04 1971-75 (90-127)

Transkript

04 1971-75 (90-127)
90
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
1971 > 1972 > 19
dünya
türkiye
1971; 1960’ların özgürlükçü
ortamı, 12 Mart 1971 muhtırası ile noktalandı. 5 generalin ortak muhtırası, “anarşi ve terörü önlemek,
rejimi esenliğe kavuşturmak” gerekçesiyle; ordunun
idareyi doğrudan üstleneceğini duyurmuştu. 12 Mart
Muhtırası ile başlayan süreçte, bilim insanları, gazeteciler, yazarlar, öğrenciler gözaltına alınacak, işkenceden geçirilecek ve Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve
ODTÜ öğrencisi Hüseyin İnan idam edilecekti. Dönemin faturasını Türkiye aydınları çok
ağır ödeyecekti.1972; 26 Ekim tarihinde
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Millet
Meclisinde kabul edildi. Bu plana göre
petrol rafinerisi kurma hakkına ilişkin
olarak bazı değişiklikler yapılarak 1978
yılından sonra özel sektöre rafineri kurma yetkisi verildi. Milli Selamet Partisi Kuruldu1973;
Türkiye Cumhuriyeti`nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ölümü 1974; İkinci Kıbrıs Harekâtı...
20 Temmuz sabahı TSK Kıbrıs’a çıktı. “Ayşe Tatile
Çıktı” parolası ile başlayan harekât 22 Temmuz’da
ateşkes ilan edilmesiyle sona ermiş, ateşkes koşullarının bozulmasıyla 14 Ağustos’ta ikinci harekât
başlamıştır.1975; MC’ler Kuruluyor.12 Nisan 1975
tarihinde AP Genel Başkanı Süleyman Demirel’in
MSP, CGP ve MHP ile birlikte kurduğu “Milliyetçi
Cephe Hükümeti” TBMM’den güvenoyu aldı. 1975;
Paris Büyükelçimiz İsmail Erez ve şoförünü teröristler tarafından öldürüldüğiştirmiştir. 113 işyerinde
70.000 işçi eyleme katılmış, DİSK üyesi işçiler 16 Haziran günü çok daha fazla iş yerinde 150.000’e yaklaşan bir kalabalıkla yürüyüşe geçmiştir.
1971 İdi Amin, Uganda’da dar-
beyle iktidara geldi. 1971 Pakistan-Hindistan savaşı
1972 Watergate Skandalı.... Washington Post, Watergate skandalını 19 Haziran 1972’de gün ışığına çıkarmıştı. ABD Başkanı Cumhuriyetçi Richard
Nixon’ın 1972 seçimlerindeki Demokrat Partiden rakibi George Mc Govern’in seçim kampanyasını yürüttüğü Watergate binasındaki telefonları gizlice dinlettiğini belgelemişlerdi. 1972; Münih Olimpiyatlarının
onbirinci gününde Filistinli eylemciler, İsrailli atletleri rehin aldı. Düzenlenen operasyonda, 11 İsrailli
atlet, 4 Filistinli ve bir Alman polis öldü. 1972; Doğu
Berlin’de iki Almanya arasında “Temel
Anlaşma” imzalandı. 1973 İngiltere,
Avrupa Ekonomik Topluluğu’na resmen katıldı. 1973; Dünya petrol şoku
Şili ve Salvador Allende
yaşıyor... 1973 yılında gerçekleşen
Arap Petrol Ambargosu’nun sonunda,
ham petrolün fiyatının varil başına 13 dolara, 51 dolara fırlamasına neden olmuştu. 1973; Vietnam’da
barış 1974 Cenevre’de Orta Doğu Konferansı 1975
Suudi Arabistan Kralı Faysal bir suikast sonucu
öldürüldü.1975; Helsinki Nihai Senedi imzalandı.
1975; Uzay’da Amerikan ve Sovyet kozmonotları ilk
kez buluştu, Soyuz XIX ve Apollo adlı uzay kapsülleri
kenetlendi. 1975; Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Konferansı sonucunda “Nihai Senet” imzalandı.
92
973 > 1974 > 1975
odtü
maden
1971; 4 Mart 1971’de kaçırılan 4 Amerikalıyı
aramak için Ankara İl Jandarma Alayı, Nevşehir Jandarma
Komando Taburu ve Ankara Toplum Polisi ODTÜ’yü sardı.
Saat 04:00 sıralarında üniversitenin bulunduğu geniş arazi
zırhlı birlikler ve tepeden tırnağa silahlı 4.000’e yakın asker tarafından kordon altına alındı. 2 helikopter ve 5 keşif
uçağı aralıksız ODTÜ üzerinde uçtu. Saat 04:30’da 2. yurda
gelen ODTÜ Rektörü Erdal İnönü ve İl Jandarma
Alay Komutanı ile ODTÜ-Öğrenci Birliği Başkanı
ve ODTÜ-SFK (Sosyalist Fikir Klübü) yöneticisi görüştüler. Öğrenciler arananların yurtlarda
olmadıklarını, askeri birliklerin arama yapabileceğini ama polisi üniversiteye sokmayacaklarını
bildirdiler. Albay devletin pazarlık yapamayacağını söyledi. Saat 05:45’de öğrenciler ve güvenlik kuvvetleri
arasında çatışma başladı. 2. Yurtta yaralıların sayısı yirmiyi
geçmişti. Saat 06:30 civarında bir öğrenci temsilcisi, elleri
havada yurttan çıktığında üzerine ateş açıldıysa da, Albay
Öztoprak’ın megafonla müdahalesi ile kafeterya kavşağına
gelebildi. Yapılan görüşmede arama konusunda anlaşmaya varıldı. 2. Yurttaki yaralı öğrenciler hastaneye nakledildi
ama 6. Yurt çatısında ağır yaralı olarak kalan Şener Erdal’ın
alınması için helikopter yollanması istemi, “helikopterin ele
geçirilip, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kaçacağı” gerekçesiyle reddedildi ve Şener Erdal kurtarılamadı.1972; 12 Mart
1971 darbesinden sonra ODTÜ’den atılan, uzaklaştırılan öğretim üyesi sayısı ile üniversite oldukça kan kaybetti.1973;
ODTÜ Mütevelli Heyeti’nin 5 Ocak 1973 tarihinde aldığı karar ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği
Bölümü’nün çekirdeğini oluşturduğu Gaziantep Üniversitesi
kuruldu. 1974; 1956 yılından beri kendi öğrencileri kendi
seçen ODTÜ, üniversitelerarası seçme sınavına (ÜSS) dahil
oldu. 1975; ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü İçel-Erdemli’de,
fiziksel oşinografi, deniz biyolojisi ve jeofiziği üzerine eğitim
ve araştırma yapmak üzere kurulmuştur.
de Türkiye Madencilik Bilimsel ve Teknik 2. Kongresi, TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından
Ankara’da gerçekleştirildi.1972; 23
Ekim 1972 tarihinde, EKİ Kozlu ve
Üzülmez Bölgesi Çaydamar İşletme
Müdürlüklerinde meydana gelen iki
ayrı grizu faciasında toplam 23 maden
işçi hayatını kaybetti, 73 işçi de yaralandı. 1972; Şarkkromları/Elazığ ferrokrom işletmesi
ve Cumaovası/İzmir Perlit işletmesi kuruldu. 1973;
21-24 Şubat tarihlerinde Türkiye Madencilik Bilimsel
ve Teknik 3. Kongresi, TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından Ankara’da gerçekleştirildi. 1973;
8 Ağustos tarihinde Zonguldak Kozlu–İncirharmanı
ocağında patlama oldu, 2 kişi öldü. 1973; 21 Mayıs
1973 tarihinde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, senatoda üzerinde konuşulup, tartışılmadan kabul edilen Maden Kanunu’nu veto etti.1974; Beyşehir/Konya barit işletmesi ve Mazıdağı/Mardin fosfat işletmesi
kuruldu.1974; Kozlu-İncirharmanı ocağında patlama oldu, 3 kişi öldü.1975; 15 Mart 1975 tarihinde
DİSK’e bağlı Maden-İş Sendikası, Tarsus’taki Cümitaş
Fabrikası’nda 350 işçinin katıldığı grevi başlattı.1975;
24 Ağustos 1975 tarihinde Zonguldak’da 10 bin maden işçisi, ikramiyelerinin ikinci taksiti ve yıllık izin
ücretlerinin ödenmeyişini protesto amacıyla ocaklara
inmedi.ve ocakların işletilmesine el koydu.
93
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
1971; 25-27 Şubat tarihlerin-
94
95
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
1971 yılı Mezunları
96
97
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
HÜSEYİN EROL AKÇA
ÖMER YILMAZ ERKOÇ
2019 - B.Sc. 1971;
M. Sc. 1975
2033 - B.Sc. 1971;
M. Sc. 1974
NİLGÜN KARAGÖZOĞLU
ÖZER ÖLÇER
3814 - B.Sc. 1971
2046 - B.Sc. 1971;
M. Sc. 1972
SERAP SAPMAZ
ERDAL ÜNAL
2050 - B.Sc. 1971;
M. Sc. 1973
20521 - B.Sc. 1971;
M. Sc. 1973
ŞERAFETTİN ÜSTÜNKOL
SERAP SAPMAZ
2058 - B.Sc. 1971;
M. Sc. 1973
2059 - B.Sc. 1971
CHAPTER: IV
SİHİRLİ BİR KELİME: HOCAM
Eskişehir Yolundaki A-1 Kapısı ya da bizim kuşağın söylemi ile Karakaya
Kapısı’ndan girince, daha ciğerlerini doldurduğun ilk solukta ODTÜ başlar. İlk
adımında hissedersin; insana üniversite öğrencisi olduğunu duyumsatan, insana
değerli olduğunu fark ettiren, bir kısmı kendini derslere adamış, bir kısmı hayatı
sonuna kadar yaşayan öğrencilere sahip, mezun olduktan sonra değeri daha iyi
anlaşılan, öğrencilerine sağladığı etiketinin ayrıcalığını okurken olduğu gibi iş
hayatında da yaşatan bir kampüs. Kampüs içindeyken kendinizi dışarıdaki dünyaya, hatta ülkenin olumsuzluklarına karşı korunmada hissedersin. Yıllar yılı
beklediğin, çok uzakta olsan da hep özlediğin, kazandırdıkları için hep şükran
duyduğun kampüs.
Mavi otobüs kapıda durur, içeri bir güvenlik görevlisi girer ve o büyülü sözcüğü
söyler “Hocam kimlikler”. Yıllar sonra o kelimeyi ilk defa duyarsın. “Hocam”
kelimesi ODTÜ’lüler arasında bir şifre gibidir. ODTÜ’lülerin birbirlerini tanıması için kullandıkları sıcacık, büyülü, sihirli bir kelime. Kampüsten çıkarak tüm
Ankara’ya yayılmış bir fenomen.
Ankara sınırları içinde adını bildiğiniz, bilmediğiniz herkese hocam diyebilirsiniz. Başka bir şehirde, herhangi birine gayri ihtiyari “hocam” diye seslendiğinizde, seslendiğiniz kişinin yüzündeki o garip ifadeyi görürsünüz ve nerede
olduğunuzu bir kez daha anlamış olursunuz. İlk başta rahatsız etmesine rağmen güvenlik görevlisinden dolmuş şoförüne, profesöründen banka memuruna, öğrencisinden garsonuna herkes birbirine “hocam” şeklinde hitap ettiği için
toplumsal, sınıfsız, eşitlikçi bir söylemdir. Aslında alışkanlık yapan durumdur.
Hocam kelimesi bir jokerdir her boşluğu doldurur ve siz tüm unvanları unutup
sadece onu kullanırsınız.
ODTÜ’lüler telsiz mandalı niyetine kullanırlar bu kelimeyi. “Hocam” kelimesi kullanılmadan başlayan cümlelerin karşı tarafça anlaşılamayacağına dair bir
önyargı dahi vardır. Alışkanlıkların dışında, farklı, değişik, sihirli bir kelimedir
“hocam”. Karşınızdaki insan kim olursa olsun hocam dediğinizde, bir anda duruşu değişir. Bir anda hoca olmuştur. Artık karşınızdaki kişi için sorduğunuz sorunun cevapsız kalması, istediğiniz yardımı alamama, beklentilerinizin olmama
şansı kalmamıştır. “Hocam” kelimesi söylenildikten sonra minibüs şoförünün
para üstünü vermemesi, kafeteryadaki kişinin tuzu uzatmasını, tellerin dışına
kaçan topun size atılmaması söz konusu değildir. Her kapıyı açan bir kelimedir
“hocam”.
98
ODTÜ’ne ilk geldiğiniz günlerde herkesin ağzında olmasından dolayı özenti olduğu
düşünülüp tepki gösterilir. Ama arka planını öğrenince saygı duyulur bu hitap şekline. “her insanın birbirinden öğrenecek bir şeyi vardır” felsefesinin olduğu düşünülen bu kelime, okuldaki temizlikçilerden aşçılara, öğrencilerden minibüs şoförlerine,
asistanlardan hocalara herkesin birbirine aynı şekilde hitap etmesini sağlayan eşitlikçi bir kelimedir. Bazı istisnalar dışında cinsiyet ve sosyal statü farkı göstermeksizin
geniş bir yaş aralığı için kullanılabilmesinin getirdiği kullanım kolaylığı nedeniyle
ağıza yapışma ihtimali yüksek bir hitap şeklidir “hocam”.
İlk başlarda benimsenmesi hayli zordur. Herkesin birbirine hemşerim, birader, koçum diye hitap ettiği bir kentten geliyor dahi olsanız, ilk zamanlarda kültür şoku
gibi gelir, çok özenti gelir kulağa. ODTÜ’nde birkaç gün geçer, bir türlü kullanamazsınız şu tuhaf kelimeyi, ta ki dolmuşa binene, kantinden bir şey alana, kafeteryada
kuyruğa girene kadar. İlk “hocam” dediğinizde birden ODTÜ tarafından sallanmaya
başlanırsınız. ODTÜ’ndeki bütün kapılar size açılır, her şey birden kolaylaşır, her
yer güzel gözükür. Ardından “ben bu kelime olmadan yıllarca nasıl yaşamışım” diyerek kafa yorarsınız. Çünkü öyle önemli bir boşluğu doldurmuştur ki bu yegâne kelime! Türkçede bu kadar geniş ve değişken bir insan kitlesine daha hitap edebilecek,
her türlü yaş, dil, din, ırk ve cinsiyete mal olabilecek başka da bir kelime yaratılmış
mıdır bilmem…
Bir ODTÜ geleneğidir, “Hocam”. Rivayete göre ODTÜ’ndeki kedilerin bile birbirlerine “hocam” diyerek hitap ettiği söylenir. Mezunlar Derneğinde bile üyelerin çocukları, görevli personele “hocam diyerek hitap eder. Yarım yamalak türkçesi ile yabancı
uyruklu bir öğrenciden duyulduğunda gülümsetir. Başka bir kente gittiğinde rahatça büfeye yanaşıp “hocam iki tost bir ayran” demeyi özlersin, askerde komutana hocam diyerek hitap edersin, evde bile annene “hocam yemek ne zaman hazır olacak”
dersin. “hocam” büyüsünü kaybeder. ODTÜ’ne özgüdür.
İlk duyduğunda bu kadar itici,
Kullanmaya başlandığında bu kadar büyük bir boşluğu dolduran,
Yıllar sonra bile duyduğunda insana bu kadar sıcak gelen başka bir kelime yoktur.
Bir ODTÜ geleneğidir “hocam”.
ODTÜ’lülerin birbirini tanıması için kullandıkları bir parola.
Bu ülkede
Bu kadar sıcaklık,
Bu kadar yakınlık,
Bu kadar eşitlikçi,
Bu kadar erdemli
ve bu kadar dostluk ifade eden başka bir kelime yoktur.
99
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
100
101
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
1972 yılı Mezunları
102
ŞEFİK AKKOYUNLU
BUĞRA BERKÜN
ALİ FEVZİ ÇAKMAK
2020 - B.Sc. 1972;
M. S.1974
2027 - B.Sc. 1972
3610 - B.Sc. 1972
ABDÜLKADİR DİNÇ
ALİ HAYRİ GÜVENÇ
R.CEVDET KİRTETEPE
83998 - B.Sc. 1972
3767 - B.Sc. 1972
2041 - B.Sc. 1972
NECMİ MİNDEK
FAHRİ ÖNER
H.AVNİ ÖZDÜZEN
2044 - B.Sc. 1972
3932 - B.Sc. 1972;
M. S. 1978
3945 - B.Sc. 1972
103
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
L. NEVAL UYSAL (AYDIN)
ERKUT YENEN
4128 - B.Sc. 1972
4162 - B.Sc. 1972
ODTÜ GÜNLERİ… GÜZEL GÜNLERDİ…
B
en ODTÜ’yü ilk defa, kayıt yaptırmaya geldiğim zaman, 1965 Eylülünde gördüm. O
zaman Mimarlık, okulun aşağı yukarı her şeyi idi ve biz mimarlık anfisinin yanındaki binada kaydımızı olmuştuk. Hazırlık diğer bölümlerden önce derslere başlamıştı. Biz
hazırlıktan çıkar mimarlığa gelirdik. Birinci sınıfta da durum hemen hemen aynı idi. Kütüphane, amfi mimarlıkta idi. Kafeterya bile o yıl açılmıştı, hazırlıkta kafeteryaya kadar koşa koşa
gider, kuyrukta yer kapardık. Sadece 1 yurt vardı ve okulun her tarafı inşaat sahası gibiydi.
Üniversitenin bu genel durumundan sonra, bizim bölüme gelince; mesleğimiz gereği, yerleşim
yerinden uzak olacağımız anlatılmak istenir gibi, o dönemin kuş uçmaz, kervan geçmez üniversitenin en dış ucuna yerleşmişiz. Bölüm binamız, bir garip, yalnız bina idi. Maden bölümü
denirdi, ama, Petrol, Jeoloji ve Maden aynı binada idik. Bölüm merkezden uzak olunca sanki
bizler birbirimize daha bir yakın olmuştuk. O zamanki arkadaşlığımız, hocalarımızla ilişkilerimiz hep candan ve dostça aidi. Prof. Hayri Erten’in babacanlıkları, saygı sevgi dolu çekingenliğimiz kesinlikle korkudan kaynaklanmıyordu. Prof. Zeki Doğan’ın sondaj hikâyeleri, Prof.
Tacettin Ataman’ın patlatma öyküleri ve çiğ köfte partileri, Prof. Kemal Özkal’ın Türkiye Kömür
İşletmeleri ile ilgili hatıraları, Tahsin Yalabık hocanın maden hukuku kavramını işleyişi ve pratik
örnekleri, hep bu dostlukların unutulmaz sonuçları idi.
Bölüm uzakta olduğundan çoğu zaman öğle tatillerinde de bölümde kalır, ufak tefek bir şeyler atıştırır ve şimdiki jeoloji bölümünün yerindeki voleybol sahamızda kıran kırana maçlar
yapardık. Uzak olduğumuzdan merkezde neler olduğunu, bizde, dışarıdakiler gibi sonradan
öğrenirdik. Commer’in araba olayı bunlardan biridir. Olay olurken biz normal ders yapıyormuşuz. Yurtta kalan bizler, bölümden çıkar inşaat bölümünün karşısından araziye girer, ağaçların
arasında oluşturduğumuz patika yoldan yurda giderdik. Yurttaki odalarımız 12 kişilik idi, ancak
yine de zamanının konforlu, sürekli sıcak suyu bulunan, özel çalışma masalı, ayrıca çalışma
odası da olan yurtlardı. Diğer üniversitelerin böyle olanakları yoktu. Sadece biraz gürültülü
olurdu ve birbirimize söylenirdik. Ancak gerek ders çalışmada ve gerekse de uyumada giderek
bu gürültüye alıştık. Fazlada şikâyetçi olmazdık.
1970 yılı diye hatırlıyorum, sömestr tatili veya bir boykot arası olsa gerek, II. Yurtta 12 kişilik odada kalıyor idik. Okula giriş çıkış yasak olduğundan, parasız kaldık, şehre inip para
çekemiyoruz. Böyle olunca, kantin ve inşaatlardaki bakkallardan alış veriş yapamadık, iyice de
acıkmışız. Üç arkadaş ne yapacağımız düşünürken, birimiz dolapları ve dolap üstlerini aramaya
başladı. Dolapta bir şey bulamadık ama dolap üstünde tozdan simsiyah olmuş, bir bütün somun
ekmek bulduk. Tam atacaktık ki acaba temizlenebilir mi? diye bir düşünce aklımıza geldi. Yı-
104
kadık, sabunladık, temiz bir görüntü aldı veya açlıktan bize öyle göründü. Temizlenmiş, ancak
ıslanmış ekmeği elektrik ocağının üstüne koyduk, hem kurudu hem de simit gibi bir hal aldı.
Üç arkadaş büyük bir keyifle, biz bu hale düşecek miydik diye şakalaşarak, ekmeği bitirdik.
Geçmişten hatırımda kalan birkaç lezzetten biridir, diye hala hatırlıyorum.
Bizim dönemimizde okulda, kafeterya, bölüm kantinleri ve de Yurt kantinleri vardı. Birde kırtasiye için mimarlıkta bir köşe vardı. Şehir haricinde ihtiyaçlar, başta yiyecek olmak üzere, buralardan temin edilirdi. Başkaca bir alternatif yoktu. Ve hepside üniversitenin bünyesinde faaliyet
gösteren yerlerdi. Benim gibi maddi yönden sıkıntısı olan öğrenciler, kafeteryada, kantinde,
kütüphanede part time görev alırlar, günde birkaç saat buralarda çalışma imkânı bulurlardı.
Kredinin ayda 239 TL. olduğu dönemde, ayda 30-40 TL. kazanmak, hiç de küçümsenecek bir
imkan değildi.
1971 yılı olaylarında, VI. Yurtta kalıyordum. Olaylarda pencereden bakıyor, nereden ateş ediliyor diye, merakımızı gidermeye çalışıyorduk. Bu arada pencerenin hemen altında bir patlama
olunca ne olduğunu bilemeden, çil yavrusu gibi dağıldık ve saklandık. Kendimizi iyice emniyete
almak için, odadan kaçıp, kat koridorlarında duvar diplerine sindik. Ama bir mermi nasıl geldi
bilmiyorum, karşı duvara çarptı ve bu tarafta yerde uzanmış bir arkadaşımızın bacağına saplandı. Feryat, figan çocuğu hastaneye gönderdik ama hatırladığım topal kaldı.
Olaylar biraz durulunca, biz VI. Yurt olarak yurttan, çıktık, bir anlamda teslim olduk. Ancak biraz yürüdükten sonra bir ateş başladı ortada kaldık. Yurdun bodrum katının önündeki hendek
gibi yere kendimizi zorlukla ve korkuyla attığımızı hatırlıyorum. Bu durumda geçtikten sonra
bütün yurtlar boşaltıldı, biz yurtların önünde toplandık. Polisler iki sıra halinde dizildiler ve
biz yurtta kalanlar, bu koridorun arasından geçtik. Herhangi bir polisin gözüne iyi görünmeyen
öğrenciye, sen buraya deniyor ve otobüslere bindirilip, gönderiliyordu. Çok heyecanlı bir geçit
töreni olduğunu hatırlıyorum. Çünkü gidenin ne olacağı, belli değildi. Polis kordonundan, seçimden geçenler, geriye kalanlar, kapalı spor salonunda toplandı, yerlerde birbirimizin dizinde
yattığımızı hatırlıyorum, Öğrenci Birliği de yiyecek içecek dağıtmıştı.
71 olaylarını hatırlayınca, sevgili Rektörümüz Erdal İnönü’yü hatırlamamak mümkün mü? Sevgili hocamız, kendisini parçaladı, öğrencilerle güvenlik güçleri arasında didindi. Bana göre Erdal Hoca olmasa, çok daha ciddi durumlar oluşabilirdi. Can siperane uğraştı. Bütün yurtları
dolaşırken, bizim VI . Yurtta merdiven altında hepimizi topladığını, bu duruma bir an önce son
verilmesine, ortam hazırlamaya çalıştığını hatırlıyorum.
Şefik AKKOYUNLU (MinE’ 72)
105
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
106
107
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
1973 yılı Mezunları
108
ÇETİN ATATUNÇ
5518 - B.Sc. 1973
ÖMER IŞIK DEMİRAY
8542 - B.Sc. 1973
TALAT TANER ERSOY
2265 - B.Sc. 1973
ÇETİN HOŞTEN
23551 - B.Sc. 1973;
M. S. 1975
DİNÇER KARA
23564 - B.Sc. 1973
TEVFİK SELÇUK KAYA
3827 - B.Sc. 1973
MEHMET KAYADELEN
3829 - B.Sc. 1973
M. KEMALÖNCÜL
3928 - B.Sc. 1973;
M. S. 1978
SABEH SHAIB
4021 - B.Sc. 1973
ORHAN SEZEROĞLU
4017 - B.Sc. 1973
T. BARBAROS ŞATIRLAR
4048 - B.Sc. 1973;
M. S. 1975
İSMAİL ŞENEL
5726 - B.Sc. 1973;
M. S. 1978
NECİP TERZİBAŞIOĞLU
14043 - B.Sc. 1973;
M. S. 1989
AHMET BİLGİN ÜNVER
4139 - B.Sc. 1973
ALİ ZEYBEK
4185 - B.Sc. 1973
TÜRKER ZORLUBAŞ
4722 - B.Sc. 1973;
M. S. 1989
109
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
ODTÜ’DEKİ YILLARI HATIRLAMAK
B
enim Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ndeki öğrenciliğim, 1968-1972 arasında. Bu
yıl Maden Mühendisliği Bölümü’nün 50 kuruluş yılı olduğuna göre kıdemli mezunlardan sayılırım. ODTÜ’ye giriş, birinci sınıf, ardından bölümdeki üç yıl yarım
kalan sonra güz aylarında tamamlanan dönemler. Hepsinin üzerinden neredeyse kırk yıl
geçmiş dönüp geriye baksam her dersi, her sınavı dün gibi hatırlarım sandığım zamanlar
uzaklarda kalmış.
Tek tek anılar soluklaşmış. Ama yine de ODTÜ’lü olmaya, Maden Mühendisliği öğrencisi
olmaya dair, duygularım, düşüncelerim canlı ve sıcak kalmış.
Okulun ilk günlerinde kırmızı-beyaz servislere binerken duyduğum heyecan, kayıt-kabul
salonundaki acemilik.
Üniversite’nin kendine özgü havasını fark etmek ve hemen benimsemek.
Her köşede esen devingen, devrimci ruhu hissetmek.
Kampüsün güzelliğiyle keyiflenmek.
110
Hepsi birlikte beni, bizleri ODTÜ’lü yapıyordu. ODTÜ’lü olmak kimliğimizle birlikte sanki kişiliğimize de yansıyordu. Umarım ki bu şimdi de böyledir.
Maden Mühendisliği Bölümüne gelince.
Bölümümüz o yıllarda kampüsün en uzak, en uç noktasındaydı. Petrol ve Jeoloji
ile paylaştığımız bina o köşede tek başınaydı. Küçüktü, içi bence biraz sevimsizdi
ama bizim bölümdü. Öğrenci sayısı az olduğu halde bazı saatlerde gürültü çoktu.
Kantinde, giriş bölümünde çoğu zaman maskülen muhabbetler hakimdi. Her üç
bölümdeki toplam 10-12 kız öğrenciyle başka türlü olması da mümkün değildi.
Eğer tamamlamak gerekse, o dönemlerdeki öğrenci profili “şamatacı, patır-kütür,
biraz çalışkan çok az centilmen ve sıkı dost”tu.
Öğretim üyeleri katında farklı bir hava vardı. Her zaman olumlu, dostça, biraz mesafeli. Bölüm sekreterliği belki de tüm okulun en sıcak, en cıvıltılı yeriydi. Hocalar
bizi tek tek tanırlardı. Onlar bölümün temel taşlarıydı benim gözümde. İzlerinin
arada hep sürmesini isterim.
Neval UYSAL AYDIN (MinE’ 72)
111
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
112
113
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
1974 yılı Mezunları
114
FİKRET AKER
5374 - B.Sc. 1974
ADNAN S. BADRAN
2024 - B.Sc. 1974
TURHAN BARIN
8308 - B.Sc. 1974
HASAN AYDIN BİLGİN
904227 - B.Sc. 1974;
M. Sc. 1977; Ph. D. 1989
SAMIR EL-MUFDI
5905 - B.Sc. 1974
MEHMET EMİN ERGEN
8043 - B.Sc. 1974;
M. Sc. 1980
ZİYA GÖKER
2281 - B.Sc. 1974
KAYA KOÇAL
8221 - B.Sc. 1974
AZİZ KUNDUR
907139- B.Sc. 1974
ZEYNAB MURAT-KHAN
3890 - B.Sc. 1974
TARIK MUSTAFA
7401 - B.Sc. 1974
MİR ALİ N.NORİ NEJAT
4586 - B.Sc. 1974
İBRAHİM SANER
3514- B.Sc. 1974
MURAT B. ŞAKALAK
4043 - B.Sc. 1974
MEHMET AYKUT VURAL
4147 - B.Sc. 1974
MÜNİR YILDIRIM
5430 - B.Sc. 1974
ZAKİ YOUSUF
8450 - B.Sc. 1974;
M. Sc. 1977
UĞUR YÜCEKENT
4716- B.Sc. 1974;
M. Sc. 1979
115
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
BÖLÜMÜN 50.YILI
O
DTÜ yaşantım 1968 yılında Hazırlık okuluna girmekle başladı. Bu okulun bizlere katkısını incelerken Hazırlıktan başlamak daha doğru olacak, çünkü ilerde
hemen tüm derslerin İngilizce olduğu göz önünde bulundurulduğunda yabancı
dili doğru ve kapsamlı şekilde öğrenmenin gerekliliği ortaya çıkıyor ve daha sonra başka
üniversitelere göre dil konusunda ne kadar ileri olduğumuzu yaşadıkça bu daha iyi anlaşılıyor. Hazırlık sınıfı ODTÜ’lü öğrencilerin okula hazırlanma ve bir ölçüde balayı dönemidir,
hocalar ve üst sınıflar öğle yemeğine arada top oynama zamanı kalsın diye koşarak giden bu
kalabalığa hep toleranslı ve sevecen davranmışlardır. Tüm mühendislik bölümlerinin karma olarak okuduğu 1. sınıftan sonra 1970 yılında okuduğumuz 2. sınıfta Maden Bölümü;
Maden, Jeoloji ve Petrol bölümlerini bir arada barındırmaktaydı ve hemen tüm arkadaşlar
çok az sayıdaki sınıflarda çok iyi kaynaşmıştık, hocaların hepimizi birer birer ismen ve çok
yakından tanıdığını hatırlıyorum.
Öğrenci Birliği odasını ve akademik personelin öğrenciye yakın davranışını hatırlıyorum,
ayrıca alt ve üst sınıflar arası güzel diyalog ve alt sınıfların korunması, kollanması hatırladığım diğer güzel hatıralar. Bu işi meslek hayatında da devam ettirdik yanımızda işe başlayan
genç mühendis arkadaşların ihtiyaçlarıyla ilgilenme, mesleği ve işi sevdirme ve gelişmelerine
katkı koyma noktasında alınan bu terbiyenin çok yararı olmuştur. Bölümün gerektirdiği teknik seyahatler o dönemdeki işletme tecrübesine sahip hocalarımızın gayretiyle mükemmel
şekilde yapılmış, gerek arazide gerekse mevcut maden tesislerinde birçok yer öğrencilere
gezdirilmiştir. İnşaat, kimya, metalürji gibi diğer bölümlerden alınan derslerle yetişen maden
mühendisleri olarak hocaların hep anlattığı gibi arazide ve yerleşimden çok uzak bölgelerde
başımızın çaresine bakabildik.
116
Okulda yoğun rekabet yaşayan öğrencilerin normal yaşantıda tam tersi bir davranış
göstermesi genelde kendilerine duydukları özgüvenden kaynaklanıyor sanırım.
Yabancı öğretim görevlileriyle ders yapmanın ve yabancı öğrencilerle birlikte okumanın daha sonra iş hayatında getirdiği özellikle yurt dışına çalışmaya gidenlerde
büyük avantaj sağladığını hep gördük. Mühendislik eğitiminde birinci sınıftan başlayarak alınan tüm dersler ABD eğitim kuruluşlarında okutulanlarla çok yakındı
sanırım. Birçok arkadaşın yurtdışı master ve doktora çalışmalarında sıkıntı çekmediğini hatırlıyorum. Bir de derslerin orijinal kitaplardan ve orijinal dilde okutulmasının avantajını gördük, yurt içinde çalışırken deyimlerde yaşadığımız problem çabuk
aşıldı. Kampüs hayatı yurtlardaki yaşantı, spor ve sosyal klüp imkânları o yıllar için
Türkiye’de gerçekten lükstü ve bu imkanlar içersinde memleket meselelerine merak
salmak ve siyasi görüşlerin oluşması da hep bu seçkin öğrenci, hoca ve imkanların getirdiği sonuçtur. Okuyan, yorumlayan, aralarında tartışan büyük bir öğrenci
kitlesi hemen her konuda kendini yönetmek, ülkenin kalkınmasına bağımsız gelişmesine katkı koymak için siyasetin içinde yer almak istiyordu. Sınıf arkadaşlarımın hemen hepsi mezun olduktan sonra madencilik konusunda çalışmaya başladık,
Türkiye’nin dört bir yanına dağılıp tesisler kurduk, ocaklar açtık. Daha sonra geriye
dönüp baktığımızda bu yapılanlarla ülkenin kalkınmasına çok ciddi katkılar koyduğumuzu görüyorum ve bize yapılan yatırımın meyvesini ülke yararına verdiğini
düşünüyorum. Çalışma hayatında sınıf arkadaşları olarak gösterdiğimiz dayanışma
ayrıca övgüye değer ve yeni mezunlara örnek olmalıdır. Bu arada kaybettiğimiz sınıf
arkadaşlarımızdan Hasan Basri Temizalp ve Bener Şakalak arkadaşımı anıyor, kalanlara uzun ömürler diliyorum.
Türker Zorlubaş (MinE’ 73)
117
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
118
119
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
1975 yılı Mezunları
120
121
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
KHALED MAKACHE
6664 - B.Sc. 1975
ŞEVKET ALAGÖK
3513 - B.Sc.1975
H.BAYRAM BABACAN
8328 - B.Sc.1975
GÜHER ERBİL
2256 - B.Sc. 1975
CELAL KARPUZ
7458- B.Sc. 1975
M.Sc. 1977; Ph. D. 1982
SALİH ÖZASLAN
4600 - B.Sc. 1975
KEMAL TAN
4606 - B.Sc. 1975
BASRİ TEMİZALP
4082 - B.Sc. 1975
CHAPTER: V
ODTÜ’LÜ AĞAÇLAR: ATKESTANELERİ
Yıllar sonra ODTÜ ile hasret gidermek istiyorsanız, A-1 Kapısında mavi
otobüslerden inip, maden mühendisliğine kadar yürüyeceksiniz. Herkesin,
her köşesinde, mutlaka bir anısı vardır. Ama önce ana caddeden, Hazırlığa
kadar yürümelisin.
Yürümeye başlar başlamaz, ilk önce havası dikkatini çeker. ODTÜ’nün havasını tekrar solumak istersin. Gri bir kentin ortasında, insan elleri ile dikilen bir orman. Koru ya da ormanlık alan falan değil, resmen bir orman.
45 milyon ağaç. Tek tek insan eli ile yıllarca planlanarak dikilmiş. Ağaçlandırma Bayramları ile tüm Ankara’lılar ve ODTÜ’lüler ile birlikte dikilmiş.
Dikim işlemi bittiğinde vişne yenip, vişne şarabı içilerek kutsanmış. Ağa
Han Mimarlık Ödülü almış.
Ana kapıdan servisten inip seninle birlikte yürüyen, Hazırlık, İdari, Mimarlık öğrencileri. İmrenirsin. Tekrar 18 yaşında, onların yerinde ODTÜ’nde
olmak istersin. Düşünürsün. Dünyada çok az sayıda şanslı öğrenci ODTÜ
kalitesinde bir üniversiteye devam edebildiğini bilirsin. Aklından “bunun
kıymetini bilmeliler” diye geçer. ODTÜ’yü diploması için değil, ODTÜ
olduğu için istemeliler diye düşünürsün. Çünkü ODTÜ’de öğrenci iken
ODTÜ’den kazanabilecekleri, ilerde ODTÜ diploması ile kazanabileceklerinden çok daha fazladır. Bilirsin.
Ve ODTÜ’nün ana caddesi. Orta kaldırım ile ikiye ayrılmış. Kaldırımda uzayıp giden atkestaneleri ve her çeşit ağaç ile süslenmiş. Şimdilerde sonbahar,
atkestanelerinin yeşil yaprakları kırmızı, kahverengi, sarı renklerin her tonuna dönmekte. İlkbahardaki o heybetli görünümleri daha bir mütevazı ol-
122
maya başlamışlar. Atkestaneleri ODTÜ’de yaşam alanını paylaştığımız ağaçlar, ODTÜ kampüsünün yollarının ağaçlarıdır. Güzel yaprakları, çiçekleri
vardır ama hiç kimse bu ağaçlar için şiirler yazmaz, hatta hiçbir şey yazmaz.
Ama onlar hep vardır.
ODTÜ’ndeki atkestanelerinde en sevdiğim; sonbaharın en güzel renklerine bürünen ağaçlarından birisi olmasıdır. Nisan gibi çiçek açar, inanılmaz
güzel kocaman çiçekler, pembe ve beyaz. Eylül’de kestaneleri vardır üstünde, sararan yapraklara inat, yemyeşil kocaman kocaman atkestaneleri. Ama
atkestaneleri nasıl sararıp solacaklarını pek bilmezler, acemidirler. Aynı
yaprağın üzerinde yeşil, sarı, kahverengi ve hatta kırmızı renklerini görebilirsiniz. Hem de farklı tonları ile birlikte. ODTÜ’deki ana caddeyi hüzünlü
bir yağmur ıslatır, hafif bir rüzgâr atkestanelerinin dökülmüş yapraklarını
sürükler. Altın renklidir hava, ansızın çıkan serinlik içinizi ürpertir, şefkate
muhtaç kılar.
A-1 kapısından Hazırlık binasına kadar beton yürüyüş yolunun iki tarafındaki atkestaneleri, o yolu yürüyen öğrenciler için güneşli günlerin gölgesi,
yağmurlu günlerin şemsiyesidir, ODTÜ’nün ana caddesi, ODTÜ kampüsünün güzelliklerinden biridir. O yolu her yürüdüğümde, ana cadde ile kaldırımlar arasına bir boşluk koymanın ve ağaçlar dikmenin insana saygının
göstergesi olduğunu düşünmüşümdür. Atkestaneleri baharla beraber uyanır, önce yeşil yapraklar, sonra ağacı gelin gibi süsleyen kocaman çiçekler,
dış kabuğundaki uzun dikenleriyle “bana dokunma” diyen ve yaz sonunda
birer birer yere dökülürken korkutan koyu kahverengi meyveleri ile kampüs yaşamının ayrılmaz parçalarındandır.
123
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
CHAPTER: VI
ODTÜ’DE ODTÜ LOGOLARI ve HAZIRLIK
ODTÜ’nün ana caddesinden ayrılıp Hazırlığa doğru yönelirken orta kavşaktaki
ODTÜ logosu dikkatinizi çeker. Aslında kampüsün tamamında bu süslemeler,
bezemeler ve kabartmalar bulunmaktadır. Mimarlık otoparkının yanında her tarafı çatlamış, eski bir beton üzerinde kabartma ODTÜ logosu ve altındaki 1966
yazısı bulunmaktadır. Yine o yıllardan, Şadi Çalık’ın Atatürk Anıtı üzerinde Anadolu topraklarındaki uygarlıkların birçok simgesiyle birlikte ODTÜ logosu da
kabartılmıştır.
ODTÜ’de A-1 kapısında ODTÜ’nün simgelerinden biridir; Bilim Ağacı... Ancak
ODTÜ’de bir Bilim Ağacı daha vardır, çiçeklerden yapılmış bir bilim ağacı... Kültür Kongre Merkezi’ni çevreleyen yamaçlardan birini alt tarafında çimler üzerine
yerleştirilmiş bir daire içinde bir Bilim Ağacı figürü yıllardır orada durur. Her
yıl yenilenir, yeni baştan farklı çiçeklerle, farklı renklerle yeniden yaratılır Bilim
Ağacı. Kimi yıllar yalnızca yeşilin tonları kullanılmış, kimi yıllar eflatun ve yeşil
olmuş, kimi yıllar kırmızı katılmış yeşilin arasına, kimi yıllar rengârenk çiçekler
serpiştirilmiş. Her değişik görünümünde, Bilim Ağacı’nın değeri ve çiçeklerin güzelliği birleşip ODTÜ’yü süslemiş.
Özellikle ODTÜ’nün ellinci yılı nedeniyle üniversitenin dört bir yanını donatan
ODTÜ logoları ve simgeleri bulunmaktadır. Otuzuncu ve kırkıncı yıllarda olduğu
gibi ellinci yıl logosunda da “0” yerine ona benzeyen ODTÜ logosu kullanılmış.
Karlı bir günde Rektörlüğün önündeki ODTÜ logosuna bir grafiti muzipliğiyle ve
eldivensiz ellerin acelesiyle 5 sayısını ekleyerek ellinci yıla bir imza atılmış. Kültür
ve Kongre Merkezi’ne bakan çim alanlardan birinin üzerinde çiçeklerle ODTÜ
logosu işlenmiş.
124
Gezdiğinde mutlaka görürsün, gözüne çarpar, çiçeklerle bezenmiş ODTÜ logoları. Rektörlüğün önünde, Kafeterya’nın ana caddeye bakan yamacında, KKM’nin
önünde, MM’in önünde, Teknokent binalarının önünde. Ama ilk önce seni Hazırlığa dönen kavşaktaki bu ODTÜ logosu karşılar, kırmızı ve beyaz çiçekleriyle…
Yolun sonu Hazırlık Binası. Burası ODTÜ içinde olan ama ODTÜ’den ayrı, farklı
bir yerdir. ODTÜ Hazırlık Okulu, üniversite giriş sınavından sonra sabahtan akşama kadar tüm vaktinin boş olduğu bir dinlenme dönemidir. Tam anlamı ile lise
ile ODTÜ arasında bir geçiş bölgesidir. Birçok ODTÜ’lü bu boşluğu en iyi şekilde
değerlendirir. Hazırlık sınıfı, ODTÜ’yü kazanan her öğrenciye verilen bir yıllık
tatil hakkıdır. Bu dönem İngilizce hazırlık değil, tamamen ODTÜ’ye hazırlıktır
aslında.
İşin ilginç yanı ODTÜ’de edinilen arkadaşlıkların en uzun sürelisi ve en kalıcısı
Hazırlık’da edinilir. Pop quiz öncesi çıkan sandalye gürültüleriyle mahşer yerini
andıran mekân. Çimler güzel, ODTÜ güzel, dersler hafif, çalışmak yok... İşte budur ODTÜ Hazırlık... Güzel, dertsiz tasasız bir yıl. ODTÜ’de geçebilecek en güzel
anların toplandığı ilk yıl… Balayı.
Hazırlık binalarının arasından görünür ODTÜ. Yolun karşısına geçerek bölümlerin arasındaki geniş, merdivenli, arnavut kaldırımlı yol ile başlar. İçin kıpır kıpır.
Hayatımın en güzel yıllarının geçtiği mekân. Ayrı bir kokusu, rengi, sesi vardır.
Hala gözümde, burnumda, kulağımdasın sevgili okulum. Özledin mi diye sorma,
biliyorsun sen...
125
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975
126
127
1971 > 1972 > 1973 > 1974 > 1975

Benzer belgeler