik. Türk halkı buzdolabı, otomobil, mobilya ihtiyacının yanı sıra, tatile bile borçlanarak çıkıyor.” Dış kaynaklara ve raporlara bağımlı olarak yaşanan bu süreçte de demiryollarının gelişmesi veya halkın kamunun yararına hizmetini sürdürmesi beklenemezdi. 1950 li yıllardan sonra HİLTS raporu ile birlikte demiryolu yapımına ve yatırımına son verilerek karayolu ve petrole dayalı bir sisteme ülke mahkum edildi. Yıllarca yapılmayan yatırımdan sonra ise TCDD nasıl kurtulur diye dünya bankası bizim yerimize düşünmeye başladı. Ve dünya bankası kredisi ile Booz Allen and Hamilton Firması TCDD nin Yeniden Yapılandırılması isimli bir Proje yi TCDD ye dayattı. Yine aynı dünya bankası 1970 yıllarda Ayaş Tuneli ve Sürat Demiryolu projesine ekonomik değil diye kredi vermedi. Ancak bu projede 19 hükümet 26 bakan eskitmesine 1 milyar dolar bir harcama yapılmasına rağmen zamanın Ulaştırma Bakanı Vural “bölgenin hızlı tren hattı inşasına uygun olmadığını, 25 yıldır tamamlanamayan 1 milyar dolarlık sürat treni projesi yerine Ankara-İstanbul'u 4 saate indirecek demiryollarını rehabilitasyon projesine start verildiğini, Devlete yaklaşık 1 milyar dolara mal olan, 'Ankara-İstanbul Sürat Demiryolu' projesinden Umutlu olmadığını ve ödenek önceliğim de bulunmadığını” ifade ederek projeye son noktayı koymuştur. Bakan Vural “ Ankara-İstanbul arasını dört saate indirecek ve 442 milyon dolara mal olacak, <mevcut demiryollarının rehabilitasyonu> projesine start verdiğini” açıkladı. Bu projenin 36 ayda bitirilmesinin öngörüldüğünü kaydeden Bakan Vural,'İstanbul-Ankara Sürat Demiryolu'na harcanan paralar için de halktan özür dilemişti. Ancak bu gün 19.11.2007 söz konusu projenin yalnızca Sincan-Hasanbey arası tamamlanmışa yakın durumda olup, Bakan Vural 26 bakan adına özür dilemişti ancak 2007 yılında gelinen durumdan vazife çıkartıp özür dileyecek bir bakanda yok. 31 yılda 701 milyon dolar harcanan bu proje Devletsiyaset-müteahhit yolsuzluk üçgeninin 31 yıllık özetidir. Ankara destekli devlet müteahhitliği sisteminin yıllardır bütçeyi nasıl hortumladığının en çarpıcı örneğidir Ayaş Tüneli inşaatı. 2000 yıllara geldiğimizde ise Canac isimli rapor içeriği ve talimatları ile TCDD nin tasfiyesine son şeklini veriyordu. (İstasyonları kapatın yıkın, personeli işten çıkartın, yan kuruluş ve işyerlerini tasfiye edin, fabrikaları satın) Ülkenin içine düştüğü ekonomik sıkıntıyı atlatmanın yolu olarak kamu kuruluşlarını tasfiye edip arsalarını rant için yabancı sermayeye satmak ismini de kentsel dönüşüm koymak son zamanların gözde ve para getiren işleri arasındaydı. Ülkede yapılan tüm raylı sistem yatırımları için dış kredi temin edilerek yapılmasına rağmen TCDD hızlı tren hatlarını yapmak adına gar istasyon ve Limanlarını satılıyor, daha sonrada yaptığı hızlı trenleri satacağız bundan kazanacağımız parayla yeni demiryolu yapacağız deniliyor, kısır bir döngüdür gidiyor. Hızlı tren şovumuz Booz Allen and Hamilton firmasının 1995 yılında raporunda ekonomik olmayan hatları kapatın yük taşımacılığına yönelin Ankara İstanbul arasında prestij treni (160 km/s hızlı) çalıştırın talimatı ile başladı. AKP iktidarı bu amaçla hızlandırılmış tren adını verdiği zorlama bir tren işletmeciliğini hayata geçirmeye çalıştı ancak trenin raydan çıkması ve 37 insanımızın hayatını kaybetmesi ile son buldu. Aslında burada raydan çıkan yalnızca hızlandırılmış tren değildi. Ülkenin demiryolu geleceği ve politikaları da raydan çıkmıştı. Daha sonra inşaatı süren plansız hızlı tren hatları ve bu hatlardan siyasi rant elde etme çabaları ülkenin kaynaklarının heba edilmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Buna en son örnek inşaatı tamamlanmamış hızlı tren yolunda firmanın yapması gereken testi TCDD nin kendi cebinden kiraladığı test treni ile yapması, Hızlı Tren setinin kıra ücreti Hızlı Tren setini getiren lokomotif için ödenen ücret Hızlı Tren setinin 5 aylık sigorta ücreti (1.421.000 YTL ) Toplam kiralama maliyeti (3.158.783 Euro yaklaşık) 2.045.000 Euro 330.000 Euro 783.783 Euro 3.2 Milyon Euro fuzuli harcamaya neden olmuştur. Ne demişti Maliye bakanımız TCDD Mersin Limanı satılırken “TCDD nin kendisine faydası yok” Peki kime var? Bunu da Fatih ALTAYLI’ nın TCDD Mersin Liman özelleştirmesinin arka perdesini anlattığı yazısından öğreniyoruz. Limanı satın alan Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. (MIP), Mersin Limanı'nın güvenlik otomasyonu için Telemobil şirketi ile yaklaşık 2 Milyon ABD doları tutarında güvenlik kameraları sözleşmesi imzaladı. MIP söz konusu şirkete 150 bin dolar peşin ödeme yaptı. Bu sözleşme ile ilgili işlemleri MIP'de Genel Müdür Yardımcısı olan İsmail Kürşat Tezkan yürüttü ve yürütüyor. Değerli okurlar, hala diyorsunuz ki, "Ne var bunda Güvenlik kamerası almışlar.Bize ne?" Peki o zaman size bir soru. " 2 milyon dolarlık güvenlik kameralarını satan Telemobil isimli şirketin sahipleri kim?"Bunu da ben söylemeyeyim. İstanbul Ticaret Odası'nın kayıtları söylesin.Özelleştirilen Mersin Limanı'nı 2 milyon dolarlık mal satan şirket ve ortakları bakın kimler: Telemobil Bilgi İletişim Hizmetleri A.Ş. Ticaret Sicil No: 543476 / 0 Adres: Çilehane Cad. Çamlıca Evleri Sitesi No: 13/3 Küçükçamlıca Telefon: 0216 545 20 11 Sermaye: 300.000 YTL Yönetim Kurulu Başkanı: Abdullah Unakıtan Başkan Yardımcısı: Fatma Unakıtan Başkan Yardımcısı: Zeynep Basutcu Kimmiş? Maliye Bakanımızın meşhur oğlu Abdullah Unakıtan ve kızları Fatma ile Zeynep hanımlar. Tabii böyle olunca da TCDD kendisine fayda saylamayıp, yukarıdaki bölümlerde “Devlet-Siyaset-İhale üçgeni” olarak ifade ettiğimiz, içinde akraba yandaş tarikat olan kesimlere fayda sağlamaktadır. Tekrar başa dönecek olursak ne denmişti 1944 yılındaki Demiryollar Dergisinde; “Yabancı devletlerin Türkiye'de demiryolu kurmak bir şekilde yaptıkları teşebbüslerin asıl maksat ve hedefini araştırmak ve Milli demiryolculuk politikasının bütün gayelerini de ortadan kaldırmış olduğunu belirtmek, Türk demiryolculuğunun .tarihini yazacak olanların belli başlı mevzuları olacaktır.” Bizde bu sözden hareketle gerek bu yazımızda gerekse sitemizdeki diğer yazı ve makalelerde bu konuyu mevzu etmeye çalışmaktayız. Dr.Vahdettin ENGİN Rumeli Demiryolları adlı eserinde son sözü olarak; “Petrol kaynakları kıt bir ülke olan Türkiye,ekonomik alanda dışa bağımlılığını azaltmak için, demiryollarına önem vermek zorundadır.Çünkü ortaya çıktığı yılların aksine, günümüzde demiryolu bir emperyalizm aracı değil, bağımsızlık simgesidir” demiştir. Planlı ve Kamusal Demiryolu işletmeciliği ve yatırımları bu amaca hizmet etse de; günümüzde terk edilen kamusal demiryolu işletmeciliğinin yerine geçirilmeye çalışılan özel demiryolu işletmeciliği ve yatırımlarının bağımsızlık bir yana ülkemizi ekonomik olarak dar boğaza soktuğu gibi asli amacı demiryollarını tasfiyedir. Anımsama: Osmanlı İmparatorluğu’nda 1800′lü yıllarda başlayan ve 1919 yılında ülkenin işgali ve parçalanmasıyla sonuçlanan süreci anlatıyor. Türk demiryolculuğunun öyküsünün yanı sıra, Türkiye’nin o yıllardaki politik, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerinin tarihinin anlatıldığı ve Yönetmenliğini Savaş Güvezne’nin yaptığı “Demir İz - Garb’ın Treni Şark’ın Garında” adlı belgeselin 1 bölümü Osmanlı Bankası Müzesi Sineması’nda17 Mayıs 2007 gösterilmiş. Belgeselin ardından Prof. Dr. Güngör Evren, Demiryolu Serüveni ve Tarihimizdeki Yeri konulu bir söyleşi gerçekleştirmiştir. Yararlanılan Kaynaklar: (*)Demiryollar Dergisi 1944 Rumeli Demiryolları Dr. Vahdettin ENGİN Gazeteci Fatih ALTAYLI köşe yazısı Hazine Müsteşarlığı istatistikleri İstanbul Tarihi Yarımada ve Arkeoloji Nezih BAŞGELEN Demiryol Dergileri 05.05.2007 tarihli BTS Basın açıklaması 10.05.2007 tarihli BTS Basın açıklaması Haydarpaşa Dayanışması basın açıklamaları ATO başkanı Sinan AYGÜN’ün basına yansıyan açıklamaları