Yıllık Kamu Borç Yönetimi Raporu , 2012

Transkript

Yıllık Kamu Borç Yönetimi Raporu , 2012
T.C.
BAŞBAKANLIK HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
İnönü Bulvarı No:36
06510 Emek / ANKARA
Bilgi İçin:
(312) 204 61 73
(312) 204 61 28
www.hazine.gov.tr
e-mail: [email protected]
2
İÇİNDEKİLER
2012 KBYR
3
GİRİŞ
Bakan Sunuşu
Önsöz
Borç Yönetimi Organizasyon Yapısı
Borç Yönetiminde Temel İlkeler ve Uygulamalar
GELİŞMELER VE GÖRÜNÜM
Makroekonomik ve Finansal Çerçeve
Bütçe Uygulamaları
Nakit Yönetimi
Borç Yönetimi
•İç Borçlanma
•Dış Borçlanma
•Borç Stoku
5
5
6
7
8
12
10
14
16
19
19
24
32
Koşullu Yükümlülükler ve Alacak Yönetimi
•Hazine Garantileri
•Hazine Alacakları
36
36
37
Risk Yönetimi
•Piyasa Riski Yönetimi
•Kredi Riski Yönetimi
•Operasyonel Risk Yönetimi
42
Uluslararası Tecrübe Paylaşımı
51
42
49
ANALİZ VE DEĞERLENDİRMELER
4
Kamu Borç Ofislerinde İş Sürekliliği Planı ve Kamu Finansmanı Genel
Müdürlüğü Uygulaması
Kamu-Özel-İşbirliği (KÖİ) Projelerinde Sağlanan Garantiler ve Başlıca Risk
Unsurları
63
YATIRIMCILAR İÇİN BİLGİLER
Devlet Borçlanma Senetleri
DİBS İhalelerine Katılım Esasları
Hazinece İhraç Edilen Senetlerin Vergilendirilmesi
Piyasa Yapıcılığı Sistemi
Yatırımcı İlişkileri Ofisi
68
74
ÖZET İSTATİSTİKLER
Merkezi Yönetim Borç Stoku
Avrupa Birliği Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku
Kamu Net Borç Stoku
Türkiye Brüt Dış Borç Stoku
Türkiye Net Dış Borç Stoku
Toplam Kamu Sektörü Faiz Dışı Fazlası (Program Tanımlı)
Hazine Garantili Kredilerin Geri Ödemeleri
Hazine Alacak Stoku
80
87
88
89
90
91
91
92
92
TABLO LİSTESİ
Tablo 1 -2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi................................................... 15
Tablo 2 -Hazine Nakit Gerçekleşmeleri .......................................................... 17
Tablo 3 -Hazine Finansman Durumu.............................................................. 22
Tablo 4 -2011-2012 Yıllarında Gerçekleştirilen Yurt Dışı Tahvil İhraçları........... 24
Tablo 5 -IMF’den Sağlanan Net Finansman.................................................... 27
Tablo 6 -Sağlanan Proje Kredilerinin Kaynaklarına Göre Dağılımı..................... 29
Tablo 7 -Sağlanan Proje Kredilerinin Kaynaklarına Göre Dağılımı (%)................ 29
Tablo 8 -Merkezi Yönetim Toplam Borç Stoku Faiz Yapısı (%).......................... 30
Tablo 9 -Merkezi Yönetim İç Borç Stoku Faiz Yapısı (%)................................... 30
Tablo 10-Borç Stoku Göstergeleri................................................................... 31
Tablo 11-Hazine Garantili Kredi Geri Ödemeleri ............................................ 33
Tablo 12-Hazine Alacak Stoku ...................................................................... 34
Tablo 13-Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilat............................................. 35
GRAFİK LİSTESİ
Grafik 1 -MYB Gelir ve Harcamaları / GSYH (%)............................................ 16
Grafik 2 -Toplam Kamu Faiz Dışı Dengesi / GSYH (%)..................................... 16
Grafik 3 -2011 Yılında İç Borçlanmanın Enstrümanlara Göre Dağılımı (%).......... 21
Grafik 4 -Eurobond İhraçlarının Ortalama Vadesi............................................. 25
Grafik 5 -IMF’ye Geri Ödeme ve Borç Stoku Verileri........................................ 27
Grafik 6 -Hazine Garantili Dış Borç Stoku Borçlu Dağılımı (%)........................... 32
Grafik 7 -2011 Yılında Hazine Alacaklarından
Yapılan Tahsilatın Türlerine Göre Dağılımı (%).................................... 36
Grafik 8 -Merkezi Yönetim Borç Stokunun TL/Döviz Kompozisyonu (%)............ 37
Grafik 9 -Merkezi Yönetim TL Cinsi
İç Borç Stokunun Faiz Kompozisyonu (%).......................................... 38
Grafik 10-TL Cinsi İç Borç Stokunun Süresi..................................................... 38
Grafik 11-TL Cinsi Borç Stokunun
Faiz Yenileme Dönemine Göre Dağılımı (%)....................................... 39
Grafik 12-Üstlenimlerin Risk Hesabının Ödenek Dışı
Gelirlerinden Karşılanma Oranı (%)................................................... 42
Grafik 13-Hazine Garantili Kredi ve Alacak Stokunun
Kredi Notu Bazında Dağılımı (%)....................................................... 43
Grafik 14-Hazine Garantili Dış Borç Stoku ve
Hazine Garantilerinden Üstlenim...................................................... 43
Grafik 15-Hazine Müsteşarlığı İç Kontrol Organizasyon Şeması.......................... 46
Grafik 16-Veri Şeffaflığı ve Yatırımcı İlişkileri Sıralaması (IIF – Eylül 2011)............ 78
GİRİŞ
2012 KBYR
4
5
GİRİŞ
GİRİŞ
BAKAN SUNUŞU
2012 KBYR
6
7
K
üresel ekonomik kriz sonrasında, 2010 yılında görülen toparlanma
sürecinin 2011 yılında küresel ölçekte yavaşlamakta olduğu gözlenmiştir.
Bunun temel nedenleri, krize yol açan sorunların çözümüne yönelik kalıcı
adımların atılamamış olması ve ülkelerin mali yapılarında meydana gelen bozulma
ile birlikte ortaya çıkan reel sektörün ve bankacılık sektörünün sistemik sorunlarıdır.
Türkiye, küresel ekonomik kriz dönemi ve sonrasında makroekonomik ve finansal
istikrarı koruma konusunda önemli bir başarı göstermekle kalmamış, kaydettiği
yüzde 8,5 oranındaki milli gelir artışıyla, 2010 yılından sonra 2011 yılında da
OECD ve Avrupa Birliği üyeleri arasında en yüksek büyüme performansı sağlayan
ülke olmuştur. Beklentilerin ve Orta Vadeli Program (OVP) tahminlerinin üzerindeki
bu büyüme sonucunda kişi başına milli gelir küresel kriz öncesi seviyesinin üzerinde
gerçekleşmiştir.
2002 yılından bu yana izlenen istikrarlı ve uyumlu politikalar sayesinde ekonomimiz
büyük kazanımlar elde etmiş olup geçmişte Türkiye ekonomisinin temel sorunu
olarak karşımıza çıkan kronik borç yükünün düşürülmesi bu kazanımların en
önemlilerindendir. Bugün gelinen noktada borç göstergelerimiz, yüksek kamu
borç yükü sorunu ile karşı karşıya olan çok sayıda gelişmiş ülkenin göstergelerine
kıyasla oldukça olumlu bir performans göstermektedir.
Diğer taraftan, güçlü bir yasal ve kurumsal altyapıya sahip borç yönetimi ile kamu
borçlanmasına getirilen orta ve uzun vadeli bakış açısı sonucunda borç stokunun
vade, faiz ve döviz kompozisyonunda sağlanan iyileşmeler, stokun dışsal şoklara
duyarlılığını azaltmıştır.
Borç yönetiminde şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine verdiğimiz önemi
yansıtan yıllık Kamu Borç Yönetimi Raporu Hazine Müsteşarlığı tarafından
yayımlanmaktadır. Müsteşarlık çalışanlarına borç yönetimi alanında gösterdikleri
özveri ve kararlılıktan dolayı teşekkür ediyorum.
Ali BABACAN
Başbakan Yardımcısı
ÖNSÖZ
2012 KBYR
8
9
Değerli Okurlar,
Kamu Borç Yönetimi Raporu’nun beşinci sayısını yayımlamaktayız. Raporda,
kamu borç yönetiminin genel çerçevesinin yanı sıra, geçtiğimiz yıl boyunca
kamu borçlanmasına ilişkin gelişmeler, sayısal veriler ve genel değerlendirmeler
kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.
Bilindiği üzere, 2011 yılı küresel ekonomide ve özellikle Avro bölgesinde
belirsizliklerin sürdüğü bir yıl olmuştur. Avro bölgesindeki borç krizinin derinleşmesi,
jeopolitik belirsizlikler nedeniyle petrol fiyatlarının artması ve krizden gelişmiş
ülkelere kıyasla daha az etkilenen gelişmekte olan ülke ekonomilerinin soğuması
önümüzdeki dönem için aşağı yönlü riskler olarak öne çıkmaktadır.
Küresel ekonomide yaşanan olumsuz gelişmelerin Türkiye ekonomisine
yansıması sınırlı düzeyde kalmıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, yıllardır
uygulanmakta olan mali disiplin sonucunda ülkemiz ekonomisinin güçlü bir mali
yapıya kavuşmuş olmasıdır. Müsteşarlığımız bünyesinde yürütülen kamu borç
yönetimi, bu yapının en önemli unsurlarındandır.
Etkin borç yönetimi uygulamalarının bir sonucu olarak ülkemizin borç
göstergelerinde kayda değer iyileşmeler gözlenmektedir. AB tanımlı genel yönetim
borç stokunun milli gelire oranı OVP tahminlerinin altında gerçekleşmiş, kamu
net borcumuzun milli gelire oranı yüzde 22,4’e gerilemiştir. Özellikle gelişmiş
ülkelerde kamu maliyesine ilişkin endişelerin arttığı bu dönemde borç stokunun
dışsal makroekonomik şoklara karşı duyarlılığın azaltılması hedefi doğrultusunda
stokun yapısında da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Merkezi yönetim borç
stokumuz içerisinde değişken faizli borçların payı önemli ölçüde azaltılırken,
merkezi yönetim iç borç stoku içinde döviz yükümlülüklerinin tamamı ödenmiş,
kamu net borç stoku kapsamındaki döviz yükümlülüklerinin milli gelire oranı ise
yüzde 1’in altına inmiştir.
Borç dinamiklerine ilişkin son yıllarda elde edilen kazanımların korunmasını
hedefleyen Müsteşarlığımız, önümüzdeki dönemlerde de para ve maliye politikaları
ile uyumlu borçlanma stratejileri izlemeye, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleri
doğrultusunda söz konusu politikaların uygulama sonuçlarını kamuoyu ile
paylaşmaya devam edecektir.
2012 yılı Kamu Borç Yönetimi Raporu’nu sizlerin bilgisine sunarken, bu vesile
ile bu önemli dokümanın hazırlanmasında emeği geçen tüm mesai arkadaşlarıma
teşekkür ederim
İbrahim H. ÇANAKCI
Hazine Müsteşarı
10
11
BORÇ YÖNETİMİ ORGANİZASYON YAPISI
BRK
BAŞBAKAN YARDIMCISI
Ali BABACAN
Ali BABACAN
(Başbakan Yardımcısı)
İbrahim H. ÇANAKCI
2012 KBYR
(Hazine Müsteşarı)
Cavit DAĞDAŞ
(Hazine Müst. Yrd.)
Burhanettin AKTAŞ
(Hazine Müst. Yrd.)
MÜSTEŞAR
Feridun BİLGİN
İbrahim H. ÇANAKCI
(Hazine Müst. Yrd.)
M. Coşkun CANGÖZ
(Kamu Fin. Gen. Md.)
Evren DİLEKLİ
MÜSTEŞAR YARDIMCISI
(Dış Ek. İlişk. Gen. Md. V.)
Gülsüm YAZGANARIKAN
Cavit DAĞDAŞ
BORÇ YÖNETİMİ ORGANİZASYON YAPISI
(Ekon. Araş. Gen. Md.)
Kamu Finansmanı Genel
Müdürlüğü
M. Coşkun CANGÖZ
İç Borç ve Nakit Yönetimi
(Ön Ofis)
Dış Ekonomik İlişkiler Genel
Müdürlüğü
Evren DİLEKLİ
Program ve Proje Dış Finansmanı
(Ön Ofis)
Risk Yönetimi
(Orta Ofis)
Alacak ve Borç İşlemleri
(Arka Ofis)
Borç ve Risk Yönetimi Komitesi (BRK)
Hazine Müsteşarlığı bünyesinde, temel borçlanma politikalarını oluşturmak ve
kamu borç yönetiminden sorumlu birimler arasında koordinasyonu sağlamakla
görevli olan BRK’nin görevleri, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlemesi Hakkında Kanunun 12. maddesi ile düzenlenmiştir.
Bu kapsamda Hazine Müsteşarı, Müsteşar Yardımcıları, Kamu Finansmanı Genel
Müdürü, Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürü ve Ekonomik Araştırmalar Genel
Müdürü’nün görev aldığı BRK’ye Hazine’den sorumlu Başbakan Yardımcısı
başkanlık etmekte olup uygulamaların izlenmesi ve koordinasyon sağlanmasına
ilişkin toplantılar Hazine Müsteşarı’nın başkanlığında gerçekleştirilmektedir.
BORÇ YÖNETİMİNDE TEMEL
İLKELER VE UYGULAMALAR
İLKELER
Borç Yönetiminin Temel İlkeleri 1 Eylül 2002 tarih ve 24863 sayılı Borç ve Risk
Yönetiminin Koordinasyonu ve Yürütülmesine İlişkin Esas ve Usuller Hakkında
Yönetmelik ile;
• Makroekonomik dengeleri gözeterek para ve maliye politikaları ile uyumlu,
sürdürülebilir, saydam ve hesap verilebilir bir borçlanma politikası izlenmesi
• Finansman ihtiyaçlarının, iç ve dış piyasa koşulları ve maliyet unsurları göz
önüne alınarak belirlenen risk düzeyi çerçevesinde, orta ve uzun vadede
mümkün olan en uygun maliyetle karşılanması şeklinde belirlenmiştir.
UYGULAMALAR
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Borçlanma stratejileri maliyet ve risk dengesini gözeten orta ve uzun vadeli
programlar esas alınarak yürütülmektedir.
Şeffaflık ve öngörülebilirliğin sağlanmasını teminen ihale takvimi ve finansman
programı açıklanmaktadır.
Ölçüt ihraç politikası vasıtasıyla senetlerin ikincil piyasadaki likiditesi
artırılmakta, etkin bir getiri eğrisi oluşturulmaktadır
Piyasa Yapıcılığı Sistemi uygulanarak birincil ve ikincil piyasalar
güçlendirilmektedir.
Borçlanma ve risk yönetiminde esas alınacak olan ve borç yönetiminin genel
risk/maliyet hedeflerini ifade eden gösterge ve kriterler olarak tanımlanan
stratejik ölçütler vasıtasıyla orta ve uzun vadede piyasa riskleri kontrol altına
alınmaktadır. Bu kapsamda aşağıda yer alan çalışmalar yapılmaktadır.
Likidite riski yönetimi: Güçlü nakit rezervi tutulmakta ve borçların
dönemler arasında düzgün şekilde yayılması sağlanmakta ve borçlanmanın
vadesi uzatılmaktadır.
Faiz riski yönetimi: Borçlanmanın ağırlıklı olarak sabit faizli enstrümanlarla
yapılarak, faize karşı duyarlılığın azaltılması hedeflenmektedir.
Döviz kuru riski yönetimi: Borçlanma ağırlıklı olarak Türk Lirası cinsinden
yapılmakta ve yabancı para cinsinden borç stokunun kompozisyonu
belirlenmektedir.
Borç dinamiklerinin risk ve maliyet göstergeleri yakından takip edilmektedir.
Kredi riskinin kontrolüne yönelik olarak risk hesabı, garanti ücreti, kısmi
garanti ve garanti limiti uygulanmaktadır.
Operasyonel risklerin kontrol altına alınabilmesi için teknik analiz ve
raporlamalar yapılmaktadır.
Yıllık ve aylık Kamu Borç Yönetimi Raporları hazırlanmakta, Bakanlar
Kuruluna, TBMM’ye ve kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Ayrıca yılda bir
defadan az olmamak üzere TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu özel gündemli bir
toplantı ile borç yönetimine ilişkin gelişmeler hakkında bilgilendirilmektedir.
12
GELİŞMELER VE GÖRÜNÜM
CONTENTS
2012 KBYR
13
GELİŞMELER
VE
GÖRÜNÜM
MAKROEKONOMİK VE
FİNANSAL ÇERÇEVE
Finansal kriz sonrasında küresel ekonomide 2010 yılında önemli bir toparlanma
kaydedilmiştir. Ancak, krize karşı alınan tedbirler kapsamında hükümetlerin
ve merkez bankalarının uyguladığı politikalar yeni risklerin doğmasına, dış
dengesizliklerin devam etmesine, krizin merkez ülkelerinde kamu maliyesinin
bozulmasına ve kırılgan bir yapı oluşmasına neden olmuştur. Bu çerçevede 2011
yılı başından itibaren küresel ölçekte bir yavaşlama gözlenmiştir. Bu dönemde
özellikle Avro bölgesinde derinleşen borç krizi küresel ekonomik görünümün
bozulmasında en önemli etken olmuştur.
2011 yılında ABD ekonomisinin toparlanma hızı, özel tüketimde gözlenen artış
ve sabit yatırımlarda gözlenen canlanmanın yarattığı etkiyle, Avro bölgesi ve
Japonya’dan oldukça yüksek olmuştur.
Avro bölgesinde ise borç krizi nedeniyle oluşan güven kaybı ve finansal piyasalarda
yaşanan tedirginlik reel sektör faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Bozulan
kamu mali dengelerini düzeltmek amacıyla uygulanan mali sıkılaştırma tedbirleri
büyümeyi sınırlandırıcı etki yapmaktadır. Yunanistan’a sağlanan ikinci bir finansal
yardım paketi, Avro bölgesinde denk bütçe uygulamasını getiren mali anlaşmanın
imzalanması, krizdeki ekonomilere destek imkanlarının büyüklüğünün artırılması
gibi kararların yanı sıra Avrupa Merkez Bankası tarafından bankalara sağlanan
yüksek miktarda uzun vadeli likidite bölgedeki krizin daha da derinleşmesini
engellenmiştir. Öte yandan, 2011 ve 2012 yıllarında bölge ülkelerinde yapılan
seçimler sonucunda yaşanan politik gelişmeler kriz sonrasında alınan siyasi
kararlara ilişkin uygulamaların daha yakından izlenmesini gerektirmektedir.
Japonya ekonomisinde, 2011 yılında yaşanan deprem, Tayland’daki sel felaketinin
etkileri ve Avro bölgesindeki sorunların küresel ticaret hacmini olumsuz yönde
etkilemesine bağlı olarak toparlanma süreci sekteye uğramış ve 2011 yılında
sınırlı bir daralma kaydedilmiştir. Tayland’da yaşanan sel felaketinin etkilerinin
kaybolmaya başlaması, deprem sonrasındaki yeniden imar çalışmaları ve son
dönemde Yen’de meydana gelen değer kaybının ihracatı desteklemesi sonucunda
2012 yılında ekonomik aktivitenin ivme kazanması beklenmektedir.
Gelişmekte olan ülkeler, küresel finansal kriz sonrası güçlü makroekonomik
temelleri ve uygulanan gevşek para politikaları sonucunda hızlı bir toparlanma
kaydederek gelişmiş ülkelerden ayrışmıştır. Bununla birlikte, bu ülkelerde kredi
hacmindeki genişleme ve emtia fiyatlarındaki artış nedeniyle enflasyonist baskılar
yoğunlaşmıştır. 2011 yılında, bu baskıların bertaraf edilmesi amacıyla uygulanan
sıkılaştırıcı politikalar ve dış talepte gözlenen zayıflama neticesinde, gelişmekte
olan ülke ekonomilerinin yavaşladığı görülmektedir.
2009 yılı son çeyreğinden itibaren güçlü bir büyüme performansı sergileyen
Türkiye 2010 yılında yüzde 9,2 oranıyla Avrupa’da en hızlı büyüyen ekonomi
olmuştur. 2011 yılında ise yüzde 8,5’lik büyüme oranı ile G-20 ülkeleri içinde
Çin ve Arjantin’den sonra en fazla büyüyen üçüncü ekonomi olmuştur. Dünya
ekonomisindeki belirsizliklere ve özellikle Euro bölgesindeki ülkelerde derinleşmekte
olan kamu borç krizine rağmen Türkiye ekonomisinin 2011 yılında yakalamış
olduğu bu yüksek büyüme performansı yurt içinde iktisadi faaliyetin güçlü seyrini
sürdürdüğünü göstermektedir. 2012 yılı ilk çeyreğine ilişkin açıklanan öncü
göstergeler, büyümenin hız kesmekle birlikte devam ettiğine işaret etmektedir.
15
Türkiye’de küresel krizin işgücü piyasasındaki olumsuz etkilerini en aza indirmek
için gerekli önlemler süratle alınmıştır. Ekonomideki toparlanmanın işgücü
piyasasına yansıması 2011 yılında da devam etmiştir. 2009 yılında yüzde 14,1
olarak gerçekleşen işsizlik oranı 2011 yılında yüzde 9,8’e gerilemiştir. Böylece,
işgücüne katılım oranı yüksek seyretmesine rağmen işsizlik oranında önemli bir
gerileme kaydedilmiştir.
2012 KBYR
2011 yılında küresel ekonomide sorunların devam etmesi dış talebi sınırlandırsa
da, döviz kuru hareketlerinin sağladığı rekabet avantajı ve pazar çeşitlenmesindeki
başarı neticesinde ihracat ılımlı artışını sürdürmüştür. 2011 yılında ihracat yüzde
18,5 oranında artış göstermiş olup bu gelişmede fiyat artışları miktar artışlarından
daha etkili olmuştur. 2010 yılı sonlarında iç talebi ve kredi büyümesini yavaşlatmaya
yönelik olarak TCMB ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK)
tarafından uygulanan tedbirler neticesinde 2011 yılının ikinci yarısından itibaren
ithalatın artış hızı önemli ölçüde yavaşlamıştır.
MAKROEKONOMİK VE FİNANSAL ÇERÇEVE
14
2011 yılında cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 10 seviyesinde
gerçekleşmiştir. Bu gelişmede artan emtia ve enerji fiyatlarının önemli etkisi
olmuştur. 2010 yılı sonlarından itibaren iç talebi kontrol etmeye yönelik olarak
uygulanan tedbirlerin etkilerinin hissedilmeye başlaması, özellikle 2011 yılının
ikinci yarısından itibaren, cari işlemler açığındaki artışın kontrol altına alınmasına
katkıda bulunmuştur. Cari işlemler açığındaki azalma eğilimi 2012 yılı Ocak-Nisan
döneminde de devam etmiştir.
2011 yılında cari açığın finansmanında, portföy yatırımları ile kısa vadeli sermaye
girişlerinin payının azaldığı, doğrudan yabancı yatırımlar ve uzun vadeli sermaye
girişlerinin payının ise arttığı gözlenmiştir. 2011 yılında özel sektör net kredi
kullanıcısı konumuna gelmiş, bankaların ve özel sektörün uzun ve kısa vadeli
kredileri, borç senetleri (DİBS alımları ile Hazine ve bankaların yurt dışı tahvil
ihraçları) ile doğrudan yabancı yatırımlar, sermaye girişlerinin temel kaynakları
olmuştur.
Enflasyon 2011 yılının ikinci yarısından itibaren güçlü iç talep koşulları, döviz
piyasasındaki gelişmeler, yüksek küresel emtia fiyatları ve bazı ürünlerdeki vergi
ayarlamaları sonucu yükselmiştir. Diğer taraftan, Mayıs ayı itibarıyla aylık enflasyon
yüzde 0,21 oranında azalmış ve yıllık enflasyon yüzde 8,28’e gerilemiştir.
Küresel belirsizliklerin sürmekte olduğu bir dönemde, ekonomide istikrarın
korunmasına katkı sağlayan önemli faktörlerden birisi kamu maliyesindeki sağlam
yapı olmuştur. Küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik
alınan tedbirler nedeniyle 2009 yılında artarak yüzde 5,5 olarak gerçekleşen bütçe
açığının milli gelire oranı, bütçe gelirlerinde ekonomik canlanmaya paralel olarak
meydana gelen artış ve ihtiyatlı harcama politikaları sayesinde 2010 yılında tekrar
azalma eğilimine girerek yüzde 3,6’ya ve 2011 yılında yüzde 1,3’e gerilemiştir.
Kamu maliyesindeki güçlü duruşun yanı sıra bankacılık sektörünün sermaye yapısı,
karlılığı ve etkin risk yönetimi dışsal faktörlerin ekonomimize olumsuz etkilerini
sınırlandırmıştır. 2011 yıl sonu itibarıyla sektörün sermaye yeterliliği oranı yüzde
16,4 ile yüzde 8 olan yasal alt sınırın oldukça üzerinde gerçekleşmiştir. 2012 yılı
Nisan ayı itibarıyla da bu oran korunmuştur. Birçok gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkede bankacılık sistemi zarar ederken ve sisteme kamu kaynakları ile destek
sağlanırken Türk bankacılık sektörünün bilanço yapısı iyileşmeye ve karlılığı
artmaya devam etmiştir.
BÜTÇE UYGULAMALARI
2011 yılında kamu mali göstergeleri küresel ekonomik krizin etkilerinin görüldüğü
2008 - 2010 dönemine göre önemli ölçüde iyileşme göstermiştir. Bu durumun
temel nedenlerinden biri, 2011-2013 dönemi OVP’sinde 2011 yılı için öngörülen
yüzde 4,5 GSYH büyümesinin, yüzde 8,5 olarak gerçekleşmesidir. 2011 yılındaki
yüksek büyüme sonucunda merkezi yönetim vergi gelirlerinin GSYH’ye oranı
2009 yılındaki yüzde 18,1’lik seviyesinden 2010 yılında yüzde 19,2’ye 2011
yılında ise yüzde 19,6’ya yükselmiştir. Bu dönemde bütçe harcamalarındaki artış
ise sınırlı kalmış ve harcamaların GSYH’ye oranı 2010 yılındaki yüzde 26,8
seviyesinden 2011 yılında yüzde 24,2 seviyesine düşmüştür. Merkezi yönetim
bütçe (MYB) gelirleri 2010 yılına göre nominal olarak yüzde 16,4 oranında
artarken, harcamalardaki nominal artışın yüzde 6,4 oranında sınırlı tutulmasıyla
merkezi yönetim bütçe açığında iyileşme sağlanmıştır. 2010 yılında 40 milyar TL
seviyesinde olan merkezi yönetim bütçe açığı 2011 yılında 17,4 milyar TL olarak
gerçekleşmiş ve böylece bütçe açığının GSYH’ye oranı yüzde 3,6’dan yüzde 1,3’e
düşmüştür.
2011 yılında 6111 sayılı Kanun1 ile bazı vergiler, bunlara bağlı faiz ve cezalar
ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) alacaklarından oluşan kamu alacaklarının
tahsiline yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu Kanun kapsamında 2011
yılında tahsil edilen genel bütçe vergi gelirleri, teşebbüs mülkiyet gelirleri ile faiz,
pay ve ceza gelirleri toplam tutarı 13,3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca
söz konusu Kanun kapsamında yapılan tahsilat sonucunda SGK’nin prim gelirleri
artmış ve böylece Kurum’un transfer öncesi açığı azalmıştır. SGK’nin dengesinde
gözlenen iyileşme ise merkezi yönetim bütçe harcamalarında azalmaya neden
olmuştur.
Tablo 1 - 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
(Milyar TL)
Bütçe Kanunu
Bütçe Dengesi
Faiz Dışı Denge
-33,5
OVP Tahmini
-22,2
Gerçekleşme(1)
-17,4
14,0
20,4
24,8
279,0
290,9
295,9
Vergi Gelirleri
232,2
249,4
253,8
Diğer Gelirler
46,8
41,6
42,1
Gelirler
Harcamalar
Faiz Dışı Harcamalar
Faiz Harcamaları
312,6
313,2
313,3
265,1
270,6
271,1
47,5
42,6
42,2
(1) Geçici .
1
6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
16
17
2011 yılı Ekim ayında yayımlanan OVP’de merkezi yönetim bütçe açığının
GSYH’ye oranının 2014 yılı sonunda yüzde 1’e düşürülmesi öngörülmüş ve MYB
harcamalarının kontrol altına alınarak GSYH’ye oranının yüzde 23,6 seviyesine
düşürülmesi hedeflenmiştir.
Grafik 1 - MYB Gelir ve Harcamaları / GSYH (%)
2012 KBYR
29,0
28,2
28,0
26,8
27,0
26,0
25,0
24,2
24,6
24,2
23,9
24,2
23,6
24,0
23,0
22,0
22,6
21,0
23,1
22,6
23,1
22,8
22,9
22,1
22,5
20,0
2007
2008
2009
2010
2011(1)
BÜTÇE UYGULAMALARI
Harcamalar
2012 OVP 2013 OVP 2014 OVP
Gelirler
(1) Geçici.
2010 yılında kamu kesimi GSYH’ye oran olarak yüzde 0,8 faiz dışı fazla vermiştir.
Bunun en önemli nedeni MYB, KİT’ler ve mahalli idarelerin öngörülenden daha iyi
performans göstermesidir. 2012-2014 OVP’de kamu kesimi faiz dışı dengesinin
GSYH’ye oranının 2011 yılında yüzde 1,2 olması öngörülmüştür. Ancak önemli
bir kısmı MYB dengesindeki iyileşmeden kaynaklanmak üzere kamu kesimi
faiz dışı fazlasının GSYH’ye oran olarak yüzde 1,9 seviyesinde gerçekleşmesi
beklenmektedir.
Grafik 2 - Toplam Kamu Faiz Dışı Dengesi / GSYH (%)
2,5
2,0
1,5
1,0
0,5
0
-0,5
-1,0
-1,5
-2,0
2008
2009
Toplam Kamu Faiz Dışı Dengesi
(1) Geçici.
2010
2011(1)
MYB Faiz Dışı Dengesi
2012 OVP
2013 OVP
2014 OVP
Diğer Kamu Faiz Dışı Dengesi
NAKİT YÖNETİMİ
2011 yılında gerek ekonomik aktivitedeki canlılığın gerekse 6111 sayılı Kanun2
kapsamında yapılan tahsilatın etkisiyle, nakit esaslı gelir tahsilatı 2010 yılına göre
yüzde 20 artarak yıl sonunda 288,1 milyar TL’ye ulaşmıştır. Devreden emanetler
ile cari yıl bütçe ödeneklerinden yapılan nakit bazlı faiz dışı harcamalar 264,9
milyar TL seviyesinde gerçekleşmiştir. Bir önceki yıla göre yüzde 13 oranında artış
gösteren harcamalardaki bu gerçekleşmede, yine 6111 sayılı Kanun çerçevesinde
prim tahsilatı artan Sosyal Güvenlik Kurumu’na bütçeden yapılan transferlerin
azalmasının da etkisi olmuştur. Bu kapsamda 2011 yılında nakit bazda 23,2
milyar TL faiz dışı fazla oluşmuştur.
Tablo 2 - Hazine Nakit Gerçekleşmeleri(1)
(Milyar TL)
2009
2010
2011
1. Gelirler
202,8
240,4
288,1
2. Giderler
259,7
282,1
306,6
207,2
234,2
264,9
52,5
47,9
41,7
-4,4
6,2
23,2
7,7
6,7
3,3
-49,2
-34,9
-15,2
6. Finansman (7+8+9+10+11)
49,2
34,9
15,2
7. Borçlanma (Net)
53,8
26,9
12,4
Faiz Dışı Giderler
Faiz Ödemeleri
3. Faiz Dışı Denge
4. İşsizlik Fonu Nema ve Özelleştirme Gelirleri(2)
5. Nakit Dengesi (1+4-2)
Dış Borçlanma (Net)
Kullanım
Ödeme
3,0
4,2
-2,2
11,3
14,9
9,3
8,3
10,7
11,5
50,8
22,8
14,6
Kullanım
138,9
159,0
111,6
Ödeme
88,1
136,2
97,1
(3)
0,0
0,0
0,0
9. TMSF'den Aktarımlar
0,6
0,7
1,3
İç Borçlanma (Net)
8. Özelleştirme Geliri
10. Devirli - Garantili Borç Geri Dönüşleri
11. Banka Kullanımı (4) -(5+7+8+9+10)
12. Kur Farkları (5)
13. Kasa/Banka Net
(4)
(11-12)
0,8
1,4
2,9
-6,1
6,0
-1,4
0,6
-0,4
1,6
-6,7
6,4
-3,0
(1) Geçici
(2) İşsizlik Sigortası Fonu ve Özelleştirme İdaresi’nden (Öİ) GAP yatırımlarında kullanılmak üzere aktarılan ve Kamu
Hesapları Bülteni (KHB)’de bütçe gelir kalemleri arasında yer alacak tutarlar burada gösterilmektedir.
(3) Bütçenin finansmanı amacıyla Hazine’ye aktarılan tutarları göstermektedir.
(4) Pozitif tutar kasa/banka hesaplarında meydana gelen azalışları, negatif tutar artışları göstermektedir.
(5) Kur farkları Kasa/Banka hesabına ilişkin kur hareketlerinden kaynaklanan farkları göstermektedir. Pozitif tutar Kasa/
Banka hesabında artışı, negatif tutar azalışı işaret etmektedir.
2
6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
18
NAKİT YÖNETİMİ
2012 KBYR
19
Diğer taraftan 25.08.1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunuyla
getirilen geçici düzenleme gereğince 2008-2012 döneminde Hazine hesaplarına
aktarılacak olan İşsizlik Sigortası Fonu nema gelirlerinden 2011 yılında 1 milyar
TL, 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında
Kanun gereğince Özelleştirme Fonu’ndan ise nakit fazlası olarak 2,3 milyar TL
aktarım yapılmıştır. Beklenenin üzerinde gerçekleşen faiz dışı fazla ve Hazine
tarafından uygulanan borçlanma stratejileri neticesinde faiz ödemeleri bir önceki
yıl seviyesinin de altında, 41,7 milyar TL olarak gerçekleşmiş ve 2011 yılı Hazine
nakit dengesi 15,2 milyar TL açık vererek son dört yılın en düşük seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Öte yandan, nakit yönetiminin modernizasyonu kapsamında yürütülen
çalışmaların bir kısmı 2011 yılında sonuçlandırılmıştır. Bu çerçevede, kurumlar
arası bilgi paylaşımının ve kamu kaynaklarının kullanımında etkinliğin artırılması
amacıyla “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Nakit Taleplerinin Hazırlanması ve
Hazine Müsteşarlığına Bildirilmesine İlişkin Yönetmelik” 12 Mart 2011 tarihli ve
27872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu düzenleme ile
konuya ilişkin olarak 2009 yılında yayımlanan “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Nakit Taleplerinin Tespitine İlişkin Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmış ve bilgi
paylaşımının elektronik ortamda gerçekleştirilmesine imkan sağlamak üzere
geliştirilen “Nakit Talebi Aktarım Sistemi”, anılan Yönetmelik kapsamındaki
yaklaşık 225 kamu kurumu tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
Ayrıca Müsteşarlığımız, T.C. Maliye Bakanlığı ve TCMB tarafından ortaklaşa
yürütülen Kamu Elektronik Ödeme Sistemine (KEÖS) ilişkin ikincil mevzuat
çalışmaları da “Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdarelerinin Ödeme ve Tahsilat
İşlemlerinin Elektronik Ortamda Gerçekleştirilmesine İlişkin Usul ve Esaslar”ın
18 Haziran 2011 tarihli ve 27968 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla
tamamlanmıştır. 2011 yılında bazı birimlerde pilot olarak uygulanan KEÖS
Haziran 2012’de tam olarak devreye alınacaktır.
Bunun yanı sıra, 1211 sayılı TCMB Kanunu’nun 41’inci maddesi, 13/02/2011
tarihli ve 6111 sayılı Kanun ile değiştirilmek suretiyle 4749 sayılı Kanun’un 12’nci
maddesi ile paralel hale getirilmiş ve böylece kamu borç yönetiminde karşılaşılan
risklerin azaltılmasında önemli bir işleve sahip olan Hazine nakit rezervinin
nemalandırılmasına imkan sağlanmıştır.
TCMB Kanunu’nda yapılan değişiklik ile ayrıca TCMB’nin Hazine adına yapacağı
veya yaptıracağı işlemler için uygulanacak ve TCMB tarafından tespit edilecek
ücretin TCMB’ye ödenmesi hususu da hükme bağlanmıştır. Böylelikle, modern
nakit yönetimi ilkeleri ve uluslararası uygulamalar paralelinde, kamu ödemeleri ve
tahsilatları için alınan bankacılık işlemlerine ait masrafların bütçeden ödenmesinin
yolu açılarak şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin arttırılmasına da katkı sağlanmıştır.
Kamu Haznedarlığı
Kamu kaynaklarının etkin şekilde kullanılmasını amaçlayan Kamu
Haznedarlığı uygulaması kapsamında, bankacılık sisteminden kurum
bazında temin edilen raporlamalarda oluşan hataların asgari seviyeye
indirilmesi ve tebliğ uygulamalarına ilişkin detaylı kontrollerin yapılması
amacıyla Vergi Kimlik Numarasına (VKN) dayalı raporlama sistemine
geçilmesi çalışmaları 2011 yılında tamamlanarak, Nisan 2011 itibarıyla
bankalarca kamu kurumlarına ait VKN esas alınarak raporlanması
uygulamasına başlanmıştır.
Söz konusu raporlamalar kullanılarak Müsteşarlığımızca yürütülen izleme
faaliyetleri ve bunun yanı sıra kamu kurumlarının görüş ve önerileri
doğrultusunda uygulamanın daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla
mevcut Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği’nde değişiklikler yapılmış ve yeni
Tebliğ 07.05.2012 tarihli ve 28285 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
Diğer taraftan, yine VKN veri tabanı kullanılarak, kamu kurum ve
kuruluşlarının bankacılık sektörüne olan yurt içi yükümlülükleri de
Müsteşarlığımızca izlenmeye başlanmıştır.
20
2012 KBYR
21
BORÇ YÖNETİMİ
İÇ BORÇLANMA
2011 yılı içerisinde, küresel ekonomideki dengesizliklerin Devlet iç borçlanma
piyasasına etkilerinin asgari seviyede oluşması için para ve maliye politikası ile
eşgüdüm içinde politikalar uygulanmıştır. Bu çerçevede, gerek yurt içi gerekse
yurt dışındaki ekonomik koşullar ve piyasa gelişmeleri değerlendirilerek borç
yönetiminin orta ve uzun vadeli hedefleri doğrultusunda finansman programı
yürütülmüştür. Diğer taraftan, bu dönemde ekonomi genelinde yaşanan
toparlanmanın etkisiyle faiz dışı fazlanın sene başında öngörülenin üzerinde
gerçekleşmesiyle borçlanma ihtiyacı azalmış ve borçlanma oranlarında öngörülere
göre daha olumlu bir performans sağlanmıştır.
İÇ BORÇLANMA
2011 yılında, 2003 yılından itibaren uygulanmakta olan risk analizine dayanan
borçlanma stratejileri çerçevesinde, merkezi yönetim iç borç stokunun gerek vade
yapısında gerekse döviz kompozisyonunda önemli kazanımlar kaydedilmiştir.
Bu kapsamda, 2003 yılında başlayan kademeli olarak iç piyasalardan yapılan
döviz cinsi borçlanma miktarının azaltılması sonucu Şubat 2012 itibarıyla iç borç
stoku içerisindeki döviz cinsi senetlerin payı sıfırlanmıştır. Böylece döviz kuru
oynaklığından dolayı iç borç stokunda oluşabilecek kur riski ortadan kaldırılmıştır.
Diğer taraftan, 2006 yılında uygulanmaya başlanan aynı vadelerde düzenli ihraç
yapılmasına yönelik borçlanma stratejisi sürdürülerek, 2011 yılında 3 ve 5 yıl
vadeli TL cinsinden sabit faizli kuponlu tahviller düzenli olarak ihraç edilmiştir.
Ayrıca, borçlanma vadesinin uzatılmasına yönelik olarak, ilk olarak 2010 yılında
ihraç edilen 10 yıl vadeli enflasyona endeksli ve sabit faizli DİBS ihraçlarına
2011 yılında da devam edilmiştir. Bu gelişmeler; likiditenin, getiri eğrisi üzerinde
daha geniş bir vade aralığına yayılmasını sağlayarak gerek birincil gerekse ikincil
piyasada fiyat etkinliğinin de artmasına katkıda bulunmuştur.
Öte yandan, 2011 yılı Ekim ayında kamuoyuna duyurulduğu üzere, 2012 yılı
Hazine Finansman Programı’yla birlikte 2, 5 ve 10 yıl vadeli TL cinsinden sabit
faizli kuponlu senetlerin düzenli olarak ihracına başlanılmıştır. Bu doğrultuda,
gösterge tahvil olarak ihraç edilen kuponsuz borçlanma senetlerinin yerini, 2 yıl
vadeli TL cinsinden sabit faizli kuponlu tahviller almıştır.
Yurtiçi tasarrufların artırılması, yatırımcı tabanının geliştirilmesi ve finansman
araçlarının çeşitlendirilmesi amacıyla ilk olarak 2009 yılında ihraç edilen Gelire
Endeksli Senetlerin (GES) ihracına 2011 yılında da devam edilerek Şubat ve
Ağustos aylarında gerçekleştirilen ihraçlar ile 854 milyon TL tutarında finansman
sağlanmıştır. Ayrıca, 2012 yılı Finansman Programı’nda GES’lerin Şubat ve
Ağustos aylarında ihraç edilmesinin planlandığı duyurulmuş olup yedinci tertip
GES ihracı 2012 yılı Şubat ayında gerçekleştirilmiş ve 109,2 milyon TL tutarında
finansman sağlanmıştır.
Grafik 3 - 2011 Yılında İç Borçlanmanın Enstrümanlara Göre Dağılımı (%)
TL Cinsi TÜFE'ye
Endeksli DİBS
% 10,1
TL Cinsi Kuponsuz
DİBS
% 44,6
TL Cinsi Sabit Faizli
Kuponlu DİBS
% 36,3
TL Cinsi GES
% 0,8
TL Cinsi Değişken
Faizli DİBS
% 8,3
2011 yılında nakit bazda toplam iç borçlanmanın yüzde 44,6’sı TL cinsi kuponsuz;
yüzde 36,3’ü TL cinsi sabit faizli kuponlu, yüzde 10,1’i TL cinsi enflasyona
endeksli, yüzde 8,3’si TL cinsi değişken faizli DİBS ihracı ile sağlanırken TL cinsi
GES ihracı yüzde 0,8 olarak gerçekleşmiştir.
2011 yılında yapılan 42 adet ihale ile iç borçlanmanın yüzde 99,2’si sağlanırken;
borçlanmanın kalan yüzde 0,8’i doğrudan satış yoluyla gerçekleştirilmiştir. Yapılan
ihalelerde ortalama olarak teklifin satış miktarına oranı geçen yılda kaydedilen
2,3 seviyesinden yaklaşık 1,9’a gerilemiştir. 2010 yılında 44,1 ay olan piyasadan
yapılan iç borçlanmanın ağırlıklı ortalama vadesi 2011 yılında 44,7 aya
yükselmiştir. Aynı dönemde, TL cinsi sabit faizli iç borçlanmanın ağırlıklı ortalama
maliyeti yüzde 8,5 seviyesinden yüzde 8,7 seviyesine yükselmiştir. 2011 yılının son
aylarında yapılan vergi oranları düzenlemesi neticesinde enflasyon beklentisinin
yükselmesi ile TCMB’nin sıkılaştırıcı önlemlerinin etkisi bu yükselişte önemli rol
oynamıştır. 2012 yılı Mayıs sonu itibarıyla ise piyasadan yapılan iç borçlanmanın
ağırlıklı ortalama vadesi 65,1 ay, TL cinsi sabit faizli iç borçlanmanın ağırlıklı
ortalama maliyeti yüzde 9,9 seviyesinde gerçekleşmiştir.
22
Tablo 3 - Hazine Finansman Durumu(1)
2010
23
2011
Gerçekleşme Program
2012
Gerçekleşme
Program Gerçekleşme(2)
I- TOPLAM BORÇ SERVİSİ
194,8
152,8
150,3
141,2
76,6
İç Borç Servisi
178,1
135,0
132,1
122,0
67,2
Anapara
136,2
99,3
97,1
81,6
47,2
20,1
Faiz
2012 KBYR
(Milyar TL)
Dış Borç Servisi
Anapara
Faiz
II- KAYNAKLAR VE BORÇLANMA
Borçlanma Dışı Kaynaklar (3)
Toplam Borçlanma
41,9
35,8
35,1
40,4
16,7
17,8
18,2
19,1
9,3
10,7
11,0
11,5
12,0
5,6
6,0
6,8
6,7
7,2
3,7
194,8
152,8
150,3
141,2
76,6
20,9
21,1
29,3
29,8
16,3
173,9
131,7
121,0
111,4
60,2
Dış Borçlanma
14,9
12,5
9,3
9,5
6,2
İç Borçlanma
159,0
119,1
111,6
101,9
54,0
89,3
88
84,5
83,5
80,3
TOPLAM İÇ BORÇ ÇEVİRME ORANI (%)
Bilgi İçin
İÇ BORÇLANMA
NET BORÇLANMA (Kullanım - Anapara)
27,0
21,4
12,4
17,8
7,4
Net İç Borçlanma
22,8
19,9
14,6
20,3
6,8
Net Dış Borçlanma
4,2
1,6
-2,2
-2,5
0,6
(1) Nakit Bazlı.
(2) Ocak-Mayıs ayları arasındaki gerçekleşmeyi göstermektedir.
(3) Nakit bazlı faiz dışı denge, özelleştirme gelirleri,İşsizlik sigortası fonundan yapılan aktarımlar,TMSF’den sağlanan
gelirler, devirli/garantili borç geri dönüşleri, kasa/banka değişimi ve kur farkı kalemlerini içermektedir.
2011 yılında 150,3 milyar TL tutarında gerçekleşen toplam borç servisi karşılığında
121,0 milyar TL tutarında borçlanma gerçekleştirilmiştir. Özellikle bütçe
performansının etkisiyle, sene başında 21,1 milyar TL olarak öngörülen borçlanma
dışı kaynaklar, 29,3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.
Bu çerçevede, yüzde 88 olarak öngörülen 2011 yılı iç borç çevirme oranı yüzde 84,5
olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılı Finansman Programı, geçmiş yıllarda olduğu gibi Hazine borç stokunun
likidite, kur ve faiz oranı risklerini etkin şekilde yönetmek üzere kamu borç yönetimine
ilişkin belirlenen orta vadeli stratejik ölçütler çerçevesinde hazırlanmıştır. Bu kapsamda,
2012 yılında iç borçlanmanın TL cinsi yapılması öngörülmektedir. Bununla birlikte,
TL cinsi borçlanmanın ağırlıklı olarak sabit faizli enstrümanlarla yapılarak, gelecek 12
ayda faizi yenilenecek senetlerin payının azaltılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede,
düzenli ihraç stratejisi kapsamında 2 yıl vadeli TL cinsinden sabit faizli kuponlu
tahviller 2012 yılında her ay ihraç edilecektir. Nakit ve borç yönetiminde oluşabilecek
likidite riskinin azaltılmasını amaçlayan ve özellikle küresel ekonomik kriz sırasında
borç yönetimine önemli bir esneklik sağlayan güçlü rezerv politikasına 2012 yılında
da devam edilecektir.
2012 yılının ilk beş aylık döneminde, 67,2 milyar TL iç borç ödemesine karşılık 54,0
milyar TL iç borçlanma yapılmış olup bu çerçevede, ilk beş aylık dönemde, 2012 yılı
için programlanan toplam iç borç servisinin yüzde 55,1’i, toplam iç borçlanmanın
ise yüzde 53,0’ü gerçekleştirilmiştir. Böylelikle, ilk beş aylık dönemde iç borç çevirme
oranı yüzde 80,3 olarak gerçekleşmiştir.
2011 Yılı TCMB Para Politikası ve İç Borçlanma Üzerine Etkileri
2008 küresel ekonomik krizin başlamasından itibaren, merkez bankalarınca
ekonomiye destek vermek amacıyla gevşek para politikaları uygulanmıştır.
Kriz döneminde uygulanan gevşek para politikalarıyla oluşan likidite bolluğu
ve sermaye girişleri özellikle 2010 yılında Hazine borçlanma imkânlarını
iyileştirmiştir. Bu dönemde, borçlanma faizleri düşerken borçlanmanın ortalama
vadesi uzatılmıştır. Bu doğrultuda, 2010 yılında ilk defa 10 yıl vadeli sabit faizli
TL cinsi senet ile iç piyasadan borçlanma yapılmıştır.
Öte yandan, kriz döneminde izlenen politikaların ekonomilerde yeni
dengesizliklere yol açmaması için TCMB, 2010 yılı sonunda ve 2011
yılı boyunca, ekonomide meydana gelen gelişmeleri değerlendirerek ilgili
dönemdeki ihtiyaca göre gerek zorunlu karşılıklarını kullanarak gerekse faiz
koridorunun sağladığı esneklikle para politikasında değişikliğe gitmiştir. Bu
politika kararları, piyasadaki likidite koşullarının ve kısa vadeli faiz oranlarının
değişmesi kanallarıyla, Hazine ihalelerine gelen teklif miktarını ve ihalelerde
oluşan faiz oranlarını etkilemiştir. Diğer taraftan, uygulanan politikayı
desteklemek amacıyla para politikasıyla koordinasyonlu bir borçlanma politikası
izlenmiştir.
2010 yılı son çeyreğinde, artan sermaye girişleri ile hızlı kredi genişlemesi
ve uyarılan ithalat talebi cari dengede bozulmaya yol açmış ve istikrara ilişkin
riskleri gündeme getirmiştir. Bu durum karşısında TCMB kısa vadeli sermaye
girişlerinin önüne geçmek için, 2011 yılının ilk yarısında, gecelik borç alma faiz
oranlarını düşürerek uygulamış olduğu faiz koridorunu politika faizinin altına
doğru genişletmiştir. Bu karar kısa vadeli faizlerdeki belirsizliği artırarak kısa
vadeli sermaye girişlerinin önüne geçmiştir. Öte yandan, zorunlu karşılık oranları
artırılarak piyasadaki likidite koşulları sıkılaştırılmış ve hızlı kredi genişlemesi
önlenmeye çalışılmıştır. Söz konusu politika bileşiminin net sıkılaştırıcı yönde
etkileri olmuştur. Bu sıkılaştırıcı etki, Hazine’nin yüklü ödemelerinin olduğu
2011 yılı ilk yarısında, Aralık 2010 dönemiyle karşılaştırıldığında, getiri
eğrisinin bir miktar yukarı hareket etmesine sebep olmuştur. Bu dönemde,
iç borçlanmada piyasa borç çevirme oranı yüksek tutularak, TCMB’nin
sıkılaştırıcı politikaları desteklenmiştir. Diğer taraftan, TCMB’nin politika faizini
yükseltmeden zorunlu karşılıklar yoluyla sıkılaştırmaya gitmesi, getiri eğrisinin
kısa tarafını çok etkilemezken uzun vadeli faizlerin daha fazla artmasına neden
olmuştur.
2011 yılı son çeyreğinde ise, kısa vadeli enflasyon görünümünün bozulması ve
yurt dışındaki olumsuz gelişmelerin Türk lirasında aşırı değer kaybına yol açması,
TCMB’nin borç verme faiz oranını yükselterek politika faizinin üzerinde bir faiz
koridoru oluşmasına sebep olmuştur. Söz konusu gelişme, sermaye çıkışlarını
yavaşlatarak, döviz kurundaki oynaklığın diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla
daha sınırlı kalmasını sağlamıştır. Öte yandan, politika faizinin üzerindeki
faiz koridoru ve kısa vadeli enflasyon görünümünün bozulması DİBS ikincil
piyasasında tüm vadelerde faiz oranlarının yükselmesine neden olmuştur. Bu
sebepten dolayı yılın son çeyreğinde Hazine ihale faizlerinde belirgin bir artış
gözlemlenmiştir. Aralık 2011 ve Ocak 2012 döneminde TCMB’nin politika
faizinden fonlama miktarını iyice kısmasıyla kısa vadeli faizler daha fazla
yükselerek getiri eğrisinin aşağı doğru eğimli olmasına sebep olmuştur.
24
DIŞ BORÇLANMA
25
Program Finansmanı
DIŞ BORÇLANMA
2012 KBYR
Uluslararası Sermaye Piyasalarından Sağlanan Program Finansmanı
2011 yılında uluslararası sermaye piyasalarından üç tahvil ihracıyla toplam 4,3
milyar ABD Doları tutarında finansman sağlanmıştır. 2011 yılı Ocak ayında
gerçekleştirilen 30 yıl vadeli tahvil ihracı, yüzde 6,25’lik getiri oranıyla aynı
vadeli ihraçlar arasında en düşük maliyetlisi olmuştur. Mart ayında gerçekleştirilen
Yen cinsinden tahvil ihracı ile 2000 yılından bu yana ilk defa Japon piyasasına
girilmiştir. 180 milyar Yen tutarındaki JBIC garantili ihraç (yaklaşık 2,2 milyar
ABD Doları), Yen piyasasında bir ülke tarafından tek seferde gerçekleştirilen en
yüksek tutarlı ihraç olmuştur. Bu, aynı zamanda, ülkemiz tarafından uluslararası
sermaye piyasalarından tek seferde gerçekleştirilen en yüksek tutarlı ihraçtır. Son
olarak Ekim ayında gerçekleştirilen yüzde 5,125 kupon oranlı 1 milyar ABD Doları
tutarındaki 2022 vadeli ihracı ABD Doları cinsinden yapılan ihraçlar arasındaki
en düşük kuponlu ihraç olmuştur.
2012 finansman programında uluslararası sermaye piyasalarından 4,5 milyar
ABD Doları finansman sağlanması öngörülmüştür. Ocak – Mayıs 2012
döneminde uluslararası tahvil ihraçları yoluyla toplam 3,6 milyar ABD Doları
tutarında kaynak sağlanmıştır. Ocak ayında 2022 vadeli, 1,5 milyar ABD Doları
tutarındaki ilk ihracın ardından, Şubat ayında aynı tahvil 1 milyar ABD Doları
tutarında arttırılmıştır. Son olarak, Mart ayında, 10 yıl vadeli ve 90 milyar Yen
tutarındaki ikinci JBIC garantili Yen ihracı gerçekleştirilmiştir.
Tablo 4 - 2011-2012 Yıllarında Gerçekleştirilen Yurt Dışı Tahvil İhraçları
İhraç Tarihi
Vade Tarihi
Para Birimi
12.01.2011
14.01.2041
ABD Doları
18.03.2011
18.03.2021
Yen
25.10.2011
25.03.2022
26.01.2012
Miktar
Kupon (%)
Yatırımcıya Getirisi
(%)
Spread (bp)
1.000.000.000
6,000
6,250
UST + 170 bp
180.000.000.000
1,870
1,870
10y ¥ Swap + 48 bp
ABD Doları
1.000.000.000
5,125
5,259
UST + 310 bp
26.09.2022
ABD Doları
1.500.000.000
6,250
6,350
UST + 445 bp
16.02.2012
26.09.2022
ABD Doları
1.000.000.000
6,250
5,750
UST + 378 bp
15.03.2012
15.03.2022
Yen
90.000.000.000
1,470
1,470
10y ¥ Swap + 40 bp
Grafik 4 - Eurobond İhraçlarının Ortalama Vadesi
20
18
17,7
16,3
16
14,8
14,8
13,5
14
(Yıl)
12
10,5
10
9,1
8
6
4
2
0
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
26
DIŞ BORÇLANMA
2012 KBYR
27
Uluslararası Sermaye Piyasalarındaki Gelişmeler
2011 yılı başlarındaki küresel ekonomik görünüme ilişkin olumlu hava ve
risk iştahındaki artış, yılın geri kalanında ve 2012 yılının ilk çeyreğinde Avro
bölgesi merkezli sorunlardan olumsuz etkilenmiştir. Özellikle Yunanistan’ın
borç yapılandırmasına kadar geçen süreçte Avro bölgesindeki gelişmeler
uluslararası piyasalar tarafından yakından izlenmiştir. 2011 yılı içerisinde
uluslararası piyasalar tarafından yakından takip edilen diğer bir konu
ise ABD’deki bütçe tartışmaları olmuştur. Bu süreçte ABD’nin uzun
vadeli kredi notunun S&P tarafından AAA’dan AA+’ya bir kademe
düşürülmesi en önemli dönüm noktalarından birisi olmuştur. Avro
bölgesi’ndeki ekonomik durgunluk ve borç sorununun çözümüne yönelik
olarak Avrupa Merkez Bankası tarafından iki kez sağlanan uzun vadeli
finansman olanağı (Long Term Refinancing Operations-LTRO) ve Yunan
borç yapılandırması uluslararası piyasalardaki oynaklığı azaltmıştır. 2012
yılının ilk çeyreğini kapatırken, İtalya ve İspanya gibi borç sorunu yaşayan
ülkelerden kaynaklanan endişelerin uluslararası piyasaları meşgul etmeye
devam ettiği görülmektedir.
Küresel piyasalardaki bozulmaya paralel olarak gösterge niteliğindeki
2030 vadeli ABD Doları cinsi Türkiye tahvilinin getirisi, 2010 yılı
sonundaki yüzde 5,95 seviyesinden, 2011 yılı Aralık sonu itibarıyla yüzde
6,036 seviyesine yükselmiştir. Aynı tahvilin 2011 yılındaki maksimum
getirisi yüzde 6,354, minimum getirisi yüzde 5,571 olmuştur. Türkiye’nin
5 yıl vadeli KTT primi de 2010 yılı sonundaki 156 bp seviyesinden 2011
yılı sonunda 287 bp seviyesine yükselmiştir. Türkiye’nin 5 yıl vadeli KTT
primi, 2011 yılında maksimum 327 bp, minimum 136 bp seviyelerini
görmüştür.
2012 yılının ilk yarısına bakıldığında ise, artan risk iştahı nedeniyle gerek
gösterge niteliğindeki 2030 vadeli tahvilin getirisi, gerekse CDS primi bir
miktar düşmüş ve 8 Haziran 2012 tarihi itibarıyla söz konusu göstergeler
sırasıyla yüzde 5,5 ve 269 baz puan seviyelerine gerilemiştir.
Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) Sağlanan Program Finansmanı
2011 yılında IMF’ye 1.78 milyon SDR’si anapara ve 46 milyon SDR’si faiz olmak
üzere toplam 1.826 milyon SDR ödeme yapılmıştır. 2011 yılı sonu itibarıyla
IMF’ye olan borcumuz 1.874 milyon SDR’dir. 2012 yılı Ocak-Nisan döneminde
ise 375 milyon SDR anapara 6 milyon SDR faiz olmak üzere toplam 381 milyon
SDR ödeme yapılarak IMF’ye olan borç stoku Nisan ayı itibarıyla 1.499 milyon
SDR olarak gerçekleşmiştir.
Tablo 5 - IMF’den Sağlanan Net Finansman(1) (2) 20002008
(Milyon SDR)
2008
2009
2010
TOPLAM
I. Kullanım
30.093
0
0
0
60.187
II. Borç Servisi
29.313
582
1.508
1.826
62.542
Anapara
25.208
458
1.423
1.780
54.076
4.105
124
85
46
8.466
780
-582
-1.508
-1.826
-2.355
IV. Faiz Hariç Net Kullanım
4.886
-458
-1.423
-1.780
6.110
V. IMF Borcu (Dönem Sonu)
5.534
5.076
3.654
1.874
..
Faiz
III. Net Kullanım (I-II)
(1) Hazine Müsteşarlığı ve TCMB toplamını içermektedir. TCMB en son 2001 yılında kaynak kullanmış olup, borç geri
ödemelerini ise 2005 yılında tamamlamıştır.
(2) 30 Aralık 2011 tarihi itibarıyla $/SDR kuru 1.53527’dir.
Grafik 5 - IMF’ye Geri Ödeme ve Borç Stoku Verileri
6.000
5.000
5.076
4.000
3.654
3.000
2.000
1.874
1.000
0
562
2008-2009
2010
Geri Ödeme
2011
Borç Stoku
2012
2013
28
2012 KBYR
29
Avrupa Yatırım Bankası’ndan (AYB) Sağlanan Program Finansmanı
Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca yürütülmekte olan
ağaçlandırma, rehabilitasyon, erozyon kontrolü, orman koruma, yangınla
mücadele ve bu konulardaki araştırma-geliştirme-inovasyon faaliyetlerinin
desteklenmesi amacıyla 2011-2013 yılları arasında bütçeden yapılan/yapılacak
harcamaların kısmi finansmanına yönelik Avrupa Yatırım Bankası (AYB)’ndan
sağlanan 150 milyon Avro tutarındaki krediye ilişkin anlaşma 04.07.2011
tarihinde imzalanmış olup, söz konusu kredi 28.11.2011 tarihinde kullanılmıştır.
Fransız Kalkınma Ajansı’ndan (AFD) Sağlanan Program Finansmanı
Fransız Kalkınma Ajansı (Agence Française de Développement)’ndan 150 milyon
Avro tutarında finansman sağlanmasına ilişkin Kredi Anlaşması 27 Ekim 2011
tarihinde imzalanmıştır. Söz konusu finansman, iklim değişikliğinin olumsuz
etkilerinin azaltılmasına yönelik Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca yürütülmekte
olan orman rehabilitasyonu, erozyon kontrolü, ağaçlandırma, otlak ıslahı ve
orman yangınlarıyla mücadele faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla kullanılmıştır.
DIŞ BORÇLANMA
Dünya Bankası’ndan Sağlanan Program Finansmanı
Ülkemizde büyümeyi desteklemeye, istihdamı artırmaya ve kamu mali yönetimini
etkinleştirmeye yönelik olarak gerçekleştirilen reformlar kapsamında Dünya
Bankası ile yürütülmekte olan Adil Büyümenin ve İstihdamın Tesisi Kalkınma
Politikası Kredisi (Restoring Equitable Growth and Employment Programmatic
Development Policy Loan – REGE DPL) serisinin ilk kredisi (REGE DPL I) 24
Mart 2010 tarihinde sağlanmıştır. Serinin ikinci kredisi (REGE DPL II) ise 506,1
milyon Avro tutarında (yaklaşık 717 milyon Dolar) olup, 5 Mayıs 2011 tarihinde
Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulu’nda görüşülerek onaylanmış ve Kredi
Anlaşması 27 Mayıs 2011 tarihinde imzalanmıştır. Kredinin tamamı 27 Haziran
2011 tarihinde kullanılmış olup, kredinin ortalama vadesi yaklaşık 18 yıldır.
Proje Finansmanı
2011 yılı sonu itibarıyla yabancı hükümetler, ticari bankalar, ihracat kuruluşları ve
uluslararası kuruluşlardan proje finansmanı amacıyla 2.508 milyon ABD Doları
karşılığı dış finansman temin edilmiştir. Söz konusu proje kredilerinin, yüzde 85’i
uluslararası kuruluş, yüzde 10’u hükümet kredisi, yüzde 5’i ticari kredi olarak
temin edilmiştir. 2011 yılında temin edilen kredilerin yüzde 56’sı garantili, yüzde
43’ü tahsisli ve yüzde 1’i ise ikrazlı kredilerden oluşmaktadır. Böylece 2011
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu uyarınca belirlenen 3 milyar ABD Doları
tutarındaki garantili imkan ve dış borcun ikrazı limitinin 1,4 milyar ABD Doları
tutarındaki kısmı kullanılmıştır.
2010 yılında 18,9 yıl olarak gerçekleşen proje kredilerinin ağırlıklı ortalama
vadesi, 2011 yılında 23,4 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında sağlanan ticari
kredilerin toplam vadelerinin ağırlıklı ortalaması 7 yıl, geri ödemesiz dönemlerinin
ağırlıklı ortalaması 7 yıldır. Söz konusu kredilerin ağırlıklı ortalama vadesi de yine
7 yıl olarak gerçekleşmiştir.
Tablo 6 - Sağlanan Proje Kredilerinin Kaynaklarına Göre Dağılımı
2005
Hükümet Kredisi
Ticari Kredi
İhracat Kredisi
2006
2007
2008
2009
(Milyon Dolar)
2010
2011
1.090
255
0
182
304
541
245
567
1.644
2.650
797
867
1.843
127
303
321
1.439
221
11
2.511
0
Uluslararası Kuruluşlar
2.133
2.571
1.556
2.935
3.885
1.922
2.136
Toplam
4.093
4.791
5.645
4.135
5.067
6.817
2.508
Tablo 7 - Sağlanan Proje Kredilerinin Kaynaklarına Göre Dağılımı (%)
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
0,0
4,4
6,0
7,9
10,0
Hükümet Kredisi
26,6
5,3
Ticari Kredi
13,9
34,3
46,9
19,3
17,1
27,0
5,0
7,4
6,7
25,5
5,3
0,2
36,8
0,0
52,1
53,7
27,6
71,0
76,7
28,2
85,0
İhracat Kredisi
Uluslararası Kuruluşlar
30
2012 KBYR
31
BORÇ STOKU
Merkezi yönetim borç stoku 2011 yılı sonunda 518,3 milyar TL tutarında
gerçekleşmiştir. Stokun GSYH’ye oranı 2011 yılında gerilemeye devam etmiş
olup 2010 yılında yüzde 43,1 olan söz konusu oran, yaklaşık 3 puanlık bir düşüşle
2011 yıl sonu itibarıyla yüzde 40 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2012 yılı Nisan sonu
itibarıyla ise söz konusu stok 517,2 milyar TL düzeyindedir. Merkezi yönetim borç
stokunun yüzde 72,4’ü iç borçlardan oluşurken yüzde 27,6’sı ise dış borçlardan
oluşmaktadır. Döviz cinsi iç borç yükümlülüklerinin Şubat 2012’de ödenmesiyle
iç borç stoku üzerindeki kur riski ortadan kaldırılmıştır.
Diğer taraftan, merkezi yönetim toplam borç stoku içindeki sabit faizli borçların
ağırlığı 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde 56 iken 2011 yılında yüzde 59,2’ye çıkmış
olup borç stokunun faiz değişimlerine olan duyarlılığı azalmaya devam etmiştir
(Tablo 8).
Tablo 8 - Merkezi Yönetim Toplam Borç Stoku Faiz Yapısı (%)
BORÇ STOKU
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Nisan
Sabit
50,2
54,0
55,8
57,0
53,4
56,0
59,2
59,1
Değişken
44,3
40,8
37,5
37,3
38,0
32,8
28,4
27,6
5,6
5,2
6,7
5,7
8,5
11,2
12,4
13,3
Tüfeye Endeksli
Merkezi yönetim iç borç stokunun faiz kompozisyonuna bakıldığında değişken
faizli DİBS stokunun toplam iç borç stoku içerisindeki payında 2010 yılına göre
4,8 puanlık bir düşüş yaşanırken, sabit faizli ve enflasyona endeksli senetlerin
toplam stok içerisindeki paylarında da 2,4’er puanlık bir artış gerçekleşmiştir.
Bu çerçevede 2011 yıl sonu itibarıyla değişken faizli DİBS stokunun toplam
stok içindeki oranı yüzde 30,4, sabit faizli DİBS stokunun toplam içerisindeki
payı yüzde 52,2 ve enflasyona endeksli senetlerin payı ise yüzde 17,4 olarak
gerçekleşmiştir (Tablo 9).
Tablo 9 - Merkezi Yönetim İç Borç Stoku Faiz Yapısı (%)
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
Nisan
Sabit
45,4
48,1
50,2
51,2
47,0
49,8
52,2
51,9
Değişken
47,1
44,8
41,0
40,9
41,6
35,2
30,4
29,8
7,5
7,1
8,8
7,9
11,4
15,0
17,4
18,3
Tüfeye Endeksli
İç borç piyasasındaki gelişmelere paralel olarak iç borç stokunun içindeki yabancı
yatırımcıların payının 2011 yılında arttığı görülmekte olup bu oran 2011 yıl
sonu itibarıyla 2010 yılına kıyasla 4,8 puan artarak yüzde 17,3 seviyesinde
gerçekleşmiştir.
Tablo 10 - Borç Stoku Göstergeleri
2006
Merkezi Yönetim Brüt Borç Stoku (Milyon TL)
Merkezi Yönetim Brüt Borç Stoku / GSYH
2007
2008
2009
2010
2011
345.050 333.485 380.321 441.508 473.561 518.343
%45,5
%39,6
%40,0
%46,3
%43,1
%40,0
AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku (Milyon TL) 352.835 336.595 380.390 439.338 465.858 510.553
AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku / GSYH
Kamu Net Borç Stoku (Milyon TL)
Kamu Net Borç Stoku / GSYH
%46,5
%39,9
%40,0
%46,1
%42,4
%39,4
258.202 248.441 267.992 309.886 317.628 290.459
%34.0
%29.5
%28.2
%32.5
%28.9
%22.4
Not: Dış borç verilerinin güncellenmesinden dolayı yıllar itibarıyla stok rakamları değişebilmektedir.
Diğer taraftan AB tanımlı genel yönetim borç stokunun GSYH’ye oranı, küresel
kriz sonrasında alınan önlemler çerçevesinde tekrar düşüş eğilimine girmiş ve
2010 yılında 3,4 ve 2011 yılında 3 puanlık bir gerileme ile 2011 yılı sonunda
yüzde 39,4 olarak gerçekleşmiştir. Eurostat tarafından Mayıs ayında açıklanan
2011 yılı verilerine göre 27 AB üyesi ülkenin genel yönetim borç stoklarının
GSYH’ye oranlarının ortalaması yüzde 82,5 olup Türkiye ile kıyaslandığında
söz konusu değerlerin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. OVP’de, 2011’de
sağlanan olumlu performansın 2012-2014 döneminde de devam edeceği ve
2014 yılında bahsedilen oranın yüzde 32 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir.
Kamu sektörü net borç stokunda da merkezi yönetim borç stoku ve AB tanımlı
genel yönetim borç stokunda yaşanan gerçekleşmelere paralel gelişmeler yaşanmış
olup, 2011 yılında kamu net borç stokunun GSYH’ye oranı 6,5 puanlık bir düşüş
ile yüzde 22,4 seviyesine gerilemiştir. Net kamu borcundaki yapısal iyileşmenin
önemli bir etkisi de kamunun döviz cinsi net yükümlülüklerinde görülmektedir.
2011 yıl sonu itibarıyla döviz cinsi kamu net borcunun GSYH’ye oranı yüzde 0,8
seviyesinde gerçekleşmiştir.
32
33
KOŞULLU YÜKÜMLÜLÜKLER
VE ALACAK YÖNETİMİ
2012 KBYR
HAZİNE GARANTİLERİ
Hazine geri ödeme garantili kredi stoku 2010 yılı sonunda 7,5 milyar dolar
seviyesinde iken 2011 yılı sonunda yaklaşık yüzde 10 artış kaydetmiş ve 8,2
milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Toplam 769 milyon dolar tutarındaki bu
artışta ağırlıklı olarak özel bankalar ile kamu bankalarının garantili kredilerindeki
artış etkili olmuştur. Söz konusu dönemde bankalara kullandırılan krediler özellikle
Kobilerin Finansmanı ve Özel Sektör Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği
projelerinden oluşmaktadır.
Grafik 6 - Hazine Garantili Dış Borç Stoku Borçlu Dağılımı (%)
2010
2011
%14,68
%0,05
%17,17
HAZİNE GARANTİLERİ
%0,39
%42,49
%40,41
%0,63
%13,17
%15,86
%1,28
%0,46
%24,60
MAHALLİ İDARELER
KİTLER
ŞİRKETLER
FONLAR
KAMU BANKALARI
BANKALAR
%28,81
ORGANİZASYONLAR
Garantili kredilerin Hazineye getirdiği mali yük açısından bakıldığında ise, Hazine
garantili krediler kapsamında yapılan üstlenimler 2010 yılında yüzde 8 seviyesinde
iken mahalli idareler ve KİT’lerin stoklarının azalması sonucunda düşüş kaydederek
2011 yılında yüzde 7 seviyelerine inmiştir. 2011 yılında, yapılan üstlenimler 77
milyon TL’si Hazine geri ödeme garantisi, 128 milyon TL’si ise Hazine yatırım
garantisi kapsamında olmak üzere toplam 205 milyon TL olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla Hazine geri ödeme garantili kredilerden 29
milyon TL ve Hazine yatırım garantisi kapsamında ise 46 milyon TL üstlenim
yapılmakla birlikte aynı dönemde kuruluşlar 395 milyon TL ödeme yapmışlardır.
Hazine garantili kredilerin ödemelerinin yapıldığı Risk Hesabına bir önceki yıldan
devreden bakiye ve hesaba yapılan geri ödemeler nedeniyle 2011 yılında Risk
Hesabı için ayrılan ödenekten kullanım gerçekleştirilmemiştir. Hesaba 2009
yılından bu yana bütçeden ödenek aktarımında bulunulmamıştır.
Tablo 11 - Hazine Garantili Kredi Geri Ödemeleri(1)
Mahalli İdareler
(Milyon TL)
2011
Nisan 2012
Hazinece Kuruluşça Üstlenim
Ödenen
Ödenen Oranı (%)
Hazinece Kuruluşça Üstlenim
Ödenen
Ödenen Oranı (%)
76
162
32,0
29
25
53,8
Fonlar
..
27
..
-
0
..
Finansal Kuruluşlar
..
65
..
-
20
..
Finansal Olmayan Kuruluşlar
1
294
0,3
-
62
..
Özel Kesim Finansal Kuruluşları
..
428
..
-
278
..
Özel Kesim Finansal Olmayan Kuruluşlar
..
98
..
-
11
..
77
1.074
6,7
29
395
6,8
Toplam
(1) Hazine geri ödeme garantili kredileri kapsamaktadır, geçicidir.
34
2012 KBYR
35
HAZİNE ALACAKLARI
Hazine garantileri veya dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan finansman
imkanları ya da bunlar dışında olmakla birlikte ilgili mevzuattan kaynaklanan
işlemler nedeniyle doğan ve Hazine tarafından üstlenilen her türlü ödemeye ve/
veya Hazine tarafından ikrazen ihraç edilen DİBS’lere ilişkin olarak ortaya çıkan
Hazine alacak stoku 2011 yılı sonu itibarıyla 24,5 milyar TL’dir. Söz konusu
alacakların 8,6 milyar TL’lik kısmı vadesi geçmiş3, 15,9 milyar TL’lik kısmı vadesi
gelecek4 alacaklardan oluşmaktadır. 2012 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla 23,9 milyar
TL’lik alacak stokunun 9,1 milyar TL’si vadesi geçmiş alacaklardan oluşmaktadır.
2011 yılında vadesi geçmiş alacak stoku bir önceki yıla göre 317 milyon TL artmıştır.
Bu artış TCDD’nin vadesi geçmiş borçlarındaki artıştan kaynaklanmaktadır. Borçlu
kuruluşlar bazında en büyük payı mahalli idarelerden olan vadesi geçmiş Hazine
alacaklarının oluşturduğu görülmektedir. Mahalli idarelerin ardından KİT’ler ve
diğer borçlu kuruluşlardan olan vadesi geçmiş alacaklar gelmektedir.
Tablo 12 - Hazine Alacak Stoku(1)
(Milyon TL)
2011
Vadesi
Geçmiş
HAZİNE ALACAKLARI
Mahalli İdareler
Nisan 2012
Vadesi
Gelecek
Vadesi
Geçmiş
Toplam
Vadesi
Gelecek
Toplam
7.903
7.179
15.082
8.345
6.658
15.003
(2)
630
4.212
4.842
702
3.930
4.632
Bankalar
0
909
909
0
799
799
KİT'ler
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
0
11
11
0
10
10
Kamu Bankaları
0
628
628
0
558
558
Kamu İşletmeleri
0
1.129
1.129
0
1.046
1.046
Merkezi Yönetim
73
1.721
1.794
75
1.685
1.760
Organizasyonlar (3)
0
17
17
0
14
14
Sigorta Kuruluşları
0
36
36
0
27
27
Özel Kuruluşlar (4)
0
4
4
0
4
4
Vakıflar (5)
0
21
21
0
18
18
8.606
15.868
24.474
9.123
14.749
23.872
Toplam
(1) Geçici. Vadesi geçmiş ve gelecek alacak stok verilerini içermektedir.
(2) TMO tarafından Aralık 2011’de gerçekleştirilen 1.937,1 milyon TL tutarındaki erken itfa, görev zararı olarak mahsup edilmiştir.
(3) Organize sanayi bölgeleri, birlikler ve İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’ndan oluşmaktadır.
(4) Özelleştirilmiş KİT’ler ve vakıf şirketlerinden oluşmaktadır.
(5) Vakıf üniversiteleri ile Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan oluşmaktadır.
3 Hazine alacaklarına ilişkin bir itfa planı kapsamında takip edilmekte olan alacaklardan vadesinde ödenmeyen tutardır.
Söz konusu stok, vadesinde ödenmeyen anapara, faiz ve masraf tutarları ile bu tutarlar için işlemiş olan gecikme
faizinin toplamından oluşmaktadır.
4 Hazine alacaklarına ilişkin bir itfa planı kapsamında takip edilmekte olan alacaklardan vadesi gelecek anapara tutarını
göstermektedir.
2010 yılı ile karşılaştırıldığında 2011 yılında vadesi gelecek alacak stokunda
yaklaşık 1,1 milyar TL azalış meydana gelmiştir. Vadesi gelecek alacak stoku, yıl
içerisinde gerçekleştirilen yüksek tahsilat ve Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından
(TMO) yapılan erken itfa neticesinde 1,1 milyar TL azalmıştır. Borçluların
kurumsal bazda dağılımına bakıldığında vadesi gelecek alacak stoku içerisinde
mahalli idareler ile KİT’lerin ağırlığa sahip olduğu görülmektedir.
2011 yılında Hazine Alacakları kapsamında yapılan tahsilat toplamı 3,8 milyar TL
olmuştur. 2011 yılında yapılan tahsilata kurumsal bazda bakıldığında, KİT’lerden
yapılan tahsilat 2,6 milyar TL ile ilk sırada yer almakta, bunu 557 milyon TL ile
mahalli idareler ve 264 milyon TL ile kamu işletmeleri takip etmektedir.
Tablo 13 - Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilat(1)
2011
Milyon TL
Mahalli İdareler
Nisan 2012
(%)
Milyon TL
(%)
557
14,6
312
43,6
(2)
2.636
69,2
153
21,3
Bankalar
157
4,1
63
8,9
0
0,0
1
0,1
KİT'ler
Kamu Bankaları
Kamu İşletmeleri
86
2,3
40
5,5
Merkezi Yönetim
264
6,9
133
18,6
Organizasyonlar
72
1,9
2
0,2
Sigorta Kuruluşları
10
0,3
3
0,4
Özel Kuruluşlar
21
0,6
8
1,1
Vakıflar
1
0,0
0
0,0
Sosyal Güvenlik Kurumu
4
0,1
2
0,3
3.809
100
715
100
TOPLAM
(1) Geçici
(2) TMO tarafından Aralık 2011’de gerçekleştirilen 1.937,1 milyon TL tutarındaki erken itfa, görev zararı olarak mahsup
edilmiştir.
Söz konusu tahsilatın 1,9 milyar TL’si Toprak Mahsulleri Ofisince görev zararına
mahsuben yapılan erken itfa, 1,4 milyar TL’si kuruluşlar tarafından yapılan
ödeme, 352 milyon TL’si vergi gelir paylarından kesinti ve 30 milyon TL’si ise
6183 sayılı Kanun kapsamında tahsilat şeklinde gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca 2011 yılı içerisinde 6111 Sayılı Kanunun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının
ç bendi çerçevesinde, 4749 sayılı Kanun kapsamında olup tahsil dairesine takip
için intikal etmiş olan vadesi 31.12.2010 tarihi ve öncesi amme alacaklarının
yapılandırması gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, borçlu kuruluşların yapılandırılan
borçları için yıl içerisinde toplam 9,9 milyon TL tahsilat yapılmış olup, söz konusu
tutar kuruluş tarafından ödeme verisi içerisinde yer almaktadır.
36
Grafik 7 - 2011 Yılında Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilatın Türlerine
Göre Dağılımı (%)
37
%50,0
%0,8
Kuruluş Tarafından Ödeme
Vergi Paylarından Kesinti
%9,2
2012 KBYR
6183 Sayılı Kanun Kapsamında
Yapılan Tahsilat
Görev Zararına Mahsuben
Yapılan Ödeme
%1,0
%39,0
Başka Bir Kurum Tarafından
Aktarılan Para
Hazine Alacaklarından Yapılan Tahsilat Türleri
Nakdi Tahsilat
HAZİNE ALACAKLARI
• Kuruluş Tarafından Ödeme: Kuruluş tarafından bir Hazine alacağına
ilişkin anapara, faiz, masraf ve her türlü borca ilişkin vadesinde
yapılan ödemedir.
• Başka Bir Kurumdan Aktarılan Para: Herhangi bir Hazine alacağına
ilişkin başka kuruluş adına söz konusu alacağa ilişkin vadesinde
yapılan ödemedir.
Vergi Paylarından Kesinti
Kuruluşların vadesi geçmiş borçlarına ilişkin genel bütçe vergi gelirleri ve
İller Bankası paylarından söz konusu borçlarına mahsup edilmek üzere
yapılan kesintilerdir. Kesintiler, büyükşehir belediyeleri ve bağlı kuruluşları
için Maliye Bakanlığı, diğer belediyeler için ise İller Bankası A.Ş. tarafından
gerçekleştirilmektedir. Mahalli idarelerin genel bütçe vergi paylarından
yapılacak kesintilerin oranı 1 Mart 2010 tarihinden sonra oluşan vadesi
geçmiş borçları bulunmaması halinde yüzde 25, aksi takdirde yüzde 40
olarak düzenlenmiştir.
Diğer
• 6183 Sayılı Kanun Kapsamında Yapılan Tahsilat: Herhangi
bir Hazine alacağının ilgili borçlu kuruluş tarafından vadesinde
ödenmemesi durumunda, ödenmeyen kısım ile ilgili Maliye
Bakanlığı tarafından 6183 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen
cebri tahsilattır.
• Mahsuben Ödeme: Sermaye mahsubu, görev zararı, borçlu
kuruluşlar ve borçlu kuruluşlar adına başka kuruluşlar tarafından
yapılan mahsuben ödemelerdir.
RİSK YÖNETİMİ
4749 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun” ve ikincil mevzuatı çerçevesinde, kamunun varlık ve yükümlülüklerinin
yönetimine ilişkin genel stratejilerin belirlenmesi BRK’nin sorumluluğundadır.
Kamu borç ve alacak portföyüne ilişkin BRK’nin belirlediği esaslar ve politikalar
kapsamında, piyasa riski, kredi riski ve operasyonel riskler gibi temel riskler
yönetilmekte ve düzenli olarak raporlanmaktadır.
PİYASA RİSKİ YÖNETİMİ
2003 yılından beri sürdürülmekte olan stratejik ölçüt uygulaması ile kamunun
genel risk ve maliyet hedefleri çerçevesinde cari yıl ile onu izleyen iki yılı kapsayan
bir dönem için borçlanma politikaları belirlenmekte ve finansman programları
belirlenen ölçütler çerçevesinde hazırlanmaktadır.
Bu kapsamda, 2012-2014 dönemi için tespit edilen stratejik ölçütler aşağıda yer
almaktadır:

Likidite Riski
• Ortalama vadenin piyasa koşulları elverdiği ölçüde uzatılarak vadesine 12 ay
kalmış senetlerin payının azaltılması
• Nakit ve borç yönetiminde oluşabilecek likidite riskinin azaltılması amacıyla
güçlü rezerv tutulması

Faiz Riski
• TL cinsi borçlanmanın ağırlıklı olarak sabit faizli enstrümanlarla yapılarak
faizi gelecek 12 ay içerisinde yenilenecek senetlerin payının azaltılması

Döviz Kuru Riski
• Nakit iç borçlanmanın ağırlıklı olarak TL cinsinden yapılarak, iç borçlanma
içerisinde döviz cinsi senetlerin payının azaltılması
Grafik 8 - Merkezi Yönetim Borç Stokunun TL/Döviz Kompozisyonu (%)
(%)
100
80
33,8
29,1
26,7
29,6
27,6
66,2
70,9
73,3
70,4
72,4
2008
2009
2010
2011
60
40
20
0
TL Cinsinden
Döviz Cinsi/End.
2012 Nisan
38
39
Döviz kuru riskinin azaltılmasına yönelik stratejik ölçütler çerçevesinde merkezi
yönetim borç stoku içerisindeki döviz cinsi/endeksli senetlerin payı önemli ölçüde
azaltılmıştır. Söz konusu oran 2008 yılında yüzde 33,8 seviyesinde iken 2012
yılı Nisan ayında yüzde 27,6 seviyesine gerilemiştir. Ayrıca, 2012 yılı Şubat ayı
itibarıyla iç borç stoku içerisindeki döviz cinsi senetlerin payı sıfırlanmıştır.
2012 KBYR
Grafik 9 - Merkezi Yönetim TL Cinsi İç Borç Stokunun Faiz Kompozisyonu (%)
(%)
100
8,6
12,0
15,6
17,6
18,3
41,6
35,4
30,7
29,8
46,3
49,0
51,7
51,9
80
41,2
60
40
50,1
20
0
2008
2009
2010
2011
Değişken Faizli
2012 Nisan
TÜFE'ye Endeksli
Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikası çerçevesinde, faiz riskini azaltmak
amacıyla iç borçlanmada öncelikli olarak sabit faizli senetler tercih edilmekte ve
değişken faizli senetlerin payı düşürülmeye çalışılmaktadır. Bu kapsamda, merkezi
yönetim iç borç stoku içerisindeki değişken faizli senetlerin payı 2008 yılındaki
yüzde 41,2 seviyesinden 2012 yılı Nisan ayında yüzde 29,8’e düşmüştür.
Grafik 10 - TL Cinsi İç Borç Stokunun Süresi(1)
15,5
16
14,2
14
13,4
13,4
Oca 2012
Şub 2012
12,5
12
10,6
Ay
PİYASA RİSKİ YÖNETİMİ
Sabit Faizli
10
8,1
7,5
8
6
2008
2009
2010
2011
Mar 2012
Nis 2012
(1) Nakit dışı senetleri ve TÜFE’ye endeksli devlet tahvillerini içermemektedir.
2008-2012 döneminde, faiz riskine ilişkin önemli bir gösterge olan TL cinsi borç
stokunun süresindeki iyileşme eğilimi sürmüştür. Söz konusu gösterge 2012 yılı
Nisan ayı itibarıyla 15,5 ay seviyesine yükselerek 2008 yılı seviyesinin yaklaşık
7,4 ay üzerinde gerçekleşmiştir.
Grafik 11 - TL Cinsi Borç Stokunun Faiz Yenileme Dönemine Göre Dağılımı (%)
90
80
75,6
70
67,0
78,3
71,6
66,2
66,8
66,3
56,3
60
(%)
67,0
49,4
50
48,4
66,4
66,3
50,1
49,0
48,0
16,7
17,5
18,3
40
30
20
8,6
10
0
2008
12,0
2009
15,3
2010
Faizi 12 Ay İçerisinde Yenilenen
17,6
2011
17,9
Oca 2012
Şub 2012
Mar 2012
Nis 2012
TÜFE'ye Endeksli
TÜFE Hariç Faizi 12 Ay İçerisinde Yenilenen
Küresel finansal krizin risk iştahını azaltması sonucunda sabit faizli kuponlu DİBS
ihraçlarının sınırlanması 2008-2009 döneminde faizi 12 ay içerisinde yenilenecek
borcun TL cinsi borç stoku içerisindeki payının artmasına sebep olmuştur. Diğer
taraftan 2010 yılından itibaren sabit faizli kuponlu tahvillere olan talebin tekrar
canlanması ile birlikte söz konusu faiz riski göstergesi düşüş eğilimine girerek
2012 yılı Nisan ayında yüzde 66,3 olarak gerçekleşmiştir. Bununla beraber, ilk
kez 2007 yılı Şubat ayında ihale yoluyla satılan ve borçlanma vadesinin uzatılması
ve yatırımcı tabanının genişletilmesi hedeflerine önemli katkıda bulunan TÜFE’ye
endeksli senetlerin TL cinsi borç stoku içerisindeki payı Nisan 2012’de yüzde
18,3 seviyesine çıkmıştır.
Likidite Riski Yönetimi
Kamu borç yönetiminde likidite riski, yükümlülüklerin yerine getirilmesi esnasında
gerekli nakit veya nakit benzeri kaynaklara erişimin kısıtlı olması durumunda
borcun çevrilememesi olarak nitelendirilmektedir. Likidite riskinin yönetimine
ilişkin yaklaşımlar temel olarak borcun itfa profilini düzenlemek ve/veya varlık
portföyünün yapısını itfa profili ile uyumlu hale getirmek yönünde şekillenmektedir.
Hazine Müsteşarlığı bünyesinde likidite riskinin yönetilmesi amacıyla “Vadesi 12
Ay İçerisinde Dolacak Borcun İç Borç Stoku İçerisindeki Payı” ile “Hazine Nakit
Rezervinin Asgari Seviyesi” takip edilen ölçüt niteliğindeki göstergeler arasındadır.
Bunun yanı sıra, borç itfalarının dönemsel yoğunlaşmasından kaynaklanan riskin
izlenmesine yönelik olarak belirli bir dönemdeki borç servisinin toplam borç servisi
içerisindeki payını inceleyen oranlar da değerlendirilmektedir.
Vadesi 12 Ay İçinde Dolacak Borcun İç Borç Stoku İçindeki Payı
42
38,7
38
34
(%)
30
27,2
29,2
26
22,2
22
18
20,7
2008
2009
2010
2011
Oca 2012
21,0
19,7
Şub 2012
Mar 2012
20,2
Nis 2012
40
PİYASA RİSKİ YÖNETİMİ
2012 KBYR
41
“Vadesi 12 Ay İçerisinde Dolacak Borcun İç Borç Stoku İçerisindeki Payı”
göstergesine ilişkin hedefler Riske Maruz Maliyet yaklaşımı çerçevesinde
orta vadeli bir bakış açısıyla yapılan analizler ile belirlenmektedir. Söz
konusu gösterge, ödemelerin dönemlere göre dağılımını ve Hazine
açısından öncelik taşıyan kısa vadedeki itfaların toplam borç portföyü
içindeki ağırlıklarını dikkate almaktadır. Bu kapsamda, ortalama vadenin
uzatılarak vadesine 12 aydan az kalmış senetlerin stok içerisindeki payının
azaltılması amaçlanmaktadır.
Likidite riskinin azaltılmasına yönelik bir diğer yöntem ise yaşanabilecek
kısa dönemli likidite sıkıntılarına karşı önlem niteliğinde belirli bir miktarda
nakit ya da nakit benzeri kaynakların “likidite tamponu (liquidity buffer)”
adı altında tutulması uygulamasıdır. Nakit ve borç yönetiminde uluslararası
uygulamalarda yaygın olarak kullanılan likidite tamponu bulundurma
yöntemi Hazine Müsteşarlığı bünyesinde de benimsenmiştir. Likidite
tamponu nakit yönetimi açısından nakit giriş-çıkışları arasındaki zaman
farkı ile nakit dengesinde gelir/harcama kaynaklı sapmaların kontrol
edilebilmesine imkan sağlarken borç yönetimi açısından ise kısa dönemde
tahvil ihraçlarında yaşanabilecek talep dalgalanmalarının olumsuz etkisini
bertaraf etmek amacı ile kullanılmaktadır.
Likidite tamponunun seviyesi; itfa profili, borçlanma ihalelerindeki talep
ve borçlanma dışı kaynaklar (faiz dışı fazla, özelleştirme gelirleri vb.)
göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. Seviyeye ilişkin gösterge
ise genellikle belli bir dönemdeki borç itfası/bütçe açığını karşılayacak
düzeyde belirlenmektedir. Bununla birlikte, likidite tamponu içerisinde
döviz cinsi varlıklar bulunduran ülkeler kur riskini minimize etmek için
de çeşitli yöntemler geliştirmektedir. Bu çerçevede, Hazine Müsteşarlığı
nakit rezervi içerisindeki döviz rezervinin payını belirlemekte, ayrıca
döviz cinsi borç ödemelerinin öncelikle aynı cinsten döviz rezervleri ile
ödenmesi sağlanarak nakit giriş çıkışları arasındaki kur riskinin en aza
indirilmesi amaçlanmaktadır. Döviz rezervinin seviyesi ve kompozisyonu
belirlenirken temel olarak “Varlık-Yükümlülük Yönetimi Yaklaşımı” esas
alınmakta ve itfa profili ile nakit rezervinin döviz kompozisyonu göz önünde
bulundurulmaktadır. Son dönemde, likidite tamponu uygulamasına getirilen
bir diğer önemli yenilik de TL ve döviz rezervlerinin taşıma maliyetini (cost
of carry) azaltmak amacıyla TCMB nezdinde tutulan rezerv üzerinden belli
bir getiri elde edilmesine olanak sağlanmasıdır.
Genel Devlet Brüt Borç Stokunun Duyarlılığın Yıllar İtibarıyla Gelişimi
Duyarlılık analizi kapsamında faiz oranları, döviz kurları ve büyüme
oranlarındaki değişimlerin borç dinamiklerini ne ölçüde etkilediği
araştırılmaktadır. Hazine Müsteşarlığı bünyesinde yapılan duyarlılık
analizlerinde kullanılan “Muhasebe Yaklaşımı”na ilişkin detaylı bilgilere
2009 ve 2010 yılı Kamu Borç Yönetimi Raporlarında yer verilmiştir.
Ayrıca, söz konusu analizde yapılan yöntem değişikliği 2011 yılı Kamu
Borç Yönetimi Raporu’nda sunulmuştur.
Borç Stoku/GSYH 'nin Duyarlılığı (%)
2011 yılında yapılan yöntem değişikliğinin geçmiş yıllara yansıtılması
suretiyle yapılan duyarlılık analizinin grafiksel gösterimi aşağıda yer
almaktadır.
2,5
2,0
2,2
2,0
2,0
1,5
1,0
1,3
0,8
0,7
0,5
0,0
1,4
1,1
0,6
2001
2002
0,9
0,8
2003
0,6
0,5
2004
TL’nin Yüzde 5 Değer Kaybı
0,5
2005
0,8
0,4
2006
0,8
0,7
0,5
0,5
0,4
2007
0,5
0,7
0,5
0,6
0,6
0,4
0,4
0,3
0,3
0,3
0,3
2008
2009
2010
2011
TL Cinsi Borcun Faizinin Yüzde 10 Artması
GSYH Büyümesinin 1 Puan Azalması
Analiz sonuçları, genel devlet brüt borç stokunun faiz oranı, döviz kuru ve
büyüme oranlarındaki değişimlere olan duyarlılığın 2001-2011 döneminde
önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. En belirgin düşüş, borç stokunun
TL faiz oranlarının yüzde 10 artışına olan duyarlılığında gerçekleşmiştir. Söz
konusu gösterge, 2001 yılındaki yüzde 2 seviyesinden 2011 yılında yüzde
0,3’e gerilemiştir. Bu azalmanın nedenlerinden biri borçlanma faizlerinin
bu dönemde önemli ölçüde düşmesi, diğeri ise stratejik ölçüt uygulaması
çerçevesinde borç stoku içerisinde piyasa faizlerindeki değişime duyarlı olan
değişken faizli senetlerin payının azaltılmasıdır. Borç stokunun TL’nin yüzde
5’lik değer kaybına olan duyarlılığı ise, 2001 yılında yüzde 2,2 düzeyinde
iken borç stoku içerisinde döviz cinsi ve dövize endeksli borçların oranının
önemli biçimde azalması sonucu 2011 yılında yüzde 0,6’a düşmüştür.
Bahse konu dönemde, borç stokunun GSYH büyümesindeki 1 puanlık
azalmaya olan duyarlılığı da genel olarak düşüş seyri izleyerek yüzde 0,8
seviyesinden yüzde 0,4 düzeyine gerilemiştir.
Bu senaryolar kapsamında, duyarlılık oranlarının yüzde 1’in altına inmesi,
stokun dışsal şoklara karşı direncinin daha da arttığını göstermektedir.
KREDİ RİSKİ YÖNETİMİ
43
Hazine Müsteşarlığınca sağlanan garanti ve dış borcun ikrazı imkanları kapsamında
lehtar kuruluşların, garanti ve ikraz anlaşmaları çerçevesinde taahhüt ettikleri
yükümlülükleri tam ve zamanında yerine getirememe riski kredi riski olarak
ifade edilmektedir. Kredi riskinin gerçekleşmesi halinde Hazine beklenmedik
ödemelerle karşı karşıya kalabilmektedir. Bahse konu miktarların öngörülememesi
ilave nakit ihtiyacı yaratmakta, bu durum borçlanma üzerinde olumsuz etki
oluşturabilmektedir. Kredi riski yönetimi söz konusu risklerin tahmin edilmesi ve
gerekli önemlerin alınmasını hedeflemektedir.
2012 KBYR
42
Mali disiplinin sağlanması ve garantilerden doğan üstlenimlerin bütçeleştirilmesi
amacıyla kurulan Risk hesabına gerçekleştirilen tahsilat 2009 yılından itibaren
üstlenimleri karşılayacak düzeye ulaşmıştır. Bu kapsamda, 2011 yılında bütçeden
bahse konu hesaba herhangi bir ödenek aktarımına gerek duyulmamıştır
(Grafik12.)
Grafik 12 - Üstlenimlerin Risk Hesabının Ödenek Dışı Gelirlerinden
Karşılanma Oranı (%)
(%)
100
KREDİ RİSKİ YÖNETİMİ
100
100
100
2010
2011
90
80
70
60
58
50
57
49
40
42
30
20
20
18
10
0
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
Kredi riski yönetimi çerçevesinde alınan önlemler5 sonucunda, 2003 yılından
itibaren Hazine garanti ve alacak portföyün risk profilinde başlayan olumlu
gelişmeler, 2011 yılında da devam etmiştir. Portföyde yer alan kuruluşların kredi
notu değerlendirildiğinde 2010 sonu itibarıyla A notu alan kuruluşların portföy
içindeki ağırlığı yüzde 33’den 2011 sonu itibarıyla yüzde 37’ye yükselirken, aynı
dönemde E ve F notu alan kuruluşların stokunun toplam stok içindeki payı yüzde
51’den, yüzde 42’ye gerilemiştir (Grafik 13).
5 Kredi riski yönetimi çerçevesinde alınan önlemler, Kredi Derecelendirme Modeli ve kredi notunun hesaplanmasına
ilişkin detaylı bilgiler için bkz Kamu Borç Yönetimi Raporu 2011 syf. 39- 42
Grafik 13 - Hazine Garantili Kredi ve Alacak Stokunun Kredi Notu Bazında
Dağılımı (%)
2010
C
% 10
D
%1
2011
E
% 11
F
% 40
B
%6
C
% 12
B
%9
A
% 33
D
%1
E
%3
F
% 39
A
% 37
Kredi riskinin etkin yönetimi amacıyla oluşturulan prensipler doğrultusunda,
düşük kredi derecesine sahip kuruluşların portföy içindeki ağırlıklarının azalmasına
paralel olarak, Hazine garantili kredilerin Müsteşarlıkça üstlenilmesinde azalış
gözlemlenmektedir. Bu çerçevede, 2007 yılından bu yana Hazine garantili dış
borç stokundaki artışa rağmen üstlenimlerde istikrarlı bir düşüş kaydedilmektedir.
2003 yılında 627 milyon ABD doları üstlenim gerçekleştirilmiş olup, söz konusu
üstlenimler 2011 yılında yüzde 82 azalarak 124 milyon ABD dolarına gerilemiştir
(Grafik 14).
9.000
800
8.000
700
Garantili Dış Borç Stoku (Milyon ABD Doları)
7.000
600
6.000
500
5.000
400
4.000
300
3.000
200
2.000
100
1.000
0
0
2003
2004
2005
2006
Garantili Dış Borç Stoku
2007
2008
2009
2010
Hazine Garantilerinden Üstlenim
2011
Hazine Garantilerinden Üstlenim (Milyon ABD Doları)
Grafik 14 - Hazine Garantili Dış Borç Stoku ve Hazine Garantilerinden
Üstlenim
Hazine Destekli Kredi Garanti Uygulamasında Kaydedilen Gelişmeler
45
2009 yılında dünya ekonomilerinde kendini hissettiren küresel finansal
krizin Türkiye piyasalarındaki etkilerinin azaltılması ve kredi garanti
sisteminin işlerliğinin artırılması amacıyla çalışmalar yürütülmüş, KOBİ’lerin
kriz nedeniyle oluşan finansman sıkıntısının giderilmesini teminen kredi
garanti kurumlarına Hazine desteği uygulaması başlatılmıştır. Bu kapsamda,
Hazine Müsteşarlığı ile Kredi Garanti Fonu A.Ş. (KGF) arasında protokol
imzalanmıştır6. 2010 yılında denizcilik sektörü sisteme dahil edilerek
faydalanıcı kuruluşlara ilişkin kapsam genişletilmiştir.
KREDİ RİSKİ YÖNETİMİ
2012 KBYR
44
2011 yılı içerisinde Hazine destekli garanti sisteminden daha fazla KOBİ’nin
faydalanmasını sağlamak amacıyla desteğin süresi iki yıldan dört yıla
çıkarılarak 14 Temmuz 2013 tarihine kadar uzatılmıştır. Ayrıca, sistemin
etkinliğini ve sistemden faydalanan işletme sayısını artırmak amacıyla,
kefalet oranı yüzde 65’den yüzde 75’e çıkarılmış, bununla birlikte destek
sağlanacak KOBİ kredilerinin vadesi 4 yıldan 8 yıla yükseltilmiştir.
Hazine desteği kapsamında 2010 yılında 234,2 milyon TL kredi hacmi
yaratılmış, bu kredilerin 150,6 milyon TL tutarındaki kısmına KGF
tarafından kefalet sağlanmıştır. 2011 yılında söz konusu destek kapsamında
yaratılan kredi hacmi yüzde 122’lik artış göstererek 683,4 milyon TL’ye,
KGF tarafından sağlanan kefalet tutarı ise 445,4 milyon TL’ye yükselmiştir.
Bu çerçevede, sistemin hayata geçirildiği 2009 yılı sonundan 2011 yılı
sonuna kadar toplam 596 milyon TL KGF kefaleti altında 917,6 milyon
kredi hacmi yaratılmıştır.
Hazine Desteği ile KGF Tarafından Sağlanan Kefaletler
(Milyon TL)
Açılan Kredi
Sağlanan Kefalet
KOBİ
Denizcilik
Toplam
KOBİ
Denizcilik
2010
217,7
16,5
234,2
139,9
10,7
Toplam
150,6
2011
482,3
201,1
683,4
317,6
127,8
445,4
Toplam
700,0
217,6
917,6
457,5
138,5
596,0
2011 yılı sonunda Hazine destekli sistem kapsamında, temerrüde düşen
krediler için ödenen kefalet tutarının toplam sağlanan kefalet tutarına
oranı yüzde 0,4 ile sınırlı kalmıştır. İşletme Hesabı gelirleri bahse konu
ödemelerin geçekleştirilmesinde yeterli olmuş, bu kapsamda Hazine
tarafından herhangi bir ödeme gerçekleştirilmemiştir.
6 Türkiye’de kredi garanti uygulamalarına ilişkin ayrıntılı bilgi bkz Kamu Borç Yönetimi Raporu 2010 syf.
63-71
OPERASYONEL RİSK YÖNETİMİ
Operasyonel Risklerin İzlenmesi ve Analizi
İlgili birim çalışanlarının maruz kaldığı riskler konusundaki açıklamalarını içeren
durum bildirimlerinin veri ve analizlerini kapsayan “Aylık Operasyonel Risk
Raporu” genel müdür ve yardımcılarından oluşan Kamu Finansmanı (KAF)
Genel Müdürlüğü - ORY Üst Yönetim Komitesi ile KAF Genel Müdürlüğü birim
yöneticilerine; “Operasyonel Risk Bülteni” ise Borç ve Risk Yönetimi Komitesi
üyelerine üçer aylık dönemler itibarıyla sunulmaktadır. Bu kapsamda durum
bildirim sayıları çeyrekler itibarıyla karşılaştırılmakta olup özellikle öncelikli risk
alanlarına ilişkin bildirimler başta olmak üzere gerekli değerlendirilmeler yapılarak
çözüm önerileri getirilmektedir. Böylece yönetim ve ilgili birimler maruz kaldıkları
riskler konusunda düzenli olarak bilgilendirilerek risklerin minimize edilmesi
sağlanmaya çalışılmaktadır.
İş Sürekliliği Yönetimi
Beklenmeyen bir duruma karşı hazırlıklı olmak ve bir program dahilinde kurumun
bütününe yayılmış bir kültürle hareket ederek kuruma esneklik kazandırmak ve
hayata en kısa zamanda geri dönüşü sağlamak Hazine Müsteşarlığı tarafından bir
iç kontrol stratejisi olarak belirlenmiştir. Bu nedenle, önemi Hazine Müsteşarlığı
üst yönetimi tarafından karara bağlanarak iş sürekliliği çalışmaları 2011 yılında
başlatılmıştır.
Bu kapsamda, acil durumda kullanılmak üzere hazırlanması öngörülen “Acil
Durum ve İş Sürekliliği Planı” çalışmalarında, KAF Genel Müdürlüğü pilot birim
olarak seçilmiştir. Genel Müdürlüğümüz çalışmalarına, bu konuda öncü çalışmalar
yaparak planlarını oluşturan kamu bankaları ve özel bankaların incelenmesi için
çalışma ziyaretleri ile başlamıştır. Yerinde yapılan incelemeler sonucu kurumumuza
özgü planın altyapısı oluşturulmuştur. Ayrıca İngiltere ve Fransa Borç Ofislerinde
bu konuda sürdürülen çalışmaların incelenmesi amacıyla AB TAIEX kapsamında
bir proje geliştirilerek konusunda uzman danışmanlar davet edilmiş ve İş Sürekliliği
Yönetimi, Kritik İş Süreçlerinin Belirlenmesi, İş Akış Hiyerarşileri ve İş Etki Analizi
konularının tartışıldığı bir çalıştay düzenlenmiştir.
Komiteler
47
2011 yılında, Müsteşarlık Makamı onayı ile kurulan İş Sürekliliği Yönetimi
Komitesi ile başlatılan çalışmalar sonucunda ‘Hazine Müsteşarlığı İş
Sürekliliği Yönetimi Politika Belgesi’ dokümanı hazırlanmış olup Genel
Müdürlüğümüz çalışmaları bu belgeye uyumlu olarak başlatılmıştır. İlgili
çalışmalar, Müsteşarlığa özgü iç kontrol standartlarının belirlenmesini
sağlayarak iç kontrol ve kurumsal risk yönetimi sistemlerinin sağlıklı
yürütülmesi amacıyla kurulan “İç Kontrol ve Risk Yönetimi Yönlendirme
ve Koordinasyon Komitesi” (İKRYYKK) ile devam ettirilmiştir.
OPERASYONEL RİSK YÖNETİMİ
2012 KBYR
46
Bununla beraber, Hazine Müsteşarlığı İKRYYKK’nin bir alt bileşeni olarak
borç, alacak ve nakit yönetiminden sorumlu Kamu Finansmanı Genel
Müdürlüğü bünyesinde “KAF Genel Müdürlüğü İş Sürekliliği Yönetimi
Komitesi (KAF-İSYK)” oluşturulmuş olup acil bir durumda Türkiye’nin varlık
ve yükümlülüklerinin yönetimine ilişkin öncelikli işlemlerinin sürekliliğini
sağlamakla görevlendirilmiştir.
Ayrıca, birimde iç kontrol faaliyetlerinin sahiplenilmesini ve sürekliliğini
sağlamak ile acil durum planının oluşturulmasını ve güncellenmesi
işlemlerini yürütmekle görevlendirilen KAF Genel Müdürlüğü İç Kontrol ve
Risk Yönetimi Grubu (KAF-İKRYG) oluşturulmuştur.
Son olarak, İç Kontrol ve Risk Yönetimi Koordinasyon Birimi olarak
görevlendirilen KAF Genel Müdürlüğü Operasyonel Risk Yönetimi
Şubesi, iç kontrol ve kurumsal risk yönetimine ilişkin faaliyetleri yürütmek,
KAF Genel Müdürlüğü Acil Durum ve İş Sürekliliği Planını hazırlamak,
güncellemek ve gerekli koordinasyonu sağlayarak acil durum sırasında
sürecin sağlıklı ilerlemesine katkıda bulunmak amacıyla çalışmalarını
sürdürmektedir.
Grafik 15 - Hazine Müsteşarlığı İç Kontrol Organizasyon Şeması
Müsteşar
Üst Yönetim
İç Kontrol ve Risk Yönetimi
Yönlendirme ve
Koordinasyon Komitesi
Müsteşar Yardımcısı
İlgili Genel Müdür Yardımcısı / Başkan
KAF Genel Müdürü
KAF Genel Müdür Yardımcıları
KAF İlgili Daire Başkanları
KAF İş Sürekliliği
Yönetim Komitesi
KAF İç Kontrol ve Risk
Yönetim Grubu
KAF İç Kontrol ve Risk
Yönetim Koordinasyon
Birimi (Operasyonel Risk
Yönetim Şubesi)
Buna ek olarak, iç kontrol çalışmaları kapsamında, Kamu Finansmanı Genel
Müdürlüğüne ait operasyonel risk profili tablosu baz alınarak alt birimlerdeki tüm
iş süreçlerinin detaylı bir şekilde analiz edildiği “KAF Genel Müdürlüğü Süreç
Envanteri Tablosu” ve yine Genel Müdürlüğümüzde yer alan alt birimlerin görev,
faaliyet ve sorumluluk alanlarının yapılan işler bazında detaylandırıldığı “KAF
Genel Müdürlüğü Birim Yönergesi” hazırlanmıştır.
Konuyla ilgili gerekli çalışmaların tamamlanması sonucunda, KAF Genel
Müdürlüğü Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı sırasıyla KAF-İSYK ve İKRYYKK
sunularak onaylanmış ve yürürlüğe konmuştur.
İşin doğası gereği sürekli yapılması gereken bir işlem olmasından dolayı hedeflenen
ile olanın arasındaki farkların en kısa zamanda belirlenip ilgili planın sürekli
güncellenmesi ve kritik personelin belirli aralıklarla düzenlenecek tatbikatlar
aracılığıyla eğitiminin sağlanması öngörülmektedir.
ULUSLARARASI TECRÜBE PAYLAŞIMI
49
Hazine Müsteşarlığı, borç ve nakit yönetimi açısından uluslararası düzeyde en iyi
uygulamalara sahip olma ve model olarak kabul edilme amacına yönelik olarak
diğer ülkelerin borç idareleri ile uluslararası kurum ve kuruluşlarla etkin bilgi alışverişi
yapmakta, borç ve nakit yönetimi konusunda kapasite gelişimine önem ve öncelik
vermektedir. Bu kapsamda 2011 yılında KKTC, Azerbaycan, Özbekistan, Kosova,
Filipinler ve İngiliz Milletler Topluluğu Sekretaryası’ndan gelen resmi heyetlere,
borç yönetiminin yapısı, nakit ve risk yönetimi konularında bilgilendirme ve eğitim
programları düzenlenmiştir. Ayrıca Lübnan Maliye Bakanlığına borç yönetimi ve
arka ofis yönetimi konularında danışmanlık yapılmaktadır.
ULUSLARARASI TECRÜBE PAYLAŞIMI
2012 KBYR
48
Bunun yanı sıra, merkezi Slovenya’da bulunan Finansta Mükemmeliyet Merkezi
(Center of Excellence in Finance) tarafından düzenlenen “Krizden Bu Yana Borç
Yönetimindeki Gelişmeler” başlıklı seminere katılım sağlanmış ve ülkemizin kriz
sonrası nakit ve borç yönetimi alanlarındaki deneyimleri aktarılmıştır. Ayrıca,
başta Dünya Bankası, IMF ve OECD olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşlarca
düzenlenen organizasyonlarda Türkiye deneyimi diğer ülkelere aktarılmıştır. Bu
çerçevede, OECD Afrika Kamu Borç Yönetimi ve Tahvil Piyasaları Forumu’nda
risk yönetimine ilişkin ülkemiz tecrübeleri Afrika ülkeleri ile paylaşılmıştır.
Diğer taraftan, OECD bünyesindeki Kamu Borç Yönetimi Çalışma Grubu’nun
çalışmalarına aktif katılım sağlanmıştır. Bu kapsamda, ülkemiz tarafından OECD
üyesi ülkelerin likidite tamponu (liquidity buffer) uygulamaları konusunda yapılan
anket çalışmasına ilişkin bir değerlendirme raporu hazırlanarak paylaşılmıştır.
ANALİZ VE DEĞERLENDİRMELER
ANALİZ VE
DEĞERLENDİRMELER
50
51
KAMU BORÇ OFİSLERİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI
VE KAMU FİNANSMANI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ UYGULAMASI7
KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI
2012 KBYR
Giriş
İş Sürekliliği’nin kavram olarak ortaya çıkışı ve uygulamaları bilgi ve teknolojinin
hızla geliştiği 1990’lı yılların sonuna rastlamaktadır. 2000 yılı problemi olarak da
bilinen, iki rakamlı yıl bilgisinin bilgisayarların yazılım ve donanımlarına vermesi
muhtemel hasarların tartışılmaya başlandığı bu dönemde, üreticiler sorun yaratma
ihtimali olan yazılım ve donanımları değiştirme yoluna gitmişler fakat sorunun
kökten çözülememesi durumunda daha büyük etkiler yaratması halinde neler
yapılabileceğini gözler önüne sermek ve tedbir almak amacıyla “Acil Durum
Planlarını” ortaya koymuşlardır.
Bu dönemde popülerlik kazanan “İş Sürekliliği” kavramı derinlemesine tartışılmaya
başlanmış ve planlama bazında yazılı metinler haline getirilmeye başlanmıştır. Bu
konuda ortaya konan ilk çalışma ABD Genel Muhasebe Ofisinin yayınladığı “Year
2000 Computing Crisis: Business Continuity and Contingency Planning” adlı
doküman olmuş ve bu özelliğiyle de tüm dünyada örnek alınan, kuruluşlara yol
gösteren bir “rehber” olma özelliğini kazanmıştır (GAO, 1998).
Sadece bilgi teknolojileri odaklı değil; deprem, sel, tsunami, terörist saldırılar, radyo
aktif sızıntılar, vb. bir çok olay “iş sürekliliği” gerçeğini ve önemini gündemde
tutmaktadır. Bu kapsamda kuruluşların her türlü senaryoya hazırlıklı olmaları ve
gerekli önlemleri almaları büyük ehemmiyet arz etmektedir.
İş Sürekliliği ve İş Sürekliliği Planı Nedir?
Kavram olarak “İş sürekliliği” , kuruluşun olaylara karşılık verme ve bunun
planlamasını yapma konusunda stratejik ve taktiksel becerisi ile iş kesintileri
için önceden tanımlanmış kabul edilebilir seviyede iş uygulamalarına devam
etme becerisi olarak tanımlanır (Akçiçek,2011). İş Sürekliliği Yönetimi ise,
bir felaket sonrasında operasyonların kesintiye uğraması sonucu, kuruluşların
kritik iş süreçlerinin sürekliliğini sağlamayı amaçlayan planlar bütünüdür. İş
Sürekliliği Planları olmayan kuruluşların, ana faaliyetlerinin yaşayacakları olası
kesinti durumunda finansal, hukuksal ve/veya itibari kayıba uğrama ihtimalleri
de yüksektir. Bu nedenle iş sürekliliği planlamasının amacı, potansiyel kayıplar
karşısında bu kayıpları engellemenin maliyetini de dikkate alarak bir süreklilik
çözümü üretmek ve kesinti sonrasında şirketlere doğru ve hızlı bir şekilde manevra
becerisi sağlamaktır (Marsh,2006)
7
Sevgi BAKIRCI, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Şube Müdürü
Görkem KARABAYIR, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Hazine Uzman Yardımcısı
Dr. Emre BALIBEK, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcısı
İş Sürekliliği Yönetimi uygulamaları ancak işe yönelik riskleri ve bu risklerin olası
sonuçlarını anlamak ve risklere karşı alınacak önlemlerin uygulanması yoluyla bir
değer ifade eder. Herhangi bir beklenmedik olay, çeşitli kuruluşlar üzerinde farklı
etkiler yaratabilir. Bu nedenle, kuruluş söz konusu etkileri ancak kendi yapılarına
uygun kapsamlı bir iş etki analizi ve risk yaklaşımı metodolojisiyle anlamlı hale
getirebilir.
İş Sürekliliği Yönetimi kuruluşun ayakta kalmasının bağlı olduğu yükümlülüklerini
yerine getirmeye devam etmek için nelerin gerekli olduğunu, kesintinin etkisine
odaklanarak tespit eder. Kuruluş çatısı altındaki kişileri, sahip olduğu varlıkları,
teknolojiyi, bilgiyi, tedarik zincirini, ilgili tarafları ve kuruluşun saygınlığını korumak
için bir olay gerçekleşmeden önce neler yapılması gerektiğini İş Sürekliliği
Yönetimi yoluyla ortaya koyabilir.
Bu bilinçle, kuruluş bir kesinti olduğunda gerekli olabilecek yanıtlara dair gerçekçi bir
bakış açısı yakalayabilir, böylece yükümlülüklerini gerçekleştirmede beklenmeyen
bir gecikme olmaksızın, herhangi bir sonucun yönetileceği konusunda güvenilir
olabilir. (ICT SERT Danışmanlık ve Eğitim Limited A.Ş. 2012)
İş Sürekliliği Planı oluşturmanın en önemli unsuru olan ve risklerin önceliklendirilerek oluşabilecek etkilerinin nicel veya nitel ölçümünün sağlanması olarak
tanımlanan iş-etki analizinin yapılması ise aşağıdaki adımlardan oluşmaktadır:
•
•
•
•
•
•
•
urum risklerini değerlendirme
D
Durum kayıplarını hesaplama
Duruma yönelik risk amaçlı göstergelere sahip olma
Durum risklerini tazmin edecek sermayeyi ayırma
Durum riskine yönelik raporlar hazırlama
Bu duruma göre oluşturulan eğitim ve operasyonlara katılma
Gözden geçirme, geliştirme, iyileştirme ve her koşulda yönetilebilirlik
kavramına ulaşma
(Afete Hazırlık ve Deprem Eğitimi Derneği - AHDER, 2012)
52
KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI
2012 KBYR
53
Derinlemesine yapılan iş-etki analizi, kuruluşların İş Sürekliliği Planlaması ve
Yönetimde en önemli yol gösterici olan “Acil Durum Eylem Planı”nın da dayanak
noktasını oluşturmaktadır. Kesintiye uğraması durumunda kuruluşu finansal/
hukuksal veya itibari kayba uğratacak her süreç “kritiktir” ve kritik iş süreçlerinin,
bu süreçleri gerçekleştirecek kritik personelin ve ihtiyaç duyulan minimum teknik
altyapı olan “kritik altyapının“ doğru tespit edilmesi çok önemlidir. Buna ek
olarak, çevre şartları ile kuruluştaki hiyerarşi zinciri de göz önünde bulundurularak
oluşturulacak olan “Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı”nın optimum sürede yeniden
eski haline dönme oluşumunu sağlayacak şekilde yönetim ve uygulamaları içermesi
gerekmektedir.
Bu nedenle “Acil Durum Yönetimi ve Etkilerini” kavramak ancak “İş Sürekliliği
Planı” ile entegrasyon ve koordinasyon çerçevesinde mümkün olmaktadır.
Organizasyonun faaliyetlerini doğrudan veya dolaylı şekilde etkileyebileceği
düşünülen bütün iç ve/veya dış dinamiklerin gerçekleşmesi muhtemel senaryolar
bazında incelenmesi “Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı”nın yaşayan bir belge
niteliği taşıması açısından büyük önem taşımaktadır. (VMIA,2010)
İş Sürekliliği Standardı
İş sürekliliği planlaması ve yönetimi teknik bir konudur. Bu nedenle bu konuda
kuruluşlara yardımcı olması amacıyla İş Sürekliliği Yönetimi işlemlerini,
prensiplerini ve terminolojisini oluşturmak için endüstrinin farklı sektörlerini ve
yönetimini temsil eden uzman bir ekip tarafından British Standard 25999 (BS
25999) oluşturulmuştur.
Dünyada ilk defa iş sürekliliği yönetimi kapsamında İngilizler tarafından
oluşturulan standartlar BS 25999 adıyla yayımlanmıştır. Söz konusu standartlar;
aksaklık risklerini ortadan kaldırmak, en zorlu ve en beklenmedik durumlarda bile
işlerin devamını sağlamak, çalışanları korumak, itibarı sürdürmek ve faaliyetler ile
etkinliklere devam etmeye yardımcı olmak için tasarlanmıştır.
BS 25999, 2 bölüm halinde uygulanmaktadır:
1.Bölüm (Code of Practice): İş Sürekliliği Yönetimi (Business Continuity
Management BS 25999) – Uygulama kodlarını içerir.
2.Bölüm (Specification): İş Sürekliliği Planlaması (BCP-Business
Continuity Plan) ve Yönetimi (BCM-Business Continuity Management) –
Planın içeriğini kapsar.
Kuruluşun kendi kritik iş süreçlerine odaklı, risk bazlı, işlevsel bir iş sürekliliği planı
hazırlaması ve yönetebilmesi ise 5 aşamada gerçekleştirilir. Söz konusu aşamalar
grafikte yer almaktadır.
İş Sürekliliği Aşamaları ve BS 25999 Standardı
5.Aşama
• Test, Bakım ve Denetim
4.Aşama
• İş Sürekliliği Yönetim Kültürünün Geliştirilmesi
3.Aşama
• İş Sürekliliği Yönetim(BCM) Yanıtı / Tepkisi Geliştirme
2.Aşama
• İş Sürekliliği Yönetim(BCM) Stratejisinin Belirlenmesi
1.Aşama
• İşin Anlaşılması
Bu çerçevede hazırlanmış olan bir “İş Sürekliliği Planı”, kuruluşun;
• Olası felaketleri engelleyebilmesini,
• Felaketlere hızlı ve doğru karşılık vermesini,
• Varlıklarını ve nakit akışını korumasını,
• Kesinti süresini en aza indirerek normal operasyonlara hızlı dönüş
sağlamasını mümkün kılacaktır.
Planda ayrıca beklenmedik felaket veya durum olarak tanımlanabilecek çeşitli
senaryolara da yer verilmelidir. Bu senaryolar;
• Yangın, sel, tsunami ve deprem gibi afetler,
• Bombalanma gibi terör hareketleri,
• Bilgi Sistemlerinin çökmesi,
• Kurum çalışanlarında zehirlenme, salgın hastalık gibi sağlık sorunları
yaşanması,
• Kritik personelin kurumdan ani bir şekilde ayrılması,
• İç veya dış paydaşlarda yaşanabilecek benzer acil durumlar
olarak örneklendirilebilir.
54
KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI
55
Neden Gereklidir?
KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI
2012 KBYR
Meydana gelme olasılığı düşük olmakla birlikte gerek maddi boyutu, gerekse
kurumların imaj ve itibarı göz önüne alındığında, olası kayıp ve etkisi yıkıcı
boyutlarda olabilecek acil ve beklenmedik bir duruma karşı iş sürekliliği planlaması
yapılması, son zamanlarda borç ofisleri için önemli bir gereklilik haline gelmiştir.
Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü Merkezi Yönetim’in borç,
nakit ve alacak yönetiminden sorumlu birim olarak iş süreçlerinde karşılaşılabilecek
olası riskleri de optimum seviyede yönetmek amacıyla organizasyonunu
oluşturmuştur.
Kurumun kamuya ve paydaşlarına karşı itibarını zedelememek, finansal kayıplarını
önlemek ve sorumlulukları kapsamında hukuksal altyapısını oluşturmak amacıyla iş
süreçlerine ilişkin operasyonel risklerin belirlenerek ölçülmesi ve gerekli önlemlerin
alınması kurum için büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, acil bir durum ile karşı
karşıya kalındığında kurumun, çalışanları, varlıkları ve bilgilerinin korunmasını ile
normale dönüş maliyetlerinin azaltılmasını sağlayabilmek amacıyla bir iş sürekliliği
planının hazır olması gerekmektedir. Böylece, kriz anında uygulanan acil eylem
planı, önceden belirlenmiş kritik verilerin kurtarılmasını, seçilmiş fonksiyonların
seçilmiş ekip arasında paylaştırılmasını, kurumu ayakta tutarak güçlü bir şekilde
fonksiyonlarının yürütülmesini ve krizin başarıyla yönetilebilmesini sağlayacaktır.
Planın Oluşturulma Süreci
KAF Genel Müdürlüğü iş sürekliliği planı hazırlama sürecinde öncelikle operasyonel
risk yönetimi sisteminden faydalanmıştır. Borç, alacak ve nakit yönetimi
kapsamında oluşabilecek operasyonel risklerin tanımlandığı, ölçüldüğü ve düzenli
olarak izlenerek yönetime erken uyarı sinyallerinin verildiği bu sistemde yer alan
riskler kapsamında öncelikle olasılığı ve etkisi yüksek olan riskler belirlenmiştir.
KAF Genel Müdürlüğü Operasyonel Risk Yönetimi Çalışmaları
KAF Genel Müdürlüğünde operasyonel risk yönetimi çalışmaları 2006 yılı
Aralık ayında başlatılmış olup Türkiye’nin kamu borcunda, alacak ve nakit
yönetiminde ortaya çıkabilecek riskler için erken önlem mekanizmaları
geliştirmek amacıyla başlatılmış bir projedir. Söz konusu risklerin tanımlandığı
“Risk Profili Tablosu”, olası risklerin ölçülmesi ve yeni kontrol mekanizmaları
oluşturulması için kullanılır. Risklerin ölçülmesi aşamasında ise COSO
(Committee of Sponsoring Organizations of the Treadway Commission)
yaklaşımı olarak bilinen nitel (kalitatif) teknik uygulanır. Özellikle borç
ofislerinin kullanmayı tercih ettikleri bu yöntem rakamsal zararın her
zaman tespit edilemediği koşulların analizini yapmakta kullanılmaktadır. Bu
kapsamda, tanımlanan operasyonel risklerin “Olabilirlik” ve “Etki” düzeyleri
5 seviyede belirlenmiş olup risk dağılımını veren “Risk Matrisi” oluşturularak
öncelikli olan alanlar belirlenir. Ayrıca, Risk Matrisi, değişkenler arasındaki
ilişkiyi analiz etmekte bir değerlendirme aracı olarak da kullanılır.
Risk Matrisi
Riskin Etki Düzeyi
Riskin Olabilirlik Düzeyi
İhmal Edilebilir
Az
Orta
Önemli
Çok Önemli
Çok Düşük
Düşük
Orta
Yüksek
Çok Yüksek
Risklere ilişkin gün içinde oluşabilecek sorunlar, “Durum Bildirimi Raporu”
olarak hazırlanarak ilgili yöneticilere belirli aralıklar ile sunulur ve gerekli
önlemlerin alınması sağlanır.
İş etki analizi çalışmaları kapsamında ise ilk olarak kritik iş süreçlerinin belirlenmesi
ve yönetilmesine ilişkin bilgileri kapsayan KAF Genel Müdürlüğü Borç Yönetimi
Acil Durum Planı Anketi başlıklı bir anket çalışması yapılmıştır. Genel Müdürlüğün
iş süreçlerinin belirlenmesinde, operasyonel risk yönetimi çerçevesinde belirlenen
süreçler, süreçlere ilişkin riskler, risklerin kaynakları, risklerin olablilirlik ve etki
düzeyleri ile kontrol mekanizmaları göz önünde bulundurulmuştur.
İlgili anket içeriğinde;
• Öncelikli iş süreçlerinin tanımlanması,
• Bu süreçlerin sürekliliği sağlanamadığı durumlarda kuruma etkileri (itibari/
finansal/yasal),
• İlgili süreçlerde çalışması gereken minimum personel sayısı,
• İletişimde olunan kurumlar,
• Gerekli teknik ve idari altyapı ihtiyaçları ve
• Önerilen acil durum senaryoları
dikkate alınmıştır.
İş etki analizi kapsamında aşağıda yer alan konular öncelikli olarak irdelenmiştir;
• Yakın ve uzak çevre şartları dahil acil durumun etkileyeceği ortamın
incelenmesi,
• Risklerin tespiti,
• Entegre stratejilerin gerçekleştirilmesi,
• Çözümün planlanması,
• Kişisel ve kurumsal eksikliklerin saptanıp giderilmesi,
• Kapsam ve hedeflerin belirlenerek iş devamlılık planının oluşturulması ve
herkesin bu plandan haberdar edilmesi, kişisel sorumluluk ve eğitimlerinin
tamamlanması,
• Planın oluşturulması sonrasında öncelikle kritik personel için eğitim
sürekliliğinin ve tatbikatların sağlanması.
Planın Kapsamı
57
KAF Genel Müdürlüğü genelinde yapılan anket sonuçları ve uluslararası kapsamda
bu konuda otorite kabul edilen borç ofisleri uygulamaları incelenerek “KAF Genel
Müdürlüğü Acil Durum ve İş Sürekliliği Planı” oluşturulmuştur. Söz konusu planın
içeriği aşağıdaki şekilde hazırlanmıştır:
2012 KBYR
56
• Acil durum planının amacı ve oluşturulma sebepleri tanımlanmıştır.
• İç kontrol kapsamında üst yönetimde farkındalık yaratılarak Hazine
Müsteşarlığı kapsamında oluşturulan komiteler ve sorumluluklarına ilişkin
bilgi verilmiştir.
KAMU BORÇ YÖNETİMİNDE İŞ SÜREKLİLİĞİ PLANI
• Borç, alacak ve nakit yönetimi konularında kritik iş süreçleri tanımlanarak söz
konusu süreçlerin sürekliliğinin sağlanmasına yönelik bilgiler oluşturulmuş
ve ilgili süreçlerin iş akış şemaları çizilmiştir.
• Acil durum senaryoları bazında her bir kritik sürecin planlaması yapılmıştır.
Bu planlamalar iş sürecinin tanımlarını ve ilgili iç/dış paydaş bilgilerini
kapsamaktadır.
• Ayrıca, kritik iş süreçleri kapsamında gereksinim duyulan teknik altyapı,
kullanılan bilgi sistemleri, doküman ve kırtasiye malzemeleri tespit edilerek
plana dahil edilmiştir.
• Acil bir durumda kullanılmak üzere 2 adet yedek merkez oluşturulmuş
ve Hazine Müsteşarlığı Bilgi İşlem Merkezi tarafından gerekli alt yapı
çalışmaları tamamlanarak kullanılabilir duruma getirilmiştir. Bu merkezler;
ŠŠ Bilgilerin eş zamanlı depolandığı Veri Yedekleme Merkezi ve
ŠŠ Operasyonel işlemlerin yapılmasında kullanılacak olan Operasyonel
Yedek Merkezi’dir.
• İşin doğası gereği sürekli yapılması gereken bir işlem olmasından dolayı
ilgili planın güncellenmesi ve belirli aralıklarla düzenlenecek tatbikatlar ile
uygulanabilirliliğinin sağlanmasına ilişkin standartlar belirlenmiştir.
SONUÇ
Herhangi bir beklenmedik sorun yaşanması durumunda, faaliyetlerin devam
ettirilebilmesi kurumumuzun saygınlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu
nedenle, İş Sürekliliği Yönetimi çerçevesinde, işlemlerin kesintiye uğraması
sonucu, kurumumuzun kritik iş süreçlerinin sürekliliğini sağlamayı amaçlayan
planların hazırlanması bir gereklilik haline gelmiştir.
Bununla beraber, her kurumun kendi özelliklerine göre farklı bir plana sahip
olması gerekmektedir. Bu nedenle, sistemin devamlılığı açısından, planlama ve
sistem kurulumu öncesi, kurumda bir risk kültürü oluşturma ve acil durumlara
karşı hazırlıklı olunması gereğinin üst yönetimce benimsenmesi, planlı ve
organize hareket etme bilincinin çalışanlara aktarılabilmesi amacıyla iş süreçleri
ve kurum kültürüne özel bilinçlendirme çalışmaları yürütülmüştür. Kuruma uygun
İş Sürekliliği Planlamasının yine kurum çalışanlarının katılımı ve üst yönetimin
desteğiyle yapılması büyük önem arz etmektedir.
İş sürekliliği planının hazırlanması sonucunda borç, alacak ve nakit yönetiminde
aşağıdaki hedeflere ulaşılması amaçlanmaktadır:
• En üst düzeyde korunması gereken iş süreçleri, bunun için gerekli varlıklar
ile iç ve dış paydaşlarla olan ilişkilerin belirlenmesi,
• Uzun süreli bir kesintide karşılaşacağınız kayıpların ve gözle görülemeyen
etkilerin anlaşılmasının sağlanması,
• İş süreçlerini desteklemesi için yaşamsal önemi en yüksek kaynakların
belirlenmesi,
• Kurtarma stratejilerinin tasarlanması için kurtarma süreleri ve önceliklerin
tanımlanması,
• İş operasyonlarına en kısa zamanda dönebilmek için insan ve altyapıya
ilişkin kararlar alınarak gerekli oluşumların hayata geçirilmesi,
• İş süreçlerine en hızlı biçimde dönülmesini sağlamak amacıyla hızlı ve bilinçli
kararlar alınmasına yardımcı olabilecek uygulanabilir bir plan hazırlanması.
Son olarak, iş sürekliliği planlarının devamlı güncelliğini koruması gereken
dokümanlar olması ve düzenli olarak test edilmesine ihtiyaç duyulması nedeniyle,
kurumumuzdaki yenilik ve gelişmelerin söz konusu dokümanlara düzenli olarak
yansıtılması planlanmaktadır.
58
59
Kaynakça
AHDER - Afete Hazırlık ve Deprem Eğitimi Derneği, (2012), “İş Sürekliliği
Rehberi”, http://www.ahder.org/is-surekliligi-rehberi.
2012 KBYR
Akçiçek , Rıdvan (2011): “İş Sürekliliği Yönetim Sistemi”
Cangöz, M. Coşkun, Balıbek, Emre (2012): “Hazine İşlemleri ve Çağdaş Hazine
Yönetimi”, Seçkin Yayıncılık, Ankara.
General Accounting Office - GAO, (August 1998), “Year 2000 Computing Crisis:
Business Continuity and Contingency Planning”, United States General Accounting
Office, Accounting and Information Management Division.
KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER
ICT SERT Danışmanlık ve Eğitim Limited A.Ş., (2012), “İş Sürekliliği Yönetim
Sistemi”, http://www.isobelgesi.gen.tr/is-surekliligi-nedir-is-sureklilik-nedir.htm.
Mitrevski, Goran, (July 2010), “Business Continuity Management: Good Practice
Guide (Australia)”, VMIA.
Storkey, Ian, (November 2011), “Operational Risk Management and Business
Continuity Planning for Modern State Treasuries”, IMF, Fiscal Affairs Department.
KAMU-ÖZEL-İŞBİRLİĞİ (KÖİ) PROJELERİNDE
SAĞLANAN GARANTİLER VE BAŞLICA RİSK
UNSURLARI8
Giriş
Toplumların ihtiyaç duyduğu ve geleneksel olarak kamu tarafından yerine getirilen
hizmetler özellikle geçtiğimiz çeyrek yüzyıldan itibaren hem özel sektörün iş
yapma yeteneğinden daha fazla yararlanma isteği hem de kamu bütçe kısıtları
nedeniyle özel sektör tarafından da aktif olarak yerine getirilmektedir. Literatürde
kamu özel işbirliği olarak karşılığını bulan bu model karşılıklı olarak hak ve
yükümlülüklerin belirlendiği ve taraflar arasında projeden kaynaklanan risklerin
en iyi yönetebilecek tarafa devredildiği bir model olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ancak, risk paylaşımının taraflar arasında dengeli olarak gerçekleştirilmediği ve
yatırımın karşılığını (Value for Money) sağlamayan projeler ise kamuya sağladığı
faydaya kıyasla daha fazla maliyet ile karşılaşılmasına yol açmaktadır.
Bu çalışmanın ilk bölümünde, kamu özel işbirliği modelinin kavramsal karşılığı
tanımlanarak modelin kullanılma amaçları açıklanacak ve Türkiye uygulaması
hakkında bilgi verilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise model kapsamında
karşılaşılabilecek riskler ve bunların paylaşılması ülke örnekleri üzerinden ele
alınacaktır.
Kamu Özel İşbirliği Modeli
Genel kabul gören bir tanımı bulunmayan Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeline
ilişkin olarak farklı kuruluşlar tarafından çeşitli tanımlamalar yapılmakla birlikte, en
geniş anlamda bakıldığında KÖİ’nin kamunun ve özel sektörün aynı anda rol aldığı
modelleri kapsadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu modellerde, kamu tarafından
ihtiyaç duyulan bir yatırımın gerçekleştirilmesi ya da hizmetin sağlanması
aşamasında özel sektör farklı oranda pay sahibi olabilmekte ve bahse konu paydaki
değişiklik modellerin kendi aralarında farklılaşmasına sebep olabilmektedir.
Kamu kesimi ile özel sektörün projelerde aldığı paylar ise genellikle projenin
uygulandığı bölge ya da ülkedeki gereksinimler çerçevesinde belirlenmektedir. Bu
nedenle de literatürde yer alan kaynaklarda, çok çeşitli tanımlamalara rastlamak
mümkündür. Örneğin, KÖİ modeli Amerika Birleşik Devletleri’nin KÖİ Ulusal
Konseyi tarafından “bir kamu idaresi ile özel sektör kuruluşu arasında yapılan ve
her iki sektörün beceri ve kaynaklarının genel kamu hizmeti sağlanması amacıyla
ya da bu amaçla kurulacak tesisin faaliyete geçmesi için belirli risk ve getirilerin
paylaşılmasını sağlayan sözleşmeye dayalı anlaşma9” şeklinde tanımlanmaktayken,
Avrupa Komisyonu (2004) tarafından “belirli bir hizmetin sağlanması ya da
8
Mustafa Burak ŞENER, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Hazine Uzmanı
Hakan BİNGÖL, Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü, Hazine Uzmanı
9
http://www.ncppp.org/howpart/index.shtml#define
60
KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER
2012 KBYR
61
altyapı tesisinin fonlanma, inşa edilme, yenilenme, yönetilme veya bakılması
amacıyla kurulan, kamu idareleri ve iş dünyası arasındaki işbirliği çeşidi” şeklinde
tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, geçmişinde KÖİ modelini yoğun bir şekilde
kullanan İngiltere’de ise “rekabetçi bir ekonomiye sahip olmak ve yüksek kalitede
hizmet sağlamak amacıyla özel sektörün kamu yatırım ve/veya hizmetlerinden,
finansal girişim sağlayarak pay alması (Akintoye, Beck ve Hardcastle, 2006)” gibi
bir tanımla karşılaşılmaktadır.
Anlaşılacağı üzere, bazı tanımlarda kamu ile özel sektör arasında yönetim ve
organizasyon yapısına vurgu yapılırken, bazı tanımlarda ise kalkınma ve gelişmeye
dikkat çekilmektedir. Diğer taraftan Türkiye’de olduğu gibi, bütçe kaynakları
dışındaki kaynakların kullanılması suretiyle belirli bir projenin gerçekleştirilmesi
ya da hizmetin sağlanması şeklinde tanımlanarak, modelin daha çok bir çeşit
finansman yöntemi olarak kabul edildiği tanımlamalara da rastlanmaktadır. Söz
konusu tanımlardaki farklılaşmanın temelinde ise ülkelerin farklı gereksinimlerine
yönelik model geliştirme esnekliği yatmaktadır. KÖİ altında yer alan, Yap-İşletDevret, Yap-İşlet, Yap Sahip Ol Devret ve Yap Kirala Devret gibi modeller en fazla
uygulanan modeller arasında sayılmaktadır.
KÖİ modelinin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak
gözlemlenmesinin arkasında, ülkelerin yatırım veya hizmet ihtiyaçları yer
almaktadır. Söz konusu yatırım ihtiyaçları hükümetler tarafından önemli birer
politika aracı olarak kullanılmakla birlikte, özel sektör açısından da ciddi getiriler
sağlanabilecek fırsatlar olarak değerlendirilmektedir.
KÖİ modelinin kullanıldığı projelerin yatırım tutarının büyüklüğü ise hem risk
yönetimi açısından hem de katma değer açısında farklı sonuçlar doğurmaktadır.
Projelerin uygulandığı ülkenin, finansman imkanlarına erişimi ve finansal
piyasalardaki itibarı, projenin finansmanının kamu ya da özel sektör
tarafından gerçekleştirilmesinden bağımsız olarak, başarılı KÖİ projelerinin
gerçekleştirilmesindeki en önemli unsurdur. Bu nedenle, ülke yönetimi tarafından
proje önceliklendirilmesi ya da ölçeklendirilmesi yapılması önem arz etmektedir.
Özellikle yatırım tutarı büyük olan projeler yabancı ülkelerden teknoloji ve kaynak
transferini sağlayarak ülke ekonomisine en büyük katkıyı sağlarken, küçük
ölçekli projeler ise daha çok yerli firmalar için yeni pazarlar oluşturabilmektedir.
Projelerin hükümetler açısından en çok dikkate alınan getirisi ise ölçeklerinden
bağımsız olarak istihdama sağladıkları katkıdır. Diğer taraftan, büyük ölçekli KÖİ
projelerinin en önemli dezavantajları, hem kamu hem de özel sektör açısından
yüksek finansman gereksinimi ortaya çıkarması ve aynı zamanda kamu ile özel
sektör arasındaki ilişkiyi düzenleyen sözleşmelerin karmaşıklaşmasına neden
olmasıdır.
1.Türkiye’deki KÖİ Modeli Uygulamaları
KÖİ modeli, Türkiye’de son zamanlarda kamu kaynaklarına ihtiyaç duyulmaksızın
yatırımların gerçekleştirilmesine imkan vermesi ve özel sektörün proje
uygulamadaki becerilerinden faydalanılmasını sağlaması nedenleriyle özellikle
büyük yatırım tutarlı projelerin gerçekleştirilmesinde tercih edilmektedir. Bugün
ulaştırma başta olmak üzere enerji, sağlık, eğitim, gümrük sektörleri ile belediye
projelerinde KÖİ modeli ile gerçekleştirilen veya gerçekleştirilmesi planlanan
birçok proje bulunmaktadır.
Yetkilendirme
Yok
Görüş
Hazine Müsteşarlığı,
Kalkınma Bakanlığı ve
Maliye Bakanlığı
1994/5907 sayılı BKK
Yetkilendirme
Uygulama
sözleşmesi
başvurusu
Başvurunun iadesi
Yüksek Planlama
Kurulu
Yüksek Planlama
Kurulu
Uygulama
sözleşmesinin
reddi
2011/1807 sayılı BKK
Yetkilendirme
başvurusu
Uygulayıcı
Kuruluş
Görüş
Hazine Müsteşarlığı,
Kalkınma Bakanlığı ve
Maliye Bakanlığı
Uygulama
sözleşmesinin
onaylanması
Ancak, her bir proje ya uygulanacak olan modele ya da projeyi gerçekleştirecek
kuruluşa göre farklı mevzuat çerçevesinde yürütülmektedir. Yap-İşlet-Devret
modeli ile gerçekleştirilen projelerde 3996 sayılı Kanun ve 2011/1807 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı uygulanmakta iken, sağlık projelerinde 3359 sayılı Kanun
ve 2006/10655 sayılı Yönetmelik, eğitim projelerinde 652 sayılı KHK, enerji
sektöründe 3096, 4283 ve 5710 sayılı Kanunlar, özelleştirme uygulamalarında
ise 4046 sayılı Kanun esas alınmaktadır. KÖİ modeline sağlanacak Hazine Yatırım
Garantileri ise 4749 sayılı Kanun çerçevesinde sağlanmaktadır.
Türkiye’de uygulama alanı bulan modellerin temel iş akışları benzerlik göstermekte10
olup, en yoğun uygulama alanı bulan YİD modeline ilişkin uygulama süreci
yukarıdaki şekilde belirtildiği gibidir. Bu kapsamda, YİD modelinin uygulama
sürecini belirleyen 1994/5907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında 2011 yılında
yapılan değişiklikle birlikte uygulama süreci de değişmiştir. Bu düzenlemeye göre
10 2006/10655 sayılı Yönetmeliğe göre gerçekleştirilecek sağlık projelerinde de ön fizibilite raporu YPK tarafından
onaylanmakta; sözleşme ise üst yönetici tarafından imzalanmaktadır. 652 sayılı KHK çerçevesinde gerçekleştirilecek
eğitim projeleri ise doğrudan Bakan tarafından belirlenmekte ve sözleşmeler harcama yetkilisi tarafından
imzalanmaktadır.
62
KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER
2012 KBYR
63
kuruluşlar yalnızca yetkilendirme başvurusu yaptıkları aşamada Yüksek Planlama
Kurulu’na başvuru yapmakta, uygulama sözleşmesi ise uygulayıcı kuruluşun
Bakanlık olduğu durumlarda Bakan, mahalli idareler veya yükseköğretim kurumu
olması halinde ise üst yönetici kararı ile imzalanabilmektedir.
Projelerin yapılabilirliğini etkilediği kadar bütçe üzerine yük gelmesine de neden
olabilecek olan KÖİ projelerine mali katılma yöntemleri, uygulanan mevzuata göre
farklılaşmaktadır. Son zamanlardaki kira ödemeleri ile gerçekleştirilen projelere
kadar idarelerin en yoğun olarak kullandıkları mali katılma yöntemi, projelere
sağlanan garantiler olmuştur. İdarelerin yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirilecek
projeleri için verdikleri garantiler 3996 sayılı Kanun ve 2011/1807 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile düzenlemekte iken yine aynı Kanun ve Bakanlar Kurulu
Kararı ile birlikte uygulayıcı kuruluşlara katkı payı ödeyerek proje gerçekleştirme
imkanı getirilmektedir. Bununla birlikte, idarelerin verdiği garantilerden altında
gerçekleşmelerin olduğu hallerde uygulayıcı kuruluşa garantinin gerçekleşen
kısmı kadar ödeme yapmaları yerine işletme süresini uzattıkları uygulamalar da
mevcuttur. Ayrıca, garanti edilen miktardan daha fazla gerçekleşmenin olduğu
durumlarda, bu kısmın kamu ve özel sektör arasında paylaşılması da söz konusu
olabilmektedir.
3996 sayılı Kanun’un 11/A maddesi11 gereğince KÖİ modeli ile gerçekleştirilen
tesislerin uygulama sözleşmelerinin süresinden önce İdare tarafından feshedilmesi
halinde proje için alınmış olan kredilerin ilgili İdare veya Hazine Müsteşarlığı
tarafından üstlenilebilmesi imkanı getirilmiştir. Bu düzenleme de kamunun projeye
mali katılma yöntemlerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizdeki KÖİ modelinde son dönemde yoğunlukla kullanılan diğer mali katılma
yöntemi, özel sektöre yaptırılacak tesis karşılığında kamu tarafından kira ödemesi
gerçekleştirilmesi usulüdür. İlk olarak İngiltere’de modelleştirilen ve yoğun biçimde
uygulanan Özel Finansman Girişimi (Private Finance Initiative) ile büyük ölçüde
benzerlik göstermekte (Karasu, 2011:222) olan bu model ülkemizde son dönemde
gerçekleştirilen şehir hastaneleri projelerinin12 temel finansman yöntemidir.
Diğer bir mali katılma yöntemi ise bahse konu projelere 4749 sayılı Kanun
kapsamında sağlanan Hazine Yatırım Garantisidir13. Bu garanti, merkezi hükümet
dışında yer alan kuruluşlara sağlanabilmekte olup bugüne kadar 16 adet enerji
santrali ile 1 adet su temin projesine sağlanmıştır14.
11 04.04.2012 tarih ve 28254 sayılı 1. mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 6288 sayılı Kanun ile 3996 sayılı
Kanun’a eklenmiştir.
12 3359 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 7 ile Sağlık Bakanlığı, yapılmasının gerekli olduğu Yüksek Planlama Kurulu
tarafından kararlaştırılan sağlık tesislerini kira bedeli ödemek suretiyle özel sektöre yaptırtabilmektedir. Bu kapsamda,
1’i yapım aşamasında olmak üzere 17 proje bulunmaktadır.
13 4749 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinde düzenlenmiştir.
14 Ayrıntılı bilgi için bkz.
http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous?NavigationTarget=navurl://ca8a5b252efea63752b1cb4e1cc81997&
InitialNodeFirstLevel=true
KÖİ Projelerinde Risk Yönetimi
KÖİ projelerinin gerçekleştirilmesinin hukuki olarak dayanağını, ilgili mevzuat
çerçevesinde kamu ve özel sektör arasında imzalanmış olan sözleşmeler
oluşturmaktadır. Söz konusu sözleşmeler aynı zamanda tarafların birbirine olan
taahhütlerini de içermesi nedeniyle, tarafların karşı karşıya olduğu değişik niteliklere
sahip riskleri ve bunların paylaşımını da düzenlemektedir. Bu kapsamda, KÖİ
projelerinden doğabilecek risklerin etkin yönetiminde ve kamuya olası yüklerin
sınırlandırılmasında yapılan sözleşmeler önem arz etmektedir (Arınsoy, Karadağ
ve Bingöl, 2012).
Özellikle KÖİ modeliyle gerçekleştirilen büyük ölçekli ulaşım, altyapı ve enerji
projeleri, pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomileri için kamu
açısından en önemli mali risk unsurları arasına girmiştir (Hemming, 2006). Bahse
konu projelerin yatırım tutarının büyüklüğü aynı zamanda kamunun da özel
sektörün de karşılaşabileceği risklerin boyutlarını artırmakla birlikte, kamu ile özel
sektör arasındaki risk paylaşımını düzenleyen sözleşmelerin karmaşıklaşmasına da
neden olmaktadır. Bu kapsamda, söz konusu projeler uygulamaya geçirilmeden
önce yapılabilirlik etütleri de dikkate alınarak karşı karşıya kalınabilecek risklerin
belirlenmesi gerekmektedir.
Projenin başarılı olup olmamasında da doğrudan etkisi olan ve kamu ile özel
sektör arasında dengeli biçimde paylaşılması gereken risklerin pek çok unsuru
bulunmaktadır. Bunlardan bir yatırım projesinin başarısında etkili olan riskler:
• Talep ve fiyattaki değişikliklerden kaynaklanan gelir riski,
• Projeden elde edilen gelirlerle finansman maliyetleri arasındaki
uyumsuzluktan doğan finansal risk,
• Doğal afet, savaş vb. gibi olaylardan kaynaklanan mücbir sebep riski,
• Mevzuat değişiklikleri ya da hükümetin politika değişikliklerinden
kaynaklanan politik risk,
• Mühendislik ve tasarımdan ya da hatalı inşaat teknikleri sonucunda
öngörülmeyen maliyet unsurlarından kaynaklanan yapım/inşaat riski,
• Öngörülemeyen yüksek işletme ve bakım maliyetlerinden kaynaklanan
işletme riskidir (Grimsey ve Lewis, 2002).
Söz konusu risklerin kamu ve özel sektör tarafından imzalanan sözleşmeler
çerçevesindeki paylaşımı, KÖİ modellerindeki en önemli unsurlardan biri olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle sadece kamunun ya da sadece özel sektörün tek
başına gerçekleştiremeyeceği projelerde, risk paylaşımının doğru kurgulanması
neticesinde başarılı uygulamalar hayata geçirilebilmektedir. Ayrıca, kamu ve özel
sektör arasındaki anlaşmalar uzun sureli olabildiğinden, sonuçlarının etkisi açısından
kurgusu da önem arz etmektedir. Bu sebeple, orta ve uzun vadedeki istikrar ile
politik riskler, projelere özel sektörden gelecek talep üzerine etki göstermektedir.
Örneğin kriz dönemlerinde, finansal ve politik riskler çerçevesinde finansman
imkanlarının azalması ve belirsizliklerin uzun vadede öngörüde bulunulmasını
engellemesi ile birlikte, KÖİ projelerinin sayılarında azalma gözlemlenmektedir.
64
KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER
2012 KBYR
65
Risk paylaşımı ile amaçlanan genellikle riski en iyi yönetecek taraf tarafından
risklerin üstlenilmesidir. KÖİ projelerinde birçok hükümet inşaat, yapım ve işletme
riski gibi projeden kaynaklı riskleri özel sektöre aktarırken, mücbir sebep ve politik
risk gibi ekonominin geneline ilişkin riskleri ise üstlenmeyi tercih etmektedir. Her
iki tarafın da üstlenmesinin avantaj ya da dezavantaj sağladığının kesin olmadığı
getiri riskine ilişkin olarak ise farklı uygulamalar gözlemlenmektedir. Örneğin,
bazı projelerde getiri riskine neden olan talep riski tamamen özel sektöre
bırakılmaktayken, bazı projelerde talep garantisi verilerek talepten doğabilecek
riskler kamu tarafından paylaşılmaktadır. Diğer bir takım uygulamalarda ise, talep
edilen miktarların üzerindeki gerçekleşmelerde garantiyi aşan miktardan elde
edilen getiri kamu ile özel sektör tarafından belirli oranda paylaşılabilmektedir
(Cebotari ve diğerleri, 2008).
Kamu açısından bakıldığında, hangi model ile yapılırsa yapılsın, bir projenin
gerçekleştirilmesinde kullanılan kaynağın ekonomik, verimli ve etkili bir şekilde
değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Bu kapsamda, özel sektör tarafından
finansmanın sağlandığı KÖİ modellerinde kamunun asıl amacı, yatırımın
karşılığının alınabilmesidir. KÖİ projelerinde yatırımın karşılığından kasıt ise
özel sektörün sahip olduğu yenilikçilik, inşa teknikleri ve operasyonel tecrübeler
gibi özellikleri etkin şekilde kullandığı bir projede kamu kaynaklarının verimli bir
şekilde değerlendirilmesidir (Grimsey ve Lewis, 2002). Bu kapsamda, söz konusu
projelerde risklerin büyük kısmının özel sektöre aktarılması kamunun amaçları
arasında yer almamaktadır. Kamu açısından yatırımın karşılığının alınabilmesini
için ekonomik açıdan en fazla katkıyı sağlayacak şekilde projenin tamamlanması
amaçlandığından, hem kamunun hem de özel sektörün en iyi yönetebileceği riskleri
üstlenmesi gerekmektedir. Kamu açısından yatırımın karşılığının alınabilmesi için,
risk paylaşımını belirleyecek olan taraf kamu olmakla birlikte, bunu elde edebilmek
için kullandığı en önemli araçlar sağlanan garantilerdir.
KÖİ projelerinden doğan bahse konu risklerin paylaşımı sürecinde,
sözleşmelerde yer alan hükümler çerçevesinde verilen kredi üstlenimi taahhütleri,
minimum gelir garantisi ve kur farkı ödeme taahhütleri gibi devlet garantileri,
genellikle bütçede öngörülemeyen yükümlülükler oluşturmaktadır. Özellikle,
makroekonomik göstergelerdeki beklenmeyen değişiklikler KÖİ projelerinden
kaynaklanan doğrudan ya da dolaylı yükümlülükler üzerinde büyük etkilere sebep
olabilmektedir ve bunun sonucunda kamunun özel sektöre olan yükümlülükleri
ciddi artış kaydedebilmektedir. Örneğin, kur riskinin kamuda olduğu projelerde,
kurların birden artması sonucunda kamunun projeler kapsamında yapacağı
ödemeler artabilmektedir. Ayrıca, gerçekçi olmayan talep tahminlerinden yola
çıkarak verilen garantiler ile proje planlaması ya da yönetimindeki diğer kusurlar
nedeniyle, geçmişte yüksek maliyetli pek çok KÖİ modeli uygulamasıyla karşı
karşıya kalınmıştır (Cebotari ve diğerleri, 2008).
KÖİ projelerinden kaynaklanan riskler ve bunlardan dolayı ortaya çıkan
maliyetler, söz konusu garantilerden kaynaklanan risklerin yönetiminin önemini
artırmaktadır. Bu kapsamda risklerin raporlanması söz konusu garantilerden
kaynaklanan risklerin yönetimi açısından önem arz etmektedir (Cebotari ve
diğerleri, 2008). KÖİ projelerinden doğan mali risklerin raporlanması çok yaygın
olarak gözlemlenmemekle birlikte; Kolombiya, Şili, Endonezya, Japonya, Peru,
Güney Afrika ve İngiltere gibi ülkelerde raporlama örneklerine rastlanmaktadır.
Söz konusu raporlamalar, projeye ilişkin anlaşmalarda verilen garantinin türü,
toplam yatırım tutarı, beklenen nakit akışları veya bu nakit akışlarının bugünkü
değerini içerebilmektedir (Budina ve diğerleri, 2007; Irwin, 2007).
KÖİ projelerinden kaynaklanan risklerin yönetiminde merkeziyetçilikten
uzaklaşılmasının bir takım sonuçları olmaktadır. Bu süreçte icracı bakanlıkların bazı
sorumluluklara sahip olabildiği durumlarda bakanlıkların kurumsal olarak gelişmiş
olmaları beklenirken, yerel yönetimlerin benzer sorumluluklara sahip olmasının
temelinde daha çok tarihi ve politik faktörler yer almaktadır. Bu çerçevede, KÖİ
projelerinden kaynaklanan risklerin yönetilmesinde önemli görülen diğer bir
husus ise söz konusu projelerden sorumlu merkezi bir birimin var olması olarak
gösterilmekte olup bu uygulamanın görüldüğü ülkeler arasında Çek Cumhuriyeti,
Mısır, Macaristan, Endonezya ve Meksika yer almaktadır. Suudi Arabistan’da ise
icracı bir bakanlık tarafından büyük altyapı yatırım projeleri ve KÖİ’ler gözetim ve
denetim altında tutulmaktadır (Cebotari ve diğerleri, 2008).
KÖİ projeleri kapsamında verilen devlet desteklerinin bütçeleştirilmesi ve bu
çerçevede belirli sınırlamalar getirilmesi ise risklerin yönetilmesinde izlenen bir diğer
yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Endonezya’da KÖİ biriminden
ayrı olarak var olan Maliye Bakanlığı bünyesindeki risk yönetimi birimi projeye
sağlanan devlet desteğinden kaynaklanabilecek maliyetleri değerlendirmekte ve
eğer devlet desteği talebi Maliye Bakanlığı tarafından onaylanırsa, söz konusu
desteğe ilişkin ödenek bütçe kanununda yer almaktadır. Macaristan’da ise Maliye
Bakanlığı KÖİ projelerine sağlanan bütçe içi taahhütler için bir tavan belirlemekte,
Brezilya’da KÖİ sözleşmelerinden kaynaklanan garantiler ilgili KÖİ mevzuatı ile
kurulan bir hesaptan karşılanmaktadır. Şili, Kolombiya ve Peru’da da simülasyonlar
kullanılarak KÖİ projelerine sağlanan minimum gelir garantilerini tahmin etmeye
çalışmaktadırlar. Ayrıca, Şili’de kullanılan opsiyon fiyatlama yöntemleri ile KÖİ
sözleşmelerinde sağlanmış kur garantilerini değerlemeye çalışılmaktadır (Cebotari,
2008).
SONUÇ
67
KÖİ modeli risk ve getirilerin iyi analiz edildiği, yatırımın karşılığı kavramının
esas hareket noktalarından birisi olarak dikkate alındığı hallerde kamu açısından
olumlu sonuçlar ortaya çıkaran bir modeldir. Bu durum, KÖİ modeli kullanılarak
gerçekleştirilecek projelerin bahsedilen hususlar dikkate alınarak detaylı bir
biçimde analiz edilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, projenin risklerini analiz
edecek, KÖİ modeli ile gerçekleştirilecek projeleri genel olarak düzenleyecek ve
denetleyecek bir kuruluşun varlığı önem kazanmaktadır.
KÖİ PROJELERİNDE SAĞLANAN GARANTİLER
2012 KBYR
66
Aslında bir projenin öncelikle KÖİ ile gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğinin
sosyal maliyet-sosyal fayda dengesi dikkate alınarak karar verilmesi gerekmektedir.
Yatırımın karşılığını sağlayan projelerin KÖİ ile gerçekleştirilmesi en uygun durum
olmakla birlikte, özellikle sosyal faydası ağır basan projelerde de bu modelin
kullanılması tercih edilebilecek bir durumdur.
Ülkemiz uygulaması açısından bakıldığında, Kamu Özel Sektör Ortaklıkları
konusunda mevzuattaki dağınıklığın önlenmesi amacıyla, şimdiye kadar ayrı ayrı
kanunlarda yapılan ve her biri belirli modelleri içeren düzenlemelerin mümkün
olduğunca tek bir çerçeve kanun içinde yeniden yapılanması önem arz etmektedir.
Bu durum kamu idarelerinin KÖİ projelerine mali katılma yöntemlerinin de
yeknesak bir mevzuat çerçevesinde uygulanmasına imkan tanıyacaktır.
KÖİ modeli yalnızca ek bir finansman kaynağı olarak görülmemeli, özellikle de
modelin özünü oluşturan risk paylaşımının etkinliğine, projeden elde edilecek
gelirlerin ve faydaların taraflar arasında adil biçimde dağılımı ve özel sektörün
tecrübesi ile dinamizminden azami biçimde faydalanılması öne çıkmaktadır.
Kaynakça
Akintoye, A., Beck M. ve Hardcastle C. (2006). “Public-Private Partnerships:
Managing Risks and Opportunities”, Blackwell Yayınları.
Cebotari, A. (2008) “Contingent Liabilities: Issues and Practice” IMF Working
Papers, 08/245
European Commission. Green Paper on the Public Private Partnerships and
Community Law on Public Contracts and Concessions. Brussels, COM, 2004.
European Commission. Directorate General Regional Policy. Guidelines for
Successful Public-Private Partnerships. Brussels, 2003.
Grimsey, D. ve Lewis, M.K. (2002) “Evaluating The Risks of Public Private
Partnetships for Infrastructure Projects” International Journal of Project
Management, 20 (2002) 107-118.
Hazine Müsteşarlığı internet sitesi, Kamu Finansmanı İstatistikleri,
http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous (erişim tarihi: 03.05.2012)
IMF (2005) Fiscal Risks: Sources, Disclosure and Management, Fiscal
Affairs Department, Washington, DC, http://www.imf.org/external/np/pp/
eng/2008/052108.pdf (erişim tarihi: 03.05.2012)
Karasu, K., Doç. Dr. (2011) “Sağlık Hizmetlerinin Örgütlenmesinde Kamu-Özel
Ortaklığı”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 66, No.3, s.217-262,
Memiş, D., Karadağ, V. ve Bingöl, H. (2012) “Kredi Riski Yönetimi” Hazine
İşlemleri ve Çağdaş Hazine Yönetimi isimli kitaptan, Coşkun Cangöz ve Emre
Balıbek editörlüğünde, 141-165. Ankara, Seçkin Yayıncılık
Şener, M.B. (2009), “Kamu Özel İşbirliği Modellerinin Uygulanmasında Risk
Paylaşımı.” Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Hazine Müsteşarlığı
Yılmaz, I. “Türkiye’de Kamu Özel Sektör Ortaklığı Modelleri” http://www.
fazliogluhukuk.com/T%C3%BCrkiye’de%20Kamu%20%C3%96zel%20
Sekt%C3%B6r%20Ortakl%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20Modelleri.pdf (erişim
tarihi: 03.05.2012)
The National Council for Public-Private Partnership’in internet sitesi, PPP Basics,
http://www.ncppp.org/howpart/index.shtml#define (erişim tarihi: 03.05.2012)
68
YATIRIMCILAR İÇİN BİLGİLER
DEVLET İÇ BORÇLANMA SENETLERİ
2012 KBYR
69
YATIRIMCILAR
İÇİN BİLGİLER
DEVLET BORÇLANMA SENETLERİ
1. Devlet İç Borçlanma Senetleri
Kuponsuz Senetler
Kuponsuz senetler, 2012 yılı Finansman Programı’nda duyurulduğu gibi, Hazine
Müsteşarlığı tarafından mevcut durumda itfa takvimine ve piyasa koşullarına
bağlı olarak ihraç edilmektedir. Söz konusu senetlerin faiz ödemeleri anapara
ödemesi ile birlikte vade tarihinde yapılmaktadır. Ayrıca, senedin faizi sabit
olup ihraç tarihinde yatırımcıya ne tutarda ödeme yapılacağı belli olmaktadır.
Kuponlu Senetler
Hazine Müsteşarlığı tarafından sabit faizli kuponlu, değişken faizli kuponlu ve
endeksli senetler ihraç edilmektedir.
Sabit Faizli Kuponlu Senetler
Yatırımcıya önceden belirlenmiş kupon dönemleri sonunda sabit bir getiri
sağlayan senetledir. Müsteşarlıkça; 2 yıl vadeli - 6 ayda bir kupon ödemeli,
5 yıl vadeli - 6 ayda bir kupon ödemeli ve 10 yıl vadeli - 6 ayda bir kupon
ödemeli olarak ihraç edilmektedir. 2012 yılı borçlanma stratejisinde ilan
edildiği üzere 2 yıl vadeli senetlerin her ay ihraç edilmesi planlanmaktadır.
5 yıl ve 10 yıl vadeli sabit faizli kuponlu senetlerin ise itfanın görece yüksek
olduğu aylarda ihracı öngörülmektedir.
Değişken Faizli Kuponlu Senetler
a. Değişken Faizli Kuponlu (İhalelere Endeksli) Senetler: Kupon dönemi 6
ay, vadesi ise 7 yıl olarak ihraç edilen değişken faizli kuponlu senetlerin
kupon ödemelerinde, kupon vade başlangıç tarihinden önceki altı ay
içinde gerçekleştirilmiş olan TL cinsi kuponsuz DİBS ihalelerinde oluşan
ağırlıklı ortalama faizler esas alınmaktadır.
b. Tüketici Fiyatlarına Endeksli Senetler: 2007 yılından itibaren 5 yıl, 2010
yılı Nisan ayından itibaren ise 5 ve 10 yıl vadeli, 6 ayda bir kupon ödemeli
olarak ihraç edilen tüketici fiyatlarına endeksli senetler yatırımcıya kupon
ödemelerinde reel getiri garantisi sunmaktadır. Söz konusu tahviller
enflasyondaki değişmelere karşı öngörülebilir net getiri sağlamaktadır.
Tüketici Fiyatlarına Endeksli Devlet Tahvilleri yatırımcı kılavuzuna www.
hazine.gov.tr adresinden ulaşılabilmektedir.
c. Gelire Endeksli Senetler: 2009 yılında, DİBS’lerin yatırımcı tabanının
genişletilmesi ve finansman araçlarının çeşitlendirilmesi amacıyla Kamu
İktisadi Teşebbüsü statüsündeki Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı,
Devlet Malzeme Ofisi, Devlet Hava Meydanları İşletmeleri ve Kıyı
Emniyeti Genel Müdürlüğü’nden bütçeye aktarılan Hasılat Paylarına
endekslenen GES ihraç edilmeye başlanmıştır.. Senetler, her bir kupon
70
71
döneminde asgari gelir payı getiri garantili ve azami gelir payı getiri
limitini haizdir. 2012 yılında ilk olarak Şubat ayında gerçekleştirilmiş
olup ayrıca Ağustos ayında da ikinci defa GES ihracı gerçekleştirilmesi
planlanmaktadır İhraç edilen senetlere ilişkin yatırımcı kılavuzuna www.
hazine.gov.tr adresinden ulaşılabilmektedir.
2012 KBYR
2.Uluslararası Tahviller
Hazine Müsteşarlığı 1988 yılından bu yana bütçe finansmanı amacıyla
uluslararası sermaye piyasalarında tahvil ihraç etmektedir. İhraç süreci;
para birimi, vade ve aracı bankalara karar verilmesi ve bunların kamuoyuna
duyurulması ile başlamaktadır. Tahvillerin satışına bir çok ülkede faaliyet gösteren
uluslararası bankalar aracılık etmektedir. Yatırımcı talepleri söz konusu bankalar
aracılığıyla toplanmakta ve talep toplama sonrası yapılan değerlendirmede
DEVLET BORÇLANMA SENETLERİ
ihracın fiyatlaması ve yatırımcılara tahsisatı gerçekleştirilmektedir. Halihazırda,
Hazine Müsteşarlığı tarafından ihraç edilmiş 20’si Dolar, 6’sı Avro ve 2’si Yen
olmak üzere 28 adet Türkiye Cumhuriyeti tahvili uluslararası piyasalarda işlem
görmektedir.
Uluslararası tahvillerin bir türü olan “Eurobond”lar ihraç edildiği ülkenin
düzenlemeleri kapsamında ve o ülkenin para birimi dışında yabancı bir para
birimi cinsinden ihraç edilen tahvillerdir. “Eurobond”lar ihraç edildikleri para
birimine bağlı olarak adlandırılmaktadır. (Örneğin, ABD Doları cinsinden
tahviller için EuroDolar, Japon Yeni cinsinden tahviller için EuroYen). Bu
tahvilleri bir ülkenin iç piyasasında satabilmek için belirli kayıt işlemlerinin
tamamlanması gerekmektedir.
Uluslararası tahvillerin diğer bir türü, yabancı tahvil olarak adlandırılan ve ihraç
edildiği ülkenin düzenlemeleri çerçevesinde, o ülkenin para biriminde ve o
ülkenin iç piyasasında, o ülkede yerleşik olmayan bir borçlanıcının ihraç ettiği
tahvillerdir. Bu tür tahvillerin genellikle ihraç edildiği ülkeye özgü özel isimleri
bulunmaktadır. Örneğin, Japonya’nın düzenlemeleri çerçevesinde Japonya’da
ihraç edilen Yen cinsinden tahviller Samurai, İngiltere’de ihraç edilen Sterlin
cinsinden tahviller Bulldog, ABD’de ihraç edilen Dolar cinsinden tahviller
Yankee olarak adlandırılmaktadır.
Uluslararası tahviller genel olarak sabit faizli, orta ve uzun vadeli, vade sonunda
anapara ödemesini tek seferde gerçekleştiren, hamiline yazılı kaydi menkul
kıymetler olarak ihraç edilmektedir. Tahvillerin kupon ödeme frekansları ihraç
edildiği piyasa standartlarına göre değişiklik gösterebilmektedir. Müsteşarlığımız
tarafından ABD Doları cinsinden ihraç edilen tahviller 6 ayda bir kupon
ödemesi gerçekleştirirken, Avro cinsinden ihraç edilen tahviller ise yılda bir
defa kupon ödemesi yapmaktadır.
Uluslararası tahvillerin temel özelliği, aynı anda bir çok ülkede, geniş bir
yatırımcı grubu hedef alınarak satışa sunulmalarıdır. Bu tahvillerin yabancı
kanunlara tâbi olmaları ve Euroclear, Clearstream ve DTC gibi uluslararası
takas kuruluşları aracılığıyla takas ve ödeme işlemlerinde kullanılabilmesi, bu
tür tahvilleri yatırımcılar açısından cazip kılmaktadır. Uluslararası tahvillerin
ikincil piyasalardaki alış satışlarının önemli bir kısmı tezgah üstü piyasalarda
(over the counter market) yapılmaktadır. Buna karşın, yerel mevzuatları gereği
borsa dışı bir menkul kıymeti alamayan kurumsal yatırımcılar için bu tahviller
borsalara kote ettirilmektedir.
72
DİBS İHALELERİNE KATILIM ESASLARI
73
I. TANIMLAR
2012 KBYR
Devlet iç borçlanma senedi (DİBS): Hazine Müsteşarlığı tarafından yurt içinde
ihraç edilen borçlanma senetleridir.
Hazine Bonosu: İhraç edildiği tarih itibarıyla vadeleri bir yıldan kısa olan (364
güne kadar) DİBS’lerdir.
Devlet Tahvili: İhraç edildiği tarih itibarıyla bir yıl (364 gün) ve daha uzun vadeli
DİBS’lerdir.
Kuponlu senetler: Yatırımcısına belirli dönemlerde nakit akımı (faiz ödemesi)
sağlayan senetlerdir.
Kuponsuz senetler: Yatırımcısına vade sonunda anapara ve faiz ödemesinde
bulunan senetlerdir.
DİBS İHALELERİNE KATILIM ESASLARI
İhale tarihi: İhalenin düzenlendiği gündür.
Valör tarihi: İhaleyi kazanan gerçek ve tüzel kişilerin Hazine’nin TCMB nezdindeki
hesabına ödeme yapmakla yükümlü oldukları gündür. Ayrıca, bu tarih faizin
işlemeye başladığı gündür.
İtfa tarihi: Senedin ödemesinin yapıldığı gündür. Şayet ödeme günü haftasonu ya
da resmi tatile denk gelirse ödeme takip eden ilk işgünü yapılır.
II. İHALE SÜRECİNE İLİŞKİN ESASLAR
1. İhalenin Duyurulması ve Genel Bilgiler
• İhalesi yapılacak senede ilişkin detaylı bilgiler en az 1 işgünü öncesinden
Hazine internet sitesinden kamuoyuna duyurulur.
• Hazine ihraçlarında 1 yıl, 364 gün olarak dikkate alınır. Senetler ikincil
piyasada 365 gün üzerinden işlem görmeye başlarlar.
• TCMB, Hazine’nin mali ajanı olup ihaleye ilişkin yürütülen tüm işlemler
Hazine adına TCMB aracılığıyla yerine getirilir.
2. Teklif Verme
• Hazine tarafından düzenlenen DİBS ihaleleri tüm gerçek ve tüzel kişilere
açık olup ihalelere TCMB şubelerinden doğrudan olabildiği gibi banka
ve aracı kurumlar aracılığıyla da katılım mümkündür. Bankalar EFT,
aracı kurumlar TETS ve faks, sigorta şirketleri ise faks aracılığıyla teklifte
bulunabilirler. İhalelere TCMB şubelerinden katılacak gerçek kişiler T.C.
Kimlik numaralarını ibraz ederler.
• DİBS ihalelerine rekabetçi ve rekabetçi olmayan teklifler iletilir. Mevcut
uygulamada, Rekabetçi Olmayan Teklifler sadece kamu kurum ve
kuruluşları ve Piyasa Yapıcı Bankalar tarafından verilebilir. Değişim ve
Geri Alım ihalelerine sadece Piyasa Yapıcı Bankalar katılabilir. İhale
sonrası satış teklifini de yalnızca Piyasa Yapıcı Bankalar verebilirler.
• İhale katılımcı sayısında bir sınırlama yoktur.
• Verilen teklifler katılımcı için kesindir. Her katılımcı verdiği tekliflerle ihale
sonuçlanıncaya kadar bağlı kalır.
• “ Tek fiyat” ihale sisteminde, ihalenin kesildiği noktadaki fiyat ihaleyi
kazanan tüm katılımcılara uygulanır. “Çoklu fiyat” ihale sisteminde ise
ihalenin kesildiği noktaya kadar her bir katılımcıya kendi teklif ettiği fiyat
uygulanır.
• Herhangi bir katılımcının hatalı teklif girmesi durumunda, teklif verilmesine
ilişkin sürenin dolmasından önce olmak kaydıyla, ilgili katılımcı hatalı
teklif girdiğini ve söz konusu teklifin iptaline ilişkin talebini faks ve
telefon yoluyla Müsteşarlığa ve TCMB’ye bildirir. Hatalı teklifin iptaline
yönelik faks yazısının aslı 3 iş günü içinde Müsteşarlığa ve TCMB’ye
iletilir. Katılımcının hatalı teklifine dair iptal talebi Müsteşarlık tarafından
ihaleye ilişkin bütün teklifler alındıktan sonra değerlendirilir. Söz konusu
teklifin iptali Müsteşarlığın takdirindedir.
• Her bir katılımcı istediği sayıda teklif verebilir. Gerçek ve tüzel kişiler,
TL cinsi ihalelerde aynı fiyatlardan nominal olarak en düşük 1.000 TL
en yüksek 500 milyon TL ve 1 TL’nin katları şeklinde teklif verebilirler.
Ayrıca, aynı fiyattan verilen teklif tutarlarının toplamı 500 milyon TL’yi
geçemez.
• Gerçek ve tüzel kişiler, ABD Doları cinsi ihalelerde aynı fiyatlardan
nominal olarak en düşük 10.000 ABD Doları, en yüksek 100 milyon
ABD Doları tutarında; Avro cinsi ihalelerde en düşük 10.000 Avro,
en yüksek 100 milyon Avro tutarında ve 10.000 ABD Doları veya
Avro’nun katları şeklinde teklif verebilirler. Ayrıca, aynı fiyattan verilen
teklif tutarlarının toplamı 100 milyon ABD Doları veya Avro’yu geçemez.
• İhalelere teklif verme süreci, katılımcının ilettiği tüm tekliflerin toplamı
üzerinden hesaplanan yüzde 1’lik teminatı TCMB hesaplarına yatırmasıyla
sonuçlanır.
ŠŠ T
L cinsi ve dövize endeksli ihraçlarda ihaleyi kazanamayan yatırımcının
yatırdığı teminat kendisine ihale günü teslim edilirken; ihaleyi kazanan
yatırımcı teminat olarak yatırdığı miktarın üzerine valör günü ekleme
yaparak, yatırması gereken tutarın tamamını ilgili hesaba yatırır.
ŠŠ D
öviz cinsi ihalelere TCMB şubeleri aracılığıyla katılacak gerçek ve
tüzel kişiler, verecekleri ABD Doları veya Avro cinsinden nominal
teklifin yüzde 1’i tutarında efektifi ya da bu tutarın ihale günü için
geçerli TCMB tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan gösterge
niteliğindeki döviz alış kuru üzerinden hesaplanan TL karşılığını
teminat olarak yatıracaklardır. İhaleyi kazanamayan tekliflere ait
TL, ABD Doları veya Avro efektif teminat tutarları ihale günü iade
edilecektir. İhaleyi kazanan tekliflere ait TL teminat tutarları valör günü
ihale bedelinin tamamı ödendikten sonra katılımcıya iade edilecektir.
İhaleyi kazanan tekliflere ait ABD Doları ya da Avro efektif teminat
tutarları ise ihale bedelinin tamamından düşülecek ve katılımcı valör
günü bu şekilde hesaplanan fark bedelini yatıracaktır.
ŠŠ Kamu kurum ve kuruluşları ihalelere teminatsız katılırlar.
74
75
• Katılımcıya verdiği teklif(ler)e ilişkin dökümle birlikte ihaleyi kazanıp
kazanmadığını öğrenebilmesi için (özellikle gerçek kişilere) bir telefon
numarası da verilir.
• İhale katılımcılarının, ihalesi yapılan DİBS ile ilgili damga veya pul parası
türünden yerine getirmeleri gereken herhangi bir yükümlülükleri yoktur.
DİBS İHALELERİNE KATILIM ESASLARI
2012 KBYR
3. İhale Sonucunun Duyurulması
• İhale sonuçlandırıldığında TCMB aracılığıyla duyurulur. Ayrıca, ihaleye
ilişkin tüm işlemler tamamlanınca da Hazine internet sayfasında ilgili
veriler açıklanır.
4. İhale Sonrası Süreç
• İhaleyi kazandığı halde, yükümlülüğünü yerine getirmeyen katılımcıların
teminatları Hazine’ye irat kaydedilir. Teminatı Hazine’ye irat kaydedilen
yatırımcı en az 4 ihaleye yüzde 20 teminatla katılmak zorundadır. Yüzde
20 teminatla ihaleye giren katılımcı, kazandığı ihalenin ardından teminatın
üzerine yatırması gereken tutarı yatırmadığı takdirde, sonraki ihalelere
yüzde 100 teminatla katılmak zorundadır. Yükseltilmiş teminatla en az 4
ihaleye katılımın ardından Hazine’nin uygun görüşü ile ihalelere katılım
tekrar yüzde 1’lik teminat oranı üzerinden gerçekleşir.
• K
amu kurum ve kuruluşları rekabetçi olmayan teklif yoluyla TL cinsi
DİBS ihalelerinde kazandıkları tutarı, talep etmeleri halinde Hazine
hesaplarına ABD Doları veya Avro olarak yatırabilirler. Bu takdirde
yatırılacak tutar valör günü için geçerli olacak TCMB tarafından Resmi
Gazete’de yayımlanan gösterge niteliğindeki döviz alış kuru üzerinden
hesaplanacaktır.
• İhale sonuçlandıktan sonra banka ve aracı kurumlar üzerinden alım satım
yapılırsa ikincil piyasa koşulları geçerlidir. Senetler bu noktada çok sayıda
alıcı ve satıcı arasında gerçekleşen işlemlere konu olmaktadır. Hazine ise
birincil piyasada alıcılara doğrudan ihraçta bulunur.
5. İtfa
• Senetlerin anapara ve kupon ödemeleri, TCMB şubeleri ile T.C. Ziraat
Bankası şubeleri aracılığıyla gerçekleştirilir.
Geri Alım / Değişim İhaleleri
Borç ödemelerinin dönemler arası dengeli dağılmasının sağlanması, ödemeler
esnasında gerekli nakit ya da finansman elde edilememesi riski olarak
tanımlanan “likidite riski”nin kontrol altına alınması ve ikincil piyasada fiyat
etkinliğinin artırılması amaçlarıyla iç piyasalarda değişim/geri alım ihaleleri
gerçekleştirilebilmektedir.
Geri alım ihaleleri ile senetler vadesinden önce Hazine tarafından erken itfa
edilerek karşılığında yatırımcılara nakit ödeme yapılmaktadır.
Değişim ihaleleri ise erken itfa edilen senetlere karşılık daha uzun vadeli senetlerin
ihraç edilerek borç stokunun vadesinin uzatıldığı yöntem olarak tanımlanmaktadır.
Değişim ihalelerinde iki farklı yöntem izlenmektedir:
• Bunlardan ilki, TCMB tarafından ihale günü için ilan edilen gösterge
niteliğindeki Resmi Gazete fiyatının erken itfa edilen senedin fiyatı
olarak belirlenerek ihraç edilen senedin ihale edildiği değişim satış
ihaleleri,
• İkincisi ise TCMB tarafından ihale günü için ilan edilen gösterge
niteliğindeki Resmi Gazete fiyatının ihraç edilen senedin fiyatı olarak
belirlenerek erken itfa edilen senedin ihale edildiği değişim alış
ihaleleridir.
Değişim ve geri alım ihalelerine katılım yalnızca Piyasa Yapıcı Bankalara verilmiş
bir hak olup ihalelerde Rekabetçi Olmayan Teklif (ROT) ve ihale sonrası teklif
yoluyla satış yapılmamaktadır. Ayrıca, Müsteşarlık ihalede oluşan fiyatın piyasa
koşullarını yansıtmaması durumunda değişim ve geri alım yapmama hakkını saklı
tutmaktadır.
HAZİNECE İHRAÇ EDİLEN SENETLERİN VERGİLENDİRİLMESİ15
77
Gelir Vergisi Kanununa 5281 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle eklenen Geçici
67 nci madde uyarınca 01/01/2006 tarihinden itibaren ihraç edilen DİBS’lerden
elde edilen faiz gelirleri ile bunların alım-satım kazançları üzerinden yapılmakta
olan tevkifat oranı 01.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca:
• Sermaye şirketleri (yatırım fonları dâhil) için yüzde 0,
• Diğer mükellefler (gerçek kişiler ve diğer kurumlar) için ise yüzde 10
olarak uygulanmaktadır.
HAZİNECE İHRAÇ EDİLEN SENETLERİN VERGİLENDİRİLMESİ
2012 KBYR
76
Yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlerden (Eurobond) elde edilen faiz
gelirleri ve alım satım kazançları ihraç tarihi ne olursa olsun Geçici 67 nci madde
kapsamında tevkifat uygulaması dışındadır. Tam mükelleflerce faiz gelirleri, bir
önceki yıla ilişkin beyan haddinin aşılması durumunda, alım-satım kazancı ise
maliyet bedeli endekslemesi ve istisna uygulaması sonucu kalan tutar üzerinden
beyan edilmektedir. Dar mükellefler içinse, Eurobondlardan elde edilen gelirler
beyannameye tabi değildir.
15 Devlet İç Borçlanma Senetlerinin Vergilendirilmesine ilişkin bilgiler, Gelir İdaresi Başkanlığı’nca yayımlanan “G.V.K.
Geçici 67 nci Madde Uygulaması İle İlgili Olarak Gerçek Kişilere Yönelik Vergi Rehberi (2011)”nden hazırlanmıştır.
Piyasa YapıcıLığı Sistemi
Piyasa Yapıcılığı Sistemi; bir grup profesyonel aracıya (Piyasa Yapıcı) kamu
borçlanma senetleri birincil ve ikincil piyasasında resmi olarak sağlanan belli
haklar ve yerine getirmeleri gereken belli yükümlülükler ile ikincil piyasada
likiditeyi arttırıcı ve volatiliteyi azaltıcı faaliyetlerde bulunarak, borç çevirme (rollover) riskinin azaltılması, yatırımcı tabanının geliştirilmesi, şeffaf, rekabetçi ve
daha organize bir piyasa oluşturulması amaçları ile kurulan bir sistemdir.
Türkiye’de Piyasa Yapıcılığı sistemi Mayıs 2000 yılından beri uygulanmakta olup
sistemin uygulanmasına Mayıs 2001 – Eylül 2002 döneminde mali piyasalarda
yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle ara verilmiştir. 2000 yılında başlayan
birinci dönemde 19 Piyasa Yapıcısı yer almaktayken, ara verilen dönemden sonra
başlayan ikinci dönemde bu sayı 10’a düşmüştür. Üçüncü dönemde bir bankanın
eklenmesiyle Piyasa Yapıcıların sayısı 11’e ulaşmış ve dördüncü dönemden
içinde bulunduğumuz döneme kadar sistemde 12 banka yer almıştır. Son olarak
2010–2011 döneminde istisnai olarak bir buçuk yıl olarak süren sistemde, mevcut
durumda 2012 yılı Piyasa Yapıcılığı Sistemi uygulanmaktadır.
4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun uyarınca ülkemizde sadece bankalar Piyasa Yapıcı olabilmektedir. Piyasa
Yapıcı seçilebilmek için aday olan bankaların, Hazine Müsteşarlığınca belirlenen
“Piyasa Yapıcılığı Yeterlilik Kriterleri”ni sağlamaları gerekmektedir.
“Piyasa Yapıcılığı Yeterlilik Kriterleri” ile Piyasa Yapıcılara sağlanan haklar ve
Piyasa Yapıcıların yükümlülüklerini içeren “2012 Dönemi Piyasa Yapıcılığı
Sözleşmesi”ne www.hazine.gov.tr adresi altında Kamu Finansmanı bölümündeki
Piyasa Yapıcılığı Sistemi başlığından ulaşılabilmektedir
2010-2011 Piyasa Yapıcılığı döneminde Piyasa Yapıcı olan 12 banka şunlardır:
Akbank T.A.Ş
Deutsche Bank A.Ş.
Finansbank A.Ş.
HSBC Bank A.Ş.
ING Bank A.Ş.
T. Ekonomi Bankası A.Ş.
T. Garanti Bankası A.Ş.
T. İş Bankası A.Ş.
T. Vakıflar Bankası T.A.O.
T. Halk Bankası A.Ş.
TC. Ziraat Bankası A.Ş.
Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.
YATIRIMCI İLİŞKİLERi OFİSİ
79
Yatırımcı İlişkileri Ofisi, ülkemizin yabancı portföy yatırımcılarıyla ilişkilerini
geliştirme çalışmalarının bir parçası olarak Hazine Müsteşarlığı bünyesinde
2005 yılı Ağustos ayında faaliyete başlamıştır. Yatırımcı İlişkileri Ofisi’nin temel
amacı, yatırımcıların ülkemiz ekonomisine ilişkin güvenilir bilgilere ilk elden ve
zamanında ulaşmalarını sağlamaktır. Bu çerçevede sürekli güncellenen bir internet
sayfası bulunmaktadır. Bu sayfada, ülke ekonomisine ilişkin yayımlanan en
güncel istatistikler, önemli politika kararlarına ilişkin ayrıntılar, Hazine yöneticileri
tarafından yapılan önemli sunum ve konuşmalar yer almaktadır.
YATIRIMCILARI İLİŞKİLERİ OFİSİ
2012 KBYR
78
İnternet sayfasına ilave olarak, Yatırımcı İlişkileri Ofisi’nin veri tabanında kayıtlı
olan yatırımcılara ekonomik istatistiklere ilişkin düzenli bilgi notları gönderilmekte
ve yine e-posta ya da telefon vasıtasıyla Ofise iletilen yatırımcı soruları
cevaplandırılmaktadır. Yatırımcı İlişkileri Ofisi, ülkemize yatırım yapmış ya da
yapmak isteyen portföy yatırımcılarının her türlü sorusuna cevap vermektedir. Bu
kapsamda Ofis, yatırımcılar ile kamu kurumları arasında koordinasyon işlevi de
görmektedir.
Yatırımcı İlişkileri Ofisi’nin diğer bir faaliyeti, gerek yurt içinde, gerekse Avrupa,
Asya ülkeleri ve ABD’de yatırımcı toplantıları düzenleyerek yatırımcıları Hazine
Müsteşarlığı ve TCMB gibi kuruluşların üst düzey yöneticileri ile bir araya getirmek
ve ülkemiz ekonomisi hakkında bilgilendirmektir.
Yatırımcı ilişkilerinin geliştirilmesi faaliyetleri, daha sağlıklı finansal piyasalar
oluşturulmasının temel şartlarındandır. Bu çerçevede Uluslararası Finans Enstitüsü
(IIF), sermaye piyasalarında aktif olan 38 gelişmekte olan ülkenin yatırımcı
ilişkileri programını, yayımladığı bir raporla periyodik olarak değerlendirmektedir.
Bu değerlendirmede kullanılan kriterler arasında, ülkelerdeki yatırımcı ilişkileri
faaliyetlerinin kurumsallaşma boyutu, başlıca kamu kurumlarının İngilizce internet
sayfalarının varlığı, yatırımcıların internet sayfaları vasıtasıyla ilgili ülkenin
elektronik posta dağıtım listesine üye olabilmeleri, ülke tarafından yayımlanan
ekonomik verilerin standartlara uygunluğu, geriye dönük bilgilere ulaşabilme,
yatırımcılarla ikili toplantılar ve telekonferans görüşmeler düzenlenmesi, yatırımcı
görüş ve geri bildirimlerinin ekonomi politikalarına yansıtılması, yatırımcıların
üst düzey yöneticilere ulaşabilmesi gibi kriterler bulunmaktadır. Son sayısı 2011
Eylül ayında yayımlanan söz konusu raporda, ülkemiz Yatırımcı İlişkileri Ofisi’nin
ilgili 20 kriterin tamamını yerine getirdiği onaylanarak değerlendirme notumuz
38 (maksimum 38 puan) olarak açıklanmıştır. Bu sonuçla Türkiye Yatırımcı
İlişkileri Ofisi, 38 ülke arasındaki sıralamada Brezilya ve Endonezya ile birinciliği
paylaşmaktadır. Ülkelerin yatırımcı ilişkileri performanslarına ilişkin sıralama
aşağıda yer almaktadır. Ülkemiz Yatırımcı İlişkileri Ofisi, IIF tarafından belirlenen
kriterlerin geliştirilmesi ve genişletilmesi konusundaki çalışmalarına devam
etmektedir.
Çin
Gabon
Tanzanya
Tunus
Zambiya
Beliz
Nijerya
Gana
Rusya
Kenya
Vietnam
Ukrayna
Venezuela
Hırvatistan
Mısır
Kosta Rika
Romanya
Fas
Malezya
Tayland
Pakistan
Lübnan
Bulgaristan
Panama
Uruguay
Macaristan
Polonya
Kolombiya
Filipinler
Kore
Dominik C.
Peru
Meksika
Şili
G. Afrika
Endonezya
Türkiye
Brezilya
Grafik 16 - Veri Şeffaflığı ve Yatırımcı İlişkileri Sıralaması (IIF – Eylül 2011)
Yatırımcı İlişkileri Ofisi internet sayfasına http://www.hazine.gov.tr/iro.htm
adresinden ulaşılabilmektedir. Yatırımcı İlişkileri Ofisi elektronik posta dağıtım
listesine ise http://193.25.125.6/subscription/deisubscription.aspx adresinden üye
olunabilmektedir.
80
2010 KBYR
81
CONTENTS
ÖZET İSTATİSTİKLER
ÖZET
İSTATİSTİKLER
MERKEZİ YÖNETİM BORÇ STOKU DÖVİZ - FAİZ YAPISI (1)
2008
Milyar TL Milyar USD
2010
%
Milyar TL Milyar USD
2011
%
Milyar TL Milyar USD
2012 Nisan
%
Milyar TL Milyar USD
%
380,3
251,5 100,0
441,5
293,2 100,0
473,6
306,3 100,0
518,3
274,4 100,0
517,2
295,0 100,0
Sabit
216,7
143,3
57,0
235,9
156,7
53,4
265,3
171,6
56,0
307,0
162,5
59,2
305,6
174,3
59,1
Değişken
141,9
93,8
37,3
167,9
111,5
38,0
155,3
100,4
32,8
147,1
77,9
28,4
143,0
81,5
27,6
21,7
14,3
5,7
37,7
25,0
8,5
53,0
34,3
11,2
64,3
34,0
12,4
68,6
39,1
13,3
251,8
166,5
66,2
312,8
207,8
70,9
347,3
224,7
73,3
365,0
193,3
70,4
374,7
213,7
72,4
Sabit
126,3
83,5
33,2
144,9
96,2
32,8
170,3
110,2
36,0
188,7
99,9
36,4
194,4
110,9
37,6
Değişken
103,9
68,7
27,3
130,3
86,5
29,5
124,0
80,2
26,2
112,0
59,3
21,6
111,7
63,7
21,6
TL
- TÜFE’ye endeksli
21,7
14,3
5,7
37,7
25,0
8,5
53,0
34,3
11,2
64,3
34,0
12,4
68,6
39,1
13,3
128,5
85,0
33,8
128,7
85,5
29,1
126,2
81,6
26,7
153,3
81,2
29,6
142,5
81,3
27,6
Sabit
90,5
59,8
23,8
91,1
60,5
20,6
94,9
61,4
20,0
118,3
62,6
22,8
111,2
63,4
21,5
Değişken
38,0
25,1
10,0
37,6
25,0
8,5
31,3
20,2
6,6
35,0
18,6
6,8
31,3
17,8
6,1
İç Borç Stoku
274,8
181,7 100,0
330,0
219,2 100,0
352,8
228,2 100,0
368,8
195,2 100,0
374,7
213,7 100,0
Sabit
140,6
93,0
51,2
155,1
103,0
47,0
175,7
113,7
49,8
192,4
101,8
52,2
194,4
110,9
51,9
Değişken
112,5
74,4
40,9
137,3
91,2
41,6
124,1
80,3
35,2
112,1
59,4
30,4
111,7
63,7
29,8
39,1
18,3
Döviz
FAİZ YAPISI
Milyar TL Milyar USD
TOPLAM BORÇ STOKU
TÜFE’ye endeksli
TÜFE’ye endeksli
21,7
14,3
7,9
37,7
25,0
11,4
53,0
34,3
15,0
64,3
34,0
17,4
68,6
251,8
166,5
91,6
312,8
207,8
94,8
347,3
224,7
98,4
365,0
193,3
99,0
374,7
213,7 100,0
Sabit
126,3
83,5
45,9
144,9
96,2
43,9
170,3
110,2
48,3
188,7
99,9
51,2
194,4
110,9
51,9
Değişken
103,9
68,7
37,8
130,3
86,5
39,5
124,0
80,2
35,1
112,0
59,3
30,4
111,7
63,7
29,8
21,7
14,3
7,9
37,7
25,0
11,4
53,0
34,3
15,0
64,3
34,0
17,4
68,6
39,1
18,3
23,0
15,2
8,4
17,2
11,4
5,2
5,5
3,6
1,6
3,7
2,0
1,0
0,0
0,0
0,0
14,3
9,5
5,2
10,2
6,8
3,1
5,4
3,5
1,5
3,7
1,9
1,0
0,0
0,0
0,0
8,6
5,7
3,1
7,0
4,6
2,1
0,1
0,0
0,0
0,1
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
69,8 100,0
111,5
74,1 100,0
120,7
78,1 100,0
149,6
79,2 100,0
142,5
81,3 100,0
TL
- TÜFE’ye endeksli
Döviz
Sabit
Değişken
Dış Borç Stoku (2)
105,5
Sabit
76,1
50,3
72,2
80,9
53,7
72,5
89,5
57,9
74,1
114,6
60,7
76,6
111,2
63,4
78,0
Değişken
29,4
19,4
27,8
30,6
20,3
27,5
31,2
20,2
25,9
35,0
18,5
23,4
31,3
17,8
22,0
380,3
251,5 100,0
441,5
293,2 100,0
473,6
306,3 100,0
518,3
274,4 100,0
517,2
295,0 100,0
TOPLAM BORÇ STOKU
TL
DÖVİZ YAPISI
2009
%
251,8
166,5
66,2
312,8
207,8
70,9
347,3
224,7
73,3
365,0
193,3
70,4
374,7
213,7
72,4
USD
73,9
48,9
19,4
72,8
48,3
16,5
71,7
46,4
15,1
86,0
45,5
16,6
78,5
44,8
15,2
EUR
36,0
23,8
9,5
36,0
23,9
8,2
36,2
23,4
7,6
45,4
24,0
8,8
43,2
24,6
8,4
SDR
13,0
8,6
3,4
14,2
9,4
3,2
11,0
7,1
2,3
8,3
4,4
1,6
6,7
3,8
1,3
JPY
4,8
3,2
1,3
4,8
3,2
1,1
6,4
4,1
1,4
12,5
6,6
2,4
13,0
7,4
2,5
Diğer
0,9
0,6
0,2
0,8
0,5
0,2
0,9
0,6
0,2
1,1
0,6
0,2
1,0
0,6
0,2
İç Borç Stoku
274,8
181,7
72,3
330,0
219,2
74,7
352,8
228,2
74,5
368,8
195,2
71,1
374,7
213,7
72,4
TL
251,8
166,5
66,2
312,8
207,8
70,9
347,3
224,7
73,3
365,0
193,3
70,4
374,7
213,7
72,4
USD
16,6
11,0
4,4
12,9
8,6
2,9
5,5
3,6
1,2
3,7
2,0
0,7
0,0
0,0
0,0
EUR
6,4
4,2
1,7
4,3
2,8
1,0
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
0,0
105,5
69,8
27,7
111,5
74,1
25,3
120,7
78,1
25,5
149,6
79,2
28,9
142,5
81,3
27,6
USD
57,3
37,9
15,1
59,9
39,8
13,6
66,2
42,8
14,0
82,3
43,6
15,9
78,5
44,8
15,2
EUR
29,6
19,6
7,8
31,7
21,1
7,2
36,2
23,4
7,6
45,4
24,0
8,8
43,2
24,6
8,4
JPY
4,8
3,2
1,3
4,8
3,2
1,1
6,4
4,1
1,4
12,5
6,6
2,4
13,0
7,4
2,5
SDR
13,0
8,6
3,4
14,2
9,4
3,2
11,0
7,1
2,3
8,3
4,4
1,6
6,7
3,8
1,3
Diğer
0,9
0,6
0,2
0,8
0,5
0,2
0,9
0,6
0,2
1,1
0,6
0,2
1,0
0,6
0,2
Dış Borç Stoku (2)
ABD Doları alış kuru
1,5123
1,5057
1,5460
1,8889
1,7535
USD/Euro Parite
1,4156
1,4347
1,3254
1,2938
1,3215
USD/SDR Parite
1,54732
1,56312
1,54071
1,53952
1,54892
(1) Geçici (2) Dış borç stoku TL değerleri ilgili dönem sonu ABD Doları döviz alış kuru ile hesaplanmıştır.
39,9
843.178
336.595
-31.998
27.796
-4.202
1.971
78.175
80.146
5.341
255.310
260.651
7.312
333.485
340.797
2007
40,0
950.534
380.390
-37.762
26.417
-11.345
3.939
105.494
109.433
7.475
274.827
282.302
11.413
380.321
391.735
2008
46,1
952.559
439.338
-39.620
24.121
-15.499
4.644
111.504
116.148
8.685
330.005
338.690
13.329
441.508
454.837
2009
42,4
1.098.799
465.858
-42.820
21.272
-21.548
5.466
120.720
126.185
8.379
352.841
361.220
13.845
473.561
487.406
2010
39,4
1.294.893
510.553
-49.612
25.730
-23.881
6.999
149.565
156.564
9.091
368.778
377.870
16.091
518.343
534.434
2011
(1) Avrupa Hesaplar Sistemi 95 (ESA 95) borç ve açık kılavuzu çerçevesinde tanımlanan borç stokudur.
(2) Konsolide edilmemiş Genel Yönetim brüt borç stoku
(3) Ayarlama kalemleri:
Merkezi Yönetime ilişkin ayarlama kalemleri, iskontolu DİBS’lerin faiz tutarı, enflasyona endeksli senetlerde anaparadaki TÜFE kaynaklı değer artışı, dolaşımdaki bozuk para stoku ve merkezi
yönetimin elindeki DİBS’lerden oluşmaktadır. Diğer Kamu Kurumlarına ilişkin ayarlama kalemleri sözkonusu kurumların elindeki DİBS’lerden oluşmaktadır.
46,5
758.391
GSYH
AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku / GSYH (%)
352.835
-23.465
Diğer Kamu Kurumları
AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku (I+II)
24.292
827
II-AYARLAMA KALEMLERİ(3)
Merkezi Yönetim
1.796
93.580
Merkezi Yönetim
Diğer kamu kurumları
95.376
B-DIŞ BORÇ STOKU
5.161
251.470
Merkezi Yönetim
Diğer kamu kurumları
256.631
6.957
345.050
352.007
2006
A-İÇ BORÇ STOKU
Diğer kamu kurumları
Merkezi Yönetim
I-GENEL YÖNETİM TOPLAM BORÇ STOKU
(2)
2012 KBYR
83
( Milyon TL )
AVRUPA BİRLİĞİ TANIMLI(1) GENEL YÖNETİM BORÇ STOKU
özet İSTATİSTİKLER
82
365.891
I- Toplam Kamu Borç Stoku (Brüt)
13.511
Diğer Kamu
34,0
Kamu Net Borç Stoku/GSYH(%)
758.391
6,5
Net İç Borç Stoku
GSYH
27,6
Net Dış Borç Stoku
Bilgi İçin:
23.748
24.745
Merkezi Yönetim
IV-İşsizlik Sigortası Fonu Net Varlıkları
38.256
-21.451
Diğer Varlık ve Yükümlülükler (Net)
III- Kamu Mevduatı
67.136
45.685
4.024
93.580
97.605
16.816
251.470
Net Dış Varlıklar
II- Merkez Bankası Net Varlıkları
Diğer Kamu
Merkezi Yönetim
B- Dış Borç
Diğer Kamu
Merkezi Yönetim
268.286
258.202
Toplam Kamu Net Borç Stoku (I-II-III-IV)
A-İç Borç
2006
( Milyon TL )
843.178
29,5
3,3
26,2
30.705
13.892
20.712
34.603
-29.208
70.977
41.769
4.082
78.175
82.257
17.952
255.310
273.262
355.519
248.441
2007
KAMU NET BORÇ STOKU
950.534
28,2
2,9
25,3
38.352
21.895
19.621
41.516
-32.464
92.835
60.371
6.951
105.494
112.445
20.960
274.827
295.787
408.232
267.992
2008
952.559
32,5
2,7
29,9
42.095
19.739
27.974
47.713
-26.502
92.497
65.995
6.807
111.504
118.311
17.374
330.005
347.378
465.690
309.886
2009
1.098.799
28,9
0,8
28,1
45.939
21.629
25.537
47.166
-28.356
114.572
86.216
7.295
120.720
128.014
16.093
352.841
368.934
496.948
317.628
2010
1.294.893
22,4
0,8
21,6
53.521
27.764
31.096
58.860
-7.471
150.634
143.162
9.046
149.565
158.611
18.613
368.778
387.392
546.003
290.459
2011
TÜRKİYE BRÜT DIŞ BORÇ STOKU - BORÇLU DAĞILIMI
84
85
2006
2007
2008
2009
2010
2011
42.860
43.152
52.527
49.045
77.469
83.823
1.750
2.163
3.248
3.598
4.290
7.013
0
0
0
0
0
0
Merkezi Yönetim
0
0
0
0
0
0
Mahalli İdareler
0
0
0
0
0
0
Fonlar
0
0
0
0
0
0
1.555
2.163
3.148
3.598
4.290
7.013
1.555
2.163
3.148
3.598
4.290
7.013
195
0
100
0
0
0
195
0
100
0
0
0
0
0
0
0
0
0
TCMB
2.563
2.282
1.874
1.776
1.576
1.269
ÖZEL
38.547
38.707
47.405
43.671
71.603
75.541
20.939
16.653
23.917
21.889
47.661
48.005
20.230
16.184
23.692
21.587
46.576
45.465
709
469
225
302
1.085
2.540
17.608
22.054
23.488
21.782
23.942
27.536
(Milyon ABD Doları)
KISA VADELİ BORÇLAR
KAMU
2012 KBYR
GENEL YÖNETİM
FİNANSAL KURULUŞLAR
Kamu Bankaları
FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR
KİT'ler
Diğer
FİNANSAL KURULUŞLAR
Bankalar
Bankacılık Dışı
FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR
UZUN VADELİ BORÇLAR
KAMU
69.837
71.362
75.040
79.865
84.686
87.086
67.854
68.813
72.362
77.139
81.621
82.886
Merkezi Yönetim
66.577
67.121
69.757
74.054
78.085
79.181
Mahalli İdareler
1.030
1.505
2.466
2.993
3.489
3.674
248
187
138
91
47
32
487
620
592
1.118
1.745
2.995
GENEL YÖNETİM
özet İSTATİSTİKLER
165.547 207.270 228.876 220.573 214.812 222.729
Fonlar
FİNANSAL KURULUŞLAR
Kamu Bankaları
487
620
592
1.118
1.745
2.995
1.496
1.929
2.086
1.609
1.320
1.204
1.390
1.812
1.892
1.437
1.183
1.084
106
117
194
172
137
121
TCMB
13.115
13.519
12.192
11.529
10.251
8.430
ÖZEL
82.595
122.389
141.644
129.179
119.875
127.213
28.481
41.871
41.197
35.411
34.432
41.540
22.057
30.924
30.011
27.939
28.551
34.642
6.424
10.947
11.187
7.471
5.881
6.899
54.114
80.518
100.447
93.768
85.443
85.672
FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR
KİT'ler
Diğer
FİNANSAL KURULUŞLAR
Bankalar
Bankacılık Dışı
FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR
TÜRKİYE BRÜT DIŞ BORÇ STOKU
KAMU
208.407 250.422 281.403 269.618 292.281 306.551
71.587
73.525
78.288
83.463
88.976
94.099
67.854
68.813
72.362
77.139
81.621
82.886
Merkezi Yönetim
66.577
67.121
69.757
74.054
78.085
79.181
Mahalli İdareler
1.030
1.505
2.466
2.993
3.489
3.674
248
187
138
91
47
32
2.042
2.783
3.740
4.716
6.035
10.008
2.042
2.783
3.740
4.716
6.035
10.008
1.691
1.929
2.186
1.609
1.320
1.204
1.585
1.812
1.992
1.437
1.183
1.084
106
117
194
172
137
121
TCMB
15.678
15.801
14.066
13.305
11.827
9.699
ÖZEL
121.142
161.096
189.049
172.850
191.478
202.754
49.420
58.524
65.114
57.300
82.093
89.545
42.287
47.108
53.702
49.526
75.127
80.107
7.133
11.416
11.412
7.773
6.966
9.439
71.722
102.572
123.935
115.550
109.385
113.208
GENEL YÖNETİM
Fonlar
FİNANSAL KURULUŞLAR
Kamu Bankaları
FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR
KİT'ler
Diğer
FİNANSAL KURULUŞLAR
Bankalar
Bankacılık Dışı
FİNANSAL OLMAYAN KURULUŞLAR
208.407
250.422
281.403
269.618
292.281
306.551
2006
2007
2008
2009
2010
2011
TÜRKİYE BRÜT
DIŞ BORÇ STOKU
9.699
11.827
13.305
14.066
15.801
15.678
TCMB DIŞ BORÇ
STOKU
(-)
90.115
81.163
54.242
57.442
49.891
44.328
BANKACILIK
KESİMİ DIŞ BORÇ
STOKU
(-)
206.738
199.292
202.071
209.895
184.729
148.401
BANKACILIK SEKTÖRÜ HARİÇ DIŞ
BORÇ STOKU
(I)
31.556
31.630
57.609
60.933
53.106
41.063
PARASAL YETKİLİ
VE MEVDUAT
BANKALARI
VARLIKLARI
-9.158
-5.589
-2.887
-3.692
-3.092
-1.652
KATILIM VE YATIRIM KALKINMA
BANKALARI
VARLIKLARI
TÜRKİYE NET DIŞ BORÇ STOKU
22.398
26.041
54.723
57.241
50.014
39.411
184.339
173.251
147.348
152.653
134.715
108.990
PARASAL SEKTÖR TÜRKİYE NET DIŞ
NET DIŞ
BORÇ STOKU
VARLIKLARI (II)
(I-II)
24,0
23,6
23,9
20,6
20,8
20,7
TÜRKİYE NET DIŞ
BORÇ STOKU /
GSYH (%)
(Milyon ABD Doları)
4,1
0,7
Merkezi Yönetim Bütçesi
Diğer Kamu
(1) Geçici
(2) 2012-2014 Orta Vadeli Program hedefleri
4,8
Toplam Kamu Faiz Dışı Fazlası
2005
0,2
4,3
4,5
2006
0,6
2,6
3,2
2007
-0,3
1,8
1,6
2008
0,5
-1,6
-1,0
2009
1,3
-0,5
0,8
2010
0,6
1,3
1,9
2011 (1)
0,1
1,0
1,1
2012(2)
0,1
1,2
1,3
2013(2)
0,1
1,4
1,5
2014(2)
87
( GSYH % )
2012 KBYR
TOPLAM KAMU SEKTÖRÜ FAİZ DIŞI FAZLASI (PROGRAM TANIMLI)
özet İSTATİSTİKLER
86
(1) Geçici, 30.04.2012 itibarıyla
304
-
Özel Kesim Finansal Olmayan Kuruluşlar
Toplam
-
Özel Kesim Finansal Kuruluşları
105
-
Finansal Kuruluşlar
199
-
Finansal Olmayan Kuruluşlar
2007
2008
2009
2010
2011
2012(1)
1.243
351
88
365
160
135
142
19,7
22,3
58,4
265
-
-
152
-
-
113
818
199
152
176
58
99
134
24,4
46,3
45,7
180
-
-
110
-
-
70
894
167
285
213
28
80
122
16,7
34,1
36,4
267
-
-
190
-
-
77
943
176
326
144
44
85
167
22,1
56,9
31,6
94
-
-
9
-
-
85
1.054
141
317
268
76
76
176
8,16
5,71
32,64
77
-
-
1
-
-
76
1.074
98
428
294
65
27
162
6,7
0,3
32,0
29
-
-
-
-
-
29
395
11
278
62
20
0
25
6,8
53,8
Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim Hazinece Kuruluşca Üstlenim
Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%) Ödenen Ödenen Oranı (%)
Fonlar
Mahalli İdareler
Milyon TL
2006
HAZİNE GARANTİLİ KREDİLERİN GERİ ÖDEMELERİ
HAZİNE ALACAK STOKU (1)
88
2010
Milyon TL
2012 KBYR
Nisan 2012
Vadesi Vadesi
Vadesi Vadesi
Vadesi Vadesi
Toplam
Toplam
Toplam
Geçmiş Gelecek
Geçmiş Gelecek
Geçmiş Gelecek
7.790
Mahalli İdareler
2011
6.892 14.682
7.903
7.179 15.082
8.345
6.658 15.003
KİT'ler(2)
433
5.570
6.003
630
4.212
4.842
702
3.930
4.632
Bankalar
0
888
888
0
909
909
0
799
799
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
0
9
9
0
11
11
0
10
10
Kamu Bankaları
0
585
585
0
628
628
0
558
558
Kamu İşletmeleri
0
1.285
1.285
0
1.129
1.129
0
1.046
1.046
Merkezi Yönetim
67
1.656
1.723
73
1.721
1.794
75
1.685
1.760
Organizasyonlar
0
23
23
0
17
17
0
14
14
Sigorta Kuruluşları
0
48
48
0
36
36
0
27
27
Özel Kuruluşlar(4)
0
4
4
0
4
4
0
4
4
Vakıflar
0
21
21
0
21
21
0
18
18
(5)
TOPLAM
(3)
8.289 16.982 25.272
8.606 15.868 24.474
9.123 14.749 23.872
özet İSTATİSTİKLER
(1) Geçici. Vadesi geçmiş ve gelecek alacak stok verilerini içermektedir.
(2) TMO tarafından Aralık 2011’de gerçekleştirilen 1.937,1 milyon TL tutarındaki erken itfa, görev zararı olarak mahsup edilmiştir.
(3) Organize sanayi bölgeleri, birlikler ve İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’ndan oluşmaktadır.
(4) Özelleştirilmiş KİT’ler ve vakıf şirketlerinden oluşmaktadır.
(5) Vakıf üniversiteleri ile Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan oluşmaktadır.

Benzer belgeler