Ekonomik Kriz Dönemlerinde İktisat Politikalarının Etkinliği ve 2008

Transkript

Ekonomik Kriz Dönemlerinde İktisat Politikalarının Etkinliği ve 2008
PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
MALİYE ANA BİLİM DALI
EKONOMİK KRİZ DÖNEMLERİNDE İKTİSAT POLİTİKALARININ
ETKİNLİĞİ VE 2008 MORTGAGE KRİZİNİN TÜRKİYE AÇISINDAN
ANALİZİ
Mehmet ÖZGÜN
Danışman: Prof. Dr. Ekrem KARAYILMAZLAR
MAYIS 2012
DENİZLİ
ÖZET
EKONOMİK KRİZ DÖNEMLERİNDE İKTİSAT POLİTİKALARININ
ETKİNLİĞİ VE 2008 MORTGAGE KRİZİNİN TÜRKİYE AÇISINDAN
ANALİZİ
Özgün, Mehmet
Yüksek Lisans Projesi, Maliye Anabilim Dalı
Proje Danışmanı: Prof. Dr. Ekrem KARAYILMAZLAR
Mayıs 2012, 63 Sayfa
Bu çalışmada, 2008 yılında ABD Mortgage kredileri kaynaklı başlayan ve
etkileri küresel boyutlarda hissedilen ekonomik kriz ve bu krizin Türkiye
ekonomisi üzerine etkileri incelenmiştir. Öncelikle kriz kavramı, sonrasında ise
mortgage kredilerinin yapısı, gelişimi ve mortgage sistemin işleyişi şekiller ve
tablolar aracılığı ile anlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda; küresel
boyutta yıkıcı etkileri hissedilen krizin, Türkiye ekonomisi üzerinde başta dış
ticaret hacmi olmak üzere, reel vergi gelirleri, tüketici beklentileri, finansal
araçların getirileri ve iş gücü piyasasında olumsuz etkilerinin var olduğu
görülmüştür.
Kriz kavramı, kriz türleri ve krizin nedenleri incelendikten sonra
mortgage sistemi açıklanmış, 2008 Finansal Ekonomik Krize uzanan süreçte
yaşananlar ve bu sürecin Türkiye Ekonomisine etkilerinin açıklaması
amaçlanmıştır. 2008 Dünya ekonomik krizinin ekonomik göstergeler üzerindeki
etkileri ülkemizde ciddi boyutlarda hissedilmiş ve ekonomik kalkınma ve gelişimi
ters yönlü etkilemiştir. Bu dönem başta işsizliğin hızla yükseldiği ve toplumsal
refahın olumsuz yönde etkilendiği dönüm noktası olarak hatırlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kriz, Kriz Türleri, Küresel Finansal Kriz, Mortgage Krizi, İktisat
Politikası, Para Politikası, Maliye Politikası, Mortgage Krizin Türkiye Ekonomisine
Etkisi.
ABSTRACT
THE EFFICIENCY OF ECONOMIC POLICIES DURING ECONOMIC CRISIS
PERIODS AND THE ANALYSIS OF 2008 MORTGAGE CRISIS FROM THE
VIEWPOINT OF TURKEY
Özgün, Mehmet
Master of thesis, Business Administration Unit: Public Finance
Advisor: Associate Proffessor. Dr. Ekrem KARAYILMAZLAR
May 2012, 63 Pages
In this study, the economic crisis which originated from U.S. mortgage
loans in 2008 and whose effects are felt on global dimensions is examined together
with the effects of this crisis on the economy of Turkey. First, the concept of crisis,
and then the structure of mortgage loans, mortgage development and the
operation of the system are explained by means of figures and tables. As a result
of the study, it comes out that the crisis whose destructive effects are felt on the
global dimension has many negative influences on the economy of Turkey,
particularly on its foreign trade volume, real tax revenues, consumer expectations,
proceeds of financial instruments and the labor market.
After the concept of crisis, the types of crisis and the causes of crisis are
examined, the mortgage system is described and the description of what happened
during the period up to 2008 Financial Economic Crisis and of the effects of this
period on the Economy of Turkey is aimed. The effects of 2008 World Economic
Crisis on economic indicators are felt in our country substantially and the
economic growth and development are affected reversely. This period is
remembered as the turning point when unemployment rose sharply and social
welfare was adversely affected.
Key Words: Crisis, Types of Crisis, Global Financial Crisis, Mortgage Crisis,
Economic Policy, Monetary Policy, Fiscal Policy, Mortgage Crisis Impact on the
Economy of Turkey.
İÇİNDEKİLER
ÖZET .................................................................................................................... i
ABSTRACT .......................................................................................................... i
İÇİNDEKİLER ...................................................................................................... iii
ŞEKİLLER DİZİNİ ............................................................................................... vi
TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................................. vii
GRAFİKLER DİZİNİ ............................................................................................ viii
SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ…….. ......................................................... ix
GİRİŞ .................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
EKONOMİK KRİZ KAVRAMI VE EKONOMİK KRİZLERİN NEDENLERİ
1.1. EKONOMİK KRİZ KAVRAMI. .................................................................... 2
1.2. EKONOMİK KRİZ TÜRLERİ ....................................................................... 5
1.3. EKONOMİK KRİZLERİN NEDENLERİ ....................................................... 6
1.3.1. Finansal Krizler ................................................................................... 8
1.3.2. Reel Sektör Krizleri............................................................................. 8
İKİNCİ BÖLÜM
MORTGAGE SİSTEMİNE VE MORTGAGE KRİZİNE GENEL BAKIŞ
2.1. MORTGAGE SİSTEMİNİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ ............................ 9
2.2. ABD MORTGAGE SİSTEMİNE GENEL BAKIŞ ......................................... 11
2.2.1. Kredi Alan – Kullanan Taraf (Borçlu) ................................................. 11
2.2.2. Broker’lar............................................................................................ 12
2.2.3. Kredi Verenler .................................................................................... 13
2.2.4. Menkul Kıymet İhraç Edenler ............................................................. 13
2.2.5. Kredi Derecelendirme Kuruluşları ....................................................... 14
2.2.6. Yatırımcılar ......................................................................................... 14
2.3. MORTGAGE SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİ .......................................................... 16
2.4. KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN NEDENLERİ.. ............................................ 19
2.4.1. Likidite Bolluğu ve Özensiz Krediler .................................................. 19
2.4.2. Menkul Kıymetleştirme ....................................................................... 21
2.4.3. Saydamlık Eksizliği ............................................................................ 22
2.4.4. Derecelendirme Kuruluşları................................................................. 22
2.4.5. Düzenleyici Denetleyici Kuruluşlar ..................................................... 22
2.4.6. Faiz Yapısının Uyumsuzlaşması .......................................................... 23
2.5. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE NEDEN OLAN OLAYLARIN AKIŞI .......... 25
2.6. 2008 KÜRESEL FİNANSAL KRİZE UZANAN SÜREÇTE YAŞANANLAR
.............................................................................................................................. 28
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İKTİSAT POLİTİKALARININ TANIMI VE ARAÇLARI
3.1. PARA POLİTİKASININ TANIMI ................................................................. 31
3.2. PARA POLİTİKASI ARAÇLARI................................................................... 32
3.2.1. Para Politikasının Doğrudan (Direkt) Araçları ..................................... 32
3.2.1.1. Faiz oranları kontrolleri ........................................................... 32
3.2.1.2. Kredi tabanı kontrolleri ........................................................... 33
3.2.1.3. Disponibilite uygulaması ......................................................... 33
3.2.1.4. Farklılaştırılmış reeskont oranları ............................................ 33
3.2.1.5. Tüketici kredileri kontrolleri.................................................... 34
3.2.2. Para Politikasının Dolaylı (Endirekt) Araçları ..................................... 34
3.2.2.1. Açık piyasa işlemleri ............................................................... 35
3.2.2.2. Zorunlu karşılık oranları .......................................................... 35
3.2.2.3. Döviz – efektif işlemleri .......................................................... 36
3.3. MALİYE POLİTİKASININ TANIMI ............................................................. 37
3.4. MALİYE POLİTİKASI ARAÇLARI .............................................................. 38
3.4.1. Kamu Harcamaları ve Kamu Harcamalarının Tasnifi........................... 38
3.4.1.1. İdari ve ekonomik tasnif .......................................................... 39
3.4.1.2. Türk bütçe sistemine göre tasnif .............................................. 39
3.4.1.2.1. İdari (kurumsal) tasnif ................................................ 40
3.4.1.2.2. Fonksiyonel (işlevsel) tasnif ...................................... 40
3.4.1.2.3. Ekonomik tasnif ......................................................... 40
3.4.2. Vergi Oranları ..................................................................................... 40
3.4.3. Borçlanma ........................................................................................... 41
3.4.3.1. İç borçlanma ........................................................................... 41
3.4.3.1. Dış borçlanma ......................................................................... 42
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
UYGULANAN İKTİSAT POLİTİKALARININ TÜRKİYE EKONOMİSİNE
ETKİLERİNİN ANALİZİ
4.1. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE KARŞI TÜRKİYENİN ALMIŞ OLDUĞU
ÖNLEMLER ..................................................................................................... 44
4.2. KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ .... 52
4.2.1. Dış Ticaret Hacmi Üzerindeki Etkisi ................................................... 52
4.2.2. Tüketici Güven Endeksi Üzerindeki Etkisi .......................................... 53
4.2.3. Konut Satışları Üzerindeki Etkisi ........................................................ 54
4.2.4. İşgücü Piyasası Üzerindeki Etkisi ........................................................ 55
4.2.5. Finansal Araçların Getirileri Üzerindeki Etkisi .................................... 56
4.2.6. Reel Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi ................................................. 58
SONUÇ ................................................................................................................. 59
KAYNAKLAR ..................................................................................................... 61
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1: Ekonomik Krizlerin Sınıflandırılması ....................................................... 5
Şekil 2: Ekonomik Krizlerin Organizasyon İçi ve Organizasyon Dışı Nedenleri .... 7
Şekil 3: Mortgage Piyasasının İşleyişi ................................................................... 18
Şekil 4: Mortgage Krizine Neden Olan Etknlerin Akım Şeması ............................. 27
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo 1: Çeşitli Ülkelerde Bazı Finansal Kuruluş İflasları (2008 – 2009) .............. 30
Tablo 2: Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR) Bütçe Başlangıç Ödenekleri
................................................................................................................. 46
Tablo 3: Ülkeler Tarafından Krize Karşı Alınan Önlemler .................................... 51
Tablo 4: Dış Ticaret Rakamlarının Gelişimi .......................................................... 53
Tablo 5: Temel İşgücü Verileri.............................................................................. 56
Tablo 6: Finansal Araçların Getiri Oranları Değişimi ............................................ 57
GRAFİKLER DİZİNİ
Grafik 1: ABD Mortgage Kredileri ....................................................................... 12
Grafik 2: ABD Konut Fiyat Endeksi ..................................................................... 20
Grafik 3: Temerrüde Düşen Mortgage Krediler ..................................................... 20
Grafik 4: İcra Yoluyla Satışa Çıkarılan Mortgage Krediler.................................... 21
Grafik 5: FED Gösterge Faiz Oranlarının Gelişimi ............................................... 24
Grafik 6: Tüketici Güven Endeksi. ........................................................................ 54
Grafik 7: Dönemsel Konut Satış Rakamları. ......................................................... 55
Grafik 8: Reel Vergi Gelirleri. .............................................................................. 58
SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ
ABD
Amerika Birleşik Devletleri
a.g.e.
Adı Geçen Eser
a.g.m.
Adı Geçen Makale
AR-GE
Araştırma Geliştirme
BDDK
Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurumu
DPT
Devlet Planlama Teşkilatı
FED
Federal Reserve (Amerikan Merkez Bankası)
FICO
Faır Isaac Corporatıon
IMF
Internatıonal Monetary Fund (Uluslar Arası Para Fonu)
İMKB
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
İŞKUR
Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü
KDV
Katma Değer Vergisi
KKDF
Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu
KOBİ
Küçük ve Orta Boy İşletme
KOSGEB
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı
MB
Merkez Bankası
MK
Menkul Kıymet
NASDAQ
Natıonal Assocıatıon Of Securıtıes Dealers Automated Quotatıons
ÖTV
Özel Tüketim Vergisi
SGK
Sosyal Güvenlik Kurumu
SSK
Sosyal Sigortalar Kurumu
TCMB
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
TL
Türk Lirası
TÜİK
Türkiye İstatistik Kurumu
U.S.
United States
GİRİŞ
Dünya ekonomik tarihinde ülkesel ve bölgesel krizler sıklıkla yaşana gelmiştir.
Ancak küresel bazda etkili olan ve tüm dünya ülkelerini sarsarak bazılarında yıkıcı
etkiler meydana getiren krizler nadiren yaşanmaktadır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı
bu tip krizlerin en bilineni ve etki alanı bakımından en geniş olanıydı. Bu kriz, hem
ekonomik dengeleri etkilemiş hem de mevcut sistem ve iktisadi anlayışın
sorgulanmasına neden olmuştur. Zaten yaşanılan büyük krizlerin sosyolojik boyutu da
mevcut sisteme olan güvenin sarsılarak bunun tartışmaya açılmasıdır.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) emlak piyasasında 2007 yılı ortalarında
başlayıp, kısa sürede finansal piyasalara yayılarak tüm dünyayı etkisi altına alan bu
mortgage krizi, küresel bir kriz olarak kabul edilebilecek bir niteliğe sahiptir. Önceleri,
yerel bir kriz olarak nitelendirilen bu durum, kısa sürede dünya finansal sisteminde daha
önce eşi görülmemiş bir tahribata neden olmuş ve sonrasında birçok finansal kurumun
batmasına bir kısmının ise devletleştirilmesine yol açmıştır. Dünya üzerinde ticari ve
finansal anlamda bir denge unsuru ve belirleyici bir aktör olan ABD’de başlayan bu kriz
sonrası, finansal piyasalardaki endişe ve belirsizlik kısa sürede küresel boyutta bir
paniğe neden olmuştur. Bu durum, mevcut mortgage sisteminin sorgulanmaya
başlamasına neden olmuştur. Önceleri, ev sahipliği için tüm dünyaya örnek teşkil
edebilecek bir sistem olarak kabul edilen bu yapılanmaya olan güven sarsılmış ve
sistemin aksayan yönleri daha yüksek sesle tartışılmaya başlanmıştır.
Bu çalışmamızın ilk bölümünde kriz kavramının tanımı ve çeşitlerini
inceledikten sonra ikinci bölümünde, başta mortgage sisteminin işleyişi ele alınmış,
sistemin tarafları ve taraflar açısından ne gibi sakıncaları bünyesinde barındırdığına
değinilmiştir. Üçüncü bölümde ise ekonomi politikalarının kapsamı ve enstrümanları
incelendikten sonra son bölüm olan dördüncü bölümünde, yaşanan krizin Türkiye
ekonomisine olan etkileri incelenerek, farklı veriler ışığında analizi yapılmaya
çalışılmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM
EKONOMİK KRİZ KAVRAMI VE EKONOMİK KRİZLERİN NEDENLERİ
1.1
EKONOMİK KRİZ KAVRAMI
Etimolojik kökeni Yunanca “krisis” kelimesine dayalı olan kriz kelimesi,
özellikle tıp biliminde çok yaygın bir kullanım alanına sahiptir ve genel olarak “aniden
ortaya çıkan bir hastalık belirtisi” ya da “bir hastalığın çok ileri safhaya ulaşması”
anlamlarına gelmektedir. Kriz, sosyal bilimler alanında ise “birden bire meydana gelen
kötüye gidiş yönündeki gelişme”, “büyük sıkıntı”, “buhran” veya “bunalım” gibi
kelimelerle eş anlamda kullanılır. Sosyal bilimler açısından kriz kavramının genel bir
tanımını yapmak çok kolay değildir. İçinde bulunulan durumun ya da karşı karşıya
kalınan olayların ne derece “kriz” olduğu kişiden kişiye değişebilmektedir. Herhangi bir
durumu kriz olarak adlandırabilmek için krizin temel unsurları veya özelliklerini
aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür;1
 Kriz, önceden bilinmeyen ya da öngörülemeyen bazı gelişmelerin, makro
düzeyde devlet; mikro düzeyde ise firmaları ciddi olarak etkileyecek
sonuçlar ortaya çıkarmasıdır. Aniden ve beklenmedik bir anda ortaya çıkan
olumsuz gelişmeleri kriz olarak adlandırmak doğru kabul edilebilecekken,
normal
süreç
içerisinde
ortaya
çıkan
her
sorun
kriz
olarak
isimlendirilemeyecektir.
 Krizin en önemli özelliği önceden tahmin edilemeyen ya da bilinemeyen bir
anda ortaya çıkmasıdır.
 Krizin bir diğer önemli özelliği, kişiler ve organizasyonlar için hem bir
tehlike ve tehdit oluşturması, hem de yeni fırsatlar doğurmasıdır. Bu
anlamda kriz, genellikle düşünüldüğü gibi tamamen “negatif” özellikte bir
kavram değildir.
1
AKTAN C.C., ŞEN H. (Kasım – Aralık 2001), “Ekonomik Kriz: Nedenleri ve Etkileri”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı:
2002/1, s.1.
 Krizler, kısa veya uzun süreli olabilir. Krizlerin organizasyonlar üzerindeki
etkisinin kasa veya uzun sürmesi, organizasyonun krize karşı koyabilecek
tedbirleri zamanında alıp almamasına ve bunları uygulamasına bağlıdır.
 Krizlerin bir diğer özelliği bir bulaşıcı hastalık gibi sirayet etkisi
göstermesidir. Herhangi bir organizasyonda ortaya çıkan bir kriz diğer
sektörleri de etkisi altına alabilmekte ya da bir organizasyonda yaşanan kriz,
bu organizasyonla ilişki içerisinde olan diğer organizasyonlara da sirayet
edebilmektedir.
Yukarıdaki özellikler dikkate alınarak genel bir tanım yapmak gerekirse,
ekonomik kriz; ekonomide aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan olayların
makro açıdan ülke ekonomisini, mikro açıdan ise firma ve bireyleri ciddi anlamda
sarsacak sonuçlar ortaya çıkarmasını ifade eder. Bir başka ifade ile kriz; piyasada
bulunan mallarda, hizmetlerde, bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan üretim
faktörleriyle, farklı piyasalarda oluşan fiyatlarda meydana gelen ekonomik faaliyetlere
göre normal olmayan aşırı dalgalanmaları ifade eder.
Kriz için, her ne kadar ekonomide aniden ve beklenmedik bir ortaya çıkışın
varlığından bahsedilse de gerçekte krizler, erken sinyallerle geleceğe yönelik uyarılarda
bulunabilmektedirler. Uyarı niteliği arz eden sinyaller ise şunlardır; 2
 Zayıf makroekonomik göstergeler ve hatalı uygulanan iktisat politikaları,
 Beklenen enflasyon oranında ki artış (çekirdek enflasyonda artış),
 Faiz oranlarında yaşanan yükseliş,
 Özellikle finansal piyasalardaki belirsizliğin artması ve fiyat (faiz)
hareketliliğinin artış kazanması,
2
http://www.endmuh.com/kariyer/ekonomi/dosyalar/ekonomik_kriz_nedenleri_ve_cozum_onerileri.pdf,
(18.04.2012).
 Menkul kıymetler piyasasındaki işlem gören firma ve banka bilançolarında
aşınma etkilerinin ortaya çıkması,
 Bankacılık sektöründe yaşanan panik,
 Menkul kıymet borsalarındaki ani düşüşler,
 Para ikamesinin hızlanması,
 Finansal altyapının yetersizliği,
 Ahlaki risk olgusu,
 Piyasalardaki kreditörlerin ve uluslar arası kurulların hatalı his ve önerileri,
Yukarıda sayılan tüm sinyallere rağmen krizleri önceden tahmin etmek ve
önlemler almak oldukça güçtür.
1.2
EKONOMİK KRİZ TÜRLERİ
Temel anlamda ekonomik krizler, reel sektör ve finansal sektör krizleri olmak
üzere iki ana başlık altında sınıflandırılabilmektedir. Reel sektör krizleri, üretimde ve /
veya istihdamda önemli daralmalar şeklinde ortaya çıkar. Finansal sektör krizleri ise,
ekonominin reel kesimi üzerinde tahrip edici etkiler oluşturabilen ve piyasaların etkin
işleyiş gücünü bozan finansal piyasa çöküşleridir. 3 Bu ana başlıkların içerisinde yer alan
kriz türleri olarak bankacılık krizi, dış borç krizi, kambiyo krizi ve mali kriz gibi türleri
saymak mümkündür. Bu durum, aşağıda yer alan şekilde ki gibi gösterilebilir;4
Şekil 1: Ekonomik Krizlerin Sınıflandırılması
Ekonomik Krizler
Reel Sektör
Krizleri
Mal ve Hizmet
Piyasalarında
Kriz
3
İşgücü
Piyasasında
İşsizlik Krizi
Finansal
Krizler
Bankacılık
Krizi
Döviz Krizi
Borsa Krizi
Enflasyon
Krizi
Ödemeler
Dengesi
Krizi
Durgunluk
Krizi
Döviz
Kuru Krizi
DELİCE G. (Ocak – Haziran 2003), “Finansal Krizler: Teorik ve Tarihsel Bir Perspektif”, Erciyes Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı:20, s.58.
4
ALTUNTEPE N, “2008 Küresel Krizin Ülkelerin İstihdam Yapısı Üzerine Etkilerinin Dinamik Bir Analizi”, s.130,
http://edergi.sdu.edu.tr, (18.04.2010).
1.3
EKONOMİK KRİZLERİN NEDENLERİ
Ekonomik krizler genellikle, reel ve finansal sektörlerde arz fazlalığı veya talep
daralmasından kaynaklanabilir. Gerek arz, gerekse talep krizinin ortaya çıkmasının
çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Ekonomik krizler, organizasyon dışı konjonktürel
nedenlerden (siyasal, teknolojik veya ekolojik alanlardaki ani değişiklikler vb.)
kaynaklanabileceği gibi organizasyon içi nedenlerden de kaynaklanabilmektedir.
Ekonomik krizlerin nedeni, her zaman “ekonomik nedenler” olmayabilir. Örneğin, ülke
düzeyinde ortaya çıkan bir doğal afet (deprem, yangın, sel baskını vs.) ekonomik bir
krize neden olabilir.
Bunların dışında ekonomik süreç içerisinde üretim, istihdam ve fiyatlar genel
seviyesinde ortaya çıkan ani konjonktürel hareketler ve dalgalanmalar da depresyon,
hiperenflasyon, işsizlik gibi krizlere neden olabilir. Konjonktürel hareketler piyasa
ekonomisinin kendi tabii işleyişi neticesinde ortaya çıkan gelişmelerdir. Bunun yanı
sıra, devletin ekonomiye iktisat politikası araçları ile müdahale etmesi de ekonomik
krizlere neden olabilmektedir. Bu durumu daha geniş bir anlatımla aşağıdaki gibi ifade
etmek mümkün olacaktır;5
5
AKTAN, a.g.m., s.6.
ORGANİZASYON DIŞI NEDENLER
Biyoteknoloji
İletişim Teknolojisi
Buluşlar
Deregülasyon
Bölgeselleşme
Ekonomik Değişim
Hiperenflasyon
Vergi Oranlarının Arttırılması
Depresyon
Askeri İhtilal
Siyasi
İstikrarsızlık
Hükümet Krizi
EKONOMİK
KRİZ
Vizyonsuzluk
İletişimsizlik
Plansızlık
Siyasal Değişim
Ekonomide Serbestleşme
Globalleşme
Arz Yetersizliği
Talep Yetersizliği
Koordinasyon
Eksikliği
Hiyerarşik Yapı
Üretim ve Hizmette
Aksamalar
Etkin Olmayan
Liderlik
Merkeziyetçilik
Etkin Olmayan
Finansman Yönetimi
Aşırı Büyüme
Organizasyon
Yapısı
Yoğun Rekabet
Denetimde Yetersizlik
Bilgi Teknolojisi
Mali
Bilançolardaki
Düzensizlik
Etkin Olmayan
Mali Yönetim
Teknolojik
Değişim
Deprem
Nakit Para
Yetersizliği
Ekolojik Değişim
ve Doğal Afetler
Sel
İklim
Bozuklukları
Güçlükler vs.
Alacakların
Tahsilinde
Likidite Sıkıntısı
ORGANİZASYON İÇİ NEDENLER
Şekil 2: Ekonomik Krizlerin Organizasyon İçi ve Organizasyon Dışı Nedenleri
1.3.1. Finansal Krizler
Finansal kriz, ters seçim ve ahlaki risklerin daha da kötü bir hal aldığı ve bu
nedenle en üretken yatırım fırsatına sahip ekonomik birimlere etkin şekilde fon
sağlayamayan mali piyasalarda meydana gelen dalgalanmadır. Dolayısıyla finansal
kriz, mali piyasaların etkin bir şekilde işlevini gerçekleştirememesiyle ve bunun
ekonomik aktivitelerde keskin bir daralmaya yol açmasıyla sonuçlanır. Finansal krize
neden olan faktörleri ise şu şekilde sıralamak mümkündür; 6
 Faiz oranlarındaki artış,
 Menkul kıymet borsalarında yaşanan gerileme,
 Belirsizlik artışı,
 Banka panikleri,
 Fiyatlar genel seviyesindeki beklenmedik düşüş.
1.3.2. Reel Sektör Krizleri
Mal – hizmet ve işgücü piyasalarındaki miktarlarda yani üretimde ve/veya
istihdamda ciddi daralmalar (durgunluk ve/veya işsizlik krizi) biçiminde ortaya çıkan
krizdir. 7
6
MISHKIN, F.S. (1991). Anatomy of a Financial Crisis, NBER Working Papers Series, Working Paper No: 3934,
National Bureau of Economic Research, Cambridge, s. 7-10.
7
KİBRİTÇİOĞLU
A.
“Türkiye’de
Ekonomik
Krizler
ve
Hükümetler
1996-2001”,
s.1,
http://129.3.20.41/eps/mac/papers/0401/0401008.pdf, (01.03.2012).
İKİNCİ BÖLÜM
MORTGAGE SİSTEMİNE VE MORTGAGE KRİZİNE GENEL BAKIŞ
2.1. MORTGAGE SİSTEMİNİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ
Mortgage sözcüğü temelde “mort” ve “gage” kelimelerinin birleşiminden
meydana gelen yabancı kökenli bir kelimedir. “Mort” Fransızca’da “ölü veya taşınmaz”
anlamında kullanılırken, “gage” hukuk dilinde “verilen bir taahhüdün karşılığı olarak
bırakılan depozito” anlamına gelmektedir. Bu iki kelimenin birleşimi olan “mortgage”,
bir taşınmazın alınan borç karşılığı ipotek / rehin olarak verilmesi anlamını ifade eder.
İlgili ipoteklerin alınıp satıldığı birincil ve ikincil piyasalar ile bu piyasaların etrafında
oluşan kurumların ve yatırımcıların toplamına da ipotekli konut finansman sistemi
(mortgage sistemi) denilmektedir. Mortgage sistem asıl olarak, ipotek teminatına dayalı
konut kredisi alacaklarının ikincil piyasalarda menkul kıymet aracı ihracı ile uzun vadeli
sermaye piyasalarından finansman temini esasına dayalı bir konut edindirme sistemidir.
Bu bağlamda söz konusu sistem, basit uzun vadeli konut kredilerinden farklı olarak
finansman teminini ikincil sermaye piyasalarından sağlamaktadır.8
İpoteğe dayalı menkul kıymet pazarlarının etkinlik kazanmasının ülke
ekonomilerinin verimliliğini arttırdığı düşünülmekte ve
bu durum aşağıdaki
gerekçelerle açıklanmaya çalışılmaktadır;9
 İpotek kredisi kullanımına ayrılmış özkaynakların devir hızının arttırılması,
özkaynakların verimli değerlendirilmesinin sağlanması,
 Bireysel tasarruf sahiplerinin mevduatları ya da ortakların sermaye katkıları
yerine, ağırlıklı olarak kurumsal yatırımcıların, ihraç edilen menkul
kıymetleri satın almaları yoluyla finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi,
8
GÜÇLÜ O. (Temmuz 2010), “Türk Mortgage Sisteminin Ülke Ekonomisine Katkısı”, Finansal Araştırmalar ve
Çalışmalar Dergisi, Marmara Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 773, s.31.
9
KARAKAŞ C., ÖZSAN O. (1997), “İpotek Varlıklarının Fiyatlanması”, İMKB Dergisi, Cilt:9, Sayı: 36, s.57.
 Menkul kıymetleştirmeye konu ipotek kredisi havuzunun, çok sayıda
kredinin katkısıyla oluşması, kredilerin gayrimenkul teminatı ile tahsisi
nedeniyle düşük riskli menkul kıymetlerin dolayısıyla düşük maliyetli
kaynakların oluşturulması,
 İpotek kredisi kullandırımı için kullanılan yabancı kaynakların verimli
değerlendirilmesinin sağlanması.
2.2.
ABD MORTGAGE SİSTEMİNE GENEL BAKIŞ
ABD emlak piyasasında önemli bir yer tutan mortgage kredileri, sonrasında
yaşanan farklı menkul kıymetleştirme ve yatırımcılara sunulması gibi değişik
katmanlarla birlikte yaklaşık 12 trilyon dolar civarında dev bir piyasadır.10 Kullandırılan
kredi tutarı kadar bunların daha sonra menkul kıymetleştirilerek tüm dünya
yatırımcılarına tekrar sunulabiliyor oluşu, hem riskin paylaşımını sağlamakta hem de
yeni likidite kaynaklarının oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Yeni kredilerin finansmanı
da işte bu yeni likiditeler ile gerçekleştirilmiştir. Mortgage sisteminin işleyişini sağlayan
farklı aktörler bulunmaktadır. Bu piyasanın işleyişinin daha iyi anlaşılabilmesi için bu
aktörlere kısaca değinmek yararlı olacaktır.
2.2.1. Kredi Alan – Kullanan Taraf (Borçlu)
Mortgage piyasasında süreç, yatırımcının gayrimenkul almak amacıyla
mortgage kredisi veren finansal kuruma bizzat veya broker aracılığı ile başvuru yapması
ve bunun üzerine kredi veren tarafından ekspertiz bedelinin tespiti ile kredi başvuru
sahibinin ödeme kabiliyetinin doğru bir şekilde ölçülmesiyle başlamaktadır. Mortgage
sisteminin temelini, bu işlem sonunda düzenlenen ipoteğe dayalı kredi sözleşmeleri
oluşturmaktadır.11
ABD’de her bireyin yaşamı boyunca kullandığı krediler ve bu kredilere dair olan
taksitlerini ödeme performansı başta olmak üzere, kullanılan kredi kartlarının ve hatta
fatura ödemelerinin dahi dikkate alınarak oluşturulan kredi tarihçeleri ve puanları
bulunmaktadır. Bireyler bu puana göre değişik komisyon ve faiz hadlerini içeren
paketlerden yararlanarak kredi kullanma imkanına sahip olabilmektedirler. Daha yalın
bir ifadeyle, kredi tarihçesi iyi düzeyde olan bir yatırımcı daha az peşinat ödeyerek daha
düşük faiz hadlerinden yararlanabilirken, kredi tarihçesi kötü olan veya hiç bulunmayan
bir yatırımcı ise daha yüksek peşinat ve faiz hadleri ile karşı karşıya kalmaktadır.
10
BİRDAL M. (Haziran 2009). “Bir Krizin Anatomisi: ABD Mortgage Piyasasının Kurumsal Yapısı ve Krizin
Dinamikleri”, Anadolu International Conference in Economics Eskişehir, s.1.
11
DEMİR F. vd, (Ağustos 2008) “ABD Mortgage Krizi”, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)
Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı Çalışma Tebliği, Sayı:3, s.3.
Bireyler açısından değerlendirildiğinde mortgage kredilerinin cazibesini arttıran
bazı nedenlerin varlığından söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, belli bir peşinat
vermek koşuluyla kira öder gibi kredi taksiti ödeyerek, kredi süresinin sonunda bir ev
sahibi olma imkanın varlığıdır. Bu tip kredi ödemelerinin bireyleri tasarrufa zorluyor
oluşu
ve
normal
şartlarda
bireylerin
bu
tasarrufu
kendi
inisiyatifleri
ile
gerçekleştiremeyecekleri gerçeği, onları bu kredilere yönelten diğer bir nedendir. Ayrıca
emlak fiyatlarında yaşanan hızlı yükselişin ve bu yukarı yönlü hareketin kalıcı ve
sürekli olacağı inancı, bireylerin spekülasyon saiki ile bu kredilere yönlenmelerine
olanak tanımıştır. Bu ve benzeri gerekçelerle hareket eden bireyler, ABD mortgage
piyasasının hızlı ve aşırı büyümesine neden olmuşlar ve daha sonra yaşanan geri ödeme
sıkıntıları nedeniyle sistemin çöküşünü hızlandırmışlardır.
Grafik 1: ABD Mortgage Kredileri (Milyar Dolar)
4000
3500
3000
2500
2000
Toplam
1500
1000
500
0
1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007
Kaynak: http://econ.anadolu.edu.tr
2.2.2. Broker’lar
Mortgage kredisi almaya karar veren yatırımcı doğrudan banka ya da mortgage
kuruluşlarına başvurabileceği gibi bu başvurusunu bir broker aracılığı ile de
gerçekleştirebilir. Kişilerin doğrudan başvuru yapmak yerine broker aracılığı ile bu
işlemi gerçekleştirmeyi seçmelerinin bazı nedenleri vardır. Bunlardan ilki, başvuru
yapılan kurumun kendi elinde olan paketler ve stratejisi dışında bir kredi türü
önermeyeceği, broker’ın ise bağlantıları sayesinde farklı banka ve kurumlardan
fiyatlama alarak yatırımcıya en uygun olan paketin seçilebileceğine olan inançtır. Bir
diğer neden ise, doğrudan başvuru yapılması halinde onaylanması çok zor olan bir
kredinin broker’lar sayesinde onaylanması ihtimalinin daha yüksek olduğu kanaatidir.
Broker bu işlem karşılığında belli bir komisyon almakta ve kredinin onaylanması
halinde kredinin açılması ile devre dışı kalmaktadır.
2.2.3. Kredi Verenler
Mortgage piyasasının temelini oluşturan krediyi açan kuruluşlar bankalar
olabileceği gibi, bu alanda uzmanlaşmış finans kuruluşları da olabilmektedir. Kredi
veren kuruluşların farklı farklı oluşu ve denetimlerinin de bir merkezden yapılmayışı,
krediler açısından belirli bir standardın oluşmasını engellemiştir. Bu durum doğal olarak
kredi kullananların profilinin takibini de bir hayli zorlaştırmıştır. Kredi veren kuruluşlar,
kredi talebinde bulunanlar hakkında araştırmalarını bizzat yapabilecekleri gibi bu
konuda uzmanlaşmış bazı kurumlara belirli bir ücret karşılığında yaptırabilmektedirler.
Zaman içerisinde özensiz yapılan bu istihbarat çalışmaları nedeniyle açılan kredilerin
kalitesinde bozulmalar baş göstermiş ve kredi geri dönüşleri gerçekleşmez olmuştur.
2.2.4. Menkul Kıymet İhraç Edenler
Birincil piyasa ürünü olan mortgage kredilerinin ikincil piyasada işlem
görmesine aracılık eden menkul kıymetleştirme süreci, gayrimenkul üzerine ipotek
konulduktan sonra banka tarafından gayrimenkul bedeli karşılığında menkul kıymet
ihraç edilmesi üzerine kuruludur. Banka tarafından kullandırılan krediler aracı
kurumlara ya da doğrudan olmak üzere yatırım amaçlı yerli / yabancı yatırımcılara uzun
vadeli olarak satılmaktadır. Bu şekilde gayrimenkuller, menkul hale getirilerek menkul
kıymet ihracı ve dolaşımı kolaylaştırılmaktadır. Sistem, mortgage kredisi kullanan
tarafın faiz giderini, menkul kıymetleştirme sonucu ortaya çıkan menkul kıymeti elinde
bulunduran tarafa faiz geliri olarak aktarmaktadır. Bu süreçte, finansal aracı kuruluşlar
hem bilançolarındaki faiz riskini dağıtmakta hem de aracılık ve komisyon geliri elde
etmektedirler.12
12
DEMİR, a.g.m. s.6.
ABD, mortgage kredilerini menkul kıymet haline dönüştürerek elde ettiği
fonlarla birincil piyasada ki konut kredilerinin finansmanını sağlamıştır. Ancak ne var
ki, sistemde yaşanan aksaklıklar dolayısıyla kredi geri ödemelerinin kesilmesi bu
kredilere dayalı menkul kıymetlerinde olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Bu
sistem içerisinde bir kurum hem kredi veren hem de aracı kurum olabilme imkanına
sahiptir. Elde edilecek komisyon ve aracılık ücretlerinin varlığı, bu tip kuruluşların
kredi verirken özensiz davranmalarına neden olmuş ve kredilerin kalitesi giderek
azalmıştır.
2.2.5. Kredi Derecelendirme Kuruluşları
Mortgage piyasasının işleyişi içerisinde ürünlerin fiyatlanması konusunda en
büyük sorumluluk kredi derecelendirme kuruluşlarına aittir. Kredi piyasalarından
menkul kıymet piyasalarına kadar fiyatlama konusunun temelinde bu kuruluşların
verdikleri kredi notları yer almaktadır. Kredi notları, risk – getiri düzeyinin
belirlenmesinde tüm finansal aktörler için referans noktasıdır. Derecelendirme
kuruluşlarının gelirlerini tahvil ihraç eden kurumlardan sağlamaları ve hizmetleri
karşılığında ücretler almaları, verdikleri hizmet kalitesinin sorgulanmasına neden
olmuştur.13 Ayrıca bu kuruluşların derecelendirme faaliyetinde kullanılan temel
metodolojilere ilişkin bilgileri paylaşmamaları da ciddi eleştiri konusudur.
2.2.6. Yatırımcılar
Bankaların, devlet destekli kuruluşların ve serbest fonların bu tip menkul
kıymete olan ilgisi, diğer yatırımcıları detaylı bir araştırma ve risk analizi yapmadan bu
alanda yatırım yapmaya yönlendirmiştir. Yapılandırılmış finansal araçların fazla
karmaşık yapısı, yatırımcıların bunlar hakkında analiz yapmasını güçleştirmiş ve bu
aktörlerin giderek derecelendirme kuruluşlarına bağımlı hale gelmesine neden olmuştur.
Derecelendirme sistemine duyulan güven nedeniyle bireysel risk algılamaları da göz
ardı edilmiş ve bu derecelendirmeler doğrultusunda yatırımlar kanalize edilmiştir.
Ancak, az öncede bahsedilen sakıncalar nedeniyle sağlıklı veri üretimi her zaman
mümkün olmamıştır. Derecelendirme aşamasında risk öğesinden bahsedilmiş olsa bile
13
DEMİR, a.g.m. s.9.
metodolojinin açıklanmamış olmasından dolayı, yatırımcıyı ilgilendiren hangi tür
risklerin var olduğu tam olarak anlaşılamamıştır.
2.3. MORTGAGE SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİ
Mortgage piyasası, mortgage kredisinin tarafları başta olmak üzere bu kredilere
dayalı menkul kıymetlerin alınıp satıldığı ikincil piyasalardan oluşur. Bu piyasalara
bireysel yatırımcıların katılımı mümkün olduğu kadar yatırım bankaları, kurumsal
yatırımcılar ve serbest fonlarında yer aldığı devasa bir ilişkiler yumağından söz etmek
mümkündür.
Bu sistemin ilk halkasını kredi talebinin varlığı oluşturur. Talepte bulunan
kişinin mevcut kredibilitesini gösteren kredi skoru da, açılacak kredinin çeşidini
belirlemede önem arz etmektedir. Standart bir skorlamadan bahsedilememekle birlikte
genel olarak kullanılan FICO’nun (Fair Isaac Corporation) puanlama sistemidir. 14 Bu
sistem içerisinde kişilere 850 ile 300 arasında puanlar verilmektedir. 800 ve üzeri puana
sahip olanlar için “risksiz (prime)” tanımlaması yapılmaktadır. Bu kişiler hem daha az
peşinat ödeyerek hem de daha düşük faiz hadlerinden yararlanarak kredi
kullanabilmektedirler. Puanlama sistemine göre 620 ve altında olanlar ise “riskli borçlu
(subprime)” olarak isimlendirilmektedir. Bu tanımlama içerisine, düşük gelirliler, kredi
ödemelerinde geçmiş tarihte problem yaşayanlar, gelirini resmi olarak ispatlamakta
güçlük çekenler, göçmenler gibi toplumun çoğunluğunu oluşturan bir kesim
girmektedir. Bu kişiler ise diğerlerine göre daha yüksek faiz oranları karşılığında kredi
kullanabilmektedir. Böyle bir durum ise bu kesimi daha büyük bir borç yükü altına
sokmaktadır.
Kredi alma konusunda karar veren yatırımcı, gerek broker aracılığıyla gerekse
bireysel olarak kredi kuruluşuna başvurabilmektedir. Broker aracılığı ile yapılan
başvuruların bazı avantajlarından söz etmek mümkün olmakla birlikte sakıncaları da
mevcuttur. Broker’lar, kullandırılan kredi üzerinden komisyon karşılığı çalıştıkları ve
kredi kullandırıldıktan sonra devreden çıktıkları için, kredi ödemelerinde yaşanacak
aksaklıklar ve sistem açısından risk arz eden diğer durumlarla ilgilenmemektedirler.
Böyle bir durumun varlığı ise, kredi kalitesini olumsuz etkileyerek sistemin daha
kırılgan olmasına neden olmaktadır.
14
BİRDAL, a.g.m. s.5.
Sistem içerisinde kredi veren kuruluşlar yatırımcılara farklı seçenekler
sunmaktadırlar. Sabit faiz ödemeli, değişken faiz ödemeli seçenekler bunlardan yalnızca
ikisidir. Bu iki seçeneğin birbirine karşı göreceli bazı üstünlüklerinden söz etmek
mümkündür. Sabit faiz ödemeli seçenekte, sürekli faizlerin düştüğü bir ortamda bu
düşüşten yararlanma imkanı bulunmamaktadır. Ancak bu paketi tercih edenler olası bir
faiz yükselişinden de etkilenmemektedir. Değişken faiz ödemeli pakette ise, düşen faiz
hadlerinden yaralanma imkanı mevcuttur. ABD hükümeti ve FED başta olmak üzere,
tüm yetkili kuruluşların faiz indirimlerinin süreceği en kötü ihtimalle faizlerin düşük
seviyede sabit kalacağı yönündeki kanaati ve bu yönde ki beyanatları, toplumun büyük
kesimini, özellikle riskli kredi (subprime) grubunun bu krediye yönelmesine neden
olmuştur.
Kredi kuruluşları (bankalar ve mortgage şirketleri), açtıkları kredi karşılığında
ipotek ettikleri gayrimenkuller karşılığı menkul kıymet ihraç etme yetkisine sahiptirler.
Bu durum, hem yeni krediler için kaynak teşkil etmiş hem yatırımların tabana
yayılmasını kolaylaştırmış hem de risk paylaşımını sağlamıştır. Bununla birlikte bu
kuruluşların aldıkları komisyon ve masraflar onlar açısından gelir teşkil etmektedir. Bu
ve benzeri avantajların varlığı kredi veren kuruluşlarında zaman içerisinde, kriterlerinde
gevşemelerin yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle subprime kredilerin payı bu
gevşeme neticesinde hızla artmış ve kredi hacmi ciddi boyutlara ulaşmıştır.
Beklentilerin aksine, faizlerin zaman içerisinde yükselmesi, değişken faiz ile
kredi alan yatırımcıların borç yükünün artmasına neden olmuştur. Bu artış nedeni ile
ödeme güçlükleri yaşanmaya
başlamış,
böyle bir durumun varlığı ise bu
gayrimenkullere bağlı ihraç edilen menkul kıymetlerin değerlerinde de düşüşlerin
yaşanmasına neden olmuştur. Bu süreç içerisinde geri ödenmeme nedeni ile el konulan
ve satışa çıkan konut sayısında ciddi artışlar gözlenmiştir. Yaşanılan bu konut bolluğu
ise, konut fiyatlarının bir anda düşmesine neden olmuştur. Spekülasyon amacı ile konut
edinen kişiler böyle bir ortamın varlığından dolayı ciddi zararlara maruz kalmışlardır.
Başta takibe düşen kredilerin sayısında yaşanan artış olmak üzere, ödenmeyen
kredilerin oranında yaşanan hızlı artış ve konut piyasasında oluşan bolluk nedeni ile
fiyat dalgalanmalarının hız kazanması, mortgage piyasasında ciddi sapmalara neden
olmuş ve sisteme olan güvenin sorgulanmasına zemin hazırlamıştır. Mortgage
piyasasının işleyiş sistemini aşağıdaki gibi göstermek mümkündür;
Mortgage
Kredisi
Kaynak: DEMİR, a.g.m. s.3.
Borçlu
Mortgage
Şirketi
Kredi Verenler
Şekil 3: Mortgage Piyasasının İşleyişi
Raiting
Kredi Raiting
Kuruluşları
Ödeme
MK Ürünleri
Büyük Ticari &
Yatırım
Bankaları
MK İhraç Edenler
MK
Ürünü
Fon
Akışı
Menkul
Kıymetleştirilmiş
Ürünler
Aktif
Pasif
MK
Ürünü
Fon
Akışı
Varlığa Dayalı
Finansman
Bonosu
Likidite
Yatırım
Bankaları
MK Ürünlerini
Sunanlar
Finansal
Kurumlar
Finansal
Kurumlar
Hedge Fonlar
Kurumsal
Yatırımcılar
Yatırımcılar
2.4. KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN NEDENLERİ
Yukarıda tarafları ve işleyişi açıklanmaya çalışılan bu sistemin küresel boyutlara
ulaşan bir krize nasıl yol açtığını anlamak için aşağıdaki nedenleri irdelemek
gerekmektedir;15
2.4.1. Likidite Bolluğu ve Özensiz Krediler
2000 yılından 2006 yılının sonlarına kadar finansal piyasalardaki likidite sürekli
yükselmiştir. Kriz öncesi bollaşan bu likiditenin karlı operasyonlara dönüştürülmesi
banka sisteminin karşılaştığı en önemli sorunlardan birisi halini almıştır. Bu dönem
içerisinde bahse konu operasyonların en başında konut kredileri yer almıştır. Bankalar
herhangi bir işi, geliri veya varlığı olmayan kişilere bile kredi vermeye başlamışlardır.
İlgili uygulama varlık fiyatlarının, özellikle de konut fiyatlarının hızla artmasına neden
olmuştur. Düzensiz kullandırılan krediler neticesinde bir kısım konut kredilerinde
başlayan geri ödeme problemleri sonucunda banka portföylerindeki hacizli konut sayısı
hızla artma başlamıştır. Bankaların bu konutları piyasaya arz etmeleri de konut
fiyatlarının aşağıya doğru hareket etmesine neden olmuştur. Bu durum, kredisini
ödemeye devam eden konut kredisi kullanıcılarının, ellerinde bulunan evlerin değerinin,
kalan kredi ödemelerinin net bugünkü değerinin altında kalmasına neden olmuştur. Bu
durum neticesinde bazı konut kredisi kullanıcıları kredi ödemelerini yapmaktan
vazgeçmişlerdir. Kredi geri ödemelerinin bankalarca mali kuruluşlara satılmış olması,
bu kredi ödemelerine bağlı birçok sermaye piyasası aracının zarara uğramasına neden
olmuştur. Domino taşları gibi bir mali kuruluştan diğerine sirayet ederek büyüyen bu
zararlar, mali sistemin temel taşları sayılan bu kuruluşların bir bir iflasına neden
olmuştur. Yukarıda ifade edilmeye çalışılan hususlar aşağıdaki grafikler aracılığıyla
açıkça görülmektedir.
15
www.finanskulup.org.tr/assets/maliyefinans/81/Dogan_Alantar_Kuresel_Finansal_Kriz_Nedenleri_Sonuçları_MF
Y81.pdf, (25.06.2011).
Grafik 2: ABD Konut Fiyat Endeksi
250
200
150
100
50
-2
-1
20
08
-4
20
08
-3
20
07
-2
20
07
-1
20
07
-1
20
07
-1
20
06
-1
20
05
-1
20
04
20
03
20
02
-1
0
Kaynak: www.finanskulup.org.tr
% Aylık
Grafik 3: Temerrüde Düşen Mortgage Krediler
10
9
8
7
6
5
4
3
2
1
0
1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
Prime
Kaynak: http://www.bddk.org.tr
Subprime
Grafik 4: İcra Yoluyla Satışa Çıkarılan Mortgage Krediler
4
3,5
% Aylık
3
2,5
2
1,5
1
0,5
0
1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
Sabit Faiz Oranlı
Ayarlanabilir Faiz Oranlı
Kaynak: http://www.bddk.org.tr
2.4.2. Menkul Kıymetleştirme
Menkul kıymetleştirmeyi, nakit akışlarının bir havuzda toplanması ve
yatırımcılara satılmak üzere mali bir varlık olarak menkul kıymetler üretilmesi olarak
tanımlanabilir. ABD’de likiditenin bol olduğu dönemlerde (2000 - 2006) menkul
kıymetleştirme sayesinde bireyler normalden fazla kredi kullanma imkanına sahip
olmuşlardır.
Menkul
kıymetleştirmenin
krizin
sebeplerinden
birisi
olarak
değerlendirilmesinin ana sebebi, risklerin bu yolla bir kurumdan diğerine aktarılmasına
neden olmasıdır. Örneğin, mortgage kredisi veren bir banka, kredilerin geri ödemelerini
menkul kıymetleştirerek kısmen veya tamamen bir yatırım bankasına veya bir mortgage
kuruluşuna satmaktadır. Kredi ödemelerinde yaşanacak bir aksama başta krediyi
kullandıran bankayı ve bununla birlikte ilgili menkul kıymeti satın alan diğer finansal
kuruluşları zarara uğratmaktadır. Nitekim FED eski başkanı Alan Greenspan krizin
sadece kredilerden kaynaklanmadığını, asıl nedenin bu kredilerin paketlenerek tekrar
satışı olduğunu ifade etmiştir.
2.4.3. Saydamlık Eksikliği
Gelişmiş ülkelerde ve özellikle ABD’de birbirinden ayrı her finansal fonksiyon
için ayrı bir mali kurum ve mali araç oluşturulmuş durumdadır. Bu kurum ve araçlar
birbirleri ile irtibatlı ve karmaşık ilişkilere sahiptirler. Finansal araçların bu karmaşık
yapısının toplumun her kesimi tarafından anlaşılmasında önemli zorluklar söz
konusudur. Sıradan yatırımcılar için her gün değişen ve yenileşen finansal araçları takip
etmek pek mümkün değildir. Özellikle anlaşılmamak istendiğinde ciddi bir saydamlık
sorunu baş göstermektedir. Saydamlık konusundaki bir diğer eksiklik “asimetrik bilgi”
şeklinde isimlendiren olgudur. Bu halde, bilgi yatırımcılara firmalara ve diğer aktörlere
farklı hızlarda ve farklı biçimlerde ulaşmaktadır. Yaşanan krizde, banka ve broker’ların
ne çeşit varlıklara sahip oldukları ile bu varlıkların değerinin ne olduğu ve hatta
bunların muhatabının kimler olduğu yeterince şeffaf bir şekilde belirlenmemiştir. Bu
problemler, türev diye adlandırılabilecek kompleks ticari sözleşmelere sahip Lehman
Brothers gibi firmaların iflasları sonucu ortaya çıkan riskin hesaplanması ve analiz
edilmesini bir hayli zorlaştırmıştır.
2.4.4. Derecelendirme Kuruluşları
Derecelendirme kuruluşları ile ilgili en önemli problem çıkar çatışmasıdır.
Bankalarla ve diğer mali kuruluşlarla ilgili notlar veren raiting kuruluşları bu firmalar
tarafından finanse edilmektedir. Bu nedenle de derecelendirme kuruluşlarının objektif
değerlendirme yapma kabiliyetleri azalmaktadır. Diğer yandan derecelendirme
kuruluşları firmaların finansal problemlerini her zaman tespit edemeyebilirler.
Derecelendirme kuruluşlarının gerek finansal enstrümanları düzenleyen bankalar ve
enstrümanın alıcıları kadar dayanak varlık hakkında yeterli bilgiye sahip olamaması,
gerekse firmaların gerçeğe aykırı belgeler aracılığıyla bilgi servis etmeleri,
derecelendirme kuruluşlarının sorunları zamanında algılamalarına engel olmuştur.
2.4.5. Düzenleyici Denetleyici Kuruluşlar
Başta ABD’de olmak üzere, düzenleyici ve denetleyici kuruluşların değişen risk
ortamına karşı önlem almakta geciktiği söylenebilir. FED başkanının Mayıs 2007’de
gerçekleştirdiği bir açıklamasında, konut piyasasında var olan sıkıntıların ekonominin
geri kalanına ve finansal sisteme yayılacağını beklemediklerini ifade etmesi bunun en
açık örneğidir. Ancak konut piyasasında başlayan sıkıntı, 2,5 yıl içerisinde tüm finansal
sistemle birlikte reel sektörü de etkisi altına alan bir yapıya bürünmüştür. Hatta sadece
ABD ile kalmayıp diğer ülkelere sirayet etmiş ve kısa bir süre içerisinde küresel boyutta
bir krizi tetiklemiştir. ABD’de birçok eyaletin, aşırı riskli mortgage kredilerinin menkul
kıymetleştirilerek satışını önlemeye çalışmasına rağmen ABD Hazinesinin bazı büyük
bankaların istekleri doğrultusunda ve federal yasaların çiğnendiği gerekçesiyle buna
mani olduğu bilinmektedir.16 Bu durum neticesinde de krize neden olan varlıkların
dolaşımının hızlandığı ve kontrolünün zorlaştığını söylemek mümkündür.
2.4.6. Faiz Yapısının Uyumsuzlaşması
ABD Hükümeti tarafından desteklenen düşük gelirli kesimlerin konut
edinmesini sağlayacak programlar neticesinde, hükümetin her türlü yatırımı yapacağını
düşünene
tüketiciler
doğru
bir
yatırım
planlaması
yapmadan
konut
alımı
gerçekleştirmişlerdir. Bu çerçevede kullanılan konut kredilerinden de özellikle değişken
faizli olan mortgage kredilerinin geri ödeme tutarları, faiz oranlarının artması ile
oldukça yüksek düzeylere ulaşmıştır. Örneğin 2005 yılında değişken faizli subprime
mortgage kredisi kullanan bir kişi, bu kredilere tanınan ilk iki yıla ilişkin sabit faiz
ödemelerini 2005 – 2007 döneminde ortalama %3,75 faiz oranı üzerinden yaparken, bu
sürenin sonunda değişken faize geçtiğinde faizlerin %5,75’e çıkmasıyla birlikte
mortgage kredisine ilişkin faiz oranının da yükselmesiyle kredi geri ödemelerinde
güçlük yaşamıştır.
16
ASLAN H. (29 Ağustos 2008), “İpotekli Konut Finansman Sisteminde Kriz” (Subprime Mortgage Credit Crisis),
BDDK 8. Kuruluş Yıldönümü Konferansı Notu, s.17.
Grafik 5: FED Gösterge Faiz Oranlarının Gelişimi
6
5
4
3
2
1
0
2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009
Faiz Oranı
Kaynak: http://www.moneycafe.com/library/fedfundsratehistory.htm
2.5. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE NEDEN OLAN OLAYLARIN AKIŞI
Amerika Birleşik Devletleri’nde 11 Eylül 2001 yılında yaşana terör
saldırılarından sonra FED, ekonomiyi canlı tutabilmek için faizleri %4 seviyesinden
kademeli olarak %1 seviyesine kadar indirmiştir. Bu durum neticesinde yatırımcılar
düşük faiz nedeniyle yeni yatırım araçları arayışına girmiştir. Devlete borç olarak
verilmek yerine yeni yatırım alanlarına yönelen paralar yatırım yoluyla dolaşıma çıkmış
ve piyasada ki para miktarı hızla artmıştır. Mortgage sisteminde, yatırımcı ev alacak
kişilere uzun vadeli kredi açmakta ve birikim yaparak ev alma imkanı olmayanlar kira
ödemek yerine aynı maliyetle ev sahibi olabilmek için bu kredileri kullanmaktadır.
Yatırımcı, uygun faiz ile yatırdığı parayı zaman içinde faiziyle geri alarak kar elde
etmektedir. Evi atın alan kişi zaman içerisinde borcunu ödeyemeyecek duruma düşerse,
yatırımcı eve bedelsiz olarak el koymakta ve böylece yatırımını kurtarmaktadır. Ev
fiyatlarının piyasa içerisinde zamanla artıyor oluşu yatırımcıyı, borcun bedelsiz olarak
kapanması da ev alan kişiyi zarar etmekten korumaktadır.
Yatırımın iki taraf açısından da güvenli ve getirisinin FED tahvillerinden daha
iyi olması, piyasada artan para miktarının önemli bir kısmının mortgage fonlarına
yönelmesine neden olmuştur. Fon kaynaklarının bolluğu mortgage faizlerinin hızla
düşmesine ve vadelerinin daha uygun hale gelmesine imkan tanımış, bu durum ise bir
çok kişinin ev alma olanağına kavuşmasına olanak sağlamıştır. Mortgage piyasasının
doymuş olmasına rağmen riski az ve getirisi daha iyi olan bu fonlara yatırımcıların ilgisi
azalmamış ve geri ödeme zorluğu çekebilecek kişilere de mortgage kredisi verilmeye
başlanmıştır. İlgili kişiler kredilerini geri ödeyememeye başladıklarında evler
yatırımcıların eline geçmeye başlamış ve bu evler yeniden satışa çıkarılmıştır. Talebin
çoktan doymuş olması ve yatırımcıların eline geçen ev sayısında yaşanan artış, ev
fiyatlarının hızla düşmesine neden olmuştur. Mortgage sözleşmelerinin fiyatlar
yüksekken yapılmış olmasına rağmen evlerin yatırımcılara geri döndüğü zaman
fiyatlarının düşmüş olması, yatırımcıların ciddi zararlar yaşamasına neden olmuştur. Bu
durum banka bilançolarında büyük bir açığın oluşmasına neden olmuştur. Gelirleri
azalan bankalar bunun sonucunda kredi işlemlerini durdurmakla kalmamış, bazı
kredileri ise geri çağırmak zorunda kalmıştır. Tüm bu gelişmeler neticesinde tüm
sektörlerde nakit krizi yaşanmaya başlanmıştır. Nakit sıkıntısı yaşayan üreticiler,
harcamalarını kısmış hatta işçi çıkarmaya başlamıştır. Azalan talep ve işsiz kalan
bireylerin para harcamayı azaltması nedeniyle, ticari faaliyetlerde ciddi oranda azalma
görülmüştür. Yaşanan bu süreci aşağıda ki gibi ifade etmek mümkündür; 17
17
http://www.endmuh.com/kariyer/ekonomi/dosyalar/ekonomik_kriz_nedenleri_ve_cozum_onerileri.pdf,
(20.04.2012).
Şekil 4: Mortgage Krizine Neden Olan Etkenlerin Akım Şeması
Finansal
Pazar
Ülkeler ve
Endüstri
İşletmelerine
Ev Satışları
Balonunun
Oluşumu
Banka
Kayıpları
Merkez
Bankasının
Faaliyetleri
(Ödünç Para
Verme Artışı)
Piyasada Aşırı
Ev Varlığı
Bankaların
Kapital
Düzeylerinde
Ev Pazarı
Ev Fiyatlarının
Düşüşü
Bankaların
Güçsüzleşmesi
Mali Uyarı
Paketleri
Ev Sahiplerine
Yardım
Mortgage
Kuralsızlığı ve
Ön Kapanma
Ticaret
İşletmeleri için
Likit
Zorlanması
Mortgage Geri
Finansmanın
Yapılamaması
Ekonomiye
Negatif Etkiler
Mortgage
Nakit
Akışında
Azalma
Ekonomiye
Negatif
Etkiler
Kurtarma
Paketleri (Bear
Steams, AIG,
Fannie &
Freddie)
Sistemi Kurtarma
2.6. 2008 KÜRESEL FİNANSAL KRİZE UZANAN SÜREÇTE YAŞANANLAR
2008 yılında tüm dünya üzerinde etkili olan finansal krizin temelinde, ABD
Mortgage sisteminde yaşanan likidite sıkıntısının yattığı bilinmektedir. Toplumun
birçok kesiminin ev sahibi olabilmesini sağlayan ve birçok ülke tarafından model olarak
kabul edilen bu sistemin bir finansal krizi nasıl tetiklediğinin belirlenmesi için 2000’li
yıllarda yaşanan gelişmelere göz atmak gerekir.
2000 yılına yaklaşırken teknolojik alanda yaşanan hızlı gelişmeler ve bilişim
şirketlerinin sürekli büyümeleri yatırımcıları bu alana yönlendirmiştir. Beklentiler, bu
alandaki gelişmenin sonsuza dek aynı hızda devam edeceği yönünde olması,
yatırımcılar tarafından bu alana aşırı bir kaynak aktarımına neden olmuştur. Bu beklenti
neticesinde aşırı şişen bu sektör, en nihayetinde 2000 yılına gelindiğinde beklentilerin
aksine sıkıntılar yaşamaya başlamıştır.
Literatürde NASDAQ krizi olarak nitelendirilen ve 2001 yılında yaşanan
ekonomik dalgalanma sonrasında ABD Merkez Bankası FED, bu krizi aşabilmek için
arka arkaya faiz indirimine başlamıştır. 2000 yılında %6 seviyesinde olan faiz
oranlarının 2004 yılına gelindiğinde %1 seviyelerine kadar çekilmiş oluşu Mortgage
piyasasının cazibesini arttırmıştır. Ekonomik durgunluktan çıkışın birçok üretim ve
hizmet sektörü ile bağlantısı bulunan inşaat sektörünün hareketlenmesi ile olabileceği
fikri de, siyasileri bu alanda bazı riskleri göze alarak bu ivmeyi desteklemeye
yöneltmiştir. Başta dönemin FED Başkanı Alan Greenspan olmak üzere, ABD Başkanı
W. George Bush’un peş peşe yaptıkları halkı cesaretlendirir konuşmaları olumlu
beklentilerin artmasına neden olmuştur.
Ancak ne var ki, 2004 yılına kadar olan düşük faiz kuru uygulaması nedeniyle
canlanan talebin tetiklediği bir enflasyonist baskı hissedilmeye başlanmış ve başta
petrol ve hammadde fiyatları hızlı bir artış göstermiştir. 2002 yılında 20 ABD Doları ($)
olan petrol fiyatının 2008 itibariyle 130$ seviyelerine ulaşan fiyatı bu enflasyonist
baskıyı daha da arttırmıştır. 18 Yaşanan enflasyonist baskı nedeniyle uygulanan bu düşük
18
DEMİR, a.g.m., s.34.
faiz politikası gözden geçirilmiş, enflasyonla mücadele edebilmek için faizler kademeli
olarak arttırılmıştır.
ABD’de 2006 yılına kadar olan süreçte uygulanan düşük faiz oranları mortgage
kredilerinin önemli ölçüde artmasına yol açmış ve tüketiciler gelirlerinden çok daha
büyük oranlarda harcama eğilimine girmişleridir. Ucuz kredi döneminin 2006 yılı
itibariyle bitmesinden sonra birçok mortgage kredisi borçlusu daha yüksek aylık
ödemeyle karşı karşıya kalmıştır. Ödeme güçlüğüne düşen kredi kullanıcısı ve icra yolu
ile satışa çıkarılan konut sayılarında yaşanan hızlı yükseliş finansal kuruluşların ciddi
miktarda zarar açıklamalarına neden olmuştur. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF)
yapmış olduğu açıklamaya göre, küresel piyasalarda finansal kurumların zararı Kasım
2008 itibariyle 1,5 trilyon dolar civarındadır. Bu zarar miktarı bankacılık sisteminin
sermayesinin büyük ölçüde erimesine ve kredi akımlarının kesilmesine neden olmuştur.
Bu durum uluslar arası bazı finansal kuruluşları iflasa sürüklerken bazılarının da
kamusallaştırılmalarına neden olmuştur. Çeşitli ülkelerde yaşanan bu süreçleri aşağıdaki
gibi özetlemek konuyu anlaşılır kılmakta yardımcı olacaktır.19
19
ERDÖNMEZ A.P. (2009), “Küresel Kriz ve Ülkeler Tarafından Alınan Önlemler Kronolojisi”, Bankacılar
Dergisi, Sayı:68, s.85-87.
Tablo 1: Çeşitli Ülkelerde Bazı Finansal Kuruluş İflasları 2008 - 2009
7 Şubat – İngiltere
14 Mart – ABD
Northern Rock Ulusallaştırıldı
Bear Stearns FED sübvansiyonundan sonra ticari bir
banka tarafından alındı.
88 milyar sterlin
29 milyar dolar
7 Eylül – ABD
Freddie Mac ve Fannie Mae ulusallaştırıldı.
15 Eylül – ABD
Lehman Brothers iflas etmiştir.
17 Eylül – ABD
AIG ulusallaştırıldı.
87 milyar dolar
18 Eylül – İngiltere
Lloyd TSB HBOS’u satın aldı.
12 milyar pound
29 Eylül – Benelüx
Fortis kurtarıldı.
16 milyar dolar
29 Eylül – ABD
Citibank Washoiva’ı aldı.
12 milyar dolar
29 Eylül – Almanya
Hypo Gayrimenkul kurtarıldı.
71 milyar dolar
29 Eylül – İzlanda
Glitnir kurtarıldı.
850 milyon dolar
29 Eylül – İngiltere
Bradford&Bingley kurtarıldı.
32,5 milyar dolar
30 Eylül – Belçika
Dexia kurtarıldı.
9,2 milyar dolar
30 Eylül – İrlanda
İrlanda bankaları kurtarıldı.
572 milyar dolar
7 Ekim – İzlanda
Lansbanki ulusallaştırıldı.
9 Ekim – İzlanda
Kaupthing ulusallaştırıldı.
12 Ekim – İngiltere
HBOS, Royal Bank of Scotland, Llyods TSB ve
Barclays kurtarıldı.
200 milyar dolar
864 milyon dolar
60,5 milyar dolar
16 Ekim – İsviçre
UBS kurtarıldı.
59,2 milyar dolar
19 Ekim – Hollanda
ING sermaye yardımı aldı.
10 milyar euro
20 Ekim – Fransa
Fransa hükümeti 6 büyük bankaya kredi açmıştır.
10,5 milyar euro
Kommunalkredit ulusallaştırılmıştır. Constantine
4 Kasım – Avusturya
Privatbank ulusallaştırıldı ve 5 Avusturya bankasına
1 euro karşılığı satıldı.
11 Kasım – Kazakistan
Hükümet 4 büyük bankaya sermaye enjekte etmiştir.
3,7 milyar euro
24 Kasım – ABD
Citigroup sermaye desteği almıştır.
40 milyar dolar
22 Aralık – İrlanda
Anglo Irish Bankası ulusallaştırılmıştır. 3 büyük
bankasına fon aktarılmıştır.
7,68 milyar dolar
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İKTİSAT POLİTİKALARININ TANIMI VE ARAÇLARI
3.1. PARA POLİTİKASININ TANIMI
Ekonomi literatüründe para politikası, paranın miktarını, maliyetini ve firmalar
ile hane halklarının bekleyişlerini etkileyerek temel amaçlara ulaşmaya yönelik olarak
oluşturulan stratejiler bütünü olarak tanımlanabilir. 20 Dar kapsamlı değerlendirmelere
göre ise para politikası, açık piyasa işlemleri ve yasal karşılık oranları gibi araçlar ile
piyasanın nakit ihtiyacının ayarlanması amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Bankacılık
ve finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler ile birlikte para politikasının etki alanı da
genişlemiştir. Modern bankacılık aktiviteleri ve yeni finansal enstrümanların çoğalması
ile birlikte, para politikası araçlarının ekonomiyi etkileme süreçleri de daha karmaşık bir
hal almıştır. Ekonominin likidite düzeyini ayarlamak isteyen Merkez Bankaları (MB),
finansal sistemde yaşanan gelişmeler karşısında sadece doğrudan para politikası
araçlarına başvurmak yerine aynı zamanda dolaylı para politikası araçlarına da
başvurmak zorunda kalmaktadırlar.21
20
ÖNDER T. (2005), Para Politikası: Araçları, Amaçları ve Türkiye Uygulaması, TCMB Piyasalar Genel
Müdürlüğü Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara, s. 24.
21
ORHAN Z.O., ERDOĞAN S. (2008). Para Politikası, Yazıt Yayın Dağıtım, Ankara, s.60.
3.2. PARA POLİTİKASI ARAÇLARI
Ekonomik gelişmelere ve para politikalarının uygulanması ile ilgili teorik
çerçevedeki değişime bağlı olarak, para politikasının amaçları ve bu amaçlara ulaşmak
için kullanılan araçlarda zaman içinde önemli değişim ve çeşitlenmeler olmuştur. Fiyat
istikrarı başta olmak üzere finansal sistemin etkinliğinin ve istikrarının sağlanması
görevi Merkez Bankası tarafından icra edilmektedir. Finansal piyasaların kurulmasında,
gelişmesinde ve işleyişinde öncülük yapan Merkez Bankası, finansal piyasalar ve
ekonomik büyümeye katkısı çerçevesinde, yatırımcılar ile tasarruf sahipleri arasındaki
aracılık faaliyetlerinin etkinliği ile de ilgilenmektedir. Merkez Bankası politikalarının
etkileri de söz konusu finansal piyasaların yapısı ve gelişimine bağlı olarak
değişebilmektedir. Para politikası uygulamalarında, Merkez Bankası doğrudan
düzenleyici gücünü kullanabileceği gibi Merkez Bankası parasını ihraç eden kurum
sıfatıyla dolaylı olarak da para piyasası koşullarını etkileyebilir. 22
3.2.1. Para Politikasının Doğrudan (Direkt) Araçları
Etkileri ekonominin genelinde hissedilen para politikası araçları, doğrudan
(direkt) araçlar olarak adlandırılmaktadırlar. Para politikasının direkt araçları ile,
ekonominin para ve kredi hacmi yönlendirilmeye çalışılır. Para politikası direkt
araçlarından bazılarını aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür; 23
3.2.1.1. Faiz oranları kontrolleri
Ekonomideki para miktarı faiz oranlarını ve faiz oranları da ekonomiyi
etkilemektedir. Merkez Bankaları kriz dönemlerinde, piyasadaki para arzını değiştirerek
faiz oranlarının kendiliğinden dengeye gelmesini beklemek yerine doğrudan faiz
oranlarını belirleyebilir. 24 Merkez Bankası bankaların ve banka dışı mali kuruluşların
mevduat ve kredi faiz oranlarına sınırlamalar da getirebilir. Bu çerçevede, farklı
sektörler için farklı faiz oranları uygulanabilmekte, teşvik edilmek istenen sektörlere
22
AKÇAY M.A. (Ekim 1997), Para Politikası Araçları, Türkiye ve Çeşitli Ülkelerdeki Uygulamaları, Devlet
Planlama Teşkilatı (DPT) Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü Mali Piyasalar Dairesi
Başkanlığı Uzmanlık Tezi, Yayın No: DPT . 2483, Ankara, s.12.
23
ORHAN, a.g.e., s.71.
24
SARPKAYA S.S. (2009). Finansal Krizler ve Kriz Dönemlerinde Uygulanan Para Politikası Araçları, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, s.61.
açılacak kredilerin faiz oranları düşük tutularak kaynakların istenilen sektörlere
aktarılması sağlanabilmektedir.25
3.2.1.2. Kredi tavanı kontrolleri
Bankalarca açılabilecek azami kredi miktarlarının belirlenmesi ile baz paranın
ve para stokunun kontrol altında bulundurulması uygulamasıdır. Bu tür bir sınırlandırma
tüm banka kredilerini kapsayabileceği gibi belli kredi türleri itibariyle de
uygulanabilmektedir. Kredi tavanı uygulaması, bankaların açabilecekleri kredi hacmine
kesin sınırlama getirmesi fonksiyonu ile gerek kredi hacmini ve gerekse kaydi para
meydana getirme mekanizmalarını daraltmaktadır. 26
3.2.1.3. Disponibilite uygulaması
Mevduat kabul eden bankalar, taahhütlerine karşı disponibl değerler (likiditesi
yüksek değerler; nakit veya kolaylıkla nakde çevrilebilir tür değerler) bulundurmak
zorundadırlar. Disponibilite esas itibariyle “satılabilir varlıklar” anlamına gelmektedir. 27
Disponibilite oranları arttırılıp azaltılarak bankaların kredi hacimleri etkilenmeye ve
böylelikle
kaydi
para
oluşturma
mekanizmaları
kontrol
altında
tutulmaya
çalışılmaktadır. Merkez Bankaları, kriz dönemlerinde genellikle daralan talep miktarını
canlandırabilmek için genişletici politikalara başvurmaktadırlar. Disponibilite oranları
bu tip dönemlerde azaltılarak bankaların kredi olarak vermeye hazır oldukları fonların
arttırılması ve kaydi para mekanizmasının genişletilmesi hedeflenir. Enflasyonist
baskıların arttığı dönemlerde ise disponibilite oranları arttırılarak kredi hacmi
azaltılmakta ve dolaşımdaki para sınırlandırılmaya çalışılmaktadır.
3.2.1.4. Farklılaştırılmış reeskont oranları
Merkez Bankası, bankacılık kesiminin geçici likidite ihtiyaçlarının karşılanması
için, muteber saydığı en az üç imzayı taşımak ve vadelerine en çok 120 gün kalmış
olmak şartıyla ve kendi belirleyeceği esaslar dahilinde bankalar tarafından verilecek
25
AKÇAY, a.g.e., s.13.
AKDİŞ M. (2001). Para Teorisi ve Politikası, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, s.174.
27
KEYDER N. (2005). Para Teori – Politika – Uygulama, Seçkin Yayımcılık, Ankara, s. 60.
26
ticari senet ve vesikaları reeskonta kabul edebilir. Reeskonta kabul edilecek ticari senet
türleri ve diğer koşullar Merkez Bankasınca belirlenir. Bu işlemler için Merkez Bankası
tarafından uygulanan faize reeskont oranı denilmektedir.28 Reeskont kelime anlamı
olarak yeniden iskonto etmek anlamında kullanılmaktadır. Merkez Bankası, kendisine
iskonto edilmek üzere bankalar tarafından getirilen senetler için farklı iskonto oranları
uygulama hakkına sahiptir. Özellikle kriz dönemlerinde teşvik edilmek istenen
sektörlere ait senetler için iskonto oranları düşürüldüğünde ilgili sektörlere daha kolay
kaynak akışı sağlanabilir.
3.2.1.5. Tüketici kredileri kontrolleri
Merkez Bankası, bazı sektörler için vadeli satışlarında uygulamaları gereken faiz
oranını, ödenmesi gereken peşinat tutarını veya vade sürelerini belirleyerek ilgili mal ve
hizmetlere olan talebi yönlendirmeye çalışır. Kriz dönemlerinde teşvik edilmek istenen
sektörlere ait alımlarda peşinat tutarları ve faiz oranları düşürülürken vade süreleri
uzatılmakta ve böylelikle ilgili sektöre olan talep arttırılmaya çalışılmaktadır.
3.2.2. Para Politikasının Dolaylı (Endirekt) Araçları
Dolaylı para politikası araçları piyasa mekanizmaları aracılığıyla ara parasal
hedefi etkilemektedir. Diğer bir söylemle, dolaylı para politikası araçları Merkez
Bankalarının piyasalara bir aracı gibi girerek işlem yapmasını sağlayan, inisiyatifi
piyasalara bırakan araçlardır. Literatürde piyasa bazlı araçlar olarak da tanımlanabilen
dolaylı araçlar, piyasadaki katılımcıların isteğine bağlı olarak (gönüllü) piyasa fiyatları
ile yapılan işlemler sayesinde bankalara sağlanan likiditeyi değiştirmektir. Para
politikasının yürütülmesi amacıyla Merkez Bankalarının kullandıkları dolaylı (endirekt)
para politikası araçları şunlardır;29
28
29
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sss.php, (17.02.2012).
ÖNDER, a.g.e., s.65.
3.2.1.1. Açık piyasa işlemleri
Açık piyasa işlemleri, Merkez Bankasının, bir finansal aktör gibi piyasaya
girerek döviz, altın veya tahvil gibi finansal enstrüman alım satımına taraf olmasını
ifade eder. Burada ulaşılmak istenen amaç, piyasadaki para miktarını ve dolayısıyla faiz
oranlarını düzenleyebilmektir. Açık piyasa işlemleri para politikasının en önemli
aracıdır, çünkü faiz oranındaki ve parasal tabandaki değişmelerin başlıca belirleyicisi
olduğu gibi para arzındaki dalgalanmaların da ana kaynağıdır. 30
3.2.1.2. Zorunlu karşılık oranları
Finansal kuruluşların ellerinde bulunan mevduatların belirli bir kısmını Merkez
Bankası nezdinde açılacak hesaplarda bulundurma zorunluluğu bulunmaktadır.
Bankaların Türk parası ve yabancı para mevduat ile diğer yükümlülüklerine uygulanan
zorunlu karşılık oranlarının belirlenmesinde esas olarak, uygulanan para politikası
doğrultusunda gerçekleştirilmesi hedeflenen parasal büyüklükler ve piyasanın likidite
durumu belirleyici olmakta, bunun yanında Merkez Bankasının rezerv durumu ve
tasarruf sahiplerinin Türk Lirası ve yabancı para mevduat tercihleri gibi hususlar da göz
önünde bulundurulmaktadır.31 Bankaların topladıkları fonların belirli bir kısmını
Merkez Bankasına yatırmak zorunda olmaları, ellerindeki kullanılabilir fonların
azalmasına neden olmakta ve bu durum kredi hacmini sınırlandırmaktadır. Zorunlu
karşılık politikası ile bütün bankalar üzerinde aynı oranda etkili olunmaya
çalışılmaktadır ve bu politika uygulaması para arzı üzerinde çok güçlü etkiler
doğurabilir. 32
Zorunlu karşılık uygulamasının beş temel fonksiyonun varlığından bahsetmek
mümkündür. Bu fonksiyonlar;33
 Bankacılık sisteminin riskinin azaltılması (banking system risk minimization
function),
 Para arzını ayarlamak (monetary control function),
30
MISHKIN F.S. (2000). Para Teorisi – Politikası, Çeviren: ŞIKLAR İ. vd, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul, s.69.
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sss_ara.php, (19.10.2011).
32
ORHAN, a.g.e., s. 76.
33
ÖNDER, a.g.e., s.87.
31
 Kısa vadeli faiz oranlarının istikrarına yardımcı olmak (interest rate buffer
function),
 Likidite yönetimini kolaylaştırmak (liquidity management function),
 Senyoraj geliri elde etmek (seigniorage income function).
3.2.1.3. Döviz – efektif işlemleri
Merkez Bankaları, tam dalgalı kur politikaları uygulamıyorlarsa, kur
politikalarını döviz ve efektif alış v satışları ile gerçekleştirirler. Merkez Bankasının
döviz ve efektif alış - satışlarının kurlar üzerindeki etkisi yanında piyasadaki yerli para
likiditesi üzerinde de doğrudan etkisi vardır.34 Piyasadaki likidite miktarının değişmiş
olması talep üzerinde etkili olmakta ve bu durum fiyatlar genel seviyesini
etkilemektedir.
34
ÖNDER, a.g.e., s.79.
3.3. MALİYE POLİTİKASININ TANIMI
Maliye politikası, “ekonomide ulaşılmış bulunan dengeyi korumak veya daha iyi
bir dengeye geçmek ya da ortaya çıkan dengesizlik hallerini gidermek amacıyla kamu
kesimi gelir ve borçlarını kullanarak uygulanan politikaların tümüdür” şeklinde
tanımlanabilir. 35 Bir başka ifade ile, devletin istihdam, gelir, fiyat seviyeleri gibi makro
ekonomik değişkenleri etkileyebilmek için kamu harcamalarını (cari harcamalar,
yatırım harcamaları ve transfer harcamaları) ve kamu gelirlerini (vergi gelirleri, vergi
dışı normal gelirler, özel gelir ve fonlar) kullanılmasına maliye politikası denir.36
Devletin piyasaya müdahale etmek için kullandığı en etkili araçlar, kamu gelirleri ile
kamu harcamalarıdır. Bu nedenle maliye politikası, işsizlik ve enflasyon gibi ekonomik
sorunların çözümüne ekonomik gelişmenin ve tam istihdamın sağlanmasına katkıda
bulunacak bir kamu gelir ve gider politikasının izlenmesidir. Daha kısa ve genel bir
tanımla maliye politikası “makro ekonomik hedeflere ulaşmak için devletin gelir ve
harcama programlarını uzlaştırmasıdır”, şeklinde tanımlanabilir. 37
35
EĞİLMEZ, M., KUMCU E. (2005), Ekonomi Politikası Teori ve Türkiye Uygulaması, Remzi Kitabevi, İstanbul,
s.349.
36
http://www.ekodialog.com/Konular/maliye_politkasi.html, (13.02.2012).
37
PEHLİVAN O. (2011). Kamu Maliyesi, Murathan Yayınevi, Trabzon s.258.
3.4. MALİYE POLİTİKASI ARAÇLARI
Maliye politikası araçları veya kısaca mali araçlar, devlet bütçesi ile ona ilişkin
unsurların tümünü kapsamaktadır.38 Başta kamu harcamaları olmak üzere, vergiler ve
borçlanma maliye politikasının en önemli araçları arasında sayılabilir.
3.4.1. Kamu Harcamaları ve Kamu Harcamalarının Tasnifi
Dar anlamda kamu harcamaları, devlet bütçesi ile yapılan harcamaları ifade
etmektedir. Geniş anlamda kamu harcaması ise, devlet bütçesi ile yapılan harcamalara
ilave olarak devlet bütçesi sistemi dışında yer alan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
yaptığı harcamalar ile vergilerde istisna ve muaflık uygulaması nedeniyle devletin
almaktan vazgeçtiği vergi gelirlerinin toplamından oluşur. 39
Sosyal devlet anlayışının doğal bir sonucu olarak, kamu hizmetlerinin çeşitlilik
kazanması kamu
harcamalarının
sürekli artmasına neden olmaktadır.
Kamu
harcamalarının efektif talebi etkileyerek makro ekonomik yapı üzerinde önemli etkiler
yaratması, kamu harcamalarını maliye politikasının en önemli aracı haline
getirmektedir. Kamu harcamalarının öneminin ve etkinliğinin artmasında ekonomik
yapı üzerinde yarattığı etkiler belirleyici olmaktadır. Toplam talebi yönlendirmede
kamu harcamalarından yararlanılmaktadır. 40
Kamu harcamalarının tasnife tabi tutulması ile bazı faydalar elde edilebilir. Bu
faydaları aşağıdaki gibi belirtmek mümkündür;41
 Hizmet gruplarının bir arada görülmesiyle kısıtlı kaynaklar en iyi şekilde
dağıtılabilir,
 Mükellefler ödedikleri vergilerin nerelere harcandığını kolayca görme
imkanına kavuşurlar,
38
ERDEM M. vd. (2011). Kamu Maliyesi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, s.362.
PEHLİVAN, a.g.e., s.65.
40
ÖZTÜRK N. (2012). Maliye Politikası, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, s.246.
41
BİLİCİ N., BİLİCİ A. (2011). Kamu Maliyesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara, s.47.
39
 Kamu hizmetlerinin maliyet unsurları gruplandırılmış olarak görülebilir,
 Mali alandaki istatistiklerin hazırlanması kolaylaşır.
Kamu harcamalarını çeşitli şekillerde tasnif etmek (sınıflandırmak) mümkündür.
Başlıca tasnif şekilleri şunlardır;
3.4.1.1. İdari ve ekonomik tasnif
Kamu harcamaları, genel olarak idari ve ekonomik olmak üzere başlıca iki
kategoriye ayrılır. İdari tasnif türünde kamu harcamaları, devletin teşkilat yapısı esas
alınarak sınıflandırılır. Buna göre, örneğin, Sağlık Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı,
Milli Eğitim Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü ve benzeri bütün kamu idaresi
birimlerinin yaptıkları harcamaların ayrı ayrı toplanması, idari tasnife göre kamu
harcamalarının dağılımını gösterir.42
Ekonomik tasnifi ise öncelikle reel harcamalar ve transfer harcamaları olarak iki
şekilde incelenebilir. Reel harcamalar devletin piyasadan mal ve hizmet alımı şeklinde
gerçekleşir. Bu tip harcamalar ekonomiyi direkt olarak etkileme özelliğine sahip
olduklarından ekonominin depresyon dönemlerinde etkin bir şekilde kullanılabilecek bir
araçtır.
Transfer harcamaları, milli gelirde bir değişiklik meydana getirmeyen ve sadece
satın alma gücünün bireyler ve sosyal gruplar arasında el değiştirmesine yol açan
harcamalardır. Transfer harcamaları, yapıldığı dönemde üretime karşı devlet tarafından
doğrudan bir talep oluşturmaz, ancak bazı kaynakların devlet bütçesi aracılığı ile kişi ve
kurumlar arası karşılıksız el değiştirmesi sonucunu doğurur.43
3.4.1.2. Türk bütçe sistemine göre tasnif
Türk bütçe sistemi, kamu harcamalarının ekonomik ve mali analiz yapılmasına
imkan verecek, hesap verebilirliği ve saydamlığı sağlayacak şekilde kurumsal, işlevsel
42
43
PEHLİVAN, a.g.e., s.78.
PEHLİVAN, a.g.e., s.79.
(fonksiyonel)
ve
ekonomik
sınıflandırma
sistemine
göre
tasnif
edilmesini
öngörmektedir. Analitik bütçe sistemi diye de nitelendirilen bu tasnife göre kamu
harcamaları aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır;44
3.4.1.2.1. İdari (kurumsal) tasnif
Bu tasnif kamu harcamalarının, harcamayı yapan kamu kurumunun ya da idari
organın esas alınarak sınıflandırılmasıdır. İdari (kurumsal) sınıflandırma da siyasi ya da
bürokratik yönetim yetkisi temel kriter olarak kabul edilmiştir.
3.4.1.2.2. Fonksiyonel (işlevsel) tasnif
Kamu harcamalarının fonksiyonel tasnifi, harcamanın yönelik olduğu devlet
faaliyetlerinin türünü gösteren tasnif şeklidir. Bu tasnif sonucu devletin çeşitli
faaliyetlere ne kadar kaynak ayırdığı ve yıllar itibariyle yapılan harcamaların miktarı
görülmesi
imkanı
sağlanır.
Fonksiyonel
tasnifte
hizmetin
kimin
tarafından
gerçekleştirildiğine bakılmaksızın yapılan hizmetin türüne göre bir ayrın yapılmaktadır.
3.4.1.2.3. Ekonomik tasnif
Ekonomik tasnif, kamu harcamalarının milli ekonomi, gelir dağılımı ve
piyasalar üzerindeki etkilerinin görülmesini ve değerlendirilmesini sağlamaya yönelik
bir tasnif şeklidir.
3.4.2. Vergi Oranları
Vergi, devletin veya devletten vergilendirme yetkisini almış kamu tüzel
kişilerinin birey ve kurumlardan, hukuki cebir altında, yasada belirtilen kurallara göre
ve karşılıksız olarak aldıkları ekonomik değerlerdir. Devletin gerçek ve tüzel kişilere
yüklediği ekonomik bir yükümlülük olan vergilerin tek işlevi, kamu harcamalarının
finansmanını sağlamak değildir. Devlet, kamu harcamalarının finansmanında vergileri
kullanabildiği gibi belirtilen bu temel amaç dışında kamu faaliyetlerine paralel diğer
44
PEHLİVAN, a.g.e., s.79.
bazı fonksiyonların da vergilere yükleyebilmektedir. Gelir dağılımının adil hale
getirilmesi, tam istihdam ve fiyat istikrarının sağlanması, kaynak dağılımında etkinliğin
sağlanması gibi amaçlara ulaşmak için vergiler maliye politikasının bir aracı olarak
kullanılmaktadır.45
3.4.3. Borçlanma
Maliye politikasının en önemli araçlarından biri de borçlanmadır. Kamu
harcamalarının
finansmanı
açısından
vergiler
yeterli
gelmediğinde
genellikle
borçlanmaya başvurulur. Maliye politikası uygulayıcıları, bütçe açıklarını kapatmak,
vadesi gelmiş borçları ödemek, ekonomik krizleri engellemek, atıl kaynakları
kullanmak, olağanüstü durumlarda yapılan harcamaları ve büyük yatırım projelerini
finanse edebilmek için de borçlanma yoluna başvurabilmektedir. Borçlanma, devletin
isteğe bağlı ve bir bedel karşılığında alacaklıya faiziyle birlikte geri ödeme koşulu ile iç
ve dış kaynaklardan elde ettiği gelirdir. Borçların kontrolü maliye politikası açısından
son derece büyük önem arz etmektedir. 46 Bir finansman aracı olarak iç ve dış
borçlanmadan, kamu ekonomisinin temel amaçlarını gerçekleştirmede faydalanma
olanağı bulunmaktadır. Ancak, iç ve dış borçlanmanın her ikisi de kamu ekonomisinin
fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.47
3.4.3.1. İç borçlanma
Devletin kendi iç piyasasından ve milli para cinsinden borçlanmasına iç
borçlanma ismi verilmektedir. İç borçlanmada ülke içindeki kaynaklar kullanıldığı için,
iç borçlar milli gelirde değişikliğe yol açmazlar, ekonomi için bir ek kaynak yaratılması
söz konusu olmaz. 48
45
ÖZTÜRK, a.g.e., s.248.
ÖZTÜRK, a.g.e., s.253.
47
ŞENER O. (2010). Teori ve Uygulamada Kamu Ekonomisi, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, s.226 – 227.
48
BİLİCİ, a.g.e., s.61.
46
Devletin iç borçlanmaya başvurmasının başıca nedenleri şöyle sıralanabilir; 49
 Mevcut vergilerin oranlarının artırılması veya yeni vergiler konmasının
ekonomik, teknik veya siyasi bakımlardan güçlükler ortaya çıkardığı durumlarda
iç borçlanmaya başvurulabilir.
 Devlet gelir ve giderleri arasında zaman yönünden ortaya çıkan dengesizlikleri
gidermek için iç borçlanmaya başvurulabilir.
 Özellikle ekonomilerinde kamu kesimi ağırlık taşıyan ülkelerde ortaya çıkan
kamu kesimi finansman açıkları devletleri iç borçlanmaya yöneltebilir.
 Ekonomide ortaya çıkan dengesizliklerle mücadele edebilmek için bir mali
araç olarak kullanılabilir.
 Devlet vadesi gelen bir iç borcu ödeme olanaklarından yoksun ise eski borcu
ödemek amacıyla yeniden iç borçlanmaya başvurabilir.
3.4.3.2. Dış borçlanma
Devletin ülke sınırları içinden veya dışından yabancı para cinsinden
gerçekleştirdiği borçlanmaya dış borçlanma ismi verilir. Devletin borç için dış
kaynaklara başvurmasının iki temel nedeni vardır. Bunlar; 50
 Kamu harcamaları için gerekli olan vergi ve benzeri gelirlerin yeterli olmasına
rağmen yapılacak kamu hizmetleri için gerekli olan malların yurt dışından ithal
edilmesi zorunluluğunun bulunması, başka bir ifade ile döviz ihtiyacının olması,
 İç kaynakların yetersiz olması, başka bir ifade ile iç kaynaklardan sağlanan
gelirlerde en son sınıra ulaşılmış olmasıdır.
49
50
ERDEM, a.g.e., s.211.
PEHLİVAN, a.g.e., s.179.
Dış borç döviz olarak alındığından dolayı ülke ekonomi için ek kaynak anlamı
taşımaktadır ve milli gelirde bir artışa yol açacaktır. Ancak, borcun vadesinin gelmesi
borcun ana para ile birlikte faiziyle geri ödenmesi anlamını taşıdığından ekonomide
ciddi bir kaynak kaybına neden olmaktadır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
UYGULANAN İKTİSAT POLİTİKALARININ TÜRKİYE EKONOMİSİNE
ETKİLERİNİN ANALİZİ
4.1. KÜRESEL FİNANSAL KRİZE KARŞI TÜRKİYE’NİN ALMIŞ OLDUĞU
ÖNLEMLER
Etkileri küresel boyutta hissedilen 2008 finansal krizi, finansal ve ticari
bakımdan birçok ülke ile bağları bulunan Türkiye’de de hiç şüphesiz bazı etkilere neden
olmuştur. Başta ABD ekonomisi olmak üzere, Avrupa ekonomilerinde neden olduğu
yıkıcı etkilerin, Türkiye’ye de bazı yansımaları çok geçmeden görülmüş ve başta ihracat
olmak üzere, üretim ve istihdam yapısı üzerinde bozulmalara neden olmuştur.
Küresel krizin etkilerinin azaltılabilmesi için ekonomi yönetimi tarafından
alınan önlemlerin bazılarını aşağıda ki gibi ifade etmek mümkündür;51
 Likidite Destekleri
 MB, piyasadaki döviz ve Türk Lirası (TL) likiditesini arttırmak amacıyla bir
dizi önlem almıştır.
 Bankacılık sektörünün özkaynak yapısını daha da güçlendirmek için
bankaların kar dağıtımına sınırlama getirilmiş ve bankaların kar dağıtımı BDDK
onayına bağlanmıştır.
 Vergi Destekleri
 Yurtdışındaki varlıkları yurtiçine getirmeyi amaçlayan, vergi indirimleri ve
muafiyetlerini içeren “Varlık Barışı” uygulamasının geçerlilik süresi
uzatılmıştır
51
http://www.hazine.gov.tr/doc/Guncel/Politika_Tedbirleri.pdf, (01.09.2011).
 Hisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan %10’luk stopaj sıfıra
indirilmiştir.
 1 Eylül 2008 tarihi öncesi döneme ait vergi borçlarının onsekiz ay süreyle %3
faizle taksitlendirilmesi imkanı getirilmiştir.
 30 Haziran 2010’a kadar tescili silinecek ve hurdaya çıkarılacak 1979 veya
daha eski model motorlu taşıtlar için vergi ve ceza affı getirilmiştir.
 Gerçek kişilere kullandırılan kredilerdeki Kaynak Kullanımını Destekleme
Fonu (KKDF) kesintisi oranı %15’ten %10’a indirilmiştir.
 Küçük ve Orta Boy İşletme (KOBİ) birleşmelerini teşvik etmek amacıyla
31.12.2009 tarihine kadar birleşen KOBİ’ler, kurumlar vergisi muafiyeti ve
%75’e
kadar
indirimli
kurumlar
vergisi
uygulamasından
faydalanabileceklerdir.
 İç talebi canlandırmak amacıyla bazı sektörlerde 15.06.2009 tarihine kadar
uygulanan geçici Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) indiriminin oranları yeniden
belirlenerek süresi 30.09.2009 tarihine kadar uzatılmıştır. Buna göre;
 Motor silindir hacmi 1600 cm3’ü geçmeyen otomobillerde %37’den
%18’e indirilen ÖTV oranı, %27 olarak,
 Üstü kapalı kasalı ticari araçlarda %10’dan %1’e indirilen ÖTV oranı,
%3 olarak,
 Açık kasalı ticari araçlarda %4’ten %1’e indirilen ÖTV oranı, %2 olarak,
 Otobüslerde %1’den %0’a indirilen ÖTV oranı, %0 olarak,
 Minibüslerde %9’dan %2’ye indirilen ÖTV oranı, %4 olarak,
 250 cm3’ü geçmeyen motosikletlerde %22’den %11’e indirilen ÖTV
oranı, %16 olarak,
 Beyaz eşyada %6,7’den %0’a indirilen ÖTV oranı, % 2 olarak
uygulanacaktır.

Mobilya ve bilgisayarda 30.06.2009 tarihine kadar %18 yerine %8 olarak
uygulanan Katma Değer Vergisi (KDV) oranının süresi 30.09.2009 tarihine
kadar uzatılmıştır.
 İstihdam Destekleri

Kısa çalışma ödeneğinin miktarı %50 oranında arttırılarak, yararlanma süresi
3 aydan 6 aya çıkarılmıştır. (Ödenekten yararlanma süresi Bakanlar Kurulu
Kararı ile 31.12.2009 tarihine kadar uzatılmıştır)

İşsizlik ödeneği %11 oranında arttırılmıştır.
Tablo 2: Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü (İŞKUR) Bütçe Başlangıç Ödenekleri
2008 Yılı
TL
Gerçekleşme
(I)
Personel
Giderleri
2008 Yılı OcakHaziran
2009 Yılı
Bütçe
Gerçekleşme
(III)
(II)
2009 Yılı
Ocak-Haziran
Ocak-Haziran
Gerçekleşme
Artış
Gerçekleşme
Oranı (%) (V)
Oranı
(IV)
2008
2009
(%)*
53.332.213,89
26.709.706,90
63.972.354
28.846.658,87
50,08
45,09
8,00
5.961.667,60
3.133.255,72
6.302.513
3.468.152,46
52,56
55,03
10,69
55.162.699,46
20.140.042,75
318.157.933
53.351.565,14
36,51
16,77
164,90
4.168.050,49
2.902.680,45
5.633.500
3.344.783,67
69,64
59,37
15,23
18.921.624,12
1.689.028,25
167.673.000
9.883.911,77
8,93
5,89
485,18
137.546.255,56
54.574.714,07
561.739.300
98.895.071,91
39,68
17,61
81,24
SGK Devlet
Primi
Giderleri
Mal ve Hiz.
Alım Gid.
Cari
Transferler
Sermaye
Giderleri
TOPLAM
* 2008-2009 Ocak-Haziran Dönemleri Karşılaştırması
Kaynak: http://www.iskur.gov.tr

İŞKUR’un mesleki eğitim faaliyetleri genişletilecektir.
 Vasıflı işgücü ihtiyacı karşılanacak ve işgücünün mesleki becerileri
geliştirilecektir.
 Eğitim süresince katılımcılara günlük 15 TL ödeme yapılacaktır.
 Program kapsamında 200 bin işsize eğitim sağlanacaktır.

İşyerlerinde mevcut istihdamın üzerinde yaratılacak ilave istihdam için prim
desteği sağlanacaktır.
 İşyerlerine Nisan 2009’daki mevcut istihdama ilave olarak işe alınan
işçiler için uygulanacaktır.
 Başvuru süresi 2009 yılı sonunda sona erecektir. Başvuru süresini 6 ay
uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkili olacaktır.
 Asgari ücret üzerinden işveren primi 6 ay boyunca devlet tarafından
karşılanacaktır. Yararlanma süresini 6 ay uzatmaya Bakanlar Kurulu
yetkili olacaktır.
 Yatırım Destekleri

Yatırım ve istihdamın teşvikine ilişkin 5084 sayılı kanunun (06.02.2004 tarih
25365 sayılı Resmi Gazete) gelir vergisi, sigorta primi ve enerji desteği
teşviklerinden yararlanma süresi 1 yıl uzatılmıştır.

Tekstil, konfeksiyon, hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde
faaliyette bulunan, asgari 50 kişilik istihdam sağlayan ve 31.12.2012 tarihine
kadar 1. ve 2. bölgelerden 3. ve 4. bölgelere taşınacak tesislere;
 Kurumlar vergisi oranı 5 yıl süreyle %20 yerine %5 oranında
uygulanacak,
 Mevcut istihdam da dahil olmak üzere, bu tesislere taşındıkları bölgede
(3. ve 4. bölgeler) 5 yıl süreyle SSK işveren primi Hazine tarafından
karşılanacak,
 Hazine tarafından nakliye gideri desteği verilecektir.
 Üreticiye ve İhracatçıya Sağlanan Kredi ve Garanti Düzenlemeleri
 Vergi ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) prim borcu bulunan esnaf ve
sanatkarlar ile hizmet ve ticaret sektöründeki KOBİ’lere de Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB)
kredilerinden yararlanma imkanı getirilmiştir.
 KOSGEB’in bütçesi 2009 yılında 2008 yılına göre %48 artırılmıştır.
 İhracatçılara kullandırılmak üzere belirlenmiş olan ihracat reeskont kredisi
limiti kademeli olarak artırılarak, 500 milyon ABD dolarından 2,5 milyar
ABD dolarına yükseltilmiştir.
 Firmaların Eximbank kredi kapsam ve limitleri artırılmıştır.
 Eximbank’ın ödenmiş sermayesi 1 milyar TL’den 1,5 milyar TL’ye
yükseltilmiştir.
 Hazine’nin 2009 yılında Eximbank’a sağlayabileceği toplam garanti ve ikraz
limiti 4 milyar dolara çıkarılmıştır.
 Eximbank’ın doğrudan kullandırdığı kısa vadeli kredilerdeki geri ödeme
vadeleri 2009 Ocak-Mart döneminde 3 ay uzatılmıştır.
 Kredi Kullanımı ve Kredi Kartlarına İlişkin Düzenlemeler
Döviz cinsi ve dövizde endeksli kredi kullanımına ilişkin esaslarda yapılacak
değişiklikle, tüketicilerin ve firmaların döviz cinsi ve dövize endeksli kredi kullanımları
yeniden düzenlenmiştir. Buna göre;

Döviz geliri olan firmalar,
 Yurtiçinden döviz cinsi ve dövize endeksli kredi kullanmaya devam
edecektir.
 Daha önce 18 ay olan vade sınırı dikkate alınmaksızın döviz cinsi kredi
kullanabileceklerdir.

Döviz geliri olmayan firmalar,
 Ortalama vadesi 1 yıldan uzun olmak üzere, 5 milyon ABD doları ve
üzerinde yurtiçinden döviz kredisi kullanabileceklerdir.
 Türkiye’deki bankalarda bulundurulacak döviz ve/veya belirli nitelikleri
haiz yabancı para menkul kıymetleri teminat göstermek suretiyle,
teminat tutarı kadar vade sınırı olmadan ticari ve mesleki amaçlı döviz
kredisi kullanabileceklerdir.
 Vade ve tutar sınırlaması olmadan dövize endeksli kredi kullanmaya
devam edeceklerdir.

Kredi kartı borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin yapılan yasal
düzenlemeyle, 31.05.2009 tarihi itibariyle ödeme ihbarı çekilmiş, icra takibi
başlatılmış ya da banka tarafında takip olunan krediler grubunda
sınıflandırılmış kredi kartı borçlarının yeni bir ödeme planına bağlanması
imkanı getirilmiştir.

Bankacılık
Düzenleme
ve
Denetleme
Kurumu
(BDDK),
yapılan
düzenlemeyle, halihazırda %20 olarak uygulanan kredi kartı asgari ödeme
tutarının, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın
(TCMB) olumlu görüşünü alarak; %40’a kadar artırmaya ve artırdığı oranı
%20’ye kadar düşürmeye yetkili kılınmıştır. Asgari ödeme oranı, BDDK
tarafından, belirtilen sınırlar dahilinde kart hamili grupları itibariyle
farklılaştırılabilecektir.
 AR-GE Destekleri

AR-GE şirketlerinin de AR-GE teşviğinden yararlanmasının sağlanması
amacıyla, AR-GE merkezi kuracak firmaların ayrıca üretim faaliyetinde
bulunma koşulu olmadığına ilişkin yönetmelik hazırlanmıştır.

AR-GE
personelinin
yararlandığı
vergi
indirimi
desteği
yeniden
düzenlenerek, desteğin 5 yıl boyunca doğrudan firmalara verilmesi
sağlanmıştır.

AR-GE ve destek personelinin, çalışmaları karşılığında elde ettikleri
ücretleri üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan
gelir vergisinin, 31.12.2013 tarihine kadar; doktoralı olanlar için %90’ının,
diğerleri için %80’inin verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk
eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilmesini sağlayan yasal
düzenleme hayata geçirilmiştir.
Küresel finansal krizin Türkiye ekonomisine olan etkilerinin en aza
indirilebilmesi için alınan bir dizi tedbir yukarıda sıralanmıştır. Birçok dünya ülkesini
etkisi altına alan finansal kriz ile ilgili olarak başta Türkiye olmak üzere bazı ülkelerin
almış oldukları tedbirleri aşağıdaki gibi göstermek mümkündür; 52
52
ERDÖNMEZ, a.g.m., s.101.
Tablo 3: Ülkeler Tarafından Krize Karşı Alınan Önlemler
Uluslar arası
Türkiye
X
ABD
X
Kanada
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
İngiltere
X
X
X
X
X
X
X
X
Almanya
X
X
X
X
X
X
X
X
Fransa
X
X
X
X
X
X
X
X
İtalya
X
X
X
X
X
X
Avusturya
X
X
X
X
X
X
Belçika
X
X
X
X
Çek Cum.
X
Finlandiya
X
X
X
X
X
X
X
İrlanda
X
X
X
X
Norveç
X
Slovak Cum.
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
İsveç
X
X
X
X
X
İspanya
X
X
İsviçre
X
X
İzlanda
X
X
Rusya
Japonya
X
Yeni Zelanda
X
Güney Kore
X
Hindistan
X
Meksika
X
Brezilya
X
Arjantin
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
Çin
X
X
Polonya
X
X
X
Portekiz
Avustralya
X
X
X
Hollanda
X
X
Macaristan
Lüksemburg
Diğer
X
X
Yunanistan
IMF
Toksik Varlıkların Alınması
Açığa Satışın Yasaklanması
Tahvillerinin Alınması
Fon Ayrılması
İpotekli Konut Kredisi
Ticari Tahvillerin Alınması İçin
Garantisi Verilmesi
Kamulaştırma / Fona Devir
Banka Kredi / Borçlarına Devlet
Likidite Enjeksiyonu
Bankaların Yeniden
Sermayelendirilmesi
Mevduat Garantisinin Artırılması
X
Swap Kanalı
Kuruluşlar
Finansal Sisteme İlişkin Kriz Önlem Araçları
Döviz Kuru Müdahalesi
Değişiklik
Zorunlu Karşılık Oranlarında
Faiz Oranı Değişiklikleri
Araçları
Diğer
Para Politikası
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
X
4.2. KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ
Türkiye Şubat 2001’de tarihinin en büyük ekonomik krizine sürüklendikten
hemen sonra dünyadaki ekonomi – politik konjonktürün rüzgârını da arkasına almak
suretiyle oldukça hızlı bir toparlanma ve yeniden yapılanma sürecine girmiş, başta
finansal sektör olmak üzere bir dizi makro ölçekli reformlar gerçekleştirerek 27 çeyrek
boyunca kesintisiz büyümeyi başarabilmiştir. Ancak 2007 yazında ABD’de ortaya çıkan
ve 15 Eylül 2008’de Lehman Brothers’ın batması ile küresel hale gelen kriz, uluslar
arası ekonomik atmosferi tamamen değiştirmiştir. 53 Birçok açıdan dış dünya ile entegre
olunan bu dönemde yaşanan krizin Türkiye’yi etkilememiş olması düşünülemez.
Yaşanan etkinin boyutlarının veriler ışığında ele alınarak incelenmesinin, sağlıklı bir
sonuca ulaşılmasına yardımcı olacağı açıktır.
4.2.1. Dış Ticaret Hacmi Üzerindeki Etkisi
Türkiye, 2000 yılından sonra benimsediği ihracata dönük büyüme stratejisi
sayesinde dış ticaret rakamlarında ciddi artışlar yaşamıştır. Dış politikada izlenen aktif
siyaset hem dış ticaretimizin çeşitlenmesini sağlamış hem de pazarların çeşitlenmesine
katkıda bulunmuştur. Yıllar itibari ile sürekli artan dış ticaret hacmimizin yaşanan bu
krizden etkilendiği veriler incelendiğinde açıkça görülmektedir. 2007 yılında ihracat
hacmimiz 107 milyar dolar civarında gerçekleşmiş, bu rakam 2008 yılında 132 milyar
dolar civarına yükseltilmiştir. Ancak yaşanan krizin gölgesinde geçen 2009 yılında bu
rakam 102 milyar dolar seviyelerine kadar gerilemiştir.
İhracat rakamlarında karşımıza çıkan bu durum, aynı şekilde ithalat rakamları
bazında da karşımıza çıkmaktadır. 2007 yılında 170 milyar dolar olan ithalat 2008 yılına
gelindiğinde 201 milyar dolara yükselmiş ancak 2009 yılı sonunda bu rakam 140 milyar
dolar seviyelerine kadar gerilemiştir. İthalat rakamında yaşanan bu düşüş, ihracat artışı
ile desteklenemediği için dış ticaret dengesinin olumlu yönde gelişimi sağlanamamış ve
işlemler dengesindeki makas biraz daha açılmıştır.
53
KUTLAY M. (Ağustos - Eylül – Ekim 2009). “Küresel Finansal Krizin Türk Ekonomisine Etkileri: Türkiye’nin
Kalkınması Önünde Engel mi, Fırsat mı?”, Stratejik Boyut Dergisi, s.59.
Tablo 4: Dış Ticaret Rakamlarının Gelişimi
Dönemi
Yıllara Göre İthalat (Mly $)
Yıllara Göre İhracat (Mly $)
2011
240 838
134 915
2010
185 544
113 883
2009
140 926
102 129
2008
201 964
132 027
2007
170 063
107 272
2006
139 576
85 535
2005
116 774
73 476
2004
97 540
63 167
2003
69 340
47 253
2002
51 554
36 059
2001
41 399
31 334
2000
54 503
27 775
1999
40 671
26 587
1998
45 921
26 974
1997
48 559
26 261
Kaynak: http://www.tuik.gov.tr
4.2.2. Tüketici Güven Endeksi Üzerindeki Etkisi
Tüketicilerin, harcama davranışlarının ve beklentilerinin değerlendirilmesine
yönelik olarak, genel ekonomik duruma, iş bulma olanaklarına, piyasalardaki
gelişmelere ve kişisel mali durumlarına ilişkin eğilimlerinin ve beklentilerinin
öğrenilmesi, yakın gelecekte yapılması planlanan harcamalara ilişkin aylık tüketici
eğilimlerinin saptanması amacıyla gerçekleştirilen Tüketici Eğilim Anketi, tüketicilerin
gelecek beklentileri hakkında ve genel ekonomik hayata verdiği tepkiyi belirlemek için
bize öngörü imkanı tanımaktadır54. ABD’de yaşanan mortgage krizi, ülkemizde de
tüketicilerin hem harcama miktarlarında hem de harcama tercihlerinde bazı değişiklikler
yaşanmasına neden olmuştur. Ülkemizde kriz algılamasının derinleştiği 2009 yılında
daha ciddi hissedilen bu olgu, tüketicilerin ekonomiye karşı daha duyarlı olmalarına ve
gelecek ile ilgili olan beklentilerin zayıflamasına neden olmuştur.
54
http://www.tcmb.gov.tr/tuketanket/metodoloji.pdf, (17.05.2010).
Grafik 6: Tüketici Güven Endeksi
88
86
84
82
80
78
76
Nis.10
Mar.10
Şub.10
Oca.10
Ara.09
Kas.09
Eki.09
Eyl.09
Ağu.09
Tem.09
Haz.09
May.09
Nis.09
74
Kaynak: http://www.tuik.gov.tr
4.2.3. Konut Satışları Üzerindeki Etkisi
ABD konut piyasasında patlak vererek tüm dünya ekonomilerini etkisi altına
alan finansal kriz, ekonomimizin birçok alanını olduğu gibi konut piyasasını da etkisi
altına almıştır. Yaşanan ekonomik dalgalanma, bireylerin başta konut yatırımları olmak
üzere diğer bazı yatırımlarını ertelemeye yönlendirmiştir. 2008 yılı içerisinde etkisi
dalga dalga hissedilen kriz nedeniyle konut satışlarında yaşanan düşüş, krizden çıkış
sinyallarinin verilmeye başlandığı ve beklentilerin kısmen düzeldiği 2009 yılının 2.
çeyreğinden itibaren eski seviyelerine yükselmeye başlamıştır.
118867
101754
107308
91071
97517
83697
90270
108861
92516
100000
109333
113088
150000
112168
200000
116229
85857
250000
111913
194743
Grafik 7: Dönemsel Konut Satış Rakamları
50000
200
8Q
1
200
8Q
2
200
8Q
3
200
8Q
4
200
9Q
1
200
9Q
2
200
9Q
3
200
9Q
4
201
0Q
1
201
0Q
2
201
0Q
3
201
0Q
4
201
1Q
1
201
1Q
2
201
1Q
3
201
1Q
4
0
Kaynak: http://www.tuik.gov.tr
4.2.4. İşgücü Piyasası Üzerindeki Etkisi
Mortgage piyasası kaynaklı yaşanılan bu krizin, küresel boyutlara ulaşmasından
sonra birçok ülkenin üretim ve tüketim dengelerinde sapmalar yaşanmıştır. Yaşanılan
likidite sıkıntısı nedeniyle azalan talep, başta Türkiye gibi ihracata dönük büyüme
stratejisi benimsemiş bazı ülkeleri ciddi olarak etkilemiştir. Özellikle Avrupa
piyasasında yaşanılan talep darlığı ve ülkemiz ihracatının neredeyse yarısının bu pazara
dönük oluşu, üretilen malların satılamamasına ve yeni üretimlerinde bu nedenle
yapılamamasına neden olmuştur. Bu nedenle birçok firma işçi çıkarmak zorunda kalmış
ve bu durumda işsizlik rakamlarında hissedilir bir artışa neden olmuştur. Yaşanan bu
olumsuz hava, alınan bir dizi önlem sonrasında kısmen dağıtılabilmiş olmakla birlikte
işsizlik ile ilgili yaşanan problemin hala ciddi boyutlarda seyrettiği görülmektedir.
Tablo 5: Temel İşgücü Verileri*
Dönemler
İşsiz Sayısı
Önceki Döneme Göre Değişim
İşsizlik Oranı (%)
Ocak 2007
2 288 000
-
9,8
Nisan 2007
2 359 000
0,4
10,2
Temmuz 2007
2 376 000
0
10,2
Ekim 2007
2 418 000
0,3
10,5
Ocak 2008
2 336 000
- 0,4
10,1
Nisan 2008
2 358 000
- 0,1
10,0
Temmuz 2008
2 601 000
0,9
10,9
Ekim 2008
2 794 000
0,5
11,6
Ocak 2009
3 377 000
2,3
13,9
Nisan 2009
3 626 000
1,0
14,9
Temmuz 2009
3 447 000
- 1,0
13,9
Ekim 2009
3 363 000
- 0,6
13,3
Ocak 2010
3 320 000
- 0,3
13,0
Nisan 2010
3 095 000
- 0,9
12,1
Temmuz 2010
2 958 000
- 0,5
11,6
Ekim 2010
2 954 000
- 0,1
11,5
Ocak 2011
2 778 000
- 0,9
10,6
Nisan 2011
2 672 000
- 0,6
10,0
Temmuz 2011
2 670 000
0
10,0
Ekim 2011
2 505 000
- 0,7
9,3
Ocak 2012
2 402 000
- 0,4
8,9
* Mevsimsel Etkilerden Arındırılmıştır.
Kaynak: http://www.tuik.gov.tr
4.2.5. Finansal Araçların Getirileri Üzerindeki Etkisi
Küresel finansal kriz, mevcut krediler karşılığı çıkarılan menkul kıymetler başta
olmak üzere tüm finansal ürünlerin getirileri ve güvenirlikleri için ciddi olumsuzluklara
neden olmuştur. Faizler ve kurlarda yaşanan dalgalanmalarla birlikte, birbiri ardına
batan büyük şirket ve bankalar nedeni ile borsa endekslerinde ciddi düşüşler
yaşanmıştır. Yatırımcılar yaşanılan bu panik ve kriz ortamında güven duymadıkları tüm
piyasalardan süratle çıkmışlardır. Bu durum ise sıcak para çıkışları dolayısı ile birçok
gelişmekte olan ülkenin daha da sancılı bir süreç yaşamasına neden olmuştur.
Türkiye 2001 krizi sonrası aldığı bir dizi önlem sayesinde finans sektörü
açısından yıkıcı etkilere maruz kalmamıştır. Zaman içerinde güçlendirilen Merkez
Bankası rezervine duyulan güven, karşılık oranlarında yapılan ayarlama, sektörel bazda
alınan ÖTV indirimleri, kısa çalışma ödeneği uygulaması ve benzer önlemler
neticesinde krizin etkileri yıkıcı olmaktan çok sarsıcı boyutlarda hissedilmiştir. Ancak
her ne olursa olsun, dış dünya ile sıkı bağların bulunduğu günümüzde tüm finansal
ürünlerin fiyatları ve getirileri bu durumdan etkilenmiştir.
Tablo 6: Finansal Araçların Getiri Oranları Değişimi
Finansal
Mevduat
Borsa
Faizi
Endeksi
Nominal
Nominal
Getiri
Getiri
2007 Aralık
16,99
2008 Şubat
Euro
Dolar
Altın
Nominal
Nominal
Nominal
Getiri
Getiri
Getiri
41,90
-9,20
-17,70
5,90
16,93
4,25
-3,50
-14,46
19,01
2008 Nisan
16,50
-8,30
11,60
-4,30
28,90
2008 Haziran
16,41
-16,00
8,30
-6,60
26,80
2008 Ağustos
16,37
-13,40
-1,40
-10,40
15,30
2008 Ekim
15,50
-49,70
16,10
24,70
31,40
2008 Aralık
15,46
-53,50
22,50
31,20
34,80
2009 Şubat
15,19
-44,09
20,73
39,17
42,27
2009 Nisan
15,39
-32,50
3,50
23,50
20,50
2009 Haziran
16,14
-8,00
13,00
25,30
33,50
2009 Ağustos
16,09
10,20
20,10
26,20
40,70
2009 Ekim
17,10
76,80
9,90
-1,90
29,20
2009 Aralık
15,91
95,50
4,60
-2,40
33,50
2010 Şubat
12,23
108,35
-2,48
-8,87
6,60
2010 Nisan
11,32
105,37
-5,49
-7,13
19,60
Ürün
Dönem
Kaynak: http://www.tuik.gov.tr
4.2.6. Reel Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi
Vergi gelirlerinde kriz döneminin yaşanmaya başlandığı 2008 yılı itibariyle reel
bazda ciddi bir daralma yaşanmıştır. Alınan tedbirler neticesinde vergi gelirleri, özel
tüketim talebindeki hızlı toparlanmayla birlikte 2009 yılı itibariyle artış eğilimine
girmiştir.
Grafik 8: Reel Vergi Gelirleri (Yıllık Yüzde Değişim)
25
20
15
10
5
0
-5
-10
-15
-20
2007
2008
Kaynak: http://www.tcmb.gov.tr
2009
2010
2011
2012
SONUÇ
Ekonomik krizler, geçmişten günümüze dünya çapında yaşanagelmiş bir durum
olarak bilinmektedir. İktisat tarihi, etkileri yerel, bölgesel veya küresel boyutlara
ulaşmış, finansal ya da reel sektöre ait birçok ekonomik krizi kayıtlara geçmiş
bulunmaktadır. Ekonomik krizler her ne kadar önceden bazı belirtiler veriyor olsalar da
bu belirtilere karşı doğru stratejilerin belirlenmesi ve uygulamaya geçilmesi her zaman
mümkün olmayabilmektedir. Gerek hükümetlerin politik kaygıları, gerek ekonomi
yönetimlerinin basiretsiz tutumları gerekse siyasal istikrarsızlıkların varlığı ekonomik
krizlerin kaçınılmaz bir son olarak yaşanmasına neden olabilmektedir.
Türkiye ekonomik tarihinde de benzer sebeplerin neden olduğu bir dizi
ekonomik kriz hala hafızalarda ki yerini korumaktadır. İster iç dinamiklerden isterse de
dış dinamiklerin etkisinden kaynaklansın her kriz ekonomi üzerinde ciddi tahribatlar
bırakmıştır. Her kriz dönemi sonrasında artan işsizlik, bozulan ekonomik istikrar,
negatife dönen ekonomik kalkınma toplumsal refahı önemli ölçüde zedelemiştir.
Geçmişte yaşanan krizlerden önemli dersler çıkaran Türkiye, özellikle 2001
yılından sonra ciddi tedbirler almıştır. Finansal sistem ve finansal sistemin başlıca
kurumu olan bankaların disiplin altına alınması, düzenleyici ve denetleyici kurumların
özerk yapıya kavuşturulması şeffaflığın arttırılması ve rekabet koşullarının yeniden
dizayn edilmesi son yaşanan krizden Türkiye’nin en az maliyetle çıkmasına yardımcı
olmuştur. Birçok ülkede yaşanan başta banka ve finansal kurumlar ile uluslar arası
boyutta faaliyette bulunan birçok özel sektör kuruluşunun iflası Türkiye de karşılaşılan
bir durum olmamıştır.
Ancak ne var ki, etkileri küresel boyutlara ulaşan mortgage krizi hiç şüphesiz
ülkemizde de bazı bozucu etkilerde bulunmuştur. Başta ABD olmak üzere Avrupa
ülkelerinin birçoğunda bozulan ekonomik dengeler ihracatının büyük bir kısmı bu
ülkelere olan Türkiye’yi önemli ölçüde etkilemekte gecikmemiştir. İhracatta yaşanan
daralma her ne kadar bazı teşvik ve desteklerle aşılmaya çalışılmış olsa da bunda
başarılı olunduğunu söylemek çok da mümkün değildir. İhracata dayalı büyüme
modelini benimsemiş bir ülke olan Türkiye, bozulan ihracat dengesi nedeniyle üretim
hacmini azaltmak zorunda kalmış ve bu durum işsizlik rakamlarına artış yönünde
yansımıştır. Azalan üretim, artan işsizlik en nihayetinde kamu gelirlerinin de azalmasını
kaçınılmaz kılmıştır.
Bir yandan azalan kamu gelirleri nedeniyle bütçe dengesinde yaşanan tahribatı
düzeltmek diğer yandan ise durgun bir görünüme bürünen ekonomik hayata yeniden can
verebilmek adına bir dizi para ve maliye politikası önlemleri alınmıştır. Alınan önlemler
neticesinde birçok alanda kriz nedeniyle atıl duruma düşen üretim faktörleri yeniden
işlerlik kazanmış ve ekonomik dengeler toparlanma eğilimine girmiştir. 2008 yılının
bozucu etkileri her ne kadar 2009 yılında da kendisini hissettirmiş olsa da 2010 ve 2011
yılları dengelerin yeniden kurulduğu bir dönem olarak görülmektedir.
Türkiye, geçmişe oranla daha istikrarlı siyasi yapısı, güçlü ve disiplinli mali
sektörü, çeşitlenen ihracat portföyü ve ürün yelpazesi, enerji ve teknoloji alanında kendi
ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik atılımları, gelişen yerli sanayisi ve girişimci kalitesi,
proje üretmede ki artan becerisi ve son olarak ile kriz dönemini en az hasarla atlatmayı
başarmış ve güçlü bir ekonomik dinamiğe sahip olduğunu kanıtlamıştır.
KAYNAKLAR
AKÇAY, M.A. (Ekim 1997). Para Politikası Araçları Türkiye ve Çeşitli Ülkelerdeki
Uygulamaları, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Yıllık Programlar ve Konjonktür
Değerlendirme Genel Müdürlüğü Mali Piyasalar Dairesi Başkanlığı Uzmanlık
Yeterlilik Tezi, Yayın No: DPT . 2483, Ankara.
AKDİŞ, M. (2001). Para Teorisi ve Politikası, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul.
AKTAN, C.C., ŞEN H. (Kasım – Aralık 2001). “Ekonomik Kriz: Nedenleri ve
Etkileri”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı:2002/1 s.1-9.
ALTUNTEPE, N. “2008 Küresel Krizin Ülkelerin İstihdam Yapısı Üzerine Etkilerinin
Dinamik Bir Analizi”, s.130, http://edergi.sdu.edu.tr, (18.04.2010).
ASLAN, H. (29 Ağustos 2008). “İpotekli Konut Finansman Sisteminde Kriz (Subprime
Mortgage Credit Crisis)”, BDDK 8. Kuruluş Yıldönümü Konferansı Notu, s.17.
BİLİCİ, N., BİLİCİ, A. (2011). Kamu Maliyesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara.
BİRDAL, M. (Haziran 2009). “Bir Krizin Anatomisi: ABD Mortgage Piyasasının
Kurumsal Yapısı ve Krizin Dinamikleri”, Anadolu International Conference in
Economics, Eskişehir, s.1-5.
DELİCE, G. (Ocak – Haziran 2003), “Finansal Krizler: Teorik ve Tarihsel Bir
Perspektif”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Sayı:20,
s.58.
DEMİR, F. vd, (Ağustos 2008). ABD Mortgage Krizi, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu (BDDK) Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı Çalışma
Tebliği, Sayı:3, s.3-34.
EĞİLMEZ, M., KUMCU, E. (2005). Ekonomi Politikası Teori ve Türkiye Uygulaması,
Remzi Kitabevi, İstanbul.
ERDEM, M. vd, (2011). Kamu Maliyesi, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa.
ERDÖNMEZ A.P. (2009). “Küresel Kriz ve Ülkeler Tarafından Alınan Önlemler
Kronolojisi”, Bankacılar Dergisi, Sayı:68, s.85-87.
GÜÇLÜ O. (Temmuz 2010). “Türk Mortgage Sisteminin Ülke Ekonomisine Katkısı”,
Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Marmara Üniversitesi Yayınları,
Yayın No: 773, s.31.
KARAKAŞ C., ÖZSAN O. (1997). “İpotek Varlıklarının Fiyatlanması”, İMKB Dergisi,
Cilt:9, Sayı:36, s.57.
KEYDER N. (2005). Para Teori – Politika – Uygulama, Seçkin Yayıncılık, Ankara.
KİBRİTÇİOĞLU A. Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Hükümetler 1996 - 2001,
http://129.3.20.41/eps/mac/papers/0401/0401008.pdf, (01.03.2012).
KUTLAY M. (Ağustos – Eylül – Ekim 2009). “Küresel Finansal Krizin Türk
Ekonomisine Etkileri: Türkiye’nin Kalkınması Önünde Engel mi, Fırsat mı?",
Stratejik Boyut Dergisi, s.59.
MISHKIN F.S. (1991). “Anatomy of a Financial Crisis”, NBER Working Papers
Series, Working Paper No: 3934, National Bureau of Economic Research,
Cambridge, s.7-10.
MISHKIN F.S. (2000). Para Teorisi – Politikası, Çeviren: ŞIKLAR İ. vd, Bilim Teknik
Yayınevi, İstanbul.
ORHAN, Z.O., ERDOĞAN S. (2008). Para Politikası, Yazıt Yayın Dağıtım, Ankara.
ÖNDER T. (2005). Para Politikası: Araçları, Amaçları ve Türkiye Uygulaması, TCMB
Piyasalar Genel Müdürlüğü Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara.
ÖZTÜRK N. (2012). Maliye Politikası, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa
PEHLİVAN O. (2011). Kamu Maliyesi, Murathan Yayınevi, Trabzon
SARPKAYA S.S. (2009). Finansal Krizler ve Kriz Dönemlerinde Uygulanan Para
Politikası Araçları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme
Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
ŞENER O. (2010). Teori ve Uygulamada Kamu Ekonomisi, Beta Basım Yayım
Dağıtım, İstanbul.
http://econ.anadolu.edu.tr
http://www.bddk.org.tr
http://www.ekodialog.com
http://www.endmuh.com
http://www.finanskulup.org.tr
http://www.hazine.gov.tr
http://www.iskur.gov.tr/
http://www.moneycafe.com
http://www.tcmb.gov.tr
http://www.tuik.gov.tr

Benzer belgeler