Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 2012-2013
Transkript
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 2012-2013
İLKÖĞRETİM DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERS KİTABI 8. SINIF YAZARLAR Dr. Mehmet AKGÜL Abdullah ALBAYRAK Dr. Ramazan YILDIRIM Abdullah ÇATAL Turgut ÇİFTÇİ Ahmet EKŞİ Ahmet KARA Eyüp KOÇ Hüseyin PAÇA Musa ŞİMŞEKÇAKAN Ali Sacit TÜRKER DEVLET KİTAPLARI BEŞİNCİ BASKI ..........................., 2012 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI.............................................................: 4525 DERS KİTAPLARI DİZİSİ........................................................................................: 1307 12.?.Y.0002.3707 Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Kitabın metin, soru ve şekilleri kısmen de olsa hiçbir surette alınıp yayımlanamaz. Editör Dil Uzmanı : Ekrem ÖZBAY : Oktay ALTIN Muharrem OKUMUŞ Görsel Tasarım : Dilek ANDER Emre ANDER Ertuğrul ÇAKIR Rehberlik Uzmanı : Hayrullah CAN Program Geliştirme Uzmanı : Selçuk GÖKÇE Eğitim Teknolojisi Uzmanı : Ahmet KOPMAZ Yusuf İLME ISBN 978-975-11-3064-8 Millî Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulunun 14.02.2008 gün ve 110 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabul edilmiş, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 19.03.2012 gün ve 3398 sayılı yazısı ile beşinci defa 235.028 adet basılmıştır. & #' ! & " & !& " ) !( ! $ $ ))&" & &* ! ) # # ') ! " * &*& " * # "& !& (" &* && & %&* & !!)&&! *&&*&&)')))* %***&& *$&! " " ) # " *$ & $ !#$&*&* &")(**# !&" ) # ')$ .. MUSTAFA KEMAL ATATURK İÇİNDEKİLER ORGANİZASYON ŞEMASI ........................................................................................ 9 KULLANILAN SEMBOLLER ...................................................................................... 10 ÖĞRENME ALANI: İNANÇ 1. ÜNİTE: KAZA VE KADER 1. Allah Her Şeyi Bir Ölçüye Göre Yaratmıştır ............................................................ 12 2. Kader ve Evrendeki Yasalar ................................................................................. 13 3. İnsan İradesi ve Kader ........................................................................................ 17 3.1. İnsanın Özgürlüğü ve Sorumluluğu .............................................................. 20 3.2. İnsanın Çabası:Emek ve Rızık ...................................................................... 21 3.3. Dünya Hayatının Sonu: Ecel ve Ömür ......................................................... 23 4. Allah’a Güvenmek (Tevekkül) .............................................................................. 24 5. Ayete’l-Kürsi ve Anlamı ........................................................................................ 26 ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM .................................................................................... 27 ÖĞRENME ALANI: İBADET 2. ÜNİTE: ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ 1. İnsanın Paylaşma ve Yardımlaşma İhtiyacı ......................................................... 30 2. İslam’ın Paylaşma ve Yardımlaşmaya Verdiği Önem .......................................... 31 3. Paylaşma ve Yardımlaşma İbadeti Olarak Zekât ................................................ 34 4. Toplumsal Dayanışma İbadeti Olarak Sadaka .................................................... 38 5. Yardımlaşma Kurumlarımız .................................................................................. 40 6. Hac Nedir ve Niçin Yapılır? .................................................................................. 42 7. Hac ve Umre ile İlgili Kavramlar .......................................................................... 43 8. Haccın İnsan Davranışları Üzerindeki Etkisi ........................................................... 46 9. Kurban Nedir ve Niçin Kesilir? .............................................................................. 49 Okuma Metni: Kurban Tığlama (Kesme) Duası........................................................ 51 ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM .................................................................................... 52 ÖĞRENME ALANI: HZ. MUHAMMED (S.A.V.) 3. ÜNİTE: HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR 1. Hz. Muhammed İnsanlara Değer Verirdi ............................................................. 56 2. Hz. Muhammed Güvenilir Bir İnsandı................................................................... 58 3. Hz. Muhammed Bilgiye Önem Verirdi ................................................................. 60 4. Hz. Muhammed Danışarak İş Yapardı ................................................................. 62 5. Hz. Muhammed Merhametli, Hoşgörülü ve Affediciydi ....................................... 64 6. Hz. Muhammed Çalışmayı Sever ve Zamanı İyi Değerlendirirdi .......................... 67 7. Hz. Muhammed Sabırlı ve Cesaretliydi ............................................................... 69 8. Hz. Muhammed Hakkı Gözetirdi.......................................................................... 71 9. Hz. Muhammed Doğayı ve Hayvanları Severdi................................................... 73 ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM .................................................................................... 75 7 ÖĞRENME ALANI: KUR’AN VE YORUMU 4. ÜNİTE: KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ 1. Aklın Dinî Sorumluluktaki Yeri ve Önemi ................................................................ 78 2. Kur’an Aklımızı Kullanmamızı İster ........................................................................ 79 3. Kur’an Doğru Bilgiye Önem Verir ......................................................................... 80 4. Kur’an’da Bilgi Edinme Yolları .............................................................................. 81 5. Bilgi Taassubu Önler ............................................................................................ 83 6. Sevgi ve Merhamet Örneği: Hz. Yusuf ................................................................. 88 ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM.................................................................................... 91 ÖĞRENME ALANI: AHLAK 5. ÜNİTE: İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR 1. Alkollü İçki İçmek ve Uyuşturucu Kullanmak......................................................... 94 2. Kumar Oynamak ................................................................................................ 96 3. Kötü Alışkanlıklar Nasıl Başlıyor? ............................................................................ 98 4. Kötü Alışkanlık ve Davranışlardan Nasıl Korunalım? ............................................ 100 5. Başkalarına Zarar Vermek: Kul Hakkı .................................................................. 102 ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM .................................................................................. 104 ÖĞRENME ALANI: DİN VE KÜLTÜR 6. ÜNİTE: DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ 1. Din Niçin Evrensel Bir Gerçekliktir? ...................................................................... 106 2. Günümüzde Yaşayan Dinleri Tanıyalım ............................................................. 107 2.1. Hinduizm ve Budizm .................................................................................. 107 2.2. Yahudilik .................................................................................................... 109 2.3. Hristiyanlık .................................................................................................. 111 2.4. İslam ......................................................................................................... 112 3. Dinlerin ve İslam’ın Evrensel Öğütleri ................................................................. 113 3.1. Doğruluk .................................................................................................... 113 3.2. Temizlik ...................................................................................................... 115 3.3. İyilik ve Yardımseverlik ................................................................................ 116 3.4. Büyüklere Saygı, Küçüklere Sevgi Göstermek ............................................ 117 3.5. Hayvanlara İyi Davranmak ........................................................................ 118 3.6. Çevreyi Korumak ....................................................................................... 119 3.7. Zararlı Alışkanlıklardan Kaçınmak ............................................................... 120 3.8. Başkalarına Zarar Vermemek ..................................................................... 120 4. Başkalarının İnançlarına Hoşgörülü Olmak ........................................................ 122 ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM.................................................................................. 125 SÖZLÜK .............................................................................................................. 127 KAYNAKÇA......................................................................................................... 131 8 ORGANİZASYON ŞEMASI ÖĞRENME ALANI: İNANÇ 1. ÜNİTE KAZA VE KADER Öğrencileri, ünite ile ilgili araştırmaya, düşünmeye ve gözlem yapmaya yönlendirici hazırlık sorularının yer aldığı bölüm. ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. “Kader, irade ve tevekkül” kavramlarının anlamlarını sözlükten bulunuz. 2. Allah’ın yaratması ile ilgili bir ayet bularak defterinize yazınız. 3. İnsanı diğer canlılardan farklı kılan özellikler nelerdir? Araştırınız. 4. İnsanın özgürlüğü ile sorumluluğu arasındaki ilişki hakkında kısa bir yazı yazınız. 11 KAZA VE KADER Konu başlarında öğrencilerin ön bilgilerini harekete geçirmeyi amaçlayan motivasyon ifadelerinin yer aldığı bölüm. 1. A 1. Allah l ah He llah Her Her er ŞŞeyi eyi yii Bir i Öl Ölçüye Ölç çüy ü üye Göre ö e Yarat öre Yarattmıştı Yar m tr Bütün sular tuzlu, geceler sürekli olsaydı ve yer çekimi kuvveti olmasaydı neler olurdu? Çevremizdeki varlıklara dikkat ettiğimizde her şeyin belirli bir ahenk ve düzen içerisinde hareket ettiğini görürüz. Allah, kâinatta bulunan her şeyi bir plan ve ölçü içerisinde yaratmıştır. Bu ölçü, evrendeki varlıkların tutarlı ve uyumlu bir sistem oluşturmalarını sağlamıştır. Allah’ın yarattığı hiçbir şeyde düzensizlik ve dengesizlik görülmez. Allah insandan evreni incelemesini, ondaki uyum ve denge üzerinde düşünmesini istemiştir: “Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabb’imiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen yücesin. Bizi cehennem azabından koru!”1 ayeti bu konuya örnektir. Canlılar, yaşayabilmek için atmosfere, nefes alabilmek için oksijene ihtiyaç duyarlar. Bazı canlılar oksijen tüketip karbondioksit açığa çıkarırlar. Bitkiler ise besin üretmek için karbondioksit kullanıp oksijen üretirler. Bu durum canlıların yaşamı için Allah’ın koymuş olduğu kanunlardan biridir. Denizlerdeki tuz, orada yaşayan canlılar için uygun orandadır. Gezegen ve yıldızların büyüklükleri, aralarındaki mesafe, evrendeki düzen ve dengeyi sarsmayacak şekilde Allah tarafından konulmuştur. Konunun daha iyi anlaşılmasına yönelik şiir, hikâye, ayet ve hadis meali, örnek olay, vb. etkinliklerin yer aldığı bölüm. YORUMLAYALIM “Gökleri yedi kat yaratan odur. Rahman’ın yaratmasında bir düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bir bak bir bozukluk görüyor musun?” Evren ve içindeki varlıkların belli düzen ve ölçüye göre yaratıldığı Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Biz her şeyi bir ölçüye (bir düzene, plana) göre yarattık.”2 Her şeye hayat veren ve varlığı belli bir amaca göre yaratan Allah’tır. Yaratma sürekli olarak devam etmektedir. Mülk suresi, 3. ayet. Yeryüzünü çevreleyen atmosfer hakkında bilgi edinerek yukarıdaki ayeti bu bilgi çerçevesinde yorumlayınız. 1 Âl-i İmrân suresi, 191. ayet. 2 Kamer suresi, 49. ayet. 12 9 ORGANİZASYON ŞEMASI Konunun daha iyi anlaşılmasına yönelik şiir, hikâye, ayet ve hadis meali, örnek olay, görsel vb. etkinlikleri içeren bölüm. YAZALIM Peygamberimizin hayatını, hicreti merkeze alarak bölümlere ayırınız. Bu bölümleme sonucunda oluşan tabloya Hz. Muhammed ile ilgili bildiklerinizi yazınız. BULALIM KONUŞALIM TAMAMLAYALIM SÖYLEYELİM ARAŞTIRALIM ÖRNEK VERELİM RÖPORTAJ YAPALIM 5N 1K CÜMLE KURALIM SLOGAN BULALIM SÖZLEŞME YAPALIM ANLATALIM TARTIŞALIM LİSTELEYELİM İLKELER ÇIKARALIM EŞLEŞTİRELİM GRUP ÇALIŞMASI YAPALIM KISSADAN ANLADIKLARIMIZ BELİRTELİM ÇİZELİM PANO YAPALIM PAYLAŞALIM BEYİN FIRTINASI DOLDURALIM KARŞILAŞTIRALIM YORUMLAYALIM DEĞERLENDİRELİM NOT EDELİM N Konuyla ilgili ayet, hadis, atasözü, anekdot gibi özlü bilgilerin yer aldığı bölüm. K Kıssadan hisse almak, benzer yanlışlara düşmemek için tarihte yaşanmış olaylardan sonuçlar çıkararak ibret almak anlamında bir deyimdir. BİLGİ KUTUSU Kur’an-ı Kerim’de Hz. Eyüp kıssasının anlatıldığı ayetler şunlardır: Sâd suresi, 41-43. ayetler. Enbiyâ suresi, 83,84. ayetler. Nisâ suresi, 163. ayet. En’âm suresi, 84. ayet. Ders kazanımlarından bir veya birkaçını gerçekleştirmeyi amaçlayan özlü bilgilerin yer aldığı bölüm. 10 ÖĞRENME ALANI: İNANÇ 1. ÜNİTE KAZA VE KADER ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. “Kader, irade ve tevekkül” kavramlarının anlamlarını sözlükten bulunuz. 2. Allah’ın yaratması ile ilgili bir ayet bularak defterinize yazınız. 3. İnsanı diğer canlılardan farklı kılan özellikler nelerdir? Araştırınız. 4. İnsanın özgürlüğü ile sorumluluğu arasındaki ilişki hakkında kısa bir yazı yazınız. 11 KAZA VE KADER 1. Allah Her Şeyi Bir Ölçüye Göre Yaratmıştır Bütün sular tuzlu, geceler sürekli olsaydı ve yer çekimi kuvveti olmasaydı neler olurdu? Çevremizdeki varlıklara dikkat ettiğimizde her şeyin belirli bir ahenk ve düzen içerisinde hareket ettiğini görürüz. Allah, kâinatta bulunan her şeyi bir plan ve ölçü içerisinde yaratmıştır. Bu ölçü, evrendeki varlıkların tutarlı ve uyumlu bir sistem oluşturmalarını sağlamıştır. Allah’ın yarattığı hiçbir şeyde düzensizlik ve dengesizlik görülmez. Allah insandan evreni incelemesini, ondaki uyum ve denge üzerinde düşünmesini istemiştir: “Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabb’imiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen yücesin. Bizi cehennem azabından koru!”1 ayeti bu konuya örnektir. Canlılar, yaşayabilmek için atmosfere, nefes alabilmek için oksijene ihtiyaç duyarlar. Bazı canlılar oksijen tüketip karbondioksit açığa çıkarırlar. Bitkiler ise besin üretmek için karbondioksit kullanıp oksijen üretirler. Bu durum canlıların yaşamı için Allah’ın koymuş olduğu kanunlardan biridir. Denizlerdeki tuz, orada yaşayan canlılar için uygun orandadır. Gezegen ve yıldızların büyüklükleri, aralarındaki mesafe, evrendeki düzen ve dengeyi sarsmayacak şekilde Allah tarafından konulmuştur. YORUMLAYALIM “Gökleri yedi kat yaratan odur. Rahman’ın yaratmasında bir düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bir bak bir bozukluk görüyor musun?” Evren ve içindeki varlıkların belli düzen ve ölçüye göre yaratıldığı Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Biz her şeyi bir ölçüye (bir düzene, plana) göre yarattık.”2 Her şeye hayat veren ve varlığı belli bir amaca göre yaratan Allah’tır. Yaratma sürekli olarak devam etmektedir. Mülk suresi, 3. ayet. Yeryüzünü çevreleyen atmosfer hakkında bilgi edinerek yukarıdaki ayeti bu bilgi çerçevesinde yorumlayınız. 1 Âl-i İmrân suresi, 191. ayet. 2 Kamer suresi, 49. ayet. 12 1. ÜNİTE Kur’an-ı Kerim’de evrendeki ölçü ve dengeye şöyle dikkat çekilmiş ve insanın buna göre hareket etmesi istenmiştir: “Güneş ve ay bir hesaba göre (hareket etmekte)dir. Yıldızlar ve ağaçlar (Allah’a) secde ederler. (Allah’ın koyduğu ölçülere göre hareket ederler.) Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) o koydu. Sakın dengeyi bozmayın.”1 Allah’ın her şeyi belli bir ölçüye göre yarattığı başka bir ayette şöyle belirtilir: “...Her şeyi yaratmış, ona bir ölçü, biçim ve düzen vermiştir.”2 Bir diğer ayette ise güneş ve ayın belli bir yörüngede döndüklerinden şöyle bahsedilmektedir: “Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan odur. Her biri bir yörüngede hareket etmektedir.”3 Allah’ın evreni yaratıp düzene koymuştur. Örneğin yağmurun bir ölçüye göre indirildiği şöyle haber verilmektedir: “Gökten bir ölçüye göre suyu indiren odur. Biz onunla (kupkuru), ölü bir memlekete hayat veririz...”4 Allah her şeyi yerli yerinde yaratmıştır. İnsan ve hayvanları yaratmadan önce, yeryüzünü onların yaşamalarına uygun bir şekilde hazırlamıştır. Dünyadaki hayat, onun yarattığı düzen ve denge içerisinde sürüp devam etmektedir. Bize düşen evrendeki düzeni korumaktır. Bu harika düzeni keşfetmeye yönelik yapılan bilimsel araştırmalar, Allah’ın her şeyi ölçülü bir şekilde yarattığı gerçeğini anlamamıza katkı sağlamaktadır. KONUŞALIM “O (Ra ((Rab) Rab) Ra b) ki ki seni senii yaratyar yar arat atat tı, seni düzenledi, sana ölverdi.” çülü bir biçim verdi verdi. ” İnfitâr suresi, 7. ayet. Yukarıdaki ayet meali insanın yaratılışı ile ilgili size nasıl bir fikir vermektedir? Sınıfta arkadaşlarınızla konuşunuz. 2. Kader ve Evrendeki Yasalar Sizce her şeyin bir düzen ve uyum içinde olmasının anlamı ne olabilir? Allah’ın her şeyi belli bir ölçü, düzen ve uyum içerisinde programlamasına kader denir. Zamanı geldiğinde olayların bu programa uygun olarak gerçekleşmesine kaza denir. Örneğin yerçekimi kanununun Allah tarafından programlanması kaderdir. Bu kanun nedeniyle yüksekten bırakılan bir cismin düşmesi ise kazadır. Buharlaşan havanın yağmur ve kar taneleri şeklinde toprağa düşmesi, canlıların bitkilerle olan oksijen ve karbondioksit değişimi gibi olayların tümü Allah’ın takdirine bağlıdır. Nitekim Yüce Allah bir ayette, “Biz her şeyi bir kadere (bir düzene, ölçüye, plana) göre yarattık.”5 buyurmuştur. 1 Rahmân suresi, 5-8. ayetler. 2 Furkân suresi, 2. ayet. 3 Enbiyâ suresi, 33. ayet. 4 Zuhruf suresi, 11. ayet. 5 Kamer suresi, 49. ayet. 13 KAZA VE KADER Allah, evrenin düzeni ve işleyişini birtakım yasalara bağlamıştır. Bunların başında fiziksel yasalar gelir. Fiziksel yasalar madde ve enerjinin oluşumu, değişimi, yapısı, hareketi ve maddeler arası ilişkilerle ilgili prensiplerdir. Deney, gözlem ve araştırmalar neticesinde anlaşılabilen bu yasalar değişmez olup evrensel bir niteliğe sahiptir ve Allah’ın evrende yarattığı düzenin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur. Örneğin evrendeki cisimler, birbirlerini bir kuvvetle çeker ve iterler. Cismin kütlesi ne kadar büyük olursa çekme ve itme kuvveti o kadar büyük olur. Böylece çekme ve itme kuvveti dengelenmiş olur. Güneş, bu kuvvetle gezegenleri kendine doğru çeker ve onların yörünge üzerinde kalmalarını sağlar. Fiziksel yasalar, Allah’ın üstün kudret sahibi olduğunu ve her şeyi hakkıyla bildiğini gösterir. Bu konuda Allah şöyle buyurur: “Onlara bir delil de gecedir ki biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de birden karanlığa gömülürler. Güneş de (bir delildir onlara), akar gider yörüngesinde. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın yaratmasıdır...”1 Fiziksel yasalara dayalı olarak gelişen teknoloji ve onun ürünleri insanların yaşamlarını kolaylaştırır. Telefon ve bilgisayar gibi aletler, teknoloji ürünleridir. Bunların tasarımlarında insanların evrende keşfettikleri ve pratiğe döktükleri fiziksel yasalar vardır. İnsan, aklı ve zekâsıyla fiziksel yasalardan hareketle icat ettiği araçları insanlığın hizmetine sunar. Biyolojik yasalar; canlıların yapısı, beslenmesi, korunması, gelişmesi ve üremesiyle ilgili yasalardır. Her şeyi bir sebebe bağlayan Allah; bitki, insan ve hayvanların oluşumunu biyolojik yasalara bağlı kılmıştır. Evrendeki biyolojik yasalar, her canlı türünü doğrudan ilgilendirmektedir. Örneğin insanın yaşaması için solunum, sindirim ve dolaşım gibi sistemlere sahip olması gerekir. Canlılar dış dünyayı algılayabilmek için duyu organlarına ihtiyaç duyarlar. İnsanın yaratılış gerçeği hakkında Allah şöyle buyurur: “(Ey insanlar!) Biz sizi basit bir sudan yaratmadık mı? İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik, sonra da ona ölçülü bir biçim verdik...”2 1 Yâsîn suresi, 37-40. ayetler. 2 Mürselât suresi, 20-23. ayetler. 14 1. ÜNİTE EŞLEŞTİRELİM Aşağıdaki tabloda anlamca ilgili bölümleri eşleştiriniz. Düzen Olmasaydı Ne Olurdu? Allah’ın Yarattığı Evren ve Düzeni 1 Güneş, çekim kuvvetiyle gezegenleri kendine doğru çeker ve onların yörünge üzerinde kalmalarını sağlar. 1 2 Dünya, kendi ekseni etrafında belirli bir hızla dönmekte, gece ve gündüz oluşmaktadır. Ay, daha yakın olsaydı, “gelgit” olayları daha etkili olurdu. Bu durumda canlılar zarar görebilirdi. 3 Dünya’nın uydusu olan Dünya’ya yaklaşık 384 bin uzaklıktadır. Ay, km Atmosfer tabakası daha ince olsaydı, atmosferde yanarak parçalanan meteorlar, büyük kütleler hâlinde dünyamıza düşer ve bize zarar verebilirdi. 4 Dünya’nın etrafını saran atmosfer, yer çekiminin etkisiyle dünyanın çevresinde yer almaktadır. Dünya’nın dönüş hızı çok daha yavaş olsaydı gece ve gündüz süreleri daha uzun olurdu. Hayvanların vücut yapıları yaşayabilecekleri biçimde yaratılmıştır. Örneğin balıklar suda solunum yapabilmek için solungaca, kuşlar uçabilmek için iki kanada ihtiyaç duyarlar. Etle beslenen hayvanların çene yapıları, otla beslenenkilerden farklıdır. Deve, sıcak iklimde günlerce susuz yaşayabilme özelliğine sahiptir. Yılan, kertenkele ve kaplumbağa gibi hayvanlar hava ısınıncaya kadar kış uykusuna yatarlar. Allah, toplumsal olaylar arasında var olan sebep sonuç ilişkisini gösteren yasalar koymuştur. Bunlara toplumsal yasalar denir. Örneğin gelir dağılımının adil olduğu toplumlarda yoksulluk azalır, adaletin olmadığı toplumlarda barış bozulur. Eşitlik ve adalet yoksa toplumda bunalım ve kargaşa ortaya çıkar. 15 Eğer güneşin çekim kuvveti olmasaydı, gezegenler birbirlerine çarparak parçalanır, evrenin düzeni bozulurdu. KAZA VE KADER Kuraklık sonucu açlık ve susuzluk yaşayan insanların, yaşanabilir yerlere göç etmeleri ve tarımsal üretimin azalıp sanayileşmenin artmasıyla köyden kente göçün hızlanması toplumsal yasalara örnek verilebilir. Aynı şekilde her insan gibi toplumların da bir ömrü olduğu Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “Her toplumun (belirli) bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde onu ne bir an erteleyebilirler ve ne de bir an öne alabilirler.”1 Toplumsal yasalar Kur’an-ı Kerim’de “sünnetullah” kavramıyla dile getirilir. Sünnetullah, Allah’ın evrene koymuş olduğu yasalardır. Bir ayette bu durum şöyle ifade edilir: “…Sen Allah’ın yasasında (sünnetullahta) hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen Allah’ın yasasında asla bir sapma da göremezsin.”2 Kur’an-ı Kerim, toplumsal yasaların işleyişi hakkında düşünmeyi ve buna göre davranmayı öğütler: “Onlar yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmazlar mı?...”3 Toplumsal bozulma ve çöküntü, toplumun tümünü etkiler. Yüce Allah’ın belirlediği değişmez toplumsal yasaları (sünnetullah) dikkate almayan toplumların çöküşü kaçınılmaz olmuştur. Kur’an’da anlatılan peygamber kıssalarına bakıldığında peygamberlerin uyarılarına aldırış etmeyen toplumların ağır bedel ödedikleri görülür. Toplumsal yasaları bilmek, insanların çevresiyle uyum içerisinde yaşamasını sağlar. İnsanların birbirlerinin hak ve hukuklarına özen göstermelerini ve zarar verici davranışlardan kaçınmalarını gerektirir. Yapılan haksızlığın yapanın yanında kâr kalmayacağı ve bundan tüm toplumun etkileneceği konusunda Kur’an’da şöyle buyrulur: “(Öyle) Bir fitneden sakının ki aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz (hepinize erişir)...”4 Bu bakımdan adalet, sağlık ve güvenlik konularında toplumsal bilincin oluşması, toplumun huzuruna katkı sağlar. Bizler de toplumsal yasalar gereği, başkalarına iyilikte bulunmalı ve yararlı birey olmaya çalışmalıyız. 1 A’râf suresi, 34. ayet. 2 Fâtır suresi, 43. ayet. 3 Fâtır suresi, 44. ayet. 4 Enfâl suresi, 25. ayet. 16 1. ÜNİTE BELİRTELİM Kader ve Evrendeki Yasalar ‘‘Biz her şeyi bir ölçüye (bir düzene, plana) göre yarattık.’’ Kamer suresi, 49. ayet. ‘‘Güneş de de yörüngesinyörüngesini de akıp p gitmektedir. Bu, üstün ve bilen Allah’ın kanunudur.’’ ‘‘O, insanı alaktan l (e mbb (embriyodan) yarattı.’’ Alak suresi, 2. ayet. Yâsîn suresi, 38. ayet. ‘‘Her toplumun p belirlenmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde onu ne bir an erteleyebilirler ve ne de bir an öne alabilirler.’’ A’râf suresi, 34. ayet. ayett. Yukarıdaki k d k ayetlerin l fi fiziksel, biyolojik, toplumsall yasalardan l d hangilerine h il i iişarett ettiğini ttiği i belirtiniz. b li ti i 3. İnsan İradesi ve Kader İnsanın kaderi deyince ne anlıyorsunuz? Akıl ve irade sahibi olan insan; düşünce, söz ve davranışlarında özgür bir varlıktır. İnsan, bu özgür irade ve akıl sayesinde iyiyi kötüye, doğruyu da yanlışa tercih edebilir. İnsanın iradesi denildiğinde genel olarak en az iki seçenekten birini tercih etme gücü anlaşılır. İnsan yaratılış bakımından diğer varlıklardan farklıdır. Özellikle tercih hakkı onu diğer varlıklardan ayırır. Özgür iradesiyle seçim yapabilen insan, bundan dolayı işlediklerinden sorumlu tutulmuştur. Allah, peygamberler göndererek nelerin iyi ve nelerin kötü olduğunu insanlara açıklamıştır. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “Ona iki yolu (iyi ve kötüyü) gösterdik.”1 İnsan, irade ve seçme hürriyetiyle dilediği davranışı gerçekleştirir. Kur’an’da iyi-kötü, doğru-yanlış olan söz ve davranışlar açıklanmış, bunların seçimi ise insana bırakılmıştır. Bu hususla ilgili bir ayette insanın tercih özgürlüğüne şöyle vurgu yapılmıştır: “Kim doğru yolu seçerse bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur, kim de doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez…”2 Dinimiz akıl sahibi olmayı sorumluluğun şartlarından saymıştır. Bu bakımdan akıl ve özgür irade sahibi insan, sorumluluğu başkasında aramaz. Yaptıklarının kendisine ait olduğu bilinciyle sonucuna katlanamayacağı davranışlardan uzak durur. 1 Beled suresi, 10. ayet. 2 İsrâ suresi, 15. ayet. 17 YAZALIM “Nasip, kısmet ve baht” kelimelerinin geçtiği bir metin oluşturunuz. Bu metne uygun bir başlık yazınız. KAZA VE KADER Trafik kazaları konuyla ilgili dikkat çekici bir örnektir. Günümüzde birçok trafik kazası olmaktadır. Trafikk kazalarının en önemli sebepleri arasında alkollu araç kullanmak ve aşırı hız yapmak gelir. Bu durumunda kişi, öncelikle suçu kendinde aramalıdır. Çünkü akıl ve irade sahibi insanın trafik kurallarını ihlal etmesi kendi tercihidir. Bu nedenle insan yaptıklarından sorumlu tutulur. İnsanın kaderi, Allah’ın evrende belirlediği yasalarla düzenlenmiştir. Buna bağlı olarak insanın eylemleri, zorunlu ve seçime dayalı olmak üzere iki kısımdır. Kalbimizin çalışması, nefes alıp vermemiz, sindirim sisteminin çalışması bizim irademiz dışında gerçekleşir. Ne zaman, hangi anne ve babadan dünyaya geleceğimiz, cinsiyetimizin ne olacağı, göz rengimizin nasıl olacağı, nerede ve ne zaman öleceğimiz gibi konular bizim tercihimize bırakılmamıştır. Tüm bunlar, Allah’ın yarattığı fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasalar çerçevesinde gerçekleşir. Bundan dolayı kendi seçimimize dayalı tercihlerimizi, irademiz dışında gerçekleşenlerden ayırt etmeliyiz. İnsana düşen gayret etmek, sebeplere sarılmak, çalışmak ve araştırmaktır. Sonucu takdir edecek olan Allah’tır. İnsan elde ettiği güzelliklerden dolayı Allah’a teşekkür etmeli, karşılaştığı darlık ve zorluğun üstesinden gelmesini bilmelidir. İnsan, Allah’ın kendisine akıl ve hür irade verdiğini unutmamalı, karşılaştığı olumsuzlukları alın yazısı ve talih diyerek kadere yüklememelidir. 18 1. ÜNİTE DEĞERLENDİRELİM Bir gün Hz. Ömer, Şam’a doğru yola çıkar. Başkomutan Ebu Ubeyde, Hz. Ömer’i karşılar ve Şam’da veba hastalığının yayıldığını söyler. Bunun üzerine Hz. Ömer, arkadaşlarıyla Şam’a girip girmeme hususunda görüş alışverişinde bulunur. Onlardan bir kısmı Şam’a girmeyi uygun görürken diğer bir kısmı girmeyi uygun görmez. Bunun üzerine Hz. Ömer, orada bulunanlara sabahleyin erkenden geriye döneceklerine ve Şam’a girmeyeceklerine karar verdiğini söyler. Ebu Ubeyde, - Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun? diyerek Hz. Ömer’e itiraz eder. Hz. Ömer, - Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da bir tarafı verimli diğer tarafı çorak bir vadiye inseler... Develerini verimli yerde otlatsan Allah’ın kaderiyle otlatmış, çorak yerde otlatsan yine Allah’ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın? der. Bu sözüyle Hz. Ömer, doğruyu tercih etmenin ve gerekli tedbirleri almanın da kader olduğunu vurgulamıştır. Abdullah bin Abbas da bu konuda Hz. Ömer’i destekleyerek Peygamberimizin şu sözünü aktardı: “Bir yerde veba olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde veba ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız.” Nevevi, Riyazü’s-Salihin ve Tercemesi, C 3, s. 299-301. (Uyarlanmıştır.) Yukarıdaki metinden hareketle kaderi nasıl anlamalıyız? Değerlendiriniz. 19 KAZA VE KADER R B A C D 3.1. İnsanın Özgürlüğü rlüğü ve Sorumluluğu Canlılar arasında a neden sadece insan davramlu tutulmuştur? nışlarından sorumlu İnsanın özgürlüğü, zorlama ve baskı olmada olmadan an kendii iradesiyle karar vermesidir. sidir. Sorumluluk ise verdiği kkarar arar son-arı kabul etmesidir. İslam dini, söz ve e rasında doğan sonuçları lu tutulmayı akla ve özgürr iradeye e davranışlardan sorumlu ade sahibi olmayan diğer tüm tü üm canlıbağlı kılmıştır. Akıl ve irade ardan sorumlu tutulmazlar. lar, yaptıkları davranışlardan n sorumluluğunu gücüyle sınırlı tutYüce Allah, insanın an’da şöyle ifade edilmiştir: edilmiştiir: “Allah, “Allah h, muştur. Bu durum Kur’an’da n üstünde bir şey yüklemez. yüklem mez. Herhiç kimseye gücünün de kendi kesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de 1 an dolayı dinimiz, insanın gücünü ü zararınadır…” Bundan uluk alanı dışında tutar. aşan konuları, sorumluluk İnsanın sadece kendi yaptıklarından sorumlu tutulacağı, Kur’an-ı Kerim’de şöyle dile getirilir: “…Hiçbir kimse başkasının günahını yüklenmez…”2 Allah adalet sahibidir ve kullarına asla zulmetmez. İnsan, aklı ve özgür iradesiyle ortaya koyduğu söz ve davranışlarından sorumlu tutulur. İnsan kendi iradesiyle karar verir ve seçimini yapar. İyi tercihin karşılığında sevap, kötü tercihin karşılığında ise günah kazanır. Allah, insanoğluna akıl ve irade yanında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt etmesi için rehber olarak ilahî kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Din seçiminde ise insanı özgür bırakmış ve bu konuda şöyle buyurmuştur: “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır...”3 Yüce Allah bütün insanların inanmasını istemekle birlikte iman konusunu insanın özgür iradesine bırakmıştır. Allah, Kur’an’da gerçekleri ve doğruları açıklamış ve insanın, tercihlerinin sonuçlarına katlanması gerektiğini şöyle bildirmiştir: “Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.”4 İnsan, sarfettiği sözlerde ve sergilediği davranışlarda sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir. Bu bakımdan akıl ve iradesini, iyi ve doğru olanı tercih etme yönünde kullanmalıdır. “Kaderim böyle” diyerek sorumluluktan kurtulmanın mümkün olamayacağı gerçeğini bilmelidir. Çünkü insan özgür iradesiyle işlediklerinden sorumludur. YORUMLAYALIM “Dinde zorlama yoktur…” Bakara suresi, 256. ayet. Yukarıdaki ayeti insanın özgürlüğü açısından yorumlayınız. 1 Bakara suresi, 286. ayet. 2 Zümer suresi, 7. ayet. 3 Bakara suresi, 256. ayet. 4 İnsan suresi, 3. ayet. 20 1. ÜNİTE 3.2. İnsanın Çabası: Emek ve Rızık “Kimse, kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir…” Buharî, Büyu’, 15. Yukarıdaki hadiste anlatılmak istenen nedir? İnsan, gücü nispetinde kendisine, ailesine ve topluma faydalı olmaya çalışır. Hayatında mutlu, huzurlu ve başarılı olmak için çaba gösterir. Dinimiz çalışkanlığı övmekte, insanın, çalışmadan ve gayret etmeden isteklerine ulaşmasının mümkün olamayacağını ifade etmektedir. Derslerde başarılı olmak ancak düzenli çalışmakla mümkündür. Dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmanın yolu da çalışmaktan geçmektedir. İslam dini, insanın her alanda çaba göstermesini istemiştir. Yüce Allah bir ayetinde çalışmanın gereğini şöyle vurgulamıştır: “Gerçekten insan için kendi çalışmasının karşılığından başka bir şey yoktur.”1 Bir başka ayette ise herkesin kazancının karşılığını alacağı şöyle dile getirilir: “Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.”2 Allah’ın insanlara örnek olarak gönderdiği peygamberler, emekleriyle geçimlerini sağlamışlar ve çalışmanın karşılıksız kalmayacağı bilinciyle hareket etmişlerdir. Hz. Âdem çiftçilik, Hz. Musa çobanlık, Hz. İdris terzilik, Hz. Davut demircilik ve Hz. Muhammed ise ticaret yapmıştır. İslam, çalışmadan kazanmayı ve üretmeden tüketmeyi hoş karşılamaz. Bu nedenle emeğe dayanmayan tefecilik ve kumar gibi kazançlar da dinimizce haram sayılmıştır. Dinimiz, “Rızkı veren Allah’tır.” diyerek çaba ve gayret göstermeden başkalarından bir şey beklemeyi ve dilenmeyi uygun görmez. Peygamberimiz bu konuyu şöyle dile getirir: “Sizden herhangi birinizin sırtına bir bağ odun yüklenip satması, dilenmesinden hayırlıdır…”3 Hacı Bektaş Veli de “Çalışmadan geçinenler bizden değildir.”4 diyerek çalışmanın önemine dikkat çekmiştir. 1 Necm suresi, 39. ayet. 2 Câsiye suresi, 22. ayet. 3 Buharî, Zekât, 50, 53; Müslim, Zekât, 106. 4 http://huham.com 21 YAZALIM “Gerçekten insan için kendi çalışmasının karşılığından başka bir şey yoktur.” Necm suresi, 39. ayet. Bu ayete uygun olan ve olmayan birer davranış yazınız. Uygun davranışlar - Emek sarf ederek kazanmak - ............................................. Uygun olmayan davranışlar - Çaba göstermeden hazır beklemek - ............................................. KAZA VE KADER İnsan, çalışmalı ve rızkını helal yoldan temin etmelidir. Ayrıca kazancını Allah’ın uygun görmediği yerlerde harcamamalıdır. İsraf etmeden dünyalık nimetlerden faydalanmalıdır. Bu konuda Allah şöyle buyurur: “Allah’ın sana verdiğinden (onun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de (insanlara) iyilik et…”1 Tüm canlılara rızık veren Allah, bizleri de rızıklandırır. Bize düşen, rızkımızı temin etmek için çaba sarf etmektir. Nitekim kuşlar, karıncalar ve arılara baktığımızda onların da rızıklarını temin için gayret ettiklerini görmekteyiz. DEĞERLENDİRELİM Aslan mı Yoksa Topal Tilki mi Olmalı? Bir gün adamın biri avlanmak için ormana gider. Geceyi orada geçirmeye karar verir. Fakat yırtıcı hayvanlardan korktuğu için büyük bir ağaca çıkar. Ağaçta iken bir inilti duyar. Etrafına bakınır ve aşağıda kötürüm bir tilki görür. Adam, “Acaba bu tilki ne yer, ne içer?” diye düşünürken uzaktan bir aslanın geldiğini görür. Aslanın ağzında bir ceylan vardır. Aslan, ağacın dibine gelir. Ceylanı parçalar, bir güzel karnını doyurur ve çekilir gider. Aslan gidince kötürüm tilki sürüne sürüne ceylandan arta kalanları yemek üzere yaklaşır. O da aslanın artıkları ile karnını doyurur. Ağaçtaki adam şöyle düşünür: “Yaaa… demek ki kötürüm bir hayvanın bile yiyeceğini Allah (c.c.) ayağına gönderiyor ve onu aç bırakmıyor. Öyle ise ben niye çalışıp yoruluyorum? Bundan sonra ben de bir köşeye çekilip beklemeliyim…” Adam bu düşünceler içinde bir köşeye çekilir ve beklemeye başlar. Bir gün, iki gün, üç gün bekler. Fakat gelen giden olmaz. Kimse ona yiyecek içecek bir şey getirmez. Sonunda adam açlıktan baygın düşer. Uyku ile uyanıklık arasında kendisine şöyle seslenildiğini işitir: “Kalk, behey tembel adam! Ne yatıp duruyorsun? Elin ayağın tutuyorken bu miskinlik, bu tembellik niye? Niçin kendini kötürüm tilkinin yerine koyuyorsun? Git, aslan gibi ol, avlan. Hem kendin ye hem de artanı ile başka bir yatalak geçinsin!” Sadi Şirazi, Bostan, s. 118, 119. (Uyarlanmıştır.) Yukarıdaki metni emek ve rızık açısından değerlendiriniz. 1 Kasas suresi, 77. ayet. 22 1. ÜNİTE 3.3. Dünya Hayatının Sonu: Ecel ve Ömür “Yeryüzünde bulunan her canlı sonludur. Sadece kerem sahibi, Yüce Rabb’inin varlığı süreklidir.” Rahmân suresi, 26, 27. ayetler. Yukarıdaki ayette verilmek istenen mesaj nedir? Her canlının sahip olduğu yaşam süresine ömür denir. Bu yaşam serüveni ecelle noktalanır. Yeryüzü ölümlerle hüzünlenirken diğer taraftan doğumlarla neşelenir. Bir tohum tanesi uygun iklim şartlarında fidan olur. Gelişerek çiçek açıp meyve veren ağaç olur. Zaman geçer sararıp kuruyarak toprak olur. Dünya hayatı Allah’ın evrende yarattığı ilahî düzen ve ölçü içerisinde sürüp gider. Kur’an-ı Kerim’de geçen, “Allah’ın izni olmadan hiçbir kişi ölmez. (Ölüm) Belirli bir süreye göre yazılmıştır...”1 ayeti hayatın ve ölümün Allah’ın elinde olduğunu bildirir. Varlıkların sonlu olması yasası gereğince her insanın da ömrü bir gün son bulacaktır. Allah bu konuda şöyle buyurur: “Her can, ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.”2 İnsan için belirlenen ömür bittiğinde ecel gelir ve ölüm olayı gerçekleşir. Bu durum bir ayette şöyle açıklanır: “O (Allah), sizi bir çamurdan yaratan, sonra size bir ecel, (bir ömür süresi) tayin edendir…”3 Dünyada yaşayan varlıkların kendilerine biçilmiş birer tabii ömrü olduğu gibi uçsuz bucaksız evrenin de bir sonu vardır. Kur’an, evreni oluşturan varlıkların da sonlu olduğuna şöyle işaret eder: “…(Güneş ve aydan) her biri, belirlenmiş bir süreye kadar hareketlerini sürdürürler…”4 Dünya hayatının sona erip yeni bir hayatın başlamasına kıyamet denir. Kıyametin vaktini belirleyen de Allah’tır. Kıyametin vaktini ancak Allah bilir. Bu konu Kur’an’da şöyle açıklanır: “Kıyametin ne zaman kopacağı hakkındaki bilgi, ancak Allah’ın katındadır…”5 Yüce Allah; kendisine inanmanın, güzel söz sarf etmenin ve iyi davranış sergilemenin karşılıksız kalmayacağını şöyle dile getirir: “Allah, inanıp iyi işler yapanları ödüllendirir. Onlar için büyük bir bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.”6 İnsan, hayatın bir sonunun olduğunu bilerek Allah’ın kendisine bağışladığı ömrü iyi değerlendirmelidir. Müslüman, hayatın her anında güzel davranışlar sergilemeye çalışmalı ve çevresine faydalı bir insan olmaya gayret etmelidir. 1 Âl-i İmrân suresi, 145. ayet. 2 Ankebût suresi, 57. ayet. 3 En’âm suresi, 2. ayet. 4 Fâtır suresi, 13. ayet. 5 Lokman suresi, 34. ayet. 6 Sebe suresi, 4. ayet. 23 KAZA VE KADER CÜMLE KURALIM İçinde ömür veya ecel kelimeleri geçen cümleler kurunuz. - Allah Alla Al ah ömrünü ömrü öm rünü nü uzun nü uzu z n ve e bereketli ber ereketli kılsın. - ................................................... ....... ... ............... . ..... ............. .......... .... . ........... - ................................................... ........................ ........ .... .... ....... . .. .. .... . .. .. . .... ...... .... .... ..... .. 4. Allah’a Güvenmek (Tevekkül) “Allah’a dayandım!” diye sen çıkma yataktan. Manayı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan! Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu; Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu? Mehmet Âkif ERSOY, Safahat, s. 453. Yukarıdaki şiirin ana teması nedir? Tevekkül; Allah’a teslim olmak, güvenmek, dayanmak ve ona sığınmak demektir. Dinî bir terim olarak tevekkül, bir işi yaparken elinden gelen gayreti göstermekle birlikte kalben Allah’a bağlanıp ona güvenmek, sonucu ondan beklemek demektir. İnsan, tarlayı sürer, tohumunu eker, gerekli sulama ve bakımı yaptıktan sonra gerisini Allah’a bırakır. İslam dininde tevekkül inancının önemli bir yeri vardır. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulur: “…Kim Allah(ın yasakların)’dan sakınırsa (Allah) ona bir çıkış (yolu) gösterir. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a dayanırsa Allah, ona yeter…”1 Bir ayette ise tevekkül edip Allah’a inanmak mümin olmanın gereklerinden sayılarak şöyle buyrulmuştur: “…Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin.”2 İslam’a göre yalnızca Allah’a tevekkül edilir. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur: “…İnananlar yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.”3 Bir diğer ayette ise güvenip sığınacağımız varlığın ölümsüz ve daima diri olan Allah olduğu şöyle ifade edilir: “Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan…”4 1 Talâk suresi, 2, 3. ayetler. 2 Mâide suresi, 23. ayet. 3 İbrahim suresi, 11. ayet. 4 Furkân suresi, 58. ayet. 24 1. ÜNİTE SÖYLEYELİM “Çalış!” “Ç Çal a ış!” dedikçe ç dinimiz, çe din inim imiz, çalışmadın, im ç lışm ça ş adın, durdun, durd rd dun un,, Onun hesabına On un nh hes esab es abın ab bı a birçok birç çok hurafe huraffe uydurdun! uydurd dun un!! Sonunda sokuşturup Sonu So nund nda a bi bir de “tevekkül” ” so soku k ştturup araya, Zavallı çevirdin maskaraya! Z avall llıı di dini n ç ni çev evir ev irdi ir din di n ma mask skar sk ray aya! a Mehmet Âkif ERSOY, Safahat, 240. Me Mehm hmet et  Âki kiff ER ERSO OY, S afah af ahat at, s. 2 240 40. Şiirde hangi tutum ve davranışların eleştirildiğini söyleyiniz. Gerekli tedbirleri aldıktan sonra Allah’a dayanıp güvenmek gerekir. Örneğin hastalıktan kurtulmak için öncelikle hastaneye başvurmalı, hastalığın teşhis ve tedavisi doktor gözetiminde yapılmalıdır. Bereketli ve bol kazanç isteyen esnafın önceliği ise dürüst davranmak olmalıdır. Herkesin kendi işini en iyi şekilde yapması Allah’a olan tevekkülün gereğidir. Bir adam Peygamberimize gelerek, “Hayvanımı bağlayarak mı yoksa serbest bırakarak mı Allah’a tevekkül edeyim?” diye sormuştu. Peygamberimiz ona, “Bağla ve tevekkül et!” buyurdu.1 Peygamberimiz, yaşadığı birçok olayda öncelikle tedbirini almış sonra Allah’a tevekkül etmiştir. Örneğin Hendek Savaşı’nda sahabeden Selman-ı Farisi’nin teklifini kabul etmiş, Medine şehrinin etrafına hendek kazdırmıştır. Böylece düşmanın girmesine engel olunmuştur. Bizler de bir işe başlamadan önce gerekli tedbirleri almalı ve uzman kimselere danışmalıyız. Sonrasında kararımızı verip sonucun hayırlı olması için Allah’a güvenip ondan yardım istemeliyiz. YAZALIM Çevrenizde, Ç Çe v en vr eniz i de iz de,, tevekkül teve te vekk ve kkül kavramı kk kkül kav avra r mı ra mı ile ile le ilgili ilg gilli ne ne gibi gib g bi yanlış yan nllışş anlayışlarla anl a nlay layışşla larl rla rl a karş ka rşşıl ılaş laşıy aşıy aş yor orsu rsu sunu nuz? z? ? Bununla B Bun unun un nun unla ilgili unla iilg llg gil ili birkaç biirk b rkaç ç örnek örn rnek yazınız. yaz azın ınız ın ız z. karşılaşıyorsunuz? Yanlış Nedeni - ............................. - .................................. - Hazırcılık ve tembellik - El açıp dilenmek - .................................. - ............................. 1 Tirmizî, Kıyamet, 61. 25 KAZA VE KADER PAYLAŞALIM Hz. Ömer bir gün bir ttoplulukla op plu lulu lukl k a ka kl karşılaşır. arş rşıl ılaş ıl aşır aş ır. Yanlarına ır Yanl Ya nlar nl arın ar ın na ya y yakk klaşır ve onlar ara ar a sorar: sora so rar: ra r: onlara - Sizler kimsiniz, kim imsi sini si niz ni z, ne z, ne işş y ap par rsı sını nız? z? yaparsınız? -B izller A Allah’a tev evek ekkü küll eden ((mütevekkil) müte mü teve vekk kkil il)) in insa sanl nlar arız ız. Ça ÇaBizler tevekkül insanlarız. llışmayız. ışmay ışm şm yız z. Al Alla lah h he her r ca canl nlın lının ın r rız ızkı kını nı y yar arat atmı mışt ştır ır. Bi Bizl zler er v a tiak Allah canlının rızkını yaratmıştır. Bizler vaktimizi mi zi iibadetle b detle geçi ba ç ri riri riz z. geçiririz. Bu ssözlere özle öz lere çok kızan Hz. z Ö mer, Ömer, “Sizler müt ütev evek ev ekki ek kill de ki deği ğ l, hazır y iyici, baş iy b aşka k sının sırt rtın ında dan mütevekkil değil, yiyici, başkasının sırtından geçi çine nen, n, a asa salak sal lak (müteekkil)) insa sanl nlar arsı sını nız! z! G Gerçek mütevekkil, geçinen, asalak insanlarsınız! to ohu humu m nu tarlaya ya ata a tan n ve ondan sonra Allah’a güvenip datohumunu atan yanan kims msed edir.” der ve on onları uya yarı rır. r. kimsedir.” uyarır. İl İlk köğr ğ etim Din Din Kültürü K Kül ültü türü rü ve ve Ahlak Ahla Ah lak k Bilgisi Bilg Bi lgis isii Dersi Ders De rsii İlköğretim Öğ Öğre reti tim m Kı Kıla lavu vuzu zu 8 8, ss.. 8 83 3. Öğretim Kılavuzu 83. Yukarıdaki olayla ilgili düşüncelerinizi arkadaşlarınızla p y ş paylaşınız. 5. Ayete’l-Kürsi ve Anlamı Ayete’l-Kürsi hakkında neler biliyorsunuz? Bakara suresinin 255. ayetidir. İçinde “kürsi” kelimesi geçtiği için bu ayete “Ayete’l-Kürsi” denilmiştir. Bu ayet, Allah’ın yüce sıfatlarını ve eşsiz kudretini anlatmaktadır. Bismillâhirrahmânirrahîm Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm, lâ te’huzühû sinetün velâ nevm, lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ard, men zellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih, ya’lemü mâ beyne eydîhim ve mâ halfehüm, ve lâ yühîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bimâ şâ’, vesia kürsiyyühüs semâvâti vel ard, ve lâ yeûdühû hifzuhümâ, ve hüvel aliyyül azîm. Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. Onu ne uyuklama tutar ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise onun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Onun sonsuz kudreti, gökleri ve yeri kaplar. Onları görüp gözetmek ona ağır gelmez. Gerçekten yüce ve büyük olan yalnızca O’dur. Bakara suresi, 255. ayet. 26 1. ÜNİTE ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız. 1. Allah’ın herşeyi bir ölçüye göre yaratması ne demektir? Örneklerle açıklayınız. 2. Kader, özgürlük ve sorumluluk arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız. 3. Tevekkül ne demektir? Örnek vererek açıklayınız. B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz. 1. “…Kararını verdiğin zaman artık Allah’a güven. Çünkü Allah, kendisine güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân suresi, 159. ayet.) ayetinde hangi önemli davranış tavsiye edilmektedir? A) Sadaka B) Kadere iman C) Tevekkül D) İbadet 2. Aşağıdakilerden hangisi İslam dininde zorlama olmadığını ifade eder? A) Gerçekler ortaya çıkınca sahteler kaybolur. B) Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. C) Öyleyse dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin. D) Allah sabredenlerle beraberdir. 3. “Dinde zorlama yoktur…” (Bakara suresi, 256. ayet.) ayetiyle vurgulanan ana düşünce nedir? A) Özgür irade B) Yaratılış C) Nasip D) Biyolojik yasa C. Aşağıdaki boşlukları uygun kelimelerle doldurunuz. ( Fiziksel, kimyasal, toplumsal, biyolojik ) 1. “Güneş de yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, üstün ve bilen Allah’ın kanunudur.” (Yâsîn suresi, 38. ayet.) Bu ayet …………… yasayla ilgilidir. 2. “O, insanı alaktan (embriyodan) yarattı.” (Alak suresi, 2. ayet.) Bu ayet ………….. yasayla ilgilidir. 3. “Her toplumun belirlenmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde onu ne bir an erteleyebilir ve ne de bir an öne alabilirler.” (Ar’âf suresi, 34. ayet.) Bu ayet …………… yasayla ilgilidir. 27 KAZA VE KADER Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğrularını “D”, yanlışlarını “Y” ile işaretleyiniz. (...) Allah evrendeki her şeyi bir ölçüye göre yaratmıştır. (...) Her insan kendi ecelini belirler. (...) İnsan özgürlüğü oranında sorumludur. (...) Ayete’l-Kürsi’de Allah’ın sıfatları ve yüceliği anlatılmaktadır. (…) Kader inancı dolayısıyla hiçbir insan yaptıklarından sorumlu tutulamaz. D. Aşağıdaki öyküyü çalışıp çabalamak ve başarıya ulaşmak çerçevesinde tamamlayınız. Kirpilerin Yarışı Günlerden bir gün kirpilerin yarışı varmış. Amaç yüksek ve dikenli yolu olan bir tepeye çıkmakmış. Bir sürü kirpi de arkadaşlarının yarışını seyretmek üzere toplanmış. Az sonra kirpinin biri düdük çalarak yarışı başlatmış. Seyirci kirpiler arasında bir uğultu yayılmış. -Zavallılar, hiçbir zaman başaramayacaklar! Sonunda Beyaz Kirpi’nin dışında hepsinin ümitleri kırılmış ve yarışı bırakmışlar. Ama Beyaz Kirpi, büyük bir gayret göstererek ve mücadele ederek dikenli yollu tepeye çıkmayı başarmış. Diğerleri şaşkınlık içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir Kara Kirpi ona yaklaşmış ve şu soruyu sormuş: -Bu başarının sırrı nedir? Beyaz Kirpi, derin bir nefes alarak konuşmaya başlamış: .......................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................ 28 ÖĞRENME ALANI: İBADET 2. ÜNİTE ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. “Zekât, sadaka, hac, umre ve kurban” sözcüklerinin anlamlarını öğrenerek defterinize yazınız. 2. Yardımlaşma ile ilgili örnek bir davranış bulunuz. 3. “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.” atasözünü açıklayan bir yazı yazınız. 4. “Sağ elin verdiğini sol el duymamalıdır.” Sözünde anlatılmak istenen nedir? Araştırınız. 5. Hacda ziyaret edilen önemli mekânlarla ilgili resimler bularak hac albümü oluşturunuz. 29 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ 1. İnsanın Paylaşma ve Yardımlaşma İhtiyacı “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” atasözü neyi anlatmaktadır? Her insan bir toplum içerisinde doğar ve yaşamını sürdürür. Dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren başkalarının yardımına ihtiyaç duyar. İnsan yeme, içme, barınma ve korunma gibi birtakım temel ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz. Belli bir yaşa kadar anne babasının desteği ile yaşar. Zamanla başkasına olan ihtiyacı azalır; ancak bu ihtiyaç hiçbir zaman tam olarak ortadan kalkmaz. Bu nedenle insan, yaşamını bir toplumun üyesi olarak yardımlaşma ve paylaşma içerisinde sürdürmek zorundadır. Örneğin hastanın tedavi için doktora, doktorun ekmek alabilmek için fırıncıya, fırıncının çocuğunun eğitimi için öğretmene ihtiyacı vardır. Bir toplumdaki bütün insanların imkânları eşit değildir. Her toplumda zengin insanlar olduğu gibi yoksul insanlar da vardır. Örneğin işsizlikten veya sağlığı elverişli olmadığından çalışamayan insanlar olabilir. Yine çalıştığı hâlde geliri yeterli olmadığından, kendisinin veya ailesinin geçimini sağlayamayanlar olabilir. Böyle durumlarda zengin insanların, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeleri, sahip oldukları imkânları onlarla paylaşmaları gerekir. Çünkü yoksulların, zenginlerin malı üzerinde hakları vardır. Bu konuda Allah şöyle buyurur: “Onların (zenginlerin) mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.”1 YORUMLAYALIM Aşağıdaki resimleri toplumsal yardımlaşma açısından yorumlayınız. 1 Zâriyât suresi, 19. ayet. 30 2. ÜNİTE Yardımlaşma ve paylaşmanın, toplumsal dayanışmaya ve barışa da katkısı vardır. Bir toplumda paylaşma ne kadar iyi ve dengeliyse toplumsal barış ve huzur da o kadar iyi olur. Ayrıca zenginler, ihtiyacı olanlara yardım ederlerse zengin ile yoksul arasında güçlü bir sevgi bağı kurulur. Bu da toplumda güven ortamı oluşturur. İnsanlar, maddi yönden olduğu kadar manevi yönden de başkalarına ihtiyaç duyarlar. Sevinçleri, üzüntülerini, sıkıntılarını bir başkasıyla paylaşmak isterler. İyi ve kötü günlerinde dostlarının yanlarında olmalarını beklerler. Bu beklentileri gerçekleştiğinde mutlu ve huzurlu olurlar. Çünkü mutluluklar paylaşıldıkça artar, üzüntüler paylaşıldıkça azalır. Paylaşma ve yardımlaşma; cimrilik, bencillik, aç gözlülük, kıskançlık gibi kötü duygu ve davranışlara engel olur. Sevgi, dayanışma ve sorumluluk gibi özelliklerin gelişmesine katkı sağlar. Böylece insanın kişilik gelişimine ve ahlakının olgunlaşmasına yardımcı olur. YAZALIM “Kişi yedikleriyle değil, yedirdikleriyle mutlu olur.” sözünü açıklayan bir paragraf yazınız. 2. İslam’ın Paylaşma ve Yardımlaşmaya Verdiği Önem “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” Buharî, Edeb, 12. Yukarıdaki hadiste anlatılmak istenen nedir? İslam dini insanların kardeşçe yardımlaşma ve dayanışma içinde yaşamalarını ister. Bu yüzden Hz. Muhammed, Müslümanları bir bedenin organlarına benzetmiştir. Bu organlar arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi, bedenin uyumlu çalışmasını sağlar. Bunun gibi toplumun bireyleri arasındaki bağın güçlendirilmesi de toplumsal uyumun sağlanması için önemlidir. Bundan dolayı İslam dini, insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışmayı öğütler. 31 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ ANLATALIM “Müminler birbirlerine merhamet etmekte, birbirlerini sevmekte ve birbirlerini korumakta bir vücudun organları gibidir. Vücudun herhangi hastalandığında bir bi r organı orga or ganı nı h ast as stal tala land dığ ığın ğınd da bütün da büt büt ütü ün vücut ün vü vüc ücutt bundan bun bund dan rahatsız dan rah ra hats hats tsız ız olur. ol olur lur. Aynı Ayn Aynıı şeki şşekilde eki kild lde ld e bir mümin de sıkıntı içinde bulunduğunda, diğer müminler onun sıkıntısını, derdini ve üzüntüsünü paylaşırlar.” Buharî, Edeb, B uh harî, î Ed eb, b 78. Yukarıdaki hadiste belirtilen duruma uygun yaşadığınız bir örnek olay anlatınız. Dinimiz, insanların yardımlaşmalarını ve elde bulunan imkânların başkalarıyla paylaşılmasını ister. Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette insanlara yardımlaşmaları ve dayanışma içinde olmaları emredilmiştir. Bu ayetlerin birinde şöyle buyrulmuştur: “De ki: ...Harcadığınız her şey, ana-baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmış kişiler içindir. Allah yapacağınız her hayrı (iyiliği) bilir.”1 Mâ’ûn suresinde ise yoksulu yedirmeyenler, yetimi dışlayanlar, yardıma engel olanlar kınanmıştır. Peygamberimiz de bir hadisinde, “Yetimin başını okşa, yoksulu doyur.”2 buyurarak yetim ve yoksula yardımı emretmiştir. İslam’ın ilk dönemlerinde Peygamberimiz ve arkadaşları, paylaşma ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini sergilemişlerdir. Örneğin Mekkeli Müslümanlar baskılar sonucunda bütün mal varlıklarını bırakarak Medine’ye göç etmişlerdir. Medineli Müslümanlar ise sahip oldukları bütün imkânları Mekke’den gelenlerle paylaşmışlardır. Bu nedenle Medineli Müslümanlara “yardım edenler” anlamına gelen “ensar” ismi verilmiştir. Paylaşmak veya yardım etmek için zengin olmak gerekmez. Dinimiz bollukta ve darlıkta başkalarına yardım etmeyi öğütler. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle dile getirilmiştir: “Takva sahipleri (sorumluluklarının bilincinde olanlar), bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar (infak ederler). Öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.”3 Dinimiz, insanları paylaşma ve yardımlaşma konusunda özverili olmaya çağırır. Kur’an’da bu konuyla ilgili şöyle buyrulur: “Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.”4 Ayrıca insanlara yardım eden, onların sıkıntılarını gideren kimselere Allah’ın yardım edeceği bildirilmiştir. Böylece insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma teşvik edilmiştir. 1 Bakara suresi, 215. ayet. 2 Heysemi, Mecmaü’z-Zevaid, C 8, s. 160. 3 Âl-i İmrân suresi, 134. ayet. 4 İnsan suresi, 8. ayet. 32 2. ÜNİTE DEĞERLENDİRELİM Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden olup Mekke’nin fethinde İslam’ı kabul eden Ebu Cehm bin Huzeyfe anlatıyor: Yermük Savaşı’nın yapıldığı gündü. Savaş yerinde amcamın oğlunu aramaya çıkmıştım. Elimde de bir su kabı vardı. Kendi kendime, “Ona ölmeden yetişirsem su içirir, yüzünü yıkarım.” diyordum. Amcamın oğlunu bulduğumda can vermek üzereydi. “Su içmek ister misin?” diye sordum. “İsterim.” diye işaret etti. O sırada, “Ah!” diye bir ses duyuldu. Amcamın oğlu, “Suyu ona götür.” diye işaret etti. Onun yanına vardım, biraz ötede Hişam bin As’ı gördüm. Ona, “Su içmek ister misin?” diye sordum. “Ah!” diye bir ses daha duyuldu. Hişam, “Suyu ona götür.” diye işaret etti. O zatın yanına vardığımda ruhunu teslim etmişti. Hemen Hişam’ın yanına döndüm; bir de baktım, o da hayata gözlerini yummuş. Amcamın oğlunun yanına koştum; baktım, o da Rabb’ine kavuşmuştu. İbn Asakir, Tarihü Medineti Dımeşk, C 38, s. 180. Yukarıda anlatılan olayı paylaşma ve yardımlaşma açısından değerlendiriniz. 33 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ 3. Paylaşma ve Yardımlaşma İbadeti Olarak Zekât “Zekât İslam’ın köprüsüdür.” Taberani, Mucemu’l-Evsat, C 8, s. 380. Yukarıdaki hadisle anlatılmak istenen nedir? Zekât kelime olarak, “artma, çoğalma, arınma ve bereket” anlamlarına gelir. Zekât, zengin Müslümanların yılda bir kez malının veya parasının belli bir miktarını Allah rızası için ihtiyaç sahiplerine vermesidir. Zekât, mal ile yapılan farz bir ibadettir. Hicretten iki yıl sonra Medine’de farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de zekâtın zorunlu olduğunu belirten pek çok ayet vardır. Bunların birinde şöyle buyrulmuştur: “Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görür.”1 Zekâtın amacı, toplumsal yardımlaşmayı yaygınlaştırmak ve yoksulları korumaktır. Ayrıca zekât, malın bereketlenmesi ve çoğalmasıdır. Çünkü zekât verene Allah kat kat fazlasını verir. Bununla ilgili olarak Kur’an’da şöyle buyrulur: “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her başağında yüz dane olmak üzere, yedi başak veren danenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah (ın lütfu) geniştir. (O) bilendir.”2 1 Bakara suresi, 110. ayet. 2 Bakara suresi, 261. ayet. 34 2. ÜNİTE YAZALIM “Zekâtı verilen mal, budanan ağaç gibidir. Budandıkça daha da gürleşir ve fazla meyve verir.” sözünü açıklayan bir yazı yazınız. Zekât, Allah’ın bize vermiş olduğu nimete karşılık bir şükür ifadesidir. Zekât vermekle hem verdiği nimetler için Allah’a şükretmiş oluruz hem de içinde yaşadığımız topluma karşı insanlık görevimizi yerine getirmiş oluruz. Zekât, zenginlerle fakirler arasındaki kıskançlık, kin ve düşmanlık duygularını giderir. Dostluk ve saygı bağlarını kuvvetlendirir. Zekât, insandaki cimrilik ve bencillik gibi kötü huyları yok eder. Bunların yerini, iyilik ve hayırseverlik gibi güzel huylar alır. Zenginler zekât vermekle toplum yararına da çalışmış olur. Çünkü bir ülkede yoksullar çoğaldıkça huzursuzluk, ihtiyaç sahipleri azaldıkça huzur artar. Her zengin, malının zekâtını verecek olursa ülkede fakirlik azalır. Bu konuda Cafer-i Sadık şöyle der: “Zekât zenginleri sınamak, fakirlere destek olmak için konulmuştur. Eğer insanlar mallarının zekâtını verselerdi hiçbir Müslüman fakir ve muhtaç kalmaz, Allah’ın farz kıldığı bu hakla o da ihtiyaçlarını gidermiş olurdu. Zenginlerin açgözlülüğü olmasaydı halk fakir, muhtaç, aç ve çıplak kalmazdı.”1 Zaten zekâtın bir amacı da yoksulluğu ortadan kaldırmaktır. Bu nedenle zekât verecek kadar malı olanlar zekâtını vermeyi ihmal etmemelidir. Zekât ekonomik dengesizlikleri önler. Çünkü zekât sayesinde fakirlerin eline para geçer. Böylece fakirler de aldıkları yardımla alışveriş yaparak ekonomik hayatın canlanmasına katkı sağlarlar. Ayrıca zenginler yatırım yaparak üretime katkıda bulunur. Yoksullar ise yeni açılan bu iş sahalarında kendilerine iş imkânı bularak yoksulluktan kurtulur ve ileride zekât verecek konuma gelirler.2 1 el-Fakîh, C 2, s. 7. 2 Y. Vehbi Yavuz, İslam’da Zekât Müessesesi, s. 82, 83. 35 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ Dinimize göre zengin sayılan Müslümanların zekât vermesi zorunludur. Bir kimsenin dinen zengin sayılabilmesi için nisap miktarı mala sahip olması gerekir. Nisap; yeme, içme, giyinme, barınma, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçların dışında en az 85 g altın veya ona eş değer mal ya da paraya sahip olmaktır. Zekât verilecek malın veya paranın bir yıl süreyle sahibinin elinde bulunması gerekir. Ayrıca zekât verecek kişinin ödeyemeyeceği borcu da bulunmamalıdır. BELİRTELİM Zekâtı farz kıldı Allah, Zengin kullar versin diye. Yoksulların yüzü gülsün, Mutluluğa ersin diye. Üzeyir GÜNDÜZ Diyanet Çocuk Dergisi, Şubat, 1992. Yukarıdaki şiirde zekâtın hangi yönleri dile getirilmiştir? Belirtiniz. Bir maldan zekât verilebilmesi için o malın gelir getiren cinsten olması gerekir. Ayrıca bu malların ihtiyaç fazlası anılan eşyalar, eşyalar giyilen elbiseler ve binek olarak kulolması da şarttır. Oturulan ev, evde kullanılan lanılan araç için zekât verilmez. Diğer taraftan zekât, malların iyisinden verilmelidir. Nitekim bu durum, Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.”1 Zekât verirken akraba ve komşulardan ihtiyaç sahibi olanlara öncelik tanınmalıdır. Ancak zekât verecek kişi, bakmakla yükümlü olduğu eşine, çocuklarına, torunlarına, annesine, babasına, büyükanne ve büyükbabasına zekât veremez. Çünkü insan bu kişilere bakmakla yükümlüdür. Bunların dışında kalan yakın akrabalara zekât verebilir. Zekâtı Kim Zengin olan her Müslüman Nelerden Ne kadar • Altın, gümüş, nakit para ve menkul değerler • Ticaret malları • Koyun ve keçi 1/40 yani %2.5 • Sığır ve manda 1/30 • Deve Her beş deve için bir koyun veya keçi • Toprak ürünleri 1/10 1 Bakara suresi, 267. ayet. 36 Kimlere vermelidir? • Yoksullar • Düşkünler • Borçlular • Yolda kalmış yolcular • Özgürlüğünü yitirmiş olanlar • Kalbi İslam’a ısındırılmak istenenler • Allah yolunda çalışanlar • Zekât memurları Tevbe suresi, 60. ayet. 2. ÜNİTE Zekâtın bir ibadet olduğu için verirken niyet edilmelidir. Zekâtın, Allah için verildiği kesinlikle bilinmelidir. Zekât verilecek malın veya paranın, fakirin hakkı olduğu bilinmeli ve onu minnet altında bırakacak, incitecek davranışlardan kaçınılmalıdır. Allah Kur’an’da yoksullara karşı şefkatli olunması gerektiğini bir ayette şöyle dile getirmiştir: “Öyleyse yetimi sakın üzme. İsteyeni sakın azarlama.”1 Zekât verecek kişi, bu sorumluluğunu gösterişten uzak, gurur ve kibire kapılmadan yerine getirmelidir. Alçak gönüllü, anlayışlı ve hoşgörülü olmalıdır. Mümkünse zekât gizlice verilmelidir. Zekât alan kimseler de herhangi bir eziklik duymamalıdır. Ayrıca zekât küçük parçalara bölünmeden, verilen kişinin önemli bir ihtiyacını karşılayacak şekilde verilmelidir. İLKELER ÇIKARALIM “Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimselerin Allah katında ödülleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” Bakara suresi, 262. ayet. “Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne güzel! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.” Bakara suresi, 271. ayet. Yukarıdaki ayetlerden hareketle zekât ibadetiyle ilgili ilkeler çıkarınız. • Allah hiçbir yardımı karşılıksız bırakmaz. • ............................................................................................................................ • ............................................................................................................................ 1 Duhâ suresi, 9, 10. ayetler. 37 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ 4. Toplumsal Dayanışma İbadeti Olarak Sadaka “Gözleri görmeyene rehberlik etmen bir sadakadır. Sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, ihtiyacını gidermesi için ona rehberlik etmen sadakadır. Derman arayan dertliye yardım için koşuşturman, koluna girip güçsüze yardım etmen sadakadır. Konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen bir sadakadır...” Ahmed bin Hanbel, Müsned, C 5, s. 168, 169. Yukarıdaki hadiste verilmek istenen mesaj nedir? Bir insanın kendi isteğiyle yalnızca Allah rızası için yaptığı her türlü yardım ve iyiliğe sadaka denir. Sadakada miktar ve zaman sınırlaması yoktur. İnsanlar bu yardımı istedikleri zamanda ve miktarda yapabilirler. Ayrıca sadaka verecek kişinin zengin olması gerekmez. Bu yüzden sadaka, zekâttan daha kapsamlı bir yardım şeklidir. Herkesin yararlanacağı cami, okul, yurt ve hastane gibi hayır kurumları yaptırmak veya bu kurumların yapımına katkıda bulunmak da sadakadır. Böyle sadakaya kesintisiz sadaka (sadaka-i cariye) denir. Öldükten sonra da sevabı devam eder. Peygamberimiz konuyla ilgili şöyle buyurmuştur: “İnsanlar öldüğü zaman, amel defteri kapanır. Ancak kesintisiz iyilik (sadaka-i cariye) yapanların, topluma yararlı bir ilim (eser) bırakanların ve kendisine dua eden bir çocuk yetiştirenlerin amel defterleri kapanmaz.”1 Hacı Bektaş Veli de Makâlât’ında “Benim üç dostum vardır: Ne zaman ki ben ölürüm, dostlarımdan biri evde kalır, biri yolda kalır, biri de benimle gelir. Evde kalan malımdır. Yolda kalan akrabalarımdır ve ailemdir. Benimle gelen ise iyiliklerimdir.”2 diyerek iyilik yapmanın önemine dikkat çekmiştir. BİLGİ KUTUSU Sadaka Taşı İstanbul Üsküdar’da, İmrahor Camii’nin avlusunda bir metre yüksekliğinde ve otuz santim kadar çapında ortası çukur, pembe bir sütun bulunmaktadır. Bu sütun, artık İstanbul’da sayıları epeyce azalan sadaka taşlarından biridir. Taşın Kanuni Sultan Süleyman devrinden kaldığı sanılmaktadır. O dönemde taşın yanından geçen varlıklı insanlar, semtin fakir insanları için belli miktarda parayı taşın üzerindeki çukura bırakırlarmış. Semtin fakirleri de bir öğün Sadaka taşı açlıklarını giderecek kadar para alırlarmış. Ge- İmrahor Camii / Üsküdar, İstanbul risini diğer ihtiyacı olan kimselere bırakırlarmış. Böylece bu taşlar, zenginlerle fakirler arasında köprü vazifesi görmüştür. Süheyl ÜNVER, Hayat Tarih Dergisi, s. 11. 1 Müslim, Vasıyyet, 14. 2 Hacı Bektaş Veli, Makâlât, s. 55. 38 2. ÜNİTE LİSTELEYELİM “... İki kimsenin arasını bulup p barıştırmak sadakadır. eşyasıını koymada yardım etmek ettme mek Bir kimseye bineğine binmede veya eşyasını sadakadır. sada dakadır. Güzel söz sadakadır. Namaza gitmek için atılan her he er adım a ım sadakadır. ad Yoldaki kaldırmak Yold Yo dak akii rahatsızlık raha ra hats tsıızllık k veren şeyleri şe k ldır ka rmak k da bir bir sadakadır.” ssad adakadır.” ” Buharî, Siyer, 128. Bu B uh ha ar rîî, S Si iy ye er, r, 1 28 2 8. Yukarıdaki Yukarıda daki ki hadiste h had adiiste te sadaka sad adak aka a olarak olar ol arak ak neler nel n eler er sayılmıştır? ssay ayıl ılm lmışt mışt ştır ır? ır ? Listeleyiniz. List Li stel st eley el eyin ey iniz in iz.. iz Dargınları barıştırmak • Darg gınla ları rı b bar arış ıştı ştırm rmak ak .............................................................................................. • ................ ......................................... . .... ........... . ............................ . .. • ................................................................................................ ..... .... . ......... ................ .... ............ . .. . .. .......... ....... . .. . .. .... ...... .................. .... . .... . .... . .. Sadaka sadece maddi yardımlarla olmaz. İİnsanın bilgisini ve tecrübesini diğer insanlarla paylaşması bir sadakadır. Yine bir yoksulun para, yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamak sadaka olduğu gibi her türlü güzel ve yararlı davranış da sadakadır. Bir hastayı veya yaşlıyı ziyaret etmek, karşılaştığımız bir insana güler yüzle selam vermek, insanlarla tatlı dille konuşmak birer sadakadır. Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kardeşini güler yüzle karşılaman da bir iyiliktir.”1 Ayrıca insanların üzüntülerini paylaşmak, dertlerine ortak olmak ve onları teselli etmek de sadakadır. Sadaka çeşitlerinden biri de fıtır sadakasıdır. Ramazan ayında bayramdan önce verilmesi gereken bir sadakadır. Halk arasında bu sadaka türüne “fitre” de denir. Fitreyi zengin olan her Müslümanın vermesi gerekir. Ancak miktarı az olduğu için zengin olmayanlar da fitre verebilirler. Zira fitre, insanları cömertliğe alıştırır. Fıtır sadakası kişi başına verilir. Bir ailedeki bütün bireylerin fitresini aile büyüklerinden biri verir. Fitre miktarı kişinin ekonomik düzeyine, maddi durumuna göre değişir. Fıtır sadakasının miktarı, fitreyi verecek olan kimsenin bir günlük yiyecek masrafı kadardır. Fitre zekât verilebilecek kişilere verilir, zekât verilemeyecek kişilere verilmez. Zekât, sahip olduğumuz malın, fitre ise sağlık içinde bayrama ulaşmanın şükrü anlamına gelir. Fıtır sadakasıyla herkes kendi imkânları ölçüsünde yardım etmenin mutluluğunu yaşar. Yoksullar aldıkları yardımlarla bayramlık ihtiyaçlarını karşılarlar. Bayrama zenginlerle birlikte aynı sevinç içerisinde katılırlar. Karşılıklı sevgi ve kardeşlik bağları güçlenir. Böylece toplumda dayanışma ortamı oluşur. 1 Müslim, Birr, 144. 39 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ BELİRTELİM Vermeli, Verm Ve rmel eli, i, çok ço ok k vermeli… ve er rme mellii… Malın Ma M allııın n kırkta kırkta kı rkta rk ta birini, bir irin irin inii,, Yoks Yo ksu ulla yedirmeli. ye y edi dir rm me ellli. i. i. Yoksula Sa S ağ ğllığ ığın n zekâtını, zek ekât kât âtın nı, ı, Sağlığın Ya Y aşa şark r ke en n ödemeli. öd de em me eli. li. li Yaşarken Sa S ağ elin elin el in verdiğini, ve er rd diiği ğini, nii, n Sağ So S ol e el lin in b ilm il me em me eli li. Sol elin bilmemeli. Zekât Z Ze ek kâ ât Düny Dü nyalar allar a arı versen vers ve rsen en de, de, e, Dünyaları Yine Yi ne “azdır” “az azdı dır” r” demeli. dem emel ellii. i. Yine İnsa İn san “cimri” “cim “c imr rii” i” sözünü, ssö özzü özü ünü nü, İnsan Deft De fter erin inde den silmeli. silm si silm lme elli. i. Defterinden Sev Se ve en enl nller er yüreğinden, yü ür reğ reğ ğin inde ind den, n, Sevenler De D eme met demet deme de deme met vermeli. ve v erm me ellii.. Demet Bu B urada rada ra da ektiğini, ek ktttiğ iğiin iğ ni, i, Burada Ce C en nn ne etttte e devşirmeli. dev evşşiirm r me elli. i. Cennette Ver Ve rm me elli, i, çok çok ok vermeli… ver v erme er meli li… Vermeli, Mü M ülkün lkün lk ün tek te ek k sahibini, sah ahibin ibin ib ini, i, Mülkün Vere Ve rere rek öğrenmeli. öğr öğ re enm nmeli. elli. e i. Vererek Cö C öme mert r tle ler listesine, lliist ist stes esin ine, e, Cömertler Va V ak kiiitt varken va v ar rk ke en n girmeli. gir irm me eli li. Vakit Alli Sacit A Sac Sa ciit TÜRKER TÜ T ÜRKER RKER RK ER Ali ((B Bu kitap kiita k tap p için iiç çin in yazılmıştır.) ya az zııllmı mışt mışt ştır ır.)) (Bu Şiirde yardımlaşmanın hangi yönlerine dikkat çekilmiştir? Belirtiniz. 5. Yardımlaşma Kurumlarımız Size veya bir yakınınıza kan gerektiği zaman onu nereden temin edersiniz? Dinimiz, toplumsal yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem vermiştir. Peygamberimiz yardımlaşmanın önemini şöyle dile getirmiştir: “...Kim Müslüman kardeşine yardım eder ve onun ihtiyacını karşılarsa Allah da ona yardım eder. Kim Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da kıyamet gününde onun sıkıntılarından birini giderir...”1 Hz. Muhammed’in verdiği bu müjdeli haber, Müslümanları, toplumsal yardımlaşmaya yöneltmiştir. Bu YAZALIM yardımlar zamanla kurumsal hâle gelmişÇevremizde bulunan yardım tir. Atalarımız, dinimizin bu emrini yerine kuruluşlarını yazınız. getirmek için çaba harcamışlardır. Yoksul ve kimsesizlerin beslenmeleri için aşevle• Kızılay ri (imarethaneler), hastaların tedavisi için • ................................................ hastaneler (darüşşifalar), yaşlıları korumak • ................................................ için huzurevleri (darülacezeler) açmışlardır. Ayrıca öğrencilere yardım etmek, bi• ................................................ limsel çalışmalara katkı sağlamak, hatta ağır kış şartlarında, hayvanlara yiyecek sağlamak gibi çok yönlü hizmet veren vakıflar kurmuşlardır. 1 Nevevi, Riyazü’s-Salihin, C 1, Hadis No: 231. 40 2. ÜNİTE Günümüzde, yardımlaşma ve dayanışmayı gerçekleştirmek amacıyla çeşitli yardım kurumları oluşturulmuştur. Kızılay, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Millî Eğitim Vakfı, Türkiye Diyanet Vakfı, Belediye Aşevleri ve bazı sivil toplum kuruluşları bunların başında gelir. Bu kurumlarımız devletin ve hayırsever insanların, gönüllü yardımlarıyla ayakta durmaktadır. Deprem, sel gibi doğal afet yangın gibi felaketler binlerce insanı evsiz bırakmaktadır. Yüzlerce, hatta binlerce çocuk açlık, susuzluk, bulaşıcı hastalık gibi tehlikelerle karşı karşıya gelmektedir. İşte, böyle zamanlarda Kızılay ve diğer hayır kurumlarımız zor durumda kalanlara yiyecek, içecek, giysi, battaniye, çadır gibi yardımlarda bulunur. Ayrıca Kızılay, kan merkezleri aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine kan temin eder. Bu nedenle toplumda önemli görevleri üstlenen yardım kuruluşlarımıza katkıda bulunarak bunları ayakta tutmaya çalışmalıyız. Örneğin kan vermeyi teşvik ederek Kızılay’a katkıda bulunabiliriz. Diğer taraftan kan vermenin hayat kurtarmak anlamına geldiğini ve dinimizce çok büyük mükâfatının olduğunu unutmamalıyız. Dinimiz yardım kuruluşlarına yapılan yardımları salih amel (iyi ve faydalı davranış) olarak nitelendirir. Bu tür davranışların önemi Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Mal, mülk ve çoluk çocuk, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler (kalıcı olan erdemli davranışlar) ise Rabb’inin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha layıktır.”1 GRUP ÇALIŞMASI YAPALIM Sınıftaki arkadaşlarınızla gruplar oluşturunuz. Her grup bir yardım kuruluşunun amaç ve faaliyetleri hakkında bilgi ve görsel malzeme toplasın. Edindiğiniz bu bilgi ve malzemeleri sunu şeklinde arkadaşlarınızla paylaşınız. Ayrıca topladığınız bilgi ve görsel malzemeleri sınıf panonuza asınız. 1 Kehf suresi, suresi 46. 46 ayet. ayet 41 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ 6. Hac Nedir ve Niçin Yapılır? Hac ibadetinin Kurban Bayramı’na denk geldiğini biliyor muydunuz? Hac, yılın belirli günlerinde dinimizce önemli sayılan Kâbe, Arafat ve çevresindeki yerlerin ibadet niyetiyle ziyaret edilmesidir. Hac ibadeti hicretin 9. yılında farz olmuştur. Hem beden hem de mal ile yapılan bir ibadettir. Ay takvimine göre zilhicce ayının 9 ve 10. günlerinde özel giysiler giyilerek Mekke’de Arafat ve Kâbe’yi ziyaret etmek suretiyle yapılır. Hac, şartları uygun olan her Müslümana farzdır. Bu nedenle gerekli şartları taşıyan herkesin ömründe bir kez hac ibadetini yapması dinimizin bir emridir. Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “....Gücü yetenlerin o evi (Kâbe’yi) haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır...”1 Hac, Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır. Hacca giden insanlar, Allah’ın kendilerine verdiği sağlık ve zenginlik nimetinden dolayı ona şükretmiş olurlar. Önemli yerleri ziyaret ederek Allah’a dua ve ibadet ederler. Hz. Muhammed’in doğduğu ve yaşadığı yerleri görürler. Bu da onları mutlu eder. Hacda dünyanın dört bir yanından gelen farklı renk ve ırka mensup Müslümanlar bir araya gelirler. Birbirlerini tanıma imkânı bulurlar. Böylece İslam dininin, “Bütün inananlar, kardeştir...”2 evrensel prensibini gerçekleştirmiş olurlar. Umre Umre de hacda olduğu gibi Mekke’deki kutsal mekânları ziyaret etmektir. Bakara suresinin 196. ayetinde umre ile ilgili şöyle buyrulmuştur: “Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın...” Umrenin hacdan farkları şunlardır: - Umre, hac zamanı dışında her zaman yapılabilir. - Bir sene içinde bir kez hac yapılabilir. Ancak birden fazla umre yapılabilir. - Hac farz, umre ise sünnettir. - Umrede sadece ihrama girilerek Kâbe tavaf edilir ve sa’y yapılır. - Umrede vakfe, şeytan taşlama ve kurban kesme yoktur. 1 Âl-i İmrân suresi, 97. ayet. 2 Hucurât suresi, 10. ayet. 42 2. ÜNİTE BİLGİ KUTUSU Hac Kimlere Farzdır? - Akıllı olup ergenlik çağına girmiş olanlara, - Ekonomik durumu iyi olan, yani hacca gidip gelinceye kadar hem kendisini hem de bakmakla yükümlü olduğu insanların ihtiyaçlarını karşılayacak servete sahip kimselere (Ayrıca bu kişiler, borçlu olmamalıdır.), - Sağlığı hacca gitmeye elverişli olanlara (Sağlığı elverişli olmayanlar bir başkasını kendi adına hacca gönderebilir.), - Özgürlüğünü kısıtlayacak bir durumu bulunmayanlara, - Bulaşıcı hastalık, terör ve savaş gibi yol güvenliğini tehlikeye düşürecek bir durumla karşı karşıya olmayanlara hac farzdır. 7. Hac ve Umre İle İlgili Kavramlar İhramlının İh ramlının kıyafe kıyafeti ti Dünya üzerinde yapılan ilk mabet (ibadet yapılan yer) neresidir? İhram İhram, hac ve umre ibadeti yerine getirilirken başka zamanlarda yapılmasında sakınca olmayan bazı davranışların belli bir süre için yasak olması demektir. Kâbe’nin etrafında “mikat” denen bir sınır vardır. Kâbe’ye gidenler bu sınırda ihrama girer, hacca niyet eder ve telbiye duasını okur. İhramlıyken kişinin saç, sakal ve tırnak kesmesi, bitkileri koparması ve hayvanlara zarar vermesi yasaktır. Hac ve umre ibadeti bittikten sonra saç tıraşı olunur ve ihramdan çıkılır. 43 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ PAYLAŞALIM Telbiye Duası Telbiye, ibadet sırasında okunan duadır. Bu nedenle hac ibadetine başlamadan önce ihrama girerken bu duanın okunması zorunludur. Lebbeyk Allahümme lebbeyk Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk Emrin başüstüne… Allah’ım, başüstüne… Emrin başüstüne ey ortağı olmayan! Başüstüne… İnne’l-hamde ve’n-nimete leke Tek öveceğim sensin, tüm övgülerim ve’l-mülk lâ şerîke lek sana… Kavuştuğum nimetlerin hepsi senindir. Her şey de senin… Yoktur ortağın senin. Yukarıdaki duanın anlamı üzerinde düşünerek ulaştığınız sonuçları arkadaşlarınızla paylaşınız. Tavaf Tavaf, Hacer-i Esvet (Siyah Taş)’in bulunduğu yerden başlayarak Kâbe’nin etrafında yedi kez dönmektir. Her bir dönüşe şavt denir. Tavaf haccın farzlarındandır. Farz olan tavaf, Kurban Bayramı’nın ilk üç gününde yapılır. Tavaf esnasında kişi kendisi, ailesi ve bütün inananların iyiliği için dua eder. Kâbe’den bir görünüm 44 2. ÜNİTE Hacılar Safa ve Merve tepeleri arasında sa’y yaparken Sa’y Sa’y, Mekke’de bulunan Safa ve Merve tepeleri arasında yedi defa gidip gelmektir. Safa’dan Merve’ye dört, Merve’den Safa’ya üç kez gidilir. Sa’y haccın gereklerinden olup Hz. İsmail’in annesi Hacer’in, oğluna su arayışının sembolik olarak yeniden canlandırılmasıdır. Vakfe Vakfe, arife günü öğle vaktinden bayram sabahına kadar, bir süre Arafat’ta bulunmak demektir. Bu süre ibadet ve dua ile geçirilir. Vakfe, haccın farzlarından biridir. Belirlenen süre içerisinde Arafat’ta bulunmayanlar o yıl hac ibadetini yapmış sayılmazlar. Arafat’ta vakfe yapıldıktan sonra Müzdelife’ye gidilir. Bayram sabahı da Müzdelife vakfesi yapılır. Arafat’tan bir görünüm 45 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ Mescid-i Nebi’den bir görünüm Medine’yi ve Mescid-i Nebi’yi Ziyaret Medine, Peygamberimizin hicret yurdudur. Hz. Muhammed hicretten sonra buraya yerleşmiştir. Hayatının son on yılını burada geçirmiş ve burada vefat etmiştir. Medine’ye vardığında ilk yaptırdığı mescit olan Mescid-i Nebi’nin yanına defnedilmiştir. Peygamberimizin yaşadığı yerleri görmek ve arkadaşlarının kabirlerini ziyaret etmek, onlarla ilgili hatıraları canlandırmak ve bu kutsal yerlerin havasını solumak her Müslümanın en tatlı özlemidir. Çünkü Peygamberimiz, “Beni vefatımdan sonra ziyaret edenler, hayatımda ziyaret etmiş gibidir.”1 buyurmuştur. Bu nedenle hacceden kişiler, Mekke’de hac ibadetini bitirdikten sonra veya bu ibadetten önce Medine’ye giderler. Burada önce Mescid-i Nebi’yi ve Peygamberimizin kabrini ziyaret ederler. 8. Haccın İnsan Davranışları Üzerindeki Etkisi Farklı kültürlere mensup insanlarla tanışmak ister misiniz? Niçin? Hac ibadetiyle kişi, Allah’ın bir emrini yerine getirmenin mutluluğunu yaşar. Allah’ın kendisine verdiği sağlık ve zenginlik nimeti için şükretmiş olur. Samimi dualarla Allah’a yalvarır, tövbe eder. Böylece günahların oluşturduğu manevi kirlerden arınır. Peygamberimiz bu konuda, “Kim Allah için hacceder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış bir şekilde hacdan döner.”2 buyurmuştur. İslam dini, inananlar arasında inanca dayalı kardeşlik bağı kurmuştur. Bu kardeşlik bağları, insanlar arasında kuvvetli bir birliktelik oluşturur. İşte hac da bu birlikteliğin yaşanmasıdır. Farklı ırk, dil ve kültürden Müslümanların aynı amaç için bir araya gelerek birlikte hareket etmeleri aralarındaki kardeşliği pekiştirir. Hac ibadetiyle Müslümanlar, birbirlerini daha iyi tanıma, sevinç ve üzüntülerini paylaşma imkânı bulurlar. Böylece bencilliğin ifadesi olan “ben” duygusu, yerini “biz” duygusuna bırakır. 1 Darekutni, C 2, s. 278, Hadis No: 192. 2 Buharî, Hac, 4; Müslim, Hac, 438. 46 2. ÜNİTE RöPORTAJ YAPALIM Çevrenizde hacca gitmiş birine aşağıdaki soruları yönelterek röportaj yapınız. • Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? • Hacca gitmeye nasıl karar verdiniz? • Hacca kaç yaşında gittiniz? • Hacca gideceğiniz kesinleşince ne tür hazırlıklar yaptınız? • Ne zaman gittiniz ve orada kaç gün kaldınız? • Orada kaldığınız sürede neler yaptınız? • Unutamadığınız bir anınız oldu mu? • Orada farklı ülkelerden gelen Müslümanlarla tanıştınız mı? • Döndüğünüzde neler hissettiniz? • Döndükten sonra davranışlarınızda ne gibi değişiklikler oldu? • Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Teşekkür ederim. Hacda giyilen ihram, insanlar arasındaki makam, mevki, unvan gibi farklılıkları ortadan kaldırır. İnsanları gösterişten uzak sade bir görünüme kavuşturur. Herkesi eşit konuma getirir. İhramlıyken getirilen yasaklar, insanlara sabretme alışkanlığı kazandırır. İradeyi güçlendirir. En zor durumlarda bile kızmadan, öfkelenmeden hareket etmeyi öğretir. Tavaf, bütün Müslümanların birlikteliğinin sembolik bir ifadesidir. Ayrıca insanlar, tavaf ederek Allah’a bağlılıklarını gösterirler. Vakfeyle ise ahirette Allah’ın huzurunda bekleyişi hatırlarlar. Sa’y; Hz. İbrahim’in hanımı Hacer’in, oğlu İsmail için ortaya koyduğu gayretin yeniden yaşatılmasıdır. Hacer, su bulmanın imkânsız gibi göründüğü ıssız çöl ortamında Allah’tan ümidini kesmemiş, su aramaya devam etmiştir. Çünkü o, Allah için hiçbir şeyin imkânsız olmadığına inanıyordu. Sonunda Allah, Hacer ve oğlunu zemzem suyuna kavuşturmuştur. Zorluklar karşısında Hacer’in gösterdiği inanç, ümit, sabır, tevekkül ve kararlılığı gösterenler de Allah’ın yardımını elde ederler. 47 NOT EDELİM “Hacca gideceksen bir hac yoldaşı ara. İster Hintli olsun, ister Türk veya Arap olsun. Onun şekline ve rengine bakma; azmine ve niyetine bak.” Mevlânâ, Mesnevi, C 1, s. 130. ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ Şeytan taşlama esnasında, iyi bir insan olmanın ve iyilik yapmanın önündeki engeller akla getirilir. Bu engelleri kaldırmak için mücadele edileceği sözü verilir. Şeytan taşlamayla şeytanın hile, vesvese, kötülük ve düşmanlıklarına karşı sembolik olarak tepki gösterilir. Bütün kötülüklerden uzak durulacağı kararlı bir şekilde ortaya konulur. Hac yolculuğu, insanların bilgi ve görgüsünü artırır. Mala bağımlılığı azaltarak fakirlere, yoksullara karşı merhamet ve yardım duygularını geliştirir. Hacca giden kişi, Peygamberimizin doğup büyüdüğü, İslam dininin ilk ortaya çıktığı ve yayıldığı kutsal toprakları ziyaret eder. Böylece hem onun hatırasını yaşatır hem de kutsal toprakları görmenin heyecanını yaşar. YAZALIM Kâbe Yeryüzünde y Allah’a ibadet için ç y yapılan p ilk mabettir. Buraya “Beytullah” da denir. Bu konuda Âl-i İmrân suresinin 96. ayetinde şöyle denilmiştir: “Şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabet, Mekke’deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan ev (Kâbe) dir.” Kâbe’yi Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail, Allah’ın emriyle yeniden yapmıştır. Yapımı tamamlandıktan sonra Hz. İbrahim ilk tavafı oğlu Hz. İsmail ile beraber yapmış ve bütün insanları Kâbe’yi ziyarete davet etmiştir. Kâbe’nin çevresi daire şeklinde çevrilmiştir. Bu daire içerisinde bulunan yere Mescid-i Haram denir. Kâbe, Mescid-i Haram’ın tam ortasında yer alır. Zemzem suyu da bu mescidin içerisinden çıkmaktadır. İslam’dan önce de Araplar, Kâbe’yi, tanrı kabul ettikleri putlarla doldurmuşlardı. Peygamberimiz 630 yılında Mekke’yi fethedince Kâbe’yi putlardan temizlemiştir. Böylece Kâbe, yapılış amacına uygun olarak yeniden Allah’a ibadet edilen bir yer olmuştur. Kâbe, hicretin 2. yılından itibaren Müslümanların kıblesi olmuştur. Ayrıca her yıl dünyanın dört bir tarafından gelen milyonlarca Müslüman, Kâbe’yi etmektedir. g y y ziyaret y Dr. Ahmet EKŞİ (Bu kitap için yazılmıştır.) Günümüzde Kâbe’nin Müslümanlar için önemini belirten bir paragraf da siz yazınız. 48 2. ÜNİTE 9. Kurban Nedir ve Niçin Kesilir? Kurban Bayramı’yla ilgili izlenimleriniz nelerdir? Arkadaşlarınızla paylaşınız. İslam dininde yerine getirilmesi vacip ibadetlerden biri de kurbandır. Kurban, Allah’a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belirli bir zamanda uygun nitelikteki bir hayvanı kesmektir. Ayrıca kesilen bu hayvana da “kurban” denir. Akıllı, ergenlik çağına girmiş ve zekât verebilecek seviyede zengin olan Müslümanlar, kurban kesmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülük Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Biz, her ümmet için bir kurban ibadeti koyduk ki Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların üzerine onun adını ansınlar. İlahınız, bir tek İlah’tır. Öyle ise ona teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlaslı ve mütevazı insanları müjdele!”1 Peygamberimiz de kurban kesmenin gerekliliğini şu şekilde belirtmiştir: “Kim imkânı olduğu hâlde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın.”2 Kurban, Kurban Bayramı günlerinde kesilir. Kurbanı kesecek kişinin bu işi iyi biliyor olması gerekir. Bu nedenle kurbanı, kendisi kesemeyenler, kesim işlemleri için vekil tayin edebilir. Kesmeye götürürken kurbana iyi davranılmalıdır. Eziyet verici davranışlardan kaçınılmalıdır. Kurbanlık hayvan, kıbleye doğru yatırılır ve “Bismillâhi Allahu ekber.” denilerek kesilir. Kurban kesilirken çevre temizliğine ve sağlık kurallarına uyulmalıdır. Kurbanlık hayvanlar Kaç kişi adına kurban edilir? Kurbanlık hayvanın nitelikleri En az 1 yaşını doldurmuş olmalı 1-7 kişi arasında ortaklaşa kur- En az 2 yaşını Sığır ve manda ban edilebilir. doldurmuş olmalı 1-7 kişi arasında ortaklaşa kur- En az 5 yaşını Deve ban edilebilir. doldurmuş olmalı Koyun ve keçi 1 kişi adına kurban edilir. 1 Hac suresi, 34. ayet. 2 İbn Mace, Edahi, 2. 49 Bu hayvanların sağlıklı olması gerekir. ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ Kurban eti üçe bölünür. Bunun bir bölümü yoksullara verilir, bir bölümü ev halkı için ayrılır, bir bölümü de gelen misafirlere ikram edilir. Kurbanın derisi ise hayır kurumlarına veya fakirlere verilebilir. İsteyenler kesilen kurbanın tamamını da fakirlere bağışlayabilirler. Kurban, Allah’ın rızasını kazanmak için kesilir. Kurban kesen kişinin Allah’a bağlılığı artar. Ona yakın olmanın mutluluğunu yaşar. Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine uyarak kulluk bilincini ortaya koyar. Kur’an-ı Kerim’de bu durum şöyle belirtilmiştir: “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Fakat sizin Allah’ın emirlerine olan bağlılığınız ona ulaşır...”1 Kurban, toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar. Kişiyi bencillikten kurtarır, cömert olmaya yöneltir. Yapılan yardımlarla zenginle fakir arasındaki bağlar güçlenir. Kur’an’da konuyla ilgili şöyle buyrulmaktadır: “...Onlardan hem kendiniz yiyin hem de ihtiyacını gizleyen ve gizlemeyen fakirlere yedirin...”2 Kurban kesen kişi, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail arasında geçen olayı yeniden hatırlar. Böylece kendisinin de Hz. İbrahim ve İsmail gibi Allah’ın emirlerine uymaya hazır olduğunu sembolik bir davranışla göstermiş olur. Ayrıca kurban, insanın sevdiği şeyi Allah için feda etmesi demektir. Bu nedenle kurban kesen kişi, Allah’ın rızasını kazanmak için sevdiği şeyleri başkalarıyla paylaşarak bu amacı gerçekleştirmiş olur. Kurban Bayramı dışında kesilen adak kurbanıyla yardımlaşmanın az da olsa bütün bir seneye yayılması sağlanır. Adak kurbanı, bir işin ve isteğin olması hâlinde keYAZALIM silmek üzere Allah’a adanan kurbandır. Aşağıdaki kavramları kullanarak Adak kurbanı, tamamen fakirin hakkıdır. Kurban kesen kişi ve bakmakla yükümlü kurban ibadeti ile ilgili bir yazı yazınız. olduğu kimseler kesilen bu kurbanın etinDayanışma Kurban den yiyemezler. Eğer yerlerse yediklerinin Toplumsal bilinç Sevgi bedelini fakirlere vermeleri gerekir. Dostluk ve kardeşlik Yardımlaşma Sonuçta kurban, kişiyi Allah’a yakınlaştırır ve onun hoşnutluğunu kazandırır. Başkalarını düşünme Paylaşma, yardımlaşma, dayanışma ve fedakârlığı öğretir. 1 Hac suresi, 37. ayet. 2 Hac suresi, 36. ayet. 50 2. ÜNİTE BİLGİ KUTUSU İnsanlar kendilerini mutlu edecek bir haber, yeni bir ev veya araba al- dıklarında Allah’a teşekkür maksadıyla bazen kurban keserler. Buna “şükür kurbanı” denir. Ayrıca çocuk sahibi olan anne-baba da Allah’a şükür amacıyla kurban kesebilir. Bu kurbana ise “akîka kurbanı” denir. Şükür ve akîka kurbanının etinden kurbanı kesen ve onun yakınları da yiyebilirler. Hangi sebeple olursa olsun kurban sadece Allah rızası için kesilir. Okuma Metni Kurban Tığlama 1 (Kesme) Duası Alevi-Bektaşiler, Kurban Bayramı başta olmak üzere, yılın belli mevsimlerinde çeşitli nedenlerle kurban keserler. Adak kurbanı, ziyaret yerlerine giderken kestikleri ziyaret kurbanı, muharrem ayında kesilen şükür kurbanı, Hakk’a yürüyen (ölen) kişinin affı için kestikleri dâr kurbanı, yol kardeşliği (musahiplik) sözü verilirken kesilen musahiplik kurbanı bunlardan bazılarıdır. Kurbanlarının etini, ihtiyaç sahiplerine, akraba ve komşulara dağıtırlar. Cemlerde kesilen kurbanların etleri dualandıktan sonra “rıza lokması” olarak dağıtılır. Kurban kesilirken aşağıda yer alan Kurban Tığlama (kesme) duası yapılır: “Bismillâhi Allahu ekber, tekbir Allahu ekber, tekbir Allahu ekber, kurban-ı Halîl (Bu kurbanı Halil İbrahim Peygamberin kestiği kurban niyetiyle kesiyorum.), ferman-ı Celîl (Allah’ın emri olduğu için kesiyorum.), tığ-ı Cebrail (Cebrail’in İbrahim Peygambere getirdiği kurban niyetiyle kesiyorum.), itaat-ı İsmail (İsmail’in, babası İbrahim’e ettiği itaati hatırlamak ve ona uymak için kesiyorum) Bismillâhi Allahu ekber, Allahu ekber, lâ ilâhe illallâhu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillâhi’l-hamd. (Kendisinden başka ilah olmayan, hamt kendisine mahsus olan Allah’a ibadet etmek niyetiyle kesiyorum.)” Kurban kesildikten sonra şöyle dua edilir: Kurbanlarımız kabul, muratlarınız hasıl ola. Dergâh-ı izzetine yazılmış ola. Dildeki dileklerinize, gönüldeki muratlarınıza vasıl ola. Kurbanlarınız kazaya kalkan, belaya bekçi ola. Duası bizden, kabulü de Allah’tan ola. Gerçeğe Hû… 1 Tığlamak: Alevi- Bektaşilikte kurban kesilmesini ifade eder. 51 ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM A. Aşağıdaki bulmacayı çözünüz. 1. Hac zamanı dışında Kâbe’yi ziyaret etmek suretiyle yapılan ibadet. 2. Medine’de Peygamberimizin yaptırdığı mescit. 3. Arife günü Arafat’ta bir süre beklemek. 4. Sa’y ibadetinin son bulduğu tepe. 5. Peygamberimizin doğduğu ve Kâbe’nin bulunduğu şehir. 6. Vakfenin yapıldığı yer. 7. Yılın belli döneminde dinimizce kutsal sayılan yerlerin ibadet niyetiyle ziyaret edilmesi. 8. Ramazan ayında verilen sadaka. 9. Sadece mal ile yapılan farz bir ibadet. 10. Sa’y ibadetinin başladığı tepe. 11. Allah rızası için yapılan her türlü yardım ve iyilikler. 12. Şeytan taşlamanın gerçekleştiği yer. 13. Kurban Bayramı’nda kesilen hayvanlara verilen genel ad. 14. Haccın farzlarından biri olup Kâbe’nin etrafında yedi kez dönülerek yapılan ibadet. 15. Beytullah. 16. Hacda ibadet süresince giyilen giysi. 17. Müslümanlarca önemli kabul edilen ve Mescid-i Haram’dan çıkan su. 18. Peygamberimizin kabrinin bulunduğu şehir. 52 2. ÜNİTE B. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız. 1. Sizce paylaşma ve yardımlaşmanın toplumsal barış ve dayanışmaya katkıları nelerdir? Açıklayınız. 2. Zekâtın toplumsal dayanışma açısından önemi nedir? Belirtiniz. 3. Zekât verirken nelere dikkat etmeliyiz? Sıralayınız. 4. Hac dünya Müslümanlarının birlik ve beraberliğine nasıl katkı sağlar? Açıklayınız. 5. Kurban kesmek toplumsal yardımlaşma ve dayanışmaya nasıl katkı sağlar? Açıklayınız. 6. Kurban keserken nelere dikkat edilmelidir? Belirtiniz. C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisine fıtır sadakası (fitre) verilebilir? A) Yoksullara B) Anne -babaya C) Torunlara D) Dedeye 2. Aşağıdakilerden hangisi zekât verecek kişide bulunması gereken şartlardan biri değildir? A) Zengin olmak B) Akıllı olmak C) Müslüman olmak D) Sağlıklı olmak 3. Aşağıdaki ibadetlerden hangisi yapılışı yönüyle diğerlerinden farklıdır? A) Sadaka B) Zekât C) Fıtır sadakası D) Namaz 4. Aşağıdakilerden hangisinden zekât verilmez? A) Altın ve nakit para B) Özel otomobil C) Küçükbaş hayvanlar D) Toprak ürünleri 5. Aşağıdakilerden hangisi sosyal yardımlaşma ve dayanışma kurumlarından biri değildir? A) Yeşilay B) Millî Eğitim Vakfı C) Kızılay D) Aşevi 6. Aşağıdakilerden hangisinde kurban etiyle ilgili yanlış bilgi verilmiştir? A) Bir kısmı fakirlere dağıtılmalıdır. B) Bir kısmı misafirlere ikram edilmelidir. C) Bir kısmı satılabilir. D) Bir kısmı ev halkı için ayrılmalıdır. 7. Aşağıdakilerden hangisi kurbanlık hayvanlar arasında yer almaz? A) Kümes hayvanları B) Koyun C) Sığır 53 D) Deve ZEKÂT, HAC VE KURBAN İBADETİ Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğrularını “D”, yanlışlarını “Y” ile işaretleyiniz. (...) Zekât verdiğimiz insanın onurunu kırmamaya ve gururunu rencide etmemeye çalışmalıyız. (...) İnsanlara tatlı dille konuşmak ve güler yüz göstermek de sadakadır. (...) Peygamberimizin mezarı Kâbe’nin içindedir. (...) Zekât verirken akraba ve komşulardan yoksul olanlara öncelik tanınmalıdır. (...) Hac ibadetini isteyen istediği zaman yapabilir. Toplumsaldır. Bireyseldir. Hem beden hem de mal ile yapılır. Beden ile yapılır. Mal ile yapılır. Belli bir vakti yoktur. Belli vakitte yapılır. X Vaciptir. Zekât İsteğe bağlıdır. İBADETLER Zorunludur. D. Aşağıdaki ibadetler için uygun olan seçenekleri “X” ile işaretleyiniz. Sadaka Hac Umre Fıtır sadakası X X X X Kurban X 54 ÖĞRENME ALANI: HZ. MUHAMMED (S.A.V.) 3. ÜNİTE HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Peygamberimizin ahlakıyla ilgili bildiklerinizi defterinize yazınız. 2. Peygamberimizin örnek davranışlarının İslam’ın yayılmasındaki etkisini araştırınız. 3. Peygamberimizin, canlılara gösterdiği merhamet ile ilgili bir örnek bularak defterinize yazınız. 4. Ahzâb suresinin 21. ayetini Kur’an mealinden bularak defterinize yazınız. 55 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR 1. Hz. Muhammed İnsanlara Değer Verirdi Bir kimsenin size değer verdiğini nasıl anlarsınız? Peygamberimiz (s.a.v.)1 Hz. Muhammed’in en önemli özelliklerinden biri onun örnek bir insan olması ve insanlara ayrım yapmaksızın değer vermesidir. Çünkü evrende var olan her şey Allah’ın eseridir. Bunların saygıya en layık olanı da insandır. Hz. Muhammed, insanlara ırk, cinsiyet, zenginlik ve makamlarına göre davranmamıştır. O, insanlar arasında hak ve hukuk açısından hiçbir ayrım yapmamıştır. O, bu konu ile ilgili bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Sizin en hayırlınız insanlara faydalı olanınızdır.”2 Hz. Muhammed, insanların onurunun korunmasını istemiştir. Yaşadığı toplumda güçsüz, kimsesiz ve haksızlığa uğrayanların haklarını savunmuştur. Savaş esirlerine iyi davranılmasını öğütlemiştir. Kadınların ve kız çocuklarının aşağılanmasına karşı çıkmıştır. O, kimseyi küçük görmemiştir. Kendisine hediye getiren kimselerin hediyesini kabul etmiş ve onlara en güzeliyle karşılık vermiştir. KONUŞALIM İnsanlara değer verdiğinizi nasıl ifade edersiniz? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla konuşunuz. 1 Okunuşu: Sallallahu aleyhi ve sellem Anlamı: Allah’ın rahmet ve bereketi üzerine olsun. 2 Suyuti, el-Camiu’s -Sağir, C 2, s. 9. 56 3. ÜNİTE Hz. Peygamber insanlara içten davranırdı. İnsanlar onunla çekinmeden konuşabilirlerdi. O, insanların konuşmasını kesmeden sonuna kadar dinlerdi. Yaşlı, hasta, yetim ve fakirlerle yakından ilgilenirdi. Kimsesiz ve öksüzleri sık sık ziyaret ederdi. Onların hâl ve hatırını sorardı. Akraba ve komşularına da değer verirdi. İnsanları üzüntülü ve sevinçli günlerinde yalnız bırakmazdı. Hz. Peygamber selamlaşmak, davete katılmak, öğüt isteyene öğüt vermek, aksırana, “Allah sağlık ve afiyet versin.” demek, hastayı ziyaret etmek, cenazeye katılmak1 gibi birçok güzel davranışı Müslümanın Müslümana karşı görevi olarak belirtmiştir. Bu davranışlar aynı zamanda insana verilen değerin de bir göstergesidir. Bir gün Hz. Muhammed ve arkadaşları otururken önlerinden bir cenaze geçer. O hemen ayağa kalkar. Yanındakiler, cenazenin Müslüman olmadığını söylerler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Bu da bir insan değil mi?”2 buyurarak her insanın saygıya değer olduğunu vurgular. Bizler de insanlara insan olduğu için gereken değeri vermeliyiz. İnsanlara değer vermekle bir şey kaybetmeyiz. Değer verdiğimiz kadar değer görürüz. PAYLAŞALIM “ Elbette Elbe El bett tte e sen sen yüce y ce bir yü bir ir ahlaka ahl a hlak hl aka ak ka sahipsin.” sahi sa h ps hi psiin.” in. Kale Ka lem le m su sure resi si, i 4. 4. ayet. aye a yet. ye t. Kalem suresi, Hz. Muhammed’in güzel bir ahlaka sahip oluşu ile ilgili bir örnek bulunuz ve bu örneği arkadaşlarınızla paylaşınız. 1 Tirmizî, Edeb,1; Nesai, Cenaiz, 52; İbn Mace, Cenaiz, 1. 2 Buharî, Cenaiz, 50; Müslim, Cenaiz, 81; Nesai, Cenaiz, 46. 57 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR 2. Hz. Muhammed Güvenilir Bir İnsandı Bir kimsenin güvenilir olduğunu nasıl anlarsınız? Hz. Muhammed, çocukluğunda ve gençliğinde güvenilir bir kimse olarak biliniyordu. Mekkeliler onu dürüst ve güvenilir anlamına gelen “Muhammedü’l-Emin” diye çağırıyorlardı. Onun hayatında dürüstlüğe dair pek çok örnek vardır. Peygamberimiz, verdiği sözleri mutlaka yerine getirmiş, kendine verilen emanetleri zamanında sahiplerine teslim etmiştir. Özü sözü bir olan Hz. Muhammed asla yalan söylememiş ve yaşamı boyunca doğruluk ve dürüstlükten ayrılmamıştır. Mekke’nin en zenginlerinden ticaretle uğraşan Hz. Hatice, Hz Muhammed’in dürüstlüğünden dolayı onunla ticari ortaklık yapmıştır. İnsanların Hz. Muhammed’e olan güvenini Hz. Hatice şu sözleriyle ifade etmiştir: “Ey Muhammed! Sen iyi, doğru, güvenilir ve güzel ahlaklı birisin.”1 Kâbe’nin onarılmasında Mekkeliler arasında çıkan anlaşmazlık, Peygamberimizin hakemliği ile çözülmüştür. Hz. Muhammed güvenilir biri olduğu için Mekkeliler onun hakem olmasına sevinmişlerdir. Hz. Muhammed’in güvenilirliği ve dürüstlüğünü herkes kabul etmiş olmasına rağmen peygamberlikle görevlendirildiği zaman Mekkeliler ona, kâhin ve büyücü gibi asılsız yakıştırmalarda bulundular. İslam’ı tebliğden vazgeçmesi için zenginlik, yöneticilik ve makam gibi cazip tekliflerde bulundular. Davasından vazgeçirebilmek için daha pek çok karalayıcı sözler sarf ettiler. Bunlar işe yaramayınca şiddete başvurdular ve sonunda canına kıymaya karar verdiler. Fakat onun güvenirliğine gölge düşüremediler. İLKELER ÇIKARALIM “Ve onlar ki kendilerine emanet edileni korur, verdikleri sözü yerine yer erin ine e getirir getiiri rir r ve şahitliklerini (dosdoğru) yaparlar.” Meâric M eâric ic ssuresi, ure ur esi, 32, esi es 2, 33. 33. 3. ayetler. a ay yetle yetl er. Yukarıdaki ayeti dikkate alarak ilkeler çıkarınız. Şahitliklerini ni dosdoğru d dos osd doğr ğru u yaparlar. yapa ya pa r. parlar ……………………….………………………. ……………… ………….……… ………… ………… ……. ……………………….………………………. ………… ……… ………… ………. ….…………… ……………. ……… 1 Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 69. 58 3. ÜNİTE YAZALIM Yukarıdaki sözden ne anladığınızı yazınız. Bir defasında Mekke’nin önde gelenlerinden Nadir bin Haris, Hz. Peygambere kötü davrananlara, “Küçüklüğünde aranızda en sevilen, en güvenilen ve en dürüst o idi. Şimdi o daha da olgun hâle gelmiş iken bunları nasıl söylersiniz?” diyerek onların bu tutarsızlıklarını yüzlerine vurmuştur.1 Hz. Muhammed’e en çok karşı çıkan Ebu Cehil bile “Muhammed! Sana yalancısın diyemiyorum; ama bana göre senin söylediklerin doğru değil.” diyerek Hz. Muhammed’in doğru ve güvenilir olduğunu itiraf ederken çelişkiye düşmüştür. Allah bu durumu En’âm suresinin 33. ayetinde şöyle açıklamıştır: “Biliyoruz, onların dedikleri seni üzüyor, gerçekte onlar seni yalanlamıyorlar. Fakat o zalimler, bile bile Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar.” Hz. Muhammed tüm Mekkelilere İslam’ı anlatmak için onları Safa Tepesi’ne çağırıp, “Ey insanlar şu dağın arkasında size karşı hazırlanmış bir ordu vardır desem bana inanır mısınız?” diye sormuştu. Orada bulunanların hepsi birden, “Evet inanırız. Çünkü senden hiçbir zaman yalan söz duymadık.”2 diyerek cevap vermişlerdi. Mekkeliler, Hz. Muhammed’e güvendikleri için kıymetli eşyalarını ona emanet ederlerdi. O, Mekke’den Medine’ye hicret edeceği gün, kendisine bırakılan emanetleri sahiplerine teslim etmek üzere Hz. Ali’yi görevlendirmiştir. Hz. Peygamber, İsrâ suresinin 34. ayetindeki, “...Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluk gerektirir.” mesajını ilke edinmiş ve “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!...”3 ayetine uygun olarak hayatını sürdürmüştür. 1 Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 69. 2 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 89. 3 Hûd suresi, 112. ayet. 59 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR İnsan ilişkilerinde her zaman dürüst ve güvenilir olan Hz. Muhammed, inananların da güvenilir ve dürüst olmasını istemiştir. “Müslüman, elinden ve dilinden başkalarının güvende olduğu kimsedir.”1 buyurarak dürüstlük ve güvenirliğin önemine vurgu yapmıştır. Bir gün Peygamberimiz Medine çarşısında dolaşırken buğday dükkânının birinde, buğday yığınına elini daldırmış ve altının nemli, üstünün ise kuru olduğunu görmüştür. Sebebini sorduğunda, buğday sahibi; bu durumun yağmurdan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Bizi aldatan bizden değildir.”2 buyurarak onu ikaz etmiştir. İnsan ilişkilerinde dürüstlüğün ve güvenilirliğin çok önemli bir yeri vardır. Arkadaşlıklar, dostluklar, ticari ortaklıklar, evlilikler daima güven üzerine kurulur. İslam’ın en önemli buyruklarından biri, güvenilir olmaktır. Dolayısıyla güvenilir olmak, iyi bir Müslüman olmanın gereğidir. Allah Resulü, İslam LİSTELEYELİM hakkında nasihat almak isteyen bir şahsa, “Allah’a inandım, de. Sonra Sizce örnek bir insanda hangi özellikler da dosdoğru ol…”3 buyurarak bulunmalıdır? Listeleyiniz. dürüstlüğün imandan sonra en Güvenilir olmalıdır. önemli değer olduğunu vurgulamıştır. Daha çok ikili ilişkilerde ortaya çıkan ………………………………………………. güven ve dürüstlük, aynı zamanda ………………………………………………. önemli ahlaki değerlerden biridir. 3. Hz. Muhammed Bilgiye Önem Verirdi Bilgi neden önemlidir? Bir gün Hz. Peygamber mescide girdiğinde iki grup görür. Bir kısmı namaz (nafile) kılmakla diğer bir kısmı da ilim öğrenmekle meşguldür. Onlar için şöyle der: “...Her iki grup da iyi şeylerle meşguldür; şu var ki bir şey talep ederek dua edenlere o şeyi verip vermemek Allah’a aittir. Hâlbuki diğer gruptakiler ilim elde ediyorlar ve böylece cehaleti savıp kovuyorlar. Bana gelince ben öğretmen olarak gönderildim.”4 Sonra Hz. Muhammed, ilim öğrenenlerin arasına katılıp oturmuştur. O, bu tavrıyla bilgi öğrenmekle uğraşan kimselerin değerini yükseltmiş ve insanları ilme teşvik etmiştir. Peygamberimiz bir hadisinde, “İlim tahsil etmek her Müslüman erkek ve kadına farzdır.”5 buyurmuştur. 1 2 3 4 5 Tirmizî, İman 12; Nesai, İman, 8. Müslim, İman, 43. Müslim, İman, 38. İbn Mace, Mukaddime, 17. İbn Mace, Mukaddime, 17. 60 3. ÜNİTE Hz. Muhammed Medine’ye hicret ettiğinde burada bir mescit yaptırmıştır. Bu mescidin bir bölümünü de eğitim faaliyetlerine ayırmıştır. Hz. Peygamber, nerede ve kimde olursa olsun faydalı ilimlerin öğrenilmesini teşvik etmiştir. Örneğin Bedir Harbi’nde esir düşen düşman askerlerinden okuma yazması olanların, Medineli on Müslümana okuma yazma öğretmesi karşılığında serbest bırakılmalarını istemiştir. Bir hadisinde “İlim, müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alsın.”1 buyurarak bilginin evrenselliğine dikkat çekmiştir. Hz. Muhammed, bilgi öğrenme faaliyetinden uzak kalmamak gerektiğini şöyle öğütlemiştir: “Ya öğreten ya öğrenen ya dinleyen ya da bunları seven ol. Beşincisi olma helak olursun.”2 Bizler de ya öğreten ya öğrenen ya dinleyen ya da onları seven bir kimse olmalıyız. DEĞERLENDİRELİM “İlim öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz.” Darimi, Mukaddime, 20. “Âlimler gökteki yıldızlar gibidir. Yıldızlar nasıl karanlıkta yol gösterirse âlimler de yeryüzünde rehberdirler.” Ahmet bin Hanbel, C 3, s. 157. “Kim “K Kim ilim ili ilim m öğrenmek öğre öğ renm nmek ek için içi için n (evinden) (evi (e vind nden en)) çıkarsa çıka çı kars rsa a geri geri dönünceye dön dönün ünce ceye ye kadar kad kadar ar Allah All Allah ah yolundadır.” Tirmizî, İlim, 2. “Allah’ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır; bana fayda sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır.” Tirmizî, Daavat, 128. Yukarıdaki hadisleri Peygamberimizin bilgiye verdiği önem açısından değerlendiriniz. 1 Tirmizî, İlim, 19. Ö 2 Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, s. 73. 61 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR 4. Hz. Muhammed Danışarak İş Yapardı “Danışan dağlar aşmış, danışmayan düz yolda yolunu şaşmış.” atasözü hangi durumlarda kullanılır? Hz. Muhammed bir konuda karar vermeden önce konuyu iyi bilen kimselerle fikir alışverişinde bulunurdu. Onların düşünce ve görüşlerini sorardı. Hz. Peygamberin bu şekilde hareket etmesi, Âl-i İmrân suresinin 159. ayetinde şöyle belirtilmiştir: “...(Ey Peygamber) işlerinde onlarla fikir alışverişinde bulun...” Müslümanların bir işe karar verirken fiYAZALIM kir alışverişinde bulunmalarına Şûrâ suresinin 38. ayetinde şöyle dikkat çekilmiştir: İyi bildiğiniz bir konuda size “...Onların (müminlerin) işleri aralarında danışıldığında neler hissederdanışma iledir...” Ayrıca “...Eğer bilmi1 yorsanız bilenlere sorunuz.” ayetiyle de siniz? Yazınız. bilinmeyen konuların bilenlere sorulması istenmiştir. İslam düşüncesinde insanlarla fikir alışverişinde bulunmaya istişare denir. m ” anlayışıyla hareket etmemiştir. etmemiştir O Hz. Peygamber, “Her şeyi en iyi ben bilirim.” O, “Danışan 2 asla pişman olmaz.” “Bir millet, işlerini danışma ile yürüttüğü sürece sıkıntıya düşmez.”3 sözleriyle İslam’da danışmanın önemini ortaya koymuştur. Hz. Peygamberin hayatında istişare ile ilgili pek çok örnek vardır. O, kızlarını evlendirme konusunda ailesiyle istişare ederek karar vermiştir. Kendisine ilk vahiy geldiğinde önce eşi Hz. Hatice’ye danışmış, sonra da onun önerisiyle bilge bir kişi olan Varaka’ya gitmiştir. Onun görüş ve düşüncelerini alıp peygamberliği konusunda söylediklerini dikkatle dinlemiştir. 1 Enbiyâ suresi, 7. ayet. 2 Heysemi, Mecmaü’z-Zevaid, C 2, s. 280. 3 Tirmizî, Fiten, 7. 62 3. ÜNİTE Peygamberimiz, Bedir Harbi’nde uygulanacak taktik hususunda arkadaşlarına danışmıştır. Askerlerin konuşlanacağı yeri, yine istişare ile belirlemiştir. Uhut’ta savunma mı yoksa meydan harbi mi yapılacağı hususunda da arkadaşlarına danışmış ve istişare sonucunda benimsenen görüşü kabul etmiştir.1 Hendek Harbi’nde şehrin etrafına hendek kazma fikri yine istişare sonunda Selman-ı Farisi’den çıkmıştır. Bütün bu örnekler, Hz. Muhammed’in danışarak iş yapmaya çok önem verdiğini göstermektedir. Günümüzde görüş alışverişinde bulunmak vazgeçilmez bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü danışarak ortak görüş oluşturmanın birçok faydası vardır. Bir konuyu bir kişi yerine birkaç kişi birlikte düşünürse her açıdan değerlendirmek mümkün olur. Bu şekilde hareket etmek hataları en aza indirir. Ayrıca görüş sormak suretiyle diğer insanların fikirlerine de değer verilmiş olur. İnsanların güveni kazanılır. Bizler de bir karar alırken büyüklerimize sormalıyız. Konuyla ilgili uzman görüşlerini dikkate almalıyız. Yapacağımız işlerde istişare yapmanın Peygamberimizin tavsiyesi olduğunu unutmamalıyız. LİSTELEYELİM Danışılacak kişide hangi özellikleri ararsınız? Listeleyiniz. Danışılacak konuda bilgili olmalıdır. ……………………………………………… ……………………………………………… 1 Şaban Döğen, Resul-i Ekremdeki Eşsiz Ahlak, s. 105. 63 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR 5. Hz. Muhammed Merhametli, Hoşgörülü ve Affediciydi İnsanlarda merhamet duygusu olmasaydı, toplumda ne tür olumsuzluklar ortaya çıkardı? Merhamet, herhangi bir canlıya karşı sevgi, şefkat ve acıma duygusudur. Allah’ın verdiği bu duyguyu davranışlarına en güzel yansıtan kişi, Hz. Muhammed’dir. Çünkü Allah onu âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “(Resulüm) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.”1 Hz. Muhammed sadece kendisi gibi inananlara değil, inanmayanlara da merhametle yaklaşmıştır. Kendisine kötü davranan insanlara doğru yolu bulmaları için dua etmiştir. Örneğin, Hz. Muhammed İslam’ı anlatmak için bir gün Taif’e gitmişti. Ancak Mekke müşriklerinin kışkırtmasıyla Taifliler Peygamberimize beklenmedik bir tepki gösterdiler. Hz. Peygambere taş fırlattılar, geçeceği yollara diken attılar. Hz. Peygamber buna çok üzülmüştü ve onlar için, “Rabb’im, halkımı bağışla, onlar ne yaptıklarının farkında değiller.”2 diye dua etmiştir. Kendisine acımayan düşmanlarına bağışlanma ve hidayet dilemesi, onların soyundan inançlı bir nesil getirmesi için Allah’a niyazda bulunması, onun merhametinin açık bir göstergesidir. Hz. Peygamber, insanların düştükleri kötü durumlara çok üzülürdü. Nitekim Allah, Tevbe suresinin 128. ayetinde bu durumu şöyle açıklar: “Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber geldi ki sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. Çünkü o size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” İnsanların kısa süre içerisinde Hz. Muhammed’in etrafında toplanmalarının en önemli nedenlerinden biri onun insanlara karşı merhametli ve affedici davranmasıdır. Aksi takdirde insanlar etrafından uzaklaşırdı. Hz. Peygamber, savaş esnasında dahi kadınlara, çocuklara, sivil halka, mabetlere ve din adamlarına dokunulmamasını ve çevreye zarar verilmemesini istemiştir. Asıl önemli olanın gönülleri kazanmak olduğunu vurgulamıştır. 1 Enbiyâ suresi, 107. ayet. 2 Buharî, İstiabe, 5. 64 3. ÜNİTE BELİRTELİM Bir B Bi ir gün gü g ün Hz H Hz. z. Pe z. Peygamberin eyg yga am mbe ber riiin ny ya yanına an nıına ab bir ir a ir adam da d am g ge gelir. eli lir ir r.. P Peygamberin eyg ey ga am mb ber eriin nk kucağında uc u cağ ğın ında b bir ir ç çocuğu ço ocuğu ğ öp pttü üğ ğü ünü nü gör g örün ör ünce ce h ay ayre yr re etl tle, e, “Benim “Be Benim nim on ni on tane ta an ne çocuğum çocu ç cuğu ğu ğ um v va ar am ma h hi iç çb biri ir rin ini öp ö öpm pme medi dim m.” der. öptüğünü görünce hayretle, var ama hiçbirini öpmedim.” Pe ey yg gam mberi rimi imi miz, z “K Kalbi bind nde de merhamet m rh me ham met e kalmamışsa kal a ma mamı amı mışs şsa şs a be b en ne yapayım.” yap apa ayım ay m..” ”d diy iyerek ek k şşu u uyarıda Peygamberimiz, “Kalbinde ben diyerek b ulu lunur: bulunur: “Merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” Buharî, Edeb, 18. Yukarıdaki olayda veril ek iste e mesaj esaj nedir? edir? Belirti iz verilmek istenen Belirtiniz. Peygamberimiz çocuklara karşı da çok şefkatli ve merhametli davranırdı. davranırdı Onlarla selam verir, hâl ve hatırlarını sorar ve onlarla ilgilenirdi. Zaman zaman çocukları, özellikle de torunlarını sırtına alırdı. Onlarla şakalaşır, onları eğlendirirdi. Bütün bu ilgi ve yakınlıktan dolayı çocuklar onu çok severdi. Bir defasında torunlarını dizlerine oturtmuş onları sevip okşayarak, “Allah’ım ben onları seviyor ve onlara merhamet ediyorum. Sen de onlara merhamet et.”1 diye dua etmiştir. Sevgili Peygamberimiz yetimlere ve yoksullara karşı da çok merhametliydi. Peygamber Mescidi’nin yanında kimsesizlerin kalabileceği bir yer (suffe) yaptırmıştı. O, hayatı boyunca, “Öyleyse yetimi sakın ezme. İsteyeni de sakın azarlama.”2 ayetine uygun davranmıştır. Ayrıca “Yetimi sevindirmek kalbi yumuşatır.”3 diyerek yetimlere merhametli davranmayı tavsiye etmiştir. Hz. Muhammed merhametli olduğu gibi affetmeyi de severdi. O, merhametini affediciliği ile ortaya koymuştur. Örneğin, on yaşından itibaren Peygamberimizin yanında kalan Enes bin Malik Allah’ın Elçisinden bir defa bile azar işitmediğini söylemiştir.4 Resulullah bir gün Enes’i bir iş için gönderir. Enes, sokakta oynayan çocukları görünce yanlarına gider ve kendisi de oyuna katılır. Aradan epey zaman geçtiği hâlde gelmeyince Resulullah bakmaya çıkar. Onun, çocukların içinde oynadığını görür, arkasından yavaşça gelir ve ensesinden tutar. Enes irkilerek dönünce karşısında gülümseyen Peygamberi görür. Peygamberimiz, _ Enesciğim, sana söylediğim yere gittin mi? diye sorar. Enes, _ Hemen gidiyorum ey Allah’ın Resulü,5 diyerek oradan ayrılır. Burada görüldüğü gibi Peygamberimiz, Enesciğim diyerek merhametli davranmış ve Enes’in hatasını affetmiştir. 1 2 3 4 5 Şaban Döğen, Resul-i Ekremdeki Eşsiz Ahlak, s. 191. Duhâ suresi, 9, 10. ayetler. Şaban Döğen, Resul-i Ekremdeki Eşsiz Ahlak, s. 192. İbrahim Sarıçam, Peygamberin Çağımıza Mesajları, s. 95, 96. Müslim, Fedail, 54. 65 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR KONUŞALIM Sevgili Se S evg gil ili li Pe P Peygamberimizin eyg ygam gam ambe ber beri riimi mizi zin in küçük küçü küçü kü çük oğlu oğ ğlu u İİbrahim, brah br ahim hiim m, sü ssütannesinin süta üta tann nnes esin inin in in yanında yanın anın an nda da y yaşıyordu. aşıy aş şıy yor rdu du. u. İbrahim bir yaşındayken Peygamberimize İb İbra br ra ahi him bi b ir buçuk bu b uçu çuk k ya y yaş aşı şınd nday day yke ken n hastalanmıştı. hastal hast ha sttal alan alan anmı mışt mışt ştıı.. Sütannesi, Sü üttan anne nesi si, i, P Pe eyg ygam ygam ambe beri rim rimi miize ze ha habe abe ber gönderdi. gö gönd önd nder erdi er erdi d . Hz. H . Peygamber, Hz Peyg Pe ygam yg ambe am be er, r yanına yan anın anın na bazı bazı arkadaşlarını ba ark rkad adaş aşla aşla ları ları rını n alarak nı ala lara rak ra k yola y la yo la koyuldu. koy yuldu ulldu du. du. haber Oğlu Oğ lu İbrahim’in İİbr brah br ah ahim him’i im’iin yanına im yanı ya yanı nına na geldi. g gel eldi el eldi di. İbrahim di. İbra İb İbra r hi h m ağır ağı ağ ğır ır hastaydı. h has assta asta tayd yd ydı. dı. Onun Onu un hasta h st ha sta ta bedenini bede bede be deni eni nini inii üzüntü üzü zünt üntü nttü Oğlu içer iç eris er isin is inde in de süzdü süz üzdü dü ve ve kucağına kuca ku cağı ca ğına ğı na aldı. ald ldıı. ı. Son Son nn efes ef esle es leri le rini ri ni v ver eren er en İbrahim’in İİbr brah br ahim ah im’i im ’iin acısına acıs ac ısın ıs ına ın a dayad ya da aiçerisinde nefeslerini veren nama na madı dı. Gözlerinden Gözl Gö zler rin i de d n yaşlar r akmaya akm kmay a a başladı. başl ba şllad dı. ı Hem Hem e ağlıyor, a ağl ğlıy ıy yor or, hem he em İbrahim’i İbra İb ra ahi h m’ m’ii bağrına ba ağr ğ ın ına a namadı. basıyor, kokluyor ve öpüyordu. Peygamberimizin yanında bulunan arkadaşları bu duruma çok şaşırmışlardı. “Siz de mi ağlıyorsunuz?” diye sordular. Sevgili Peygamberimiz şaşkınlık içinde kendisine bakan arkadaşlarına dönerek şöyle dedi: y ş y ş g “Göz yaşarır, yürek sızlar. Ancak biz Rabbi’mizin hoşuna gitmeyen bir söz söylemeyiz. Bil ki ey İbrahim! Senin ayrılığına dayanamıyoruz.” Müslim, Fedail, 62. Dr. Ramazan YILDIRIM (Ders kitabı için öyküleştirilmiştir.) Yukarıdaki olayın vermek istediği mesaj nedir? Arkadaşlarınızla konuşunuz. Hz. Muhammed merhametli ve affedici olduğu gibi aynı zamanda çok hoşgörülüydü. İnsanlara da hoşgörülü olmayı tavsiye ederek şöyle buyurmuştur: “Hoşgörülü ol ki hoş görülesin.”1 O bir defasında eşine şöyle tavsiyede bulunmuştur: “Ey Aişe! Anlayışlı ve hoşgörülü ol. Anlayış ve hoşgörünün bulunduğu yer güzelleşir. Bunların olmadığı yer ise çirkinleşir.”2 Hz. Peygamber kimseye kırıcı ve sert davranmamıştır. Onun bu tavrı, Âl-i İmrân suresinin 159. ayetinde şöyle ifade edilmiştir: “(Ey peygamber) Allah’ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde onları affet ve bağışlanmaları için dua et...” Başka bir ayette ise “...Onların (kusurlarını) hoşgör ve onlara güzellikle davran.”3 buyrulmuştur. Hz. Muhammed dine davet ederken de hoşgörüyle davranmıştır. Dini tebliğ noktasında Peygamberimize Allah şöyle buyurmuştur: “Sen öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin.”4 İnsanın, başka bir insanın kusurunu ARAŞTIRALIM düzeltmesi, ancak ona karşı hoşgörülü Yurdundan çıkarılan Hz. Peyolabilmesi ile mümkündür. Birbirinin ayıp gamber, Mekke’nin fethinde insanve kusurunu arayan insanlar arasında lara nasıl davranmıştır? Araştırınız. hoşgörülü davranmak mümkün olmaz. Bunun için Hz. Peygamberin hoşgörüsünü öğrenmemiz ve örnek almamız gerekir. 1 2 3 4 Ahmet bin Hanbel, Müsned, C 1, s. 248. Ebu Davut, Sünen, C 3, s. 98. Hicr suresi, 85. ayet. Gâşiye suresi, 21, 22. ayetler. 66 3. ÜNİTE 6. Hz. Muhammed Çalışmayı Sever ve Zamanı İyi Değerlendirirdi Sizce çalışma ve yardımlaşmanın kapsamı maddi ihtiyaçlarla sınırlı mıdır? Kur’an-ı Kerim’de, insanın ancak çalışarak birtakım şeyleri hak edebileceği vurgulanmıştır. Necm suresinin 39. ayetinde Yüce Allah, “İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” buyurmuştur. Çaba sarf etmeden, emek vermeden bir şey beklemek İslam düşüncesine aykırıdır. Peygamberimiz, “Hiç kimse kendi emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.”1 buyurarak çalışmayı övmüştür. Hz. Muhammed, insanları çalışmaya teşvik ettiği gibi bizzat kendisi de çalışmıştır. O, çalışmasını gençliğinden itibaren hayatının sonuna kadar sürdürmüştür. Hz. Muhammed gençlik yıllarının çoğunu amcası Ebu Talip’in yanında ticaretle uğraşarak geçirmiştir. Hz. Hatice’nin kervanının başına geçmiş, onunla ticari ortaklık yürütmüştür. Onun bütün bu faaliyetleri, geçimini temin etmek içindir. Hz. Muhammed, peygamber olarak görevlendirildikten sonra çalışmalarını farklı ve geniş bir alanda sürdürmüştür. Allah tarafından kendisine verilen tebliğ görevini yerine getirmek için her türlü güçlüğe göğüs gererek çalışmıştır. Bir davetçi olarak Mekke ve Medine’de İslam’ı yaymak için yoğun faaliyetlerde bulunmuştur. O, farklı seviyelerdeki sahabeleri eğitmek için bir öğretmen gibi çalışmıştır. Örneğin Mekke Döneminde Müslümanların bir araya geldikleri “Darü’l-Erkam”da, Medine Döneminde ise suffede bizzat dersler vermiştir. YORUMLAYALIM Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, para asıı, Dostunun yüz karası düşmanının maskarası. Mehmet Âkif E RSO SOY ERSOY Yukarıdaki dizeleri çalışmanın önemi bakımından yorumlayınız. 1 Buharî, Büyu’, 15. 67 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR Hz. Peygamber yapılan çalışmanın düzgün ve sağlam olmasına önem vermiştir. Bu konuyla ilgili şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz bir iş yaptığı zaman, onu en güzel şekilde yapsın.”1 Ayrıca o, ailesinin geçimi için çalışmaya, fakir ve yoksula yardım için çaba sarfetmeye, çalışarak üretime katkıda bulunmaya önem vermiştir.2 Kur’an-ı Kerim’de çalışma teşvik edilmiş, tembellik kınanmış ve zamanın boşa geçirilmemesi istenmiştir. Nitekim İnşirâh suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulmuştur: “Bir işi bitirdiğin zaman hemen başka bir işe koyul.” Hz. Muhammed, zamanın insan için önemli bir değer olduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle zamanını en iyi şekilde değerlendirmiş ve Müslümanların da değerlendirmesini istemiştir. Hz. Peygamber, “İnsanlar iki nimetin değerini bilmezler. Bunlardan biri sağlık diğeri boş vakittir.”3 buyurarak boş vaktin iyi değerlendirilmesini vurgulamıştır. Bir başka hadisinde de “Elinizde bir ağaç fidanı varsa kıyamet kopmaya başlasa bile onu dikecek vaktiniz olursa mutlaka dikin.”4 buyurarak yapılacak bir işin ertelenmemesi gerektiğine vurgu yapmıştır. O, her gün biraz daha ileri gitmeyi hedef olarak göstermiştir. Hz. Peygamber, zamanını en verimli şekilde değerlendirmiştir. Bu sayede İslam kısa sürede geniş kitlelere ulaşmıştır. O, bir aile reisi, bir baba ve bir eş olmasının yanı sıra aynı zamanda bir peygamber, insanları eğiten bir öğretmen, bir devlet başkanı ve Müslümanların lideriydi. O birçok görevi bir arada yürütmesine rağmen hiçbir görevini ihmal etmemiştir. Bütün bu görevleri bir arada yürütürken zamanını planlı ve programlı kullanmıştır. Kaybedilen zamanın telafisi mümkün değildir. Geçen zamanı geri getirme şansı olmadığı gibi gelecek zamana ulaşma garantisi de yoktur. Dolayısıyla içinde bulunulan zamanın değerlendirilmesi çok önemlidir. Vaktin nasıl geçirileceği değil nasıl değerlendirileceği düşünülmelidir. Bizler de bu bilinçle hareket etmeliyiz. KONUŞALIM “İnsanlar ahirette öncelikle şu beş şeyden sorguya sor rguya ya çekileceklerdir: çek ekilec ilec il cek klerd lle erdir rd dir r: Zamanını (ömrünü) nerede tükettin? Gençliğini nasıl geçirdin? Malını nereden ve nasıl kazandın? Malını nereye ve nasıl harcadın? Bildiklerini uyguladın mı?” Tirmizî, Tirm Ti rmiz rmiz zî, Kıyamet, Kıy ıyam met et, 1. 1. Yukarıdaki hadisin vermek istediği mesaj nedir? Arkadaşlarınızla konuşunuz. 1 2 3 4 İbn Sa’d, Tabakat, C 1, s. 142. İbrahim Sarıçam, Hz. Peygamberin Çağımıza Mesajları, s. 40. Buharî, Rikak, 1; Tirmizî, Zühd, 1. Buharî, el-Edebü’l-Müfred, s. 168. 68 3. ÜNİTE 7. Hz. Muhammed Sabırlı ve Cesaretliydi Başarıya ulaşmada sabrın önemi nedir? Sabır, üzüntü, sıkıntı ve acılara karşı direnme gücü göstermektir. TARTIŞALIM Kur’an-ı Kerim’de insanlara sabırlı Sabır acıdır; ama meyvesi tatlıdır. olmaları öğütlenir. Sabırlı davrananSadi lara Allah’ın yardım edeceği belirtiBilal EREN, lir. Bakara suresinin 153. ayetinde Güzel Sözler Antolojisi, C 2, s. 195. Allah, “Ey iman edenler, sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin, Yukarıdaki sözde verilmek istenen memuhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.” buyurur. Hz. Musaj üzerinde arkadaşlarınızla tartışınız. hammed de, “Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve iyi bir özellik çin gerekli ve önemli bir özellik olduğuna dikkat çekmiştir. verilmemiştir.”1 diyerek sabrın insan için Hz. Muhammed sabırlı bir insandı. O, hayatı boyunca pek çok sıkıntılarla karşılaşmıştır. Daha doğmadan önce babasını, altı yaşında annesini ve sekiz yaşında da dedesini kaybetmiştir. Yetim ve öksüz olmanın getirdiği sıkıntıları sabırla aşmıştır. Hz. Fatıma’nın dışındaki çocukları kendisi hayattayken vefat etmiştir. O, bu durumlar karşısında üzülmekle beraber hep sabırlı davranmıştır. Çünkü o, Allah’ın, “...Sabredenlere ödülleri hesapsız verilecektir.”2 mesajını hayatında bir ilke olarak kabul etmiştir. 1 Buharî, Zekât, 50. 2 Zümer suresi, 10. ayet. 69 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR Hz. Muhammed kendisine elçilik görevi verildikten sonra farklı sorumluluklar üstlenmiş, çeşitli sıkıntılarla karşılaşmıştır. Allah onu tebliğ, davet, öğüt ve uyarı görevleriyle sorumlu tutmuştu. İslam’ı anlatmış, insanlara yol göstermiş ve örnek olmuştur. Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda bana yapılan eziyet kadar kimseye eziyet yapılmamıştır. Kimse benim kadar baskıya maruz kalmamıştır. Öyle otuz gün ve gece geçirdim ki benim ve Bilal’ın yanında yiyecek hiç bir şey kalmamıştı.”1 O, sabırla bunların üstesinden gelebilmiştir. Peygamberimiz bütün hakaret ve eziyetlere rağmen yılmamış, sabretmiş ve davasından vazgeçmemiştir. Allah, onu önceki peygamberlerin hayatından örnekler vererek teselli etmiş ve yardımının her zaman sabredenlerle beraber olduğunu hatırlatmıştır. Bu durum En’âm suresinin 34. ayetinde şöyle ifade edilir: “Andolsun ki senden evvel de peygamberleri yalanlanmışlardı. Fakat yalanlandıkları ve eziyete uğradıkları şeylere karşı sabretmişlerdir. Nihayet onlara bizim yardımımız gelip yetişti...” Peygamberimiz, davet ettiği dine önce kendisi inanmış, samimiyetle bağlanmış, ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmaksızın davetini sabırla sürdürmüştür. İslam’ı anlatırken uğradığı haksızlıklara, ölüm tehditlerine, Mekke’yi terk etme pahasına sabretmiştir. Hz. Muhammed, insanları İslam’a davet etmeye başladığı zaman putlara tanrılık yakıştıran bir topluma, “Allah’ın bir ve tek” olduğunu çekinmeden ilan etmiştir. Doğup büyüdüğü toplumun, din ve âdetlerinin yanlış olduğunu söylemiştir. Uhut ve Huneyn savaşlarında düşman askerleri psikolojik bir hava oluşturarak Müslümanların moralini bozmak istemişlerdi. Hz. Muhammed, dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan ordunun toparlanmasını sabır ve cesaretiyle sağlamıştır. Özellikle Uhut Savaşı’nda birkaç yerinden yaralanan, dişi kırılan Hz. Peygamber cesaretinden hiçbir şey kaybetmemiştir.2 O hicret ederken mağarada müşrikler tarafından yakalanmak üzere oldukları bir anda “...Üzülme! Allah bizimle beraberdir...”3 diyerek yol arkadaşı Hz. Ebu Bekir’i teselli etmiş ve soğukkanlılığını hiç bozmamıştır. Müşriklerin yaptığı birtakım cazip teklifleri geri çevirmiş; kararlılığını şu meşhur sözüyle ortaya koymuştur: “Güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysalar yine de yolumdan dönmem.”4 O, cesaretiyle de insanlara örnek olmuştur. Bizler de Hz. Muhammed’i sabır ve cesaret konusunda örnek almalıyız. YAZALIM “Güçlü kimse, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman kendine hâkim olabilen kimsedir.” Buharî, Edeb, 76. Yukarıdaki hadisi açıklayan bir yazı yazınız. 1 2 3 4 M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, C 1, s. 327. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 174. Tevbe suresi, 40. ayet. Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, C 1, s. 82. 70 3. ÜNİTE 8. Hz. Muhammed Hakkı Gözetirdi Hak ve adaletin olmadığı toplumda ne tür olumsuzluklar yaşanır? Hz. Muhammed, yaşamında daima adaleti ilke edinmiştir. Hakkı gözetirken, adaleti uygularken insanlar arasında fark gözetmemiştir. O, ilahî emirler doğrultusunda hareket etmiştir. Bir toplum sevgiyle kaynaşır, adaletle ayakta durur. Haksızlık ve adaletsizlik toplumlarda huzursuzluğa yol açar. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberin dosdoğru olması ve insanlar arasında adaleti gerçekleştirmesi emredilmiştir.1 Allah Resulü adaleti gerçekleştirmek için herkesin hakkını korumaya çalışmıştır. Yüce Allah, Mâide suresinin 8. ayetinde hak ve adaletle ilgili şöyle buyurur: “Ey inananlar! Allah için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın, takvaya yakışan budur. Allah’tan korkun, kuşkusuz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Allah Resulü, hak ve adaletle ilgili ilahî emirleri bir taraftan insanlara tebliğ ederken bir taraftan da bunları kendi hayatında uygulamaya koymuştur. Bu emirleri insanlara bildirmekle görevli olan Hz. Muhammed insanlara örnek olmuştur. PAYLAŞALIM “Güçsüzün, incindiği ve hakkını alamadığı bir toplum yücelemez.” İbni Mace, Sadakat, 17. “Yer ve gökler adaletle ayakta durmaktadır.” Ebu Davut, Büyu’, 34. Yukarıdaki hadislerde vurgulanan ortak düşünce hakkındaki görüşlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. 1 Şûrâ suresi, 15. ayet. 71 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR Hz. Peygamber, hak hususunda hiç kimseye en küçük ayrıcalık tanımamıştır. Şu örnek bunu açıkça ortaya koymaktadır: Kureyş kabilesinden bir kadın hırsızlık yapar. Bir kısım ileri gelen Kureyşliler Hz. Muhammed’e bir aracı göndererek kadını affetmesini isterler. Bu işi Hz. Muhammed’in çok sevdiği bir kişi olan Üsame’nin yapabileceğini düşünürler. Sonra durumu iletmek üzere Üsame’yi Peygambere gönderirler. Üsame gelip durumu anlatınca Hz. Peygamber üzülür. Ayağa kalkarak şunları söyler: “Ey insanlar, sizden önceki insanlar aralarında varlıklı biri hırsızlık yaptığında ona dokunmazlar; zayıf biri hırsızlık yaptığında ise onun cezasını verirlerdi. Allah onları bu yüzden helak etti. Allah’a yemin ederim, değil o kadın, bu suçu işleyen Muhammed’in kızı Fatıma bile olsa onun da cezasını veririm.”1 Hz. Muhammed daha peygamberlik görevi verilmeden önce de haksızlıkların karşısında duruyor ve haklının yanında yer alıyordu. Bundan dolayı Erdemliler Topluluğu(Hilfu’l-Fudul)’na katılmıştır. Bu yolla haksızlığa uğrayan, güçsüz ve kimsesiz insanların hakkını korumuştur. Hz. Peygamber kul hakkına çok önem verirdi. O, kul hakkının büyük bir sorumluluk gerektirdiğini belirtmiş ve bu sorumluluk bilinciyle yaşamıştır. Örneğin vefatından birkaç gün önce bütün Müslümanların önünde, “Ey Müslümanlar, şayet birinize haksız bir muamelede bulunmuşsam onu ödemeye hazırım. Kimin hakkı varsa işte şahsım işte malım gelsin alsın.”2 diyerek üzerinde hiç kimsenin hakkının kalmasını istememiştir. Bu uygulamasıyla bütün insanlığa örnek olacak asil bir davranış sergilemiştir. LİSTELEYELİM “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana babanız ve yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar fakir olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğip büker (doğru şahitlik etmez) yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisâ suresi, 135. ayet. Bu ayeti göz önünde bulundurarak adaletin gerçekleşmesini engelleyen durumları listeleyiniz. Akrabamız olduğu için lehine şahitlik yapmak ……………………………………………… 1 Buharî, Hudud, 12; Müslim, Hudud, 8, 9. 2 A. Himmet Berki-Osman Keskioğlu, Hatemü’l Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, s. 431. 72 3. ÜNİTE 9. Hz. Muhammed Doğayı ve Hayvanları Severdi “Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü.” sözü sizce neyi ifade etmektedir? Hz. Muhammed doğayı ve hayvanları korumaya önem verir, çevrenin temiz tutulmasını öğütlerdi. Bu anlamda kişinin bulunduğu evi, bahçeyi, meydanları, piknik alanlarını ve yolları temiz tutmasını istemiştir. Temiz ve sağlıklı bir toplumun, ancak temiz bir çevreyle mümkün olacağına işaret etmiştir. Hz. Peygamber su havzalarını, nehir kenarlarını ve gölleri kirletmeyi yasaklamıştır. Ayrıca suların kirlenmemesi için açılan kuyuların etrafında geniş bir alanın boş bırakılması gerektiğini belirtmiştir. Hayvan ağıllarının ve besi yerlerinin, açılan kuyuların uzağına yapılmasını emretmiştir.1 Peygamberimiz doğanın ayrılmaz parçası olan ağaçlara da önem vermiştir. “Bir kimse ağaç diker de bunun meyvesinden insan, hayvan veya kuş yerse, yenen şey onun için bir sadaka yerine geçer.”2 sözleriyle Müslümanları ağaç dikmeye teşvik etmiştir. Hz. Peygamber, ağaçların kesilmesine müsaade etmediği gibi yapraklarını dökmek için ağaca sopayla vuran kimseye, “Ağaca vurarak, kırıp dökerek değil, sallayarak yapraklarını dök.”3 uyarısında bulunmuştur. Medine’yi dört bir yandan kuşatan yeşil alanı koruluk olarak ilan etmiş, buralardaki ağaçların kesilmesini yasaklamıştır.4 KONUŞALIM Hz. Peygamber hicretin sekizinci yılı Mekke’nin Fethi’ne giderken bir vadide, yolun kenarında yeni doğmuş yavrularını emziren bir köpek gördü. Bir sahabeyi çağırıp köpeğin ve yavrularının rahatsız edilmemesini sağlamak üzere ordu geçinceye kadar orada nöbet tutmasını emretti. İsmail Lütfi ÇAKAN, Örnek Kul Son Resul, s. 40. Yukarıdaki örnek olayda anlatılmak istenen düşünce üzerinde arkadaşlarınızla konuşunuz. 1 2 3 4 İbrahim Canan, İslam’da Çevre Sağlığı, s. 81, 82. Müslim, Müslim Müsakat, Müsakat 10. 10 İbrahim Canan, İslam’da Çevre Sağlığı, s. 44. İbrahim Canan, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, s. 475, 476. 73 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR Hz. Peygamber, hayvanları sever ve korurdu. O, canlılara merhametli davranmanın karşılıksız kalmayacağını ise şöyle ifade etmiştir: “Her can taşıyan varlığa yapılan iyilikte sevap vardır.”1 Peygamberimiz bu konuda şu tavsiyelerde bulunmuştur: Hayvanlara merhamet gösterilmelidir. Eziyet ve işkence edilmemelidir. Beslenme ve temizliklerine dikkat edilmelidir. Yavrularının bakım ve korunmasına özen gösterilmelidir. Doğadaki hayvanların nesli devam etmelidir. Yük hayvanlarına fazla yük yüklenmemelidir. Hayvanların birbiriyle kavga ettirilmesini, binek hayvanını durdurup üzerinde sohbet edilmesini hoş karşılamamış2 ve hayvanlara işkence yapanları uyarmıştır.3 Hz. Peygamber, hayvanların sahipleri üzerinde bazı hakları olduğunu belirtmiştir. Bu konuda bir hadislerinde, “...Acıkan her hayvan hususunda dikkatli olun, kıyamet günü Allah’a şikâyet edilirsiniz.”4 uyarısında bulunmuştur. Ayrıca keyfi olarak hayvan öldürülmesini yasaklamıştır. “Haksız yere bir kuş veya daha küçük bir hayvan öldüren insana Allah onun hesabını mutlaka soracaktır.”5 buyurmuştur. Doğada ekolojik bir denge vardır. Bu dengeyi bozmamalıyız. Doğadaki hayvanların öldürülmesi ve doğanın tahrip edilmesi sonucu ortaya çıkacak olumsuzluklardan hepimizin etkileneceğini unutmamalıyız. EŞLEŞTİRELİM Aşağıdaki kutularda uygun karakter özelliği gösteren davranışları eşleştiriniz. 1. Hz. Muhammed hata yapan birini gördüğünde yanlışını güzel bir üslupla düzeltmiştir. 2. Aldatan bizden değildir. 3. Peygamberimiz yaşlıları ziyaret eder, kimsesizlerle ilgilenirdi. 4. Hayvanlarınız hususunda Allah’tan korkunuz. 5. Hz. Muhammed ne kimsenin hakkını yerdi ne de kimseye hakkını yedirirdi. Güvenilir ....... Hoşgörü Hayvan sevgisi ....... 1 2 3 4 5 Adalet ....... 1 ....... Merhamet ....... Buharî, Edeb, 27. İbrahim Canan, İslam’da Çevre Sağlığı, s. 103-119. Buharî, Zebaih, 25. Nesai, Dahaya, 42. Müslim, Sayd, 57. 74 3. ÜNİTE ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız. 1. Adaletin gerçekleşmesini engelleyen unsurlar nelerdir? Sıralayınız. 2. Peygamberimizin hoşgörüsüne bir örnek veriniz. 3. Peygamberimizin hayvanlara merhametini bir örnekle açıklayınız. 4. Mekkeli müşrikler Hz. Muhammed’in dürüst ve güvenilir olduğunu bildikleri hâlde ona niçin inanmadılar? Açıklayınız. B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz. 1. Peygamberimizin aşağıdaki özelliklerinden hangisi bizim için örnek değildir? A) İnsanlara değer vermesi B) Verdiği sözde durması C) Güvenilir olması D) Yetim olması 2. “...Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.” (İsrâ suresi, 34. ayet.) ayetinde hangi örnek davranışa işaret edilmektedir? A) Sözünde durmaya B) Sabırlı olmaya C) Yardımsever olmaya D) Zamanı iyi kullanmaya 3. Hz. Muhammed’e niçin “Muhammedü’l- Emin” denilmiştir? A) Sabırlı olduğu için B) Dürüst ve güvenilir olduğu için C) Hoşgörülü olduğu için D) Kimseyi küçümsemediği için 4. Kur’an-ı Kerim’in önerdiği yardım etme biçiminde aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Karşılık beklemeden yapılmalıdır. B) Gösterişten uzak olarak yapılmalıdır. C) Kimseyi incitmeden yapılmalıdır. D) Herkese ilan ederek yapılmalıdır. 5. Hz. Peygamberin, “Güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysalar yine de yolumdan dönmem.” sözü onun hangi yönünü göstermez? A) Cesaret B) Kararlılık C) Merhamet D) İstikrar 6. “Ey Müslümanlar, şayet birinize haksız bir muamelede bulunmuşsam onu ödemeye hazırım. Kimin hakkı varsa işte şahsım işte malım gelsin alsın.” hadisinden aşağıdaki sonuçlardan hangisi çıkarılamaz? A) Müslümanlara örnek olması B) Söylediğini kendi hayatında uygulaması C) Müslümanları cesaretlendirmek istemesi D) Kul hakkına verdiği önem 75 HZ. MUHAMMED’İN HAYATINDAN ÖRNEK DAVRANIŞLAR 7. Hz. Peygamber bir gün mescide gittiğinde dua eden ve ilim öğrenen iki grup insanla karşılaştığında ne yapmıştır? A) Mescidi terk etmiştir. B) Dua edenlerin yanına oturmuştur. C) İlim öğrenenlerin yanına oturmuştur. D) Mescitten çıkmaları için onları uyarmıştır. 8. “İlim, müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alsın.” Hz. Peygamber bu hadiste ilmin hangi yönüne dikkat çekmiştir? A) İlmin Müslümanlara ait olduğuna B) İlmin evrenselliğine C) Sadece dinî ilimlere D) İlmin sadece Müslümana farz olduğuna C. Aşağıdaki bilgilerin doğrularını “D”, yanlışlarını “Y” ile işaretleyiniz. (...) Hz. Muhammed âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. (...) Başkalarına danışmak, karar verme yeteneğimizi zayıflatır. (...) Hz. Muhammed geçimini çalışarak sağlamıştır. (...) İslam, sadece dinî ilimleri öğrenmeyi emreder. (...) Can taşıyan her varlığa yapılan iyilikte sevap vardır. (...) Hak edene hakkını vermek adalettir. 76 ÖĞRENME ALANI: KUR’AN VE YORUMU 4. ÜNİTE KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. “Taklit ve taassup” kelimelerinin anlamlarını araştırıp öğreniniz. 2. Başkalarını körü körüne taklit etmenin sakıncaları neler olabilir? Araştırıp edindiğiniz bilgileri defterinize yazınız. 3. Kur’an’ın aklımızı kullanmaya verdiği önemi ifade eden bir ayet meali bularak defterinize yazınız. 4. Hz. Yusuf ve kıssası hakkında bilgi toplayınız. 77 KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ 1. Aklın Dinî Sorumluluktaki Yeri ve Önemi Akıl niçin dinde sorumluluğun ön şartıdır? Akıl, doğru ile yanlışı ayırt edebilme kabiliyetidir. Aynı zamanda her türlü sorumluluğun da ön şartıdır. Sadece akıl sağlığı yerinde olan kişiler, yaptıklarının sonuçlarını üstlenirler. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik, akıllı ve düşünebilen bir varlık olmasıdır. Ancak akıl düşünebilme ve seçebilme işlevini hiçbir baskı altında kalmadan, özgürce ve rahatça yerine getirebilmelidir. Aklın özgürce işlevini yerine getiremediği durumlarda insanlar sorumlu tutulmamıştır. İslam’a göre akıl sağlığı yerinde olan ve ergenlik çağına gelmiş olan herkes dinin buyruklarından sorumludur. İnsan, aklı sayesinde yaratıcısının kendisinden ne istediğini anlayabilir. Bu da insanın okuduğunu iyi anlamasına bağlıdır. NOT EDELİM Bu yüzden Kur’an, bütün işlerde anlayarak hareket etmeyi tavsiye eder. Çünkü insan öğrendiği ÖĞRENMEK şeylerin, yaşamı nasıl güzelleşANLAMAK tirdiğini de fark ediyorsa mutlu olur. Akıl, Allah’ın insana verdiği en büyük nimetlerden biridir. Aklın dinî sorumluluktaki bir diğer rolü de öğrenmek ve bilgi sahibi olmaktır. Aklı olmayan kişi, dini anlayamaz. Bu nedenle akıl hastalarının sorumluluğu yoktur. YAPMAK AKLINI KULLANMAK KONUŞALIM “Allah size işte böylece ayetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız.” Ba Baka k ra suresi, sur uresi, i, 242. 242 2 42.. ayet. ayet ay et.. Bakara Yukarıdaki ayet üzerinde konuşunuz. 78 4. ÜNİTE 2. Kur’an Aklımızı Kullanmamızı İster “Akıl akıldan üstündür.” “Akıl yaşta değil baştadır.” Yukarıdakilere benzer atasözü, deyim veya cümleler söyleyiniz. Kur’an-ı Kerim; pek çok ayette, aklınızı kullanmıyor musunuz?, düşünmüyor musunuz?, hiç düşünmez misiniz?1 gibi ifadelerle insanları düşünmeye teşvik etmiştir. Kur’an’da yüzlerce ayette aklı kullanmanın ve ilmin önemine vurgu yapılır. Kur’an’ın, “Ey akıl sahipleri!”2 diye seslenmesi de insanları aklını kullanmaya teşvik etmek içindir. Kur’an; hayatın anlamı, yaratılışın amacı ve öldükten sonra yeniden diriliş gibi önemli konularda bilgiler verir. Bu gibi konularda düşünmemizi öğütler. Yüce Allah’ın varlığını anlamamızı, gücünü kavramımızı ister ve hayatı anlamlandırmamıza katkı sağlar. Ayrıca Kur’an bize aklımızı kullanmamız ve düşünmemiz gereken geniş bir alan bırakır. Böylelikle insandan, aklıyla değişen ya da gelişen hayat şartlarına uygun çözümler üretmesini bekler. Aklı kullanmak ve düşünerek karar vermek çok önemlidir. İnsan, ancak düşünerek iyiyle kötüyü ve doğruyla yanlışı birbirinden ayırır. Yararlı ve zararlı olanın farkına varır. Akıl sayesinde insan, karşılaşacağı güçlüklerle mücadele etmeyi başarır ve kötülüklerden uzak durur. Ancak düşünen insan her açıdan kendini geliştirir ve bir şeyler üretebilir. İnsan, aklını kullanarak hayatını kolaylaştırmanın yollarını arayıp bulabilir. Bu nedenle Allah aklımızı kullanmamızı öğütler. KONUŞALIM “Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan ç ğ üstün kıldık.” İsrâ suresi, 70. ayet. Yukarıdaki ayetin vermek istediği mesaj nedir? Arkadaşlarınızla konuşunuz. 1 Bakara suresi, 44 ve 73. ayetler; Al-î imran suresi, 65. ayet. 2 Bakara suresi, 179. ayet. 79 KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ 3. Kur’an Doğru Bilgiye Önem Verir Doğru bilgiye neden önem vermeliyiz? Doğru bilgi, insanın doğru sonuçlara varabilmesini sağlar. Gözün görebilmesi için ışığa ihtiyacı olduğu gibi aklın da doğru düşünüp doğru karar verebilmesi için doğru bilgiye ihtiyacı vardır. Bu nedenle Kur’an, insanın aklına seslenir ve doğru bilgiye ulaşmasını ister. İnsanın doğru bilgiye ihtiyacı vardır. Doğru bilgi sahibi olunca inancımız daha da güçlenir. Bu sayede Rabb’imize daha çok yaklaşırız. Bilgi, insanı gerçeğe ulaştırmalıdır. Doğru bilgi; gerçek, güvenilir ve kesin olmalıdır. Zan ve tahmine dayalı olmamalıdır. Peygamberimiz, “…Fayda vermeyen ilimden Allah’a sığınırım…”1 demiştir. Bu nedenle bizler de kendimize, doğaya, çevreye ve bütün insanlığa faydalı olacak bilimsel çalışmalara yönelmeliyiz. İnsanlara ve doğaya zarar verecek faydasız işlerden de kaçınmalıyız. İnsanın görmediği; ama merak ettiği çok şey vardır. İnsan, aklıyla niçin yaratıldığını ve yaratılışının amacını bulmak ister. Ölümden sonraki hayatı merak eder. Bu arayışında Kur’an, insana doğru bilgiler vererek yardım eder. Allah, araştırmadan, incelemeden bir haber veya bilgiyi kabul etmeyi hoş karşılamaz. Aksi hâlde insanın pişman olabileceğini bir ayette şöyle ifade eder: “Ey inananlar, size fasık (yoldan çıkmış) bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”2 NOT EDELİM Hz. Ali şöyle buyurmuştur: “Kur’an’ı öğrenin, çünkü o sözlerin en güzelidir. Onda anlayışınızı derinleştirip kavrayışınızı genişletin. Çünkü o kalplerin baharıdır, nuruyla şifa bulun, zira o gönüllerin şifasıdır. Onu en güzel okuyuşla okuyun...” Nehcü’l-Belâğa, 110. Hutbeden. 1 Müslim, Sahih, C 11, s. 58. 2 Hucurât suresi, 6. ayet. 80 4. ÜNİTE YAZALIM Kur’an’ın doğru bilgiye önem vermesinin nedenlerini maddeler hâlinde yazınız. • İnsanın doğru davranışlara sahip olmasını sağlamak • ……………………………………………… • ……………………………………………… Bilgi, bilimin ham maddesidir. Bilim ise Allah’ın tabiata koyduğu genel yasalara ulaşmayı amaçlayan bir faaliyettir. Bilimin keşifleri dinin değerleriyle birleşerek insanlara faydalı hâle gelir. Bu nedenle bizler doğru bilgiye önem vermeliyiz. Okumalı, araştırmalı ve kendimizi geliştirmeliyiz. 4. Kur’an’da Bilgi Edinme Yolları Dinimiz hakkında bilgi sahibi olmak için hangi kaynaklara başvurursunuz? Kur’an’da bilginin kaynakları; duyu organları, akıl ve vahiy olarak belirtilir. Kur’an, bunlarla elde edilen bilgileri akılla değerlendirmeyi esas alır. Duyu organları, insan için çok önemlidir. İnsan; görme, duyma, tatma, koklama, dokunma gibi duyularıyla bilgi edinir. Kur’an’da sayılan en önemli duyu organlarından biri işitme duyusudur. İşitmekten amaç, iyi dinlemek ve dinlediğini anlamaktır. Aynı zamanda, görme duyusu da akla malzeme taşır. Ayrıca bakmak ve baktığını görmek de önemlidir. “Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiştir? Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmişlerdir? Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır?”1 ayeti, insanı duyu organlarını iyi kullanması gerektiği konusunda teşvik eder. BİLGİ KUTUSU 1 Gâşiye suresi, 18-20. ayetler. 81 KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ İnsan; gördükleri üzerinde düşünen bir varlıktır. Düşündüklerinden yeni fikirler üretebilir ve bunları da yazılı ya da sözlü olarak ifade edebilir. Bundan dolayı insan yaptıklarından ve söylediklerinden sorumlu tutulmuştur. Kur’an’da akılla duyular arasında sıkı bir ilişki olduğu belirtilir ve insanın sahip olduğu kabiliyetleri ve duyularını iyi kullanması istenir. Allah, duyu organlarını kullanma sorumluluğunu şöyle dile getirir: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”1 İnsan, sahip olduğu bilgilerin önemli bir kısmını gözlemle elde eder. Bu nedenle Kur’an, insanın çevresinde olup bitenlerle ilgili olarak gözlem yapmasını ve düşünmesini ister. Bu konu bir ayette şöyle ifade edilir: “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de ölü hâldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır.”2 Akıl, duyularla elde edilen bilgileri değerlendirir. Olaylar arasında bağlantılar kurar. Ulaştığı sonuçlardan yeni bilgiler üretir. Aklını kullanmak, gerçeği bulmanın yollarından biridir. Kur’an’da bu durum şöyle anlatılır: “Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin. İşitmedikleri hâlde, ‘İşittik.’ diyenler gibi de olmayın. Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar ve dilsizlerdir.”3 Vahiy, doğru bilgi kaynaklarının başında gelir. Yüce Allah’ın varlığı, birliği, peygamberlerin gönderiliş amaçları, onların hayatları, kutsal kitaplar ve ahiret hayatı gibi dinimizin inanç esasları hakkında bilgiler verir. Evrenin yaratılışı hakkında açıklamalarda bulunur. İnsanların mutlu, huzurlu ve barış içinde yaşamaları konusunda onlara çeşitli öğütlerde bulunur. İyi ve kötü davranışlar hakkında örnekler vererek insanları aydınlatır. Akıl ve vahiy, insanın doğru bilgi kaynaklarındandır. Dinin hükümleriyle aklın hükümleri birbirini destekler. Kur’an’ın getirdiği ilkeler, akla uygundur. Çünkü aklı yaratan da vahyi gönderen de Allah’tır. Bilgiye; aklımız, duyu organlarımız ve vahiy aracılığıyla ulaşırız. Duyu organlarımızla gözlem yaparız ve aklımızla doğru ile yanlışı birbirinden ayırırız. Aklımızı kullanarak Kur’an’ı daha iyi anlarız. Rabb’imizi tanır ve bizim için yarattığı şeylerin farkına daha iyi varırız. 1 İsrâ suresi, 36. ayet. 2 Bakara suresi, 164. ayet. 3 Enfâl suresi, 20-22. ayetler. 82 4. ÜNİTE BELİRTELİM “Üsttleri “Üstlerinde “Ü rind nde kanatlarını kana ka na atl tla arın arın ar ınıı aça-kapata aç ça-ka kapa p ta pa t uça uçan çan n ku kuşl kuşları şlar arıı (h (hiç (hiç) iç)) gö görmediörm med diOnları (havada) rahman olan Allah’tan başkası tutmuyor…” ler le r mi mi? ? On Onla ları (ha havad da) ra da) ahm man an o lan Al lan Alla lah’ h’ta h’ tan ta n ba başk ş as şk asıı tu tutm tmuy tm uyo uy or…” or…” or ” Mülk M Mü lk ssuresi, ur ure resi, 19. 1 ayet. aye yet. t t. “Şüphesiz göklerin “Ş Şüp phesi he esi siz gökl klerin in ve yerin n yaratılışında, yaratılışınd nd da, gece gec g e e ile gündüzün ec günd gü ndüz nd üz zün ün art artt gelişinde akıl arda ge elişinde akı k l sahipleri için gerçekten açık ibretler er (ayetler) (ay ayet ettle ler) r)) vardır.” Âl-i İmrân suresi, 190. ayet. Yukarıdaki ayetlerde anlatılmak istenen ortak noktayı belirtiniz. 5. Bilgi, Taassubu Önler “Karganın biri seke seke yürüyen güzel bir keklik görmüş. Kekliğin güzelliğine ve alımlı yürüyüşüne hayran olmuş. Kekliği sürekli izlemeye başlamış. Tek gayesi keklik gibi olmakmış. Keklik bu durumdan rahatsız olmaya başlamış ve ‘Ne kadar benzerse benzesin, hiçbir şey aslı gibi gerçek olamaz. Çaban boşunadır. Bu durumdan vazgeç.’ demiş. Fakat karga bir türlü vazgeçmemiş ama keklik gibi yürümeyi de öğrenememiş. Zavallı karga kendi yürüyüşünü de unutmuş. Herkese karşı gülünç duruma düşmüş.” Beydaba, Kelile ve Dimne, s. 263-264. (Özetlenmiştir.) Yukarıdaki kıssanın ana fikri nedir? Taassup; bir fikre veya inanışa körü körüne aşırı derecede bağlanıp ondan başkasını düşünememe durumudur. Buna bağnazlık da denir. Dinimiz bizlere bağnazlıktan kaçınmamızı emretmiştir. Bilgi, taassubu önler. Kur’an’a göre taassuptan kurtulmanın yolu, aklı kullanmaktır. Ancak doğru bilgiler, insanı bağnazlıktan kurtarır. Kur’an, insanın ahlakını bozan ve insanı küçük düşüren her türlü bağımlılık ve kötü etkiden onu kurtarmayı hedefler. 83 KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ DOLDURALIM Taassup sahibi kişiler, körü körüne başkalarını taklit ederler. Taklit etmek, eğer belli bir bilgi ve bilinçten yoksunsa insana zarar verir. Taklit, bilgi düzeyi yetersiz insanların, kendileri bir şey üretemedikleri için başkalarının etkisi altında kalmalarına yol açar. Kolaycılık ve tembelliğe götürür. İnatçılık, aşırı taraftarlık, başkalarına karşı üstünlük ve farklı görüşlere tahammülsüzlük gibi olumsuzluklara yol açabilir. Taassup, doğru-yanlış demeden sadece kendi menfaatini düşünmektir. Taassupkâr insan, neye bağımlıysa ondan başkasını görmeyendir. Taassubun bir nedeni insanların atalarından gördükleri her şeyi olduğu gibi kabul etmeleridir. Atalarına saygı duymak, insan için bir fazilettir. İnsan, atalarının tecrübelerden ve tarihten ders almalıdır. Ancak onların görüşlerini bütünüyle kabullenip taklit etmemelidir. Onların doğrularına sahip çıkmalı ama yanlışlarını da görerek reddetmelidir. YAZALIM “…Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim, derler. Hâlbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir…” Ankebût suresi, 12. ayet. Kötü arkadaş edinerek kötü şeyler yapmanın nelere yol açabileceğini yukarıdaki ayeti dikkate alarak bir paragraf yazınız. 84 4. ÜNİTE Allah, körü körüne bir fikri ya da kişiyi izlemeyi doğru bulmaz. İslam dinine göre insan, aklını kullanarak, düşünerek bilinçli bir şekilde davranmalı ve taklitten kaçınmalıdır. Kur’an’da körü körüne atalarını taklit edenler ve batıl inançlara yönelenler bir ayette şöyle uyarılır: “Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine uyun.’ denildiği zaman onlar, ‘Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız.’ derler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamışlarsa?”1 Buna göre insan, güzel ve doğru olanı örnek almalı ama bilinçsizce taklit etmemelidir. Taassup, insanı bilgiden uzaklaştırır, araştırma yapmaktan alıkoyar. Ön yargılı olmasına neden olur. Taassup, bilgisizlikten kaynaklanır. Bilgi olmayınca cahillik öne çıkar. Allah, gerçek karşısında insanın kendi kötü arzularına uymasını doğru bulmaz ve insanları bilgisizliğin ve bağnazlığın yol açacağı sapmalardan uzak durmaya çağırır. İnsanın yaptığı işlerde doğru yanlış demeden akla, fikre ve muhakemeye başvurmaması onu taassuba düşürür. İnsan, kendini haklı çıkarmak adına, yanlış bir şeye bile bile doğru dememelidir. Konuyla ilgili olarak Kur’an’da şöyle buyrulur: “Onlar bir kötülük yaptıkları zaman, ‘Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti.’ derler. De ki: Allah kötülüğü emretmez. Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”2 İslam, düşünmenin önündeki tüm engelleri kaldırmış, düşünmeyi ve düşündüğünü ifade etmeyi teşvik etmiştir. Düşünmeyi engellemek, insanın yaratılış amacına aykırıdır. İnsanın farklı fikirlere de ihtiyacı vardır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı yerde ise gelişme ve ilerleme olamaz. İnsan, düşüncelerini özgürce açıklayamıyorsa ya da açıkladığında tepkiyle karşılaşıyorsa orada taassup var demektir. Bu da toplumun ilerlemesine engel olur. Kur’an’da bu değişime ve yeniliğe karşı çıkan bağnazlıktan şöyle söz edilir: “Andolsun biz bu Kur’an’da insanlara her çeşit misali getirip anlattık. Onlara bir ayet getirdiğin zaman inkâr edenler, “Siz (geleneklerimizi) iptal edenlerden başka bir şey değilsiniz.’ derler.”3 BULALIM Kur’an mealinden aşağıdaki ayetlerin ortak noktalarını bulup bu ayetlerde anlatılmak istenen ortak düşünceyi belirtiniz. • Bakara Bak Ba Baka ka ar ra a suresi, su ur ressi, res i, 170. 17 70 0. ayet. aye ay ett. • Mâide Mâ M âid de suresi, ssu ure resi resi si, 104. 10 04. 4. ayet. ay ye ett.. • Yûnus Yûnu Yû nus suresi, ssu u ur re r essii, 108. 108 10 8.. ayet. ay ye ett.. 1 Ba Bakara Bakara kar kar ka ara suresi, sure urre u resi, ssii 170. 17 170. 0. ayet. aye aye yett.. 2 A’râf A râf A’ â suresi, su uresi 28. 28 ayet. ayet 3 Rûm suresi, 58. ayet. 85 KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ YORUMLAYALIM “Akıl gibi zenginlik, bilgisizlik gibi yoksulluk, edep gibi miras, danışmak gibi dayanak olamaz.” Hz. Ali Nehcü’l-Belâğa, s. 413. “ İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Hacı Bektaş Veli Makâlât, s. 68-71. “H Her k kim imse se k kii on onda da ilim iili lim m yoktur, yokt yo ktur ur, suyu suyu o olm lmay ayan an şşeh ehir ir g gib ibid idir ir..” “Her kimse olmayan şehir gibidir..” Hacı Bektaş Veli Kitabü’l-Fevaid, s. 36. Yukarıdaki sözleri ilim ve aklın önemi açısından yorumlayınız. Atatürk, hoşgörüye önem vermiş ve taassuba karşı çıkmıştır. Atatürk çıkmıştır Hoşgörünün toplumda yaygınlaştırılmasını istemiş, bunun için çalışmıştır. Bir sözünde, “Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassupkâr olan cahildir. İlim mutlaka cahilliği yener. O hâlde halkı aydınlatmak lazımdır.”1 demiştir. Bu sözüyle o, toplumda taassubun yok edilmesi için insanların iyi eğitilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Atatürk, taassuptan uzak durma konusunda şöyle demiştir: “Vatandaşının veya herhangi bir insanın vicdani inanışlarına karşı, hiçbir kin duymayan, aksine saygı gösteren kimsede taassupsuzluk vardır. Hiç olmazsa, başkalarının, kendininkine uymayan inanışlarını bilmezlikten, duymazlıktan gelir. Taassupsuzluk budur.”2 demiştir. Atatürk, sadece taassuba karşı olmakla yetinmemiş, aynı zamanda düşünce özgürlüğünü, insanların fikirlerini serbestçe ifade edebilmelerini savunmuştur. Bu konu ile ilgili bir sözünde şöyle demiştir: “Şüphesiz, düşüncelerin, inanışların başka başka olmasından şüphe etmemek gerekir. Çünkü bütün fikirler ve inançlar bir noktada birleştiği takdirde bu, hareketsizlik belirtisidir, ölüm işaretidir.”3 Böylece o başkalarına zarar vermediği sürece herkese düşünce hürriyeti tanınması, özgürlük alanının genişletilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Atatürk, bir sözünde, “Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse hiçbir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz.”4 demiştir. Atatürk bu sözüyle her türlü taassubun ve din istismarının karşısında olduğunu belirtmiştir. 1 Atatürkçülük, C 3, s. 111. 2 Atatürkçülük, C 1, s. 383. 3 Atatürkçülük, C 1, s. 385. 4 Atatürkçülük, C 1, s. 111. 86 4. ÜNİTE Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, İslam dinine önem veren bir liderdi. O, yaptığı pek çok konuşmada dinimizden, Kur’an’dan, Peygamberimizden övgüyle söz etmiştir. Örneğin Atatürk, Peygamberimize duyduğu sevgi ve hayranlığı bir sözünde şöyle belirtmiştir: “Allah birdir. Şanı büyüktür… Peygamberimiz Efendimiz hazretleri, Allah tarafından insanlara dinî gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki Yüce Kur’an’daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir….”1 Atatürk, Peygamberimizle ilgili bir sözünde de “O (Hz. Muhammed), Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonuca kadar o, ölümsüzdür.”2 Onun bu konu ile ilgili başka bir sözü de şöyledir: “Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye NOT EDELİM N engel bir şey kapsamıyor…”3 • Ta Taassup Taas assu sup p bilgisizce bilg bi lgis isiz izce ce taklittir. ttak akli litt ttir ir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti • Taassup ön yargıdır. Anayasası’nın 25 ve 26. maddelerinde, • Taassup körü körüne bağlılıktır. “ Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini atleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanaaçıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri maz. Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir…” denilerek düşünce hürriyeti kanunla güvence altına alınmıştır. Bu durum aynı zamanda düşünce hürriyetinin cumhuriyet yönetimiyle güvence altına alındığını ortaya koymaktadır. Her türlü taassuptan uzak durmalıyız. Kendimizi yeterli görerek doğruyu aramaktan vazgeçmemeliyiz. Tartışmaya açık olmalı ve başka düşüncelere de saygı duymalıyız. Kendi görüşlerimizi her zaman doğru, başkalarınınkini ise sürekli yanlış görmekten kaçınmalıyız. Körü körüne bir şeyi taklitten uzak durmalıyız. Aklımıza sormayı ve vicdanımıza danışmayı ihmal etmemeliyiz. Ahlaklı, onurlu, kendine güvenen, gelişmeye açık ve erdemli bir insan olmaya çalışmalıyız. 1 Atatürkçülük, C 1, s. 455. 2 Atatürkçülük, C 1, s. 455. 3 Atatürkçülük, C 1, s. 457. 87 KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ 6. Sevgi ve Merhamet Örneği: Hz. Yusuf Hz. Yusuf hakkında neler biliyorsunuz? Hz. Yusuf, Kur’an’da adı geçen peygamberlerdendir. Yakup Peygamberin on iki oğlundan biridir. Dünyalar güzeli bir çocuk olan Hz. Yusuf’u babası çok seviyordu. Hz. Yusuf, bir gece rüyasında on bir yıldız, güneş ve ayın kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyayı babasına anlattı. Hz. Yakup, rüyadan çok etkilendi. Hz. Yusuf’un ileride önemli bir kişi olacağını anladı. Ona, rüyasını kardeşlerine anlatmamasını tembihledi. Çünkü kardeşlerinin Hz. Yusuf’u kıskanmalarından endişe ediyordu. Kardeşleri bir süre sonra Yusuf’un rüyasını öğrendiler. Bundan dolayı kardeşleri Hz. Yusuf’u kıskandılar. Sonunda aralarında anlaşıp Yusuf’tan kurtulmaya karar verdiler. Gezip eğlenmek bahanesiyle babalarından izin alarak Hz. Yusuf’u kırlara götürdüler. Onu bir kuyuya attılar. Gömleğine de avladıkları bir hayvanın kanını sürerek, “Yusuf’u kurt kaptı.” diye babalarına yalan söylediler. Kuyunun yanından geçmekte olan bir kervanın yolcuları, Yusuf’u kuyudan kurtarıp Mısır’a götürdüler ve onu Mısır vezirine köle olarak sattılar. Hz. Yusuf, kendisine atılan bir iftiradan dolayı hapsedildi NOT EDELİM N ve uzun yıllar hapiste kaldı. Allah, ona rüyaları yorumlamaKur’an’da Ku ur’an’da yer alan sını öğretti. Hapiste arkadaşlarının rüyalarını yorumluyordu. Yorumladığı rüyalar doğru çıkıyordu. Allah onu, insanları surelerden biri Yûsuf doğruya ve güzele çağırması için peygamber olarak gösuresidir Tamamı suresidir. revlendirdi. 111 ayet olan bu surede Hz. Yusuf’un Mısır hükümdarı, bir gece hayatı anlatılmıştır. rüyasında yedi zayıf ineğin Yusuf’un hayat yedi besili ineği yediğini ve hikâyesi, Kur’an-ı yedi yeşil başağın yanında Kerim’de “kıssalaKe rın en rı rın en güzeli” g güz ü eli” üz ” olarak nitelendirilmiştir. nite te elend lend le n ir iril ilmiştir. 88 4. ÜNİTE BİLGİ KUTUSU “Rabb’im! Bana hükümranlık verdin ve bana olayların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada ve ahirette benim yanımda yakınımda olan, beni koruyup destekleyen sensin. Bana hayatımı Müslüman olarak tamamlamayı nasip et ve beni iyi insanların arasına kat.” Yûsuf suresi, 101. ayet. yedi kurumuş başak olduğunu gördü. Bu rüyasının yorumlanmasını istedi. Fakat yanındaki danışmanların yaptıkları yorumları mantıklı bulmadı. Daha önce Hz. Yusuf ile hapiste yatan arkadaşı krala bu rüyanın yorumunu öğrenip gelebileceğini söyledi. Ardından Hz. Yusuf’la konuşarak öğrendiği yorumu krala anlattı.1 Hz. Yusuf, yedi yıl bolluk olacağını, peşinden gelen yedi yılın ise kıtlıkla geçeceğini söyledi. Hükümdar, Hz. Yusuf’un bu yorumunu mantıklı buldu ve çözüm önerilerini sordu. Hz. Yusuf da önerilerini söyledi. Bunun üzerine hükümdar, Hz. Yusuf’u hapisten çıkararak devlet hazinesinin sorumluluğunu ona verdi. Yusuf bolluk yıllarında ürünlerin bir kısmını depolara koydurdu. Kıtlık yılları gelince depolardaki ürünleri halka dağıtmaya başladı. BELİRTELİM Yusuf’um f’ Ben bir Yakup idim kendi hâlimde Mevla ismi vardır benim dilimde Yitirdim Yusuf’u Kenan ilinde Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um diye Bir derdi bulsam da derdime yansam Yandım hasretine bağrım dağlasam Yusuf’um cemalin bir dahi görsem Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um diye Yusuf f ’u götürüp b ilmem nettiler Yusuf’u bilmem Y usuf’ f’un gö ömlleği ğinii all kan kan ettiler etti ttiller Yusuf’un gömleğini Kurtlar yemiş y mişş diye ye y bühtan ettiler Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um diye Derviş Yunus bunu böyle söyledi İİnip niip aşkın aşkın k deryasını d b boyllad dı boyladı Kul iken Mısır’a sultan ey yledi eyledi Ağlar Yakup ağlar Yusuf’um diye Yunus Emre Şiirde Hz. Yusuf’un hayatının hangi aşamalarından söz edilmiştir? Belirtiniz. 1 Yusuf Y f Suresi S i 45-50. 45 50 ayetler. tl 89 KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ Aynı kıtlık, Hz. Yusuf’un ailesinin ülkesi olan Kenan (Filistin) diyarında da yaşandı. Yusuf’un kardeşleri de yiyecek almak için birkaç kez Kenan ülkesinden Mısır’a geldiler. Hz. Yusuf, sonunda kardeşlerine kendini tanıttı ve onları affettiğini belirterek, “Bugün kınanacak değilsiniz, Allah sizi affetsin. O, merhametlilerin en merhametlisidir.”1 dedi. Yusuf Peygamber, babası, annesi ve kardeşlerinin tamamını Mısır’a davet etti. Ailesi, Mısır’a vardığında Hz. Yusuf anne ve babasını tahta oturttu. Diğer on bir kardeşi ise Hz. Yusuf’a saygılarını gösterdiler. O zaman Hz. Yusuf, “…Babacığım, işte bu daha önce gördüğüm rüyanın gerçekleşmesidir. Rabb’im onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozdu. Sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabb’im, bana pek çok iyiliklerde bulundu...”2 dedi. Yusuf Peygamber, uzun yıllar Mısır’da insanları adaletle yönetti. Onlara peygamberlik ve rehberlik yaptı. Hep iyiliğe ve güzelliğe çağırdı. Yusuf Peygamberin hayat hikâyesi hakkında Allah söyle buyurmuştur: “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerin(in kıssaların)da, (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır.” 3 KISSADAN ANLADIKLARIMIZ 1 Yûsuf YYû û f suresi,i 92. 92 ayet.t 92 2 Yûsuf suresi, 100. ayet. 3 Yûsuf suresi, 7. ayet. 90 4. ÜNİTE ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız. 1. İnsanın düşünen bir varlık olması, kendisine ne gibi üstünlükler kazandırır? Açıklayınız. 2. Allah varlıklar arasında niçin insanı sorumlu tutmuştur? Belirtiniz. 3. Akıl niçin dinî sorumluluğun ön şartı kabul edilmiştir? Açıklayınız. 4. Bilgisiz taklit niçin zararlıdır? Açıklayınız. B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz. 1. Kur’an, insana sorumluluk ve mükellefiyeti hangi çağında yüklemiştir? A) Yaşlılık B) Çocukluk C) Ergenlik D) Bebeklik 2. Aşağıdakilerden hangisi aklın işlevlerinden biri değildir? A) Düşünmek B) İyiyi kötüden ayırmak C) Tercihte bulunmak D) Duymak 3. Aşağıdaki atasözlerinden hangisi diğerlerinden farklıdır? A) Akıl akıldan üstündür. B) Akıl yaşta değil baştadır. C) Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. D) Akla karayı seçmek. 4. Aşağıdakilerden hangisi konu yönüyle diğerlerinden farklıdır? A) “...De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?..” (Zümer suresi, 9.ayet.) B) “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer suresi, 49. ayet.) C) “İlim öğrenmek kadın erkek her Müslümana farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17.) D) “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” (Hz. Ali) 5. İslam dinine göre aşağıdakilerden hangisi bilgi kaynaklarından biri değildir? A) Rüyalar B) Kur’an-ı Kerim C) Duyular 91 D) Akıl KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ C. Aşağıda Hz. Yusuf’la ilgili olaylar verilmiştir. Bunları oluş sırasına göre sıralayınız. (…) Hz. Yusuf uzun yıllar Mısır’da insanları adaletle yönetti. (…) Mısır hükümdarı, Hz. Yusuf’a devlet hazinesinin sorumluluğunu verdi. (1 ) Hz. Yusuf bir gece rüyasında on bir yıldızın, güneş ve ayın kendisine secde ettiklerini gördü. (…) Kuyunun yanından geçmekte olan bir kervanın yolcuları Hz. Yusuf’u kuyudan kurtardı. (…) Mısır hükümdarı bir gece rüyasında yedi zayıf ineğin yedi besili ineği yediğini ve yedi yeşil başağın yanında yedi kurumuş başağın olduğunu gördü. (…) Kardeşleri bir süre sonra Hz. Yusuf’un rüyasını öğrendiler. (…) Hz. Yusuf Mısır hükümdarının rüyasını yorumladı. (…) Hz. Yusuf’u alıp kırlara götürdüler ve onu bir kuyuya attılar. 92 ÖĞRENME ALANI: AHLAK 5. ÜNİTE İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Alkollü içecekler ve uyuşturucu maddelerin sağlık açısından zararlarını araştırınız. 2. Kötü alışkanlıkların başlama sebebi neler olabilir? Büyüklerinizle konuşunuz. 3. Kul hakkı kavramının ne anlama geldiğini araştırınız. 4. Sigaranın sağlığımız açısından zararlarını Yeşilay Derneğinin internetteki www.yesilay.org.tr sitesinden inceleyiniz. 5. Kumara alışma yollarından biri de şans oyunlarıdır. Niçin? Görüşlerinizi yazınız. 93 İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR 1. Alkollü İçki İçmek ve Uyuşturucu Kullanmak “İçki, bütün kötülüklerin anasıdır.” Suyuti, el-Camiu’s-Sağir, C 1, s. 26 Yukarıdaki hadiste anlatılmak istenen nedir? Alkollü içki ve uyuşturucu, insanın aklını ve iradesini kullanmasını engelleyen ve bağımlılığa yol açan zararlı maddelerdir. İslam; aklı, canı, nesli, malı ve dini korumayı esas almış, bu değerlere herhangi bir şekilde zarar verilmesini de yasaklamıştır. Bu değerlere zarar veren davranışların başında da alkollü içkiler ve uyuşturucu maddeler gelmektedir. Alkol ve uyuşturucu maddeler, beyin ve merkezî sinir sistemini etkileyerek insanın karar verme yeteneğini olumsuz yönde etkiler. İnsanın iradesini zayıflatır. Aklını kullanarak doğru karar vermesine ve sorumluluklarını yerine getirmesine engel olur. İçki ve uyuşturucu, bireyin aile huzurunu, sosyal ve mesleki hayatını olumsuz yönde nayet, trafik kazaları, kırgınlık, dargınlık ve aile etkiler. Ayrıca hırsızlık, cinayet, n olabilir. Bu nedenle Yüce Allah Kur’an’da, içi geçimsizliklere neden nizi tehlikeye atmayın...”1 buyurmaktadır. “…Kendi elinizle kendinizi İnsan elindeki imkânlarıı kendisini tehlikeye götürecek şekilde ve alıdır. Peygamberimiz, “Hastalık gelmeden sorumsuzca kullanmamalıdır. önce sağlığın, ihtiyarlıkk gelmeden önce gençliğin ve ölüm atın değerini bilin…”2 buyurarak gelmeden önce hayatın manet olarak verildiğini belirtmiş, bedenimizin bize emanet erek onu korumamızı istemiştir. sağlığımızın değerini bilerek BİLGİ KUTUSU U Anayasa’nın yasa nın 58 58. maddesinde, ma add ddes esiin es inde ind de, “Devlet, de, “D Dev evlle let, t, gençleri alkol düşküngenç ge nç çle lerii a alk lkoll d dü üşkü üşkü kün nnlüğünden, uyuşturucu lü üğü ğünd nd den en, uy yuşşturu ucu cu maddelerden, suçluluk, m madd addelerden, l , ssuç uçlu lulu lu uk, kumar kötü ku umar ve benzeri köt tü alışkanlıklardan cea lışkanlıklardan ve ce eiçin haletten korumak iç çin gerekli tedbirleri alır.” alır r.” denilmektedir. 1 Bakar Bakara a a suresi, suresi, sure si, 195. 19 ayet. aye y t. 2 Buharî, Tecrid-i Sarih Tercümesi, C 12, s. 176. 94 5. ÜNİTE PAYLAŞALIM Sınıfınızda Sı S ınıfı ını nıfıını nızd zd da dört dör rtt grup g gr rup ru up oluşturunuz. oluş ol luşştu turu ru unu nuz nu uz. grup, alkollü maddelerin akıl yönünden zararlarını, 1. g rup, ru p a p, lkol lk o lü ol l içeceklerin iiçe ç ce ekl kler erin er in ve ve uyuşturucu uy yuş uştu t ru r cu c m ad adde dde d lerin n ak kııll ssağlığı ağ ğlığı ğ y ğı önün ön ünd de zara den rarlarını, l , 2. grup, beden sağlığı yönünden zararlarını, 3. grup, topluma yönelik zararlarını, zararlarını 4. grup, ekonomik k ik yönden d l araştırsın. Ulaştığınız bilgileri sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür. Alkol ve uyuşturucu madde kullanımı çevrenin etkisi, merak ya da özenti ile başlar. Bu gibi zararlı maddeleri bir kere veya az da olsa tatmak, ilerde önü alınmaz alışkanlıklara neden olabilir. Peygamberimiz, “Her sarhoş edici haramdır. Çoğu içildiği zaman sarhoş eden şeyin azının içilmesi de haramdır.”1 buyurmuştur. Alkol ve uyuşturucu bazen yalnızlıktan kurtulmanın veya sorunlardan kaçmanın bir aracıymış gibi algılanır. Ancak, bu maddeleri kullanmak insanın gerçekte hiçbir sorununu çözmez. Mevcut sorunların çözümünü zorlaştırır. Hatta daha büyük sorunların ortaya çıkmasına yol açar. Zararlı alışkanlıklardan biri de sigara içmektir. Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre dünyada ölüme yol açan nedenler arasında sigara içmek ilk sırayı almaktadır. Sigarada vücudumuza zarar veren birçok kimyasal madde bulunmaktadır. Bunların içinde en tehlikeli olanları karbonmonoksittir. Bu, arabaların egzoz gazının aynısıdır. rço uyuşturucu gibi bağımlılık yapar. Katran, Sigarada bulunan maddelerden nikotin, birçok ku akciğer kanseri ve kronik bronşite yol açar. Uyuşturucu kullanmak insanı çabucak yıkıma sürüklerken sigara sağlığa sinsice ve ağır ağır zarar vermektedir. SLOGAN BULALIM • • Bağımlı olma özgür ol! ………………………. • ………………………. İçki ve uyuşturucunun zararlarıyla ilgili slogan bulunuz. Sloganlardan l rdan n birini bir riin n afiş şeklinde hazırlayarak sınıf panosuna asınız. 1 Buh Buharî, Buharî harî, Eşribe, Eşşrib Eşr ibe, 4. 4 95 İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR PANO YAPALIM Siz de sigara, alkollü içecekler ve uyuşturucu maddelerin zararları ile ilgili yukarıdaki resim ve sözlerin benzerlerini bularak bir pano hazırlayınız. İnsanların en sinsi düşmanının sigara olduğu bilinmektedir. Sigara kronik bronşitten akciğer kanserine, damar sertliğinden kalp hastalığına, ağız ve boğaz kanseri gibi daha birçok hastalığa neden olmaktadır. Erken yaşlanmaya da yol açan sigara alışkanlığı kişinin kendisine zarar vermekle kalmaz. Ailesinden başlayarak çevresindeki herkese zarar verir. Böylece başkalarının da sağlıklı yaşama hakkını olumsuz yönde etkiler. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığının başta bağımlının kendisi olmak üzere ailesi, çocukları, iş hayatı ve ülke ekonomisi üzerinde pek çok zararları vardır. Kendimize, ailemize ve topluma hiçbir yararı olmayan, insanların yeteneklerinin ortaya çıkmasını engelleyen, üretkenliği ve verimi düşüren bu gibi zararlı maddelerden uzak durmalıyız. 2. Kumar Oynamak “En değerli kazanç, kişinin kendi elinin emeğiyle kazandığıdır.” Ahmet bin Hanbel, Müsned, C 4, 141. Yukarıdaki hadiste altı çizili deyimle anlatılmak istenen nedir? Dinimizin kesin olarak yasakladığı davranışlardan birisi de kumardır. Para, mal veya değerli bir eşya karşılığı oynanan oyunlara kumar denir. Kumarda amaç başkasının parasını, malını alarak hiçbir emek harcamadan kazanç sağlamaktır. Bu da bir çeşit haksız kazançtır. Çünkü başkalarının mallarını meşru olmayan yollarla almak ve yemek haramdır. Bir ayette bu konu şöyle dile getirilir: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin...” 1 1 Nisâ suresi, 29. ayet. 96 5. ÜNİTE TARTIŞALIM Kumarda hiçbir zaman kazanan taraf yoktur. Çünkü bir taraf para kazansa bile bir daha asla kazanamayacağı vaktini kaybetmektedir. Diğer taraf ise hem malını hem de zamanını kaybetmektedir. Kumarda kaybedilen sadece para değil, bundan daha önemli olan zamandır. Bu nedenle dinimiz eğlence amaçlı da olsa kumar oyunlarını yasaklamıştır. Kumar oynamak niçin haksız kazançtır? Yukarıda verilen bilgiyi de dikkate alarak tartışınız. Akıl, sağlık ve zaman Allah’ın insanlara verdiği birer büyük nimettir. Çalışarak kazanmak yerine tembelliği ve hileyi teşvik etmek, zamanını boşa geçirmek, başkasının hakkını yemek dinimizde yasaklanan davranışlardır. İnsanın en değerli kazancı el emeği ve alın teri ile elde ettiği kazancıdır. Kumarda kazandıkça veya kaybettikçe hırs artar, kişiye, ailesine ve çevresine zarar verecek durumlar ortaya çıkar. Kumarda kaybedilen para, aile fertlerinin geçimi için gerekli olan paradır. Bu parayla ailenin giyim, kuşam, yiyecek, okul araç-gereçleri ve zorunlu ihtiyaçları karşılanabilir. Bu nedenle malını kumarda harcamak aile fertlerinin haklarını gasp etmektir. Bu durum ailenin huzur ve mutluluğunu bozar. Kumar oynayan kişi, kaybettiğine razı olsa bile içinden hem üzülür hem de rakibine karşı kin ve düşmanlık besler. NOT EDELİM Kumar oynamanın zararları şunlardır: • Kumar, oynayanları ve ailelerini perişan eder. • Kumar, çalışarak kazanmak yerine, tembelliği ve hileyi teşvik eder. • düşmanlık Kumar,, kin ve düşm ş anlık tohumlarının atılmasına neden olur. • Kumar, oynayanların ruh sağlığını bozar. • Kumar, hayatı şansa ve tesadüfe bırakmaktır. • Kumar, akıl, sağlık ve zamanı kötü yönde kullanmaktır. 97 İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR İLKELER ÇIKARALIM “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve ister Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?” namaz kılmaktan alıkoymak ister. Yukarıdaki ayetten ilkeler çıkarınız. • • • • Mâide suresi, 90, 91. ayetler. İçki kötülüklerin anasıdır. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... ..... 3. Kötü Alışkanlıklar Nasıl Başlıyor? Kötü alışkanlıklara yönelten etkenler sizce nelerdir? Kötü alışkanlıklara başlamada aile, arkadaş, çevre ve kişilik özelliklerinin her birinin ayrı ayrı etkisi vardır. İlk eğitimi aldığımız yer ailedir. İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı orada öğrenmeye başlarız. Çocuklar, aile büyüklerini kendilerine örnek alır ve onlara benzemeye çalışırlar. Aile her açıdan çok önemli bir kurumdur. Aile içindeki geçimsizlik, sevgi yoksunluğu ve aile bağlarının zayıflığı çocukları aile içinde yalnızlığa iter ve mutsuz kılar. İçki, kumar, uyuşturucu ve sigara gibi kötü alışkanlıkların bulunduğu ortamlarda yetişen çocuklar kötü alışkanlıklardan etkilenmesi daha kolay olur. KONUŞALIM Ş “Üzüm üzüme baka baka kararır.” Atasözü “İyilerle dost kötülere “İ yil ilerle l d ostt olmayan ollmayan k köt ötül ülere komşu komşu olur.” Mevlânâ, Mesnevi, 4/1617. beyit. Kötü alışkanlıklara başlamada arkadaş çevresinin etkisi nedir? Yukarıdaki sözleri dikkate alarak sınıfça konuşunuz. 98 Başkalarına özenme, kendini kanıtlama arzusu veya dışlanma kaygısı gibi duygular kötü alışkanlıklara başlamada önemli rol oynar. Bazı kişiler de sıkıntıya düştükleri veya morallerini bozacak bir olayla karşılaştıkları zaman dirençlerini kaybederler. Sorunlarını alkol, uyuşturucu veya sigara aracılığı ile çözmeye ve unutmaya çalışırlar. Bu durum, gerçeklerden kaçmak ve çözümü yanlış 5. ÜNİTE yerlerde aramaktır. Oysa kötü alışkanlıklar, içinde bulunulan durumu daha da kötüleştirir ve çıkmaza sokar. Gazete, dergi, televizyon ve internet gibi kitle iletişim araç larındaki birt akım görüntü, yazı ve reklamlar insanları kötü alışkanlıklara ö z e n d i r e b i l i r. Ayrıca arkadaş hatırına veya kendini kanıtlama adına “Bir defadan ne çıkar?” düşüncesi zamanla kötü alışkanlıkların başlamasına yol açmaktadır. TARTIŞALIM “Ben bağımlı olmam, bir kere kullanmaktan bir şey çıkmaz, ara sıra kullanmakla bir şey olmaz, ben kendimi kontrol ederim, iradem güçlüdür.” gibi ifadeler kötü alışkanlıkların başlamasına sebep olur mu? Arkadaşlarınızla tartışınız. BEYİN FIRTINASI YAPALIM Ailedeki iletişim iletişi ş m bozukluğu bozukluğ ğu ve huzursuzluğun huzursuzluğ ğun kötü alışkanlıklar alışşkanlıklar edinmedeki etkisi nedir? Beyin Beyi y n fırtınası yapınız. y pı ya p nız. 99 İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR 4. Kötü Alışkanlık ve Davranışlardan Nasıl Korunalım? Kötü alışkanlıklardan korunmak için öncelikle neler yapmalıyız? Kötü alışkanlık ve davranışlardan korunabilmek için bireye, aileye ve devlete bazı görevler düşmektedir. Herkes üzerine düşen görevi zamanında yerine getirirse kötü alışkanlık ve davranışlardan korunmak mümkün olur. Arkadaşlarımızı seçerken onların güzel ahlaklı olmasına dikkat etmeliyiz. Kötü davranışları ve alışkanlıkları olan insanlardan uzak durmalıyız. Çünkü pek çok kötü alışkanlık, arkadaş çevresinin etkisiyle ve özentiyle başlar. Bundan dolayı kötü alışkanlığı olmayan, dürüst, güvenilir kimseleri arkadaş edinmeliyiz. Aileler, çocuklarına küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim vermeli ve davranışları ile de örnek olmalıdır. Çünkü alışkanlıkların iyisi de kötüsü de küçük yaştan itibaren kazanılır. Bu nedenle aileler çocuklarının arkadaş çevresinden ve yaptıklarından haberdar olmalı, yanlışlarını gördüklerinde onları uygun bir dille uyarmalıdır. Bizler anne ve babamızın uyarılarını dikkate almalıyız. Çünkü onlar daima bizim iyiliğimizi isterler. Kötü alışkanlıkların olduğu yerlerden uzak durmalıyız. Boş zamanlarımızı spor yaparak, kitap okuyarak değerlendirmeliyiz. Televizyon, gazete ve dergilerde içki, kumar, sigara gibi kötü davranış ve alışkanlıkları özendirici fotoğraflar ve görüntüler konusunda duyarlı davranmalıyız. 100 5. ÜNİTE Bizler kendimizi her türlü kötü alışkanlık ve davranışlardan korumalıyız. Bunun yanında kötü davranışları olanları da uyarmalıyız. Çünkü içki, kumar ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar tüm toplumu olumsuz yönde etkiler. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, “Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar. Hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi insanlardandır.”1 buyurarak iyiliği öğütlemenin ve kötülükten sakındırmanın en temel görevlerimizden biri olduğunu vurgulamıştır. Kötülükler karşısında duyarsız kalmamalıyız. Kötü davranış ve alışkanlıkları önlemek için el ele vermeliyiz. Kur’an’da, “...İyilik ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve düşmanlık konusunda yardımlaşmayın...”2 buyrulmaktadır. Toplumda adalet, güven ve huzurun sağlanmasında vatandaşlık görevimizi ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Yaşadığımız toplumda kötü alışkanlık sahibi kişiler bulunabilir. Bundan dolayı onların topluma kazandırılması için elimizden geleni yapmalıyız. ÖRNEK VERELİM Ö İ “Sen kendini faydalı şeylerle meşgul etmezsen faydasız şeyler seni meşgul eder.” sözünden de esinlenerek kötü alışkanlık ve davranışlardan nasıl koru- nabileceğimize örnekler veriniz. • İnsan sağlığına nelerin zararlı olduğu hakkında bilgi edinirim. • Boş vakitlerimi spor yaparak değerlendiririm. • ………………………………………………………………………………….. • ………………………………………………………………………………….. 1 Âl-i İmrân suresi, 114. ayet. 2 Mâide suresi, 2. ayet. 101 İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR 5. Başkalarına zarar vermek: Kul Hakkı Sizce kul hakkı nedir? İnsanlar, birbirlerinin haklarına saygılı olmalı, söz ve davranışları ile birbirlerine zarar vermemelidir. Çünkü insanlara yapılan her türlü haksızlık kul hakkına girmektedir. İnsan hakları kapsamına giren her şey, aynı zamanda kul hakkı kapsamına da girer. Buna göre kul hakkı insan hakkı olarak da nitelendirilir. Başkalarına zarar vererek insan haklarını ihlal etmek çeşitli şekillerde olmaktadır. Hırsızlık ve hile yapmak, eksik ölçüp tartmak, yalan söylemek, iftira atmak, alay etmek, dedikodu, başkalarının özel hayatlarını araştırmak, kötü lakap takmak gibi tavır ve davranışlar kul hakkı kapsamındadır. İçki, uyuşturucu, sigara ve kumar gibi kötü alışkanlıklar kişinin kendisinden başlayıp ailesine ve çevresindeki herkese zarar vermektedir. Bu tür kötü alışkınlıklar kişinin hem kendisinin hem de başkalarının sağlıklı yaşam hakkını olumsuz etkilediği için kul hakkı ihlalidir. Kul hakkının en önemlilerinden biri de anababa hakkıdır. Anne-babalarımızı üzmemeli, üzdüysek de gönüllerini almasını bilmeliyiz. Yaşlandıklarında, bize ihtiyaçları olduğunda tatlı dil ve güler yüzle yardımlarına koşmalıyız. Evlat, kardeş, komşu, öğretmen, karı-koca, arkadaş ve yetim hakkı da insan hakları kapsamına girer. Kur’an-ı Kerim bu haklara çok önem vermemizi istemektedir. 1 Kul hakkı konusunda en çok dikkat etmemiz gereken kimselerden biri de komşularımızdır. Dinimiz, komşuluk ilişkilerine ve haklarına dikkat etmemizi öğütlemiştir. Komşularımızı gürültü yaparak rahatsız etmemeliyiz. Hangi dinden ve inançtan olursa olsun komşuluk hak ve hukukuna özen göstermeliyiz. 1 Nisâ suresi, 36. ayet; Nahl suresi, 90. ayet; İsrâ suresi, 23-26. ayetler.r. 102 BİLGİ KUTUSU İnsa İnsanın, İn nsa sa an nın nı n,, ya yaşama, aşa am ma a, ba babarınma, güvenlik, r ınm nm ma, g üven üv üven nlliik, k, sseyahat, eyah ey ahat ah att, sosyal ve ekonomik hakları vardır. Bu haklar, insanın iinsanca yaşayabilmesinin bil i i bir gereğidir. Bu haklara müdahale ve saygısızlık dinimizce yasaklanmıştır. Hak sahibinin rızası ve gönlü alınmadıkça affedilmez davranışlar olarak ifade edilmektedir. 5. ÜNİTE NOT EDELİM N Trafik kurallarına uymamak, kaçak elektrik ve su kullanmak, vergi kaçırmak, rüşvet alıp vermek, kamu hizmetinde ayrım yapmak, görevi kötüye kullanmak gibi her türlü olumsuz tavır ve davranışlar kul haklarını ihlal etmektir. Okulumuzdaki eşyaları dikkatli kullanmamak da bir çeşit kul hakkı ihlalidir. B Bütün toplumun ortak malı olan okul, kütüphane, hastane ve toplu taşıma araçlarına zarar vermek kul hakkıdır. Havayı, suyu ve toprağı kirletmek, çevreye zehirli atıklar bırakmak, yerlere tükürmek, çöp atmak da kul hakkına saygısızlıktır. Dinimiz birbirimizin haklarına saygı göstermemizi, kul hakkı yemekten kaçınmamızı ister. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, “Ancak insanlara zulmeİ denlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.”1 buyurmuştur. Kul hakkı yediğimizi fark ettiğimizde hemen hak sahibine hakkını ödemeliyiz. Ondan özür dilemeli ve hakkını helal etmesini istemeliyiz. LİSTELEYELİM Kull hakkı Ku hakk ha kkıı kapsamına kaps ka psam amın ına a giren gire gi ren n davranışlardan davr da vran anış ışla l rdan a bildiklerinizi billdiklleriniz izi listeleyiniz. l stel li eley yin iniz iz. • Bir insanın insa in sanı sa nın nı n içtiği içti iç tiği ti ği sigara ssig igar ig ara ar a ile ile çevresindekilerin il ç vr çe vres esin es inde nde d kiile leri riin sağlığına sağl sa ğ ığ ğl ğına a zarar zara za r r vermek ra verm ve rmek k Bir • … …… …… ………… ………… …… ………… …… …… ……… ……… ………… ………… …… ……… … . ………………………………………………. • ………… ………… …… ………… ……… … …… … …… ……… ……… ………………. ………………………………………………. 1 Şûrâ suresi, 42. ayet. 103 İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız. 1. Alkollü içki, uyuşturucu madde kullanmak gibi kötü alışkanlıkların bireysel ve toplumsal zararları nelerdir? Açıklayınız. 2. Kumardan kazanılan para niçin haram kabul edilmiştir? Bilgi veriniz. 3. Kötü alışkanlıklara başlamanın nedenleri nelerdir? Sıralayınız. 4. Kul hakkı yemek ne demektir? Açıklayınız. 5. Kul hakkı yiyenin bağışlanmak için ne yapması gerekir? Belirtiniz. B. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz. 1. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi alkole başlama nedenlerinden birisi değildir? A) Çevrenin etkisiyle başlanabilir. B) Merakla başlanabilir. C) Sağlıklı düşünmek için başlanabilir. D) Sorunlardan kaçmak için başlanabilir. 2. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi doğru değildir? A) Kumar oynamak üretkenliği artırır. B) Kumar oynamak zaman israfıdır. C) Kumar oynamak tembelliğe alıştırır. D) Kumar oynamak helal kazancı hiçe saymaktır. C. Aşağıdaki boşlukları verilen kelimelerden uygun olanları ile doldurunuz. ( haram, küçük, zarar, ruh salığı, sürükler) 1. Her sarhoş edici ……………dır. 2. Uyuşturucu çabucak yıkıma sürüklerken, sigara sinsice ve ağır, ağır insana …………… verir. 3. Alışkanlığın iyisi de kötüsü de …………… yaşta başlar. 4. Kumar oynayanın …………… bozar. D. Aşağıdaki bilgilerin doğrularını “D”, yanlışlarını “Y” ile işaretleyiniz. (…) İçki bütün kötülüklerin anasıdır. (…) Alkol sıkıntı ve dertleri yok eder. (…) Başkalarını rahatsız etmek kul hakkıdır. (…) Bir bardak içkiden zarar gelmez. (…) Kaçak elektrik ve su kullanmak hem kul hakkını hem de devletin hakkını yemektir. 104 ÖĞRENME ALANI: DİN VE KÜLTÜR 6. ÜNİTE DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM 1. Yeryüzünde birden fazla din olmasının sebepleri ne olabilir? Araştırınız. 2. İslam, Yahudilik ve Hristiyanlığın ibadet yerleriyle ilgili birer resim bulunuz. 3. Hinduizm hakkında bir araştırma yapınız. 4. “Teslis, meditasyon ve reenkarnasyon” kavramlarının anlamlarını araştırınız. 105 Kubbetü’s-Sahra Camii ve çevresi/Kudüs DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ 1. Din Niçin Evrensel Bir Gerçekliktir? Evrensel değerler ifadesinden ne anlıyorsunuz? Din, tarihin bütün dönemlerinde her toplumda var olan evrensel bir kurumdur. Yüce Allah, ilk insandan itibaren peygamberler ve kitaplar göndermiştir. İlk insan aynı zamanda ilk peygamberdir. Zamanla insanlar Allah’ın gönderdiği ilkelerden uzaklaşarak çeşitli varlıkları kutsal kabul etmişler ve bunlara tapınmışlardır. Bazen ayı, güneşi, yıldızları, bazen de bir hayvanı veya elleriyle yaptıkları putları kutsallaştırmışlardır. Dünya üzerinde bulunan eski yerleşim alanlarında yapılan kazı ve incelemelerde pek çok tapınak ve dinî sembole rastlanmıştır. Bu da dinin oldukça eski bir kurum olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra binlerce yıldır insanların ellerinde bulunan ilahî kitaplar da dinin tarihinin insanlık tarihiyle başladığını göstermektedir. Adları farklı olsa da dinlerin birbirlerine benzer yönleri vardır. Farklı coğrafyalarda ortaya çıkmış dinlerde bile ortak yönler bulmak mümkündür. Dinlerin temel ilkeleri göz önüne alındığında hepsinin amacının iyiliği, güzelliği yaymak, kötülükleri engellemek ve insanı yücelterek mükemmel hâle getirmek olduğu görülmektedir. Bu durum dinlerin getirdiği ortak değerlerin evrensel olduğunu gösterir. BULALIM Dinlerin ahlakla ilgili evrensel öğütlerine örnekler bulalım. Yalan söylememek .......................... .......................... 106 6. ÜNİTE 2. Günümüzde Yaşayan Dinleri Tanıyalım Günümüzde yaşayan dinleri ilahî ve ilahî olmayan dinler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Allah’ın, peygamberler aracılığıyla gönderdiği vahye dayalı dinlere ilahî dinler denir. Bunlar Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’dır. İnsanlar tarafından kurulmuş, vahye dayanmayan dinlere de ilahî olmayan dinler denir. Hinduizm ve Budizm bunların en belirgin örnekleridir. 2. 1. Hinduizm ve Budizm Hinduizm ve Budizm hakkında neler biliyorsunuz? Hinduizm, daha çok Hindistan’da yaşayan insanların din ve inançlarına verilen addır. Hinduizmin bilinen bir kurucusu yoktur. MÖ 1500 yıllarından itibaren ortaya çıkmıştır. Hinduizmin en belirgin yönü toplumu kastlara ayırmasıdır. Kast, “aynı işle meşgul olan, görev ve gelenekleriyle birbirine sımsıkı bağlanan insanların meydana getirdiği birlik” anlamına gelir. Kast sistemi şu dört temel kısımdan oluşmaktadır: Rahipler ve Bilginler (Brahmanlar) Prensler ve Askerler (Kşatriyalar) Esnaf ve Çiftçiler (Vaisyalar) İşçiler ve Köleler (Sudralar) Ayrıca kast sistemine dâhil edilmeyen, kast dışı kabul edilen paryalar (toplum dışı sayılanlar) vardır. Ganj Nehri’nde ibadet eden Hindular 107 DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ Hinduizmin temelinde Brahma (Mutlak Varlık) inancı olmakla birlikte birden çok tanrının varlığına inanılmaktadır. Brahma, Vişnu ve Şiva en önemli tanrılardır. Brahma yaratıcı, Şiva yok edici, Vişnu koruyucu tanrıdır. Hinduizmin kutsal kitapları Vedalar’dır. Hinduizmde ibadet bireysel olup belli bir şekli yoktur. Herkes istediği yerde istediği şekilde ibadet edebilir. En temel ibadet Ganj Nehri’nde yıkanmaktır. Günlük ibadete sabah şafaktan önce başlanır, doğuya doğru dönülerek oturulur. Hinduizmde “karma” denilen neden-sonuç yasası vardır. Buna göre insan geçmişte yaptıklarının karşılığını başka bir bedende tekrar dünyaya gelerek görecektir. Hindu inancına göre ruh ölümsüz olup onun bir bedenden bir başka bedene geçerek sürekli yaşadığına inanılır. Bu inanca reenkarnasyon veya tenasüh (ruh göçü) adı verilir. Reenkarnasyon inancına göre ölen kişi, yaptığı işlerin iyi ya da kötü olmasına göre insan, hayvan veya bitki biçiminde yeniden dünyaya gelir. Hindular ruhun ölümsüzlüğüne inandıkları için ölülerini gömmezler. Cesetlerini yakarak küllerini kutsal kabul ettikleri Ganj Nehri’ne atarlar. Hinduizmde ineklerin önemli bir yeri vardır. Dokunulmaz ve kutsal kabul edilirler. Etlerinin yenilmesi de yasaktır. Budizm MÖ 6. yüzyılda Hindistan’da Buda tarafından kurulmuş ve daha sonra yaygınlaşmış olan bir dindir. Hindistan’da ortaya çıkmasına rağmen mensupları, daha çok bu ülke dışında bulunmaktadır. Budizmin kurucusu olan Buda, MÖ 563-483 yılları arasında yaşamış bilge bir kişidir. Asıl adı Sidharta olan Buda, aydınlanmış anlamına gelir. Buda, yaşadığı süre içinde insanlara ahlaklı olmayı öğütlemiş, putlara tapmayı yasaklamıştır. Kendisinden sonraki dönemlerde düşünceleri sistemleştirilerek heykelleri yapılmış ve bir put hâline getirilip tapınılmaya başlanmıştır. Budizmde inancın temelini, “Buda’ya sığınırım, Dhamma’ya sığınırım ve Sangha’ya sığınırım.” cümlesi oluşturur. Bu cümleyi söylemeyen kişi Budist sayılmaz. Budizmde tanrının varlığı veya yokluğu ile ilgili bir ifade kullanılmaz. Ancak bazı Budistler Buda’yı tanrı konumunda görürler. Buda heykeli 108 6. ÜNİTE Buda, öğretilerini insanlara vaazlarıyla sözlü bir şekilde iletmiştir. Kendinden sonra kutsal bir kitap bırakmamıştır. Ancak Buda’nın sözleri daha sonra yazılmıştır. Bu şekilde oluşan Budizmin kutsal metinlerine, “üç sepet” anlamına gelen “Tripitaka” adı verilmiştir. Budizmde belirli bir ibadet ve dua şekli yoktur. Budistler tapınaklara giderek Buda’nın heykeline saygı gösterirler. Bunun yanında evlerinde bir köşede bulundurdukları Buda heykeline de saygıda bulunarak ibadet ederler. Ayrıca kutsal metinlerin okunması, meditasyon ve belli zamanlarda oruç tutmak da ibadet kabul edilir. Budizmde, Hinduizmde olduğu gibi ruhun bir başka bedende yeniden dünyaya gelmesi anlayışı vardır. Ölüler reenkarnasyon inancı gereği genelde yakılmaktadır. Budizmde en önemli inanışlardan biri nirvana anlayışıdır. Nirvana, insanın bütün istek ve hırslarının yok olduğu, ıstırapların bittiği, saf, temiz bir duruma kavuşmaktır. Buda, mutlu olabilmek için nirvanaya ulaşmak gerektiğini belirtir. KARŞILAŞTIRALIM Hinduizm ve Budizm dinlerinin farklı ve benzer yönlerini karşılaştırınız. 2.2. Yahudilik Yahudiliğin kutsal kitabının ve peygamberinin adı nedir? Yahudilik vahye dayalı en eski dinlerden biridir. Yahudi sözcüğü, Yahudi ırkına ve dinine mensup olan anlamına gelir. Yahudiler, Hz. Musa’ya bağlı oldukları için Musevi olarak da adlandırılırlar. Yahudiler tarihlerini Hz. İbrahim ile başlatırlar. Yahudiler Hz. İbrahim ve Hz. Musa’yı en önemli peygamberleri olarak kabul ederler. Hz. Süleyman ve Hz. Davut dönemlerini en görkemli dönemleri olarak anarlar. Yahudilikte en önemli inanç Tanrı’nın var ve bir olduğu inancıdır. Yahudiler Tanrı’ya Yahova adını verirler. Yahova tektir ve her şeyin yaratıcısıdır. Onlara göre Tanrı Yahova, Yahudileri seçilmiş millet olarak yaratmıştır. Tanrı adı gereksiz yere ağza alınmaz. Onunla ilgili herhangi bir resim veya heykel yapılamaz. Yahudiler, Tanrı’nın kendilerini her türlü zorluğa karşı daima koruyup yardım ettiğine inanırlar. 109 Sinagogda Tevrat okuyan çocuk Yahudilerin Ağlama Duvarı/Kudüs DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ Yahudiliğin kutsal kitabı Allah’ın, Hz. Musa’ya vahiy yoluyla bildirdiği Tevrat’tır. Tevrat’ın dili İbranicedir. Yahudilerin kutsal günü cumartesidir. Bu günde hiçbir iş yapılmaz. Sadece ibadet edilir. İbadet yerlerine sinagog veya havra adı verilir. Din adamlarına ise haham denilir. Yahudilikte ibadetler günlük ve haftalık olarak ikiye ayrılır. Günlük ibadet sabah, öğle ve akşam olmak üzere üç vakitte yapılır. Cumartesi günü sinagoga gidilir ve topluca ibadet edilir. İbadet esnasında kutsal kitaptan bazı bölümler sesli bir biçimde okunur. Genel olarak kadınlar ibadete katılamaz; ancak başları örtülü olarak ibadeti izleyebilirler. Kudüs’te bulunan Ağlama Duvarı, Yahudiler için çok önemlidir. Bunun yanında Yahudiler dinî sembollere de büyük önem verirler. Bu sembollerin en başta gelenleri sinagoglarda bulunan yedi kollu şamdan (menora) ve iç içe geçmiş iki üçgendir.1 KONUŞALIM Yahudiliğin temelini oluşturan On Emir şu şekildedir: 1. Seni Mısır diyarından, esirlik evinden çıkaran Yahova benim. Karşımda başka tanrıların olmayacaktır. 2. Kendin için put yapıp onlara tapmayacaksın. 3. Yahova’nın adını boş yere ağzına almayacaksın. 4. Cumartesi gününü sürekli hatırlayıp onu kutsal sayacaksın. 5. Anne ve babana saygı göstereceksin. babana b gösterecek ksin. i 6. İnsan öldürmeyeceksin. 7. Zina etmeyeceksin. 8. 8. Hırsızlık H Hırsızllık k yapmayacaksın. yapmayacak ksın. 9. Yalancı Y Yal alan ancı cı şahitlik şşah ahit itli lik k yapmayacaksın. yapm ya pmay ayac acak aksı sın. n. 10. 10. Komşunun Komş Ko mşun unun un evine e evi vine ne karşı k kar arşı şı açgözlülük a açg çgöz özlü lülü lük k etmeyeceksin. etme et meye yece ceks ksin in.. Yukarıdaki emirler üzerinde arkadaşlarınızla konuşunuz. 1 Osman Cilacı, Günümüz Dünya Dinleri, s. 67. 110 Notre Dame Kilisesi/Paris 6. ÜNİTE 2.3. Hristiyanlık Hristiyanların ibadet yerine ne isim verilir? Hz. İsa, Filistin’de Nasıra isimli köyde doğmuştur. Bir mucize olarak babasız dünyaya gelmiştir. Annesinin adı Meryem’dir. Hz. İsa otuz yaşına geldiğinde Allah tarafından kendisine peygamberlik görevi verilmiştir. O da insanları Allah’a inanmaya davet etmeye başlamıştır. Onun davetine başlangıçta on iki kişi inanmıştır. Bunlara “havari” denilmiştir. Hristiyanlığın kutsal kitabı İncil’dir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna isimli kişiler tarafından yazılan ve yazarlarının adıyla anılan dört adet İncil en meşhurlarıdır. Hristiyanlıkta inanç esaslarının temelini teslis inancı oluşturur. Teslis, “üçlü tanrı inancı” demektir. Teslisin unsurları baba, oğul ve kutsal ruhtur. Baba, Evrenin yaratıcısı, her şeyin sahibi olan Tanrı’dır. Oğul, Hz. İsa, Hristiyanlara göre Tanrı’nın oğlu ve kurtarıcı kabul edilir. Kutsal ruh ise Tanrı’nın vahyini kiliseye iletmekle görevli, seçkin toplulukları yönlendiren tanrı nefesidir. Hristiyanlar; meleklere, kadere ve öldükten sonra dirilmeye inanırlar. Hz. Muhammed’in dışındaki peygamberlerin peygamberliğini kabul ederler. Hristiyanların; günlük, haftalık ve yıllık olarak ibadetleri üç bölümden oluşur. Günlük ibadetler sabah akşam, haftalık ibadetler pazar günü, yıllık ibadetler de dinî bayramlarda yapılır.1 Hristiyanların ibadet yeri kilisedir. Din adamlarına genel olarak papaz veya rahip adı verilir. Hz. İsa’nın idam edildiğine inandıkları çarmıh (haç), hem Hristiyanlığın hem de kilisenin sembolüdür. Hristiyanlığa göre bütün insanlar günahkâr olarak doğarlar. Bu nedenle bütün doğan çocuklar, kutsal su ile yıkanarak günahlarından arındırılır. Buna vaftiz ayini denir. Hristiyanlıkta zamanla farklı anlayışlar meydana gelmiş bunun sonucunda da birçok mezhep ortaya çıkmıştır. Bunlardan en önemlileri Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık mezhepleridir.2 TAMAMLAYALIM Rahip Markos Hristiyanlıkla İlgili Kavramlar Ortodoksluk .................... 1 Günay Günay Tümer Tümer - Abdurrahman Abdurr Abd urrahm ahman an Küçük, Küçük Küç ük, Dinler Dinle Dinlerr Tarihi, Tarihi Tari hi, s. s 264. 264 264. 2 Ahmet Ah t Türkan, Tü k İ t b l’d Ermeni E i Cemaatleri C tl i Arasındaki A d ki Dinî Di î ve İdari İd i İhtilaflar, İhtil fl s. 62. 62 İstanbul’da 111 .................... .................... DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ Sultanahmet Camii/İstanbul 2. 4. İslam İslam dininin inanç esasları nelerdir? İslam kelimesi Allah’a teslim olmak, ona boyun eğmek ve kurtuluş yoluna girmek, böylelikle esenliği, huzuru ve güveni sağlamak anlamlarına gelir. Müslüman ise İslam’ı kabul etmiş kişi demektir. İslam dini, Hz. Âdem’den beri devam eden tevhit inancının bir devamı ve son halkasıdır. İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed (a.s.), 571 yılında Mekke’de doğmuştur. Kırk yaşına geldiğinde Allah tarafından kendisine vahiy gönderilmiş ve peygamber olarak görevlendirilmiştir. İslam dininin temel inanç esası, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaktır. Bunun yanı sıra Allah’ın gönderdiği bütün ilahî kitaplara ve peygamberlere, ahiret gününe, meleklere, kadere inanmak da İslam’ın inanç esaslarındandır. Allah Kur’an-ı Kerim’de inanç esaslarını şu şekilde açıklamıştır: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse sapkınlığın en koyusuna düşmüş olur.”1 İslam dininde, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmek temel ibadetlerdir. Günlük ibadet olarak namaz temiz olan her yerde, bireysel ve toplu olarak kılınabilir. Cuma günü kılınan cuma namazının ise cemaatle kılınması zorunludur. Müslümanların toplu hâlde ibadet ettikleri yerler, cami ve mescitlerdir. İslam’da Ramazan ve Kurban bayramları olmak üzere yılda iki bayram vardır. 1 Nisâ suresi, 136. ayet. 112 6. ÜNİTE LİSTELEYELİM İ İ İİslam İs sla lam dininin lam d nini di inin n temel t me te mell özelliklerini ö el öz elli likl k eriinii listeleyiniz. list li s eleyin st i iz iz. Tevh hit inancına in nancına a sah hiptir. Tevhit sahiptir. ........... ........................................ ................................................ . ........... .................................................. ............................................... .......... ................................................... ............................................................................................. İslam dini, inanç ve ibadetlerin yanı sıra ahlaka da büyük önem vermiştir. İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”1 buyurmuştur. İslamiyetin kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim 610 yılının ramazan ayında, Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmış ve yirmi üç yıl içerisinde tamamlanmıştır. Kur’an-ı Kerim indirildiği günden itibaren yazılmıştır. Kur’an-ı Kerim’in ana konusu, Allah’ın varlığına ve birliğine iman yani tevhittir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de ibadet, ahlak, adalet, toplum hayatını düzenleyen kurallar, ahiret hayatı ve geçmiş toplulukların yaşamı gibi birçok konuyla ilgili bilgiler de yer alır. 3. Dinlerin ve İslam’ın Evrensel Öğütleri Dinlerin evrensel mesajları nelerdir? Bu mesajlar dünya barışına nasıl katkı sağlar? Dinler, inanç ve ibadetleri bakımından birbirlerinden farklıdır. Ancak amaçları bakımından birbirlerine benzer yönleri vardır. Dinler, insanların mutlu ve huzurlu olabilmeleri için bazı ilkelere uyulmasını öğütlemiştir. Bazı ahlak ilkelerinin bütün dinlerde ortak olması, bu ilkelerin evrensel olduğunu gösterir. 3.1. Doğruluk İnsan ilişkilerinde doğruluğun yeri nedir? Doğruluk; niyetin, sözün ve davranışların birbirleriyle uyumlu olmasıdır. Geçmişten günümüze insanlık, doğruluğu hep yüce bir değer olarak görmüş ve ayakta tutup yaşatmak için büyük uğraşlar vermiştir. Peygamberlerin ve bütün dinlerin temel amaçlarından biri; doğruluğun benimsenmesi, davranışlara yansıtılması ve yaygınlaştırılmasını sağlamak olmuştur. Doğruluk, hem İslam dininin hem de diğer dinlerin en önemli ahlak ilkelerinden biridir. Kişiyi erdemli kılan ve saygınlığını artıran doğruluktur. Bunun için her yerde ve her zaman doğru konuşmalı ve dürüst davranmalıyız. Doğru ve dürüst insanlarla arkadaşlık etmeli, düşünürken, konuşurken ve çalışırken doğruluktan ayrılmamalıyız. 1 Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8. 113 DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ BİLGİ KUTUSU İİslamiyetin sla ami miye yeti tin n kutsal kuts ku tsal al kitabı kit kitab abıı olan olan Kur’an-ı Kur Kur’a ’a ann-ı Kerim’in K ri Ke rim’ m’in m’ in birçok bir b ir rço çok ayetinde ayet ay etiind inde de Yüce Yü Yüce Allah Alllah Al h doğrulukla doğr ğrulukla ilgili ilg gili öğütler öğ ğütler vermektedir. Bunlardan Bun nlard lardan bir la bir kısmı kıssmı m şunlardır: şun unla lard la rdır dır:: “Ey “E Ey iman iman edenler! e ede denl nler er!! Allah’a Alla Al lah’ h a karşı karş ka rşıı gelmekten gelm ge lmekte ten sakının sakı sa kını n n ve dürüst insanlarla beraber rabe ra ber r olun.” olun ol un.” Tevbe suresi, 119. ayet. “Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru tartı kullanın...” İsrâ suresi 35. ayet. Hz. Muhammed de kendisinden güzel öğüt isteyen bir kimseye şöyle söylemiştir: “Allah’a inandım, de. Sonra da dosdoğru ol.” Müslim, İman, 13. Yahudilikte On Emir ile iyi davranışları yapmak ve kötülüklerden de sakınmak öğütlenmiştir. öğ ğütlenmişştir. Tevrat’ta doğruluk ve dürüstlükle ilgili olarak şöyle denilir: “… Tartınız da ölçünüz de eksiksiz ve doğru olacak….” Kitab-ı Mukaddes, Tesniye, 25/13-16. Hristiyanlığın kutsal kitabı İncil’de doğruluk konusunda şunlar öğütlenir: “Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Onlar doyurulacaklar.” Kitab-ı Mukaddes, Matta, 5/6. Hint dinlerinde de gerçek dindarlıkla doğruluk arasında güçlü bir bağ kurulmuştur. Budizmde ıstırabın dindirilerek kurtuluşa erişilmesinin doğrulukla mümkün olacağı ifade edilmektedir. edilmektedir LİSTELEYELİM Siize göre Size gör re evrensel ev vrenssel değerler değe eğerle er nelerdir? nele ne er Listeleyiniz. Liste eley yiniz z. Söz Sö öz ve ve davranışlarda davra anışllarda doğruluk doğ oğruluk luk ................................................................ ............................................... .. ................................... ................................................................ ............................................................................... 114 6. ÜNİTE 3.2. Temizlik Beden ve kalp temizliği neden önemlidir? Temizlik; beden-giysi, ruh ve çevre temizliği olmak üzere üç bölüme ayrılabilir. Dinler, beden ve çevre temizliğini, yalan ve dedikodudan uzak durmayı öğütleyerek insanın her bakımdan temiz olmasını istemiştir. İslam dini temizliğe büyük önem vermiştir. İslam’ın ilk emirlerinden biri “Giysilerini temiz tut ve kötü şeylerden kaçın.”1 şeklindedir. Bir başka ayette ise “…Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.”2 buyrularak temiz olmak öğütlenmiştir. Hz. Peygamber (a.s.) ise “Temizlik imanın yarısıdır.”3 buyurmuştur. Ayrıca insanların gelip geçtiği yolların, gölgelenip dinlendiği yeşil alanların temiz tutulmasını öğütlemiştir. Toplum içinde diğer insanları rahatsız edecek şekilde yiyip içmekten sakınmayı tavsiye etmiştir. Yahudilikte de temizliğe önem verilmiş ve Tevrat’ta bu husus şöyle zikredilmiştir: “…Kirli olup kendisini temizlemeyen adam, halkın arasından atılacaktır.”4 Yahudilikte maddi temizliğin yanında gönül ve kalp temizliğine de büyük önem verilmiştir. Hristiyanlıkta ise ruh ve beden temizliği ile ilgili olarak İncil’de şu ifadeler yer almaktadır: “Ne var ki ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten de budur. Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, hırsızlık, yalancı şahitlik ve iftira hep yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten de budur.”5 Hinduizmde temizliğe önem verilmiş ve ibadetlerde temiz olunması prensip hâline getirilmiştir. Bu dinde insanlar sabah şafaktan önce kalkar, evde veya nehir kıyısında yapacağı sabah ibadetine hazırlanır; tanrının adını anar ve yıkanır. Budizm, insanın maddi ve manevi temizliğe önem vermesini öğütler. 1 Müddessir suresi, 4, 5. ayetler. 2 Bakara suresi, 222. ayet. 3 Ahmet bin Hanbel, Müsned, C 5, s. 342. 4 Kitab-ı Mukaddes, Sayılar, 20/20. 5 Kitab-ı Mukaddes, Matta, 15/18-20. 115 DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ YORUMLAYALIM “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı mesh edip topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın)…” Mâide suresi, 6. ayet. Yukarıdaki ayeti İslam’da temizliğe verilen önem açısından değerlendiriniz. 3.3. 3 3 İyilik İ ilik ve YYardımseverlik d lik İyilik ve yardımseverlik birlikte yaşamaya nasıl katkı sağlar? Bütün dinlerde iyilik yapma ve yardımseverlik konusu en önemli ahlaki özelliklerden sayılmaktadır. Dinlerde çeşitli adlar altında ihtiyacı olanlara para, yiyecek ve giyecek gibi yardımlar yapmak Allah’ın hoşnutluğunu kazanma yollarından biri olarak kabul edilir. İslam dini ihtiyaç sahipleri ve güçsüzler başta olmak üzere bütün canlılara iyilik yapmayı öğütlemiştir. Kur’an-ı Kerim’in bir ayetinde iyilik ve yardımlaşma üzerinde şu şekilde durulmuştur: “…Muhakkak ki iyilikler, kötülükleri (günahları) giderir…”1 Bir başka ayette ise şöyle buyrulmuştur: “İyilikle kötülük bir olmaz, sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”2 İslam dininin temel ibadetlerinden biri olan zekât ve sadaka, tam anlamıyla bir iyilik ve yardımlaşmadır. Yahudilikte yardım etmek övülmüş ve bu husus Kitab-ı Mukaddes’te şöyle belirtilmiştir: “Yoksula verenin eksiği olmaz, yoksulu görmezden gelense bir sürü lanete uğrar.”3 DEĞERLENDİRELİM Ğ İ İ “...Allah, iyilik edenleri sever.” Âl-i İmrân suresi, 134. ayet. y Yukarıdaki ayeti resimle birlikte değerlendiriniz. 1 Hûd suresi, 114. ayet. 2 Fussilet suresi, 34. ayet. 3 Kitab-ı Mukaddes, Süleyman’ın Meselleri, 28/27. 116 6 6. ÜNİTE Hristiyanlıkta da iyilik ve yardımlaşma teşvik edilmiştir. Bu husus İncil’de şöyle ifade edilmiştir: “İyi insan, içindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan ise içindeki kötülük hazinesinden kötülük çıkarır.”1 Hinduizm ve Budizm de yoksullara ve kimsesizlere iyilik yapmayı, toplumdaki yoksul ve kimsesizlere yardım etmeyi ve cömert olmayı öğütlemiştir. 3. 4. Büyüklere Saygı, Küçüklere Sevgi Göstermek Büyüklere saygı ve küçüklere sevgi göstermenin toplumsal huzura ne gibi etkileri vardır? İnsana saygı ve sevgi göstermek, ona değer vermenin gereğidir. Sevgi ve saygı toplumda insanları birbirine bağlayarak sağlıklı bir toplum oluşmasına yardımcı olur. Dinler açısından büyüklere saygı, küçüklere sevgi göstermek de evrensel davranışlardandır. İslam dini bu konuya büyük önem verir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Rabb’in, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa kendilerine ‘öf!’ bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve ‘Rabb’im! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!’ diyerek dua et.”2 İslam dini büyüklere saygılı davranılmasını emretmekle beraber küçüklere de sevgi ve şefkat gösterilmesini istemiştir. Yahudilikte büyüklere saygıya önem verilmiştir. Tevrat’ta birçok yerde anne babaya saygı gösterilmesi istenmiştir. On emir içerisinde geçen, “Anne babana saygı göster…”3 ifadesiyle bu hususa vurgu yapılmıştır. Hristiyanlıkta da bu konu oldukça önemli görülmüş ve İncil’de, “… Anne babana saygı göster…”4 şeklinde ifade edilmiştir. 1 Kitab-ı Mukaddes, Matta, 12/35. 2 İsrâ suresi, 23, 24. ayetler. 3 Kitab-ı Mukaddes, Çıkış, 20/12. 4 Kitab-ı Mukaddes, Matta, 19/18, 19. 117 DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ YORUMLAYALIM Hz. Pe P Pey Peygamber, eyga am mbe b r, r “Küçüklerimize “Kü Küçü çükl kllerim kler er rim imiz ize sevgi ize sevg se evg gi ve v şefkat, şşef e ka ef k t, b büyüklerimize büy üyük üy kle leri rimi miize ze saygı say aygı göste ayg göstererr meyen meye me yen n bizden bizzden değildir.” değ e illd diir r..” buyurmuştur. bu uyu y rm muş uşşttu tur. r. Tirmizî, Tirmizî, Birr, Bir irr, 15. 15. Yukarıdaki hadisi yorumlayınız. 3.5. Hayvanlara İyi Davranmak Hayvanlara niçin iyi davranmak gerekir? Dinlerin evrensel ilkelerinden biri de hayvanlara iyi davranılmasıdır. İslam dini bütün canlılara karşı şefkatli davranılmasını emreder. Kur’an-ı Kerim’de çeşitli konulardan bahsedilirken hayvanların insanlara yararı ve hizmetlerinden söz edilerek insanın bunun değerini ve önemini bilmesi hatırlatılmaktadır. Bu hususta bir ayette şöyle buyrulur: “Görmüyorlar mı ki biz, kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattık…”1 Hz. Peygamber, hayvanlara karşı oldukça şefkatli ve merhametli davranarak inananlara örnek olmuştur. O, bir defasında kedisini aç bırakıp ölümüne sebep olan bir kimsenin ahirette cezalandırılacağını haber vermiştir.2 Yahudiliğin kutsal kitabı Tevrat’ta Allah’ın yeryüzündeki hayvanları yarattığı belirtilerek şöyle denilmektedir: “Tanrı çeşit çeşit yabani hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı…”3 Hinduizmde de bütün canlılara karşı iyi davranılması istenir. Bütün canlıların aynı öneme sahip oldukları kabul edilir. Bu yüzden bütün canlılara değer verilmesi gerektiği inancı Hinduizmin kutsal kitaplarında şöyle zikredilir: “Bu bilgeliğe erenler her şeye aynı gözle bakarlar. Sonsuz ruhu; bir rahipte, bir inekte, bir filde, bir köpekte görürler.”4 Budizmde ahlaki beş emirden ilki canlı varlıklara zarar vermemektir. Bu husus Budist metinlerinde şu ifadelerle belirtilmiştir: “Bütün varlıklar tehlike karşısında korkarlar ve hayat hepsi için de kıymetlidir. Bu durumu kabul eden bir insan onları öldürmez ve öldürülmelerine de sebep olmaz.”5 YORUMLAYALIM Yukarıdaki fotoğrafı yorumlayınız. 1 Yâsîn suresi, 71. ayet. 2 Buharî, Bedü’l-Halk, 17. 3 Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, 1/25. 4 Bhagavat Gita, 5/18. 5 Dhammapada, s. 129, 130. 118 6. ÜNİTE 3.6. Çevreyi Korumak Dinler, çevre bilincinin oluşmasına nasıl katkı sağlar? İçinde yaşadığımız doğal çevrede her yönüyle bir denge ve düzen vardır. Dinler, insan yaşamı için büyük önemi olan doğal çevrenin korunmasını istemiştir. İslam dini çevreyi koruma konusuna önem verir. Kur’an-ı Kerim evrendeki her şeyin bir denge ve düzen içinde olduğundan bahseder. Böylece Allah, insanların bu nimetlerin farkına vararak şükretmelerini, aynı zamanda bu nimetleri israf etmeden, insani amaçlar doğrultusunda kullanmalarını ve korumalarını ister. Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla ilgili şöyle buyrulmaktadır: “İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları) yüzünden, karada ve denizde düzen bozuldu. Belki dönerler diye (Allah) onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor.”1 Peygamberimiz de bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Bir Müslüman bir ağaç diker de onda yetişenlerden bir insan veya bir hayvan yerse muhakkak o yenilen şey sahibi için sadakadır.”2 Yahudilikte çevre ile ilgili konular dünyanın yaratılışıyla ilgili olarak ele alınmıştır. Bu konuyla ilgili olarak Allah’ın evreni ve içindekileri yarattığından ve bu durumdan hoşnut olduğundan söz edilmektedir.3 Hint dinlerinde bitkilerin de bir canı ve ruhu olduğu kabul edilir. Bu sebeple bitki tohumlarına ve filizlerine zarar verme, istenmeyen davranışlardandır. YAZALIM Çevrenin iyi korunması ile ilgili bir kompozisyon yazınız. 1 Rûm suresi, suresi 41. 41 ayet. ayet 2 Ahmet bin Hanbel, Müsned, C 5, s. 415. 3 Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, 1/9-13. 119 DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ 3.7. Zararlı Alışkanlıklardan Kaçınmak “Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.” “““““‘‘/” “!’’^+%&é!’^^++%/(())=?éééé”” Mâide suresi, 90. ayet. Yukarıdaki ayette zararlı alışkanlıkların hangi yönüne vurgu yapılmıştır. Bütün dinler zararlı alışkanlıklardan kaçınmayı emreder ve insanlardan sahip oldukları imkânları iyi amaçlarla kullanmalarını ister. İslam dini açık ve kesin olarak zararlı alışkanlıklardan uzak durmayı ve kaçınmayı emreder. Böylece, sorunlar ortaya çıkmadan önlem alır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”1 Yahudilikte içki konusunda şu ifadeler kullanılmaktadır: “İçki peşinden koşmak için sabahleyin erken kalkanların, geceleyin geç vakte kadar şarap onları kudurtuncaya kadar eğlenenlerin vay hâline.”2 Hristiyanlıkta şarap, dinî ayinlerin bir nesnesi olmasına karşın alkolü çok almak hoş karşılanmaz. Bazı Hristiyan mezheplerine göre ise alkol almak tamamen yasaklanmıştır. İncil’de bu durum şu şekilde geçmektedir: “ Şarapla sarhoş olmayın, onda edepsizlik vardır.”3 Budizmde de alkollü içkiler yasaklanmıştır. Uyuşturucudan, sarhoş edici maddelerden ve kumar oynamaktan uzak durmak, Budizmin ahlaki ilkelerindendir. Aynı şekilde Hinduizmin kutsal kitaplarında da içki ve kumar, kötü ve zararlı olarak belirtilmiştir. BEYİN FIRTINASI YAPALIM Bütün dinler zararlı alışkanlıkları niçin yasaklamıştır? Beyin fırtınası yapınız. 3.8. Başkalarına Zarar Vermemek Bir insanı öldürmek niçin bütün insanlığı öldürmek gibidir? Tüm dinler, insanların barış içinde kardeşçe, huzurlu ve mutlu bir biçimde yaşamalarını amaçlamış ve bunun için de bir takım yasaklar getirmiştir. Bunlardan biri insanın canına kıyılmamasıdır. Çünkü insanın sahip olduğu temel hakların en önemlisi yaşama hakkıdır. Bu yüzden herhangi bir insanı öldürmek büyük bir insanlık suçudur. 1 Mâide suresi, 90. ayet. 2 Kitab-ı Mukaddes, İşaya, 5/12. 3 Kitab-ı Mukaddes, Efesliler, 5/18. 120 6. ÜNİTE YORUMLAYALIM “…Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur…” Mâide suresi, 32. ayet. Yukarıda geçen ayeti yaşama hakkının önemi açısından yorumlayınız. İslam inancına göre her insan hür ve yaşama hakkına sahip olarak doğar. Bu yüzden İslam dininde bir kişinin öldürülmesi şiddetle yasaklanmış ve büyük günahlardan sayılmıştır. Yahudilikte bir insanı öldürmek On Emir’deki “Öldürmeyeceksin.”1 emriyle kesin bir dille yasaklanmıştır. Hristiyanlıkta da insan canına kıymak büyük günahlardan kabul edilmiştir. İncil’de bu konuya şöyle yer verilmektedir: “ … ‘Öldürmeyeceksin!’ ve kim öldürürse hükme müstehak olacaktır.”2 Budizmde bir kişiyi öldürmek ağır bir suç olarak kabul edilmiş, hiçbir canlıya zarar vermemek temel ilke olarak kabul edilmiştir. Budizmin kutsal metinlerinde şu ifadeler yer alır: “Bütün insanlar cezalandırılırken titrerler, bütün insanlar ölümden korkarlar; sen de onlara benzediğini hatırla ve ne öldür ne de öldürmeye sebep ol.”3 Tüm dinler insanların yaşamını koruma altına aldığı gibi malını da koruma altına almış ve hırsızlığı yasaklamıştır. İslam dininde hırsızlık büyük günahlardan sayılmaktadır. Zira Yüce Allah kul hakkı ile ilgili günahı, sahibinin rızası olmadan affetmeyeceğini bildirmektedir. Kur’an-ı Kerim’de, “Birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin…”4 buyrulmaktadır. Yahudilik ve Hristiyanlıkta da hırsızlık yapmak yasaklanmış ve başlıca kötü davranışlardan biri sayılmıştır. Bu durum On Emir’de “Çalmayacaksın.”5 , İncil’de de “Hırsızlık yapma.”6 şeklinde ifade edilmiştir. Hinduizm ve Budizm gibi dinlerde de hırsızlık büyük günahlardan sayılmıştır. Budizmde beş temel ahlaki ilkeden biri de çalmamaktır. Bu dinlerde arzularına uyarak başkalarının malına göz koyanların manen kirlenmiş kişiler olduğu kabul edilmiştir. TARTIŞALIM Hırsızlığın zararları üzerine arkadaşlarınızla tartışınız. Yalan söyleyerek insanları aldatmak, onları yalan bilgilerle zarara uğratmak da bütün dinlerce kötü bir davranış olarak nitelendirilmiştir. Özellikle yalancı şahitlik yapılarak insanların haksızlığa uğratılması; haksız olanın haklı, haklı olanın haksız duruma getirilmesi büyük bir günah olarak kabul edilmiştir. 1 Kitab-ı Mukaddes, Çıkış, 20/13. 2 Kitab-ı Mukaddes, Matta, 5/21. 3 Dhammapada, s. 246-247. 4 Bakara suresi, 188. ayet. 5 Kitab-ı Mukaddes, Çıkış, 20/15. 6 Kitab-ı Mukaddes, Matta, 19/18, 19. 121 DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ İslam dini yalancı şahitliği ve yalancı şahitliğin temelini oluşturan yalan söylemeyi ve yalan yere yemin etmeyi kesin bir biçimde yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyrulmuştur: “Ey inananlar! Adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edenler olun, kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah, ikisine de daha yakındır (onları sizden çok kayırır). Öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın. Eğer (şahitlik ederken dilinizi) eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir.”1 Yahudilikte yalancı şahitlik kötü davranış olarak görülmüştür. Tevrat’ta bu davranış şu emirle yasaklanmıştır: “Komşuna karşı yalan yere şahitlik yapmayacaksın.”2 Hristiyanlıkta da yalancı şahitlik açık bir biçimde yasaklanmıştır. Bu durum İncil’de şu şekilde zikredilmiştir: “Yine atalarınıza, yalan yere ant içme, ama Rabb’ine içtiğin antları tut denildiğini duydunuz.”3 Hinduizm ve Budizmde de yalancı şahitlik yapmak yasaklanmıştır. Budizmin beş temel ilkesinden biri de yalan söylememektir. Budizme göre her zaman doğru konuşmak insanın düştüğü ıstıraptan kurtulmasını sağlar. YORUMLAYALIM “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” atasözünü yorumlayınız. 4. Başkalarının İnançlarına Hoşgörülü Olmak Başkalarının inançlarına hoşgörülü olmak birlikte yaşama duygusunu nasıl geliştirir? Her insanın kendine özgü bir inancı vardır. İnsanlar, inanç olarak benimsedikleri değerleri kutsal kabul ederler. Bu yüzden dinleri ve kutsal değerleri konusunda duyarlı davranırlar. 1 Nisâ suresi, 135. ayet. 2 Kitab-ı Mukaddes, Çıkış, 20/16. 3 Kitab-ı Mukaddes, Matta, 5/33. 122 Cami 6. ÜNİTE İnançlarımız bizce nasıl kutsal ve değerli ise başkalarının inançları da kendilerince aynı şekilde değerli ve önemlidir. Bizler inançlarımıza saygı gösterilmesini ve inançlarımızın gereği olan uygulamalarımızı rahatça yapmak isteriz. Bu, bizim olduğu kadar başkalarının da hakkıdır. Kilise İslam dini insanların inanç ve yaşayışlarına hoşgörülü olunmasını, inanç konusunda hiç kimseye baskı yapılmamasını istemektedir. İslam dinine göre bir dine inanıp inanmama veya herhangi bir dini seçme, bireyin kendisine bırakılmıştır. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurur: “Dinde hiçbir zorlama yoktur...”1 Dolayısıyla her insan inanç hürriyetine sahiptir. Hz. Muhammed, İslam dinini kabul ettirmek için insanlara herhangi bir baskı yapmamıştır. Onun daveti iyilik ve güzellikle olmuştur. Türklerin tarih boyunca kurduğu devletlerde farklı din ve mezheplerden insanlar bir arada yaşamıştır. Egemenlikleri altındaki insanlara din ve inançlarından dolayı herhangi bir baskı uygulanmamıştır. Farklı dinlerden topluluklar, Anadolu’da yüzyıllar boyunca birbirlerinin inançlarına ve değerlerine saygı göstererek yaşamışlardır. Farklı din ve inançların bir arada yaşamasının en güzel örneğini oluşturmuşlardır. Sinagog Günümüzde iletişim yaygınlaşmış, ülkeler birbirleriyle iyice kaynaşmıştır. Buna bağlı olarak farklı din ve inanç mensuplarının birbirleriyle olan ilişkileri de artmıştır. İnsanların bulundukları ülke ve ortamlarda kendi dinlerini ve inançlarını anlatıp paylaşmaları eskiye oranla daha fazlalaşmıştır. Bazı inanç mensuplarının kendi dinlerini tanıtma çabaları, bulundukları ülkenin değerlerini aşağılayarak tamamıyla kendi inançlarını yerleştirme mücadelesine dönüşmüştür. Dinlerinin tanıtımını değil âdeta propagandasını yapmaya başlayan bu kişiler, insanların maddi ve manevi zaaflarını kullanmaya, istismar etmeye yönelmişlerdir. Bu davranışlar, dinî hoşgörü ve inançlara saygılı olmaya aykırıdır. Bu tür davranışlara karşı bireyler dikkatli olmalıdır. 1 Bakara suresi, 256. ayet. 123 DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ Türkiye Cumhuriyeti; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Hiçbir yurttaş başka bir yurttaşın dinî inanç ve ibadetlerine karışmaz. Yasal olarak da karışamaz. Çünkü herkes inanç ve ibadetinde özgürdür. Atatürk bu konuda şöyle demektedir: “Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz, düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz.”1 İnsanlar din ve inanç hürriyetine sahiptir. Bunun için diğer din örf ve âdetlere saygı göstermek gerekir. Çünkü başkalarının din, örf ve âdetlerine saygı göstermek insanları birbirlerine yaklaştırıp dünya barışına katkı sağlar. Milletimiz hem kendi değerlerine sahip çıkmış hem de başkalarının değerlerine hoşgörüyle yaklaşmıştır. Onların din, inanç, örf ve âdetlerine daima saygılı ve hoşgörülü olmuştur. Atatürk milletimizin bu niteliğini şu sözüyle dile getirmiştir: “Hiçbir millet, milletimizden çok yabancı unsurların inanış ve ibadetlerine saygı göstermemiştir. Hatta denilebilir ki diğer din sahiplerinin dinine ve milletine saygılı olan tek millet bizim milletimizdir… İstanbul’un fethinden beri Müslüman olmayanların sahip kılındıkları bu geniş imtiyazlar milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en hoşgörülü ve iyiliksever bir milleti olduğunu kanıtlayan en açık delilidir.”2 Atatürk bu konuyla ilgili başka bir sözünde de şunları söylemiştir: “Fatih, İstanbul’da bulduğu dinî ve millî teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Rum patriği, Bulgar eksarhı ve Ermeni kategigosu gibi Hristiyan din reisleri imtiyaza sahip oldu. Kendilerine her türlü serbestlik verildi.”3 YORUMLAYALIM “Türkiye Cumhuriyeti’nde her yetişkin, dinini seçmekte hür olduğu gibi belirli dinin merasimi de serbesttir. Yani ibadet hürriyeti vardır…” Atatürkçülük, C 1, s. 111. Atatürk’ün sözünü yorumlayınız. 1 Atatürkçülük, C 1, s. 111. 2 Atatürkçülük, C 1, s. 51. 3 Atatürkçülük, C 1, s. 51. 124 6. ÜNİTE ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM A. Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız. 1. “Din evrensel bir gerçekliktir.” sözünü açıklayınız. 2. Hristiyanlıktaki tanrı inancı nasıldır? Belirtiniz. 3. İslam dininin temel inanç esasları nelerdir? Sıralayınız. 5. Dinlerin doğruluk hakkındaki öğütlerine birer örnek veriniz. B. Aşağıdaki tabloyu uygun şekilde doldurunuz. Tanrı Peygamberi Kutsal İnancı veya Kitabı İbadet Yeri Kurucusu İslam Tevhit Yahudilik Hz. Musa Hristiyanlık İncil Budizm Pagoda Hinduizm C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru seçeneklerini işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi Hinduizmle ilgili bir kavram değildir? A) Veda B) Karma C) Nirvana D) Brahma 2. İslam dininin temel aldığı “tevhit” inancını açıklayan ifade aşağıdakilerden hangisidir? A) İslam son dindir. B) Allah’tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed Allah’ın elçisidir. C) En yüce din, İslam dinidir. D) Her şeyi yaratan Allah’tır. 3. İslam dini için aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Allah tarafından gönderilmiştir. B) Son ilahî dindir. C) Sadece ahlakla ilgilidir. D) Tevhit inancına dayalıdır. 4. Aşağıdakilerden hangisi Hristiyanların kutsal kitaplarından birisi değildir? A) Matta B) Yuhanna C) Vedalar 125 D) Luka DİNLER VE EVRENSEL ÖĞÜTLERİ 5. Hristiyanlığa girmek ya da bir kiliseden diğerine geçmek için baba, oğul ve kutsal ruh adına yapılan tören hangisidir? A) Ekmek- şarap ayini B) Günah itirafı C) Vaftiz D) Teslis 6. Hint düşüncesinin temelini oluşturan reenkarnasyon (tenasüh) kavramının anlamı aşağıdakilerden hangisidir? A) İnsan, geçmişte yaptıklarının karşılığını gelecekte görecektir. B) Ruh ölmez, bir bedenden başka bir bedene geçer. C) Doğaüstü güçlerle temas kurmak amacıyla yapılan egzersizdir. D) Hinduizmdeki tanrı anlayışına verilen isimdir. 7. Aşağıdaki kavram-din eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? A) Tevhit-İslam B) Teslis-Hristiyanlık C) Karma-Yahudililik D) Brahma-Hinduizm Ç. Aşağıdaki bilgilerin doğrularını “D”, yanlışlarını “Y” ile işaretleyiniz. (…) Yahudilerin kutsal günü pazardır. (…) İslam dininde maddi temizlikle beraber manevi temizliğe de büyük önem verilmiştir. (…) Budizmde ineğe büyük saygı gösterilmektedir. (…) Hristiyanlıkta baba, oğul ve kutsal ruh inancı çok önemlidir. 126 SÖZLÜK A adalet: Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk. adil: Adaletten, doğruluktan ayrılmayan, adaletli. ahiret: İnsanın öldükten sonra dirilip sonsuza dek kalacağı ve Allah’a hesap vereceği yer. ahlak: Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları. Güzel huylar. alamet: Belirti, işaret, iz. alçak gönüllülük: Alçak gönüllü olma durumu, mahviyet. ana fikir: Bir yazının temeli olan asıl düşünce, temel fikir. Aramice: Sami dillerinin batı lehçelerini içine alan ve milattan önceki dönemlerde kullanılmış bulunan ölü bir dil. atasözü: Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş, öğüt verici söz. ayet: Kur’an surelerini oluşturan kısımlardan her biri. azap: Büyük sıkıntı, eziyet. B bağışlamak: Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek. Herhangi bir kötü davranış için ceza vermekten vazgeçmek, affetmek. basiret: Doğru görüş, uzağı görüş, seziş, uyanıklık. batıl inanç: Doğaüstü olaylara, gizli ve akıl dışı güçlere, kehanetlere aşırı derecede bağlı boş inanç. besmele: “Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adı ile” anlamına gelen ve bir işe başlarken söylenilen “Bismillâhirrahmânirrahîm” sözüne verilen ad. böbürlenmek: Övünmek, üstünlük taslamak, kurulmak. C cami: Müslümanların namaz kılmak için toplandıkları yer. Cebrail: Allah tarafından peygamberlere vahiy getirmekle görevlendirilen, dört büyük melekten biri. cehalet: Bilgisizlik. cehennem: Dünyada günah işleyenlerin öldükten sonra ceza görecekleri yer. cennet: Dünyada iyilik yapanların, öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer. cimri: Elindeki parayı harcamaya kıyamayan, eli sıkı, kısmık. cüz: Kur’an’ın bölünmüş olduğu otuz parçadan her biri. D dedikodu: Başkalarını çekiştirmek ve kınamak üzere yapılan konuşma. deyim: İlgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği. din: Allah’ın insanları dünya ve ahirette huzur ve mutluluğa kavuşturmak için peygamberleri vasıtasıyla bildirdiği yol, emirler ve yasaklar. dua: Yakarış. Allah’a yalvarma, yakarış için söylenen dinî metin. E ebedî: Sonsuz, ölümsüz, bengi. emanet: Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya. empati: Aynı duyguları paylaşma, duygudaşlık. ensar: Hz. Muhammed’e hicret zamanında yardım eden Medineliler. evrensel: Evrenle ilgili. Bütün insanlığı ilgilendiren. feyz: Verimlilik, bolluk, bereket. Artma, çoğalma. İlerleme, kültürel gelişme. 127 SÖZLÜK G gayp: Gizli olan, göze görünmeyen. gelenek: Bir toplumda, eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre. günah: Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış. H haham: Yahudi din adamı. hanif: İslamiyetten önce Arabistan’da putlara tapmayıp Hz. İbrahim’in dini üzerine bulunanlara verilen ad. haram: Dinî bakımdan yasak olan, helal karşıtı. hatim: Kur’an’ın tamamını okuma. hayâ: Utanma duygusu, utanç, sıkılma. hayırsever: Yoksullara, düşkünlere, iyilik ve yardım etmesini seven, iyiliksever, yardımsever. haysiyet: Değer, saygınlık, itibar. helal: Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinî bakımdan yasaklanmamış olan, haram karşıtı. hicret: İslam takviminde tarih başı sayılan Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesi. hile: Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika. hoşgörü: Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha, tolerans. hurafe: Dine sonradan girmiş yanlış, batıl inanç. hürmet: Saygı; bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu. İ ibadet: Allah’ın buyruklarını yerine getirme, Allah’a yönelen saygı davranışı. iblis: Şeytan. iftira: Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme. ihlas: Yürekten bağlılık. İbadetlerdeki içtenlik. ihsan: İyilik etme, iyi davranma. ihtilaf: Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık. ikiyüzlü: Özü sözü bir olmayan, riyakâr. imam: Cemaate namaz kıldıran kimse. 128 inanç: Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma. İman. irade: Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü. iskemle: Arkalıksız sandalye. ismet: Günahsızlık, temizlik, korunmuşluk. israf: Savurganlık, tutumsuzluk. istismar: Birinin iyi niyetini kötüye kullanma. itaat: Söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma. K-L Kâbe: Mekke’de bulunan, Müslümanlarca ziyaret ve tavaf edilen kutsal yer. Kadir Gecesi: Kur’an’ın indirilmeye başlandığı ramazan ayının yirmi yedinci gecesi. kıyamet: Dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağı zaman, kıyamet günü. kibir: Kendini beğenme, büyüklenme, gurur. kulluk: Kul olma durumu, ubudiyet. kültür: Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde oluşturulan bütün maddi ve manevi değerler. lütuf : İyilik, yardım, ihsan. M-N mabet: Tapınak, ibadet yeri, ibadethane. mahya: Ramazan gecelerinde, camilerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandil veya elektrik ampulleriyle yazılan yazı veya yapılan resim. mazlum: Zulüm görmüş. Haksızlığa uğramış. merhamet: Bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma. mescit: Genellikle minaresiz, küçük cami. Mevlit Kandili: Hz. Muhammed’in doğum günü olan rebiyülevvel ayının on ikinci gecesinde kutlanan kandil. miras: Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet. Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığı şey. mucize: Peygamberlerin kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla Allah’ın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylar. SÖZLÜK muhacir: Hz. Muhammed’e uyarak Mekke’den Medine’ye göç eden. mukabele: Toplu yerlerde yüksek sesle hatim okunurken Kur’an okumasını bilenlerin gözleriyle Kur’an’ı takip etmesi, bilmeyenlerin dinlemesi. musalla: Camilerde cenaze namazı kılınan yer. mümin: İnanan, inançlı, imanlı, mutekit. Müslüman. münafık: Dinî kurallara inanmadığı hâlde inanmış gibi görünen. müşrik: Allah’a ortak koşan kimse. mütevazı: Alçak gönüllü. nankör: Kendisine yapılan iyiliğin değerini bilmeyen. İyilikbilmez. nimet: İyilik, lütuf, ihsan. Yaşamak için gerekli her şey. Yararlanılan imkân. Ö öğüt: Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat. ön yargı: Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hüküm, peşin fikir. özdeyiş: Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ilkeyi kısa ve kesin bir biçimde anlatan, genellikle kim tarafından söylendiği bilinen özlü söz, vecize. P pano: Üzerine bildiri, açıklama veya tanıtma kâğıtları tutturmak için hazırlanmış levha. papaz: Hristiyan din adamı. peygamber: İnsanlara Allah’ın buyruklarını bildiren, onları dine çağıran kimse, elçi, resul, nebi. propaganda: Bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalışma. R Rab: Eğiten, koruyan anlamına gelen Allah’ın isimlerinden biri. Rahîm: Koruyan, acıyan, merhamet eden. Allah’ın ahirette yalnızca müminlere merhamet etmesi. Rahman: Allah’ın herkese merhamet etmesi. rahmet: Birinin suçunu bağışlama, yarlıgama, merhamet etme. ramazan: Ay takviminin dokuzuncu ayı, üç ayların sonuncusu, oruç tutulan ay. reenkarnasyon: Ruh göçü. rekât: Namazda bir kıyam, bir rükû ve iki secdeden oluşan bölüm. resul: İnsanlara Allah’ın buyruklarını bildiren, onları dine çağıran kimse, elçi, peygamber. rızık: Yiyecek, içecek şey, azık. Allah’ın herkese verdiğine inanılan nimet. rivayet: Bir olay, bir haber veya sözü nakletme. rüşvet: Yaptırılmak istenen bir işte yasa dışı kolaylık ve çabukluk sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkar. S-Ş sa’y: Hac ibadeti sırasında Safa ile Merve tepeleri arasında gidip gelme. sabır: Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi. sadaka: Yoksullara yardım olarak karşılıksız verilen şey. sadakat: İçten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk. sahabe: Hz. Muhammed’i görmüş ve onun sohbetinde bulunmuş Müslümanlar, Hz. Muhammed’in arkadaşları. sembol: Duyularla ifade edilemeyen bir şeyi belirten somut nesne veya işaret, remiz, rumuz, timsal, simge. sevap: Hayırlı bir davranış karşısında Allah tarafından verilecek olan ödül. sıdk: Doğruluk, gerçeklik. sinagog: Yahudilerin ibadet etmek için toplandıkları yer, havra. sure: Kur’an’ın yüz on dört bölümünden her biri. şefkat: Acıyarak ve koruyarak sevme, sevecenlik. şehit: Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse. 129 SÖZLÜK T takva: Allah’tan korkma. Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getirme. tavaf: İslam dininde hac sırasında Kâbe’nin çevresini yedi kez dolaşma. tebliğ: İnsanları dine davet etme. Bildirme, haber verme. terhis: Askerlik ödevini bitirenleri ordudan bırakma. tevekkül: Herhangi bir işte elinden geleni yapıp daha sonrasını Allah’a bırakma. tevhit: Allah’ın birliğine inanma, bir sayma, bir olarak bakma. töre: Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet. tövbe: İşlediği bir günah veya suçtan pişman olarak bir daha yapmamaya karar verme. türbe: Genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan ve içinde o kimsenin mezarı bulunan yapı. U-Ü umre: Hac mevsimi dışında Kâbe’yi ve Mekke’nin öbür kutsal yerlerini ziyaret etme. ümmet: Hz. Muhammed’e inanarak onun yaptıklarını ve söylediklerini uygulayarak çevresinde toplanan Müslümanların tümü. V vahiy kâtibi: Allah tarafından gönderilen buyrukları yazan kimse. Peygamberimize gelen vahiyleri, onun emri ile yazan sahabelere verilen isim. vahiy: Bir buyruk veya düşüncenin Allah tarafından peygamberlere bildirilmesi. vakar: Ağırbaşlılık. vefa: Sevgiyi sürdürme, sevgi bağlılığı. vekil: Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse. vesvese: Kuruntu. 130 Y yalan: Aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz, kıtır. yermek: Birinin veya bir şeyin kusurlarını ortaya koymak, hicvetmek. yetim: Babası ölmüş olan (çocuk), babasız. yoksul: Geçinmekte çok sıkıntı çeken (kimse, toplum, ülke), yoksuz, fakir, fukara. Z zekât: Müslümanlıkta, zenginlerin sahip olduğu mal ve paranın belli bir kısmının dağıtılmasını öngören İslam’ın beş şartından biri. zengin: Parası, malı çok olan, varlıklı. zulüm: Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kaygı, acımasızlık, haksızlık, eziyet, cefa. KAYNAKÇA Acluni, Keşfü’l-Hafa, Beyrut, 1932. Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, Cilt 1-6, İnkılap Yayınevi, İstanbul, 1996. Ahmet bin Hanbel, Müsned, Cilt 1-6, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1982. AKSEKİ, Ahmet Hamdi, Yavrularımıza Din Dersleri, İstanbul, 1967. ATATÜRKÇÜLÜK, 1-3 Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2001. ATEŞ, Süleyman, Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali, Yeni Ufuklar Neşriyat, Ankara, 1980. BERKİ, A. Himmet-KESKİOĞLU, Osman, Hatemü’l-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1991. Beydeba, Kelile ve Dimne, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002. Bhagavad-Gita (çev.: Ömer Cemal Güngören), Yol Yayınları, İstanbul, 2001. Buharî, el-Edebü’l-Müfred (çev.: Fikri Yavuz), Sönmez Matbaası, İstanbul, 1979. Buharî, Sahih-i Buharî, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992. Buharî, Tecrid-i Sarih Tercemesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1976. CANAN, İbrahim, Hadis Ansiklopedisi (Kütüb-i Sitte), Feza Gazetecilik, İstanbul, 1995. CANAN, İbrahim, İslam’da Çevre Sağlığı, Cihan Yayınları, İstanbul, 1986. CANAN, İbrahim, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, Tuğra Neşriyat, İstanbul, 1977. CİLACI, Osman, Günümüz Dünya Dinleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1995. ÇAKAN, İsmail Lütfi, Örnek Kul Son Resul, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2005. Darekutni, Sünen, Medine, 1966. Darimi, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981. Dhammapada, Mükemmelliğe Giden Yol (çev.: Cengiz Durkan), Dergâh Yayınları, İstanbul, 2005. DÖĞEN, Şaban, Resul-i Ekremdeki Eşsiz Ahlak, Gençlik Yayınları, İstanbul, 1997. Ebu Davut, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992. Ebu’l-Hasan Muhammed, Nehcü’l-Belâğa, (çev.: Abdulbaki Gölpınarlı), Der Yayınları, İstanbul, 1990. EREN, Bilal, Güzel Sözler Antolojisi, C 2, Cihan Yayınları, İstanbul, 1983. ERSOY, Mehmet Âkif, Safahat (hzl.: M. Ertuğrul Düzdağ), İz Yayıncılık, İstanbul, 1991. ESED, Muhammed, Kur’an Mesajı, İşaret Yayınları, İstanbul, 2000. GÜNDÜZ, Üzeyir, Diyanet Çocuk Dergisi, Şubat, 1992. Hacı Bektaş Veli, Kitabü’l-Fevaid, Ayyıldız Yayınları, Ankara. Hacı Bektaş Veli, Makâlât, (hzl.: Ali Yılmaz, Mehmet Akkuş, Ali Öztürk), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara , 2007. Heysemi, Mecmaü’z-Zevaid, Cilt 1-7, Beyrut, 1967. İbn Asakir, Tarihü Medineti Dımeşk, Beyrut, 1995. İbn Mace, Sünen (çev.: Haydar Hatipoğlu), Kahraman Yayınları, İstanbul, 1982. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübra 1-8, Beyrut, 1985. İbn-i Babeveyh Kummi, el-Fakîh, C 2, Beyrut, 1990. İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Kılavuzu 8, Ankara, 2007. İlmihâl, (Heyet), Cilt 1-2, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2004. İslam Ansiklopedisi, Cilt 1-38, (Heyet), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1988-2011. KANDEHLEVİ, M. Yusuf, Hayatü’s-Sahabe, Divan Yayınları, İstanbul, 1980. Kitab-ı Mukaddes, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, İstanbul, 2003. Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, (Heyet), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001. 131 KAYNAKÇA Malik bin Enes, Muvatta (çev.: Komisyon), Beyan Yayınları, İstanbul, 1994. Mevlânâ, Mesnevi, Cilt 1 (hzl.: Adnan Karaismailoğlu), Akçağ Yayınları, Ankara, 2004. Muhyiddin Nevevi, Riyazü’s-Salihin ve Tercümesi Cilt 1-3, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1991. Muhyiddin Nevevi, Riyazü’s-Salihin, (çev.: Y. Kandemir, İsmail Lütfi Çakan, R.Küçük), Erkam Yayınları, İstanbul, 1997. Müslim, Sahih-i Müslim, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992. Nesai, Sünen, Cilt 1-8, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981. ÖZBEK, Abbdullah, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, Esra Yayınları, Konya, 1994. Sadi Şirazi, Bostan (çev.: Hikmet İlaydın), Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1997. SARIÇAM, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2004. SARIÇAM, İbrahim, Hz. Peygamberin Çağımıza Mesajları, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2004. Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. Suyuti, el-Camiu’s-Sağir, Mısır, 1938. Taberani, Mucemu’l-Evsat, C 8, Kahire. Tirmizî, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992. TÜMER, Günay-KÜÇÜK, Abdurrahman, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara, 1993. TÜRKAN, Ahmet, İstanbul’da Ermeni Cemaatleri Arasındaki Dinî ve İdari İhtilaflar, Doktora Tezi, Konya, 2011. ÜNVER, Süheyl, Hayat Tarih Dergisi, 1967. YAVUZ, Y. Vehbi, İslam’da Zekât Müessesesi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1983. Yazım Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007. YAZIR, Elmalılı Muhammed Hamdi, Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, (Sadeleştiren: M. Sadi Çöğenli), Huzur Yayınları, İstanbul, 2005. YILDIRIM, Suat, Kur’an-ı Hâkim’in Açıklamalı Meali, Işık Yayınları, İstanbul, 2004. http://huham.com 132