PDF versiyon

Transkript

PDF versiyon
LOSS
PREVENTION
MANAGEMENT
Sayı 15 / Ekim 2015
SÜREKLİ DEĞER YARATARAK UZUN VADELİ
SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME KAYDETMEK
CÜNEYT SEZGİN - GARANTİ BANKASI YÖNETİM KURULU ÜYESİ
E D İ T Ö R
İmtiyaz Sahibi
Muammer Ay
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
İsa Ersoy
[email protected]
Genel Yayın Yönetmeni
İsa Ersoy
Grafik Tasarım
Gökhan Yıldırım
Kadir Demirtaş
Yönetim Yeri
Emek Mah. 97. Sok. No: 19
D: 16 Çayırova / Kocaeli
Tel: +90 543 810 56 27
Yapım
Ajans 4 Reklamcılık
Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.
Mecidiyeköy Mah.
Büyükdere Cad. Atakan Sok.
Berkan İş Hanı No: 4 D: 32-34
34387 Şişli / İstanbul
Tel: +90 212 216 85 15
www.ajans4.com
Yayının Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yayın Tarihi
Ekim 2015
Baskı
Şan Ofset Matbaacılık San.
ve Tic. Ltd. Şti.
Hamidiye Mah. Anadolu Cad.
No: 50 Kağıthane / İstanbul
Tel: +90 212 289 24 24
GÜÇLÜ RİSK
YÖNETİMİ
ANLAYIŞI İLE
UZUN VADELİ
BAŞARI
İsa Ersoy
LPM Dergi Kurucu
Türkiye ekonomisinin gelişimine yön veren şirketlerimiz,
paydaşlarına yarattığı değeri en yüksek seviyede tutmak ve
topluluklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için kurumsal
risk yönetim ilkelerini kullanarak stratejik ve finansal
hedeflerdeki olası sapmaları, topluluklarının risk alma
tutumuna uygun şekilde yönetmekteler.
Kurumların itibarını ve devamlılığını tehlikeye atan unsurlara
baktığımızda esasen bunların da birer risk olduğunu
görüyoruz. Kurumlar bunları doğru olarak tanımlayıp
ölçtüklerinde ve bu risklere yönelik eylem planlarını
geliştirdiklerinde zaten bu risklerin gerçekleşmesi durumuna
karşı hazırlıklı hale gelmiş oluyorlar. Bu da şirketlere,
stratejik hedeflerine uzun vadede bağlı kalmak anlamında
önemli bir avantaj sağlıyor.
Şirketlerimiz, konuya gereken önemi veren diğer gruplar gibi
risklere proaktif olarak yaklaşmalılar. Bu amaçla, kurumsal
yönetimin en önemli araçlarından bir tanesi olarak kabul
edilen kurumsal risk yönetimi sürecinin temel adımlarını
faaliyet kolları itibarıyla yapılandırmaları gerekiyor.
92. yaşına giren Cumhuriyetimizi bizlere armağan eden,
Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki tüm kurucularımızı
saygı ve minnetle anıyoruz.
Sürdürülebilir başarılar yakalamanız dileğiyle.
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
3
Hizmetlere özgün bir yaklaşım… TAV bu eserde eğlenceyi, mutlu ve
huzurlu bir yolculuğu kendi üslubuyla ele alıyor. Tam 15 yıldır sergilenen
bu eser, ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunuyor.
Bu eser yaratılırken sanatçı Miro’nun eserlerinden esinlenilmiştir.
içindekiler
SÖYLEŞİ
SÖYLEŞİ
10
22
SÜREKLİ DEĞER
YARATARAK
UZUN VADELİ
SÜRDÜRÜLEBİLİR
BÜYÜME
KAYDETMEK
Dünyayı
Fetheden
Kaşmirci!
Garanti Bankası kurulduğu
1946 yılından bu yana
etkinliği, çevikliği ve örgütsel
verimliliğiyle müşterilerine,
hissedarlarına, çalışanlarına,
topluma ve çevreye kattığı
değeri sürekli ve belirgin bir
biçimde artırmak misyonuyla
çalışmalarını sürdürüyor.
Silk & Cashmere, kurulduğu
1992 yılından beri bir Türk
markası olarak dünyanın 26
farklı ülkesinde, Londra’dan
Paris’e birçok seçkin şehirde,
190 ayrı noktada yer alan
küresel bir girişimcilik
başarısı olarak çalışmalarını
sürdürüyor.
SÖYLEŞİ
SÖYLEŞİ
32
38
“Sürdürülebilir
Rekabet,
Sürdürülebilir
Büyüme ve
Operasyonel
Verimlilik”
ÖLÜMLE YAŞAM
ARASINDAKİ İNCE
ÇİZGİDE UZANAN
YARDIM ELİ: AKUT
Labris Networks, internet ağ
güvenliği alanında, kuruluşundan
bu yana AR-GE odaklı üretimi
birincil koşul olarak belirlemiş
bir Türk teknoloji şirketi olarak,
teknolojinin sadece yurt
dışından ithal edilen bir şey
olmadığını, Türkiye’de de dünya
standartlarında teknolojinin
üretildiğini göstermek vizyonuyla
çalışmalarını sürdürüyor.
6
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Türkiye’nin ilk, öncü ve en
geniş kurtarma ağına sahip
arama kurtarma grubu
olan AKUT, kurulduğu 1996
yılından bu yana gönüllülük
ve karşılıksız yardımseverlik
ilkeleriyle gerçekleştirdiği
arama kurtarma
operasyonlarını aralıksız
sürdürüyor.
SÖYLEŞİ
50
FRAUD, RİSK &
COMPLIANCE
FRISS, kurulduğu günden
bu yana sigorta sektörü için
gerçek zamanlı suistimal
tespiti, risk yönetimi ve uyum
konularında uzmanlaşmış
Avrupa’da konusunda lider
bir yazılım şirketi olarak
çalışmalarını sürdürüyor.
FRISS Türkiye Ülke Müdürü
ve Uluslararası Satış Müdürü
Aykut TOSUN ile FRISS’in
faaliyetlerini ve gelecek
hedeflerini konuştuk.
ARAŞTIRMA
56
Freedom House:
Türkiye’de
internet
özgürlüğü
büyük tehlike
altında
Freedom House’ın ‘Dünyada
Internet Özgürlüğü 2015’
raporunda Türkiye ‘kısmen
özgür ülkeler’ arasında yer
aldı. 65 ülkeyi kapsayan
rapora göre Türkiye’de
internet özgürlüğü Kenya’nın
bile gerisinde.
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
7
“
Unutma Türkiye;
Atatürk’ü
Allah’a borçlusun.
Geriye kalan her şeyi de
Atatürk’e...
”
Daniel Dumoulin
SÖYLEŞİ
SÜREKLİ DEĞER YARATARAK
UZUN VADELİ SÜRDÜRÜLEBİLİR
BÜYÜME KAYDETMEK
Garanti Bankası kurulduğu 1946 yılından bu yana etkinliği, çevikliği ve örgütsel verimliliğiyle müşterilerine,
hissedarlarına, çalışanlarına, topluma ve çevreye kattığı değeri sürekli ve belirgin bir biçimde artırmak
misyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Cüneyt SEZGİN’e göre,
sürdürülebilirlik artık sadece kurumun sürdürülebilirliği değil içinde yaşadığımız topluma, ülkeye ve daha da
geniş düşünürsek bütün dünyaya katkıda bulunmamız lazım. Dolayısıyla hem içinde bulunduğumuz kurumda
hem de topyekün giderek dalga dalga yayılması gibi bütün paydaşlarımıza katkıda bulunmamız gerekir. Ancak
o şekilde gelecek kuşaklara bir kurum ve değer bırakabiliriz.
Cüneyt Bey sizi tanımak isteriz. Öğreniminizden iş hayatınıza geçiş hikayenizi bizimle
paylaşır mısınız?
ODTÜ mezunuyum. ODTÜ’de final zamanlarına yakın bankaların açtıkları sınavlar vardı. O zamanlar
bankalardan birilerinin gelip sunum yapması yeni
bir olaydı ve genellikle siz başvururdunuz. Bugün
hala bankacılığın okulu olarak anılan İnterbank teftiş kurulu başkanı gelip okulda bir sunum yapmıştı. Bende herkesle beraber girdim. İşin doğrusunu
söylemek gerekirse bankacılığa girişim ve oradan
da teftiş kurulu sınavını kazanıp teftiş kuruluna dahil
oluşum çok planlı ve hazırlanarak yapılmış kariyer
planlaması şeklinde olmadı. Teftiş kurulunda göreve
başladıktan bir süre sonra Amerika’ya master eğitimine gittim. Çünkü, okulu bitirirken aklımda böyle
bir düşünce oluşmuştu. Master eğitimi ve Türkiye’ye
dönüş sonrası askerlik hizmeti ile beraber bankacılığa 3 yıl kadar ara vermiş oldum. Amerika’da yavaş yavaş ileriye dönük ne yapacağım konusunda
kafam şekillenmişti. Yatırım bankacılığına geçmek
istiyordum. İktisat bankasında başlayarak yatırım
bankacılığı bölümünde çalıştım. Ondan sonra olaylar birbirini takip etti. Uzun yıllar yatırım bankacılığı,
10 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Garanti Bankası
gerçekten sektörün
öncü bankalarından
bir tanesi ve bu
da tesadüfi bir
başarı değil.
En beğendiğim
yönümüz sürekli
kendini sorgulayan,
yaptıkları ile
yetinmeyip nasıl
daha iyi yapabiliriz,
nasıl başka
yerlerden başka
şeyler öğrenebiliriz
de kendimizi
geliştirebiliriz diye
sorgulayan bir
banka oluşumuz.
arkasından risk yönetimi ve mesleğe başladığım
konu denetimi de içine alacak şekilde bir geri dönüş
diyelim. Bu arada 1996 - 2000 yılları arasında doktoramı yaptım. Kısaca böylece anlatabiliriz.
Garanti Bankası kurulduğu 1946 yılından bu
yana Avrupa’da en iyi banka olmak vizyonuyla
çalışmalarını sürdürüyor. Garanti Bankası’nın
kuruluşundan bu yana gelinen süreci ve bankadaki görevinizden bahseder misiniz?
Garanti Bankası gerçekten sektörün öncü bankalarından bir tanesi ve bu da tesadüfi bir başarı
değil. En beğendiğim yönümüz sürekli kendini
sorgulayan, yaptıkları ile yetinmeyip nasıl daha iyi
yapabiliriz, nasıl başka yerlerden başka şeyler öğrenebiliriz de kendimizi geliştirebiliriz diye sorgulayan bir banka oluşumuz. Avrupa’nın en iyi bankası
olma hedefi tesadüfen veya gelişigüzel söylenmiş
bir hedef değil. Aslında yüksek bir hedef koymak ve
aynı zamanda ona ulaşmaya çalışmak. Mutluyum
ki, dünyada ki birçok meslektaşımızla konuştuğumuzda birçok konuda bizi en iyi bankalardan biri
olarak gösteriyorlar. Tabiî ki bu bitmek bilmeyen bir
süreç. Birçok banka en iyi olma yarışında ama Ga-
SÖYLEŞİ
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
11
SÖYLEŞİ
lendirerek devam edeceğiz. Bu konuda yeni bir iş
kolu açtık ve burada yoğunlaşıyoruz. Sanıyorum
önümüzdeki yıllarda hem hissedarlarımıza hem de
paydaşlarını tatmin eden bir Garanti Bankası görmeye devam edeceğiz.
ranti Bankası en iyi banka olma hedefini koymanın
yanında o hedefe ulaşmak için gerekeni de yapıyor.
Benim katkım ise 2001 sonundan itibaren. Çünkü o
tarihte benim o zaman çalıştığım Osmanlı Bankası
ve Garanti Bankası birleşmişti. Osmanlı bankasında üstlendiğim görevlerimi risk ve denetim konularından sorumlu üst yönetim üyesi olarak Garanti
Bankasında sürdürdüm. Daha sonra 2004 yılından
itibaren Yönetim Kurulu Üyesi olarak yine bu görevlerden tam zamanlı olarak sorumluyum. Yani 20
yılı aşkın süredir Doğuş Grubu içerisindeyim, fakat
Garanti Bankasındaki kariyerim 13-14 yıllık bir geçmişe sahip.
Garanti Bankası’nın 2020 hedefleri doğrultusunda Cüneyt Bey’in risk ajandasında neler
var ve bu risklere yönelik aldığınız tedbirler
nelerdir?
2015 yılı Garanti Bankası için nasıl geçiyor?
2020 vizyonunuzdan bahseder misiniz?
Bizim için 2015 yılı önemli bir dönüm noktası olacak.
Sizin de bildiğiniz gibi çok yakında tamamlanacak
olan önemli bir değişim var. Çoğunluk hissedarımız
değişiyor. Şu ana kadar yarı yarıya kontrolde olan
BBVA, yakında çoğunluk hissedarı olmuş olacak. Bu
zamana kadar geçen 2015 yılı performansına bakacak olursak oldukça iyi gittiğimizi düşünüyorum.
Tabi ki sektörde birtakım zorluklar var. Ekonomi
çok hızlı büyümüyor, bankacılık yasal düzenlemeler
dolayısıyla bazı gelirlerini alıştığımız ölçüde sağlayamıyor. Ama bunlara rağmen iyi bir performans
gösteriyoruz. 2020 yılına kadar ve daha ötesinde
de benim gördüğüm Garanti Bankası kendisini sorgulayan ve her zaman daha iyi olmayı hedefleyen
Avrupa’nın en iyi bankası olmak veya dünyada belli
konularda öncü olmak hedefine sadık kalırsa ben
önümüzdeki yıllarda da sürdürülebilir bir performans göstereceğimizi, bütün hissedarlarımızı ve
paydaşlarımızı mutlu edeceğimizi düşünüyorum.
Tabii bunu yaparken ileriye dönük bankacılığın iş
yapış şekillerinde bugüne kadar getirdiği yenilikleri
ve başardığı çalışma tarzını, ürünlerini ve hizmetlerini koruyarak bunların üzerine yeni şeyler eklemesi lazım. Çünkü dünya da olduğu gibi tüketicinin
ve bankaların talepleri de değişiyor. Örneğin, digital
ve sosyal medya üzerinden bankacılık. Bugüne kadar şube kanalıyla dokunduklarımızın yanı sıra çok
farklı kanallardan hizmet sunmamız gereken kitleler var. Hepimizin gördüğü üzere artık alışverişlerimizi internet üzerinden yapıyoruz. Zevklerimizi ve
arkadaşlıklarımızı internet üzerinden sürdürüyoruz.
Bankaların da buna uyum sağlaması gerekiyor.
Burada kuvvetli bir başlangıç yaptık. Bu alanı güç12 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Sürdürülebilirlik
artık sadece
kurumun
sürdürülebilirliği
değil içinde
yaşadığımız
topluma, ülkeye
ve daha da geniş
düşünürsek bütün
dünyaya katkıda
bulunmamız
lazım. Dolayısıyla
hem içinde
bulunduğumuz
kurumda hem de
topyekün giderek
dalga dalga
yayılması gibi bütün
paydaşlarımıza
katkıda bulunmamız
gerekir. Ancak o
şekilde gelecek
kuşaklara bir
kurum ve değer
bırakabiliriz.
Keşke riskleri 2020’ye kadar öngörebilsek. Biliyorsunuz risklerin öngörülebilir bir boyutu var birde
öngöremeyeceğiniz boyutu var. Hele hele Türkiye’de
isek. Söyleyebileceğim temel şeyler, bir kere riskinizi iyi tanımlamak ve teşhis etmek zorundasınız.
Bir hastalık gibi düşünün. Riski tanımlamadığınız zaman teşhisi yanlış koyduğunuzda tedavi de
edemezsiniz. Aynı zamanda doğru tanımlamakta
yetmiyor. Doğru ölçmek gerekiyor. Risk, yorulduğumuzda vücudumuzun tepki vermesi gibi bir şey.
Ama bu kendimizi hiç yormamamız anlamına da
gelmez. Kalbimize ve beslenmemize de dikkat edip
efor sarf etmeliyiz. O yüzden risk almaktan kaçınmayacağız ama çok önemli olan riskleri doğru teşhis edeceğimiz, değişimleri kendi aralarındaki etkileşimleri doğru teşhis edeceğimiz ve bunun bizim
sermayemize etkisini doğru ölçeceğimiz donanıma
sahip olmamız gerekiyor. Bunlar tabiî ki genel ilkeler. “Bunlar her ne kadar önemli olsa da daha somut
konuşalım” derseniz eğer, ileriye dönük olarak en
önemli gördüğüm risk tabiî ki her şeyin başında itibar riski. Yani itibar riskinin hem ölçülebilen parasal
boyutu var hem de ölçülemeyen ama bir şekilde bizi
etkileyen bir boyutu var. Son yıllarda görüyoruz ki
dünyaca ünlü bankalara mevzuata uymadıkları için
milyarlarca dolar boyutunda ciddi yaptırımlar geliyor. Dolayısıyla bankaların mevzuat uyumunu her
şeyden önce %100 toleranssız uygulaması gerekiyor. Çünkü önümüzdeki dönemlerde ben en büyük
risk olarak dünyada ve Türkiye’de bunu görüyorum.
Ondan sonra özellikle daha küçük işletmeler ve
bireysel bankacılık tarafında kredi riski çok büyük
öneme sahip olacak. Tabiî ki bunlar olağan koşullarda söz konusu olan riskler. Büyük bir kriz olursa her zaman ticari ve kurumsal portföyleri etkiler
ama doğal gidişatta iyi yönetilmesi gereken çok
geniş kitlelere verdiğimiz kredilerin iyi ölçülmesi,
iyi planlanması ve iyi fiyatlanması gerekir. Piyasa
riskinde diğerleri kadar kritik koşullar Türk banka-
SÖYLEŞİ
cılık sisteminde öngörmüyorum. Çünkü bu konuda
portföyler artık epeyce değişti. Bütün bunları söylemişken aynı zamanda Basel uygulamalarının özellikle Basel 3’e geçişin sırf bizde değil, dünyada da
bankacılık sektörü açısından zorluklar getireceğine
inanıyorum. Bunun da nedeni çok yüksek sermaye
gereksinimleri ortaya çıkacak olması. Bunun kredi
verme kapasitesini etkilemesi söz konusu ve bankacılıkta iş yapış şekillerinin değişmesi durumunu
doğurabilir. O yüzden Basel 3 dünyada da 2019 yılına geçiş süreci olduğu için henüz o kadar sıcak bir
konu olarak gözükmüyor ama Avrupa Birliği’ndeki
mevcut sorunlar aşılıp toz duman dağıldığında bu
kez Basel 3 2’e uyum sorunu ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum. Dolayısıyla bankaların
mevzuat ve kredi risk üzerinde daha fazla yoğunlaşacağını tahmin ediyorum.
İş dünyası için sürdürülebilirlik neden önemli? Garanti Bankası’nın sürdürülebilirlik stratejisi üzerine neler söylemek istersiniz?
Gerçekten çok önemli bir konu. Bu şuna benziyor.
Belki 100 metreyi çok iyi koşup herkesi geçebilirsiniz ama o yarış eğer 5000 metreyse veya maratonsa
o zaman ilk 100 metrede başarılı olmanın hiçbir anlamı yok. Önemli olan yarış nereye kadar gidiyorsa
o yarışı sürdürecek kapasiteye sahip olmanız lazım.
Bu performans da sadece mali kapasiteyle sağlanmıyor. İnsan kalitesi önemli, aynı zamanda içeride
iş yapış şekillerinin başka sorunlar doğurmaması
gerekiyor. Örneğin, bir taraftan iş yaparken, para
kazanırken çevreye zarar vermemeniz gerekiyor.
Sürdürülebilirlik artık sadece kurumun sürdürülebilirliği değil içinde yaşadığımız topluma, ülkeye ve
daha da geniş düşünürsek bütün dünyaya katkıda
bulunmamız lazım. Dolayısıyla hem içinde bulunduğumuz kurumda hem de topyekün giderek dalga
dalga yayılması gibi bütün paydaşlarımıza katkıda
bulunmamız gerekir. Ancak o şekilde gelecek kuşaklara bir kurum ve değer bırakabiliriz. Dünyada
da bu konuda bilinçlenme var. Şu kadar kar ettim
ve para kazandım değil, bunun sonucunda bunu ne
kadar sürdürebilirsin, performansın düzenli yatırım
yapılabilecek, güven duyulabilecek bir performans
mı gibi soruların cevaplanması gerekiyor. İkincisi
de, sadece kurum olarak başarılı olmanız yetmez.
İçinde bulunduğunuz toplum, ülke ve geniş anlamda dünya sizden bir kurum olarak faydalanıyor
mu? Buna da katkıda bulunuyor musunuz? Çünkü,
Sürdürülebilirlik
ve en iyi banka
hedefiyle
birleştirdiğimizde
burada işler düzgün
yürüyor, yapılan
performansa,
rakamlara, size
verilen raporlara
güvenebilirsiniz
diye bir güvence
vermeniz gerekiyor.
Takdir edersiniz ki,
bu söylemesi kolay
yapması zor bir
şey. Hakikaten en
ufacık bir dosyada
bile hata olmaması,
mevzuatta
bir sorunla
karşılaşılmaması
gerekiyor.
önemli olan oyunun sürmesi ve oyunun içinde olmak. O yüzden Garanti Bankası sürdürülebilirliğe
önem veriyor. Türkiye’de bu konuda öncü kuruluşlardan biri olduğumuzu söyleyebilirim. Epeyce geriye gidersek bu konuda yol haritası belirledik. Bu
konudan sorumlu departmanlar kuruldu. Zaten şeffaf bir şekilde raporlamaları yapıyoruz. Başkanlığını
benim yürüttüğüm bir komitemiz var. Bunu bankamızın kozmetik değil, önceliği olarak görüyoruz. Kısacası, sürdürülebilirliği olması gerektiği gibi ciddi
bir iş olarak görüyoruz.
Küresel ekonomik ortamda artan risk unsurlarıyla beraber kurumsal risk yönetimi
ve iç denetim bankaların organizasyon yapısı içinde kurumsal bir özellik kazanmıştır.
Bu bağlamda risk ve denetim komitelerinin
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
13
SÖYLEŞİ
kurumlar için önem ve yapısı hakkında neler
söylenebilir?
Bu dediğiniz çok doğru. Dünya’da ve Türkiye’de de
böyle. Dünya da bile denetim komitelerinin işlevsel
hale gelmesi nispeten yeni bir konu. Bu konuda
çeşitli makaleler okudum ve eğitimlere katıldım.
Amerika’da bile güncel olarak tartışılan bir konu.
Çünkü bugüne kadar denetim komiteleri biraz geriden giden bir yapı olarak görülüyordu. Şimdi yönetim kurullarının en işleyen komitelerinden bir tanesi
haline geldi. Çünkü günün sonunda hissedara ve
tüm paydaşlarınıza bir güvence vermeniz gerekiyor.
Sürdürülebilirlik ve en iyi banka hedefiyle birleştirdiğimizde burada işler düzgün yürüyor, yapılan
performansa, rakamlara, size verilen raporlara güvenebilirsiniz diye bir güvence vermeniz gerekiyor.
Takdir edersiniz ki, bu söylemesi kolay yapması zor
bir şey. Hakikaten en ufacık bir dosyada bile hata
olmaması, mevzuatta bir sorunla karşılaşılmaması gerekiyor. Bir taraftan inovatif ve yaratıcı olup bir
ürünü geliştireceksiniz ama bir taraftan da, o öncü
olduğunuz ürünün sizde ve dünyada herhangi bir
yerde kritik edilip yanlış bulunacak bir hatası olmamasını sağlayacaksınız. Bu tabiî ki gerçekten zor bir
iş. O yüzden denetim ve risk komiteleri tüm paydaşlara ve kendi yönetim kuruluna, kendi hissedarına
bu güvenceyi vermek için artık daha proaktif olmak
zorunda. Gelecekte bunun öneminin çok daha artacağına dair her türlü işaret önümüzde. Demin
bahsettiğim gibi, dünyada kurulan yeni düzenleyici
otoriteler, onların verdikleri cezalar ve yaptırımlar,
yeni getirilen kuralların hepsine baktığımızda tek
bir orta noktası var. Kurumun kendi kendini denetlemesi ve risklerini yönetmesi gerekiyor. O nedenle
bu komitelerin önemi daha da artıyor ve artmaya da
devam edecek.
Özellikle bankacılık sektörü yapısı itibariyle
birçok riski barındırmaktadır. Şirket paydaşları risk meselelerine daha bağlı bir hale
geldiler ve şirket genelindeki riskleri tanıyabilme, mevcut ve gelecek riskleri yönetme
kabiliyetinde daha fazla güvence arayışına
girdiler. Bu süreçte paydaşların risk yönetim
ve denetim komitelerinden beklentileri nelerdir?
Bu iki yönlü işleyen bir süreç. Birincisi, paydaşların risk konusunda daha bilinçli ve duyarlı olması
14 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
İyi bir denetçi ve
risk yöneticisinin
iki boyutu vardır.
Birincisi, kesinlikle
olmayacak konular
varsa orada sağlam
duruşu ve bağımsız
bir karakteri olması
lazım. Yapılabilecek
bir şey varsa da
orada esnek bir
bakış açısına sahip
olması lazım.
Esneklikten kastım,
neleri düzeltirsek
mevzuata nasıl
uyum sağlayabiliriz.
Bu olmaz demenin
yanı sıra bu olabilir
ama ancak şöyle
olabilir diye bir
donanıma sahip
olması gerekir.
O nedenle iyi bir
mesleki donanım,
ama sadece
okuldan çıktığınızla
kalmayıp kendinizi
akademik olarak,
teoriyle ve pratikle
desteklemeniz
lazım.
gerekiyor. Eskiden risk yönetimi ve denetim bu işi
yapanların işi gibi bir yaklaşım vardı. Hatta şöyle
bir söylem vardı : “Elbette ki konuya siz farklı bakacaksınız. Çünkü, siz risk tarafına bakıyorsunuz.
Siz denetim tarafına bakıyorsunuz”. Şimdi bu yaklaşım doğru değil. Aslında, denetim yapanların ele
aldıkları konulara bir ölçüde işlerin yürümesi için de
bakabilmesi gerektiği gibi, denetlenen ve iş yapan
tarafların da daha işi yaparken, tasarlarken risk, denetim ve mevzuata uygunluk boyutunu da dikkate
alması gerekiyor. Aksi takdirde hiçbir zaman mükemmel bir işleyişten söz edemeyiz. İşi daha kurgulanırken doğru kurgulanmalı ki, denetlendiğinde
çok büyük sorunlarla karşılaşılmasın. Ama tabii
denetleyen taraflarında eskisi gibi reaktif dediğimiz sadece hata bulmaya odaklı değil, daha baştan
doğru şekilde yapılması için çaba harcaması gerekiyor. Dolayısıyla bu karşılıklı bir etkileşim sürecidir.
Biraz da kültürel boyutu var. Bunu sadece içeriden
düzenlemeler ile yapamazsınız. Paydaşların komitelerde daha çok bir araya gelip tartışmalar sonrası
orta yolun bulunmasıyla iyileşecektir. Burada zaten
bir gelişme var. Çünkü herkes yaşayarak öğreniyor.
Bundan sonra bu gelişme daha da hızlanacağını ve
orta noktada herkesin buluşacağını düşünüyorum.
Bir bankada güçlü bir risk yönetimi ve denetim fonksiyonunun oluşturulabilmesi için iç
denetim ve risk yöneticilerinde aranan nitelikler nelerdir?
Her şeyden önce üst yönetimin ve yönetim kurulunun bu konuda sonsuz desteği olması gerekiyor.
Bu olmadan isterseniz dünyanın en iyi denetçilerini
ve risk yöneticilerini koyun sonuç almaları çok zor.
Burada tabiî ki bu konuda çalışan kişilerin işi de
iyi bilmeleri gerekiyor. Sadece mevzuat odaklı katı
bir bakış açısıyla değil, işi de anlayıp gerçekten ne,
niye kesinlikle yapılamaz ve gerçekten ne yapılabilir ama yapılırken nelere dikkat edilmesi gerekiyor
bu ayrımları sağlıklı yapabilmesi, konulara böyle
bakması lazım. İyi bir denetçi ve risk yöneticisinin
iki boyutu vardır. Birincisi, kesinlikle olmayacak konular varsa orada sağlam duruşu ve bağımsız bir
karakteri olması lazım. Yapılabilecek bir şey varsa
da orada esnek bir bakış açısına sahip olması lazım. Esneklikten kastım, neleri düzeltirsek mevzuata nasıl uyum sağlayabiliriz. Bu olmaz demenin
yanı sıra bu olabilir ama ancak şöyle olabilir diye
bir donanıma sahip olması gerekir. O nedenle iyi
bir mesleki donanım, ama sadece okuldan çıktığınızla kalmayıp kendinizi akademik olarak, teoriyle
ve pratikle desteklemeniz lazım. Çünkü iyi bir teori
olmadan iyi bir pratik olmaz. Pratiği geliştirmek için
de özellikle bu meslekte çalışanların sürekli kendilerini geliştirmeleri dünyadaki gelişmeleri sürekli
takip etmeleri gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki, o gelişme mutlaka ülkemize geliyor. Ülkemize gelmese
bile ortağımız yabancı olduğu için ve başka ülkelerde kuruluşlarınız olduğu için zaten onlara tabi oluyorsunuz. Bugün Amerika dünyaya bu ilişkiler hiç
olmasa bile bazı kuralları dayatıyor. Dolayısıyla iyi
bir denetçi ve risk yöneticisinin dünyayı takip etmesi
gerekiyor. O zaman ufku görebilir ve ona göre hazırlıklı olabilirsiniz.
Riski yönetebilen şirketlerin ortak özellikleri
nelerdir? Sizce günümüz iş dünyasında özellikle hangi risk ve fırsatlara odaklanılmalı?
Bir kere iyi bir donanıma sahip olmaları gerekir. İçgüdüsel olarak girişimci ruh dediğimiz, orada o riski
alan ve onu yönetebilen kişiler olmasaydı başarılı
girişimciler olmazdı ama hepimiz başarılı girişimcilerin hikayelerini seviyoruz, dinliyoruz ama bunların
yanında çok daha fazla başarısız girişimciler var.
Dolayısıyla bu iş sadece risk iştahıyla anlatılmamalı
diyorum. Demin de söylediğim gibi riski okuyup teşhis edebilmek. Bunu illa en matematiksel şekilde
hesaplamazsınız ama oradaki kaldırma kuvvetinizi
ve kapasitenizi iyi ölçebilmek, risklerinizi iyi öngörebilmek ve tabiî ki buna karşı da hazırlıklı olmak…
Bunu yapabilen şirketler uzun vadede ayakta kalabilirler. Kısa vadede her şirket başarılı olabilir ama
uzun vadede risk algısının ve ona karşı kendisini
hazırlama konusunda başarılı olan şirketlerin bunu
sağlayabildiğini düşünüyorum.
Günümüz iş dünyasında bence en önemli şey rekabetin daha da arttığı, kar marjlarının düştüğü ve
tüketim kalıplarının değiştiği bir dünyadayız. Buna
uyum sağlayamayan şirketlerin ayakta kalması
zorlaşacak. Bu aslında belki 2000 yıl önce de böyleydi. Şimdi internet ve sosyal medya üzerinden tüketim kalıpları öyle hızlı değişiyor ki belki buradaki
bazı sektörlerin ön plana çıkması daha hızlı bir şekilde olacak. O yüzden bence gelişmeleri hızlı okuyup ona uyum sağlayabilen şirketler risklerini daha
iyi yönetebilecekler.
Demin de
söylediğim gibi
riski okuyup teşhis
edebilmek. Bunu illa
en matematiksel
şekilde
hesaplamazsınız
ama oradaki
kaldırma kuvvetinizi
ve kapasitenizi
iyi ölçebilmek,
risklerinizi iyi
öngörebilmek ve
tabiî ki buna karşı
da hazırlıklı olmak…
Bunu yapabilen
şirketler uzun
vadede ayakta
kalabilirler. Kısa
vadede her şirket
başarılı olabilir
ama uzun vadede
risk algısının
ve ona karşı
kendisini hazırlama
konusunda
başarılı olan
şirketlerin bunu
sağlayabildiğini
düşünüyorum.
Ülkemizde şirketlerde risk yönetiminin yaygınlaşması, yönetim kurullarının riskin yönetimi ve gözetimindeki rolünü ön plana çıkaran
gelişmeler nelerdir?
Bu konuda yavaş mesafe aldığımızı kabul etmek
zorundayız. Bunun da nedeni ülkedeki rekabet koşullarının henüz bunu zorlayıcı şeklide gelişiyor
olmaması. Değişim, ya düzenlemeler yoluyla zorlayıcı olarak gelir ya da piyasa bunu kendiliğinden
yapar. Piyasanın kendiliğinden yapması için birazcık
daha zamana ihtiyaç var. Rekabet koşulları daha da
keskinleştiğinde risklerini yönetebilen kuruluşlar
daha ön plana çıkacaklar ama henüz o aşamada
değiliz. Reel sektörde risk yönetimini uygulayan
hele hele bunları yönetim kurulu boyutuna taşıyan şirket sayısı oldukça az. Sadece bazı büyük
SÖYLEŞİ
şirketler. Belki işte önce Basel 2 sonra Basel 3’ün
uygulanması, bankacılık sektöründen reel sektöre
yansıyacak gelişmelerle bir deneyim kazanacak.
Burada bu olaylar katalizör etkisi yaratacak. Yani
banka reytinglerinin veya dışsal reytinglerin önemli
hale gelmesi ile birlikte şirketlerde bu konuda bir
hareketlilik olacak. Şu an şirketleri piyasa anlamında zorlayan böyle bir dönemde değiliz.
Cüneyt Bey biraz da bilinmeyen yönlerinizi
öğrenmek isteriz. Kişisel gelişim adına neler
yapıyorsunuz? Ruhunuzu arındırmak adına
her gün yaptığınız ritüeller var mı?
Ben her zaman kişinin mesleki ve sosyal hayat
olarak kendisini geliştirmesinden yanayım. Mesleki
açıdan fırsat buldukça hala okuyup, konferanslara
katılarak, dünyada ne yapılıyor ne değişiyor onları
takip etmeye çalışıyorum. 14 yıldır üniversitelerde
ders veriyorum. Orada yeni nesillere ulaşma amacımın yanında ders verirken de bilgilerimi güncelliyorum. Kişisel anlamda kendimi arındırmak için
ise, ben hayata hiçbir zaman sadece iş hayatı olarak
bakmadım. İş hayatı benim açımdan insanın hayatında belli bir süre yapılan önemli, çok saygın, hayatımızın ayrılmaz bir parçası ama, sonuçta sadece bir
kompartımanı. O yüzden demin bahsettiğim kişisel
gelişim kaygım iş dışındaki hayatımda da geçerli.
Okumak, yeni şeyler öğrenmek. Belki başkalarının “bununla neden uğraşıyorsun” diyeceği küçük
ayrıntılarla ilgilenmek, onlardan keyif alabilmek...
Hobiler benim hayatımda önemli bir yer tutuyor.
Hobiler karakterlerin gizlendiği tercihleri ve
zevkleri gösteren kişilik aynasıdır. Hobilere
sahip olmanın önemi sizce nedir? Kurşun asker ve çizgi roman koleksiyonlarınızdan bahseder misiniz?
Hobi kavramı Türkiye’de yanlış anlaşılıyor. Arada bir
yapmaktan zevk alınana şeylere hobi deniyor. Bence, hobi edinmek dediğimiz şey bunun biraz daha
ötesinde. Belli bir disiplin içinde belli bir zamanı
ayırarak yaptıklarımıza hobi denir. Mesela müzik
dinlemek bir keyif işidir ama “müziği hobi edindim”
dediğiniz zaman daha farklıdır. O müzikteki bestecileri, grupları ve yapılan çalışmaları incelediğinizde
onlardan zevk alıp, derinleşip onlara yoğunlaştığınızda “keyif” bir “hobi”ye dönüşür. Özellikle tarih
konusunda çok iyi bir okuyucuyum. Sadece ülkemiz
16 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Bu konuda yavaş
mesafe aldığımızı
kabul etmek
zorundayız. Bunun
da nedeni ülkedeki
rekabet koşullarının
henüz bunu zorlayıcı
şeklide gelişiyor
olmaması. Değişim,
ya düzenlemeler
yoluyla zorlayıcı
olarak gelir ya
da piyasa bunu
kendiliğinden
yapar. Piyasanın
kendiliğinden
yapması için
birazcık daha
zamana ihtiyaç
var. Rekabet
koşulları daha da
keskinleştiğinde
risklerini
yönetebilen
kuruluşlar daha ön
plana çıkacaklar
ama henüz o
aşamada değiliz.
tarihi değil dünyadaki farklı ülkelerin farklı dönemlerinin tarihlerine de yoğunlaşma ve derine inme
çabam var. Zevk için bir başucu kitabı okumak değil
de Avrupa tarihinin belli bir dönemi, Latin Amerika
tarihinin belli bir dönemi ya da Türkiye yakın çağla
ilgili o çağda yazılmış aynı olayı birbirinden farklı
şekilde yazılmış kitaplara eğilmek gibi… Çizgi roman ve kurşun asker koleksiyonlarıma gelirsek,
kurşun asker ve çizgi roman benim çocukluğumda
da tutkularım arasındaydı. Hayatınızda belli aşamaları tamamladığınızda ya siz yeni hobiler bulursunuz
ya da onlar sizi bulur. Bunlar da beni “tekrar” buldu
diyelim. Demek ki içim de hakikaten o sevgi varmış. Öyle bir koleksiyon yapayım diye başlamadım,
kendiliğinden oluşan bir şey. Hadi şuradan iki parça
alayım, bunlar ne güzeldi hatırlıyorum, şuradan bir
iki örneği bulunsun derken arkası geldi ve dolayısıyla kurşun askerde 20 yıla yaklaşan, çizgi romanda
ise 15 - 16 yılı bulan bir dönemden bahsediyoruz. Bu
dönemde ne yaptım. Önce kendi içimde bir yolculuk
oldu. Sadece zevk için nostaljik anlamda aldığım
objeler sonra yavaş yavaş evrildi kendi içinde ve
belli bir dönemin yayınlarını toplama, belli bir dönemi toplarken belli bir çizerin, sanatçının eserlerini
toplama, sonra kalite çok daha yüksek olduğu için
yabancı çizgi romanlara yöneliş… Bunları arşivlemek, kütüphane araştırmaları yapmak… Böyle
böyle kendi içinde gelişti. Kurşun asker de aynı
şekilde. Hobiden kastım da belirttiğim gibi kurşun
askeri alıp vitrine koymaktan ziyade, kurşun askerleri boyuyorum da. Boyarken o dönemin tarihini, o
dönemin gerçekten orijinal giysilerini bulmaya çalışıyorum. Bu sefer kütüphanenizde ayrı bir köşe oluşuyor. Bu öyle bir şey ki dallanıp budaklanıp gidiyor.
Örneğin, Korkunç İvan dönemine merak salıp onun
ve o dönem Rusya tarihiyle ilgili kitaplar okumaya
başlıyorsunuz. Böyle böyle kendi içinde bir ağ oluşturuyor. O yüzden benim kurşun asker ve çizgi roman hobilerim epeyce bir zamanımı alıyor. Bir şeyi
alıp sırf zevk için bir yere koymak sizi bir süre mutlu
eder. Arada bir bakarsınız ama yaşamımızın bir parçası haline gelince tabiî ki yaşamımızı renklendiriyor. Bunun dışında çocukluğumun özellikle teneke
oyuncaklarını da topluyorum ama henüz onlar koleksiyon boyutunda değiller.
Koleksiyonunuzda kaç kurşun asker ve çizgi
roman var? Gelecekte bu koleksiyonlarınıza
ilişkin planlarınız neler?
SÖYLEŞİ
Sayılar devamlı değişiyor. Rakam konusunda ben
rakam telaffuz ederim ama koleksiyonerler her
zaman nicelik değil nitelik önemli derler. Kaç parça olduğundan çok onların hangi parçalar olduğu
önemli. Bununla birlikte, rakamlar tamamen anlamsız da değil elbette. Bu açıdan baktığımızda
2.000 civarında kurşun askerim 17.000 civarında
çizgi romanım var. Büyümeye devam ediyor. Benimle beraber büyümeye devam edecekler diye
düşünüyorum. Geleceğe dönük hep karşılaştığımız
ve kendi kendimize sorduğumuz bir soru. Dürüst
olarak söyleyeyim ki şu an bir şey öngöremiyorum.
İnşallah oğluma emanet edebilirim diye umuyorum.
Ona emanet edemezsem bunları mutlaka birilerine
başka kullanıcılara bırakmak gibi bir düşüncem var.
Çünkü sonuçta bu paylaşılarak büyüyor. İleride sergiler falan açmayı düşünüyoruz. Eğer bunları yapabilirsem beni yeterince mutlu edecek.
Beşiktaş desem…
Beşiktaş, hayatımın ayrılmaz parçası, eskilerin deyimiyle “mütemmin cüz”üdür. Kendimi bildim bileli
Mithat Paşa/İnönü Stadyumlarındaydım. Tabii çeşitli zamanlarda yurtdışında yaşadığım dönemler
vs. yoğunluklardan dolayı ufak tefek kopukluklar
olmuştur ama netice de “terk etmedi sevdan beni”
diyebileceğim bir tutku. Beşiktaş ile son yıllarda yaşadıklarımız beni üzüyor. Özellikle geleceğe
baktığımda bazı zorlu sorunlar görüyorum. Milyonlarca Beşiktaşlı gibi benim de dileğim hep birlikte
sıkıntılarına çözüm bulabilmek. Beşiktaş’ın kendini
konumlandırmasında, geleceğe dönük mali açıdan
sürdürülebilirlik konularında sıkıntıları olduğunu
düşünüyorum. Kalbimdeki Beşiktaş sevgisini bir
kenara bırakıp objektif baktığımda, stadın yapılıyor olması çok önemli bir şey ama bittiğinde bütün dertleri çözecek beklentisi maalesef yanıltıcı.
Beşiktaş’ın taraftar kazanımı, yeni nesillerde daha
çok Beşiktaşlı olması konusunun hiç küçümsenmemesi gerekiyor. Bazen bizim taraftarlarımızda
‘biz seni şampiyon olmak için sevmedik’ sloganını
duyuyorum. Bunlar kısa vadeli düşünceler. Çünkü
bir takım başarılı olup şampiyonluklar elde etmezse taraftar kazanamaz. Başarı ve taraftar kazanmaz
ise gelir de kazanamaz. Gelir kazanamazsa yatırım
yapamaz ve başarılı olamaz. Fasit daire !Yeni nesilde çocuklara bakıyorum sınıfta 2-3 tane Beşiktaşlı
varsa iyi diyoruz artık. Yarın öbür gün Beşiktaş formalarını kim satın alacak? Beşiktaş maçlarına kim
Çünkü inanıyorum
ki, hepimizin bu
topluma karşı bir
borcu var. O da
yaptığımız işleri
iyi bir şekilde
yapmak. Hiçbirimiz,
eğer politikaya
girmiyorsak,
ülkeyi toptan
değiştiremeyiz.
Ama ülkeyi
değiştiremesek bile
değiştirebileceğimiz
örnek
olabileceğimiz
yerler var. Çeşitli
rollerimizle,
çalıştığımız
kurumlarda
veya aile babası
olarak içinde
bulunduğumuz
çevreye katkılar
sağlayabiliriz.
gidecek? Yayıncı kuruluşlar size pay verirken neye
göre pay verecekler? Siz gelir elde edebilmek için
transfer yapamazsanız nasıl başarılı olacaksınız?
Bunları düşündüğümüzde “biz seni şampiyon olmak için sevmedik” kulağa hoş geliyor da deminden
beri bahsettiğim sürdürülebilirlik kavramı açısından
son derece sakıncalı. Yani yarın öbür gün Beşiktaş’ı
3 büyükler kategorisinden aşağıya indirme riski
var. Taraftar kazanmak için şimdiden çalışmaya
başlamak lazım. Her sınıfta en azından 5-10 tane
Beşiktaşlıyı yaratacak bir pazarlama ve iletişim
politikası izlemesi lazım. Bunu son yıllarda gelip
geçen yönetimlerde görmüyorum. Taraftarların da
böyle söylemleri yüksek sesle dile getirdiğini duymuyorum. Bu da beni geleceğe dönük olarak ciddi
bir şekilde kaygılandırıyor doğrusu. 15 yıl şampiyon
olmadığımız dönemler oldu ama bugünküne göre
daha sahipleniciydik.
Sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor musunuz? Bağlı olduğunuz ve çalıştığınız
dernekler var mı?
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
17
SÖYLEŞİ
Ben bunu birisi mesleki açıdan olmak üzere ikiye ayırıyorum. Çünkü inanıyorum ki, hepimizin bu
topluma karşı bir borcu var. O da yaptığımız işleri
iyi bir şekilde yapmak. Hiçbirimiz, eğer politikaya
girmiyorsak, ülkeyi toptan değiştiremeyiz. Ama
ülkeyi değiştiremesek bile değiştirebileceğimiz
örnek olabileceğimiz yerler var. Çeşitli rollerimizle, çalıştığımız kurumlarda veya aile babası olarak
içinde bulunduğumuz çevreye katkılar sağlayabiliriz. Ben de kendi açımdan şunu hedefledim. Mesleki olarak hem kendim katkı anlamında elimden
geldiğince iyi bir örnek sergileyeyim, hem de mesleki kuruluşlarda görev alarak oralarda en azından
meslek örgütümüzün dünya çapında dünya ile
karşılaştırılabilir gelişmişliğe sahip olabilmesi için
katkıda bulunayım. Bunları da bir ölçüde yapabildiğimi düşünüyorum. Önceki yıllarda TÜSİAD çalışma gruplarında da aktif şekilde yer aldım. Orada
hazırlanmasında katkıda bulunduğum raporlar
oldu. Bankalar birliğinin risk komitesinin başkanlığını mevzuatın yazıldığı o yoğun dönemlerde 12
yıl yaptım. Risk yöneticiler derneğini kurdum. Aynı
zaman da bir kişinin işin başına geçip hep orada
kalmaması, başkalarına da devretmesi gerektiğine inandığım için 2 dönem sonra görevi devretme şartını kendim getirdim ve benden sonraki
yöneticilerin bu görevleri almasını sağladım. Çok
şükür ki, şimdi düzenli şekilde aynı kural işleyerek değişimler oluyor ve bu dernek varlığını sürdürüyor. Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nde özellikle
yayın kurulu tarafında elimden geldiğince katkıda
bulunmaya çalışıyorum. Aynı zaman da başka
mesleki örgütlerde de zaman zaman çalışıyorum.
Üniversitelerde ders verme faaliyetlerimi de bu
çerçevede değerlendiriyorum. Olabildiğince genç
nesillere bir şeyler aktarmak, onlarla bir şeyler
paylaşmak. Meslek dışında da Doğal Hayatı Koruma Derneği’nde (WWF) da uzun yıllar yönetim kurulunda görev yaptım. Bunun yanı sıra toplumun
geneline katkıda bulunmaya çalışan örgütlerin de
çeşitli kademelerinde görevler yaptım.
Kariyerinizde şimdiye kadar en büyük keyif
aldığınız işler veya başarılar hangileridir?
Benim kariyerim bayağı uzun yıllara dayandığı için
epeyce bir şeyler var ama ben şuna inandım. Bir
işi yaptığınızda o işte çok katkı sağlayan, sadece
geldiğiniz konumla değil sektörde yaptıklarınızla bir
şekilde danışılan, fikri alınan ve onun gelişmesine
18 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Tabiî ki meslek
hayatımızda belli
yerlere gelmek
güzel ve kendimi
bu açıdan şanslı
hissediyorum. Onu
orada bırakmayıp
aynı zamanda daha
geniş kitlelerle
paylaşmak, tüm bu
mesleki konuların
gelişiminde kendi
ölçümüzde de olsa
katkı sağlamak
bazen bazı yolları
açmakta öncü rol
oynamak benim
açımdan en keyifli
kısımlardı.
katkı sağlayan insan olmak. Kariyerimizde bir şekilde belli bir yere gelebiliriz ama öbür kısmı birazcık
daha keyif verici. Onu yapabildiğimi düşünüyorum.
Uzun yıllardır risk yönetim ve denetim konusundaki
gelişmelerde katkım olduğunu ve bu konuda bulunduğum konumla değil ama komiteler olsun, yazılar
ve toplantılar ile sektörel çalışmalara katkı verdiğimi düşünüyorum. O da bana büyük keyif veriyor.
Sadece yurt içinde değil yurtdışında da konferanslar
ile Türkiye’yi temsilen bu konularda konuşmalar yapıp komitelere katıldım. Uzun yıllar bu komitelerde
görev yaptım. Dolayısıyla benim için en büyük keyif
bu oldu. Tabiî ki meslek hayatımızda belli yerlere
gelmek güzel ve kendimi bu açıdan şanslı hissediyorum. Onu orada bırakmayıp aynı zamanda daha
geniş kitlelerle paylaşmak, tüm bu mesleki konuların gelişiminde kendi ölçümüzde de olsa katkı sağlamak bazen bazı yolları açmakta öncü rol oynamak
benim açımdan en keyifli kısımlardı.
Her başarılı yöneticinin hayatında bazı dönüm
noktaları vardır. Sizin hayatınızda böyle bir
dönem oldu mu, öğrenebilir miyiz?
Oldu tabiî ki. Meslek hayatımda dönem dönem
yeni gelişmeleri kendimce gözlemleyip değişiklikler yapmaya çalıştım. Bu anlamda tutucu olmadım
diyebilirim. Doksanlı yıllarda yatırım bankacılığına
geçiş, 2000’li yıllarda iç sistemler alanına geçişim
benim kariyerimi olumlu yönde etkileyen kararlar
olmuştur.
Çalışmaları ile yüksek ahlaki standartların
yaygınlaşmasını teşvik eden, içinde topluma
fayda sağlayıp iç denetim mesleğinin farkındalık yaratarak sürdürülebilir gelişimini sağlayan meslek insanı Ali Kamil UZUN meslek
üstün hizmetine layık görüldünüz. Bu ödül
hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyim?
Bunu aldığımda çok gururlandım. Çünkü Ali Kamil
Bey’i uzun yıllardır tanıyorum. Yaptıklarına, önemsediği değerlere, iç denetim mesleğine kattığı değere uzun yıllardır yakından tanıklık ettim. Derneğimizin de ödüllerde esas aldığı yüksek standartların
bilincindeyim. BU nedenle, uzun yıllardır denetim
tarafında çalışmış birisi olarak bana gurur veren
hayatımın güzel anlarından birisiydi. Çünkü, buradaki ödülün anlamı yüksek ve ona layık görülmek
çok değerli.
KURUMSAL
YÖNETİM
KÜTÜPHANESİ
TKYD
KURUMSAL
YÖNETİM
KÜTÜPHANESİ
DÜNYANIN
BİLGİSİNİ BİR
ARAYA GETİRİYOR
Kurumsal Yönetim Kütüphanesi; adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilen kurumsal yönetim
anlayışını yansıtan bilgi ve tecrübeyi bir araya getirerek faydaya sunmayı amaçlamaktadır. Bu alanda çalışmalar yapmakta olan
uluslararası kuruluşların yanı sıra ilgili sivil toplum kuruluşları, akademik dünya ve iş dünyası tarafından üretilen makale, araştırma,
görüş ve sunumlar yer almaktadır.
Kurumsal Yönetim Kütüphanesi, Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanmış olmakla birlikte, birçok farklı dildeki çalışmayı
barındırmaktadır. Farklı dillerdeki çalışmalar İngilizce özet açıklamaları ile yer almaktadır.
Kurumsal Yönetim Kütüphanesi'ne appstore kullanan mobil cihazlar ile erişilebilmektedir.
Cihazınıza indirmek için QR COD'u okutun.
AppleStore için
www.kurumsalyonetimkutuphanesi.com
SÖYLEŞİ
Dünyayı Fetheden
Kaşmirci!
Silk & Cashmere, kurulduğu 1992 yılından beri bir Türk markası olarak dünyanın 26 farklı ülkesinde,
Londra’dan Paris’e birçok seçkin şehirde, 190 ayrı noktada yer alan küresel bir girişimcilik başarısı olarak
çalışmalarını sürdürüyor. “Projelendirilmiş bir tutku”yu hayata geçiren Silk & Cashmere CEO’su Ayşen
ZAMANPUR “Başarıdan söz etmeyi sevmiyorum. “Başarı” sözcüğünün içinde bir böbürlenme ve rehavet
riski var. Samimiyetle söylemeliyim, bireysel başarıların çok fazla vurgulanmasına karşıyım. Başarılar
çok büyütüldüğünde, izleyen insanların gözü korkuyor, isteklerini kaybediyorlar, gençler başarı duygusuna
yabancılaşabiliyor. Benim de hayatımda başarılı olduğum şeyler de var, başarısız olduğum alanlar da… İnanın,
her başarı öyküsünün arkasında pek çok başarısızlık öyküsü de vardır.” diyor.
Silk & Cashmere markası ile gerçek bir girişimcilik başarısı elde ettiniz. Bu başarınızı
neye bağlıyorsunuz?
Sanırım bizim başarımızın nedeni “küresel doğmuş
şirketler” grubunda olmamız. Dünya Girişimcilik
Forumu’nda da bu kavram sıklıkla konu edildi ve
tartışıldı.
Biz mevcut bir ürünü markalaştırmadık, boş bulduğumuz geniş bir alan için özel bir proje bulup marka
yarattık. Silk & Cashmere’in en büyük özelliği bu
kanımca… İki hammaddeden, yani kaşmir ve ipek
ile unların birleşiminden evrensel bir koleksiyon
yarattık.
“Dünyaya Kaşmir Giydiren Türk” Ayşen Zamanpur nasıl girişimci oldu? Gerçek bir girişimcilik başarısı olan Silk & Cashmere’nin
hikayesini anlatır mısınız?
Kurumsal bir işte 5 yıl çalıştıktan sonra bir değişiklik gerekti. Eşim ve ben, Galleria Ataköy’de bir
Benetton Franchise mağazası açmaya karar verdik.
1988 yılında Türkiye’de merkezi bir yerde eksiksiz
yenilikleri olan bir Benetton Franchise. Beş yıl ve altı
mağaza sonrası kendi markamı düşünmeye başladım. Gençken hala böyle cesur yeni şeyler yapmak
için bu enerji ve güven var. Bunu israf etmeyin!
22 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Sanırım bizim
başarımızın
nedeni ‘küresel
doğmuş şirketler’’
grubunda olmamız.
Dünya Girişimcilik
Forumu’nda da bu
kavram sıklıkla
konu edildi ve
tartışıldı.
Biz mevcut
bir ürünü
markalaştırmadık,
boş bulduğumuz
geniş bir alan için
özel bir proje bulup
marka yarattık.
Silk&Cashmere’in
en büyük özelliği
bu kanımca… İki
hammaddeden,
yani kaşmir ve
ipek ile unların
birleşiminden
evrensel bir
koleksiyon yarattık.
Oğlum, Genel Müdür Yardımcım Ferhat Zamanpur
ikinci nesil markanın bugüne dek bizi getiren çok
da başarılı olduğumuz DNA’larına sadık kalarak
dokularımıza ve konseptimize saygıyla ama büyük
bir değişim başlattı. Daha uluslar arası, daha net ve
daha temiz bir görünüm alması için görsel ve prosedürel yönetim biçimi ve tasarım anlamında yalınlaşma ve çağdaş bir yönetim anlayışına geçmeye
yönelik adımlar attık.
Perakende ayağında mağazacılığımızda dev adımlar attık ve çok değerli profesyonellerimizi bünyemize aldık.
Altyapımızda çok önemli yatırımlar yaptık. Operasyonumuzu ve dış ticaretimizi geliştirdik. Dünya
markalarına danışmanlık veren önemli danışmanlarla çalışarak ince ayarlar yaptık, yapıyoruz ve
yapacağız. Yurt dışına yayılma da çok güzel şeyler
başardık.
Pek çok yurt dışı mağazası olan marka var. Ekonomik ürünler satarak büyüyen çok var. Onlara da
saygı duyarız ama benim bildiğim kimsenin (hiçbir
markanın) tüm Avrupa başkentlerinde Paris, Londra, Zürih, Cenevre, Moskova, Berlin’de mağazası
yok. Bunu fiyat avantajıyla değil lüks ve kaliteli
ürünlerle başardık. Yüksek kalitemizle başardık.
SÖYLEŞİ
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
23
SÖYLEŞİ
Biz kendimizi eleştirsek de tasarımda her gün ileriye gidiyoruz. Tüm görselimiz de herkesin fark ettiği
atılımlarımız da ortada, vitrinimizde, ambalajımız
da, etiketimizde ve kataloğumuz da, dikkat çekiyoruz artik.
Online satışımız 3 haneli büyüdü. İnternette de çok
önemli kurumlarla çalıştık. Web sitemiz evrensel
standart’a geldi. Online bir marka olarak başarımızı
kanıtladık.
CRM’e ilk defa çok yoğun ve derin eğildik ve çok
kısa zamanda ciddi bir gelişme gösterdik. KPİ’lar
belirleyerek tüm çağdaş işletmeler gibi değerlendirmelerimizi somut baza getirdik. Yıldız çapralar
oluşturarak yıldızlar yarattık. Ekipte ki yıldızları öne
çıkartıp ışıltılarını açığa çıkardık.
Kurumsallık ta çok önemli adımlar attık. Eğitimler
aldık, workshoplar yaptık ve müşterilerle
buluştuk. Hep daha ileriye daha güzele
ulaşmaya çalıştık. Tüm bu değişimi
simgeleyen en büyük değişim logomuzda oldu. O güzel logomuza saygı duyarak yenilendik.
Yalın, trendlere uygun daha
evrensel bir logoyla bu gelişimin imzasını attık.
Deneyimli yöneticilerimiz
her konuda katkısını
arttırdı. Ekibimizde ortak bur ruh
oluştu. Aynı hedefe yürüyoruz. Ve ekibimize dedik ki;
En büyük değerimiz sizlersiniz. Hep
söylüyorum bu
güzel ekip en
büyük gücümüz.
Biz farklıyız... Bu
fark sizsiniz!..
Silk & Cashmere ilk
mağazasını
24 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Deneyimli
yöneticilerimiz her
konuda katkısını
arttırdı. Ekibimizde
ortak bur ruh
oluştu. Aynı hedefe
yürüyoruz. Ve
ekibimize dedik ki;
En büyük değerimiz
sizlersiniz. Hep
söylüyorum bu
güzel ekip en büyük
gücümüz. Biz
farklıyız... Bu fark
sizsiniz!..
Zürih’te açtı. Bir Türk markası için şaşırtıcı
bir durum... Şu an ki mağaza sayısı kaç?
Bu stratejinin tipik bir türü oldu. ‘Orada yaparsanız,
herhangi bir yerde de yapabilirsiniz’
Zürih’i çok iyi biliyorduk ve büyük bir saygıyla İsviçre perakende pazarını düzenledik. Çünkü, onlar
mükemmel kalite bekliyorlar ve bunun için yüksek
fiyatlar ödemeye hazırlar. Bu yüzden 1992 yılında ilk
mağazamızı orada açtık. O zaman sadece biz Türkiye dışında bir şube açtık.
Şu anda ise, Silk & Cashmere 26 ülkede 190’ı aşkın
satış noktasında satılmaktadır.
İlk iş yaşamınız Şişecam, ardından Benetton’da ilk mağazacılık deneyiminiz… Geriye dönüp baktığınızda bugün kü Ayşen
Zamanpur’a eski çalışma ortamlarınızın
belli bir etkisi ya da katkısı oldu mu?
Tabii. Öncelikle Şişecam deneyimimin en
büyük katkısı bende bir olaya hem makro
hem de mikro bakabilme özelliğini
geliştirmesi oldu. Bu özellikle insanın kendi işini
kurduğunda son derece
önemli oluyor. Benetton mağazacılık
deneyimi ise özgüven kazandırması
açısından önemli.
Galleria’da ilk
açtığım Benetton mağazası
o
dönemde
dünyadaki 7
bin Benetton
içinde 2 kez
birinci geldi.
Öyle ki Luciana Benetton
bile habersiz
mağazaya geldi, elimi sıktı ve
tebrik etti. El sıkmanın önemini
işte o an anladım.
SÖYLEŞİ
Başarınızı neye borçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Başarıdan söz etmeyi sevmiyorum. “Başarı” sözcüğünün içinde bir böbürlenme ve rehavet riski
var. Samimiyetle söylemeliyim, bireysel başarıların
çok fazla vurgulanmasına karşıyım. Başarılar çok
büyütüldüğünde, izleyen insanların gözü korkuyor,
isteklerini kaybediyorlar, gençler başarı duygusuna yabancılaşabiliyor. Benim de hayatımda başarılı
olduğum şeyler de var, başarısız olduğum alanlar
da… İnanın, her başarı öyküsünün arkasında pek
çok başarısızlık öyküsü de vardır.
İlle de bir başarıdan söz etmek gerekirse, Silk &
Cashmere doğru bir niş pazarı zamanında keşfetmenin sonucudur. Ben sadece çok doğru, ayakları yere sağlam basan bir projenin güçlü bir ekiple
buluşmasını sağladım. Bu ekibe liderlik yapmaktan
Zürih’i çok iyi
biliyorduk ve büyük
bir saygıyla İsviçre
perakende pazarını
düzenledik. Çünkü,
onlar mükemmel
kalite bekliyorlar ve
bunun için yüksek
fiyatlar ödemeye
hazırlar. Bu yüzden
1992 yılında ilk
mağazamızı orada
açtık. O zaman
sadece biz Türkiye
dışında bir şube
açtık.
gurur duyuyorum. Fikir çok güzeldi, bunu gururla
kabul ediyorum. Kaşmir ve ipeğin anavatanına, taa
iç Moğolistan’a kadar gitmek, önemli bir risk alarak
orada yatırım yapmak, marka yaratmak ve dünyaya
yayılmak, bütün bunlar da çok zor, meşakkatli ve
inanılmaz çaba isteyen işlerdi. Ekibimiz bugün de
kaşmirle yatıyor, ipekle kalkıyor. Bu benim hayatımın projesi, benim öyküm bu… ve ben çok şanslıyım. Çünkü çok güçlü bir ekibim var.
Vaka çalışmalarına ve ders kitaplarına konu
olmanız var?
11 kere yüksek lisans tez konusu olduk, 7 ayrı bilimsel kitapta (2 tanesi Avrupa’da) markamıza yer
verildi. İstanbul Üniversitesi’nde 2 kez vaka çalışması olarak eğitim kitapçıklarına girdik. Aynı zaman
da dünyanın en iyi işletme okullarından biri olan
Emlyon’da ders olarak okutuluyor. Hala okutuluyoEkim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
25
SÖYLEŞİ
ruz. 14 ulusal ve uluslararası girişimcilik ödülümüz
var. Herald Tribune ve Le Monde izden dünyayı fethetmeye başlayan kaşmirci diye söz etti. Ben bunları gerçekten ticari bir başarıdan çok daha fazla
önemsiyorum.
Her başarılı yöneticinin hayatında bazı dönüm
noktaları vardır. Sizin hayatınızda böyle bir
dönem oldu mu, öğrenebilir miyiz?
Bu süreçte dönüm noktası diyebileceğim bir olay
var: Gerçekten de film sahnesi olabilecek nitelikte,
çok hoş bir sahne bu. Beni etkileyen ve Silk & Cashmere için de oldukça önemli bir deneyim.
Benetton
mağazacılık
deneyimi
ise özgüven
kazandırması
açısından önemli.
Galleria’da ilk
açtığım Benetton
mağazası o
dönemde dünyadaki
7 bin Benetton
içinde 2 kez birinci
geldi. Öyle ki
Luciana Benetton
bile habersiz
mağazaya geldi,
elimi sıktı ve tebrik
etti. El sıkmanın
önemini işte o an
anladım.
1976’da şimdiki eşim, o zaman ki erkek arkadaşımla Londra’ya gitmiştik. O yıllarda Türkiye’de
angora ve shetland trikolar bulunmazdı. Yola çıkarken kendime, arkadaşlarıma, kardeşlerime,
hediye olarak ya da ısmarladıkları kazaklardan
almaya kararlıydım. Knightsbridge’de çok şık bir
mağazaya girdik. Shetland ve angora bölümlerinin
yanı sıra bir bölüm daha vardı ki, aklımı başımdan
aldı: Cashmere…pure cashmere… Müthiş güzeldiler ve shetland ve angoraya göre daha pahalıydılar…
Uzaktan bakıldığında aralarında önemli bir fark yok
gibi görünüyordu, ama beni çeken bir şey vardı…
Daha önce az sayıda da olsa kaşmir görmüştüm.
Annemin bir iki parça kazağı vardı, ama Londra’da
dokunduğum kaşmirler bir daha hiç aklımdan çıkmadı. O mağazanın yöneticisine “Kaşmir neden bu
kadar pahalı?” diye sorduğumda, “Lütfen gidin ve
dokunun;anlayacaksınız” (“Please, go and touch;
then you will understand”) cevabını aldım.
Gerçekten de gittim ve mavi bir kazağa dokundum.
Yumuşacıktı... Elim ve tenim keyif aldı.üstüme tuttum… boynuma değdi; yündü, ama acıtmıyor ve
yakmıyordu; ısıtıyordu ve… muhteşemdi. Kaşmiri
önceden de az çok tanıyordum, daha önce de dokunmuştum. Ama o atmosferde, o sunumla, o
renklerde, o şıklıkta ve konseptle sunulması, bana
çok hoş geldi. Hiçbir üründe olmayan bir kalite, yumuşaklık, tenle müthiş bir uyum… hiçbir üründe
olmayan, kendi kendine yaratılan o soylu hava...
O zerafet, o doku, o sıcaklık, o doğallık, o sağlıklı
yapı… Kaşmir müthişti… O günden sonra aklımın
ve ruhumun bir köşesinde hep kaşmir oldu. Hiç aklımdan çıkmadı. Önemli birisine hediye alacaksam,
küçük de olsa, bir kaşmir şal ya da kaşkol almaya
özen gösterdim. Herkes bayıldı, herkes etkilendi. En
çok da ben… Bir marka yaratmak istediğimde, nereden başlayacağımı biliyordum.
Bir kaşmir markası yaratacaktım. Ve fiyatlar da o
kadar ulaşılmaz olamayacaktı. Kentli, eğitimli, benim gibi seçkin bir kökenden gelmeyenlerin de ulaşabileceği bir fiyatı olacaktı. Olacaktı da, nasıl?? İşte
bu fikir vizyonumuz oldu, hep onun peşinden gittik.
Kaşmiri anavatanında, tam da keçilerin olduğu yerde boynuzundan tuttuk. Maliyet avantajı yaratmak
için yaptık bunu. Oysa Avrupa’dan da ithal edebilirdik, ancak bunu yapmadık. En zor yolu seçtik. En zor
yolu… Gittik, İç Moğolistan’da bir kaşmir fabrikasına
ortak olduk.
26 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
SÖYLEŞİ
Her seçim bir fedakarlıktır ve her seçimin bir
bedeli vardır. Başarı yolculuğunda nelerden
fedakarlık yaptınız ya da neleri ıskaladınız?
Bu sonuca ulaşmak için nelerden fedakarlık yaptım, ya da neleri ıskaladım? Sabahları eşimi geçirip,
üzerimde sabahlık, elimde çay, tatlı bir tembellikle
dolanamadım hiç… Hep onunla birlikte, aynı anda
evden fırladım.. ve iş yaşamına daldım. Nişantaşı
kafelerinde oturmadım pek arkadaşlarımla, ki böyle arkadaşım pek çok. Bir iki kez otursam da gözümü saatimden ayıramadım, hiç içime sinmedi; hep
bir yerlere geç kaldığımı hissettim. Yani şöyle doya
doya tembelliğin dayanılmaz tadını yaşayamadım.
İstediğim kadar film izleyemedim. Geceler bile az
geldi bana. Gündüzler ise hep çok doluydum.
laşma projesi üzerinde çalışıyoruz. Bunun yanı sıra
web sitesi ve online alışveriş yenilendi.
Türkiye’de iş dünyasında başarılı bir kadın
olarak; gerek iş gerekse sosyal hayatta kadının konumunu nasıl yorumluyorsunuz?
Benim iş adamları lafına karşı bir duruşum var.
Daha az risk alsaydım, normal bir işte çalışsaydım,
geceleri daha rahat uyurdum. Bazen rüyamda kendimi Çin’de beş parasız, trenleri kaçırmış, karanlıkta
kalmış, depolarda ezilmiş gördüğüm oldu. Korkular
yaşadım. Tehlikeler atlattım. Çok uzun seyahatler
yaptım. Bazen çok zor geldi her şey. Enerjim tükenir
gibi oldu. Ama sanırım hayatınızı, ‘‘başınıza nelerin
geldiği değil, onlarla nasıl başa çıktığınız’’ belirliyor.
• TÜSİAD
• TÜGİAD
• ANSİAD ve tüm İAD’la bitenlere.
Dünyada artık business men değil business people
deniyor. 1970’ler de bitti iş adamı lafı. Bunu bahsetmek isterim.
Silk & Cashmere doğru bir projeydi, sağlamdı. Hep
haklı çıktım. Hatalar da oldu, krizler de yaşandı, sorunlarla boğuşuldu, ancak son tahlilde çok kaliteli
ve çok güzel bir şey yarattık. Hatalar da bu gerçek
içinde eriyebiliyor, bütünün içinde yok oluyor.
Takım çalışması ve liderlik, hayatınızın her
karesi ile barışıyor. Peki, Ayşen Zamanpur
içindeki liderlik vasfını ne zaman ve nasıl
keşfetti?
Ekip çalışmasına, ekibin gücüne inanırım. Kimse
tek başına böyle bir markanın başarısından ya da
başarısızlığından sorumlu olamaz. Biz kocaman bir
ekibiz. Onlara güveniyor ve onlarla gurur duyuyorum. Ekip çalışmasına yatkınlık benim için olmazsa
olmaz bir kriter.
İnsan başardıkça daha fazlasını ister. Bundan
sonraki büyük projeniz / hedefiniz nedir?
Planımız, Silk & Cashmere kazakları ile tüm dünyayı sarmak üzere! Biz son 12 aydır yeniden marka-
İlle de bir
başarıdan söz
etmek gerekirse,
Silk&Cashmere
doğru bir niş
pazarı zamanında
keşfetmenin
sonucudur. Ben
sadece çok doğru,
ayakları yere
sağlam basan bir
projenin güçlü bir
ekiple buluşmasını
sağladım. Bu ekibe
liderlik yapmaktan
gurur duyuyorum.
Aile ve iş hayatı arasında nasıl bir denge kurdunuz? Bunların haricinde vakit ayırabildiğiniz hobileriniz var mı? Hem çalışan hem de
aile sahibi kadınlarla paylaşmak isteyeceğiniz tüyolar var mı?
Anne, eş ve ev kadını kimliği müthiş bir karışımdır.
Üçüne de bayılıyorum. Arkadaşlarımı davet edip,
güzel sofralar kurmak en büyük zevkimdir. Çok sık
davet veririm. Ev süslemeyi, dekorasyonu, özel bir
şeyler pişirmeyi çok severim. Hele anneliği!!!.. Ama
ben üretime katılmayı, yaşamın içinde olmayı, başarmayı da çok seviyorum… Bunu yapmasaydım,
sanırım mutsuzluk saçan bir kadın olurdum. Çevremizde böyle örneklere sık rastlamıyor muyuz?
Bence kadınlar “Sizin için saçımı süpürge ettim”
demeden, ellerinden geleni yapıp istedikleri yaşamı kurmaya çalışmalılar. Bunu yapabilecekleri
halde yapmayıp, sonradan çevrelerini suçlayanları
biliyoruz… Hiçbir şey kolay değil, biliyorum. Ama,
başarmaya inananlar genelde başarıyor. En çok da,
eğitimsizlik, erkeklerin kadına bakışı, törelerimiz,
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
27
SÖYLEŞİ
başarı hikayeleri yaratabiliriz. Başarı hikayelerine
baktığımızda aslında kişilerin en fazla öne çıkan
özellikleri herkesin eleştirdiği özelliklerdir.
ekonomik durum, tüm bunlar, maalesef kadınlarımızın elini kolunu bağlıyor. Benim sözüm onlardan
çok, yapabilecek olduğu halde yapmayan ve sonra
da şikayet edenlere.
• Hiç bir şekilde hiç kimsenin diğerlerinden üstün
olduğunu düşünmeyin.
Gençlerin de hayata böyle yaklaşmasını salık veriyorum. Hayal kurmaktan korkmayın, hayallerinizi
gerçekleştirmek için risk alın, zorluklar karşısında
vazgeçmeyin, yaptığınız işe inanın ve onu sevin…
Gençlerin her zamankinden çok öncü ve örnek kimliklere gereksinim duyduğu bir süreçten geçiyoruz ve bu anlamda sizi çok doğru bir örnek olarak görüyorum. Ne söylemek
istersiniz?
• Hiç bir zaman “Neden ben?” demeyin. “Neden ben
değil?” deyin.
• Herkesin başkalarından farklı bir yönü var. Diğer
insanların bizi eleştirdikleri yönlerimiz aslında bizi
farklılaştırır ve bu yönlerimizi fark edip geliştirirsek,
28 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Gençlerin de hayata
böyle yaklaşmasını
salık veriyorum.
Hayal kurmaktan
korkmayın,
hayallerinizi
gerçekleştirmek
için risk alın,
zorluklar karşısında
vazgeçmeyin,
yaptığınız işe inanın
ve onu sevin…
• Herkesin başarısız olduğu bazı şeyler vardır.
Bunları düzeltmek güzel ama bütün vaktinizi buna
harcamak yerine, farklılıklarınızı ortaya çıkartmaya
çalışın.
• Sorumluluk alın. Korkmayın. Farklılıklarınıza sahip çıkın. Farklı yönlerinizi hep öne çıkartın. Herkesten iyi olduğunuz alanları bulmaya çalışın.
• Abartılı hikayeler, masal dünyası kahramanı gibi
karakterlere inanmayın, yalandır.
• En çok başarılı insanların aşırı abartılmasına karşıyım. Onun için panellerde, konuşmalarımda hep
başarısızlık öykülerini de anlatırım. Çünkü o zaman
gençler başarı fikrinden uzaklaşıyor. Gerçek hikayelerde masal kahramanları yoktur. Düşler, fikirler,
projeler ve doğru ekiple başarılmış işler vardır.
SÖYLEŞİ
Sosyal sorumluluk projelerinde her zaman
yer alıyorsunuz. Çalışmalarınızdan, projelerinizden ve yeni hedeflerinizden bahseder
misiniz?
İlk günden beri sosyal sorumlu bir marka olmaya
çok özen gösterdik. Mağazalarda pembe ve mavi iyi
kalpli, kaşmir giyen ayıcıklar mevcut. Kârı değil tüm
geliri TOÇEV’e gidiyor. Kaşmir kıyafet giyen cici ayıcıklar var. Çocuklar, gençler onu satın alıyorlar. Ambalaj malzemelerini Diyarbakırlı kadınlara yaptırıyoruz. Kagider’in birçok projesine destek veriyoruz.
Mor çatı’ya destek veriyoruz. Sosyal sorumluluğa
bakan bir çalışanımız mevcut. Firma AB uygulamaları, hijyen uygulamalarına % 100 dikkat ediyor. Bütün faturalarda azo kullanılmaz maddesi var. Çocuk
işçi maddesi var. Bunlara özel olarak dikkat ediliyor.
Şu anda da Diyarbakır’da ev kadınlarına ipek ürettiriyoruz. Atölye de üretilen saf ipekleri mağazalarımızda satıyor onlara sürekli iş sağlıyoruz.
Son olarak Kaşmir Yolu kitabınıza dönecek
olursak. Kitabı kimler okumalı sizce?
Ekip çalışmasına,
ekibin gücüne
inanırım. Kimse
tek başına böyle
bir markanın
başarısından ya da
başarısızlığından
sorumlu olamaz.
Biz kocaman bir
ekibiz. Onlara
güveniyor ve onlarla
gurur duyuyorum.
Ekip çalışmasına
yatkınlık benim için
olmazsa olmaz bir
kriter.
Hayatında ve çevresinde farklılık yaratmak, özgün
olmak, kutunun dışına çıkıp düşünmek isteyen, biraz özgüvene, örneğe ihtiyacı olan kişiler diye cevap
verebilirim. Kitabı okuyup bana ulaşan insanların
söylediklerinden yola çıkarak söylüyorum. Kaşmir
Yolu’nu okuyunca, demek ki yapılmış, bak oluyormuş, çok da büyük sermayeye, bir banka ya da holding desteğine ihtiyaç yokmuş her zaman deniliyor.
Tutkulu ve heyecanlı, size ve yapmak istediklerinize
inanmış bir ekiple böyle bir marka yaratılmıştır. Türkiye’nin gerçeğidir. Ben bunun güzel bir örnek olmasını isterim. Silk & Cashmere’in akademik dünyada
kabul görmesi, tez olması, vaka çalışması yapılması, bilimsel kitaplara girmesi de beni çok mutlu
ediyor. Çünkü bu işin gerçek ve matematik ve bilimsel bir tarafı var. Bunun çoğalabileceğini görüyoruz.
Tesadüf bir şey değil, Sindirella hikayesi değil… Bu
yaratılmış, hedef odaklı ve kendi değerini yaratarak
büyüyen bir markadır. İlk defa 20. yılımızda ortak aldık. 20 yıldır kendisi büyümüştür. Eğer birileri Silk &
Cashmere’i örnek alarak, oradan cesaretlenerek bir
marka yaratırsa bu hayatımdaki en büyük mutluluk
olur. Çünkü samimiyetle ve tüm kalbimle türrkiye’yi
girişimcilerin kurtaracağına inanıyorum. Buna katkıda bulunmak Silk & Cashmere’i yaratmak kadar
anlamlı benim için...
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
29
SÖYLEŞİ
“Sürdürülebilir Rekabet,
Sürdürülebilir Büyüme ve
Operasyonel Verimlilik”
Labris Networks, internet ağ güvenliği alanında, kuruluşundan bu yana AR-GE odaklı üretimi birincil koşul
olarak belirlemiş bir Türk teknoloji şirketi olarak, teknolojinin sadece yurt dışından ithal edilen bir şey
olmadığını, Türkiye’de de dünya standartlarında teknolojinin üretildiğini göstermek vizyonuyla çalışmalarını
sürdürüyor. Labris Networks CEO’su Seçkin GÜRLER ile Labris Networks’un faaliyetlerini ve gelecek
hedeflerini konuştuk.
Seçkin Bey sizi tanımak isteriz. Mesleki kariyeriniz nasıl başladı? Labris Networks kuruluşundan bu yana gelinen süreci ve şirketteki
konumunuzdan bahseder misiniz?
2000 yılında ODTÜ Elektrik ve Elektronik Bölümünden mezun oldum.
Öğrencilik yıllarında sürekli olarak bir potansiyelin
var olduğunu biliyor ama bunun nasıl ortaya çıkacağını bilememenin getirdiği rahatsızlığı derinden
hissediyordum. Lisans eğitimimin son yılında, IEEE
ODTÜ Başkanlığı ile bu potansiyelin nasıl şekle bürüneceğini keşfettiğimi söyleyebilirim. Bu nedenle
profesyonel kariyerimin bu adımla başladığını düşünürüm. Sonrasındaki süreçte vizyonum ve bakış
açım değişmedi. Ülke ve toplum menfaatleri için
üreterek bir şeyler başarma arzusundaki toplulukların amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için liderlik
etme görevini devam ettirdim. Mezuniyetimin ardından, iki yıl kadar entegratör bir firmada teknoloji
danışmanı olarak çalıştıktan sonra aynı bölümde
okuduğumuz, IEEE ODTÜ’de birlikte çalıştığımız
Oğuz YILMAZ ile Labris Networks’ü kurduk.
2003 yılında “Türkiye’nin ilk ticari ulusal güvenlik
32 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
IEEE ODTÜ
Başkanlığı ile bu
potansiyelin nasıl
şekle bürüneceğini
keşfettiğimi
söyleyebilirim. Bu
nedenle profesyonel
kariyerimin bu
adımla başladığını
düşünürüm.
Sonrasındaki süreçte
vizyonum ve bakış
açım değişmedi.
Ülke ve toplum
menfaatleri için
üreterek bir şeyler
başarma arzusundaki
toplulukların
amaçlarını
gerçekleştirebilmeleri
için liderlik etme
görevini devam
ettirdim.
duvarı”nı, 2005 yılında “Türkiye’nin ilk yerli UTM ürünü” nü duyurduk. 2010’a geldiğimizde siber güvenlik
artık farklı bir boyuta geçmişti. Buradan hareketle
2012 yılında “Türkiye’nin ilk DDoS Siber Savaş
Aracı”nı piyasaya sürdük. Halen pazarda bulunan
ürün ailelerimiz, Labris Güvenlik Ağ Geçidi Yazılımları, Labris UTM Güvenlik Ağ Geçidi Cihazları, Labris LOG Ağ Dinleme, Loglama ve Hotspot Cihazları,
Labris Bulut Güvenliği Sanal Cihazları, HARPP DDoS
Mitigator - Siber Savaş Aracı olarak listelenebilir.
12 yıldır bilgi, tecrübe ve üretim becerisine yatırım yapıyoruz. Çözümlerimizle Türkmenistan’dan
İngiltere’ye, Slovakya’dan Tayland’a kadar çok sayıda ülkede, askeri kurumlar, bakanlıklar ve özel
şirketlerin dahil olduğu 4.000’den fazla orta ve üst
düzey kurum ve kuruluşa güven ve güç veriyoruz.
Bu anlamda, Vietnam’dan, Polonya’dan kullanıcılarınızın sizi arayıp memnuniyet bildirmesi çok büyük
bir zevk; fakat global bir firma olduğumuz kadar da
ulusal bir firmayız, bu bakışımızı değiştirmeyeceğiz.
Ülkemizin her noktasına hizmet vermek, ülkenin en
kritik ağlarını güvenilir olmayan ürünlere ve dolayısıyla kişilere teslim etmemek bizim için büyük bir
gurur kaynağı.
SÖYLEŞİ
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
33
SÖYLEŞİ
2015 yılı Labris Networks için nasıl geçiyor?
2020 vizyonunuzdan bahseder misiniz?
Labris Networks olarak hedefimiz, 2015 yılının
sonuna kadar var olunan ve stratejik önemdeki
ülkelerde yapılanmak ve yaygınlaşmak. Ciro oranımızın %50 Türkiye %50 Yurtdışı olarak dengelemek.
Labris Networks olarak vizyonumuz teknolojinin
sadece yurt dışından ithal edilen bir şey olmadığını, Türkiye’de de dünya standartlarında teknolojinin
üretildiğini göstermek ve bu yöndeki çalışmalarımız
devam edecek.
Peter Drucker İnovasyon’u “Yenilik, girişimcilerin farklı iş ve hizmetler için bir fırsat
olarak kullandıkları değişimi ifade eden bir
araçtır. Bu bağlamda yenilik, bir öğrenme
ve uygulama kapasitesi olabildiği gibi aynı
zamanda bir disiplin olarak da görülebilir”
şeklinde tanımlıyor. Kuruluşların kurumsal
34 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
12 yıldır bilgi,
tecrübe ve
üretim becerisine
yatırım yapıyoruz.
Çözümlerimizle
Türkmenistan’dan
İngiltere’ye,
Slovakya’dan
Tayland’a kadar
çok sayıda ülkede,
askeri kurumlar,
bakanlıklar ve özel
şirketlerin dahil
olduğu 4.000’den
fazla orta ve üst
düzey kurum ve
kuruluşa güven ve
güç veriyoruz.
devamlılığını ve itibarını arttırarak sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşabilmelerinde
inovasyon kuruluşlara ne tür faydalar sağlamaktadır?
İnovasyonun bize sağladığı en önemli katma değerler “sürdürülebilir rekabet, sürdürülebilir büyüme
ve operasyonel verimlilik” diye özetlenebilir.
Benimsemiş olduğumuz inovasyon kültürü ile şirketimizin yaratıcılık potansiyelini, doğru inovasyon
yönetimi teknikleri ile katma değere dönüştürüyoruz. Böylece hem ulusal hem de uluslararası platformlarda varlık gösterebiliyoruz.
Labris Networks, inovasyon programı kapsamında paydaşlarına ve müşterilerine değer
katarak sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen
şirketlere ne tür hizmetler veriyor?
SÖYLEŞİ
Kurmuş olduğumuz CWL’de (Cyber Warfare Lab),
siber tehdit ve yayılımları takip ederek siber savunma araçlarının en önemli analiz ve karar bileşenlerini geliştiriyoruz. DDoS ataklarına karşı geliştirmiş
olduğumuz HARPP DDoS Mitigator ürün ailemiz bu
laboratuvardan çıktı. Bu ürünümüze ve ürünümüze
bütünleşik olarak sunmuş olduğumuz DDoS Cert
(Computer Emergency Response Team) hizmetimiz
bizi inovasyon değerlemelerinde en üst basamaklara taşıyor.
Amaçlı, hedefli, akıllı saldırıların yine akılla bertaraf edilebilmesini sağlayan DDoS CERT hizmeti,
dünyada tek olan, DDoS ürününe bütünleşik izleme
ve yatıştırma hizmeti, saldırı anında ürün üreticisi
uzmanlığı ile son kullanıcının yanında olan Yakın
Koruma bilgi birikimi, siber güvenlik alanında özel
eğitilmiş SOC izleme ve takip görevlileri tarafından
kurumlara sunulan 7/24 kesintisiz iletişim ve olaylara müdahale hizmeti bize inovasyonu getiren projelerimiz olarak sıralanabilir.
Bir firmada inovasyon faaliyetlerinin başarısı, inovasyon stratejisinin firmanın kurumsal
stratejisi ile bütünleşmiş olmasına bağlıdır.
Sizce sürdürülebilir inovasyon’da başarılı bir
yol haritası nasıl geliştirilir?
İnovasyonun, ancak buna ortam oluşturabilecek bir
kültür içerisinde olabileceğini düşünüyoruz. Öncelikle inovasyonun cesaretlendirildiği ve özgürce
önerildiği ortamlar oluşturulması gerekir. Şirket
çalışanlarının inovasyon stratejisini benimsemeleri,
hatta katkılarıyla paydaş olabilmeleri için geliştirilmesi gereken İK politikaları olmalıdır. Bizim inovasyon kapasitemiz “İnovasyon ve Fikir Yönetimi”
sürecimizden besleniyor. Bilgi ve yaratıcı fikirleri
yeni ürün, süreç ve sistemlere dönüştürüyoruz. Çalışanlarımızdan, müşterilerimizden ve rekabetten
öğrendiklerimizle oluşturduğumuz “Kurumsal Entelektüel Zeka”, bizim bir sonraki aşamaya kolay ve
rekabetçi ulaşabilmemizi sağlıyor. “Açık İnovasyon
Kültürü” yaratmanın en iyi yolu insana duyduğumuz saygı ve güven. Bu nedenle en büyük yatırımı
çalışanlarımıza yapıyoruz. Labris IK politikalarımız
da yaratıcılığı cesaretlendiren bir çalışma ortamı
ve inovatif yaklaşımı motive edici ödüllendirme
sistemleri üzerine kurulu. Bu kültürün ilk girişten
itibaren şirket çalışanlarına hissettirilmesi, başarısız da olsa inovasyon denemelerinin yüceltilmesi,
kültürün şirket içinde akışı için bilgi paylaşımı ve
özgürce konuşma ortamlarının geliştirilmesi, inovasyondan şirketin edindiği kazanımların çalışanlar
tarafından da doğrudan hissedilmesinin sağlanması
diğer IK gündemimzi arasında sıralanabilir.
Teknolojinin takipçisi değil, yaratıcısı olmayı
tercih eden ve kuruluşundan bu yana Ar-Ge
odaklı üretim yapan Labris Networks, Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı olan
İnovaLİG’de, “İnovasyon Sonuçları” dalında 1.
oldu. Bu ödül hakkındaki görüşlerinizi alabilir
miyiz?
Ülkemizin her
noktasına hizmet
vermek, ülkenin
en kritik ağlarını
güvenilir olmayan
ürünlere ve
dolayısıyla kişilere
teslim etmemek
bizim için büyük bir
gurur kaynağı.
İnovaLİG iki önemli organizasyonun; Türkiye İhracatçılar Meclisi ve A.T. Kearney’nin iş birliği ile planlanmış, çok değerli katılımcılar ile ülkemizin önemli
kurumlarını bir araya getiren bir yarışma olarak
bizim için de keyifli bir süreç oldu.
Detaylı formlar üzerinden ilettiğimiz bilgiler İnovaLİG ile Avrupa’da 17 ülkede uygulanan ve A.T.
Kearney’nin yürüttüğü IMP3rove metodolojisine
dayanan Best Innovator Club programlarına paralel bir kurguyla analiz edildi ve İnovasyon Sonuçları
kategorisinde bize ödülü getirdi.
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
35
SÖYLEŞİ
Geleceğin inovasyonlarını belirleyecek dev
trendler sizin tahmininize göre nelerdir?
Güvenlik operasyon merkezlerinin 2015 yılında
yükselişte olmasını bekliyoruz. Ancak bağlam biraz
değişecek. SOC’ler güvenlik olaylarını fark etmek
ve onlara karşı koymak için insan tabanlı operasyon
merkezleri olarak bilinmekteydi. Biz ağ ve güvenli
görünürlüğünü artırmak, olay takibini yapmak ve
verilerini çıkarmak amacıyla verileri toplama, analiz
etme ve ilişkilendirme için SOC’ler içinde otomatik
bilgisayar sistemlerinin konumlandırılmasını bekliyoruz. SOC’nin SIEM olmadığını, girdi, süreç, sistem
ve çıktılarının bütünü olduğunu belirtiyoruz.
Sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor musunuz? Bağlı olduğunuz ve çalıştığınız
dernekler var mı?
Şirket kurucu ortakları ve geçmiş 12 yıllık başarıda
katkısı olan birçok Labris Networks çalışanı gönüllü
organizasyonların yönetim kadrolarında yer almıştır. Sosyal sorumluluğu ve ekip çalışmasını önde
tutarak çalışmayı kültür edinmiş kişilerin bir araya
geldiği bir organizasyonuz. Siber güvenlik gibi kritik,
36 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Benimsemiş
olduğumuz
inovasyon kültürü
ile şirketimizin
yaratıcılık
potansiyelini,
doğru inovasyon
yönetimi teknikleri
ile katma değere
dönüştürüyoruz.
Böylece hem ulusal
hem de uluslararası
platformlarda varlık
gösterebiliyoruz.
stratejik önemde bir alanda üretim yapıyoruz, ürünlerimiz ihraç ediliyor. Kuruluşumuzdan bu yana üniversitelerle yakın ilişkiler içerisindeyiz. Türkiye’nin
önde gelen üniversiteleri ile birlikte çalışmalar yürütüyoruz. Geleceğin mühendislerine eğitim odaklı
bir yaklaşımımız var.
Ülkemize yapılacak en büyük iyiliğin üretmek, stratejik alanlarda bilgi birikimi edinmek, üretimi en geniş tabana yaymak olduğunu düşünüyorum. Sosyal
sorumluluğa popüler kaygılardan uzak, toplumsal
fayda ekseninde bakıyoruz.
Her hedef ulaşıldığı andan itibaren yeni hedefler için bir basamaktır. Bundan sonraki
hedef ve planlarınız nelerdir?
Ürün ürettiğimiz alan çok dinamik bir yapıya sahip.
Hem mevcut ürünlerimizi sürekli ilerletmek hem de
yeni oluşan güvenlik problemlerini çözecek ürünler
üretmemiz gerekiyor. DDoS, UTM, LOG ürün ailelerimize yatırıma devam edeceğiz, bu arada 4G, Iot, M2M
ve benzeri yeni teknolojilerin güvenlik ihtiyaçları yeni
yatırım imkanları sunuyor. Kanal ve pazar olarak da
önümüzde geniş yatırım imkanları bulunuyor.
Uluslararası Şeffaflık Derneği…
• Demokrasiye inanır, açık ve şeffaf bir toplumu teşvik eder.
• Belli bir siyasi angajmanı yoktur; amaçlarına yönelik,
ilkeleri doğrultusunda çalışmalarını tarafsızca sürdürür.
• Olaylar karşısında aldığı konum tarafsız, bilimsel, profesyonel analiz ve araştırmalara dayanır.
• Amaçlarını gerçekleştirirken, tarafsız tutumunu zedeleyecek herhangi bir bağış kabul etmez.
• Temel hak ve özgürlüklere saygılıdır, katılımcı, demokratik, değişime açık bir kültür yaratmayı hedefler
• Yolsuzluğun temel ve sistemik nedenleri ile mücadele eder; faaliyetleri polisiye bir nitelik taşımaz.
• İsimleri deşifre etmez, yolsuzluk dosyaları açmaz, tek tek kişi, kurum ve olaylara odaklanmaz.
Bunun yerine sivil inisiyatifin geliştirilmesi için gerekli
mekanizma ve kuruluşların oluşturulması ile reformların
gerçekleştirilmesi için çalışır...
www.se ffaflik.o rg
SÖYLEŞİ
ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDAKİ İNCE
ÇİZGİDE UZANAN YARDIM ELİ: AKUT
Türkiye’nin ilk, öncü ve en geniş kurtarma ağına sahip arama kurtarma grubu olan AKUT, kurulduğu 1996
yılından bu yana gönüllülük ve karşılıksız yardımseverlik ilkeleriyle gerçekleştirdiği arama kurtarma
operasyonlarını aralıksız sürdürüyor. Yalnızca ülkemizde değil dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanan
afetlere yardım eli uzatmaya devam edecek olan AKUT ailesi ile söyleşi yapmak büyük bir zenginlik ve keyif
doğrusu.
Türkiye’de toplumsal bilinci yerleştirmenin
çok zor bir iş olduğunu biliyoruz. Zaten 1999
Marmara depremine kadar da bizde toplumsal bilinç diye bir şey yoktu. Zirvelerin bireysel tatmininden AKUT gibi toplumsal fayda
üreten bir yapı oluşturma fikri nasıl doğdu?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: AKUT hani bir musibet bin
nasihatten iyidir denir ya öyle bir şekilde ortaya çıktı. 1994 yılı Kasım ayında Bolkar Dağları’nda Yıldız
Teknik Üniversitesi’nden iki öğrencinin kaybolması
sonrası dönemin bütün deneyimli dağcıları Türkiye’nin dört bir tarafından gelerek kaybolan iki dağcı
için seferber olmuştuk. İki ana grup halinde yüze
yakın dağcının katıldığı, Jandarma’nın ve bölge insanının da yer aldığı, hatta askeri helikopterlerin de
desteklediği toplam 14 gün süren detaylı bir arama
çalışması yapıldı. Ancak ne yazık ki bütün iyi niyetli
gayretlere ve onca emeğe rağmen çocukları bulamadık. Bu olaydan sonra 4 arkadaşımla birlikte
oturup Türkiye’nin dağ ve doğa sporlarıyla ilgili geleceği hakkında birtakım öngörülerde bulunmaya
başladık. Bu sürecin sonunda AKUT fikri çıktı. Çünkü bir dağcı kaza geçirirse ona sadece diğer dağcılar yardımcı olabilir. Başka hiç kimsenin fiziksel
kondisyonu, dağ doğa bilgisi, malzemesi ve eğitimi
böyle bir çalışmaya yetmez. O dönem de Türkiye’nin
en yetkili en donanımlı dağcıları bizlerdik. Bende
Kar Leoparı ünvanı vardı. Benim dışımda 6-7 tane
7.000 metrenin üzerine çıkmış dağcılar vardı. Dolayısıyla o dönemlerde Türkiye’de çok sıkı bir dağcı
grubu vardı. Dağda, doğada birinin başına bir şey
38 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
1999 yılından
beri Birleşmiş
Milletler şemsiyesi
altında bulunan
Arama Kurtarma
Danışmanlık
Grubu INSARAG’ın
üyesi olan AKUT,
tüm dünyada
uluslararası
standartlara uygun,
arama kurtarma
ekipleri içinde
deprem konusunda
en deneyimli ve
bilgili ekiplerden biri
haline gelmiştir.
gelirse bu bizim sorumluluğumuzdur deyip 1995
yılında bu konunun içine girdik ve Türkiye’nin acil
durumlarla ve arama kurtarma ile ilgili sesi nedir
diye bulabildiğimiz bütün kaynakları taradık. O süreçte Türkiye’nin doğal afetlerle ilgili de çok büyük
riskler taşıdığı belli bölgelerde çok büyük yıkımlara yol açan sellerin yaşandığını, birkaç 10 yılda bir
kitlesel afete dönüşen depremlerin yaşandığını fark
ettik. Ve bu farkındalıkla birlikte bir arama kurtarma takımı kurmaya karar verdik. Bunu yaparken de
doğada meydana gelen kazalarda değil ülkenin de
bu konuda çok büyük bir ihtiyacı olduğunun farkına
vardığımız için depremler ve seller gibi doğal afetlerde de gönüllü olarak gideriz çalışırız dedik. Bir de
bu konular hakkında toplumu bilinçlendirmek gerektiğini düşünerek bu iki temel kavramı AKUT’un
misyonu ve sorumluluk alanı olarak belirleyip çalışmalarımıza başladık. 14 Mart 1996 yılında da resmi
olarak AKUT Arama ve Kurtarma Derneği’ni kurduk.
Seneye de 20. yılını kutlayacağız.
Türk halkı afetler konusunda ne kadar bilinçli? Olası bir İstanbul depremine karşı 17
Ağustos’tan gereken dersi çıkarmış, kurum
ve kuruluşları ile herhangi bir büyük depreme
hazırlıklı bir Türkiye var diyebilir miyiz?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Türkiye afetlerle mücadelenin ana omurgası olan önlemler, hazırlık, müdahale
ve iyileştirme diye bölümlendirebileceğimiz dört
aşamalı modelin ilk ikisi risk yönetimi son ikisi kriz
SÖYLEŞİ
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
39
SÖYLEŞİ
yönetimidir. Risk yönetimi en önemli konu çünkü
afet zararları başa gelmeden önce yapılanları ve
yapılması gerekenleri kapsar. Kriz yönetim de artık
afet olmuş, ölen ölmüş kalan kalmış enkaz altında kalanları kurtarmaya çalışıyoruz. Sonrasında da
süreci normal yaşam koşullarına çevirmeye çalışıyoruz. Türkiye bu dört fazdan oluşan afet mücadelesinde (önlemler, hazırlık, müdahale, iyileştirme)
bir tek müdahalede çok büyük yol kat etti. Şu anda
Türkiye’de çok iyi müdahale ekipleri var. Bunun da
sebebi AKUT’un standartları koyması ile oldu. Şu
anda Türkiye’de gördüğünüz bütün Arama Kurtarma
ile ilgili yapılanmalar 17 Ağustos 1999 depreminden
sonra kurulmuştur. Hepsi de AKUT örnek alınarak
AKUT’un koyduğu yüksek standartlar ve çizgi örnek
alınarak kurulmaya çalışıldı. Maliyet olarak bakacak
olursak zarar önleme amacıyla harcanan bir birim
lira afet ve afet zararları başımıza geldikten sonra
o süreci tekrar normal yaşam koşullarına çevirmek
için harcamak zorunda kalacağımız 36 birim liraya
karşılık geliyor. Yani o bir liraları Türkiye harcamayı bir türlü öğrenmediği için, oradan çalacağım,
buradan çırpacağım, demiri eksik kullanacağım
gibi çok basit karların peşine düştüğü için maalesef afetlerle karşılaştıktan sonra 36 kat daha fazla
para ödemek zorunda kalıyoruz. Geri döndürülmesi
mümkün olmayan can kayıpları noktası bambaşka
paha biçilemez bir değer zaten. Dolayısıyla, Türkiye
dediğim gibi maalesef bir tek müdahale kapasitesinde bir yerlere geldi ama önlem almada, hazırlık
ve iyileştirme konularında kaynak aktarmadı ve
kendisini geliştiremedi. Kentsel dönüşüm furyası
ortalıkta dolaştı. Kentin gelişen ihtiyaçlara çağdaş
teknolojide yeni bakış açılarına göre beraber yeniden yapılandırılması, bütün altyapısı ve üstyapısı ile
insanı merkeze alan insan odaklı insanın yaşamını
kalitesini güzelleştirmek için elbette çok doğru, faydalı ve gerekli. Maalesef bu anlamda rant odaklı bir
40 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
AKUT kamuoyunda
deprem ile
tanınmasına
rağmen, başta
insan ve hayvan
olmak üzere tüm
canlıların yardımına
koşmaktadır.
AKUT, depremlerin
haricinde doğada
arama kurtarma,
sel arama
kurtarma, heyelan,
orman yangınlarına
müdahale,
trafik kazalarına
müdahale, kış
aylarında karla
kapanan yollardan
dolayı hastaların
sağlık merkezlerine
taşınması (Bingöl),
boğulma vakalarına
müdahale ve
cankurtaranlık
görevi, su altı
arama, kardan
dolayı kapanan
yollarda mahsur
kalan insanlara
su ve gıda yardımı
gibi birçok alanda
faaliyetlerde
bulunmaktadır.
kentsel dönüşüm yapıldığı için o da amacına ulaşamadı ve hiçbir faydası olmadığını söyleyebilirim.
AKUT eğitimlerinden kimler yararlanabilir?
Eğitimlerinizden yararlanmak isteyen kişi ve
kurumlar ne yapmalıdırlar?
Recep ŞALCI - Eğitim Bölümü Sorumlusu:
AKUT Eğitimleri üç bölümde yapılmakta
1. İç eğitimler yani AKUT üyesi olan ve operasyonlara çıkmak isteyenlerin aldığı eğitimler. Bu eğitimler daha çok Arama kurtarma ile ilgili olan teknik
eğitimler. Temelde; enkaz, doğa, su, ip teknikleri
ve diğer spesifik kurtarma alanlarındaki eğitimleri
kapsamakta.
2. Bilinçlendirme eğitimleri: Afet ve acil durumlar
ile alakalı farkındalık seviyesindeki eğitimler. Bu
eğitimlerdeki amaç, Afet ve acil durumların yapısı
bunların oluşumu ve bu gibi durumlara karşı alınacak önlem, hazırlık müdahale ve iyileştirme süreçlerinde bireylerin, ailelerin neler yapması gerektiğinin anlatılması. Burada ki amaç insanların afet
ve acil durumlara hazırlıklı olması ve en az zararla
kurtulmaları
3. İş sağlığı güvenliği kapsamındaki eğitimler: Özel
sektöre yönelik iş sağlığı ve güvenliği kapsamında
alması gereken eğitimleri AKUT un iş bilirlik ve tecrübesi ile birleştirerek hem AKUT’a sürdürülebilir bir
gelir sağlamak ve de şirketlerin bu ihtiyaçlarını karşılamak. Bu kapsamda Arama Kurtarma ve Tahliye
Eğitimi, Yangın Güvenliği Eğitimi, Yüksekte çalışma
eğitimi, Kapalı kısıtlı alanda çalışma eğitimi, gibi
birçok eğitim ve danışmanlık hizmeti vermekteyiz.
SÖYLEŞİ
Çalışmalarınızın en yoğun olduğu alanlar nelerdir? Ekipleriniz kaç kişiden oluşuyor? Üye
profiliniz nasıl?
Cüneyt KOPARAN - 2. Başkan - Yönetim Kurulu Üyesi: AKUT kamuoyunda deprem ile tanınmasına rağmen, başta insan ve hayvan olmak üzere tüm canlıların yardımına koşmaktadır.
AKUT, depremlerin haricinde doğada arama kurtarma, sel arama kurtarma, heyelan, orman yangınlarına müdahale, trafik kazalarına müdahale, kış
aylarında karla kapanan yollardan dolayı hastaların
sağlık merkezlerine taşınması (Bingöl), boğulma
vakalarına müdahale ve cankurtaranlık görevi, su
altı arama, kardan dolayı kapanan yollarda mahsur
kalan insanlara su ve gıda yardımı gibi birçok alanda faaliyetlerde bulunmaktadır.
Bu faaliyetlerini Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde
kurulmuş 35 ekip ve 1.500 civarında gönüllüsüyle
başarmaktadır. İstanbul dışındaki ekiplerde sayılar
değişmekle birlikte ortalama 40-50 kişiden oluşmaktadır.
Dernekler Kanununa göre 18 yaşını doldurmuş ve
sabıkası olmayan herkes üye olabilir. Başvurusunu
yaptıktan mülakattan geçip AKUT’un Etik ve Disiplin
Kurallarını öğrenirler.
AKUT’un Etik Değerlerini öğrenirler, bu
değerler Gönüllülük-Karşılıksız Yardımseverlik-İnsan Hayatına Değer
Vermek-Dürüstlük-Güvenilirliktir,
bu değerlere sahip olan herkes
başvurabilir.
AKUT’ta herkese yer vardır, herkes
operasyonel olmak zorunda değildir, istemezse arama kurtarma faaliyetlerine katılmayabilir, kabiliyetinin
olduğu, faydalı olabileceğini düşündüğü
herhangi bir birimde görev alabilir.
Üye Profilimizde öğrenci, şirket sahibi, yönetici,
memur, asker, işçi, çalışan, çalışmayan, ev kadını,
sporcu, dağcı vs. her türlü insanlar bulunmaktadır.
Değerlerimize uygun ve boş zamanlarını ayırabilecek herkes AKUT’a katılabilir.
AKUT’ta herkese
yer vardır, herkes
operasyonel
olmak zorunda
değildir, istemezse
arama kurtarma
faaliyetlerine
katılmayabilir,
kabiliyetinin olduğu,
faydalı olabileceğini
düşündüğü
herhangi bir birimde
görev alabilir.
Arama - kurtarma çalışmalarını diğer ülkelerle kıyasladığınızda, Türkiye ve AKUT’u
nasıl konumlandırıyorsunuz?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Gelişmiş ülkelerde bizim
gibi Arama ve Kurtarma ihtiyacı
olmuyor. Bizim ki kadar çok yumuşak karınları yok. Gelişmiş ülkelerde genellikle bu konu bölümlenmiştir. Çok iyi bir enkaz arama
takımı vardır. Ama o bir tek enkaz
ve kentsel arama kurtarma çalışmalarında yer alır. Avrupa Birliği
ve Birleşmiş Milletler standartlarında çalışır ve işini çok iyi bilir
ama onu alıp bir dağa götürseniz
hiçbir hareket edemez. Ne kondisyonu ne malzemesi ne de dağcılık
bilgisi yeter. Dolayısıyla doğada
meydana gelen kazalarda yeteri
kadar performans gösteremezler.
Aynı şekilde çok iyi dağ kurtarma
takımları var. Dağlık bölgede yaşadıkları için kendi coğrafyalarına
çok iyi derecede hakimler. Her
doğa kazasında en ağır koşullarda bile en iyi müdahaleyi
yapabilecek
kapasite
ve donanımdadırlar.
Ama alın o insanları
bir enkaza sokun,
ellerine gerekli
malzemeleri verin
yüksek bir performans alamazsın.
İnsanlardan daha
çok çalışabilirler
ama sonuçta öyle
bir eğitimleri, donanımları, antremanları
ve hazırlıkları olmadığı
için tabi ki çok verim alınmaz.
AKUT’un farkı ise, AKUT kendi
bünyesinde bunların hepsini ve
daha fazlasını barındıran bir sivil
toplum kuruluşudur. Bu bizim ilk
kuruluş yıllarındaki felsefemizle
SEL
DEPREM
DAĞ VE DİĞER
DOĞA
HAYVAN
KURTARMA
GÖÇÜK VE
TOPRAK
KAYMASI
CAN
KURTARMA
TAŞIT VE
MEKANİZMA
YANGIN
KRİMİNAL
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
41
SÖYLEŞİ
diyetlik duygusu kazandırabilmek zordur.
Ölümle yaşam arasındaki ince çizgide insanlar için yardım eli olduğunuz AKUT’ta aidiyet
bağını kurmayı nasıl başardınız?
şekillendi. Biz sadece dağ ve doğa sporları ile sınırlandırmadık ve afetleri de misyonumuza ekledik. O
yüzden bizim çalışma alanımız ve AKUT gönüllülerinin birçoğunun sporcu kökenli olması, ilk başlangıçta hemen hepsinin dağcı kökenli olması kurum
kültüründe böyle bir altyapı oluşturdu ve biz bunu
devam ettirdik. Bugün AKUT’un yönetim kurulunda
3 tane milli sporcu var. Yönetim kurulu başkanı, ikinci başkanı ve genel sekreteri üçü de şampiyonluklar
yaşamış milli sporcular. Dolayısıyla spor bilinci çok
önemli, bu yapıyla ülke ve insan sevgisi, sorumluluk duygusu, diyagram duyguları, bizim dışımızdaki
toplumun dezavantajlı kısmındaki insanlara karşı
da bir şeyler yapabilme güdüsünü de birleştirince
ortaya çok özgün bir AKUT modeli çıktı. Dünya da
AKUT gibi her tarafta hareket edebilen var mıdır? Bir
ekimiz boğulma vakalarında çalışıyor, bir ekibimiz
hafta sonlarında Kandıra sahilinde cankurtaranlık
yapıyor. Bir diğer ekibimiz ağır kış koşullarında kar
üstü araçlarla kar motosikletleriyle hasta nakilleri
yapıyor. Ege ve Akdeniz ekiplerimiz bilhassa turizm
merkezlerinde yaz aylarında birçok alanda çalışıyor.
Orman yangınlarında, sellerde ve depremlerde çalışıyoruz. Yani Arama ve Kurtarma gerektirecek kimyasal saldırılar hariç çok geniş alanda çalıştığımız
için farklı bir yapımız olduğunu söyleyebilirim.
Gönüllülük esasıyla çalışan STK’lar da ai42 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim
Kurulu Başkanı: AKUT’un hayat kurtarma misyonunun içinde gizli aidiyetlik duygusu var. Çünkü biz
hayat kurtarıyoruz ve insanların yaşamına en zor ve
en çaresiz anlarında girip, onları içinde bulundukları zor, tehlikeli hatta bazen ölümcül durumlardan
çekip, tekrar normal yaşam koşullarına, ailelerine,
sevdiklerine ve dostlarına ulaştırıp hayatlarından
çekiliyoruz. Bu paha biçilemez değerde güçlü bir
şey. Çünkü dünyadaki en değerli şey yaşamdır.
Yaşamı koruyan, geliştiren, değer katan kim varsa
her şeyden daha değerli bir şey yapıyor demektir.
AKUT’un motivasyon anlamında itici gücü kendi
içinde. AKUT’un yönetiminden sorumlu kişiler olarak bizim yaptığımız, derneğin ya da artık derneği
çok aşan AKUT hareketinin ilk yola çıktığı taahhütlerini korumamız ve bunları daha da geliştirecek
şekilde çalışmamız. Bunu başardığımız için AKUT
bugün her şeye rağmen giderek gelişen ve büyüyen
gürbüz bir şekilde ilerleyen bir yapılanma. Bu da ilk
başta saydığım taahhütlerimizi ve değerler kültürümüzü korumamızdan ve geliştirebilmemizden
kaynaklanıyor.
AKUT’un farkı
ise, AKUT kendi
bünyesinde bunların
hepsini ve daha
fazlasını barındıran
bir sivil toplum
kuruluşudur. Bu
bizim ilk kuruluş
yıllarındaki
felsefemizle
şekillendi. Biz
sadece dağ ve
doğa sporları ile
sınırlandırmadık
ve afetleri de
misyonumuza
ekledik.
Marmara depremi başta olmak üzere birçok
afette görev aldınız. Hayat kurtarmak nasıl
bir duygu?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim
Kurulu Başkanı: Hiçbir şeyle karşılaştırılamaz ve
anlatılamaz da. Anlatılmaz yaşanır bir duygu. Çünkü, özellikle ciddi bir acil durumda veya afette insanların yaşama olanağının ortadan kalktığı bundan
sonra artık bir daha sevdikleriyle buluşamayacağı,
yaşayamayacağı, nefes alamayacağı, yemek yiyemeyeceği, dostlarını sevdiklerini göremeyeceği
hayatın bütün güzelliklerini göremeyeceği bir ölüm
sürecinden onu çekip alıp ona yepyeni bir hayat
armağan ediyorsun aslında. Onu yeniden ölümden
kurtarıp hayata bağlıyorsun. Sadece onu değil ailesini, yakınlarını, dostlarını sevenlerini bütün çevresindeki kişilerinde bir ömür boyu o travmayı yaşamasını engelliyorsun. O yüzden hayat kurtarmak
tarifi mümkün olmayan dünyanın en olağanüstü
mutluluklarından biri olduğunu söyleyebilirim.
SÖYLEŞİ
AKUT’un değerleri nelerdir?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim
Kurulu Başkanı: AKUT’un 5 temel değeri var.
* Gönüllülük
* Karşılıksız Yardım Severlik
* İnsan Hayatına Değer Vermek
* Dürüstlük
* Güvenilirlik
Bu 5 temel değer üzerinde bütün çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Yaptığımız her şey bu değerlerle alakalı. Onun yanı sıra AKUT sadece bir dernek değil
vakfı, enstitüsü, çocuk akademisi, üniversite toplulukları, spor kulüpleri ve yayınevi gibi birçok yapılanması var. Bunların hepsi bu değerlerde hareket
ediyor.
AKUT’un yerel ve uluslararası platformda işbirliği içinde çalıştığı kurumlar ve ortak projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Dr. Jülide ERGİN - AKUT Vakfı Genel Müdürü:
AKUT, misyonu gereği pek çok kamu kurumu, özel
ve sivil toplum kuruluşu ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Merkez idareleri olarak Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Orman Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve ilgili bakanlıklar ve AFAD başta olmak üzere, yerelde Valilikler,
Belediyeler, diğer sivil toplum kuruluşları AKUT’un
en fazla ortak çalışma gerçekleştirdiği kuruluşlar
arasında yer almaktadır.
1999 yılından beri Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bulunan Arama Kurtarma Danışmanlık Grubu
INSARAG’ın üyesi olan AKUT, tüm dünyada uluslararası standartlara uygun, arama kurtarma ekipleri
içinde deprem konusunda en deneyimli ve bilgili
ekiplerden biri haline gelmiştir. INSARAG standartlarına göre “Ağır Arama Kurtarma Ekibi” (Heavy)
ve “Orta Ölçekli Arama-Kurtarma Ekibi” (Medium)
olmak üzere gerçekleşen sınıflandırma içerisinde
AKUT, “Sınıflandırılmış Orta Seviye Ekip” grubunda
Türkiye’de bu sertifikayı alarak ilk olmuştur.
Dünya da AKUT gibi
her tarafta hareket
edebilen var mıdır?
Bir ekimiz boğulma
vakalarında
çalışıyor, bir
ekibimiz hafta
sonlarında
Kandıra sahilinde
cankurtaranlık
yapıyor. Bir diğer
ekibimiz ağır kış
koşullarında kar
üstü araçlarla kar
motosikletleriyle
hasta nakilleri
yapıyor. Ege ve
Akdeniz ekiplerimiz
bilhassa turizm
merkezlerinde
yaz aylarında
birçok alanda
çalışıyor. Orman
yangınlarında,
sellerde ve
depremlerde
çalışıyoruz. Yani
Arama ve Kurtarma
gerektirecek
kimyasal saldırılar
hariç çok geniş
alanda çalıştığımız
için farklı bir
yapımız olduğunu
söyleyebilirim.
Ülkemizde yaşayan çocukların yüksek yararını
gözetmek amacıyla 2014 yılında kurulan Çocuk ve
Haklarını Koruma Platformu’nun yönetim kurulunda yer almaktadır.
AKUT’un kamu kurumları ile olan ilişkilerinde bazen anlaşmazlıklar yaşanabiliyor, geçmiş dönemde Sivil Savunma Genel Müdürlüğü
ve RTÜK’de olduğu gibi. Bunun nedenleri üzerinde kısaca durur musunuz?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Maalesef bu konu Türkiye’nin genel bir insan kaynağıyla, insan kalitesiyle
alakalı bir konu. Aynı konuda faaliyet gösterenlerin
ters bir rekabet anlayışı olabiliyor. Bir futbolcunun
futbolcu ile meselesi olur. Bir dağcının da bir dağcıyla olur. Bir dağcının bir doktorla problemi olmaz.
Arama kurtarmacının da arama kurtarmacı ile oluyor. Çünkü aynı sektördeler, aynı camiadalar, aynı
hedeflere, aynı amaçlara, aynı kaynaklarla ulaşmak
için mücadele ediyorlar. Bu da tabiî ki ister istemez
bir rekabet yaratıyor. Önemli olan o rekabeti olumlu
duygularla her iki tarafın da kazanabileceği ve kendisini geliştirebileceği ve bundan beslenebileceği
bir hale döndürebilmek ama maalesef Türkiye’de
bu rekabet bir fayda sağlamaktan çok karşı tarafı
derdest etmeye dönük olarak yapılıyor. Biz de bun-
Aynı zamanda UN Global Compact (Birleşmiş
Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi) imzacısıdır.
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
43
SÖYLEŞİ
dan çok nasibimizi aldık. Dolayısıyla bu konular da
bundan kaynaklanıyor diyebilirim. Bir diğer tarafı
da, Türkiye’de birçok konu bir şekilde ana odağından çıkıp siyaseten algılanıyor. Yani siyasi taraftarlık
ve karşıtlık yönünden gidiyor. AKUT’un bunca zamandır yaptığı çalışmalar toplumun önünde olan
çalışmalar oldu. AKUT tarihi boyunca yaptığı her
şeyde öncü ve lider oldu. Türkiye’nin ilk arama ve
kurtarma takımını kurduk, hem dağda, doğa da ve
afetlerde arama yapabilen takım biz olduk. İlk defa
Birleşmiş Milletler tarafında akredite edilen takım
olduk. Hayvan Kurtarmada Türkiye’nin en kuvvetli
en donanımlı takımıyız. 2 bin’in üzerinde operasyonumuz var. 2.200 üzerinde kurtardığımız insan var.
930 üzerinde kurtardığımız hayvan var. Bu müthiş
bir birikim demek. Türkiye’nin geri kalanında ki
bütün arama kurtarmaların üst üste koysanız bu
rakamlar ortaya çıkmaz. Bu tabiî ki bazılarının çok
gururunu okşarken bazılarını da belki de tedirgin
ediyor. Biz de onlar gibi olalım kendimizi geliştirelim demek yerine onları aşağıya çekmek amacıyla
bazıları geliyor. Orada tabiî ki ister istemez bir dolu
sorun yaratıyor.
AKUT’un gelir kaynakları nelerdir? Devletten
destek alıyor musunuz? Kaynak yaratmada
sürekliliği nasıl sağlıyorsunuz?
44 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
AKUT’un hayat
kurtarma
misyonunun içinde
gizli aidiyetlik
duygusu var.
Çünkü biz hayat
kurtarıyoruz ve
insanların yaşamına
en zor ve en
çaresiz anlarında
girip, onları içinde
bulundukları zor,
tehlikeli hatta
bazen ölümcül
durumlardan çekip,
tekrar normal
yaşam koşullarına,
ailelerine,
sevdiklerine ve
dostlarına ulaştırıp
hayatlarından
çekiliyoruz. Bu paha
biçilemez değerde
güçlü bir şey.
Ülkemizdeki her STK gibi AKUT’un da varlığını sürdürebilmesi ve faaliyetlerini gerçekleştirebilmesi
için düzenli ve sürdürülebilir gelir kaynaklarına sahip olması çok önemli. Bireylerden ve kurumlardan
alınan ayni ve nakdi bağışların yanı sıra, risk ve afet,
güvenli yaşam konularında yurt içi ve yurt dışında
gerçekleştirdiği eğitim ve danışmanlık hizmetleri,
AKUT’un temel gelirleri arasında yer almaktadır.
Çoğunluk sizi AKUT ile beraber tanıdı. Böyle bir sivil toplum örgütünün varlığı ülkemiz
gibi gelişmekte olan ülke insanları için çok
önemliydi. Sizce Türkiye’de STK’ların gelişimine katkınız olduğunu düşünüyor musunuz?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim
Kurulu Başkanı: Sadece sivil toplum kuruluşlarının gelişimine değil genel anlamda bütün arama
kurtarma yapılanmalarının gelişmesine çok büyük
katkımız olduğuna inanıyorum. Peter Drucker’ın
‘’Sosyal girişimciler toplumların performans kapasitesini geliştirir’’ diye bir sözü var. Ben arama ve
kurtarma alanında sosyal bir girişimciyim. Bizim
yaptığımız çalışmalar Türkiye’de ki bütün arama
kurtarma, acil durum yönetimi ve afet yönetimi
konularına bakış açısını değiştirdi ve standartları
yükseltti. Aynı zamanda AKUT’un 1999 depreminde
SÖYLEŞİ
gönüllü olarak yaptığı başarılı kurtarmalar toplum
da bütün kesimlerde, her şeyin devletten beklendiği
günlerde artık her yurttaşın yurttaş olma sorumluluğu ve bilinciyle üzerine düşeni yerine getirmesi
gereken yeni bir dönemin başladığının da işareti
oldu. Dolayısıyla sivil toplum kuruluşları bu anlamda ciddi bir gelişme yaşadı. Kamu sektörü ve
özel sektörden sonra gelen yurttaş sektörü ciddi
bir büyüme ve ilerleme kaydetti. Ülke de gerçekten
kuvvetli bir sivil toplum yapılanması var. Bunların
büyük çoğunluğu 1999 Marmara depreminden sonra ortaya çıkan oluşumlardı.
Her zaman yer aldığınız sosyal sorumluluk
projelerinden projelerinizden ve çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz? Sizce sosyal
sorumluluk adına ülkemizde en çok hangi
alanlarda daha çok yoğunlaşılmalı?
Sivil toplum kuruluşlarının varlık nedeni sosyal
sorumluluktur. Bireylerin tüm haklarından haberdar olarak, sağlıklı, güvenli, hakkaniyet ve adil bir
toplum içerisinde yaşayabilmesi için sivil toplum
kuruluşları kurulmuştur. Dolayısı ile STK’lar için
sosyal sorumluluk, proje değildir çünkü STK’nın
gerçekleştirdiği tüm çalışmalar, sosyal sorumluluk
tanımının gerektirdiği alanlarda olmaktadır. Başka
bir deyişle STK’lar gelecek nesillere yaşanabilir bir
toplum, bir dünya bırakabilmek amacıyla kamu ve
AKUT tarihi boyunca
yaptığı her şeyde
öncü ve lider oldu.
Türkiye’nin ilk
arama ve kurtarma
takımını kurduk,
hem dağda, doğa da
ve afetlerde arama
yapabilen takım
biz olduk. İlk defa
Birleşmiş Milletler
tarafında akredite
edilen takım olduk.
Hayvan Kurtarmada
Türkiye’nin en
kuvvetli en
donanımlı takımıyız.
2 bin’in üzerinde
operasyonumuz
var. 2.200 üzerinde
kurtardığımız insan
var. 930 üzerinde
kurtardığımız
hayvan var. Bu
müthiş bir birikim
demek.
özel sektörün yetişemediği veya görmezden geldiği
alanlarda çalışmalar gerçekleştirmektedir.
AKUT’un hikayesine baktığımızda da o güne kadar
görmezden gelinen ya da eksikliği hissedilmeyen
bir konunun, dağ ve doğa kazalarında arama kurtarma çalışmalarından yola çıkan bugün ise arama
kurtarma çalışmalarına odaklanan AKUT, toplumda
güvenli yaşam kültürü oluşturabilmek için eğitim ve
bilinçlendirme çalışmaları ile sosyal projeler gerçekleştiren Vakfı, farklı branşlarıyla her geçen gün
Türk sporuna yeni sporcular kazandıran ve başarılar
elde eden Spor Kulübü; yurt içi ve yurt dışında acil
durum yönetimi ve kurtarma konularında eğitim ve
danışmanlık hizmeti veren Enstitüsü; bilgiyi yayan
ve paylaşan Yayınevi, üniversite gençliğini sosyal
sorumluluk projelerine teşvik eden Öğrenci Topluluklarıyla bir STK’dan ziyade sivil toplum hareketine
ulaşmış bir yolculuk görüyoruz.
Ülkemizde sosyal sorumluluk altında hangi alanlarda daha çok yoğunlaşılmalı sorusunun cevabını
burada vermek çok zor. Sosyal sorumluluk başlığı
altında yer alan her konu bence ülkemiz için önemli.
2014 yılında ekonomik büyüklük itibarı ile dünyada
18. sırada olan Türkiye, İnsani Gelişmişlik açısından
ise 69. sırada. İnsani gelişmişlikte üst sıralara çıkıncaya kadar sosyal sorumlulukta ele alınacak her
konu çok önemli.
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
45
SÖYLEŞİ
‘Deprem öldürmez, depreme uygun inşa edilmemiş yapılar öldürür!’ Peki, önlemler alınması konusunda ne gibi etkinlikler gerçekleştiriyorsunuz?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim
Kurulu Başkanı: İçine girdiğimiz her ortamda her
fırsatta dile getiriyoruz. Özellikle kentsel dönüşüm
çok doğru bir süreç olmasına rağmen ne yazık ki
doğru bir şekilde yönetilmedi. Doğru yönetilmediği için de kentsel dönüşümden rantsal dönüşüme
döndü. Bugün Bağdat Caddesi’nde binalar yıkılıp yenileri yapılıyor. Halbuki, İstanbul’un 50-60 yıllık ekonomik kullanım ömrünü tüketmiş dokunsan yıkılacak durumda olan on binlerce binası var. Bunlarla
başlamak gerekirken maalesef hiç oralı olmadılar.
Bu yüzden bu konulardaki bütün görüşlerimizi her
zaman her ortamda dile getiriyoruz.
Türkiye’deki acil durum yönetimi yapılandırılması ihtiyaçlara cevap verecek şekilde
organize edilmiş midir? AKUT’un bu alanda
vereceği danışmanlık hizmetleri neleri kapsayacaktır?
46 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Sosyal sorumluluk
başlığı altında
yer alan her konu
bence ülkemiz
için önemli. 2014
yılında ekonomik
büyüklük itibarı
ile dünyada 18.
sırada olan Türkiye,
İnsani Gelişmişlik
açısından ise 69.
sırada. İnsani
gelişmişlikte üst
sıralara çıkıncaya
kadar sosyal
sorumlulukta ele
alınacak her konu
çok önemli.
Recep ŞALCI - Eğitim Bölümü Sorumlusu:
Acil durum yapılanması Türkiye de önemli mesafeler kat etti ancak hala olması gereken yerde değil.
Gerçekten acil durumları yönetmek yerine prosedürlere çok fazla bağlı ve yapılanması hala eski
yönetmeliklere göre yapılmakta. AKUT bu alanda
acil durum yönetimi, Risk analiz ve İş devamlılığı
konularında danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kentsel afetlerin etkilerinin azaltılması konusunda nasıl bir proje yürütüyorsunuz? Bu
konuda yurt dışı deneyimlerini nasıl faydaya
çeviriyorsunuz?
Nasuh MAHRUKİ - AKUT Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı: Kentsel afetlerin azaltılması
konusunda afet yönetim modelinin uygulanması
lazım. Önden hazırlık olarak belirlenen risk yönetimi ve kriz yönetimi safhalarının çağdaş ölçütlerde
ülkenin durumu ve ihtiyacına göre uygulanması gerekirken maalesef bunu yapmıyoruz. Biz bunları her
bulunduğumuz ortamda söylüyoruz ama maalesef
sonuçları etkilemiyor. Vatandaşların gönlünde duygularında bir şeyleri değiştiriyoruz ama gel ki gör
SÖYLEŞİ
ki asıl mesele bürokrasi. Devletin ve hükümetin bu
konuda aksiyon alması gerekiyor. Çünkü, netice de
bütün yetki ellerinde.
AKUT’un çok başarılı operasyonları ve kurtarmaları oldu. AKUT olarak, kaç hayat kurtardınız?
AKUT bugüne kadar birçok başarılı operasyona
imza atmıştır, bu operasyonlarda 35 bölgede olmak üzere 2.000’in üzerinde operasyonda 2.208
insanın hayatına dokunmuş, 933 adet hayvanın
kurtarılmasına vesile olmuştur ve bu sayı her gün
artmaktadır.
Bir AKUT gönüllüsü, bir felakette nasıl hareket eder? Ne zaman uyur? Ne zaman temposunu yükseltir? Zamanı nasıl kullanır?
Cüneyt KOPARAN - 2. Başkan - Yönetim Kurulu Üyesi: AKUT gönüllüsü normal yaşantısını
sürdürürken her zaman herhangi bir olay olacak
gibi hazırlıklıdır. Bir felaket ya da bir operasyon çağrısına hazır halde bekler, bu haber geldikten sonra
gelebilecek durumda ise toplanma merkezlerine
en kısa zamanda gider ve direktifler doğrultusunda
hareket eder.
Deprem gibi büyük doğa olaylarında, bölgeye Türkiye’nin her tarafından ekipler yönlendirildiği için, kurtarmacı sayısı oldukça fazladır. Bu nedenle ekipler
vardiya usulüne göre çalışır, yorulan ekiplerin yerine dinlenmiş olan yenileri geçer. Bu arada yorulan
ekipler kamp alanına döner, onları hazır bekleyen
önceden hazırlanmış yemek içecek ihtiyaçlarını
giderir ve dinlenmeleri sağlanır. Bu koordinasyon
ekip ya da operasyon yöneticileri tarafından koordine edilir, yorulan ve uykusu gelen üye hemen
değiştirilir.
Bizim için kurtarmacının hayatı ve sağlığı önde
gelir, yorgun, uykusuz bir kurtarmacı hem kendi
hayatını riske atar hem de kurtarmaya çalıştığı insanın hayatını riske atar. Bazen kurtarmacı çalışmayı bırakmak istemez saatlerce hatta günlerce
uykusuz çalışır yada çalışmak isteyebilir, canlıyı
orada bırakıp gitmek istemeyebilir, ancak bu durum riskler taşıdığı için ekip lideri tarafından takip
edilir ve gerek duyulduğu zaman mutlaka dinlenmesi sağlanır.
Deprem operasyonlarının ne kadar süreceği belli
olmaz, büyüklüğüne bağlı olarak değişebilir, Marmara ve Van depremlerinde olduğu gibi günlerce
hatta haftalarca sürebilir. Bu nedenle zamanı ve
enerjiyi doğru kullanmak çok önemlidir.
AKUT gönüllüsü
normal yaşantısını
sürdürürken her
zaman herhangi
bir olay olacak gibi
hazırlıklıdır. Bir
felaket ya da bir
operasyon çağrısına
hazır halde bekler,
bu haber geldikten
sonra gelebilecek
durumda ise
toplanma
merkezlerine en
kısa zamanda
gider ve direktifler
doğrultusunda
hareket eder.
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
47
“Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek
ve devam ettirecek sizlersiniz!”
SÖYLEŞİ
FRAUD, RİSK & COMPLIANCE
FRISS, kurulduğu günden bu yana sigorta sektörü için gerçek zamanlı suistimal tespiti, risk yönetimi ve
uyum konularında uzmanlaşmış Avrupa’da konusunda lider bir yazılım şirketi olarak çalışmalarını sürdürüyor.
FRISS Türkiye Ülke Müdürü ve Uluslararası Satış Müdürü Aykut TOSUN ile FRISS’in faaliyetlerini ve gelecek
hedeflerini konuştuk.
Aykut Bey biraz eskiye gitsek kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
risk yönetimi ve uyum konularında uzmanlaşmış
Avrupa’da konusunda lider bir yazılım şirketidir.
Kırklareli Anadolu Lisesi ve İstanbul Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler mezuniyeti sonrası 2000 yılında profesyonel iş hayatına giriş yaptım ve sigortacılık sektöründe kariyerimi devam ettirme kararı
aldım. Uzun bir süre Allianz Sigorta ve Groupama
Sigorta’da satış departmanlarında yöneticilik yaptım. Esas odaklandığım konu satış kanal yönetimi,
satış planlama ve geliştirme faaliyetleri oldu. 2011
yılında Türkiye pazarında edinmiş olduğum tecrübelerimi yurtdışında değerlendirmek istedim ve 2014
sonuna kadar Romanya Sigorta pazarında satış ve
hasar yönetim konularında yerel ve global sigorta
şirketleri ile çalışma fırsatı buldum. 2015 yılı itibariyle FRISS Türkiye Ülke Müdürü ve Uluslararası
Satış Müdürü olarak görev yapmaktayım.
Sigorta suistimalleri, sigorta poliçesi ile ilgili işlem yapan her kesimden kişinin dahil olabileceği
kompleks bir suç türü olup sigorta şirketlerine ciddi
anlamda ek maliyetler getirmektedir. Dolayısıyla
birçok dürüst sigortalı tarafından ödenen primlerle
oluşan fonların sahte başvuru ve hasarlar tarafından tüketilmesi sonucunu doğurmakta ve sisteme
büyük zarar vermektedir.
FRISS ile yolunuz nasıl kesişti? FRISS’deki
görevinizden bahseder misiniz?
2014 yılının son aylarında Türkiye pazarında kendime uygun istihdam imkanlarını araştırırken Hollanda merkezli FRISS şirketi ile birbirimizi bulduk
diyebilirim. Dinamik ve sadece sigorta sektörüne
odaklanmış bir yazılım firması olarak Türkiye ve
yakın bölgelerde büyüme arzuları ve şirket kültürü, tam olarak benim de ilgimi çekti. Türkiye Ülke
Müdürü olarak ve yakın çevre ülkelerden sorumlu
uluslararası satış faaliyetlerini yönetiyorum.
FRISS çatısı altında birçok hizmetiniz var. Bu
hizmetleriniz nelerdir?
Öncelikli olarak şunu belirtmek isterim ki FRISS sigorta sektörü için gerçek zamanlı suistimal tespiti,
50 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Sigorta
suistimalleri, sigorta
poliçesi ile ilgili
işlem yapan her
kesimden kişinin
dahil olabileceği
kompleks bir suç
türü olup sigorta
şirketlerine
ciddi anlamda
ek maliyetler
getirmektedir.
Dolayısıyla birçok
dürüst sigortalı
tarafından ödenen
primlerle oluşan
fonların sahte
başvuru ve
hasarlar tarafından
tüketilmesi
sonucunu
doğurmakta ve
sisteme büyük zarar
vermektedir.
Sonuçta suistimal konusu sigorta sektörünün karlılığını etkileyen en önemli konulardan biri ve pazardaki tüm sigorta şirketleri suistimalleri engellemek
adına manuel ve geleneksel yöntemlerden ziyade
artık analitik ve teknolojik çözüm arayışındalar.
FRISS olarak biz de burada devreye giriyoruz ve sigorta şirketlerinin teklif, fiyatlandırma ve hasar yönetimi aşamalarında kendilerine anlık olarak suistimal riskini görmelerini sağlıyoruz ve operasyonel
süreçlerini iyileştireceğimizi taahhüt ediyoruz.
Danışmanlık hizmetleri kurumsal itibarın
kazanılıp sürdürülebilir büyümenin sağlanmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu
bağlamda FRISS’in birçok başarılı uygulamaları yaşama geçirerek öncülük ettiğini biliyoruz. Özellikle bu uygulamalardan paylaşmak
istedikleriniz nelerdir?
Öncelikle belirtmek isterim ki sigorta suistimallerinin önlenmesi konusunda FRISS sadece sigorta
sektörüne odaklanmış bir çözüm şirketi olarak
diğer rakiplerinden büyük bir farklılık içerisinde ve
şirketimizin kuruluşundan bu yana müşterilerimizden bir tanesi bile bizimle yollarını ayırmadı. Demek
SÖYLEŞİ
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
51
SÖYLEŞİ
ki kendilerine doğru danışmanlık hizmeti ile beraber
sonuç odaklı, sürdürülebilir ve tatmin edici finansal
ve yapısal çözümler sunmuşuz.
Türkiye ekonomisinin gelişimini yakından
gözlemleyen bir profesyonel olarak sigorta
şirketlerinin ekonomik gelişime nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsunuz? Sizce günümüz iş dünyasında özellikle hangi risk ve
fırsatlara odaklanılmalı?
Gelişmekte olan ekonomilerde sigortacılık sektörü,
ekonominin en dinamik sektörlerinden biri olup ve
aynı zamanda mali sektörün gelişmesine tasarruf
artırıcı bir yönde olumlu etkisi bulunmaktadır. Aynı
zamanda risk transferi yoluyla bireylerin ve şirketlerin finansal ve mali kayıplarını poliçe kapsamında
teminat altına alıp kendilerinin güvende olmalarını
sağlar.
Gelişmiş ülkelerde sigorta ve reasürans şirketlerinde biriken fonların etkin yatırım alanlarına kanalize
Gelişmekte olan
ekonomilerde
sigortacılık sektörü,
ekonominin
en dinamik
sektörlerinden
biri olup ve
aynı zamanda
mali sektörün
gelişmesine
tasarruf artırıcı bir
yönde olumlu etkisi
bulunmaktadır.
Aynı zamanda risk
transferi yoluyla
bireylerin ve
şirketlerin finansal
ve mali kayıplarını
poliçe kapsamında
teminat altına
alıp kendilerinin
güvende olmalarını
sağlar.
edilmesi sonucu, sigorta işlemlerinde teknik zarar
olsa bile yatırım gelirleriyle büyük karlar elde edilebilmektedir. Sigorta şirketleri, mali yatırımlarından
elde ettikleri karlarla gelişmekte ve ekonomiye katkıda bulunmaktadırlar. Özkaynakları yetersiz, teknik
karlılığı düşük bir sigorta şirketi ekonomiye elbette
fayda sunamaz. Dolayısıyla AB ülkelerinin sigortacılık göstergeleri ile karşılaştırıldığında ülkemizde
halen katedilmesi gereken mesafe olduğunu görüyorum.
Özellikle sigortacılık sektörü yapısı itibariyle birçok riski barındırmaktadır. Şirket paydaşları risk meselelerine daha bağlı bir hale
geldiler ve şirket genelindeki riskleri tanıyabilme, mevcut ve gelecek riskleri yönetme
kabiliyetinde daha fazla güvence arayışı içine
girdiler. Bu süreçte paydaşların risk yönetim
ve iç denetim yöneticilerinden beklentileri
nelerdir?
Sigorta Şirketleri İç Sistemler Yönetmeliği’ne
göre sigorta, emeklilik ve reasürans şirketleri, faaliyetlerinin kapsamı ve yapısıyla uyumlu, yeterli
ve etkin iç sistemler kurması gerekiyor. Aslında,
iç denetim sigorta şirketleri için yeni bir kavram
değil ancak benzeri yönetmeliklerle sigorta şirketlerine birtakım standartlar getirilmekte ve
sigorta şirketlerinin de diğer sektörlerde faaliyette bulunan işletmeler gibi işlemlerini yerine
getirirken yürürlükte olan yasal düzenlemelere
göre çerçevelenmiş sınırlar içersinde yer alan
bir iç denetim sistemi kurmaları gerektiği belirtilmektedir.
Aslında paydaşların risk yönetim ve iç denetim yöneticilerinden en önemli beklentisi bağımsız ve objektif bir güvence ve danışmanlık faaliyetidir.
Ülkemizde şirketlerde risk yönetiminin yaygınlaşması, yönetim kurullarının riskin yönetimi ve gözetimindeki rolünü ön plana çıkaran
gelişmeler nelerdir?
Uluslararası alanda artan belirsizlikler, karmaşık
finansal ve mali konular, artan rekabet ve en önemlilerinden bir tanesi de son yıllarda yaşanan finansal
skandallar ve muhasebe hileleri denetim sürecinin
yeniden sorgulanması gerektiği kanısını gündeme
getirdiğini düşünüyorum.
52 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
SÖYLEŞİ
Sigorta sektöründe de uluslararası arenada rekabet eden büyük sigorta şirketlerinin sermayelerinin
yapısal durumundan ve ağırlığından ötürü ülkesel
bazda iç denetim konusunda hassas olmaları gerçeğini ortaya çıkarıyor.
Uzun yıllardır içinde bulunduğunuz sigortacılık sektörünün dünü ve bugünü hakkında
neler düşünüyorsunuz? Sizce sektörün en
önemli sorunları ve bu sorunların çözümleri
nelerdir?
Sigorta sektörü doymuş bir pazar olan Avrupa’ya
göre potansiyelinin çok gerisinde kalmış gibi görünse de gelecek dönemler için önemli fırsatlar
barındırıyor. Özellikle genç nüfus ve bu nüfusa
karşın düşük sigortalılık oranı nedeniyle cazip pazar olma özelliğini sürdürmeye devam ediyor. Birçok yabancı sigorta devinin Türkiye’deki varlığı da
bunun en büyük göstergelerinden biri aslında. Şu
an sektörün neredeyse %75 inden fazlasının yabancı sermayeli şirketlerin kontrolünde olduğunu
görüyoruz.
Kronik bir problem haline gelen kârlilik eksikliğine
rağmen, Türk sigorta sektörü büyümesine devam
ediyor. Ancak bunun sürdürülebilir ve karlı olması
için sigorta şirketlerinin artık geleneksel çalışma
yöntemlerinden ziyade daha analitik ve dinamik
fiyatlama ve hasar süreçlerini hayata geçirmeleri
gerektiği kanaatindeyim.
Bununla beraber sigorta şirketleri regülasyon anlamında hukuki ve ekonomik altyapılarını güçlendirirken aynı zamanda teknolojiye, dağıtım kanallarına ve insan kaynaklarına da yatırım yapıyorlar.
Günümüzde artık rekabet fiyat savaşlarından ziyade hizmet ve insan kaynakları kalitesiyle farklılaşma olarak ortaya çıkıyor. Özellikle akıllı teknolojik
yatırımlar ve digital platformda önde olan sigorta
şirketleri ileriki dönemde rekabette bir adım daha
önde olacaklar.
Kurumsal risk yönetiminin ülkemizdeki gelişimi için görüş ve önerileriniz nelerdir?
Artan belirsizlikler, karmaşıklaşan süreçler ve artan
rekabet gibi birçok faktör sonucu risk, artık kaçınabileceğimiz bir unsur olmaktan çıkmıştır. Riskten
kaçınmak yerine, şirketler riski stratejik bir araç
Uluslararası alanda
artan belirsizlikler,
karmaşık finansal
ve mali konular,
artan rekabet ve
en önemlilerinden
bir tanesi de son
yıllarda yaşanan
finansal skandallar
ve muhasebe
hileleri denetim
sürecinin yeniden
sorgulanması
gerektiği kanısını
gündeme getirdiğini
düşünüyorum.
olarak görmeye ve riski sistematik olarak yöneterek
rekabet edebilme güçlerini artırmaya yönelmektedir. Çünkü risk yönetimi aslında şirketler için stratejik karar almanın ilk adımı ve bu nedenle kurumsal
şirketler bünyelerinde risk yönetimi konusunda
uzmanlaşmış insangücü yardımıyla faaliyet önceliklerini belirliyorlar.
Konuya sigortacılık açısından bir cevap vermek gerekirse kurumsal risk yönetiminin en önemli parçası olan risk transferi buradaki en önemli husus
ve sigorta uygulamaları da en önemli enstrümanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Kısaca risklerin
önemli bir bölümünü yönetmek için en sağlıklı yolardan biri sigorta hizmetlerinin sunduğu fırsatlardan yararlanmak ve finansal bir enstrüman olarak
kullanmak olduğunu düşünüyorum.
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
53
SÖYLEŞİ
Aykut Bey birazda bilinmeyen yönlerinizi öğrenmek isteriz. Kişisel gelişim adına neler
yapıyorsunuz? Ruhunuzu arındırmak adına
her gün yaptığınız ritüeller var mı?
Mesleki anlamda kendimi güncel tutmak adına
mutlak suretle özellikle yabancı dillerdeki sektörel
yayınları düzenli olarak takip ediyorum. Malum hem
sigortacılık hem de bilgi teknolojilerindeki gelişmeler çok hızlı bir şekilde evriliyor. Ulusal ve uluslararası mesleki konferanslara katılımın da kişisel ve
mesleki gelişim için çok faydalı olduğunu belirtmek
isterim.
En önemli şey sağlıklı bir zihin ve beden. Bu nedenle mümkün olduğu kadar sağlıklı kalabilmek adına
tempolu yürüyüş için vakit ayırmaya çalışıyorum.
Aynı zamanda müzik ve gece kısa süreliğine de
olsa arabamla sahilde sürüş keyfi gerçekten ruhumu dinlendiriyor. Aile ve arkadaşları da unutmamak
gerek!
İşiniz gereği çok sık seyahat ediyorsunuz.
En son nereye seyahat ettiniz? Seyahatlerde
yaşadığınız güzel bir anınızı bizimle paylaşır
mısınız?
İş seyahatlerinin dışında özel hayatımda da seyahat
etmekten çok keyif alıyorum. Özel seyahatlerimde
öncelikli olarak yurtdışında daha çok sıcak yerleri ve
vizesiz yerleri tercih ediyorum. Yurtiçinde ise genel54 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
de Ege ve Akdeniz Bölgesi öncelikli olarak tercih ettiğim bölgeler ve özellikle Marmaris Selimiye favorim. En son ziyaretim malum iş nedeniyle Hollanda.
İş hayatınızdaki prensipleriniz nelerdir? Başarılı bir iş insanı olarak sigortacılık alanında kariyer yapmak isteyenlere tavsiyeleriniz
nelerdir? Kendilerini hangi alanlarda, nasıl
geliştirmeliler?
Kronik bir problem
haline gelen kârlilik
eksikliğine rağmen,
Türk sigorta sektörü
büyümesine devam
ediyor. Ancak
bunun sürdürülebilir
ve karlı olması
için sigorta
şirketlerinin artık
geleneksel çalışma
yöntemlerinden
ziyade daha
analitik ve dinamik
fiyatlama ve
hasar süreçlerini
hayata geçirmeleri
gerektiği
kanaatindeyim.
Sigorta sektöründe yabancı şirketlerin varlığı oldukça fazla olduğundan dolayı öncelikle ileri seviyede bir yabancı dil olmazsa olmaz bir koşul. İkinci
olarak teknik anlamda çok derin bir meslek alanı
olduğu için sigortacılığın spesifik bir yönüne odaklanmaları ve o alanda kendilerini yetiştirmelerini
tavsiye ederim. Özellikle aktüerya, denetim ve tabi
ki de satış bölümlerine odaklanırlarsa özellikle yabancı sermayeli sigorta şirketlerinde kariyer fırsatlarını yurtdışına da taşıyabilirler.
Hobiler karakterlerin gizlendiği tercihleri ve
zevkleri gösteren kişilik aynasıdır. Bu bağlamda hobileriniz nelerdir ve hobilere sahip
olmanın önemi nedir?
Motorsiklet ve seyahat zevk aldığım en önemli iki
şey. Ayrıca bir arkadaşım vasıtasıyla merak saldığım amatör telsiz ve amatör gemi adamlığı sertifikalarını da sahibim ve fırsat buldukça bu iki konuda
da kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
ARAŞTIRMA
Freedom House:
Türkiye’de internet özgürlüğü
büyük tehlike altında
Freedom House’ın ‘Dünyada Internet Özgürlüğü 2015’ raporunda Türkiye ‘kısmen özgür ülkeler’ arasında yer
aldı. 65 ülkeyi kapsayan rapora göre Türkiye’de internet özgürlüğü Kenya’nın bile gerisinde.
Dünya Basın Özgürlüğü raporunda, Türkiye’yi
‘kısmen özgür’ düzeyinden ‘özgür değil’ düzeyine
indiren Freedom House (Özgürlük Evi), yayınladığı ‘Dünyada Internet Özgürlüğü 2015’ raporunda,
Türkiye’yi ‘kısmen özgür’ olarak niteledi. Türkiye,
internet özgürlüğü konusunda Hindistan, Endo56 Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
nezya, Kenya, Fas gibi ülkelerin gerisinde kaldı.
İnternete Sansür Yasası
ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri
olan Freedom House tarafından yayınlanan ra-
ARAŞTIRMA
porda, 2014 yılında yürürlüğe sokulan 5651 sayılı
yasa ile internete erişim engelleme kapsamının
genişletildiği, yasal izin olmadan kullanıcı verilerine ulaşma yolu açıldığı belirtildi.
hakkında suç duyurusunda bulundu’ görüşüne yer
verildi.
Anayasa Mahkemesi’nin bu yasayı geri çevirmesine karşın, daha sonra mahkemedeki yapısal değişiklerle yasanın yeniden uygulamaya sokulduğu
kaydedildi.
Raporda, ‘Üst düzey hükümet yetkililerinin yolsuzluk iddiaları ile ilgili telefon görüşmeleri ve
görüntülerin sızması ardından, telekomünikasyon
yetkilileri ve başka bir çok kıdemli resmi personel
gözaltına alınıp tutuklandığı’ belirtildi.
Yolsuzluk İddiaları
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Hakaret Davaları
2015 yılında Youtube, Twitter, Facebook gibi sosyal
paylaşım sitelerine aralıklarla yasaklar konduğu
belirtilen raporda, ‘Onlarca Türk vatandaşı hakkında, sosyal medya üzerinden yetkilileri aşağıladıkları gerekçesiyle davalar açıldı. 2015’in ilk yarısında Twitter’a içeriğin kaldırılması için yollanan
mahkeme kararlarının yüzde 92’si Türkiye kaynaklı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Twitter mesajları ile
kendisine hakaret ettiklerini öne sürdüğü 67 kişi
Son bir yıl içinde Türkiye’de internet ortamına ‘seçimler’, ‘protestolar’ ve ‘skandallar’ın damga vurduğu belirtilen raporda, sosyal medyanın siyasaltoplumsal öneminin büyümesine paralel olarak
internete gelen kısıtlamaların da arttığı belirtildi.
Yetkililerin sosyal medyayı en büyük tehdit olarak gördükleri belirtilen raporda, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın, ‘İnternete karşıtlığım her geçen gün
giderek artıyor’ sözlerine yer verildi.
Freedom House’nin, dünyada 65 ülke ile ilgili düzenlediği raporun haritasında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu interneti ‘kısmen özgür’ ülkeler sarı, ‘özgür olmayan’
ülkeler mor, ‘özgür’ ülkeler de yeşil, değerlendirilmeye alınmayan ülkeler ise gri renklerle gösterildi.
Ekim 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
57
grafik
fotoğraf
yayın
web
4
- 4 ’
l
ü
k
h
i
z
0212 216 85 15
[email protected]
0212 216 85 14
ajans4.com
m
e
t
.
Mecidiyeköy Mah. Büyükdere Cad. Atakan Sok. Berkan İş Hanı
No: 4 Kat: 5 D: 32-34 34387 Şişli / İSTANBUL
.
.
Grafik Tasarım Atölyesi
JUST SET SAIL
+ BUSINESS ADVISORY
+ INTERNATIONALIZATION
+ FAMILY BUSINESS SERVICES
+ CORPORATE FINANCE
IT IS NONE OF YOUR BUSINESS
IMC Integral Uluslararası Yönetim Danışmanlık Hizmetleri A.Ş.
DAP Royal Center, Altayçeşme Mahallesi, Çam Sokak
No: 16 D Blok Kat: 18 D: 67 Maltepe (İstanbul) Türkiye
T: +90 216 504 00 45 M: +90 (532) 607 77 57
[email protected]
www.imc-consultancy.com

Benzer belgeler