karayel, türkiye`de üretilen

Transkript

karayel, türkiye`de üretilen
röportaj
VESTEL SAVUNMA VE AYESAŞ GENEL MÜDÜRÜ AZİZ SİPAHİ
“KARAYEL, TÜRKİYE’DE ÜRETİLEN
EN ÖZGÜN VE EN YERLİ HAVA PLATFORMUDUR”
Türkiye, İnsansız Hava Aracı (İHA) teknolojisinde
son yıllarda dev adımlar attı. Türkiye olarak dışa
bağımlılığımızın azaltılmasında önemli bir rol üstlenen
Vestel Savunma, Karayel ile dünya İHA liginde Türkiye’nin
üst sıralara çıkmasına katkıda bulunmaktadır.
Vestel Savunma ve AYESAŞ Genel Müdürü Aziz Sipahi; Vestel Savunma
Sanayii tarafından tamamen özgün olarak milli kaynaklarla geliştirilen
yerli taktik insansız hava aracı (İHA) Karayel, Türkiye’de gerçekleştirilenen
yüksek yerlilik seviyesine sahip platformlardan biridir.“Yerli insan kaynağı
ile 35 milyon dolar üzerinde yatırımı kendi öz kaynaklarımızdan karşıladık”
diyen Sipahi, savunma ve havacılık alanındaki yatırımlarını aynı kararlılıkla
sürdüreceklerini söyledi.
İHA alanı dışında Türkiye’de daha özgün, daha milli başka bir hava platformu
olmadığını belirten Sipahi, Türkiye’de NATO Uçuşa Elverişlilik (4671)
standartlarına göre tasarımı ve üretimi gerçekleştirilen tek insansız hava
aracı Karayel’dir dedi.
Vestel Savunma ve AYESAŞ şirketlerinin yapılanması
hakkında bilgi verir misiniz?
Zorlu Grubu’nun savunma sektöründe iki şirketi bulunmaktadır. Biri Vestel
Savunma Sanayi A.Ş. diğeri AYESAŞ(Aydın Yazılım ve Elektronik San.
A.Ş.). Vestel Savunma tamamen Zorlu Holding’in bir şirketidir, AYESAŞ ise
çoğunluk hissesi Zorlu Grubuna ait olan Amerikan ortaklı (%40 L-3Com.) bir
şirkettir. Bu iki şirketin çalışma kolları farklıdır. AYESAŞ, daha ziyade yazılım,
elektronik, üretim ve sistem tedarikçisidir.Vestel Savunma ise ağırlıklı olarak
insansız hava araçları segmentinde çalışan bir platform üreticisi. Bu iki
24
| PLUS HABER 2015
şirket kurumsal fonksiyonları birleştirilmiş
olup tek yönetim altındadır.
Vestel’in geliştirdiği insansız hava
aracı (İHA) Karayel’in özelliklerinden
bahseder misiniz?
Vestel Savunma olarak insansız hava
araçları alanına gireli 10 yılı geçti. 2007
yılından sonra da Savuma Sanayii
Müsteşarlığı’nın başlattığı bir atılımla
Taktik İnsansız Hava Aracı (İHA) alanına
girdik.Bu çalışmanın sonucu olan
Karayel insansız hava aracı Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin isterlerinin de üstünde bir
özelliğe sahip. Normalde bizden istenen
İHA’nın 18 bin feet irtifada uçması ve 10
saat havada kalması idi. Karayel’in 22 bin
500 feet irtifada uçabilecek ve 20 saat
havada kalabilecek şekilde tasarlanmış
olmasının faydasını görüyoruz. Türkiye’de
kara araçlarının belli bir segmentini
saymaz isek; Türkiye’deki en özgün, en
yerli ve en milli platform, insansız hava
aracı platformudur.
Kamuoyunda ‘yerli’ kavramı konusunda
farklı algılamalar var. ‘Yerli’ denildiğinde
aslında neyi anlamamız gerekiyor?
Bir platformun yerli olması için her
röportaj
şeyin yerli olması gerekmez. Yerli demek;
tasarım, yazılım ve üretimiaçısından bütün
haklarına sahip olmak ve istediğiniz zaman
istediğiniz değişikliği üzerinde yapabilmek
demektir. Yoksa kullandığınız bazı alt
sistemler ya da komponent dediğimiz
parçaların yurtdışından gelmesi kaçınılmaz.
Karayel’in tüm tasarımı, tüm yazılımı ve
üretimi bize aittir.
Bunun dışında bir yerlilik oranı verilmesi
yanlış. Üründe kullanılan ve yurtdışından
ithal edilen malzemelerin yerli malzemelere
oranı doğru bir kavram değil. Çünkü
bütün elektronik komponentlerin üretimi
Türkiye’de yok, o yüzden ne yaparsanız
yapın bazı malzemeleri dışarıdan almak
mecburiyetindesiniz. Esas yerliliği bozan
tasarımı dışarıdan alıp, burada montajını
yapmanız veya hazır yazılımı alıp
kullanmanızdır. Kamuoyunda bu konuda
kesinlikle yanlış bir algı var. Basında her
gün uçaklar, helikopterler, denizaltılar,
uçak gemileri hakkında yerli diye haberler
çıkıyor. Hâlbuki İHA alanı dışında Türkiye’de
üretilen birçok platform yabancılarla ortak
yapılan veya bir kısmı yabancılardan
alınarak yapılan platformlardır.
Savunma sanayinde yerlilik oranı sizce
yeterli seviyede mi?
Kesinlikle yeterli değil. Savunma sanayinde
yerlilik gerçekten önemli, ancak her şeyi
de yapmaya kalkmamak lazım. Türk insanı
bazı alanları seçmek konusunda heyecanlı
davranıyor. Kendi stratejimize uygun,
biraz daha kendimizi bilerek davranıp, her
şeyi yapmaya kalkmamak ama bizim için
kritik ve önemli olan teknolojilerin üzerine
gidip, o alanda her şeyiyle sahip olmaya
çalışmamız lazım. Katma değeri daha
yüksek, bizim için daha kritik olan bazı
konulara ağırlık verip, bunlara destek vermemiz lazım. Yerli olsun da ne
olursa olsun dememek gerektiği kanaatindeyim. Şu anda o seçimi tam
yapabilmiş olduğumuzu düşünmüyorum ama ilerleme kaydettiğimiz de bir
gerçektir.
İHA alanında özgün tasarım olarak geliştirilen Bayraktar-İHA ve TAI’
nin geliştirdiği ANKA araçları ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Karayel’i bunlardan farklı kılan unsurlar neler?
İnsansız hava aracı alanında faaliyet gösteren TAI, Bayraktar ve Vestel
Savunmanın özgünlük seviyesi birbirinden farklıdır. Biz bu alanda en
özgün olduğumuzu iddia ediyoruz, ancak bu üç insansız hava aracı da
Türkiye’deki İHA teknolojisinin gelişmesinde ciddi pay sahibidir.
Karayel’in Türk Silahlı Kuvvetlerine teslimatı yapıldı mı?
Teslimata ve en ileri seviyede operasyonel kullanıma hazır olmakla birlikte
henüz teslimatları tamamlamadık. Halen Silahlı Kuvvetleri personelinin
eğitimleri verilmektedir.
Vestel Savunma olarak İHA alanında en iyisinin Karayel olduğunu
söylüyorsunuz. Peki, Emniyet Genel Müdürlüğüne yapılan İHA alımında
neden siz tercih edilmediniz?
Bu konuda çok çeşitli faktörler var. Bu gerçekten bizi üzen bir konu. Biz
bu konuda Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile konuştuk, onların bize verdiği
cevap; ‘ilgili şirketin ilgili kullanıcıyla yaptığı görüşme neticesinde direkt
alım isteği geldiği için biz bir şey yapamıyoruz’ şeklindeydi. Emniyet
Genel Müdürlüğü’ndekilerle o firmanın belli bir şekilde anlaştığı söylendi.
Bizim muhatabımız olan Savunma Sanayi Müsteşarlığı, kendilerinden
kaynaklanan bir tercih olmadığını ifade etti.
Tercih edilen firmanın İHA’sı Karayel’den daha farklı özelliklere mi sahip?
Diğer firmanın sağlayıp da bizim sağlayamadığımız hiçbir özellik,
PLUS HABER 2015 |
25
röportaj
hiçbir performans veya kalite seviyesi yok, tam tersi Türkiye’de NATO
standartlarına göre tasarımı ve üretimi yapılan tek insansız hava aracı
Karayel. Ayrıca faydalı yükü yani kamerasının entegrasyonu tamamlanmış,
şu anda görüntü alarak uçuş yapan ve bundan istifade edilen tek insansız
hava aracı da bizimki. Dolayısıyla artılarımız var, eksilerimiz yok. Ama
devletin o kurumunun öyle bir tercihi olmuş.
Geliştirdiğiniz insansız hava aracı (İHA) Karayel’e
uluslararası alanda ilgi nasıl?
Çok ciddi ilgi ile karşılaşmaktayız. Şu anda Türkiye’nin geldiği nokta
açısından platformu olduğu gibi Batı Avrupa ülkeleri veya Amerika’ya satmak
biraz zor. Ancak buna rağmen Karayel’in teknolojisinin geldiği olgunluk
seviyesi sayesinde bir batı avrupa ülkesi ile pilotlu uçaklarının insansız
hale getirilmesine yönelik çalışmalara başladık. Onun dışında bölge ülkeler,
Körfez ülkeleri, Türkî Cumhuriyetleri ve Kuzey Afrika ülkeleri ile İHA alanında
işbirlikleri görüşmelerini yürütmekteyiz.Türkiye’deki şirketlerin insansız hava
araçları alanında geldiği nokta gerçekten çok iyi bir seviye.
Dünyada İHA konusunda birinci, ikinci belli ama üçüncülük adayı 15-20 tane
ülke var. Bunların içinden Türkiye’nin ileri çıkmaması için hiçbir neden yok.
Türkiye çok ciddi bir ilerleme sağladı, son yıllarda bu alanda Savunma Sanayi
Müsteşarlığı’nın, Milli Savunma Bakanlığı’nın ve kullanıcımızın da desteğiyle
çok iyi bir noktaya gelindi. Türkiye’nin şartları gereği bu işe girmek için, bizim
grup olarak çok büyük yatırım yapmamız gerekti. Bu iş çok uzun vadeli ve
gerçekten kısa vadede parayı düşünmeyecek bir yatırımcının yapacağı bir iş.
Peki, bu işe girerken ki amacınız neydi?
Birincisi bu alanının dünyada yeri henüz doldurulmamış, yeni bir alan olması.
İkincisi de bütün istatistikler, raporların bu işin çok gelişeceğini gösteriyor
olması. Aslında bu ileriye dönük vizyoner bir karar. Aynı şekilde Savunma
Sanayi Müsteşarlığı veya Milli Savunma Bakanlığı için de bir vizyoner karar.
Aynı zamanda Zorlu Grubunun bunu bir ticari iş olarak görmeyip, Türk
Savunma ve Havacılık Sanayiine bir fayda sağlamak için ticari kaygıyı hiç
düşünmeden yatırıma girmesi Türkiye için de bir kazanımdır, bu sektöre
Zorlu Grubunun yaptığı yatırımı yakın zamanda çıkarması söz konusu
26
| PLUS HABER 2015
bile değil. Şöyle ki sadece Karayel’in
geliştirilmesi, üretilmesiyle ilgili yaptığı
yatırım tutarı 35 Milyon doları aşmıştır.
Vestel Savunmanın diğer bir ürünü olan
Yakıt Pili projenizden de
bahseder misiniz?
Türkiye’de Ar-Ge kavramı çok kullanılır
ama Türkiye’deki Ar-Ge diye tabir
edilen çalışmaların yüzde 90’nı daha
ziyade Ür-Ge denilen ürün geliştirme
kavramına girer. Ancak bizim bu yakıt pili
çalışmamız belki de çok az olan Ar-Ge
çalışmalarından birisi. Sektörde bizim
yakıt pili kadar Ar-Ge’nin Araştırma
kısmına uyan başka bir çalışma olduğunu
röportaj
düşünmüyorum. Bu konuda yaklaşık
8-10 yıldır çalışıyoruz ve dünyada bu
tip çalışmalar yapan birçok enstitü ile
işbirliği halindeyiz. Bazı Avrupa Birliği
projelerine ortak giriyoruz. Yakıt pili ve
hidrojen teknolojileri alanında biz hangi
noktadaysak, dünyadaki oyuncular
da benzer noktalardalar. Bu konuda
TUBİTAK’tan bazı Ar-Ge destekleri alarak
devam ediyoruz.Yakıt Pili teknolojisinin
belki on yıl sonrasının ciddi bir güç
kaynağı olacağı hedefleniyor, askeri sektör
dışında evlerde de kullanımına ek olarak
insansız hava araçlarında da kullanımı
planlanmakta. Aslında bu proje de Zorlu
Grubu için ticari bir yatırım olmamasına
rağmen yaklaşık 15 Milyon dolar para
harcandı.
Kaç kişilik bir Ar-Ge ekibiyle
çalışıyorsunuz?
Vestel Savunmada yaklaşık 120
kişi, AYESAŞ’da da yaklaşık 270 kişi
çalışıyor. Çeşitli Ar-Ge çalışmalarında,
değişken olmakla beraber, 100’ü aşkın
mühendis görev almaktadır. Ayrıca,
başta Niğde Üniversitesi olmak üzere
çeşitli üniversiteler ile ortak çalışmalar
yürütmekteyiz.
Birazda AYESAŞ şirketinden bahsedelim. Savunma sanayi ve sivil
havacılık sektörlerinde yazılım çok önemli. AYESAŞ olarak bu konuda
ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
AYESAŞ, 1990 yılında kurulmuş ve kendisini hem yurtiçinde hem de
yurtdışında kanıtlamış bir şirket. AYESAŞ bir platform şirketi değil, bir
sistem şirketi. Hem komuta kontrol alanında üretim geliştirme ve yazılım
yapıyoruz, hem aviyonik yazılım ve havacılık elektroniği alanında Türkiye’de
öncülerdeniz. Çünkü sivil havacılık alanında sizin bir yazılımınızın
kullanılması için sıfır hata denilen çok üst kalite seviyesinde olmanız ve
FAA tarafından onaylanabilir olması lazım. Bizim şu ana kadar AYESAŞ
olarak FAA tarafından onaylanmış, çeşitli platformlarda kullanılan,
Airbus’lar da buna dahil, aviyonik yazılım ürünlerimiz var. Örneğin Airbus’un
çarpışma-önleme sisteminin transponder yazılımını biz geliştirdik,18
tane yazılımımız FAA tarafından onaylanmış vaziyette. Aviyonik yazılım
alanındaki ulaştığımız seviyenin sonucu olarak Türkiye’deki platformlarda
da bütün kritik aviyonik yazılım projelerine katkı veriyoruz.
Aynı zamanda Müşterek Taarruz Uçağı (JSF) diye bilinen F-35 uçaklarında
yazılım payı olan Amerika dışındaki ilk ve tek şirketiz. JSF F-35 için
füze uzaktan kumanda ara yüz ünitesinin (MRIU) tasarım, geliştirme
ve üretimini tek kaynak olarak biz yapmaktayız. Aynı şekilde JSF F-35
panaromik kokpit ekranı ara katman yazılımlarını da biz geliştirdik ve
panaromik kokpit ekranının tüm elektronik kartlarının üretimini de yine
tek kaynak olarak yapmaktayız.Türkiye’deki şirketlerin genellikle, F-35
uçaklarına ikinci kaynak olarak üretim yaptığını düşünürsek AYESAŞ’ın
ulaştığı teknoloji ve kalite seviyesi daha iyi anlaşılabilir.Aynı zamanda
NATO ile direkt iş yapan çok az sayıdaki Türk firmasından biri olarak
özellikle Komuta Kontrol alanındaki projelerde ana yüklenici olarak yer
almaktayız. Ayrıca Türkiye’nin hava savunma projesinin de Türkiye’deki
sistemlere entegrasyonunu gerçekleştirmek üzere seçilmiş olan firmayız.
Uluslararası rekabetçiliğimizin sonucu ağırlıklı olarak yurt dışındaki global
firmalarla çalışmakla beraber yurt içi projelerde de aktif yer almaktayız.
Türkiye’nin savunma sanayisinde bir
vizyonu var mı?
Vizyon tabii ki var ama o vizyona
gidebilmek için gereken adımları atmakta
biraz yavaş kalıyoruz. Türkiye’deki
bütün büyük projeler maalesef çok uzun
yıllar alıyor. Teknolojik gelişmelere ayak
uydurmak için hızlanmak lazım ama olumlu
gelişmeler olduğunu da vurgulamak gerekir.
Sektöre bakıldığında size göre
en büyük problem nedir?
Ar-Ge destekleri konusu Türkiye’de
çözümlenemedi. Çok ciddi bir niyet ve istek
var ama aynı şekilde de çekingenlik var.
Dünyada Ar-Ge destekleri konusunda bütün
ülkeler destekledikleri on tane projeden iki
tanesi işe yarasa başarı kabul eder. Bizde
on taneden bir tanesi başarısız olacak
korkusuyla Ar-Ge desteklerini vermemekte
bir çekingenlik var. Son beş, altı yıldır siyasi
olarak da ciddi bir niyet olmasına rağmen,
bu sorun çözülemedi. Türkiye hala bir ArGe projesi nasıl yürütülür bilmiyor, Ar-Ge
projelerini bir satın alma projesi yürütür gibi
götürme eğilimi var. İkinci konu da sektörün
kontratsal konulardan dolayı çok zaman
kaybetmesi, şu an Türkiye’nin gündeminde
olan projelerin bir kısmı 15-20 yıl önce adı
konuşulmaya başlanmıştı, şimdi gündeme
geliyor.
Aziz Sipahi kimdir?
1954 İzmir doğumlu olan Aziz Sipahi ilk ve orta öğrenimini İzmir Bornova
Anadolu Lisesinde tamamladıktan sonra Lisans ve Lisans üstü derecelerini
ODTÜ Elektronik Mühendisliğinden alarak iş hayatına atılmıştır. Kısa süreli
üniversite öğretim görevliliğini takiben önce Metaş Metalürji Fabrikası
ve 20 yılı aşkın süre de Siemens’in Savunma Elektroniği bölümü dahil
çeşitli bölümlerinde yöneticilik yaptıktan sonra Temmuz 2005’de 7 yıllık
bir aradan sonra Savunma Sektörüne geri dönerek Vestel Savunma
Sanayi A.Ş. ve Vestel ile Amerikan L3-Com ortaklığı olan Aydın Yazılım ve
Elektronik Sanayi A.Ş.’nin genel müdürlüklerini üstlenmiştir. İngilizce ve
Almanca bilen Aziz Sipahi evli ve üç çocuk babasıdır.
PLUS HABER 2015 |
27

Benzer belgeler