iyi arkadaşım nefsim

Transkript

iyi arkadaşım nefsim
İYİ ARKADAŞIM NEFSİM
Şeyh Bahauddin Efendi’nin 31 Ağustos 2014 Sohbeti,
Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu
Allah. Allahu Allahu Allahu Allah. Allahu Allahu Allahu Allah.
Allahumme salli ve sellim 'ala Nebina Muhammed aleyhi s-selam. Salaten tedumu ve tuhda ileyh
mamarra leyali ve tula d-devam. Allahumme salli ve sellim 'ala Nebina Muhammed aleyhi s-selam.
Selatan tedumu ve tuhda ileyh mamarra leyali ve tula d-devam. Allahumme salli ve sellim 'ala Nebina
Muhammed aleyhi s-selam. Selatan tedumu ve tuhda ilayh mamarra layali ve tula d-devam. Ya salam.
Elhamdulillah ve şükrillah bize bugünü verdiği için. Belki yarın, daha ağır bir gün olur. Belki bir gün
sonrası daha ağır. Belki bir hafta sonrası daha ağır. Belki bir ay sonrası daha ağır. Ya Latif, Ya Latif, Ya
Latif. Şeyh Efendi bununla ilgili ne söylüyordu? Şeyh Efendi bizi daha zor günlere hazırladı. Bu önemli.
Gelen günler daha hafif olmayacak. Bu günlerden daha eğlenceli geçmeyecek. Daha ağır, daha ağır,
ağırlaşıyor sürekli.
Bu sanki bir filmdeymişsiniz gibi film yavaş, yavaş başlar daha heyecanlı, daha hareketli hale gelir. Filmin
finalinde aksiyon zirve yapar. Herkes bilir bunu, ben söylemiyorum bunu herkes bilir bunu. Ama filmin
kahramanı, o tarafa gider, bu tarafa gider, bütün bu aksiyonu yönetir. Hatta o filmin son sahnesini de
yönetir belki her yeri çizikler, yaralar içindedir ama hala ayaktadır.
Şeyh Efendi, normalde bizi bu aşama için hazırlıyordu. Elhamdulillah, bu Şeyh Efendi'den müjdedir. Ve
bilmeliyiz ki bu güzel haber hala kalbimizin içindedir. Ve bilmeliyiz ki en kötü senaryo bile, gelse başınıza,
en kötü senaryo derler, yine hayatta kalacaksınız. Elhamdulillah. Neden? Çünkü yönetmen sizi eğitti ve
sizi yolun sonuna kadar götürecek yolu açtı. Şimdi esas konumuza gelelim. Yönetmen ne der?
Yönetmen der ki: Eğer A, B, C'yi takip ederseniz ve Z ile bitirirseniz, emniyettesiniz. Ama eğer hayır
derseniz, Z, Y, W, o zaman biz de X, Y, Z, en sonunda A, B, C'ye gelirsiniz. ve sonra bilmiyorum nereye
gidersiniz yönetmen der ki, evet harfleri biliyorsun ama harflerin sırasını takip etmiyorsun. Kendi kafana
göre sayıyorsun, kendi akıl hocalarına göre, yanındakine göre, buna göre, nefsine göre.
Evet de, harfler, mevcuttur. Kimse harfler yoktur diyemez. Kimse harflerin varlığını inkar edemez. Kimse
o noktada pazarlık etmiyor aslında. Anlaşma kısmı Şeyh'inizin size ne söylediğidir. Harfleri nasıl birbiri
ardına sıralamalısınız, böylece gerçek aksiyondan sağ salim kurtulabileceksiniz. Bugün bu koltukta
oturuyorum diye düşünmeyin "Bu koltukta oturuyorum," diye sonsuza kadar burada olacağım
sanmayın. Mahkemeye çıkacaksınız. Yüce Allah'ın mahkemesinden bahsetmiyorum.
www.saltanat.org
Page 1
Yüce Allah'ın mahkemesinden başka bir mahkeme var. Bu, Şeyh'inizin mahkemesidir. Sevdiğiniz,
inandığınız ve sadık olduğunuz Şeyh'inizin. Ve size şöyle diyecek, "Ben sana ne demiştim? Bunu takip et,
bunu yap, bunu yap". Sen ne dedin? "Hayır, Şeyh yaşlı, hiçbir şey bilmiyor. Aklını kaybetti, belki
kaybetmedi, ama ben bunu, bunu, bunu takip etmek istiyorum. Çünkü aklım ve nefsim bu daha iyidir, bu
daha etkilidir, bu daha şöyledir diyor".
Sonra bu küçük mahkemeye çıktığınızda Şeyh'inizin huzuruna "Ya Seyyidi, ne yaptım ben?" diyeceksiniz.
"Ne mi yaptınız!" O söyleyecek ne yaptığınızı. "Seninle sözleşmemiz böyle miydi? Benden el aldığında,
emrimi takip etmeye razı oldun, kendi emrini koymaya değil." Çok önemlidir. Böyle detayları anlamak
lazım. Bu geneldir. Ben genel olarak konuşuyorum.
Belirli bir şey yok, kendi kendime söylüyorum, çünkü bazen ben de, yoldan çıkıyorum. Sonra
hatırlıyorum ve Estağfirullah el-Azim diyorum. Şeyh Efendi'nin yolundan çıkmak istemiyorum. Bedeli ne
olursa olsun, ödülü ne olursa olsun, ne kadar zenginlik görsem, ele geçirebileceğim kuvvet ne kadar
büyük olursa olsun. Hayır, hayır diyorum, tüm bunları unuttum.
Şeyh Efendi'nin yolunda olmak istiyorum. Şeyh Efendi her ne emrederse o yönde gitmek istiyorum, o
çizgide olmak istiyorum. Onun yönünde olmak istiyorum, yönetmen odur. Yönetmen o. Eğer
yönetmeniniz varsa, şanslısınız. Yönetmeni olmayan, o şanssızdır. Çünkü yönetmen en azından size yol
gösterir, söyler "Bak bunu, bunu yap, bu, bu sonucu elde edersin. Eğer bunu, bunu yapmazsan, bu, bu,
bu sonuç olur." O halde neden tartışıyorsun? Neden el sıkışıyorsun? Neden iddia ediyorsun?
Neden bir şey yapmak istiyorsun? Elhamdulillah. ResulAllah, Veda Hutbesi'ni verirken, herşeyi açıkça
söyledi. Bütün Müslümanlar'a hitap etti. Tarikatte Şeyh Efendi herşeyi apaçık söyledi. Açıkça belirtti.
Düşünmeye sevk etmedi, "Oh, aklımız karıştı, bazı sorularımız var, böyle bir şey var". Bu soruyu Şeyh
Efendi'ye sorun bakalım ne diyecek size. Eğer cüret edebilirseniz! Eğer o kadar cahilseniz Evliyalar
Sultanı'na böyle bir soru soracak kadar cahilseniz size ne yapacak görün.
İnsanlar, biliyorlar. Bilenler bilir, Şeyh Efendi'nin neler yapabileceğini. Bilirler ki, Şeyh Efendi izin vermez
edepsizliğe. Hiç sevmez edepsizliği. Derdi ki: Edeb ya Hu, edeb ya Hu, edeb ya Hu! Neden? Çünkü o en
güzel edebe sahipti. En güzel tavırlar ondaydı ve en ileri düzeyde anlayış ondaydı. Öylesine yüksek
kalitede insan yetiştirdi ve nasıl davranılacağını öğretti. Bu, Şeyh Efendi'dir.
Şeyh Efendi'ye gerçekten inananlardan olsak, böyle şeyleri görebiliriz, ama sadece taklitçi isek, inanmış
gibi yapıyorsak o başka bir konu, razı olmuyoruz demek. Pazarda ürünler vardır. Derler ki, saat, elbise,
parfüm veya öyle birşeyler. Çok pahalıdır ve ne yaparlar? Derler ki bu saatin değeri 100,000 euro, Şeyh
Efendi söylerdi. Çinliler ne yapıyor?
www.saltanat.org
Page 2
Aynısını, kopyasını yapıyorlar ve diyorlar ki 100 euro ve fiyatta da pazarlık yapılabilir. Öbürü,100,000
euro ve fiyatta pazarlık yok diyor. Bu saate baktığınızda bu saat size zamanı tam gösterir. Öbür saat de
zamanı tam gösterir, taklit olan da saati tam gösteriyor. O zaman o saati 100,000 euro'ya almak istemez.
"Evet, bunu 100 euro'ya alabilirim ve pazarlık payı var. Neden 100,000 euro'ya satın alayım üstelik
pazarlık payı da yok?" der.
Ama bu işin uzmanı olanlar der ki, bu saat kaliteli, taklit değil ve hakiki, şöyle, böyle bir kitap dolusu
sebep sayarlar size neden bu saate 100,000 euro ödediğinize dair. Diğeri ise, diyecek ki taklit saat nasıl
ucuz, nasıl şöyle, böyle diye bir kitap dolusu bilgi verecek. Yani burada anlamamız gereken gerçek olan
reklam yapmaz çünkü herkes bilir. Taklit olanı satın alan bile der ki "Bu gerçek, beni kandıramazlar." Ama
Şeyh Efendi ne yaptı?
Şeyh Efendi, o ortaya en pahalı, değerli şeyleri koydu herkesin ulaşabileceği şekilde. Ama fiyatını asla
düşürmedi ve asla ucuzlatmadı. Fiyat konusunda asla pazarlık yapmadı ve herkes için ulaşılabilir kıldı.
Tabi eğer anlayabilirseniz. Pazarda pek çok ucuz, taklidi var, ona benzeyen, onun gibi davranan, onun gibi
hareket eden ama çok ucuz. Ucuz, söylüyorum size ucuz, Şeyh Efendi pahalıdır.
Ne der, Şeyh Efendi? Şeyh Efendi der ki, "Ben hiçim." O çok cömertti, çok alçakgönüllüydü insanlara çok
yakındı, çok yakın. Bu, bana eski günleri hatırlattı Londra'dan Kıbrıs'a geliyordu biz de onu havaalanında
karşılıyorduk. O günlerde balkon vardı, şimdi izin yok. İnsanların uçaktan çıktıklarını görebilir, el
sallayabilirdiniz. Hoşgeldiniz veya insanlar giderken balkondan hoşçakal derdik.
O balkondan Şeyh Efendi'yi yolcu eder ve yine o balkondan Şeyh Efendi'yi karşılardık. Eski günler, bizim
eski günlerimiz o kadar eski değil ama 20 sene öncesini anlatıyorum. Şeyh Efendi çıkıyordu, yanında bir
adam vardı. Bak, Şeyh Efendi'nin yanındaki adam kim? Ve o adam dışarı çıkınca anladık ki o adam
belediyede çalışıyordu ve yolları temizliyordu.
Şeyh Efendi'nin yanında oturuyordu. Şeyh Efendi onunla sohbet etmekten keyif alıyordu. ve yanında
olmaktan keyif alıyordu uçaktan çıkarken onunla birlikteydi ve dedi ki "o benim yol arkadaşım." Şeyh
Efendi böyledir. Asla "Kim bu adam yanımda oturuyor veya bu adam kim değil?" demez. Hayır, Şeyh
Efendi, o herkesle birlikteydi. Biz insanlar şöyleler, böyleler demiyoruz ihtiyacımız var.
Şeyh Efendi, insanlara inandı. Yüce Allah'ın herkesi bir işi için yarattığına inanırdı. Eğer bu adam işini
yapmasa sokaklar toz içinde kalır. Mesela, adam bankada çalışmasa, biz maaşlarımızı alamayız. Eğer biri
tarlada çalışmasa, sebze yiyemeyiz. Eğer biri fabrikada çalışmasa, hiç üretim olmaz. Bu böyle Şeyh Efendi
adamın kendisine bakar. Makam sahibi mi? Ona bakmaz. Ben sizin yanınızda olmalıyım, siz de benim
yanımda olmalısınız.
www.saltanat.org
Page 3
Geri kalanlar "Hayır, bana ne, umurumda değil." Hayır. Şeyh Efendi'nin umurundaydı. Şeyh Efendi'nin
verdiği hakiki değer budur. Şeyh Efendi'nin sunduğu hakiki değer budur. İnsanların görmeye alışık olduğu
hakiki değer budur. Elhamdülillah Şeyh Mehmet ile birlikte şimdi, o da aynıdır, o da aynı şeyi göstermek
istiyor. Şeyh Efendi gibi. Belki Şeyh Efendi'nin makamına çıkamayız.
İmkansız çünkü Şeyh Efendi 1000 senede bir gelen bir şahsiyettir. Kimse ona erişemez. Şimdi anlıyoruz
ki Şeyh Efendi, 1 milyon insanın yapamayacağı bir işi tek başına yapıyordu. Bu Şeyh Efendi'dir. Şeyh
Efendi böyledir. 1000 senede bir gelir onun gibisi. Kolay değil, kolay değil. Kolay iş diyemeyiz.
Ama en azından demek isteriz ki, "Ya Seyyidi, senin yolunu takip etmek istiyoruz, senin yönetmenini
takip etmek istiyoruz, senin yolunda olmak istiyoruz, yoldan çıkmak istemiyoruz. Hepimiz için çok
önemli, özellikle de benim için. Özellikle benim için çünkü kameranın karşısına geçince insanların
karşısında konuşunca, nefsin sahneye çıkar. Nefsin ortaya çıkar ve şöyle demeye başlarsınız, "Oh, sarığım
güzel, sakalım biraz kısa uzatayım. Biraz uzatayım veya kısaltayım, burayı düzelteyim, böyledir. Bu
insanlar beni dinliyor".
Evet, bu nefstir. Hissetmezsiniz. Hissetmezsiniz ama oradadır. Nefs sessizdir, üstü örtülüdür. Sessizdir.
Çok arkadaşça, bilirsiniz. Nefsiniz çok arkadaşçadır, hiç rahatsızlık vermez. Buraya oturup, insanlara
sohbet verdiğinizde, asla rahatsız etmez sizi, çok cana yakındır. Bunu anlamak zorundasınız. Nefs, senin
düşmanındır. Ama çok samimidir, arkadaşın gibidir. Çok yakın arkadaşız, bilirsin. Arkadaşız biz. Bak, seni
dinliyor bu insanlar. Bu insanlar seni övüyorlar. Sen şöylesin, sen böylesin. Bu senin nefsindir.
Her zaman size en güzel şekilde muamele eder. Bu koltuğa oturduğunuzda, Şeyh Efendi'nin yerine
oturduğunuzda, Şeyh Efendi'nin takipçilerine sohbet vermeye başlayınca kendinizi Şeyh Efendi
sanarsınız. Ya Mevlana Şeyh Bahauddin. Kutb-ul Zaman, Kutb-ul Azam Kutb-ul Ma'na, hayır, hayır.
Ya Allah. Mevlana Şeyh Bahauddin! Evet, elini öpmeliyiz, ayağını öpelim. Nefsiniz, nefsiniz öyle bir hale
gelir ki "İstediğimiz bu, bunu isteriz" der nefsiniz. Yapmayın, yapmayın... Mütevazı olmaya çalışın.
Alçakgönüllü. "Olmayın, hayır, hayır gözlerinizi açmayın. Gözlerini kapa ve böyle davran, çünkü sen
öylesin!" Nefsin sana sen böylesin, sen teksin, sen her şeysin der. Bak nasılsın, bak nasılsın, bak sen
kimsin, kim..."
Elbette, nefsin çok iyi arkadaş sana. Nefsin sana çok samimi davranır. Elbette, nefsin asla sana karşı
gelmez. Nefsinin sevdiği yerdesin. Nefsin böyledir. Bir kaç kişi yanına gelir ve der ki, "Evet, senin mucizeni
gördüm!" Ooh! Daha da ötesi. "Seni bunu yaparken gördüm. Buna şahit oldum ve ben... Gördüm o adam
nasıl ayağa kalktı. Şimdi de sana secde ediyor." Aah!
www.saltanat.org
Page 4
Nefs geliyor ve İlahi Huzur şimdi. Nefs daha ne ister ki. Bu nefstir bundan daha iyi fırsat bulamaz. Sonra
dersiniz ki, "Belki halvete gireriz." Sonra nefs der ki "Tabi, halvete girmek lazım. CV'imize bunu da
eklememiz lazım. Şu zaman ve bu zamanda halvete girdim. O yerde şu zamanda bulundum, bu etkinliği o
zamanda yaptım. Bu CV, CV'imi görmeniz lazım. Buradayım. Bu benim CV'im.
Nasılım? Ben bir taneyim. Sen bir tanesin? Tabii ki, ben tekim Ben çok mütevazıyım. Ben böyleyim." der.
Şeyh Efendi - yönetmendir. O bilir, o bilir. Ya Latif, Ya Latif. Şeyh Efendi'nin öyle şeylere ihtiyacı yoktu.
Şeyh Efendi ne der? Tek kelime, tek kelime, tek kelime Şeyh Efendi der ki, "Ben hiçim." "Ben hiçim." Şeyh
Efendi böyleydi işte. Asla CV'si olmadı: "Ben şuyum, bunu isterim, oraya gittim."
Bu Şeyh Efendi'dir. Asla yapmadı. Bu tarikat değildir. Tarikat değildir. Bu senin nefsinin yakın
arkadaşıdır. En iyi arkadaşı. Uyanmak zorundasınız. Hayatınızı bir hiç uğruna harcamayın. Asıl hiçlik, bu
hayatı böyle geçirmektir, hayatı tuvalet için geçirmek. İşte hayatını böyle boşa geçirirsin. Ama biz
hayatımızı Şeyh Efendi'nin ayağı altında sürdürmek isteriz. Niyetim budur benim.
Biz birşey istemiyoruz. Hiçbir şey istemem, elhamdulillah. Belki nefsim büyüktür ama hala nefsime
söylüyorum. Evet, sen kocamansın. Küçük değilsin. Sen beni sürekli rahatsız ediyorsun ama kalbim Şeyh
Efendi ile olmak ister. Her ne emredersen, kafamda. Asla pozisyonumu veya her ne diyorsanız onu
kullanmadım, görünür olmak için. Hayır, görünmek istemiyorum. Ama şu an görevde olduğumu
biliyorum. Biliyorum ben burada görev icabı bulunuyorum.
Biliyorum ki sizi uyandırmam lazım. Sizi uyandırmam lazım. Uyanmak önemlidir! Uyanmak önemlidir!
Şakası yok. Bu yolun şakası yok. Eğer bu yoldaysanız, bu işin şakası yok. Sizin yolunuz başkaysa, size
kalmış. Kendi yolunuzda devam edin, sizi durduran yok. Siz, nefsiniz ve CV'niz olacak. Size kalmış. Kendi
yolunuzda Şeyh Efendi'nin yolunu kullanamazsınız. Yönetmen size asla izin vermez.
Der ki: tehlikedesin ve işin bitecek. Hafazan Allah. Bu Şeyh Efendi'dir, bunu açıkça belirtti. Açıkça
belirtti, açıkça belirtti. Şeyh Efendi o bize fazladan 2 sene verdi, tüm bunları anlatmak için. 2 senede
anlattı. 2 senede bütün taşları yerine oturttu. Şeyh Efendi, taşları yerine koymakta üstüne yoktur. Kimse
oynayamaz onunla. O tektir, sonunda o kazanır. Sonunda o kazanır. O mazhardır, Kur'an ayetlerine.
Kur'an'daki şu ayete mazhardır, tecelli etmiştir. "Allah da onların tuzaklarını bozdu.O, tuzak kuranların en
hayırlısıdır" (3:54)
Bu Şeyh Efendi'dir. Bu tecelli ona uyar. Çünkü o sadece Yüce Allah için çalışır. Fark budur. Eğer kendi
çıkarınız için çalışıyorsanız farklı, eğer sadece Yüce Allah için çalışıyorsanız, farklıdır. Herkes bilir ki Şeyh
Efendi Yüce Allah için çalışırdı. Hiç süphesiz. Eğer biri, derse "Hayır, Şeyh Efendi, oğlunu zengin etmek
için, bunu iyi yapmak, veya şunu, bilmiyorum ünlü yapmak için çalışmıştır, bu yanlıştır. Kimse böyle
diyemez.
www.saltanat.org
Page 5
Estağfirullah el-Azim ve 'etubu ileyh, estağfirullah el-Azim ve 'etubu ileyh, estağfirullah el-Azim ve
'etubu ileyh min kulli dhanbin ve masiyatin ve kulli ma yukalifu din-al Islam Ya erhama Rahimin Ya Rabbi,
Senin affını dileriz, eğer hatalıysak eğer Senin istediğin gibi davranmıyorsak.
Biliyoruz ki Senin tövbe kapın açık. Senin tövbe kapına gelmek isteriz. Şeyh Efendi böyledir, bizi hala
tüm kusurlarımızla kabul eder. Hala ona dönmemizi ister. Pek çok hata yapmış olsak da, görmek istemez.
Şeyh Efendi'nin büyüklüğü böyledir. O görmez, der ki "Bu çocuklar yine hata yaptı." Ama geri
geldiklerinde, onları hoş karşılar. Asla "Neden böyle yaptın?" deyip. Sonra da seni affetmez. Hayır.
Bilir ki eğer geri geldiyseniz, gerçekten kalpten geldiniz, gerçekten istediniz de geldiniz. Bu sebeple
Şeyh Efendi'nin bu fırsatını kaçırmamalısınız ve bunu yakalamak için Şeyh Efendi sizin nasıl davranmanızı
istiyorsa öyle davranmalısınız. Ve min Allahi tevfik bi hurmeti-l Habib, bi hürmeti-l Fatiha.
Subhanım Allah, Sultanım Allah. Nebim Muhammed aleyhi selam. Subhanım Allah, Sultanım Allah.
Nebim Muhammed aleyhi selam. Subhanım Allah, Sultanım Allah. Nebim Muhammed aleyhi selam. Ve
salli ya Rabbi ve sallim 'ala cemia el-enbiyai ve-l mursalin wa 'ala kulli ajmain w-alhamdulillahi Rabb-il
alameen. Al-Fatiha.
Video Link: http://saltanat.org/videopage.php?id=12281&name=2014-08-31_en_MyGoodFriendEgo_SB.mp4
www.saltanat.org
Page 6

Benzer belgeler

beraat kandili mesajı

beraat kandili mesajı anlamamız gerekir. Çünkü bu çok önemli bir noktadır. Ve olduğumuz yeri de gösterir ve gideceğimiz yeri de gösterir. Onun için bu gece yeni bir başlangıçtır. Eski kapandı. Yeni bir başlangıç içerisi...

Detaylı