bursa çevre durum raporu 2009

Transkript

bursa çevre durum raporu 2009
TMMOB
ÇEVRE
MÜHENDİSLERİ
ODASI
BURSA
TEMSİLCİLİĞİ
05.06.2009
BURSA
ÇEVRE DURUM
RAPORU 2009
ÇMO Bursa Temsilciliği
Hava Kirliliği
Su
Sulak Alanlar
Uludağ
Termik Santral
Cargill
Çimento Fabrikası
Nilüfer Çayı
Atık Yakma
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
BURSA ÇEVRE DURUM
RAPORU 2009
ÇMO BURSA TEMSİLCİLİĞİ
BURSA’DA HAVA KİRLİLİĞİ:
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre; dünya da bir yılda iç mekan kirliliği nedeni ile 1
milyon 497 bin kişi, dış mekan kirliliği nedeniyle ise 865 bin kişi olmak üzere toplam 2 milyon
362 bin kişi hava kirliliğine bağlı olarak ölüyor. Yani dünyadaki yaklaşık 50 milyon ölümün
yüzde 4-5’ine hava kirliliği neden oluyor.
Verilere göre, Türkiye’de ise bir yılda hava kirliliği'nden 21 bin 300 kişi ölüyor. Türkiye’de bir
yılda yaşamını kaybeden yaklaşık 240 bin kişinin yüzde 10’u hava kirliliğine bağlı olarak
hayatını kaybediyor. Hava kirliliğine bağlı ölümler açısından dünya ülkeleri arasında sıralama
yapıldığında ise kalabalık nüfusu ile ilk sıraya Çin yerleşiyor. Hava kirliliğinden ölümlerde
656 bin 300 kişi ile birinci sırada Çin, 527 bin 700 kişi ile ikinci sırada Hindistan, 99 bin 400
ölüm ile Pakistan üçüncü sırada geliyor.
Türkiye ise yıllık 21 bin 300 kişinin hava kirliliğinden ölümü 14’üncü sırada yer alıyor. Bin
kişide hava kirliliğine bağlı ölüm oranları sıralaması yapıldığında ise; binde 1.805 ile Angola
birinci sırada, binde 1.790 kişi ölümü ile Burkina Faso ikinci sırada, binde 1.394 kişilik ölüm ile
Mali üçüncü sırada yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerinde hava kirliliğinden
sıralamasında Türkiye dünyada 15’inci sırada yer alıyor.
Bursa’da araç sayısının, sanayileşmenin ve kentleşmenin hızla artması, kentimizde hava
kirliliğini özellikle kış aylarında birincil sorun haline getirmektedir. Geçtiğimiz yıllarda
kentimiz hava kirliliğinde ülke düzeyinde birincilikleri olan bir kentti. Kentimizde ortaya
çıkan kirliliğin dağılımı kabaca evsel kirlilik, endüstriyel kirlilik ve taşıt araçlarında
kaynaklanan kirlilik olarak sınıflandırılabilir. Hava kirliliğine çözüm olarak ile sürülen
doğalgazın çözüm olmadığı süreç içinde anlaşılmıştır. Kentin büyük bölümü gaz
kullanmasına karşın kirlilik artmaktadır. Yine kentimizde emisyon kaynaklarının bu hızla
artmasının, önümüzdeki süreçte sorunun yaz-kış birincil sorun haline geleceği beklentisini
arttırmaktadır. Bu noktada sanayiden kaynaklanan kirlilik kaynaklarının kontrol altına
alınması büyük önem taşımaktadır. Son dönemde trafiğe çıkan araç sayısındaki artış da
kirliliği önemli ölçüde tetiklemektedir. Özellikle alt kotlardaki semtlerde hem gözle görünür
oranda kirlilik yaşanmakta ve hem de havadaki partiküler kirlilik giderek artmaktadır.
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü tarafından 8 adet hava kalitesi ölçüm istasyonunda (Tophane,
Garaj, Arabayatağı, Eğitim, Küçükbalıklı, Karaman, Çekirge ve Sırameşeler) ayrıca Orhangazi
Sayfa 1
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
ve İnegöl ilçelerinde yarı otomatik cihazlarla SO2 (kükürt dioksit) ve PM (Partiküler Madde)
ölçümleri yapılmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağına dâhil
olan 1 adet hava kalitesi ölçüm istasyonu İlimizde Osmangazi İlçesi Osmangazi Belediye
Başkanlığı Fen İşleri Sahasında faaliyete geçmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından
Mayıs–2001 yılında, şehrimizdeki trafik ve ısınma kaynaklı hava kirliliği boyutlarını tespit
ederek gerekli önlemleri almak amacıyla Hava Kalitesi İzleme Ağı kurulmuştur. Sistemde 4
istasyon, 1 merkezi bilgisayar ve 1 halka sunum panosu bulunmaktadır. Söz konusu ağ
kapsamında Duaçınarı ve Burlaş’da bulunan 2 ana istasyonda SO2, CO, PM, Ozon, HC, NOX
ve meteorolojik veriler ölçülürken Hamitler Kent Katı Atık Depolama Tesisi ve Demirtaş Eski
Çöp Depolama Sahası Rehabilitasyon alanındaki 2 küçük istasyonda yalnızca çöp gazlarından
kaynaklanan HC parametresi ölçülmektedir.
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ HAVA KİRLİLİĞİ ÖLÇÜMLERİ
Tarih : 11.03.2009
Sıcaklık 8,4
o
C
Nem 67,5 %
Rüzgar 1,4 m/s
µg/m3
BURULAŞ
DUAÇINARI
HAMİTLER
DEMİRTAŞ
SINIR
NMHC
19,23
366,5
*
*
280
SO2
48,9
22,63
*
*
900
CO
323,2
850,1
*
*
30000
NO
3,925
3,821
*
*
600
NO2
7,409
6,43
*
*
300
SPM
33
*
*
*
300
OZON
2,023
*
*
*
240
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü 11 Mart 2009 Tarihli Hava Kalitesi Ölçüm Sonuçları
İSTASYONLAR
SO2 (µg/mm3)
DUMAN (µg/mm3)
Sırameşeler
54
6
Çekirge
53
7
Karaman
45
5
Küçükbalıklı
71
10
Eğitim
43
4
42
7
Arabayatağı
Garaj
Tophane
Sayfa 2
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
SO2
DUMAN
Aylık Kısa Vadeli Sınır
Değerler
Kış Dönem
Ortalamaları
Yıllık Uzun
Vadeli Sınır
Değerler
1. Kademe
700
400
SO2
DUMAN
SO2
DUMAN
SO2
DUMAN
2. Kademe
1000
600
3. Kademe
1500
800
400
300
250
200
150
150
4. Kademe
2000
1000
Günlük Uyarı
Kademeleri
SO2 ve DUMAN değerleri mikrogram/m3 cinsindendir.
17 Şubat 2009 tarihli Çevre ve Orman Bakanlığı Hava Kalitesi İzleme İstasyonları web
sitesinde Bursa’da PM10 =975 mikrogram/m3 olarak yayınlanmıştır. Dünya Sağlık
Örgütü’nün 2008 yılı Hava Kalitesi Rehberinde PM10 için sınır değer 1 yıl için 20, 24 saat için
50 mikrogram/m3 olarak belirtilmiştir.
Hava kirliliği sorunu esas olarak yerel yönetimlerin kontrol ve yetkisi içinde
değerlendirilmelidir. Yeni Belediyeler Yasası buna olanak sağlamaktadır. Belediyeler bu
konuda ek bir birim oluşturmalı, Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı istasyonları devralmalı, yaygın
bir ölçüm ağı oluşturmalı, verili istasyonları yenilemeli, bu işe ek bütçe ayırmalı, kirlilik
kaynaklarını belirleyip, kirletici etkilerini azaltmak için önlem almalı, ölçüm sonuçlarını yazkış hem yerel medya aracılığı ile düzenli olarak duyurmalı ve hem de kentin çeşitli
noktalarına ışıklı tabelalar asarak anında ölçümleri yurttaşlara duyurmalı, okullar, camiler,
kıraathaneler aracılığı ile eğitim çalışması başlatmalıdır.
BURSA’DA SU
Bursa’nın su kaynağı Uludağ’ın kendisidir. Bursa ovasının bu kadar verimli olması Uludağ’a
ve ondan doğan su kaynaklarına bağlıdır.
Bursa şehir merkezi ile çevresindeki yerleşim birimleri ve sanayi tesislerine verilen içme ve
kullanma suyu üç kaynaktan sağlanmaktadır:
1.Yerüstü Suyu (Doğancı Barajı, Nilüfer Barajı)
2.Pınar Kaynakları (Uludağ’ın kuzey yamaçlarındaki çeşitli kaynaklar)
3.Yer altı Suyu (Bursa ovasındaki sondaj kuyuları).
Sayfa 3
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
2007 Yılına kadar Acemler, Arabayatağı, Hacivat ve Lokal olmak üzere toplam 50 adet yer altı
kuyusu bulunmakta idi.
Bursa’da Ağustos
2007 tarihinde yaşanan kuraklık neticesinde yer altı suyundan
faydalanmaya karar verilerek bu kapsamda; 70 adet derin kuyu, 18 km. isale hattı, 13 km.
enerji nakil hattı ve 6 adet transfer pompa istasyonun planlama, projelendirme çalışmaları
yapılmıştır.
Bursa’nın Su Kaynaklarını Kullanma durumu:
İçme Suyu Arıtma Tesisleri % 91,6
Yer Altı Kuyuları
% 0,001
Pınar Kaynakları
% 8,3
Doğancı Barajı
125.0 hm3
( DSİ verileri )
Nilüfer Barajı
50 hm3
( DSİ Verileri )
Pınar Kaynaklı Sular
15 Milyon m3
(145 Adet, BUSKİ )
Yeraltı Suları
16.0 Milyon m3
( BUSKİ )
Bu suların tamamı Uludağ kaynaklı olup, kentteki halkın kullanım suyundan, tarımsal amaçlı
sulamaya, endüstriyel kullanıma kadar tüm alanlarda Uludağ kaynaklı sular
kullanılmaktadır.
Aynı zamanda Uludağ kaynaklı tüm sular, uluslararası çıkar çevrelerinin ele geçirmeye
çalıştığı değerlerdir. Uludağ’dan çıkan ve ambalajlanarak satılan sularla ilgili somut bilgiler
yoktur. Özel şirketlere tahsis edilen su kaynaklarıyla, üretilen su arasında büyük fark vardır.
Göllere kadar çıkarılan borularla her gün binlerce litre kent suyu hortumlanmaktadır.
Sayfa 4
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
Bursa İl Özel İdaresi’nin 2008 yılı verilerine göre:
SIRA FİRMA ADI
KAYNAĞIN ADI
LT/SN
NO
K.DEBİ
1
ERİKLİ
ALAÇAM AKSU DERESİ
4
2
ERİKLİ
SAİTABAT DAĞ YOLU
9
3
ERİKLİ
BÜYÜKDERE YAYLA
2+2
4
ERİKLİ
AKÇAY YEDİPINAR KANKI
7
5
ERİKLİ
AKÇAY YEDİPINAR KANKI
4
6
NESTLE
DEREKIZIK
0,57
7
NESTLE SANSU
DEREKIZIK
2
8
NESTLE
YENİDAĞKIZIK
3,5
9
BAYKAL ESERSU İNEGÖL MESRURİYE
1
10
SULTANSU
İNEGÖL ÇİFTLİKKÖY
1
ERBA
11
AROMA 1
KESTEL ORHANİYE
3
12
AROMA 2
KESTEL ORHANİYE
3
13
COCACOLA
DEREKIZIK GÖLÇUKURU
1
14
COCACOLA
DEREKIZIK KÜREKLİ
3
15
PAKSU
YAYLAMEMBA
2
16
ÖZKAYNAK
GÜNEYBUDAKLAR
1,2
17
KORUSU
HAMAMLIKIZIK
2
18
ELMASSU
KESTELDEREKIZIK
1
19
ATANUR MEN
SOĞUKPINAR KÖYÜ
1
20
ULUDAĞ ERBAK
İNEGÖL KIRAN KÖYÜ
2
21
SEDEF GIDA
İNEGÖL SULHİYE
1
22
AKPA A.Ş.
İNEGÖL T. KONAK
3,5
23
BAKTAT
İNEGÖL SULHİYE
2
24
BUZZSU
YILDIRIM CUMALIKIZIK
2,4
25
AKYAKA MEMBA İNEGÖL HİLMİYE
1,25
TOPLAM
SÖZLEŞME
BAŞL. TARİHİ
01.02.2005
07.07.2007
31.05.2006
05.06.2007
05.06.2007
01.01.2005
01.12.2003
31.05.2006
01.01.2007
01.01.2004
SÖZLEŞME
BİTİŞ TARİHİ
31.01.20010
07.07.2012
30.05.2011
04.06.2012
04.06.2012
31.12.2009
30.11.2008
30.05.2011
31.12.2010
31.12.2008
11.02.2008
11.02.2008
31.05.2006
05.09.2006
15.07.2008
28.08.2000
31.05.2006
İTİLAFLI
01.07.2008
11.02.2008
11.02.2008
11.02.2008
01.04.2008
20.11.2008
15.06.2008
11.02.2013
11.02.2013
30.05.2011
04.09.2011
14.07.2011
27.08.2010
30.05.2011
30.06.2011
11.02.2011
11.02.2011
11.02.2011
31.03.2013
01.06.2013
14.06.2013
65,42
2008 YILI İÇİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN YENİ KAYNAK KİRALAMALARINDA TESPİT
EDİLEN KİRA BEDELİ 1LT/SN İÇİN 150.000,000 YTL/ YIL ( KDV HARİÇ )’DİR.
2007 YILI SU KİRALAMALRINDAN ELDE EDİLEN TOPLAM GELİR ( KDV HARİÇ )
3.892.855,42 YTL/YIL
2008 YILI SU KİRALAMALARINDAN ELDE EDİLEN TOPLAM GELİR ( KDV HARİÇ )
7.850.59,48 YTL/YIL’DIR.
Uludağ’da turizm adına cinayetler işlenmektedir. Otellerin kirliliği nedeniyle Bursa’nın çok
önemli dereleri kanalizasyona dönüşmüştür. 1993 yılına kadar suları içilen Kaplıkaya Deresi
kanalizasyona dönüşmüştür. Yasalara aykırı olarak kurulan 2. Oteller Bölgesi’nin atıkları
Kürekli ve Balıklı Dereleri’ni yok etmek üzeredir.
Uludağ’ın geleceği çok geniş katılımlı bir sempozyumda tartışılmalı, buradan çıkacak sonuç
yeni planlamada dikkate alınmalıdır. Uludağ’ın da içinde bulunduğu Bursa Büyükşehir
Belediyesi 1/ 25.000 ölçekli plan çalışması halka açık yürütülmelidir. Uludağ özelinde
planlamayla nelerin değiştiği halka anlatılmalıdır.
Sayfa 5
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
Evliya Çelebi’nin şehr-i Bursa sudan ibaret dediği bir kenti su yoksulu hale getirdik. Sokak
Çeşmeleri kapatıldı, Uludağ’ın cazibe suyu tüketildi. Ovada bulunan sanayi kuruluşlarının
yeraltından çektikleri suları, üretim sürecinde kirlettikten sonra tekrar yeraltı suyuna
bastıklarını biliyoruz. Derelerinde alabalıkların dolaştığı Kaplıkaya Deresi’nin kentin içme
suyuna eklendiği bir kenti, suyun en pahalı satıldığı kentlerden birine dönüştürenler hesap
vermelidir.
OCAK 2009 AYLIK ARTIŞ
ORA
ABONE TÜRLERİ
ARTIŞ % -0,41
Atıksu
S.SU
K.D.V.=0,08
ATIKSU K.D.V. TOPLAM
A- MESKENLER
(KON.BAŞ.)
1- TÜKETİM <= 10 M3
0,15
1,59
0,24
0,15
1,98
2- TÜKETİM > 10 M3
0,15
3,02
0,45
0,28
3,75
SULAK ALANLAR:
Dünyanın en önemli sulak alanlarından biri olan, uluslararası öneme sahip Sulak alanlar
Sözleşmesi (RAMSAR) ilkelerine göre korunan ve dünyada yaşayan göller listesi içerisinde
yer alan ULUABAT (APOLYONT) Gölü’nün su toplama havzası içerisinde Karacabey 75. Yıl
KOBİ Organize Sanayi Bölgesi kurulması çalışmaları yürütülmekte iken İznik Gölü kenarına
kurulan ve bir hukuk garabeti haline dönüşen CARGILL, sadece insanların değil, tarımsal
yapının, kuşların, böceklerin, çiçeklerin, tüm ekosistemin kısaca her şeyin yaşamını sona
erdiriyor.
Sapanca – İznik – Uluabat – Manyas gölleri aksında Güney Marmara’da mera vasfında
bulunan alanlarla, söz konusu göllerin tampon koruma bölgeleri Mera Yasası’nda, Sulak
Alanlar Yönetmeliği’nde ve Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle havza
esasına dayalı koruma sistemleri olmaktan çıkarılmaktadır.
Kentimizin içme suyu şebekesindeki kayıp ve kaçak oranları izlenmeli kayıp ve kaçakların
nedenleri kent halkı ile paylaşılmalıdır. Tüm sanayi kuruluşlarının arıtma sistemlerini
kurmaları sağlanmalı, evsel atıkların kontrolü için yeni çalışmalar üretilmeli, tarımsal kaynaklı
fosfat vb. kimyasal kirliliğin kontrolü için organik ve doğal tarımsal yöntemlerin tercih
edilmesini sağlayacak çalışmalara ağırlık verilmelidir. Baraj havzalarının koruma altın
alınması sağlanmalıdır.
Göllerimizi, barajlarımızı, nehirlerimizi, yeraltı sularımızı ve denizlerimizi çok iyi
değerlendirmeli, temiz tutmalıyız. Arıtma tesislerini yaygınlaştırmalı, sulamalarımızı evsel ve
Sayfa 6
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
endüstriyel atıklarla kirletmemeliyiz. Aşırı gübreleme, bilinçsiz kullanılan zirai mücadele
ilaçları ve yoğun yapılaşma baskısından sakınmalıyız.
ULUDAĞ
Bursa’nın su ve hava deposu Uludağ Milli Parkı, kaçak yapılaşma, kirlilik, doğal alanlara
girişilen yıkımlarının etkisiyle hızla niteliğini yitirmektedir. Uludağ’da turizm adına cinayetler
işlenmektedir. Otellerin atıksuları nedeniyle Bursa’nın çok önemli dereleri kanalizasyona
dönüşmüştür. Buna neden olanlar hakkında acilen idari işlem yapılmalıdır.
Uludağ’ın, salt kış turizm merkezi olarak gösterilmesi, büyük bölümü kaçak ve yasadışı
yaptırılan otellerin sorunlarının Uludağ’ın sorunları olarak kamuoyuna aktarılması
gerçeklerin görülmemesidir. Uludağ’ın “mutlak korunması gereken milli park” olarak
yaşaması ve geleceğe taşınması olmazsa olmaz kuraldır.
AKP iktidarının, Uludağ’daki sorunları çözme maskesi altında, Mart 2006’da milli park alanını
daraltarak turizm alanı ilan etme kararı açılan davalar sonucu mahkemenin verdiği karar ile
durdurulmuştu.Milli Park olduğu için kendi doğallığına bırakılması gereken Uludağ’da,
yasalara aykırı olarak yapımlarına ve kullanılmasına izin verilen otellerden büyük çoğunun
ruhsatlarında yapı niteliği, kayak odası, tuvalet, odun deposu olarak görünmektedir.
Bakan Ertuğrul Günay’ın, 4 Ocak 2009’da basına yaptığı açıklamada, otellerin öngörülen plana
aykırı fazlalıklarının bulunduğunu, bu fazlalıkların ve bazı kamu tesislerinin tümüyle
yıkılmasının gündeme geleceğini bildirmiştir. Korunması gereken doğal bir miras olan
Uludağ Milli Parkı’nı, Davos yapma fikrinin bir uzantısı olan bu plana karşı Uludağ’ın sahip
olduğu “Milli Park” niteliğini yok ederek turizm alanına çevirme planları, 2008’in son ayında
sonuçlandırılan bir proje yarışması ile yeniden alevlenmiştir.
Uludağ’daki otellere yasal kılıf uydurma planının bir parçası olarak Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın talimatıyla, Çevre ve Orman Bakanlığı, Uludağ Milli Parkı 1. ve 2. Gelişim
Bölgeleri Peyzaj Planlama, Kentsel Tasarım ve Mimari Proje Fikir Yarışması düzenlendi.
Yarışmaya katılan projeler, yarışma şartnamesinden aldıkları cesaretle, Uludağ Milli Parkı’nı
bir turizm ve cazibe merkezi durumuna getirmişlerdir. Uludağ Milli Parkı gibi, doğal varlığını
çok değerli bir bölge için hazırlanan yarışmanın jürisinde, orman mühendisi, botanikçi, zoolog
ve hukukçuya yer verilmemiş olması, yarışma düzenlemedeki amacının zaten korumak
olmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Milli park sınırları içinde ticari etkinliklerin
tümüyle yasaklanmış olduğu bilindiği halde, yarışma şartnamesinde, Uludağ 1. ve 2. Gelişim
Bölgeleri için kentsel tasarım çalışmasının istenmiş olması, hukuksal bir skandaldır. Yarışma
şartnamesinde, tümüyle yasadışı ve keyfi bir yönelişle, 1. ve 2. Gelişim bölgelerini, Milli Park
sınırları dışında değerlendirmesi, hukuk devleti ilkelerini yok saymaktan başka bir anlam
taşımamaktadır. Proje şartnamesinde, Milli Parklar Yasası’na aykırı biçimde katılımcılardan,
“koruma” ilkesini, “koruma-kullanma” olarak ele almaları istenmiş ve yeni yapılaşmalara,
otoparklara, kırsal yerleşimlere ve tarımsal kullanım alanlarına projelerde yer verilebileceği
belirtilmiştir.Yarışma şartnamesinin yönlendirmeleriyle hazırlanan projelerin, düştükleri
Sayfa 7
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
yasadışı duruma şaşırmamak gerekir. Yarışma şartnamesine getirilen içerikle yarışmayı
düzenleyen Çevre ve Orman Bakanlığı, içine düşülen bu durumun başlıca sorumlusudur.
1. Gelişim Bölgesindeki otel ve kamu tesislerinin birçoğunun yapı ruhsatında, otelle ilgisi
olamayan basit nitelikler bulunmaktadır. Tüm yasa dışılığına karşın, işbaşındaki hükümetler,
bu kaçak yapıları ortadan kaldırmadığı gibi, 1/1000 ölçekli planlarda yasalara aykırı biçimde
değişiklik yaparak tesisleri koruma altına almışlardır. Bu otellerin kaçak olarak yapı ve
telesiyej alanlarını sürekli genişletmelerine göz yuman hükümetler, 1988, 1990 ve 1994
yıllarında, planları revize ederek kaçak yapılaşmaya göz yummuş, başka bir deyişle teşvik
etmişlerdir.
Aradan geçen 14 yıllık süreçte bu otel ve tesisler, her türlü denetimden uzak biçimde kaçak
yapılaşmayı sürdürmüşlerdir. Dünya’da %6, AB ülkelerinde %12 olan koruma altındaki doğal
alanların ülkemizdeki oranı yalnızca %1’dir. Sonuç olarak
Milli Parklar Yasası’nda olduğu gibi,
Milli parklar, tümüyle kendi doğallığına bırakılmalıdır.
Milli parklar üzerinde yapılan her türlü iş ve işlemler engellenmelidir. Dünyada olduğu gibi
milli parklarda yalnızca çadır kamp ya da günübirlik insan etkinliklerine izin verilmelidir.
Su başta olmak üzere doğal kaynakların ve olası madenlerin kullanımı ve işletilmesi
engellenmelidir.
Milli Parklar üzerinde doğal yaşamın canlandırılması için projeler üretilmelidir.
BURSA’DA TERMİK SANTRAL
Gemlikte, 940 dönümlük arazi üzerine kurulu bir devlet teşekkülü olan Azot fabrikası
(TÜGSAŞ Gemlik Gübre San.A.Ş), Şubat 2004 tarihinde özelleştirilmiş ve üzerinde amonyak
ve gübre üretim tesisleri, sosyal tesisler, zeytinlikler ve lojmanların bulunduğu deniz
kıyısındaki bu alan, bedelinin çok altında olduğu söylenen bir para karşılığında Yıldırım
şirketler grubuna verilmiştir. Yıldırım şirketler grubuna bağlı olan Yıldırım Holding A.Ş.,
Yılport A.Ş., Marmara Tersanesi A.Ş.,Eti Krom A.Ş. ve Gemlik Gübre Sanayi Anonim
Şirketlerinin ortaklığı ile Şubat 2008 tarihinde Gemlik Elektrik Üretim A.Ş. kurulmuş ve adı
geçen şirket Eylül 2008 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na Gemlik’te bir 500 MW
termik santral kurmak ve elektrik üretmek üzere lisans başvurusunda bulunmuştur. Bahsi
geçen şirketin yetkilileri, elektrik açığımızı kapatmak, işsizler için istihdam yaratmak üzere
Almanya’dan ithal edilecek temiz teknoloji ile kurulacak olan bu santralin Gemlik için bir
kazanç olduğunu beyan etmişlerdir.
2 ünitesiyle toplam 320 MW elektrik üreten Çan Termik Santralinde saatte kullanılan kömür
miktarı 260 tondur. Aynı teknolojik sistem ile çalışma olasılığı olan 500 MW lık Gemlik
santralinde ise benzer kalorili kömürün kullanımı ile saatte 400 ton kömür yakılacak olup, bir
gün içinde 9.600 ton kömür tüketilecektir. Başka bir ifadeyle, günde 20 şer ton taşıma
kapasitesindeki 480 kamyonluk bir kömürün yakılması söz konusudur.
Sayfa 8
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
Termik santralin yıl içinde toplam 2.700.000 ton kömür kullanacağı hesap edilmektedir. Bu,
135.000 kamyon kömür demektir.
Termik Santralin kurucu ve işleticisi olanlar, uzun yıllardır kömür ticaretiyle,özellikle kömür
ithalatıyla uğraşan şirketlerdir. Dolayısıyla Çan termik santralinden farklı olarak, gerekli olan
kömürü yerli kaynaklardan değil, ithalat yaptıkları ülkelerden gemilerle getirteceklerdir. İthal
edilecek kömürün Çan linyitlerinden daha düşük vasıflı olması halinde, yukarıda hesap edilen
kömür miktarını daha da arttırmak gerekecektir. Aynı zamanda ithal kömürün getirildiği ülke
ve bulunduğu yerler itibariyle kimyasal içerikleri de çok farklı olabilecektir. Dolayısıyla
kömürün taşıma, toklama ve yakma sırasındaki ve sonrasındaki kirleticilik özelliği de farklılık
gösterecektir.
Gemlik’te kurulu bulunan sanayi tesisleri nedeniyle Gemlik ve civarının zaten hava ve deniz
kirliliğin yoğun yaşandığı bir bölge olduğu ortadayken, bir de buna kömür yakıtlı termik
santralın eklenmesi tüm bölgenin doğal bitki örtüsünü ve tarım alanlarını olumsuz
etkileyecek, çevre sağlığı ve insan başta olmak üzere canlı yaşamı için büyük riskler
oluşacaktır.
Termik santralden C02 ve diğer zehirli gazlar rüzgarsız havalarda Gemlik’in üzerine bir kabus
gibi çökecektir. Rüzgarlı havalarda ise batıda Kurşunlu ve Mudanya, doğuda Umurbey,
Orhangazi ve İznik, kuzeyde Kumla, Karacaali ve Armutlu, güneyde ise Bursa’ya kadar olan
tüm yerleşim yerleri ve tarım alanları gaz, kül ya da çıkan asit yağmuruna maruz
kalabilecektir.
Ülkemizin ihtiyacı olan enerjide dışa bağımlılığın devamlı olarak ve hemen hemen herkes
tarafından eleştirildiği günümüzde ithal kömür ile elektrik enerjisi elde etmek ne kadar
mantıklıdır?
Termik Santralin Gemliğe istihdam katkısı olacağından, 500 kişiye iş imkanı sağlanacağından
bahsedilmektedir. Kurulacak termik santralden bizzat kendisinin yada ailesinin sağlığının risk
altına gireceğini bile bile burada çalışacak 500 kişinin Gemlik’ten sağlanması mümkün
müdür?
Mümkün olsa bile Gemlik ve çevresinde yaşayan insanların sağlıklarıyla oynamak, kanser
vakalarının hızla artışı, doğanın ve tarım alanlarının tahrip olmasının yol açacağı felaket ile
500 kişinin iş olanağına kavuşması hangi vicdan ya da mantık ölçüsüyle değerlendirilebilir.
Yerel yönetimler bu ve benzeri teslerin kurulmaması için arazi tahsis etmemeli, işletme ruhsatı
vermemelidir.
CARGİLL
İznik Gölü kenarında kurulu bulunan uluslararası tarım tekeli Cargill’in mısır işleme tesisleri
Birinci sınıf tarım alanı üzerinde kurulu olduğu için hakkında bu güne kadar 9 dava açıldı ve
açılan her davada mahkûm oldu. Cargill hakkında açılan son davada, Bursa 3. Özel İdare
Mahkemesi, Bursa Valiliği Tarım İl Müdürlüğü’nün 20 Şubat 2007 tarih ve 4885 sayılı
Sayfa 9
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
kararıyla verdiği izinler hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu kararla Cargill, bir
daha açılmamak üzere mühürlenerek kapatılması gerekmekteyken iktidardaki hükümetlerin
desteğiyle bu güne kadar varlığını sürdürdü.
AKP Hükümetinin, bu güne gelene kadar ABD Başkanı George W. Bush’un özel ricasını
kırmayarak, Cargill’in önündeki hukuk engellerini aşmada gösterdiği mesai ve başarı
şüphesiz ki ülke insanımızın onurunu yaralarken, ABD hükümetinin takdirini kazanmıştır.
AKP hükümetinin Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda yaptığı değişiklikle, tarım
alanlarının tarım dışı olarak kullanımına af getiren ve kamuoyunda Cargill Yasası olarak
bilinen, Adrese teslim yasa olarak da adlandırılan söz konusu yasa ile Cargill’i kurtarma
operasyonu yapılmıştır. Kimi zaman hukuk sistemimizin çalışması engellenmiş, gelişen bu
uygulamalar bizlere, AKP hükümetin “Türkiye halkının hükümeti mi, yoksa bir takım
sermaye çevrelerinin ve ABD’nin taşeronu mu olduğu sorusunu kendimize sormamıza neden
olmuştur.
Bursa ili içindeki tarım alanları üzerinde, sanayi tesisleri ve konut olarak yapılaşmanın
sürdüğünü üzülerek görüyoruz. Muhatabı kim olursa olsun bu türden yasa dışı işlemlerde
bulunanlar ve bunlara izin verenler kamuoyuna açıklanmalıdır.
BURCUN’DA ÇİMENTO FABRİKASI
Bursa ili, Yenişehir ilçesi Burcun köyü sınırları içindeki Karadikendüzü mevkiinde Entegre
Çimento Fabrikası yapılması planlanmaktadır. Akros Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş
tarafından hazine ve şahıslara ait 750 dekarlık arazinin satın alınmasıyla başlayan süreç ilk
aşamada Toprak Koruma Kurulunun vermiş olduğu olumsuz rapor ile duraklamıştı. Toprak
Kurulu üyelerinin bazılarının değişiminden sonra Kuruldan geçen proje alanı için, şirket
yetkililerinin ifadesi; üye değişikliğinden değil, 45 dekarlık mutlak tarım alanı olmasından
dolayı kuruldan geçemediği, daha sonra bu 45 dekarlık alanın plandan çıkarılması sonrasında
kurul onayı aldığı şeklinde olmuştu.
Türk-Rus ortaklı Akros şirketince yapılması planlanan çimento fabrikası için, 1/100.000 ölçekli
planda orman alanı ve tarım arazisi olarak gözüken bölgenin plan değişikliği yapılarak
Çimento Üretim ve Depolama Alanı olarak değiştirilmesine itiraz eden çeşitli Meslek Odaları
yaptıkları itirazın İl Özel İdaresi tarafından değerlendirilmemesi durumunda yargıya
gideceklerini açıklamışlardı. Bursa İl Özel İdaresi binasında 23 Kasım-23 Aralık 2008 tarihleri
arasında askıya çıkan plan değişikliklerine itirazlar Şehir Plancıları Odası, TMMOB İl
Koordinasyon Kurulu ve Bursa Barosu tarafından yapıldı. İtiraz dilekçelerinde; bölgede
Çimento Üretim ve Depolama tesisi yapılması durumunda çevredeki tarım arazilerinin
olumsuz yönde etkileneceği ve yapılan değişiklik ile tarım toprağının korunmasının mümkün
olmayacağı dile getirildi. İl Genel Meclisine yaptıkları itirazların olumsuz yanıt alması halinde
Meslek Odaları yargı sürecini başlatacaklarını beyan etmişlerdi.
Çimento fabrikasının yapımı için açılan davalar devam ederken bir yandan da ÇED
kapsamındaki Halkın Katılımı Toplantısı, Burcun ve civar köylerden başta olmak üzere
Sayfa 10
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
Bursa’dan da çeşitli sivil toplum örgütleri temsilci ve üyelerinin katılımıyla 16 Aralık 2008
günü gerçekleştirildi.
Tarım alanı, doğal alan demeden ülkemizin hemen her noktasını maden arama şirketlerinin
insafına terk eden Maden Yasası, taş, mermer ve toprak ocaklarına maden niteliği kazandırmış
ve bu sayede ülke genelinde binlerce ocak açılmış ve açılmaya devam etmektedir. Kurulacak
olan fabrikanın arazi sınırları içindeki kil ve kalker ocakları buranın hammaddesinin önemli
bir bölümünü teşkil edecektir. Her nekadar şirket yetkilileri bu ocaklardan dinamitleme ile
malzeme çıkarılmayacağını bunun için özel makinalar kullanılacağını söylese de kil ve
kalkerin bulunduğu yerden çıkarılması ve taşınması sırasında çevre kirliliği yaratılacağı ve
doğal ekosistemin tahrip edileceği bir gerçektir. Bunun yanısıra üretimde kullanılacak olan
kömürün yaratacağı kirliliği, çevre ve sağlık yönüyle oluşacak riskleri tamamen bertaraf
etmek mümkün değildir. Çimento fabrikalarında kullanılan kömür çoğunlukla Rusya
üzerinden ithal edilmektedir. Ülkemizden gerçekleştirilen çimento ihracatının en büyük
pazarının da Rusya olması Rusya'nın kendi çimentosunu neden üretmediği konusunda soru
işaretleri oluşturmaktadır. Belki de Akros’un ortağının Rus olması, kömürün ithalatı ve
çimentonun ihracatında ana kaynağın neden Rusya olduğunun bir cevabı olabilir. Dünya
genelinde tüketilen enerjinin %5'i çimento sanayi tarafından tüketilirken ülkemizde bu oran
%15 olup dünyada hiçbir sektör bu yoğunlukta enerji tüketmemektedir. Dolayısıyla her
çimento fabrikası küresel ısınmayı önemli düzeyde arttırmaktadır.
Çimento fabrikasının ana yakıtı olan yıllık 500.000 ton kömürün yanı sıra atık yağlar,
inorganik kimyasal atıklar, rafineri atıkları, kullanılmış oto lastikleri, zirai atıklar ve
endüstriyel atıklar da yakıt olarak kullanılacaktır. Bu tehlikeli atıkların yakılmasıyla zehirli
gazlar ve Kalıcı Organik Kirleticiler (KOK) havaya, toprağa ve suya karışabilmektedirler.
Toprak ve suya karışan bu zehirler besin zinciri ile insan vücuduna girebilmekte ve yağ
dokularında birikerek kanser başta olmak üzere birçok hastalığa neden olmaktadır. Keza
çimento üretiminde açığa çıkan toz ve partiküller, fabrika çevresindeki yöre halkında ciddi
solunum yolları hastalıklarına, kronik bronşit, astım, kalp ritim bozukluğuna neden
olabileceklerdir. Toz ve partiküller, yörede yetişen bitki ve tarımsal ürünler üzerinde zarara
neden olmakta, büyük ölçüde verim kaybı ile toprak niteliğinin bozulması gibi geri dönüşü
olmayan sorunlara yol açmaktadır.
NİLÜFER ÇAYI’NDA HİDROELEKTRİK SANTRAL
Enersis Elektrik Üretim Ltd. Şti. tarafından Bursa İli Osmangazi İlçesi sınırları içerisinde
Nilüfer Çayı üzerinde, Nilüfer Barajı ile Doğancı Barajı arasında yapılması planlanan
membadan mansaba doğru kurulu gücü 0,09 MW olan Egemen 1 Regülatörü ve HES ile
kurulu gücü 11,45 MW olan Egemen 2 Regülatörü ve HES Projeleri son günlerde Bursa’nın
gündemine oturan bir başka projedir. Hidroelektrik Santralin yapılması planlanan bölge 1.
Derece Doğal Sit alanında kaldığı için Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu’nun 12/03/2009 tarih ve 4467 sayılı kararı ile Odamızın görüşü sorulmuş ve şu yanıt
verilmiştir:
Sayfa 11
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
1.03.07.2004 tarih ve 25511 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5192 no’lu
Orman Kanununda değişiklik yapılması hakkındaki Kanunda belirtilen “...Enerji
yatırımlarının Çevre ve Orman Bakanlığı izni ile yapılması hükmü” kamu yararı ve zaruret
olması halinde geçerlidir. Oysa söz konusu Enerji Santrali yapımının bir zorunluluk olup
olmadığı ve fayda/maliyet analizi konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
2.Projenin 1. Derece Doğal sit alanında kalması ve Bölgenin önemi nedeniyle Çevresel Etki
Degerlendirme (ÇED) raporu uygulanmalıdır. ÇED raporları, HES kurulu gücüne
bakılmaksızın tüm hidroelektrik santraller için istenmelidir.
3. Kontrol ve denetime tabi olmayan Hidroelektrik Santrallerin inşaat yapımı süresince
oluşacak sedimantasyonun ve iş makinalarından kaynaklanacak kirliliğin Bursa’ya içme suyu
sağlayan Doğancı Barajı’na ve su kalitesine olası etkileri belirtilmemiştir. Bu nedenle inşaat
aşamasında oluşacak her türlü atığın Doğancı Barajına herhangi bir şekilde etkisinin olmaması
için detaylı değerlendirmenin yapılması gerekmektedir.
4. Yapılan inceleme sonucunda 3500-4000 adet ağaç kesilmesi öngörülmektedir. Prof. Dr.
Gönül Kaynak’ın Bursa Bitkileri Kitabı’nda ( 2008 yılı genişletilmiş 2. baskı ) Nilüfer ve
Doğancı Barajları arasında görülen endemik türler; Lathyrusu undulatus, Verbascum
serratifolium, Hyacintella lineata ve nadir tür ise Verbascum ovaifolium olarak belirtilmiştir.
Ayrıca aynı Kitapta Paronychia chionaea subsp. chionaea var. latifolia da bölgedeki
populasyonu tehlike altında olan türlerden biri olarak belirtilmektedir. Kesilmesi söz konusu
olan ağaçların bölgenin endemik türleri içerisindeki yeri belirtilmelidir. Orman Bölge
Müdürlüğü’nün ağaç kesme izni vermesi halinde kesilecek ağaçlar için takdir edilecek bedel
gerçekçi olmayacaktır. Çünkü bölgenin vejetasyonu yüzyıllara dayalı bir ekosistem sonucu
ortaya çıkmıştır. Oluşacak zararla bölgedeki bitki dokusunun eski haline gelmesi on yıllar
alacaktır. Ayrıca kamulaştırma alanları kesin olarak belirlenmediği için ne kadar alanın
yapısının bozulacağı ve bitki örtüsünün tahrip edileceği de belli değildir. Orman Bölge
Müdürlüğü tarafından verilen raporda Bölgedeki ağaç miktarları, yaşları ve nitelikleri ile ilgili
detaylı bir bilgi bulunmamaktadır
5. Proje tanıtım dosyasında sözü edilen acele kamulaştırma bu proje kapsamında kullanılması
gereken bir hak değildir. Çünkü 4650 Sayılı yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanununun 27. Maddesinde tanımlanan bu hüküm 3634 sayılı Milli Müdafa Mükellefiyeti
Kanununa dayanır. Dolayısıyla ortada yurt savunma ve acelesine neden olacak derecede bir
zaruret yoktur. Bu nedenle acele kamulaştırma konusunda çıkacak kamulaştırma kararı nafile
bir karar olmakla birlikte bölgedeki özel mülkiyet sahiplerinin tezyidi bedel davası açma
ihtimalleri, söz konusu yatırımın öngörülen süreden daha uzun sürede tamamlanmasına bu
da Bursa halkının içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılayan Doğancı Barajının daha ağır bir
kirlilik yüküne maruz kalmasına neden olacaktır.
6.Bölgedeki orman arazisi dışındaki tarım arazilerinin ve 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera
Kanununa bağlı arazilerin bir tasnif ve sınıflandırması Proje Tanıtım dosyasında yer
almamaktadır. Dolayısıyla giderek azalmakta olan Bursa Bölgesi tarım arazilerinin daha da
Sayfa 12
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
azalmaması için bu proje ile ne kadar tarım alanı ve mera alanın olumsuz etkileneceğinin
ortaya konularak değerlendirme yapılması gerekmektedir.
7. Proje inşaat aşamasında ortaya çıkacak sıvı atıkların proje tanıtım dosyasında ifade edildiği
şekilde düzenli ve nitelikli olarak bertarafı oldukça güçtür. Bu nedenle önerilen fosseptik tip
proje Bursa İçme ve Kullanma suyunu sağlayan Doğancı Barajı için kirlilik tehditi
oluşturmaktadır. Kontrol ve denetimin yetersizliği Bölgede kaçak yapıların oluşmasına,
maden suyu tesisleri ve çeşitli işletmelerin kurulmasına neden olmuştur. Bölgedeki tarımdan
kaynaklanan pestisid ve herbisid bakiyeleri kontrol edilememektedir. Aynı durum işletme
aşamasında da ortaya çıkacak atıkların bertarafında da söz konusudur. Ayrıca Proje tanıtım
dosyasında sözü edilen Katı Atık Depolama Sahası Osmangazi Belediyesine değil Büyükşehir
Belediyesine Aittir.
8. Her ne kadar proje tanıtım dosyasında inşaat esnasında ortaya çıkacak toz emisyonlarının
22.07.2006 tarih ve 26236 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Endüstri
Tesislerinden Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’ne göre sınır değerlerin
altında olduğu ifade edilmiş olsa da söz konusu toz emisyonlarının flora ve fauna açısından
detaylı değerlendirmesinin yapılması ve bölgedeki bitki ve orman dokusuna etkileri
belirtilmelidir.
9. Proje dosyasında Santrallin ve santrale ait ünitelerin yapımının normal koşullarda 24 ay
süreceği belirtilmektedir. Ayrıca yaklaşık en az 10 m genişliğinde, toplam 14.633 m
uzunluğunda ( 7133 m 1. kanal ve 7500 m 2. kanal uzunlukları ) yapılacak inşaat faaliyetleri
sırasında, alanda yapılacak kazı, düzenleme ve derinliği 1,59 m, taban genişliği 2, 5 m olan ve
1:1,5 şev eğimli trapez kanaldan çıkacak hafriyat toprağının çevre düzenleme ve rekreaktif
amaçlı yerinde kullanılacağı belirtilmektedir. Buradan oluşacak toprağın yerinde kullanılıp
kullanılamayacağı belirlenmelidir. Ayrıca hem yatak üzerinde hem de yatak dışında eğimli
yamaçlarda kret yapımı, çökeltme havuzları, tribünlere su aktarma havuzları ve cebri
boruların inşaatı sırasında açığa çıkacak bitkisiz çıplak ve eğimli yüzeylerden meydana
gelecek toprak erozyonu ve sediment miktarı da hesaplanmalıdır. Bunara ek olarak söz
konusu toprak kayıplarını ve sedimantasyonu önlemek için gerekli tedbirler belirtilerek bir
değerlendirme yapılmalıdır.
10. Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Orman Bölge Müdürlüğü Kadastro
ve Mülkiyet Şube Müdürlüğü’nün Raporunda Proje alanının %60’ından fazlasının Orman
alanı oluğu ve I. Derece yangına hassas Orman Alanı olduğu belirtilmektedir. Üzerine HES
yapılması planlanan Nilüfer Çayı, Meşe, Kızılçam, Karaçam ve Çınar ağaçlarından oluşan bu
Ormanların yarattığı iklim koşulları ve ekoloji sonucu oluşan yağışlardan beslenmektedir.
Orman dokusunun başka nedenlerle de giderek tahrip olması ve bozulması bölgedeki yağış
miktarlarının azalmasına kısmi de olsa olumsuz etki oluşturacaktır .
11. Söz konusu HES’in Nilüfer ve Doğancı Barajlarının olduğu bölgeye eklenmesi ile iklim
koşullarının köklü bir biçimde değişimi söz konusu olabileceğinden ve tanıtım dosyasında bu
iklim değişikliği ile ilgili herhangi bir araştırma yer almadığından Proje Tanıtım Dosyası
eksiktir.
Sayfa 13
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
12. BUSKİ Genel Müdürlüğü tarafından verilen görüş sadece sıvı atıkların ücret karşılığı alınıp
alınmayacağı ile ilgili olmakla birlikte söz konusu tesisin Barajın koruma havzasında
bulunmasına ilişkin değerlendirme yapılmamıştır. Söz konusu Tesisin Bursa’nın içme ve
kullanma suyuna yapacağı etkilerinin saptanması ve havza derivasyonu ( bir nehir
üzerindeki
suyun başka bir nehre aktarılması ) uygulamaları açısından DSİ I. Bölge Müdürlüğü’nden ve
BUSKİ’den görüş alınması zorunludur.
13. Aynı zamanda Nilüfer Nehrinde var olan canlı yaşamının devamı için gerekli olan can
suyunun belirlenmesi için Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğünden de görüş alınması ve bırakılacak can suyunun ölçülebilmesi için debi
ölçerlerin bulundurulması gerekmektedir. Biyoçeşitlilik ve Ekolojik Değerlendirme raporunda
Nilüfer çayında 14 balık türü tespit edildiği belirtilmiş ve regülatörlere balık geçitleri
yapılması önerilmiştir. Balık geçitleri HES projelerinde ve şartnamelerinde zorunlu
tutulmasına rağmen uygulanmamaktadır. Bu nedenle yatırımcı firmaların denetlenmesi
zorunludur.
Bilindiği gibi Doğal sit'ler tespit ve tescil edilmek suretiyle belirlenmektedir. Korumanın ilk
aşaması, korunacak değerlerin envanterlerin çıkarılması iken ikinci aşama ise bu belirlemenin
bir süreçten geçerek yasallaşması ve o taşınmazın kültür varlığı niteliği kazanması olan
tescildir. Doğal sit alanlarının; tespit ve tescil edilmesi için bilimsel araştırma, jeolojik yapı,
çevresel gözlemler, ekolojik gözlemler ve topoğrafik yapı hususunda özelliklerinin bulunması
gerekmektedir. Kültür Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu
5.11.1999 gününde aldığı 659 sayılı kararla doğal sit; jeolojik devirlerle tarih öncesi ve tarihi
devirlere ait
olup, ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli yer
üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlar olarak tanımlanmıştır.
Söz konusu projenin Uludağ 1. Derece Doğal sit alanı içinde bulunması bu bölgenin korumaya
ihtiyacı olduğunu gösterdiğinden Sit Alanı Kararlarına uyulmalıdır.
Ülkemizde enerji üretiminin tamamen özel sektöre devredilmesi, tüm mühendislik
disiplinlerinin kendi mühendislik kuralları çerçevesinde ortaya konulması gereken bu
projelerin hayata geçirilmesinde kamusal ve toplumsal çıkarların gözönüne alınmadan özel
sektör taleplerinin süreci belirlemesi, bu projelerin kamunun denetiminden uzak hayata
geçirilmesi, Hidroelektirk Santral Projelerindeki yanlış planlamaların su kaynaklarımızın
özelleştirilmesinin önünü açması gibi sorunların yanında yukarıda yeralan nedenlerden ötürü
Hidroelektrik Santral Projesinin yapılması tarafımızdan uygun görülmemektedir.
MUSTAFAKEMALPAŞA İNATLAR KÖYÜ’NDE ENDÜSTRİYELTIBBİ ATIK BERTARAF VE ATIKTAN ENERJİ ÜRETİM TESİSİ
1.
AFÖ Enerji Ltd Şti. İl Özel İdaresi Başkanlığına verdiği 09.06.2008 günlü dilekçe ile
Mustafakemalpaşa ilçesi, İnatlar köyü (terk olunmuş) 1 Pafta 4 parsel sayılı 8.000 m2.lik
Sayfa 14
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
taşınmaza Sanayi Atıkları Depolama ve İşleme Geri Dönüşüm Tesisi kurmak, Elektrik Enerjisi
ve Su Buharı Üretmek için tesisin kurulabilmesi için gerekli plan değişikliğinin yapılmasını
talep etmiştir.
2.
BURSA İl Özel İdaresi İmar ve İskan Daire Başkanlığı 24 Haziran 2008 de kurumlara
yazdığı yazıda anılan parselin 1/100.000 ölçekli Bursa 2020 Çevre Düzeni Planında “Orman
Alanlarında” kalması nedeniyle, faaliyetin gerçekleştirilmesi için 1/100.000 ölçekli Bursa 2020
yılı Çevre Düzeni Planında Değişiklik yapılması gerektiğinden kurumlara görüş alınması için
yazı yazmıştır.
3.
AFÖ Enerji Ltd.Şti. Firmasının, Bursa İli Özel İdaresi, İmar ve Yapı İşleri Daire
Başkanlığına başvuru yaparak “09.06.2008 günlü dilekçemiz ile Mustafakemalpaşa İlçesi
Terkedilmiş İnatlar Köyü Açmalar Mevkii, 1 pafta 1-2-3 ve 4 nolu parsellerinde Sanayi Atıkları
Depolama ve Geri Dönüşüm Tesisi kurarak elektrik enerjisi ve su buharı üretmek için
başvurmuştuk. Alınan kurum görüşleri doğrultusunda hazırlattığımız 1/100.000 ölçekli Çevre
Düzeni Plan Değişikliği yapılması için gereğini arz ederiz.” talebi, Bursa İl Özel İdaresi İmar
ve Yapı İşleri Daire Başkanlığı 27 Ekim 2008 günü ve 977 sayılı Konu:1/100.000 Ölçekli Çevre
Düzeni Plan Notu Değişikliği olan, Genel Sekreter Ali Altuntaş imzalı yazısı ile; 21.02.2008
günlü ve 13787 sayılı İlgi dilekçe ile ilimiz Mustafakemalpaşa ilçesi, terk edilmiş İnatlar köyü,
Açmalar mevkii 1 pafta. 1,2,3 ve 4 nolu parsellerde Bursa 2020 yılı 1/100.000 lik Ölçekli Çevre
Düzeni Planı Plan Notu değişikliği talep edilmektedir. biçimindedir. 5302 sayılı İl Özel İdaresi
Kanunun 10/c maddesi uyarınca İl Genel Meclisince karara bağlanılması istenilmiştir. İl Genel
Meclisi Başkanı Nurettin Avcı da 27.10.2008 tarihli havalesi ile anılan dosyayı aynı gün işleme
sokmuştur.
4.
AFÖ Enerji Ltd.Şti. Firmasının bölgede yapımı için başvuruda bulunduğu tesis ile ilgili
olarak;
A. AFÖ Enerji Ltd. Şti. Firması 9 Nisan 2008 tarih ve 7038 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi'nde
yayınlanmış,66427 tescil numarası ile tescil edilmiştir. Ticaret Sicil Gazetesi'ne göre şirketin
kurucuları şunlardır:
1. Fuat Doğan
2. Ömer Sadık Taşkın
3. Ali Özyurt
4. Av. Ertan Demirezen
5. Ömer Lütfi Mehan
Şirketin kurucularından Ali ÖZYURT aynı zamanda BURSA BAYINDIRLIK ve İSKAN
MÜDÜRÜ olarak görev yapmaktadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun ticaret ve
diğ¬er kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı 28. maddede tarif edilmiştir. Türk Ticaret
Kanunu'na göre
( Tacir ) veya ( Esnaf ) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette
bulunamayacakları, ticaret ve sanayii müesseselerinde görev alamayacakları, ticari mümessil
Sayfa 15
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak
olamayacakları, hüküm altına alınmıştır. Bayındırlık ve İskan İl Müdürü nasıl bir şirkete
kurucu ortak olabilmiştir. Bir İl Müdürü, müdür olduğu daire ile iş yapan bir şahısla nasıl
ortak olabilmiştir.
B. Öte yandan tesisin yapılacağı yerle ilgili olarak yer tespiti sürecinde Ali Özyurt'un ve başka
siyasetçilerin payı olup olmadığını bilmiyoruz. Bölgede yer alan köy muhtarları durumdan
haberdar değildir. Dosyadaki bütün görüşler tek bir parsel için, yani 4 nolu parsel için
alınmıştır. Firma ikinci bir dilekçe vererek tesis kurmak için başvuru yaptığını ileri sürmüş ve
il genel meclisi de 1-2-3- nolu parseller başkalarına ait olmasına karşın ve bu parseller ile ilgili
hiçbir izin verilmediği halde bu parselleri de işleme sokmuştur.
C. Bursa İl Özel İdaresi Sağlık ve Çevre Yönetimi Dairesinin 11.07.2008 günlü izin yazısında
“1-4 nolu parsel içerisinde kalmak kaydıyla, komşu parsellerden 10 mt yola olan cephesinden
de 25 mt sağlık koruma bantı mesafesinin bırakılması 2-4 nolu parsel sınırlarından başlamak
üzere 1,5 km mesafelik alan içersinde toplu iskan ve toplu konut alanlarına izin verilmemesi
şartıyla” şartlı izin verilmiştir. Bu durumda 1-2-3 nolu parseller için nasıl uygulama
yapılacaktır. Böyle bir tesis için söz konusu mesafeler uygun olarak değerlendirilebilir mi?
Tesisin yapılacağı alan hem Uluabat Gölü'ne, Göl'ün girişinde yer alan deltaya 5-6 km
uzaklıkta, boşaltılmış İnatlar köyünün olduğu vadi Çördük Köyü'nün ekili alanları içinde hem
de bölgenin en önemli zeytin tarımı bölgesinin zeytinliklerine 1-2 km uzaklıktadır.
D. Bursa Tarım İl Müdürlüğü, tesisin yapılacağı vadinin girişinde bulunan ve tesise 1-2 km
mesafedeki zeytinlikleri yazısında belirtmemiştir. 3573 sayılı Zeytin Yasası'nın 20.maddesine
göre 3 km mesafede kimyevi atık bırakan toz ve duman çıkaran bacalı faaliyet yapılamaz ve
yüzey sularının verimli ovaya akacağı düşünülmeden eksik inceleme sonucu değerlendirme
yapılmıştır. En yakın yerleşim yeri Çördük köyü olup ilçenin en büyük zeytin üreticisi
köyüdür.
E. Söz konusu tesisin yapımı süecinde ortaya çıkacak toz emisyonu ile ilgili olarak ÇED
raporunda bir modelleme yapılmadığı görülmekte, buna gerekçe olarak kağıt üzerinde
hesaplanan miktarın yasal sınır değerlerinin altında olduğu ifade edilmektedir. Oysa bölgede
zeytin tarımı yapıldığından toz miktarı çok önem taşımaktadır. Asıl önemli sorun işletme
aşaması ile ilgilidir. İşletme aşamasında hem toz hem de ve asıl önemlisi gaz atıkların nasıl
bertaraf edileceği ve nasıl bir filtre tesisi konulacağı belirtilmeksizin, yasalarda ve
yönetmeliklerde belirtilen sınır değerlere uyulacağı belirtilerek konu geçiştirilmiştir. Oysa bu
tür tüm tesislerin en önemli sorunu gaz, sıvı ve katı atıkların nasıl bertaraf edileceği ve çıkan
atıkların nasıl depolanacağı ile ilgilidir. En kritik noktayı oluşturan ve ÇED Raporu
hazırlanmasını gerektiren bu temel sorun görmezden gelinmektedir. Söz konusu tesisin
bacasından çıkacak emisyonların niteliği kabuller çerçevesinde değerlendirilemez. Tesiste
yakıldıktan sonra kalacak olan katı atıkların depolama sahasında depolanacağı ifade
edilmekle birlikte söz konusu depolama sahasının nitelikleri ve nereye nasıl inşaa edileceği
ifade edilmemektedir. Tesis bir bütün olarak bölgeye zarar verici niteliktedir. Uluabat Gölü,
havası içinde yer alan ve gaz-sıvı ve katı atıkları itibariyle tamamen Mustafakemalpaşa Çayı'nı
kontamine edebilecek bir noktada yer almaktadır. Uluabat Gölü Uluslararası Ramsar
Sayfa 16
BURSA ÇEVRE DURUM RAPORU 2009
Sulakalanlar Sözleşmesi kapsamında koruma altında olan bir Göl'dür. Yapılacak tesis bu
yönüyle de ülkemizin taraf olduğu bir uluslararası sözleşmeyle korunan Göl'ü de tehdit eden
niteliktedir.
Tüm bu gelişmelerin bilincinde olan Mustafakemal Paşa halkı 30 Nisan 2009 Günü Çördük
Köyünde yapılacak olan Halkın Katılımı Toplantısını protesto ederek yaptırmadı. Çok sayıda
sivil toplum örgütünün ve Odamızın da destek verdiği Köylüler pankart ve dövizlerle bir
protesto gösterisi gerçekleştirdi. Toplantıyı gerçekleştirmek üzere köye gelen Bursa Çevre ve
Orman İl Müdürlüğü ÇED Şube Müdürü Talat Müftüoğlu’nun konuşmasına izin vermeyerek
köyümüzün çevresinin zehir solumasını da fabrikanın buraya kurulmasını da istemiyoruz,
diyerek köyü terk etmelerini istedi. Ve heyettekiler köyden ayrılmak zorunda kaldı.
Sayfa 17

Benzer belgeler