GİRİŞ ve AMAÇ - Trakya Üniversitesi

Transkript

GİRİŞ ve AMAÇ - Trakya Üniversitesi
GİRİŞ ve AMAÇ
İnsanlık, varolduğundan bu yana doğada bulunan çeşitli zararlı maddelerin vücuduna
girmesiyle sağlığının bozulduğunu bilmektedir. İnsan sağlığını bozan mineral,
bitkisel,
hayvansal ya da sentez kaynaklı, maddelere zehir ve bunlarla organizmanın geçici ya da
sürekli bozulmasına da zehirlenme adı verilmektedir (1). Geniş anlamda herhangi bir yoldan
nisbeten yüksek dozda bir ya da birçok kez ya da küçük dozlarda uzun süre organizmaya
girdiğinde, anında ya da uzun dönemde geçici ya da kalıcı organizma bozuklukları oluşturan
ve ölüme yol açabilen kimyasal maddelere zehir (toksik madde) adı verilir. XVI. yüzyılda
Paracelsus kitabında “ Hiç bir madde zehir değildir, onu zehir yapan dozudur” diye yazmıştır
(2). Gerçekten de düşük dozda terapötik etkiye sahip olan bir ilaç ya da madde yüksek
dozlarda toksik etkiye (zehirlenme) neden olmaktadır.
İlaç ve ilaç dışı maddelerle oluşan zehirlenmeler günümüzde hala önemli bir sağlık
sorunu oluşturmaktadır. Teknolojinin ilerlemesi ile orantılı olarak kimyasal maddelerin
sayısının ve çeşitliliğinin artmasına bağlı olarak insanların bu maddelerle karşı karşıya
kalmaları daha da sıklaşmakta ve bu maddelerle olan zehirlenmelerin sıklığı başta gelişmiş
ülkeler olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde giderek artmaktadır. Örneğin
Amerika
Birleşik Devletlerinde her yıl 4-5 milyon zehirlenme olgusu görülmekte, bunların yaklaşık 2
milyonu zehirlenme merkezlerine bildirilmekte ve bu zehirlenmelerin yaklaşık 12000 tanesi
ölümle sonuçlanmaktadır (3).
Ülkemizde zehirlenme ön tanısı ile acil servislere başvuran hastalar hakkında yeterli
istatistiki veriler bulunmamaktadır. Bu tez çalışmasındaki amaç Edirne ve Trakya
bölgesindeki zehirlenmelere yönelik en ileri merkez konumundaki Trakya Üniversitesi Tıp
Fakültesi Acil servisine
2001-2002 yılları arasında zehirlenme ön tanısı ile başvuran
hastaların yaş, cinsiyet, zehirlenme tipi ve diğer demografik özelliklerinin tespit edilerek
yapılan diğer çalışmalarla karşılaştırmaktır.
GENEL BİLGİLER
TOKSİKOLOJİNİN TANIMI
Ağız, parenteral, inhalasyon ya da deri ve mukoza yoluyla vücuda girip biyolojik
sistemlerde hasar ya da ölüm meydana getiren maddelere toksin ya da zehir, toksinlerin
etkilerini inceleyen bilim dalına da Toksikoloji denir. Toksikoloji terimi yunanca ok zehiri
anlamına gelen “toksikon” ile, bilim dalı anlamına gelen “logos” sözcüklerinin birleşmesiyle
oluşmuştur (1, 4).
Toksikoloji
özellikle
subselüler
incelenmesini derinleştirmek için fizyoloji,
düzeyde
toksik
etkilerin
morfolojik analiz,
mekanizmasının
biyokimya,
hücre ve
moleküler biyoloji tekniklerinden yararlanmaktadır. Bu nedenle toksikoloji multidisipliner bir
alan olarak gelişimini sürdürmektedir. Toksikolojinin bazı alt dalları klinik toksikoloji, adli
toksikoloji, endüstriyel toksikoloji, çevresel toksikoloji ve moleküler toksikoloji olarak
sayılabilir.
Klinik Toksikoloji: Özellikle kaza ve intihar sonucu oluşan zehirlenmelerde, etkenin
tanımlanması ve miktarının tayini, zehirlenen kişinin tanı ve tedavisi ile ilgilenen toksikoloji
dalıdır.
Adli Toksikoloji: Adli ya da kriminal toksikoloji,
toksik maddelerin yasa dışı
kullanılmaları ve bulundurulmaları durumlarında analitik toksikoloji yöntemlerinden ve
otopsi araştırmalarından yararlanarak zehirlenme ve ölüm nedenlerinin ortaya çıkarılmasını
inceler.
Endüstriyel Toksikoloji: İlaçlar,
maddelerin
kozmetikler,
pestisitler gibi
endüstriyel
hayvanlar üzerindeki etkilerini değişik deneysel toksikoloji metodlarıyla
araştıran toksikolojiye denir.
Çevresel Toksikoloji: Kimyasal maddelerin çevreye verdiği zararları ve sağlıklı
yaşam üzerine olan etkilerini inceler.
ZEHİRLERİN VE ZEHİRLENMELERİN SINIFLANDIRILMASI
Zehirlerin
tanımlanması
ve
sınıflandırılması
çabaları
Yunanlılar
zamanına
dayanmaktadır. Yunanlı Dioscorides Materia Medica adlı eserinde zehirleri kaynaklarına
göre hayvan zehirleri,
bitki zehirleri ve mineral zehirleri olarak sınıflandırmıştır. Bu
sınıflandırma 16. yüzyıla kadar değişmeden kullanılmıştır. Günümüzde zehirler çeşitli
özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır (1, 5, 6).
Kaynaklarına Göre Zehirler
a-Bitkisel kaynaklı zehirler: Belladon, çeşitli alkaloidler ve kalp glikozidleri.
b-Hayvansal kaynaklı zehirler: Yılan, akrep, örümcek zehirleri ve insülin.
c- Mineral kaynaklı zehirler: Kurşun, civa, arsenik.
d- Sentez Kaynaklı Zehirler: DDT, paration, amfetamin vb.
e- Fiziksel Kaynaklı Zehirler: Işık, radyasyon, ısı.
Etki Yerlerine Göre
a- Santral etkili zehirler: SSS depresanları, konvülsanlar, halüsünojenler.
b- Periferik etkili zehirler: Ergot bileşikleri, pestisitler, fizostigmin.
c- Hematolojik zehirler: Karbonmonoksit, yılan zehirleri, anilin, kolsişin.
d- Kas zehirleri: Baryum tuzları, papaverin, dijitaller.
e- Lokal (topik) zehirler: Asitler, iyot, gümüş nitrat, deterjanlar.
Toksikolojik Analiz Yolundaki Yerlerine Göre
a- Uçucu zehirler
b- Uçucu olmayan zehirler
c- Anorganik zehirler
d- Diğerler zehirler olarak ayrılır.
Ayrıca zehirlenmelerde oluş şekillerine göre üç grupta toplanabilirler (1, 7, 8).
Akut Zehirlenmeler
İlaçların ve kimyasal maddelerin toksik dozuna bir kere ya da kısa zaman (24 saat)
içerisinde birçok kere maruz kalma sonucu zehirlenme belirtilerinin hemen görüldüğü,
hastaya müdahale için kısıtlı zamanın olduğu klinik tablodur.
Subakut Zehirlenmeler
Kısa sürede ve sık ara ile (bir hafta) toksik miktarda kimyasal maddenin organizmaya
girmesi sonucu görülür. Pestisit ve insektisitlerle bu tip zehirlenmelere rastlanabilir. Belirtiler
akut zehirlenmeler ile aynıdır.
Kronik Zehirlenmeler
Uzun süreli olarak etkenin sürekli alınmasıyla meydana gelir. Özellikle sanayide
çalışan işçilerde görülür. Kronik temas sonucu belirtiler genellikle uzun zaman sonra
görülmekle beraber,
bazen her maruz kalmadan sonra akut
görülebilir. Akümülatör işçileri,
kalaycı çırakları,
yapımcılarında bu tip zehirlenmeler sık görülür.
Orijin olarak zehirlenmeler 3 gruba ayrılırlar (1).
zehirlenme şeklinde de
baca temizleyicileri ve ayakkabı
Kaza Zehirlenmeleri
Zehirli maddelerle kaza zehirlenmelerine özellikle çocuklarda sık rastlanılmaktadır.
Kaza zehirlenmelerini; gerçek anlamda kaza zehirlenmeleri, tedavi zehirlenmeleri ve mesleki
zehirlenmeler olmak üzere 3 gruba ayırmak mümkündür.
1-Gerçek anlamda kaza zehirlenmeleri: Dikkatsizlik,
önemsizlik ya da bilinçsizlikten
kaynaklanan zehirlenmelerdir. Çok çeşitli şekilde karşımıza çıkarlar özellikle çocuklarda en
sık karşılaşılan gruptur.
2-Tedavi zehirlenmeleri: İlaçların yanlış dozda kullanılmaları,
farmasötik şekillerinde
meydana gelen değişiklikler ya da ilaç etkileşimleri akut zehirlenmelere neden olabilir.
İlaçların bilinçsiz ve rastgele kullanımı ya da kendi kendini tedavi etmek için ilaçların
reçetesiz olarak eczanelerden sağlanması, ayrıca hekimlerin recetelerine gereksiz yere fazla
ilaç yazmaları evlerde ilaç depo edilmesine dolayısıyla bunların gereksiz yere kullanımı ile
birçok kaza zehirlenmeleri görülmektedir. Ayrıca
yazılan reçetelerin okunaksız olması
nedeniyle de meydana gelmektedir.
3-Mesleki zehirlenmeler: Toksik maddelerle çalışan iş yerlerinde ya da tarımda kullanılan
pestisid, gübrelerle çalışanlarda, sanayide kullanılan kurşun, arsenik, civa, solventler gibi
maddelerle çalışanlarda akut ya da kronik zehirlenmelere rastlanabilir. Koruyucu elbiseler ve
maskeler giyilmeden yapılan tarım ilaçlamalarında çalışan ya da toksik madde işleyen sanayi
kuruluşlarında koruyucu önlemler almadan çalışan işçiler toksik maddeyi inhalasyon, temas
ya da yiyeceklerle alabilmektedirler.
İntihar zehirlenmeleri
Son yüzyılda endüstrideki gelişmeyle birlikte kimyasal maddelerin yaygınlaşması ve
bunların kolayca elde edilebilmesi ya da çabuk ve ani ölüm meydana getirmeleri sonucu
zehirle intihar sayısında önemli artışlar meydana gelmiştir.
Kriminal zehirlenmeler
Tarihin ilk çağlarından beri zehirli maddeler gerek cinayet gerekse savaş aracı olarak
düşmanları ortadan kaldırmak için ok, mızrak ve kılıç gibi silahların uçlarına sürülerek
kullanılmışlardır. Öldürme aracı olarak kullanılan zehirin nitelik ve niceliklerinin belirlenip
yargıya sunulması adli toksikolojinin alanına girmektedir. Kriminal amaçlı kullanılan zehirlerin sayısı fazla değildir. Bunların başlıcaları; arsenik tuzları, civa tuzları, koroziv asitler,
striknin,
uyuşturucular,
siyanür,
barbitüratlar,
organofosfatlı insektisitler ve diğer
pestisitler, akonitin, fosfor, çinko sülfür ve radyoaktif maddelerdir.
Zehirlenmeye neden olan toksik maddeler organizmaya dört yolla alınır (1, 8-12).
1- Gastrointestinal Sistem: İlaçlar, kimyasal maddeler, ağır metaller.
2- Solunum Yolları: Karbonmonoksit, aseton, metil alkol, naftalin, civa.
3- Deri ve Mukoza: Organik fosfatlılar, borik asit, topikal antihistaminikler.
4- İntramüskuler ve İntravenöz Yol: Çeşitli ilaçlar.
ZEHİRLENMELERDE TANI
Zehirlenme şüphesi olan hastalarda öncelikle doğru tanı konması en önemli
basamaktır. Bir zehirlenme olgusunda hekimi tanıya ulaştıracak en yararlı yaklaşım " sakın
zehirlenmiş olmasın?” sorusunu aklına getirmektir. Zehirlenme semptomları değişkenlik
gösterir ve genellikle nonspesifiktir. Herhangi bir hastada etyolojisi bilinmeyen birden fazla
sistem tutulumuna ait bulgu varsa, aksi ispat edilene kadar zehirlenme kabul edilmelidir (12,
13). Hemen tanı konulamayan durumlarda hastanın kendisinden ya da yakınlarından alınacak
bilgiler önem taşımaktadır. Ancak hasta mevcut olan psikolojisi içinde güvenilir bilgi
vermeyebilir ya da öyküyü veremeyecek durumda olabilir. Bu nedenle hastayı acile getiren
kişilerden, ailesinden hastanın kullandığı ilaçların, etrafında ya da evde bulunan ilaçların, işi
ve iş çevresinde kullandığı kimyasalların doktoru tarafından sorgulanması gerekir (14, 15).
Kesin ve güvenilir bir sonuca hastadaki klinik belirti ve olguların değerlendirilmesi
ve labaratuar araştırması ile varılabilir. Bazı fizik muayene bulguları bazı toksik maddeler için
spesifiktir, alınan maddelerin kan düzeyleri ile klinik durum arasında bazı maddeler için
korelasyon varken, birçok madde için korelasyon yoktur (16).
Zehirlenme olguları, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, kardiyak disritmi, azalmış
mental durum,
respiratuar depresyon, havale gibi birçok değişik klinik belirtilerle acil
servislere başvurabilirler (17). Zehirlenmeye neden olan maddelerin oluşturdukları belli başlı
semptom ve belirtiler aşağıda sıralanmıştır (1, 8-11, 13, 16-22).
Genel Belirtiler ve Bulgular
•
Taşikardi: Kokain, atropin, amfetamin, sempatomimetikler, teofilin, antihistaminik
ilaçlar.
•
Bradikardi: Dijitaller, beta blokerler, opiatlar, antikolinesteraz ilaçlar, kalsiyum
kanal blokerleri, klonidin, etanol.
•
Hipertansiyon: Sempatomimetikler, kortizon, kokain, tiroid hormonları, kafein,
antikolinerjik ajanlar, amfetamin, nikotin, kurşun zehirlenmesi.
•
Hipotansiyon: Antihipertansif ilaçlar, antidepresanlar, aminofilin, sedatif hipnotikler, eroin, gıda zehirlenmeleri, organik fosfor zehirlenmeleri.
•
Hipotermi: Karbonmonoksit, opiatlar, oral hipoglisemikler, insülin, sedatif hipnotikler.
•
Hipertermi: Atropin, antihistaminikler, antiepileptikler, salisilatlar, sempatomimetikler, antikolinerjikler, antidepresanlar, borik asit.
•
İştahsızlık: Trinitrotoluen zehirlenmesi.
•
Nefeste koku: Siyanür, arsenik, organofosfat ve gazyağı.
•
Halsizlik ve letarji: Kurşun, arsenik, civa, tiazid grubu diüretikler, organofosfatlar,
nikotin, talyum, nitrat, florid, botulismus zehirlenmesi.
Santral Sinir Sistemi Belirtileri
•
Başağrısı: Nitrat, nitrit, nitrogliserin, karbonmonoksit, organik fosfor, atropin,
kurşun zehirlenmesi.
•
Koma: Barbitürik asit, alkol, ağır metaller, salisilat, mantar zehirlenmesi, insektisit
ve fare zehiri.
•
Konvülziyon: Atropin, salisilat, siyanür, amfetamin, insektisit, insülin, izoniazid,
fensiklidin, kurşun, lityum.
•
Deliryum ve Hallusinasyon: Alkol, atropin, salisilat, aminofilin, kokain, antihistaminik.
•
Parastezi: Kurşun zehirlenmesi.
Dermal Bulgu ve Belirtiler
•
Kızarıklık: Antikolinerjikler, karbonmonoksit, borik asit, antihistaminikler.
•
Kuruluk: Atropin, amfetamin, kokain, antihistaminikler.
•
Terleme: Organik fosfor, mantar, civa, nikotin.
•
Sarılık: Anilin boyaları, pamakin, nitrobenzen, fava zehirlenmesi.
•
Siyanoz: Anilin boyaları, nitrobenzen, fenasetin ve nitrat zehirlenmesi.
•
Döküntü: Sulfanomid, salisilat, bromür.
•
Erozyon: Asit ve alkaliler.
•
Saç Dökülmesi: Arsenik, selenyum.
•
Yanık: Asitler, hipoklorit.
•
Solukluk: Kurşun, naftalin, florid zehirlenmesi.
Göz Belirtileri ve Bulguları
•
Miyozis: Morfin, organik fosfor, fizostigmin, klonidin, opiatlar, fenotiazin, pilokarpin, sedatif hipnotikler.
•
Midriyazis: Antihistaminikler, antidepresanlar, kokain, atropin, nikotin.
•
Renkli Görme: Dijital zehirlenmesi.
•
Bulanık Görme: Atropin, kokain, botulismus, fizostigmin, indometazin.
•
Strabismus: Botulismus.
•
Ptozis: Botulismus.
•
Lakrimasyon: Organofosfat, nikotin, mantar.
•
Pupilla Ödemi: Kurşun zehirlenmesi.
•
Çift Görme: Alkol, nikotin, barbiturat.
Gastrointestinal Sistem Belirtileri ve Bulguları
•
Kusma, ishal, karın ağrısı: Bütün toksik maddeler.
•
Ülser aktivasyonu: Salisilat, indometazin.
•
Hematemez, melena: Korozif maddeler, kumarin, antikoagülanlar.
•
Ağız kuruluğu: Atropin, efedrin, antihistaminikler.
•
Diş dökülmesi: Civa, kurşun, organik fosfor.
•
Diş etlerinde çizgilenme: Kurşun, civa, arsenik, bizmut.
•
Tükrük salgısında artış: Mantar, organik fosfor, kurşun, civa.
Solunum Sistemi Bulguları ve Belirtileri
•
Solunumda Hızlanma: Siyanür (düşük doz), atropin, kokain, karbonmonoksit, salisilat, mantar, teofilin.
•
Solunumda Yavaşlama: Siyanür (yüksek doz),
alkol, barbituratlar (geç dönem),
botulismus, narkotikler, organofosfor.
•
Akciğer Ödemi: Antidepresanlar, etilen glikol, beta blokerler, kolinerjik maddeler,
irritan gazlar.
•
Wheezing: Organik fosfor zehirlenmesi, fizostigmin, mantar.
Kulak, Burun, Boğaz Belirtileri
•
Çınlama: Kinin, salisilat, indometazin.
•
Sağırlık: Streptomisin, salisilat, kinin.
•
Koku alamama: Krom, fenollü burun damlaları.
•
Kötü koku: Krom zehirlenmesi.
•
Burun septumunda delinme: Kokain, krom.
Endokrin Sistem Belirtileri ve Bulguları
•
Libido azalması: Ağır metaller, sempatik blokaj yapan ilaçlar.
•
Meme dokusunda büyüme: Östrojen alımı.
Kas ve Sinir Sistemi Belirtileri ve Bulguları
•
Tremor, Kas Sertliği: Fenotiazinler, kurşun zehirlenmesi.
•
Kas zayıflığı, paralizi: Kurşun, arsenik, talyum, botulismus zehirlenmesi.
•
Kas fasikülasyonları: Organik fosfor, nikotin hayvansal toksinler.
Üriner Sistem Belirtileri ve Bulguları
•
İdrarda renk değişikliği: Kumarin, bakla, hepatotoksinler.
•
Anüri: Ağır metaller, organik fosfat ve sülfanomidler.
•
Myoglobinüri: Amfetamin, antikonvülsanlar.
•
Proteinüri: Ağır metaller, organik fosfatlar, sülfanomidler.
Belirli Koku Oluşturan İlaçlar
•
Sarımsak kokusu: Organofosfat, arsenik.
•
Gaz kokusu: Hidrokarbonlar.
•
Keklik üzümü kokusu: Metil salisilat.
•
Armut kokusu: Kloral hidrat.
•
Kokmuş meyve kokusu: İsopropranol.
ZEHİRLENMELERDE GENEL TEDAVİ PRENSİPLERİ
Akut zehirlenmelerde acil olarak girişimde bulunmak başarının anahtarıdır. Gecikme ile
kaybedilecek her dakikanın hasta zararına olacağı akıldan çıkarılmamalıdır. Zehirlenmiş her
hastada aktif tedaviden önce destek tedaviye ihtiyacı vardır. Akut zehirlenmelere primer
yaklaşım,
hastadan mümkün olduğu kadar zehiri toplamak ya da uzaklaştırmak yanında
vital bulguların stabilizasyonu sağlanmalıdır (23).
Hastanın stabilizasyonu için öncelikle acil girişimler sıra ile yapılmalıdır. Hastaya
düzgün bir hava yolu (airway) sağlanmalı,
üst solunum yolundaki obstrüksiyonlar
engellenmeli, koruyucu refleksleri olmayan ve aynı zamanda gastrik lavaj gereken hastalar
entübe edilmelidir. Hastanın solunumu değerlendirilip gerekirse mekanik olarak solunuma
yardım edilmelidir. Hastanın dolaşımı değerlendirilmeli, kan ve sıvı kaybı erken dönemde
yerine konmalı, periferik perfüzyon değerlendirilmeli ve elektrokardiografi (EKG) çekilmeli
ve hasta moniterizasyon ile izlenmelidir (3, 22).
Bilinmeyen bir nedenle acil servise komada başvuran olguların % 50’si zehirlenmedir
(24). Bu yüzden hastaların stabilizasyonu yapılırken bilinç kaybı olan hastalara koma kokteyli
yapılmalıdır. Koma kokteyli %50’lik dekstroz 50 ml, nalokson 2 mg ve 100 mg tiaminden
oluşur (2). %50’lik dekstroz serebrovasküler hadisesi olan olgularda zararlı olabilir.
Hipoglisemi ekarte edilebiliyorsa verilmeyebilir. Nalokson dozu bilinç kaybı olan hastalarda 2
mg’dır. Bazı narkotiklerin etkilerini geri çevirmek için daha yüksek dozda kullanılabilir.
Tiamin, bilinç bulanıklığı olan her hastaya 100 mg yapılır. Kasılmaları olan hastada kasılmaların kontrolü için diazepam verilebilir. Ancak intratrakeal yolla verildiğinde hayvanlarda
kimyasal pnömoniye yol açabildiği gösterilmiştir (25).
Akut zehirlenmelerde derhal ve etkin girişimde bulunmak esastır. Bu zehirlenmeler
genellikle ilacın ağız yoluyla alınması ile meydana gelir (6). Tedaviye başlamada zehirlenme
etkeninin teşhisi tedavi açısından önemlidir. Fakat zehirlerin az bir kısmı için spesifik
antidot olduğundan genel tedavi yöntemleri ve belirtilere yönelik tedavi yöntemleri uygulanır.
Gatrointestinal kanaldan ilaç ya da toksinin emiliminin engellenmesi ya da azaltılması
için uygulanan yöntemler gastrointestinal dekontaminasyon yöntemleri olarak bilinmektedir.
Bu amaçla zehirlenmelerde kullanılan başlıca tedavi yöntemleri şunlardır (1, 13).
1- Emilimin Engellenmesi (Gastrointestinal Dekontaminasyon)
2-Toksik maddenin atılımının hızlandırılması
3- Antidot tedavi
4- Destekleyici tedavi
Emilimin Engellemesi
1- Oral yolla alınan zehirin emiliminin engellenmesi
a- Kusturma
b- Mide yıkanması
c-Aktif kömür
d- Katartik verilmesi
e- Total barsak irrigasyonu
2- Cilt ve göz dekontaminasyonu
1-Kusturma: Toksik maddeleri alınmasını izleyen ilk 6-8 saat içerisinde uygulandığında ağız yoluyla alınan zehrin uzaklaştırılması için kullanılan bir dekontaminasyon
yöntemidir. Kusturma ile alınan toksik maddenin ancak % 8-30 kadarı çıkarılabilir. Aşağıdaki
durumlarda kusturma sakıncalıdır (8, 12, 13, 26-28).
-
Hastanın bilinci kapalıysa,
-
Öğürme refleksi kaybolmuşsa,
-
Hasta konvülziyon geçiriyorsa,
-
Altı aydan küçük bir bebekse,
-
Zehirle birlikte keskin kenarlı ve sert cisimlerde yutulmuşsa,
-
Kostik-korozif madde içilmişse,
-
Ağızdan antidot kullanımı durumlarında.
Kullanılan başlıca kusturma yöntemleri orogastrik mekanik irritasyon, bakır sülfat,
tuzlu su, hardallı su, apomorfin ve diğer kusturucu ajanlardır.
2-Orogastrik mekanik irritasyon: Temiz parmak ya da kaşık sapı ile orofarenks
uyarılarak kusturma sağlanabilir. Çoğu kez etkili bir kusma sağlamaz (8, 12, 28).
3-Tuzlu su: Çocuklarda hipernatremi,
konvülziyon ve ölüm görüldüğü için
kullanılmamalıdır.
4-İpeka şurubu: Ağız yoluyla verilen, kusmayı 15-39 dakika sonra başlatan bir ilaçtır.
Gastrointestinal kanalda lokal irritan etki ve santral sistemde kemoreseptör triger zonu
uyararak emetik etki yapar. Türkiye’de preparatı bulunmamaktadır. Bilinç kapalılığı, kostik
madde alımı,
trisiklik antidepresanlar,
hematemez,
kusmuş olanlar,
6 aydan küçük
çocuklar, koma deliryum ya da stupor hali, santral sinir sistemini stimüle eden maddelerle
olan zehirlenmeler,
petrol ürünleriyle olan zehirlenmeler,
öğürme refleksi kaybolanlar,
pıhtılaşma bozuklukları olanlarda kusturma kontrendikedir.
İpeka şurubu, 6-12 ay için 10 ml, 1-12 yaş için 15 ml, 12 yaş üstü için 30-60 ml
verilerek uygulanabilir (8, 12, 13, 19, 27, 29). İpeka şurubu verildikten 20 dakika sonra
kusma olmazsa aynı doz bir kez daha tekrarlanır. Çocukların %93’ünde kusma oluşturur. Eğer
kusma olmazsa şurup tekrarlanmaz ve gastrik lavaj yapılır, çünkü ipeka mide için çok irritan
bir ajandır. Ayrıca kalp için myokardit gibi zararlı etkilere sahiptir.
5-Apomorfin: Apomorfin bir narkotik analoğudur. Kusmada ipeka şurubuna üstünlüğü
etkisinin çabuk başlamasıdır. Santral etki ile kusmaya neden olur. Subkutan verilmelidir. 0.2
mg/kg ya da 3 mg/m² tek doz uygulanır. Çocuklarda ve adolesanlarda kontrendikedir. Santral
sinir sistemi depresyonu, hipotansiyon, solunum depresyonu yapar. Antidotu naloksondur.
0.02 mg/kg kullanılır (8, 27, 30, 31).
6-Mide yıkanması: Gastrik lavaj yaşamı tehdit edici oranda ilaç alanlarda, morbiditesi
yüksek ilaç alan ve 1-2 saat içerisinde başvuranlarda etkili olabilir (3, 32). Gastrik lavaj çok
önemsiz miktarda alınan ilaçlar, korozif madde alımı, hidrokarbonlarla olan zehirlenmelerde
ve zehirlenme üzerinden çok uzun süre geçmişse kullanılmaz. Yapılan çalışmalarda
intoksikasyonlardan hemen sonra yapılan gastrik lavajın ipeka şurubundan daha etkili olduğu
gösterilmiştir. Ancak lavaj ve kusturma arasında olaydan 1 saat sonra yapılan incelemelerde
aralarında istatistiki bir fark bulunamamıştır (33). Mide yıkamasında en önemli komplikasyon
yıkama tüpünün yanlışlıkla trakea ya da ana bronşlardan birine yerleştirilmesidir.
Orofarenkste hasar, hipotermi, hiponatremi, su zehirlenmesi, kalp atım hızında artış ve
ciddi EKG değişiklikleri, mide yıkanmasının klinik olarak önemli koplikasyonlarıdır (8,19,
27).
Gastrik lavajın en önemli üstünlüğü şuur kaybı olan ve komadaki hastada
uygulanabilmesidir. Çocuklarda kilo başına 15 ml ile %0.9’luk serum fizyolojik ile erişkinde
200-400 cc sıvı ile mide temizleninceye kadar yıkanır. Total 2-4 litre sıvı kullanılmalıdır. İlk
örnek toksikolojik araştırma için kullanılır. Son yıkama sıvısına aktif kömür ilave edilir.
7-Aktif kömür: Aktif kömür zehirlenme etkenini adsorbe etmek için kullanılan bitkisel
kaynaklı bir ajandır. Aktif kömürün partikül çapı ne kadar küçük olursa kapsadığı alan o
kadar büyük olur ve etkisi o kadar çabuk artar. Partikül çaplarına göre yüzey alanı 10003500 m²/gr arasında değişir. Tekrarlayan dozlarda verildiğinde enterohepatik dolaşımı
engelleyerek trisiklik antidepresanları, teofilin ve fenobarbital gibi ilaçların eliminasyonunun
artırır.
Günümüzde aktif kömürün, bilinmeyen bir madde nedeniyle acile başvuran kişilerde
en etkili dekontaminasyon yöntemi olduğu kabul edilmektedir. Ancak, çok sayıda ilaç ve
toksini bağlayabilmesine karşın demir, kurşun, arsenik, lityum, etanol, kostik maddeleri ve
hidrokarbonları bağlayamaz. Ayrıca, barsak seslerinin azaldığı durumlarda, kısa barsak
sendromunun olduğu hastalarda dikkatli kullanılmalıdır (17). Kusturmadan önce kullanılmamalıdır (8, 19, 34). Zehirlenen hastalarda 1 gr/kg olacak şekilde ağız yoluyla ya da %70’lik
sorbitol solüsyonu ile nazogastrik tüpten verilir. Aktif kömürün en önemli komplikasyonu
pnömotraks ve ampiyemle sonuçlanan aspirasyondur.
8-Katartikler: Barsak içerisinde ozmotik olarak sıvı retansiyonuna neden olup barsak
motilitesini artırırlar ve ilacın emilimini azaltıp, atılımını hızlandırırlar (35). Yüksek dozda
ilaç almış hastalarda aktif kömürle beraber önerilirler. En sık kullanılan katartikler, magnezyum sülfat, magnezyum sitrat, sodyum sülfat ve disodyum fosfat gibi tuzlar ile mannitol
ve sorbitol gibi sakkaritlerdir. Katartikler özellikle çocuklar ve yaşlılarda sıvı elektrolit denge
bozukluğuna neden olduklarından önerilmemektedir. Ancak aktif kömürün neden olduğu
konstipasyonu azaltabilirler. Korozif madde alımı, barsak ameliyatları sonrası olan zehirlenmeler, ileus ve ciddi elektrolit dengesizliklerinde kontrendikedir (32).
9-Total barsak irrigasyonu: Bu yol ile enteral olarak yüksek miktarda bir elekrolit
solüsyonu verilip, alınan kimyasalın rektal olarak atılmasının artırılması ve toksik maddenin
absobsiyonu önlenebilmektedir (36). Total barsak irrigasyonu yüksek molekül ağırlıklı
polietilen glikol elektrolit-lavaj solüsyonu oral ya da nazogastrik sonda aracılığı ile 500
ml/saat olacak şekilde ve rektumdan temiz sıvı gelinceye kadar verilerek yapılır. Direkt
barsak grafisinde radyoopasite gösteren ilaçların atılımında bu yol kullanılabilir. Örneğin,
demir ve ağır metaller gibi çok miktarda içilen toksik maddeler, geç salınan ilaçlar, demir,
lityum ve kurşun gibi aktif kömürün adsorbe edemediği toksinlerle zehirlenmelerde etkili
olduğu bildirilmektedir.
Toksik Madde Atılımının Hızlandırılması
Zehirlenme sonucu alınan ilaçların atılımının hızlandırılması, metabolizmasının ve
vücuttan atılımının artırılmasıyla olur. Ancak pek çok ilaç ve toksinin hızlı eliminasyonu
çoğu zaman pratik ve güvenli değildir. Ayrıca, zehiri uygun bir şekilde elimine etmek için
farmakokinetik ve toksikokinetik bilgisine sahip olmak gerekir. Zehirlenen hastanın durumu
kötüye gidiyorsa,
bilinci kapanmışsa,
aldığı zehir miktarı ölümcül dozda ise kan
konsantrasyonu ölümcül dozda ise normal atılım yolu yetersiz ise aşağıdaki yöntemlere
başvurulur (6, 8, 19, 37, 38).
1- Tekrarlanan dozda aktif kömür uygulaması (Gastrointestinal Diyaliz)
2- Renal yolla atılımın hızlandırılması
a- Zorlu diürez
b-İyonize diürez (asit, alkali)
3-Beden dışı yöntemler (Ekstrakorporal Teknikler)
a- Hemodiyaliz
b-Periton diyaliz
c- Hemoperfizyon
4- Kan değişimi
5 –Plazmaferez
6- BOS drenajı ve replasmanı
1-Gastrointestinal diyaliz: İlacın ve toksinin enterohepatik,
enterogastrik ya da
enteroenterik dolaşımını engelleyen bir yöntemdir. İlaç ya da toksin, aktif kömür tarafından
iyi adsorbe ediliyorsa, yarılanma ömürleri uzunsa, toksik maddenin dağılım hacmi dar ve
proteinlere
%50’den
az
miktarda
bağlanıyorsa
uygulanabilir. Ayrıca
paranteral
zehirlenmelerde de kullanılabilir.
Bu yöntemin kullanılabilmesi için barsakta yeterli miktarda kan akımının ve barsak
hareketlerinin olması gerekir. Orta ve hafif derecedeki zehirlenmelerde periton diyalizi kadar
etkilidir. Fenobarbital, teofilin, salisilat, trisiklik antidepresan, karbamazepin ve digoksinle
olan zehirlenmelerde yararlı sonuçlar alınır (8, 37-40). Ancak ishale neden olduğu için sıvı ve
elektrolit kayıplarına yol açabilir.
2-Renal yolla atılımın hızlandırılması
a- Zorlu diürez: Böbrek yolu ile atılan maddelerle olan zehirlenmelerde diürez
artırılarak toksik maddenin atılımı sağlanabilir. Bunun için hastaya günlük ihtiyacından fazla
sıvı yüklenir ve idrar miktarı 3-8 ml/kg/saat olacak şekilde ayarlanır (41). Diürezle renal
tübüler reabsobsiyon azaltılır. Bunun için ilacın büyük bölümünün böbreklerden değişmeden
atılması,
plazma proteinlerine az bağlanması gerekir (42). İdrar miktarını artırmak için
diüretik verilebilir. Gerekirse dopamin eklenebilir. Sonuç alınamazsa tedavi kesilir.
b- İyonize diürez: İdrarın pH’sı değiştirilerek asit ya da alkali diürez sağlanabilir.
Böylece toksik maddelerin iyonizasyonu sağlanarak böbreklerde reabsobsiyon azaltılır (41).
Zayıf asit olan ilaçlar alkali diürezle, zayıf baz olan ilaçlar asit diürezle atılır (37).
Alkali diürezde,
zayıf asit yapısındaki salisilat,
fenobarbital ve herbisit
zehirlenmelerinde olduğu gibi intravenöz yolla sodyum bikarbonat verilerek idrar pH’sı 8’de
tutulur. Alkali diürez daha sık olarak kullanılan bir yöntemdir.
Asit diürezde amonyum klorür 15 mg/kg/doz 6 saat ara ile ve askorbik asit 1-2 gr 500
cc sıvı içinde 6 saat ara ile oral olarak verilir. İdrar pH’sı 5’in altında tutulur. Karaciğer ve
böbrek yetmezliği varsa ciddi metabolik asidoza yol açar. Bu nedenle kullanılmamaktadır.
Trisiklik antidepresanlar,
amfetamin,
striknin asit idrarla atılırlar (38, 39, 42). Diürez
yapılırken hastaya çok ciddi monitorizasyon uygulanmalıdır. Hastanın almış olduğu ilaçların
konstrasyonu, idrar pH’sı, santral venöz basıncı, elektrolitleri monitorize edilmelidir (36).
3-Vücut dışı yöntemler (Ekstrakorporal teknikler): Bu yöntemler salisilat, metanol,
etilen glikol, lityum ve teofilin gibi maddelerle olan şiddetli zehirlenmelerde, destekleyici
tedaviye rağmen iyileşme görülmeyen ve pnömoni gibi komplikasyonların eşlik ettiği uzun
süren koma durumlarında ve kanda toksik madde konsantrasyonunun çok yüksek olduğu
zehirlenmelerde yararlı olan yöntemlerdir (43). Esas olarak ilacın absobsiyonu,
hepatik
metabolizması, dağılım hacminin küçük olması, kan konsantrasyonunun çok yüksek olması
ve idrar atılımı göz önüne alınarak bu tekniklerin kullanılmasına karar verilir (44, 45).
a-Periton
diyaliz:
Periton
diyalizi
zaman
gerektirmesi,
hemodiyaliz
ve
hemoperfizyondan daha az etkin olmasına karşın uygulama kolaylığı nedeniyle özellikle
çocuklarda tercih edilmektedir (43, 44, 46). Bu yöntem klirensi en düşük yöntemdir (39).
Etkinliği hemodiyalizin %10-25’i kadardır. Dağılım hacmi fazla olduğundan etkisi sınırlıdır.
Elektrolit dengesizlikleri bu yöntemle düzeltilebilir. Bu yöntem peritonit, geçirilmiş batın
ameliyatları,
karın içi yapışıklıklar ve karın cildi enfeksiyonlarında kullanılamaz (12).
Amfetamin, etanol, aminoglikozid, salisilat, barbitüratlar, sulfanomid, penisilin, teofilin
zehirlenmelerinde etkili bir yöntemdir.
b-Hemodiyaliz: Toksik maddenin yarı geçirgen bir zardan diffüzyon yoluyla kandan
uzaklaştırılmasıdır (47). Hemodiyaliz lityum, aminofilin, teofilin, etilen glikol, asetil
salisilik asit, metanol ve etanol intoksikasyonları için önerilmektedir (17). Hemodiyalizin
uygulanabilmesi toksik maddenin molekül ağırlığının 500 daltondan az olmasına,
suda
erimesine, düşük oranda proteinlere (< %50) bağlanmasına yarı ömrünün uzun olmasına
bağlıdır (39). Hemodiyaliz proteinlere bağlı ilaçları uzaklaştıramaz ve hemoperfüzyona göre
daha yavaş temizler. Hastada,
kardiyojenik şok ya da koagülopati varsa uygulanması
sakıncalıdır (46).
c-Hemopefüzyon: Hemoperfüzyon, arteriovenöz basınç farkı ile ince bir membrandan
diğer tarafa partiküllerin geçişi esasına dayanan bir sistemdir (48). İlk kez barbitürat
zehirlenmesinde uygulanmıştır. Kan venöz kateterle beden dışına alınarak aktif kömür ya da
reçine yapısında adsorbanlar içeren kartuşa pompalanır ve hastaya geri verilir (12). Bu sırada
hastaya heparin verilir. Hemoperfüzyon
daha etkin ve hızlı bir yöntemdir.
2 saatlik
hemoperfüzyon 8 saatlik hemodiyalize eşdeğerdir (49). Proteinlere bağlanan ilaçlarda daha
etkin bir yöntemdir. Hemoperfüzyonla suda az çözünen ve molekül ağırlığı fazla olan ilaçlar
uzaklaştırılır. Trombositopeni,
hipokalsemi,
hipotansiyon,
hipotermi,
lökopeni ve
kanamalar komplikasyonlarıdır (12, 39).
d- Hemofiltrasyon: Sıvılar, elektrolitler ve diğer düşük moleküllü proteinlere bağlı
olmayan maddeler filtre edilirler (37). Molekül ağırlığı 10.000 daltonun altındaki maddeler,
su, üre, kretinin ultrafiltrata geçer (37). Hemodiyalizle uzaklaştırılamayan 500 daltondan
büyük olanlar uzaklaştırılır.
e- Kan değişimi: Özellikle yeni doğanlarda ve küçük çocuklarda kemik ve dokularda
bağlanmayan
ancak
plazma
proteinlerine
bağlanarak
uzaklaştırılması için kanın değişimi gerekebilir.
dolaşıma
katılan
zehirlerin
Transplasental geçen ilaçlar (diazepam,
magnezyum) kloramfenikol, parasetamol, fenotiazin, propoksifen, mantar ve borik asit
zehirlenmelerinde kullanılır (37).
f- Plazmaferez: Bu yöntemle kan selüloz asetat yapısında bir elyaf süzgeçle beden
dışında plazma ve şekilli elemanlara ayrılır. Daha sonra plazma adsorban bir sütundan
geçirilir
ve
toksik
maddeler
uzaklaştırılır.
Proteinlere
güçlü
bağlanan
ilaçların
uzaklaştırılmasında yararlı olabilir. Seyrek olarak kullanılır (12, 39).
Antidot Uygulanması
Toksinlerin etkisini önleyen ya da ortadan kaldıran kimyasal ya da fizyolojik
antagonistlere antidot denir. Spesifik antidotların kullanımı çok az sayıda ajan ile sınırlıdır.
Sağaltımın ilk basamağında yer almazlar. Yerinde kullanıldığı zaman yaşam kurtarıcı
olabilmektedirler. Çoğu ülkemizde bulunmamaktadır. Antidotların,
özgünlükleri ve
etkinlikleri yüksek,
yan etkileri az olmaktadır (39). Tablo 1’de sistemik antidotlar ve
kullanıldığı zehirlenmeler gösterilmiştir (6, 13, 26, 29, 30, 37, 50).
Tablo 1. Zehirlenme tedavisinde kullanılan antidotlar
Antidot
Zehirlenme
Flumazenil
Benzodiazepinler
Nalokson
Opioidler
N-Asetilsistein
Parasetamol
Atropin
Organofosforlu ve karbamatlı insektisitler
Pralidoksim
Organik fosforlu insktisitler
Etanol
Etilen glikol, metanol
Glukagon
Beta Bloker, kalsiyum kanal blokeri
Metilen mavisi
Methemoglobinemi
Dimerkaprol
Arsenik, civa altın
Fizostigmin
Atropin, TCA
Penisilamin
Bakır, altın, kurşun
Sodyum klorür
Brom, lityum
Desferoksamin
Demir
Potasyum klorür
Dijital glikozidleri
%100’lük oksijen
Karbonmonoksit
Protamin Sülfat
Heparin
K vitamini
Oral antikoagülanlar
Amilnitrit
Siyanür
Diazepam
Klorokin
Askorbikasit
Organik peroksitler
Benzilpenisilin
Amanitin
Pentetik Asit
Radyoaktif metaller
Prusya mavisi
Talyum
Prenalterol
Beta blokerler
Sodyum nitroprussid
Ergotizim
GEREÇ ve YÖNTEMLER
Bu çalışma,
01.01.2001-31.12.2002 tarihleri arasındaki 2 yıl içinde
Trakya
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine zehirlenme tanısı ile başvuran 392 olguya
ait acil servis hasta muayene kartlarının incelenmesi ile elde edilen demografik bilgilerden
yararlanılarak gerçekleştirildi. Zehirlenme tanısı almış olan tüm hastalar çeşitli demografik
özelliklerine göre retrospektif olarak incelendi. Bu özellikler:
1-Yaş.
2-Cinsiyet.
3-Başvurdukları ay.
4-Başvurdukları gün.
5-Başvurdukları saat.
6-Orijin: Kaza, intihar ve kriminal zehirlenmeler.
7-Zehirlenme yolu: Oral, inhalasyon, deri, intravenoz ve intramusküler yol.
8-Hastanın hangi tür zehir ile zehirlendiği: İlaç, besin, mantar, karbonmonoksit, etil ve
metil alkol, korozif maddeler, insektisitler ve diğer olmak üzere zehirler gruplara ayrıldı.
9-Hastanın hangi tür ilaçlarla zehirlendiği: Analjezik, antibiyotik, antidepresan, anksiyolitik,
kolinerjikler, antiepileptikler, antikolinerjikler, nöroleptikler, antihipertansifler, antiastmatikler, vitaminler, antipsikotikler, antianjinaller, nöroleptikler, hormonal ilaçlar, isim
belirtilmemiş ilaçlar,
birden fazla çeşit ilaç alanlar multidrug ilaç olarak gruplandırıldı.
Ayrıca son olarak yukarıdaki gruplara dahil olmayan ilaçlar diğer bir grup olarak
gruplandırıldı.
10-Multidrug ilaç grubu da kendi içinde gruplara ayrıldı.
11-Hastaya hangi tedavilerin uygulandığı: Acil gözlem, gastrik lavaj, gastrik lavaj+aktif
kömür, yoğun bakım ünitesi gözetimi olmak üzere gruplandı.
12-Hastanın yaşam tehlikesi geçirip geçirmediği.
13-Hastanın prognozu: Acilden taburcu, hastaneye yatış, başka yere sevk, acilde eksitus ve
yattığı serviste eksitus olarak gruplandırıldı.
14-Hastanın zehirlendiği preparat sayısı.
15-Hastanın nereden geldiği: İl merkezi, ilçe merkezi, köy olarak gruplandırıldı.
16-Hastaya yapılan konsültasyonlar.
17- Psikiyatrik konsültasyon sonucu aldığı: Major depresyon,
madde bağımlılığı,
post
travmatik stres bozukluğu, akut stres bozukluğu ve şizofreni olarak gruplandırıldı.
Sonuçların istatistiksel değerlendirilmesi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı
Bilgi İşlem Merkezi’nin Minitab paket programı (50064 MinitabRelease 13) (Lisans no:
wcp:1331.00197) kullanılarak yapılmıştır.
BULGULAR
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil servisine 2001-2002 yılları arasında
toplam 37460 hasta başvurdu. Bu hastaların 392’si (%1.04) zehirlenme tanısı aldı. 392
hastanın 193’ü (%49.2) kadın, 199’u (%50.8) erkek idi. Olguların tümünün yaş ortalaması
18.90±14.212 olarak bulunmuştur. Kadınların yaş ortalaması 18.66±13.653, erkeklerin yaş
ortalaması 19.14±14.748 idi. Yaş grupları incelendiğinde 0-10 yaş grubunun %32.7 ile birinci
sırada olduğu, ikinci sırada 21-30 yaş grubu olduğu görülmektedir (Şekil 1).
80
60
40
20
Cinsiyet
erkek
kadın
0
0-10
11-20
21-30
31-40
41-50
>50
Şekil 1. Yaş gruplarına göre olgu sayıları
Tablo 2. Zehirlenme ogularının yaş gruplarına göre dağılımı
Yaş
Grupları
Kadın
0-10
Olgu
sayısı
58
11-20
Erkek
14.8
Olgu
sayısı
70
17.9
Olgu
%
sayısı
128
32.7
55
14.0
29
7, 4
84
21.4
21-30
55
14.0
62
15.8
117
29.8
31-40
10
2.6
19
4.8
29
7.4
41-50
8
2.0
12
3.1
20
5.1
>50
7
1.8
7
1.8
14
3.6
193
49.2
199
50.8
392
100
Toplam
Çalışmamızda
%
Toplam
%
cinsiyetlere göre zehirlenmelerin dağılımı göz önüne
alındığında erkeklerde 0-10 yaş grubunun özellikle 5 yaşından küçük çocuklarda, kadınlarda
ise 0-10 ve 21-30 yaş gruplarında özellikle 5 yaşından küçüklerde ve 20 yaş civarındaki
kadınlarda en yüksektir (Tablo 2).
Çalışmamızda aylara göre dağılım incelendiğinde nisan ve mart aylarında zehirlenme
olgularının sayısında bir artış görülmektedir (Şekil 2). Nisan ayında olguların %12.0’ı mart
ayında ise %11.5’i başvurdu.
Şekil 2. Aylara göre zehirlenme olgularının incelenmesi
ar
al
ık
ka
sım
ek
im
ey
lü
l
m
ay
ıs
ha
zir
an
te
m
m
uz
ağ
us
to
s
m
ar
t
ni
sa
n
at
şu
b
oc
ak
50
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
70
60
50
40
30
20
10
0
Olgu sayısı
Pazartesi
Salı
52
53
Çarşamba Perşembe
66
61
Cuma
Cumartesi
Pazar
54
45
61
Şekil 3. Günlere göre olgu dağılımı
Çalışmamızda günlere göre dağılım incelendiğinde %16.8 ile çarşamba ve %15.6 ile
perşembe ve pazar günlerinde zehirlenme olguları daha fazla bulunmuştur (Şekil 3).
Zehirlenme olgularının acil servise başvuru saatleri incelendiğinde 40 olgu ile saat
22.00 civarı birinci sırada yer almaktadır (Şekil 4).
Çalışmamızda zehirlenmeye neden olan ajanların başında 249 olgu (%63.5) ile ilaçlar
ilk sırada yer almakta bunu 59 olgu (% 15.1) ile korozif maddeler izlemektedir (Tablo 3).
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24
Şekil 4. Acil servise başvuran zehirlenme olgularının başvuru saatleri
Tablo 3. Zehirlenme Etkenleri
Zehirlenme etkeni
Olgu sayısı
Kadın
Toplam
%
Erkek
İlaç
146
103
249
63.5
Besin
3
2
5
1.3
Mantar
1
5
6
1.5
Karbonmonoksit
7
2
9
2.3
Etil ve metil alkol
3
33
36
9.2
Pestisitler
5
12
17
4.3
Korozif maddeler
34
25
59
15.1
Diğer
3
8
11
2.8
Toplam
193
199
392
100
Zehirlenme olgularının etkenlerinin orijine göre dağılımı incelendiğinde intihar amaçlı
zehirlenmelerde en çok tercih edilenler; ilaçlar (% 84.2), korozif maddeler (%7.4), ve
pestisitlerdir (%4.4) (Şekil 5). Kazaların başında ilaçlarla olan kazalar ilk sırayı almaktadır (%
41.3). Bunu sırasıyla korozif maddeler (% 23.3) metil alkol ve etil alkol zehirlenmeleri
(%17.5) izlemektedir.
200
150
kaza
100
intihar
50
0
ilaç
besin
mantar
CO
Etil-metil
alkol
insektisit
korozif
madde
diğer
kaza
78
5
6
9
33
8
44
6
intihar
171
3
9
15
5
Şekil 5. Orijinlerine göre zehirlenme ajanlarını
Tablo 4. Yaş Guruplarına göre zehirlenme etkenleri
Zehirlenme
etkeni
Yaş grupları
Toplam %
0-10
11-20
21-30
31-40
41-50
>50
İlaç
69
62
83
16
15
4
Besin
3
1
1
Mantar
4
2
Karbonmonoksit
3
2
1
249
63.5
5
1.3
6
1.5
1
2
9
2.3
Etil ve metil
alkol
1
6
17
8
1
3
36
9.2
Pestisitler
6
3
3
1
2
2
17
4.3
Korozif
maddeler
Diğer
40
5
8
2
1
3
59
15.1
5
2
3
1
11
2.8
128
84
117
29
392
100
Toplam
20
14
Zehirlenme olgularının yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde 21-30 yaş
grubunda ilaçların en fazla
görüldüğü,
0-10 yaş gurubunda ise korozif maddelerin ve
ilaçların daha sık görüldüğü ortaya çıktı (Tablo 4).
Zehirlenmeye
neden
olan
ilaçlar
incelendiğinde
%24.0’ünü
antidepresanlar,
%15.6’sını analjezikler, %1.6’sını antibiyotikler, %4.4’ünü anksiyolitikler oluşturmaktaydı.
%24.0’ünde birden fazla türde ilaç kullanılmıştı (Tablo 5).
Birden fazla ilaç alınan zehirlenme olgularının % 64.9’u analjezik ile beraber başka bir
grup ilaç alınan gruptu. Bunu %15.8 ile antidepresan ve diğer ilaçların alındığı grup izledi.
Tablo 5. Zehirlenmelerde kullanılan ilaçlar
Kullanılan İlaçların Türü
Olgu Sayısı
Olgu Yüzdesi (%)
Analjezikler
39
15.6
Antidepresanlar
60
24.0
Antibiyotikler
4
1.6
Anksiyolitikler
11
4.4
Antikolinerjikler
2
0.8
Nöroleptikler
1
0.4
Vitaminler
4
1.6
Antiastmatikler
3
1.2
Antiepileptikler
10
4.0
Antipsikotikler
5
2.0
Antihipertansif
12
4.8
İsim belirtilmemişler
18
7.2
Diğerleri
20
8.0
Birden Fazla Türde İlaç Alımı
60
24.0
Toplam
250
100
Zehirlenme olgularının 234’ü (%59.7) il merkezlerinden 100’ü (%25.5) ilçe
merkezlerinden ve 58’i (%14.8) çevre köylerden acil servise başvurdu (Tablo 6).
Tablo 6. Olguların başvurduğu yerler
Başvuru yeri
Olgu sayısı
%
İl
234
59.7
İlçe
100
25.5
Köy
58
14.8
Toplam
392
100
Tablo 7. Yaş gruplarına göre orijin dağılımları
Yaş
Grupları
Kaza
Olgu
%
sayısı
İntihar
Olgu
%
sayısı
Toplam
Olgu
%
sayısı
0-10
125
31.9
3
0.8
128
32.7
11-20
17
4.3
67
17.1
84
21.4
21-30
27
6.9
90
23.0
117
29.8
31-40
10
2.6
19
4.8
29
7.4
41-50
5
1.3
15
3.8
20
5.1
>50
5
1.3
9
2.3
14
3.6
Toplam
189
48.2
203
51.8
392
100
Zehirlenme olguları orijin açısından incelendiğinde 189’sı (%48.2) kaza, 203’ü
(%51.8) intihardı. Yaş gruplarına göre orijin dağılımı incelendiğinde kazaların % 66.1’i 0-10
yaşlarında görüldü,
intiharların ise %44.3’ü 21-30 yaşlarında %33.0’ı 11-20 yaşlarında
görüldü. 0-10 yaş grubundaki zehirlenme olgularının %97.7’si kaza % 2.3’ü intihar;11-20 yaş
grubunda olguların % 79.8’i intihar, % 20.8’i kaza; 21-30 yaş grubunda % 76.9’u intihar,
%23.1’i kaza; 31-40 yaş grubunda % 65.5’u intihar, % 34.5’i kaza; 41-50 yaş grubunda
%75.0’ı intihar %25.0’ı kaza; 50 yaşından büyüklerde % 64.3’ü intihar %35.7’si kaza olarak
bulundu (Tablo 7). Yaş gruplarına göre orijin açısından ileri düzeyde anlamlı fark gösterdi.
(p<0.001)
Zehirlenme olgularını meydana getiren ajan sayılarını incelediğimizde 323 (%
82, 4) olgu bir ajanla, 268 (%6.6) olgu iki ajanla, 21 (% 5.4) olgu üç ajanla meydana geldi.
Bir olgu 7 ayrı ilaç içerek acil servise başvurmuşdu.
Acil servise başvuran olguların 239’u (%61.0) acil servisten taburcu edildi. 138’i
(%35.2) hastaneye yatırılarak tedavi edildi. 9’u (%2.3) başka bir merkeze sevk edildi. 3
(%0.8) olgu acil serviste, 3 olgu ise yattığı serviste ölmüştü (Tablo 8).
Tablo 8. Acil servise başvuran hastaların prognozları
Prognoz
Olgu sayısı
%
Acil servisten taburcu
239
61.0
Hastaneye yatış
138
35.2
Başka yere sevk
9
2.3
Acilde ölüm
3
0.8
Yattığı serviste ölüm
3
0.8
Zehirlenmeye neden olan ajanların vücuda giriş yolları incelendiğinde 375’inin
(% 95.7) oral yolla zehirlendiği, 15’inin (%3.8) inhalasyon yoluyla zehirlendiği, 1’er (%0.3)
tanesinin deri ve intravenöz yolla zehirlendiği bulundu (Tablo 9).
Acil servise başvuran zehirlenme olgularına uygulanan tedaviler incelendiğinde,
113’ü acil serviste gözlem altında tutuldu. 66’sına gastrik lavaj uygulandı. 190’ına gastrik
lavaj ve aktif kömür beraber uygulandı. 23’ü yoğun bakım ünitesinde tedavi edildi (Tablo 10).
Tablo 9. Zehirlenme yolları
Zehirlenme yolları
Olgu sayıları
%
Oral
375
95.7
İntravenöz ve
1
0.3
İnhalasyon
15
3.8
Deri
1
0.3
Total
392
100
intramusküler
Tablo 10. Acil servise başvuran hastalara uygulanan tedaviler.
Uygulanan tedavi
Olgu sayısı
%
Acil serviste gözlem
113
28.8
Gastrik lavaj
66
16.8
Gastrik lavaj+ Aktif kömür
190
48.5
Yoğun Bakım Ünitesi
23
5.9
Toplam
392
100
Acil
servise
başvuran
zehirlenme
olgularına
yapılan
konsültasyonlar
incelendiğinde 117 olguya psikiyatri, 115 olgu için anestezi konsültasyonu istendi. 96 olgu
için zehir danışma merkezi arandı. 64 olgu için konsültasyon yapılmadı.
Psikiyatri konsültasyonu yapılan olguların %90.9’u major depresyon, % 5.1’i
madde bağımlılığı, % 2’si şizofreni, % 2’si post travmatik stres bozukluğu tanısı almıştı.
Acil servise başvuran hastaların 102’sinde (%26.0) hayati tehlike vardı. 286’sında
(% 73.0) hayati tehlike yoktu. 4 olguda ise hayati tehlike belirtilmemişti (Tablo 11).
İlaçla olan zehirlenme olguları incelendiğinde intiharların %84.2’sinin ilaçlarla
olduğu görüldü. Kazalarda ise ilaçların neden olduğu olguların oranı %41.3’tü. Kazalarda
korozif maddeler %23.3 ile ikinci sırayı, etil ve metil alkol zehirlenmeleri %17.5’le üçüncü
sırayı almaktaydı (Tablo 12).
Tablo 11. Zehirlenme olgularının hayati tehlike dağılımları
Hayati tehlike
Olgu sayısı
%
Hayati tehlike var
102
26.0
Hayati tehlike yok
256
73.0
4
1.0
392
100
Hayati tehlike belirtilmemiş
Toplam
Tablo 12. Orijinlerine göre zehirlenme etkenlerinin dağılımı
Zehirlenme etkeni
Kaza
Olgu
İntihar
%
sayısı
Olgu
Toplam
%
249
63.5
%
sayısı
İlaç
78
41.3
171
84.2
Besin
5
2.3
5
1.3
Mantar
6
3.2
6
1.5
Karbonmonoksit
9
4.8
9
2.3
Etil ve metil alkol
33
17.5
3
1.5
36
9.2
Pestisitler
8
4.2
9
4.4
17
4.3
Korozif maddeler
44
23.3
15
7.4
59
15.1
Diğer
6
3.2
5
2.5
11
2.8
Toplam
189
100
203
100
392
100
Acil servise başvuran zehirlenme olguları içerisinde intiharların yaş gruplarına ve
etkenlere göre dağılımı incelendiğinde toplam 203 olgunun 171’i ilaçla intihar etmişti. 21-30
yaş grubu %45.6 ile ilaçla intihar edenler arasında birinci sırayı almıştı. 11-20 yaş grubu
%33.3 ile ikinci sırayı almıştı (Tablo 13).
Tablo 13. İntihar eden olguların yaş gruplarına ve etkenlere göre dağılımı
Zehirlenme
Yaş grupları
Toplam
%
171
84.2
3
1.5
2
9
4.4
3
15
7.4
5
2.5
203
100
etkeni
0-10
11-20
21-30
31-40
41-50
>50
İlaç
2
57
78
16
14
4
2
1
3
3
1
5
5
2
2
1
67
90
19
Etil ve metil alkol
Pestisitler
Korozif maddeler
1
Diğer
Toplam
3
1
15
9
Tablo 14. İntihar olgularında kullanılan ilaçların cinsiyete göre dağılımı
Kullanılan İlaçların Türü
Cinsiyet
Toplam
%
Kadın
Erkek
Analjezikler
14
8
22
12.9
Antidepresanlar
30
11
41
24.0
Antibiyotikler
1
2
3
1.8
Anksiyolitikler
6
4
10
5.8
1
1
0.6
Antikolinerjikler
Nöroleptikler
1
1
0.6
Antiastmatikler
1
1
0.6
Antiepileptikler
4
1
5
2.9
Antipsikotikler
1
2
3
1.8
Antihipertansif
4
1
5
2.9
İsim belirtilmemişler
12
3
15
8.8
Hormon
1
1
0.6
Birden fazla
32
22
54
31.6
Diğerleri
4
5
9
5.3
Toplam
111
60
171
100
İntihar olgularının 123’ü (%60.6) kadın, 80’i (% 39.4) erkek idi. İntihar amacıyla
kullanılan ilaçların cinsiyete göre dağılımları incelendiğinde kadınların (% 28.8)
ve
erkeklerin (% 36.7) en sık multidrug ile intihar ettikleri ortaya çıkmıştı. Bunu kadınlarda
(%27.0) ve erkeklerde (%18.3) antidepresanlar izlemekteydi (Tablo 14).
TARTIŞMA
İlaç ve ilaç dışı maddelerle oluşan zehirlenmeler günümüzde hala önemli bir sağlık
sorunu oluşturmaktadır. Ülkemizde zehirlenmelerin etiyolojisi hakkında yapılan çalışmalar
oldukça kısıtlıdır. Hastane kayıtlarının yeterince kapsamlı ve düzenli tutulmaması ve zehir
danışma merkezlerinin yeni kurulmaya başlanması nedeniyle zehirlenmelerin bilimsel
boyutlarını belirlemek ve değerlendirebilmek için gerekli veriler yetersiz kalmaktadır. Zehir
danışma
merkezlerinin oluşturulmaya başlamasından sonra olgulara yaklaşım daha da
kolaylaşmıştır.
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine başvuran, takip ve tedavisi
yapılan zehirlenme olguları ile ilgili sonuçları değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmak
amacı ile gerçekleştirilen bu çalışmada; 2001-2002 yılları arasında 2 yıllık sürede acil servis
polikliniğine toplam 37460 hasta başvurmuş ve bunların 392’si (%1.04) intoksikasyon tanısı
almıştı. Aynı dönemde hastanemize başvuran adli nitelikli olgular içerisinde zehirlenmelerin
oranı %13.7 di. Bu oran Altun ve ark.’nın (51) 1992-1995 yılları arasında yaptığı çalışmadaki
oranın (%5.7) yaklaşık iki buçuk katıdı. Bu da bize zehirlenme olgularında önemli bir artış
olduğunu göstermektedir.
Değişik merkezlerde yapılan çalışmalarda,
acil servise başvuran olgular içinde
intoksikasyon olgularının oranlarında farklılıklar görülmektedir. Örneğin İngiltere ve
Amerika’da yapılan çalışmalarda %1, (52) %8, (53) %1.7, (54) % 29.7 (55) gibi oldukça
farklı oranlar bildirilmiştir. Bu oranların farklılığı hastanelerin kuruluş bölgelerine ve kuruluş
amaçlarının farklılığına bağlıdır.
Türkiye’deki çalışmalara baktığımızda acil servise başvuran zehirlenme olgularının
oranları; Özköse ve ark.’nın (56) Ankara’da çalışmada %0.7, Göksu ve ark.’nın (57) Gaziantep’te yaptığı çalışmada % 0.7, Yavuz ve ark.’nın (58) Isparta’da yaptığı çalışmada %1.2,
Erdamar ve ark.’nın (59) Hacettepe Üniversitesinde yaptıkları çalışmada %0.8, Bursa’da yapılan bir çalışmada (60) %1.5 olarak bulunmuştur.
Çalışmamızda intoksikasyon tanısı alan toplam 392 olgunun 193’ü (%49.2) kadın
199’u (%50.8) erkek olarak bulunmuştur. Kadın erkek oranı 0.96/1 idi. Koçak ve ark.’nın
Adana’da yaptığı çalışmada (61) kadın erkek oranı 1.6/1 olarak bulunmuştu.
Çalışmamızda acil servise başvuran zehirlenme olgularının yaş ortalaması
18.90±14.21 olarak bulundu. Kadınların yaş ortalaması 18.66±13.653 erkeklerin yaş ortalaması 19.14±14.748 idi. Koçak ve ark.’nın Adana’da yaptığı çalışmada (61) kadınların yaş
ortalaması 20, erkeklerin yaş ortalaması 29 idi. Olguları yaş gruplarına göre incelediğimizde
0-10 yaş grubunun %32.7 ile birinci sırada olduğu 21-30 yaş grubunun %29.8 oranla ikinci
sırada olduğu bulundu. Özellikle 0-6 yaş grubunda görülen zehirlenme olgularının sıklığı bu
yaştaki çocukların hareketli, meraklı, araştırmacı ve her yeni maddeyi ağzı ile tanıma
eğiliminde olmalarındandır. Bu da bu yaş grubundaki zehirlenmelerin çoğunun kaza sonucu
oluştuğunu göstermektedir (%97.5). Ege Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada (62) ise 11-20
ve 0-10 yaş gruplarında daha sık görülmektedir. Isparta’da Yavuz ve ark.’nın (58) yaptığı
çalışmada en yoğun olarak 0-10 yaş grubu %28.5 oranında olduğu, Trabzon’da yapılan bir
çalışmada (63) 0-10 yaş grubu zehirlenlerin %40.45 oranında olduğu bulunmuştur. Yeni
Zelanda’da yapılan bir çalışmada (64) en büyük grubun 0-4 yaş arası olduğu görülmektedir.
Bu da bize gelişmekte olan ülkelerde çocukluk çağındaki zehirlenme oranlarının çok yüksek
olduğunu göstermektedir.
Çalışmamızda zehirlenmelerin bahar aylarında özellikle nisan ve mart aylarında artığı
görülmektedir. Bunun nedeni bahar aylarında artan tarımsal faliyetler ve iklimsel
değişikliklerdir. Wang ve ark.’nın 1986-1991 yıllarında yaptığı çalışmada intihar olgularının
özellikle atmosfer basıncının ve sıcaklığın yüksek oldugu günlerde artığını göstermişlerdir
(65). Yavuz ve ark.’nın Isparta’da yaptığı (58) çalışmada zehirlenmelerin yaz aylarında
arttığı, Serinkent ve ark.’nın (66) İzmir’de yaptığı bir çalışmada ekim ayının %12.8’le en sık
zehirlenmelerin meydana geldiği görülmektedir. Adana’da yapılan bir çalışmada (67)
zehirlenmelerin ilkbahar olduğu görülmektedir. Ankara’da yapılan bir çalışmada (59)
çocuklarda yaz aylarında zehirlenmelerin arttığı görülmektedir. Finlandiya’da yapılan bir
çalışmada (68) erkeklerin nisan ve temmuz ayları arasında, kadınlarda mayıs ve kasım
aylarında intihar sayısında iki ayrı pik izlendiği bildirilmiştir. Zehirlenmelerdeki mevsimsel
farklılıklar ülkelere, bölgelere, ülkelerin gelişmişlik derecesine ve geleneklerine göre büyük
farklılıklar göstermektedir. Ülkemizde bu konuda psikyatrik araştırmaların yapılmasına
ihtiyaç vardır.
Çalışmamızda günlere göre dağılım incelendiğinde çarşamba günü %16.8’le birinci
sırada yer almaktadır. Acil servise başvuru saatleri incelendiğinde akşam saatlerinde özellikle
40 olgu ile (%10.2) 22.00 saatlerinde bir artış görülmektedir. Benzer olarak Serinkent ve
ark.’nın (66) İzmir’de yaptığı çalışmada da olguların %23’ünün 20.00-22.00 saatleri arasında
başvurduğu görülmüştür.
Zehirlenme olguları orijinlerine göre incelendiğinde %48.2’si kaza, %51.8’i intihardı.
Kaza sonucu meydana gelen zehirlenmelerin 78’i (%41.3) ilaçlara bağlı zehirlenmelerdir.
İkinci sırada 44 olgu (%23.3) ile korozif maddeler, üçüncü sırada 33 (%17.5) olgu ile etil ve
metil alkol zehirlenmeleri yer almaktadır. İntihar olgularının 171’i (%84.2) ilaçla,
15’i
(%7.4) korozif maddelerle, 9’u (%4.4) pestisitlerle intihar etmiştir. Yavuz ve ark.’nın (58)
Isparta’da yaptığı çalışmada intiharların %80.1’i ilaçla, %13.5’i insektisitlerle %1.8’i etil ve
metil alkolle oluştuğu; kazaların %26.4’ünün ilaçlarla,
%27.8’inin
korozif maddelerle,
%11.4’ünün insektisitlerle olduğu, Serinkent ve ark.’nın (66) İzmir’de yaptığı çalışmada
intiharların %93.3’ünün ilaçlarla olduğu,
Demirer ve ark.’nın (69) Ankara’da yaptığı
çalışmada ilaç zehirlenmelerinin %83.6’sının intihar orijinli olduğu, %16.4’ünün kaza orijinli
olduğu,
Özköse ve ark.’nın (56) Ankara’da yaptığı bir çalışmada zehirlenmelerin
%75.9’unun ilaçla olduğu, Akköse’nin (60) Bursa’da yaptığı bir çalışmada zehirlenmelerin
%59.6’sının ilaçlarla olduğu gösterilmiştir. Bizim yaptığımız çalışmada ilaçlarla olan
zehirlenmelerin oranı %63.5’dir.
Çalışmamızda ilaçla olan zehirlenmelerin %24’ü antidepresanlarla %15.6’sı
analjeziklerle ve %24’ü çoklu ilaçlarla meydana gelmiştir. Birden fazla ilaç alınan zehirlenme
olgularının %64.9’u analjezik ile beraber başka bir grup ilaç alınan gruptu. Bu nedenle en sık
ilaç zehirlenmeleri analjeziklerle olan zehirlenmelerdir. Antidepresanlar içinde en sık
kullanılan amitriptilin hidroklorürdür (Laroxyl). Koçak ve ark.’nın (61) yaptığı çalışmada
intihar amaçlı en sık kullanılan ilaçlar antidepresanlar ve sedatiflerdir. İkinci sırada analjezik
ilaçlar gelmektedir. Ondan sonra en büyük grup organik fosforlu zehirlenmelerdir. Yeni
Zelanda’da yapılan bir çalışmada (64) kaza sonucu meydana gelen zehirlenmelerin %43’ü
ilaçlarla meydana gelmiştir. Bu zehirlenmelerin %18’i analjezik ilaçlarla meydana gelmiştir.
Demirer ve ark.’nın (69) yaptığı bir çalışmada hastaneye başvuran zehirlenmelerin %41.8’i
analjezikler, %21.3’ü antidepresanlar, %16’sının antibiyotikler oluşturmaktadır. Yavuz ve
ark.’nın (58) yaptığı çalışmada zehirlenmeye neden olan ilaçların dağılımı incelendiğinde
%43’ünü psikoaktif ilaçlar, %23’ünü analjezik ve antipiretik ilaçlar, %7’sini antibiyotikler
oluşturmaktadır. Karcıoğlu ve ark.’nın (70) ilaç zehirlenmelerinin en sık analjeziklerle
meydana geldiğini belirtmişlerdi.
Analjezikler, ilaç zehirlenmelerinin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Hawton ve
ark. (71) intihar olgularında parasetamol kullanımında bir artış olduğunu belirtmişlerdir.
Benzer şekilde Thomas ve ark. (72) parasetamolün İngiltere ve çevresinde en sık rastlanan
zehirlenme etkeni olduğunu belirtmişlerdir. Yaptığımız çalışmayla uyumlu olan bu çalışmalar
yanında Serinkent ve ark. (66) intihar amaçlı kullanılan ilaçlar içerisinde en sık
benzodiazepinlerin ve antipsikotiklerin olduğunu,
Weir ve ark. (73) antidepresanları,
Verstraete ve ark. (74) benzodiazepinleri en sık zehirlenme etkeni olarak tespit etmişlerdir.
Çalışmamızda zehirlenme olgularının %61.0’i acilden taburcu edildi,
%35.2’si
yatırıldı, %2.3’ü sevk edildi, %1.6’sı öldü. Serinkent ve ark.’nın (66) yaptığı çalışmada
%87.6’sı taburcu, %5.1’yatırılan, %2.3’ü sevk, % 0.03’ölü olarak bulunmuştur. Göksu ve
ark.’nın (57)
Gaziantep’te yaptığı çalışmada zehirlenme olgularının %2.8’inin
öldüğü
anlaşılmıştır. Çalışmamızda ölüm oranı %1.6’dır (6 olgu). Koçak ve ark.’nın (61) yaptığı
çalışmada %2.5’dir. Cobo Valla ve ark.’nın (75) 557 zehirlenme olgusunu inceledikleri
çalışmada ölüm oranı %1.6 olarak bildirilmiştir. Jacobsen’in (76) yaptığı çalışmada ölüm
oranı %6.0 olarak saptanmıştır. Trabzon’da yapılan bir çalışmada (63) ölüm oranı %0.6 olarak
bulunmuştur. Çalışmamızda mortalite oranının (ölüm oranı) düşük olması özellikle intihar
olgularında sekonder kazanç denilen kendini öldürmeye yönelik değil de daha çok olumsuz
bir durum karşısında çıkar elde etme ya da olumsuz durumdan kurtulma şeklinde olduğu
düşünülebilir.
Çalışmamızda zehirlenme olgularının
%73’ünün hayati tehlikesinin olmadığı,
%26’sının hayati tehlikesinin saptandığı, %1’inde hayati tehlikesi belirtilmemiştir. Demirel
ve ark.’nın (69) Ankara’da yaptığı çalışmada olguların %74.6’sının hayati tehlikesinin
olmadığı, %16.4’sında hayati tehlike saptandığı, % 9’unda belirtilmediği anlaşılmıştır.
Acil servise başvuran zehirlenme olgularının %95.7’si oral, %3.8’i inhalasyon,
%0.3’ü deri ve %0.1’i intravenöz ve intramusküler yolla zehirlenmişlerdir. Demirel ve
ark.’nın (69) yaptığı çalışmada %98.4’ü oral %0.8’i intramusküler, %0.8’i intravenöz yolla
olduğu görüldü.
Zehirlenme olgularının %28.8’i acil serviste gözlenmiştir. %16.8’ine gastrik lavaj,
%48.5’ine gastrik lavaj ve aktif kömür uygulanmış, %5.9’u yoğun bakım ünitesinde tedavi
edilmiştir. Demirel ve ark.’nın (69) yaptığı çalışmada, zehirlenme olgularının %46.7’sine acil
gözlem %18’ne aktif kömür ve gastrik lavaj,
%4.9’una yoğun bakım ünitesi takibi
uygulandığı, %23’üne herhangi bir tedavi uygulanmadığı anlaşılmıştır.
Zehirlenme olgularına uygulanan konsültasyonlar incelendiğinde, %24.4’ü için zehir
danışma merkezi aranmıştır. %29.8’i için psikiyatri, %29.3’ü için anestezi, %16.3’ü için
konsültasyon istenmemiştir. Psikiyatri konsültasyonu istenen olguların %90.9’u major
depresyon %5.1’i madde bağımlılığı, %2’si şizofreni tanısı aldı. Demirel ve ark.’nın (69)
yaptığı çalışmada, %4.9’u için zehir danışma merkezi aranmış, %20.5’i için anestezi %4.1’i
için psikiyatri konsültasyonu istenmiştir.
İntihar olgularının %60.6’sı kadın, %39.4’ü erkekti. İntihar eden kadınların % 28.8’i
ve erkeklerin % 36.7’sı multidrug ile intihar ettikleri ortaya çıkmaktadır. Dökmeci ve ark.’nın
(77) 1977-1981 yılları arasında Adli Tıp Kurumu’nda yaptıkları çalışmada, genç kızların
yanısıra 40 yaş civarı kadınlarda intihar olgularının daha sık olduğu, erkeklerdeki intihar
olgularının belirli yaş gruplarında eşit dağılım gösterdiği,
en sık tarım ilaçlarına bağlı
kimyasal madde ölümlerinin görüldüğü belirtilmektedir. Sarıkayalar ve ark.’nın (8) yaptıkları
çalışmada genelde intihar olgularında yüksek doz ve birden fazla ilaç alımının göze çarptığı,
Goldfrank’a (32) göre ise yetişkin zehirlenmelerinin %50’sinin birden çok ajanla olduğu
belirtilmektedir.
Zehirlenme olgularının %59.7’si il merkezlerinden, %25.5’i ilçelerden, %14.8’i
köylerden acil servise başvurmuştur. Trabzon’da yapılan bir çalışmada (63) zehirlenmelerin
%68.8’i il merkezlerinden, %30.6’si ilçelerden, %0.6 köylerden başvurmuşlardır. Bu oranlar
incelendiğinde zehirlenme nedeni olan maddelerin özellikle ilaçların şehir merkezlerinde
hemen hemen her evde rahatlıkla bulunması nedeniyle ilaçla zehirlenme olgularının
çoğunlukla şehirlerde çıkması ihtimali artmaktadır. Ayrıca kırsal bölgelerde hafif
zehirlenmelerin yöresel yöntemlerle tedavi edildiği bir gerçektir.
SONUÇ
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’ne başvuran zehirlenme
olguları ile ilgili demografik sonuçları değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmak amacıyla
yapılan bu çalışmada 2001-2002 yılları arasında zehirlenme tanısıyla başvuran 392 olgu
değerlendirildi.
1- Acil servise başvuran adli olgular içerisinde zehirlenme olgularının oranında bir
artış vardır.
2- Olguların 193’ü (%49.2) kadın,
199’u (%50.8) erkekti. Cinsiyetler arasında
istatistiksel açıdan önemli bir fark bulunamadı.
3- Acil servise başvuran zehirlenme olgularının yaş ortalaması 18.9±14.2 olarak
bulundu. En sık 0-10 yaş grubunun %32.7 ile birinci sırada olduğu, 21-30 yaş grubunun
%29.8 oranla ikinci olduğu bulundu.
4- Zehirlenmelerin bahar aylarında arttığı, özellikle nisan ve mart aylarında sıklaştığı
görüldü.
5- Zehirlenmeler en sık çarşamba günü meydana gelmekteydi.
6- Acil servise başvuruların en sık 22.00 saatlerinde olduğu görüldü.
7-Zehirlenme olguları orijin açısından incelendiğinde 189’sı (%48.2) kaza 203’ü
(%51.8) intihardı.
8- En sık zehirlenmeye neden olan ajan %63.5’le ilaçlardı. İkinci sırayı %15.1’le
korozif maddeler aldı.
9- İlaçlarla olan zehirlenmelerin %24.0’ı çoklu ilaçlarla, %24.0’ı antidepresanlarla,
%15.6’sı analjeziklerle meydana geldi.
10- Çoklu ilaç zehirlenmelerinin %64.9’u analjezik ile beraber başka bir ilaç alınan
gruptu. Bu nedenle en sık ilaç zehirlenmeleri analjeziklerle olan zehirlenmelerdir.
11- Antidepresanlar içerisinde en sık kullanılan ilaç amitriptilin hidroklörürdü.
12- Etil ve metil alkol zehirlenmeleri %9.2 ile üçüncü sırada yer almaktadır. Bu oran
literatürle karşılaştırıldığında yüksek bir orandır.
13- Acil servise başvuran hastaların 102’sinde (%26.0) hayati tehlike vardı. 286’sında
(% 73.0) hayati tehlike yoktu.
Sonuç olarak; tüm zehirlenme olgularının bir merkezde değerlendirilerek Türkiye
çapında bir envanterin hazırlanması gerekmektedir. Henüz klinik bir toksikoloğun, detaylı bir
toksikoloji merkezinin ve gelişmiş bir toksikoloji laboratuarının olmadığı ülkemizde tıbbın bu
alanına daha çok eğilinmesi gereklidir. Ayrıca zehirlenmelerin en aza indirilmesi için,
zehirlenmeler yönünden aile ve toplumun eğitilmesi,
reçetesiz ilaç satılmaması,
tarım
ilaçlarının ve kimyasalların bilinçsiz olarak evlerde bulundurulmaması, temizlik maddelerinin
ve insektisitlerin açıkta bırakılmaması gerekmektedir.
ÖZET
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine başvuran zehirlenme
olguları ile ilgili sonuçları değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmalar yapmak amacı ile
yapılan bu çalışmada, 2001-2002 yılları arasında toplam 37460 hasta içerisinden zehirlenme
tanısı alan 392 (% 1.04) olgu yaş, cinsiyet, alınan madde tipi, ilaç tipi, geliş saati, geliş ayı
gibi demografik özellikleri yönünden değerlendirildi.
392 olgunun 193’ü (%49.2) kadın, 199’u (%50.8) erkekti. En sık 0-10 yaş grubunun
%32.7 ile birinci sırada olduğu, 21-30 yaş grubunun %29.8 ile ikinci sırada olduğu bulundu.
Zehirlenmelerin bahar aylarında arttığı görüldü. Zehirlenmeler en sık Çarşamba günü
meydana gelmekte idi. Olguların en sık 20.00-22.00 saatleri arasında acil servise
başvurdukları görüldü. En sık zehirlenme etkeni %63.5 ile ilaçlardı. Olguların
%51.8’i
intihar, %48.2’si kazaydı. İntihar olgularının %84.2’si ilaçlarla, %7.4’ü koroziv maddelerle
intihar etti. Kazaların %41.3’ü ilaçlarla meydana geldi. İntiharların %60.6’sı kadın, %39.4’ü
erkekti.
Sonuç olarak zehirlenmelerin en aza indirilmesi için, zehirlenmeler yönünden aile ve
toplum bireylerinin eğitilmesi, reçetesiz ilaç satılmaması, tarım ilaçlarının ve kimyasal
maddelerin bilinçsiz olarak kullanılmaması,
temizlik maddeleri ve insektisitlerin açıkta
bırakılmaması gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: İntoksikasyon, Acil servis, Zehirlenme.
EVALUATION OF INTOXICATION CASES ADMITTED TO TRAKYA
UNIVERSITY MEDICAL FACULTY EMERGENCY DEPARTMENT
BETWEEN 2001-2002
SUMMARY
In this study,
literature,
it is aimed to specify intoxication cases and compare them with
392 (1.04%) intoxication cases in 37460 patients which admitted to Trakya
University Faculty of Medicine Emergercy Service between 2001-2002 were evaluated in
demographic characteristics like age, sex, toxic material or medicine, admittance time and
month
For 392 cases, 193 (49.2%) were female and 199 (50.8 %) were male. Most of the
cases were in 0-10 year of age group with 32.7%, and in 21-30 year of age group with 29.8%.
It was found that, intoxication cases increased in spring months and occured mostly in
Wednesday. Patients mostly admitted to hospital between 8.00-10.00 p.m. o’clock. They
mostly intoxicated with medicines with 63.5%. 51.8% of them were suicidal and 48.2 % of
them were accidental cases. For suicidal cases, they mostly used medicines (84.5%) and
corozive materials (7.4 %). For accidents, medicines were used for 41.3%. 60.6 % of suicidal
cases were female, and 39.1% were male.
As a result, for decreasing the intoxication rate, education of society and families,
prevention of medicine sales without prescription and, usage of farming chemicals with
ignorance and keeping cleaning materials and insectisides in safe boxes are necessary.
Key Words: Intoxication, emergency department, poisoning.
KAYNAKLAR
1. Dökmeci İ. Toksikoloji: Zehirlenmelerde tanı ve tedavi. 3. Baskı. İstanbul: Nobel
Tıp Kitapevi, 2001: 1-52.
2. Gallo MA. History and scope of toxicology. In: Klaassen CD, ed: Casarett and
Dull’s Toxicology. The Basic Science of Poisons, 6th ed. New York: McGraw
Hill, 2001: 3-10.
3. Ellenhorn MJ. Ellenhorn’s Medical Toxicology: Diagnosis and Treatment of
Human Poisoning. 2nd ed. USA: Williams and Wilkins, 1996: 1-148.
4. Tunçok Y. Toksikoloji tanımı ve tarihçesi. T Klin J Pharmacol 2003; 1: 1-5.
5. Eaton DL, Klaassen CD. Principles of toxicology. In: Klaassen CD, ed: Casarett
and
Dull’s Toxicology. The Basic Science of
Poisons,
6th ed. New York:
McGraw-Hill, 2001: p.14.
6. Kayaalp O. Akut zehirlenme tedavisinde genel ilkeler. Kayaalp O (editör). Tıbbi
Farmakoloji. 5. Baskı. Ankara: Hacettepe TAŞ, 1989:p. 391-410.
7. Vural N. Toksikoloji. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları.
Ankara:1984.
8. Sarıkaya F. Çocukluk çağında zehirlenmeler. Katkı Ped Derg 1990; 11(3): 201.
9. Aksoy E, Polat O. Çocukluk çağı zehirlenmeleri. Sendrom Derg 1994; 6(6):68-74.
10. Metintaş S, Sarıboyacı MA. Kurşun ve çocuk sağlığı. Sendrom Derg 1995;
7(5):34-41.
11. Scherger DL, Wruk KM, Kuliqa KW, Rumack BH. Ingestion of substances in
childhood such as cologne, perfume and after-shave that contain ethyl alcohol.
AJDC 1988; 142:630-2.
12. Beyazova U, Üstel L, Üstel İ. Çocukluk çağında zehirlenmeler. Ankara: Güneş
Kitabevi, 1988: p.66.
13. Lovejoy FH. Childhood poisoning. In: Rudolph AM,
Hoffman JIE (eds).
Pediatrics. 18 th edition. Los Altos, California: Lange Med, 1987: p.712-58.
14. Uçar B,
Ökten A,
Mocan H. Karadeniz bölgesindeki çocuk zehirlenme
vakalarının retrospektif incelenmesi. Çocuk Sağ ve Hast Derg 1993; 36: 363-71.
15. Fogh A, Klixbüll U, Nielsen GD. Pattern of inquiries to the Danish poison
information centre during the period 1969-1980. Dan Med Bull 1984; 31 (1):48-55.
16. Henry J, Volans G.ABC of poisoning-diagnosis. Br Med J 1984;289: 172-4.
17. Erichson TB. Diagnosis and managment of the patient with an unknow ingestion.
ACEP Scientific Assembly: 1998 Oct 12-17; San Diego, USA.
18. Uzel N. Zehirlenmeler. Neyzi O, Ertuğrul T (Editörler). Pediatri’de. İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevi;1993: p.848-9.
19. Sarıkayalar F. Çocukluk çağında zehirlenmeler. Tunçbilek E,
Coşkun T,
Yurdakök M (Editörler). Pediatri Elkitabı. Ankara: 1995: 621-2.
20. Bryson PD. Comprehensive Review in Toxicology. 2nd Edition. Rockville, MD:
Aspen Publishers, Inc., 1989: 212-25.
21. Kulig K. Initial management of ingestion of toxic subtance. N Eng J Med
1992;326: 1677-81.
22. Turnball TL, Smilkstein MJ. The poisoned patient. In: Hamilton GC, Trott AT,
Sanders AB, Strange GR (Ed). Emergency medicine, An approach to clinical
problem solving. Philadelphia: Saunders; 1991: p.347-78.
23. Locket S. Evaluation of various forms of treatment administered in poisoning.
Practitioner 1973;210: 709-14.
24. Helliwell M,
Hampel G,
Sinclair E,
Huggett A,
Flanagan RJ. Value of
emergency toxicological investigations in differential diagnosis of coma. Br Med J
1979; 2: 819-821.
25. Rusli M, Spivey WH, Bonner H, McNamara RM, Aaron CK, Lathers CM.
Endotracheal diazepam: absorption and pulmonary pathologic effects. Ann
Emerg Med 1987;16(3): 314-8.
26. Piomelli S, Rumack BH, Aronoff SC. Poisoning from food, drug and chemicals,
pollutants and venomous bites, mammalian bites. In: Nelson W.E (Ed.). Nelson
textbook of pediatrics.13 th Ed. Philadelphia: W.B. Saunders Co;1996: p.2010-30.
27. Rodgers GC, Matyunan NJ. Gastrointestinal decontamination for acute poisoning.
Ped Clin North Am 1986; 33(2): 261-78.
28. Robert HD, William OR. Handbook of poisoning. 12 th edition. California: Lange
Med, 1987.
29. Ayhan İH. Akut zehirlenmelerde tedavi prensipleri. Türkiye Klinikleri Derg 1982;
1(2): 67-74.
30. Haddal LH, Winchester JF. Clinical management of poisoning and drug overdose.
Philadelphia: W.B. Saunders Company, 1983.
31. Derinyol S. 1985-87 yıllarında hastanemizde yatan zehirlenme olgularının
retrospektif incelenmesi. Ankara: Dr. SUÇH Pediatri; 1989.
32. Wax PM. Historical principles and perspectives. In: Goldfrank LR, Flomenbaum
NE, Lewin NA, Weisman RS, Howland MA, Hoffman RS, (Eds). Goldfrank’s
toxicologic emergencies.7 th ed. USA: The McGraw-Hill Companies, 2002: 1-17.
33. Auerbach PS, Osterloh J, Braun O. Efficacy of gastric emptying gastric lavage
versus emezis induced with ipecac. Ann Emerg Med 1986; 55: 692-8.
34. Eti S, Dağıstanlı S. Akut zehirlenmelerin tedavisinde aktif kömür. Sendrom 1994;
5: 46.
35. Cocke AR. Control of gasrric emptying and motility. Gastroenterology 1975; 68:
804-16.
36. Harchelroad F, Clark RF. Drug exposure. In: Mitchell CW (Ed). Initial approach
and supportive care in emergency medicine. 2 nd ed. Middle East: Williams and
Wilkins, 1996: 253-302.
37. Aji DY. Zehirlenmeler. İstanbul Çocuk Kliniği Derg 1993; 28: 85-100.
38. Peterson RG, Peterson LN. Cleaning the blood. Ped Clin North Am 1986; 33:
6750.
39. Graudreult P, Lovejoy FH. Acute poisoning. In: Dickerman JD, Lucey JF (Eds).
Smith’s the critically III chid. 3 rd ed. Philadelphia: W.B. Saunders Com, 1985:p 78.
40. Henretiq FM, Cupit GC, Temple AR, Collins M. Toxicologic emergencies. In:
Fleisher GR, Ludwig S (Eds). Textbook of pediatric emergency medicine.2 nd ed.
Baltimore: Williams& Wilkins Pub, 1988: p. 548.
41. Öz H. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi
Etkinlikleri, Acil hekimlik sempozyumu. İstanbul, Türkiye. 16-17 Ekim, 1997.
42. Dökmeci İ. Toksikoloji: Zehirlenmelerde tanı ve tedavi. 3. Baskı. İstanbul: Nobel
Tıp Kitapevi, 2001: 109-66.
43. Arena JM. Poisoning-general treatment and prevention. JAMA 1975; 233 (3):
358-63.
44. Berman LB. The art and science of toxicology. Clin Toxicol 1978; 240 (3): 265-7.
45. Bizmuth L, Muczinski J. Are extracorporeal techniques of elimination validated in
acute poisoning. In: Proceedings of European Association of poison centers and
clinical toxicologists: 1992 May 7-13; İstanbul, Türkiye. İstanbul: 1992, 69.
46. Vale JA, Meredith TJ, Buckley B. Eliminating poisons. BMJ 1984;289 (11):366-9.
47. Yiğit Ş, Söylemezoğlu O, Bakkaloğlu A, Gündüz M, Saatçi Ü. Fenobarbital
entoksikasyonu olan bir sütçocuğu vakasına hemodiyaliz tedavisi. Çocuk Sağl ve
Hast Derg 1992; 35: 309-11.
48. Neal E,
Goldfrank
Benzer F,
Benzer T. Prehospital and interhospital principles. In:
L (ed). Goldfrank’s toxicologic emergencies. 5
th
ed. Connecticut:
Appleton & Lange Publishers;1995: 1335-9.
49. Medd RK,
Widdop B,
Braithwaite RA. Comparison of hemoperfusion and
hemodialysis in the therapy of barbiturate intoxication in drugs. Arch Toxicol 1973;
31: 163.
50. Berker CE, Olson RK. Management of the poisoned patient. In: Katzung BG(ed).
Basic& clinical
pharmacology. 6
th
ed. Connecticut: Appleton & Lange
Publishers; 1995: p.899-911.
51. Altun G, Azmak D, Yılmaz A, Yılmaz G. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil
Servisine başvuran adli olguların özellikleri. Adli Tıp Bülteni 1997; 2(2): 62-7.
52. Olson KR, Pantel PR, Kelley MT. Physical assesment and differential diagnosis
of the poisoned patient. Med Toxicol 1987; 2: 52-81.
53 Ramsay E, Freestone S, Silas JH. Drug related acute medical admissions. Human
Toxicol 1982; 1(379): 478-80.
54. Soslow AR. Acute drug overdose, one hospital’s experience. Ann Emerg Med
1981; 18 (3): 101-5.
55. Jones DR. Self poisoning with drugs the past 20 years in Sheffield. Br Med J
1997; 1(28) 128-31.
56. Ozköse Z, Ayoglu F. Etiological and demographical characteristics of acute adult
poisoning in Ankara, Turkey. Human&Experimental Toxicology 1999; 18(10):
614-8.
57. Goksu S Yildirim C, Kocaoglu H, Tutak A, Oner U. Characteristics of acute
adult poisoning in Gaziantep, Turkey. Journal of Toxicology 2002; 40 (7): 833-7.
58. Yavuz M S, Aydın S. Zehirlenme olgularının profili. Toksikoloji Derg 2003; 1(1):
47-52.
59. Erdamar İ, Çeliker A, Hınçal F, Sarıgül G. Hacettepe acil polikliniğine 19841986 yıllarında başvuran yetişkin zehirlenmelerinin analizi. Gök Ş.(Editör) III.
Ulusal Adli Tıp Günleri Panel ve Serbest bildirileri’nde: 1986 Kasım 6-8; İstanbul.
İstanbul: Temel Matbaacılık;1987, 185-96.
60. Akköse Ş, Fedakar R, Bulut M, Çebiçci H. Zehirlenme olgularının beş yıllık
analizi. Acil Tıp Derg 2002; 3(1): 8-10.
61. Koçak R, Tanrıverdi Z, Seyrek E, Alparslan N. Akut zehirlenmeler. Ç.Ü. Tıp
Fakültesi Derg 1987; 12(4): 381-7.
62. Serter Ş. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine başvuran zehirlenme
olgularının yaş, cinsiyet ve zehirlenme etkenine göre dağılımı (tez). İzmir: Ege
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü;1994.
63. Öksüz F. Trabzon’daki 4 sağlik kuruluşuna başvuran zehirlenme olgularının incelenip değerlendirilmesi (tez). Trabzon: K.T.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü; 1992.
64. Yates K M. Accidental poisoning in New Zealand. Emergency Medicine 2003; 15:
244-9.
65 Wang YY, Wang D, Wang XY. Suicide and meteorological factors in Huttot,
Inner Mongolia. Crisis 1997; 18(3): 115-7.
66. Serinkent M, Yanturalı S. Acil serviste intihar amaçlı zehirlenmelerin geriye
dönük analizi. Toksikoloji Derg 2003; 1(1): 15-9.
67. Satar S. 1997-1998 yılları arasında acil servise zehirlenme nedeniyle başvuran
hastaların hastaların retrospektif analizi (tez). Adana: Ç. Ü.Tıp Fak.; 1999.
68. Hakko H, Räsänen P, Tiihonen J. Seasonal varation in suicide occurence in
Finland. Acta Psychiatr Scand 1998; 98(2): 92-7.
69. Demirel B, Işık A F, Akar T, Şenol E. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gazi
Hastanesi Acil Servisine başvuran ilaç zehirlenmesi olgularının analizi. T Klin J
Pharmacol 2003; 1(1): 97.
70. Karcıoğlu Ö, Ayrık C, Tomruk Ö, Topaçoğlu H, Keleş A, Acil serviste
yetişkin
zehirlenme olgularının geriye dönük analizi. O.M.Ü. Tıp Derg
2000;17(3): 156-62.
71. Hawton K, Fagg J, Simkin S, Mills J. The epidemiology of attemped suicide in
the Oxford area, England. Crisis 1994; 15: 123-35.
72. Thomas SH Et Al. Presentation of poisoned patients to accident and emergency
departments in the North of England. Hum Exp Toxicol 1996; 15: 466-70.
73. Weir P, Ardagh M. The epidemiology of deliberate self poisoning presenting to
Christchurch Hospital Emergency Department. N Z Med J 1998; 111(1063): 1279.
74. Verstraete AG, Buylaert WA. Survey of patients with acute poisoning seen in the
Emergency Department Of The University Hospital Of Gent Between 1983 and
1990. Eur J Emerg Med 1995; 2 (4): 217-23.
75. Cobo V M,
Marti L JB, Miralles G S, Marti C JL. Etiology of intoxication a
study of 557 cases. Eur J Epidemiol 1993; 9(4): 361-7.
76. Jacobsen D, Frederichsen PS, Knutsen KM, Sorum Y, Talseth T, Odegaard OR.
A prospective study of 1212 cases of acute poisoning. Hum Toxicol 1984; 3(2):
93-106.
77. Dökmeci İ. Toksikoloji: Zehirlenmelerde tanı ve tedavi. 3. Baskı. İstanbul: Nobel
Tıp Kitapevi, 2001: 76-7.
ÖZGEÇMİŞ
01.04.1976 İzmir doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi sırasıyla İzmir, İçel ve
Gaziantep’te tamamladım. 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden
mezun oldum. 2001 yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim dalında
asistan olarak göreve başladım. Halen bu görevi sürdürmekteyim. Evliyim.