Baskı önizleme - Eğitim Bilim Toplum
Transkript
Baskı önizleme - Eğitim Bilim Toplum
VE Ayhan I. 2004 yazında Bilimler ve Mülkiye" ya da Ankara şöyle diyordu: bir yuvarlak masa toplantısına katılan, en kıdemli elemanlarından biri, Prof. Dr. Sina teorilerini başka alanlara da getirebiliriz. Siyaset bilimine de komplo bulaştı. Çünkü küreselleşme ve postmodernizm dalgası dolayısıyla sosyal bilim lerde postmodernizm çerçevesi son derece soyut şeyler üretilmeye başlandı. Eşim Jacques Derrida uzmanı ve ben, ne yazık ki farklı şekilde yazarak felsefe yazılır, bunu (a) pek sürüyor. "Difference" sözcüğü Fransızca'da (e) yazarak (...) felsefe anlaşılmaz bilime Bir sözcüğü bir savunuyor. Tabii bu esoterizme yani (...) Bir kuş dili toplumsal sorunlardan kopmak yoluna den, bugün ülkemizde tartışmasız en edip kitlelerden ve gerçek S.Akşin kendi perspektifin sosyal bilimler -özellikle de siyaset bilimi- eğitimi ni veren fakültemizin de barındırdığı, en az birkaç sorun alanını Buna göre, etmiş oluyordu. olarak, siyaset bilimi, muhtemelen uluslararası, bir komploya bulaşmış ya da onun kurbanı olmuştur; bu çerçeve toplumdan, kitlelerden ve onların gerçek sorunlarından kopmuş, onların yerine soyut teorileri geçirmiştir; siyaset bilimi dilini kaybetmiş, anlaşılmaz olmuş, kendi diline kapanmıştır; son olarak da en önem lisi, siyaset biliminin bugün söylenilen sorunlar bizatihi politiktir. Bütün bunlar bir yana, S. Akşin'in dile getirdiği eleştirinin belirli bir çerçevede haklılık payı taşıdığı düşünülebilirse de bir-iki önemli noktayı gözden kaçırdığı da hemen eklenmelidir. Buna göre, günümüzde siyaset felsefesinin gittikçe esoterikleştiği doğru olmakla beraber aslında siyasal olanı, esoterik olan ve esoterik olmayan üzerinden bu kurma siyasal olanı kitlelere yakın, uygulanabilir, anlaşılabilir alanlar ve konulara atfederken aslında temel sorunu gözden kaçırıyor. siyaset felsefesinin bizzat neyi siyasetin konusu olduğunun basitçe da özellikle eleştirilen yağmuruna tutulan Niçin herşeyin politik olduğunun ve herşeyin edildiği bir dönemde siyasal eylem bu kadar sönük? Zizek'e göre siyaset felsefesinin yükselişe geçtiği bu dönem aynı zamanda siyasal olanın da eriyişine karşılık geliyor. Siyasal olanın eriyişiyle birlikte öne çıkan bir diğer şey siyasallığı bir öne çıkışı. olarak ve daha da önemlisi Zizek'e göre siyaset felsefesi başlangıcından bugüne "siyasallığın sarsıcı gücünü askıya alma Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, K a m u Yönetimi ve Siyaset Bölümü, Doç. Dr. MAKALE ve/veya bir şekilde yola getirerek çabadan başka bir bir Günümüzde bir yandan ısrarla sürdürülen siyaseti çatışmadan arındırma mücadelenin etme ve/veya nizama sokma öbür yandan, tersineymiş gibi görünen ve mevcut militarizasyonuyla siyaseti aşırılıklar üzerinden siyasetsiz bırakma çabası birlikte düşünüldüğünde, eleştirilerinin bağlamsal çerçevesinin çok daha geniş olduğu anlaşılıyor. Ancak ben bu geniş bağlamsal çerçeveyi tümüyle kuşatıcı bir peşinde olmayacağım. Onun yerine bu tartışma dizisinin na daha uygun olduğunu düşündüğüm bir yol Sosyal bilimlerin bütün dallarında ortadan gibi, siyaset biliminde de sınırların merkezlerinin yer değiştirdiği, bildik yöntemlerin ve bakış açılarının terk edildiği bir dönemi deneyimlediğimiz Bu deneyim sürecini S.Akşin'in yaklaşımına hak verdirecekmiş gibi duran kimi olguların, yine bizzat SBF lisans ve lisansüstü çalışma alanlarından derlenebileceği de bir biçimde dile Öyle ki kadar açık de, benzer görüşleri, en azından siyaset biliminin kendi diline kapandığı yolundaki eleştiriyi, fakültemizdeki siyaset bilimcilerine de yöneltebilecek bir den çok akademisyen kolaylıkla bulunabilir. Bu yönlü eleştirel bir malzeme toparlaya bilmek siyaset biliminin lisansüstü programına bir göz atmak yeterli olacaktır. Örneğin, öğretim yılı lisansüstü programına bakıldığında, Toplum Teorileri", Sonrası Siyaset ve Sosyoloji Okumaları", "Küreselleşme, Devlet ve Sınıflar", "Doğu'da ve Batı'da Düşüncenin Gelişimi", "Çoğulcu Söylem ve Siyasal Partiler", "Suç ve C e z a " , Derrida ve Yeni gibi ders başlıklarına rastlanmak tadır. Ayrıca, adları bir yana, kimi derslerin de geleneksel adlar taşısa da geleneksel olmadığı da bilinmektedir ki "Sosyal ve Siyasal Kuram" dersinin kısmı, bu yıl, düşünce tarihi be" fiilinin serencamını Ama, örneğin yine bu son ders hiç de tercih etmiştir. bir noktayı özenle belirtmek gereklidir; bu ders "siyasal-olan"ın en yoğun ve en "siyasal" haliyle tartışıldığı derslerin başında gelmektedir, Daha da olan, bu programda S.Akşin tarafından verilen "Nutuk Okumaları" der sinin yakınan tam da postmodernliğin yeniden dirilttiği bir yöntemle, metni merkeze alarak tartışma gündemine sokmakta, bunu yaparken ders sesli okumayı önemseyerek yine postmodernliğin dirilttiği gelenekseldinsel bir pratiğin sürmektedir. Ancak bu ve benzeri örnekler üzerinden, alelacele Akşin'e hak vermek yerine önce siyaset biliminin serencamına bir göz atmak ve ardından doğrudan siyaset bilimine yönelmek" daha anlamlı gözüküyor. Bu yazıda, önce siyaset biliminin nesnesi üzerinden kimi noktaları edeceğim ve bizzat bu nes nenin siyasetin bir bilim konusu olarak ele alınmasına yönelik olarak yarattığı düşünülen kimi sorunlara çalışarak Ardından, belirli bir siyaset tanımından uzak durmaya biliminin doğuşu gerekli önkoşullar üzerinde duracağım. Kimi belirişiyle birlikte sosyal bilimlerin gelişim seyri doğuşuna kadar uzanıp bu noktadan başlayarak bütün siyaset biliminin boyutlarıyla olmasa da, SBF'deki siyaset bilimi eğitimi üzerinde yoğunlaşmayı deneyeceğim. II. "Sosyal bilimlerin dönüşümü" çerçevesi ülkemizde böylesi bir uygun siyaset biliminden söz en azından adlandırma açısından ne kadar dair ciddi kaygılarım var, Çünkü bilim dalına adını terimi, bugün dahi, ülkemizin en resmi sözlüğünde bile, bilimle la ama olarak TDK'nın elektronik "siyaset" olmaktan çok, sanat göre siyaset, siyasa ve 2. devlet düzenleme ve yürütme sanatıyla olarak tanımlanmakta, "siyaset bilimi"ni tanımlamaya geldiğinde "siyasi kurum, kuruluş ve oluşumların çalışma politika, özel görüş veya anlayış" siyaset biliminin ve bilim dalı" olduğu belirtilmektedir. Siyaseti, siyasadan ya da "politics"i bir sözlükten elbette siyaset bilimini de olabildiğince kapsayıcı ve bir yaklaşıma tes lim olmadan tanımlamasını beklemek lüks olacaktır. Belki yardımcı olur diye "politika" te rimine baktığımızda yine asli olarak sanata, belki zanaata demek daha cak, atıf yapılmaktadır: devlet ola düzenleme ve yürütme sanatı, siyaset, siyasa, 2, Oysa bundan aşağı yukarı 150 yıl önce büyük sözlüğünün 1870 yılı baskısı, "Politika"yı "devletleri yönetme bilimi" olarak tanımlıyordu. Littre politikayı öncelikle bir bilim olarak anda, daha kendisinden yüz yıl önce adı bile bilinmeyen bir bilim dalının da, geri dönülmez bir biçimde duyurmuş oluyordu. Duverger'den öğrendiğimiz kadarıyla arasında Paul Janet "Politik Felsefenin Ahlakla Münasebetleri Bakımından Tarihi" adlı yapıtının yerine "politika bilimi" sözcüklerini değiştirerek politik felsefe terimi bundan sonra kırk akıllının çıkaramaya taşı kuyuya atmış oluyordu. Gerçi "siyaset bilimi" terimi tarihte Janet tarafından kullanılmış kez Littre ya da sonlarında Jean Bodin ünlü Devletin Altı Kitabı adlı yapıtında bu terimi anar ama onun kullanımının bizim kullanımımızla bir yoktur. Ayrıca yılların sonunda anarşist Bentham'ın da terimi kullandığı lanım ve faydacı düşünür Terim, dolaşıma girdikten sonra da farklı kul karşılaşılır. Örneğin "siyasal bilim", "siyasal bilimler", "siyasal çalışmalar" bunlardan bazılarıdır. "Bilim ve çalışma" sözcüklerinin çoğullanması siyaset kendine özgü sınırları olan özgün bir bilimsel disiplin saymak yerine, birden fazla disiplinin genel bir biçimde edilmesi yolunda bir anlayışı etmektedir. Ayrıca, bugün kullandığımız siyaset bilimi terimi yerine daha farklı adlandırmalar da önerilmiştir. Daver'i hızla özetlersek, "statoloji" (devlet bilimi), çünkü öneri sahibi Cournot'ya göre, yaşamalarından doğan olguların toplanması" olarak anlaşılmaktadır), Yunanca Polis'e atıf yapan bir terim) ve adamı" anlamında, merkezi olarak (bu terim önerilmiştir, siyasal topluluk halinde (yine Yunanca, "devlet değil, faili öne çıkaran bir terim) bunlardan Şimdilik geçici olarak, bilim dallarının, yöntemlerinin yanı sıra nesnelerine göre birbirinden ayrıldığını kabul edersek, siyaset biliminden söz etmek demek, daha başta nesnesi A KA L üzerinde olan bir bilimden söz etmek demek olacaktır. Yine bunun nedeni açık gibi görünür: objektif bir tarifi yoktur, çünkü objektif bir politika yoktur da ondan. (...) politikanın bir özünden, kendine has söz edeceksek, bu onun her yerde, her zaman var olmuş Tanri Janus'un yüzünde temsil geçmişi, hem Yani haliyle, hem geçmişte hem gelecekte, hem Fakat, öbür yandan aynı sorunun neredeyse bütün sosyal bilim disiplinleri da objektif bir geçerli da unutmamalıyız. Objektif bir politika yoktur var mıdır sanki? Buradaki sorun, yaklaşımların ve bu disiplinin kendi nesnesine yaklaşım nesnenin nasıl yaklaşımların farklılaşmasından, hatta çatışmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, farklılık, çoğulluk ve çatışma üzerinden dalın bilimsel niteliğini tartışmaya çalışmak çok anlamlı olmayacaktır. Bunun yerine nesnenin kavranış ve sürecini ve bu çoğulluk ve dönüşüm siyaset biliminin serüvenini kullanmak daha sel görünmektedir. Yani daha baştan bir tür anlamda sofist "bilme" türü olarak siyaset biliminden söz edildiği sonucuna varmak yerine, her sosyal bilim dalı gibi, sürekli halinde olan bir bilim dalından söz yararlı Bu kanısıyla söze başlamak daha hiç tartışılmayan şeylerin başında Duverger'nin "siyasetin her ve özellikle "siyasetin evrenselliği" meselesi gelmektedir. Tüm siyaset bilimi metinleri, açıkça ya da örtük evrenselliğini siyasetin ya da siyasal olanın etmekte ya da ona bir gönderme yapmaktadır. Ancak, bu evrensel temellendirmeye geldiğinde, genellikle yapılan şey, aslında hiç de evrensel olmak zorunda olmayan bir ya da birkaç evrensellik katına yükseltmekten öteye geçmemekte, bu da beraberinde siyasal olanın ve siyaset biliminin konusunun evrensel lik savlarını olmaktan uzaklaştırmaktadır. Bunun arkasındaki temel neden, evrensellik katına yükseltilen gelişim sürecinin bir yerde, tercih edilen bir yerde dondurulması, onun aslında mevcut haliyle bir başka şeyin dönüşmüş hali olduğunun kabul edilmemesinde yatmaktadır. Örneğin, siyasetin çıkar çatışmalarının açıklanıyorsa, gerçekte çıkar çatışmalarının larının ya da sınıfların diyelim, oluşumuyla farklı çıkar grup bir tezahürden başka bir şey olmadığı ve dolayısıyla sınıfların da ancak belirli bir sürecin ürünü olduğu gerçeği; siyaseti bu çatışma üzerinden sınıfsız toplumları "siyasetsiz" bırakacağımız gerçeği edilivermektedir. Şu ya da bu tarihin belirli bir anında dondurma ve buradan hareketle evrensellik katına yükseltme girişimi, aynı anda ki bu da en genel yalnızca belirli bir biçimde okuma biçimidir kendi döneminin özgün damgasını taşıyan belirli bir rasyonel okuma girişimine karşılık gelir. Evrenselleştirilen bütün damarları kesilerek, bir kendindelik olarak bu açıklanabilmesi ya da kategori, kendisini besleyen Bir kendindelik olarak kavranan artık elde yalnızca bir araç kalmıştır; us. Her şey usun te- MAKALE razisine vurulur, Fakat, bu siyaset bilimi kötü cinsten bir pragmatizm kolaylıkla buna değilken, durumdadır. " U s " u n kendisi de bir tek, evrensel bir unsurmuş gibi. Siyaset bilimi, kendi konusunun sınırlarını yalıtırken, öbür yandan da belirginleştirme adına konusunu beri sürdürülen bir bilim olarak "olması gereken"i sürmüş ve de "olanı" Hatta bu ayrım giderek bilim vaadinde bulunmuştur, olmayanı ayırdeden önemli bir göstergeye dönüşmüştür, Bu ayrışma ve vaat de örneğin Platon "olması gereken"i bir siyasal düşünür olarak, siyaset biliminin alt dalı olan siyasal düşünce tarihi alanına yollanmış, dolayısıyla da siyaseti kavramsal olarak tanımlama girişimlerinde ancak bu sınırlılık bir role layık görülmüştür, Bu rol de siyasetin evrensel karakterini göstermesine ve bu çerçeve daha çok; Yunan dünyasını anlamamız bakımından önemine günümüze, anlamlandırmaya yönelik günümüz siyasal bir dünyasında siyasal olanı ziyade. Ancak, siyaset biliminin bir bilimsel disiplin olarak "olanla" yetinmesi ve kendini bununla sınırlaması, özellikle 20. yüzyılın siyasal gelişmeleri karşısında giderek savunulamaz bir çizgiye dönüşünce, Platon geleneği ya da genel olarak "siyaset felsefesi" geleneği yeniden, bir kez daha keşfedil "Olanı anlamak"la sınırlı bir girişim, Platon pragmatizm potansiyelini görüldüğü gibi, bir yanıyla zaten bu etmektedir. Olan araca başvurmak anlamlı akıl yeterlidir. Herhangi başka bir gibi, aynı zamanda yanıltıcıdır da. Akıl dışındaki her tür araç, sınırları net olarak belirlenmiş bir kavramlar setinin dışında kalan her adlandırma ve anlama girişimi zaten aklın "kapsama alanı" reddeden değil, akıldan bağımsız olarak (aklı onun sınırlarında gezinen ve ötesinin anlamlandırma girişimiyle karşılaşıldığında eden) bir yapılacak şey, bu girişimi, aklın alanı deki bir araçla paralelleştirmek, hatta mümkünse onunla aynılaştırmak, aynı şekilde anlamlandırmak ve onun diliyle saf dışı etmeye çalışmaktır. Örneğin, geleneksel olarak siyaset biliminin söylenceleri onlara bırakalım yüz vermeyi, tümüyle yok say ması ve atıf yapmak zorunda da metaforik kerhen yer ver mesi bu baptandır. Aynı şekilde, günümüz siyaset bilimi aklı sınırlandırma ve onu salt mantıksal çıkarıma ya da epistemolojik bir kategoriye girişimi de bu çerçevede sayılabilir. Bu noktada, nereye kadar Platon'u "ussal" olarak okuyacağımız ya da okumak zorunda olduğumuz sorusu bir kez daha karşımıza çıkar, "Olanı siyaset bilimi"nin buna vereceği yanıt bellidir: Platon, söylenceyi, dini vb. yoğun olarak kullanmasına karşın siyasetten söylenceyi ve diğerlerini dışlamak bir düşünürdür. eder. Siyaset biliminin "olması siyaseti tümüyle "akli kategoriler" üzerinden yeniden de ele alması gerektiğini savunanların da aslında bundan farklı bir yanıtı olmayacaktır, bir farkla; da, Platon'un olan siyaseti anlamak ve çözümlemek bakımından aklı nasıl biricik araç saydığını ve siyaset bilgisini belirttikten sonra, ayrıca aynı aklın siyasete nasıl müdahale M AKAL E es I edilmesi yollarını da ve bunların da en az birinciler kadar akli söyleyeceklerdir. Biraz daha ona her tür öznellikten konuşursak, birinci tutum kendini sözüm savında olan geleneksel siyaset biliminin, bir tür yeni ütopyacı ve tutum siyaset biliminin tutumudur. Bu nedenle de geleneksel siyaset bilimi Platon'un devletini daha çok epistemolojik çerçevesiyle sınırlı olarak önemseyecek, aynı devleti bir toplumsal mühendislik projesi tutum olarak görecek ve onda çığır açan bir müfredatla karşılaştığını söyleyecektir. Ama her halükarda ortak terimleri akıl ve ortak reddi olmak üzere, aynı zeminde buluşacaklardır. Bu anlamda Platon ve hem de devleti, hem bilimcinin" amentüsünü oluşturacaktır, Aynı nedenle, felsefecinin de desteğini alan siyaset bilimci sırtını "Petrus'un kilisesine" yaslayıp rahatlarken, ütopyacı tutumun hedefi yine aynı "kilise" olacaktır. Bunun anmak (bile) yeterlidir. yalnızca felsefe cephesinden bir en ünlü Platon düşmanlarından birini, Kari tür örneği Ernst örnek Ancak Duverger'nin bilim dalının nesnesine olarak bu saptama (evrensellik saptaması), aynı zamanda bu nesneyle özneler açısından da ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Objektif bir politika yoksa, aynı şekilde siyaset bilimcinin nesnesini ele alma, araştırma ve tartışma biçimi ya da özetle "siyaset bilimcinin aklı" ne ölçüde nesnesinden bağımsız olabilir ki? Burada, ısrarla bir kez daha vurgulanması gereken nokta, siyaset biliminin "olanı", "olması söz edelim, nihai olarak akla ya da özel olarak siyaset bilimcinin aklına atıf yapalım, söz konusu aklın kendisi tarihsel bir başka nedir ki? Bu anlamda siyaset biliminde nesnellikten ve sıklıkla bununla karıştırılan tarafsızlıktan söz etmek ne ölçüde mümkündür? Bu soru yalnızca siyaset bilimcilerin bütün sosyal bilimcilerin en temel sorularından biridir kuşkusuz. Bunun üstesinden nasıl hazır ve kalıplaşmış bir yanıt vermek yerine, siyaset bilimi nellik ve sözüm ona tarafsızlık adına, güya arınmış bir genel teori arayışının bir zamanlar gerçekten de moda olduğunu, ancak bu modanın kendisinin de bizatihi belir li bir yeğlemeyle ve bu biliminin söylemekle yetineceğim biliminin gerek metodolojisi ve gerekse bilim dalının da olsa, disiplinin genel olarak bilimin, özel olarak siyaset coğrafya parçalarında nesnesiyle edebilmek Siyaset sorunları, ülkemiz ve öncelikle çok kısaca ve geçirdiği evrelere kısaca Şimdilik belirli bir siyaset tanımı arayışına hiç girmeksizin, siyaset biliminin tarihi henüz son derece yeni sayılsa da, siyasetin tarihi tarihinin başlangıcına kadar rahatlıkla götürülebilir, diyebiliriz, En azından geleneksel bölümlemeyi kabul edeceksek, söz etmeye başlayabileceğimiz, vahşet barbarlık çağına girişle birlikte siyaset ten de söz edebiliriz. Ancak, bu andan söz etmeye başlayacağımız siyaset, bugün siyaset biliminin konusu olarak kabul edilse de, siyaset biliminin yeter bir zemin Oluşturmamaktadır, çünkü siyaset biliminin temel olarak bildiğimiz devlet, siyaset, siyasal davranışlar vb. henüz toplum bir konumda bulunmamakta, toplumların örgütsel, kültürel, dinsel yapılarıyla karşımıza çıkmakta ve hatta kimileyin doğrudan din olarak tezahür etmektedir. Toplumun belirli bir biçimde yaşama ve kendini yeniden üretme örgütlenmesi, gelenekleri, üstyapısal beslenen çok kestirmeden gidersek, kolaylıkla altyapısal ya da olarak ayrıştırılabilir değildir. Bu anlamda da siyaset bir üstyapısal ana liz nesnesi olarak karşımıza çıkmamakta, tam tersine, din ve gelenek ya da örf gibi çeşitli biçimlerde tezahür eden üstyapının ta kendisi olarak görünmektedir. Bunun açık anlamı, siyaseti çalışmak ya da analiz etmenin aynı zamanda analiz etmek anlamına geleceğidir. Bu çerçeve örfü, dini ve de özgün bir araştırma disiplini ya da bilme türü olarak siyaset biliminden söz edemeyeceğimizdir. Bunun topluluğun belirli bir parçalanmaya uğramasını beklemek gerekecektir. Bu farkındayım, onaylar bir bakış açısını yansıtıyor ki eleştiriye fazlasıyla Toplulukların parçalanmaya, ayrışmaya uğraması da yine siyaset bilimi alanı açmaya yetmez. Bunun gerekli akla gelen örneği Yunan polisleridir. Eşitsizliklerle, parçalanmışlıkla malul bir toplumsal yapılanmadan söz etmemize karşın, siyaset hala bütünleşik bir anlamlandırma sistemi olarak Burada uzun uzun Yunan dünyasını anlatmaya gerek yok; bir tek şeyi eksen olarak alabiliriz; Aristoteles'in zoon tikon anlayışını. Aristoteles, bir hayvan ya da canlı türü olarak ele alırken (ki bir tek "politikon" terimini birden fazla sözcükle karşılamak zorunda kalmamız bile, bugün uğradığımız parçalanmanın ya da niteliksel bakımdan hangi düzeyde kavrayışına dair bir ayrıma da, olduğunu niceliksel ve göstermektedir), ayrımına da atıf yapmış çıplak hayatını, biyolojik varoluş tarzını eden zoe'ye karşılık, toplumsal varoluşunu ediyordu bios. Bu anlamda ancak olarak kazanabiliyordu. Bu, aynı zamanda, onu diğer canlı türlerinden ayıran akla ve sahip bir varlık olarak terimdi. Şöyle ki "zoe" olarak luklara tabi bir toplumsal varoluşunu ve anlamını özgürlük alanını da bir diğer canlı türlerinden bir farkı yoktu, çünkü zorunlu Bu çerçevede örneğin "ekonomi" bilimine analık edecek olan oikos ya da ev alanı zorunluluklar alanıydı. Kendine özgü zorunluluk yasalarına göre Burada kendini olanaksızdı. canlı tür lerinden ayıran şey, zorunluluklar alanından sıyrılıp özgürlükler alanına geçebilme potan siyeliydi ki bu da doğrudan onun bir potansiyel olarak "politikon" vasfıyla çerçeve Bu açıklayıcı bir örnek vermek gerekirse doğrudan devleti örnek göstere biliriz. Yunan'ın temel sorunsalı devletin ne olduğu değildi; Yunan bu konuda belirli bir kabule sahipti, onun temel sorunu kimin, nasıl yöneteceği veriydi ve o, olarak var eden, bir potansiyeli çeviren ontolojik bir kategoriydi. Çünkü devlet zaten hayvanı MAKALE burada her ne kadar Aristoteles örneği üzerinden siyaset biliminin henüz mümkün söylüyorsam da, tersine, siyaset öncüsünün de yine Aristoteles olduğu söylenebilir ama bu tüm bilimler de geçerlidir kuşkusuz ve bu anlamda onu siyaset biliminin özgün kurucusu olarak saymamak gerekir. Aristoteles başa yerleştirilir, çünkü Platon'dan farklı olarak o somutluk ve yani bir sınıflandırma örneğin anayasaları saymaca olarak bilimi felsefeden ve diğer bilme ve davranma tarzlarından ayıran odur. Aristoteles, siyasetin bilgisini bir tür sınıflandırmayla türlerden soyutlamaya çalışsa da henüz olgunun kendisi bütünleşik de böyle bir bilim dalını edemezdi. Bunun daha köklü bir ayrışmanın gerçekleşmesi gerekecektir. Bu ayrışmayı çarpıcı bir biçimde edebilmek neredeyse Yunan polislerinin süreciyle aynı dönemde yazılmaya başlanmış olan Eski Ahit'e bakabiliriz. Eski I. Samuel'de krallar meseline yer verilir. Buna göre: bütün toplanıp Samuel'in yanına geldiler; ve ona dediler (...) şimdi bütün milletler gibi bize hükmetmek başımıza bir kral koy. (...) Ve Rab dedi: (...) Ve şimdi onların sözünü dinle, ancak onlara açıkça şehadet ede ceksin, ve onlar üzerinde krallık edecek olan kralın hükmünün ne olacağını onlara bildire ceksin. Ve kendisinden kral kavme, Rab'bin bütün sözlerini söyledi. Ve dedi: Üzerinize krallık edecek olan kralın hükmü şu olacak: Oğullarınızı kendisine alıp cenk ve atlıları arasına koyacak; ve arabaları önünde koşacaklar. (...) Ve aşçı ve ekmekçi olmak üzere kızlarınızı alacak. Ve tarlalarınızı, ve bağlarınızı, lerinizi, onların en zeytinlik alıp kullarına verecek. (...) Ve kullarınızla cariyelerinizi, ve en seçme gençlerinizi, ve eşeklerinizi alıp onları siz onun kulları olacaksınız. Ve kendiniz koşacak, sürülerinizin ondalığını alacak seçmiş olacağınız kralınız yüzünden o gün feryat edeceksiniz; ve Rab o gün size cevap vermeyecek. Fakat kavim Samuel'in sözünü dinlemek dediler: Hayır; fakat üzerimize bir kral olacak ve biz de bütün mil letler gibi ve kralımız bize hükmedecek ve önümüze çıkacak ve cenklerimizi yapacak. (...) Ve Rab Samuel'e dedi: Onların sözünü dinle, ve onlara bir kral Yukarıdaki mesel, artık açıkça krallar ya da yönetenler yönetilenler arasında bir mesafe olacağını beyan etmektedir. Yani siyaset artık, topluluğun diğer bilme, eyleme tarzlarından özel olarak ayrışmakta ve toplulukla sunluk özel bir hiyerarşi bir biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Kralın bünyesinde topladığı ve toplayacağı her şey, yönettiklerinin yoksun bırakılması Bu gelişmeyi açık seçik bir biçimde asıl Roma'da birlikte devlet ya da siyasal toplum özel bir ağırlık toplumun dışında, medeni hukukun düzenlediği kişisel Çünkü artık siyasal alanı olarak hukuksal bir toplumdan, societe juridique'ten ya da societe civilis'ten söz etmek mümkün hale gelmiştir. Yunan'dan farklı olarak, politik alanın dışında çıplak hayat Bir yanda kamu hukuku, öbür yanda medeni hukuk tarafından değildir. Devlet M AKAL E nedir sorusu bu dönemde giderek öne çıkmaya başlar ama asıl Hıristiyanlıkla soru can yakıcı hale gelecektir. Bir yandan yayılmak bir Hıristiyanlık, öte yandan Roma ve bu ama Roma'nın önünü Bizans müdahalelerinden alabildiğince özerkleşmeye çalışan bir din ve nihayet Batı Roma'nın yıkılışıyla birlikte neredeyse tek yaygın merkezi güç olarak kalan kilisenin devletle merkezine giderek devletin oturmasına neden olmuştur. Bu anlamda, Sofistlerin bıraktığı miras dışta tutulmak üzere, Yunan'ın siyaset biliminin geleneksel konu deposuna miras olarak yönetim biçimlerinin yanına bir eklenecek, doğrudan devletin ne olduğu, ne anlama geldiği, nereden ve nasıl kaynaklandığı yavaş yavaş tartışılmaya başlanacaktır, Bunun devletin toplumdan ayrışması, daha doğrusu, toplumun devlet olmaksızın düşünülebilmesi gereklidir ama bu henüz tam anlamıyla gerçekleşmiş değildir. Roma ve ardından Hıristiyanlıkla birlikte devlet toplumdan ayrı olarak tartışma günde mine girmiştir ama toplumu anlayabilmek hala en önemli referans merkezi devlet durumundadır, Öyle ki evrensel hiyerarşik sisteminin başına Tanrı'yı yerleştiren Hıris kurucu babaları bile, vi Augustinus, Devleti", "dünye krallık" gibi devlet merkezli terimleri kullanarak kendi teolojik larını Hıristiyan Ortaçağ, devleti ancak teolojik bir çerçeve bir düşünürü siyaset biliminin yolunu açan en önemli adımlardan birini atacaktır. Haldun, en başta nakli bilimlerle akli bilimlerin yolunu ayırdıktan sonra, devleti, toplumla koparmadan, aksine toplumların tabi olduğu değişim kuralları çerçevesinde ve bu kural ları belirli bir anlamda maddeci bir biçimde meyi bir entite olarak çözümle Yüzyıllar sonra, ekonomi, siyaset bilimi ve özellikle sosyoloji ile tarih bi limlerinin kurucu babası sayılacak olan Haldun, bir yandan toplumsal değişim yönsemelerine bir giriş yaparken, aynı anda devleti doğan, büyüyen, gelişen, yaşlanan ve ölen bir organizma olarak toplumsal tarihin bir parçası olarak ayrıca Böylece, Batı'da siyaset biliminin gerçek kurucu girişir, sayılan Machiavelli'den çok önce siyaseti dinsel referanslarından, soyut akli kategorilerden bağımsız olarak başaracaktır. Haldun'un başardığı bir başka şey daha vardır: Kendisinden yine yüzyıllar sonra, özellikle tarafından temeliendirilecek bir çalışma alanını, sosyolojik yapılarla siyasal yapılar arasındaki araştırılması gerektiğini öne çıkaran, karşılaştırmalı bir tür "yasacı siyaset bilimini"nin temellerini de o Fakat Montesquieu'nun sahneye çıkışından önce, en ayırt edici özelliği kendinde ege menlik olan devletin ya da Leviathan'ın tezahürünü beklemek gerekecektir -yani, bu araştırmaların başlangıç noktası olarak kavramını oturtan çalışmalarını ve bunu merkeze dönemde, ve devlet bütün ahlaki bağlar dan soyutlayarak tüm alanlarda mutlak ve neredeyse keyfi dönüştürdüğü eleştirisiyle Bodin'in egemenlik çözümlemelerini ve nihayet doğal hukuk kuramcıları olarak özellikle Hobbes ve Locke'u beklemek gerekecektir. Egemen bir varlık olarak devleti, doğa durumu çözümlemesi çerçevesinde, sözleşmeyle çalışan Hobbes, bir yandan genel felsefi tutumu mekanist MAKALE bir portre çizip ampirik bilginin üstüne özel bir vurgu yaparken, öte yandan kendinden önceki düşünürlerden farklı olarak devleti neredeyse bir ahlak" anlayışıyla duyuma, ve kötünün temel ölçülerini türetmek üzere ve nefrete kadar uzanan Hobbes, olmadığından hareketle, bu giderek toplumsallığının sürekli bir hayvan oluşunda, bir varlık" oluşunda bulur; bu varlık, erkte eşitlik nedeniyle kaçınılmaz bir savaşa sürüklenecek ve bundan kaçınabilmek ya da hayatta kalabilmek "rasyonel bir panikle" devleti ortaya çıkaracaktır, Ancak bu rasyonel panik anı, aynı zamanda devletle birlikte, toplumun da ortaya çıktığı andır. Toplumla devletin aynı anda varoluşu yanıltıcı Gerçekte, lizinden devlet çıkarıldığı anda geride kalan şey toplum ya da sivil toplum hali ya da doğa durumudur. Bu birbirinden ve savaş Hobbes bir yandan toplum ve siyasal toplumu hangisinin hangisi üstünde belirleyici olduğunu gibi görünse de, bu soruyu diriltmekle birlikte, yanıtı engelleyici, kapatıcı bir analize Çözümleme birimleri olarak devlet ve toplum arasındaki bağlamında, siyaset bili minin temellerini atan en önemli toplumsal "gerek siyasal toplumsal doğasını etkilediğini, gerekse de toplumun kavrayan yöneticiler tarafından kesinlikle değiştirilebileceğini görüldüğü gibi, alttan alta edilen bir toplum karşıtlığı vardır ama bu karşıtlık, bugün bizim anladığımız gibi, sivil toplum arasında varsayılan bir karşıtlıktan çok yönetim ve yasa arasındaki bir karşıtlığa denk Aynı sorunun Rousseau da sürecek ve yurttaş arasındaki ayrımı vurgulayıp gerileme olduğunu denedikten sonra, öncelikle edip ardından, o çok dünyaya" dönüşün olanaksızlığı karşısında bir "barbar "yurttaş ama özgür nasıl edileceği üzerine çözümlemeler geliştirmeyi seçecektir. Rousseau'nun analizlerinin bir diğer önemi, kendisinden önceki toplum farklı olarak, devletin sahnesine çıkmazdan önceki uzak dönemi bir altın çağ olarak Başlangıçta bir siyasal kuramcının sesi olan Rousseau'nun sesi, neredeyse giderek bar barlık üzerine eğilen erken dönem bir dan sonra sivil toplum-siyasal toplum arasındaki sesiyle yer değiştirir. Bu bir yana, bun çözümlenmesi siyaset biliminin başlıca konularından biri olacaktır ama bu sorunun gerçek anlamda Saint-Simon ve Hegel'den geçerek soruna müdahalesi gereke cektir. Siyaset bilimi açısından dünden bugüne ele toplum arasındaki konular olsun, siyaset ve tarzını analiz ediş biçimiyle olsun, gerçek anlamda bir kurucu aranacaksa bu kuşkusuz Saint-Simon olmalıdır. "On dokuzuncu yüzyılın bütün düşünsel uğraşları, onun yazılarında öngörülmüştür: Pozitivizm, tarihsicilik, enternasyonalizm, teknokrasi, Dahası, toplumun ekonomik yapısının bir anlamda devlet biçiminin temelini oluşturduğunu devlet o Fakat bunun tam bir çözümlemesini Marx yapacak ve sivil toplum arasındaki çoğunlukla yapıldığının tersine çevirerek devleti ayakta tutanın sivil toplum olduğunu açıkça belirtecektir. Ayrıca gereken bir unutulmaması katkısı da burada not edilmelidir. Locke'dan beri farklılaşarak süren toplum ve devlet artık zan altındadır. Bu önemlidir, çünkü devlet ve sivil toplum karşıtlığı üzerinden siyaseti devletle özdeşleştirerek piyasanın ya da görünmez eline tabi olduğu sürece dengenin" liberal gelenek böylece önemli bir darbe almış oluyordu Aynı anda, devletle özdeş tutuldukça sürekli kendisinden sakınılması ve denetlenmesi gereken, yapay ya da potansiyel bir sapkınlık olarak adeta yeniden hak ettiği yeri alıyordu. IV. Buraya kadar olan gelişim çizgisini linin henüz siyaset bilimi adı altında bir disip birlikte, en az üç temel alt dalın yavaşça sınırlarının açıklığa kavuştuğunu söyleyebiliriz. Bunlardan bugüne sürüp gelen siyaset felsefesi ki uzunca bir zaman hukuk ve teoloji eğitiminin tekelinde kalmıştır, özellikle Bodin'le başlatacağımız ve merkezinde egemenlik tartışmaları yer alan siyasal kuram ve nihayet kuramında çok cılız bir biçimde yer tutuyor olsa da götürebileceğimiz kadar Bütün bunlara bir dördüncüsünü daha ekleyebiliriz ki çoğunlukla siyaset bilimi aynı olduğu sürülür; tipik Saint-Simon başta olmak üzere ütopyacı sosyalistlerle başlatabileceğimiz ama aslında en başa koyabileceğimiz siyaset sosyolojisi. Ayrıca siyaset felsefesiyle geçen siyasal düşünce tarihini de Dikkat edilirse, henüz siyaset biliminden söz edilmemektedir. Edilmemektedir çünkü bir bilim olarak siyaset, daha baştan pozitivist epistemolojiyle malul olarak ve bir bilim olarak tezahürü düzeyde ampirisist gelişmelerle birlikte, yeni konu alanları ler ve hepsiyle karşılıklı metodolojik buna bağlı yeni gereksinim olmak üzere sosyal bilimler içinde yeni bir düzenleme gerek mektedir. Yeri gelmişken, söylediklerimizi tamamlamak üzere, siyaset felsefesi, siyasal düşünce tari hi, siyasal kuram ve siyaset sosyolojisi arasındaki farklılıklar artık neredeyse anlamsız hale gelmiş olsa da, geçici ve tümüyle bir soyutlama ni unutulmaksızın, kimi sınır çizgileri edebiliriz. Siyaset felsefesi, kendi dışındakiler bir rolü üstlenmiş görün mektedir. Yani siyaset felsefesi, gerek siyasal kuramın ve gerekse siyaset sosyolojisinin kul landığı kavramların ya da eleştirilerek değiştirilmesiyle, aynı şekilde bu dalların araçlarının benzer bir önüne yeni kavramlar ve masıyla tabi tutulması ve nihayet bu dalların biçimleri konularak yeni soru ve sorun alanlarının sunul Siyasal düşünce tarihi, siyaset felsefesine nazaran daha literal bir alanını oluşturur. Yani, düşünürlerin ortaya koyduğu ürünlerin hangi koşullar altında, hangi amaçlara yönelik olarak, hangi bağlamda, hangi araçlarla ortaya konul ve bunların birbirleriyle dediğimizde uyumunu kendisine konu edinir. Siyasal kuram kastettiğimiz genellikle belirli fenomenleri, belirli bir düzenlilik ve E yine belirli bir anlamlılık çerçevesiyle sınırlı olarak açıklamaya yönelen önermelerin bütün bir alt Siyaset bilimi, yüzyıla değin hukuk fakültelerinin tekelinde olan genel kamu hukuku ve genel devlet teorisi sosyal bilimlerdeki gelişmeler le birlikte giderek yetersiz kalması sonucu bu tekelin kırılmasıyla, adı böyle konulmasa da, önce siyaset sosyolojisi olarak Siyaset sosyolojisi olarak belirdiğini özellikle vurguluyorum, çünkü bu bilim dalının yatağını oluşturan ana tartışma konusu, özellikle yüzyılda, büyük kuramcılar daha çok devlet ve toplum arasındaki niteliği ve nasıl gerekli gerektiğidir. Konu alanının genişleyerek yenilenmesi koşullar beklenmektedir. Bugün geriye daha çok "siyasal olanın" karakteriyle baktığımızda, siyaset biliminin ve birçok sosyal bilimsel disiplinin araç-gereç setinden yararlanan bir araştırma disiplini olduğunu söyleyebiliriz. Siyaset biliminin bir disiplin olarak belirmesi sonundan son bir koşul gereklidir ve o da gerçekleşmeye başlayacak ve nihayet 20. yüzyılın bir olgunluk seviyesine yüzyılın yarısında belirli Bu koşul, siyasal olanın olabildiğince açık bir biçimde tezahürüdür. Bu tezahürün en önemli göstergeleri arasında yarısından başlayarak, büyük boyutlu bürokrasinin yüzyılın siyasal partilerin kitle partilerine dönüşmeye başlamaları, giderek genel oy hakkı ve demokrasi tartışmalarının yoğunlaşması, özellikle Fransız Devrimi'nden sonra radikal siyasal hareketlerin artışı ve bir tür devrimler çağına girmekte olduğumuza sinyallerin yoğunlaşması siyaset bili minde gelişme yazını ya da karşılaştırmalı bölgesel çalışmalar ya da modernlik yazını diyebileceğimiz yeni bir konu alanı açacak olan, eski sömürgelerin bağımsızlıklarına kavuşmaları ve özellikle ulusal bağımsızlık hareketlerinin yavaşça Ancak, bugün pozitivist paradigma ve ampirik metodolojiyle doğduğunu söylediğimiz siyaset bi limi son bir gelişmeye daha gereksinim vardır: Ölçüm tekniklerinin gelişmesi, Gerçi bu yönlü girişimlerin tarihi de yüzyıla kadar uzatılabilir. Petty'nin Siyasal adlı yapıtı buna örnek gösterilebilir. Ancak modern sonunda gelişmeye başladığını yöntemlerinin 19. yüzyılın uluslararası kongresi topla nabilmiştir ki buna daha çok doğa bilimleri damgasını vurmuştur, Aynı dönemlerde, zer biçimde, örneğin Kraliyet Derneği Dergisi'nde çalışmalara yok denecek kadar az başlarından sosyal bilimsel Bu çalışmalar ancak 20. yüzyılın ve özellikle ABD'de hız kazanacak ve nihayet bir bilim olarak siyaset bilimi geri dönülmez bir biçimde varlığını daha Gerçi siyaset bilimi dersleri Oxford, Paris ve girmişti. Ancak Amerikan Siyaset Bilimi Dergisi'nin Üniversitelerinde müfredata yayımlanmaya düşünülürse, en fazla bu tarihten sonra tam anlamıyla farklı bir disiplinin söz Bu anında, vurgulanması ve dikkat çekilmesi gereken bir noktanın, siyasal olanın genişlemesiyle birlikte, gerek sahneye yeni çıkan devletlerin ve gerekse eski devletlerin gereksinimlerin artışıyla kulak vererek de gösterebiliriz: siyaset biliminin arasındaki Bu gelişiminin siyaset bilimi açısından önemini Foucalt'ya olarak, devletin kuvvetini kendisine uygun olarak artırabilecek bir rasyonel olarak anlaşılan devlet aklının, belirli tipte bir bilginin oluşmasını öngördüğü Devletin kapasitesi ve bu kapasiteyi genişletmenin bir mutlaka (...) bilgelik ve sağduyu gibi genel Bu hayata geçirilmesinden daha fazla şeye gerek duyar. Bilgi zorunludur; devletin kuvvetine somut, kesin ve dengeli bilgilere gerek vardir. Devlet aklının karakteristik bir ya siyasi olan yönetme sanatı, ya da aritmetik diye adlandırılan displinin gelişmesiyle Denebilir ki modern ulus devletin sayma ve nüfus sonucu olarak siyasetin bizzat bir geçmiş kurduğu olarak adlandırılışı arasında da bir vardır. Bu son vurgunun özellikle önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, genel olarak sosyal bilimlerin, özel olarak siyaset biliminin, disiplinin gelişmesiyle birlikte nicelik sel tekniklere ve matematiksel modellere bununla pekişmesi biraz da Nasıl? "Doğa bilimlerini model olarak almak biçimde haliyle erişilmesi olanaksız üç beklenti yarattı. Bunlar, öngörüde bulunabilme beklentisi, müdahale edebilme beklentisi ve nihayet, bu ölçümler yapabilme dayandırıldığı hassas Siyaset bilimini bir disiplin olarak karşımıza çıkaran başlıca ana akımın davranışsala yaklaşım olduğu gözetildiğinde bunun önemi daha da artacaktır. Davranışsala akım kadar giderek artan bir ağırlık sonra düşüşü de epeyce hızlı oldu denilebilir, siyaset bilimi Ancak bu tarihten davranış terimi kendisini Amerikan Birinci Dünya Savaşı'ndan siyasal süreç kavramı hemen aynı dönemde göstermeye başlamıştır. Ancak siyasal süreç faaliyet sırasında birbirleri olan öğelerin sistematik davranıştan kasıt, bu süreç yarayacak olan hemen siyasayı oluşturan kast edilirken, siyasal yer alan aktörlerin siyasal eylemlerini anlamlandırmaya psikolojinin Siyasal süreçte araştırılmasına yer verilmez. Durum tespit edilir. Siyasal yaşam siyaset olarak kabullenilir ve dikkatler sürecin durumu üzerinde duygularının bir süreç Davranışa gelince; "davranış kişinin edimine herhangi bir öznel anlam yüklemeden yaptığı bir hareket olarak kabul edilir. Bu oluşum, dolayısı de gözlemlenmek suretiyle tespit edilebilen bir açıklandığından ve nesnelliğinden kuşku bir olgu olarak Gabriel ki kendisi karşılaştırmalı siyasetin kurucu babalarından sayılır, bağlamında, en sırayı Chicago Okulu masında, siyasal bilginin dönüm noktalarını şunlar oluşturuyor: Öncelikli Almond'a göre, siyaset biliminin ampirik bir yönelim kazan bir araştırma stratejisi, organize araştırma desteği ve niceliksel yöntemler kullanılarak oluşturulmasında bu okulun çalışmalar öncü lerinde H. Gosnell ve E. Merriam, Chicagolunun seçmen davranışlarını yaptığı Chicago belediye seçim öncülük rolü bu çalışmadan kaynaklanıyor. Bu çalışmayla birlikte siyaset psikolojisi üstüne çalışmalar da MAKALE kazanıyor. Örneğin yine bu grubun bir üyesi da bir fikir D. Propaganda çalışmaları bu konu the ve Psychopathology and özel anlamda Davranışçı Okul'u anmak gerekiyor. Davranışçı okulla birlikte, Dünya Savaşı'ndan sonra ampirik çalışmaların tamamen ağırlık kazandığını söyle mek mümkün. Bu okulun böyle güç kazanmasında da University of Michigan, Social Research özel bir rol lerin artan bilgi Savaş sonrası gerek of gerekse siyasetçi siyaset biliminin disipliner ayrımlarının oluşması ve gelişmesi arasında da yakın var. yöntemler le A B D ' d e yerleşik hale geliyor. dünyada Bu bağlamda özel olarak karşılaştırmalı siyaset çalışmalarından da bahsetmeliyiz. Karşılaştırmalı siyasal çalışmaların ortaya çıkışında eski sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanarak devietleşmeleri tan olmak üzere, bir rol üstleniyor, Bu Comparative Politics kitabı (1966) çok Davranışçı akım, yıllar boyunca, başta gibi olmak üzere, karar alma süreçlerine dair başlıca araştırma konusu olarak davranışları sayacaktır ve bu da araştırma tekniklerinin konuların seçiminde başrolü oynamasına neden olacaktır, Bunun doğal sonucu olarak bu tekniklerin Bunlar vermediği konular bilimin dışında David Truman'ın benzetmesi son derece yerindedir: Karanlık bir sokakta yitir diği saatini, aydınlık bir sokakta arayan adamın durumudur bu. Buna karşılık toplumbilim düşgücünü harekete geçirmeyi savunacak olan olacaktır. Ancak davranışsala okulun ağırlığı nedeniyle karşımıza çıkacak olan ana okul da buna adeta Bunlardan biri, artık neredeyse Easton'un adıyla özdeşleşen sistem yaklaşımı, diğeri yaklaşımdır, "David Easton gibi siyasi metodolojisine uyarlanması gerektiğini siyasetin bilimler ettiler. Bu yaklaşım nicel araştırma metotları kullanıma en uygun olan alanlarda, örneğin oy verme davranışı, kanun yapıcıların davranışı, yerel siyasetçilerin ve lobicilerin davranışı gibi konularda Zaten Easton'un siyasal sistem tanımına davranışsala yaklaşımla toplum bütünü bu yaklaşımın açık bir biçimde görülür, "Siyasal sistem (...) genel otoriter yöntemle değer ve varlık dağıtan daha önce belirtilmiş roller ve roller arası kuramının temel çalışmaları oluşan bir Easton'un sistem "sistem", "çevre", "yanıt" ve "besleyici-yankı"dır. Sistem, siyasal yaşamın sistemsel bir davranış olarak görüldüğü (...) anlamında akıma geldiğimizde ancak ölçüsünde anlaşılabilir. sonra ona eleştirerek örneğinde olduğu gibi, önce çekiç yapılıp uydurulmaz. Çekicin varlığı onu önceleyen bir akımın önemli onu en temel düsturu şudur: "Toplumsal yapı başında akıma dahil eder." Bu gelmektedir. Arkasından, Robert Merton olur. "Bozuk açık gizli gibi MAKALE kavramsallaştırmaları ortaya atar. Daha sonra bu yaklaşım yapı kavramıyla bütünleşecektir. Spencer'in organizmacı görüşü üzerinden bu bütünleşme ki tipik örneği olacaktır. Aynı şekilde Malinovvski'nin araştırmaları esasen Parsons da bu akımın topluluklar üzerinedir, bu toplumlar da yaptığı araştırmalarla, her toplumsal ve kültürel bütünün kendi gösterdiğini, toplumsal yapının herhangi bir o toplumun genel bütününden ayrı anlamı olmayacağını birlikte, siyaset bilimi bir birlik Aynı akımın yer almakla daha çok adları anılan Merton ve Parsons'ın kaygıları biraz kültürün evrenselliği örtüsü altında yayılmacı bir zihniyete hizmet eden tarihsel yayılmacılığa karşı kültürün savunmak yola çıkmışken, diğerleri özellikle araştırmalar giderek kuramsal bir temel arayışı amiprik Onlara bu temeli sistem yaklaşımı kazandıracaktır, Ancak Malinovvski'nin yaklaşımına yönelik olarak geliştirdikleri temel eleştiriler olan, yapı de bir arasında de bir bütünlük olmayabileceği, her sınırlı olarak arasında çelişkiler olabileceği, bu çelişkilerin yapıda bozukluklara neden olabileceği gibi eleştiriler benzer bir biçimde sis tem yaklaşımına da yöneltilebilecektir. Kuruluşundan disipline hakim olan bir diğer paradigma ortasına kadar Modernleşme Okulu ya da Siyasal Gelişme Okulu'nun Temel düsturu çok açık; bizi takip ederseniz siz de Batı gibi olabilirsiniz. Üçüncü dünyanın neden geri kaldığı yolundaki soru, yine üçüncü dünyadan kalkarak yanıtlanmaya çalışılmaktadır. Başlangıcı çalışmalarına kadar gibi okulun da rastlamak mümkün. Bu okul kendi Myrdal, üç ayrı eğilimi siyasal gelişmeyi bağımlı değişken olarak almak ve bunu açıklaya bilmek diğer verilere göz atmak biçiminde değindiğimiz yapısal-işlevsel okulun eğilimlerini daha önce ve farklılaşma, karmaşıklaşma, özerk kurumlar gibi kavramlara atıfta bulunur. Üçüncü yaklaşım siyaset biliminin en geleneksel yaklaşımı sayabileceğimiz kurumsal yaklaşımı düzeyde Bu alanda, özellikle arasındaki Lipset, Lerner gibi likle çoğulculuk üzerinde duruyor ve demokrasinin birleştirir ve tikel gelişme ve demokrasi anmak gereklidir. gelişimle özel tedricen yerleştiğini ve buna koşut olarak poliyarşik bir biçime büründüğünü savunuyordu. Yani, tedrici bir biçimde lerin gereken merkezlerinin ve karar alıcı veya karar sürecini etkileyici önder anlamında ortaya başında kuşkusuz Changing Societies Bu noktada özellikle anılması gelmektedir. Order çok önemli bir köşe taşı oluşturuyor. Çünkü bu metniyle Huntington, modernleşme yazınının dikkatini gelişmenin yanı sıra gerilemeye ve bozul maya da çeviriyordu. Ona göre, gelişme yazını alanında geliştirilecek bir kuram gelişmeyi kadar bozulmayı da Fakat modernleşme yazını adeta kaçınılmaz olarak eleştirisini de doğuracaktır. Modernleşme okulunun Amerikalı sosyal bilimciler tarafindan yaklaşımın en önemli Andre Gunder Frank, makalesinde bizzat üçüncü dünyanın ürünü olduğunu eleştirisi Latin okulu olarak adlandırılan Gelişmesi" birinci dünyanın gelişmesinin bir eder. Modernleşme okulu günümüzde de güçlü eleştirilere maruz kalmayı sürdürmektedir. Sosyal bilimlerin kurucu yüzyılının önemli gibi özellikle Marx, yeniden elden geçirecek olan "tarihsel okulu" modernleşme yazınını şiddetle eleştirecektir. Klasik kaynaklara geri dönmelerinin anlamı, açıktır ki, bugünü dünün bir verisi olarak kabul ediyor olmalarıdır, Okula adını kazandıran Theda Skocpol şöyle der: "Klasik soru ve yanıtları, tarihsel sosyolojide yaşamaya doğal olaraK devam ediyorlar. Çünkü kurucuların kendi zamanları ve daha önceki zamanlar hakkında sordukları sorulara verdikleri yanıtlar, her zaman doğru ve tam olmayabiliyor, Ve çünkü, kurucuların düşünceleri, birçok sosyolojik teorileştirme görmeye devam verimli ölçü olarak sosyoloji okulunun önemli ve Braudel'i bir kenara koyarsak, Perry Anderson, Barrington. Moore, ve Norbert Bertrand Jouvenel ve nihayet en popüler bir harfli tarihin yanı sıra küçük harfli tarihi siyasal analizin merkezine ların, gündelik yaşamın yapılarına bakılması büyük sıradan öneminin altını çizecek ve nihayet, özellikle VVallerstein temsilcisi olmak üzere, gelişme yazınının sergileyecektir. Bu yüzden bu okul hala popülaritesini sürdürmektedir. Okul olarak saydıklarımıza günümüzde eklenenlerin başında ABD'de de etkili olan "ussal seçim kuramı" ve "karar alma okulu"ndan bahsedebiliriz. Kendi ve kamusal ussal seçim gibi alt yaklaşım? farklılıklarını gibi bu okullar bildiğiniz temel düsturlarını siyasete uygulamaktan davranışı, yasal kurumların davranışları, çıkar grupları (seçmen Temel anlayışları rasyonel ve en kısa yoldan kendi çıkarlarını azamileştirmeye çalıştıkları yolundaki kabul. Ampirik yönelime karşı daha deneysel ve matematiksel yöntemleri öne çıkarıyorlar. En önemli biri James Buchanan ("kamusal seçim okulu"nun kurucusu). Son olarak da "oyun teorisi" siyaseti anlama çabasının da varlığını etmeliy iz elbette. Bu son akımların hepsinde geçerli olan şey aslında siyasetin ve soyut birey tasarımları üstünde Siyaset biliminin bu uzunca hikayesini tamamlamadan önce, günümüzde özellikle etkili olan birkaç okulun da adını anmalıyız. Bunlar, eski kurumsala yaklaşımın çerçevesini genişleten ve kurumların, boyutlarından çok önem ve dikkat çeken "yeni kurumsala yaklaşım", toplumsal cinsiyet farklılıklarına dikkat çeken ve patriarkal temel analiz nesnesi olarak seçen "feminist siyaset yaklaşımı" ve elbette Marx, Freud, VVeber dahil birçok eleştirel bir süzgeçten geçirerek yeniden harmanlayan "Frankfurt okulu" olacaktır. Son olarak modern özellikle post gelişmesiyle birlikte "söylem kuramları" bu listeye eklenmelidir. Disipliner anlamda son dönemde öne çıkan alt disiplinler olarak kimlik çalışmaları, vatandaşlık, azınlık ve göçmenlik çalışmaları, biyosiyaset ve yeni egemenlik çalışmaları hemen sayılabilir. Bu bağlamda etkili olan figürler teorisi haklar kuramı J, M. Foucault, demokrasi teorisi vatandaşlık ve siyaset kuramı J.Habermas ve J.Habermas, egemenlik kuramında G.Agamben, bir de N.Luhmann. Aynı çerçevede bir diğer gelişmeyi de not etmek gerekirse, siyaset biliminde artık ölçeğe odaklanan çalışmalar yüksel meye başladı, Örneğin egemenlik kavramının yeni tartışılma biçimi bu açıdan dikkat çekici. Artık ulus-ötesi egemenlik üzerine çok sayıda yayın var ve belki de karşılaştırmalı çalışmaların yerini bunlar alacak. Zaten, yim, kadar, üzerine siyaset bilimi adı altında bir not olarak dikkat çekici bir çalışmaya rastlanmıyor. Siyaset biliminin öznesi, davranışçılık, niceliksel yöntemler, bağlamında daha çok devlet ve vatandaş kapanışının ardından üstüne yoğunlaşıyor. Büyük kuramcılar değin, bizatihi devletin doğrudan bir çalışma nes nesi olarak ele alındığına tanık olmak pek mümkün gelmişken devlet kuramı açısından kimi önemli kırılma noktalarını da belirtebiliriz: te kapitalist devleti birlik ve tartışmalarının ortaya Hayek ve yeni sağcı devlet kuramının Bunun ardından ve Poulantzas Skocpol ve ekibinin çalışmaları edilmeye başlanması önemli. köklenmesinde ve genel olarak devlet çalışmalarında bölgesel, yerel alanlara kayılmasında, ek olarak VVeber ve Marksist yaklaşımların harmanlanmasında çok etkili oldu. Fakat arada ciddi fark da var. yaklaşımı, yerel farkları önemsemekle birlikte, kavramını evrenselleştirme eğilimine/sorununa bir örnek diye düşünülebilir özellikle, değil ama "kapitalist bir çalışma nesnesi olarak düşünülebileceğini özellikle belirtiyor. Bu alanda belki de son olarak belirtilmesi gereken şey, bir boşluğun kadar süren boşluk daha çok kapitalist devlet açısından ekonomi-politik karakterli bir perspektif bir diğer boşluk olarak egemenlik kavramı merkezli çalışmaların yokluğudur. Bu boşluk şimdilerde yeniden tanımlanmaya ve doldurulmaya çalışılıyor, Bütün bu gelişmeleri bugün açısından önemli görünen bir noktayı da etmeliyim: Bir disiplin olarak siyaset biliminin gitgide makale temelli bir bilim olma yolun da yerde belirtmeliyim. Artık büyük kitapların devri kapanmış görünüyor, Hemen her daha çok makale temelli olarak veriliyor. Büyük kitap ve kuramlar çağının kapanışıyla birlikte, de hukuksal, felsefi, tarihsel bir bilim dalı olmaktan uzak laşıyor ve ampirik, niceliksel, matematiksel bir disipline dönüşüyor gibi. Bu beraberinde siyaset bilimi dallanma ya da alt giderek hız kazanmasını, bilim dalı adına genel bir teori arayışının giderek terk edilmesini de getiriyor. Dolayısıyla siyaset bilimi söz konusu olduğunda artık o ünlü Unesco sınıflandırmasının hiçbir anlamı Siyaset biliminin buraya kadar olan serüvenini hızla gözden geçirirken, Marx'a ve sonra ki marksist satır aralarında adlarını anmak dışında pek değinmediğim dikkati KALE çekecektir. Bunun nedeninin anlaşılmış ummakla birlikte, yine de açıklamak gerekirse eğer şunu söyleyebilirim: Serencamını siyaset bilimi ya da kendini bir bilim olarak sunan siyaset, varoluşunu siyasetin, siyasal süreç ve davranışların, devlet ve vb. özgül entiteler olarak ele alınabileceği, yani sosyal bilimsel disiplinlerin diğerlerinin nesnelerinin dışında, bir de ayrıca siyaset bilimine özgü nesneler, nesneleştirme tarzları ve buna uygun araştırma ve yöntemleri olduğu kabulü üzerinde var etmiştir. Oysa dahil, yaklaşımlar, genel olarak siyasetin ve siyasal olanın özgüllüğünü kabul etmekle birlikte, bu özgüllüğün, geçici bir soyutlama yapabilirsek eğer, olanın özgüllüğünden ayrı bir biçimde ele alınamayacağını, bunların belirli bir anlamda karşılıklı/birlikte ele alınması zorunluluğuna özel bir dikkat Bu yanıyla marksist bir siyaset biliminden ya da okulundan söz etmek çok anlamlı değildir. Ama marksist bir siyaset teorisinden ya da marksist bir siyaset felsefesinden söz etmeyi önleyecek bir şey de yoktur. Bu çerçevede örneğin erken dönem çalışmalarında devleti toplumsal for masyonun çimentosu, daha sonra olarak gören ve sınıflar arasındaki toplumsal aldığı bir biçim temel metinlerinden hareketle bir siyaset ve devlet teorisi üret meye marksist siyasal teorinin rahatlıkla yerleştirebiliriz ya da marksist siyaset felsefesinin; ama bunları marksist siyaset bilimciler olarak nitelemek yanlış olacaktır. marksist bir siyaset biliminden söz ediyorsak, aynı anda marksist bir ekonomi-politikten, marksist bir sosyolojiden, marksist bir tarihten söz ediyoruz V. Bu uzunca sayılabilecek yolculuğumuzu, şimdi yeniden başa dönerek SBF'deki siyaset bi limiyle SBF'deki siyaset bilimini birkaç düzeyde değerlendirmek mümkündür. Örneğin, lisans eğitimi ve lisansüstü eğitim bu düzeylerin akla örneklerinden olabilir. Aynı şekilde, bu eğitimi veren kadroların konusu edilebilir. Bu gelen ve perspektifleri söz siyaset bilimi alanında verilen ürünler de tartışma gün demine sokulabilir. Takdir edilmesi beklenir ki burada birden fazla düzeyde bir tartışma yürütmek yerine, az çok fikir verici çalışmalarına hakim olan anlayışla SBF'nin düşündüğüm, siyaset bilimi eğitimi ve birkaç noktaya değinmekle ve bu çerçeve bir-iki küçük not düşmekle yetineceğim. Anlaşılmasını umduğum gibi, siyaset bilimi, bulunduğu koşullara ve gereksinimlere karşı son derece duyarlı bir bilim dalı olarak belirmektedir. Bu duyarlılık, gerek bu bilim dalına dayalı eğitimi gerekse de bu alanda yapılan çalışmaların alanlarını, konularını ve elbette niteliğini de kuşatıcı bir rol oynamaktadır. En başta andığım Sina Akşin'in yakınışı bu çerçeve bir kez daha Bugün, dünyada ve özel likle Türkiye'de siyaset biliminin nasıl bir çeşitlilik hakkında kabaca da olsa, bir fikir sahibi olabilmek adlandırılma biçimlerinin kısaca göz atmak yararlı olabilir, başlayarak birkaç siyaset de dünyadaki örneklerine benzer bir biçimde, tanık oluyoruz. Adlandırma sorunu, kolayca gibi gözükse de, bir yanıyla da seçilen ad edilebilir bir mesele fakültenin siyaset bilimine nasıl ve hangi perspektiften siyaset bilimi az çok etmektedir. Dünyada bu eğitimi veren fakülte ya da bölümler yaygın olarak of Political Science", "Department of Politics" gibi adlandırmaları seçerler. Fakat bunların dışında, tercihe olarak, "Department of Government" ve "Department of Public Administration" gibi nitelemeler de kullanılmaktadır. Buna göre, "Department of Politics" nitelemesi, bilim vurgusunu öne çıkarmamakta, daha çok kendi olan bir çalışma alanını yetinmektedir. Aynı şekilde, "Department of Government" seçilmişse, bu seçim buradaki eğitimin daha çok yönetim, örgütlenme, örgütsel ve yönetsel süreçler, kurumlar ve kurumsal süreçlerle zanaatkarane belirtmektedir. doğrudan kullananlar State, Stanford, ampirik, "Political Science" yaygın ve doğal olarak ABD üniversiteleridir Ohio Michigan, Berkeley, Columbia üniversiteleri gibi). Aynı fon dünyanın bir parçası olan da kendini göstermektedir. Fransa'da durum biraz daha farklı ve karma bir yapı göstermektedir. Kimi üniversitelerde siyaset bi limi geleneksel yapı korunarak hala hukuk fakülteleri çatısı altında verilmektedir, Lyon-2 bunlardan biridir. Burada eğitim tarafından verilmektedir. de doğrudan et Science Politique" Science bulunmaktadır. Bir fikir vermesi bakımından bu son Lyon-2'nin program fakültenin lisans programlarına bir göz atabiliriz. yukarı şunları ardından siyasal çözümlemeye giriş, uluslararası tarihi, tarihsel bir perspektif Fransa'nın yönetim yapısı, Sosyal bilimlere giriş ve giriş ve bugüne Fransız sosyal bilimler, siyaset bilimi, karşılaştırmalı siyaset, partiler, kamu yönetimi, AB ve küreselleşmenin siyasal sorunları, siyaset biliminin yöntemleri, seçimler ve seçim davranışları, devletin tarihsel sos yolojisi, siyaset ve medya, bürokrasi Paris-8'deki programa gelince: Siyasal sos yolojiye giriş, karşılaştırmalı anayasa hukuku, Fransa'nın toplumsal ve siyasal tarihi, siyasal teoriye giriş, uluslararası giriş, devlet ve kamusal siyasetin sosyolojisi, siyasetin temel kavramları, disipliner metodoloji ki siyasal kuram ve sosyolojisi metodolojisini mektedir, siyasal sosyoloji, uluslararası örgütler ve kurumlar, siyasal düşünce tarihi, siyaset bilimi çeşitli alt dalları teorik ve karşılaştırmalı alan çalışmaları, yurttaşlık, göç ve ayrımcılık, demokrasi teorileri, medya ve kamusal Türkiye'ye dönerken, öncelikle küçük bir uyanda bulunmalıyım. Türkiye'de uluslararası disiplini genellikle siyaset bilimi eğitiminden ayrı, bağımsız bir bölüm tarafından üstlenilmiştir (SBF dahil). Dolayısıyla örneklerinde bu alana yukarıda Fransa'dan aktardığım program dersler göze çarparken, bizde bunlara yer verilmemektedir, Bu eksiklik nedeniyle Türkiye'deki programın örneğin Fransa'dan daha yoksul olduğu gibi KALE bir sonuç çıkarılmamalıdır, Türkiye'den örnek olarak ODTÜ'ye Burada siyaset bilimi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü adı altında, lisansüstü eğitimi de aynı başlıkla veriliyor. Lisansta verilen dersler sınıfa kadar- yukarı şunlar: Politikaya giriş, kamusal ve örgüt, siyasal düşünceler tarihi, anayasa hukuku, Türk sistemi, karşılaştırmalı yönetim, Türkiye'nin siyasal yapısı, bürokrasi ve Türk bürokrasisi, örgüt kuramı ya da yerel yönetimler, karşılaştırmalı politika ya da politik tarih politik katılım ve seçim Dördüncü sınıfta siyaset bilimi ve kamu yönetimi olarak ana alt dala ayrılan program da, siyaset bilimi alt bölümünde siyasal partiler, Batı Avrupa siyaseti, demokrasi teorisi, siyasal kuram, cinsiyet ve siyaset gibi dersler gramına Yüksek Avrupa'da devlet ve toplum, medya ve toplum, otorite, ve toplumsal yapı, siyaset biliminde dersler verildiğini Türk siyaseti, kültürel siyaset gibi Doktora programında maları, ahlak ve siyaset okumaları, siyasal sosyoloji, ve kültür, oku siyasal düşüncesi, postmodern izm ve radikal demokrasi, bürokrasi, siyaset ve kamu siyasaları, ve siyasal davranış, kültür ve örgütler gibi dersler lisansüstü ODTÜ'nün lisans çalışmaları arasında belirgin bir fark daha çok bir devamlılık göze çarp maktadır. Ancak ODTÜ'nün genel olarak SBF'nin programı bir modeli biliyoruz. daha çok Fransız modeline yakın durmaktadır, SBF'yle uyarıyla başlamalıyız. SBF'de siyaset bilimi yılının bir yarısına kadar Kamu Yönetimi Bölümü adı altında verilmiştir. AncaK bu dönemden bölümün adı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik, gerçekte programda bir değişikliğin olduğunu uzun yıllar sonra programın etmemekte, aksine adın nihayet, uygun hale getirilmesini olmaktadır. Ancak bölümün adından önce, doğrudan fakültenin adına dikkat çekilmelidir. Fakültenin adı "siyasal bilgiler"dir. Yani "etüt" alanını bir bilim etmektedir. Gerçekten de YÖK kurulana çok bir fakültenin bakıldığında, fakülteye temel rengini verenin üç etüt alanı olduğu görülür: Siyaset bilimi ve yönetim bilimi eğitimini veren Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü ya da eski adıyla Dahiliye Şubesi, uluslararası veren bilim eğitimini veren Hariciye Şubesi ve Şubesi, Bu alanlardan hiçbiri olarak bir taşımamakta, metodolojik farklılıklardan daha çok çalışma alanlarının bölüşümünü yansıtmaktadır, Geleneksel olarak siyaset biliminin alt dallarından biri sayılan uluslararası SBF'de neredeyse baştan beri, siyaset biliminden olarak örgütlenmesi, aşırı uzmanlaşmanın gerekliliğine duyulan bir cumhuriyetin politik bir bölüm çok, genç olarak düşünülmelidir. Bu yanıyla SBF üzerine bir değerlendirme yaparken, ben de uluslararası disiplinleri saf dışı S B F , adına uygun bir biçimde siyaset biliminin bütün ana başlıkları ve konularıyla bir eğitim vermektedir ki bunları özetle, hukuk bilimleri, yerel yönetim ve örgütlenmeler, yönetim bilimleri ve siyasal düşünce ve teoriler olarak özetleyebiliriz. Siyasal Bilgiler'de ODTÜ'nün neredeyse hiç vermediği, ağırlıklı olarak verilen hukuk aynı şekilde ODTÜ'nün son derece sınırlı düzeyde verdiği yönetim bilimleri eğitimi ve aynı şekilde birkaç örneği barındırmakla birlikte, ODTÜ'nün pek timler, kentsel siyasetle anlaşılan yerel yöne dersleri ve devamla, metodolojik dersler dışarıda bırakılırsa; birinci sınıfta bir dönemlik siyaset bilimine giriş, anayasa hukukuna giriş, toplumbilim kuramları, siyasal tarih, sınıfta dönemlik siyasal düşünce tarihi, üçüncü sınıfta devlet düzenleri, Türkiye'nin anayasa düzeni, Türk siyasal hayatı, çağdaş siyasal akımlar, dördüncü sınıfta siyaset sosyolojisi, kamusal Türk tarihi, düşünce tarihi, siyaset psikolojisi, temel haklar ve özgürlükler, milliyetçilik, küreselleşme ve azınlıklar gibi dersler verilmektedir, Lisans düzeyinde, diğer ders ağırlıkları gözetildiğinde, siyaset bilimiyle ders sayısı, bunları kuşatan ya da siyaset biliminin temel oluşturduğu dersler yok sayılırsa, niceliksel olarak az Ancak, yukarıda karşılaştırmalı bir biçimde Bu bağlamda örneğin Türk uyarı hatırda kamu yönetimine giriş, karşılaştırmalı yönetim vb. dersler de bu programa Ayrıca uluslararası bölümünün derslerinin de siyaset bilimiyle yakından Örneğin siyasal tarih, uluslararası temel kavramları, uluslararası politika, uluslararası hukuk, Osmanlı diplomasi tarihi, hükümet dışı kuruluşlar, Türk dış poli tikası, uluslararası örgütler, uluslararası uluslararası teoriler ve yaklaşımlar, çalışmalar, ekonomi politiği Ancak SBF'nin asıl farkı ve ağırlığı yüksek lisans ve doktora programında kendini göster mektedir. Gerek niceliksel gerekse niteliksel olarak SBF siyaset bilimi eğitiminde lerine akla gelebilecek her alanda ve bütün disipliner seçenekler ayrışmaları yıkacak bir biçimde Ama tam da burada bir sorun olduğu Öyle ki lisansüstü siyaset bilimi eğitiminde verilen ders sayısına bakıldığında, bunların aştığı görülmektedir. Dolayısıyla bir tür aşırı uzmanlaşma görüntüsü var gibidir. Aynı çerçeve den olmak üzere, örneğin ki toplamı yıl önce aynı programda verilen ders sayıları gözetildiğinde aşar ya da aşmaz, bugün gelinen noktanın son derece olduğu açıktır. On yıl önce SBF'nin siyaset bilimi lisansüstü eğitimi de ODTÜ'nünki gibi adeta lisansın devamı parçalanmışlık görüntüsü günkü manzarayla ara bu görüntünün ya da "postmodern" rüzgarların etkisiyle akla hayale sığmadık konularda "soyut mu soyut" araştırma alanları belirlendiği ve araştırmacıların enerjilerinin "boşa ve yanlış yönlere" kolaylıkla Hele bir de siyaset biliminde esen rüzgarların, en azından S B F ' d e yönetim bilimlerini de etkisi altına aldığı eklenirse, bu sav daha yüksek sesle öne sürülebilecektir. Şöyle ki, S B F ' d e yönetim bilimi de son yıllarda giderek siyaset bilimiyle derslere yoğun olarak yer vermeye başlamış görünmektedir. Örneğin, devlet bilimi metodolojisi, devlet medya kamu politikası süreci gibi dersler yönetim bilimi alt dalının lisansüstü programında gözükmek- Fakat burada zihin bulandırıcı etki yaratan şey, sunduğu seçeneklerin zengin leşmesi ve fazlasıyla abartılı bir sav gibi gözükse de, şu anda yalnızca ODTÜ'nün değil, Türkiye'deki hemen tüm üniversitelerin verdiği lisansüstü bir eğitim veren, özellikle siyaset bilimi programının son yıllarda giderek bir taleple Elbette bu da şiddetle olan postmodern rüzgarların bütün toplumu önüne katıp sürüklediği biçiminde açıklan abilir ama bu açıklama bizim açıklama değil, en fazlasından bir saldırıdır; hepsi o. Öyleyse bununla yetinmek yerine, biraz daha geçmişe dönüp olduğuna ne bakmayı denemeliyiz. SBF'de siyaset bilimi eğitimi uzun yıllar boyunca belirli bir anlayış Bu anlayışın merkezinde de, verilmiştir. kavramı oturmaktadır. Bunun çok kısaca da olsa, uzun yıllar okutulan ama belirli bir süredir kullanım dışı sayılan, kimi temel metinlerin siyaset kavramına nasıl bir göz atalım. ele alacağım metin, bu öğretimde uzunca zamandır kullanılan ve Türkçe siyaset bilimi metinlerinden Bülent Daver'in metni olacak, Daver, öncelikle dilimizdeki siyaset teriminin etimolojisine eğilmekte ve bu terimin Arap kaynaklı muhtemelen de eski Mısır kökenli olduğuna dikkat çekmektedir. Mısır uygarlığında siyasetin devlet yönetimi sonra bir kavram olarak kullanıldığını saptadıktan terimin uzun süre ceza anlamında kullanıldığını aktarmaktadır. Gündelik yaşamdaki kurnazlık anlamını da aktardıktan sonra, nihayet kendi tanımını yapar: kısaca devlet, bölümünde Türk dilinde terimini, şeklinde tanımlamakla Sunuş Siyaset Bilimine Giriş kitabı olduğu belirtilen metinde, "siyasal bir yapıyı sadece resmi kurumlara, kanunlara bakarak mümkün olmadığı sap tanmakta, resmi kurumların gerisindeki gayri resmi kuvvetleri, kurumları, kuruluşları, dinamikleri ve bunların birbirleriyle olan hayatın gerçek oluşumu hakkında tetkik etmeden siyasal geçerli ve bütünleyici yargılara ulaşmanın güç ve belki de olduğu" saptaması yapılmaktadır. Daver'in bu uyarısı da göz önünde tutularak geçici tanıma bakıldığında, siyaseti tanımlamak kullanılan orta terimin "yönetim" terimi olduğu gözlenmektedir; ülkenin, devletin ya da yönetimi ama her halükarda yönetim, siyaset anlamına gelmektedir. Ayrıca politika ter imine de yer veren Daver, bu terim siyaset arasında anlamı bakımından hiçbir fark vurgulamakta ve özel bir ayrışmaya gitmemektedir. Daha tanımlarken de "devletin ve mesiyle meşgul olur" (s. siyasal bilimi sürecin olan ve olması gereken bakımından diyen Daver, merkeze aslında yine yönetim kavramını oturt Öyle ki metnin kısımlarında da yönetim biçimde kullanıldığına tanık olunur. siyasetin adeta eş bir hemen başta "siyaset sanatı" başlığını taşıyan bölümde siyaset terimi çıkarılsa ve yerine yönetim terimi geçirilse, metin hiçbir anlam kaybına uğramamaktadır ve devamı). Her ne kadar 57. sayfada siyaset ve alt başlığıyla yönetim terimi siyaset teriminden çalışılmışsa bu ayrım kuramsal bir farklılığa karşılık gelmekten çok pratik bir kaygıyı yansıtmaktadır. Uygulayımsal siyasal teknikler ve yöntemler kavramı altına alınmak gibidir. Fakat burada kimi sorunlar karşımıza çıkmaktadır: Her siyaset zorunlu olarak bir karşılık gelebilir ama bunun anlamı, siyasetin yönetime tersinden edilirse, her yönetselliğin aynı zamanda ya da karşılık midir? Anlaşılacağı gibi Daver'in siyasete yaklaşımının odak noktasını yönetim dolayımıyla devlet kavramı oluşturmaktadır. Her ne kadar yazar, "siyasetin odak noktası olarak devleti seçme"nin statik unsurlar üzerinde durmak olacağından bahisle, bunun sakıncalı çünkü toplulukları siyaset dışında söylese de. Devamla Daver, böylesi bir yaklaşımın "resmiyeti, şekli, hukuki kalıpları ön plana söyler ve bunun en önemli sakıncası olarak da "siyasetin özünü teşkil ettiğinden" hareketle, bunun gölgede kalacağını belirtir (s, 43). Fakat burada kastettiği çünkü yazara göre her tür odağına "siyasal nitelikte" tür Ayrıca eğer siyasetin kavramı yerleştirilirse bu da meşruiyet kavramının edilme riskini taşımaktadır. Nihayet Daver, daha düzenli bir tanım yapar ki o da şudur: " Ş u halde siyasal bilimin konusunu teşkil eden siyaseti, devlet etkide bulunan kuvvetlerle faaliyetler olarak önemli ölçüde (s. 43, vurgu aslında). Görüldüğü gibi merkezde devlet kavramı durmakta ve siyaseti o belirlemektedir. Ancak bu durumda, yukarda belirtilen, toplulukların siyaset dışında, burada siyasal bilimin konusu dışında bırakılması riski ya da tehlikesi nasıl bertaraf edilmiştir? Bu sorunun yanıtı yoktur. SBF'de uzunca zaman okutulan bir metin de en başta politikanın birbirine tümüyle karşıt göre, Kapani, hemen yönünü yansıtan tanımla başlar. Buna yaradılışları, sosyal ve ekonomik durumları bakımından değişik fikirlere ve çıkarlara sahiptirler" ve "farklılıklardan doğan çatışma politikanın temelini oluşturur. Bir bakıma, çatışmanın asıl konusu toplumdaki değerlerin paylaşılmasıdır denebilir." (s. devamı, vurgu aslında). Çatışmanın hedefi uzanan Kapani, ve ele geçirilmesidir. Buradan neyi, ne zaman, nasıl elde ettiğini belirleyen bir faaliyet olarak politika" tanımını verir ama bunu yeterli görmez. Bu tanımın tam karşı ucunda politikayı bir çatışma tersine "herkesin yararına olan bir toplum düzeni kurma çabası" olarak gören anlayış yer almaktadır, Bu karşıtlıktan hareketle tanım yapmanın güçlüklerine Kapani politikayla belli başlı karakteristikleri saptamaya girişmektedir. Buna göre, politika evrensellik ve süreklilik niteliklerine sahiptir ve dolayısıyla en dışında kalan bir süreklilik niteliğinin nasıl en gelişmişine kadar politika topluluğu söz konusu edilemez, Ancak burada evrensellik ve sorusu dikenli arazi En topluluklarda bile siyasetin var olduğu saptaması bir farklılığı ve değişik türden bir siyaset kavrayışını gibi görünürken, Kapani birden yön değiştirmekte ve bu süreklilik düşünce ve çıkar aykırılıklarının evrenselliği ve sürekliliğine Bunlar sürekli ve evrensel olduğu sürekli ve evrensel, dolayısıyla siyaset sürekli ve evrenseldir. Kapani, marksizmin ve teknokrasi tezinin bugün dolayısıyla düzeninin, ekonomik ve yapısının değişmesiyle poli tikanın günün birinde ortadan kalkacağı yönündeki saptamaların spekülatif olduğunu" savunmaktadır, Böylece belirli bir siyaset karakteristiği kaçırılmaktadır, Burada ve tarihten sorun her bir bir çatışma görülmesi, farklılıkların çatışmak zorunda yöntembilimsel bir sorundur; olarak, her ne kadar önerme da sayılmış olsa da gerçekte kastedilenin uygar topluluklar örülmüş, sınıflı, düz anlamıyla toplumdan söz etmektedir Kapani. çıkmakta, bu olarak dışlanmasında yatmaktadır ki bu topluluklar bellidir, Yani çıkar düzeyde de olsa zaman yeniden metodolojik bir sorun karşımıza evrenselliği ve sürekliliği zan altında olarak, politikanın özü değerlerin dönük bir çatışma ve lesidir. "Ancak" diye uyarır Kapani, bunun "asgari anlaşma temeli barış ve düzendir. Belli davranış kurallarından meydana gelen kamu düzeni siyasal mücadelenin çerçevesini ve sınırlarını 20). Burada da, bir uyarıyla karşı karşıya kalırız ve çok beklemeden nihayet Kapani, "sosyal ve ekonomik düzenin değiştirilmesi çabalarının da gene barışçı yöntemlerle yürütülmesi belirttikten sonra, aksi takdirde "şiddetin ve silahlı çatışmanın baş gösterdiği yerde politikanın biteceğini ve savaşın başlayacağını" belirtir. Anlaşıldığı üzere, savaş, şiddet, fiziksel güç kullanımı Kapani politikanın göstergelerinden, araçlarından, genel olarak yordamlarından ya da tezahür ediş biçim lerinden biri olarak kabul görmemektedir. Üçüncü karakteristik olarak politikanın çatışma olduğu kadar, aynı zamanda uzlaşma oluşunu belirten Kapani, buradan hareketle politikanın "yönetme ve bir etme şeklinde olma yanında, siyasal kararların alınmasına katılma" niteliğinin de bulun duğunu vurgulamaktadır ve nihayet buradan salt bir olgudan ler tarafından beslenen karşımıza meşruluk kavramı Onun meşruluğu hakkında yönetilen (ya da noksanlığı) neticede şeklini, niteliğini, tipini belirleyen önemli bir unsur olarak ortaya çıkar" Her ne kadar Kapani, bu karakteristikleri toparlayarak bir tanım üretmemişse de böyle bir girişim şöyle bir tanımla toplum Siyaset, çıkar farklılaşmasına uğramış her sürekliliği geçerli olmak üzere, sınırlarını kamu düzeninin toplumsal çıkar dağılımında etkin bir rol oynamak üzere yürütülen ve toplumca meşru kabul edilen ele geçirmeye ve bu çatışan çıkarları uzlaştırmaya dayalı her tür faaliyetin adıdır, Tarih sırasına göre Siyaset Bilimi adlı kitabı son olarak ele alacağım metin, Ahmet Taner Kışlalı Kışlalımın kitabı, alanında neredeyse bir Çünkü yazar diğerlerinden tümüyle farklı olarak, nedense siyasetin ne olduğu ya da nice olduğu üzerinde durma gereği duymaz; doğrudan siyaset biliminin konusunun ne başlar ve başladığı gibi, aynı şekilde de bölümü kapatır, MAKALE Siyaset biliminin konusunun siyaset olduğu açıktır. Kışlalı önce bunun Arapça'daki eğitimi anlamına geldiğini, sonra Yunanca'da politikanın da devlete ait geldiğini belirttikten sonra 17 ve devamı) anlamına sözcüğünün günümüzdeki anlamı konusunda Prof. Bülent Daver'e katılmak ve siyaseti devlet, biçi minde tanımlamak olanaklıdır" demekle yetinir. Ancak, bir sözcüğün anlamı sal olarak üstlendiği bir ve aynı şey olmadığını göz ardı etmektedir bunun farkındadır da ve şöyle der: Fakat biliminin konusu üzerinde, bilim adamları arasında tam bir görüş birliğinin varlığından söz etmek zor. Bazılarına göre konu yalnızca sınırlıdır. Ama daha geniş bir kavram olan hareket etmektedir. Biz bu tartışmanın üzerinde uzun uzun durmayı gereksiz ne kadar gereksiz de bulsa Kışlalı yine de kimi sınırları (s. Her etmektedir. Ona göre, siyaset biliminin konusunu devletle sınırlamak bilimi daraltıcı bir etki yaratırken, aynı şekilde anlayışı da aşırı genişlemeye neden olabilir. Çünkü ona göre, de Otoritenin görüldüğü her yerde Toplumun en küçük birimlerinde, hatta kavramı otoriteyi ve bireysel ayrımı bulunur, bile otoriteye rastlayabiliriz" (aynı yerde), Burada elbette "yöneten yönetilen" ayrımının da "devlet" gibi sorgulayabiliriz; dolayısıyla bir otoriteden söz meyeceğimiz toplulukların varlığını ya da ama Kışlalı yaklaşımını açmadığı Kışlalı, bile, bu ayrımdan söz ede tartışma gündemine taşıyabiliriz ne yazık ki buna uygun yeterli malzemeye de sahip kavramının yaratması olası aşırı genişleme tehlikesine karşı, siyaset bilimini siyasal olduğunu belirtir. Fakat siyasal bu kez de. Hangi ne tanımlanmaktadır, bilmiyoruz. Fakat bunun yerine, siyasal olmayan bilimin konusu olmadığını söyler. Örneğin "aile davranışlarına konusu (s. söylemez türü hangi gösterge ya da ölçütlerle siyasal nitelikli olarak biçimlerinin bu aileyi oluşturan bireylerin siyasal ölçüde, oy verme eğilimlerine etki yaptığı zaman siyaset biliminin Bu farklı bir biçimde okursak, bu durumda "oikos" kavramının siyaset biliminin konusu olmayacağı sonucunu kolayca Platon'un ev yaşamına Aynı şekilde, düzenlemelerinin tümünü siyasal olmayan düzenlemeler olarak okumak zorunda Uzun yıllar okutulan bu üç kitabın ve hatta savımızı daha da güçlendirmek üzere, örneğin siyaset psikolojisi dersinde okutulan aynı adlı kitabı da bunlara dört kitabın, epistemolojik olarak pozitivist, metodolojik olarak ampirisist olduğunu kolaylıkla söyleye biliriz. Bu anlamda, artık SBF'de bu çizgiyle sınırlı bir siyaset bilimi eğitimi verilmediğini, bu çizgiden kesin bir kopuşun deneyimlendiğini açıkça söyleyebiliriz. Zaten gösterilen tepki bu kopuştan Kopuşu çok özet bir biçimde etmek gerekirse, tek cümleyle devlet (ve aynı anlama gelmek üzere res publica ya da yine aynı anlama gelmek üzere kamu kavramları) merkezli siyaset biliminden, artık devletle özdeş olmayan bir kamu merkezli eğitime kayılması ve bu "siyasal olanın" sınırlarının alabil genişletilmesi ve giderek yeni merkezmiş gibi duran kavramının MAKALE de bizzat kavramının almakta oluşudur. elbette S B F ' d e siyaset bilimi eğitimi dünden bugüne siyaset bilimi dersinin çizgisiyle sınırlı değildir. Bunun yanı sıra, siyasal düşünce tarihi ve çağdaş siyasal akımlar gibi derslere kısaca da olsa bakmalıyız, çünkü bu dersler "klasik çizgiden" farklı bir çizgi tutturmuş ve bugün SBF'nin en önemli farklılıklarından birini oluşturan bir başka geleneğin (eğer devlet merkezli siyaset bilimi eğitimini de bir gelenek sayacaksak) yol açmıştır, Şu açıktır: Günümüz dünyasını ve bu dünyanın Türkiye ve Türk siyasetini geleneksel siyaset biliminin geleneksel-merkezi kavramlarıyla yetinerek açıklamak ve çalışmak artık neredeyse olanaksızdır. SBF'de bu fark edilmiştir, Örneğin, artık adını duymak lisansüstü eğitimi beklemeleri gerektiğini düşünmek son derece arkaik tir. Bu nedenle, öğrenciler daha birinci sınıftan başlayarak bu adı duymaktadırlar, Çünkü bu adı zikretmeden siyaset bilimi dersi kavramını tartışmak son derece eksik bir çerçeveye razı olmak demek olacaktır, Ancak, günümüz siyasetinin ve siyaset bili minin "postmodern rüzgarlar ya da gelişmeler" karşısında tür "eksen" ya da "evrensel lik" kaybı tehdidiyle karşı karşıya olduğu da açıktır. yukarıda sözünü geleneksel çizgi, siyasal düşünce tarihi aracılığıyla edilen çizgi, bir anlamda buna karşı bir güvence oluşturmaktadır. (Ayrıca SBF'de anayasa hukuku dersinin de buna ben zer bir üstlendiği söylenebilir). Siyasal düşünce tarihinin, biraz yukarıda, bir niteliğinin olduğunu söylemiştim. Yinelemek gerekirse, bu tarihin konusu düşünürlerin ortaya koyduğu ürünlerin hangi koşullar altında, hangi amaçlara yönelik olarak, hangi bağlamda, hangi araçlarla ortaya konulduğu ve bunların birbirleriyle tehlike uyumuydu. Fakat burada ve böyle kodlandığı ölçüde de veri şu ya da bu disiplinin tarihini öğrenmek bir materyal dönüşür, Bir anlamda, örneğin üzerinde düşünebilmek, bilgi sahibi olabilmek kullanılan siyaset biliminin sorunları geçmişe gitmek "eksikliği ayıp sayılan" bir alana az çok nüfuz edebilmek gelebilir. bir-iki konusu donmuş bir tarihin konusu olarak kodlanabilir sınırlı, gerekli, sıkıcı bir ders haline önemli tehlike, çubuğu tam ters uca bükersek, dersin, çağdaş siyasal düşünceyi ve sorunları, yani kendi şimdiki zamanını mutlaklaştıran bir yaklaşımla, bu yaklaşımı yeniden üretebilmek ve baki kılabilmek yağmalanacak bir şu ya da bu özelliğiyle dönüştürülmesidir. Bu halde, bütünlüklü bir tarih dersi olmaktan çıkar, daha çok tematik bir özellik üstlenmeye başlar ders. Örneğin, öğrenciye Aristoteles metafiziğinin temelleri hiç verilmeden, yaklaşımı tartışılmadan, "siyasetin doğallığı ve zorunluluğu"nu temellendirmek da "zoon politikon"un çağdaş okuma biçimlerinin kuşatan ve zorunlu kılan çerçeveyi yok sayarak, Aristoteles sonucu olarak öğrenci, "zoon nesli tükenmiş bir kuş, su"nu da "mağara teorisi" olarak belleyebilir; ne gam! kullanabilirsiniz ya geçerek, Aristoteles'te onu verebilirsiniz. Bunun "mağara SBF'de verilen siyasal düşünce tarihi, öncelikle sözcüğün dümdüz anlamıyla gerçekten "literal" yani Bunun açık anlamı, dersin hallerine dair" bir mahiyette ve buna uygun örneklerle zenginleştirilerek "siyasal kılan" ya da onu, olarak kuran"ın en yani "insan"ı dolayısıyla en "eski" ve ölümsüz "hali" olarak siyaseti dünden bugüne, kesintiler, kırılma noktaları, dönüşüm ve sıçrama birlikte bütünlüklü bir tarihsel süreç konu edinmesi ve daha da önemlisi, bugünde, şimdiki zamanımızda kendini olarak kuran"ın dünün "siyasal-olan"ının bir verisi olarak kabul edilmesidir, Dolayısıyla, ne şimdiki zamanımızı kurma biçimi anlaşılmadan dünkü "nice" olduğu anlaşılabilir, ne de bu erilmeden" bugün siyasal-olan'a vakıf olunabilir! Bu açıdan, S B F ' d e bu ders, siyaset bilimi eğitiminin çerçevesini çizer ve ama genişleyerek şimdiki zamanı sonsuzca genişleyen "postmodern zaman" masına ve benzer biçimde, "kayıp bir zamanın taş heykellere başını vura vura sonunda kendisinin de taşlaşmasına karşı en önemli sınır çizgilerinden biridir (Mekansal düzlemde benzer bir yukarıda da SBF'de benzerlerinden çok daha yoğunluklu ve üst düzeyde verilen, anayasa hukuku dersi üstlenir). Aynı şekilde, siyasal düşünce tarihi çağdaş siyasal birlikte düşünülmesi gereken bir Eğer bir analoji yapılmak çok siyasal kurama meylederken, siyasal akımlar, uzun yıllar daha çok siyaset felsefesine yatkınlık göstererek bir anlamda karşı bir "antidot" ders siyasal düşünce tarihi daha gizil olarak büyülen- üstlenmiştir SBF'deki siyaset bilimi eğitimi ve eğilimi üstüne bu küçük örneklerden bu eğitimin karşı karşıya bulunduğu kimi sorunlara değinmek de fikir verici olabilir. SBF'nin siyaset bilimi eğitiminin eskiden beri en özgün yanlarından birisi, disiplin giderek makale temelli bir eğitim ve araştırma eğiliminin yaygınlaşmasına karşılık, kitap temelli bir eğilimi temsil etmesi ve üstelik, kendi ders materyalinin yine kendisi tarafından üretilmiş Siyasal düşünce tarihi Ancak siyaset bilimi dersi bu hala başarıyla sürdürülmekte ne yazık ki aynı şeyi söylemek mümkün gözük memektedir (Gerçi burada, kitap yazmayı adeta cezalandıran, makale, üstelik yabancı dilde makale yazmayı biricik çalışma ölçüsü olarak kabul eden akademik politikaların büyük rolü olduğu kesinlikle edilmemelidir). SBF'de siyaset bilimini olumsuz yönde etkilemeye başlamış bulunan ve bu etkinin daha da artarak süreceği anlaşılan bir diğer unsur, üniversite eğitiminin aynı zamanda birlikte düşünülmeye başlaması ve dolayısıyla eğitim programının giderek piyasanın karşı daha da duyarlı kılınmasıdır. Bu da beraberinde, örneğin Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü programını, özellikle hukuk dersleri başta olmak üzere kimi mesleki derslerin yoğun "saldırısına" maruz bırakmaktadır ve hatta özellikle lisans düzeyinde, siyaset bilimi eğitimi "neredeyse" marjinalleşme tehdidiyle baş başa Burada da yine yürütülen akademik politikaların ve yöneti- MAKALE ci aktörlerin büyük rolü olduğu olarak bir belirtilmelidir. Bu sorun beraberinde, getirmektedir. Şöyle ki, kuramsal maruz bırakıldıkça, yoğun kuramsal eğitim lisans düzeyinde veren lisansüstü gramıyla aralarındaki bağ da giderek kopmaya, en azından mesafe ciddi bir biçimde açılmaya başlamaktadır. Bu da, SBF lisansüstü programını, ODTÜ gibi, böylesi bir ara açılmasını tecrübe etmeyen, kuramsal olarak daha donanımlı gözüken öğrencileri çekim merkezi kılmakta ama, aynı anda S B F , lisansüstü programını kendi mekte giderek zorlanmaktadır. Oysa siyaset bilimi bilmek, ancak kendi besle SBF sürdüre üreteceği anlamlı bir nicelik ve nitelikteki kay mümkün olabilecektir. Son olarak, siyaset bilimi bakımından, S B F ' d e sorun düşündüğüm bir noktaya, yönetim bilimlerinde beliren bir tür "alana yeniden girme" Elbette, bu taşımamaktadır; kendisi bir sorun yaratıcı potansiyel biçimi dikkat çekicidir. Bu fakültede yönetim bilimi eğitimi, bilin gibi, ne yazık ki uzun yıllardan bu yana, siyaset "teknik-mesleki" bir eğitime düzeyde durdurulmak kopmuş ve adeta bulunmaktadır. Bu gidişin en azından lisansüstü son derece sevindiricidir ki bunun en önemli göstergesi doktora düzeyinde verilen "Devlet Bilimi Metodolojisi" dersidir. "Devlet Bilimi Metodolojisi" dersi, kendi kalınarak siyasal toplum olgusuna ayrımına takdirde "toplumsal tarihin sunduğu öbür kamu yönetimi biçimlerini alanına alamamak ve bugünkü biçimleri tarihsel karşılaştırma yöntemiyle çözümlemek olanağından yoksun"iuğu beraberinde biçiminde bir eleştirinin üzerine oturtulmakta ve ardından olgularının toplum bilimlerinde birbirinden öbür dallarla kendi edilen edilmekte, yönetim biliminin kurulması gerekliliği Kısaca dersin amacı, yine "kamu yönetimi üzerine görüş alanını genişletmek amacıyla, akademik bölümlerde dondurulmuş yönetimi olgusuna nasıl yaklaşıldığını Doğrusu burada birden fazla sorun bulunmaktadır. Dersin asli amacının hukuk, siyasal antropoloji, tarih, siyaset bilimi, ekonomi politik devlete nasıl anlamak olarak gösterilmesinin ardından, adının "devlet bilimi" olarak sunulması, acaba bu disiplinler tümü birden devlet bilimini mi oluşturuyor ya da böyle bir mı ortaya atılıyor, yoksa siyaset bilimi yerine, devlet bilimi, eski terimiyle hortlatılarak, bu disiplinlerin arakesitinde yer alan yeni bir bilim olarak mı takdim ediliyor, anlaşılamamaktadır. Aynı şekilde, bu dersin metodolojik düzeyde nereye bir muammadır. Ders, devlet bilimi adı yeni bir metodoloji mi da etmeye yöne liktir yoksa ders, devleti nesne olarak alan çeşitli disiplinlerin metodolojisini mi kendine nesne almaktadır; belirsizdir. Bu belirsizlik ölçüsünde de bu girişim SBF'de siyaset bilimi eğitiminin ya tümüyle habersiz olarak siyaset bilimi eğitimine yöne lik geleneksel eleştirilerle kendini var etmeye çalışmaktadır ya da bu dönüşümden hab- E ve bu haberdarlık koşulu altında, siyaset bilimi programlarıyla gitmek yerine, biliminde devlet mercek altına ve onu da ancak biz yaparız" gibi, anlamlandırılması pek de kolay olmayan bir tür okuma" girişimi mahiyetindedir. Fakat, açıklaması her nasıl yapılırsa yapılsın, siyaset bilimi programının kendi bilimi lisansüstü programını yok yok dahası bir bütün olarak siyaset kesindir. Bu, dersin okuma listelerinden bile VI. Sonuç olarak, başta S.Akşin'in özellikle siyaset bilimine en sonda, "yönetim bilimlerinin" alana yeniden girme geliştirdiği tutumla, arasında, telaffuz etmekte şimdilik zorlanabilirsek de, adlandırılmamış bir ortaklık bulunduğu kanısındayım. Bir anlamda çeşitli rüzgarların etkisiyle giderek "gevşediği, savrulduğu, kapandığı, uzmanlaşarak kendi sokmak" arzusu! düşünülen siyaset bilimi bir yanda bu arzu senin hikayendir" anlayışının aşırı öbür uçta da "anlatılan bir biçimde uç vermeye başladığına tanık oluyoruz. Örneğin, bu sunuş dizisi "Selektif Cehalet" başlığı altında son konuşmayı yapan Prof. Dr. E. Türkcan'ın yaklaşımı bu konuda uyarıcı "Anlatılan senin hikayendir"deki kendinde bir veri olarak bağlamından kaçıran, ve "yalnızlaştıran", giderek kendisine yönelik her ayrı "hikayeyi" "ne yapalım, bu da senin hikayen; seninki sana, benimki bana" omuz silkmesiyie geçiştirerek, ayrımını ve nihayet olumsuz anlamıyla, en başta "eleştiri-edebiyat" ayrımını ortadan kaldıran bir yaklaşım, en ve "gerçek" anlamıyla bir cehalet yaratmaktan ve cehaleti ölçüsünde "gürültülü bir efe lenme" başka bir şey yaratmayacaktır. 1 Bu yazı S B F ' d e artık gelenekselleşmiş bulunan Asistan Toplantıları dizisinin Sosyal Bilimlerde Dönüşüm temalı dizisinde yapılan siyaset bilimi bölümü söyleşisi kaleme alınmış ve 2006 Mayıs sonunda, toplantıda sunulmuştur. Gerek bu sunuş ve gerekse onun yazıya geçirilmesinde, yer yer esinlendirici, yer yer katkıları siyasal teoriler asistanı Zafer Yılmaz'a özellikle olmak üzere ve ayrıca, yazıyı yeniden okuyarak uyarıcı notlar düşen, aynı kürsüden Duygu Türk'e teşekkür borçluyum. 2 Yuvarlak masa toplantı 3 Zizek 4 Maurice Duverger, Politikaya Giriş, Çev. S. 5 Bilimler ve Mülkiye", Mülkiye, Yaz 2004, no. 244, Gıdıklanan Özne, Politik Ontolojinin Yok Merkezi, Çev. S. Can, Ankara, Epos Yayınları, 2003, Varlık Yayınları, Bülent Daver, Siyaset Bilimine Giriş, 2. Baskı, Ankara, s. kadar. Yayınları, 1969, s. 28. Burada Daver, yukarıda Duverger aracılığıyla andığım Janet'in metnini, Duverger'den farklı olarak değil, 6 7 başına tarihler. s. 32. M. Duverger, a.g.y. 8 siyaset biliminin en geleneksel konularından biri gibi gözüken ve bugün daha çok yaklaşımların en gözde konularından sayılan " y a s a " konusunda bile yana çok büyük farklılıklarla "Hiçbir hiçbir yasa Mostesquieu Voltaire'i yan "yasalar" üzerine şu saptamayı yapar: değildir. Nedeni de meydanda; yasalar zamanına, yerine, gereksinmelere v.b. olanaklara göre yapılmıştır. Gereksinimler değişince, eskisi gibi kalan yasalar gülünç hale gelmişlerdir. Örneğin domuzla şarabın zararlı Arabistan'da domuz eti yemeyi, şarap anlamsızdır. (...) yasak eden yasa yüzünü kızartacak bir şeydir a m a , biliyoruz ki her yerde doğru, açık seçik olan, her yerde zorlanmadan yerine getirilen biricik yasalar oyun yasalarıdır. Niçin satranç oyununun kurallarını koyan hintliye dünyanın her yerinde, boyun eğiliyor da, örneğin papaların emirnameleri bir dehşet ve nefret konusu oluyor?" (Voltaire, Felsefe Voltaire'in yasaya celilikten bir yasa nesnesi olmaktan I I , Çev. L. Ay, MEB Yayınları, 1995, s. yaklaşımının aşırı görecelileştirmeyle malul olanaksız hale bu göre ve bu ölçüde de yasanın giderek bir bilim düşünebiliriz a m a bu hem erken, hem yanıltıcı yasayı tam da bu, aşırı Çünkü öbür uçta, nesnesi olmaktan çıkaran yaklaşımı etmeye 9 Bunu görmek uzunca bir süredir bu konuda simge atmak yeterlidir. 10 Bkz. bkz. John haline gelmiş olan Popper, Açık Toplum ve Düşmanları, Cilt 1 Platon, Çev. M. ci baskı) bir kitabına bile göz A Theory of Justice, Oxford, Oxford University Press, Remzi Kitabevi Yayınları, Ernst Devlet 2. Baskı, (Bu yayınevinde birin Çev. N. Arat, Remzi Kitabevi Yayınları, Buna bizden bir örnek vermek gerekirse; siyaset bilimindeki temel yaklaşımları gözden geçirdiği kitabında Kemali Saybaşılı, çeşitli yaklaşımları sonra şöyle bir saptama yapar: "Siyaset bilimi konusunda ele alınan yukarıdaki yaklaşımlar doğrudan ya da dolaylı olarak belli bir dünya görüşünü de Bu durumda siyaset bilimi çalışmalarında benimsenebilecek yöntem dünya görüşü si yapmayan bir siyaset bilimi yaklaşımı seçerek onun da eksikliklerini giderecek biçimde uygulamak bilir." Yazar, buna örnek olarak sistem kuramını vermektedir. Sistem kuramının nasıl olup da bir dünya görüşünden bağışık dair açıklayıcı bir ş e m a y a yazarda rastlanmaz; sistemi salt biçimsel yapısıyla sınırlı olarak anlamak ve bu ölçüde de her yerde geçerliliğini etmek Ancak yazarın örneğinin gerçek anlamına biraz zaten. Bkz. Kemali Saybaşılı, Siyaset Biliminde Temel Yaklaşımlar, Ankara, Birey ve Toplum Yayınları, s. Bunun ayrıca bkz. Giorgio Agamben, Kutsal Ayrıntı Yayınları, Mukaddes, I. Bap 8, 4-27. Egemen ve Çıplak Hayat, Çev. I. Türkmen, MAKALE 14 St. ya da Gök Devleti Yer Devleti"nde geçen terim özgün haliyle "Civitate"tır. "Tanrı Devleti Üstüne" ya da özgün haliyle, "De civitate Dei") Bu terim bugün benim kolaycacık kullandığım gibi, terimiyle mot-a-mot kabul edilmemelidir. Burada özellikle tersine bükmeye Ibn Haldun başyapıtı Mukaddime'ye gibi, en Mukaddime çözümlemesini barındıran Ümit Hassan'a da bakılabilir, Bkz. Ibn Haldun, Mukaddime, Çev. Z. K. cilt, özellikle birinci ve ciltler MEB Yayınları, 1990, 3 Ümit Hassan, Ibn Haldun'un Metodu ve Siyaset Teorisi, 2. Baskı, Ankara, SBF Yayınları, 16 Hobbes Bkz. Kral Devlet ya da Ölümlü Tanrı, Ankara, Yayınları, 1994. Toplumsal Bilim ve Siyaset Kuramı, Çev. Erol Mutlu, Ankara, Teori Yayınları, 18 s. 20. s. 2 1 . 19 Bunun ayrıca bkz. 20 Komisyonu, Sosyal Bilimleri Açın, Çev, Metis Yayınları, şu metinlere bakılabilir: " E s s a y s on Mankind and Political 15,06,2006 ve "Political 21 Bkz. Runciman, 22 s. or A D i s c o u r s e " , http://soc- ve Siyaset, 23 M, Foucault, Özne ve B. Kalkan, Ankara, Yayınları, 2006, Seçme Yazılar 2, Çev. I. Ergüden- 17. Ergüden, Ayrıntı 2005, s.47. 24 Gulbenkian Komisyonu, a.g.y, s. 25 aktaran Deniz Alca, "Siyaset Biliminde Pozitivizm Sorunu: Türkiye Örneği", Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Siyaset Bilimi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Danışman: 99 s, Burada tezin elektronik kopyası 26 E. Akın'dan aktaran, 27 Gabriel A, 2004, sayfa numarası verilememektedir. a.g.y. Ventures Political Science: Narratives and Reflections, Lynne Publishers, 2002. 28 David Laswell, Propaganda Techniques 29 David I, Press, Psychopathology and Politics, Universtiy of Chicago Press, 30 Gabriel Almond, Comparative Politics, A 31 4th Edition, Longman Press, 2003, a.g.y. 32 Aktaran, Esat Çam, Siyaset Bilimine Giriş, Fakültesi 1977, s. 57. 33 Saybaşılı, a.g.y. s. 24, 34 Ahmet Taner Kışlalı, Siyaset Bilimi, Ankara, Yayınları, 2003, 35 Ç a m , 36 Cemil Oktay, Siyaset Bilimi Alfa Yayınları, 2003, s. 236, 37 Oktay, a.g.y, s 264. 38 Huntington, Political Order Changing Societies, University Press, 39 Oktay, a.g.y. s. 293. 40 A.g.y. s. 312. 41 Unesco'nun 1948 sınıflandırması kapsam ve konuları b. Siyasal düşünceler tarihi) ve bölge şöyledir: Siyaset kuramı (a. Siyaset kuramı kurumlar (a. Anayasa, b. Devlet organları, Yerel yönetimler Kamu yönetimi, d. Devletin ekonomik toplumsal görevleri, e. Karşılaştırmalı siyasal kurumlar)ll. Partiler, siyasal gruplar, kamuoyu Kamuoyu) III. Uluslararası partiler b, Grup ve dernekler, c. Seçimler, ç. 8a, Uluslararası siyaset, b. Uluslararası örgütler ve yönetim, Devletler e hukuku) Bkz. Kışlalı, 42 43 1.06.2006 44 Burada ODTÜ yerine bir başkasını, Boğaziçi Üniversitesi'ni de alabilirdim. Bu yanıyla, özel olarak bir SBF-ODTÜ karşılaştırması peşinde Yalnızca SBF'deki durumu biraz daha aydınlatabilmek dışardan bir örneğe başvuruyorum; hepsi bu. 45 1.06.2006. 46 1.06.2006. 47 http://www.padm.metu.edu.tr/progYL.html, 1.06.2006. 48 Aynı yerde. 49 50 http://yonetimbilimi.politics.ankara.edu.tr/index.htm 1.06,2006. 51 52 Bkz. 1.06.2006. 53 1,06.2006. 54 S B F lisansüstü programına gösterilen tunu da artışı elbette sevindiricidir, A m a pek telaffuz edilmeyen bir boyu SBF lisans kontenjanlarını düşürebilmek da lisansüstü kontenjanlarını artırmak Her ne kadar kontenjan artışı tüm kontenjanların doldurulmasını zorunlu öğrenci sayısında giderek ciddi bir artışın da lisansüstü tehdit edici boyutlara vardırma riskini de taşımaktadır, 55 B. Daver, a.g.y, s. 3 ve devamı. Bu ve kısımlarda sayfa numarasıyla göstermekle 56 metinlerde de alıntı yerlerini, metin Aksi belirtilmedikçe, atıflar belirtilen kaynaktan Kapani, Politika Bilimine Giriş, 5. Baskı, Ankara, Bilgi Yayınevi, 57 Kışlalı, a.g.y. 58 Siyaset Psikolojisi, Siyasal Toplumsallaşma ve Y a b a n c ı l a ş m a , A n k a r a , Turhan Kitabevi Yayınları, 59 Yeri gelmişken, S B F ' y e kendi rengini kazandıran bu ve bir bölümü artık S B F ' d e bulunmayan derse büyük payları olan Prof. Dr. Mete Ümit Hassan, Prof. Dr. Ömür Sezgin'i ve Doç. Dr. Alaeddin Şenel, Prof. Dr. büyük bir üretkenlikle hala sürdüren Prof. Dr. Mehmet Ali anmayı bir vefa borcu sayıyorum. 60 Kuşkusuz, bu çerçevelemek bakımından özellikle anayasa hukuku dersinin bir hukuk fakültesinde verilen anayasa hukuku derslerinden nasıl ya da hatta ayrılması siyasal tarih eğitimi, yine özellikle Türk siyasal hayatı ve tarihi takdir gibi, bu, en azından benim üzerinde ve ayrıca, üzerinde de durmak gerekirdi ama bir "had aşımı" olarak algılanabilirdi. Bu nedenle, onlara göze alamadım 61 Bunun en açık kanıtı, yaygın olarak bilinen, alandaki başka akademisyenlerle laşa olarak, yazılması uzun yıllara yayılan 6 kitaplık yapıtıdır. Bunlar sırasıyla, tek Levent Köker'le birlikte Devletinden Kral Devlete, FilizÇulha da Halkın 62 ve yazara Cemal Kent Devletinden Tanrı Devletine ve yine ortak Tanrı Akal'ın da katılımıyla Kral Devlet ya da Ölümlü T a n r ı , Ergün'le birlikte Kral Devlet'ten Ulus Devlete ve nihayet, tek yazarlı Ulus Devlet ya adlı kitaplardır. MAKALE KAYNAKÇA — Kutsal — M. — Egemen ve Çıplak Hayat, Çev, I. Türkmen, Kent Devletinden Ankara, Köker Tanrı Devletine, Ankara, Yayınları, — ve d. Tanrı Devletinden Kral Devlete, 2. Baskı, Ankara, — ve d. Kral Devlet ya da Ölümlü Tanrı, Ankara, — ve d. Kral Devlet'ten Ulus Devlete, Ankara. — Ulus Devlet ya da Halkın Egemenliği, Ankara, — Alca Biliminde Pozitivizm Sorunu: Türkiye Ayrıntı Yayınları, Yayınları, 1994. Yayınları, Yayınları, Yayınları, 2005. Yayınları, 2005. Abant Baysal Üniversitesi, Sosyal Enstitüsü, Siyaset Bilimi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Erkan Akın, 2004, 99 s. — T. - Siyaset Psikolojisi, Siyasal Toplumsallaşma ve Yabancılaşma, Ankara, Turhan Kitabevi Yayınları, 1980, — Almond Comparative Politics, A Theoretical Framework, 4th Edition, Longman Press, 2003, — Almond Ventures Political Science: Narratives and Lynne 2002. — Cassirer — Çam — Devlet Efsanesi, Çev. N. Arat, Remzi Kitabevi Yayınları, 1984. Siyaset Bilimine Giriş, Daver Fakültesi Yayınları, 1977, Siyaset Bilimine Giriş, — Duverger Baskı, Ankara, Yayınları, Politikaya Giriş, Çev, S, — Varlık Yayınları, aktaran Deniz Alca REFERANS KAYNAĞI? — Foucault, Özne ve Yazılar 2, Çev. I. Ergüden- — Gulbenkian Komisyonu, Sosyal Bilimleri Açın, Çev. Ş.Tekeli, — Hassan Siyaset, — Huntington — Ayrıntı Yayınları, 2005, Metis Ibn Haldun'un Metodu ve Siyaset Teorisi, 2. Baskı, Ankara, SBF Yayınları, 1982. — Heywood — Ibn Ergüden, B. Kalkan, Ankara, Political Order Changing Societies, Mukaddime, 3 cilt, Çev, Z. Kapani Politika Bilimine Giriş, — Kışlalı A. — Ugan, University Press, MEB Yayınları, 1990, Baskı, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1989. Siyaset Bilimi, I, Yayınları, 2006. Ankara, Yayınları, 2003. David, Propaganda Press, Psychopathology and Politics, Universtiy of Chicago Press, 1986. — Oktay C, Siyaset Bilimi — Popper Alfa Yayınları, 2003, Açık Toplum ve Düşmanları, Cilt 1 Platon, Çev. M, 2. Baskı, (Bu yayınevinde birinci baskı) Remzi Kitabevi Yayınları, — A Theory of Justice, — Runciman — Saybaşılı Toplumsal Bilim ve Siyaset Kuramı, Çev. Erol Mutlu, Ankara, Teori yayınları, 1986, Siyaset Biliminde Temel Yaklaşımlar, Ankara, Birey ve Toplum Yayınları, — Voltaire, Felsefe — Yuvarlak masa toplantı — Zizek, Oxford University Press, I I , Çev. L, Ay, MEB Yayınları, "Sosyal Bilimler ve Mülkiye", Mülkiye, Yaz 2004, c.XXVIII, no. 244, ss.27-55, Gıdıklanan Özne: Politik Ontolojinin Yok Merkezi, Çev. S, Can, Ankara, Epos Yayınları, 2003. — — Petty 1,06.2006. on Mankind 1 and Political MAKALE — "Political or A Discourse", — 1.06.2006, — — — — — 1.06.2006 1.06,2006. 1,06.2006. 1.06.2006. — 1,06.2006. — 1.06.2006. — — 55