Yalıtın, yangının zararından korunun!
Transkript
Yalıtın, yangının zararından korunun!
Diyalog iZOCAM Yalıtın, yangının zararından korunun! Ekim Kasım Aralık 2011 Yalıtım yangının daha kolay ve hızlı söndürülmesini sağlar, İzocam 12. Yalıtım Yarışması başladı, Yangının yayılmasını yalıtım önler, Tarih, çini ve kültür-sanatın başkentindeyiz, Crowne Plaza Bursa İzocam ürünleriyle ayrıcalığını artırdı Ekim - Kasım - Aralık 2011 İZOCAM Diyalog İzocam Yayın Organı içindekiler Yayın türü Yerel, süreli, üç aylık dergi İzocam Adına İmtiyaz Sahibi s. 04 Röportaj Yalıtım yangının daha kolay ve hızlı söndürülmesini sağlar A. Nuri Bulut Yayın Sorumlusu İpek Seyhan İzocam’dan Haberler s. 06 İzocam 12. Yalıtım Yarışması başladı s. 12 Röportaj Yangının yayılmasını yalıtım önler s. 15 İzocam’dan Haberler İzocam'dan Vanlı depremzedelere yardım s. 16 Yol Hikayeleri Tarih, çini ve kültür-sanatın başkentindeyiz s. 22 Röportaj Bursa’nın Nilüfer ilçesi halkı BEP’te bilinçleniyor s. 26 İzocam Kullananlar Crowne Plaza Bursa İzocam ürünleriyle ayrıcalığını artırdı s. 30 Kişisel Gelişim Kışın hastalıklardan korunmak elinizde Yayın Kurulu Fatih Öktem, İpek Seyhan, Volkan Biçer, Betül Kılıç Danışman Dr. Kemal Gani Bayraktar Editör Demet Şeker Akgüneş Grafik Tasarım Kadir Kaymakçı Yazışma Adresi İzocam Tic. ve San. A.Ş. Dilovası Organize Sanayi Bölgesi, 1. Kısım Dicle Caddesi No: 8 Dilovası/Kocaeli Tel: (0 262) 754 63 90 Faks: (0 262) 754 61 62 [email protected] Yapım Konak Medya Selahattin Pınar Cad. Cemal Sahir Sok. Polat İş Merkezi No: 29 Kat: 4-5 D: 45 Mecidiyeköy / İstanbul Tel: 0 212 216 97 00 www.konakmedya.com Renk Ayrımı ve Baskı Scala Basım Yayım Tanıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. Yeşilce Mah. Girne Cad. Dalgıç Sokak. No:3 4. Levent / İstanbul Tel: (0212) 281 62 00 Faks: (0212) 269 07 34 04 12 16 26 Başlarken Doğruyalıtım,yangındacanvemalkaybınıönler Dergimizin, Ekim-Kasım-Aralık sayısında, yangın güvenliği ve yalıtım konusunu ele aldık. Çünkü doğru yalıtım, olası bir yangının yayılmasını önleyerek can ve mal kaybını önlüyor. Bu nedenle de, hayati önem taşıyor. Dergimizin yeni sayısında, konuyla ilgili geniş kapsamlı bilgi yer alıyor. 2 011 yılını ve de 2012’nin ilk ayını geride bıraktığımız bugünlerde, İzocam ailesi olarak öncelikle yeni yılınızı kutlar, yeni yılın başarı ve bol kazanç getirmesini dileriz. Yeni yılda yepyeni çalışmalarımız ve haberlerimizle yine sizlerle birlikte olacağız… Yılın son Diyalog dergisinde, tüm dünya için önemli bir sorun olan yangın güvenliği ve yalıtım konusunu ele aldık. Her yıl dünyada milyonlarca yangın çıkıyor ve bu yangınlarda çok sayıda insan yaşamını yitiriyor. Nitekim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Başkanlığı verilerine göre, İstanbul’da yılda ortalama 20 bin ila 30 bin arasında yangın çıkıyor. Alınan son bilgiye göre, 2011 Kasım sonu itibarıyla meydana gelen yangın sayısı ise 24 bin 696. Bu sayı, tehlikenin boyutunu gösteriyor. Binalarda oluşabilecek yangınlara karşı, yangın güvenliği sağlamanın yolu aktif önlemlerin dışında, yalıtımdan geçiyor. Yangınlarda ölümler birinci derecede, yangın sırasında açığa çıkan duman ve gazlardan kaynaklanır. Zehirli gazları soluyan kişiler maalesef hayatını kaybeder. Yangınlar nedeniyle can ve mal kaybının önüne geçmek için daha tasarım aşamasındayken gerekli önlemlerin alınması gerekir. Yangının zararlarından korunmak için bina içinde yangına dayanıklı bölümlerin oluşturulması, yalıtımlı çıkış koridorları ve merdivenlerinin yapılması şarttır. Bunun yanında acil durum aydınlatması, çıkış ve yönlendirme işaretleri, duman tahliye sistemleri gibi aktif önlemlerin de alınması hayati önem taşıyor. Yangın güvenlik önemlerinin alınmadığı, yalıtımsız binalarda, yangın sırasında açığa çıkan ısı, bina içindeki yanıcı malzemelerin yanmasına ve yangının yakındaki binalara da sıçramasına neden olur. Normal şartlarda binanın yük taşıyan kısımlarının yangın söndürülene kadar ayakta kalması çok önemli. Bu da, yangın yalıtımı sağlayan malzemelerin kullanılmasıyla sağlanabilir. Ayrıca dış cephede de yangın yalıtımı önlemlerinin alınması gerekir. Böylece yangının yayılması önlenir. İtfaiye ekipleri yangına müdahale edinceye kadar herhangi bir can ve mal kaybı yaşanmaz. Yangın yalıtımında yanmaz ve ısı geçişine yüksek direnç gösteren, taşyünü ve camyünü gibi A sınıfı yanmaz malzemeler kullanılması uygundur. Bu malzemeler, yapının duvarları, döşemeleri, tavanları, hava kanalları ve dış cephesine uygulanır. Bildiğiniz gibi, ülkemizde 2002’de yayınlanan ve 2009’da revize edilen, “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik” ile birlikte yangın güvenliği ve yalıtım konusuna daha fazla önem verilmeye başlandı. Binaların ruhsat alabilmesi için Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde inşa edilmesi zorunluluğu söz konusu. Ayrıca, mevcut binalarda da, Yönetmelikteki ilgili hükümlere uygun bir şekilde gerekli yangın güvenlik önlemlerinin alınması gerekiyor. Dergimizin son sayısında konuyla ilgili, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Başkanlığı Daire Başkanı Ali Karahan, Türkiye Yangından Korun ma ve Eğitim Vakfı Başkanı İsmail Turanlı ve İTÜ Makina Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç ile bilgilendirici ve aydınlatıcı röportajlar gerçekleştirdik. Ayrıca Bursa Nilüfer Belediyesi İmar ve Şehircilik Bölümü Makine Mühendisi Filiz Engin Tambova ile ilçedeki BEP uygulamalarıyla ilgili görüştük. Kendilerine, dergimize katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum. “Yol Hikayeleri” bölümünde ise bu kez, Bilecik, Kütahya ve Eskişehir’deki üç bayimizle yaptığımız röportajları bulacaksınız. Dergimizde ayrıca, 12-18 Aralık 2011 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenen, İzocam olarak katkıda bulunduğumuz, Ermeni ve Türk genç mimarların buluştuğu, “Çevresel Sürdürülebilirlik Çalıştayı”na yer ayırdık. Çalıştayda konuşma yapan American University Of Armenia Mühendislik Araştırma Merkezi Strateji Danışmanı, aynı zamanda Çalıştay Proje Yöneticisi Alen Amirkhanian ve Avrasya Ortaklık Vakfı Proje Yöneticisi Varya Meruzhanyan’la konuyla ilgili röportaj yaptık. Dergimizin sayfalarında, yine İzocam ile ilgili haberlere yer verdik. Profil Durumu projemiz, daha önce aldığı üç ödülün yanında, Doğrudan Pazarlama İletişimleri Derneği tarafından düzenlenen Doğrudan Pazarlama Ödülleri’nde, “Sosyal Medya Pazarlama” kategorisinde “Viral Kampanya” alt kategorisiyle ikinci oldu. Projede emeği geçen Kompüter ekibini kutluyor, başarılarının daim olmasını diliyorum. Ayrıca, Şirketler Ligi Basketbol Turnuvası’nda ikinci olarak göğsümüzü kabartan, İzocam Basketbol Takımımızı da yürekten kutluyorum. Artık geleneksel hale gelen Yalıtım Yarışması’nın 12.’sinin başvuruları başladı. Yarışmanın bu kez konusunu, “İngiltere’nin Nottingham Trent Basin bölgesinin yenilenme programı kapsamında, 12-15 aileyi barındıracak sürdürülebilir bir mahallenin geliştirilmesi” olarak belirledik. Yarışmada ilk üçe girenler, 22-25 Mayıs tarihleri arasında Slovakya’nın başkenti Bratislava kentinde düzenlenecek uluslararası etapta ülkemizi temsil etme hakkına sahip olacaklar. Dergimizde bütün bu konuların ayrıntılarını ve daha fazlasını dergimizin sayfalarında bulabilirsiniz. Mutlu Yıllar! Sevgi ve Saygılarımla, A. Nuri Bulut Genel Müdür 4 Röportaj Yalıtımyangınındahakolayvehızlı söndürülmesinisağlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Başkanlığı Daire Başkanı Ali Karahan, “Yalıtım yapılmış bir binayla, yapılmamış bir binanın yangınlara karşı durumunun, kış gününde tişörtle dolaşan bir insanla, kaban giymiş bir insanın durumuyla aynı olduğunu düşünüyorum” diyor. Yalıtım yapılmamış binada çıkan yangının daha fazla hasara neden olacağını dile getiriyor. Binalarda yangın güvenliğini sağlamanın yolu, kendi insiyatifimizle aldığımız ve Yangın Yönetmeliği uyarınca alınması zorunlu önlemlerden geçiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Başkanlığı Daire Başkanı Ali Karahan, yangın güvenliğinin, insanların yangın olduğunda karşılaşılacakları tehlikelerin farkında olmasıyla başladığını söylüyor. Karahan, İstanbul İtfaiyesi’nin yangınlara ortalama varış süresinin yaklaşık 6 dakika 3 saniye olduğunu ve itfaiyenin yangın yerine varışından önce geçen ilk 5 dakikada, daha önce alınan yangın güvenlik önlemlerinin çok önemli olduğunu dile getiriyor. Yangın riskini sıfıra indirmenin mümkün olmadığını belirten Karahan, “Bu sebepledir ki, yangının söndürülmesine ve yayılarak büyümesine engel olmak üzere tedbirler alınıyor… Yalıtım, yangının yayılma ve genişlemesini engellemek ve yavaşlatmak için yapılır” diyor. Karahan, doğru şekilde yalıtılmış binalara itfaiyenin daha kolay ve hızlı müdahale ettiğini, yalıtımın yayılma hızını azaltacağı için yangının hızla söndürülmesini sağladığını ve itfaiyecinin riskini azalttığını söylüyor. Ülkemizde yangın en çok hangi nedenlerden dolayı, nerelerde çıkıyor? Yılda ne kadar yangın çıkıyor? Bunlarla ilgili elinizde istatistikî bilgiler var mı? Ülkemizde yangın istatistikleriyle ilgili yapılan toplu bir çalışma bulunmuyor. Ancak İstanbul İtfaiyesi olarak, İstanbul genelinde tutulmuş detaylı verilerimiz var. İstanbul’da yılda ortalama 20 bin ila 30 bin arasında yangın meydana geliyor. 2011 Kasım sonu itibarıyla 24 bin 696 yangın çıktı. Bu yangınlarla ilgili tutulan istatistiklere göre, İstanbul’da Kasım sonu itibarıyla çıkan yangınların en büyük sebebi sigaradır. Bunu, elektrik kontağı ve çocukların ateşle oynaması takip ediyor. İtfaiye aracı bakımından dünyada bir numarayız. İstanbul itfaiyesinin birinci olmasında hangi faktörler etkili? Bu faktörlerden birincisi, her türlü itfai olaya (yangın, su baskını, trafik kazaları, kurtarma vb.) müdahale edebilmemizi sağlayacak araç parkuru genişliğidir. İkincisi ise, bu parkurdaki araçlarımızın yaş ortalamasıdır. 2011 yılı itiba- İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Başkanlığı Daire Başkanı Ali Karahan rıyla araç yaş ortalamamız 9’dur. Ayrıca itfaiyecilik alanında gerçekleşen her türlü teknolojik gelişmenin anında teşkilatımıza katılmasının da etkisi var. Yangın güvenliği nedir? Yangın güvenliğini sağlamanın yolları nelerdir? Yangın Güvenliği, kamu kurum ve kuruluşları, özel kuruluşlar ve gerçek kişilerce kullanılan her türlü yapı, bina, tesis ve işletmenin; tasarımı, yapımı, işletimi, bakımı ve kullanımı aşamalarında çıkabilecek yangınların en aza indirilmesini ve herhangi bir şekilde çıkabilecek yangının can ve mal kaybını en aza indirerek söndürülmesini sağlamak üzere, yangın öncesinde ve sırasında alınacak tedbirlerin, organizasyon, eğitim ve denetim usullerinin tamamıdır. Yangın Güvenliği, insanların yangın olduğunda karşılaşacakları tehlikelerin farkında olmasıyla başlar. Yangın güvenliğini sağlamanın temelde iki yolu vardır. Birinci yol, zorunlu olmayan yangın güvenliği önlemleridir. Bunlar halkımız tarafından kişisel olarak alınan güvenlik önlemleridir. Bu önlemler, hiçbir düzenlemeye bağlı olmadan sadece kendi güvenliğimiz için alacağımız önlemlerdir. Örneğin evlerimizde bulunduracağımız bir yangın tüpü, evimizde çıkacak bir yangında itfaiyeye gerek kalmadan yangına müdahale etmemizi sağlar. Unutulmamalıdır ki, “Bir mıh bir nal, bir nal bir at kurtarır.” İkinci yol ise, zorunlu olan yangın güvenlik önlemleridir. Bu önlemler, “Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik (BYKHY)” uyarınca, Yönetmelik kapsamına alınan işletme ve kurumların alacağı önlemlerdir. Bu Yönetmelik uyarınca, İstanbul İtfaiyesi ruhsat ve proje bazlı Önlem ve Denetim faaliyetlerini gerçekleştirir. 2011 yılı Kasım sonu itibarıyla bu denetimlerin toplam sayısı 51 bin 802’dir. Önlem ve denetim faaliyetleri için 2007’de hizmete aldığımız, online müracaat programımız itfaiye görüşü isteyen ilgili kurumlarla aramızdaki evrak trafiğini azalttı ve işlemlerin daha hızlı yapılmasını sağladı. İstanbul’daki binaları yangın güvenliği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konudaki eksiklerimiz neler? Binaların değerlendirmesi, BYKHY kapsamında kullanım amacı, alan, yüksekliği gibi kriterler göz önüne alınarak yapılır. Yangın güvenliği açısından en büyük eksikliklerimizden birisinin, yangınla beraber maruz kalınabilecek tehlikelerle ilgili halkımızın yeteri kadar farkındalığının olmamasıdır. Alınacak önlemler, gerek yeni bina yapımında, gerekse mevcut binalar için tasarımcılar ve halkımız tarafından geri plana atılıyor. Yangın güvenlik önlemlerinin fazladan maliyet olacağı düşünülüyor. Bu kapsamda farkındalığı artırmak amacıyla, İstanbul İtfaiyesi tarafından Yönetmelik kapsamında aldırılan zorunlu tedbirlere ilave olarak, halkımıza bilinçlendirme eğitimleri veriyoruz. Yangın yerine 6 dakika 3 saniyede ulaşıyoruz Ülkemizde yangınların sayısını azaltmak, can ve mal güvenliğini sağlamak için neler yapılmalı? İtfaiye olarak siz bu konuda neler yapıyorsunuz? Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda yangının seyrinin 5. dakikadan itibaren logaritmik bir davranış sergilediği biliniyor. Yani ilk 5 dakika, önce can, sonra mal güvenliği açısından çok önemlidir. İstanbul İtfaiyesi’nin şu anda yangılara ortalama varış süresi yaklaşık 6 dakika 3 saniyedir. Dolayısıyla, itfaiyenin yangın yerine varışından önce geçen ilk 5 dakikada, önceden alınan yangın güvenlik önlemlerinin önemi çok büyüktür. Bu önlemler yangını, itfaiye varmadan söndürebileceği gibi, aynı zamanda can ve mal güvenliğini da sağlamış olur. Yangın ve yangından korunma konusunda halkımızın bilinç düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bilinci artırmak için neler yapıyorsunuz? Eğitim, hayatın her anında ve alanında olduğu gibi, yangınlar ve afetlerle mücadelenin de altın anahtarlarındandır. Bir şehrin yangın ve afetle mücadelesinde itfaiye teşkilatlarının kapasitesi kadar, şehir sakinlerinin bilgili, hazır ve bilinçli olmaları da çok önemlidir. Dakikaların, hatta saniyelerin altın değerinde olduğu afetlerde ve acil durumlarda, ekiplerin olay yerine intikaline kadar geçen sürede, kent sakinlerinin de yangın, sel ya da bir afet olayıyla karşılaştık- larında yapması gereken doğru davranış şekillerini bilmesi, şehrin yangın ve afetlerle topyekün mücadelesinde olmazsa olmazlardandır. Bu amaçla İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından 2011 yılında, “Yangın Güvenlik Eğitimi”, “Temel İtfaiye Er Eğitimi”, “Hizmet İçi Eğitim”, “İl ve İlçe Belediyeleri İtfaiye Teşkilatları Eğitimi”, “İtfaiye Gönüllüsü Eğitimi”, “Anaokulu ve İlköğretim Okul Eğitimi”, “İlkyardım Eğitimi”, “İlkyardım ve Halk Sağlığı Semineri”, “Okullarda Yapılan Tatbikatlar”, İstasyonlara yapılan ziyaretler, “Güvenli Yaşamayı Öğreniyorum Eğitimi” programlarında toplam 762 bin 301 katılımcıya eğitim verildi. lere ilave olarak da İtfaiye Teşkilatları kuruluyor. Yalıtım, yangının yayılma ve genişlemesini engellemek ve yavaşlatmak için yapılır. Yangın istatistiklerini incelediğimizde; şehrin büyümesine paralel olarak yangın sayısının arttığını, aynı zamanda başlangıç aşamasında söndürülen yangın sayısının geçmişe göre artış gösterdiğini, ancak tamamen yanan bina sayısının toplam yangın sayısına oranının azaldığını görüyoruz. Bu durumun, İtfaiye Teşkilatı’nın büyümesi ve yangınlara daha hızlı müdahale etmesinin yanı sıra, alınan yangın güvenlik önlemlerinin bir göstergesi olduğunu düşünüyoruz. Yalıtımı da aynı çerçevede değerlendirebiliriz. 2009 yılında yayınlanan Yangın Yönetmeliği’nin, yangın güvenliği ve yalıtım konusunda ne gibi katkıları oldu? Sizin bu konudaki gözlemleriniz neler? BYKHY, nispeten yeni bir mevzuat olmasına rağmen, binalara yangın güvenliği konusunda bir disiplin getirdi. Mevzuatımız yeni binalar için uluslararası standartta tedbirler alınmasını zorunlu kılarken, mevcut binaların iyileştirilmesi hükümlerini içeriyor. Bu sayede İstanbul için ilk Yangından Korunma Mevzuatı'nın yürürlüğe girdiği 1992 yılı ve Türkiye BYKHY’nin yayınlandığı 2002’den bu yana geçen zaman içinde, şehrin yangın güvenliği gözle görülür düzeyde iyileşti. Tabii ki, ne Yönetmeliğin gelişme süreci ve ne de şehrin yangın güvenliği düzeyinin yükselme süreci sona ermeyecek, devam edecektir. Yalıtım, yangının yayılmasını engeleyecek ya da yayılma hızını yavaşlatacak en önemli önlemlerden birisidir. BYKHY, diğer önlemlerin yanı sıra, hem yalıtım ve hem de yapı malzemelerinin yangın dayanımıyla ilgili zorunluluklar getirdi. Bu hükümlerin uygulanması, doğal olarak yangın güvenliğini artırıyor. “Yalıtım yapılmayan bina, kışın tişört giyen insana benzer” Yalıtım yaptırmanın yangın güvenliği sağlama, can ve mal kaybını önleme açısından faydaları neler? Herkesçe malumdur ki, yangın riskini sıfıra indirmek mümkün değildir. Bu sebepledir ki, yangının söndürülmesine ve yayılarak büyümesine engel olmak üzere tedbirler alınıyor. Bu tedbir- Yalıtım yaptırarak yangın güvenliği sağlanmış bir binayla, yapılmamış bir binanın yangına karşı dayanıklılığıyla ilgili neler söyleyeceksiniz? Yalıtım yapılmış bir binayla, yapılmamış bir binanın yangınlara karşı durumunun, kış gününde tişörtle dolaşan bir insanla, kaban giymiş bir insanın durumuyla aynı olduğunu düşünüyorum. Tişört giyen hastalanacaktır. Yalıtım yapılmamış binada çıkan yangın, doğru yalıtım yapılmış binaya göre, bütün şartlar aynı olsa bile, daha fazla hasara neden olacaktır. Bir binada yalıtım yaptırarak yangın güvenliği sağlanması, itfaiye olarak müdahalenizi etkiliyor mu? Nasıl? Doğru malzemeyle, doğru yalıtım yapılmış binaya müdahale daha kolay ve hızlı olur. Yalıtım, yayılma hızını azaltacağı için yangının hızla söndürülmesini ve itfaiyecinin daha az riskle karşılaşmasını sağlayacaktır. Ancak binalarda yangına dayanıklı olmayan yalıtım malzemeleriyle yapılan yalıtımlar, yangını bir bölümden başka bir bölüme ileten iletkenler gibi görev görür ve kayıpların artmasına sebep olur. Yalıtım malzemesi imalatçılarından ve uygulamacılardan beklentimiz, yalıtım yaparken mevzuatımızdaki belirli asgari yangın dayanımını sağlamalarıdır. 6 İzocam’danHaberler İzocam12.YalıtımYarışmasıbaşladı İzocam’ın 12. Yalıtım Yarışması’nın başvuruları Kasım ayı itibarıyla başladı. Yarışmada İngiltere’nin Nottingham Trent Basin bölgesinde sürdürülebilir bir mahalle geliştirilecek. Yarışmanın ilk üç finalisti, Saint-Gobain Insulation tarafından gerçekleştirilecek Multi Konfor Binalar Yarışması’nda ülkemizi temsil edecek. İzocam’ın, geleneksel hale gelen Yalıtım Yarışması’nın 12.’si başladı. Yarışmada proje konusu, 12-15 aileyi barındıracak sürdürülebilir bir mahallenin geliştirilmesi şeklinde belirlendi. Yarışmada, söz konusu mahalledeki altyapı, ofisler, eğlence ve dinlenme alanlarının mevcut binalarda tekrar kullanımla çözülmesi ve bu yapıların kentle iyi bir şekilde bütünleşmesinin sağlanması hedefleniyor. Öğrenciler Yalıtım Yarışması’nda, İngiltere’nin Nottingham Trent Basin bölgesinin yenilenme programı kapsamında, sürdürülebilir bir yaşamın tasarımını gerçekleştirecekler. Tasarlanacak mahallenin konumlandırıldığı yerde, daha geniş alanlarda bir yenilenme vizyonunun geliştirilmesi ve etkili bir ev-iş planının temin edilmesi kriteri aranacak. Türkiye ve KKTC üniversitelerinin Mimarlık, İnşaat Mühendisliği ve Makine Mühendisliği Lisans ve Yüksek Lisans öğrencilerinin katılabi- leceği İzocam 12. Yalıtım Yarışması’nda, ulusal jüri, ses yalıtımı, yangın güvenliği, ekolojik binalar ve yapı fiziği konusunda yetkin öğretim görevlileriyle uzman mimarlardan oluşacak. Kasım ayında başvuruları başlayan yarışmada, öğrenciler projelerini en geç 2 Nisan 2012’ye kadar teslim edecek ve dereceye giren projelerin duyurumu ise 12 Nisan 2012 tarihinde yapılacak. Ulusal etapta ilk üç dereceyi paylaşan proje sahipleri, 22-25 Mayıs tarihleri arasında Slovakya’nın başkenti Bratislava kentinde düzenlenecek uluslararası etapta ülkemizi temsil etme hakkı kazanacaklar. Ulusal yarışmanın birincisi 6 bin TL, ikincisi 4 bin TL ve üçüncüsü 3 bin TL ile ödüllendirilecek. Yarışmanın ilk üç finalisti, Saint-Gobain Insulation tarafından Slovakya Bratislava’da gerçekleştirilecek Multi Konfor Binalar Yarışması’nda ülkemizi temsil edecek. Yarışmayla ilgili detaylı bilgiye ve başvuru formuna www.yalitimyarismasi.com adresinden ulaşılabilir. ProfilDurumu’nadördüncüödülDoğrudan İzocamartık PazarlamaİletişimleriDerneği’nden mobilde! İzocam Profil Durumu projesi, ödüllerine bir yenisini daha ekledi. Proje, Doğrudan Pazarlama İletişimleri Derneği’nin Doğrudan Pazarlama Ödülleri’nde, “Viral Kampanya” alt kategorisinde ikincilik ödülüne layık görüldü. panya” alt kategorisiyle ikinci oldu. Her yıl heyecanla beklenen Doğrudan Pazarlama Ödülleri, bu yıl Rahmi M. Koç Müzesi’nde düzenlenen ödül töreniyle sahiplerini buldu. Yalıtım bilincini artırmak adına birçok başarılı projeye imza atan İzocam, Kompüter tarafından hazırlanan Profil Durumu projesiyle “Viral Kampanya” dalında ikincilik ödülünü almaya hak kazandı. Doğrudan Pazarlama İletişimleri Derneği tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen, Doğrudan Pazarlama Ödülleri’nde Kompüter’in hazırladığı İzocam Profil Durumu projesi de ödüle layık görüldü. Profil Durumu, “Sosyal Medya Pazarlama” kategorisinde “Viral Kam- Meteoroloji Uzmanı Bünyamin Sürmeli’nin Facebook’taki profil durumunu yorumladığı proje daha önce, “En İyi Sosyal Medya-Ürün”, “Kristal Elma-Büyük Ödül” ve Fransa’da düzenlenen yarışmada “Stars Of Communication” Büyük Ödülü’nü de aldı. İzocam’ın internet sitesi, artık mobil cihazlardan da görüntülenebiliyor. Mobil cihazlara özel internet sitesi yayına girdi. Bundan böyle cep telefonlarından İzocam’ın ürünleri ve bayileriyle ilgili bilgi edinilebiliyor, İzocam ile ilgili haberlere ulaşılabiliyor. YENİYILINIZKUTLUOLSUN İzocamminibayitoplantısıKrakow’dayapıldı Geçen yılın İzocam mini bayi toplantısı 18-21 Kasım tarihleri arasında Polonya’nın en büyük ve en eski şehirlerinden Krakow’da yapıldı. İzocam bayileri, 2011 yılının değerlendirmesinin yapıldığı, 2012 beklentilerinin, değişen dünya ve pazar dinamiklerinin ele alındığı toplantıya katıldılar. Toplantının yanında Krakow’u gezme şansını da yakaladılar. Krakow öncesinde Varşova şehir turu yapan bayiler, keyifli anlar yaşadılar. İkinci gün yapılan yarım günlük toplantının ardından, Auschwitz ve Birkenau Toplama Kampları ziyaret edildi. Auschwitz ismi, 2. Dünya Savaşı’ndaki Nazi soykırımının sembolü oldu. Bu kamplarda 6 milyon kişinin öldürüldüğü sanılıyor. İzocam bayileri, kampı yoğun duygular eşliğinde gezdiler. Panaromik Krakow şehir turu yapan bayiler, Krakow’un tarihi güzelliklerini gördüler. Krakow, Unesco tarafından koruma altına alınan ve Dünya Kültür Mirası Listesi’nin birinci sayfasında yer alıyor. Şehir, Polonya’nın bilim, kültür ve sanat merkezi konumunda bulunuyor. Ayrıca Krakow, Eski Polonya Kralları’nın yaşadığı yer olması dolayısıyla da, pek çok tarihi sahneye tanıklık etme özelliğine sahip. Dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan Sukiennice (Kumaş Pazarı) da Krakow’da yer alıyor. İzocamBasketbol TakımıŞirketler Ligi’ndeikinciliği kazandı! TekizbayileriSt.Petersburg’tabuluştu rin muhteşem sarayları ve özellikle de Peter & Paul tarafından yaptırılan, en çok sevilen, şehrin hiç restore edilmeden ayakta duran tek sarayı olan Prens Menshikov Sarayı görüldü. Ayrıca, Nievski Caddesi, Darphane ve Saat Kulesi de ziyaret edildi. Tekiz bayileri toplantısı, 30 Kasım-3 Aralık 2011 tarihleri arasında St. Petersburg’da yapıldı. Toplantıda, 2011 yılı değerlendirildi, 2012 beklentileri dile getirildi ve değişen dünya dinamikleri ele alındı. Tekiz bayileri, Moskova’nın kuzeybatısında yer alan, Rusya’nın ikinci, Avrupa’nın dördüncü büyük şehri olan St. Petersburg’ta gezme imkanını elde ettiler. St. Petersburg şehir turunda, Neva Nehri ve hemen önündeki liman, şeh- Tekiz bayileri, dünyanın en büyük sanat müzesi olan Hermitage Sarayı ve Müzesi’ni iki saatlik tur boyunca gezdiler. Dünyanın en göz alıcı koleksiyonlarına ev sahipliği yapan Saray, 1760’dan itibaren Rus Çarlarının kış aylarını geçirdiği mekan olması dolasıyla ayrı bir öneme sahip. Günümüzde Sarayın bin 57 adet oda ve salonunda Leonardo, Van Gogh, Michaelangelo, Remrandt ve daha pek çok büyük sanatçının büyüleyici eserleri sergileniyor. Sarayın ihtişamı karşısında çok şaşıran Tekiz bayileri, keyifli bir St. Petersburg turu gerçekleştirerek seyahatlerini noktaladılar. İzocam Basketbol Takımı, Şirketler Ligi Basketbol Turnuvası’nda ikinci olarak önemli bir başarıya imza attı. Volkan Biçer, Onur Gören, Halil İbrahim Uzun, Kaan Bayır ve Fırat Altıntaş’tan oluşan Basketbol Takımı, namağlup olarak finale kadar yükseldi. Birinci hafta grup maçlarında; Softtech’i 26-18, DHL Supply Chain-2’yi 22-9, Gertron’u 14-10, Mars Logistics’i 22-13 ve DHL Express2’yi 15-8 yenerek çeyrek finale çıktı. Çeyrek finalde Doğuş Otomotiv’le karşılaşan İzocam Basketbol Takımı, rakibini 21-17 yenerek yarı finale yükseldi. Takım, yarı finalde Nobel İlaç’ı 13-10 yendi ve finalde Print Center’a 21-25 yenilerek turnuvada ikinciliği kazandı. 308 sayıya imza atarak turnuva tarihinde en çok sayı atan oyuncu unvanını kazanan başarılı oyuncu Volkan Biçer, ayrıca “Lig Radyo En İyi Forvet Oyuncu” seçildi. 8 Röportaj Yangıngüvenliğiveyalıtımdaeksiklerimizvar Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı Başkanı İsmail Turanlı, yangın güvenliği ve yalıtımla yangının dar alana hapsedileceğini, böylece yangından daha az sayıda insanın etkileneceğini ve binanın tahliye edilmesi için zaman kazanılacağını söylüyor. Türkiye’de hatalı uygulamalar yapıldığını belirten Turanlı, yangın güvenliği ve yalıtım uygulamalarının mimari aşamada projeye dahil edilmesi gerektiğini dile getiriyor. Ülkemizde her yıl çok sayıda yangın çıkıyor ve bu yangınlarda pek çok kişi hayatını kaybediyor. Yangın güvenliği ve yalıtımın önemi de bu noktada ortaya çıkıyor. Ülkemizde ilk kez 2002 yılında “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik” yayınlandı ve 2009’da Yönetmelik revize edildi. Yönetmelikle birlikte yangın yalıtımına daha fazla önem verilmeye başlandı. Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı (TÜYAK) Başkanı İsmail Turanlı, Yönetmeliğin büyük katkıları olduğunu, daha önce hiç konuşulmayan konuların konuşulmaya başlandığını söylüyor. rektiğini söyleyen Turanlı, ülkemizin düşünen mühendislere ihtiyacı olduğunu dile getiriyor. “Yangın güvenliği konusunda halen emekleme safhasında olduğumuzu, gelişmemiz gerektiğini söyleyebiliriz” diyen Turanlı, TÜYAK olarak yola çıktıklarını ve çalışmalar yaptıklarını belirtiyor. Turanlı, ülkemizin enerji konusunda fakir olduğunu ve bu nedenle de yalıtımın bizim için çok önemli olduğunu ifade ediyor. Bu konuda toplumun ilköğretimden itibaren eğitilmesi ge- TÜYAK olarak yangın güvenliği ve yalıtımla ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? TÜYAK’ın kurulma amacı; yangından korunma konusunda kamuoyunda bilinç oluşturmak, ülke değerlerinin küle dönmesini engellemek ve insanların çok basit hatalar sonucunda hayatını kaybetmesinin önüne geçmektir. Batılı düzeyde, mühendislikten en iyi şekilde faydalanılmış düzgün yapılar oluşturulması için kamuoyu ve sektör çalışanlarını bilinçlendirmenin yanında, denetim erkini elinde tutanları da bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Bilgiyi tabana yaymak için yayınlar hazırlıyor, sempozyum, toplantı ve seminerler düzenliyoruz. Ülkemizin bu konudaki bilgi eksikliğinin ve bundan kaynaklanan hataların önüne geçmek için usanmadan çalışıyoruz. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile bir protokol imzaladık. Türkiye’de sekiz ilde kamuda çalışan, denetim erkini elinde bulunduran ve proje müelliflerinden oluşan yaklaşık 7 bin mühendis ve mimar için tam günlük farkındalık toplantıları düzenledik. Bu toplantılarda Yangın Yönetmeliği’nin ne olduğunu, neden yangına karşı önlem alınması gerektiğini ve yalıtımı anlattık. Bütün çalışmalarını gönüllülük esasıyla yürüten bir dernek için bu tür organizasyonlar yapmak maddi olarak çok kolay değil. 2009’da yayınlanan Yangın Yönetmeliği’nin, yangın güvenliği ve yalıtım konusuna ne gibi katkıları oldu? Yönetmeliğin çok büyük katkıları oldu. Daha önce hiç konuşmadığımız konuları konuşmaya başladık. Yönetmelik sonrasında üreticilerin, yangın güvenliğine yönelik malzeme satış grafiklerini incelersek, eminim ki, kriz yılları da dahil olmak üzere, ciddi anlamda ivme kazandığını görürüz. Yönetmeliğin bir diğer katkısı, daha güvenli evlerde yaşamaya başlamamız ve daha az risk hissetmemiz. Ama tabii ki bunlar, uygulamanın doğru yapılması durumunda sağlanan katkılardır. TÜYAK Başkanı İsmail Turanlı Bu noktada uygulamaların denetlenmesi çok önemli. Ülkemizde uygulamalar denetleniyor mu? Bununla ilgili gözlemleriniz neler? Denetim elbette çok önemli. Ama ülkemizde bir denetim erki yok. Her yıl binlerce konut yapılıyor. Ancak denetim yapmakla görevlendirilen kurumlar, denetim yapmayı bilmiyor. Gerçekleştirdiğimiz toplantılarda, işverenin isteği doğrultusunda uygulamaların yapıldığı yönündeki görüşleri çok sık dinledik. Sorunumuz bundan kaynaklanıyor. Ancak eminim ki, önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye’de çok farklı gelişmeler yaşanacak. Yangın yalıtımı prestijli binalarda bile yanlış algılanıyor Ülkemizde yangın güvenliği ve yalıtım uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkemiz, enerji konusunda fakir. Bu nedenle de yalıtım bizim için çok önemli. Örneğin, Almanya’ya göre metrekare bazında daha fazla enerji tüketerek aynı konforu sağlamak zorunda kalıyoruz. Bunun sebebi ülkemizde yalıtım bilincinin oluşmaması. Bu noktada yalıtım malzemesinin doğru seçilmesi gerekiyor. Her malzemenin belirli kullanım alanları vardır. Bunu dikkate almayarak, insanların yaşamını sıkıntıya sokacak, güvenliklerini tehlikeye atacak uygulamalar yapılmamalı. Türkiye’de yangın güvenliği ve yalıtımın çok iyi uygulandığını söyleyemeyiz. Yangın yalıtımı, prestijli binalarımızda bile, eğer bina çelikten yapılıyorsa, çeliğe ısı transferini engellemek için ısı transferini geciktirici boyalar kullanılarak ya da kat aralarındaki şaft geçişlerini doldurarak yapılan bir uygulama olarak algılanıyor. Oysa bir mimari çalışmada baştan yangın kompartmantasyonunun planlanması, kazan dairesinin binanın diğer hacimleriyle ayrı bir yangın zonunda olması ve duvar detaylarının buna göre oluşturulması gerekir. Mimari aşamada yangın kompartmantasyonu yapılırsa, o zaman yangın yalıtımından söz etmek mümkün olur. Mimarların, yangın kompartmantasyonun ne olduğunu, neden bir otelde odaların bulunduğu katların yalıtılması gerektiğini ve bir binada otoparkla diğer hacimlerin yalıtılma gerekliliğini algılaması, bunun felsefesini bilmesi gerekir. Bunu algıladıkları zaman, ancak uygulamayı yapabilirler. Yangın kompartmantasyonu nedir? Ne işe yarar? Yangın kompartmantasyonu, birbirinden farklı risk içeren bölgelerin herhangi birisinde yangın oluşması durumunda, yangının sadece o bölge içinde belli süre hapsedilmesine olanak tanıyan uygulamadır. Bu sayede, diğer birimdeki insanlar tahliye edilir, insanların zarar görmesi engellenir. Riski en aza indirmek elimizde… Gelişmiş bir ülkeyle Türkiye’de, aynı şartlarda oluşan yangınlarda, Türkiye’de daha fazla insanın kaybedilmesi ve daha fazla maddi hasar oluşması, bazı eksiklerimizin olduğunu gösterir. Kompartmantasyon doğru yapılır, kaçış yolları buna göre planlanır, binanın tahliye süresine göre yalıtım derecesi belirlenirse, hem maddi hem de manevi hasar azaltılmış olur. Yangın daha dar alana hapsedilir, oluşacak yangından daha az sayıda insan etkilenir. Binanın tahliye edilmesi için zaman kazanılır. Ancak maalesef yapı sektöründe uygulama ve imalat hataları yapılıyor. Bunun da en temel nedeni, üniversi- telerimizde yalnızca teorinin öğretilmesi, bunun yanında yeteri kadar eğitimli ve bilinçli tüketicinin olmaması… Peki toplumumuzun bu konudaki bilincini arttırmak için ne yapmak gerekiyor? Siz TÜYAK olarak neler yapıyorsunuz? Toplum bilincini arttırmak için toplumu eğitmek gerekiyor. Örneğin, bir hastanede yangın çıkması sonucunda ya da depremle yıkılan binalarda insanların ölmesi, ülkemizde kader olarak algılanıyor. Oysa, bunlar kesinlikle kader değildir. Denizden çıkan kumla bina yapanlar, bu binaların sağlam olmadığını biliyorlar. Bizim bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Cumhuriyet'ten önce suyun içine nasıl yapı yapılacağı biliniyordu. O dönemde yapılmış ve halen bozulmamış yapılar var. Bugün neden bunu yapamıyoruz? Bunun için ilköğretim ve üniversitedeki eğitim sistemimize bakmamız gerekir. İnsanlara düşünmeyi öğretmeliyiz. Toplumumuzu ilköğretim düzeyinden başlayarak eğitmeliyiz. Özellikle sektördeki, bu konuda bilinçli olması zaruri olan tüzel kişiliklere çok iş düşüyor. Bilginin yayılabilmesi için çaba gösterme- safhasında olduğumuzu, gelişmemiz gerektiğini söyleyebiliriz. Bu, ülkemiz için bir projedir. Projelerin zamana ve kaynağa ihtiyacı vardır. Ayrıca yeterli sayıda eğitimli ve bilinçli insana ihtiyaç söz konusu. Biz bu konuda yola çıktık, yürüyoruz. Batılı ülkelerle aramızda, Yönetmelik ve Mevzuat açısından olmasa da, algılama ve uygulamaya yönelik ciddi farklılıklar var. Bunların giderilmesi için bilinçli kamuoyu, bilinçli projeci ve bilinçli uygulamacıya yönelik hareket ediyoruz. Bu, süreklilik arz eden bir çalışmadır. Bu noktada, sektördeki tüzel kişiliklere çok iş düşüyor, ellerini taşın altına koymaları gerekiyor. Kasım ayında düzenlediğiniz Yangın ve Güvenlik Sempozyumu nasıl geçti? Sempozyumla ne amaçladınız? Sempozyuma, iki günde 2 binin üzerinde ziyaretçi katıldı. Aslında 2 bin, bu tür konulardaki sempozyumlar için ciddi bir katılım. Bunda arkadaşlarımızın can siperane çalışmalarının etkisi olduğunu düşünüyorum. Sempozyuma katkıları olan herkese teşekkür ediyorum. Geleneksel hale getirdiğimiz sempozyumla, her şeyden önce bilgiyi tabana yaymak istiyoruz. Sempozyumda tartışma ortamı yaratılıyor ve sektörle ilgili tüm karşıt görüşlere yer veriliyor. Hatalar ve yanlış uygulamalar ortaya konuluyor. Bu tür açık bilgilendirme sempozyumları bilgi kirliliğini de önlüyor. Çünkü insanlar bu tür kalabalık ortamlarda ifadelerini daha dikkatli kullanıyorlar. Dernek olarak biz de sempozyumlarla, bilgi kirliliğinin önüne geçmek ve doğru bilgiyi insanlara ulaştırmak istiyoruz. Bu tür sempozyumları yapmaya devam edeceğiz, halkımızın eksik bilgiyle kalmasına izin vermeyeceğiz. Bu sektöre yasal çerçevede girmek isteyenlere, “Hoşgeldiniz” diyoruz. Ancak tek arzumuz Türkiye’de, gelişmiş dünya ölçeğinde yapılan uygulamaların olmasıdır. leri, ellerini taşın altına sokmaları gerekiyor. Batılı ülkelerde itfaiyeler, ilköğretim okullarını ziyaret ederek çocuklara bilgi verirler. Neden bizim ülkemizde böyle değil? Bu noktada TÜYAK olarak her fırsatta, elimizden geldiğince kamuoyunu ve sektördeki mimarlarla mühendisleri eğitmek için çaba harcıyoruz. Bunun başka yolu yok. Bu ülkenin düşünen mühendislere, insanlara ihtiyacı var. Yangın güvenliğinde emekleme safhasındayız Türkiye’deki yangın güvenliği sektörünün bugünkü durumuyla ilgili neler söyleyeceksiniz? Türkiye’de Yangın Yönetmeliği yayınlandığından beri, yangın güvenliği sektörü gelişmeye başladı. Yerli şirketlerin yanında, yabancılar da pazarda yer almak istiyor. Ama bunu yaparken de bazen kendi ülkelerinde asla kullanmadıkları yöntem ve uygulamaları ülkemizde yapmaya çalışıyorlar. Biz gerçekleştirdiğimiz etkinliklerle bu konuda kamuoyunu bilgilendiriyoruz. Yangın güvenliği konusunda halen emekleme TÜYAK hakkında Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı, 1992 yılında kuruldu. 2002 yılında yangın sektörünün ihtiyacı olan geniş çapta örgütlenmenin vakıf çatısı altında oluşturulamayacağı görülerek, daha demokratik bir yapıya sahip bir dernek kurulmasına karar verildi. 2003 yılında kurulan Yangından Korunma Derneği ile TÜYAK, üye sayısını arttırma ve sektörü daha geniş şekilde temsil etme olanağına kavuştu. Vakıf ve Dernek yönetim organları, TÜYAK çatısı altında yapılan çalışmaları eşgüdümlü olarak uyum içinde yürütüyor. TÜYAK Vakfı ve Derneği’nin ortak amaçları şunlar: • Toplum yararına olan yangın güvenliği ve yangından korunma konularında araştırma yapmak, yaptırmak, bu konularda başarılı olan sanayi kuruluşlarını, sistem kurucularını ve itfaiyecileri desteklemek ve teşvik ödülleri vermek, • Araştırma ve çalışma sonuçlarını çeşitli yayın imkanlarından faydalanarak açıklamak, ilgili kuruluşlara duyurmak, • Ulusal ve uluslararası konferanslar, sempozyumlar, seminerler, açık oturumlar düzenlemek, • Yangın önleme ve yangın güvenliği alanında çalışanlara ve itfaiyecilere karşılıksız burslar, kitaplar, ikamet yerleri, dinlenme, kültür ve spor tesisleriyle araçlar sağlamak. 10 İzocam’danHaberler YeniNesilAkademi:İzodemi İzocam’ın bayilerine ve bayilerinin müşterilerine yönelik düzenlediği eğitimlerin yeni versiyonu İzodemi (İzocam Akademi), 23 Kasım’da Ankara eğitimiyle başladı. Klasik Pazarlama ve Alternatif Pazarlama teknikleri üzerine kurgulanan eğitimin amacı, değişen pazar dinamiklerini ve satışa yönelik ipuçlarını, bayiler ve bayilerin müşterileriyle paylaşmak ve alternatif pazarlama kanallarının da ne derece önemli olduğunu vurgulamak. 29 Kasım’da Bursa’da gerçekleştirilen ve ardından 1 Aralık’ta İstanbul eğitimiyle devam eden programda; Samsun, Diyarbakır, Trabzon, Erzurum, Antalya, Adana ve İzmir eğitimleri gerçekleştirildi. 412 kişinin katıldığı ve 2012 yılında da devam edecek olan İzodemi’de, Dijital Pazarlama, Sosyal Medya ve Mobil Pazarlama konularında bayilere ve bayilerin müşterilerine eğitimler verildi. Enerji’ Bakış’ınikincidurağıAdanaoldu Enerji’ Bakış Sergisi, Ankara’nın ardından Adana Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde sergilendi. Sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği sergi, önümüzdeki günlerde farklı şehirlerde sergilenmeye devam edecek. İzocam ve İFSAK işbirliğinde hazırlanan Enerij’ Bakış Sergisi, Türkiye’yi dolaşmaya devam ediyor. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nden sonra ikinci sergi İFSAK'ta gerçekleştirildi. Çok sayıda ünlü ismin eserlerinin yer aldığı sergi, Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği (AFAD) ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle, 28 Kasım-05 Aralık 2011 tarihleri arasında Adana Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde sanatseverlerle buluştu. Enerji’ Bakış projesi, geleceğe ışık tutmak, çocukların, gençlerin ve bireylerin dikkatinin farklı bir bakış açısıyla enerji verimliliğine çe- kilmesi hedefiyle doğdu. Yalıtım yaparak, aile ve ülke ekonomisiyle birlikte enerji tasarrufuna katkı sağlanmasını her fırsatta vurgulayan İzocam, İFSAK işbirliğinde bu misyonunu Enerji’ Bakış sergisine de taşıdı. Dergimizin bir önceki sayısında ayrıntılı olarak ele aldığımız projenin ana teması, farklı meslek gruplarından kişilerle enerjiye sanatsal yaklaşmak. Bu kapsamda, “enerji verimliliği” temalı 120 fotoğraf, o fotoğraflardan yola çıkılarak yazılan 120 metin ve karikatürler birlikte, projeye özel hazırlanan iki beste, bir kısa film ve bir animasyon film yer alıyor. Röportaj İzocamÇevreselSürdürülebilirlik Çalıştayı’nadestekoldu Türkiye ve Ermenistan’daki üniversitelerin Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Planlama bölümü öğrencileriyle, ilgili dalların genç profesyonellerine yönelik olarak, 12-18 Aralık 2011 tarihlerinde İzocam ve Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ev sahipliğinde, “Çevresel Sürdürülebilirlik Çalıştayı (Environmental Sustainability Work-shop)” gerçekleştirildi. Çalıştay, Ermenistan merkezli sivil toplum kuruluşu olan Civic Forum (Sivil Forum) tarafından, İzocam, Eurasia Partnership Foundation (Avrasya Ortaklık Vakfı) ve YTÜ Mimarlık Fakültesi işbirliğinde düzenlendi. Çalıştayda, çevresel sürdürülebilirlik ve çevre, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji üzerinden odaklanıldı. American University Of Armenia Mühendislik Araştırma Merkezi Strateji Danışmanı, aynı zamanda Çalıştay Proje Yöneticisi Alen Amirkhanian ve Avrasya Ortaklık Vakfı Proje Yöneticisi Varya Meruzhanyan ile söyleşi gerçekleştirdik. Çalıştaya katılmaya nasıl karar verdiniz? Varya Meruzhanyan (V.M.): Avrasya Ortaklık Vakfı olarak bazı projelerimizde çevresel olarak sürdürülebilir mimarileri destekledik. Bu projeler arasında Çalıştay da yer alıyor. Daha önce Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkileri destekleyecek fikirleri olan, Türk ve Ermeni kurumlarına açık büyük bir yarışma düzenledik. Yarışmaya Ermenistan’dan 16 başvuru oldu. Başvurular yarışmaya dahil edildi ve seçici kurul tarafından değerlendirildi. Öneri kabul edildi ve biz de Çalıştayı finanse etmeye karar verdik. İzocam ile birlikte Çalıştayda yer almak sizin açınızdan nasıl bir deneyim oldu? A.A.: İzocam ile son derece profesyonel bir ilişkimiz var. Çalıştay sürecinde birbirimize destek olduk. İzocam’ın, Ermeni-Türk mimarlar ve kentsel planlama uzmanlarıyla birlikte gelecekte gerçekleştireceğimiz projelerde yararlanabileceğimiz, büyük bir bilgi birikimi ve uzmanlığı var. Çalıştay kapsamında gerçekleştirdiğiniz sunumlarla ilgili bilgi verir misiniz? A.A.: Üniversitede daha çok çevre dostu kentleşme, mühendislik ve inşaat alanlarında ders veriyorum. Sunumlarımda da daha çok, kentsel planlama ve bina teknolojileriyle bağlantılı olarak enerji verimliliği üzerinde durdum. Sürdürülebilirlik trendlerine ve tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı enerjiyle ilgili sorunları nasıl algıladığına değindim. Çalıştayda enerji konusu kapsamlı şekilde ele alındı. Ayrıca, tüm dünyada önerilen ve test edilen çeşitli enerji çözümleriyle birlikte, İzocam’ın deneyimleri, enerji verimliliğini yalıtım ve inşaat malzemeleriyle nasıl arttıracağımızı gösterdi. Öğrenciler Çalıştaydan nasıl yararlandı? A.A.: Enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve enerji Çalıştayın konusu "Sürdürülebilir çevre” için dünya genelinde neler yapılmalı? A.A.: Çalıştayda, sadece fikirlerimizi, deneyimlerimizi ve bilgimizi paylaşıyoruz. Bence bu, son derece önemli bir ilk adım. Araştırma açısından bakacak olursak, sürdürülebilirlikle ilgili yapılması gereken çok çalışma var. Bizim de bir parçası olmamız gereken bu çalışmalar, fikirlerin hayata geçirilmesiyle ilgili deneyimleri anlamak üzerine olmalıdır. Böylece, gerçekleşen çalışmalardan gerekli dersleri çıkarabiliriz. Ayrıca günümüzde artık somut projeler de hayata geçiriliyor. Şehirler ve binalar, enerji sorununu çözecek şekilde tasarlanmaya başladı. Bu konuyla ilgili ne kadar fazla konuşursak, birbirimizden o kadar çok şey öğrenir ve daha fazla gelişiriz. Peki enerji verimliliğine yaklaşımınız nasıl? Enerji verimliliğinde yalıtımın rolü nedir? A.A.: Enerji verimliliğinde yalıtımın çok büyük rolü var. Yalıtım, enerji verimliliğini arttırmanın en ucuz yoludur ve en yüksek yatırım getirisini sağlar. Yalıtımla ilgili çalışmalar tamamlandıktan sonra, alternatif enerji kaynaklarının üretilmesine ve diğer konulara odaklanabiliriz diye düşünüyorum. Ayrıca sadece binalardaki değil, şehirlerdeki enerji verimliliğine de odaklanmalıyız. Bence, enerji üretimi şehir düzeyinde çok daha önemli bir konu haline geldi. Enerjinin nasıl üretildiği ve enerji üretmek için hangi enerji kaynaklarından yararlanıldığı önemli. Alen Amirkhanian (A.A.): Yıldız Teknik Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev yapan arkadaşlarım ve İzocam’dan da çok yakın arkadaşlarım vardı. Çalıştayı organize etmek için yaklaşık bir buçuk yıldır kendileriyle temas halindeydim. Ermeni organizasyonu olan Sivil Forum ile Avrasya Ortaklık Vakfı, projeyi gerçekleştirmek için destek oldu. Çalıştaya, Ermenistan’dan ve Türkiye’den 10'ar genç profesyonelin katılmasını sağladık. Çalıştayın amacından söz eder misiniz? V.M.: Çalıştay temel olarak, Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi için bir araya gelen, Avrasya Ortaklık Vakfı gibi tüm Ermeni ve Türk kuruluşlarına açık ve rekabetçi bir etkinlik. Birleşik Devletler Uluslararası Gelişim Ajansı tarafından finanse edilen iki yıllık daha büyük bir proje kapsamında destekleniyor. 2010 yılının Ekim ayında başlayan proje, Ermeni-Türk yakınlaşmasını desteklemek amacını taşıyor. Proje, 2012 yılının Ekim ayına kadar devam edecek. üretimi, tasarımcıların üzerinde durması gereken önemli konulardır. 21. yüzyıl tasarımcıları, tüm bu konularla ilgilenmek durumundadırlar. Bu nedenle, tüm öğrenci ve profesyonellerin, bu konularla ilgili daha fazla bilgi sahibi olmalarını hedefliyoruz. Çalıştay, öğrenci ve profesyonellere, bu konularla karşı karşıya kaldıklarında, bunları profesyonel şekilde çözümleme fırsatını verecektir. Çalıştay ile, Ermeni ve Türk gençlerinin birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayarak, amacımızı gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. American University Of Armenia Mühendislik Araştırma Merkezi Strateji Danışmanı Alen Amirkhanian ve Avrasya Ortaklık Vakfı Proje Yöneticisi Varya Meruzhanyan Enerji verimliliğinde uluslararası işbirliklerinin öneminden söz eder misiniz? A.A.: Araştırmaların ve fikirlerin uluslararası düzeyde paylaşımı olmadan, iyi bir eğitim sisteminden söz etmek mümkün değildir. Dünyanın dört bir yanından iyi fikirler gelebilir. Uygulamacılar ve profesyoneller olarak bize düşen, bu fikirleri dinlemek ve yeni bilgiler öğrenmektir. Gelecek neslin karşı karşıya olduğu sorunlar, sadece belirli bir grubun düşünüp çözüm üretebileceğinden çok daha büyüktür. Söz konusu sorunları çözmek için sürekli fikir alışverişinde bulunmamız gerekiyor. 12 Röportaj Yangınınyayılmasınıyalıtımönler İTÜ Makina Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, yangının tasarımla söndürülebileceğini, iyi bir mimari tasarım ve mekanik önlemlerle yayılmasının önlenebileceğini söylüyor. Prof. Dr. Kılıç, yangını bölümlere ayırmak ve çıktığı yerde hapsetmek gerektiğini, bu noktada da yalıtımın önemli olduğunu dile getiriyor. Her yıl çok sayıda yangının çıktığı, can ve mal güvenliğinin yaşandığı İstanbul için geçtiğimiz aylarda “Yangın Risk Haritası” sonuçları açıklandı. Buna göre İstanbul’un yangın açısından en riskli bölgeleri, Eminönü, Tahtakale, Sultanhamam, Kapalıçarşı gibi eski İstanbul denilen bölgesi... Yangınların birinci nedeni ise yüzde 40 oranında sigara. İTÜ Makina Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, yangının doğal bir afet olmadığını, insanların dikkatsizliği, tedbirsizliği ve hatasından kaynaklandığını söylüyor. “Yangının çıkmasından korkmayacaksınız, yayılmasından korkacaksınız” diyen Prof. Dr. Kılıç, yangının yayılmasını önlemek için yalıtım yaptırmak gerektiğini belirtiyor. Prof. Dr. Kılıç, yalıtım malzemelerinin İzocam Taşyünü ve Camyünü gibi yangına dayanıklı malzemeler olması ve yangın duvarlarıyla zonlarının oluşturulması gerektiğini dile getiriyor. Yangın Yönetmeliği’yle birlikte yangın konusunda uygulamalarda büyük bir reform yaşan- İTÜ Makina Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç dığını ifade eden Prof. Dr. Kılıç, “Şu anda Türkiye’de yeni yapılan ve kontrol edilen binalar, yangın güvenliği açısından Avrupa’daki binalarla aynı seviyede” diyor. Prof. Dr. Kılıç, Yönetmeliğin eksiklerinin olduğunun, ancak her geçen gün daha iyi anlaşıldığının ve yakın gelecekte çok iyi bir Yönetmeliğe sahip olacağımızın altını çiziyor. Geçtiğimiz günlerde “Yangın Risk Haritası” sonuçlarını açıkladınız. Risk Haritası ile ilgili bilgi verir misiniz? Haritayı nasıl hazırladınız? Haritanın amacı nedir? Bir şehrin yangın güvenliğinin sağlanması için alınacak önlemler belirlenirken, riskli bölgelerin nereler olduğunun bilinmesi gerekir. Bölgede konuşlandırılacak itfaiye ekipleri ve binalarda alınacak yangın önlemleri risk derecesine bağlıdır. Şehrin bölgeleri, “çok riskli”, “orta riskli” ve “az riskli” gibi gruplara ayrılarak, her risk bölgesine uygun önlemler alınır. Çok riskli bölgelerde daha sıkı önlemler planlanır. Riskli bölgele- rin tespiti için ilk kez 1990’lı yılların başında çalışmaya başladık. Büyükşehir Belediyesi’yle birlikte, İTÜ’den 136 öğretim üyesi ile, “İstanbul Yangından Korunma Araştırması” konulu araştırmayı yürütmeye başladık. Ben araştırmanın koordinatörlerinden biriydim. İstanbul’un yangın risk haritasını hazırlamak için 450 mahallenin muhtarıyla röportaj yaparak, onlara 57 soru yönelttik. Bu sorular arasında: “Mahallede kaç ahşap bina var?”, “Girilemeyen kaç sokak var?” gibi sorular yer alıyordu. Aylarca büyük bir ekip çalıştı, bazı sokaklarda birebir gezerek tespitlerde bulunuldu. Risk değerleri belirlendikten sonra, her bir kullanım özelliğine göre, mahalle bazında risk puanları oluşturduk. Daha sonra bunlar bir haritaya işlendi. Bu bilgilerin bir kısmı daha sonra güncellendi. Böylece İstanbul risk haritası oluşturuldu. Haritaya göre riskli bölgeler nereler? En riskli bölgelerin, eski İstanbul dediğimiz Eminönü bölgesinde, Tahtakale, Sultanhamam, Sirkeci, Kapalıçarşı, Beyoğlu bölgesinde Galata Kulesi ve çevresinin olduğunu tespit ettik. Bu bölgelerin riskli olmasının en önemli nedeni, dar ve girilemeyen sokakların olmasıdır. Ayrıca bu bölgelerde işyerlerinin yoğun olarak yer alması, tesisatların eski ve ahşap yapıların çok olması da etkilidir. 1870’li yıllarda yapılan bir çalışmada İstanbul’un, Avrupa’da en riskli şehir olduğu tespit edilmiş. İstanbul günümüzde de Avrupa’nın en riskli metropolüdür. Girilemeyen sokaklar ve yoğun trafik, boğazın gemi trafiği, yeterli su bulunmaması, alınan önlemlerin yetersizliği, tarihi ve ahşap yapıların çokluğu, yüksek yapıların artması, ticaret ve sanayi kuruluşlarıyla konutların iç içe bulunması gibi birçok faktörden dolayı yangın riski büyüktür. İstanbul’daki dar ve dik, araçların park ettiği ve merdivenli sokaklar nedeniyle, yaklaşık bin 400 sokağa itfaiye aracı giremiyor. Bu nedenle yangınlara zamanında müdahale edilemediği ve yangınlar kontrolden çıktığı için hasar miktarının fazla olduğu yangınlara sık rastlanılıyor. Eyüp ve Fatih ilçelerinde girilemeyen sokak sayısı daha çoktur. Binalar birbirine çok yakın olduğundan sadece tek yönden müdahale etme imkanı söz konusudur. Sokakların dar olması yanında, insanların sokaklara karşılıklı olarak araç park etmeleri de itfaiye araçlarının sokaklara girmesini engeller. Ayrıca sokaklarda kurulan halk pazarları da itfaiyenin sokaklara girmesini zorlaştırır. Ahşap olarak inşa edilen, zamanla mukavemetleri zayıflayan ve haşereler tarafından zarara uğratılan yapılar yangına en çok duyarlı binalar arasında bulunur. Yangın anında bu tür binaların taşıyıcı sistemleri de zarar görmüşse, yapıyı kurtarmak çoğu zaman mümkün değildir. İstanbul’da özellikle akıntılı ve önemli bir geçit yeri olan Boğaziçi, gemilerin toplandığı Haramidere açıkları, Tuzla ve Haydarpaşa liman bölgesi gibi, deniz trafiği açısından yoğunluk gösteren ve yangın olasılığı yüksek bölgeler bulunur. Tarihi gelişme içinde denizde meydana gelen, önemli can ve mal kayıplarına neden olan deniz kökenli yangınlar, bu durumu açık bir şekilde kanıtlar. Yangın riskine karşı ne gibi önlemler alınabilir? İstanbul’daki dar sokakları değiştirmemiz mümkün değil. Japonya’da da İstanbul’a benzer dar, iç içe geçmiş dar sokaklar var. Bu tür sokaklarda küçük itfaiye araçları kullanılıyor ve bu sokaklarda belli noktalara itfaiyenin müdahale ederken kullanacağı cihazlar konuluyor. Bizdeki deprem konteynerlerinin benzeri, konteynerler kullanılıyor. Ayrıca dar sokaklara itfaiyenin yangını söndürürken kullanacağı, su alabileceği musluklar konuluyor. Binalardaki önlemler, çok daha sıkı kontrol ediliyor. Ülkemizde de, sokaklara nokta bazında müdahale birimleri koyabiliriz. Önlemler, binalara özgü olarak alınabilir. Kentsel dönüşüm projelerini bunun için bir başlangıç olarak görüyorum. Sokaklar dar olsa da, aynı özelliği koruyarak, günümüz teknolojisindeki söndürme ve önleme uygulamaları her bakımdan uygun olabilir. İstanbulYangınRiskHaritası Rapordan yangının birinci nedeninin sigara olduğu yönünde ilginç de bir sonuç çıkmış. Bu noktada yangının nedenlerinden söz eder misiniz? Yangın, doğal bir afet değildir. İnsanların dikkatsizliği, tedbirsizliği ve hatasından kaynaklanır. Yangının nedenleri ülkelere göre değişiyor. Örneğin, Güney Amerika’da yangın en çok LPG’den kaynaklanıyor. Ülkemizde yangının birinci nedeni yüzde 40 oranında sigara. Gelişmiş ülkelerde sigara, yüzde 12-15 oranında yangına neden oluyor. Ülkemizde, sigara kaynaklı yangınların en büyük nedeni, dikkatsizliğimiz ve içtiğimiz sigarayı rastgele atmamızdır. Ben, binanın üst katından atılan sigaranın, alt katta yangına neden olduğuna şahit oldum. İtfaiyede çalıştığım dönemlerde, sigara kaynaklı yangınları önlemek için kampanyalar düzenlemiş, “Sigaranın yeri küllüktür” sloganının yer aldığı afişler hazırlatmıştım. Ülkemizde yangının ikinci önemli nedeni, yüzde 25 oranında olan elektrik kaynaklı yan- gınlardır. Aslında elektrik yangınlarının sayısı her geçen gün artıyor. Bu, elektrik enerjisinin daha fazla kullanılması, eskimiş kabloların değiştirilmemesi, kullanılan prizlerin uygun olmaması ve çok sayıda cihazın bir prize bağlanmasından kaynaklanıyor. Gelişmiş ülkelerde elektrikten çıkan yangın oranı yüzde 30’dan fazladır. Sonuçta, yangını bir enerji oluşturur. Enerji olmazsa, yangın da olmaz. En yaygın kullanılan enerji kaynağı da elektrik enerjisidir. İstanbul’un diğer yangın nedenleri arasında, çocukların ateşle oynaması, tüp ve bacalar da yer alıyor. "Yangın tasarımla söndürülür" Siz, “Yangın, tasarımla söndürülmelidir” diyorsunuz. Yangını önleyecek bina tasarımı nasıl olmalıdır? Yangın, gerçekten tasarımla söndürülür. Binayı bölümlere ayırmak ve bölümleri yalıtarak yangını çıktığı yerde hapsetmek gerekiyor. Yangın önlemleri arasında en önemli konu yalıtımdır. Yangının çıktığı noktada kalması için yangın zonları oluşturulmalıdır. Zonlar oluşturulmuşsa, yangın çıktığı noktada kalır. Ben hep, “Yangının çıkmasından korkmayacaksınız, yangının yayılmasından korkacaksınız” derim. Yayılmasını önlemek için de yalıtım yapmak gerekiyor. Yalıtım malzemelerinin yangına dayanıklı olması ve yangın duvarlarıyla zonlarının oluşturulması önemli. Yangın duvarları ve şaftlarını oluştururken, uygun yalıtım malzemelerini kullanmak şart. Yangına dirençli malzemeler, yangın geciktirici malzemeler, duvarlar, kesiciler, yönlendiriciler, perdeler ve damperler yangını yavaşlatır ya da yayılmasını önler. İzocam’ın da ürünleri arasında olan yangını bir noktada hapseden, taşyünü ve camyünü gibi yanmaz yalıtım malzemeleri uygun malzemelerdendir. Yangın, merdiven açıklıklarından, şaft açıklıklarından ve şaftlardaki yanıcı kablolardan dolayı yayılır. Bunun engellenmesi için şaftların, riskli bölgelerdeki açıklıkların, kabloların ve kanalların geçtiği açıklıkların kapatılması, duvarların yangına dayanıklı olması gerekiyor. Yangın zonları ve kompartımanın oluşturulması dışında, söndürme sistemleri de mimari tasarıma girer. Otomatik söndürme sistemleri ve müdahale cihazlarının, tasarım aşamasında uygun yapılması önemlidir. Mimari tasarım çok iyi yapılarak, yangının çıktığı yerde kalması sağlanır, elektronik önlemlerle erken haber alınır, mekanik önlemlerle de yangının çıktığı yerde daha kısa sürede söndürülmesi ve daha az zarar vermesi gerçekleştirilir. Sönmeyen hiçbir yangın olamaz, yangın ne kadar büyük olursa olsun, belli bir süre sonra söner. Önemli olan can kaybına ve yaralanmalara sebep olmadan, yayılmadan kontrol altına alınmasıdır. Yangın güvenliğinde malzemenin önemi nedir? Ne tür malzemeler kullanmak gerekir? Yangının yayılmasının en önemli sebeplerinden biri, yanıcı özellikteki ısı ve ses yalıtım malzemelerinin kullanılmasıdır. Yalıtım malzemelerinin, yangına dayanıklı olması durumunda çıkan yangın yayılmaz. Malzemelerin yangına dayanıklılığı; yanmaz, zor yanıcı, zor alevlenici, normal alevlenici ve kolay alevlenici şeklinde sınıflandırılır. Piyasada kullanılan poliüretan ve polistiren esaslı malzemeler B3 sınıfı malzemelerdir. Bu malzemelerin aslında bina içinde yalnız kullanılmaması, sadece kompozit olarak kullanılması gerekiyor. Yalıtım malzemelerinin, seramik esaslı malzemelerle, camyünü ve taşyünü gibi malzemeler arasından tercih edilmesi, polistiren ve poliüretan malzemelerinin kompozit olarak kullanılması şart. 14 Röportaj Şu anki Yönetmeliğin çok iyi olmadığını söylediniz. Sizce bu noktada yapılması gerekenler neler? Yönetmeliğin en önemli eksikliği, mevcut yapılarla ilgili olan hükümlerin, çok katı olması ve öz olarak verilmesi. Bu nedenle de Yönetmelik, farklı yorumlara neden oluyor. Bir de Yönetmelikte, yeni yapılarla mevcut yapılar arasındaki fark çok az. Mevcut yapılar için biraz daha esnek olunması ve farklı önlemler alınması gerekiyor. Yönetmelikte öyle maddeler var ki, binayı yıkmadan uygulamak mümkün değil. Halkın yerine getiremeyeceği önlemlerin talep edilmesi, halkı zor durumda bırakıyor ve menfaat gruplarının oluşmasına neden oluyor. Bir diğer eksiklik, Yönetmelik ile ilgili açıklayıcı dokümanların olmaması. AB’de bir yönetmeliğin hemen ardından yönetmeliğin nasıl uygulanacağıyla ilgili açıklayıcı dokümanlar çıkarılır. Bu konuda eksiğimizin olması, Yönetmeliğin bazı maddelerinin farklı şekilde yorumlanıp uygulanmasına neden oluyor. Malzemelerin binanın özelliklerine göre seçilmesi önemli. Malzemenin riski, kullanım şekli ve yerine göre değişir. Yerine göre çok tehlikelidir, ama yerine göre de kullanılabilir özelliktedir. Yüksek katlı binalarda, sadece polistiren esaslı malzemeyle yalıtım yapmak riskli olabilir. Bu tür malzemeler beş, altı katlı binalarda ise kullanılabilir. Yönetmeliklere göre, yüksek katlı binalarda dış cephenin mutlaka zor yanıcı malzemelerle yalıtılması gerekiyor. Yönetmelikte yüksek bina, 21.5 metreden daha yüksek olan binalar şeklinde tanımlanır. Kullanılacak yangın durdurucu malzemelerin özelliklerinde su, su buharı ve rutubet nedeniyle değişiklik olmamalı, darbelere ve kemiricilerin verecekleri zarara karşı dayanıklı olmalıdır. Malzemenin uygulanmasında katlar arası düşey geçişler ve bölümler arası yatay geçişler tam olarak kapanmalı ve boşluk kalmamalıdır. "Yeni yapılar Avrupa'dakilerle aynı seviyede" Yangın Yönetmeliği ile birlikte Türkiye’de neler değişti? Uygulamalarda ne gibi değişiklikler oldu? Son 10 yılda, yangın önlemleri uygulamalarında büyük bir reform oldu. 1990 öncesi yağmurlama sistemi zorunlu değildi. Yangın merdiveninin özellikleri bilinmiyordu, spiral çelik bir merdiven yapılıyordu ve ona “yangın merdiveni” deniliyordu. Şu anda Türkiye’de yeni ya- pılan ve kontrol edilen binalar, yangın güvenliği açısından Avrupa’daki binalarla aynı seviyede. Yönetmelik çıktıktan sonra yangın sektörü çok büyüdü. Yağmurlama sistemi ve algılama sistemi yapanların ve yangını önlemeye yönelik yalıtım malzemesi üretenlerin sayısı arttı. Ülkemizde, yeni yapılarda fevkalade iyi önlemler alınmaya başlandı. Belki istenilen seviyede değil, ama gidişat oldukça iyi. Şu anki duruma göre, bence önümüzdeki 5-10 yıl içinde uygulamalar iyi bir noktaya gelecektir. Aslında Yönetmelik, 20 yıl önce çıkarılsaydı, bugün istenilen noktaya gelmiş olurduk. Bazı yanlış uygulamalar, yorumlar ve tartışmalar olmadan doğruya ulaşılamayacağını düşünüyorum. “Şu anki Yönetmelik iyi” diyemeyiz. Ama Yönetmelik, her geçen gün daha iyi anlaşılıyor ve daha iyi yorumlanıyor. Bu değişiklikler yapıldığı sürece yakın gelecekte çok iyi bir Yönetmeliğe sahip olacağız. Peki Yangın Yönetmeliği, şu anki haliyle gerçek anlamda uygulanıyor mu? Yangın Yönetmeliği’nde uygulanmayan maddeler yok değil. Bunu toplantılarda çok fazla dile getirdim. Maddenin teorik olarak konulması değil, uygulanabilir olması önemlidir. Şu anda maalesef Yönetmelikte uygulanamayan beş, altı madde var ve bu maddelerin uygulanması mümkün değil. Çünkü bunlar, Türkiye şartlarına uygun olmayan, uygulanması zor maddeler. Örneğin, mevcut yapılarda, konut haricindeki binaların, 30 metreden daha yüksekteki açık merdiveninin kapatılması isteniyor. İstanbul’da çok katlı ofisler var. Bu tür maddeler düşünülmeden konuluyor. Sonradan bazı maddeleri değiştirmek daha zor oluyor. Yalıtım ve yangın güvenliği konusunda yurtdışında ne gibi uygulamalar gerçekleştiriliyor? Bu uygulamaları Türkiye ile kıyaslarsanız neler söylersiniz? Yangın Yönetmeliği’ndeki esaslarla, Batı ülkelerindeki esaslar birbirinden farklı değil. Yalıtım malzemelerinin yangına dayanım süresini belirtiriz. Böyle olunca da herhangi bir malzemeyi değil, bir özelliği tarif ediyoruz. Bu durum, yurtdışında da aynıdır. Tek fark, yurtdışında yalıtım malzemelerinin daha çok kullanılması, ülkemizdekine göre yangın zonları arasındaki geçişlerin çok daha iyi kapatılması ve çok daha iyi uygulama yapılmasıdır. Türkiye’yi yurtdışıyla karşılaştırdığımızda yangın güvenliği konusundaki farkın, kullanılan malzeme kalitesinde değil, uygulama ve kontrolünde olduğunu söyleyebiliriz. Birçok uygulamada, teorik olarak yanmaz malzemeler kullandığınızda yalıtım için yeterli gibi görünür. Ancak, yangın sırasında öndeki malzeme düştüğünde, onunla birlikte diğerleri de dökülüyor. Yani bütünlük özelliği sağlanamıyor. Böylece teorik olarak çok uygun görülmesine rağmen, pratikte hiçbir işe yaramadığını görebiliyoruz. İzocam’danHaberler İzocam'danVanlı depremzedelere yardım Sosyal sorumluluğa yürekten inanan ve sosyal dayanışma gücünün toplumları ayakta tuttuğunu bilen İzocam, Van depremiyle sarsılan vatandaşlarımızı yalnız bırakmadı. İzocam çalışanları Van için 135 adet erzak kolisi hazırladı. İzocam da 185 adet koliyle katkı sağladı. Toplam 320 adet gıda erzak paketine, 83 adet deri yelek de eklendi. Ayrıca Van bayileri için yaptırılan 21 m2'lik iki yaşam konteyneri de teslim edildi. İzocam Van’daki vatandaşlarımıza kendi ürünleriyle de destek verdi. Deprem sonrası kurulan çadırların yağan yağmurdan en az etkilenmesine katkı sağlamak isteyen İzocam, deprem bölgesine 80 m3=1600 m2 Foamboard gönderimi yaptı. Çadırların altına yerleştirilerek kuru zemin ve ısı yalıtımı sağlanması amaçlanan Foamboardlar ile gıda erzak paketleri Afet İşleri Genel Müdürlüğü Van Temsilciliği’ne teslim edildi. Terratherm-mantoustaeğitimleridevamediyor İzocam’ın 2004 yılından beri ustalara yönelik verdiği eğitimler tüm hızıyla sürüyor. Dört gün süren eğitimlerde, yalıtım uygulamaları ve malzemeleriyle ilgili teorik ve uygulamalı dersler veriliyor. Bugüne kadar 900 usta sertifikalandırıldı. İzocam, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü işbirliğiyle MEB sertifikalı usta eğitimlerine devam ediyor. Dört gün süren eğitimlerle, sektörde yalıtım uygulamaları yapan ustalara, uygulamaya yeni başlayan ya da başlayacak ustaların kullandıkları yalıtım ürünlerinin nasıl yapıldığını, teknik özelliklerini, kullanım amaçlarını ve farklılıklarını uygulamalı olarak öğrenmeleri amaçlanıyor. Türkiye Yol-İş İntes Eğitim Şantiyesi SincanAnkara’da gerçekleştirilen Terratherm-manto (Sıvalı Dış Cephe Isı Yalıtım Sistemleri) eğitimlerinde ilk olarak konunun teorik anlatımı yapılıyor. Daha sonra atölye eğitimine geçiliyor ve ustalar uygulama yapma şansı elde ediyorlar. Aynı zamanda, aldıkları projeyi okuyup, metrajlandırıp malzeme analizi çıkararak doğru detay ve doğru montaj yapmaları sağlanıyor. Bu çalışmalarla sektörde bilinen yanlış uygulama ve detay bilgilerinin düzeltilmesi amaçlanıyor. Yapılan tüm eğitimlerle, yapının gereksinimlerine göre doğru 8MARTDÜNYAKADINLARGÜNÜ KUTLUOLSUN malzeme seçimi ve doğru uygulamanın nasıl olduğu anlatılarak, sektörde kalifiye eleman yetiştirilmesinin yanı sıra, yalıtım ve enerji tasarrufu bilincinin yayılması, yalıtım konforundan azami fayda sağlanması ve çevrenin korunması hedefleniyor. 2004 yılından beri her ay eğitim şantiyesindeki İzocam Atölyesi’nde düzenlenen, İzocam ve Weber’in uzman kadrosuyla birlikte, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetkilendirdiği uzman öğretmenler gözetiminde yapılan eğitimlerde bugüne kadar, başarılı olan 900 usta sertifikalandırılarak, sektörün nitelikli eleman ihtiyacına önemli katkı sağlandı. 16 YolHikayeleri Bilecik Tarih,çinivekültür-sanatın başkentindeyiz Bu sayıda İzocam bayileriyle birlikte Bilecik, Kütahya ve Eskişehir’deydik. Osmanlı İmparatorluğu’nun temellerinin atıldığı Bilecik, çinileriyle adını dünyaya duyuran Kütahya, kültür, sanat ve şehircilik açısından Türkiye’nin en gelişmiş şehri Eskişehir’deki üç bayimizi ziyaret ettik. Bilecik, Marmara Bölgesi’nin güneydoğusunda, Balkan Yarımadası ile Anadolu arasında geçiş oluşturan bölgede yer alır. Şehrin, Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgeleri’ne sınırı vardır. Bilecik’in kuzeyinde Sakarya, doğusunda Düzce, güneydoğusunda Eskişehir, batısında Bursa ve güneyinde Kütahya bulunur. Sekiz ilçesi olan şehrin topraklarının yüzde 32’sini dağlar oluşturur ve en yüksek dağı, Bozüyük’teki 1906 metre yüksekliğindeki Kala Dağı’dır. Nüfusu 220 binin üzerinde olan Bilecik, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğduğu topraklardadır. Şehirde her yıl Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri yapılır. bölgesi haline gelir. Osmanlı İmparatorluğu 1299’da Bilecik’in Söğüt ilçesinde kurulur. 1402 yılına kadar Osmanlı topraklarında kalan Bilecik, Ankara Savaşı’nda iki ay boyunca Timur’un himayesine girer. Çelebi Sultan Mehmet tarafından tekrar Osmanlı himayesine katılır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında üç kez düşman işgaline uğrayan Bilecik, 1924’te il olur. Bilecik’in türbeleri Tarihi cami ve hanlar Osmanlı’nın kurulduğu şehir Bilecik’in tarihi İ.Ö. 3 bin yıllarına dayanır. Prehistorik dönemlere ait birçok höyük bulunan Bilecik’te, Tunç Çağı’nda kalay çıkarılır. Bilecik, tarihte sırasıyla Hititler, Frigler, Pers ve Roma İmparatorluğu ile Bizanslıların egemenliği altına girer. Şehirde Roma döneminden kalan tarihi eserler olmakla birlikte, asıl tarihi ve mimari yapılar Osmanlı döneminden kalan yapılardır. 13. yüzyılda Bilecik ve çevresi Selçuklular ve Bizanslılar arasında Türkmen akıncıların bir uç haline getirildiği sanılıyor. Ağaçlandırılan bir bahçe içinde yer alan Türbe, en son 18861887 yıllarında 2. Abdülhamit tarafından onarılır. Ertuğrul Gazi Türbesi, Bilecik’e gelenlerin mutlaka ziyaret ettikleri türbelerdendir. Bir diğer türbe de Osman Gazi’nin kayınpederi ve Anadolu’nun ilk ahi şeyhlerinden olan Şeyh Edebali’nin Türbesi’dir. Türbe, Orhan Gazi tarafından Bilecik’teki küçük bir tepe üzerine yapılır. Türbede, Şeyh Edebali ve yakınlarının mezarları bulunur. Ertuğrul Gazi’ye ait türbenin yapılış tarihi kesin olarak bilinmiyor. Türbenin ilk olarak Osman Gazi tarafından açık mezar olarak yaptırıldığı, daha sonra Çelebi Mehmet tarafından türbe Şeyh Edebali Türbesi’nin yakınında bulunan ve Orhan Gazi tarafından yaptırılan Orhan Gazi Camisi’nin, diğer camilerden farklı olarak, minaresi 30 metre uzaklıktaki bir kayanın üzerinde yer alır. Osmanlı dönemi Türk mimari sanatının dini mimari alanında, iki kubbeli yapı denemesinin örneği olan cami, 2. Abdülhamit döneminde önemli bir onarım geçirir. Bilecik-Sakarya karayolu üzerinde bulunan Köprülü Mehmet Paşa Camisi, 1665 yılında Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılır. Dikdörtgen planlı olan caminin duvarları kesme taştandır. Bilecik’in bir diğer tarihi camisi de, 2. Abdülhamit tarafından 1903-1905 tarihleri arasında yaptırılan Hamidiye Camisi’dir. Cami, iki minareli olduğu için halk tarafından “Çifte Minareli Cami” olarak adlandırılır. Osmanlı mimarisinin yapısal özelliklerini taşıyan bir diğer tarihi yapı ise Mihal Bey Hanı’dır. Gölpazan ilçe merkezinde bulunan Han, Osman Bey’in en yakın arkadaşlarından olan Mihal Bey tarafından yaptırılır. Han, dikdörtgen planlıdır ve iri taşlardan yapılıdır. Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi Bilecik’te ziyaret edilecek yapılardan birisi de Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi… Söğüt ilçesinde bulunan müze, eski bir Türk evinin restore edilmesiyle 2001 yılında hizmete açılır. Müzede, Söğüt ilçesi ve civarında Yörüklere ait sancak, eski giyim-kuşam, kilim ve halılar, Roma, Bizans ve Osmanlı sikkeleri gibi etnografik ve arkeolojik eserler sergilenir. Saat Kulesi Yayla turizmi Bilecik’te kültür turizminin yanı sıra yayla turizmi de yapılır. Bozüyük ilçe merkezine yakın bulunan Kömürsu Yaylası, köknar, karaçam, kayın ve ardıç ağaçlarıyla, yemyeşil çimen ve çiçekleriyle görülmeye değerdir. Yaylada kaynak sular bulunur. Bu nedenle Kömürsu Yaylası, kış turizmi açısından da önemli yaylalar arasında yer alır. Bir diğer yayla olan Sofular Yaylası, çam ve köknar ağaçlarıyla kaplıdır ve 1600 metre yüksekliğe sahiptir. Pazaryeri ilçesindeki Kamçı Yaylası ise, kamp ve dinlenme yeri olarak kullanılır. İçmeler ve kaplıcalar Pek çok şehirde olduğu gibi Bilecik’te de tarihi bir Saat Kulesi vardır. Bilecik şehir merkezinde yer alan ve 2. Abdülhamit tarafından yapılan Kule, dört cephelidir. Saat Kulesi, tarihte İpekyolu üzerinde seyahat eden hacı kafileleri ve ticaret kervanlarına saat başı çalarak zamanı bildirme işlevi görür. Günümüze kadar pek çok kez restore edilen Kule, bugünkü görünüşünü alır. Metristepe Zafer Anıtı ve İnönü Şehitliği Metristepe Zafer Anıtı, Kurtuluş Savaşı’nın önemli dönüm noktalarından olan İnönü Savaşları’nın kazanıldığı Bozüyük Metristepe’de şehitlerin anılarını yaşatmak amacıyla yapılan, 24 metre yüksekliğindeki betonarme anıttır. Anıtın üzerinde, savaşa katılan birlikler ve komutanlarıyla ilgili bilgiler yer alır. Anıtın ön tarafında iki heykel vardır ve çevresinde de siperler bulunur. Metristepe’de, her yıl l Nisan’da anma törenleri düzenlenir. Anıtın yanı sıra, Bozüyük’e 6 km uzaklıkta ve etrafı çam ağaçlarıyla çevrili olan İnönü Şehitliği yer alır. Şehitlikte ayrıca çok sayıda şehit mezarı ve mermerden yapılan şehitlik nişan taşı bulunur. Bilecik, kış turizmine de imkan tanır. Şehrin Osmaneli ilçesindeki Osmaneli-Selçik İçmeleri’nde, dört ayrı çeşmeden kaynak suyu akar. 15-20 derece sıcaklığı olan kaynak suyunun, karaciğer, mide, safra kesesi ve bağırsak hastalıklarına iyi geldiği bilinir. Söğüt ilçesi Çaltı beldesinde bulunan Söğüt Çaltı Kaplıcaları, 38 derece su sıcaklığına sahiptir. Kaplıcanın, deri ve mide hastalıklarına, romatizmal rahatsızlıklara ve kadın hastalıklarına iyi geldiği söylenir. Bilecik mutfağı Bilecik’e özgü yöresel yemeklerin çoğunluğunu hamur işleri oluşturur. Pide, bükme ve hodalak fırında en yaygın pişirilen ekmek türleridir. Ayrıca yeni sönen ocağın ateşine gömülerek kömme ismi verilen ekmek türü de yapılır. Büzme, nohutlu tavuklu mantı, keşkek, ovmaç çorbası, mercimekli mantı, kesme hamur, saçta yufka böreği, yağlı yufka, su böreği, keklik kebabı güveç, kuskus pilavı, piruhi (yufkalı, peynirli hamurişi), pancar pekmezi, sac kebabı, köpük helvası, höşmerim (peynirli tatlı), kıtırcı helvası, cevizli üzüm sucuğu, kavurma Bilecik’e özgü yemeklerin başlıcalarıdır. “İzocamcıyız dememiz yetiyor” IsıdemYapıMalzemeleriSan.veTic.Ltd.Şti.SahibiHayatiÖz: “İnşaat mühendisiyim. Üniversiteden mezun olduktan sonra bir süre mühendislik yaptım. 1989’da ortağım Sezai Balta ile birlikte Isıdem Yapı Malzemeleri’ni kurduk. Müşterilerden gelen talepler doğrultusunda ürün yelpazemizi zaman için genişlettik. Bugün boya, PVC, hırdavat ürünleri ve yalıtım malzemeleri satışı yapıyoruz. Bunun yanında uygulama da gerçekleştiriyoruz. İzocam’ın kaliteli malzemeleriyle, iyi yalıtım uygulamaları yapmaya çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak konut projelerinde uygulamala yapıyoruz. Son olarak Nilüfer Yapı Kooperatifi’nin uygulamasını gerçekleştirdik. 1990’da İzocam bayisi olduk. O dönemde yalıtım çok iyi bilinmiyordu. Bugün olduğu gibi o zaman da İzocam, sektörde en bilinir, en güvenilir ve en çok iş verebilecek firmaydı. İzocam yıllar içinde hızlı büyüdü. Camyünü tek ürünken, zamanla ürün çeşidini muazzam şekilde artırdı. İzocam bayisi olmanın en büyük faydası, her yerde bize referans olmasıdır. Müşterilerimiz, bizimle ilgi- li, “İzocam bayilik verdiyse, düzgün insanlardır” diye düşünüyorlar. Bazı markaların sadece ismini vermeniz yeterlidir. İzocam da böyle bir firma. ‘İzocamcıyız’ dememiz yetiyor. Bilecik’te İzocam’ın daha çok Camyünü Çatı Şiltesi, XPS, EPS ve mantolama malzemelerini satıyoruz. Bilecik’te ilk mantolamayı 10 yıl önce yaptık. O dönemde bizi gören insanlar, ne yaptığımızı anlamıyorlardı. Yalıtımın yararlarını insanlara anlatmakta zorlandık. Bugün ise herkes binasına mantolama yaptırıyor. Özellikle doğalgazın Bilecik’te kullanılmaya başlamasıyla birlikte, insanlar yalıtıma yöneldiler. Komşusunun yalıtım yaptırdığını gören herkes yalıtım yaptırıyor. BEP Yönetmeliği ile birlikte yalıtım yaptıranların sayısı daha hızlı arttı. Bundan sonra yalıtımsız bina yapılmayacak. Teras yalıtımı, su yalıtımı ve mantolama, artık binaların olmazsa olmazı oldu. Konut sektörü büyüdükçe yalıtım sektörünün de büyüyeceğini düşünüyorum.” 18 YolHikayeleri Kütahya Ege Bölgesi’nin İç Batı Anadolu bölümünde, Yukarı Sakarya ve Güney Marmara bölümlerinin kavşağında yer alan Kütahya, kuzey-kuzeybatıda Bursa, kuzeydoğuda Bilecik, doğuda Eskişehir, güneyde Uşak ve batıda Balıkesir ile çevrilidir. Şehir, İç Anadolu’yu Ege’ye, Marmara Bölgesi’ni batıda Ege kıyılarına ve Göller Yöresi üzerinden Akdeniz kıyılarına bağlayan kara ve demiryollarının önemli kavşaklarından biridir. Deniz seviyesinden yüksekliği 969 metre olan Kütahya’nın toprakları, İç Anadolu çanağı ile Ege ovaları arasında yer alır. tine girer. Bugün Kütahya’da Selçuklular döneminden medrese, cami, mescid ve hamamlar vardır. 1277 yılında Anadolu Selçukluları'nın dağılmasıyla birlikte Kütahya, Germiyanoğulları’nın himayesine girer. Şehir, 1429 yılında ise Osmanlı topraklarına katılır. Birinci Dünya Savaşı’nda Yunan işgaline uğrayan Kütahya, Büyük Taarruz ile düşmanlardan kurtarılır ve 30 Ağustos 1922’de Başkomutan Meydan Muharebesi’nin kazanılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir şehir olur. 12 ilçesi bulunan şehrin nüfusu, yaklaşık 590 bindir. Şehir, İç Anadolu’nun karasal iklimiyle Ege ve Marmara’nın ılıman iklimi arasında geçiş özellikli bir iklime sahiptir. Şehrin yüzde 54’ü ormanlarla kaplı olduğu için zengin doğa güzelliklerine sahiptir. Kütahya’nın en önemli sembolü çini ve seramiktir. Çini, özellikle halkın da önemli bir geçim kaynağıdır. Kütahya çinileri, pek çok ülkeye ihraç edilir. Çinicilik Kütahya çinilerine mavi ve beyaz renklerin hakim olması 15. yüzyıl ortalarına rastlar. Günümüzde Kütahya Çiniciliği ihraç edilen, desen ve renk zenginliğine sahip eserler yaratıyor. Kütahya’da, tarihten beri çiniden başka seramikten yapılma kase, fincan, tabak, testi, limon sıkacağı, şişe, ibrik, şekerlik, matara, vazo ve biblolar da yapılır. Kütahya’yı ziyaret edenler, çini ya da seramik süs eşyaları almadan seyahatlerini tamamlamazlar. Kütahya Kalesi Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı şehir Kütahya’nın 7 bin yıl öncesine uzanan tarihi bir geçmişi vardır. Kütahya’nın antik çağlardaki adı “Kotiaeion”dur. Şehre yerleşen en eski halk ise Friglerdir. Friglerden sonra şehir, sırasıyla Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Roma ve Anadolu Selçukluları'nın hakimiye- denin bolluğu, şehrin adının çiniyle birlikte anılmasını da sağlar. Şehirde, Hititlerle başlayan keramik yapımı, Osmanlı döneminin sonuna kadar sürekli gelişme gösterir. Kütahya, 100 yılı aşkın bir süre Selçuklularla Bizanslılar arasında tampon bölge olarak kalır. Bu dönem çiniciliğinde Bizans ve Selçuklu kültürünün etkisi vardır. Daha sonra Kütahya çiniciliğinde, Osmanlı etkisi görülür. Kütahya, çini ve seramik deyince ilk akla gelen şehirlerden birisidir. Çinicilik, şehrin simgesi olarak Kütahya’yı tüm dünyaya tanıtan bir sanattır. Kütahya ve çevresindeki topraklarda, çini ve seramik yapımında kullanılan hammad- Antik dönemlerden beri var olduğu bilinen Kale, 5. yüzyılda Bizansların yaptırdığı surlarla, Selçuklular, Germiyanoğulları ve Osmanlılar tarafından yapılan onarım ve eklerle güçlendirilir. Kale, yukarı, iç ve aşağı kale olmak üzere üç bölümden oluşur. Kalede iki çeşme, iki mescit ve kır kahvesi vardır. Mescidin altında taşlardan yapılan su tesisi bulunur. Kalenin iç kısımlarında çevre düzenlemeleri yapılır. Ulu Cami TAŞYÜNÜARABÖLMELEVHASI Hafifarabölmeduvarlarda, dışduvarlarıniçtenyalıtım uygulamalarında,merdivenveasansör boşluklarında,komşuduvarlardaısı, sesyalıtımıveyangıngüvenliği amacıylakullanılır. Yıldırım Beyazıt Camisi olarak da bilinen Ulu Cami, şehir merkezinde yer alır. Yıldırım Beyazıt zamanında (1381-1384) yapılmaya başlanan Cami, 1401’de tamamlanır. Kütahya’nın en büyük ve en güzel camisidir. Cami, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferi sırasında Mimar Sinan tarafından tamir edilir, 1893 yılında 2. Abdülhamit döneminde ise büyük onarım geçirir ve kubbeli olarak son şeklini alır. Caminin içindeki büyük sütunlar, Aızanoı Antik Kenti’nden getirilir. Cami bin 125 m2’lik bir alanı kaplar. Şehitlik ve Anıtlar Başkomutan Meydan Muharebesi adıyla anılan savaş, tarihimizde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna temel olan ve Büyük Zafer ile sonuçlanan bir savaştır. Kütahya’da savaşta şehit olan Mehmetçiklerin anısına Şehitlik ve Anıtlar vardır. Bunlardan birisi olan Dumlupınar İlk Hedef Anıtı, 1964’te yapılmaya başlanır ve 1972’de yapımı tamamlanarak ziyarete açılır. Anıtın bulunduğu yer, Başkomutan Meydan Muharebesi’nde, Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!..” emrini verdiği karargâhın yeridir. Anıt, Bronz Atatürk Heykeli, arka planda betonarme bir anıtsal yapı, bronzdan süvari birliklerini canlandıran rölyeften oluşur. Atatürk heykelinin yüksekliği 4 metre, beton fon yüksekliği ise 12 metredir. Dumlupınar Şehitliği ise, Büyük Taarruz’un 70. yıldönümü olan 30 Ağustos 1992’de ziyarete açılır. Şehitlik; Üç Komutan Anıtı, Milisler Anıtı, 500 kişilik sembolik şehit mezarları ve kitabeleri, Şehit Baba Oğul Anıtı, Mehmetçik Anıtı, Namazgâh ve Şadırvan’dan oluşur. Kütahya Çini Müzesi Ulu Cami’nin yanında yer alan Kütahya Çini Müzesi, Türkiye ve dünyadaki tek çini müzesidir. Germiyan Beyi 2. Yakup Çelebi (13871429) tarafından 1411 yılında yaptırılan imaret, medrese, mescit, kütüphane ve hamamdan isimli eserinde Kütahya’dan şöyle söz eder: “Kütahya’nın havası ve suyu güzeldir, fincanı çeşitli maşrapa ve testileri, çanak ve tabakları hiçbir yerde yoktur. Şehrin içinde binden fazla kayalardan akan buz gibi suları vardır. Mahbup ve mahbubesi, alim ve fadılları çoktur.” Kütahya’da Evliya Çelebi’nin doğduğu ev, Kütahya Belediyesi ve Kütahya Evliya Çelebi Kültür Hizmet ve Tarihi Eserleri Onarma Derneği’nin desteğiyle yeniden yaptırılır. Konağın yanındaki yapı da geleneksel el sanatlarının yaşatıldığı merkez haline getirilir. Frigya Vadileri oluşan külliyenin imaret ve türbe bölümü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilerek Çini Müzesi haline getirilir ve 1999’da ziyarete açılır. Müzede 14. yüzyıldan günümüze kadar Kütahya ve İznik’te üretilen çini mimari elemanlar, çini kitabeler, çini vazo, tabak, pano ve ev gereçleri sergilenir. Müzenin girişinde, 2. Yakup Çelebi’ye ait Osmanlı Türkçesi’yle yazılan dünyanın en büyük ikinci taş kitabesi bulunur. Evliya Çelebi Anıtı ve Kültür Sanat Evi Kütahya, Afyonkarahisar ve Eskişehir üçgeninde, “phrygia Epiktetus” (Küçük Frigya) dağlık yerleşimi olarak tanımlanan bölge, bugün “Frig Vadisi” adıyla anılır. Kütahya’nın doğusunda eski bir yanardağ olan Türkmen dağının tüfleriyle örtülü olan Frig yaylaları, M.Ö. 900-600 yılları arasında Frigler tarafından iskan edilir. Volkan tüfünün kolay işlenebilir bir kayaç olması, Friglerin bunları oyup yontarak çeşitli yapılar yapmalarını sağlar. O dönemden ana tanrıça Kybele’ye adanan açık hava tapınakları, sunaklar ve kaya mezarlarıyla savunma ve barınma amaçlı pek çok yapı günümüze ulaşır. Bölge, Kapadokya’ya benzer doğal kaya yapısının yanı sıra, çam ormanlarıyla kaplı, ilgi çekici bakir bir bölgedir. Kütahya mutfağı Evliya Çelebi Anıtı, 2002’de Kütahya Valiliği tarafından Eskişehir’den Kütahya’ya girişte yaptırılır. Kütahya doğumlu olan ünlü seyyah, ilim adamı ve tarihçi Evliya Çelebi, Seyahatname Kütahya’da buğday ve buğday ürünleri, hamurlu gıdalar, süt ürünleri beslenmenin temelini oluşturur. Ev makarnası denilen erişte, bulgur ve tarhana yörede en çok tüketilen yiyecekler arasındadır. Biber, patlıcan ve fasulye gibi sebzelerin kurutulması geleneği de halen devam eder. Yöre halkı salça, bulgur ve turşu gibi gıdaları da evde hazırlar. Şibit denilen haşhaşlı sac pidesi yöresel yemekler arasında yerini korur. Kütahya’da pek çok börek çeşidi yapılır. Cimcik denilen hamur yemeği, yöreye özgü lezzetlerdendir. “İzocam’ın ilk bayisi olmaktan şeref duyuyoruz” DelenİnşaatMalzemeleriTaahhütTic.San.A.Ş. YönetimKuruluBaşkanYardımcısıNihatDelen: “Şirketimiz 1928’de dedemiz tarafından kuruldu. Daha sonra babamız ve ardından üçüncü kuşak olarak biz üç kardeş şirketi yönettik. Sektörün en eski kuruluşlarından biriyiz. 1928’de ailemiz Rumeli Üsküp’ten göç etmiş. O zamanın şartlarına göre dedem, tekel ve inşaat malzemeleri satmış. Daha sonra faaliyetler çeşitlenmiş. Başlangıçta Kütahya merkez ve sanayideki mağazalarımızın dışında, bir de İstanbul’da mağazamız vardı. Ağabeyimizin emekli olmasıyla birlikte İstanbul’daki şirketi kapattık. Bugün Kütahya merkezde daha çok inşaat malzemelerinin satışını yapıyoruz. Sanayideki dükkanımızda ise daha çok sanayiye yönelik malzemeler satıyoruz. Ayrıca depomuzdaki atölyede kafes tel örgü imalatı yapıyoruz. İnşaat ve müteahhitlik faaliyetleri de yürütüyoruz. İzocam’ın ilk ve en eski bayisiyiz. Bunun şerefi ve onurunu yaşıyoruz. İzocam’ı bir aile gibi görüyoruz ve kendimizi ailenin bir ferdi olarak hissediyoruz. Bunu hissetmemiz çok önemli. Çünkü, İzocam bir okul. Özellikle yönetim ve etkileşim kavramlarını bize ilk veren okullardan birisi. İzocam bugüne kadar hep en ciddi eğitim toplantılarını gerçekleştirdi. Bize eğitimler verdi, biz de halkımızı bilinçlendirdik. İzocam’ın tarzı, yıllar içinde şirketimizin de tarzını değiştirdi. Birbirine saygı, sevgi ve vefa duygusunun şirketler için çok önemli olduğunu düşünüyorum. İzocam’ın her zaman arkamızda olması bizim için önemliydi. İzocam bayisi olduğumuz dönemde, ülkemizde yalıtımın farkına varılmamıştı. İlk sattığımız İzocam ürünleri 3 cm idi. Bugün ise 10 cm. Bu, bizim yalıtımdaki farkındalığımızı gösteriyor. Bunca yıl İzocam ile çalışmamız, işimize saygı duyduğumuz, çalışma disiplini ve ahlakına sahip olduğumuz anlamına geliyor. Kütahya, Türkiye’de havanın en kötü olduğu şehirdi. Evlerde Seyitömer linyiti yakılıyordu. Doğalgazla birlikte havamız temizlendi. Doğalgazın maliyetinin yüksek olması ise halkımızı yalıtıma yönlendirdi. Sektörde pek çok rakip şirket olmasına rağmen halkımız kaliteye hep önem verdi. Türkiye’de yalıtımın önünün açık olduğunu düşünüyorum.” 20 YolHikayeleri Eskişehir İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeybatısında yer alan Eskişehir’in, kuzeyinde Mihalgazi ve Sarıcakaya, doğusunda Alpu ve Ankara, güneyinde Afyon ve batısında Kütahya bulunur. Porsuk Çayı ve Sakarya Nehri’nin geçtiği şehirde, Porsuk ve Gökçekaya Barajları bulunur. Eskişehir’in nüfusu 620 binin üzerindedir. Osmangazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nin bulunması nedeniyle “öğrenci şehri” olarak tanınır. Nüfusunun da önemli bölümünü öğrenciler oluşturur. Eskişehir, Türkiye’de okur-yazarlığın en yüksek olduğu üçüncü şehirdir. Türkiye’de işlenebilir lületaşının çıkartıldığı tek şehir Eskişehir olduğu için bu taşa “Eskişehir taşı” denilir. Kültür, sanat ve şehircilik açısından gelişmiş bir şehir olan Eskişehir’de, her yıl düzenlenen Uluslararası Eskişehir Festivali ile resim, müzik, tiyatro ve sinema dallarında sergi ve gösteriler gerçekleştirilir. Şehir, ilk yerli otomo- bil "Devrim"in yapıldığı yerdir. Ayrıca Eskişehir, Yunus Emre ve Nasreddin Hoca’nın doğduğu şehir olarak da ayrı bir öneme sahiptir. Dünyada benzeri olmayan Yazılıkaya Antik Kenti Adı üstünde “Eskişehir” Eskişehir, geçmişi Taş Devri’ne dayanan, günümüze kadar binlerce kültüre ev sahipliği yapmış bir şehir. Ateşin bulunmasından sonra insanlar, verimli toprakları olan Sakarya Nehri’nden Porsuk Çayı’na kadar uzanan bölgeye yerleşirler. İlk insanların, bu bölgeye gelerek toprakların verimliliğinden ve zengin kaynaklardan yararlanmaları sonucunda, kısa sürede gelişerek şehirleşmesinden dolayı bu bölge “Eskişehir” adını alır. Hititler, M.Ö. 14. yüzyılda Eskişehir merkezli büyük bir devlet kurarlar. M.Ö. 12. yüzyılda ise Frigyalılar 600 yıl sürecek hükümdarlıklarını ilan ederler. Friglerin, Eskişehir tarihinde önemli bir yeri vardır. Friglerden sonra Kimmerler, Persler, Büyük İskender, Romalılar ve Bizanslıların egemenliğine girer. Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Türkler Eskişehir’i alırlar. Osman Bey döneminde Osmanlı topraklarına katılan Eskişehir, İmparatorluğun beşiği ve doğu seferlerinin yolu üzerindeki önemli merkezlerden biridir. Şehir, Cumhuriyet Dönemi’nde de bu önemini korur, stratejik konumu ve yeni devletin kurulmasına katkıları nedeniyle de önemi giderek artar. Milli Mücadele Dönemi’nde Yunanlıların işgal ettiği Eskişehir, savaştan sonra yeniden kurulur. Tarihte pek çok uygarlığa ev sahipliği yapan Eskişehir, bu nedenle çok zengin bir tarihi kültüre sahiptir. Şehirde önemli yapıtları olan Friglere ait Yazılıkaya Antik Kenti vardır. Frigler tarafından dini merkez olarak kullanılan Antik Kent, kayalık bir alan üzerine kuruludur ve kente yerleşim Erken Tunç Çağı’nda gerçekleşir. O dönemden günümüze, Frig kültürüne ait kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya kabartmaları, kaya anıtları, su sarnıçları, sunak yerleri, kaya mezarları, basamaklı anıtlar, nişler ve antik yollar kalır. Dünya Kültürel ve Doğal Mirası Listesi’ne dahil edilmek için aday gösterilen Yazılıkaya Antik Kenti’nin dünyada benzerinin olmadığı söylenir. Antik Kent’te; Yazılıkaya Anıtı, Anıtsal Frig Kaya Mezarı, Hamamkaya Anıtı, Aslanlı Mabet, Frig Kaleleri gibi pek çok tarihi kalıntı yer alır. Porsuk Çayı ve Kent Park Eskişehir’e hayat veren Porsuk Çayı, geçtiğimiz yıllarda temizlik ve çevre düzenlemesiyle bambaşka bir yaşam alanı haline getirildi. Çayın etrafında yapılan kafe ve restoranlarda oturup eşsiz manzarayı keyifle izlemek mümkün. Ayrıca yeni düzenlemelerle Porsuk Çayı’nda, Venedik kanallarındaki gibi, bot ya da gondol gezintisi yapılabiliyor. Hatta yaz aylarında kano yarışları düzenleniyor. Eskişehir’in yenilenen yüzünde Kent Park’ın da önemli yeri var. Otogar karşısındaki Porsuk Çayı kıyısında 300 dönümlük arazi üzerine kurulan Kent Parkı içine deniz kumu yerleştirilerek, 350 metrelik yapay bir plaj oluşturuldu. Denizi olmayan Eskişehirliler denize olan özlemlerini plajın klorlanan artezyen suyunda yüzerek giderebiliyorlar. Plaj, Türkiye’nin ilk yapay plajı olma özelliğine sahip. Kent Park’ta yapay plajın yanı sıra, iki açık yüzme havuzu, bir yarı olimpik kapalı yüzme havuzu, oyun grupları, kent evi, restoranlar, gölet, at binme alanları ve büfeler bulunuyor. Porsuk Çayı’na kıyısı olan Kent Park’a, Porsuk’ta kullanılan teknelerle ulaşım sağlanıyor. Ayrıca Kent Park’ın içinde gül bahçeleri, spor alanları, heykel ve anıtları, kültür sanat etkinlikleri için açık alanlar, eğlence ve dinlenme mekanları da yer alıyor. Tüm bu özellikleriyle Kent Park, Eskişehir’in önemli bir sosyal yaşam alanlarından biri olma özelliğine sahip. Yunus Emre Külliyesi ve Türbesi Eskişehir’de doğan ünlü Türk düşünürü Yunus Emre’nin ilk mezarı 13. yüzyılda yapılır. 1949’da ikinci mezarına, 1970’te de üçüncü mezarına nakledilir. Üçüncü mezarı Selçuklu mimarisini andıran sekiz sütunlu, kemerli, etrafı açık sekizgen bir türbe halindedir. Türbede mezarın dışında çeşme, müze, cami, minare, şadırvan, kültür evi ve Yunus Emre’nin bir heykeli bulunur. Mezar taşının ön cephesinde Yunus Emre’nin yaşam felsefesini özetleyen, “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz” sözleri yazılıdır. Ayrıca Eskişehir’de Seyit Battal Gazi Külliyesi ve Türbesi, Şeyh Sücaeddin-i Veli Külliyesi ve Türbesi, Himmet Baba Türbesi gibi pek çok türbe bulunur. Cumhuriyet Tarihi Müzesi Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Turan Numune Mektebi’ni restore ederek l994’te Cumhuriyet Tarihi Müzesi olarak ziyarete açtı. Müzeyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurtuluş Savaşı sonrasında kültürel, siyası, ekonomik, sosyal yapılan- masını belgelerle topluma yansıtmak amaçlanıyor. Müzede Atatürk’ün giysileri, masa saati, tabak, çatal, bıçak, kaşık, kahve fincanları, ağızlığı, tespihi, bastonu ve kılıcı sergileniyor. Bunların yanı sıra Çanakkale, Sakarya ve İnönü Savaşlarına, Kongrelere, Büyük Taarruza ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ait 131 fotoğraf, Atatürk’ün yaşamının çeşitli dönemlerinden portreler de yer alıyor. Ayrıca Yavuz Kruvazörü, Nusret Mayın Gemisi, Alemdar Kurtarma Gemisi, Sütlüce Bandırma Vapuru ve Savarona gemilerinin maketleri de sergileniyor. Bilim, Sanat ve Kültür Parkı şehir’de, Çardak Kaplıcası maden suyu, birinci derecede önemli termal kaynak suları arasındadır. Yine, Kızılinler, Yenisofça, Hasırca termal kaynağı ve Sakarcılıca termal kaynağı, Türkiye’nin üçüncü derece öneme sahip termal su kaynaklarındandır. Porsuk Çayı’nın güney kıyısında olan Eskişehir Kaplıcası, beş kaynaktan oluşur. Kaplıcanın, böbrek taşları, safra kesesi, gut ve cilt hastalıklarına iyi geldiği söylenir. Kızılinler Kaplıcası’nın bulunduğu Kızılinler mevkisi, 2006’da Bakanlar Kurulu kararıyla Termal Turizm Merkezi ilan edildi. Sıcaklığı 38 derece olan kaplıcanın şifalı suyunun, böbrek, cilt ve bağırsak hastalıkları gibi pek çok hastalığa iyi geldiği bilinir. Eskişehir yemekleri Bilim, Sanat ve Kültür Parkı, 400 bin metrekarelik alanıyla Eskişehir’in en büyük parkı olma özelliğine sahip. Park alanı içinde; çeşitli su sporları ve etkinlikleri yapılan büyük bir gölet, restoranlar, açık hava konser alanı, anfi tiyatro, birebir ölçülerde korsan gemisi, masal kahramanlarından oluşan oyun grupları, çocukların suyla ilgili çeşitli etkinlikler yapabilecekleri oyun alanı, engelli çocuklar için oyun alanı, içinde büyük bir gözlemevi de olan bilim deney merkezi ve masal şatosu bulunuyor. Park içinde ulaşım özel trenlerle sağlanıyor. Parkın bir örneği daha Türkiye’de bulunmuyor. Zengin termal kaynak suyu Eskişehir’in tarihi zenginliklerinin yanında, doğal güzellikleri de vardır. Yeraltı suları açısından zengin olan Eskişehir’de, termal su çok eski çağlardan beri kullanılır. Bizans döneminde Eskişehir, şifalı sıcak suları nedeniyle Bizans imparatorlarının dinlenme merkezi olur. Termal turizm potansiyeli açısından zengin olan Eski- Eskişehir mutfağında Kafkas, Kırım ve Balkan göçmenlerinin etkisi görülüyor. Kırsal kesimde mutfağın temelini buğday, bulgur ve hamur işleri oluşturuyor. Ebegümeci, madımak, mantar, kuzu kulağı gibi sebzeler ikinci sırada yer alıyor. Et daha çok şehir merkezinde tüketiliyor. Çiğ börek, Eskişehir’de en çok pişirilen hamur işi arasında yer alıyor. Haşhaş, yöre mutfağında çok sık kullanılıyor. Haşhaşlı lokum, haşhaşlı dolama ve haşhaşlı bükme sıkça yapılan hamur işleri arasında bulunuyor. Un ve irmikle yapılan bulamaç, toyga, sütlü ovmaç, göceli (yarma) tarhana, yöre mutfağında en fazla pişirilen çorbalar arasında sayılıyor. Ayrıca şehrin ilginç salatalarından köleş, olgunlaşmamış karpuz, salatalık, domates, biber ve soğanla yapılıyor. Nuga helvası, cevizli yaz helvası, tahin ve kürek helvaları Eskişehir’in geleneksel tatlıları arasında bulunuyor. “İzocam, insani değerler bütünü olan bir kurum” DengeİzolasyonS.TesisatDoğalgazMüh.İnş.San.veTic.Ltd.Şti. OrtağıHasipBölükbaşı: “İşletme bölümünden mezunum. Üniversitede okurken Demirdöküm’de çalışmaya başladım. 2001’de Demirdöküm’den emekli oldum. Ardından ortağım Özer Yılmaz ile birlikte Bozüyük’te Demirdöküm bayiliğini yapmaya başladık. O dönemde şirketimizin ismi Der-Met’ti. Geçen yıl limited şirket olduk ve şirket ismimizi Denge İzolasyon olarak değiştirdik. Şu anda Eskişehir’de satış ofisimiz, Bozüyük’te şubemiz ve Eskişehir Sanayi Bölgesi’nde de atölyemiz var. Merkezde yalıtım malzemeleri ve kombi satışı yapıyoruz. Bozüyük’teki şubemizde, konut ve fabrikaların yalıtım, ısıtma ve soğutma projelerini yapıyoruz. Atölyede ise İzocam’dan ürün alıyoruz ve ürünü bazı işlemlerden geçirerek yan sanayiye veriyoruz. Bu konuda İzocam’dan çok destek alıyoruz. 2002’de İzocam bayisi olduk. İzocam’ı, Demirdöküm’de çalıştığım dönemden beri tanıyordum. İzocam, insani değerler bütünü olan bir kurum. Bünyesinde aile, sevgi ve topluma saygı kavram- larını barındırıyor. Bu yapıyı başka bir kurumda bulmak çok zor. Böyle bir kurumu temsil ettiğim için çok mutluyum. İzocam sektöründe lider, biz de İzocam’la birlikte lideriz. Bunun keyfini yaşıyoruz. İzocam gerçek anlamda bir aile olduğunu her fırsatta hissettiriyor. Bu nedenle İzocam’ın her toplantısına, eğitimine koşarak gidiyoruz. İzocam, ürün yelpazesi en geniş olan, ürününün arkasında duran, pazara yön veren ve sektörle ilgili üzerine düşen her şeyi yapan bir şirket. İzocam ürünlerinin kalitesi tartışılmaz. Ürünler her türlü uluslararası belgeye sahip. Bu, büyük avantaj. İzocam ürünlerini satmak bize güven veriyor. Başka firmaların ürünlerini satarken pek çok soruyla karşı karşıya gelebiliyorsunuz. Ancak İzocam ürünlerini herkes bildiği için böyle bir sorun yaşamıyorsunuz. Eskişehir halkı, yalıtım konusunda bilinçlenmeye başladı. Artık bir ev alırken yalıtımlı olup olmadığı soruluyor. Malzemelerinin kalınlığını bile tartışıyoruz.” 22 Röportaj Bursa’nınNilüferilçesihalkı BEP’tebilinçleniyor Nilüfer Belediyesi İmar ve Şehircilik Bölümü Makine Mühendisi Filiz Engin Tambova, BEP Yönetmeliği’nin en önemli katkısının yenilenebilir enerji kullanımı alanında olacağını söylüyor. Tambova, BEP ile birlikte yalıtıma ilginin ciddi anlamda arttığını ve ilerleyen yıllarda sektörün daha da canlanacağını dile getiriyor. Bursa’nın Nilüfer ilçesi, gerek BEP Yönetmeliği uygulamaları, gerekse yenilenebilir enerjiye verdiği önemle örnek bir belediye. Nilüfer Belediyesi İmar ve Şehircilik Bölümü’nde Makine Mühendisi olarak görev yapan Filiz Engin Tambova, ilçedeki halkın eğitim seviyesinin yüksek olduğunu, Yönetmeliğin yayınlanmasının ardından kendilerinden bilgi aldıklarını ve araştırma yaparak binalarını mantolattırdıklarını söylüyor. Belediye Başkanlarının bu konuda duyarlı olduğunu belirten Tambova, Başkanın arkalarında olduğunu, bu nedenle de Yönetmeliğin uygulamasında ilerleyen günlerde daha fazla yol kat edileceğine inandıklarını ifade ediyor. Tambova, Türkiye genelinde Yönetmeliğin amacına uygun olarak uygulanması için Belediyelerin daha ısrarcı ve takipçi olması gerektiğinin altını çiziyor. Buradan geçen insanların dikkatini çekeceğimizi, bu yolla onları bilinçlendireceğimizi düşündük. Bunun dışında sektördeki Odalarla iletişim halindeyiz. Eğitim almak isteyenleri onlara yönlendiriyoruz. BEP’in ilçenizdeki uygulamalarıyla ilgili neler söyleyeceksiniz? Yönetmelik, 2011’de son haliyle uygulamaya girdi. Ama yazılım programına girmek ve Enerji Kimlik Belgesi’ni çıkartmak sorun oldu. Dolayısıyla, uygulamaya çok kısa süre önce geçtik. Belediye olarak ruhsat alma aşamasında devreye giriyoruz. Yönetmelik ilk yayınlandığı dönemde halkımız binalarına manto- Nilüfer Belediyesi olarak BEP Yönetmeliği’yle ilgili görüşleriniz neler? Yönetmeliğe çok olumlu yaklaşıyoruz. Yönetmeliğin çıkarılmasında geç bile kalındığını düşünüyoruz. Kullandığımız enerjinin yüzde 80’ini dışarıdan alıyoruz. Dışa bağımlılığımız nedeniyle enerji tasarruf etmemiz gerekiyordu. Bu açıdan Yönetmeliğin yayınlanması çok isabetli oldu. Yönetmelik enerji tasarrufunun yanında, binalarda ısıtma, soğutma, aydınlatma ve elektrik kullanımında yenilenebilir enerjiden yararlanılması zorunluluğunu getirmeye çalışıyor. Bu anlamda BEP’in çok iyi bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Belediye olarak BEP ile ilgili ne gibi çalışmalar yaptınız ve yapıyorsunuz? Nilüfer ilçesi, okumaya, bilgiye, öğrenmeye açık insanların yaşadığı bir ilçe. BEP Yönetmeliği basında yer aldıktan sonra, halkımız birden panik yaşadı. Çünkü basında, Enerji Kimlik Belgesi’nin emlak değerini belirleyeceği yönünde haberler yer aldı. İnsanlar Enerji Kimlik Belgesi’ni, yalıtım yaptırmak şeklinde yorumladılar. Kriterin sadece yalıtım yaptırmak olmadığını onlara anlatmaya çalıştık. Bu süreç halen devam ediyor. Yönetmeliği öğrenmeye ve doğrusu neyse onu uygulamaya çalışıyoruz. Halkımızı bilinçlendirmek için Meclis kararıyla bir proje başlattık. Beşevler’de halka açık bir pazar alanındaki tek katlı zabıta karakoluna yalıtım yaptırdık. Ardından binaya astığımız afişlerle, binanın yalıtım öncesi ve sonrası doğalgaz faturalarını açıkladık. lama yapmaya başladı. Kışa girmeden önce ilçemizde yalıtım yaptıranların sayısı arttı. Nilüfer, sonradan kentleşen bir ilçe olduğu için yeni bina sayısı hızla artıyor. Bu nedenle çok fazla başvuru alıyoruz. Yönetmelikle birlikte kombiden, merkezi ısıtma sistemine geçmemiz çok iyi oldu. Doğalgazın Türkiye’de kullanılmaya başlamasıyla birlikte kombi satışlarında patlama yaşandı. İlçemizdeki müteahhitler Yönetmelikle birlikte ev satamadıklarını, halkın kombiyi tercih ettiğini söylediler. Kombi satanlar ve müteahhitler bu durumdan pek hoşlanmadılar. Yönetmeliğin ilerleyen günlerde ilçenize ne gibi katkıları olacağını düşünüyorsunuz? En büyük katkısının, yenilenebilir enerji alanında olacağını düşünüyorum. İnsanlar daha fazla yenilenebilir enerji kullanacaklar. İlçemizde site ve kooperatiflerin sayısı fazla. Bu nedenle de merkezi ısıtma daha fazla kullanılacak ve havaya verdiğimiz karbondioksit oranı azalacak. Böylece Yönetmeliğin çevreye yararı olacak. Yalıtım yaptıranların sayısı artacak. Ciddi anlamda enerji tasarrufu olacağını düşünüyorum. Yönetmeliğin çıkma amacı da bu olduğundan, uygulamalar arttıkça olumlu etkilerini göreceğiz diye düşünüyorum. Halkın bilinçli olduğunu söylediniz. Bu yöndeki gözlemleriniz neler? Halkımızın eğitim seviyesi yüksek. Bunu uygulamalarda da görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir siteyi ziyaret ettim. Yağmur suyunu toplayıp bahçe sulamasında kullandıklarını öğrendim. Bu tür uygulamaları gördükçe çok mutlu oluyoruz. Belediyemizin hemen karşısında bir çiftlik var. Bu çiftlikte de elektrik elde etmek için rüzgârdan yararlanılıyor. Belediye Başkanımız bu konuda çok duyarlı. Bisiklet kullanımına ve yenilenebilir enerji konusuna çok önem veriyor. Mümkün olduğunca bunu hayatın içinde kullanmaya çalışıyoruz. Nilüfer Belediyesi İmar ve Şehircilik Bölümü’nden Makine Mühendisi Filiz Engin Tambova Yalıtım sektörünün bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Makine mühendisi olarak yalıtımın çok iyi yerlere geldiğini söyleyebilirim. BEP Yönetmeliği ile yalıtıma ilgi ciddi anlamda arttı. Bu ilginin artarak devam edeceğini ve sektörün daha da canlanacağını düşünüyorum. SokakRöportajı Yangınyalıtımınedir? Adı-Soyadı: Erkan Püsküllü Yaşı: 37 Mesleği: Çiçekçi “Yangınınbaşkabinalara sıçramasınıönler” “Yangın yalıtımı evlere yapılır. Isı yalıtımı gibi bir uygulamadır. Binaların dış cephesine yapılır. İzocam ürünleriyle yapıldığını biliyorum. Yangından korunmak içindir. Binanın yanmasını önler. Başka binalara yangının sıçramasının önüne geçer.” Adı-Soyadı: Muhlis Güneş Yaşı: 47 Mesleği: İnşaatçı Adı-Soyadı: Hikmet Ünal Yaşı: 83 Mesleği: Emekli “Canvemalkaybınıengeller” “Yangınınyayılmasınıönler” “İnşaatta kaplamacılık yapıyorum. Yangın yalıtımı uygulamalarını dış cepheye, çatı aralarına yapıyoruz. Yangın yalıtımı bir yerde yangın çıktığında binanın çabuk yanmasını önler. Bu süre içinde insanlar kurtarılabilir. Yalıtım olmaması durumunda insanların yangından kurtulma şansı yoktur. Yalıtım, hem binayı korur hem de can ve mal kaybını engeller.” “Beş katlı bir apartmanın yöneticisiyim. Apartmana yalıtım yaptıracağız. Komşularımız yalıtımın faydasını bildikleri için talepte bulundular. Yalıtım apartmanda herhangi bir nedenden dolayı yangın çıkmasını ve yayılmasını önler. Kendimize de, apartmanımıza da zarar gelmesini istemiyoruz.” Sokakröportajıbölümüiçinyinesokağaçıktıkvebukez“Yangınyalıtımınedir?”diyesorduk.Çoğukişi,yalıtımınyangının yayılmasınıvecankaybınıönlediğinibiliyor.Eviniyalıtanlarveyalıtmakisteyenlervar. Adı-Soyadı: Birhan Atademir Yaşı: 45 Mesleği: Serbest meslek “İnsanlarınbinadantahliye edilmesinisağlar” “Yangın yalıtımının dış cepheye yapıldığını biliyorum. Yalıtım malzemesi yangın çıktığında binanın yanma süresini geciktiren, yangına dayanıklı bir malzeme. Binadaki insanların tahliye edilmesine olanak tanıyor. Böylece yangın kaynaklı ölümleri azaltıyor. Yangının bina içinde yayılmasını önlüyor.” Adı-Soyadı: İbrahim Oğuz Yaşı: 25 Mesleği: Öğrenci Adı-Soyadı: Mehmet Mutlu Yaşı: 23 Mesleği: Öğrenci “Zararlıetkileribinadanuzaklaştırır” “Yangınınzararınıazaltır” “Yangın yalıtımı binayı yangından uzak tutmak için yapılan bir uygulama. Binaya dışarıdan gelecek zararlı etkileri binadan uzak tutmak için uygulanan bir malzemedir. Bizim evimize mantolama yapıldı. Aynı zamanda yangın yalıtımı da var. Bu nedenle kendimizi daha güvende hissediyoruz.” “Yangın yalıtımı evlerin yangından korunması için yapılır. Yangın sırasında zararlı gazlar yayılır. Yalıtımla bu gazların salınması ve yangının zararı azaltılır. İstanbul’da özellikle eski binaları korumak için yangın yalıtımının yapılması şart. Aksi halde eski yapılar yangından kül oluyor ve çevreye zarar veriyor." 24 Proje BursaPTTGenelMüdürlüğü’ndeİzocamimzası PTT Genel Müdürlüğü Posta İşleme Merkezi ve Baş Müdürlüğü Binası’nın yapımına, Bursa’nın Nilüfer ilçesi Beşevler bölgesinde, 2011 Ekim ayında başlandı. Engin Çelik İnşaat tarafından yapılan binanın inşaatı devam ediyor. Projenin dış cephe giydirme işini Yıltek Alüminyum San. ve Tic. Ltd. Şti. şirketi üstleniyor. İzocam ürünlerinin tercih edildiği projede, giydirme cephede 40 kg/m3 yoğunlukta, 2 bin 500 m2, 5 cm Siyahcamtülü kaplı Camyünü kullanıldı. UludağElektrikA.Ş.'ninmantolamasıİzocam’layapıldı Uludağ Elektrik A.Ş.’nin (UEDAS), Bursa’nın Osmangazi ilçesinde toplam 4 bloktan oluşan, lojman, idari bina ve misafirhanelerinin bulunduğu mevcut binaları mantolandı. İzoas Yalıtım tarafından mantolanan binalarda, İzocam ve Weber’in ortaklaşa oluşturduğu Terratherm manto paket sistemi tercih edildi. 4 bin m2, 5 cm İzocam İzopor Plus ürünüyle paket sistem kullanıldı. Eskişehir’dekiSönmezApartmanı’nda İzocamtercihedildi Eskişehir’in Akarbaşı Mahallesi’nde bulunan ve 2 bloktan oluşan Sönmez Apartmanı, Esestaş İnşaat tarafından 2011’in Mayıs ayında tamamlandı. Bloklar yedi adet 4+1, iki adet 2+1 daireden oluşuyor. İyi derecede yalıtılan, şehrin örnek projesinde, İzocam ürünleri tercih edildi. Apartmanın dış cephesinde 700 m2, 8 cm İzocam İzopor Plus, kat aralarında ve döşemelerde 800 m2, 3 cm Taşyünü Yüzer Döşeme Levhası, 70 kg/ m2 yoğunlukta, 460 m2, 10 cm Taşyünü Levha ve çatıda 500 m2, 6 cm Tip 1500 Düz ürün kullanıldı. BilimSitesiyalıtımındaİzocamkullanıldı Bursa’nın Nilüfer ilçesinde bulunan ve toplam 13 bloktan oluşan Bilim Sitesi’nin, 2011’in Mayıs ayında başlayan mantolaması, Fark Yalıtım tarafından Temmuz ayında tamamlandı. Sitenin mantolamasında İzocam ile Weber’in Terratherm manto paket sistemi kullanıldı. Toplam 13 bin m2, 4 cm XPS ile paket sistem ve çatıda 120 m3, 4 cm XPS ürünü tercih edildi. 26 İzocamKullananlar CrownePlazaBursa İzocamürünleriyleayrıcalığınıartırdı Öztimurlar İnşaat tarafından yapılan Crowne Plaza Bursa Otel, şehirde son dönemde yapılan en prestijli proje olma özelliğine sahip. Nisan 2012’de hizmete açılacak otelde, İzocam ürünleri tercih edildi. Öztimurlar İnşaat Proje Müdürü Umut Yılmaz, standartlara uygun malzeme kullanmak zorunda olduklarını, bu taleplerini de İzocam’ın karşıladığını söylüyor. Crowne Plaza, Inter Continental Hotels Group’una bağlı, 100’ü aşkın ülkede faaliyet gösteren, 5 yıldızlı segmentte yer alan otel zinciridir. Türkiye’de birkaç ilde bulunan Crowne Plaza Otel’e bir yenisi daha ekleniyor. Bursa’da, Öztimurlar İnşaat A.Ş. tarafından Crowne Plaza Bursa Otel inşa ediliyor. Yapımına 2009’da başlanan ve 2012’de hizmete açılacak Otel, bir iş oteli olma özelliğine sahip. Otelde, dokuz toplantı odası, profesyonel ses, ışık ve aydınlatma sistemi mevcut. Bursa’nın büyük otel yatırımına olan ihtiyacından doğan Crowne Plaza, ilin en hızlı büyüyen ilçesi Nilüfer’de inşa edildi. Otel, 216 odaya ve 438 yatak kapasitesine sahip. Öztimurlar Proje Müdürü, Mimar Umut Yılmaz, otelin yalın, basit ve sade çizgilerden oluştuğunu, “az çoktur” ilkesinden yola çıkarak tasarlandığını söylüyor. Bursa’nın sanayisinin giderek geliştiğini belirten Yılmaz, iş oteli olarak Crowne Plaza Bursa’da orta ve üst düzey yöneticileri ağırlamayı hedeflediklerini ifade ediyor. Yılmaz, Crowne Plaza markasının yakın zamanda bazı iyileştirmeler yaptığını, bu doğrultuda Bursa’daki Crowne Plaza’nın çıtası en yüksek otel olduğunu dile getiriyor. Çevreye duyarlı olmak ve uluslararası sertifikalara sahip olmak için otelin en az enerji harcayacak bir altyapı üzerine kurulduğunu belirten Yılmaz, otelde güneş enerjisinden yararlandıklarını, profesyonel yalıtım malzemeleri kullanarak enerji giderlerini en aza indirdiklerini söylüyor. Bu noktada tercihleri, İzocam ürünlerini kullanmaktan yana oluyor ve projede yüksek metrajlı İzocam Taşyünü, Camyünü ve Armaflex ürünleri tercih ediliyor. 10 yılı aşkın süredir projelerinde İzocam ürünlerini kullandıklarını dile getiren Yılmaz, bugüne kadar hiçbir İzocam ürününde sorun yaşamadıklarını ve ürünleri kolay tedarik ettiklerini, bu nedenle de Crowne Plaza’da da İzocam’ı tercih ettiklerini ifade ediyor. Yılmaz, “İzocam ile çalışmaktan çok memnunuz” diyor. Öztimurlar İnşaat ile ilgili bilgi verir misiniz? Öztimurlar İnşaat, Murat ve Mesut Öztimur kardeşler tarafından 15 yıl önce kuruldu. Şirket daha çok taahhüt ve inşaat şirketi olarak faaliyet gösteriyor. Büyük taahhüt işlerinin yanında, konut, villa ve otel projeleri de inşa ediliyor. Firma sahiplerinin çabası ve özverili çalışmaları neticesinde Öztimurlar, Bursa’nın en köklü inşaat şirketlerinden birisi haline geldi. Bursa’da Crowne Plaza Otel projesi fikri nasıl ortaya çıktı? İngiltere Kraliçesi’nden çeşitli ülkelerin cumhurbaşkanlarına kadar, Bursa’nın zaman zaman çok önemli konukları oluyor. Ancak buna karşın, beş yıl öncesine kadar Bursa’da uluslararası otel zincirleri bulunmuyordu. Son beş yıldır Bursa’da büyük otel yatırımları yapılmaya başlandı. Çünkü böyle bir ihtiyaç doğdu. Öztimurlar İnşaat da, böyle bir ihtiyacı gözlemlediği için Bursa’ya yararlı olacağını düşünerek Crowne Plaza Otel’in inşasına başladı. Otelin inşaatına ne zaman başlandı? Otel hizmete ne zaman açıldı? Otelin inşaatına 2009’da başlandı. Şu anda inşaat yüzde 90 tamamlandı. Yaptığımız imalatların sonucunu görme aşamasındayız. Mekanik ve elektrik olarak devriye almaları gerçekleştiriyoruz. Odaların iç dizaynını bitirmek üzereyiz. 2012’nin Nisan ayında inşaat faaliyetlerini bitirip oteli hizmete açmayı planlıyoruz. Otelin konumuyla ilgili bilgi verir misiniz? Otel, Bursa’nın Nilüfer ilçesinde yer alıyor. Nilüfer, Bursa’nın gelişmeye açık, en hızlı büyüyen kilit ilçesi konumunda. Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ne çok yakın. Otel, Bursa’nın ana arteri dediğimiz, Ankara-İzmir yolunun 100 metre yakınında, bütün ana arterlerin buluştuğu bir noktada bulunuyor. Öztimurlar Proje Müdürü Mimar Umut Yılmaz Bursa’nın bütün prestij işleri, Nilüfer ilçesinde toplanıyor. Bursa’nın en önemli ilçeleri Osmangazi ve Yıldırım olmasına rağmen, en fazla büyüyen ve en büyük yatırımların yapıldığı ilçe Nilüfer ilçesidir. Yalın, net ve modern tasarım tercih ettik Otelin özellikleri nelerdir? Otelimiz dört katı yeraltında olmak üzere, toplam 24 kattan oluşuyor. Otelde toplam 216 oda bulunuyor. Yatak kapasitesi ise 438. Otelde 26 bin metrekare kapalı alan mevcut. Otel Bursa’da birçok ilki barındıran sosyal tesislere sahip. Bu tesisin içinde; bütün Bursa’ya hakim olan birinci sınıf bir restoran, a la carte restoran, açık yemek terasları, bin m2 büyük bir banket alanı, 3 bin 500 m2 kapalı bir SPA alanı ve bunun içinde açık termal havuz, terapi ve masaj salonları yer alıyor. Bursa’da termal su kullanan en büyük otel olduğumuzu söyleyebiliriz. SPA ve restoranımızla, Bursa’daki “executive” dediğimiz gruba da hizmet vermeyi planlıyoruz. Otelin diğer Crowne Plaza otellerinden ayrılan özellikleri nelerdir? Crowne Plaza, 100’ü aşkın ülkede hizmet veren, Inter Continental Hotels Group’una bağlı, 5 yıldızlı segmentte yer alan, dünyada en çok yatak sayısına sahip otel zinciridir. Crowne Plaza, Türkiye’de son beş yıldır büyük yatırımlar yaptı. İstanbul, Antalya, Ankara ve İzmir’de Crowne Plaza otelleri mevcut. Bizim diğerlerinden ayrılan yanımız, Crowne’un yakın zamanda bazı iyileştirmeler yapması ve bu doğrultuda bizim Crowne Plaza’ların içinde çıtası en yüksek otel olmamızdır. Otelin mimari özellikleriyle ilgili bilgi verir misiniz? Otel, Bahçeşehir Üniversitesi İç Mimarlık Bölüm Başkanlığı görevini yürüten Dr. Ali Çiçek tarafından tasarlandı. Kendisi Türkiye’de en çok otel projesi yapan mimarlardandır. Otel yalın, basit ve sade çizgilerden oluşuyor. Fonksiyonu ön planda tutan, metrekare alan kullanımlarını en üst düzeyde tutan ve kayıp alan bölümlerini aza indiren bir tasarım oluşturuldu. Çok büyük mimari oyunlardan uzak durup, “az çoktur” ilkesinden yola çıkarak temiz, net ve yalın bir mimari tercih ettik. Sonunda ortaya çıkan mimari yapı, hoşumuza gitti, içimize sindi. Otelin iç tasarımı nasıl olacak? Aynı sadelik iç tasarımda da mı yer alacak? İç tasarımda Eren Yorulmazer ile çalıştık. Kendisi Türkiye’nin dekorasyon anlamında 28 İzocamKullananlar yole ve radyoaktif etkilerini kıracak bir kimyasal sistem kullandık. Profesyonel yalıtım malzemeleri kullanarak, yakıt maliyetini en aza indirdik. “Gri su” denilen sistemi otelde kullandık, böylece kullanılan suyu dönüştürerek tekrar otelde kullanmaya başladık. Aynı şekilde termal suyun da ısısını alıp, suyu hatta tekrar geri veriyoruz. Aslında bütün bu uygulamalar bir ayrıcalık değil, standart olmalı. Bu uygulamaları gerçekleştirerek dünyadaki en ayrıcalıklı oteller listesine girdik. “Sorun yaşamadığımız için İzocam’ı tercih ediyoruz” önemli mimarlarından biridir. Tercihlerinden çok memnun kaldık. Otelimiz onun rötuşlarıyla bütünlük ve güzel bir espri kazandı. İç dekorasyonda çok klasik çizgiler kullanmak istemedik. Modern bir otel olsun istedik. Eren Bey’in küçük dokunuşlarıyla, tasarımda Bursa’nın havasından da uzaklaşmadık. Otelin malzeme kalitesi üst düzeyde tutuldu. Yalın ve modern bir otel yaratıldı. “Dünyadaki en ayrıcalıklı oteller listesine girdik” Bursa’ya en çok turist hangi dönemde geliyor? Bursa, dört mevsim turist alan bir şehir. Bursa’ya bahar aylarında yoğun olarak Arap kökenli turistler geliyor. Kışın Uludağ nedeniyle yerli turist Bursa’yı tercih ediyor. Yazın da Uludağ’ın etrafının yeşil olması ve serinliği, aynı zamanda deniz etkeninden dolayı yerli ve yabancı turistler eksik olmuyor. Ama Bursa’ya daha çok Nisan-Ağustos aylarında turist geliyor. Bu aylarda özellikle Avrupalı ve Orta Doğulu turistler Bursa’yı tercih ediyor. Bu dönemlerde otelin daha yoğun ziyaretçisi olacağını düşünüyoruz, ama Crowne Plaza turizm oteli değil, bir iş oteli. Bu nedenle de yurtiçi ve yurtdışından orta ve üst düzey yöneticileri ağırlamayı hedefliyoruz. Bursa, Türkiye’nin dördüncü büyük ili olmasına karşın, Tofaş, Renault ve Bosch gibi şirketlerin en büyük fabrikaları Bursa’da yer alıyor. Çıta, her geçen gün yükseliyor. Sanayi açısından bakacak olursak, Bursa artık İstanbul’la bir bütün oldu. Crowne Plaza, iş oteli olarak ne gibi özelliklere sahip? Bütün odalarımızda “media hub” dediğimiz, bütün iletişimi sağlayan bir altyapıya sahibiz. Dokuz adet toplantı odamız var. Bunların büyüklükleri bin m2'den, 60 m2'ye kadar değişiyor. Aynı anda 9 toplantı yapabiliyoruz. Toplantı odası sayısı ve banket bakımından kalifiye hizmet verebilecek kapasiteye sahibiz. Toplantı odalarımız profesyonel ses, ışık ve aydınlatma sistemine sahip. Katılımcıların film bile izleyebilecekleri “surround” ses sistemine sahip özel toplantı odalarımız var. Her şeyin çok üst düzey ve profesyonel olması düşünüldü. Öztimurlar İnşaat olarak İzocam ürünlerini ne kadar zamandır kullanıyorsunuz? 10 yılı aşkın süredir İzocam ürünlerini projelerimizde kullanıyoruz. Özellikle konut projelerinin dış cephe mantolamasında işbirliğimiz var. İzocam’ın Taşyünü ve Camyünü ürünlerini yoğun olarak kullanıyoruz. Ürünlerin verimliliğinden, tedariğinden ve İzocam distribütörlerinden memnunuz. Bugüne kadar hiçbir sorun yaşamadık. Otelde hangi İzocam ürünlerini kullandınız? Otelde İzocam ürünlerini yoğun olarak kullandık. İzocam ürünleri dışında herhangi bir Oteller enerjinin en fazla kullanıldığı yalıtım malzemesi kullanmadık. Bölme duvaryapılar arasında yer alıyor. Otelde enerji larda, 100 kg/m3 yoğunlukta, 6 bin 165 m2, verimliliğini sağlamak için özel olarak yaptığınız uygulamalar var mı? 6 cm Taşyünü, 50 kg/m3 yoğunlukta, 30 bin 912 m2, 4 cm Taşyünü, 50 kg/m3 yoğunUluslararası sertifikaları alabilmemiz için çevreye karşı duyarlı olmamız gerekiyor. Mekalukta, 5 bin 442 m2, 5 cm Taşyünü, 50 kg/ nik ve elektrik altyapımızı, gerekli tüm analizm3 yoğunlukta, bin 418 m2, 6 cm Taşyünü leri yaparak, en az düzeyde enerji harcama ürünleri kullanıldı. Ayrıca mekanik tesisatüzerine kurduk. Otelde, artık kaçınılmaz bir larda 23 bin 796 metre farklı çaplarda ve gerçek haline gelen güneş enerjikalınlıklarda Armaflex Boru, 10 bin sinden yararlanmak istedik. 650 m2 Armaflex Levha, topYANGINKAPISILEVHASI Çevreye en az zarar vermek lam 770 metre Camyünü Yangınkapısıimalatındakullanılmak adına otelde güneş enerPrefabrik Boru, bin m2 üzereenazEI60(60dk)yangına jisi sistemi kurduk. Bu Camyünü Şilte ve 180 dirençsüresisağlayanyüksekyoğunluklu sistem, güneş enerjisinm2 Taşyünü Levha ürüntaşyünülevhadır. den en üst düzeyde yaleri kullanıldı. Uluslarrarlanarak, sıcak su arası otellerin odalaelde etmemizi sağlayan rında ses seviyeleri ve bir sistemdi. yangın değerleri belirlendi. Bunlar standarttır, ayrıcalık değildir. Birçok Ayrıca dış cephe mantolaotelde bu özellikleri bulamasında, güneşin ultravi- mazsa olmaz standart. Bununla ilgili otelde büyük maliyetlerle kusursuz bir sistem kuruldu. Yangınlarda insanlar, çoğunlukla yangından değil, dumandan zehirlenerek ölüyorlar. Bunu önlemek için odalara verdiğimiz taze hava ve egzozu, yangın anında kesmek için yangın damperlerini kullandık. Binanın bütün şaftlarında Crowne’un 120 dakika yangın geçirmezlik standardı vardır. Bu nedenle şaft geçişlerinde yangın güvenliğini sağlayan yalıtım malzemeleri kullanıldı. mazsınız, ama bizim limitimiz çok yüksek. Bunu da İzocam ürünleriyle sağladık. İzocam ürünlerini, Crowne Plaza gibi prestijli bir projede neden tercih ettiniz? Öztimurlar İnşaat olarak profesyonel çalışıyoruz ve bu nedenle bir takım standartları sağlamamız gerekiyor. İzocam’da bu standartları sağlayabileceğimiz ürün gamı mevcut. Bugüne kadar kullandığımız hiçbir İzocam malzemesinde standardı sağlamama gibi bir sorunla karşılaşmadık. Ayrıca malzemeyi tedarik etmekte zorlanmadık. Bu sektörde rakip birçok firma var. Biz bir müşteriyiz ve memnuniyetimiz önemli. Malzemeyi kolay tedarik etmemiz ve sorun yaşamamız gerekiyor. Bu nedenle İzocam’la çalışmayı tercih ediyoruz. İzocam ile çalışmaktan çok memnunuz. Dergimizin bu ayki konusu yangın güvenliği ve yalıtım. Bu konuda otelde ne tür uygulamalar yapıldı? Marka oteller, çok uzun zamandır otel tecrübesine sahip otellerdir. Bu tür oteller, tecrübeleri doğrultusunda tespit ettikleri sorunları gidermek adına bir genelge yayınlarlar ve bu genelgedeki standartlar uygulanır. Crowne Plaza olarak, yangın güvenliği bizim için ol- Oteldeki bütün boruların etrafına, yangın anında boruları kilitlemesi için yangın kelepçeleri taktık. Ayrıca bütün odaların elektrik ve mekanik geçişlerinde mastik ve sargılar kullandık. Oteldeki her odanın kendi içinde 60 dakika yangın dayanımının olması gerekiyor. Bunu sağlamak için İzocam Taşyünü’nü kullandık. Uluslararası testleri yapılan, sertifikaya sahip ve yangın dayanımlı duvarlar elde ettik. Ayrıca bütün yangın kapılarının uluslararası standartlara sahip olması zorunludur. Öztimurlar İnşaat olarak yalıtıma bakışınız nasıl? Biliyorsunuz BEP Yönetmeliği ve Enerji Kimlik Belgesi alma zorunluluğu 2011’de yürürlüğe girdi. Buna rağmen Öztimurlar İnşaat olarak, 15 yıldır yaptığımız bütün binalara rahatlıkla Enerji Kimlik Belgesi alabiliriz. Biz bu standardı sağlıyoruz. Yalıtım bizim için çok önemlidir ve olmazsa olmazdır. Çağdaş konutlarda çevreye duyarlı ve enerji tasarrufu sağlayan sistemler, dolayısıyla yalıtım çok önemli. Bugüne kadar yalıtımsız bir bina yapmayı hiç düşünmedik. Büyümenin yolu, öncü olmaktır. Büyük ve büyümekte olan firmalar, bu konuda yasalar çıkmadan önce gereklilikleri yerine getirmelidirler. Bu anlamda yalıtım, Türkiye’de sadece inşaat sektörünün değil, bütün alanların olmazsa olmaz birinci şartı olmalıdır. 30 KişiselGelişim Kışınhastalıklardan korunmakelinizde Kışla birlikte hastalık mevsimi de başladı… Bulunduğumuz ortamda her an bir virüsle karşılaşabiliriz. Hastalıklardan korunmak için özellikle A, C ve E vitamini ağırlıklı sebze ve meyveleri tüketmeye, balık yemeye, bol su içmeye ve düzenli uyumaya özen göstermek gerekiyor. Kış aylarında, hastalıklar arttığı için kendimize ve sağlığımıza daha fazla özen göstermemiz gerekiyor. Bunun yolu da sağlıklı beslenmekten geçiyor. Kışın, salgın hastalıkların, özellikle de gribin yayılmasıyla birlikte vücudun direncinde azalma görülüyor. Bu dönemde antioksidan etkiye sahip oldukları için bol miktarda sebze ve meyve tüketmek gerekiyor. C vitamini bakterilere karşı savaşan savunma hücrelerine nüfuz ediyor ve vücudu zararlı maddelere karşı koruyor. Bu sayede enfeksiyonlara yakalanma riski azalıyor. Kışın bol miktarda bulunan C vitamini depoları olan portakal, mandalina, greyfurt, kivi ve roka tüketilebilir. C vitaminin yanı sıra antioksidan özelliğe sahip A ve E vitaminine ihtiyaç da kış mevsiminde artıyor. Antioksidanlar, vücudumuzun savunma mekanizmasını güçlendiriyor. Böylece vücudun direnci artıyor. Ispanak, lahana, marul, balık, fındık, ceviz, kereviz, brokoli, maydanoz ve havuç gibi E ve A vitamini içeren gıdaları tüketmemekte yarar var. Ayrıca Kışın bunları yapın • Güne mutlaka kahvaltıyla başlayın. Kahvaltı, vücudun direncini korur. • Kışın, sıvı kaybı daha az olduğu için susama hissi azalır. Ancak yine de su ihtiyacımızı karşılamamız gerekir. Susamasanız bile günde 2,5 litre su içmeye özen gösterin. • Salata ve sebze yemeklerini mutlaka ana öğünlerde bulundurun. • Kışın günlerin kısalması, havanın soğuması ve fiziksel faaliyetin azalması nedeniyle kabızlığı önleyen lifli gıdalar (kurubaklagiller, kepekli tahıllar, esmer ekmek gibi) tüketin. • Kışın hava kuruyarak solunum yolu hastalıklarına yol açar. Kuru ortam ve hava kirliliğiyle birlikte virüsler hızla çoğalır. Kirliliğin yoğun olduğu günlerde yanınızda ağzınızı kapatmak için atkı bulundurun. Ağızdan değil, burundan nefes almaya dikkat edin. • Virüslerden korunmak için evde ve işyerinde dezenfektan kullanın. kışın Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olan, bağışıklık sistemini güçlendiren ve vücuttaki kötü huylu hücreleri yok eden balığın da tüketilmesi gerekiyor. Bunun yanında hastalıklara karşı dirençli olmak için probiyotikli gıdalar tüketilmeli. Bu gıdalar arasında yer alan ve içinde vücudumuz için faydalı bakteriler bulunduran yoğurt, süt ve peynir tüketimine özen gösterilmeli. Hastalıklara dikkat! Uzmanlar, kışın en çok görülen hastalıklardan gribin, özellikle yaşlılar, bebekler, astım, şeker ve kalp hastaları için tehlikeli olduğunu söylüyor. Gripten korunmak için kış gelmeden özellikle, Eylül-Ekim aylarında grip aşısı olmak gerekiyor. Grip virüsü genellikle insanların dokunduğu telefon, kalem, elektrik prizi, bardak ve bilgisayar klavyesi gibi materyaller aracılığıyla bulaşır. Bu nedenle gün içinde sık sık elleri yıkamakta, özellikle antibakteriyel sabunları tercih etmekte yarar var. Hapşırırken ya da öksürürken elinizle ağzınızı kapatmanız ve tek kullanımlık kağıt mendilleri tercih etmeniz de, en azından hastalığın yayılmasını önler. İşyerinde ve evde cam sık sık açılıp bulunulan oda havalandırılabilir. Kışın soğuğundan korunmak, enerji arttırmak için tarhana, mercimek çorbası ve tahinpekmez tüketilebilir. Ayrıca ıhlamur, adaçayı rezene, kekik çayı, kuşburnu da soğuk algınlığından korunmak için tercih edilebilir. Ancak bitki çaylarının yan etkileri olabileceği için günde 1-2 bardaktan fazla tüketilmemesi gerekir. Düzenli uyuyun, stresten uzak durun Kışın bağışıklık sistemini güçlendirmek için doğru beslenmek kadar, düzenli uyumanın da etkisi büyük. Kışın vücudumuzun daha fazla uykuya ihtiyacı olur. Akşam erken yatıp, sabah erken kalkmak, hastalıklara karşı vücut direncini artırır. Ayrıca kışın yaygın olarak görülen depresyon, aşırı yorgunluk, stres ve mutsuzluk hali savunma sistemini zayıflatır. Bu nedenle stresten uzak kalmak önemli. Ayrıca her zaman olduğu gibi kışın da düzenli spor yapmakta fayda var. Spor, metabolizmayı rahatlatır, vücudun mutluluk hormonu salgılamasını sağlar. Bu nedenle haftada birkaç gün tercih edilen bir spor türü yapılabilir.