Oğuz Türkyılmaz - Dünya Enerji Konseyi

Transkript

Oğuz Türkyılmaz - Dünya Enerji Konseyi
Oğuz Türkyılmaz
Tekrar Merhaba!
Şimdi günün ilerleyen saatinde, ben çok uzun bir konuşma yapmayacağım. Bir çoğunu, sizin
de bildiğinizi düşündüğüm bazı başlıkları hatırlatmak istiyorum sadece. 10.Enerji Kongresinin
ana temalarından birisi elektrik üretimi. Elektrik üretiminin; üretim planlamasıyla, dağıtım
boyutuyla,iletim şebekelerine bağlanma özelliğiyle, müşteri ilişkileriyle; yani bütün değişik
yönleriyle, kamusal bir kimlik altında yürüyen bir faaliyet olduğunu görüyoruz.Daha önceki
konuşmacılar da değindiler: elektrik üretimi kamusal bir hizmet niteliğinde ve kamusal
planlama yapılması zorunlu. Şimdi bir noktanın altını çizmek istiyorum.Elektrik üretiminin
özel sektör tarafından yapılıyor olması, ya da yarın elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleşmesi
halinde özel firmalar eliyle yapılıyor olması halinde veya benim uzmanlık alanım olan doğal
gaz sektöründe, kentsel doğal gaz dağıtım hizmetlerinin özel firmalar tarafından yapılıyor
olması durumunda,bu hizmetlerin özel firma tarafından yapılıyor olması, o hizmetin kamusal
bir hizmet olduğunu ortadan kaldırmaz.
Yurttaşın elektrik hakkı tamamen kamusal bir haktır ve bu hakkı, ister özel şirketler ister
kamu şirketi kim o hizmeti veriyorsa ondan talep edebilir bu kamusal bir hizmettir:Artık
birtakım yeni söylemlerle düşünmemiz lazım.Biliyorsunuz büyük şehirlerde altyapı
yatırımlarının eşgüdümüyle ilgili kurumların katıldığı AYKOME’ler var: AYKOME’lerde
Türk Telekom var,TEDAŞ var,PTT var.Mesela şimdi Türk Telekom özelleştirildi.Telekom
hizmetleri yine altyapı çalışmaları gerektiriyor ama artık kamu şirketi değilsin denerek altyapı
yatırımlarıyla ilgili Telekom, AYKOME’ye katılamayacak mı? Kentsel bölgesel gaz dagıtım
hizmetleri de özelleştirildi,altyapı çalışmaları yapan gaz şirketi özel şirket diye, altyapı
çalışmalarının eşgüdümünden uzaklaştırılacak mı?Hizmetin kimin tarafından verildiğinden
önce o hizmetin kamusal bir hizmet olup-olmadığına bakmalıyız.Doğalgaz dağıtımı da
kamusal bir hizmettir, elektrik dağıtımı da kamusal bir hizmettir.
Elektrik üretimi planlaması ve üretimi ise bütünüyle kamusal bir hizmet niteliği taşıyor.
Şimdi Temmuz ayında Bursa’da çıkan bir arızayı hatırlayalım.Ne oldu bu arıza vesilesiyle,
bazı özel kesim üreticileri zarar ettikleri gerekçesiyle, son derece reel bir gerekçeyle üretimi
durdurdular,sistemin dengesi bozuldu ve bir çok yer saatlerce karanlıkta kaldı. Bu olay
sonrasında, Elektrik Mühendisleri Odası tarafından yapılan bir açıklama var. Onu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Diyordi ki Elektrik Mühendisleri Odası:” Yaşanan olayda Türkiye
özelleştirmesini tamamlayamamış olmasıyla nedeniyle yine de şanslı konumdadır. Kamu
santralleri olan Yatağan-Yeniköy ve Kemerköy santrallerinin kontrol yetkisi hala kamudadır
Bu santraller,böyle bir kesinti sırasında devreye alınabilmişlerdir.Üretimdeki payları çok
düşük olan otoprodüktörlerin tercihleri bile böyle bir sıkıntı yaratabiliyorsa, elektrik alanının
tamamen piyasaya bırakılmasıyla ve özel sektörün doğal olarak kar öncelikli tercihler
yapmasıyla, Türkiye’nin hangi koşullarla karşı karşıya kalacağı açıktır. Elektrik alanına
yalnızca otoprodüktörler, yalnızca Yap- İşletler, yalnızca rüzgar santralleri, yalnızca elektrik
dağıtım hatları, yalnızca mobil santraller gibi, sınırlandırılmış bakış açılarıyla yaklaşmak; bu
alandaki sorunları çözmek yerine daha da derinleştirmektedir. Hükümet bütüncül ve kamusal
yaklaşım yerine tek tek parçaları ele almakta ve o dönemin koşullarında böyle anlaşmalar
imzalanmış anlamak lazım mantığıyla böyle bir kaosu sürdürmektedir. Bir kamu hizmeti olan
elektrik alanı yaşadığımız elektrik kesintisi olayında görüldüğü gibi termik santralleri,
doğalgaz santralleri, trafoları, dağıtım şebekeleriyle bir bütündür.Bu bütünün parçalanmış
olması ülkemize yarar değil zarar getirmektedir. Birkaç yıl sonra kamunun yatırım yapması
zaten bir zorunluluk haline gelecektir Daha fazla sistemde tahribat yaratmadan hemen şimdi
acil olarak kamusal çözümler üretilmesi gerekmektedir “
Elektrik Mühendisleri Odasının çok haklı olan ve benim de bütünüyle katıldığım bu
açıklamasında yer alan görüşler doğal gaz sektörü içinde geçerlidir. Çağdaş bir enerji kaynağı
olarak doğal gazı kullanmakta bir haktır ve kentsel dağıtım hizmetleri özel şirketler eliyle de
verilmiş olsa da kamusal bir hizmettir. Doğal gaz sektörü de,ülke giriş ve ölçüm istasyonları,
iletim ve dağıtım şebekeleri, bu şebekelerdeki kompresör istasyonları, basınç düşürme ve
ölçüm istasyonları, vana gurupları ve benzeri birçok bileşenlerden oluşur.Bütün bu
faaliyetlerde, bir planlama,eşgüdüm ve denetim zorunludur. Sistemin parçalar haline
bölünmesi, her bir parçanın ithalat, iletim, toptan satışlar, dağıtım, depolama ve benzeri
faaliyetler olarak parçalar halinde özelleştirilmesi ve çok sayıda özel şirket tarafından
gerçekleştirilmesi de; eşgüdümü zorlaştıracak ve planlamayı da güçleştirecektir. Doğal gaz
depolama tesisi kurmak, özel sektöründe gerçekleştirebileceği bir faaliyet iken ve ithalatçı ve
toptan satış şirketleri için depolama tesisi kurma zorunluluğu varken, hiçbir özel sektör
kuruluşu bunu yönelmemiştir. Hal böyleyken, şimdi bazı özel sektör kuruluşları kendileri
yatırım yapmak yerine TPAO’nun ve BOTAŞ’ın süren doğal gaz depo tesisi yatırımlarının
kendilerine devir edilmelerini talep etmeleri de ilginç bir yaklaşımdır.
Şimdi değinmek istediğim diğer bir konu arz güvenliği.Sabahki oturumda konuşmacı
arkadaşlarımızdan biri TEİAŞ temsilcisiydi. Biliyorsunuz Türkiye’de TEİAŞ kamu şirketi
olarak varlığını sürdürecek, kamuda kalacak.TEİAŞ elektrik talep tahmin ve arz planlama
çalışmalarını yapıyor. TEİAŞ’ın bu talep tahmin ve arz planlama çalışmalarının kabul ve
esaslarını ayrıntılı olarak bilmek istiyoruz.TEİAŞ 2020 ye kadar bir talep tahmini yapıyor ve
o talep tahmini karşısında bir arz planlaması gündeme geliyor. Türkiye’de Elektrik İşleri Etüd
İdaresinin tahminlerine göre rüzgar enerjisiyle elektrik üretim kapasitesi en tutucu tahminlere
göre 10000 MW. Daha başka tahminlerine göre ise 20000 MW. Bir kamu kuruluşu olan
Elektrik İşleri Etüt İdaresi bu düzeylerde kapasitelerden söz ederken,TEAİŞ’ın analizlerinde
2020 ye kadar kurulabilecek kapasite ise sadece 3020 MW
Geçmiş yıllarda hatırlarsınız Celal Bayar her kış bu ülkeye komünizm gelecek diye
buyuruyordu. Şimdilerde de her kış karanlıkta kalacağız diye birileri bir felaket senaryosu
çiziyor.O zaman soralım rüzgar enerjisi kapasitesini 2020 yılına kadar neden %15 kullanma
derdindesiniz yani sadece 3000 MW ile yetinmeyi öngörüyorsunuz.Biraz önce çözüm
nükleer santraller denildi.O zaman sormaya devam edelim: siz hidroliği ne kadar
kullanacaksınız? Bugün DSİ kayıtlarında 190 milyar.kilowatsaat kapasiteden söz
ediliyor.Peki TEİAŞ 2020 ‘de ne kadar kullanmayı öngörüyor,110 milyar.k.w.saat. 190
milyar kws hedeflenen yerde kapasitenizin tamamını kullanmıyorsunuz, sınırlı
değerlendiriyorsunuz .Bunun yerine 5000 MW nükleer santraller yatırımı öngörüyorsunuz.
5000 MW kurulu güçte nükleer santralle yılda üreteceğiniz 30-35 milyar kws elektriği pekala
yerli kaynaklarla da sağlayabilirsiniz. Bütün bu talep tahminlerinde neden güneş enerjisini de
dikkate almıyorsunuz? Bizden daha az güneş alan Almanya’da Almanlar çatılarını güneş
pilleriyle kaplarken,biz ne yapıyoruz? Elektrik üretim amaçlı 500 mw. jeotermal kapasitesi
varken neden 30 MW.ile yetiniyorsunuz?
Bütün bunları, bu işin kamusal boyutunu olduğunu anlatmak açısından söyledim.EPDK
elektrik üretimi için lisans veriyor.Sonra neredeyse saldım çayıra, mevlam kayıra.Verilen
lisanslara göre yatırımların gerçekleşmesi ne durumda,,hangi yatırım kesin ne zaman üretime
geçecek,bütün bunları TEİAŞ nasıl bilecek?Belki adam almış lisansı oturuyor.Nitekim EPDK
da lisans alan projelerin yatırım gerçekleşmelerinin çok düşük düzeyde olduğunu kabul
ediyor.Bu durumda arz planlamasını nasıl yapacaksınız?Enerji yatırımları akşamdan sabaha
yapılan yatırımlar değil.Hepimiz mühendisiz arkadaşlar,biliyoruz, bir doğal gaz santrali 2.53 senede biter, hidrolik ve termikler en az 5 senede. Bu kadar uzun yatırım süreleri olan
projeler için, özel sektöre lisans verdik nasıl olsa bunlar üretime geçer demekle yetinemeyiz.
Öngörülen zamanda yatırımı tamamlayıp üretime geçmez ise ne olacak? Ceza mı
vereceksiniz, zorlayıcı tedbir mi uygulayacaksınız?
Bütün bunları, bu işlerde, enerji planlamasında bir kamusal bakış açısı olması gerektiğini
vurgulamak için söylüyorum.Ama ben sunu söylemiyorum,”Zinhar özel sektör enerji yatırımı
yapmasın, özel sektör elektrik üretmesi yasaktır,şerian bunların katli vaciptir.”Kesinlikle
böyle şeyler söylemiyorum.Ama diyorum ki elektrik üretimi,üretimin denetimi ve
planlanması kamusal bir hizmettir ve kamusal olması gerekir.
EPDK’nın çok sayıda elektrik üretim lisansı verdikten sonra,”Kusura bakmayın, bu kadar
lisans verdim ama lisans alanlar ne yapsak da yatırım yapmıyor, bunlara ceza da uygulasak,
sopada atsak,yatırım yapacak halleri yok,maalesef üretim ve arz açığı doğdu” dese ne olacak?
Böylesi bir durumda kim karşılayacak üretim açığını?Kanun ne diyor? Elektrik piyasası
kanunu, “kamu yatırım yapamaz” diye buyuruyor.Peki ne yapacağız şimdi?Özel sektörün
enerji yatırımlarını yeterli miktarda ve süresinde yapmaması durumunda, Türkiye enerji
açığıyla karşı karşıya kalırsa, bunun hesabını kim verecek? Ben bunu siyasal iktidarın çeşitli
milletvekillerine de sordum,bunun hesabını EPDK mı, yoksa siz mı vereceksiniz diye? Demin
EÜAŞ Genel Müdürü Sefer Bütün de sordu,”Niye kamuya yasak koyuyorsunuz, niye
kamunun elini bağlıyorsunuz?”
Dün Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Önder Karaduman , “Biz boksörüz ama elimizi
kolumuzu bağlıyorlar” dedi. Anlattığı tablo böyle değil.Önder Bey öyle bir boks ringi istiyor
ki, kamunun da eli bağlansın, hakemin de gözü bağlansın,onlar gölge boksu yaparken hiç
kimse bir şey yapamasın. Onların istediği böyle bir şey ve ben bunu doğru bulmuyorum.
Biz Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesini olarak geçtiğimiz aylarda bir elektrik
piyasası ve finansmanla ilgili bir toplantı düzenlemiştik.O toplantıya katılan ve Brezilya’dan
gelen bir konuşmacı geldi ve dedi ki: “Arkadaşlar ben size ne yapacağınızı söyleyemem,bu
haddime değil, ama ne yapmamanızı söyleyebilirim.Sakın ha sakın, bizim gibi yapmayın.
Brezilyada bir özelleştirme merakına tutulduk, ama akşamdan sabaha ne kadar çabuk olursa
olsun dedik. Ondan sonra çok ağır bedeller ödedik.” dedi .Bunu söyleyen Brezilyada o
dönemde elektrik otoritelerinden bir tanesi.
Değinmek istediğim diğer bir konu da yargıya olan saygı veya yargı kararlarına olan
saygısızlık. Demin Caner Özdemir’in konuşmasında da değinildi. Türkiye’de ne yazık ki
uzunca bir süredir yargı kararlarına uymamak marifet sayılıyor.Eski bir cumhurbaşkanının bir
lafı vardı,”Anayasayı bir kere delsek ne olur” diye. O mantık bu günde geçerli ve yargı
kararları bir sefer değil,bir çok sefer uygulanmıyor,dikkate alınmıyor.İdari yargı bir karar
veriyor ve bu kararla Bakanlar Kurulunun bir uygulamasını iptal ediyor.Bunun üzerine
Bakanlar Kurulu yeni bir karar alıyor ve diyor ki, “Benim uygulamamın hukuk dışılığını
tescil eden bu yargı kararını uygulamamak için ben yeni bir karar alacağım.”Arkadaşlar
hukukta böyle bir şey yok, yargının kararlarını uygulamama diye Bakanlar Kurulunun prensip
kararı alma hakkı yok ama pervasızlık sürüyor.Hukuk dışı bir prensip kararı alınıyor ve bu
prensip kararı da iptal ediliyor. Yap İşlet Santralleri ile TETAŞ sözleşmeleri açılan davalar
sonucu iptal ediliyor.yargının iptal kararını uygulamamaya yönelik prensip kararı da iptal
ediliyor. O zaman deniliyor ki,madem ki bizim kararımız yasaya uymuyor, o zaman biz
yasayı karara uygun hale getiririz deniliyor ve TBMM’de eller kalkıp iniyor,usulsüzlük yasa
maddesi haline dönüşüyor. Arkadaşlar benim yaşım 55, ben bu ülkede, hukuka uymamayı
adet haline getirenler de dahil olmak hukukun herkese üzere lazım olduğu günleri çok
gördüm.Hiç kimse hukuk’u bu kadar ciddiyetsizlikle ele almasın,başta siyasal iktidar olmak
üzere herkes hukuk’a saygıyı öğrensin diye düşünüyorum.
Üzerinde durmak istediğim diğer bir nokta da doğal gaz satış fiyatlarıyla ilgili.Özel
sektörümüzün bazı güzide üreticileri ha bire ağlıyorlar,BOTAŞ doğal gaz fiyatına zam
yapıyor diye eleştiriyorlar. BOTAŞ keyfinden mi zam yapıyor fiyata? BOTAŞ ucuza aldığını
pahalıya mı satıyor? Türkiye bir takım sakat doğal gaz sözleşmelerinin altına imza atmış.Bu
yalnızca benim ifadem değil.Sabah oturumundaki konuşmamda söz etmiştim. Sayıştay da
bunu tespit ediyor,Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler diyor ki,” Bu anlaşmalar
Türkiye’ye ihanettir ve bu anlaşmaları biz değiştirmeye çalışıyoruz”.Hatalı gaz alım
sözleşmelerinden ve dünya genelinde petrol fiyatlarındaki artışlardan kaynaklanan bir süreçte,
gaz fiyatları da artıyor. Gerek Türkiye Kojenerasyon Derneği, gerekse Elektrik Üreticileri
diyorlar ki, “BOTAŞ bize özel fiyat uygulasın,gazı aldığı fiyattan bize satsın.”Peki o zaman
işletme maliyetleri ne olacak, gazı sınır kapısından tüketim noktasına kadar getiren iletim ve
dağıtım hatlarının işletme giderleri ne olacak? O giderleri devletin mi karşılaması
isteniyor?Böyle bir şey olabilir mi? “BOTAŞ zarar etsin,ama bize ucuza gaz versin”.Böyle
bir talebin rasyoneli var mı? Hem serbest piyasa diyeceksin hem de “Bize ucuza gaz verin
,BOTAŞ zarar ederse etsin.” Geçtiğimiz dönemlerde doğal gaza uygulanan KDV oranları
yükseltildi. Doğal gazda önceleri KDV %1 di, sonra %8 ‘e, daha sonra %18’e çıktı.O zaman
neden sesini çıkarmadı bu kuruluşlar?Bu ülkede pırlantaya %1 KDV uygulanıyor, elektrik
üretiminde kullanılan doğal gaz, insanların ısınmak için kullandığı doğal gaz temel bir ihtiyaç
maddesi iken KDV %18 neden buna karşı çıkmıyorsunuz?.Ben doğal gaz da KDV’nin % !’e
inmesini savunuyorum KDV, %1 e insin ve tüketicinin doğal gaza ödediği bedel
azalsın.Ayrıca metreküp başına ödenen 21000 liralık ÖTV kaldırılsın.Bu talepleri
savunmaksızın, şimdi
“Doğal gaz fiyatları arttı bize devlet ucuza doğal gaz versin”
demek, anlamlı bir talep değil.
Ben üyesi olduğum iki kuruluşun,TMMOB Makine Mühendisleri Odası ve Dünya Enerji
Konseyi Türk Milli Komitesinin üyesi olmaktan onur duyuyorum.Enerji Çalışma Grubu
Başkanı olduğum TMMOB Makina Mühendisleri Odasının ve üyesi ve Yönetim Kurulu
Üyesi olduğum Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesinin de, ulusal ve kamusal çıkarları
gözeten enerji programlarının oluşturulması konusunda ortak bir aklı birlikte bulabilme
konusunda çaba harcadığını düşünüyorum.Bu Kongrenin de, bu amaca uygun bir etkinlik
olduğunu düşünüyorum.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, 2005 teki TMMOB Enerji Kongresinde bir konuşma yaptı
ve “Arkadaşlar, ben de sizin bir meslektaşınızım.Bir ulusal enerji strateji planı çalışması
yapacağız, sizi de çağıracağız.” dedi. Aradan bir yıl geçti, biz bu çağrıyı bekliyoruz. Biz her
şeyi eleştirme çabasında değiliz.Bu ülke hepimizin, bu ülke,bu halk için iyisi güzeli doğrusu
için çalışmalar yapıyor,görüş ve öneriler geliştiriyoruz.Bu doğrultudaki görüşlerimiz de
siyasal otorite tarafından dikkate alınsın diyoruz. Bunları söylerken karnımızdan
konuşmuyoruz. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesinin yaptığı çalışmalar ortada.
Benim de üyesi olduğum TMMOB Makina Mühendisleri Odası her iki yıllık çalışma
döneminde 29 teknik kongre,sempozyum,kurultay toplantı, yüzlerce seminer düzenliyor.Bu
çalışmalara binlerce üyesi katılıyor.Odamız binlerce sayfa yayın yapıyor.Enerji sektöründe
beş tane kongre düzenliyoruz. 3-5 Mayıs 2007’de Ankara’da Uluslar arası Doğal Gaz
Kongresi, 1-2 Haziran 2007’ de Kocaeli’nde Enerji Verimliliği Kongresi,8-9 Haziran 2007’de
Ankara’da LPG-CNG Kongresi,9-10 Haziran 2007’de Mersin’de Güneş Enerjisi Sistemleri
Sempozyumu,23-24 Kasım 2007’de Kayser’de Yeni ve Yenilenebilir Enerji kaynakları
Sempozyumu düzenliyoruz.Ayrıca Odamızın da Yürütme Kurulunda yer aldığı ve TMMOB
adına Elektrik Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen ve 2007 sonbaharında yapılacak
TMMOB Enerji Kongresi var.Bunların dışında Elektrik Mühendisleri Odasının düzenlediği
enerji konulu çok sayıda kongre,seminer, vb. etkinlik var. Biz bütün bu birikimlerin üzerinden
enerji alanında yoğun bir deney ve bilgi birikimi olan üyelerimizin, bu alanda yıllardır
çalışmış olan ve halen çalışmakta olan ablalarımız ve ağabeylerimiz ve kardeşlerimizin
birikim ve becerileriyle, bizlere aktardıklarıyla konuşuyoruz ve konuşmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.

Benzer belgeler