Şubat 2016 - TKSD Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği

Transkript

Şubat 2016 - TKSD Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği
GERİDE BIRAKTIKLARIMIZ
2016 yılına girerken, geride neler bıraktığımızın ve bazı
sektörler itibariyle bu yıl neleri beklediğimizin bir özet tablosunu
çıkarmakta yarar gördüm.
ENDÜSTRİ 4.0 DEVRİMİ
Sektörel gereksinimleri hızlı, güvenilir ve yenilikçi anlayış ile
karşılamaya çalışan endüstri, hızla gelişen teknoloji olanakları
sayesinde yeni bir sanayi devrimi olan Endüstri 4.0 dönemine
girmeye hazırlanıyor. Endüstri 4.0, modüler yapılı akıllı fabrikalarda, fiziksel işlemleri siber-fiziksel sistemler ile izleyerek, nesneleri
birbirleriyle ve insanlarla iletişime geçmesini ve bu sayede de
merkezi olmayan kararların verilmesini hedefliyor.
DIŞ TİCARET
Geçtiğimiz yıl ihracatımız 157,3 milyar dolardan, 143,9
milyar dolara (%8,56) ve ithalatımız 242,1 milyar dolardan 207,0
milyar dolara (%14,50) geriledi. İthalattaki azalış oranı daha
büyük olduğu için, doğal olarak dış ticaret açığı azaldı ve ihracatın
ithalatı karşılama oranı % 65’ten% 69,5’e yükseldi.
İhracattaki azalışın nedenleri arasında, Avrupa pazarlarındaki
ekonomik durgunluğu, petrol ve emtia fiyatlarındaki gerilemenin
üretici ülkelerin gelirlerini azaltmasını, bölgemizdeki gerginlikleri,
Rusya’nın Türk ürünleri ithalatına koyduğu sınırlamaları, pariteden
kaynaklanan kayıpları sayabiliriz.
Ancak asıl sorunun, Türkiye’nin katma değeri yüksek ürün
üretemediğini, piyasalara ucuz mal sunduğunu ve rekabet gücünün sınırlı olduğunu yinelememiz gereklidir. Nitekim, ihracatımız
değer olarak azalırken, miktar olarak % 1,5 oranında artmıştır. Bu
da kg. başına ihracatın ucuzladığını göstermektedir. Diğer ilginç
bir nokta, TİM sınıflandırmasında yer alan 26 sektörün 23 ünde
ihracat gerilemesinin ortaya çıkmasıdır. Bir başka ifade ile ihracatımızdaki gerileme ‘genel’dir. Doların değer kazanması da ihracatı
olumlu yönde etkileyememiştir.
İthalattaki azalmanın sebepleri ise bellidir. 35 milyar dolarlık
gerilemenin yaklaşık yarısı petrol fiyatlarının düşmesi sonucu
enerji faturasının azalmasından kaynaklanmıştır. Ekonomik durgunluk ve belirsizliklerin yaşandığı bir dönemde ara malı ve ham
madde ithalatında görülen gerileme de bir diğer önemli faktördür.
ENFLASYON
2015 yılı enflasyonu TÜFE’de % 8,81 olarak gerçekleşmiştir.
Merkez Bankası, geçen yıl için bu oranı en son % 7,9 ve 2016
sonu için % 6,5 olarak öngörmüştür. Piyasanın beklentisi bile
geçen yıl için % 8,5’tu. TL’de ki değer kaybı enflasyon için en
önemli etken olarak görülmektedir. % 30 oranında arttırılan asgari
ücretin enflasyona etkisinin % 1,1- % 2,2 arasında olabileceği
ekonomi yönetimince açıklanmıştır.
Yüksek seyredecek bir enflasyonun faiz artışı tartışmalarını
yeniden gündeme getireceği açıktır.
CARİ AÇIK
2015 yılı için cari açığın 30-35 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Bu rakam ülkemizin daha az dış kaynak ihtiyacı içinde olacağını göstermektedir. Petrol fiyatlarındaki
gerilemenin bu yıl da devam edeceği varsayıldığı için cari açığın
yönetilebilir olduğu söylenilebilir. Ancak açığın finansman kaynakları genellikle özel sektörün tahvil ihracı ile gerçekleşmektedir.
Son 5 yılda özel sektörün dış borcu 75 milyar dolar artmıştır.
Dış borçlanmada referans olarak kabul edilen Libor 2010 yılında
% 0,30 iken günümüzde % 0,60’tır. FED’in faiz artırım kararı ile
birlikte dış kaynak bulmakta zorlanma olasılığı da vardır.
YABANCI YATIRIMLAR
2015 yılının dış kaynak girişleri açısından verimli bir yıl
olmadığını söylemek mümkündür. Doğrudan yabancı yatırımlar
için gelen kaynak 10 milyar dolar civarında beklenmektedir.
Rakam giderek küçülmektedir. Sıcak para olarak tabir edilen kısa
vadeli sermayede ise girişler değil çıkışlar öncelik almıştır. Geçen
yıl, yabancıların hisse senedindeki net satışları 2,4 milyar doları
ve devlet iç borçlanma senetlerindeki satışları da 7 milyar doları
bulmuştur. Toplam çıkış 9,4 milyar dolardır. Çıkışların ana sebebi
, doların değer kazanması ve faiz hadlerinin yeterince yüksek
bulunmamasıdır. Yani getirinin azalmasıdır.
Yabancı yatırımcıların geçen yıl hisse senetlerinde % 33
oranında zarar yazdığı ve % 24 oranında değer kazanan dolar yüzünden de zarara uğradığı ifade edilmektedir. İçeride ve bölgemizde süregelen gerginliklerin de sermaye çıkışlarında rol oynadığını
söylemek gerekecektir. Oysa Türkiye, büyümesini dış kaynaklarla
gerçekleştirmek durumunda olan bir ülkedir.
BÜYÜME
2014 yılında % 2,9 olan büyüme hızının, 2015 in ilk dokuz
ayında % 3,4 e yükselmesi olumludur. 2016 büyümesi ise % 3,5 civarında tahmin edilmektedir.
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı bu
rakamın % 4 ü aşacağını açıklamıştır.
Geçen yıl ki büyüme , iç talepteki artış ve
tarım kaynaklıdır. İmalat, ulaştırma ve inşaat gibi
sektörlerin büyümeye katkısı sınırlıdır. İhracat ise
zaten gerilemektedir.
Asgari ücretteki artış, emeklilere zam,
çeşitli kesimlere verilen teşvikler, bazı sektörlerde taksit sayısının arttırılması gibi uygulamaların iç talebi ve dolayısıyla büyümeyi
yukarı yönde etkilemesi beklenebilir.
Sorun hep vardır ve olacaktır. Önemli
olan zamanında ve uzun vadeli, kalıcı
önlemler alabilmektir.
Yapısal reformların artık geciktirilmemesi, Eylem Planı’nın ikna edici tedbirlerle
yürürlüğe konulması, siyasi ve ekonomik
istikrarın hassasiyetle korunması, AB ile
ilişkilerin sıkılaştırılması, güvenli ve karlı
bir yatırım ortamının oluşturulması başta
gelen önlemler olmalıdır.
Timur Erk
TKSD Yönetim Kurulu Başkanı
KİMYASAL forum
ARAŞTIRMA
İBRAHİM YELMENOĞLU
TÜPRAŞ Genel Müdürü İbrahim Yelmenoğlu
2016’da da paydaşlarımız ve ülkemiz
için değer üretmeye devam edeceğiz
Düşen petrol fiyatının talep artışına olumlu katkısıyla
Akdeniz rafineri marjında oluşan güçlü seyir, kapasite
kullanım oranlarımızı yıl boyunca destekledi. 2015 yılında
devreye aldığımız, Cumhuriyet tarihimizin tek bir seferde
yapılan en büyük sanayi yatırımı olan 3 milyar dolarlık,
Fuel Oil Dönüşüm Tesisinin üretime geçişi sonucu tüm
rafinerilerimizde tam kapasite kullanımlarına ulaşıldı.
Yüksek üretim ve rafineri marjlarındaki güçlü seyir ile
olumlu bir yılı geride bıraktık.
- 2016 zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor
2016 yılında Çin ekonomisinin büyüme hızında olası
bir yavaşlama ve enerji üreticisi ülkelerin gelirlerinde
azalmanın satın alma gücü ve tüketimi baskılayabileceği
öngörülmektedir. Ayrıca likiditeye ulaşımda artan zorluklar
ve fonlama maliyetlerinin yükselmesiyle, gelişmekte olan
ülkeler ve Türkiye’deki talep artış hızında yavaşlamaya ilişkin
değerlendirmeler yapılmaktadır. Bunun yanında, içinde
bulunduğumuz coğrafyada oluşabilecek jeopolitik gelişmeler
2016 yılının ekonomik olarak daha da zorlu geçebileceğine
İşaret etmektedir.
- Motorin ve benzin tüketimimiz ile İran ambargosunun
gevşetilmesi Tüpraş’ı pozitif etkileyecektir
Ülkemizde sağlıklı şekilde seyreden motorin ve benzin
tüketimlerindeki artışın 2016 yılında da devam edeceği
beklentisi, son dönemde İran’a uygulanan ambargonun
gevşetilmesiyle gerek ülkemizde gerekse bölgemizde
yaşanacak ekonomik rahatlama ve ham petrol ikmalimizde
önemli yer tutan İran petrollerinin miktarındaki artışın,
şirketimizi 2016 yılında pozitif yönde etkileyeceğine
inanıyoruz.
- Sektörde kapasite kullanımı ve rafineri marjları
sağlıklı seviyelerde olacaktır
Uluslararası Enerji Ajansının tahminlerine göre 2016
yılında da önceki yıla benzer şekilde düşük fiyatların tüketimi
desteklemesi ile küresel petrol talebi artışının 1,21 Milyon
gibi yüksek bir rakamda gerçekleşerek, dünya petrol talebini
95.68 Milyon varil güne taşıması beklenmekte olduğundan
sektörümüzde kapasite kullanımının ve rafineri marjlarının
sağlıklı seviyelerde olmasını bekliyoruz.
ABD ve Kanada olmak üzere bazı OPEC dışı ülkelerin ham
petrol üretimlerindeki azalış beklentileri ve gelişmiş ülkelere
sermaye girişiyle artan satın alma gücü ile büyümenin devam
etmesi gibi unsurların ham petrol fiyatlarını özellikle 2016
yılının ikinci yarısında artırabileceğini değerlendiriyoruz.
- Yatırım odaklı stratejimiz 2016 yılına da
yön gösterecektir
Bunun yanısıra 2015 yılı performansımıza önemli katkıda
bulunan Fuel Oil Dönüşüm Tesisi sayesinde 2016 yılında da
KİMYASAL forum
İbrahim Yelmenoğlu
maksimum kapasiteye ulaşılması, birim maliyetleri aşağı
çekerken, üretim artışının getireceği yüksek satış potansiyeli
Tüpraş’a ve ülkemize ilave katma değer sağlayacaktır.
Ülkemizin cari açığını azaltmaya yönelik yatırım odaklı
stratejimiz 2016 yılına da yön gösterecektir.
Sorumluluklarımızın bilinci ve Koç Topluluğu’nun
üretim ile değer yaratma zincirini daha da güçlendirmek
için, üretim ve iş süreçlerimizin tümünde hedeflerimizi
gerçekleştireceğimiz yeni bir yılda Tüpraş’ı geleceğe
taşıyacak, sosyal, çevresel ve ekonomik alanlara yayılan
sürdürülebilir iş modelimiz ile paydaşlarımız ve ülkemiz
ekonomisi için değer üretmeye devam edeceğiz.
Sahibi:
Yönetim Kurulu Adına
Timur Erk
ARAŞTIRMA DOSYASI
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:
Mustafa Bağan
Yazı Kurulu
Prof.Dr. Hasancan Okutan
Prof. Dr. Ersan Kalafatoğlu
Prof.Dr. Serdar Çelebi
Timur Erk
Özalp Erkey
Mustafa Bağan
Dr. Caner Zanbak
Erkan Baykut
6L]FHÁÐ]ÖPHQHUMLYHULPOLOLðLPL"<DGD\HQLOH
QHELOLUHQHUML\DWÜUÜPÜPÜ\DSÜ\RUVXQX]"
%XQXQLÁLQãQDQVPDQDGDLKWL\DFÜQÜ]RODFDN
(QHUMLYHULPOLOLðLYH
ARAŞTIRMA YH\D\HQLOHQHELOLUHQHU
ML\DWÜUÜPSURMHOHULQL]H
X\JXQNRíXOODUGDãQDQVDO
ÁÐ]ÖPDUÜ\RUVDQÜ]KDQJL
EDQND\DJLWPHOLVLQL]"
+DQJLWHGDULNÁLGHQ
KDQJLÖUÖQÖDOPDOÜVÜ
QÜ]+DQJLWÖUNUHGLOHUL
NXOODQDELOLUVLQL]°QÖ
PÖ]GHNLVÖUHÁWHmHQHUML
YHULPOLOLðLnQH\ÐQHOLN\DWÜUÜPSURMHOHULLOHEX
\DWÜUÜPODUÜQãQDQVPDQÜJLGHUHNÐQHPND]DQD
Kimyasal
Forum Dergisi sordu,
FDN%XDUDGD$YUXSD%LUOLðLGHD\ÜUGÜðÜIRQODUOD
sektör
temsilcileri yanıt verdi...
7ÖUNL\HnGHNLHQHUMLYHULPOLOLðLQH\ÐQHOLNSURMHOHUL
GHVWHNOL\RU
2015’TEN
2016’YA
KİMYA
SEKTÖRÜ
İdare yeri:
Değirmen Sok. Şaşmaz Sitesi No:19
Duranbey Apt. D.9
Kozyatağı / Erenköy 34742 İstanbul
Tel : (0216)416 76 44-94 39
http://www.tksd.org.tr
Dergimizde yayınlanan yazılar, yazarların görüşlerini
yansıtmaktadır. Bu görüşler Derneğimizi bağlamaz.
Buradaki bilgiler, referans gösterilmek kaydıyla,
kısmen veya tamamen kullanılabilir.
Dergimiz tüm okuyucularımızın yazılarına
açıktır. Gönderilecek yazıların elektronik ortamda, varsa referanslarını içeren ve iki dosya
kağıdını geçmeyecek şekilde olması tercih edilir.
Dergi yönetimi, gönderilen yazının yayınlanıp
yayınlanmaması hakkında karar verme yetkisine
sahiptir.
Şirketiniz, alt sektörünüz, sektörünüz 2015 nasıl geçirdi?
• Sektörün ilk 3 sorunu,çözüm önerileri?
• 2015’te ‘yılın olayı’ neydi?
YH
• KOBİ’ler
ve Küresel Devler, 2015’ten ne umdular,ne buldular?
• Küresel piyasalarda,Türkiye ekonomisinde sektörel trendler...
• Dünyada yaşanan sektörel gelişmeler
.2&$(/ú6$1$<ú2'$6,·1,15(60ú<$<,1
• Sektörel gelişme ivmesi nasıl artırılacak?
25*$1,´2'$9ú=<21µ'$úû/(1ú<25
• 2016’dan neler bekliyorsunuz?
Yayına hazırlık:
•
´(1(5-ú9(5ú0/ú/úøúµ
´7856())µ
8OXVDORODUDUDN\D\×QODQDUDNGDù×W×P×\DS×ODQ2GDYL]\RQ'HUJLVL´(1(5-ú9(5ú0/ú/úøú·QL
nadolu Basın Merkezi
LüOH\HFHN%XNDSVDPGDHQHUMLYHULPOLOLùL\DGD\HQLOHQHELOLUHQHUMLSURMHOHULQH\DW×U×P\DSPDN
Genel Yönetmen
LVWH\HQ.2%úG]H\LQGHNLHQGVWUL\HOÀUPDODUDYHWLFDULJLULüLPFLOHUH\|QHOLN\×O×QGDQ
Levent Akbay
EHUL7UNL\H·GH\UWOPHNWHRODQELUNUHGLSURJUDP×RODQYH$YUXSDúPDUYH.DON×QPD
%DQNDV×WDUDI×QGDQJHOLüWLULOHQ7h5.ú<(6h5'h5h/(%ú/ú5(1(5-ú352*5$0,7856())
Yayın Koordinatörü
Editör
LOHX\JXODQDQNUHGLWUOHULGHVWHNOHQHQSURMHOHUGHJ|UHYDODQ7856())7('$5ú.dú/(5ú·QL
Umutcan Akbay
Belma Özgen
WDQ×W×ODFDN
bu sayıda
Görsel Yönetmen
Melis Çinçinoğlu
Görsel Destek
Anadolu Basın Merkezi
2 TÜPRAŞ Genel Müdürü İbrahim Yelmenoğlu: 2016’da değer üretmeye devam edeceğiz
5H]HUYDV\RQLoLQ
3 İKMİB Yönetim
Kurulu Başkanı Murat Akyüz: 2015 tüm sektörler için zor geçti
úODQ7DULIHVL
g]HO%|OPOHU
İletişim:
$QDGROX%DV×Q0HUNH]L
7DPVD\ID[FP7/
$UNDNDSDN[FP7/
Adres: Birlik Mahallesi 413. Sokak
6 Genel Müdür Cengiz
Taş: Aksa Akrilik’in 2015 yılı ciro beklentisi 600 milyon dolar
7HO
<DU×PVD\ID[FP7/
gQNDSDNLoL'2/8[FP7/
18/B Çankaya/ANKARA
8
İEİS
Genel
Sekreteri
Turgut
Tokgöz: Umuyoruz ilaç politikaları sektörün önünü açar
6RQUH]HUYDV\RQWDULKL
dH\UHNVD\ID[FP7/
$UNDNDSDNLoL[FP7/
Tel: 0312 496 01 37 - 09
İhracatçıları Birliği Yön. Kur. Bşk. Ali Uğur Ateş: Uzun
9 Akdeniz
Kimyevi
Maddeler
ve
Mamülleri
)L\DWODUD.'9GDKLOGHùLOGLU
VD\×NDW×O×PODU×QGD\]GHVD\×NDW×O×PODU×QGD\]GHLQGLULPX\JXODQDFDNW×U
www.anadolubasinmerkezi.com
dönemli büyümeyi sağlayacak adımlar atılmalı
10 PAGDER Yön. Kur. Bşk. Reha Gür: Hammadde fiyatlarındaki düşüşün olumlu etkilerini bekliyoruz
Baskı
12 Polisan Kimya Genel Müdürü Necati Bülent Hakoğlu: 2016’da da pazardaki ağırlığımızı korumayı
Arkadaş Basım Sanayi Ltd. Şti.
2'$9ú=<21·'$1.2%ú·/(5(g=(/.$03$1<$
ve payımızı artırmayı sürdüreceğiz.
Kazım Karabekir Cad. Sütçüoğlu
İşhanı
/RJRVORJDQYHLOHWLüLPELOJLOHULYHJ|UVHOOHUGHQROXüDELOHFHNNoNLODQODULoLQI×UVDW
14 Dow Türkiye Genel Müdürü İhsan Necipoğlu: Büyüme ve kârlılık hedeflerimize uygun bir yılı geride
No: 37/4 Ulus-ANKARA
+HUD\2GDYL]\RQ·GD\D\×QODQPDN]HUH<,/údú1$'(7FP\NVHNOLNFPJHQLüOLNNoNLODQLoLQVDGHFH7/
bıraktık
%XNDPSDQ\D+D]LUDQ·HNDGDUVUHFHNWLU
Tel: 0312 341 57 07
Yayın Tarihi: 20.11..2015
16 Kimyagerler Derneği Başkanı Mustafa Tekoğlu: 2023 vizyonu için farkındalık yaratmalıyız
18 LANXESS Kimya Türkiye Genel Müdür ve CEO Ömer Bakır: Kimya ve otomotiv sanayi
20 Helvacızade AŞ CEO’su Mevlüt Büyükhelvacıgil: Gelecek 50 yılın stratejisini öngörerek yatırımlar
yaptık
22 PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu: Komşu ülkelerde gerilimin azalması ihracat ve üretimi artıracak
25 TKSD Yön. Kur. Baş. Vekili Özalp Erkey: Dünyada ve Türkiye’de petrokimyanın önemi
26 TMMOB Kimya Müh. Odası Başkanı Ali Uğurlu: İşsizlik, ihtiyaç fazlası kontenjan, düşük ücret ve iş
güvenliği en büyük sorunlar
28 ETKSD Genel Sekreteri Mustafa Bağan: Güvenlik Bilgi Forumu tarihçesi
29 Üretim Reform Paketi Çalıştayı
37 TKSD Yön. Kur. Baş. Timur Erk: Türkiye entellektüel-beşeri sermayesi
38 Prof. Dr. Serdar S. Çelebi: Kanser ve oksidanlar-antioksidanlar
39 TKSD’nin 2015 yılıl faaliyetleri
KİMYASAL forum
ARAŞTIRMA
MURAT AKYÜZ
2015 tüm sektörler için zor geçti
Murat Akyüz
İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı
Kimya Sektör Platformu Başkanı
-Sizce sektörünüz, alt sektörünüz/şirketiniz 2015’i
nasıl geçirdi?
2015 yılı sadece kimya sektörü için değil tüm sektörler için zorlu geçti. Küresel ekonomideki iniş çıkışların yanı sıra ülkemiz gündeminde yaşananlar ihracatçımızı da sanayicimizi de zorladı. Ekonomik ve siyasi
belirsizlikler nedeniyle durağan bir yılı geride bıraktık.
2016 da maalesef farklı olmayacak gibi görünüyor.
-2015’te sektörünüzün, alt sektörünüz ve/veya
şirketiniz açısından ne gibi belirleyicilerle karşı
karşıya kaldınız?
Yıl içinde yaşadığımız iki seçim süreci ve terör olayları belirsizlikleri beraberinde getirdi. Diğer yandan
KİMYASAL forum
çevre ülkeler, Ortadoğu, Rusya ve İran pazarlarındaki
gelişmeler, Euro dolar paritesindeki dengesizlikler sektörümüzün daha temkinli hareket etmesinde belirleyici
oldu.
-Sektör, alt sektör ve veya şirketiniz açısından
‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz bir olay, bir gelişme,
bir mevzuat değişikliği vb. gelişme yaşandı mı?
İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme
Paketi”nde açıkladığı Kaynak Kullanımı Destekleme
Fonu (KKDF) oranının sıfırlanması kimya sektörünün
yanı sıra birçok sektörü yakından ilgilendiren bir gelişmeydi. Ayrıca İran’a 12 yıldır uygulanan ekonomik
ambargonun kalkması için atılan adım da yine sektö-
rümüz açısından önemli bir gelişme olarak ifade edilebilir. İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi
ve Almanya’nın yürüttüğü nükleer müzakerelerde anlaşmaya varıldı.
-Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, ar-ge,
çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat,
AB uyumu, kurlar, faizler, şirket evlilikleri, satın
almalar, teşvikler, bölgesel gelişmeler, makroeko
nomik istikrar vb. konularda 2015’i farklı kılan
gelişmeler yaşandı mı?
2015 yılının bir önceki yıldan farklı olduğunu söylemek çok zor. Büyüme, ihracat, üretim, satışlar açısından durgunluk hakimdi. Bu açıdan farklılıktan öte
elimizdeki kaynakları koruduğumuz ve tedbirli hareket
etmeye çalıştığımız bir yıl olduğunu söylemek mümkün.
-Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk
kimya sektörünü etkileyen gelişmeler yaşandı mı?
Global ekonomik düzlemde yaşananlar dengeleri
değiştirebiliyor. AB ülkelerinde etkisi biraz azalsa da
kriz devam ediyor. Irak, Mısır ve Rusya cephelerindeki gelişmeler kimya sektörünü yakından ilgilendiriyor.
Ortadoğu’da devam eden sıkıntılar ve Çin ekonomisinde
yaşananların da etkisi büyük.
ların daha artırılması önemli bir gereklilik.
-Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız?
Çözüm için önerileriniz var mıdır?
Yüzde 80’lere varan yüksek oranlarda dışa bağımlı
bir sektörüz. Hammadde de maalesef dışa bağımlıyız.
Yatırım teşvikleri ve yatırım ortamının iyileştirilmesi
gerekli. Bir önceki sorunuzda bahsettiğim gibi AR-GE
ve inovasyonda çok yeterli bir noktada değiliz. Bunun
içinde AR-GE kaynaklarımızı artırmamız önem taşıyor.
Alt sektörler bazında yaşadığımız sorunlardan biri de
AB kozmetik kaydının firmalara ciddi maliyet oluşturması. Bu noktada da firmalarımızın desteklenmesi gerekli.
-Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi
özetler misiniz?
2016 yılı için diğer sektörlerde olduğu gibi bizim
de en büyük beklentimiz ekonomik yapı ve kurdaki istikrar. Çok sıcak bir gündeme sahibiz. Sanayicilerimizin ihracatçılarımızın uzun vadeli planlar yapabilmesi
istikrar ortamına sahip olmamıza bağlı. Dış kaynaklı
tüm olumsuzluklara rağmen hedef odaklı ihracat stratejimize devam ediyoruz. 2016’nın 2015 rakamlarının
üzerine çıkabileceğimiz daha iyi bir yıl olması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
-Sizce KOBİ’ler, Küresel kimya devleri
2015’ten ne umdular, ne buldular?
Bir önceki yılın olumsuz etkilerinin kalkması
bekleniyordu. Ancak emtia fiyatlarındaki gerileme
ile oluşan fiyat baskısı, dünya ithalatındaki düşüş ile
Euro-Dolar paritesindeki yaşanan kayıpların yanı
sıra politik süreçler sektörü etkiledi.
-Geçmiş yıllara göre kimya sektörünün
2015 gelişme trendini nasıl notlarsınız?
Kimya sektörü son 10 yıldır önemli bir gelişim
içinde. Bu süre içinde kimya Türkiye’nin en fazla ihracat yapan üç sektöründen biri oldu. Ancak ihracat
rakamlarından da anlaşılacağı üzere dış etmenlerin
etkisiyle son yıllarda ihracatımız aynı seviyelerde.
Kimya ihracatı 2011 yılında 16 milyar 383 milyon dolar iken, 2012’de 17 milyar 592 milyon dolara yükseldi. 2013 yılında ise 17 milyar 507 milyon
dolar seviyeye ulaştı. 2014 yılında 17 milyar 905
milyon olan sektör ihracatımız gerek küresel ekonomideki yavaşlama gerekse ülkemizdeki ekonomik
ve siyasi belirsizlikler nedeniyle geçtiğimiz yılı 15
milyar 469 milyon dolarlık ihracatla tamamladı.
2016 yılı sonunda 16 milyar dolar civarında bir
ihracata ulaşacağımızı öngörüyoruz.
-Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için
yapılması gerekenler konusundaki görüşleri
niz?
Sektörün gelişim ivmesi dış etken faktörlerinin
iyileşmesinin yanı sıra AR-GE ve inovasyon çalışmalarının artırılmasına bağlı. Sürdürebilir ihracata
ulaşmamız ancak yüksek katma değerli üretim ile
mümkün olacak. Bunun için de bu alandaki çalışmaKİMYASAL forum
ARAŞTIRMA
CENGİZ TAŞ
Aksa Akrilik’in 2015 ciro
beklentisi 800 milyon dolar
Yatırımlarını ağırlıklı olarak modernizasyon ve destek üniteleri üzerine yoğunlaştıran Aksa, 2015 yılının ilk dokuz
ayında konsolide 39,3 milyon ABD Doları
tutarında yatırım yaptı.
Aksa, Ar-Ge alanında yapılan yatırımlar ve çalışmaların sonucunda Pigment
boyalı akrilik filament iplik ürününü kendi
teknolojisi ile geliştirdi. Aksa bu ürünün
sektördeki tek üreticisidir.
Aksa aynı zamanda High Pile (RC) ve
modakrilik konusunda çalışmalar yürüttü.
High Pile elyaflar, peluş kumaş, suni kürk,
oyuncak ve banyo paspaslarında kullanılmak üzere geliştirildi.
nu itibarıyla yaklaşık 1250 çalışana sahiptir.
Aksa, 2015 yılının ilk dokuz aylık ara döneminde 587
milyon ABD Doları konsolide ciro elde etti. 2015 yılında
ise konsolide 750-800 milyon ABD Doları civarında ciro
elde edeceğimizi öngörüyoruz. Ayrıca kullanım kapasitesinin %98’e ulaşmasını ve ihracatın toplam satış içindeki
payının da %40 civarında olmasını öngörüyoruz.
AKSA Akrilik Genel Müdürü Cengiz Taş
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Aksa Akrilik, dünyadaki en büyük, Türkiye’deki tek akrilik elyaf
üreticisidir. 315.000 ton yılık üretim kapasitesi ile
Aksa 2014 yılında dünya akrilik elyaf üretiminin yaklaşık 1/6’sını gerçekleştirmiştir. Aksa, yaklaşık bir milyar
dolarlık cirosuyla, 5 kıtada 50’den fazla ülkede 300’ün
üzerinde müşterisine ihracat gerçekleştirmektedir. Satışlarının yüzde 67’ini iç piyasaya, yüzde 33’ünü ise dış
piyasaya yapmaktadır.
İSO’nun ‘’Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu”
2014 yılı araştırması sonuçlarına göre en büyük 35. sanayi kuruluşu olarak listede yerini alan Aksa 2014 yılso KİMYASAL forum
Ar-Ge çalışmaları:
Yatırımlarını ağırlıklı olarak modernizasyon ve destek üniteleri üzerine yoğunlaştıran Aksa, 2015 yılının ilk
dokuz ayında konsolide 39,3 milyon ABD Doları tutarında yatırım yaptı.
Aksa, Ar-Ge alanında yapılan yatırımlar ve çalışmaların sonucunda Pigment boyalı akrilik filament iplik ürününü kendi teknolojisi ile geliştirmiştir. Aksa bu
ürünün sektördeki tek üreticisidir. Aksa aynı zamanda
High Pile (RC) ve modakrilik konusunda çalışmalar yürütmektedir. High Pile elyaflar, peluş kumaş, suni kürk,
oyuncak ve banyo paspaslarında kullanılmak üzere geliştirilmiştir. Modakrilik elyaf ise yüksek derecede güç
tutuşurluk, diğer bir deyişle yanmazlık özelliğinin gerekli
olduğu ürünlerde kullanılmaktadır.
“Aksa Akrilik 9,50 Kurumsal Derecelendirme Notu
ile Kurumsal Yönetim Endeksi’nde yer alan 50
şirket arasında ilk 3’e girdi”
Aksa Akrilik, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından düzenlenen “Kurumsal Yönetim
Ödülleri”nde, Kurumsal Yönetim Endeksi’nde yer alan
50 şirket arasında ilk 3’e girdi.
Aksa Akrilik aldığı bu ödülle kurumsal yönetim anlayışından, paydaşlarına karşı sergilediği şeffaflığa kadar
birçok konuda üst düzeyde olduğunu tescilledi.
Bağımsız kurumsal derecelendirme şirketlerinden
Saha Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri, Aksa Akrilik için Kurumsal Yönetim Derecelendirme Notu’nu 10 tam puan üzerinden 9,50 olarak
güncelledi.
Yapılan incelemelerde, Aksa Akrilik’e verilen kurumsal yönetim derecelendirme notu; şirketin, SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne uyum sağlayarak, tüm politika
ve önlemleri uygulamaya soktuğunu ortaya koydu. Aksa
Akrilik’in 2014 yılı notu 9,22’du.
“Aksa Akrilik GRI’dan “C Seviye” onay alan
“İlk ve Tek Türk Kimya Şirketi“
Aksa 1993 yılında Türkiye’de “Üçlü Sorumluluk”
taahhüdünde bulunan ilk firmalar arasında yer almaktadır. Yakın zamanda GRI G4 standardı seviyesindeki 2014 Sürdürülebilirlik
Raporu’nu yayınlayan Aksa, 2009 yılında yayınladığı Sürdürülebilirlik Raporu
ile GRI’dan “C Seviye” onay alan “İlk
ve Tek Türk Kimya Şirketi“ oldu. Aksa,
ayrıca 2011 yılında inovasyon ve sürdürebilirlik odaklı stratejisi ile Palladium
tarafından verilen ve dünyanın en saygın ödülleri arasında yer alan “Hall of
Fame- Strateji Yönetimi Ödülü”nü almaya hak kazandı.
Şirket aynı zamanda, Türkiye’de henüz yasal bir yükümlülük bulunmamasına rağmen 2010 yılında Karbon Ayak İzi çalışmalarına
başlayarak, BSI denetimlerinin sonucunda, Türkiye’de
ISO 14064-1’e göre “Reasonable Assurance” derecesin-
de sertifika sahibi olan ilk Türk kuruluşu oldu.
Enerji verimliliği ile ilgili yapılan çalışmalar:
Aksa, GE Power&Water, Water and Process Technologies Projesi ile verimlilik, çevreye olan katkı, su
tüketimleri ve enerji maliyetlerini düşürmesiyle dikkat
çekiyor.
Aynı zamanda da Avrupa’da getirisi en yüksek proje
ünvanına sahip uygulamayı General Electric firması işbirliği ile yapıldı.
Bu proje ile kazan boru patlaklarının önüne geçmeyi
başardı. Bunun yanı sıra, kazanların aniden ve plansız
devreden çıkması engellenirken, enerji tedariğini olumsuz etkileyen unsurlar da devre dışı bırakılmış ve akrilik elyaf üretim prosesinde üretim ve kalite kayıplarının
önüne geçilmiş oldu.
Yılda 3.21 milyon USD’lık tasarruf sağlayan proje,
Avrupa’nın en iyi projelerinden biri olarak gösteriliyor.
Aksa, bu proje ile Proof Not Promises
Ödülü’ne de layık görüldü. 2013 yılından sonra ilk kez bir Türk şirketi bu
ödülü almış oldu.
Aksa’nin bir başka enerji verimliliği
projesi olan AES (Advanced Energy Solutions) Projesi operasyonel mükemmelliğe katkı sağlayan ileri proses kontrol
yöntemlerinin enerji santrallerindeki ilk
uygulaması Türkiye’de şirketimiz tarafından gerçekleştirildi.
Bu proje ile de 2 milyon ABD Doları
tasarruf elde etti. Proje, sektörün önde
gelen teknoloji firması Honeywell ile yürütüldü. En kısa geri dönüş” süresiyle, farklı kıtalarda
10’un üzerinde ülke ve 50’yi aşkın uygulama arasında
birinci sırada yer aldı.
KİMYASAL forum
ARAŞTIRMA
TURGUT TOKGÖZ
İEİS Genel Sekreteri Turgut Tokgöz
Umuyoruz önümüzdeki dönem ilaç
politikaları sektörün önünü açar
Türkiye ilaç pazarı, 2015’te yüzde 15,5 artışla 16,87
milyar TL’ye ulaşmıştır. Kutu ölçeğinde ise yüzde 6,7’lik
bir büyüme ile 1,95 milyar kutuya ulaşmıştır.
Endüstrimizin gündemindeki en önemli sorunlar fiyatlandırmada ve geri ödemede yaşadığımız sıkıntılardır.
-Global bütçe uygulaması başlatıldı
2009 yılı sonunda, yaşanan global kriz ve ekonomik
daralma sonrasında, kamu otoritesi tarafından ilaç harcamalarında tasarruf sağlanması amacıyla global bütçe
uygulamasına geçildi. Yıllar içinde de ilaç bütçesinin
aşıldığı gerekçesiyle ek fiyat düşüşlerine başvuruldu. Oysa
bütçe aşımlarının nedeni iyileşen hizmet kapsamı ile kalitesine bağlı olarak miktar bazındaki genişlemeydi.
-Dönemsel avro değerinin güncellenmesi sorunu
Bunlara ek olarak, kurlardaki artışa rağmen mevzuatta belirlenen ve ilaç kaynak fiyatlarının TL’ye dönüştürülmesi için kullanılan Dönemsel Avro Değeri (DAD),
Nisan 2009 tarihinden Mayıs 2015 tarihine kadar güncellenmeyerek, ilaç harcamalarını kontrol etmek amacıyla 1,9595 TL düzeyinde sabit tutuldu.
Aşılamayan döviz kuru
sorunu nedeniyle sektör
olarak hukuki girişimlerde
bulunduk. Bu davalar ilaç
sektörü lehine sonuçlandı.
Ancak döviz kurunda yapılan düzeltme, karar gereğini karşılamaktan son derece
uzak bir şekilde 2 TL olarak
açıklandı.
-Dönemsel avro sektö
re kan kaybettiriyor
Temmuz ayında yürürlüğe giren yeni Fiyat
Kararı’yla ise, ilgili döviz
kurunun belirlenmesinde bir
önceki yılın ortalama Avro
kurunun %70’inin baz alınması hükmü getirildi. Buna
göre de, 1 avro değeri 2015
sonuna kadar 2,0787.- TL;
2016 yılı içinse 22 Şubat
2016 tarihinden itibaren
geçerli olmak üzere 1 Avro
değerinin 2,1166 TL olarak
belirlendi. Bu yeni düzenlemenin de sektörümüze kan
kaybettirmeye devam edeceği gerçeği altında buna karşı
da hukuki süreç başlattık.
KİMYASAL forum
Uzun yıllardır devam eden cari kurun seyrinden uzak
fiyatlandırma anlayışı, ilaç endüstrisini ekonomik ve ticari anlamda öngörülemeyen ve sürdürülemeyen bir noktaya getirdi. Endüstrinin rekabet gücünün ve verimliliğinin
artırılması için istikrarlı bir ilaç politikası oluşturulması
gerekliliği açıktır.
-İlaç öncelikli sektörler arasında
Türkiye ilaç endüstrisi sahip olduğu köklü geçmişi,
uzun yıllara dayanan üretim kültürü, yüksek katma değer ve ileri teknolojiye dayanan yapısı, deneyimli insan
gücü ve ihracat potansiyeliyle, ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasına önemli katkı sağlayacak öncelikli sektörler
arasında yer alıyor.
-65 üretim, 11 hammadde tesisi var
Endüstrimiz; 11 binden fazla ürün, uluslararası standartlarda üretim gerçekleştiren 65 üretim tesisi, 11 hammadde üretim tesisi, 300’den fazla kuruluş ve 30 bin
çalışanı ile Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutuyor.
13 akredite Ar-Ge merkezine sahip olan endüstrimiz, Avrupa Birliği, Bağımsız Devletler Topluluğu, Kuzey Afrika
ve Ortadoğu ülkeleri başta
olmak üzere 170 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.
Turgut Tokgöz
-Biyoteknolojide
katma değerli ürünler
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası olarak, endüstrimiz için hedefimiz, ArGe yetkinliğimizi artırarak
özellikle biyoteknoloji alanında daha yüksek katma
değerli ürünler üretmek,
küresel bir ilaç üreticisi ve
ihracatçısı konumuna gelmektir.
-Ar-Ge ve ihracat önce
likler arasında
Bu hedefe odaklanarak,
endüstrimizin yaşadığı tüm
zorluklara ve olumsuzluklara rağmen Ar-Ge ve ihracat
konusundaki çabalarımıza
aralıksız devam ediyoruz.
Umut ediyoruz ki, önümüzdeki dönemde oluşturulacak ilaç politikaları
stratejik öneme sahip sektörümüzün sorunlarını çözecek ve gelişiminin önünü
açacak biçimde düzenlenir.
ALİ UĞUR ATEŞ
ARAŞTIRMA
Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği
Yönetim Kurulu Başkanı Ali Uğur Ateş
Uzun dönemli büyümeyi sağlayacak adımların
atılması her sektörü olumlu etkiler
-2015 hakkında...
Dünyada yaşanan politik gelişmeler, petrol fiyatlarındaki azalma, emtia fiyatlarının yaklaşık %30 düşmesi
sektörümüzü de olumsuz etkilemiştir. Bir yandan talep daralırken, ürünler üzerindeki fiyat baskısı daha fazla hissedilmiştir.
-2015’in belirleyicileri...
Petrol fiyatları pek çok parametrenin temelini oluşturan belirleyici bir unsur. Politik gelişmeler, iç pazarda
seçim nedeni ile oluşan belirsizlik, Ortadoğu Bölgesi’nde
artan kaos, yılın son döneminde Rusya krizi sektör dinamiklerini olumsuz etkilemiştir.
-‘Yılın olayı’
Petrol fiyatlarındaki olağanüstü düşüş yılın olayı olarak değerlendirebilir. Bazı araştırmalar petrol fiyatlarının
2020 yılında 80 USD seviyelerine ulaşmasının zor olduğunu öngörmektedir.
-2015’i farklı kılan gelişmeler
Global megatrendler kimya sektörünü etkilemeye ve
sektör için potansiyel büyüme imkanları sunmaya devam
ediyor. Sürdürülebilirlik, alternatif enerji kaynaklarına olan
eğilim ve sağlıklı yaşam farkındalığı en önemli megatrendler
arasında sayılabilir. Tüketicilerin talepleri ve dolayısıyla sanayinin gelişimi de bu trendler
doğrultusunda şekilleniyor. Örneğin, biyoplastikler bu anlamda hergeçen gün daha da önem
kazanıyor. Avrupa’da artık
regülasyonlar doğrultusunda
biyobozunur ambalajlar ve poşetler tercih edilmeye başlandı.
Pazar ihtiyacını doğru okumak
ve günümüz tüketicilerinin sesini dinleyerek üreticilere ihtiyaçları karşılayacak ürünler
sunmak, REACH, FDA, EFSA,
Türk Gıda Kodeksi gibi ulusal
ve uluslararası regülasyonları
takip etmek ve gelişmelere hızlı reaksiyon vermek, tedarikçilerimiz ile yakın iletişimde olmak gibi kavramlar her zaman
gündemde olacak.
-Dünyada kimya sektörü
nü yönlendiren gelişmeler
Kimya Sanayii tarafından
üretilen ürünlerin % 30’u direkt tüketiciye ulaşırken % 70’i
diğer sektörlerde hammadde olarak kullanılmaktadır. Bu
özelliği nedeniyle diğer sektörlerde yaşanan gelişmelerden
kimya sektörünün de etkilenmesi kaçınılmazdır.
-KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri 2015’ten
ne umdular, ne buldular?
Çin ekonomisindeki durgunlaşma ile Rusya ve
Brezilya’nın resesyona girmesi küresel bazda şirketlerin
beklenen performansları yakalayamamasına neden olmuştur
-Kimya sektörünün 2015 gelişme trendi
Avrupa Birliği ülkelerinde kimya sektörü bütünsel olarak değerlendirildiğinde üretimin %2 civarında arttığını,
kimya sektöründe üretimin ise yıl boyunca durağan seyrettiğini görüyoruz. Satış fiyatları da paralelinde %4,5
civarında düşüş gösterdi. Benzer bir etki Türkiye ihracat
rakamları incelendiğinde de görülebiliyor. 2015 yılında
Kimyevi Maddeler ve Mamulleri ihracatı, 2014 yılına kıyasla %13,3 oranında bir düşüşle 15.4 milyar dolar olarak
gerçekleşti.
-Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için
yapılması gerekenler
Mısır Merkez Bankası’nın özellikle 2015 itibari ile uygulamaya koyduğu döviz transferini ve ithalatı engellemeye
yönelik önlemlerin kaldırılmasına yönelik gerekli girişimlerde
bulunulmalı.
İran’da kaldırılan ambargo
sonrası Türkiye ile ticari ilişkilerinin güçlendirilmesi için gerekli
teşvik ve girişimlerin yapılması.
Sektörel ihtisas bölgelerinin
kurulması, mevzuatın basitleştirilip bürokratik işlemlerin azaltılması, Kimya Sanayiinin dışa
bağımlılığını azaltacak kurumsal teşvikler sektörün gelişme
ivmesini hızlandıracaktır.
Ali Uğur Ateş
-Sektörün ilk 3 sorunu
Dışa bağımlılık (Kimya sektörünün 2014 yılı ihracatı 15,5
milyar dolar iken aynı dönemde
Kimya sektörü ithalatı 40 milyar dolardır) , Ar-Ge ve İnovasyon eksikliği
-2016 beklentileri
Hükümetin uzun dönemli
büyümeyi destekleyecek adımlar
atması , bütün sektörlerle birlikte Kimya sektörünün de önünü
açacak, ivme kazandıracaktır.
KİMYASAL forum
ARAŞTIRMA
REHA GÜR
Plastik Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Reha GÜR
2016’da hammadde fiyatlarındaki
düşüşün olumlu etkisini bekliyoruz
-Sizce sektörünüz, 2015’i nasıl geçirdi?
Plastik sektörü, 2015 yılında üretim tarafında %0,6’lık
bir yükseliş kaydetmiştir. 2014 yılında 8,285 milyon ton olan
plastik mamul imalatı 2015 yılında 8,338 milyon tona çıkmıştır. İhracat tarafında ise parite etkisiyle %13,7 düşüş gerçekleşmiştir. Burada miktar bazında %2,5’lik bir düşüş söz
konusu olduğundan parite etkisi açıkça görülebilmektedir. Nihayetinde, 2015 yılında özellikle yakın coğrafya pazarlarında
yaşanan sıkıntılı durumlar plastik sektörü gibi Türkiye’nin genel ihracatına da negatif yönde yansımıştır. Ancak, 2016’da
parite stabilize olduğunda ve 2015’in yaratacağı baz etkisi
yukarı yönlü trendin yeniden harekete geçmesine imkan tanıyacaktır.
Diğer bir ifade ile küresel sorunlar, ihraç pazarlarımızdaki
kısıtlar ve ülkemizin 2015’te iki seçim yapmasından kaynaklı
belirsizlikler, her sektörü olduğu gibi bizi de olumsuz etkiledi. Sanayinin bütün kolları gibi biz de dalgalı bir yıl yaşadık.
İhraç pazarlarımızdaki süregelen belirsizliğin bizi zorladığını
söyleyebiliriz ancak bu zorlu şartlardan sektörümüz yüz akıyla çıktı. Plastik sanayicilerinin her biri farklı zorluklar taşıyan
pazarlarda var olmaya devam ettiğini söyleyebilirim.
Ayrıca, 2015 yılında yapısal sorunlarımızla, sektörümüze
karşı haksız ve hatta dayanaksız iddialara karşı da mücadelemizi sürdürdük. Özellikle, sektörün hammadde teminini bir
darboğaza doğru sürükleyen çeşitli tebliğler yürürlüğe kondu. Bu düzenlemeler, yalnızca plastik sektörünü değil onun
tedarikçisi olduğu otomotiv, beyaz eşya, medikal, elektronik,
inşaat vb. birçok sektörü de zor durumda bıraktı.
-2015’te sektörünüz açısından ne gibi belirleyicilerle
karşı karşıya kaldınız?
Tahmin edebileceğiniz gibi, plastik sektörünün belirleyicileri, diğer imalat sanayisi kollarının belirleyicileri ile aynı
faktörlerden oluşuyor. Finansman, hammadde, enerji maliyetleri, iş gücü, ihracat pazarlarındaki olumlu-olumsuz gelişmeler, kur seviyesi ve oynaklığı ve benzeri faktörlerin tamamı
sektörümüz için de belirleyici faktörleri oluşturuyor.
Ayrıca, kimya sanayisinin yabancı olmadığı bir unsur, bizim sektörümüz için de geçerli. Plastik sanayicileri de tıpkı
kimya sanayicileri gibi hemen her sektöre mamul ve yarı mamul sağlayan, doğrudan son tüketiciye ulaşan ürünlerden çok
daha fazla, diğer sanayi kollarına ve sektörlere yönelik üretim
yapan bir sektör.
Dolayısıyla, imalat sanayisindeki belirleyicilere ek olarak,
bizden ürün alan sektörlerde; genel ekonomik duruma bağlı
olarak ortaya çıkan her türlü yeni gelişme, sektörümüze çeşitli kanallardan etki edebiliyor.
Bir yanda otomotiv satışları olumlu etki ederken, inşaat
sektöründeki ya da beyaz eşya sektöründeki bir gelişme negatif yansıyabiliyor. Bu nedenle, 2015 yılında dalgalı seyreden iç ve dış talep, çeyrekler itibariyle yatırımlar ve sanayi
üretimindeki dalgalı seyir, iki kanaldan da belirleyici oldu.
Buna ek olarak, Ortadoğu, Orta Asya, Kuzey Afrika ihraç
pazarlarındaki siyasi risklerin realize olması negatif, Avrupa
ekonomisindeki toparlanma ise pozitif belirleyici oldu. Diğer
10 KİMYASAL forum
Reha Gür
taraftan, genel negatif etkisine rağmen parite, dövize endeksli
pazarlarda pozitif yönde ayrışmamızı sağladı. Karar alıcıların
bazı gümrük uygulamaları ise yıl boyunca sektörümüzün uğraştığı konuların başında geldi.
-Sektör, açısından ‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz bir olay,
gelişme, mevzuat değişikliği vb gelişme yaşandı mı?
Bizim için yılın olayı; 17 Şubat 2015, 4 Mart 2015 ve 14
Mart 2015 tarihlerinde değişiklik yapılan 2015/3 sayılı Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atıkların
İthalat Denetimi Tebliği’nin değiştirilmesi oldu.
Tebliğ kapsamında değerlendirilen plastik hammaddelerin ithalatını zorlaştıran yeni uygulamalar yürürlüğe kondu.
Biz, söz konusu hammaddelerin değişiklikten önce olduğu
gibi tamamının tebliğ dışına çıkarılmasını talep ettik. Zira,
geri kazanımdan elde edilmiş plastik hammaddeler, ekonomik
değeri olan ve sektörümüz için girdi olarak kullanılan hammaddeler olup, gerek terminoloji açısından gerekse özellikler
açısından atık olarak değerlendirilmemelidir, dedik. Yürürlükte olan tebliğ bu nedenle sektörümüzün girdi maliyetlerinin artmasına, rekabet gücünün azalmasına, haksız rekabete
maruz kalmasına ve sektörümüzün kayba uğramasına neden
olmaktadır, diye belirttik. Örnek olarak da, Türkiye’nin taraf
olduğu uluslararası anlaşmalar ve AB mevzuatını gösterdik;
ki bu anlaşmalar incelendiğinde bahse konu malzemelerin
“atık” olarak sınıflandırılmadığı ve serbest dolaşımda olduğu
görülmektedir, dedik.
Bu çerçevede, şunu tekrar belirtmekte fayda görüyoruz.
Plastikler, insanoğlunun yaşam standartlarını yukarı taşıyan
birçok ürünün hızlı, kullanışlı ve maliyet etkin şekilde üretilmesinin sağlamaktadır. Bu bakımdan plastikler, sürdürülebilir kalkınmaya önemli katkıda bulunmakta ve plastik kullanımı gelişmişliğin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Bu nedenle, özellikle gelişmiş ülkelerde plastik kullanımı artmaktadır. Plastikler yapısı itibariyle üretim ve geri dönüşüm
aşamalarında en az enerji tüketen ürünlerdir. Bu yönleri ile
en çevreci ürün oldukları konusunun da altını önemle çizmek
gerekir.
-2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı?
Ortalama büyüme hızımızda düşüş olması nedeniyle, 2015
yılı sektörümüz için özel önem taşıyor. Türkiye plastik sektörü, son 5 yılda üretimde yüzde 9,5 dolayında bileşik yıllık büyüme ortalaması tutturmuştu. Geçmiş 10 yıla baktığımızda,
yine ülke büyümesinin oldukça üzerinde bir ortalama ile büyüyordu. Hatta bazı yıllar ülke büyümesinin iki katına yakın bir
sektör büyümesinden söz edebiliriz. Ortalama büyüme hızındaki bu yavaşlamanın en başta ülkedeki genel makroekonomik dengelerden etkilendiğini görmekteyiz. Ülke genelindeki
ekonomik aktivitenin görece sınırlı kalması birçok sektörü olduğu gibi plastik endüstrisini de etkilemiştir. Dış pazarlardaki
sıkıntılardan bahsedilmişti, buradaki oynaklık ve belirsizlikler
de üretimin sınırlı büyüme göstermesinde etkili olmuştur.
dık. Emtia fiyatlarındaki düşüşle birlikte, mevcut programın
üretim odaklı olarak kısmi revize edilmesiyle bir reform fırsatı yakalamış durumdayız.
-Geçmiş yıllara göre kimya sektörünün 2015 gelişme trendini nasıl notlarsınız? Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak
için yapılması gerekenler konusundaki görüşleriniz?
Plastik sektörü, bütün dünya için kritik, stratejik önemi
yüksek, lokomotif bir sektördür. Aklınıza gelebilecek her türlü
sanayi mamulünde, tıpkı kimya sanayinde olduğu gibi, az veya
çok plastik ürün görürsünüz.
Bu stratejik öneme dayanarak, karar alıcılar nezdinde
yaklaşım değişikliğine ihtiyacımız var. Hammadde teminindeki idari güçlüklerin kaldırılması sektörümüzün ana talebini
oluşturuyor.
Orta-uzun vadede yerli petrokimya sektörünün geliştirilmesinin de önem taşıdığını, bugün yatırımlarına başlanması
gerektiğini söylemekte fayda var. Sektörümüz yoğun makineteçhizat yatırımı yapmaktadır; dolayısıyla makine sektörümüzün ilave teşviklerle desteklenmesini bekliyoruz.
-Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk kimya
sektörünü etkileyen gelişmeler yaşandı mı?
Plastik sektörünü etkileyen en önemli gelişmelerden biri,
ham petrol fiyatlarındaki hızlı düşüştür. Sektörü yakından
tanımayanların aklına ilk olarak, petrokimya sanayisinin maliyet düşüşü nedeniyle hammadde fiyatlarının gerileyeceği gelmektedir. Oysa, ham petrol fiyatlarındaki düşüş aynı hızda ve
aynı oranda hammaddeye yansımıyor.
Bununla birlikte, kontratların uzun vadeli olması da fiyatlara yansımayı geciktiriyor. Hatta, Avrupa’da hammadde
üreticileri rekor sayıda force-majeur ilan ederek hammadde
satışını baltaladılar. Avrupalı üreticiler 2015 yılında bu yüzden hammadde bulmakta zorlandılar. Bununla birlikte, bizim
ihraç pazarlarımız içinde petrol geliri elde eden çok sayıda
ülke bulunuyor. Bu ülkelerin gelirleri azaldığı gibi, ciddi oranlarda Rusya, Azerbaycan gibi yerel paralarını devalüe edenler
oldu. Bu da bize ihracat kanalından olumsuz gelişme olarak
döndü.
-Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız?
Çözüm için önerileriniz var mıdır?
Yaptığımız çalıştaylarda, sektörümüzün üç öncelikli sorununu belirledik. Birincisi, hammaddede dışa bağımlılık,
ikincisi yüksek katma değerli ürünlere geçiş yapılamaması ve
üçüncüsü de sektörün küresel pazarda rekabet gücü sorunları
yaşaması… Bunlara yönelik olarak, hammaddede dışa bağımlılıkta; petrokimya sektörüne yatırım aşaması yanı sıra
işletme aşamasında da en az beş yıl teşvik sağlanmasını çözüm olarak öneriyoruz. Kayagazı üretiminin başlaması, kur
riskinin minimize edilmesi de diğer çözüm önerilerimiz…
Yüksek katma değerli ürünlere geçiş için ise; sektörün
nitelikli eleman sorununun çözümlenmesi gerekiyor. Eğitim
kurumlarına ve sektörel STK’lara daha fazla destek vermesi, üniversitelerdeki olanak ve kapasitelerin sektör tarafından
daha kolay kullanılmasının sağlanması, işverenlere rehberlik
eğitimi, standartlara uyum ve standart belirlemeye yönelik
girişimlerde bulunulması gibi yöntemler başlıca çözüm önerilerimiz.
Sektörümüzün küresel rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak da; ürün sınıflaması yoluyla tüketiciye daha güçlü
ulaşmak, markalaşma, bilginin korunması, mevzuatın uygulanabilir hale getirilmesi, kayıt dışı ile mücadele ve bunun için
de KDV’nin düşürülmesi, piyasa gözetim ve denetiminin güçlendirilmesi, ithal hammaddelere yönelik test olanaklarının
artırılmasını sayabiliriz.
-Sizce KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri 2015’ten
ne umdular, ne buldular?
2015 yılı bildiğiniz gibi, emtia fiyatlarındaki düşüş nedeniyle, enflasyonun yüzde 5’lere doğru yakınsayacağı, buna
bağlı olarak faizlerin gerileyeceği ve ağırlıklı olarak inşaatın kastedildiği hizmetler sektörüne yönlendirilen kaynağın,
sanayi ve yüksek katma değerli ürün üretimine kaydırılarak
büyümenin ivme kazanacağı bir yıl olarak başlamıştı. Siyasi
bir çalkantı olmayacağı ve Haziran seçimleri sonrasında da
yaklaşık 5 yıla yakın bir seçimsiz dönemde reform paketinin
uygulanacağı varsayılmıştı. Hatırlayacağınız gibi 25 alan için
eylem planı dahi hazırdı. Buna karşılık, 2015 baz senaryonun
çok uzağında sonuçlandı.
Şunu da teslim etmek gerekir ki, kamu maliyesindeki kaliteli yönetimin etkisiyle yaklaşık bir yıl kaybetmiş olsak da,
yeniden reform programını uygulayabilecek bir fırsat yakala-
-Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz?
2016 için net bir tahminde bulunmak biraz zor olsa da,
baz senaryo olarak; 2016’nın da 2015 gibi, çeyrekler itibariyle farklılıklar gösteren bir seyirde ilerleyeceğini öngörebiliriz.
Elbette bu baz senaryoyu kökten değiştirebilecek çevre ülkelerdeki ve ülkemiz içindeki siyasi sorunların çözülememesi
olasılığını ana risk olarak gördüğümüzü de söyleyebiliriz.
2016 ile ilgili olarak daha önce belirttiğim, gecikmeli
hammadde fiyatları düşüşünün etkisinin olumlu katkısını bekliyoruz, ancak ham petrol ihracatçısı pazarlarımızdaki talep
daralmasını da olumsuz bir etken olarak görüyoruz. Avrupa
ana pazarımızda ise toparlanma işaretleri sıklıkla vurgulanıyor.
İç pazara gelince; gelirler politikasından kaynaklı olarak,
son tüketiciye yönelik mamullerde talep artışına bağlı olarak
kısmi bir büyüme olacağı beklentisi hakim.
KİMYASAL forum
11
ARAŞTIRMA
N. BÜLENT HAKOĞLU
Polisan Kimya Genel Müdürü Necati Bülent Hakoğlu
Polisan 2016’da da pazardaki ağırlığını
korumaya ve payını artırmayı sürdürecek
Polisan Kimya’nın temelleri, kurucumuz Necmettin
Bitlis’in, 1955 yılında iplik, dokuma, apre ve boyanın
yapıldığı bir kumaş fabrikasında tekstil işine girmesi
ve 1961 yılında Şark Mensucat’ı kurması ile atılmıştır.
Fabrikanın yanındaki arazide, aprede kullanılan ve temeli
Polivinil Asetat (PVA) olan tutkal üretimine başlanmasının
ardından, 1964 yılında, “Çok Maksatlı Sanayi” anlamına
gelen 'Polisan' ismi tescil ettirilmiştir.
1967 yılında ünvanı Polisan Kimya Sanayii A.Ş. olarak
değiştirilen firmamız, kağıt tutkalı, tekstil apre malzemesi
ve boya hammaddesi olarak kullanılan emülsiyon
reçinelerinin Türkiye’deki ilk üreticisidir. Polisan Kimya,
büyümesini metanolden formaldehit ve formaldehitten
de üre, melamin ve fenol reçineleri üretimine geçerek
sürdürmüştür. Bu ürünler bugün ağaç, sunta ve cam
12 KİMYASAL forum
yünü, taş yünü gibi izolasyon malzemeleri üretiminin
vazgeçilmez girdilerini oluşturmaktadır.
Polisan Kimya, 2011 yılında satış ve pazarlama
faaliyetleri için Polisan Yapı Kimyasalları Satış ve
Pazarlama A.Ş.’yi kurmuş ve aynı dönemde ürün gamını
beton ve çimento katkı kimyasalları ile geliştirmiştir.
2015 yılı sonu itibarı ile ortaklık olarak kurulmuş bulunan
Polisan Yapı Kimyasalları Satış ve Pazarlama A.Ş.’nin
tüm hisseleri Polisan Holding’e geçmiş bulunmaktadır.
2012 yılında da, ürün gamına Türkiye’nin ilk
üreticilerinden biri olarak kamyon, otobüs ve iş makinaları
gibi araçlarda hava emisyonunu azaltmak üzere kullanılan
Adblue©/AUS 32’yi eklemiştir.
Ayrıca, 2013’te Yunanistan’da yaşanan ekonomik
kriz zamanında satışa çıkarılan, Yunanistan ve
Balkanlardaki tek Polietilen Tereftalat (PET) granül
üreticisi olan İspanyol Artenius Hellas’ın varlıklarının
tamamı satın alınarak kimya sektörü içerisindeki ‘plastik
ürünler’ segmentine giriş yapılmış ve böylece yurtdışı
yatırımımız gerçekleşmiştir. Polisan Hellas’ta verimliliği
arttırmak üzere alınan aksiyonlar ile, bu faaliyetimizin
de en kısa zamanda başarılı bir operasyon haline gelmesi
hedeflenmektedir.
- Tesislerimizin modernizasyonu için son iki
yılda yaklaşık 5 milyon euro yatırım yaptık
Son yıllarda yapılan yatırımlarımız kapsamında,
2014 Temmuz ayında yeni bir molibden katalizörlü tesis
kurulmuş olup, 2016 Mart ayı itibari ile de yeni gümüş
katalizörlü tesisimiz devreye girecektir. Yeni tesislerimizin
kurulumu sayesinde güvenliği en üst seviyede olan, çevre
ve iş sağlığı etkileri en aza indirilmiş proseslerimiz
ile müşterilerimize daha ekonomik ve kaliteli hizmet
verilecektir. Tesislerimizin modernizasyonu için son iki
yıllık period içerisinde yaklaşık 5 milyon euro yatırım
yapılmıştır.
Ayrıca yeni tesis yatırımları hariç olmak üzere, 2011
yılından bu güne kadar yaklaşık olarak 20 milyon TL
tutarında modernizasyon ve yenileme çalışmaları yapılmış
olup, birçok proje de aktif olarak devam etmektedir.
Proses güvenliği, çevre ve iş güvenliği konularında
mevzuat gerekliliklerini yerine getirmenin yanı sıra daha
üstünde önlemler alınmaktadır. Bu kapsamda Kocaeli
ilinde uygulanan “kapalı dolum ve boşaltım sistemleri
ve otomasyonları” tamamlanmış ve hayata geçirilmiştir.
SEVESO (Büyük Endüstriyel Kazaları Önleme
Yönetmeliği) kapsamında güvenlik raporları hazırlanmış
ve çok büyük oranda saha uygunluğu tamamlanmıştır.
Firmalarımızın ISO 9001, ISO 14001, OHSAS 18001,
ISO 22000 belgeleri bulunmaktadır.
- Tüketici Güven Endeksi, son altı yılın en
düşük seviyelerini görmüş olsa da hedeflerimize eriştik
2015 yılında, hem global piyasalarda, hem de Türkiye’de
süregelen makroekonomik zorluklar ve Türkiye’deki politik
belirsizlikler ile Tüketici Güven Endeksi, son altı yılın en
düşük seviyelerini görmüş olsa da, Polisan Kimya olarak,
2015 yılında, iş planı hedeflerimize büyük ölçüde erişmiş
bulunmaktayız.
- 2016'da yatırımlarımız ve ihracatımız ile
büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz
Firmamız, yeni yatırımı olan Oksit Tesisle beraber
sektördeki pazar payını arttırmış ve 2016 yılında yenilenen
Gümüş Tesisinde devreye girmesiyle pazardaki ağırlığını
ve payını arttırmaya devam edecektir.
Reçine sektöründe hemen her ürün grubunda liderliği
olan Polisan Kimya A.Ş., bu gücünü ihracatta da
göstermeye başlamıştır. Son 3 yılda ihracat rakamlarını 3
katı seviyeye çıkartarak bu konuda da kayda değer bir yol
almayı başarmıştır. Polisan Kimya A.Ş. reçine pazarında
2016 için yüzde 12’lik bir büyüme planlamaktadır.
AdBlue pazarında kurumsal kimliğini sahaya yansıtan
yegane üretici Polisan Kimya A.Ş.’dir. Hali hazırda
AdBlue pazarında açık ara lider konumunda olan firmamız
her geçen yıl pazar payını ve penetrasyonu kabiliyetini
hedefindedir. 2016 yılı için büyüme hedefini yüzde 20
olarak koymuştur.
2015 yılı itibari ile AdBlue ile aynı satış kanalına sahip
antifriz ve cam suyu ile pazara girmiş; 2016 yılı itibari ile
de hem kendi markası, hem de fason üretim noktalarında
pazarda ağırlığını hissetirmeye başlayacaktır.
- 2016 ve 2017 atılım yıllarımız olacak
2016 ve 2017 yılını atılım yılları olarak ilan eden
Polisan Yapı Kimyasalları A.Ş., önümüzdeki 3 yıl içinde
çimento sektörünün en önemli oyuncularından biri olmayı
hedeflemektedir. Ve bu amaçla da gerekli olan insan
kaynakları ve teknik donanım yatırımlarını sağlamıştır.
2016 yılı başlangıcı itibari ile Polisan Yapı Kimyasalları,
beton sektöründe kullanılan hiper akışkanlaştırıcı ürün
grubunun ana hammaddesi Eter Bazlı PoliKaboksilat
Kopolimeri (PCE) üretimine de başlamıştır. Böylelikle
her geçen yıl daha da büyüyen hiper akışkanlaştırıcıları
pazarında rekabet gücünü arttırdığı gibi hem yurtiçi hem
de yurtdışında ürünün tanıtım ve satışına da başlamıştır.
Polisan Holding bünyesinde bulunan diğer önemli
şirketlerin yarattığı sinerji ve yaratılan uluslararası
network sayesinde, çimento sektöründe sadece iç
pazar değil, ihracat pazarında da pazar payı almayı
hedeflemekteyiz. Oluşturulan bu yerel ve bölgesel büyüme
stratejisi, Polisan Yapı Kimyasalları A.Ş. bünyesinde
bulunan birikimli personeller sayesinde çok kısa bir sürede
tanımlanan bölgelerde uygulanmaya başlamıştır.
- Büyüyen inşaat sektörünün değişmez bir
parçası olmak için çalışıyoruz
2016 yılı Türkiye İnşaat Sektörü için düşünelen pozitif
beklentilere, Polisan Yapı Kimyasalları olarak bizler de
katılıyoruz. Yeni yapılan çimento fabrika yatırımlarını da
bu beklentilerin bir uzantısı değerlendiriyoruz. Büyüyen bu
dinamiğin önemli ve değişmez bir parçası olmak için bizler
de gerekli olan yatırım kararlarını alıyoruz. Polisan Yapı
Kimyasalları A.Ş. olarak bu yatırımların geri dönüşlerinin
ticari anlamda olumlu olduğunun farkındayız.
Türkiye Ekonomisi’nin en önemli desekleyicilerinden
olan kimya sektöründe her geçen yıl daha iyi bir konuma
gelmek ve ülkemizin adını uluslararası platformlarda
da duyurma kararlılık ve azmiyle çabalarımız artan bir
şekilde devam edecektir.
Necati Bülent Hakoğlu, İstanbul Teknik
Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde
lisansını tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi
İşletme İktisadi Enstitüsü’nde MBA yaptı.
Sektörde 30 yıllık iş tecrübesinin ardından
sekiz yıldır Polisan Holding bünyesinde yer alan
Hakoğlu, Polisan Holding iştiraklerinden olan
Şark Mensucat firmasında Genel Müdür olarak
görev yaptı.
01.01.2016 tarihi itibarı ile Polisan Kimya
Genel Müdürü olarak atandı.
Aynı zamanda Polisan Hellas Yönetim Kurulu
Üyesi olarak görev yapan Necati Bülent Hakoğlu,
Kocaeli Sanayi Odası’nda Yönetim Kurulu Üyesi
ve Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği’nde de
Yönetim Kurulu Üyesi olarak yer almaktadır.
KİMYASAL forum
13
ARAŞTIRMA
İHSAN NECİPOĞLU
Büyüme
ve
kârlılık
hedeflerimize
uyumlu
bir yılı
geride
bıraktık
-Sizce sektörünüz, alt sektörünüz/
şirketiniz 2015’i nasıl geçirdi?
Öncelikle Dow Türkiye 2015 yılını EH&S
anlamında kazasız bir yıl olarak geçirdi. Çalışanlarımızın, üretim tesislerimizin ve devamında ürünlerimizin güvenliğini kapsayan
bu sonuçla gurur duyuyoruz. Aşağı gitmekte
olan enerji ve kommodite fiyatlarına rağmen,
büyüme ve karlılık hedeflerimize uyumlu bir
yılı geride bıraktık. Büyümemizi kısa vadede
sürdürebilecek yatırımlarımızı belli bir plan
çerçevesinde devreye aldık.
İhsan Necipoğlu
Genel Müdür
Dow Türkiye ve Orta Asya
Cumhuriyetleri
14 KİMYASAL forum
-2015’te sektörünüzün, alt sektörünüz
ve/veya şirketiniz açısından ne gibi
belirleyicilerle karşı karşıya kaldınız?
Jeopolitik risklerin, dünya çapında ve
Türkiye etrafında fazlalaşması; bunun sonucu
olarak ekonomik belirsizlikler ve döviz kurlarındaki volatilite artışı finansal riskleri fazlalaştırdı. Petrol fiyatlarındaki ani ve büyük
düşüş de talebi aşağı doğru çekti.
-Sektör, alt sektör ve veya şirketiniz
açısından ‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz
bir olay, bir gelişme, bir mevzuat
değişikliği vb gelişme yaşandı mı?
Şirketimiz için şüphesiz bu senenin en
önemli haberi; Dow Corning’in yüzde 50 hissesini satın alarak bu şirketteki ortaklık payını
yüzde 100’e çıkarması ve kimya sektöründeki en büyük birleşme olan DowDupont birleşmesini açıklaması
oldu. Yavaş büyüyen pazara rağmen rekabet gücünü
koruma ve katma değer yaratma anlamında önemli bir
adım atmış olduk. oldu. Bu haberler Dow’ın bundan
sonraki yüzyılını belirleyecek olan haberlerdir.
Ayrıca Dow, 2015 yılında, 2025 yılına yönelik sürdürülebilirlik hedefini açıklad. Bu Dow’ın “3. On yıllık” sürdürülebilirlik hedefidir ve Birleşmiş Milletler
sürdürülebilirlik hedefleri ile paralel olması açısından
ayrıca çok değerlidir.
-Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, arge, çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler,
mevzuat, AB uyumu, kurlar, faizler, şirket ev
lilikleri, satın almalar, teşvikler, bölgesel ge
lişmeler, makro ekonomik istikrar vb konular
da 2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı?
İnsanoğlunun teknolojik katkılarla bugün vardığı
noktada insan ve kimyayı birbirinden ayırmak mümkün değil.
Kimya sektörü ürünleri
oldukça geniş bir ürün
yelpazesine sahiptir.
Sektör; temizlik ürünleri, boya, kozmetik
ürünleri, ilaçlar gibi
tüketim
mallarının
yanı sıra, tarım sektörü için gübreler ve tarım ilaçları, kimya sanayinin de
dâhil olduğu imalat sanayinin ihtiyaç duyduğu organik
ve inorganik kimyasallar, boyalar, lâboratuar kimyasalları, termoplastikler ve benzeri ürünleri üretmektedir. Ve, bunların hepsi insan hayatının daha kolay,
daha konforlu ve daha yaşanabilir kılınması içindir.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de 2015 yılında ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik ve inovasyona yöneldiler. Yeni açıklanan “Ar-Ge Reform Paketi”
de bu alanda yatırım beklendiğinin önemli göstergesidir.
-Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk
kimya sektörünü etkileyen gelişmeler
yaşandı mı?
Türkiye kimya sanayisi 2015 yılı petrol fiyatlarının düşmesinin etkilerini gördü . Döviz kurlarındaki
artış, talep duraksamasının önüne geçti ve bu sayede
2015’i fazla etkilenmeden geçirdik.
-Sizce KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri
2015’ten ne umdular, ne buldular?
Enerji ve hammadde fiyat düşüşleri ve ekonomik
volatilite bütün kimya sektörünü etkiledi. Ana komodite hammaddeleri üreten petro-kimya firmalarını
çok daha fazla etkiledi. Petro-kimyacılar satış hasılat
büyümelerinde olumsuzluklarla karşılaştı. Özel kimyasallar, tarım kimyasalları, katkı malzemeleri gibi
alanlarda üretim yapanlar ise fiyat düşüşlerinden daha
az etkilendiler.
KOBİ’ler ise piyasalardaki döviz oynaklıklarından
ve genel olarak sanayicilerin içine girdikleri ödeme
zorluklarından olumsuz etkilendiler. KOBİ’ler çerçevesinde de bu şirketlerin finansal yönden güçlü ve donanımlı olanları 2015’i diğerlerine göre daha başarılı
şekilde kapadılar.
-Geçmiş yıllara göre kimya sektörünün 2015
gelişme trendini nasıl notlarsınız?
Piyasaların büyüme zorluğu çekmesi sebebi ile;
komodite ürünlerde, rekabetin gittikçe arttığı bir yıl
yaşadık. Sektörde değişimi yönetme yeteneği ortaya
çıktı.
-Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için
yapılması gerekenler konusundaki görüşleriniz?
Öncelikle kimya sektöründe katma değeri yüksek,
insan ve çevre sağlığına duyarlı ürünlerin üretim ve
ihracatını geliştirecek
politikalar oluşturulması gerekmektedir.
İkincisi, yüksek katma
değerli üretim yapısına geçilerek ara girdi
ithalatının azaltılması.
Üçüncüsü, kimya sektörünün genel amacına
uygun ulusal Ar-Ge politikaları oluşturularak,
Ar-Ge bilincini artıracak uygulamaların hayata geçirilmesi.. Ve de en önemlisi kimya sektöründe; nitelikli,
eğitimli, teknoloji ve kalite bilincini özümsemiş her kademede insan yetiştirilmesi oldukça önem taşıyor.
-Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız?
Çözüm için önerileriniz var mıdır?
Sektörümüzün hammadde ve enerji sorunu bulunuyor, ithalata bağımlılık burada rekabetçi hammadde ve
enerjiyi ortadan kaldırıyor. Yüksek teknoloji ve inovasyona erişim yönünde Türkiye’nin önünü açacak teknik yönü zengin araştırmacı insan kaynağının köklü bir
eğitim reformu kapsamında devreye sokulmasını çok
önemsiyorum. Türkiyedeki yatırımların dünya çapında rekabetçi kılınmasının önünü açan değer zincirine
özgü bir yatırım teşvik sistemine geçiş de çok faydalı
olacaktır.
-Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler
misiniz?
Sürdürülebilir büyümemizi devam ettirebilir nitelik
taşıyan ve Türkiye ekonomisine büyüme ivmesi kazandıracağına inandığımız Suudi Arabistan’daki Sadara
yatırımımızın, en önemli pazar olarak Türkiye’ye açılımını eksiksiz yapmak ve müşterilerimiz ile birlikte bu
yatırımımızı başarıyla devreye almak en önemli beklentimizdir.
KİMYASAL forum
15
ARAŞTIRMA
MUSTAFA TEKOĞLU
Kimyagerler Derneği Genel Başkanı Mustafa Tekoğlu:
2023 vizyonu konusunda farkındalık yaratmak
için çok çaba göstermeliyiz
-2015 nasıl geçti?
Derneğimiz açısından bu yıl yoğun bir
yıl olarak değerlendirebiliriz. Yıl içinde
5 kongre organizasyonu gerçekleştirdik.
Bu kongrelerden ikisi ülke çapında çok
dikkat çeken ve ilgi gören Kozmetik Kimyası ve İlaç Kimyası kongreleri ayrıca bu
yıl içinde ilk kez uluslar arası bilim kongresine de ev sahipliği yapma tecrübesi
edindik. Genel anlamda derneğimiz mesleki tanınırlık ve mesleki hak ve yetkilerin kullanımının artırılması konularında
aktif olarak çalışmaktadır. Bu vesileyle
üyeliği bulunan tüm platformlarda bunu
temsil etmiş ve insan kaynağının etkinliğinin kimya sektörümüzün geleceğini
düşündüğümüzde çok önem taşıdığını anlatmıştır. İyi bir
ARGE İnovasyon altyapısı için Kimyagere gereken önem
ve değer verilmelidir. İstihdamı artırılmalı ve yeterlilikleri artırılması için gerekli çaba tüm bileşenler tarafından
sağlanmalıdır. Kimya sektörünün geleceğinin Kimyagere
çok bağlı olduğu kanaatinde olduğumuzdan gerekli çalışmaları yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.
-2015’in belirleyicileri
Ülkemiz çok önemli bir enerji hattında yer alması ve
önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen gerekli atılımı yapabilmek için gerekli çalışmaları neticelendirememektedir. Bunun en önemli sebebi bölgede ki istikrarsızlık
gösterilebilir. 2023 vizyonu doğrultusunda Kimya sektör
hedefleri değerlendirildiğinde daha acil yol alınması gereken konular göz önündedir.
Bu vizyon doğrultusunda bizler sivil toplum kuruluşları olarak gerekli farkındalık konusunda belki biraz
daha çalışkan olmalıyız. Geçtiğimiz günlereBakıldığında
çok ciddi kapasitesi olan Kimya bölümlerinin kapandığını
ve tercihe göre bölümlerin açık tutulduğunu yaşadık. Biz
mesleğin ihtiyaç duyacağı Kimyager sayısının optimize
edilerek altyapı imkanları ve diğer değerlendirebilecek
konuların göz önünde bulundurularak bölüm kontenjanlarının değerlendirilmesi kanaatindeyiz. Bu sene mesleki
açıdan bizim en önemli belirleyicimizin bu konu olduğunu
düşünebiliriz.
- ‘Yılın olayı’
Mevzuatsal anlamda gerçekleştirilen çalışmaları ve
bu konuda ki çabaları takdir ediyoruz. Bu süreçte ilgi
alanımızda bu anlamda çokta bir konu maalesef yok.
Mevzuatlar konusunda ilgili arkadaşlarımız çalışmalarını
sürdürmekteler.
Fakat yılın olayı olarak değerlendirilecek bizce en
önemli konu YÖK tarafından belirlenen Kimya bölüm
kontenjanlarının % 95 civarında dolması olarak düşünebiliriz. Optimizasyon yapılarak iyi sayılacak bölümlerinde
öğrenciye açılması ve bazı bölümlerin de kontenjanlarının
aşırı doldurulmaması gerektiğini değerlendiriyoruz.
-Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, Ar-Ge, çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat, AB uyumu,
16 KİMYASAL forum
kurlar, faizler, şirket evlilikleri, satın
almalar, teşvikler, bölgesel gelişmeler,
makro ekonomik istikrar vb konularda
2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı
mı?
Sanırım yeni yıl bir önceki yıldan
daha iyi olması gerektiği kanaati herkesçe malumdur. 2015 belki bir algının
oluşması ve bazı konuların tartışmaya
açılması bakımından değerli olmuştur.
Fakat değerlendirmem hala yol almak
için daha çok çalışmamız ve 2016’yı
avantaja nasıl çevireceğimiz konusunda çalışmamız gerekecektir. Ciddi iki
seçim süreci çok konuda hem sektörü
hem de bizleri yordu diyebiliriz.
-Dünyadaki gelişmeler
İthalat ve ihracat konularında bakıldığında istikrarsızlaşan ortam tabi tam anlamıyla bizleri sekteye uğrattı
diyebiliriz fakat mesleki anlamda bize bu yorumu yaptıracak herhangi bir gelişmenin olduğunu görmedik.
-Gelişmeyi hızlandırmak için
Öncelikle Kimya sektörünün emek yoğun olmayan bir
sektör olmadığının değerlendirilmesi, teknoloji ve bilgi
yoğun bir sektör olduğunun unutulmaması gerektiği düşüncesindeyim. Ve akıl olacak meslek kollarının başında
gelen Kimyagerliğinde bu anlamda hem sektörel hem de
kamu tarafından ciddi desteklenmesi ve değerlendirilmesi
kanatindeyim.
-Sektörün ilk 3 sorunu ve çözüm önerileri
1-Akıl koyması beklenen meslek kollarına gereken
desteğin verilmemiş olması (staj ve bitirme çalışmalarında sanayi tarafının isteksiz davranması)
2-Akıl ile beraber üretim katkısı vermesi beklenen
mesleklere gelir geçer insanlar diye bakılması (Bu adam
işi öğrendiğinde burada durmaz ve sanayi sırları konusu)
3-En önemlisi ise insan kaynağının doğru yönetilememesi yani görevlendirme yapılırken iyi bir değerlendirme
yapmadan ya da yetersiz bir değerlendirme ile görev verilen yerlerde yetersiz olarak değerlendirelecek meslek kollarının çalıştırılması
-Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz?
Mesleki olarak Kimyagerlere inşallah gerekli destek
verilecektir diye umut ediyoruz. Bunun için de ne anlatmak istediğimizi anlatacak bir projeyi hayata geçireceğiz.
Kimyagerlik Mesleğinin Dünü Bugünü ve Yarını Çalıştayı
düzenleyeceğiz. Dününü gözden geçirerek günümüzde yaşananları değerlendirecek ve geleceğe perspektif oluşturacağız. Bunu yaparken umuyorum hem sanayicimiz hem
de kamu muhataplarımızla bir araya gelecek herkesin
birbirinden beklentilerinin ne olduğunu değerlendireceğiz. Bunun sonucunu belki bu çok iddialı olacak ama belki
mevzuatsal değişikliklerle geleceğimizi şekillendirmeye
başlayacağız.
HAYRİ ÜNAL
ARAŞTIRMA
Netzsch Makina Genel Müdürü Hayri Ünal
2016 durağan ekonominin canlanması
açısından önemli olacak
-2015 nasıl geçti
2015 yılı genel olarak ülkemizde iki seçim yaşamanın
ve Güneydoğu Anadolu’daki huzursuzluğun etkisi altında
kaldı. Bu bağlamda genel olarak kimya sektörüde bir atılım yapmayıp günlük işlerini yürütmekle geçirdi. Bizim
gibi kimya sektörüne hizmet veren makine üreticileri bu
jeopolitik durumdan kısmen etkilenmekle beraber ileriye
dönük proje çalışmalarına devam etti. Şirketimiz Netzsch Türkiye almış olduğu büyük projeleri sürdürmüş olup,
bunların bir kısmını finalize etmiştir. Ayrıca tedarikçilerimize çeşitli ekipmanlar yaptırarak yurtdışına ihracatlarımızı gerçekleştirdik. Dolayısıyla ülke ekonomimize
katkıda bulunmuş olduk.
-2015’in belirleyicileri
Türkiye’nin jeopolitik durumu şirketleri ve tedarikçileri negatif etkilemiş olup birçok şirket 2015 yılını kayıp
yıl olarak kabul etmiştir.
-“Yılın olayı’’
KKDF’lerin sıfırlanması ithalatçıları olumlu yönde
etkilemiştir.
- 2015’i farklı kılan gelişmeler
Bizim açımızdan partner ve müşterimizin kur farkından etkilenmesi bizi de negatif olarak etkilenmiştir.
Fakat ileriye dönük proje yatırımları alınmış olup, genel
olarak Netzsch Türkiye olarak 2015 yılını iyi kapattığımızı düşünmekteyim.
-Dünyada kimya sektörünü yönlendiren olaylar
Türk bilim adamının kimya dalında oscar kazanmış
olmasıdır.
-Kimya sektörünün 2015 gelişme trendi
Genel konjektöre uygun olarak pozitif yorumlarım.
-Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için...
Türk kimya sektörü olarak bizlerin Ar-ge çalışmalarına daha fazla önem ve kaynak ayırması gerektiğini
düşünmekteyim.
Ayrıca katma değeri yüksek ürünlere yüksek kaliteli
teknolojik yatırımının yapılması gerekir. Zira hammadde
ve yarımamul maddelerin yurt dışında işlenmesi ve üretiminin tamamlanıp bize geri yüksek katma değer vergisi
ile satılmasını önlemek amacıyla ülkemizde gereken işlemlerin yapılması gerektiğini düşünmekteyim.
-Sektörün ilk 3 sorunu
Arge ‘ye önem verilip, teknolojik yatırımların yapılması gerektiğini düşünüyorum.
-2016 ve beklentileri...
2016 yılı , 2015 ‘teki durağan ekonominin canlanması açısından önemlidir. Bölgemizdeki jeopolitik istikrar
ile 2016 yılının daha verimli olması aşikardır.Şuanda
kuzey ülkemiz Rusya ile yaşanan kriz biz sanayicilerimizi
negatif etkilediği görüşündeyim.
Bununla birlikte İran’dan yaptırımın kalkması yeni
Pazar açma olasılığını gösterir. Eskiden yaptığımız hataya düşmeden daha akılcı, gerçekçi olarak komşuluk
ilişkimizin alt yapısını oluşturabilir. Böylece Rusya’da
kaybettiğimiz pazarı İran’da kazanabileceğimiz düşüncesindeyim.
KİMYASAL forum
17
ARAŞTIRMA
ÖMER BAKIR
Kimya ve otomotiv sanayi
Ömer Bakır
LANXESS Kimya Türkiye Genel Müdür ve CEO
İlk bakışta kimya ve otomotiv sanayii arasında bir ilişki
kurabilmek, özellikle konuyu yakinen takip etmeyenler için,
zor gelebilir. Ama otomotiv sanayiinde kullanılan hammaddelere yakından baktığımızda kauçuk, plastik, poliüretan
ve boya gibi petro- kimya ürünlerinin, otomotiv sektörünün
vazgeçilmez ve en önemli yapı taşları olduğunu görürüz.
Örnek vermek gerekirse, öncelikle elastik oluşu ve gaz
geçirmezlik özelliği dolayısıyla kauçuk, araç lastiği ve sızdırmazlık elemanları üretiminde alternatifi olmayan tek
hammaddedir. 1839 yılında Charles Goodyear’in vulkanizasyonu keşfini
müteakiben,
1909 yılında
Alman Kimyager
Fritz
Hofmann tarafından petrol
türevlerinden
ilk sentetik kauçuğun Bayer
laboratuvarlarında üretilmesi
neticesinde, otomotiv
sektörünün de
önü açılmıştır.
Aksi
halde,
doğal kauçuk üretim alanlarının sınırlı olması ve kauçuk
ağaçlarının yaklaşık 20 yılda büyümesi sebebiyle, otomotiv
sektörü kesinlikle bugünkü konumunda olmayacaktı.
Otomotiv üretiminde genel trendler :
Otomobil üreticileri son yıllarda Dünya’daki değişimi
kolayca gördüler. Bilindiği üzere, çevrenin korunması hem
kamuoyunun hem de politikacıların ana konusu. Şu anda
Avrupa’da yeni üretilen araçların karbondioksit salınımı km
başına yaklaşık 140 gr. Avrupa birliği bu değeri 2020 yılına kadar km başına 95 gr’a düşürmeyi hedefliyor. Kısacası
ar-ge çalışanlarına çok iş düşüyor. Çünkü doğa dostu sürücüler bile konfor, güvenlik ve sürüş keyfinden taviz vermek
istemiyorlar. Burada modern kimya devreye giriyor. Yüksek
vasıflı plastikler otomobillerin daha hafif ve aerodinamik
olmalarını sağlıyor. Kimyasallar batarya ve agregatların
performanslarını artırıyor. Geliştirilmiş kauçuklar otomobil lastiklerinin daha güvenli ve verimli olmalarını sağlıyor.
Yeni malzemeler ayrıca otomobillerin hem fiyatlarının düşmesine hem de daha estetik olmalarına yardımcı oluyor. Bu
şekilde kimya, otomobil üreticilerini günümüzün en anlamlı
mücadelesinde, yani çevreyi koruma konusunda da, güçlendiriyor.
Daha hafif araçlar
Hesap ortada: ağır otomobiller hafiflere göre daha fazla
akaryakıt tüketiyor. 100 kg daha hafif bir araba her 100
18 KİMYASAL forum
km’de 0,4 lt daha az akaryakıt tüketimi anlamına geliyor.
Ancak kimse klima, pencere açma-kapa mekanizmasının
konforundan, hele hele airbag ve kapı içi darbe koruyucuları gibi güvenlik sistemlerinden vazgeçmek istemediğinden,
ağırlık tasarrufunun başka yerlerden olması gerekiyor. Modern plastiklerle günümüzde arabalar hem daha hafif, hem
de daha dayanıklı üretilebiliyor. LANXESS’in DURETHAN
® ürünü bu özel plastiklerden sadece birisidir. Çelik veya
alüminyum ile birlikte kompozit malzeme olarak kullanılabiliyor. Bu sayede geleneksel malzemeler ile üretilen gövde
parçalarına kıyasla, çok daha ağır yüklere dayanımlı ve aynı
zamanda %40 a kadar daha hafif ve düşük maliyetli parçalar üretilebiliyor. Günümüzde otomobil üretimindeki hammadde yelpazesinde plastiklerin oranı %20’ye ulaşmıştır ve
bu oran artış trendindedir.
Karbondioksit salınımını azaltmanın bir diğer yolu
akaryakıtı daha verimli kullanmaktır. Bu ise yine dolaylı
olarak arabanın ağırlığı ile ilgilidir. Örneğin yükü ile birlikte toplam ağırlık aynı kalmak şartı ile daha hafif bir TIR
ve konteyner ile daha fazla yük taşıyabilirsiniz. Bu da taşıma sıklığını azaltır. LANXESS bunun denemesini yaptı:
LANXESS’in Krefeld-Ürdingen ve Antwerpen’deki tesisleri arasındaki taşımalarda hafif üretilen konteynerli TIR’lar
kullanılmakta. Bu da TIR’ların %10 daha fazla yük taşıyabilmesine olanak vermektedir. Netice olarak yıllık 150 adet
daha az sefer gerçekleşmektedir. Bu, yılda 50.000 km daha
az sürüş, yani 15.000 lt dizel akaryakıt tasarrufu anlamına
gelmektedir.
Yeşil Lastikler
Kauçuk, yani sentetik kauçuk, sadece kapıların ve camların contalarında, yakıt hortumlarında değil, aynı zamanda arabaların akaryakıt tüketimini yüksek oranda etkileyen
yerlerinde de bulunmaktadır. Örneğin lastiklerin hareket
yüzeylerinde. Lastiklerin yuvarlanma direncinin akaryakıt tüketimindeki etkisi
çok önemlidir. Yuvarlanma
esnasında kaçınılmaz olarak
lastiklerin şekilleri bozulmakta ve bu esnada aldıkları
enerjinin bir kısmını kaybederek iletmektedirler. Önde
gelen lastik üreticilerinin hesaplamalarına göre akaryakıt
tüketiminin yaklaşık %20-%25’i yuvarlanma direnci sebebiyledir. Diğer bir şekilde ifade etmek gerekirse: Her depoyu
doldurduğumuzda yakıtın 1/4’ü yuvarlanma direncine harcanıyor. Bugüne kadar lastiklerde aranılan en önemli özellikler, yüksek fren tutunumu, uzun ömür ve düşük yuvarlanma direnci, birbirlerine karşıt etki ediyorlardı. Kauçuk
endüstrisindeki yenilikçi gelişmeler, artık bunu değiştirdi.
“High Performance Tire” olarak da adlandırılan modern
lastiklerin yüzeyleri ‘’neodimyum-polibutadien-kauçuk’’dan
üretilmekte olup, hem gerekli kavrama özelliğine hem de
son derece düşük yuvarlanma direncine sahiptirler.
Bu yüksek performans kauçuktan üretilen lastikler,
geleneksel malzemelerle üretilenlere göre daha esnek olduklarından, daha az
enerji yutarlar. Bu da
yine belirgin şekilde yuvarlanma direncini ve
ihtiyaç duyulan tahrik
gücünü azaltmaktadır.
Bu şekilde %30 oranında
düşen yuvarlanma direnci yaklaşık %8 akaryakıt
tasarrufu sağlamaktadır. Dolayısıyla, havamız
daha az kirlenmekte ve
çevremize de olumlu katkı sağlanmaktadır.
Güvenlik
Tüm ar-ge çalışmalarında, iklim koruma ve verimlilik
artışından başka, sağlanması gereken temel nitelik güvenliktir. Üreticiler ve kullanıcılar tarafından otomobil
üretiminde kullanılan malzemelerde çok yüksek vasıflar
beklenmektedir. Hiçbir araç sürücüsü basit “plastik”ten
üretilen parçalara veya salt minimum yuvarlanma direncini temin etmeye yönelik tasarlanmış lastiklere güvenmez.
LANXESS’in ürettiği modern kimya, güvenliğin, yenilikçi
malzemeler sayesinde daha da artmasını sağlamaktadır.
Çok özel plastikler olan DURETHAN ® ve POCAN ® bu
sebeple sadece daha hafif ve daha düşük maliyetli değil,
aynı zamanda metal levhalara nazaran darbelere karşı daha
dayanıklıdırlar. Kompozit malzeme olarak araba tamponlarında ve araçların komple “frontend”lerinde kullanılmaktadırlar. Şartların çok ağır olduğu motor kapağının altında da LANXESS’in THERBAN ® gibi yüksek performans
kauçukları güvenilir bir şekilde beklentileri yerine getirmektedir. Örneğin THERBAN ®’la üretilen dişli kayışları
250.000 km’ye kadar dayanmaktadırlar.
Özel kimyasallarla üstün nitelikli tasarımlar
Otomobil satışlarında konfor, güvenlik ve tasarruf gibi
kriterlerin yanı sıra, göz zevki de önemli bir rol oynamaktadır. Otomobil alıcıları şık tasarım, müthiş renkler, asil
iç donanım beklemektedirler. Modern kimya burada da
yardıma koşuyor. Örneğin, göz alıcı
araba boyalarının sadece galerilerde güzel görünmesi yeterli değildir,
aynı zamanda kötü hava koşullarına dayanıklı ve bakımının da kolay
olması gerekiyor. Bunu sağlayan
LANXESS’in anorganik pigmentleridir. Bu pigmentler, ışığa ve kötü
hava şartlarına karşı yüksek mukavemet gösterirler, uygulamaları kolaydır ve üreticilerin yeni
renk trendlerini kolayca tatbik etmelerine imkan verirler.
Kimya, araç iç tasarımında da deri koltukların en yüksek beklentilere dahi cevap vermesini sağlıyor. LANXESS
deri üreticilerinin ihtiyacı olan tüm kimyasalları temin ediyor: anorganik ve sentetik tabaklama malzemeleri, koruyucu ve yağlama malzemeleri ve yardımcı işleme malzemeleri.
LANXESS’in özel boyaları deri tasarımcılarının neredeyse
tüm renk isteklerini karşılayabilmelerini sağlamaktadır. Ek
olarak LANXESS’in geliştirdiği Aquaderm X-Shield ® ile
deri çok daha uzun süre tertemiz kalabiliyor.
Elektrikli araçlarda yenilikçi çözümler
Geleceğin yenilikçi „Antrieb“( çekme gücü ) sistemlerinde de LANXESS’in „kimyasal“
çözümleri mevcuttur. Bunlardan en
çok ümit veren ise yakıt hücresidir.
Bu yakıt hücresi hidrojen ve oksijenden elektrik üretiyor ve atık olarak
sadece tamamen zararsız su buharını
atmosfere bırakıyor. Aslında bu teknik 170 yıldır bilinse de, ancak şimdi
kullanıma uygun hale gelecek şekilde
geliştirildi ve artık araçlarda kullanılabilecek.. Buna imkan veren etkenlerden birisi de LANXESS’in önde
gelen otomobil üreticileri ile birlikte
geliştirdiği iyon değiştiricilerinin yeni
bir jenerasyonu. İyon değiştirici reçinenin kimyasal yapısında yapılan değişiklik ile artık bu reçineler yakıt hücresindeki yüksek ısıya gerekli dayanımı gösterebiliyor. Bu eskiden
mümkün değildi. Yaklaşık 90 derece ısıya kadar yükselen
yakıt hücresi ortamında iyon değiştiriciler özelliklerini çabucak kaybediyordu.
LANXESS bunun haricinde de farklı şekillerde yeni
„Antrieb“ler alanında destek oluyor. Örneğin LANXESS’in
kardeş kuruluşu Saltigo, vinylene carbonat üretmektedir.
Bu ürün lityum-iyon bataryalar için çok önemli bir maddedir. Bu tip yüksek performanslı aküler örneğin hibrid otomobillerde elektrik depolayıcısı olarak kullanılmaktadır.
Otomotiv üretiminde petro-kimyanın ne kadar önemli
olduğunu gösteren diğer bir
ürün grubu ise poliüretandır.
Öncelikle araç koltuklarında, iç giydirmelerde, ses izolasyonunda ve tamponlarda
yaygın olarak kullanılmaktadır. Poliüratan’nın otomotiv sektöründeki yeri o kadar
önemli ve gelişmeye o kadar
açıktır ki ,kesinlikle başka
bir sayımızda detaylı olarak
ele almaya değer.
KİMYASAL forum
19
ARAŞTIRMA
MEVLÜT BÜYÜKHELVACIGİL
Helvacızade Gıda İlaç Kimya San. Tic. A.Ş. CEO’su
Dr. Mevlüt Büyükhelvacıgil
Gelecek 50 yılın stratejisini öngörerek
yatırımlar yaptık
ya genelinde 60’ın üzerinde ülkeye gönderiyoruz. 2015 yılında
pek çok yeni ülkeyi portföyümüze katarak yeni pazarlara giriş
yaptık. Türkiye’nin ilk sağlıklı yaşam markası olarak geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz Zade Vital® ürünlerimiz Türkiye genelinde 9.000’in üzerinde eczaneye ulaşarak büyük bir başarı
elde etti. Yine 2015 yılında faaliyete geçen Zade Vital® ArGe ve İlaç Üretim Tesisleri ile ülkemizin sağlık alanında ileri
teknolojiyle donatılmış bir ilaç tesisine kavuşmasını sağladık.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Türkiye’nin
sayılı Ar-Ge merkezleri arasında belgelendirilen Zade & Zade
Vital İbn-i Sina Ar-Ge Merkezi’nde yürüttüğümüz yenilikçi
Ar-Ge ve Ür-Ge projeleri ile birlikte, ilaç, kimya, gıda, yem,
tarım, ziraat, veterinerlik, eczacılık, tıp, besin destekleri, biyoteknoloji, tıbbi aromatik bitkiler ve çevre sektörlerine hizmet vermeye başladık.
-2015’in belirleyicileri
Dünyada ve Türkiye’de hareketli ve yoğun bir 2015 geçirdik. Dolar, Euro ve altında yaşanan hızlı trafik, ülkelerimizde
yaşanan çatışmalar gibi etkenler zaman zaman endişelerimizi
arttırsa da gelecekle ilgili beklentilerimizi düşürmeden hareket ettik. Bu düşüncemizde en önemli iki dayanak noktamız;
“üretim gücümüz”, ve “ileri teknoloji inovatif ürün geliştirme
kabiliyetimiz” oldu. Temel stratejimiz olarak belirlediğimiz;
grubumuz ve ülkemiz adına küresel ölçekte rekabet edebilecek markalar geliştirebilmek, bunun için de inovasyonla fark
yaratmak hedefleriyle, sağlık alanında Ar-Ge ve üretim yatırımlarımızı hız kesmeden tamamladık.
Dr. Mevlut Büyükhelvacıgil
-2015 nasıl geçti?
Helvacızade Grubu olarak 128 yıldır faaliyet gösteriyoruz
ve 1997 yılından itibaren Türkiye’nin en büyük 500 kurumu
arasında yer alıyoruz. Çalışmalarımızı üç temel iş alanında
yürütüyoruz. Zade markamızla yemeklik bitkisel sıva yağ üretimi, Zade Vital markamızla doğal besin destekleri ve beşeri
ilaç üretimi gerçekleştiriyoruz. Diğer bir iş kolumuzu ise distribütörlük ürünleri oluşturuyor. Tüm iş kollarımız açısından
2015 yılı başarılı adımlar attığımız önemli bir yıl oldu. Tesislerimizde yüksek standartlarda ürettiğimiz ürünlerimizi dün-
20 KİMYASAL forum
- ‘Yılın olayı’
Helvacızade Grubu bünyesinde özellikle sağlık alanında
pek çok İlk’i gerçekleştirmeye devam ettik. Genel merkezimizin ve Zade Bitkisel Yağ Rafinasyon Tesislerimizin bulunduğu
Konya’da, 2015 yılında Avrupa’nın en büyük yumuşak kapsül üretim tesisleri olarak planladığımız Zade Vital Ar-Ge ve
Üretim Tesislerimiz faaliyete geçti ve “İlaç Üretim Yeri İzin
Belgesi”ni aldı. Tesislerimizin GMP (Good Manufacturing
Practices / İyi Üretim Uygulamaları) belgesini almasıyla birlikte dünyada bir ilk de gerçekleşti. Zade Vital® Doğal Besin
Destekleri Serisi’nin yumuşak kapsül ve sıvı şeklinde olmak
üzere 8 farklı formda üretildiği tesiste, bitkilerin tohumlarından yağ elde edilmesinde kullanılan “Cold Press” yöntemi
dünyada ilk kez GMP belgesi ile onaylanmış oldu.
Zade Vital® Tesisleri içinde yer alan ve 2015 yılında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen belge
ile Türkiye’nin sayılı Ar-Ge Merkezleri içinde yer alan Zade
& Zade Vital İbn-i Sina Ar-Ge Merkezi, sağlık destek ürünleri alanında ülkemizin ilk Ar-Ge Merkezi olma özelliğini de
taşıyor. Merkezde gıda, besin destekleri ve ilaç alanlarında
yapılan Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmaları ile tüm ülke ekonomisine
ve gelişimine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Merkez içerisinde
ayrıca sağlık yatırımlarmıza biyoteknolojiyi de ekleme kararımız çerçevesinde gerek yurt içi gerekse yurt dışı destekli
biyoteknoloji projelerimiz de devam ediyor.
-2015’i farklı kılan gelişmeler
Yurt içi ve yut dışı siyasal dalgalanmalar, ekonomik zorluklar 2015 yılında da yaşadığımız gibi global ve lokal krizler
her zaman yaşanabilir. Yeni katma değerli ürünler ile bugüne
kadar oluşturulmamış piyasaları geliştirip büyüme ve sürdürülebilir karlılığı sağlayabiliriz. Bu durumda da ileri görüşlü
olmalı, uzun vadeli projeksiyon yapmalıyız.
Helvacızade Grubu olarak gelecek 50 yılın stratejisini
öngörerek sağlık alanında yaptığımız yatırımlar ile organik
olarak büyüyoruz. Sağlık alanında yaptığımız AR&GE ve üretim yatırımı ile alanında ilk olan, küresel ölçekte ses getiren
ürünlerimiz, Sağlık Bakanlığı’ndan aldığımız ürün ruhsatı ve
ihracat çalışmalarımız doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Büyüme planlarımız, dünya ekonomisinin en önemli gündem
maddeleri arasında yer alan biyoteknoloji alanındaki yatırımımız ile devam edecek.
İnorganik olarak büyümemize olanak sağlayacak teklifler
de Grubumuza geliyor, bunları da değerlendiriyoruz. Ayrıca
2015 yılında diğer bir iş kolumuz olan yemeklik bitkisel sıvı
yağ alanında uluslararası piyasalarda varlığımızı güçlendirmek, bu amaçla global çapta daha çok pazara erişmek ve
pazar payımızı arttırmak stratejik önceliklerimiz arasında
yer aldı. Kosta Rika gibi ülkelere Türkiye’den ilk yemeklik
bitkisel yağ gönderen firma olarak 2015 yılında ülke sayısını
artırdık.
Sektörde sağlam veriye ulaşabilmekte yaşanan zorluklar
da mevcut, dolayısıyla kayıt dışı ekonominin gitgide kontrol
mekanizmasının çalışmaması ile ucuz ve kalitesiz malların piyasa tarafından kabul edilmesinin yarattığı endişe de böylece
gün yüzüne çıktı.
Sektör ayrıca stokta mal tutmak yerine sipariş üzerine
çalışır hale geldi. Dolayısıyla mevcut durumun ödeme araçlarında da ciddi bir daralmaya neden olduğu kanısındayım. İhracata ve özellikli AR-GE yatırımlarına ağırlık veren firmalar
için daha sürdürülebilir ve karlı bir yıl olduğu da söylenebilir.
-Dünyada sektörü yönlendiren gelişmeler
Dünyada ve Avrupa’da kimya sanayinde petrol fiyatlarının
artması beklentisiyle sektördeki durağanlığın devam edeceği
varsayılıyor. AB ülkelerindeki aşırı regülasyon nedeniyle de
artan maliyetler yüzünden kimyasallar üretimindeki AB payının son 10 sene içerisinde %32 oranından %17’lere kadar
indiğini de biliyoruz. (kaynak: CEFİC) Aşırı regülasyon uygulamalarının ülkemiz içinde bir tehdit olduğunu düşünüyorum.
Mevzuat düzenlemelerinde bu denli ağırlık olmasının sektör
için yıpratıcı etki yarattığı aşikardır. Ayrıca dünyada genel
trend katma değeri yüksek kimyasallara dönüşüm ve temel
kimyasallar üretiminin her geçen gün daha da azalması dolayısıyla Türk kimya sanayinin ileriye yönelik stratejik yatırım
planlarını da bu çerçevede şekillendirmesi gerekiyor.
-Sektörün ilk 3 sorunu, çözüm önerileri
Ara girdi ithalatından kaynaklanan dışa bağımlılık nedeniyle sektörün rekabet gücü azalmaktadır. Bu doğrultuda
kimya sektöründe aragirdi ithalatını azaltmak üzere sorumlu
kurumlar eşgüdüm içinde çalışmalı, yatay entegrasyonu artırmak üzere ‘Chemport Projesi’ örneğinde olduğu gibi kümelenme modeline geçilmelidir. Ayrıca sektörel gelişmeyi artıracak
teknoloji kullanımı için ana kimyasal girdilerin üretileceği
entegre tesislerin kurulması için yerli ve yabancı yatırımcılara
gerekli ek teşvikler proje bazında tetkik edilerek verilmelidir.
Bir diğer önemli sorunda, kimya sanayi yatırımının teşviki için yerleşim sorunlarıdır. Altyapı ile lojistik imkanları
uygun olan ve üzerinde kurulu sanayi tesisleri bulunan alanlarda, özellikle petrokimya, sıvı kimyasal depolama ve enerji
sektörlerinde yapılacak yatırımlar özendirilmeli ve kümelenme modelinin desteklenmesi için özel sektörle işbirliği içinde,
Özel Enerji ve Endüstri Bölgeleri kurulmalıdır. En son olarak
da tüketim kimyasallarında kayıt dışı ile mücadelede yaşanan
sorunları belirtebiliriz. Bu kapsamda da saha denetimleri aktifleştirilmeli ve artırılmalıdır.
-KOBİ’ler, küresel kimya devleri ne umdular,
ne buldular?
2015 yılında da küresel ekonomiyi değiştiren en önemli
eğilimlerden birisi Asya büyümesidir. Dolayısıyla dünya genelinde bir talep daralmasının var olduğu da gayet açık bu
sıkıntılı durumunda baş aktörü Çin ile AB’deki durgunluk ve
petrol fiyatlarındaki durağanlığın sürmesi olarak ifade edilebilir. Ülkemizde 2015 yılında bu konjektörden payını maalesef aldı. Üretimin azaldığı ithalatın her geçen gün arttığı
bir kısır döngü içerisindeyiz. Liberal ekonomiye rağmen tüm
ülkelerin kendi menfaatleri doğrultusunda koruma önlemleri
aldığı malumunuzdur, ülkemizin de önümüzdeki yıllarda bu
itibarla ihtiyatlı davranması çok önemli.
-Sektörün gelişme trendi
2015 yılı kimya sektörü için tonaj bazında ihracatın artıyor olmasına karşın değer bazında yaşanan düşüş ve hammadde alanında fiyatların stabil olmamasından kaynaklı dikkatli
alım politikalarının izlendiği bir yıl oldu. Karlılıkta gerilemenin ve özellikle 2015 yılında süregelen durağanlığın da şirketler açısından uzun vadeli planlamayı imkansızlaştırdığını da
düşünüyorum.
-Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak...
Türkiye’nin petrol ülkesi olmaması ve enerjinin pahalılığı maliyetler açısından firmaları zorlamaktadır. Birde artan
bürokrasi ve regülasyon uygulamaları firmaları ciddi bir darboğaz içine sokuyor.
Dolayısıyla öncelikle bu anlamda önemli bir politika değişikliğine gidilmesi gerektiğini ve sanayicinin hak ettiği değeri
yeniden kazanmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tedarik zincirinin yeniden düzenlenmesi ve inovasyon ve teknolojiye gerekli yatırımlar yapılarak katma değerli ürünlere yönelinmesi sektörümüz için hayati bir öneme sahiptir. Ayrıca
müşteri odaklı iş modellerine de yoğunlaşılabilir. Rekabetçilik
için sektörde gerekli kümelenme modellerinin de hayata geçirilmesi unutulmamalıdır.
-2016 beklentileri...
2016 yılında, gelecek 50 yılın stratejisini öngörerek planladığımız sağlık alanında yatırımlarımıza devam edeceğiz.
Dünya ilaç endüstrisinde gittikçe önem kazanmaya başlayan
“biyobenzer biyolojik ilaçlar” konusunda Konya’da yapacağımız yatırım kapsamında, 83.000m2 alan üzerinde, Türkiye’de
ilk kez, Türkiye ilaç pazarında en çok harcama yapılan ürün
grubu onkoloji ürünleri ile aşılar ve insülin üretmeyi planlıyoruz.
Diğer bir iş kolumuz olan yemeklik bitkisel sıvı yağ alanında uluslararası piyasalarda varlığımızı güçlendirmek, bu
amaçla global çapta daha çok pazara erişmek ve pazar payımızı arttırmak stratejik önceliklerimiz arasında yer alıyor.
Kosta Rika gibi ülkelere Türkiye’den ilk yemeklik bitkisel yağ
gönderen firma olarak 2016 yılında ülke sayımızı arttırmayı
hedefliyoruz.
KİMYASAL forum
21
ARAŞTIRMA
YAVUZ EROĞLU
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu
Komşu ülkelerdeki gerilimin azalması
ihracat ve üretimimizi artırıcı etki yaratacak
Sizce sektörünüz, 2015’i nasıl geçirdi?
Çoğu küçük ve orta ölçekli firmalar olmak üzere 6 bin
500 civarında üretici firmanın faaliyet gösterdiği ve yaklaşık
250 bin kişiye istihdam sağlayan plastik sektörümüz, 2015
yılında ülke ekonomisine 13 milyar dolarlık katkı sağladı.
Sektörümüz, geçtiğimiz yıl yakaladığı başarılı üretim
grafiği ile Avrupa’daki ikinciliğini devam ettirirdi. Dünya
sıralamasında ise yüzde 2,7 payla 6. sırada yer aldık.
2015 yılında mamul üretimi bir önceki yıla göre miktar
bazında yüzde 3,2 artış ile 8,6 milyon tona yükseldi. Değer
bazında ise yüzde 6,6 azalış ile 32,9 milyar dolar olarak
gerçekleşti. 2015 yılındaki 8,6 milyon tonluk toplam plastik
mamul üretimi içinde 3,4 milyon tonla plastik ambalaj
malzemeler ilk sırada yer alırken; bu ürün grubunu 1,9
milyon tonla plastik inşaat malzemeleri takip etti.
Türk plastik sektörünün mamul ihracatı 2015 yılında
2014’e kıyasla miktar ve değer bazında geriledi. Miktar
bazında ihracat yüzde 1,6 düşüşle ile 1,58 milyon ton,
değer bazında ihracat yüzde 12,8 düşüşle 4,34 milyar dolar
olarak gerçekleşti. 2015’te plastik sektörünün en çok plastik
22 KİMYASAL forum
mamul ihracatı yaptığı ülkeler; Irak, Almanya ve İngiltere
olarak sıralandı.
Sektörümüz dinamik yapısı ile Türkiye’nin en hızlı
büyüyen sektörleri arasında ilk sıralarda geliyor. Ancak
2015 yılında özellikle emtia fiyatlarındaki düşüş ve Çin
ekonomisindeki yavaşlama, küresel büyüme oranlarının
gerilemesine neden oldu. Bu durum tüm sektörlerde etkisini
hissettirdiği gibi plastik sektörü üzerinde de olumsuz bir
etki yarattı. Özellikle 2014 yılının ikinci yarısından bu
yana süren petrol fiyatlarındaki düşüş plastik sektörü
hammadde fiyatlarına da yansıdı. Bu da maliyetin ve
fiyatların düşmesine neden oldu. Ayrıca bu sürece euro/
dolar paritesindeki değişim ve ihraç pazarımız olan komşu
ülkelerdeki karışıklıkların da eklenmesi üretim ve ihracatta
yaşadığımız gerilemeyi tetikledi.
2015’te sektörünüzün, açısından ne gibi belirleyicilerle
karşı karşıya kaldınız
İlk soruda da belirttiğim gibi emtia fiyatlarındaki düşüş
ve Çin ekonomisindeki yavaşlama, küresel büyüme oranlarını
geriletti. Ancak Türk plastik sektörümüzün üretim ve
ihracatı üzerinde büyük baskı hissettiren petrol fiyatlarında
devam eden düşüşler oldu. Burada baskı dememizin sebebi
petrol fiyatlarındaki düşüşe oranla polimer fiyatlarının daha
az düşmesi sektör için büyük sorun oluşturdu.
Sektörünüz açısından ‘Yılın olayı’ diyebileceğimiz bir
olay, bir gelişme, bir mevzuat değişikliği vb gelişme yaşandı
mı?
2015 yılında sektörümüzün gelişimi adına olumlu
olarak adlandırabileceğimiz gelişmeler de yaşandı. 2014
yılının sonunda çalışmalarına başladığımız yerli oyuncak
sektörünün tekrar canlandırılması çalışmalarına 2015
yılında da büyük bir çaba ile devam ettik. Bu sektör
büyük istihdam, tasarım ve yenilik yaratma potansiyeline
sahip. Oyuncak çocuklarımıza kültürümüzü aktarmanın
en önemli enstrümanı kültürümüzü de Çin’e teslim etmeyi
düşünmüyoruz. Uzun yıllar kaderine terk edilen sektörü,
T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Fikri
Işık’ın destekleri ve PAGEV Oyuncak Komitesi liderliğinde
canlandırmaya başladık. Bu sürecin katalizörü olmayı
sürdüreceğiz.
Türk plastik sektörümüz açısından İran’a uygulanan
uluslararası yaptırımların sona ermesi de bir diğer
gelişmeydi.
Yine yıl içerisinde dünyanın en büyük petrokimyasal
ithalatçısı olan Çin’in para birimi yuandaki devalüasyonun
da sektörümüz açısından bir fırsat yaratacağını ön
görüyoruz. Bu gelişme Türk üreticilerin daha uygun fiyatlı
plastik hammadde kaynaklarına ulaşmasını sağlayacak ve
aktif oldukları tüm pazarlarda rekabetçiliğine olumlu katkı
yapacaktır. Devalüasyonun, Çin iç piyasasına ürün sağlayan
Çinli plastik üreticilerine olumsuz etkisi, Uzakdoğu
bölgesine Çin merkezli ortaklıklarla yatırım yapmak isteyen
firmalarımız için de fırsatlar oluşturacaktır.
Ayrıca Türkiye ile Singapur arasında imzalanan kapsamlı
Serbest Ticaret Anlaşması da Türk plastik firmaları için
önemli bir fırsat. Sahip olduğu rafinerileriyle önemli bir
petrol işleme merkezi olan Singapur, plastik firmalarının
hammadde tedarikini kolaylaştıracak. Plastik mamulde ise
ithalatçı konumunda olan Singapur, Türk plastik üreticileri
için önemli bir pazar ve Güney Doğu Asya’ya giriş noktası
olacak.
Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, ar-ge, çevre,
ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat, AB uyumu,
kurlar, faizler, şirket evlilikleri, satın almalar, teşvikler,
bölgesel gelişmeler, makro ekonomik istikrar vb konularda
2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı?
2015 yılı tüm sektörlerde olduğu gibi plastik sektörü
içinde olumlu olarak nitelendirebileceğimiz gelişmeler
yaşanmış olsa da büyüme, ihracat, üretim, satışlar açısından
beklentilerimizin altında bir yıldı. 2015’te yurtiçindeki
plastik tüketimi sektörümüzü yüzde 4,1 büyüttü. Her yıl
Gayrisafi Milli Hasılanın üzerinde büyüyen bir sektörün
temsilcileri olarak ihracatta miktar ve değer bazında
yaşadığımız düşüşler nedeniyle büyüme önceki yıl ile aynı
seviyelerde kaldı. Plastik sanayisi için en kötü senaryo
GSMH kadar büyümek ve maalesef bu sene bu gerçekleşti.
Dünyada kimya sektörünü yönlendiren, Türk kimya
sektörünü etkileyen gelişmeler yaşandı mı?
Türk plastik sektörünü ve dolayısıyla kimya sektörünü
etkileyen en önemli gelişmenin halen sürmekte olan petrol
fiyatlarındaki düşüş olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca Irak,
Mısır ve Rusya ile ilgili gelişmeler de kimya sektörünü
yakından ilgilendiriyor. Ortadoğu’da devam eden iç karışıklar
ve Çin ekonomisindeki daralma sektörümüz üzerinde baskı
yaratan unsurlar olmaya devam ediyor.
Sizce KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri 2015’ten ne
umdular, ne buldular?
Plastik sektörü yüzde 99 KOBİ’lerden oluşan bir sanayi.
Sektörde 6 bin 500 firma faaliyet gösteriyor. 2015’te
elbette sektör trendimiz olan yüzde 9-10 seviyelerinde
büyüme ile yılı kapatmak ve olumsuz gelişmelerin sona
ermesini isterdik. Ancak küresel piyasalarda yaşanan siyasi
ve ekonomik sıkıntılar, emtia fiyatlarındaki gerileme, EuroDolar paritesindeki yaşanan kayıplar bu hedefin sapmasına
neden oldu.
Geçmiş yıllara göre kimya & plastik sektörünün 2015
gelişme trendini nasıl notlarsınız?
Kimya sektörünün en önemli kalemlerinden biri olan
plastik sektörümüz son 10 yıldır ortalama yüzde 10
seviyesinde büyüyen bir sektör. Ancak 2015’te sektörümüzün
üzerinde oluşan baskılar maalesef bu trendi bozdu.
Geçtiğimiz yıl yüzde 4,1 yıl büyüme rakamlarına ulaşmış ve
Türkiye ekonomisinin üzerinde büyümeyi başarmış olsak da
hedeflediğimiz ve son yıllardaki büyüme trendinin altında
gerçekleşen bir büyüme.
Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için yapılması
gerekenler konusundaki görüşleriniz?
2016 yılında hedeflerimize ulaşabilmemizi sağlayacak
gelişme global boyutta ekonomik istikrar ve siyasi dengeler
olacaktır. Özellikle önemli ihracat pazarımız konumundaki
Ortadoğu ve komşu ülkelerdeki gerilimin azalması, istikrar
ortamının yaratılması önümüzdeki yıl ihracatımızı ve
dolayısıyla üretimimizi artırıcı etki yaratacaktır.
Sektörümüzün gelişimi önündeki en büyük engel
yüzde 85 oranında olan plastik hammadde ithalatına
olan bağımlılığımız. İthalatta Gümrük Birliği anlaşması
çerçevesinde AB ülkeleri dışındaki ekseri ülkeye
gümrük vergisi uygulanıyor ve bu durum Türk plastik
üreticilerimizin rekabetçiliğini olumsuz etkiliyor. Örneğin;
AB, sanayicilerinin rekabetçiliğini korumak üzere “Askıya
Alma ve Tarife Kontenjanı” sistemi uyguluyor. Buna göre
Türkiye ve AB’de üretimi bulunmayan hammadde ve ara
mamul niteliğindeki ürünler için askıya, AB ve Türkiye’de
üretimi bulunan ancak yetersiz olan hammadde ve ara
mamul niteliğindeki ürünler için ise tarife kontenjanına
(kota) tabi tutuluyor. Türkiye’de yeteri kadar üretilmeyen
PP için yaptığımız kota başvurularına AB’li üreticiler hem
itiraz ediyor hem de AB pazar durumuna göre kapasite
ayrılarak kısıtlı hammadde veriyor, ayrıca verdikleri
hammaddelerin fiyatları da farklı. Bu durum ülkemiz plastik
endüstrisinin rekabetçiliğini azalttığı gibi tedarik yönünden
de zor durumda bırakıyor. Yerli üreticinin, hammadde
ithalatına vergiler konulması yerine, üretim ve yatırım
maliyetlerini azaltacak teşvikler uygulanarak korunması
gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca plastik hammadde üretimi
ihtiyacı karşılamıyorsa, ithalatın önündeki engellerin
kaldırılması sektörün gelişimi ve performansını artırıcı
KİMYASAL forum
23
ARAŞTIRMA
YAVUZ EROĞLU
bir etken olacaktır. Bakanlığımızdan, yerli üretimi yeterli
olmadığı için ithal edilen plastik hammaddeler için vergisiz
kotası oluşturulmasını talep ediyoruz. Söz konusu kotanın
verilmesi halinde hem Türk plastik sektörü çok daha ileri
gidecek hem Türkiye ekonomisi kazançlı çıkacaktır.
Sektörümüzün gelişimine ivme kazandıracak diğer
önemli bir adım ise sektörün büyümesine paralel olarak,
katma değeri büyük mamuller üretim ve ihracatına
yoğunlaşması, birim ihraç fiyatlarını gelişmiş ülkeler
ortalaması olan 4,5 $ / Kg’a çıkarması, artan sorunlarının
çözümünün dışında, yatırım teşviklerinden de azami ölçüde
yararlanması gerektiğidir. Bu doğrultuda önümüzdeki
dönemde ülkemizde harcıâlem dediğimiz plastik hammadde
tiplerinin yerine, katma değerli mühendislik plastiklerinin
teşvik edilmesinin daha faydalı olacağını düşünüyoruz.
Son olarak geleceğe damgasını vuracak sektörler
arasında gösterilen “geri dönüşüm”; tüm dünyada olduğu
gibi ülkemizde de hızla yaygınlaşıyor. Türkiye’de geri
dönüşüme verilen önem ve dolayısıyla geri dönüşüm
çalışmaları da düzenli olarak artış eğilimi gösteriyor.
Bireylerimiz artık geri dönüşümü sadece çevresel boyutu
ile görmüyor, ekonomik olarak da değerlendirme bilincine
varıyor. “Kullan-dönüştür-tekrar kullan” anlayışı, emtia
fiyatlarındaki dalgalanma için önemli bir çözüm yaratırken
kaynakların verimli kullanılması sayesinde çevrenin
korunmasına katkı sağlıyor. Böylece büyük bir geri
dönüşüm endüstrisi oluşuyor. Plastik endüstrisi olarak bizde
bu süreci Ambalaj Atıkları konusunda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca yetkilendirilmiş kuruluşumuz PAGÇEV ile
yürütüyoruz. Ambalajdan kâğıda, metalden kompozit
ürünlere kadar birçok ürünü geri dönüştürerek hem çevreyi
koruyor, hem de ekonomiye olan katkımızı artırmaya
çalışıyoruz. Önümüzdeki yılda sektör olarak giderek büyüyen
bu alandaki faaliyetleri çoğaltmaya odaklanacağız.
Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız? Çözüm için
önerileriniz var mıdır?
Plastik sektörü olarak en önemli sorunumuzu yüksek
enerji maliyetleri ve hammaddede ithalata bağımlılığımız
oluşturuyor. Ülkemizdeki enerji maliyetlerinin yüksekliği
ihracat potansiyelimizi olumsuz yönde etkiliyor ve
uluslararası rekabet gücümüzü kaybetmemize sebep oluyor.
Hammaddede yüzde 85 oranında ithalata bağımlı olmamız
ise üretimde daha da büyümemizin en önemli engeli. Bunun
çözümü için yeni yatırımlar bekliyoruz.
Diğer bir sorunumuz sektörümüzün yaşadığı vasıflı
iş gücü ihtiyacı. PAGEV olarak bu konuda biri Gebze’de
diğeri Küçükçekmece’de olmak üzere iki endüstri meslek
lisesini tamamlayarak Milli Eğitim Bakanlığına hibe ettik.
Bu okullardan mezun olan öğrencilerimize sektörümüzde
istihdam olanağı da sağlıyoruz. Ancak ihtiyacımız her
gün biraz daha büyüyor. Bugün yaklaşık 25 bin yetişmiş
eleman ihtiyacı olan bir sektörüz. Bu nedenle bu sektöre
yetişmiş eleman olarak katılarak ilerleyecek gençleri davet
ediyoruz.
Sektörümüz açısından bir diğer önemli nokta
kamuoyundaki yanlış algı ve bu algıyı güçlendiren plastiklere
karşı yapılan olumsuz açıklamalar. Herhangi bilimsel
bir dayanağı olmayan bu açıklamalar sektörümüze zarar
verdiği gibi plastikler hakkında bilgisi olmayan tüketicileri
de olumsuz etkiliyor. Vakıf olarak bu tarz kampanyalarla
mücadelemizi sürdürüyoruz ve plastik konusunda
24 KİMYASAL forum
bilinçlendirme çalışmaları yürütüyoruz. Bu konuda Sağlık
Bakanlığımız nezdinde de girişimlerimiz oldu ve sonuç
olarak özellikle konusunda ‘yetkin’ olmayan kişilerin
kamuoyuna yönelik açıklama yapması artık Bakanlığımızın
denetimi altına girdi. Aynı zamanda raporlar hazırlıyor,
bilimsel verilerle açıklamalarımızı yapıyoruz.
Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz?
PAGEV olarak 2016 yılındaki başlıca hedefimiz
sektörün üretim ve ihracatını mevcut rakamların üzerine
çıkarmanın yanı sıra sektörümüzün dünyadaki rekabet
gücünü artırmak olacak. Ancak yüksek cari açık, enflasyon
artışı, büyüme hızındaki yavaşlama, artan finansman
ihtiyacı ve sıcak para çıkışını; Türkiye ekonomisinin 2016
yılında da karşılaşacağı riskler arasında görüyoruz. Elbette
bu riskler sektörümüzü de etkileyecektir. Bu doğrultuda
2016 yılında plastik sektörünün 2015’de olduğu gibi yüzde
3’ler düzeyinde büyüyeceği ve bitmiş mamul üretiminin 8,8
milyon tona çıkabileceği ön görüyoruz.
Hedeflerimize ulaşabilmekte önümüzdeki güçlükler
global boyutta ekonomik istikrar ve siyasi dengeler olacaktır.
Özellikle önemli ihracat pazarımız konumundaki Ortadoğu
ve komşu ülkelerdeki gerilimin azalması, istikrar ortamının
yaratılması ihracatımızı ve dolayısıyla üretimimizi artırıcı
etki yaratacaktır.
YAVUZ EROĞLU
PAGEV YÖNETİM KURULU BAŞKANI
1973 yılında İstanbul’da doğan Yavuz Eroğlu,
Kültür Koleji’nin ardından İstanbul Teknik
Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği
Bölümü’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi
Biyomedikal Mühendisliği Bölümü ve Marmara
Üniversitesi Yönetim Organizasyon Bölümü’nde
Yüksek Lisans yaptı.
Yavuz Eroğlu, iş hayatına aile şirketi olan SEM
Plastik’te başladı. Çocukluğunda yaz tatillerini
çalışarak geçirdiği SEM Plastik’te, 1996 yılında
üniversiteden mezun olduktan sonra tam zamanlı
olarak çalışmaya başladı. Plastik ambalaj sektöründe
faaliyet gösteren ve hızla büyüyerek kısa zamanda
büyük başarılara imza atan SEM Plastik’te; üretim,
satış ve ihracat gibi çeşitli kademelerde görev aldı.
1997 yılında sektörün ilk ihracatını gerçekleştirdi.
2002 yılından bu yana ise, SEM Plastik’in Genel
Müdürlüğünü yürütüyor. Eroğlu, aynı zamanda grup
şirketlerinden SEM Global Dış Ticaret ve Credoy
Polimer’in de Yönetim Kurulu Başkanı.
Yavuz Eroğlu yönetimindeki SEM Plastik;
Harvard Üniversitesi, TOBB, TEPAV işbirliğinde
yapılan değerlendirmede Türkiye’nin ve Bölgenin
en hızlı büyüyen yüz firması arasına girdi. Yavuz
Eroğlu, Harvard Üniversitesi’nde Micheal Porter
tarafından verilen özel liderlik eğitimini de aldı.
Sivil toplum örgütlerinde aktif olarak yer alan
Eroğlu, Türkiye ve yurtdışındaki pek çok dernekte
görev yapıyor. Plastik sektörünün örgütlenmesi
ve firmaların sektörün çatı örgütlerinde bir araya
gelerek güç kazanmaları gerektiğine inanıyor.
ÖZALP ERKEY
MAKALE
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE PETROKİMYANIN ÖNEMİ
Özalp ERKEY, TKSD Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Öncelikle PETROKİMYA
kayese edildiğinde ülkemizdeSANAYİ denilince bunun kapki talep dünya ortalamalarının
samında olanlara bakalım :
üzerinde artmakta olup, mevcut
Petrol rafineri ürünleri ve
tesislerin kapasiteleri bunu karşıdoğalgazdan başlanırsa,
layamamaktadır.
-Plastikler
Halen ülkemiz Çin’den son-Lastik ve Elyaf hammadraki en büyük ikinci petrokimya
deleri
ithalatı yapan bir ülke konumun-Organik ara malları üredadır.
ten ambalaj-elektronik-otomoPetkim kapasitesi 3 milyon
tiv-inşaat-tekstil-tarım gibi bir
ton olup, bu miktar Türkiye taleçok sektöre girdi sağlayan bir
binin %20’sini ancak karşılayasanayi dalı olduğu görülür
bilmekte ve kapasite gitgide de
Örnek olarak:
düşmektedir.
Özalp Erkey
-Tekstil sektörü girdilerinin
Petrokimyada en önemli olan
%15’i
plastik sanayine bakılırsa talebin
-Deri ürünleri sektörü girdiancak %13’ü Petkim tarafından
lerinin %12’si
karşılanabilmektedir.
-Kağıt sektörü girdilerinin % 50’den fazlası da deneTürkiye’deki petrokimya pazarı çok hızlı bir şekilde
bilir.
artmakta olup, 2023 yılında bu pazarın 9 milyar dolarAyrıca , doğrudan tüketiciye ulaşan ürünlerin toplam dan, 27 milyar dolara artması ve böylece 2023 yılında
Kimya Sanayi içindeki payı %30 olur, Kimya Sanayi ta- ithal petrokimyasal ürün 25 milyar dolara çıkacağı önrafından üretilen plastikten kozmetiğe, ilaçtan boyaya, görülmektedir.
tüm ürünlerinin %30’u doğrudan tüketiciye ulaşır ve %
Türkiye ithalatının %73’ü ara hammadde olup sürekli
70’i de diğer sektörlerde, tekstil, metal,madeni elektro- de artmaktadır ve dolayısı ile de en fazla dış ticaret açığı
nik eşya ürünleri, inşaat,otomotiv,kağıt,hizmet sektörün- veren sektördür.
de ara mal veya hammadde olarak kullanılmaktadır.
Bütün yukarıdaki rakamlar Petkim’in Türkiye’nin saBütün bu ürünler listesi, kimya sanayinin hem yaşamı- nayinde ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
mız hem de diğer sektörler için vazgeçilmez öneme sahip
Petkim’in hammaddesi nafta olup bundan çıkan ana
olduğunu göstermektedir.
ürünler; Etilen, Propilen,C4’tür.
Bütün dünyada petrokimyasal ürünler, on binin üzeBunlardan da çok sayıda yan ürünler üretilmektedir.
rinde kimyasal üretiminde kullanılmaktadır.
Ancak yukarıda da belirtildiği üzere bu kapasiteler
Dünyadaki bütün kimya sektörü içinde petrokimya ihtiyacı karşılayamamaktadır.
sektörü ikinci büyük sektördür ve cirosu da 4,5 trilyon
Türkiye’nin Petrokimya yönünün ne kadar önemli oldolardır.
duğu görüldüğüne göre en kısa zamanda üzerine eğilinPetrokimya sanayi polimer sanayi ile birlikte dünya mesi gereken yaptırımlar şöyle sıralanabilir:
kimya sanayinin %53’ünü oluşturmaktadır. Petrokimya
1-Yatırım teşvik sisteminde ağırlığın orta-yüksek teksanayinin küresel üretimi bir milyon ton olup, katma de- nolojili yatırımlara verilmesi
ğeri en yüksek sektörlerden biridir.
2-Ar-Ge hibelerinin yine orta-yüksek teknolojili yatıPetrokimya sanayi kendi başına teknoloji yoğun ve rımlarda farklılaştırılması
sermayenin yoğun olduğu bir sanayidir.
3-Sanayicilerin mesleki ve teknik eğitimleri teşvik etDünyada konumu bu kadar önemli olan bu sektör mesi, üniversite ile birlikte çalışmalara daha fazla eğilinTürkiye’de de 1960 yıllarında kurulmuş ve ağırlıklı ola- mesi temini
rak: Etilen, Klor alkali, Vinil klorür monomer, Polivinil
4-KOBİ’lerin çalışmalarının orta-yüksek teknolojili
klorür, Alçak yoğunluk polietilen, Karbon siyahı, Stiren, yatırımlara eğilmesini teşvik ve birleşerek hareket etmePolistiren, Dodesil benzen, Butadien extraksiyonu ,Poli lerini desteklemesi
butadien kauçuğu, Stiren butadien kauçuğu, Kaprolaktan
5-İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesini sağlayarak
fabrikalarından oluşan bir petrokimya kompleksi olarak gerekli reformların acilen yapılması
kuruldu. Ancak talepler zaman içerisinde karşılanamaz
6-Dış ticaret politikalarının gözden geçirilerek haksız
duruma geldi ve bu tesisler 1993 yılında kapatılarak İz- rekabetin önüne geçilmesi
mir Aliağa Kompleksi, İzmir Rafinerisi yanına kuruldu.
7-Dış yatırımcıların ülkemizdeki yatırımlarında ağırTürkiye’nin şu andaki petrokimya pazar büyüklüğü lığın orta-yüksek teknolojiye verilmesinin temini için Sin8,7 milyar dolar civarındadır.
gapur-Güney Kore örneklerinin incelenerek ülkemizde
Dünyadaki petrokimyanın gelişmesi Türkiye ile mu- tatbik edilmesi çalışmalarına geçilmesi.
KİMYASAL forum
25
ARAŞTIRMA
ALİ UĞURLU
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Ali Uğurlu
İşsizlik, ihtiyaç fazlası kontenjan, düşük
ücret, iş güvenliği en büyük sorunlar oldu
lem Planında kimya sanayi ile ilgili sektörü geliştirecek somut ve
önemli kararların olmaması ve meslek alanımızı ele alan öngörü
ve planların palyatif ve derinliksiz politikaları ne yazık ki sektörün
önemli bir bileşeni olan Kimya Mühendisleri Odası ve onun üyelerini doğrudan etkilemektedir. Onuncu Kalkınma Planında Türkiye
sanayisi için hazırlanan öngörüler ne yazık ki genelde mühendislik
mesleği özelde ise Kimya Mühendisliğinin geleceği için hiç umut
vermemektedir. Sanayileşme iddiası olmayan, kamunun bütün sanayi tesislerini haraç mezat satan ve bu kurumları özelleştirme adı
altında yok eden zihniyet buna karşılık her ilde birkaç üniversite
ve mühendislik fakültesi açarak mühendislik mesleğini diplomaları
olan ama bunu kullanamayan işsizler ordusuna indirgemiştir. Bu
düzenlemelerin yanısıra hükümet tarafından 6235 sayılı TMMOB
yasası değiştirilerek odalarımız işlevsizleştirilmek ve etkisizleştirilmek istenmektedir. Bu gelişmeler yapmak istediğimiz birçok
şeyin ertelenmesine neden olmaktadır.
-Sizce sektörünüz, alt sektörünüz/şirketiniz
2015’i nasıl geçirdi?
Biz Anayasanın 135. Maddesine göre kurulmuş 6235 sayılı TMMOB yasası ile tanımlanmış kamu kurumu niteliğinde bir meslek
kuruluşuyuz. Bizim içerisinde bulunduğumuz
durum elbette ki ülkenin daha özel söylemek
gerekirse ülkemizdeki kimya sektörü ve sanayisinden bağımsız değildir. Bu nedenle ortak
- paydaş sıkıntılarımız elbette ki aynı ama bunun yanısıra çok daha farklı sorunlarımız da
var. İşssizlik gibi, Kimya Mühendisliği bölümlerindeki ihtiyaç fazlası öğrenci kontenjanları,
sektördeki düşük ücret ve iş güvenliği gibi
-2015’te sektörünüzün, alt sektörünüz ve/
veya şirketiniz açısından ne gibi belirleyicilerle
karşı karşıya kaldınız?
Odamızda her yönetim iki yıl için seçilir ve
görev yapar. Bu nedenle değerlendirmeler ya
da hedefler de bu iki yıllık dönem için tanımlanır. Bundan dolayı değerlendirmemiz de 20142015 yılları arasındaki dönem için olacaktır.
Odamız değerlendirmelerine göre; 2 Temmuz
2013 tarihli 10. Kalkınma Planı ve 2012-2016
Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Ey-
26 KİMYASAL forum
-Sektör, alt sektör ve veya şirketiniz açısından ‘Yılın olayı’
diyebileceğimiz bir olay, bir gelişme, bir mevzuat değişikliği vb
gelişme yaşandı mı?
Bizim meslek alanımız açısından yaşanan en büyük olay Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanlığı (TMGD) isimli bir tebliğin
yürürlüğe konulmasıdır.
İç dinamiği olmayan ve meslek alanlarımızı dört yıllık bütün
lisans mezunlarına açan bu yönetmelik deyim yerindeyse herkesi
Kimya Mühendisinin görev ve yetkilerine haiz kılmaktadır. Yönetmelik toplam 49 saatlik bir kurs sonucunda 4 yıllık bütün lisans
mezunlarına (tarihçi, psikolog, muhasebeci, vs) Kimya Mühendisliği yapma yetkisi vermektedir. Kısaca bu tebliğ; kimyasalların bulundurulması, depolanması, üretim yapılması, taşınması ile ilgili
alanlardaki bütün işleri ve düzenlemeleri kapsamaktadır. Milyonlarca kimyasalın bulunduğu dünyamızda uzman bir Kimya Mühendisinin bile böylesine bir kurs ile kolay kolay başaramayacağı bu
yetki ne yazık ki deyim yerindeyse herkese açılmaktadır. Öyleyse
kazalar, yangınlar, ölümler kaçınılamazdır. Bile bile lades bu. İşin
garip tarafı bu durum sadece odamız tarafından eleştirilmektedir.
Ne yazık ki sektörün önemli bir bileşeni olan üreticiler ve işverenler bu durumu görmemezlikten gelmekte ve birçok meslektaşımız
da bizim dava ettiğimiz ve henüz sonuçlanmamış bu alanda üçbeş
kuruş para kazanmak için kurslar açarak durumu yasallaştırmaktadırlar. Bu durumun sanayi ve mesleki açıdan trajik ve vahim sonuçlarını yavaş yavaş ne yazık ki görmeye başlayacağız. Yakında
çok büyük kazalar ve kitlesel ölümler de olacaktır.
-Bu çerçevede üretim, satışlar, yatırımlar, ar-ge, çevre, ithalat, ihracat, yeni teknolojiler, mevzuat, AB uyumu, kurlar, faizler, şirket evlilikleri, satın almalar, teşvikler, bölgesel gelişmeler,
makro ekonomik istikrar vb konularda 2015’i farklı kılan gelişmeler yaşandı mı?
Devlet ya da hükümetler tarafından sektöre yaklaşımın düzeyi
ortada. Buradan hangi olumlu sonuç çıkabilir ki? Büyük ölçüde
KOBİ ve küçük işletmelere dayanan ve ithalat rejiminde birinci sırada bulunan Kimya Sektörü için rasyonal, ulusal, çevreci,
üretime dönük politikalar geliştirilmedikçe
bir önceki yıla göre farklı ya da olumlu bir
durumun ortaya çıkması kanaatimce çok
zordur. Gelişme için elbette ki Ar-ge ve inovasyona ihtiyaç vardır ama bütün bunlar bir
planlama ve belirlenmiş bir politika çerçevesinde yapılıyorsa geri dönüşümü olabilir.
Aksi durumda dünyadaki hızı yakalamak
çölde serap kovalamak kadar hülyadır.
-Dünyada kimya sektörünü yönlendiren,
Türk kimya sektörünü etkileyen gelişmeler
yaşandı mı?
Küreselleşmiş dünyada ulusal sanayilerin gelişmesi ile ilgili sizin kalkınma modelleriniz varsa ancak siz bundan fayda görürsünüz. Böyle bir iddia bizim için henüz
sözkonusu bile değildir. Ulus ötesi şirketler
bu gelişmelerden doğal olarak etkilenir ve
faydalanır. Ama büyük ölçüde küçük şirket ve kobiler üzerinden yürüyen bir sektör
sözkonusu ise bu ilişki olumsuz anlamda da
yaşanabilir.
-Sizce KOBİ’ler, Küresel Kimya devleri
2015’ten ne umdular, ne buldular?
Kobiler ile küresel şirketleri aynı potada eritmeye çalışmak bir çılgınlıktır. Bu
küresel rekabet dünyası ilişkilerinin ruhuna
da aykırıdır. Bu nedenle herkesin beklentisi
ve sorunlarını farklı değerlendirmek gereklidir. Sektörün küresel oyuncuları bile üretimde bulundukları ülkelere göre değişkenlik göstermektedir. Küresel şirketler Ar-ge
ve inovasyon sayesinde enerji, kompozit,
nano teknoloji gibi alanlarda çevreye duyarlı üretim teknikleri ile dünyayı fethetmenin yeni arayışları içerisindeyken kobi’
ler sıkışmış oldukları finans, çevre, üretim,
teknik, satış gibi sorunlarla boğuşmaktadırlar. Ve ancak sofrada küresel şirketlerden kalan artık yemekle beslenmek zorundadırlar. İşleri bu anlamda çok zor.
-Geçmiş yıllara göre kimya sektörünün
2015 gelişme trendini nasıl notlarsınız?
Dünyada mevcut bir trend var ve bu bir
yıl öncesine göre daha iyi ama ülkemiz açısından ya da kobi’ ler açısından bu tam
böyle değil doğal olarak. İmalat sanayinin
durumu ortada. Yüzde yedilere düşmüş bir
imalat sanayi ve ithalatın yoğun olduğu
dışa bağımlı bir kimya sektörü… Planlama
ve sektör politikaları adına yapılan olumlu işler de yoksa herkesin işi zordur. Günü
kurtarmak yarından vazgeçmektir. Karar
sizin. Biz TMMOB ve Kimya Mühendisleri
Odası olarak yarını da düşünmek zorunda-
yız. Bu yurtseverlik, insanlık ve gelecek için kaçınılmaz bir öngörü ve
zorunluktur. Çünkü ne başka bir dünya var ne de başka bir Türkiye.
-Sektörün gelişme ivmesini hızlandırmak için yapılması gerekenler
konusundaki görüşleriniz?
Hükümeti, devleti ve kurumlarını kimya sektörünün gelişmesi için
yerli üretimi, araştırma çalışmalarını ve imalat sanayini geliştirmeye,
ülkemizin ithal kaynaklara bağımlılığını azaltmaya, planlı büyümeyle dışa bağımlılığın azaltılacağı yatırım modellerine yönelmeye ve bu
amacı gerçekleştirmek için gerekli sayıda Kimya Mühendisini istihdam
etmek için çalışma yapmaya davet ediyoruz.
-Sektörün ilk 3 sorununu nasıl sıralarsınız? Çözüm için önerileriniz
var mıdır?
Dışa bağımlılık, ar-ge ve inovasyon eksikliği, tekniğe evet bilime
hayır diyen anlayış. Çözüm önerilerimiz elbette var ama bu önerileri
dinlemek isteyen ya da muhataplarımız ne kadar ciddi bilemiyorum.
Sektörün önemli bileşenlerinden biriyiz. Üretime, ar-ge’ ye, inovasyona, emeğe, mühendisliğe, çevreye, bilim ve tekniğe saygılıyız. İnsanlık
değerlerini ve ülkemizi seviyoruz. Bütün bu sözcüklerin tek tek çok
büyük anlamları var. Çıkış noktamız bu sözcüklerse eğer ulusal ölçekte yapılabilecek çok şeyin olduğuna inanıyoruz. Küresel rekabetin için
sizin kendi modellerinize ihtiyaç vardır. Bu planlı ve bilimsel kalkınma
modelidir.
-Bu çerçevede 2016 beklentilerinizi özetler misiniz?
Kendi açımızdan bakınca durum hiçte iyi görünmüyor. Sektörün
durumu ise yarattığı değerle ölçülür. Bu nesnel olarak değerlendirildiğinde gemisini kurtaran aslandır tipi bir Makyavelizm’in bizim sektöre
de hakim olduğunu görüyoruz. Umutlu olabilmek için biz çalışıyoruz.
Ama ne düşündüğümüzü ciddi olarak soranlar olursa elbette ki yanıtlarımız var. Bu nedenle beklentiler nasıl somuta dönüşür bunun için kafa
yormak gerekli diyorum.
DR. ALİ UĞURLU
Kimya Yüksek Mühendisi
Özgeçmiş: Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi
Kimya Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Atatürk Barajı ve
HES şantiyesinde ve başka özel sektör şirketlerinde çalıştı. Daha
sonra DSİ Genel Müdürlüğü Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol
Dairesi Başkanlığında uzun yıllar değişik görevlerde bulundu.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini tamamladı. Uzmanlık alanı olan yapı malzemeleri,
çimento ve beton konularında yayınlanmış olan kitapları, Türk
standartları, yurt içi ve dışında yayınlanmış seksen civarında
makalesi bulunmaktadır.
KİMYASAL forum
27
ARAŞTIRMA
MUSTAFA BAĞAN
GÜVENLİK BİLGİ FORMU TARİHÇESİ
Mustafa BAĞAN
TKSD Genel Sekreteri
Güvenlik bilgi formu (GBF) kimyasal maddelerin yönetiminde en önemli unsurlardan birisidir.
GBF’nin içeriği kimyasal maddelerin yaşam döngüsü hakkında bilgi vermektedir. Yani üretimi, depolanmasını, taşınmasını, elleçlenmesini ve nihayet
atık haline geldikten sonra da doğada nasıl uzaklaştırılacağına ait döngüyü vermektedir.
GBF’nin
ülkemizdeki
mevzuata
girişi
18/07/1993 yılında yayımlanan “Zararlı Madde ve
Ürünlerinin Kontrolü Yönetmeliği” ile olmuştur.
Dünyadaki gelişmeleri araştırdığımda en gelişmiş
ve detaylı tarihçeyi, 13-18 Nisan 1986 tarihlerinde, 191st ACS National Meeting’te Samuel Aaron
Kaplan tarafından yapılan sunumda buldum.
Yazar sunumunda 1986 yılına kadar ABD’deki
gelişmeleri vermektedir. Avrupa Birliğindeki (AB)
gelişmelere tarih nedeniyle değinme imkanı olmamıştır. Bu makalede hem yazarın çalışmasının
özeti hem de AB ve ülkemizdeki gelişmeler irdelenmektedir.
Öncelikle ülkemizde alışagelmiş haliyle “MSDS
- Material Safey Data Sheet” ifadesinin Amerika
Birleşik Devletleri (ABD) kökenli olduğunu belirtmek isterim. AB ise “SDS-Safety Data Sheet”
ifadesini kullanmaktadır. Ancak ABD de, 2012 yılından itibaren artık SDS ifadesini kullanmaya başlamıştır. Yani alıştığımız Malzeme Güvenlik Bilgi
Formu ifadesi artık, dünyanın bir çok bölümünde
“Güvenlik Bilgi Formu” olarak kullanılmaktadır.
1- Güvenlik Bilgi Formunun Oluşması
Bu konudaki en eski bilgi aktarımı ilaçlar veya
boyaların kullanımı hakkında verilen sözlü bilgilerdir. Zamanla, insanlık ilaç ve boyalardaki araştırmalar neticesinde ve bunların kullanımındaki
deneme yanılma metoduyla, bugün ki GBF’lerin
temelini oluşturacak depolama şartları, kullanım
şekli ve zararları hakkında bilgiler aktarmaya başladı.
En eski yazılı bilgiler Mısırlıların mezarlarındaki duvarlarda ya da papiruslara yazılı olarak
bulunmaktadır. 4000 sene geride bulunan bu zaman aralığındaki bilgiler ünlü Mısırlı Fizikçi Imhotep(*) ’in de bilgilerini içermektedir. Imhotep’in
bilgilerinde temelde hastalıklara karşı kullanılan
müstahzarlar hakkında olup bunların kaynağını,
ismini, hazırlanışını, depolama ve uygulamasını
anlatmakta ve aynı zamanda yanlış kullanıma karşı uyarılar da içermekte.
Yazarın ilk bulduğu en eski GBF örneği Valentine and Company tarafından 1906 yılında hazırlanmış bir belgedir. Bu belgede GBF’in 1.,3., ve
9. bölümleri yer almaktadır. Bu zamana gelinceye
kadar neden yazılı bilgi bulunamamasını yazar şu
şekilde açıklamaktadır :
•Kimyacıların yeni veriler çıktıkça eskilerini
atmaları
•Bilgilerin üreticilerde saklanıp etrafa dağıtıl-
28 KİMYASAL forum
maması
Yukarıdaki ikinci gelişmeden özellikle bunun şirketin hukuk danışmanları tarafından istendiği belirtilmektedir.Çünkü verilen bilgilerden emin değildiler.
19. Yüzyılın ortalarından itibaren kimyacılar bir çok maddenin
parlama noktası ve donma noktalarını tespit ettiler. Sigorta şirketlerinin gelişmesi, her bölgede İtfaiye teşkilatlarının kurulması NFPA
(National Fire Protection Association) gibi kuruluşların kurulması,
kimyacıları maddeler hakkında 4. bölümde yer alan parametrelerin
bulunması konusunda teşvik etti. 1930’ların başlarında 6. bölümün
konusu olan reaktivite faktörü de verilere ilave edildi.
Sağlık hakkındaki geçmiş 5-6 bin sene içinde toplanan veriler özellikle son 100-150 yıl içinde iletilmeye başlandı. İlk olarak
Avrupa’da insan vücudu, insan ve hayvana toksik olan maddeler hakkındaki bilgi iletişimi bir kaç yıl sonra Amerika’da da başladı. Daha
sonra maruziyet ve buna benzer veriler GBF’in 5. bölümünü oluşturdu.
Maruziyet limitleri (Maximum Allowable Concentrations) mefhumu ortaya çıktı. Ancak bunlar Amerikadaki eyaletlerde farklıydı.
1947 yılında Warren Cook adında endüstri hijyenisti olan bir sigortacı Maruz kalma limitleri hakkındaki verileri bir sisteme oturttu.
1938’de NCGIH’s (National Conference of Governmental Industrial Hygienists) kuruluşu “Maximum Allowable Concentrations”
(MAC) hakkında üzerinde konsensüs sağlanan bir liste yayınladı.
1958-1959 yılları arasında OSHA “Threshold Limit Value” (TLV).
“Time Weighted Averages” (TWA) faktörlerini MAC’ın yerine işyerlerinde uygulamaya başladı. Böylece sağlık ile ilgili bölüm tamamlanmış oldu.
7. Bölümde yer alan acil müdahale ve ilk yardım bölümleri de
geçmiş yaşanan tecrübeler ve NFPA, CMA, Ulaştırma Bakanlığı
(ABD) gibi kuruluşların geliştirdikleri standardlarla oluştu.
8. ve 2. Bölüm en son tamamlananlar oldu.
Modern anlamda ilk SDS 1945 yılında “Amonyak” için İşçi Departmanı tarafından II. Dünya Savaşının hemen arkasından yayınlandı. Daha Sonra CMA 1946 yılında “Formaldehit” için SDS yayınladı
ve bu meşhur SD serilerinin ilkiydi.
2-Avrupa Birliğinde Güvenlik Bilgi Formu hakkındaki gelişmeler
Avrupa Birliğinde GBF ile ilgili olarak 88/379/EEC sayılı Direktifin 10.cu maddesinde belirtildiği gibi 1991 yılında 91/155/EEC sayılı Direktif ile GBF’nin içeriği yayımladı. Daha sonra değişikliklere
uğradı ve 1907/2006 sayılı REACH Tüzüğü ile 91/155/EEC Direktifi iptal edildi ve GBF REACH’in Ek-2’sine alındı. Sınıflandırma
ve etiketleme Tüzüğünde 2008 yılında (CLP) yapılan değişiklikle
REACH’in Ek-2’sinde de değişiklik yapıldı (458/2010 sayılın Tüzük)
ve bu son haliyle günümüze kadar ulaşmıştır.
3- Türkiye’de Güvenlik Bilgi Formu hakkındaki gelişmeler
Güvenlik Bilgi Formu mevzuatımıza ilk olarak, 11/07/1993 tarih
ve 21634 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Zararlı Kimyasal Madde ve Ürünlerinin Kontrolü Yönetmeliği” ile girmiştir. Yönetmelikte
sadece isminden bahsedilmekte ancak detay verilmemektedir. Daha
sonra bu Yönetmelik 20/04/2001 tarih ve 24379 sayılı Resmi Gazete
ile değişikliğe uğrayarak “Tehlikeli Kimyasallara Yönetmeliği” adını
almıştır. 06/11/2011 tarih ve 24575 sayılı Resmi Gazetede diğer bir
değişiklik yayımlanmış ve Güvenlik Bilgi Formu hazırlanması hakkında bir tebliğ yayımlanacağı belirtilmiştir. 11 Mart 2002 tarih ve
24692 sayılı Resmi Gazetede “Güvenlik Bilgi Formlarının Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği”
ÖZALP ERKEY
ARAŞTIRMA
ÜRETİM REFORM PAKETİ ÇALIŞTAYI
Özalp ERKEY
TKSD Yönetim Kurulu Başkan Vekili
16-17 Ocak 2015 tarihlerinde, Bilim, Teknoloji ve Sanayi
Bakanlığı tarafından koordine edilen çalıştayın özeti aşaıda
sunulmaktadır.
A-YENİ NESİL YATIRIM BÖLGELERİ VE MEVCUT
YATIRIM BÖLGELERİNİN DÖNÜŞÜMÜ-ÇÖZÜMLER:
1- Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma sürecini kolaylaştıracak mevzuat düzenlemesinin yapılması
2-Ulaşım master planlarının Yatırım Bölgeleri dikkate alınarak oluşturulması
3-Staj uygulamasının işletmeler ve stajyer açısından daha
çekici hale getirilmesi
4- Sanayi bölgelerinde Meslek Yüksek Okulu ve Meslek Liselerinin arttırılması
5-Türkiye
genelinde
arazi
kullanımlarının
(tarım,turizm,sanayi v.b)yeniden değerlendirilmesi
6- Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Yatırım Bölgeleri
üzerindeki denetim yetkisinin arttırılması
7-Ekonomi Bakanlığı uhdesindeki Serbest Bölge uygulamalarının Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına verilmesi
B-ÜRETİM VE YATIRIM EKOSİSTEMİNİN
GÜÇLENDİRİLMESİ
-ÇÖZÜMLER:
1-Ulusal sanayi planlamasının yerel aktörler (kamu-özel
sektör ve üniversite) iştirak etmesi ve belediyelerin sanayi alanlarını belirleme ve değerlendirme konusunda mevzuat düzenlemesinin yapılması
2-Endüstri bölgelerinin (EB) daha etkin yönetilebilmesi için
uygun bir yönetim modelinin düşünülmesi, EB uygulamalarının
yaygınlaştırılması, önündeki engellerin kaldırılması; OSB,SS
ve diğer yatırım bölgeleri de dahil olmak üzere kamulaştırma
işlemlerinin basitleştirilmesi ve gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılması
3-Ulaşım(demiryolu,karayolu) ağındaki eksikliklerin giderilmesi ve ulaşım ağının yaygınlaştırılması (doğu-batı ve kuzeygüney hatlarının yaygınlaştırılması)
4-OSB’lere liman ve demiryolu bağlantılarının sağlanması
5-Üniversite-sanayi işbirliğinin yaygınlaştırılması
6-Nitelikli işgücünün arttırılması
7-Üniversitelerde üniversite-sanayi işbirliği faaliyetlerinin
arttırılması ve öğretim üyelerinin özendirilmesi ve sanayide
çalışmasının önündeki engellerin kaldırılması
8-Teknik okulların altyapısının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması, eğitimin kaliteli olması ve bu kapsamda öğretmenlerin
kalitesinin arttırılması, çıraklık eğitim okullarının iyileştirilmesi
9-Orta ve yüksek teknolojili üretime yönelik eğitimler için
müfredat düzenlemesinin yapılması
10-OSB’lerde ortak kullanıma açık laboratuar ve Ar-Ge
merkezlerinin kurulması ve yaygınlaştırılması
11-Sanayi bölgelerinde yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımının yaygınlaştırılması
12-Kümelenme faaliyetlerinde değer zinciri bazlı yaklaşım-
ların gerçekleştirilmesi
13-Sektörlerin katma değerlerini arttıracak değer zinciri
halkalarının belirlenmesi ve desteklenmesi
14-Ülke ekonomisi için büyük önem arz eden yatırımların
izin ve yatırım yeri temini süreçlerinin hızlı ve etkin bir biçimde
yürütülmesine ve sonuçlandırılmasına yönelik mekanizmanın
oluşturulması
15-KOBİ’lerin çok uluslu şirketlerin tedarikçisi olabilmelerini sağlamak amacıyla danışmanlık ve değerlendirme hizmetlerinin sağlanması
16-Teknoloji transferi yapacak yabancı şirketler için endüstri bölgeleri ve serbest bölgeler gibi uygulamaların etkin şekilde kullanılması
17-Yüksek teknolojili alanlarda yabancı yatırımların teşvikinde teknoloji transferini sağlayacak yöntemlerin uygulanması
18-Açık inovasyon platformlarının kurulmasının desteklenmesi
19-Biyoteknoloji, nanoteknoloji ve BİT alanlarında teknoloji transferi ve yenilik yapma kabiliyetini geliştirecek ve aynı
zamanda kamu kurumları arasında koordinasyonu sağlayacak
ekosistem öncülerinin kurulması
20-Dahilde işleme kapsamında yapılan ithalatların denetiminin yapılarak aynı kapsamda ihracat yapılması
C-TEŞVİK,DESTEK,MUAFİYETLER VE FİNANSMANA
ERİŞİM
-ÇÖZÜMLER
1-Sanayicilerin uluslar arası rekabetini arttıracak inovasyon
ve yenilik yatırımlarının finansmanında, bankaların karşılık
oranlarının azaltılması ve bu konuda bankaların yurtdışı fonlarından yararlanmasının teşvik edilmesi
2-İthal ikamesine yönelik orta ve yüksek teknolojik ürünlerin
yurtiçi kamu alımlarında Eximbank tarafından kredilendirilmesi ve döviz kazandırıcı faaliyet olarak değerlendirilmesi
3-Sanayicinin ve tüketicinin yerli ürün kullanımını yaygınlaştıracak mekanizmaların geliştirilmesi
4-İmalat sanayinde teknoloji tabanlı inovasyon yatırımlarının desteklenmesi
5-Etki analizi çalışmalarının arttırılması
6-Destek programlarının süreli olarak uygulanması, süre sonunda kapsamlı bir şekilde değerlendirilerek revize edilmesi
7-Yüksek teknolojili ürünlere yönelik yatırım yapacak firmalara risk sermayesi sağlanması
D-NİTELİKLİ İŞGÜCÜ
-ÇÖZÜMLER
1-Üniversitelerde staj süresinin uzatılması, kalitesinin arttırılması ve staj sonu değerlendirme sisteminin geliştirilmesi
2-Lisans eğitiminde sektöre yönelik derslerin eklenmesi
3-Üniversitelerin bulunduğu bölgelerde mesleki eğitim okullarının bölge ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesi ve belirli
mühendislik branşlarının OSB içerisinde konumlandırılması
4-Mesleki liselerde donanım envanterinin hazırlanması
5-Eğitmenlerin sanayi ile yapacağı işbirliği ile güncel tekno-
KİMYASAL forum
29
ARAŞTIRMA
ÖZALP ERKEY
lojiyi yakından takip etmesi
6-Üniversite sanayi işbirliğini geliştirebilmek için akademisyenlerin performans kriterlerine sanayi ile ortak çalışma şartı
getirilmesi
7-Sanayicilerin ve meslek örgütlerinin eğitim programı hazırlanmasında yer alması
8-Eğitim kurumlarında sanayicilerin tecrübelerini aktarması için mevzuata gerekli düzenlemenin yapılması
9-Eğitim programlarında daha fazla uygulamaya yer verilmesi
10-Sanayicilerin akademisyenlerle ortak projeler yapması
için teşviklerin verilmesi
11-Uygulamalı eğitim yapacak öğrencileri kabul eden sanayicinin desteklenmesi
12-Yeterli istihdam alanlarının arttırılması
13-Mesleki eğitim programlarının ülke ve sektör ihtiyaçlarına göre uzun vadeli olarak planlanması
14-Okulların uygulama yapabilecekleri ortamların oluşturulmasında sanayinin etkinliği ve katkısının arttırılması
15-Teknoloji transfer ofislerinin sanayi bölgeleri içerisinde
yer alması, yaygınlaştırılması ve yeni teknolojiler hakkında sanayiciyi bilgilendirmesi
16-Mühendislik öğrencilerinin bitirme projelerinin sanayinin
ihtiyacını karşılayacak şekilde belirlenmesi
17-İşletmelere stajyer öğrenci çalışma zorunluluğunun getirilmesi ve bu konuda işverenlere teşvik verilmesi
E-YERLİ,YEŞİL,YENİLİKÇİ,TEKNOLOJİ ODAKLI
VE YÜKSEK KATMA DEĞERLİ ÜRETİM
-ÇÖZÜMLER
1-Ticarileşme odaklı teknoloji ve sektörel yol haritası oluşturulmalı, uzun dönemli mevcut geliştirilecek teknolojiler belirlenmeli
2-Yerli üretimin yapılamadığı sadece ithal yolla temin edilen stratejik öncelikli ürünler belirlenmeli ve ihtiyaç analizi
yapılmalı
3-Yüksek teknolojili ürünlerin Ar-Ge, prototip v.b. sürecinin
yerlileşmesi sağlanmalı
4-Öncelikli yüksek teknolojili ürünler belirlenmeli
5-Yüksek teknolojili Ar-Ge çalışmalarının ürüne dönüştürülmesine yönelik destek mekanizmaları çeşitlendirilmeli
6-‘Endüstri 4.0’ yol haritası oluşturulmalı
7-İthal ara malları spesifikasyonları ile birlikte ortaya konulmalı ve yerli ikameleri teşvik edilmeli (Örnek:petrokimyasallar)
8-Kurumların Ar-Ge ve Ür-Ge desteğine ilişkin görevleri
teknoloji seviyesine göre belirlenmeli (Ar-Ge , ileri teknoloji ,
ticarileşme v.b)
9-Sanayi işbirliği programı yaygınlaştırılmalı
10-Girdi tedarik stratejisi güncellenmeli
11-Sektördeki ihtiyaç analizi yapılarak, temel teknolojiler
belirlenmeli
12-Sanayileşmenin planlanmasında ve uygulanmasında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yetkileri arttırılmalı
13-Türkiye sanayi yapısının endüstriyel simbiyoz açısından
incelenerek master planı hazırlanmalı
14-Endüstriyel simbiyoz konusunda mevcut strateji belgeleri
arasında koordinasyon sağlanmalı
15-Çed gibi çevre izin sistemlerinin süreci kısaltılmalı (elektronik ortamın daha aktif kullanılması, paydaş toplantılarının
hızlandırılması, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının personel niceliğinin geliştirilmesi, ortak veri tabanının oluşturulması gibi)
16-Büyük yatırım gerektiren projelerde uluslararası yatırım-
30 KİMYASAL forum
cılarla iletişim ve koordinasyon etkinleştirilmeli
17-Yerli malının belirlenmesi hususunda Ar-Ge unsuru da
dikkate alınmalı
18-Kritik sektörler için sektörün yerli malı oranının katma
değer bazlı ve dinamik bir şekilde tanımlanması sağlanmalı
19-Türkiye’de
uygulamalı
üniversiteler
kurulmalı.(Almanya’daki Fraunhofer Üniversitesi örneği)
20-Üniversiteler ile işletmelerde staj yapacak öğrencilerin
koordinasyonu için bir ara yüz oluşturulmalı
21-Yüksek teknolojiyi yurt dışından getirebilecek nitelikli
personelin istihdamının önündeki engeller kaldırılmalı ve mevcut Ar-Ge teşvikleri içinde değerlendirilmesi sağlanmalı, gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılmalı
22-Yüksek teknolojiyi geliştirmeye yönelik tersine beyin göçünün sağlanması için hem işverene hem çalışanlara ek muafiyetler ve destekler sağlanmalı
23-İlgili tüm strateji belgeleri eşgüdümlü hale getirilmeli
F-ULUSLAR ARASI REKABET, STANDARDİZASYON,
MARKALAŞMA,PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ (PGD)
-ÇÖZÜMLER:
1-PGD denetçiliğinin kariyer meslek olarak belirlenmesi,
personel sayısının arttırlması ve denetçilerin PGD faaliyetlerini
tam zamanlı olarak gerçekleştirmesi
2-PGD denetim ve yaptırım süreçlerinin hızlandırılması
3-Ürün uygunluk denetiminde tüketici hakları ve sektör derneklerinin yetki ve sorumluluklarının arttırılması
4-PGD faaliyetlerinin daha etkin olabilmesi adına üretici ve
tüketicinin bilinç düzeyinin arttırılması
5-İthalat denetimi ve iç piyasadaki PGD’nin aynı kurumlar
tarafından gerçekleştirilmesi
6-İthal ürünlerin piyasaya arz edilmeden önce PGD’nin yapılması ve gerekli olan ürünler için laboratuarlarda test denetimlerinin arttırılması
7-PGD denetimi yapan personelin ürün bazında uzmanlaşmasının sağlanması
8-Özel sektör ile PGD yapan kuruluşların işbirliğinin güçlendirilmesi için bilgilendirme, ziyaret,sempozyum gibi faaliyetlerin arttırılması
9-İthalatla ülkemize gelen ürünlerdeki ilgili kurumlarca yapılan PGD faaliyetlerinin sonuçlarının Türkiye’nin ithalat politikasına yön vermesi
10-Uluslar arası akreditasyon kuruluşlarında daha fazla
temsil hakkının elde edilmesi ve aynı zamanda etkinliklerinin
arttırılması
11-TÜRKAK dışında kalan uygunluk değerlendirme kuruluşlarının zorunlu olarak denetlenmesi
12-TSE belgesi olan kuruluşun, TSE markasının uluslar
arası alanda bilinirliğini arttırmak amacı ile belgesini ihracatta ibraz etmesi için üreticinin bilinçlendirilmesi
13-Yeni yatırımlarda uluslar arası rekabet edebilirlik ilkelerinin gözetilmesi
14-Uluslar arası alanda yüksek katma değerli üretimde faaliyet gösteren yabancı işletmelerin yerli firmalar tarafından
satın alımına destek verilmesi
15-Yüksek katma değerli ürünlerin ülkemizde üretilmesini
teşvik etmek için kamu özel sektör ortaklığının geliştirilmesi
16-KOBİ’lerin kümelenme, kurumsal işletme ve markalaşma konusunda bilinçlendirilmesi
17-KOBİ’lerin uluslar arası yönetim standartlarını karşılama konusunda teşvik edilmesi
18-Büyük işletmeler ile KOBİ’lerin ortak hareket edebilmesi
amacıyla bir araya gelebilecekleri bir platform oluşturulması
SERTAÇ SÜRÜR
19-Devlet desteğinden yararlanacak sanayi üretimi yapan işletmelerde belirli dönemlerde ‘teknoloji yeterlilik seviyesi analizi’ yapma zorunluluğu getirilmesi
20-Markalaşma için Ar-Ge alt yapısının geliştirilmesi
21-İlkokuldan itibaren teknik ve bilimsel yarışmaların sayısının arttırılması
22-Laboratuar alt yapısı yetersiz olan ürün gruplarında laboratuar kurulumunun desteklenmesi
23-Laboratuar envanterinin oluşturulması ve yayımlanması
24-Akademisyenlerin sanayi ile ortaklaşa yaptığı projelerin
YÖK tarafından artı kriter olarak değerlendirilmesi
25-Patent alımı konusunda akademisyenlere ücretsiz danışmanlık hizmeti verilmesi
26-Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları mevzuatının ulusal ve
uluslar arası ihtiyaçlar doğrultusunda güncellenmesi
27-Sektörel fikri mülkiyet stratejilerinin geliştirilmesi
28-Fikri mülkiyet haklarının üniversitelerde ana bilim dalı
olarak okutulması
29-Uluslar arası kuruluşlarla işbirliği sağlanması
İŞBİRLİĞİ
30-Kamu-Kamu ve Kamu-Özel sektör işbirliği mekanizmalarının etkin şekilde kullanılması
31-Üreticilerin uygunluk değerlendirme, standartlar, mevzuat ve AB direktifleri konusunda farkındalık faaliyetlerinin
arttırılması
32-Ülkemiz demiryolu ağlarının geliştirilmesi ve uluslar arası demir yolu ağlarına entegrasyonun sağlanması
33-OSB’lerin ve sanayi bölgelerinin demiryolu bağlantıları ile
limanlara veya diğer demiryollarına bağlantılarının sağlanmsı
34-Daha fazla sayıda lojistik köylerinin oluşturulması ve kurulması planlanan lojistik köylerinin sanayi bölgelerine bağlanması
35-Firmaların uluslar arası belgelendirme ve standardizasyon konusunda güçlendirilmesi
36-Kamu alım şartnamelerinin en az aynı güvenlik ve etkinlik şartlarını karşılayacak yüksek teknolojili ürünleri de kapsayacak şekilde düzenlenmesi
37-Merdiven altı ve ruhsatsız üretimin Kaçakçılık Kanunu
kapsamına alınması
BRB, Azelis Türkiye ile yeni bir işbirliğine imza attı
BRB International BV, 1 Şubat 2016 itibarıyla Türkiye Kişisel Bakım Silikonlarının
yeni distribütörü olarak Azelis Türkiye’yi atadığını açıkladı.
BRB ST Kimyasal’ın Türkiye’deki Kişisel
Bakım sektöründe ortağı Azelis Türkiye olacak. Azelis ve BRB, bu ortaklık ile Kişisel
Bakım endüstrisine özellikli ve temel silikon
ürünlerini sunmayı hedefliyor.
BRB Silikonları Küresel Pazarlama
Müdürü Marc Ladyert, “Dünyanın önde
gelen özel kimyasallar distribütörü Azelis Grubu’yla olan işbirliğimize, 1 Şubat 2016 itibarıyla
Türkiye’yi de eklediğimiz için çok memnunuz. Azelis, özel
ürünlere odaklanan ve Kişisel Bakım sektöründe güçlü uzmanlığı olan bir firma. Azelis’in ürün
gamı ve iş felsefesi, silikon portföyünü sürekli geliştiren ve Türkiye’de
Kişisel Bakım pazarındaki payını büyütmek isteyen BRB ile mükemmel
uyum sağlıyor” dedi.
Azelis Türkiye Genel Müdürü
Sertaç Sürür ise, “Silikon üretimi ve
tedariğinde en önemli oyunculardan
olan BRB’yle birlikte çalışmaktan
dolayı çok memnunuz. Bu işbirliğimizin müşterilerimize son derece fayda
sağlayacağına inanıyoruz. Tecrübeli
ekibimiz ile müşterilerimizin ürün
taleplerini karşılamaya ve işlerini büyütmek için ihtiyaçları olan birinci sınıf hizmeti sağlamaya hazırız” dedi.
BRB Silikonları Hakkında
BRB International BV’nin önemli bir iş konu olan BRB Silikonları,
emülsiyonlar, köpük kesiciler, su geçirmezler, elastomerler, yağlayıcılar,
silanlar, resinler, silikon polieterler, dimetikon
& siklometikon karışımları, çapraz bağlı polimerler e daha pek çok özelleştirilmiş ürünlerin üreticisi ve tedarikçisidir. BRB Silikonları
ayrıca yüksek kalitede rekabetçi fiyatları ve
düzenli tedarik sistemini bir araya getirerek,
silikon endüstrisine oldukça geniş saf ve özellikli ara ürün gamı da sağlamaktadır.
Azelis Hakkında
Azelis, çok çeşitli yenilikçi ürün ve hizmet sağlayan özel kimyasalların dünya çapındaki lider distribütör firmasıdır. Kendini işine adayan
ekibiyle Azelis; Kişisel Bakım, İlaç, Gıda ve Sağlık, Yem
Katkı Maddeleri, Zirai-Bahçe İlaçları, Ev Bakımı ve Endüstriyel Temizlik, Boyalar, Yapıştırıcılar, Mastikler, Elastomerler,
Kimyasal Endüstriler, Yağlayıcılar
ve Metal İşleme Sıvıları, Kauçuk ve
Plastik Katıları alanlarında hizmet
vermektedir.
Merkezi Antwerp- Belçika’da
olan ve dünya çapında her büyük pazardaki tedarik ve dağıtım kanallarıyla Azelis, piyasaya nüfuz etme gücü,
yereldeki engin bilgisi, katma değerli
hizmetleri ve müşteriye özel geliştirilen çözümleriyle dünyanın pek çok
yerindeki kimya üreticilerine yüksek
kalitede hizmet sağlamaktadır. ABD,
Kanada, Avrupa, Çin, Avustralya,
Hindistan, Japonya, Malezya, Tayland, Vietnam, Fas ve Türkiye gibi
ülkelerin de aralarında bulunduğu 35
ülke ve 45’ten fazla tesisiyle, alanında uzman 1,500 çalışanı ve 1.5 milSertaç Sürür
yar euro cirosuyla Azelis, sektörün en
önemli oyuncularındandır.
KİMYASAL forum
31
ARAŞTIRMA
SELÇUK PAKSOY
MEYAN BALI TESİSLERİ
Selçuk PAKSOY
KİMAR Kimyasal Ara Maddeleri San. ve Tic. A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı
Selçuk Paksoy
Aşağıda 70 li yıllarda Doğu Anadolu da kurulmuş iki meyan balı tesisinin kuruluş ve işletmeye alınması ile ilgili bizzat yaşanmış kısa bir
öyküsünü bulacaksınız.
Meyan kökü esas itibarıyla Muş-Siirt bölgelerinde yetişen bir bitki olup, toprak altındaki
köklerinden ekstraksiyon metoduyla meyan balı
kazanılır. Meyan balı başlıca, tıpta öksürük ve
mide ilaçlarında, gıda sanayiinde şekerlemelerde
tat verici olarak ve köpük yapıcı özelliğinden dolayı bazı içeceklerde köpüklendirici olarak kullanım alanı bulur.
-Meyan balı
1975 yılı başlarında Türkiye Sınai kalkınma
Bankası (TSKB)’ndan bize, o tarihte mümessili bulunduğumuz Supraton Firması’nın meyan
köklerinden meyan balını ekstrakte edecek bir
tesis kurabilir mi? Sorusu yöneltildi. O zamanki Firma’mın adı Kisati idi. 50 kg meyan kökü
örneğini Almanya ya gönderdik. Gelen cevap
olumluydu. Meyan köklerinden meyan balını ekstrakte ettiklerini ve aynı zamanda bu köklerin
lifli bir yapı gösterdiğinden, ambalaj kâğıtlarının
imalinde katkı olarak ve/veya viyol tipi ürünlerin
imalinde kullanılabileceğini bildiriyorlardı.
Kısa zamanda randevulaşıldı, TSKB ile anlaşma sağlandı.
Siirt ilinde “SİSTAŞ Meyan Kökü ve Turizm
Sanayi AŞ.”, Muş ilinde “Muş Meyan Kökü
Sanayi ve Ticaret AŞ” adlı iki ayrı halk ortaklığı kurulmuştu. Her iki ilin milletvekillerinin
Ankara’ya baskıları ile her iki ilde 2 ayrı fabrika kurulmasına, dolayısıyla kurulan şirketlerin
32 KİMYASAL forum
yatırım finansmanını sağlayabilmeleri için yeni ortaklar alarak her
birinin sermayesinin TL 7.500.000’sına yükseltilmesine karar verildi. Bu şirketlere ayrıca TSKB, İş Bankası, Şeker Şirketi, Özel İdare,
Supraton, Kisati ortak oldu.
Yabancı sermayenin ortak olması özellikle hem bankalardan, hem
de Ticaret Bakanlığı’ndan talep edildi ve bu şekilde şirketler yeniden
yapılandırıldı. İdare Meclisinde her gruptan birer kişi bulunuyor, ben
hem Supraton, hem de Kisati yi temsil ediyordum.
Bu tip halk şirketlerinde Özel İdarenin iştiraki olduğunda, Vali
otomatikman İdare Meclisi Başkanı oluyordu.
Bizde de öyle oldu.
Her bir fabrikanın makine parkı DM 3.750.000 olup, akreditifleri o tarihlerde döviz rezervi bulunan tek banka TSKB’den açıldı.
1976 yılı Temmuz veya Ağustos ayında o zamanki Siirt Belediye
Başkanı rahmetli Abdullah Bağış, 2 kişi Muş’tan, ben ve Supraton
satış müdürünün eşliğinde ve şoförlüğünde 1 ay boyunca güney-kuzey
Almanya’yı dolaşıp, çok kişiyi ortak yaptık.
Sonuçta makineler 1976 yılı sonlarına doğru gelmeğe başladı.
Almanya’dan montörler de geldi.
Yaşadığımız ilginç olaylar
1-Öncelik Siirt’e verildi ve montaja Siirt de başlanıldı. O zaman
Siirt de oteller yetersizdi. Montörlerin kalacağı otel olmayınca, yeni
inşa edilmiş bir apartmanın karşılıklı iki dairesi lojman olarak satın
alındı. Adamlar lüks bir yer istemiyor, akan su olsun, aksam ve sabah
duş alsın, odası şöyle olmuş, böyle olmuş pek önemli değildi.
Maalesef sular veya elektrikler sık sık kesildiği için, duş almak
bir yana, fabrikaya gidip dişlerini orada fırçaladıkları günler hiç de
az olmadı. Fabrika elektriğini, satın aldığımız jeneratörle sağlıyorduk.
2-Tüm tesis, borular vs hepsi paslanmaz çeliktendi. Ama o tarihlerde İstanbul’da bile argon gazı bulunmuyordu, Siirt de ise hiç yoktu. İstanbul’da Habaş’a yalvar yakar araya torpiller koyup alıyor ve
Siirt’e gönderiyorduk, ama bizim gönderdiğimiz argon gazı tüpleri
adamların montaj hızına yetişmiyordu.
Siirt’ten telgraf geliyor, “Argon bitti, Almanya ya geri dönüyoruz”. İstanbul-Siirt telefon bağlantısı şanslı günlerde 1-2 saatte, yoksa yarım günden fazla bir zamanda gerçekleşiyordu. Böyle günlerde
ben acele Diyarbakır’a uçup, oradan TSKB Bölge Müdürlüğü’nün
arabasıyla Siirt’e gidiyor, adamları teskin ediyor, bavullarını boşalttırıyordum.
3-Bu şekilde iteleye iteleye her iki fabrikanın montajı uzun bir
süre (herhalde 2 yıldan az değildi) tamamlandı. Koordinasyonu sağlamak amacıyla her ikisine tek bir genel müdür atadık. Adam bulabilmek için merkezi İstanbul’a aldık. Ama fabrikalara çok uzun bir
süre müdür bulamadık. Genel müdürler sık sık Siirt’e Muş’a gidiyorlardı ama onlar imalat için yetersiz kalıyordu.
Siirt de bir İdare Meclisi Toplantısı sırasında Teknik Üniversite’den
yeni mezun bir gencin fabrika müdürlüğü için bize başvurduğunu, net
TL 7.500 maaş istediğini öğrendik, çok sevindik, ama o zaman ki
valimiz, “ben bu ülkenin su kadar senelik valisiyim, ancak simdi bu
maaşı alabiliyorum” deyince, ben arz-talep meselesi dedim, ama
pot da kırmış da oldum, zira toplantıda kısa bir süre soğuk rüzgârlar
esti.
Ancak bu genç arkadaşımız 1 yıl kadar çalıştı, sonra istifa edip gitti. Adam bulamıyoruz.
4-Bir sabah Siirt’te fabrikada dışarı çıkmış
dinlenirken, yanıma biri geldi, “Müdür Bey, sen
benim oğlanı işe almışsın sana çok teşekkür ederim, seni rahatsız eden biri var mı, söyle ortadan
kaldıram” demez mi?
İstanbul’dan gelen herkese müdür bey diye hitap ederlerdi. Bu konuşma orada iş bulabilmenin
ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Bu
konuşma sanırım 1980-81 de idi . İş bulmak, bir
başkasını ortadan kaldırmağa yeter sebep olabiliyor. Bunu ilkellik acısından değil, işsizliğin o
yöre halkının ne kadar canına tak ettiği, bir işe
sahip olabilmenin ne kadar hayati olduğu acısından incelemek gerekir. Bugün aynı mantığın hala
geçerli olduğunu düşünüyorum.
5-Her iki fabrikanın montajı bitmiş, ancak
esas olarak Siirt de konuşlandığımızdan, önce
Siirt Fabrikası tam verimli çalışsın, sonra Muş’a
gecelim diyoruz. Bu arada günler geçiyor, fabrikayı teslim alacak, daha doğrusu teslim edeceğimiz adamı halâ bulamıyoruz.
Lojmanların birinde Almanlar (4 kişi) kalıyor, diğerinde de bizler Siirt’e gittikçe kalıyoruz.
Montörlerden en yaşlı olanı (Herr Wiesmann)
yemek de yapıyor. Bir gün lojmandakilerin istedikleri su, süt, peynir, bira vs yi getiren hizmet
görevlisine diyor ki, sabah gelirken çay için su
getir. Sabah oluyor, Wiesmann kapıyı acıyor,
çay yapacak, bir bakıyor kapının önünde su yerine bir kasa bira duruyor. Adamın tepesi atıyor,
söyleniyor. Sonra birayı getiren arkadaşa sorduk
“ neden su yerine bira getirdin? Bu adamlara
iyilik hiç yaramıyor, bunlar Alman, birayı çok
seviyor, iyilik olsun diye bira getirdim, adam demediğini bırakmadı,” cevabını alıyoruz.
6-Montörler Siirt de herhalde en az 6 yıl kadar (1976 sonu-1982 sonu) kaldı. Herkes onları
tanıyor. Özellikle yaz akşamları, yazlık sinemaya gidiyoruz. Sinema makineleri eski, seansın
tam ortasında film kopuyor, herkes alkışlayarak
“Alman, Alman” diye tempo tutuyor, hemen bizim Wiesmann makine dairesine gidiyor, adam
makine mühendisi, filmi sarıyor ve film yeniden
oynamağa başlıyor. Bu sefer herkes Wiesmann’ı
candan alkışlıyor.
7-Günler böyle akar giderken, bir gün İş Bankası iştiraklerden Ahmet adlı genç bir kimya
mühendisi geldi, müfettişmiş, olan biteni anlamağa, üstlerine rapor etmeğe gelmiş. Bir baktık Ahmet çizmeyi ayağına geçirmiş, Almanlarla
birlikte çok iyi çalışıyor . Birkaç gün böyle geçti,
işler düzelmeğe başladı. TSKB aracılığıyla İş
Bankasına sorduk, Ahmet Bey’i bize genel müdür
olarak verirler mi? Olur cevabını aldık, Ahmet de
olur dedi ve işe başladı. Çok kısa bir zamanda
fabrika imalata geçti, Önce 50 ton meyan balı
imal edildi. Bunu Baytur (Çukurova Grubu) aldı
ihraç etti, aynı şekilde 1-2 parti daha sanıyorum
Baytur aldı, sonra geldi bize şu teklifi yaptı; “
Ya tesisi bana satın veya beş yıllığına kiraya ve-
rin, ya da bana dünya pazarlarına satmak üzere tek satıcılık verin.
Çoğunluk “biz kendimiz devam edelim “ kararını aldı ve Baytur
sayfası kapatıldı.
Bundan ayrı olarak, benim olmadığım bir yönetim kurulu toplantısında sudan sebeplerle Ahmet’in işine son verildi ve ondan sonra iki
fabrika da geriledi, geriledi ve sonunda durdu
Bir ara Alarko alır gibi oldu ama o da beceremedi güzel yatırım,
böylece heba oldu gitti.
Bu kısa hikâye, doğuda her şeyden önce iş yaratmanın ne kadar
önemli ve şart olduğunu, buna karşılık, nice zorlukların bulunduğunu,
hele hele kalifiye insan bulmanın fevkalade zor olduğunu ve onlarsız
kurulacak işletmelerin ayakta kalmasının mümkün olmadığını gözler
önüne seriyor.
MEYAN KÖKÜ
Bir metreye kadar yükselen, çok yıllık otsu bir bitkidir. Bol güneşli yerleri sever. Akarsu kenarlarında ve kumluklarda yetişir. Mavimsi
mor renkte salkım hâlinde çiçekler açar. Dökülen tohumlarıyla, ya
da kökü Münüp ekilerek çoğalır. Memleketimizde altı türü yetişmektedir.
Bitkinin toprak altındaki kökleri ve yeraltı dalları Ekim-Kasım
aylarında topraktan çıkarılır, yıkanarak iyice temizlenir, kalın kısımlar soyularak parçalanır ve güneşte kurutulur, ince ince kıyılır, hava
almayan kaplarda paketlenir. Kullanılacağı zaman değirmende çekilerek tozu elde edilir.
Meyan kökü nelere iyi geliyor?
Balgam söktürücü, mukoza koruyucu, antiseptik, böbreküstü
bezlerini etkileyici, kramp çözücü, müshil etkisi bulunan Meyankökü; İç salgı sistemini (endokrin sistem) etkileyebilen bitkiler sınıfına
dahildir. Bitkinin içerdiği glikozitler, yapılarına göre, bedenin doğal
steroit hormonlarına benzerlik gösterirler. İç salgı sistemi bölümünde bu maddenin işlevlerine değinmiştik. Meyan kökünün böbreküstü
bezi problemlerine, örneğin Addison hastalığına(bir böbreküstü bezi
yetmezliği) karşı görülen olumlu etkisi, onun bu konudaki etkinliğinin
belirgin bir kanıtı olarak kabul edilir.
Meyan kökü ayrıca,Tüm öksürüklere ve bronşiyal hastalıklara
karşı da başarıyla kullanılabilir. Tıp tarafından mide ülseri tedavisinde kullanıldığı gibi, geleneksel tıpta da meyan kökü, mide mukoza iltihabına ve mide ülserine ve kabızlığa karşı kullanılır. Ayrıca,
kramp çözücü etkisi de unutulmamalıdır.Meyan kökü dünyada biyolojik olarak aktif olan bitkilerden biridir. Örneğin Meyan kökü bir
magnezyum ve silisyum kaynağıdır.
KİMYASAL forum
33
0
2008
MAKALE
2009
2010
2011
Yıllar
2012
2013
İthalat (Bin Ton)
500
400
300
KÖMÜRDEN METANOL ÜRETİMİ VE METANOL200
ÜRETİM KATALİZÖRLERİ
100
0
Yazarlar: Arsun ARTELl*, Caner YÜRÜDÜ*, Ufuk KAYAHAN+, Aykut ARGÖNÜL+
* TÜBİTAK
MAM2012
Kimyasal
2008
2009
2010
2011
2013
Teknoloji Enstitüsü + TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü
Yıllar
Üretim (Bin Litre)
300
YIL
MİKTAR (KG)
DEĞERİ ( $ )
2009
331.085.428
77.638.762
2010
415.247.810
129.284.529
2011
432.921.205
164.776.697
2012
431.091.385
166.770.737
2013
463.109.009
217.546.856
Tablo 1. Yıllara Göre İthalat Rakamları (TÜİK 2014)
İthalat Bedeli (Milyon $)
Metanol ithalatı için ülkeden
ciddi
miktarda
döviz çıkışı olmaktadır. TUİK verilerine göre Türkiye
2009-2013 yılları
arasında yaklaşık
2 Milyon Ton metanol ithal etmiş
ve bunun karşılığında
yaklaşık
756 Milyon dolar
ödemiştir (bknz.
Tablo 1). 2013
ithalat bedeli toplam 217 Milyon
dolardır. İthalat
bedeli her yıl
artan bir eğilim
göstermektedir
(bknz. Şekil 3).
250
200
150
100
50
0
2008
2009
2010
2011
2012
2013
Yıllar
2014
Şekil 3. Yıllara göre
ithalat bedelleri (TÜİK 2014)
Sentez gazı
Gaz
Temizleme
(Partikül,
COS, H2S
giderimi)
Kömür
Buhar
Temel Proses Akış Şeması
TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü ve Kimyasal Teknoloji Enstitüsü bünyesinde yapılan çalışmalar sonunda Tunçbilek Gazlaştırma Tesisi’ne entegre
edilecek tüm sistemin ana bileşenleri ortaya konulmuştur. Her ana bileşenin
giriş ve çıkışındaki akımlar, bu akımların kompozisyonları, sıcaklık ve basınçları belirlenmiştir. Tüm sistemin akış şeması Şekil 4’te gösterilmiştir. Buna göre
sistemdeki ana bileşenler: gazlaştırma, gaz temizleme, su gaz dönüşüm, CO2
ayırma, metanol sentez ve saflaştırma üniteleridir. Tüm pilot tesisin kütle enerji
denkliği yapılırken işletme kolaylığı açısından sistemde ısı entegrasyonu dikkate alınmamıştır. Proses ticarileşirken, temel mühendislik yöntemleriyle atık
ısılar değerlendirilebilir ve toplam sistem verimi arttırılabilir. Ancak şu aşamada
prosesin tasarımı metanol üretim teknolojisi ve gazlaştırma teknolojinin geliştirilmesine odaklandığı için ilave süreçlerden mümkün olduğunca kaçınılarak
tesis kolay ve hızlıca devreye alınabilecek şekilde tasarlanmıştır.
Projede kullanılan gazlaştırıcı sürüklemeli akış tipinde bir gazlaştırıcı olup
100 mikrometre boyutuna indirilmiş ve kurutulmuş Türk linyitlerini saf oksijen
kullanarak gazlaştırmak için kullanılmaktadır. Gazlaştırıcı 1500-1600°C arasında çalışmaktadır ve 250 kg/saat kömür besleme kapasitesindedir. Gazlaştırıcıda üretilen sentez gazı temel olarak karbonmonoksit, hidrojen ve karbondioksitten oluşmaktadır. Gazlaştırıcı sonrasında ısı değiştiriciden geçen sentez
gazı gaz temizleme ünitelerine gönderilecektir. Şu anda inşa aşamasında olan
gaz temizleme prosesi: partikül giderimi için filtreler, COS giderimi için hidroliz
reaktörü, H2S giderimi için gaz yıkama kolanları, ısı değiştiriciler ve son olarak
koruyucu kükürt giderme yatağı olarak adlandırılan adsorbant içeren bir yataktan oluşmaktadır. Gaz temizleme prosesi sonunda sentez gazında bulunan
500-1,000 mg/Nm3 partikül içeriğinin <10 mg/Nm3’e, 1,700-2,000 ppmv
olan COS içeriğinin <1ppmv’ye ve COS hidrolizi sonucunda 4,500-5,500’e
çıkan H2S içeriğinin ise <1 ppmv’ye düşürülmesi öngörülmektedir. Şu anda
detay tasarım aşamasında bulunan gaz şartlandırma, metanol reaktörü ve distilasyon üniteleri ise tesise daha sonra eklenecektir. Gaz şartlandırma kısmında öncelikle su-gaz dönüşüm reaktörü ile sentez gazının içindeki hidrojen oranının artırılması hedeflenmektedir. Sonrasında kimyasal absorpsiyon ile CO2
ayrımı gerçekleştirilecektir. Sonraki adım sentez gazının kompresör ile 50-100
bar arasına çıkartılması ve metanol reaktörüne beslenmesidir. Çok tüplü reaktör tipinde olan metanol reaktöründe yaklaşık 250°C’de katalizör yardımıyla
GAZLAŞTIRICI
Yoğuşan Su
Oksijen
Su-Gaz
Dönüşüm
Reaktörü
Buhar
Kül
Fazla CO2
CO2 Ayırma
Ünitesi
Yoğuşan Su
Kompresör
∆P= 50-100 bar
200
Geri Döngü
Atık Gaz
100
2008 2009 2010 2011 2012 2013
0
Yıllar
2008 2009 2010 2011 2012
Yıllar
300
(Bin Litre)
İthalatÜretim
(Bin Ton)
300
250
200
150
100
50
0
Türkiye’de Metanol
Metanol Türkiye’de özelikle ağaç sanayi hammaddesi olan
formaldehit yapımında, dimetil eter, asetik asit, olefin gazolin
gibi değerli kimyasal maddelerin üretiminde ve ilaç sanayiinde
kullanılmaktadır. Türkiye’de sanayi hammaddesi olarak kullanılacak kapasitede bir metanol üretimi bulunmamaktadır. Ancak bazı üretimlerin yan ürünü olarak düşük miktarlarda elde
edilebilmektedir. Örnek olarak morfin üretimi sırasında fermantasyon süreci sonrasında yan ürün olarak metanol ortaya
çıkmaktadır. Ayrıca DMT (Dimetil Terefitalat) üretiminde de geri
kazanım yoluyla metanol elde edilebilmektedir (Altınay 2014).
2008 2009 2010 2011 2012 2013
Türkiye’de yan ürün olarak elde edilen metanolün üretiminin
Yıllar
yıllara göre değişim grafiği Şekil 1’de verilmiştir.
Metanol
Reaktörü
2013
Şekil 1. Türkiye’de metanol üretimi [2]
Su
kullanılan metanolün büyük kısmı ithal edilmektedir.
200 TUİK verilerine göre 2013 yılında yaklaşık 463 bin
0
ton metanol
ithal edilmiştir. İthalat grafiği yıllara göre dalgalan100 2008 2009 2010 2011 2012 2013
malar göstermekle
birlikte genel olarak artış eğiliminde olduğu
0
Yıllar
söylenebilir (bknz. Şekil 2).
2008
500
2009
2010
2011
Yıllar
2012
2013
400
300
200
100
0
YIL
MİKTAR (KG)
2009
331.085.428
2010
2008
2011
2009 415.247.810
2010
2011
Yıllar
432.921.205
DEĞERİ ( $ )
77.638.762
129.284.529
2012
2013
164.776.697
Şekil 2. Türkiye’de
metanol ithalatı
[2]
2012
431.091.385
166.770.737
2013
YIL
Metanol
Yoğuşturucu
Distila
syon
500
200
400
Türkiye’de
100
300
İthalat (Bin Ton)
300
250
200
150
100
50
0
Üretim (Bin Litre)
Üretim (Bin Litre)
Özet
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu ile TÜBİTAK Marmara
Araştırma Merkezi arasında Eylül 2013’de imzalanan “Tunçbilek Metanol Üretimi Projesi” kapsamında mevcut gazlaştırıcı
sisteminin kömürden ürettiği sentez gazından metanol elde
edilmesine yönelik teknoloji geliştirilmesi ve pilot tesis kurulumu amaçlanmıştır.
Kurulacak olan pilot tesis için belirlenen ana proses adımları: su gaz dönüşüm, CO2 ayırma, metanol sentezi ve saflaştırmadır. Metanol sentezi için arzu edilen (H2, CO ve CO2
arasındaki) stokiyometrik oranın ayarlandığı proses adımı su
gaz dönüşüm adımıdır. Bir sonraki adımda yine metanol sentez
süreci için uygun olan CO2 oranını elde etmek amacıyla CO2
ayırma işlemi gerçekleşir. 50-100 bar basınç, yaklaşık 250°C
sıcaklık ve katalizör kullanılarak gerçekleştirilen metanol sentezinden sonra elde edilen ham metanol saflaştırılmak üzere
distilasyon ünitesine gönderilmektedir. Projede metanol üretim
katalizörü geliştirilmesi de ana hedeflerden biridir.
463.109.009
MİKTAR (KG)
217.546.856
DEĞERİ ( $ )
2009
331.085.428
forum
34 KİMYASAL
77.638.762
2010
415.247.810
129.284.529
2011
432.921.205
164.776.697
İthalat Bedeli (Milyon $)
sentez gazı metanole çevrilecek, çıkışta yoğuşturma
şiklikler yaparak kullanımına yönelik iyileştirme çalışmalarında bulundu. Bu çalışmaünitesinde metanol gaz fazından ayrılacaktır. Ayrılan
lar içerisinde katalizörlerin hazırlanma metotlarına yönelik radikal çalışmalar yapıldı.
metanol çok kademeli distilasyon ile yan ürünlerden ve
Bunun yanı sıra, diğer değerli metallerin katalizörlerde kullanılmasına yönelik çalışsudan ayrılarak A kaliteye çıkartılacaktır. Tunçbilek (Kömalar yapılsa da bu katalizörler düşük seçicilik problemleri yaşadılar. Sonuç olarak,
mürden) Metanol Üretimi pilot tesisinin bütün prosesdeğerli metal katalizörleri genellikle yüksek alkol ve glikol üretiminde kullanılsa da yan
ürün olarak metanol çıkmasından dolayı üretim verimi düşük seviyelerde kaldı. Saleri entegre bir şekilde Mart 2017’de faaliyete geçmesi
dece istisna olarak lantan oksit ile desteklenen paladyum katalizörleri metanol senöngörülmektedir.
tezinde yüksek seçicilik göstermesine karşın maalesef oldukça düşük sentez hızları
yönünden sıkıntılar yaşamıştır (G. Chinchen, et al. 1988).
Metanol Üretim Katalizörleri
Proje kapsamında metanol üretim katalizörleri de
Metanol üretimi iki aşamada gerçekleştirilmektedir: İlk aşama, hammadde olarak kullanılan kömürün, karbon monoksit (CO), karbondioksit (CO2) su (H2O) ve
250 geliştirilmektedir. Metanol üretim reaktörü tesisin kalbi
konumunda bulunduğundan, metanol üretim katalizörhidrojen (H2) ihtiva eden bir sentez gazına dönüştürülmesidir. İkinci aşamada ise
200
elde edilen söz konusu sentez gazından metanol üretimidir.
lerinin geliştirilmesi de projenin önemli hedeflerinden
150 biridir.
İki fazlı sentez için, metanol üretimi çoğunlukla CO dönüşümüne bağlıdır (1. re1913
yılında
Haber-Bosch
prosesinin
azot’tan
aksiyon).
Oysa ki CO2, üç fazlı sentezde, en önemli karbon kaynağıdır (3. reaksiyon).
100
Her iki modeldeki reaksiyon mekanizmaları farklı olmasına rağmen, hız sabitleri dışınamonyak üretiminde başarılı olması üzerine, BASF fir50 ması odağını diğer yüksek basınç teknolojilerinden olan
da reaksiyon hızları neredeyse aynıdır. Metanolün düşük sıcaklık ve düşük basınçta
gerçekleştirilen endüstriyel üretiminde, karbon monoksit, karbondioksit ve hidrojen
0 karbon monoksit ve hidrojen’den metanol sentezine
Yıllar
2008
2009 1923
2010yılında
2011
2012 almaya
2013baş- 2014içeren sentez gazı, 8-12 m uzunluğunda çoklu tüp içeren sabit yataklı reaktörler, pelet
doğru yöneltti.
ilk sonuçları
halinde hazırlanmış Cu/ZnO/Al2O3 katalizörleri kullanılır (Fiedler, et al.
Sentez gazı
2003). Katalizör, metanol üretiminin anahtarıdır.
Metanol sentezi egzotermik ve molekül sayısında azalmaya yol
Gaz
Buhar
açan bir reaksiyondur. Le Chatelier prensibine göre en yüksek dönüşüm
Temizleme
Kömür
(Partikül,
düşük sıcaklık ve yüksek basınçta gerçekleşir (Şekil 5). Sentez gazının
COS, H2S
GAZLAŞTIRICI
Yoğuşan Su
giderimi)
kompozisyonu da mümkün maksimum dönüşümü belirler. Sentez gazınOksijen
dan metanol üretim proseslerinde, optimum metanol dönüşüm oranını
sağlamak için girişteki gazın kompozisyonu, M modülünü yaklaşık 2
Su-Gaz
– 2.1 aralığında tutacak şekilde ayarlanır. M modülü aşağıdaki denklemDönüşüm
Buhar
Reaktörü
de verilmiştir:
Kül
En yüksek dönüşüm oranı artan CO2 varlığına bağlı olarak düşer.
Metanol üretmek üzere yüksek basınç prosesi ve düşük basınç prosesi olmak üzere iki proses kullanılmaktadır. Kullanılan yönteme bağlı
olarak kullanılan katalizörlerde çeşitlilik arz etmektedir:
Fazla CO2
CO2 Ayırma
Ünitesi
Yoğuşan Su
Kompresör
∆P= 50-100 bar
Geri Döngü
Atık Gaz
Metanol
Reaktörü
Metanol
Yoğuşturucu
Distila
syon
Su
Şekil 4. Metanol Üretim Tesisi Kavramsal Akış Şeması
ladıkları proses çinko oksit / krom katalizörü kullansa
da bu katalizör göreli olarak düşük aktiviteye sahipti.
Yüksek sıcaklıklarda çalışılması gerekliliği denge metanol seviyesinin düşmesine yol açmaktaydı ve bu ancak
yüksek basınçlarda çalışarak önüne geçilebilecek bir
sorun olarak gözükmekteydi. Çinko oksit / krom katalizörünü kullanan proses üzerine yapılan iyileştirme
çalışmaları 1960’lı yılların ortalarına kadar devam etti.
Sonunda ICI firması tarafından geliştirilen bakır / çinko
oksit / alüminyum oksit katalizörü düşük basınçlı metanol sentez teknolojisinin temelini oluşturdu. Öngörülen
teknoloji halen dünya üzerindeki metanol üretimini büyük ölçüde domine etmektedir.
Bakır bazlı katalizörlerin ortaya çıkmasından sonra
birçok sayıda çalışma bu katalizör üzerinde ufak deği-
1. Yüksek Basınçta Sentezleme Katalizörleri
Sentez gazından metanolün üretildiği ilk endüstriyel uygulamada,
çinko oksit ve krom oksit içeren katalizör sisteminin kullanıldığı yüksek
basınç prosesi çalışılmıştır. Bu katalizörler, metanol sentezi için yüksek
seçicilik ve aktiviteye sahiptirler. Ayrıca kömürün gazlaştırılmasından
elde edilen sentez gazında bulunan sülfürün zehirlemesine karşı dayanıklı oldukları kanıtlanmıştır. 25-35 MPa basınç ve 300-450˚C sıcaklıkta
kullanılan söz konusu katalizörün, sentez gazında bulunan kükürtlü ve
klorlu bileşiklere de oldukça dayanıklıdır. Ancak çinko oksit- krom oksit
katalizörleri ile gerçekleştirilen yüksek basınç prosesinin ekonomik olmadığı görülmüştür. Sonrasında geliştirilen yeni jenerasyon bakır içeren
katalizörlerin daha yüksek aktivite ve seçiciliğe sahip olduğu görülmüş
ve kullanılmaya başlanmıştır. Yüksek basınç prosesi ile üretim yapılan
son metanol tesisi 1980’li yılların ortalarında kapatılmıştır.
2. Düşük Basınçta Sentezleme Katalizörleri
Yüksek basınçta metanol sentezine yönelik sorunların üzerine yeni katalizör çalışmalarına hız verildi. Zaman içinde gelişen arıtma teknolojisi (sülfür, klor, metal gibi
safsızlıkların uzaklaştırılabilmesi gibi) ile birlikte Cu katalizörlere olan ilgi yeniden ortaya çıktı. 1966’ da ICI firmasının daha aktif olan Cu/ZnO/Al2O3 katalizörleri piyasaya
sürmesiyle birlikte düşük sıcaklık (220-275°C) ve basınç (100 bar) kullanarak yeni
nesil metanol üretimi başladı.
ICI tarafından 1960 yılında gerçekleştirilen düşük basınçta metanol sentezlenmesi öncesinde, bakır içeren katalizörlerin, çinko oksit- krom oksit katalizörlere göre
daha aktif ve daha seçici olduğu biliniyordu. Bakır oksit-çinko oksit katalizörlerin
metanol üretiminde kullanılması BASF firması tarafından 1920’li yılların başlarına
dayanmaktadır. Söz konusu katalizörler 15 MPa ve 300˚C sıcaklıkta kullanılmıştır.
Sentez gazında bulunan hidrojen sülfür ve klor bileşikleri gibi safsızlıklarda hızlıca
aktivitesini kaybetmesi endüstriyel kullanımındaki en önemli dezavantajdır. Buna rağmen, düşük sıcaklık ve düşük basınçta gerçekleştirilen endüstriyel metanol üretim
KİMYASAL forum
35
MAKALE
katalizörler, “Birlikte çöktürme metodu” ile hazırlanmaktadır. Sulu metal
çözeltisi (örn. nitrat) ile sodyum karbonat çözeltisinin birlikte çöktürülmesi
sonucunda oluşan metal hidroksikarbonatlar ya da metal nitratlar olarak elde
edilir. Çöktürme işleminde pH 6-9 arasında, sıcaklık ise 50-100˚C sıcaklık
arasındadır. Çöktürme işlemi bir ya da birkaç adımda yapılabilir. Büyük oranda
metal hidroksikarbonatlardan oluşan çöktürülmüş katalizör malzemesi ana
çözeltiden filtre edilerek ayrılır, sodyum oranı giderilmiş su ile yıkanarak 120˚C
sıcaklıkta kurutulur. Çöktürme ile oluşan hidroksikarbonatlardan bazıları,
malasit rosasit (Cu, Zn)5(CO3)(OH)2, hidrozinkit (Cu, Zn)5(OH)6 (CO3)2,
ve arikalsit (Cu, Zn)0,3(OH)6 (CO3)2. Yıkanan katalizör malzemesi, metal
okside dönüştürmek için 300-500˚C sıcaklıkta kalsine edilir. Kalsine ürünü
ticari katalizör formuna dönüştürmek için peletleme işlemi yapılır. Üretilen silŞekil
5. Sıcaklığasentezlemede
bağlı Karbondioksit
dönüşümü.
A - 10, B-(Spath
7.5, C 2003)
Tablo
1. Metanol
kullanılan
katalizörler
indirik tabletler 4-6 mm çapında ve yüksekliğindedir. Metanol sentezi önces- 5 MPa
inde kısmi redüksiyon işlemi ile ön aktivasyon işlemine tabi tutulur. 60-100
Üretici
Cu (%) Zn (%) Al (%) Diğer Patent Tarihi
için bakır
içerikli
katalizörler
en
umut
verici
katalizörler
olarak
IFP
45-70 15-35 4-20 Zr -2-18
1987 mm2/g BET yüzeyine sahip katalizörler kontrollü redüksiyon ile aktive edilir.
görülmüştür.
ICI
20-35 15-50 4-20
Mg
1965 Aktivasyon işlemi, azot içerisinde % 0,5-2 oranında bulunan hidrojen gazı ile
Düşük basınçta 38.5
metanolün
sentezlendiği
ilk -endüstriyel1978 150-230˚C sıcaklıkta gerçekleştirilir. Bu işlem ile bakır oksit, metalik bakıra
BASF
48.5
12.9
üretim
ICI tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Ba-1973 dönüştürülmektedir. Ticari katalizörlerin sentezlenmiş aktif bakır yüzeylerinin
Shell1966 yılından 71
24
kır
oksit-çinko
oksit
katalizörü,
alümina
kullanılarak
termal
Süd Chemie
65
22
12
1987 yüzey alanı 20-30 m2/g’dır.
Katalizörün kalitesini, kullanılan metal bileşenlerinin optimum kompozisyaçıdan
kararlı hale getirilmiş
ve19kullanılmıştır.
Bu -katalizör
ile
Dupont
50
31
Bulunamadı
onu, çöktürme sıcaklığı, çöktürme pH’ı, metal tuzlarını ekleme sırası, çök0,1 ppm
den daha az62
hidrojen21
sülfür içeren,
yüksek
oranda
United
Catalysts
17
Bulunamadı
türme süresi etkilemektedir. Karıştırma hızı ve karıştırıcının şekli de katalizörün
veMK-121
klor içeren >55
bileşiklerden
sentez
gazınHaldorkükürt
Topspe
21-25 arındırılmış
8-10
Bulunamadı
kalitesini yüksek oranda etkiler. Çöktürme süresine bağlı olarak iri metal oksit
dan, 5 MPa basınç ve 220-230˚C sıcaklıkta yüksek saflıkta
kristalleri oluşabilmektedir. İri kristal oluşumu katalizörün aktivitesini ve stametanol üretilebilmiştir. Yüksek seçicilik sayesinde metanoSafsızlık
Maksimum
izin verilenReaksiyon
değer
bilitesini olumsuz etkilediğinden dolayı tercih edilmemektedir (Angel, et al.
lün
% 99,5 üzerinde saf üretilmesi
sağlanmıştır.
2013). Düşük basınçta sentezleme katalizörleri için farklı hazırlama yöntemleri
sonucu
yüksek
H2S oluşan dimetil eter,0,1
ppm alkoller, karbonil gruplar,
de bulunmaktadır. Katalizörlere safsızlıkların girişim yapılması mutlaka engmetan
HCl gibi yan ürünler yüksek
1 ppb basınç katalizörü ile ayrışellenmelidir. Alkali bileşikler kullanım ömrünü azaltmakta ve seçiciliği olumMetanolönemli
karboniller
tırılarak
ölçüde azaltılmış, metan tamamen elimine
Fe(CO)5
<1 ppm
suz yönde etkilemektedir. Milyonda bir oranda bile bulunan demir ve nikel
edilebilmiştir.
Ni(CO)
<1 ppm
4
safsızlıkları hidrokarbon ve vaks oluşumuna neden olur. Silikon dioksit gibi
Günümüzde
kullanılmakta
olan düşük basınç katalizörleppb daha fazla stabilizasyon
3
asidik bileşenler ham metanol içerisindeki dimetil eter oranını arttırır.
ri,AsH
bakır
oksit-çinko oksit, 150
bir veya
Düşük maliyetli metanol sentezi için geliştirilecek Cu/Zn/Al temelinde
katkısını içermektedir. Alümina, krom oksit, çinko ve alüminhazırlanmış katalizörlerde, yüzey alanının ayrıca bakır yüzey alanının oldukça
yum oksit karışımları bu amaç için kullanılmaktadır (Tablo
geniş olması, CuO kristal boyutunun çok küçük çaplı olması, yüksek katalizör
2).
aktivitesi ve yüksek stabilite açısından önem taşır (Angel, et al. 2013).
Endüstriyel metanol üretiminde Cu/ZnO/Al2O3 katalizörleri kullanılmasına rağmen, katalizör hazırlamada kullanılan
1.2. Katalizörün Aktivitesini Kaybetmesi
değişkenler, aktif bölgelerin yapısı, her bir bileşenin kimyasal
Metanolün düşük basınçta sentezlenmesinde kullanılan etkin katalizörler,
dönüşüm mekanizmasındaki rolü tartışılmaya devam etmekyapısal destekleyiciler ile kararlı hale getirilen aktif merkezlerin yüksek oranda
tedir. Genel olarak kabul edilen bulgu, katalizör bileşiminde
dağılımına sahiptir. Bu özellikler endüstriyel kullanımda katalizörün ömrünü beyer alan bakırın (Cu), CO ile CO2’i adsorpladığı ve aktive
lirler. Normalde katalizörlerin ömrü 2 ile 5 yıl arasında değişmektedir. Birçok
ettiği, alüminyum oksidin (Al2O3) termal kararlılığı ve reakfaktör katalizörün aktivitesini dolayısıyla kullanım ömrünü önemli ölçüde etsiyon yüzeyini arttırdığı, çinko oksidin (ZnO) çinkomalazit ya
kiler. Sıcaklık, indirgeyici
hidrojen
konsantrasyonu,
yüklenen
gaz sürekli
Tablo gazın
1. Metanol
sentezlemede
kullanılan
katalizörler
(Spath 2003)
da arikalsitin oluşumunu sağlayan yaşlandırma/kalsinasyon
olarak kontrol edilmelidir. Spesifik hale getirilmiş indirgeme prosedüründen
adımları süresince bakırın sinterlenmesini minimize ettiği
Üretici
Cu (%)
Zn (%) Al
(%) bileşiğinin
Diğer sinPatent Tarihi
sapmaların olması peletlerin
görünümünde
bozulmalara,
bakır
şeklindedir ( (Santiago, et al. 2012) (Angel, et al. 2013)
IFP
45-70 15-35 4-20 Zr -2-18
1987
terlenmesine yol açmaktadır. Ayrıca indirgenme prosedüründe yapılacak hata(Behrens, et al. 2013)).
ICI
20-35 15-50 4-20
Mg
1965
lar, aktif BET yüzey alanının
azalmasına ve38.5
geri dönüşümsüz
zarar görmesine
Günümüzde ticari proseslerde düşük sıcaklık-basınçta
BASF
48.5
12.9
1978
yol açar. Sentez gazında bulunan
klor bileşikleri
gibi- safsızlıklar
katal- 1973
Cu katalizörler ile sentez gazından metanol üretimi yapılmakShell kükürt ve 71
24
izör yüzeyinde tabaka Süd
oluşturarak
tadır. Ticari metanol katalizörlerinin ömürleri normal koşulChemie aktivitesini
65 kaybetmesine
22
12yol açar.
- Kükürt, 1987
çinkoya bağlanarak çinkoDupont
sülfit oluşumuna50
yol açar.19Aktiviteyi
yol
larda 3-5 yıl düzeyindedir. Kullanılan ticari katalizörlerin bazı
31 kaybetmeye
Bulunamadı
Tablo 1. Metanol
sentezlemede
kullanılan katalizörler (Spath 2003) açan diğer etkenlerden
biri Catalysts
de başlangıç zamanında
yüklenmesi
United
62
21aşırı katalizör
17
Bulunamadı
özellikleri
Tablo 2’de
verilmektedir.
Topspe
MK-121 katalizörlerinde
>55
21-25 izin8-10
Bulunamadı
yapılmasıdır.Haldor
Metanol
sentezleme
verilen maksimum
Üretici
Cu (%) Zn (%) Al (%) Diğer Patent Tarihi
safsızlık
konsantrasyonları
aşağıdaki
tabloda
verilmektedir
(Tablo
3).
IFP
45-70 15-35 4-20 Zr -2-18
1987
ICI
BASF
Shell
Süd Chemie
Dupont
United Catalysts
Haldor Topspe MK-121
20-35
38.5
71
65
50
62
>55
15-50
48.5
24
22
19
21
21-25
4-20
12.9
12
31
17
8-10
Mg
-
1965
1978
1973
1987
Bulunamadı
Bulunamadı
Bulunamadı
Safsızlık
Maksimum izin verilen değer
Sonuç:
H2S
0,1 ppm
Ülkemiz
HCl
1 ppb
açısından hem
Metanol karboniller
kömürden
Fe(CO)5
<1 ppm
sentez gazı
Ni(CO)4
<1 ppm
üretimi, hem
AsH3
150 ppb
Tablo 2. Metanol sentezlemede kullanılan katalizörler (Spath 2003)
de
sentez
Tablo 3. Metanol sentezleme katalizörlerinde izin verilen
gazından
Safsızlık
Maksimum izin verilen değer
maksimum safsızlık konsantrasyonları
değerli kimyasal1.1.
H2SDüşük Basınçta Sentezleme
0,1 ppm Katalizörlerinin Üretimi
lar üretimi teknolojilerinin geliştirilmesi çok önemli ve strajetik konulardır. Bu
Düşük
basınçta metanol
HCl
1 ppb sentezleme tesislerinde
Metanol
karboniller ya da Cu/ZnO/Cr2O3 temelindeki
ve benzeri prosesler katalizör sentezleme teknolojileri olmadan düşünülemez.
kullanılan
Cu/ZnO/Al2O3
Fe(CO)5
Ni(CO)4
AsH3
<1 ppm
<1 ppm
150 ppb
36 KİMYASAL forum
TİMUR ERK
GÖRÜŞ
TÜRKİYE’NİN ENTELEKTÜEL / BEŞERİ SERMAYESİ
Timur ERK
TKSD Yönetim Kurulu Başkanı
Çoğumuzun bildiği gibi ülkemizin
beşeri sermayesi yeterli değildir. Ezici bir çoğunluk vasatın bile altındaki
düzeyde eğitime sahiptir. Türkiye’nin
genel eğitim süresi ortalaması 7
yıldır. Ne yazık ki Türkiye’deki bütün
KOBİ patronlarının / sanayicilerinin
ortalama eğitim süresi 7 yıldan çok
fazla olmayıp 9 sene civarındadır.
Bunun sonucunda innovatif düşünce
ve ARGE kültürü düzeyi yeterli
olmayıp orta ve uzun vadede
gelişmesini beklemek gerek…
Amerika Birleşik Devletlerinde
dahi ‘akil adam’ diyeceğimiz üst
düzey aydın ve entelektüel sınıf nüfusun sadece %2,5 u. Yani yaklaşık
5 milyon. Bu tür eğitim düzeyi yüksek insanlarla Silicon
Valley, NASA ve birbirinden üstün hizmetler ve patentler
Geliştirilecek katalizörlerin endüstriyel koşullara yakın
koşullara en yakın koşullarda, pilot tesis koşllarında,
denenebilmesi de endüstriyelleşme yolunda atılması
gereken önemli bir adımdır. Tunçbilek Metanol Üretimi
Projesi ile bu iki önemli konuda, kömürün değerli kimyasallara dönüştürülme proseslerinin geliştirilmesi ve
ilgili katalizörleri sentezleme kabiliyetinin oluşturulması,
on yıllar önce atılmış olması gereken adımlar, atılmaya
başlanmıştır. Ülkemizde kimya sektörünün ve teknolojisinin gelişmesi için bu ve benzeri uygulamalı Ar-Ge
projelerinin desteklenmesi ve devamlılığın sağlanması,
bu gibi projelerde üretilen know-how’ın endüstriye
aktarılmasının sağlanması gerekmektedir.
Teşekkür:
Yazarlar, projeyi destekleyen Türkiye Kömür İşletmeleri’ne
ve projede emeği geçen tüm TÜBİTAK MAM EE ve KTE
çalışanlarına teşekkür eder.
Kaynakça
Altınay, B. «Metanol hakkında genel bilgi (TAPDK uzman yardımcısı Bilge Atınay’ın uzmanlık tezinden derlenen
özet).» www.tapdk.gov.tr. 01 09 2014. (09 01, 2014 tarihinde
erişilmiştir).
Angel, R, C Daniel, F Christina, S Marta, ve S Georgiana.
Process for Manufacturing a Methanol Synthesis Catalyst.
Patent WO 2013120711 (A1)-2013-08-22. EP 2628538A1.
22 08 2013.
Bakemeier, H., P.R. Laurer, ve W. Schroder. «Development
and application of a mathematical model of the methanol synthesis.» Chem. Engng. Prog. Symp. Ser. 66, no. 98 (1970):
1-10.
Behrens, M, B Kniep, P Kurr, R Schlögl, ve M Hieke.
Methanol Synthesis Catalyst on the Basis of Copper, Zinc and
Aluminium. Patent WO 2013/072197 A1. 23 05 2013.
Chinchen, G. C., et al. «The Activity of Copper-zincoxidealuminiumoxide methanol Synthesi Catalyst.» Prep. Pap. Am.
sunan Araştırma Merkezleri oluşuyor.
1991’de Kıta Çin’ine o zaman ki
Çin Kimya Sanayi Bakanlığının davetlisi olarak gittiğimizde bizi Türkiye’nin
Hakkari Bölgesine eşdeğer bir eyaleti olan
CHENGDU’ ya götürmüşlerdi. Nüfusu
200.000’i geçmeyen bu bölge şehrinde
sayıları 4000’i geçen ve tam zamanlı
çalışan ARGE uzmanından oluşan Çin
İleri Malzeme ARGE Merkezi’ni görünce
dilim tutulmuştu. Çin bugün dünyanın
ikinci büyük ekonomisi haline geldiyse
1990’lardan bu yana yapılan entelektüel
sermaye yatırımlarıdır.
Bizim de bir an evvel BEŞERİ
SERMAYEMİZİ arttırmamız gerekiyor.
Bunu yapamadığımız taktirde ne ‘orta gelir
tuzağından’ kurtuluruz ne de ileri teknoloji ile üretilmiş ve
katma değeri yüksek ihraç ürünlere kavuşuruz.
Chem. Soc. Div. Fuel Chem. 5, no. 29 (1984): 178-188.
Chinchen, G.C., P. J. Denny, J. R. Jennings, M.S. Spencer, ve K. C. Waugh. «Synthesis of
Methanol. Part 1. Catalsts and Kinetics.» Applied Catalysis, no. 36 (1988): 1-65.
Denise, B., ve R. P. A. Sneeden. «Hydrocondensation of Carbondioxide IV.» J. Molec.
Catal., no. 17 (1982): 359-366.
Dybkjaer, I. «Design of Ammonia and Methanol Synthesis Reactors.» NATO Conference:
Chemical Reactor Design and Technology. Canada, 1985.
Fiedler, E, G Grossmann, D Kersebohm, G. Weiss, ve Witte C. Methanol, Ullmann’s Encylopedia of Industrial Chemistry. Weinheim: Wiley-VCH GmnH, 2003.
Graaf, G. H., E. J. Stamhuis, ve A. A. C. M. Beenackers. «Kinetics of Low Pressure Methanol Synthesis.» Chem. Engng. Sci. 43, no. 12 (1988): 3185-3195.
Graaf, G. H., H. Scholtens, E. J. Stamhuis, ve A. A. C. M. Beenackers. «Intra-Particle
Diffusion Limitations in Low-Pressure Methanol Synthesis.» Chem. Engng. Sci. 45, no. 4
(1990): 773-783.
Herman, R. G., K. Klier, G. W. Simmons, B. P. Finn, J. B. Bulko, ve T. P. Kobylinski. «Catalytic Synthesis of Methanol from CO/H2.» J. Catal. 56 (1979): 407-409.
IndexMundi. «http://www.indexmundi.com/.» Henry Hub Doğalgaz Fiyatları. 03 09 2014.
(09 03, 2014 tarihinde erişilmiştir).
Klier, K., V. Chatikavanij, R. G. Herman, ve G. W. Simmons. «Catalytic Synthesis of Methanol from CO/H2.» J. Catal., 1982: 343.
Liaw, B. J., ve Y. Z. Chen. Appl. Catal. A, 2001: 245.
Liu, G., D. Wilcox, M. Garland, ve H. Kung. «The Role of CO2 in Methanol Synthesis on
Cu-Znoxide: An Isotope Labeling study.» J. Catal, no. 96 (1985): 251-260.
Natta, G. «Synthesis of Methanol.» Catalysis: Hydrogenation and Dehydrogenation içinde,
349-411. New York: Rheinhold, 1955.
Santiago, M, K Barbera, C Ferreira, D Curulla-Ferré, P Kolb, ve Pérez-Ramírez P. «Byproduct co-feeding reveals insights into the role of zinc on methanol synthesisi catalysts.»
Catalysis Communications, no. 21 (2012): 63-67.
Seyfert, W., ve G. Luft. «Untersuchungen zur Methanolsynthese im Mitteldruckbereich.»
Chemie-Ingr-Techn., no. 57 (1985): 482-483.
Spath, P.L. and Dayton, D.C. Preliminary Screening - Technical and Economic Assessment of Synthesis Gas to Fuels and Chemicals with Emphasis on the Potential for BiomassDerived Syngas. NREL/TP-510-34929, National Renewable Energy Laboratory, 2003.
TÜİK. «www.tuik.gov.tr.» www.tuik.gov.tr. 27 08 2014. (08 27, 2014 tarihinde
erişilmiştir).
Villa, P., P. Forzatti, G. Buzzi-Ferraris, G. Garone, ve I. Pasquon. «Synthesis of Alcohols
from Carbonoxides and Hydrogen.» Ind. Engng. Chem. Process Des. Dev., no. 24 (1985):
12-19.
KİMYASAL forum
37
MAKALE
KANSER ve OKSİDANLAR – ANTİOKSİDANLAR
Prof. Dr. Serdar S. Çelebi
Maltepe Üniversitesi, Mühendislik ve
Doğa Bilimleri Fakültesi
TOBB- Kimya Sanayi Meclisi Danışman
-DerlemeSerbest Radikaller:
Serbest radikaller hücrelere zarar verme potansiyeline
sahip yüksek aktiviteli kimyasallardır. Bu radikaller atom
veya moleküllerin çiftleşmemiş (unpaired) tek elektron kazanmaları ile oluşur. Yapılarındaki bu aktif elektron nedeniyle serbest radikaller karşılaştıkları atom veya moleküllerle
hızlı bir şekilde etkileşmeye girerek onlarda yapısal değişikliklere neden olurlar. Serbest radikaller vücutta doğal olarak
ta oluşurlar ve birçok normal hücre aktivitesinde önemli rol
oynarlar. Oksidanlar olarak adlandırılan oksijen içeren radikaller ise canlı dokularda en çok üretilen serbest radikal
tipidir. Uygun olmayan çevresel koşullar ve etkiler (radyasyon, zehirli aktif elementler, moleküller vb) nedeniyle vücutta
yüksek konsantrasyonlara ulaşabilen bu tür serbest radikaller
sağlık için tehlikeli olabilirler ve hücrelerin DNA, protein ve
hücre zarı gibi ana bileşenlerine zarar verebilirler. Bu zararlar içinde; özellikle DNA’ya verilen zarar kanserli hücrenin
oluşumunda önemli rol oynayabilmektedir. (1)
Antioksidanlar:
Serbest radikallerle etkileşerek onları nötralize eden kimyasallar antioksidanlar olarak bilinir. Bu yolla serbest radikallerin bozucu etkilerini önlerler, bu nedenle onlara “serbest
radikal avcıları” da denir. Vücut tarafından üretilen antioksidanlar “endogenous antioksidanlar” olarak adlandırılır, ancak vücudun ihtiyaç duyduğu diğer antioksidanlar dışarıdan
besinler aracılığı ile alınırlar ve “exogenous antioksidanlar”
olarak bilinirler. Meyveler, sebzeler ve bazı tahıllar bu tür
antioksidanlar bakımından zengindirler ve bunlar bazen saf
ve konsantre olarak gıda takviyesi olarak dışarıdan alınabilirler. (1)
Dışarıdan alınan antioksidanlara örnek olarak beta-karoten, likopen, vitamin A, C ve E (alpha-tocophoerol) verilebilir. Diğer bir gıda antioksidanı olarak bilinen selenyum
(Se) minerali ise aslında işlev olarak doğrudan antioksidan
olmayıp vücutta antioksidan olarak görev yapan bazı metaloproteinlerin aktivite göstermesi için gerekli elementtir. (2)
Gıda Takviyesi Antioksidanlar Kanserden Koruyabilir
mi?
Laboratuar ve hayvan çalışmaları, besinler aracılığı ile dışarıdan alınan antioksidanların kanser oluşumuna eşlik eden
serbest radikallerin zararlarından vücudu koruyabildiğini
göstermiştir. Bu nedenle araştırmacılar düzenli antioksidan
gıda takviyeleri alımının insanlarda kanser oluşumunu veya
kanserden ölüm riskini azaltıp azaltmadığını araştırdılar. Bu
çalışmalarda birbiri ile çelişen -lehte ve aleyhte- sonuçlar
elde edildi, çünkü bu gözlemsel çalışmalarda her ne kadar
durum-kontrol (case-control) ve özel seçilmiş grup (cohort
studies) çalışmaları yapılmış olsa da sonuçları etkileyebilecek
önyargılar maalesef yeterince kontrol edilemedi. Bu nedenle
bu tür bireysel gözlemsel çalışmalar dikkatlice değerlendirilmelidir. Bu amaca yönelik, dünya genelinde insan sağlığı için
38 KİMYASAL forum
antioksidan gıda takviyelerinin faydalı ve/veya zararlı etkilerini güvenilir ve kuvvetli şekilde ortaya koymak üzere “tek
veya rastgele seçilmiş ikili antioksidan kombinasyonları” ile
sağlıklı ve kanserli deneklerle uzun süreli farklı 9 grup kontrollü çalışma yapıldı. G Bu çalışmaların büyük çoğunluğu
Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından finanse edildi.
5-12 yıl süren farklı geniş çaplı bu 9 grup klinik çalışmanın sonuçları ve bu sonuçlarla Amerika Birleşik Devletleri
Koruyucu Servisler Gücü (United States Preventive Services
Task Force – USPSTF)’nün yaptığı sistematik değerlendirme;
vitamin ve mineral şeklindeki gıda takviyesi antioksidanların
primer kanserin önlenmesinde faydalı olduğu konusunda net/
açık bir kanıt ortaya koymadı. Bu şekilde klinik çalışmalarda
test edilen dışarıdan gıda takviyesi olarak alınan ekstrakte
/saflaştırılmış konsantre kimyasallar ile bir fayda sağlanamazken zıt bir şekilde doğal besinler aracılığı ile - yemek
içinde alınan - alınan antioksidanların, vitaminlerin ve minerallerin kompleks karışımlarının kanser önlemede yararlı
olduğu görüldü ve bu fark, bu doğal besinlerin yapılarındaki
diğer maddelerin etkilerinin/etkileşimlerinin farklı olabilmesi
ile açıklandı. Bu nedenle, doğal besinlerin antioksidan içeriğinin tam bir şekilde açıklığa kavuşturulması, bunlardaki
çeşitli antioksidanların ve diğer maddelerin birbiri ile nasıl
etkileştikleri ve gıdalardan türetilen antioksidanların vücutta
kullanımını ve dağılımını etkileyen faktörlerin neler oldukları
ve bunların vücuttaki diğer maddelerle etkileşmeleri halen yürüyen kanser önleme çalışmalarının önemli konularıdır. (1)
Bu çalışmaların gerekliliğinin ne kadar önem arz ettiği
üzerinde durmak istersek;
Bilindiği gibi vücudun kendi “antioksidan sistemi” vücutta bir takım bozucu çevresel etkiler nedeniyle artan serbest
oksidanları nötralleştirerek temizleyebiliyor ve ayrıca bunların DNA’da oluşturduğu hasarın kansere dönüşebileceğine
dair ilk işaretler ortaya çıktığında vücudun kendi “tümör
gelişimini önleyici sistemi - p53 proteini -” devreye girerek
kanseri daha başlamadan bitirebiliyor. Halbuki yapılan bir
araştırmada, dışarıdan saf ve konsantre olarak besin takviyesi olarak alınan bazı antioksidanların olumlu şekilde reaktif
oksijen radikallerini, DNA hasarını azaltırken ve tamamen
olumsuz bir şekilde p53 proteini ekspresyonunu azaltarak
oluşmuş tümör veya metastatik kanserli bir hücrenin büyümesini hızlandırabileceği ileri sürüldü. Bu nedenle son zamanlarda dışarıdan saf ve konsantre şekilde takviye olarak
alınan bu tür antioksidanların normal sağlıklı hücreleri korudukları gibi dolaylı bir şekilde yukarıdaki açıklandığı şekilde
kanserli doku ve hücreleri de koruyabilecekleri tezi gündeme
gelmiştir. Diğer taraftan sebze ve meyveler ile doğal olarak
alınan birçok vitamin (A, C ve E), mineral, beta- karoten,
likopen ve başka maddeler antioksidan olarak serbest oksijen
radikallerini etkisizleştirerek hücre DNA’ sında meydana gelebilecek hasarları önlerken olumlu bir şekilde kanser savaşçısı p53 proteinini baskılamamaktadırlar.(3)
Benzer şekilde Profesör Martin Bergö, İsveç Gothenburg
Sahlgrenska Akademi’de kanserle ilgili olarak yürüttükleri
çalışmaların genel sonucu olarak; antioksidanların, sağlıklı
hücreleri kansere dönüştürebilen serbest radikallerden koruduklarını ancak bu tür korumanın maalesef istenmeyen
şekilde daha önce oluşmuş kanser tümörleri için de geçerli
TKSD
olduğunu ileri sürmektedir. (4)
Kanser tedavisi gören insanlar antioksidan gıda takviyelerini almalı mıdır?
Dünya genelinde yapılan çeşitli çalışmalar bazıları az sayıda hasta ile yürütülmüş olsa da kanser tedavisi sırasında
antioksidan takviye alınmasının terapinin etkinliğini değiştirebileceğini veya bu tür terapilerin toksik etkilerini azaltabileceğini gösterse de başka çalışmalar bununla çelişen
sonuçlar verdi. Bazı diğer çalışmalarda ise kanser terapisi
sırasında antioksidan takviye alanların özellikle sigara içenlerin kötüleştikleri belirtildi. Bu nedenle, kanser tedavisi sırasında takviye antioksidan alımının potansiyel fayda veya
zararlarını bilimsel olarak net ve açık şekilde ortaya koyacak
daha geniş kapsamlı ve kontrollü ilave çalışmalara ihtiyaç
vardır. Takviye edici antioksidanların kanser hastalarındaki
etkileri yapılacak bu ek çalışmalarla belirlene kadar antioksidan takviyeler doktorun tavsiyesine göre onların bilgisi dahilinde dikkatli bir şekilde kullanılmalı veya kullanılmamalıdır.
(1, 5)
Öte yandan Prof. Bergö, Sahlgrenska Akademi’de yaptıkları bir çalışmada kanser hastalarının antioksidan içeren takviye edicileri almaya eğilimli olduklarını saptadıklarını işaret
ederek antioksidanlarla ilgili geniş kapsamlı klinik çalışmaların sonuçları ile kombine ettikleri son araştırmalarının sonucunda “yakın zamanda kanser teşhis edilen insanlara bu
FAALİYETLER
tür takviye edicileri almaktan kaçınmalarını” önermiştir. (4)
Sonuç:
Bu bilgiler, kanserli hastaların dışarıdan besin takviyesi
olarak saf ve konsantre bir şekilde antioksidanları almalarının sağlıkları için riskli olabileceğini göstermektedir. O halde
sağlıklı insanlar ve kanser hastaları kansere karşı ne yapmalı? Bu konuyu gelecek sayımızdaki yazımızda ele alacağız.
Kaynaklar:
1.National Cancer Institute - Reviewed: January 16,
2014, http://www.cancer.gov/about-cancer/causes-prevention/risk/diet/ antioxidants-fact-sheet)
2. Davis CD, Tsuji PA, Milner JA. Selenoproteins and
Cancer Prevention. Annual Review of Nutrition 2012; 32:7395.
3.http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/01/30/yazilar/
tip-yazilari/besin-destekleri/antioksidanlar-kanseri-ve-olumleri-hizlandiriyor/
4.http://www.techtimes.com/articles/93831/20151012/
antioxidant-supplements-can-cause-cancer-cells-to-spreadfaster-study.htm
5.Lawenda BD, Kelly KM, Ladas EJ, et al. Should supplemental antioxidant administration be avoided during chemotherapy and radiation therapy? Journal of the National
Cancer Institute 2008;100(11):773-783.
Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği’nin 2015 yılında
yapmış olduğu faaliyetler
YÖNETİM KURULLARI
13.01.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
10.02.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
10.03.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
07.04.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
12.05.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
16.06.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
14.08.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
08.09.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
13.10.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
10.11.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
15.12.2015:Yönetim Kurulu toplantısı
BAKANLIKLAR
12.02.2015:Ankara, UÇES toplantısına katılındı. (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı)
13.02.2015:KİMTEK toplantısına katılındı
(Sanayi Bakanlığı)
17.02.2015:Ulaştırma Bakanlığı, ADR bilgilendirme toplantısına katılındı.
18.02.2015:Ulaştırma bakanlığı ADR, Tankerler hakkındaki toplantıya katılındı.
20.02.2015:İSO ve Çevre Bakanlığı ile Kimyasal maddelerin web sayfasına bilgi girişi
için toplantı yapıldı.
20.03.2015:Ulaştırma Bakanlığı’nın TOBB
Plaza’da düzenlediği ADR seminerlerine
katılındı.
25.03.2015:Ankara, Ulaştırma Bakanlığı’nın
tehlikeli yüklerin denizyolu ile taşınması hakkındaki proje toplantısına katılındı.
13.05.2015:Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanı ile toplantı yapıldı. Yeni dönem sanayi
strateji açıklaması yapıldı.
20.05.2015:Ankara, Ulaştırma Bakanlığı,
ADR Yönlendirme toplantısına katılındı.
21.05.2015:TOBB Plaza’da Ulaştırma Bakanlığı ile ADR hakkında organize edilen
toplantıya katılındı.
01.06.2015:AB Bakanlığı ile ADR Projesi
değerlendirmesi yapıldı.
12.06.2015:REACH Projesi değerlendirmesi hakkında AB Bakanlığı ile görüşüldü.
17.09.2015:Kocaeli Sanayi Odası ile birlikte Kimya Sanayi toplantısı yapıldı. Sanayi
Bakanı ve üst düzey bürokratların katıldığı
bu toplantıda öncelikli sorunlar ve öneriler
irdelendi.
04.12.2015:TSKB ile toplantı yapıldı.
08.12.2015: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı-KİMTEK toplantısına katılındı.
TOBB TÜRK KİMYA SANAYİ MECLİSİ
21.01.2015:TOBB Kimya Sanayi Meclisi
Toplantısı
09.04.2015:TOBB Kimya Sanayi Meclisi
Toplantısı
21.04.2015:7. TOBB Ekonomi şurası, Başbakan ve 9 Bakanın katılımı ile yapılan toplantıya katılındı sektör sunumu yapıldı.
15.10.2015:TOBB Kimya Sanayi Meclisi
Toplantısı
ÜNİVERSİTELER VE DİĞER EĞİTİM
KURUMLARI
21.01.2015:Hacettepe Üniversitesi Kimya
Mühendisliği hocaları ve öğrencileri ile birlikte toplantı yapıldı.
04.02.2015:İYTE (İzmir İleri teknoloji
Enstitüsü)’de Kimya Mühendisliği Fakültesinin öğrencilerine konferans verildi.
13.02.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
17.02.2015:Ankara, Hacettepe Üniversitesinde ’de kimya sektörü hakkında sunum
yapıldı..
20.02.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
KİMYASAL forum
39
FAALİYETLER
TKSD
06.03.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
13.03.2016:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
20.03.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
27.03.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
03.04.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
10.04.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
17.04.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi
20.04.2015:İTÜ, Kimya-Metalurji Üniv. Seminer verildi.
08.05.2015:Marmara Üniv., Çevre Mühendisliği öğrencilerine teknik gezi düzenlendi
15.05.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
22.05.2015:Marmara Üniv. Çevre Müh. Öğrencilerine ENVE 407.1 dersi verildi.
29.05.2015:Marmara Üniv., Çevre Mühendisliği Bölümü Final Sınavı yapıldı.
02.07.2015:İkitelli Organize Sanayi Bölgesindeki Meslek Lisesi ziyaret edildi
25.08.2015:Çanakkale Üniversitesinde Timur ERK ve Erkan BAYKUT panelist olarak
konferans verdiler
14.10.2015:Yıldız Teknik Üniversitesinde son
sınıf öğrencileriyle kimya seminer yapıldı.
04.11.2015:Bahçeşehir
Üniversitesinde
kimya sanayi semineri yapıldı.
24.11.2015:Marmara Üniversitesi, Çevre
Bölümü arama konferansına katılındı
Ar&GE 14.05.2015:TÜBİTAK-MAM’a gidilerek hazırlanan projeler hakkında görüşüldü.
05.06.2015:Ankara, Hacettepe Üniv. Proje
yarışması toplantısına katılındı.
08.07.2013:Hacettepe Üniv. katma değeri
yüksek kimyasalların projesi için ödül törenine katılındı.
26.11.2013:TUBİTAK-MAM kimya endüstrisi
ile ortak toplantı yapıldı.
07-10.12.2015
21-24.12.2015
26-29.12.2015
ÜÇLÜ SORUMLULUK VE ÇEVRE İHTİSAS
GRUBU
06.02.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı
04.03.2015:Likit Kimya’ya Üçlü Sorumluluk
ziyareti yapıldı.
07.04.2015:Pharmavision’a Üçlü Sorumluluk ziyareti yapıldı.
10.04.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı
11-12.05.2015:İzmir, Altan Kansai, Viking
Kimya ve Çukurova’ya Üçlü Sorumluluk ziyareti yapıldı.
03.06.2015:Deren Kimya Üçlü Sorumluluk
ziyareti yapıldı.
05.06.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı
26.06.2015:Eczacıbaşı Girişim Pazarlama
firmasına Üçlü Sorumluluk ziyareti yapıldı.
10.07.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı
19.11.2105:Mevzuat ve Çevre İhtisas Grubu
Toplantısı yapıldı.
TİM, İKMİB ve KSP
20.01.2015:İKMİB’in düzenlediği Federasyon kurma toplantısına katılındı.
21-22 Şubat 2015:İKMİB, Eğitim Şurasına
katılındı.
22.05.2015:İKMİB’de ADR Semineri verildi.
18.06.2015:İKMİB’de AT Kearney ile master
plan toplantısı yapıldı.
24.06.2015:Kimya Sanayi Federasyonu için
Tüzük çalışması yapıldı.
29.07.2015:Kimya Sektör Platformu toplantısına kartılındı.
03.04.12.2015:İnovasyon haftasına katılındı
16.12.2015:AT-Kearney-2023 ihracat raporu kapanış toplantısına katılındı.
25.12.2015:Başbakan ile TİM inovasyon
toplantısına katılındı.
SEDEFED, TÜRKONFED, TUSİAD
13.04.2015:Çevre İhtisas Grubu Toplantısı
23.05.2015:TURKONFED Genel Kuruluna
katılındı.
DİĞER SEMİNER VE TOPLANTILAR
SEDEFED Y. Kuruluna katılındı.
KÜMELENME - CHEMPORT
14.01.2015:TTIP Anlaşması ile ilgili HAZAR
01.04.2015:AT Kearney şirketi ile “kimya saEnstitüsünün düzenlediği toplantıya katılındı.
nayi master planı” toplantısına katılındı
14-16 Ocak:Proses Güvenliği Sempozyumuna katılarak açış konuşması yapıldı.
GÜVENLİK BİLGİ FORMU EĞİTİMLERİ
20.01.2015:AT Kearney Danışmanlık Şirke(Tarihlere Göre)
tinin düzenlediği Ekonomik Trendler toplan26-29.01.2015
13-14.05.2015
tısına katılındı..
16-19.02.2015
25-28.05.2015
06.01.2015:Dünya Bankası/TÜSİAD ortak
01-05.03.2015
08-11.06.2015
yapılan “Küresel Ekonomik Beklentiler” top16-19.03.2015
27-30.07.2015
lantısına katılındı.
23-27.03.2015
24-27.08.2015
25.02.2015:Hazar Strateji Enstitüsü toplan30.03.201514-17.09.2015
tısına katılındı.
02.04.2015
03-08.10.2015
06.03.2015:G20-B20 Yolsuzlukla Mücadele
13-16.04.2015(*)
03.06.11.2015
Toplantısına katılındı
04-7.05.2015
23-26.11.2015
09.04.2015:İSO’da Kimya Sanayi Paneli’ne
katılındı
(/) “Patlamadan Korunma Dokümanı”
40 KİMYASAL forum
27.04.2015:Başbakan Yardımcısı Sn. Ali Babacan ile B 20 toplantısına katılındı.
08.05.2015:GOSB‘da Yeni Yönetmelikler
hakkında seminer verildi.
09.05.2015:İKV 50.Yılı toplantısına katılındı.
21.05.2015:III. Tehlikeli Kimyasallar Sempozyumuna katılındı ve bildiri sunuldu.
01.06.2015:CESIO 10.cu Kongresine katılındı ve Sn. Erk bir açış konuşması yaptı.
21.08.2015:Kore Ticaret Merkezinde Türk
Kimya Sanayi hakkında sunum yapıldı.
02.09.2015:B20 – Ankara uluslar arası toplantısına Timur ERK katıldı
1-3.10.2015:Kocaeli-ATEX sempozyumuna
katılındı, bildiri sunuldu ve panele katılındı
07-10.10.2015:Brüksel, CEFIC Genel Kuruluna ve AFEM toplantısına katılındı.
22-24.10.2015:Destekçisi olduğumuz 2.
Proses Güvenliği sempozyumuna katılındı ve
sunumlar yapıldı.
26.11.2015:İnşaat Malzemeleri San. Derneği-İMSAD Ekonomi zirvesi toplantısına
katılındı.
03.12.2015:TÜYAP’taki Plastik Fuarı açılışına katılındı.
ÜYE ve SEKTÖR TEMSİLCİSİ ZİYARETLERİ
30.01.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi.
25.02.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi.
27.03.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi.
04.05.2015:BASF’nin 150.ci yıldönümüne
katılındı
05.06.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi
05.08.2015:OYNURDEN Kimya San. A.Ş.
ziyaret edildi.
20.08.2016:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi.
02.09.2015:OYNURDEN Kimya San. A.Ş.
ziyaret edildi.
16.10.2015:Mobil A.Ş. ziyaret edildi.
21.10.2015:MG Gülçiçek firması ziyaret edildi.
27.10.2015:OYNURDEN Kimya San. A.Ş.
ziyaret edildi.
20.11.2015:MG Gülçiçek ziyaret edildi
27.11.2015:MG Gülçiçek ziyaret edildi
27.11.2015:Mobil A.Ş. ziyaret edildi.
30.11.2015:OYNURDEN Kimya San. A.Ş.
ziyaret edildi
11.12.2015:Mobil A.Ş. ziyaret edildi.
18.12.2015:MG Gülçiçek ziyaret edildi
BASIN, YAYIN VE SEKTÖRÜ TANITIM
FAALİYETLERİ
24.01.2015:TV 24 kanalının “TTIP Anlaşması ve Kimya sanayine Etkileri” yayınına
çıkıldı.
30.04.2015:İSO Dergisi ile röportaj yapıldı.
02.09.2015:CNN Emin ÇAPA ile Türk Kimya
Sanayi hakkında röpörtaj
15.10.2015:Kontrol dergisi ile kimya sanayi
röportajı yapıldı.
23.11.2015:Dünya gazetesi ile röportaj
23.12.2015:CNN Türk ile 6 dakikası yayınlanan röportaj (konu: ham petrol fiyatları ve
ekonomiye yansıması)

Benzer belgeler