İMO İzmir Şube Bülteni - 2013/09-11/172

Transkript

İMO İzmir Şube Bülteni - 2013/09-11/172
TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
haber bülteni
Yıl: 28 - Sayı: 172-173 / Eylül-Kasım 2013
İki ayda bir yayınlanmaktadır.
BAŞYAZI
Başyazı
2
YAYIN KURULUNDAN
Sahibi:
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına
İnş. Müh. Ayhan EMEKLİ
Sorumlu Yazı İşleri Yönetmeni:
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi adına
İnş. Müh. Hülya ALTUN
Yayın Kurulu
Ayhan EMEKLİ
Hülya ALTUN
Erhan ARSLAN
Şahin TÜZEN
Gürkan ERDOĞAN
Erkin ÖZER
Vedat YORULMAZEL
Yayın Koşuları:
Gönderilen yazıların yayınlanıp yayınlanmamasına Yayın Kurulu karar verir. Yazılardaki
görüşler yazarlarına aittir. Gönderilen yazılar
geri verilmez.
Yazılar yaygın kullanılan kelime işlem programlarından birinde yazılmış olarak CD ile
veya [email protected] adresine e-posta
ekinde gönderilmelidir.
İyi bir baskı kalitesi için yazılarda kullanılan
fotoğraf, şema, tablo gibi görsel malzemeler
tek sütun için en az 8 cm eninde, çift sütun
için 16,5 cm eninde ve en az 300 dpi çözünürlükte olmalıdır.
Bültenimizin bir sayfasında görsel malzeme
bulunmayan yazılar yaklaşık 580 kelime
(4.500 boşluklu karakter) içermektedir. Yazıların sayfa düzeni yeniden yapıldığı için yazar
tarafından bültene uygun bir sayfa düzeni
yapılmasına gerek yoktur.
Yönetim Yeri:
Anadolu Cad. Tepekule İş Merkezi,
No: 40, Kat: 1 Bayraklı/İZMİR
Telefon : 232 462 56 55 - Faks: 232 462 11 67
web: www.imoizmir.org.tr
e-posta: [email protected]
Tasarım ve Sayfa Düzenleme: Erkan Kara
Bu sayı 6200 adet basılmıştır.
Şube üyelerine ücretsiz dağıtılır.
Yayın Türü: Mesleki, Yerel, Süreli Yayın
Baskı: Altındağ Grafik Matbaacılık
2839 Sokak No: 28
1. Sanayi Sitesi / İZMİR
Tel: 0 232 457 58 33 - Faks: 0 232 457 89 99
Basım Tarihi: 21 Aralık 2013
Merhaba3
ŞUBEDEN
Ağustos-Aralık 2013 Etkinliklerimiz
Şubeden Duyuru ve Haberler
İMO’dan
TMMOB’den
TMMOB İKK’dan
5
16
33
38
40
İNCELEMELER
Devlet, Güvenli ve Denetimli Yapı mı İstiyor,
Yoksa Sadece Sorumlu mu?
Yüksek Performanslı Betonlar ve Beton Teknolojisindeki
Son Gelişmeler
Betonun Yangına Dayanıklılığı
42
44
46
HUKUK
Yeni Bir Hak Arama Yöntemi
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru
47
genç-İMO
genç-İMO 5. Yaz Eğitim Kampı
Etkinliklerimiz
Üniversite Temsilci Seçimleri
Suriye ve Emperyalizm
50
52
54
55
KÜLTÜR ve SANAT
Kitaplar Arasında
Tarihte Bugün
Mizah
57
58
59
OYUN
Bulmaca60
Başyazı
Ayhan EMEKLİ
İMO İzmir Şube Başkanı
Değerli Meslektaşlarım
Türkiye’nin tekrar biçimlendirildiği, ileri demokrasi adı altında uygulamalarla hakların, kazanımların
gerçekte geriye götürüldüğü bir dönemdeyiz. “Yeni
Türkiye” gibi birçok tanımlamada sıkça kullanılan
“yeni” ibaresi eklentisiyle kavramlar ve kurumlar bir
anlamda olumlu gösterilmeye çalışılıyor, ülkemizin
ve toplumumuzun siyasi gerici politikalar kullanılarak işbirlikçileri eliyle emperyalistlerin dizaynına göre
biçimlendirildiği açıkça ilan ediliyor. Haziran ayında
muhalefet eden, hak talebinde bulunan ve bunun
için meydanları kullanan halka karşı polisin kullandığı şiddet ve terör; iktidarın “İleri demokrasi” olarak
sunduğu düzenlemelere ve uygulamalara tezat ülkemizin demokrasi ve özgürlükler alanında aslında ne
kadar geride olduğunu göstermiştir.
Bütün bunlara karşın yurdun tüm mahallelerine, sokaklarına, meydanlarına, parklarına yayılan Taksim
Gezi Parkı sivil insiyatif anlayışı bugün de kentlerimiz,
yaşam alanlarımız ve yaşamımıza ilişkin müdahalelerin artarak ve yaygınlaştırılarak sürdürülmesiyle
gündemdeki önemini korumaya devam etmektedir.
Toplumun her kesiminden insanlar kentlerin yine
meydanlar gibi ortak alanları olan parklar vb. birçok
mekânları kullanarak biraraya gelmekte en yakıcı
sorunlarını forumlarda konuşarak tartışmaktadır. Günümüzde demokrasi ve hukuk anlayışı iktidarların
demokratik haklarını kullanarak hak talebinde bulunanların gösteri, yürüyüş, toplantı ve protesto haklarını özgürce kullanabilmelerinin yolunu açmasını,
kendilerini eleştiren görüşleri dikkate almayı ve hatta
demokrasiyi seçimlerde oy kullanma düzeyinde görmeyip yönetimin her sürecinde katılımcılığı sağlamayı gerektirmektedir.
Küresel güçlerin liberal politikalarının dayatması
olarak ülkemizin kamusal-toplumsal, yeraltı-yerüstü
kaynak ve varlıkları iktidarın elinde merkezileştirilerek piyasaya açılmakta, meta olarak görülmekte özelleştirme eliyle kamu kurumları, tesisleri ve arazileri
birbiri ardına satılarak son yıllarda en vahşi şekilde
adeta talan edilmektedir. İktidarın ustalık döneminde
yasalaştırdığı ve uygulamaya aldığı kentsel dönüşüm
kanunuyla da afet olarak yaşadığımız depremler
kullanılarak ve insanların depreme dayanıklı binalarda barınma hakkını sağlamaktan uzak olarak evleri
demokratik süreçlerden, hukuktan yoksun bırakılacak düzenleme şekliyle kolaylıkla alınıp satılan bir
2
Eylül-Kasım 2013 / 172-173
metaya dönüştürülmektedir. Liberal politikaları benimseyen ve halkın sorunlarını gözardı ederek çözüm
üretmeyen iktidarın yönetim anlayışıyla kentler, kırsal
bölgeler, ormanlar, meralar, tarihi ve kültürel varlıklar
ve doğa öne sürülen “Proje”ler ile çıkar çevrelerine
rant alanları yaratan uygulama alanları olmaktadır. Bu
çerçeveden değerlendirdiğimizde kentlerdeki kamu
kurumlarına ait binalar ve araziler, yeşil alanlar, kentlerin yakın çevresindeki araziler ile halk ait konutların
değersizleştirilerek satılıp el değiştirmesi amaçlanarak ayrıca toplumsal yapı da “Yeni”den dizayn edilmektedir.
Demokratik kitle örgütlerine ve TMMOB’ye yönelik
itibarsızlaştırma ve etkisizleştirme girişimleri genelgelerde, yönetmeliklerde, yasalarda yapılan düzenlemeler ve son olarak imar kanununda yapılan değişikliklerle sürmektedir. Meslek Odalarının mesleki
yetkinliğe-uzmanlığa ilişkin alan düzenlemeleri, mesleki denetim uygulamaları sınırlandırılmaktadır. İnşaat
Mühendisliği tasarım, uygulama ve denetim süreçleri
önemli zafiyetlere neden olacak şekilde geriye
götürülmektedir. Proje üretimi kalitesizleştirilmekte,
şantiyede yapım süreci kuralsızca sürmekte, işverenin
denetim firmasını seçmesinin önüne geçilemeyerek
yapı denetim sisteminde sorunlar büyümekte, imar
yönetmeliklerinin merkezileştirilmesiyle birlikte kaos
ortamına yol açılmaktadır. Bu bağlamda inşaat mühendisliği hizmeti piyasanın vahşi rekabet koşullarına mahkûm edilerek yapı üretim süreci denetimsizliği ve kuralsızlığı isteyen iş sahiplerine uygun olarak
biçimlendirilmekte depreme dayanıklı yapı kavramı
gözardı edilerek yapı güvenliği ve sonucunda da halkın can güvenliği tehlikeye atılmaktadır.
Üniversitelerde akademik kadrolar, bilimsel yayınlar,
laboratuvarlar gibi bilimsel ve fiziksel kriterlerin nitelik ve nicelik açısından yeterliliğine bakılmaksızın ve
ülkemizin geleceğe yönelik planlamasında gerekli
inşaat mühendisliği hizmetlerinin değerlendirilmesi
yapılmaksızın toplamı 150’yi aşan İnşaat Mühendisliği programının açılmasıyla her yıl lisans eğitimine alınan öğrenci kontenjanı 15.000’e ulaşmıştır. Ülkemizde
Mühendislik eğitiminin sorgulanması gerekir iken
Teknik Öğretmenlere ilişkin yapılan düzenlemeyle,
SBS düzeyindeki sorular ile 80 soruda 40 doğruyu
yeterli gören ve yanlış yanıtların doğruyu götürmediği sınav sonucunda 1 yılda 10 derste mühendislik
diploması vermeyi öngören tamamlama eğitimi uy-
Başyazı
gulamaya alınmıştır. Yeni mezun genç İnşaat Mühendislerinin işsizlik oranı %25 ve önemli sorumluluklar
üstlenerek çalışan mühendislerin çalışma koşulları
ağır, özlük hakları ve ücretleri yetersiz iken iktidar bu
uygulamasıyla Teknik öğretmenlerin atanmasını sağlayamadığını itiraf ederek istihdam sorununa çözüm
bulduğunu ileri sürmektedir. Bir yılda 10 derste mühendislik olarak formüle edilen tamamlama eğitimi
ile basite indirgenen Mühendislik eğitimi bir kurs
programı seviyesinde görülmekte, yetkinlik-uzmanlık gerektiren mühendislik mesleğine ilişkin bilimsel
eğitim hafife alınarak itibarsızlaştırılmaktadır. Giderek unutulan 17 Ağustos 1999 depreminin 14. Yılında bu düzenlemeyi yapan siyasi anlayışın temsilcileri
mühendislik hizmetinin ilerideki yıllarda daha da
sorunlu hale gelmesinin yolunu açarak, topluma yaşatacakları ve mühendislere fatura edecekleri can yakıcı sonuçların asıl sorumluları, sahipleri olacaklardır.
Bu anlayış, Çevre ve Şehircilik Bakanının bir konuşmasındaki “Ara teknik eleman ülkesiyiz biz. … Eğer biz
çocuklarımızı iyi yetiştirirsek, … Ara teknik eleman,
üniversiteyi bitiren, teknolojiyi iyi kullanan, bilgisayar
bilen ve lisan bilen, dünyadaki bütün bilgileri alıp onları
çok iyi kullanan, çok kaliteli gençler olarak yetiştireceğiz” sözlerinde geçtiği gibi ülkemiz mühendislerini
ara eleman olarak görmektedir.
İzmir’de Emlak Bankası arsaları, Tekel binaları ile
başlayan, bugün Karayollarına ait araziler ile süren,
Ağaçlı Yol üzerindeki DSİ, TEDAŞ, Tarım İl Müdürlüğü,
Zeytincilik Enstitüsü, kent içindeki Alsancak Stadı ve
limanı, askeri alanlar vd. ile devam ettirilmek istenen kamu kurumlarına ait arazilerin özelleştirmeler
yoluyla satışı kentimize geri döndürülemez zararlar
verecektir. Özelleştirme İdaresi bu satışlar sırasında
Merhaba,
Yine hem ülkemiz hem de meslek alanımız açısından
görülmedik oranda yoğun ve sıcak geçmekte olan
zaman diliminde sizlere merhaba diyoruz Bültenin bu
sayısında.
Meslek odamız ve mesleğimiz açısından, dışımızda
alınan kararların yanlışlığını bir taraftan siyasi iktidara anlatmaya çalışırken diğer yandan da kamuoyuna
açıklamaya çalışma faaliyetleri ile geçti yılın en sıcak
dönemi. Kamuoyunun olayı anladığı ayan beyan görülmekte iken siyasi iktidarın tam aksine mesleğimizi
itibarsızlaştırma, meslek odamızı işlevsizleştirme iş
ve işlemleri her boyutu ile devam etmektedir. 2009
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
plan yapma yetkisini kullanarak sözkonusu alanları yoğunluk artışı sağlayan emsal değerleri artışları, AVM yapmanın yolunu açan ticari seçenekler
gibi yapılaşma koşullarını değiştirerek imar rantına
açmaktadır. Kamuya ait alanlar aslında gerçek sahipleri olan toplumun, kentlinin ortak kullanımına
açılarak giderek azalan yeşil alanlar olarak kentimize
kazandırılması gerekir iken belirli sermaye gruplarına
rant uğruna feda edilmektedir.
Ülkemizin içinde bulunduğu “dönüşüm” ve “yeni”
dizayn sürecinden toplumsal yapılarımızın yanında
artık kentlerimiz, içinde yaşadığımız tüm binalarımız,
kamusal alanlarımız olduğu kadar mesleğimiz, meslek alanlarımız, mesleki örgütümüz TMMOB ve İnşaat
Mühendisleri Odamız da az sayıda ayakta kalan diğer
demokratik kitle örgütleri gibi payına düşeni almak
üzere hedefe konmuştur. Bizlere düşen sorumluluk
ise tüm değerlerimizi, haklarımızı ve taleplerimizi
her yerde dile getirmeye devam etmek, Taksim Gezi
sürecinin değerlendirilmesi sonucunda mesleğimizi,
mesleki alanlarımızı, meslek odamızı, kentimizi, ülkemizi ve geleceğimizi ancak kendimizin belirleyeceğini bulunduğumuz tüm mekânlarda, meslek odamızın
çatısı altında kendi gücümüzü bir araya getirerek ve
her yerde direnerek savunmak olacaktır.
İnşaat Mühendisliği lisans eğitimine bu yıl başlayan
öğrencilerimize hoşgeldiniz diyor, başarılar diliyorum. Bu yıl meslekte 25, 40 ve 50. yılını dolduran tüm
meslektaşlarımızı kutlar, İnşaat Mühendisliği mesleğimiz, meslek odamız ve ülkemiz için gösterdikleri
çaba ve verdikleri özveriye İnşaat Mühendisleri Odamız adına teşekkür ederim.
Saygı ve Selamlarımla…
yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu
Raporu ile başlayan ve arka arkaya çıkarılan KHK‘lar ile
geliştirilen saldırı dalgası, torba yasalarla, ilgisi alakası
olmayan yasaların içine yerleştirilen maddelerle sürmektedir. Türkiye Mühendislik Haberleri dergisinden
ve Şube Bültenimizden bu yaşanan sürecin tarihsel
gelişimini ve Odamızın bakış açısını takip edebilirsiniz.
Bültenin bu sayısına kadar geçen süreç, ülkemizin yaşadığı önemli süreçlerin yıldönümlerine de denk geldi
aynı zamanda. Örneğin 17 Ağustos 1999 depreminin
14. yıl dönümünde Şubemiz ve TMMOB İzmir İKK tarafından bir dizi etkinlik gerçekleştirildi.
Yine, 19 Eylül 1979`da düzenlediği bir günlük iş bı-
Eylül-Kasım 2013 / 172-173
3
Yayın Kurulundan
rakma eyleminin yıldönümü olan TMMOB Mühendis,
Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü’ nde “Örgütümüze, Mesleğimize, Halkımıza, Ülkemize Sahip
Çıkıyoruz” demek için TMMOB bütünlüğü içinde 44
yerde basın açıklaması yapıldı. Bu açıklamalarda ve
etkinliklerde Şubemiz ve Odamız etkin katılım sağlamıştır. Ülkemiz o gün de bugünkü gibi çok kritik bir süreçten geçmekteydi. Aslında bugün, 19 Eylül 1979’ da
yoğun katılımlı, işsizliğin, yoksulluğun, faşist baskı ve
zorbalığın kol gezdiği ülke koşullarında kendi sorunlarını halkın sorunlarından ayrı görmeyen ekonomik
ve demokratik taleplerle gerçekleştirilen bir günlük iş
bırakma eyleminin 34. yıldönümüdür. O gün olduğu
gibi bugünde TMMOB ve İMO’nun, meslek alanlarımızda yaşanan tahribata, meslektaşlarımızın sorunlarına ve ülkemizin temel meselelerine karşı, mesleğimize, halkımıza, ülkemize sahip çıkma adına sözünü ve
eylemini sürdüreceği açıktır. Ve yine Suriye‘nin işgaline; emperyalist savaş ve sömürü politikalarına; etnik,
mezhepsel köken sorunlarının demokratik çözümüne,
barış ve kardeşlik içerisinde bir arada yaşamaya engel
olan yaklaşımlara karşı ülkede ve bölgede barışı savunmaya devam edecektir.
Bu yıldönümlerden biri de 12 Eylül’dür. 12 Eylül`le hesaplaştığını söyleyenlerin, siyasi iktidara muhalefet
ettikleri için, yaşam alanlarına müdahale edilmesine
itiraz ettikleri için, ya da düşüncelerini yalnızca sosyal
medyada paylaştıkları için en basitinden yargılanan,
tutuklanan yüzlerce insan, baskı altına alınan spor kulüplerinin taraftarları, ya da yaptıkları iş ve işlemlerin
yanlışlığını kamuoyuna aktararak toplumsal denetim
yaptıkları için yok edilmeye çalışılan meslek odaları ve
üyeleri, üniversitesine ve çevresine duyarlı bireylerin
sahip çıkma girişimleri nedeniyle itilip kakılmaları, tutuklanmaları şeklinde 12 Eylül 1980 darbesinin uzantısı ve tezahürü olarak ortaya çıkan; ülkemizi baskı,
zulüm ve korku imparatorluğu haline getirerek kendi
12 Eylüllerini yarattıkları bir süreçte yaşadıklarımızı ve
yorumlarını sizlerin takdirine bırakıyoruz.
Siyasi iktidar bir taraftan, tabi olduğu neoliberal ekonomik, toplumsal politikalara göre, kentlerimiz ve doğal kaynaklarımıza, mesleki çalışma esaslarına, meslek
örgütlerine, kentlere müdahale ediyor, hemen her alanı ve hemen her mesleği kendi yaklaşımı çerçevesinde
hizaya getirmeye çalışıyor. Diğer taraftan kentsel dönüşüm adı altında hız kazanan yağma ve talan süreci
sonucunda yaşam alanlarımız, yaşama alan ve şekillerimize müdahale etmektedir. Bu anlamda kamu yararı
anlayışı, hayatın, toplumun ve kamu yönetiminin tüm
alanlarında, tüm süreçlerinde tasfiye edilmektedir.
Yukarıda anlata geldiğimiz uygulamalarda siyasi iktidarın ve yandaşlarının niyeti bellidir. Bu niyet, kendilerine muhalefet eden toplumun her kesim, sınıf ve
statüdeki bireylerini, gruplarını ve örgütlerini susturmaktır. Amaç; suskun, başı önde, hak aramayan biat
4
Eylül-Kasım 2013 / 172-173
eden bir toplum yaratmaktır.
Siyasi iktidar ve destekçileri şunu bilmeli ki; bu ülke,
bu toplum, kendi malları olmadığı gibi kendi şirketleri
hiç değildir.Halk sahipsiz değildir. Ülke ve halk siyasi
iktidarın uygulamalarından “nasibini” aldıkça, amiyane tabiri ile “Hanyayı Konyayı anlamakta” ve tepkisini
göstermektedir. Bize düşen ise geçmişte olduğu gibi
bu kitlelere siyasi iktidarlar tarafından uygulanan; ülke
ve halk aleyhine olan her türlü uygulamayı geçmişte
olduğu gibi deşifre etmeye, taraf olmaya ve anlatmaya
devam etmektir. Yani ülkemizin siyasi rantçıların merkezi, tüketim toplumunun göstergesi olan AVM’ler
cenneti olmaması, her türlü talanın bozulması için her
hal ve şart altında ses çıkarmaya devam etmektir.
Siyasi iktidar ve yandaşlarının tüm yaptıklarına ve yapacaklarına inat; TMMOB, İMO ve Şubemiz olarak mesleğimiz ve meslektaşımızın gelişmesi, mesleğimizin
uygulanmasında norm ve standartların oluşturulması
açısından etkinlik ve faaliyetlerimiz de devam etmektedir. Bu kapsamda Odamız adına yürütücülüğünü
Şubemizin yaptığı 10. Ulaştırma Kongresi 25-27 Eylül
2013 tarihlerinde İzmir’de yapıldı. Bu etkinliğin ve yine
bu kapsamda olan diğer etkinlik faaliyet ve çalışmalarımıza yönelik bilgi ve belgelere Bülten’in diğer sayı
ve sayfalarına göz atmakla ulaşabilirsiniz. Böylece görülecektir ki bu alanlarda da çıkaracak sesimiz söyleyecek sözümüz vardır. Yani, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın gelişimine yönelik eğitimler, seminerler,
toplumsal, ekonomik ve kültürel sorunlar ve çözüm
yollarını aramak amacıyla olduğu kadar, bu sorunların
gün yüzüne çıkarılarak gündeme taşımak amacıyla
çeşitli konularda bu etkinliklerimizde hız kesmeden
devam edilecektir.
Öte yandan; bu karmaşa içerisinde geçirdiğimiz 2 yıllık
sürecin ve bu yılın sonuna da yaklaşıyoruz. Dünya ve
ülkemizin yaşamakta olduğu süreç; mesleğin ve üyelerin sorunlarının toplumsal sorunlardan ayrılamayacağı
bilinci ve tavrıyla doğru politikalar üreten, mücadele
veren ve yaşama geçiren; birlikte karar alma, birlikte
üretme ve birlikte yönetme ilkesini gerçek anlamıyla
yürütebildiğimiz örgütlenmelerin gerekliliğini ve verilecek mücadelenin tüm emekçi kesimleri kapsayacak
örgütlenmelere geçmişten gelen anlayışımızla katkıda
bulunma zorunluluğunun gerekliliği de bir kez daha
gözler önüne serilmektedir.
Mesleğini bilen, onu halkın hizmetinde kullanan inşaat mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek
nicel ve nitel gücü bulunan teknik elemana, kalkınmamızın ve gelişmemizin denetiminden meslek düzeyimizin geliştirilmesine, ülke meslek ve meslektaş
sorunlarının çözümüne kadar amaç, iş ve eylemleri
gerçekleştirmek için elbette çıkaracak sesimiz, söyleyecek sözümüz vardır.
Sevgilerimizle…
Şubeden
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği ve İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinde yapılan
değişikliklerle ilgili Şubemizde bir toplantı yapıldı.
15 Ağustos 2013
Toplantıya Serbest İnşaat Mühendisleri Komisyonu,
Yasa Yönetmelikler Komisyonu, Yapı Denetim Komisyonu ile Serbest İnşaat Mühendisi belgesi sahibi üyelerimiz katıldı. 1 Haziran 2013 tarihinde tüm illerde
uygulanmak üzere yürürlüğe giren Planlı Alanlar Tip
İmar Yönetmeliğinin (PATİY) uygulanması süreçleri
değerlendirildi. Gerek Tip İmar Yönetmeliği gerekse
İzmir İmar Yönetmeliğine ilişkin olarak gündemdeki
aksaklıklar, görüşler ve önerilerin tespiti, raporlanması ve ilgili kurumlara iletilmesi yönünde çalışma başlatılmıştır.
17 Ağustos 1999 depreminin 14. yıldönümünde
Şubemiz tarafından bir dizi etkinlik
gerçekleştirildi.
Basın Toplantısı
16 Ağustos 2013 Cuma günü İMO Genel Merkez ve
tüm İMO Şubeleriyle birlikte Şubemizde de bir basın
toplantısı düzenlendi. Toplantıda 17 Ağustos Depremi yıldönümünde Odamızın görüşleri açıklanarak,
İzmir`de yapılacak etkinliklerle ilgili bilgi verildi.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Depreme Duyarlılık Yürüyüşü
16 Ağustos 2013 Cuma günü, Şubemiz yürütücülüğünde, TMMOB İzmir İKK ile birlikte düzenlenen etkinlikte Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesinde buluşularak Gündoğdu Meydanı üzerinden Alsancak Vapur
İskelesine kadar, geniş katılımla meşaleli yürüyüş
gerçekleştirildi ve basın açıklaması yapıldı. Alsancak
Vapur İskelesinde depremlerde yaşamını kaybeden
yurttaşlarımızın anısına denize karanfiller atıldı.
Stant ve Anketler
17 Ağustos 2013 Cuma günü İzmir`in Bornova, Karşıyaka, Çiğli, Bayraklı, Buca, Üçyol, Balçova, Konak
ilçeleri ile Gaziemir Optimum AVM’de stantlar açıldı.
Stantlarda İnşaat Mühendisleri tarafından yapı stokumuzun durumu konusunda vatandaşların farkındalığını ölçmek adına düzenlediğimiz anketler ile
kentsel dönüşüm konusunda hazırlanan anketler
uygulanarak deprem ve yapı güvenliği ile ilgili merak
edilen konularda bilgilendirme yapıldı.
Eylül-Kasım 2013 / 172-173
5
Şubeden
17 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ
PARASIZ ÖZEL EK
İMO İzmir Şubesi Başkanı Ayhan Emekli: Korkumuz deprem, bilim, mühendisler değil, depreme dayanıksız binalar olmalı
Deprem afete dönüşmeden
AYHAN EMEKLİ
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Deprem’i yer kabuğunun fay olarak adland�r�lan k�r�klar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin sonucunda ortaya ç�kan ani ve karmaş�k yerdeğiştirme hareketi olarak tan�mlayabiliriz. Kocaeli Gölcük’te 17
Ağustos 1999 tarihindeki depremin
14 y�l�n� geride b�rakt�ğ�m�z bugün;
bilimsel araşt�rmalarla, teknolojik gelişmeler; günümüzde depreme dayan�kl� binalar yapmay� mümkün k�lmakta ise de birçok farkl� nedenden
dolay� ülkemizde ve tüm dünyada deprem, bir felaket
olarak en ac� boyutuyla yaşanm�ş, binlerce insan�n kayb�n�n önüne geçilememiştir. Deprem ve depremin sonuçlar�, kontrol edilemezliği sebebiyle günümüzde en
önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Ak�l ve bilim
d�ş� söylemlerin aksine; depremin ne zaman gerçekleşeceği, büyüklüğünün ne olacağ� önceden kestirilemez. Depremin bu belirsizliği kimi zaman insanlar�n
PROF. DR. ALKU
Stoğun
kısa bir
hikayesi...
hurafelere, çarp�tmalara, gerçek d�ş� iddialara ve şarlatanlara inanmas�na yol açmakta; bilimsel aç�klamalar�n, çözüm yöntemlerinin göz ard� edilmesine sebep
olmaktad�r.
1939 ERZİNCAN...
Türkiye’de kaydedilen en büyük deprem, 26 Aral�k
1939 tarihinde Erzincan’da olmuş, yaklaş�k 33 bin kişi ölmüştür. Sonras�nda 17 Ağustos 1999 Gölcük depremine kadar Niksar, Tosya, Bolu, Varto, Gediz, Lice,
Çald�ran, Erzurum, Erzincan, Dinar, Ceyhan depremlerinde binlerce insan�m�z y�k�mlar sonucu yaşamlar�n� yitirmiştir. Ülkemizde son y�llarda büyüklüğü 4,0’�
geçen yani hissedilir ölçüde olarak tan�mlayacağ�m�z
y�lda ortalama 100’ü aşan say�da deprem meydana gelmektedir. Depreme öncesi al�nmas� gereken önlemler,
uyulmas� zorunlu kurallar ve standartlar olmas�na rağmen; depremden korunmak ad�na yap�labilecek bir şey
olmad�ğ� ve depremi “doğan�n bir cezas�” olarak görme yaklaş�m� afet bilincinin ve depreme dayan�kl� binalar�n yayg�nlaşmas�na zarar vermekte, ülkemizin çözüm üretemediğimiz mevcut deprem riskini katlaya-
rak artt�rmaktad�r. Bu kadercilik ve takdir-i ilahi anlay�ş� toplumun baz� kesimlerinde olduğu kadar en sorumlu konumda bulunan yetkili kişilerin söylemlerinde s�kl�kla karş�laşt�ğ�m�z bir ülke gerçeğimizdir. Sonuçta bilimsel ve teknolojik çal�şmalar�n getirdiği yenilikler göz önüne al�nmamakta, yap�lmas�na titizlikle uyulmas� gereken uygulamalar ve zorunlu denetimler önemsiz görülmekte, kald�r�lmakta, zaman kayb� ve
iş h�z�n� kesen engelleyici olarak görülmekte ve bunun
kaç�n�lmaz bir sonucu olarak can kay�plar� engellenememektedir.
Akla, Bilime ve gereklerine s�rt çevirerek, bat�l inançlarla sorunlara çözüm bulanamayacağ� ne yaz�k ki her
deprem sonras�nda yaşad�ğ�m�z bariz bir gerçektir. Evlerimizi, işyerlerimizi, hastanelerimizi, okullar�m�z�,
kamu yap�lar�m�z�, karayolu ve demiryollar�m�z�, havalimanlar�m�z� köprülerimizi, tünellerimizi, enerji ve
iletişim tesislerimizi, içmesuyu ve pissu tesis ve şebekelerimizi daha fazla zaman kaybetmeden depreme
dayan�kl� hale getirmemiz gereklidir. Halka mahallelerde ve işyerlerinde temel afet bilinci, afet öncesinde,
afet s�ras�nda ve sonras�nda toplumsal olarak yap�l-
mas� gerekenler konusunda ve depreme dayan�kl� yap�lar hakk�nda özel ve sürekli eğitimler düzenlenmelidir.
R
ADİUS PROJESİ
İzmir’e yönelik 1998-1999 y�llar�nda yap�lan Radius projesi ve 2009 y�l�nda Valilik, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü ve İnşaat Mühendisleri Odas� İzmir Şubesi birlikteliğiyle 3
pilot bölgede gerçekleştirilen afet riski araşt�rmas� deprem aç�s�ndan kentimiz için önemli bir çal�şmad�r. Son
olarak 2012 y�l�nda Büyükşehir Belediyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü
ve İnşaat Mühendisleri Odas� İzmir Şubemizin yapt�ğ� Balçova ve Seferihisar İlçeleri Yap� stoğu envanterinin ç�kar�lmas� sözkonusu ilçelerinin toplamda
10.600’ü aşan tüm binan�n deprem risk önceliklerinin
belirlenmesi ad�na önemli belge niteliğindedir. Kentimiz genelinde mevcut yap� stoğumuzun deprem risk
öncelikleri elde edilerek, daha öncelikli risklerin bir ileri kademe ile saptanmas� tamamlanmal�d�r. Bu veriler
�ş�ğ�nda yöntemleri belirlenecek Devamı 3. sayfada
9
19 9 A
MAR
DEPREM TEHDİDİ
MAR
Binalar,
meslek ve
odamız
HÜLYA ALTUN
Prof. Dr. ÖMER ZAFER ALKU
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
İzmir Şubesi Yönetim Kurulu
Sekreter Üyesi
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Onur Kurulu Üyesi
Türkiye’de bina hesap ve
yap�m kurallar�na ait ilk yönetmelik 1953 te yay�nland�.
Bu yönetmelik o zamanki Bay�nd�rl�k Bakanl�ğ�’n�n yay�nland�ğ� bir yönetmelik değildi. Türkiye İnşaat ve Köprü Cemiyeti Almanya’da uygulanan şartnameyi tercüme edip aynen yay�nlam�şt�. Burada Almanya’n�n deprem bölgesi olmad�ğ�n� unutmamak gerekir. Bay�nd�rl�k Bakanl�ğ�’n�n yay�nlad�ğ� betonarme binalarla ilgili ilk deprem yönetmeliği 1968 y�l�nda yürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğin getirdiği
hesap ve yap�m koşullar� binalar�m�z�n depreme karş� güvenli olmas� için çok yetersizdi. Örneğin bu yönetmeliğe göre dikdörtgen taban
alanl� binan�n deprem hesab� binan�n dar yönünde bulunan elemanlar� için yap�l�rd�. Binan�n uzun yönü için deprem hesab� yap�lmazd�.
Demek ki bu yönetmeliği yazanlar doğa ile
pazarl�k yapm�şt�. Deprem kuvvetine binaya
sadece dar yönünde etkimesini söylemişlerdi.
Böyle bir kabul ve yönetmeliğin Türkiye için
yetersizliği k�sa zamanda ortaya ç�kt�. Bu nedenle 5-6 sene içinde yeni bir yönetmelik haz�rland� ve 1 Ocak 1975 y�l�nda yürürlüğe girdi. Bu yönetmelik hesap ve uygulama aç�s�ndan basit fakat binalar�n deprem kuvvetine karş� davran�ş� ve güvenliği aç�s�ndan etkin bir yönetmelikti. Bu yönetmelik Körfez depreminden
önce 01.01.1998 tarihinde yay�nlanan yönetmeliğe kadar yürürlükte kald�.
Y
APIM ESASLARI
Bina üretiminin proje ve yap� üretimi olmak
üzere iki safhas� bulunmaktad�r. Şimdi bu iki
aşamay� k�saca özetleyelim. 1975 yönetmeliğinin betonarme bina projesi yap�m esaslar�n�
inşaat mühendisleri proje üretiminde hemen
hayata geçirdiler. Yani depreme dayan�kl� bina hesab� ve projesi ürettiler. Ama bu üretim
kâğ�t üzerinde kald�. Ne yaz�k ki üretilen projeler inşaat yap�m� safhas�nda uygulanmad�.
Neden bu betonarme projeler yerinde uygulanamad�? Müteahhitler uygulaman�n baş�nda
bulunduğundan inşaat mühendisinin inşaat� denetlemesini yani işlerine kar�şmas�n� istemiyorlard�. İnşaat� mal sahibi kendisi yap�yorsa
nas�l olsa ustas�, kalfas� olacakt�, onlar�n mesleki görgüsünü, bilgisini, yapacağ� işleri yeterli görüyordu. As�l sebep ne müteahhit nede mal
sahibi denetleme işi için ceplerinden para ç�ks�n istemiyordu. İnşaat mühendisleri veya mimarlar binan�n yap�m�nda teknik uygulama sorumluluğunu üstlendikleri Devamı 3. sayfada
Depreme Duyarlılık Fotoğraf Sergisi
Depreme karşı güvenli yapı bilincini geliştirmek amacıyla, İMO tarafından hazırlatılan fotoğraflar sergilendi. Ayrıca deprem sırasında ve sonrasında yapılması
gerekenler hakkında bilgiler içeren broşür vatandaşlara dağıtıldı.
Basına Yönelik Çalışmalar
Cumhuriyet Gazetesi’nin Ege basımında yer almak
üzere Şubemiz tarafından Deprem Özel Eki hazırlandı. Özel ekte Deprem, Mesleğimiz ve Mevzuat gibi
konularda çeşitli yazılarımız yer aldı. Bunun dışında
Milliyet gazetesinde Şubemiz tarafından gönderilen
yazılar yer aldı.
6
Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Ülkemizde mevcut yap�
stokunun durumu, can ve
mal güvenliğini ciddi oranda tehdit etmektedir. Bu gerçek, ülke topraklar�m�z�n %
96's�n�n deprem bölgelerinde yer almas�, nüfusumuzun
% 98'inin de bu bölgelerde
yaşamas�, yaşanan hasar ve
can kay�plar�n�n, halk�m�z�n kaderi olduğu
anlam�n� taş�mamaktad�r. Nitekim ayn� oranda deprem tehlikesi alt�nda olan diğer ülkelerde yaşanan depremlerin oluşturduğu hasar
ve can kay�plar�n�n oran�n� bizimkiyle karş�laşt�rd�ğ�m�zda, ülkemizin imar faaliyetlerinin ne denli yetersiz ve denetimsiz olduğunu
gözler önüne sermektedir.
Özellikle son elli y�lda, bilim ve teknolojide yaşanan gelişmelere rağmen, kentlerimiz
mühendislik ve imar planlama alanlar�ndaki
gelişigüzel uygulamalara sahne olmuştur. Bu
sistemsizlik ve kurals�zl�k, deprem ülkesinde yer alan kentlerimizi afetler karş�s�nda aciz
b�rakm�şt�r.
3
200 L
Ö
B İN G
4
0 YIL...
Son k�rk y�lda, İmar yasa yönetmeliklerinde, özellikle Deprem Yönetmeliğimizde
yap�lan değişikliklere, bilim ve teknoloji alan�nda kaydedilen ilerlemelere rağmen, depremlerde yaşanan hasar türleri, can ve mal
kay�plar�n�n fazlal�ğ� gerçeği değişmedi.
Birçok yap�, adeta iskambil kağ�d� gibi yerle bir oldu. Aşağ�da, farkl� y�llarda yaşanm�ş
deprem hasarlar�na ait fotoğraflar konuyu
en iyi şekilde özetlemektedir.
Uzmanlarca yap�lan incelemede, son k�rk
y�lda, depremlerde en fazla hasar ve can kayb�na yol açan binalar�n, 2-8 katl� konut/işyeri
türü binalar olduğu tespit edilmiştir. Bu yap�larda en s�k rastlanan hatalar ise; “mimari
ve taş�y�c� sistem tasar�m�ndan kaynaklanan
hatalar, donat� detayland�rmas�ndan kaynaklanan hatalar, yap�m/denetim aşamas�ndan kaynaklanan hatalar, zeminden kaynaklanan hatalar” olarak özetlenebilir.
Bu bağlamda, İnşaat Mühendisliği mesleğinin temel tasar�m ve yap�m ilkelerinin, basit kurallar ve detaylara bağl� olduğu, güvenli yap� tasar�m� ve güvenli yap� üretilmesinin ön koşulunun ise, bu ilkelerin öğrenilmesi ve sahip olunan önsezi ve deneyim
ile birleştirilerek ehil ellerce, yetkin teknik
elemanlarca uygulanmas� olduğu unutulmamal�d�r. Devamı 2. sayfada
2 0 11
VAN
C MY B
TMMOB İKK İzmir Kent Sempozyumu Basın
Açıklaması
27 Ağustos 2013
28-29-30 Kasım 2013 tarihlerinde düzenlenecek İzmir Kent Sempozyumu Basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasının tam metni bültenimizin TMMOB
İKK’dan bölümünde yer almaktadır.
Şubeden
“Suriye’ye Emperyalist Müdahaleye Hayır” basın
açıklamasına katıldık
30 Ağustos 2013
Konak’ta düzenlenen ve TMMOB, DİSK, KESK ve
TTB’nin katılımı ile “Suriye’ye Emperyalist Müdahaleye Hayır” kitlesel başlıklı basın açıklamasına katıldık.
lülüğümüz, Şubemiz etkinlikleri ve son dönemde
yapılan ve Odamızı, mesleğimizi ilgilendiren yasal
değişiklikler değerlendirildi.
İMO Onur Kurulu Toplantısı Şubemizde yapıldı
6 Eylül 2013
İnşaat Mühendisleri Odası Onur Kurulu üyeleri, olağan toplantılarını Şubemizde gerçekleştirdi.
SPK Gayrimenkul ve Konut Değerleme Uzmanlığı
Sınavlarına Hazırlık Kursu
7-15 Eylül 2013
2013 Eylül ve Aralık aylarında yapılacak olan Gayrimenkul ve Konut Değerleme Uzmanlığı Lisanslarına
yönelik olarak yapılacak sınavlara hazırlık amacıyla
Şubemizde düzenlenen kursa 33 kişi katıldı.
10. Ulaştırma Kongresi Düzenleme Kurulu
Toplantısı yapıldı.
11 Eylül 2013
Odamız adına, yürütücülüğünü Şubemizin üstlendiği
10. Ulaştırma Kongresi Düzenleme Kurulu Toplantısı,
Kongre hazırlıklarını tamamlamak üzere toplandı.
Bornova Ağaçlıyol Eylemine Katıldık
11 Eylül 2013
Bornova ilçesi, Ağaçlıyol üzerinde bulunan mülkiyeti
Karayollarına ait resmi tesis arazisinin, imar plan tadilatı ile Ticari amaca dönüştürülmesi ve özelleştirme
yoluyla satılmasına karşı yapılan yürüyüşe katıldık.
Yürüyüş sonrası TMMOB İKK tarafından kitlesel basın
açıklaması yapıldı. Basın açıklaması metni, Bültenimizin TMMOB İKK’dan bölümünde yer almaktadır.
TMMOB Dayanışma Günü Yürüyüşüne Katıldık
19 Eylül 2013
TMMOB’nin çağırısıyla 19 Eylül 1979’da gerçekleşen bir günlük iş bırakma eyleminin yıldönümü
olan “TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü”nde “Örgütümüze, Mesleğimize, Halkımıza, Ülkemize Sahip Çıkıyoruz”
demek amacıyla Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesinde düzenlenen yürüyüşün ardından, TMMOB
İKK basın açıklaması yapıldı. Konu ile ilgili TMMOB
tarafından yapılan basın açıklaması Bültenimizin
TMMOB’den bölümünde yer almaktadır.
2013 Sonbahar Dönemi Bilgisayar Kurslarımız
Eylül-Kasım 2013
Şubemizde düzenlenen SAP 2000’e Giriş ve Bilgisayar Destekli İş Planı Hazırlama kursları başladı. Yeni
başlayacak olan diğer kurslarımızla ilgili Şubemizden ve Şube web sitemizden detaylı bilgi alınabilir
(izmir.imo.org.tr).
İMO 10. Ulaştırma Kongresi gerçekleşti
25-27 Eylül 2013
10. Ulaştırma Kongresi, TMMOB İnşaat Mühendisleri
Odası tarafından İzmir Şubesi yürütücülüğünde 2526-27 Eylül 2013 tarihlerinde İzmir Tepekule Kongre
Merkezi`nde gerçekleştirildi. Kongre ile ilgili ayrıntılı
bilgiyi Bültenimizin Şubeden bölümünde bulabilirsiniz.
İzmir Yapı Fuarı’na katıldık
Genç Mühendisler ile Toplantı Gerçekleştirdik
15 Eylül 2013
Şube Yönetim Kurulumuz, yeni mezun genç mühendislerle toplantıda buluştu. Yaklaşık 70 genç meslektaşımızın katıldığı toplantıda, TMMOB ve Oda örgüt-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
3-4-5 Ekim 2013
Kültürpark Fuar Alanında üç gün boyunca süren İzmir Yapı Fuarı’na katılarak stant açıldı. Stantta İMO ve
Şubemiz tarafından hazırlanmış olan depremle ilgili
broşürleri dağıtarak, 28-30 Kasım 2013 tarihlerinde
gerçekleşecek olan TMMOB 2. İzmir Kent Sempoz-
Eylül-Kasım 2013 / 172-173
7
Şubeden
yumu kapsamında düzenlenen anketleri uyguladık.
Stantta üyelerimiz ve genç-İMO üyelerimiz görev aldı.
ları Sempozyumu
26 Ekim 2013
Ankara’da düzenlenen TMMOB Engelli Mühendis
Mimar ve Şehir Plancıları Sempozyumu’na oturum
konuşmacısı olarak Şubemiz Yönetim Kurulu Yedek
Üyesi Ayşe Baysal katılarak Engelsizmir Kongresi
kapsamında kurulan Kırmızı Bayrak Komisyonu çalışmaları hakkında sunum yaptı. Ayrıca Sempozyum
sonunda yapılan forumda, üyemiz Abdullah İncir
Şubemiz Afet Komisyonu kapsamında kurulan Afet
ve Engelli Çalışma Grubu faaliyetleri hakkında bilgi
verdi.
Genç Mühendislere Yönelik `Kentsel Dönüşüm` ve
`Yüksek Yapılar` Seminerleri Gerçekleşti
10 Ekim 2013
Şubemiz tarafından genç mühendislere yönelik olarak düzenlenen “Kentsel Dönüşüm” konulu seminer
ile “Yüksek Yapılar” konulu seminer 10 Ekim 2013 Perşembe günü saat: 18.30`da Şube Konferans Salonumuzda gerçekleşti.
“Kentsel Dönüşüm” konulu seminere konuşmacı olarak İnş. Müh. Evren Uytun ve İnş. Müh. Rahmi Alper
katıldı. Seminerde “Kentsel dönüşüm nedir? Nasıl
olmalıdır?”, “Kentsel dönüşüm uygulamaları”, “6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun ve uygulama yönetmeliği” konuları
ele alındı.
İnş. Yük. Müh. Soner Bilge`nin sunduğu “Yüksek Yapılar” konulu seminerde ise “Ülkemizde uygulanan
yüksek yapılar yönetmelikleri”, “Türkiye`deki yüksek
yapı taşıyıcı sistemleri ve tasarımlar” konularında bilgi verildi.
TMMOB Engelli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancı8
Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Engelsİzmir Kongresi
30 Ekim - 3 Kasım 2013
30 Ekim 3 Kasım 2013 tarihleri arasında İzmir Kültürkark Fuar alanında İzmir Büyükşehir Belediyesi
tarafından uluslararası katılımlı olarak düzenlenen
Engelsİzmir (Engellilerin Kentsel Sorunları ve Çözümleri) Kongresi’ne Şubemiz Afet Komisyonu üyeleri de
katıldı.
Afete Hazırlık ve Temel İlkyardım Eğitimi
2-3 Kasım 2013
Şubemizin İl Afet Acil Durum Müdürlüğü ile birlikte
düzenlediği “Afete Hazırlık ve Temel İlk Yardım Eğitimi” 2-3 Kasım 2013 tarihlerinde 10.00-16.00 saatleri
Şubeden
arasında Şubemizde gerçekleştirildi. Eğitim sonunda
katılımcılara İl Afet Acil Durum Müdürlüğü tarafından
sertifika verilecek.
Ürün Tanıtım Semineri
12 Kasım 2013
Çelik yapıların projelendirilmesi, statik analizi ve detay incelemesi konularında Nemetschek Frilo tarafından sunumu yapılan ürün tanıtım semineri Şubemiz
Konferans Salonu`nda gerçekleştirildi.
Tahsin Vergin’i Andık
6 Kasım 2013
6 Kasım 2010 tarihinde kaybettiğimiz Şube Başkanımız Tahsin Vergin`i, aramızdan ayrılışının 3. yıldönümünde Doğançay mezarlığındaki mezarı başında ve
Karşıyaka Tahsin Vergin Parkı`nda andık.
Tahsin Vergin`i anmak amacıyla bu yıl ikincisini düzenlediğimiz Tahsin Vergin Gençlik Günleri kapsamında
Futbol Turnuvası ve Tavla Turnuvası düzenlendi.
16 takımın katıldığı futbol turnuvasında TCDD 3. Bölgenin oluşturduğu Rayspor ve Dokuz Eylül Üniversitesi mezunlarının oluşturduğu Kemik Kadro takımı final maçında karşı karşıya geldiler. Final maçı sonunda
turnuva birincisi Kemik Kadro takımı galibiyeti elde
eden takım oldu. Turnuva sonrası düzenlenen törende birinci ve ikinci takıma kupa ve madalyaları Yönetim Kurulumuz ve Tahsin Vergin’in eşi Canan Vergin
tarafından verildi.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Bilirkişilik Yetki Belgesi Kursu
9-10 Kasım 2013
İnşaat Mühendisleri Odası tarafından Şubemiz organizasyonuyla gerçekleşen 16 saatlik kursta, TMMOB
ve Oda mevzuatı ile bilirkişilik kavramı ve ilkeleri; bilirkişiliği gerekli kılan haller; bilirkişinin seçimi, bilirkişi kurulu, üye sayısı; bilirkişilik yapamayacak olanlar;
bilirkişilik kurulunun raporunun hazırlanması; bilirkişi
incelemesi, bilirkişiye sorulacak ve bilirkişiden istenecek hususlar; bilirkişinin hukuki ve cezai sorumlulukları; Kamulaştırma Kanunu, İmar Kanunu konularında
üyelere bilgi verildi. Kurs sonunda yapılan sınavda
başarılı olan üyelerimiz Bilirkişi Yetki Belgesi almaya
hak kazandı.
TMMOB’ye Bağlı Odaların İdari ve Mali
Denetimlerinin Bakanlıklar Tarafından Yapılması
ile İlgili Basın Açıklaması
12 Kasım 2013
TMMOB`ye bağlı odaların idari ve mali denetiminin
bakanlıklar tarafından yapılmasına yönelik girişimlerle ilgili olarak TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu
tarafından 12 Kasım 2013 Salı günü Alsancak Kıbrıs
Şehitleri Caddesi`nde bir basın açıklaması yapıldı.
Eylül-Kasım 2013 / 172-173
9
Şubeden
Yüzer Dalgakıranlar Semineri
14 Kasım 2013
Yrd. Doç. Dr. Bergüzar ÖZBAHÇECİ tarafından sunulan seminerde Datça ve Çandarlı’daki örnekler üzerinden yüzer dalgakıranlar hakkında bilgi verildi.
Günümüz Türkiye’sinde Adalet ve Gazetecilik
Semineri
15 Kasım 2013
2. Tahsin Vergin Gençlik Günleri kapsamında düzenlediğimiz seminere gazeteci Ahmet Şık ve İsmail
Saymaz konuşmacı olarak katıldılar. Konuşmacılar
ülkemizde adaletin işleyişiyle ilgili örnekler vererek
gazeteci olarak bu konulardaki yorumlarını aktardılar.
Seminer üyelerimizin yoğun katılımıyla gerçekleşti.
TMMOB Kadın Kurultayı’na katıldık
16-17 Kasım 2013
TMMOB 3. Kadın Kurultayı Ankara‘da 16-17 Kasım
2013 tarihinde İMO Teoman Öztürk Toplantı Salonu‘nda gerçekleşti. Kurultaya mühendis, mimar, şehir
plancıları olmak üzere toplam 276 kadın delege ile
kadın örgütlerinden ve çeşitli kurumlardan 32 konuk
katıldı. TMMOB İzmir İKK Kadın Komisyonu olarak 10
u İnşaat Mühendisleri Odası’ndan olmak üzere yaklaşık 40 delege ile kurultaya katıldık.
Bir basın açıklamasının da yapıldığı kurultayda, ka10 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
dınlar çalıştaylardan gelen önergeleri tartışarak bir
sonuç bildirgesi yayınladı ve haklarını bir kez daha
dile getirdi:
Emeğimizden, kimliğimizden, bedenimizden elini
çek!
Kürtaj haktır karar kadınlarındır!
Söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz var!
Yaşasın TMMOB, yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Kadınlar örgütlü, TMMOB daha güçlü!
Kadınlar Örgütlenmeye, Mücadeleye...
TMMOB 2. İzmir Kent Sempozyumu Basın
Toplantısı
22 Kasım 2013
TMMOB İzmir İKK tarafından düzenlenen, sekreteryasında Şubemizin de bulunduğu TMMOB 2. İzmir Kent
Sempozyumu ile ilgili kamuoyuna bilgi vermek için
yapılan basın toplantısına katıldık.
TMMOB 2. İzmir Kent Sempozyumu Gerçekleşti
28-30 Kasım 2013
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından düzenlenen, sekreteryası Şubemiz ve MMO İzmir Şubesi ile
birlikte yürütülen TMMOB İzmir 2. Kent Sempozyumu Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi`nde 28-30 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleşti. Sempozyumla
ilgili detaylı bilgiyi Bültenimizin Şubeden sayfalarında bulabilirsiniz.
Şubeden
Çelik Yapı ve Köprü Tasarımı Semineri
4 Aralık 2013
Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley öğretim üyesi Prof.
Dr. Abolhassan Astaneh’in sunumu ile “Çelik Yüksek
Yapıların ve Uzun Açıklıklı Köprülerin Sismik Tasarımındaki Güncel Gelişmeler” semineri Tepekule Kongre Merkezi Akdeniz Salonu`nda üyelerimizin yoğun
katılımıyla gerçekleşti.
“Derin Kazı, İstinat Yapısı ve Temel Kazıkları
Uygulaması” Semineri
12 Aralık 2013
İnş. Müh. Ramazan Yıldız`ın açılış ve özetiyle başlayan
seminerde İzmir Yeni Kent Merkezinde yapılmakta
olan bir yüksek yapının derin kazı, istinat yapısı ve
temel kazık uygulamalarının tasarım ve uygulama
aşamaları anlatıldı. Seminer projede görev alan İnş.
Müh. Şahin Çağlar Tuna`nın konuya ilişkin detayları
anlatımıyla devam etti.
Türk Halk Müziği Korosu Konseri:
Anadolu Ozan Dolu
13 Aralık 2013
Şubemiz Türk Halk Müziği Korosu`nun Yrd. Doç. Dr.
Gökhan Ekim yönetimindeki “Anadolu Ozan Dolu”
konseri 13 Aralık 2013 tarihinde gerçekleşti. Tepekule
Kongre Merkezi Anadolu Salonu`nda gerçekleşen ve
ozanlarımıza ait toplam 24 türkünün seslendirildiği
konser üyelerimizin ve yakınlarının yoğun katılımıyla
gerçekleşti.
Enerji Verimliliği Eğitimi
13 Aralık 2013
Bornova Belediyesi ile Şubemizin birlikte yürüttüğü
İlköğretim okullarına yönelik Enerji Verimliliği eğitimleri kapsamında Şehitler ve Evrenesoğlu ortaokullarında yapılan eğitime Şubemizden Yönetim Kurulu
yedek üyemiz Fırat Ümmetoğlu katıldı.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 11
Şubeden
İŞYERİ TOPLANTILARIMIZ SÜRÜYOR
Şubemizin örgütlenme çalışmaları kapsamında Ağustos ayından başlayarak üyelerimizin çalıştığı işyerlerini ziyaret ederek toplantılar gerçekleştirdik.
Şubemizin yürüttüğü çalışmalar gibi konular görüşüldü. Toplantılarda üyelerimiz işyerlerinde yaşadıkları
sorunlar ile Odamızdan beklentilerini dile getirdiler.
Toplantılarda meslek alanımızla ilgili gelişmeler, odaların görev ve yetkileriyle ilgili mevzuat değişiklikleri,
İşyeri toplantı fotoğrafları aşağıdadır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi - 14 Ağustos 2013
İZSU - 18 Eylül 2013
İzbeton - 13 Eylül 2013
Gaziemir Belediyesi - 23 Eylül 2013
İZSU - 18 Eylül 2013
Ege Üniversitesi - 30 Eylül 2013
Dokuz Eylül Üniversitesi - 22 Ekim 2013
12 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Şubeden
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü - 1 Ekim 2013
ÇSGB İş Teftiş Grubu - 2 Aralık 2013
Çiğli Belediyesi - 7 Kasım 2013
Katip Çelebi Üniversitesi - 2 Aralık 2013
Bornova Belediyesi - 7 Kasım 2013
Bayraklı Belediyesi - 9 Aralık 2013
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 13
Şubeden
Karşıyaka Belediyesi - 9 Aralık 2013
İller Bankası - 16 Aralık 2013
Karabağlar Belediyesi - 16 Aralık 2013
TCDD 3. Bölge Müdürlüğü - 16 Aralık 2013
14 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Şubeden
İLÇE TEMSİLCİLİKLERİ TOPLANTILARIMIZ SÜRÜYOR
Şubemizin örgütlenme çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen toplantılarımız sürüyor.
Kemalpaşa Temsilciliği - 16 Ağustos 2013
Menemen Temsilciliği - 22 Kasım 2013
Urla Temsilciliği - 20 Kasım 2013
Tire Temsilciliği - 25 Kasım 2013
Çeşme Temsilciliği - 20 Kasım 2013
Selçuk Temsilciliği - 25 Kasım 2013
Aliağa Temsilciliği - 22 Kasım 2013
Ödemiş Temsilciliği - 25 Kasım 2013
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 15
Şubeden
19 Aralık 2013 tarihinde, mesleğinde 50, 40 ve
25. yılını dolduran üyelerimize eğitim dönemlerindeki hocalarımızın da katılacağı törenle plaket
verilecektir.
Şubemiz kayıtlarına göre meslekte 50, 40 ve 25.
yılını dolduran üyelerimizin listesi aşağıda bulunmaktadır. Aynı liste şubemizin internet sitesinde de yayınlanmaktadır: izmir.imo.org.tr
Üyelerimizi kutlar, sağlıklı nice yıllar dileriz.
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
4509 AHMET ULUSOY
4473 İBRAHİM HAKKI BECEREN
4519 MUSTAFA GİRGİN MOLAVALI
6791 AHMET SAMSUNLU
4354 M. ÖNDER ALTAY
5085 NEVZAT ÜÇER
4423 ALİ SİNAN YELKEN
4781 MEHMET KANER
4398 ÜNAL SARIHAN
4479 FİKRET MADRALI
4416 MEHMET AYBERK ŞARKAYA
4392 YAVUZ ZİYA YALÇIN
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
11629 ADNAN YENİCE
12818 BÜLENT TUZCUOĞLU
11763 FATMA PEKMEZCİ
10909 AHMET ATIL
10964 CELAL EREL
14116 FATMA GÜLTER ÇATALYÜREK
10939 AHMET ÖZGÖNENÇ
11505 CELALETTİN KOZANOĞLU
35168 GÖKHAN KOR
11506 AHMET ENGELMAN
10870 CENGİZ ÖSKEN
10800 GÜNAL MEHMET ÖLÇER
11630 AHMET SOYKÖK
10997 CEVAT DEMİREL
37362 GÜNDÜZ AKIN
11656 AHMET ALİ AKBULUT
11280 CİHAN ÖNERTAŞ
14296 GÜVEN AĞAR
11572 ALAETTİN GÖKÇEPINAR
15288 CUMHUR CEYHAN
11081 HALİL ÖZTÜRK
12233 ALİ SELAY
11508 DAVİT FRANKO
11571 HALİL GEÇİCİ
10375 ALİ ZİYA ÇETİNKAYA
10980 DÜZGÜN DOĞAN
10495 HALİL ERKAN SOYAK
11725 ALİM ADEM
11225 EMİN ÇİVRİL
12481 HALİL RECEP YILMAZ
12985 ATİLA TUNALI
10987 ENDER ÖNDERSEV
13093 HALİL TALAT NİŞLİ
10291 AYDIN KARAHAN
10194 ERDAL SÖNMEZ
10890 HALİS TÜRKAY
11120 AYTAN GÜNEL
10936 ERDENER BOSTANCI
10188 HAMDİ SUHA BARLAK
10869 BAHATTİN KARAHAN
11482 EROL BAYKAN
10944 HAMZA ÜNAL ÇELEBİ
11224 BAYRAM MERGAN
12296 EROL ERŞEN
11148 HASAN TAŞAN
11775 BEKİR GÜROL ATAMAN
10938 ERTUĞRUL NURDAĞI
11575 HASAN ŞEN
10704 BENER NURAL
10399 FAİK GÜRAK
11576 HASAN FERUDUN ERDİL
12335 BÜLENT EYİLİK
10935 FARUK KANBERLER
12372 HASAN İSMET KINAY
16 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Şubeden
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
12190 HIDIR KAYMAZ
10937 MUAMMER KRANTA
11390 SABRİ EVYAPAN
12519 HİLMİ TAYFUR ÖZAL
10193 MUHSİN GÜRCAN
10368 SALİH ERTAN AKŞAHİN
10550 HÜSEYİN MUMCUOĞLU
11578 MUKADDER SADIK ÖZAKMAN
10617 SALİH SAİT PAKATCI
10079 HÜSEYİN SEDAT YERSU
12295 MURAT ERGENÇ
13488 SALİH ZEKİ ŞENGÜL
10221 HÜSNÜ VUSLAT TORUNOĞLU
10808 MUSA ÇAKIR
12424 SAMİ TECİMER
16719 İBRAHİM RAHİMOĞLU
10720 MUSTAFA DİNÇER
11569 SANER ERGİLİ
45905 İBRAHİM ALYANAK
11223 MUSTAFA KIVANÇ
12406 SEBAHATTİN YENER
11839 İBRAHİM AHSEN CANAT
11581 MUSTAFA AKAR
12352 SEDAT AYGÜL
16579 İBRAHİM ERSİN SENAN
12165 MUSTAFA GÜLDEN
12237 SEFA PEHLİVAN
11634 İLYAS YERLİKAYA
11537 MUSTAFA ERKAN YILMAZ
12705 SEFA TAŞKIN
11122 İSMAİL TÜZER
10358 MUSTAFA ÖZCAN GÖKOĞLU
10412 SELAHATTİN AKILLIOĞLU
10941 İSMAİL GÜRÇAY BUDAK
10299 MUSTAFA REMZİ KADIOĞLU
11023 SEVİL ATMIŞ
11573 İSMAİL HAZIM ŞATIR
11978 MÜNÜR MUSLU
13134 SEVİL OK
16831 İSMAİL SITKI AYTAÇ
11317 NAHİD YARDIM
10510 SEYFULLAH ÖZTÜRK
11303 İSMET KÖZ
11914 NAZIM KOÇAK
17128 SITKI KILIÇ
12164 KADİR YEŞİLDAĞ
10192 NAZMİ AKÇAY
9914 SÜLEYMAN SIRRI İNCEKAŞ
11003 KEMAL USTAOĞLU
12122 NECDET ÖZGÖCEN
11774 ŞERİF GÖKALP EROĞUL
15431 KENAN FIRAT
12307 NECDET GÜNTAY
12130 ŞÜKRÜ TÜRKÜN
10885 LATİF GÜNEY
12708 NECİP ERTENER
16734 TEOMAN ÜNAL
11302 LEVENT KOCABAŞ
10970 NECMETTİN TEMİZ
27827 TEVFİK SEÇER
12238 M.REŞAT KOÇAŞ
11405 NEJAT ÇUBUKÇUOĞLU
10861 TUNAY ÖKSÜZOKYAR
10298 MEHMET SERİN
10917 NİLGÜN OKTAY
11311 TUNCER ÇAKIR
10703 MEHMET AKDOĞAN
11901 NİLGÜN BAYRAKTAR
12121 TURGAY FİDAN
10716 MEHMET KÜÇÜKKABAK
11545 NİMET AKTAN
10224 TURGUT BAYKAN
11290 MEHMET KORKANKORKMAZ
11139 NİYAZİ YILMAZ
11574 TÜLAY GÜRCAN
11599 MEHMET GÜRBÜZBALABAN
10333 NURETTİN YÜCEL
10191 VELİ AKSOY
11627 MEHMET KARADAYI
11204 NURETTİN YAZICIOĞLU
11245 VESİLE ÇAPARTI
12231 MEHMET ONAÇ
11583 NURETTİN ÇELİK
10830 YALÇIN GÜVEN
11299 MEHMET ALİ ONUR
11577 OKAN BÜLBÜL
16523 YAŞAR KARAHAN
11244 MEHMET ATİLLA ÖZKAYA
11910 ORHAN KARA
10249 YUSUF GÜNEŞ
12160 MEHMET ESAT SARAÇOĞLU
10410 OSMAN ALPER
10392 YUSUF YÜCEL
11847 MEHMET FARUK GÜRSEL
12069 OSMAN DERMAN ABALI
11631 YUSUF TURABİ
11924 MEHMET HALİL İLKAY
10515 OSMAN ŞÜKRÜ MUMCU
14333 YUSUF KILINÇARSLAN
11222 MEHMET ÖNDER KÜÇÜKKARAGÖZ
10418 ÖMER ÖKSÜZOKYAR
20774 YUSUF BİLGİLİ
11993 MEHMET SEYFİ AYNAGÖZ
53348 ÖMER ALTIOK
11091 YÜKSEL KARSU
22019 MEHMET ŞÜKRÜ GÜNEY
12010 ÖMER ALİ TOSUN
11963 ZEKAİ ERCAN
10978 MEHMET TÜMER SÖNMEZ
12034 ÖMER RUHİ DAMLA
11597 ZEKİ ŞEN
11902 MEHMET ZAFER ZİHNİOĞLU
24706 ÖNER GÖVSA
19507 ZUHAL İŞCEN
10666 METİN ÖZTÜRK
16107 RAFAEL BENVENİŞTE
10630 ZÜHTÜ BAĞDATLIOĞLU
11251 METİN KARAAHMETOĞLU
12235 RAMAZAN AKYURTLAKLI
11507 METİN ÖMÜRİŞ
10967 REFİK SEZER
11970 METİN DİNÇER
12012 REFİK SAFA
10544 MUAMMER NARGİLECİ
11782 RUHAN ALTINYURTLU
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 17
Şubeden
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
SİCİL ADI SOYADI
35249 ADİL BAŞAR
35216 AHMET BAHAR
35966 AHMET UNUSTASI
35997 AHMET PERVANE
36526 AHMET YURDAŞAN
44335 AHMET ÇETİN
40446 AHMET NACİ KURT
58220 AHMET YALÇIN KINIK
36123 ALİ ERYAMAN
35484 ALİ ÖZER
36449 ALİ YENİEV
37782 ALTAY KARAOSMANOĞLU
41925 ATİLA ERDENER
35250 AYHAN NUHOĞLU
35881 AYHAN GÜVEN
35992 BEKİR DOĞAN ÜNAL
36318 BİLGE ÇELİKEL
58182 CAN GÖKSEL
36324 COŞKUN SOYDAŞ
36326 DEMET DEMİRAY
35716 DENİZ NURİ KÜLTÜRSAY
36445 DİLEK APAYDIN
35488 EMİNE LALE BAKİÇ
36676 ENGİN ŞENĞÜN
35684 ERAY DAĞ
35720 EREN ÜLKÜDAŞ
38957 EROL ESER
35399 ERTAN ÖZDURAN
43657 F. LEVENT DUYAL
35402 FATİH MEHMET VARLIKER
35683 FATMA JALE ŞENELMAS
35485 FERHAT BAYRAKTAR
36191 FETHİ KARAKULAK
36047 FÜSUN KOÇBAY
35406 GÖKHAN AHMET ATEŞLİ
36132 GÖKSEL GÜNEL
60708 GÖKSEL HAKİ
35685 HAKAN ŞİRİN
35785 HAKAN ÇELİKER
37854 HALİL GÜNGÖR
87666 HALİL İBRAHİM AKKAMIŞ
35640 HATİCE KÖSEOĞLU
37521 HAYATİ ERDOĞAN
42857 HÜLYA ÖZATALAR
36045 HÜSEYİN ÖZTÜRK
37372 İBRAHİM LÜTFÜ KERESTECİOĞLU
35759 KAHRAMAN AKSOYDAN
42118 KERAMETTİN ÜMİT AKYÜZ
35882 KORAY ÜLGEN
35762 MEHMET UYAROĞLU
41558 MEHMET ATA ERPOLAT
36429 MEHMET RIDVAN ÖZEL
36432 MEHMET SEVAL KAYGULU
48068 MEHTAP BÜYÜKNİSAN
35220 MESUT SERHAT İNADA
35885 MUHİTTİN KURTTAY
35718 MURAT KÖK
36472 MURAT KARATAŞ
36817 MURAT SÖLÖMBAZ
35719 MUSTAFA KAĞAN SENVARDARLI
41478 MUSTAFA KEMAL GEL
35967 MUTLU KUTLAY
35809 NACİYE ÇELİKER
35786 NECDET ALDEMİR
46076 NEVİN KILCI
35653 NEVZAT ÖZYEĞİN
43919 NURAN DÜZEN
45680 NURİ KURMAN
38609 OLCAYTO DİNGERSU
38495 OSMAN TANER ŞAKRAK
37474 ÖMER GÜLTEKİN
36122 SALİM BÜLENT ÖZAR
36407 SERDAR BİLGİLİOĞLU
60918 SERDAR ARPAG
36325 ŞAFAK YELKİKALAN
35990 ŞEBNEM EMİNE YAHŞİ
40554 ŞEVKET İRSOY
36323 ŞULE SAKIZLIOĞLU
36402 TAMER KANTUR
35278 TAYFUN ERSAN
40194 YAHYA GÜLER
36044 YALIM ULUÇAY
36631 YILMAZ İÇAĞA
36899 ZAFER ERASLAN
35880 ZEHRA ASLAN KARAKAŞLI
18 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Şubeden
10. ULAŞTIRMA KONGRESİ
TAMAMLANDI
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından Şubemiz yürütücülüğünde düzenlenen 10. Ulaştırma
Kongresi 25-26-27 Eylül 2013 tarihlerinde İzmir’de gerçekleştirildi.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından Şubemiz yürütücülüğünde düzenlenen 10. Ulaştırma
Kongresi 25-26-27 Eylül 2013 tarihlerinde İzmir’de
gerçekleştirildi.
Kongrenin açılışında Şube Başkanımız Ayhan Emekli,
Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Serhan
Tanyel, Kongre Bilim Kurulu adına Prof. Dr. Ergun Gedizlioğlu, Karayolları Genel Müdür Yardımcısı İhsan
Akbıyık, ESHOT Genel Müdür Yardımcısı Tufan Eker ve
İMO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Levent Darı birer
konuşma yaptılar.
Açılış konuşmalarından sonra Kongre`nin açılış oturumu İMO Yönetim Kurulu üyesi Galip Kılınç`ın başkanlığında başladı. Açılış oturumunda Prof. Dr. Güngör
Evren, İZBAN Genel Müdürü Sabahattin Eriş, ESHOT
Genel Müdürlüğü adına Alper Deri birer sunum yaptılar.
Kongrede üç gün boyunca açılış oturumu ve panel
oturumu ile birlikte toplam 10 oturumda 38 adet sözlü bildiri sunumu yapıldı. Kongreye ayrıca 5 poster
bildiri katıldı.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Kongrenin son günü yapılan “İzmir ve Ege Özelinde
Bütünleşik Ulaştırma Sistemleri” konulu paneli Prof.
Dr. Güngör Evren yönetti. Panele konuşmacı olarak
TCDD 3. Bölge Müdürü Selim Koçbay, TCK 2. Bölge
Müdür Yardımcısı Baki Çoban, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanı Fidan Aslan ile Şube Başkanımız Ayhan Emekli katıldı.
Panelde konuşan kurum yöneticileri kurumları açısından mevcut ulaştırma durumu ve ulaştırma yatırımları hakkında detaylı bilgiler verdiler. Soru-cevap
bölümünde ise konuşmacılara ilk sunumlarda ifade
edilen konularla ilgili olmak üzere İzmir ve Ege özelinde kentlerin kentiçi ve şehirlerarası ulaşımı, ulaştırma
planlaması, sürdürülebilir ulaştırma ve ulaşım sorunları hakkında sorular ve eleştiriler yöneltildi. Panel konuşmacıların yöneltilen soru ve eleştirilere verdikleri
yanıtlarla son buldu.
Kongre sırasında Tepekule Kongre Merkezi sergi alanında ESHOT Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan
İzmirde geçmişten bugüne kullanılmış olan toplu
ulaşım araçlarının maketleri sergilendi. Kongre katılımcıları tarafından büyük ilgi gören sergi için ESHOT
Genel Müdürlüğüne teşekkür ediyoruz.
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 19
Şubeden
ŞUBE BAŞKANIMIZ AYHAN EMEKLİ’NİN KONGRE
AÇILIŞINDA YAPTIĞI KONUŞMA
sistemlerinin daha çok pay aldığı değişik ulaşım türlerinin kullanımı, sokaklar, meydanlar gibi kente ait
kamusal alanların sosyal yaşamın gereği halkın kullanıma açık olmasının önündeki sınırlandırmaların
kaldırılması ve ulaşım konusunda sürekli bir eğitimin
sağlanması ilkelerini öne çıkarmaktadır.
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldayım
Gidiyorum gündüz gece
diyerek başlar Âşık Veysel, hepimizin bildiği gibi. Ve
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen, İMO İzmir Şubesinin yürütücülüğünü üstlendiği ve açılışını hep birlikte yaptığımız 10. Ulaştırma
Kongresine Hoşgeldiniz.
Şehirlerarası ulaştırma, kentiçi trafik ve ulaşım sistemlerinin parçacıl ya da bütüncül olarak planlanması
amacıyla geçtiğimiz 50 yıl içinde başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere ülkemiz kentlerinde ulaşım
etüdü, ulaşım planı, ulaşım ana planı veya ulaşım
master planı gibi isimler altında bilimsel temelli etüt
çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Ne yazık ki bu çalışmalar uygulamada çok az karşılığını bulmuş, kentiçi
ulaşımındaki tıkanıklıkları çözme iddiasıyla sunulan
ve ulaştırma planlaması, sürdürülebilir ulaşım ve
bütünleşik ulaştırma sistemleri kavramlarına uygun
olmayan köprü, tünel, kavşak düzenlemesi ve battıçıktı tabir edilen parçacıl yatırımlarla sorun daha da
içinden çıkılamaz boyutlara taşınmış, ülke kaynakları kötü yönetilmiştir. Ülkemiz kentiçi ve şehirlerarası
ulaşımına yönelik olarak önceki yıllarda yapılmış, atıl
durumda ya da düşük kapasitelerde kullanılan kentiçi
demiryolu, tramvay hatları gibi önemli sayıda ulaştırma yapıları ve ulaşım ağlarının yenilenmesi, iyileştirilmesi, mevcut ve yeni planlanan ulaştırma sistemleri
ile bütünleştirilmesiyle sürdürülebilir ulaşım adına da
verimli kullanılabilmesi mümkün olacaktır.
Kongremizin ana teması olarak belirlediğimiz “Bütünleşik ulaştırma sistemleri” sürdürülebilir ulaştırma
kavramına uygun olarak ulaşım politikalarında kökten değişimi öngörmektedir. Bütünleşik Ulaştırma
Sistemleri; özel araç kullanım yoğunluğunun azaltılması gerekliliği, yaşanabilir bir kent oluşturmaya
yönelik düzenlenen ve metro, iyileştirilmiş banliyö
hatları, tramvay vb. raylı sistemler gibi toplu taşıma
20 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Şaşar Veysel işbu hale
Gâh ağlaya Gâhi güle
Yetişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece
diyerek bitirir Uzun ince bir yoldayım şiirini.
Bir başka ozan Pablo Neruda ise şiirinde şöyle der:
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Umarım Ünlü ozan Aşık Veysel’in şiirindeki gibi menzile yetişmek için koşuşturarak geçen günlerimizin
sonunda ne halde olduğumuzu bilmez duruma gelmeyiz. Ve Neruda’nın şiirinde söylediği Alışkanlıklarımıza esir olmaktan kurtulur, Ufuklarımızı genişletir ve
değiştiririz.
İnşaat Mühendisleri Odası’nın 1974 yılından başlayarak gelenekselleştirdiği Ulaştırma Kongrelerimizin
her birinin sonuçları hiç kuşkusuzdur ki Ulaştırma
planlamaları ve yatırımlarının bilimsel ve teknik yönüyle olduğu kadar Ulaştırma politikalarına dair değerlendirmeleriyle de önemli belge niteliği taşımaktadır. 10. Ulaştırma Kongresi de bu görevi yapmaya
devam edecek ve umarım Kentlerimiz, Ülkemiz, Halkımız adına yerel ve merkezi yöneticilerimize tünelin
ucundaki ışığı gösterecek, karanlığı bir alev misali
aydınlatacaktır.
Kongrenin gerçekleşmesinde katkıları bulunan
kurum ve kuruluşlara, Kongre süresince geçmişten
günümüze İzmir ulaşımında kullanılan toplu taşıma araçlarının maketlerinin sergilenmesini sağlayan
ESHOT genel müdürlüğüne, büyük özveriyle çalışan
Düzenleme kurulu ve Bilim Kurulu değerli üyelerine
ve değerli emekleri için Şube çalışanlarına Yönetim
Kurulu arkadaşlarım ve İnşaat Mühendisleri Odamız
adına teşekkür ederim.
Şubeden
İMO YÖNETİM KURULU SEKRETER ÜYESİ LEVENT DARI’NIN
KONGRE AÇILIŞINDA YAPTIĞI KONUŞMA
Değerli Başkan,
Değerli Katılımcılar,
İzmir Şubemizin Değerli Yöneticileri ve Üyeleri,
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Basınımızın Değerli Çalışanları,
Yürütücülüğünü İzmir Şubemizin yaptığı 10. Ulaştırma
Kongresi’ne hoş geldiniz.
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına sizleri
selamlıyor ve başarı dileklerini paylaşıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 10. Ulaştırma Kongresi
Bilim Kurulu, Danışma Kurulu ve Düzenleme Kurulu’nun
kıymetli üyelerine ve İnşaat Mühendisleri Odası İzmir
Şubesi Yönetim Kurulu’na, Şube çalışanlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Bu tablo emek ve destek sağlayanların özverili, meşakkatli, yorucu çalışmasıyla açığa
çıktı. Her bir katılımcı ayrı ayrı teşekkürü hak ediyor.
Kongremize bildiri sunan, Kongre zemininde görüşlerini
paylaşacak olan değerli akademisyenlerimize, meslektaşlarımıza da ayrıca teşekkür etmemiz gerekiyor.
Kongremiz mesleki-bilimsel bir derinlik yaratacak, teori
ile pratiği aynı zeminde buluşturacak, olması gerekenler
ile gerçekleşenler arasındaki açının kapatılması doğrultusundaki çabalara katkı sağlayacaktır.
Bu tür zeminler mevcut durumu yansıttığı ve uygulanabilir çözüm yolu önerdiği ölçüde sonuç alıcı olmaktadır
ki, Kongremizin bu hedefine ulaşacağından kuşku bulunmamaktadır.
Kuşkuyu ortadan kaldıran hem mesleki alanımızın
hem de ülkemizin bu sonuca duyduğu yakıcı ihtiyaçtır. Gerçeklerin görünür olmasına, mevcut durumun
bütün çıplaklığı ile ortaya çıkarılmasına, beraberinde çözüm yolları önerilmesine, alternatifler önerilerin
değerlendirilmesine, tartışmaların öğretici, ufuk açıcı
ve yapıcı bir tarzda hayata geçirilmesine ihtiyaç duyuyoruz. Hiç kuşku yok ki, değerli heyetiniz bu ihtiyacın
bilincindedir ve bu ihtiyaç Kongremizin asıl belirleyicisi
olacaktır.
Değerli Konuklar,
Ulaştırma Kongresi’nin bu yıl onuncusu düzenlenmektedir. İMO ulaştırma konu ile ilgili ilk kongresini 1974 yılında toplamıştır.
Anlaşılan o ki, ulaşıma dair sorunlar epey zamandır gündemimizi işgal etmektedir. Yine ifade etmeliyiz ki, ulaşım sorunları bir türlü çözülememektedir. Geçen yıllar,
bırakalım sorunların çözülmesini, katlanarak büyümesine yol açmaktadır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Bu gerçeklik, bütünlüklü, sürdürülebilir ve merkezi bir
ulaşım politikası olmamasına işaret etmektedir.
Bu nedenledir ki Odamız 10. Ulaştırma Kongresi’nin
ana teması, “Bütünleşik Ulaştırma Sistemleri” olarak
belirlenmiştir. Geniş yelpazede ele alınması gereken bu
konu, ulaşımın bütün boyutlarıyla ele alınma, teknik ve
ekonomik özellikleriyle birlikte sosyolojik, psikolojik,
çevresel, kentsel ve insani yönleriyle tartışılma şansı yaratacaktır. Yani ulaşım dar anlamıyla değil, geniş anlamıyla ele alınacak, tartışma trafikle sınırlı tutulmayacak,
ekonomik-sosyolojik ve kültürel neden-sonuç ilişkisinin
doğurduğu gerçeklik üzerinden sürdürülecektir.
Ulaşımın geldiği nokta bugün, gerçekten de böylesine
geniş bir çerçevede tartışmayı zorunlu kılmaktadır. İnsanın ihtiyaçları hareket noktası olmak kaydıyla, insan-ekonomi, ekonomi-kent, insan-kent, kent-planlama, insan-insan ilişki ve çelişkisi bütünleşik ulaşım konusunun
alt başlıklarını oluşturacaktır.
Elbette karayolu, demiryolu, denizyolu, havayolu ulaşımı ihtiyaç ve gereklilik bağlamında ele alınacak, gelişen
teknoloji değerlendirmeye alınacak, aynı zamanda ulaşım tartışmasından yola çıkarak kent politikaları masaya
yatırılacak, kent planlaması ile ulaşım planlaması arasındaki ilişki, akademik ve uygulamaya dönük hassasiyetler
ışığında irdelenecektir.
Kongre programına göz atıldığında kent içi ulaşıma dair
genel konuların dışında son derece spesifik konuların
da tartışılacağı görülecektir ki bu, kongremizin mesleki-teknik açıdan öğretici olacağının işareti sayılmalıdır.
Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar,
1923-1940 Demiryolları Projesi’nden, hızlı trene; 19481957 Karayolu Programı’ndan duble yollara geçiş bir bakıma ülkemizin sosyo-ekonomik sürecini özetlemekte,
aynı zamanda toplumsal ihtiyaçları karşılamada ulaşım
politikalarının eş değerli olduğuna dikkat çekmekte,
siyasi iktidarların politik tercihlerinin, sosyo-ekonomik
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 21
Şubeden
hedeflerinin ulaşım politikalarını doğrudan etkilediğini
göstermektedir.
şım ile ilgili tartışmaları gündeme taşımış, kent içi ulaşım,
kentsel sorunlar listesinin ilk sırasında yerini almıştır.
Bu süreç aynı zamanda bizleri, sorunlu konuların da
varlığını devam ettirdiğine dair gerçeklikle karşı karşıya
bırakmaktadır.
Kent içi ulaşımın spesifik sayılabilecek konularının
Kongre programında yer almış olması inşaat mühendislerinin konuya ne kadar vakıf olduğunu göstermekle
kalmamakta, aynı zamanda, kent içi ulaşım projeleri hazırlanma süreçlerine üniversitelerin, bilim çevrelerinin,
meslek odalarının dahil edilmeyişinin nasıl bir yanlışa
işaret ettiğini ortaya çıkarmaktadır.
Birinci Boğaz Köprüsü ile ilgili tartışmaların bir benzerinin, Üçüncü Boğaz Köprüsü ile ilgili yapılıyor olması,
itiraz sahiplerinin politik niyetlerinden ziyade, bir bütün
olarak kent kültürü arasındaki farka işaret etmektedir.
Aynı şekilde, Ankara’da ODTÜ ormanlarını yok etme pahasına uygulamaya alınan yol projesinin yol açtığı tartışmanın asıl nedeni, kente, kent içi ulaşıma, kent-insan
ilişkisine dair yaklaşımdaki farklılıktır. Nasıl bir kent yaratılmak isteniyorsa, bu niyet örneğin, yol projelerinde
karşımıza çıkmaktadır.
Kritik soru şudur: Nasıl bir kent istenmektedir: İnsan
odaklı mı, araç odaklı mı?
Birinci Boğaz Köprüsü’nün kullanıma açıldığı 1973 yılını
baz alırsak, yaklaşık 40 yıldır kentlerimiz, kent içi ulaşım sorunu yaşamaktadır. Aradan geçen zaman zarfında yapılan onca alt üst geçide, köprü geçişine, kavşak
düzenlemesine, kentlerin etrafını saran çevre yollarına
rağmen metropol kentlerimizin birincil sorunu ulaşım
olmaya devam etmektedir.
Örneğin, 2020 Olimpiyatları için üç aday ülke arasındaki
oylamanın sonuçları kent içi ulaşımın İstanbul’un zaaflı
yönüne işaret ettiğini göstermektedir. İstanbul’la
birlikte Olimpiyatlara aday olan Tokyo ve Madrid’in
kent içi ulaşımdaki oyu 8,5 iken, İstanbul’un oyu 6’da
kalmış, Olimpiyatların İstanbul’a verilmemesinin bir
nedeni olarak bu düşük oy görülmüştür. Diğer metropol kentlerimizin daha olumlu bir pozisyonda olduğunu iddia etmek güçtür.
Bir başka soru ise kent içi ulaşımda sorunların neden çözülemediğidir. Yanlış nerededir?
İnanıyorum ki Kongremizde yanlışlar ve doğrular
bilimsel tarzda ele alınacak, olanlarla olması gerekenler
arasındaki açı kapatılmaya çalışılacaktır.
Değerli Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,
Ulaşımın öyküsü bizleri tekerin icat edildiği milattan
önce 3000’li yıllara kadar götürecektir. İlkel denebilecek
motorlu taşıtların görülmeye başladığı 1700’lü yıllardan
bugün çok sistemli motorlu taşıtlara, toprak yollardan
otobanlara geçiş, aynı zamanda toplumların gelişim
seyrini resmetmektedir. Atlı arabadan hızlı trene geçiş,
toplumsal tarihin bir başka anlatımı sayılmaktadır.
Kentlerin ortaya çıkması ve büyümesi, nüfus artışı, farklılaşan insan ihtiyaçları, ekonomik hareketlilik, teknoloji
ulaşımdaki gelişmelerin de tetikleyicisi olmuş, hakim
üretim ilişkisi ulaşımı doğrudan belirlemiş, ekonomik
tercihler kara, deniz, hava yolu kullanımında etkili olmuştur.
Büyüyen ve karmaşık hal alan kent yaşamı, kent içi ula22 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Değerli Meslektaşlarım,
Kongre zemininde yararlı ve değerli tartışmaların yaşanacağına kuşku duymuyorum. Ancak bir başka sorumluluğumuz daha bulunduğunu hatırlatmak istiyorum.
Bilimsel-mesleki etkinlikleri kamuoyunun ilgi odağı haline getirmek, kongre ve sempozyum çıktılarını
kamuoyu ile paylaşmak, toplumsal bilincin oluşturulmasında katkı sağlamak üzere değerlendirmek, bunları
merkezi ve yerel yönetimleri harekete geçirmenin aracı
olarak kullanmak görevlerimiz arasında bulunmaktadır.
İnanıyorum ki siyasi erk bu zeminlerde görünür hale gelen bilimsel gerçekleri yok sayamayacaktır.
Bugün özellikle metropol kentlerimiz, bilimsel-mesleki
gerçeklerin yok sayılmasının doğal sonuçlarıyla karşı
karşıyadır. Çarpık kentleşme, plansızlık, günü kurtarmak
ve lokal sorunu çözmekle sınırlı projeler nedeniyle kentlerimiz ulaşım sorunu yaşamaktadır. Kentlerimiz estetikten ve kentsel kimlikten yoksundur. Metropol kentler
neredeyse alt üst geçit çöplüğüne dönüşmüştür. Toplu
taşımacılık ya hiç yoktur ya da yeterli değildir. Metro ve
benzeri projeler ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Kentlerimizde ulaşım ana planı yoktur; ulaşım sürdürülebilir,
ulaşılabilir, güvenli ve konforlu değildir.
Bu gerçeklik, Kongre programıyla örtüşmektedir. Kongremizde ulaşıma dair genel ilkelerin yanı sıra, toplu
taşımda otobüs şeridi uygulamalarından, kent içi yol
ağlarında rasyonelliğe kadar pek çok alt başlık titizlikle
tartışılacaktır.
Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar,
İnşaat Mühendisleri Odası kurulduğu günden bu
yana, mesleki alanlarıyla ilgili bilimsel etkinlikler
düzenlemektedir. Kongre, sempozyum, kurultay,
çalıştay ve benzeri etkinlikler Odamızın referans kurum
olmasını sağlamıştır.
Şu noktayı özellikle vurgulamak istiyorum ki, bu sizlerin
sayesinde olmuştur.
Bu nedenle hem 10. Ulaştırma Kongresi’ne hem de mesleki alanımıza verdiğiniz katkılar nedeniyle sizlere bir
kez daha teşekkür ediyor, sözü konunun uzmanlarına
değerli akademisyenlere, bilim insanlarına, meslektaşlarıma bırakıyor, saygılar sunuyorum.
Taner YÜZGEÇ
Şükrü ERDEM
Levent DARI
Nevzat ERSAN
Galip KILINÇ
Cihaz MAZMANOĞLU
Tansel ÖNAL
(Başkan)
(İkinci Başkan)
(Sekreter Üye)
(Sayman Üye)
(Üye)
(Üye)
(Üye)
Şubeden
İMO İZMİR ŞUBESİ 43. DÖNEM YÖNETİM KURULU
Ayhan EMEKLİ
Hülya ALTUN
Erhan ARSLAN
H. Şahin TÜZEN
Gürkan ERDOĞAN
Erkin ÖZER
Vedat YORULMAZEL
(Başkan)
(Sekreter Üye)
(Sayman Üye)
(Üye)
(Üye)
(Üye)
(Üye)
10. Ulaştırma Kongresi 27.09.2013
SPONSORLAR
RESMİ SPONSORLAR
10. Ulaştırma Kongresi TÜBİTAK tarafından “Yurt İçi
Bilimsel Etkinlikleri Destekleme Programı” kapsamında
desteklenmiştir.
DANIŞ YAPI
KOLİN İNŞAAT
Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
KAVUKLAR
ERMİT
Akaryakıt Oto İnş. San. Tic. A.Ş.
Mühendislik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.
DESTEKLEYEN KURULUŞLAR
Frigo Soğutma
San. ve Tic. A.Ş.
Çeşmeli Özbek
Tic. Ltd. Şti.
SPONSOR KURULUŞLARA KATKILARINDAN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİZ
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
IV
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 23
Şubeden
TMMOB 2. İZMİR KENT SEMPOZYUMU
TAMAMLANDI
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından Şubemiz
ve MMO İzmir Şubesi sekreterliğinde düzenlenen TMMOB İzmir 2. Kent Sempozyumu Tepekule Kongre ve
Sergi Merkezi`nde 28-30 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından düzenlenen TMMOB İzmir 2. Kent Sempozyumu Tepekule
Kongre ve Sergi Merkezi`nde 28-30 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Grup Praksis`in dinletisi ile başlayan Sempozyumun
açılış konuşmasını TMMOB İzmir İKK Sekreteri Ferdan
Çiftçi yaptı. Çiftçi`nin ardından sırasıyla Sempozyum
Yürütme Kurulu adına MMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Melih Yalçın, TMMOB Yönetim
Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Bornova Belediye
Başkanı Kamil Okyay Sındır ve CHP İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel birer konuşma yaptılar.
Sempozyumda üç gün boyunca TMMOB`ye bağlı
odaların İzmir birimleri tarafından 27 oturumda toplam 86 bildiri sunuldu. Bildiri sunumları arasında TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu adına gerçekleştirilen “Kentsel Dönüşüm Anketi”, “Mahalle Sorunlarına
Yönelik Muhtar Anketi” ve “Öğrenci Anketi” ile birlikte
TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu adına sunulan iki bildiri de yer aldı.
Sempozyum kapsamında ilköğretim 5, 6, 7 ve 8. Sınıf
öğrencilerine yönelik gerçekleştirilen “Nasıl Bir Kent
İstiyoruz?” konulu resim yarışmasının ödül töreni 30
Kasım 2013 Cumartesi günü yapıldı. Törende dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi. Törenin ardından
gerçekleşen “Yerel Forumlar Ortak Forumu”na çeşitli
yerel forumlardan yoğun katılım gerçekleşti.
Sempozyumun son günü gerçekleşen “Kent Hakkı
ve Kent Yönetimi” konulu panele konuşmacı olarak
Cihan Uzunçarşılı Baysal, Nilgün Toker Kılınç, Şenol
Karaaslan katıldılar.
Gezi sürecinde çekilmiş olan fotoğraflardan derlenen
“Bir Direnişin Öyküsü” başlıklı gezi fotoğrafları sergisi
ile “Nasıl Bir Kent İstiyoruz?” konulu resim yarışmasında sergilemeye değer görülen resimlerin yer aldığı
sergi katılımcılar tarafından yoğun ilgi gördü. Sergi
alanında ayrıca “Nasıl bir kent istiyoruz?” ve “Nasıl bir
kent istemiyoruz?” başlıklı iki panoda katılımcıların
görüşleri kısa notlar halinde alındı.
Sekreteryasını MMO İzmir Şubesi ile birlikte Şubemizin yürüttüğü Sempozyumda Şubemiz adına 14
bildiri hazırlanarak sunuldu. Ayrıca TMMOB İzmir İKK
adına çalışmalarında da aktif görev aldığımız “Kentsel Dönüşüm Anketi” ve “Mahalle Sorunlarına Yönelik
Muhtar Anketi”nin sunumları da Şubemiz tarafından
gerçekleştirildi.
“Gezi”
Fotoğrafları
Sergisi
Bir direnişin öyküsü...
nt
Ke İn
24 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Çık!
İp
e Sah
Şubeden
SATILAN SADECE KARAYOLLARI ARAZİSİ Mİ?
‘bu memleket, efendiler, satılmak üzere tam hazır;
huzurunuzda titreyen şu milletin sapır sapır,
şu ıstıraplı milletin -ki ölmede ağır ağırbütün hayatıdır, satın çekinmeden şakır şakır.
satın efendiler satın, bütün bu memleket sizin,
haraç mezat satın hemen, gerekmiyor izin mizin.’*
Bir çoğumuz için İzmir’in en nostaljik, hatta biraz da
duygusal olanlarımız için en romantik yoludur İzmir’in Bornova Ağaçlıyol’u.
İzmir’in önemli resmi kurumlarının toplandığı bir bölgedir. Burada bulunan kamu emekçileri için burada
kampüsleri bulunan DSİ, KGM, TEDAŞ ve Tarım İl Müdürlüğü gibi kurumların bahçeleri önemli toplanma
ve sosyalleşme alanlarıdır. Aynı zamanda Ağaçlıyol
bölgesinde bulunan
resmi kurumlara ait
bulunan lojmanlar;
hem uygun fiyatlar
ile barınma sağlarken
aynı zamanda işyerlerine ulaşımı kolaylaştırmaktadır.
layan satış süreci eğer gerekli tepki gösterilmezse DSİ
başta olmak üzere bölgede yer alan diğer tüm resmi
kurumlara sıçrayacak. Zaten Karayolları arazisi planlandığı gibi Alışveriş Merkezi haline getirilirse bu bölgede bulunan diğer resmi kurumlar oluşacak trafik
yüzünden barınamaz hale geleceklerdir.
Biz bu yukarıda saydığımız nedenler ile bu satışı sadece bir arazi satışı olarak görmemekteyiz. İzmir’i İzmir
yapan güzelliğinin satışı olarak görmekteyiz. Bu bölgede yer alan kamu emekçilerinin gündelik hayatının
pazarlanması olarak görmekteyiz. Satacak başka hiçbir şey kalmadığı için satışın bu noktalara kadar geldiğini görmekteyiz. Yazının başında Tevfik FİKRET’in
Hanı Yağma şiirinden bir dizeyi sizinle paylaştık. En
sonda söyleyeceğimizi en başta söylemiş olduk.
Bu kurumlar ile kent
merkezi arasının yakın olması hem vatandaşın hem de çalışanların toplu taşıma ile
bu bölgeye ulaşmasını kolaylaştırmaktadır.
Ağaçlıyol’da yer alan
kurumlarda yer alan
sosyal tesisler, bu kurumlarda çalışanların
aileleri için önemli kolaylıklar sağlamaktadır. TEDAŞ’da yer alan kreş, bu bölgede oturan kamu
emekçilerinin çocuklarına uygun fiyatlar ile eğitim
imkanı sağlamaktadır. Karayolları ve DSİ’ne ait spor
tesisleri yine çocukların spor ile tanıştıkları kurslara
ev sahipliği yapmaktadır.
Ve hepsinden daha önemlisi Ağaçlıyol’da resmi kurumların kampüsleri ve yollarda bulunan ağaçlar İzmir kentinin önemli akciğerlerinden birisidir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından bu özelliklere sahip Ağaçlıyol imar değişikliği yapılarak Alışveriş Merkezine çevrilmek isteniyor. Karayolları ile baş-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Gezi parkının AVM (Alışveriş Merkezi)’ye dönüştürülmesi sürecinde halkımızın göstermiş olduğu tepki
tüm demokrasi güçlerine umut vermektedir. Biz bu
satış sürecinin önümüzdeki günlerde halkımızın göstereceği demokratik tepkiler ile durdurulabileceğine
inanmaktayız. En başta söyleceğimizi de en sona yine
Hanı Yağma şiirinden bir mısra ile bırakmış olalım...
‘Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak’
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 25
Şubeden
KARAYOLLARI ARAZİSİNDE ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI’NIN YAPTIĞI
İMAR DEĞİŞİKLİKLERİ
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca düzenlenmiş imar
planlarının değişiklik öyküsünü kısaca özetlemek gerekirse;
Bornova Ağaçlıyol bölgesinde bulunan ve Karayolları
Bölge Müdürlüğü’ne ait depolar ile idari bina ve atölye olarak kullanılan taşınmazlar için, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından imar planları hazırlandı. 1/100 000 ölçekli çevre düzeni planı, 1/25 000 ve
1/5 000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1 000 ölçekli uygulama imar planları Öİ Başkanlığınca -resen- onaylanarak, söz konusu alanlar “II. ve III. Derece Kentsel
Bölgesel İş Merkezi” olarak planlandı. Şimdi de satışa
çıkartılıyor.
İMAR PLANI DEĞİŞİKLİK SÜRECİ
İmar planı değişikliğine konu parsellerin mülkiyeti
Karayolları Genel Müdürlüğü ve Hazine adına kayıtlıdır.
Şekil 2. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından
hazırlanmış Mevcut Çevre Düzeni Planı 1/25000
kalan) “M Koşullu-Metropolitan Aktivite Merkezi”,
atölye ve idari binalarının bulunduğu alan ise (batıda
kalan) “Büyük Kentsel Yeşil Alan-Bölge Parkı” olarak
belirlenmiştir.
İLK PLAN DEĞİŞİKLİĞİ
ÖİB, 1/100 000, 1/25 000, 1/5000 ve 1/1000’lik plan
değişiklik taslaklarını ve açıklama raporlarını, Haziran
2012’de ilgili Belediyelere ileterek, kurum görüşlerini
talep etmiştir. Bornova Belediyesi’nce ÖİB’ ye iletilen
itiraz raporunda, donatı alanlarının yetersizliği, zaiyat
oranı, eşdeğer yeşil alan ayrılmaması gibi olumsuzluklar yer almıştır.
Şekil 1. Belediye tarafından hazırlanmış mevcut
Uygulama İmar Planı: 1/1000
İki ayrı alandan oluşan bölgede, batıda kalan alan
(toplam 44 542 m²) Karayolları İzmir Şube Şefliği’nin,
doğuda kalan alan (toplam 90 266 m²) ise Karayolları
2. Bölge Müdürlüğü’nün bulunduğu alandır.
Her iki alan da, halihazırda 1/5000 Ölçekli Nazım İmar
planında “Yönetim Merkezi”, 1/1000 Ölçekli Uygulama imar planında ise “Resmi Kurum Alanı, İmar Yolu
ve Yeşil Alan” olarak planlanmış olup, “Taks:0.60, Kaks
(Emsal):2.0 ve Hmax=10 kat” olarak belirlenmiştir.
Şekil 3. Özelleştime İdaresi Başkanlığı tarafından
hazırlanan Taslak İmar Planı Haziran 2012
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığınca; 08/10/2012
tarih ve 37 değişiklik nosu ile onaylanan 1/25000
ölçekli Çevre Düzeni Planında ise, Karayolları Bölge
Müdürlüğü’nün depolarının bulunduğu alan (batıda
Söz konusu taslak imar planları, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun
Ek-3. maddesi uyarınca onaylanarak 05.10.2012 tarih
28432 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
26 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Şubeden
girmiş,tir. İmar Planları, bilgi ve gereği için Bornova
ve İzmir Büyükşehir Belediyelerine iletilmiştir. Belediye’den, planın askıya çıkartılması ve askı süresi
içinde yapılacak itirazların ilan tutanakları ile birlikte
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına iletilmesi talep edilmiştir.
Şekil 5. 29/01/2013 tarih 28543 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Özelleştime
İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan imar planı,
en son hali. Ölçek: 1/25 000, 1/5000 ve 1/1000
Şekil 4. 05.10.2012 tarih 28432 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren Özelleştime İdaresi
Başkanlığı tarafından hazırlanan imar planı
Ölçek: 1/100 000, 1/25 000, 1/5000 ve 1/1000
“II. ve III. Kentsel ve Bölgesel İş Merkezi (E:2.00; Hmax:
10 Kat), Park Alanı, Yol ve Trafo” (Taks kaldırılarak, 10
m çekme mesafesi koşulu getiriliyor)
Bornova Belediyesi’nce, bir aylık askı süresi
30/10/2012 tarihinde başlamak üzere askıya çıkarılan
imar planı değişikliğine, askı süresi içinde Bornova
Belediyesi ve TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi itiraz etmiştir.
İKİNCİ PLAN DEĞİŞİKLİĞİ
Yapılan bu itirazlar üzerine, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, imar planı değişikliğine ilişkin yapılan itirazların değerlendirildiğini, yapılan değerlendirmeler
doğrultusunda yeniden düzenleme yapılan 1/25000
ölçekli çevre düzeni planı, 1/5000 ölçekli nazım imar
planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliklerinin Özelleştirme Yüksek Kurulunun 18.01.2013
tarih 2013/13 sayılı Kararı ile onaylandığını, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından 3194 sayılı İmar Kanunun Ek-3 üncü maddesine göre onaylanan imar planı
değişikliklerinin ise 29.01.2013 tarih ve 28543 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiğini
duyurmuştur.
Halihazırda 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planında Resmi Tesis Alanında, Taks:0.60, Kaks:2.0 ve
Hmax=10 kat olarak belirlenen parseller, ÖİB’ce planlanırken emsal değeri ve kat yüksekliği değerlerinde
bir değişikliğe gidilmemiş, ancak Taks=0.60 olan taban alanı katsayısı kaldırılarak, imar parselinde zemin
kullanım sınırlaması kaldırılmıştır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ÖİB’ce hazırlanan taslak imar planı ve 05.10.2012 tarihli ve 29/01/2013 tarihli Resmi Gazetelerde yayımlanan üç (3) farklı imar planlarına ait hesaplanan alan
büyüklüklerine ilişkin bilgiler Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1’de görüldüğü üzere, yapılan itirazların dikkate alındığı, yeşil alan miktarında artış sağlandığı ve
Kentsel Bölgesel İş Merkezi kullanım alanlarının azaltıldığı görülmektedir.
Tabloda, yeşil alan ve Kentsel Bölgesel İş Merkezi kullanım alanlarının (zeminde-parsel alanı olarak) miktarları yaklaşık olarak verilmiştir.
Bu da gösteriyor ki, son imar planın hayata geçmesi ile, Emsal:2.0, Hmax=10 kat olmak üzere, bölgede
oluşacak ticari tesis-Alışveriş Merkezi-İş Merkezinin
yaklaşık Emsal – Kaks alanları; doğu bölgesinde yaklaşık 54 922 m² , batı bölgesinde ise yaklaşık 107 770
m² olmak üzere, toplamda en az 162 692 m² olacaktır.
İmar planının batı bölgesinde kalan ve halihazırda
Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’ne ait taşınmazların
hava fotoğraflarından da görüldüğü üzere mevcut ve
yetişmiş ağaç dokusu bulunmaktadır. Bu fotoğrafta
imara açılan alanlar sarı çizgiler ile gösterilmiştir. Satıştan sonra firma sarı çizgiler ile gösterilen alandan
10 m. içerisindeki bölgenin tamamına AVM yapabilecektir.
Kentimizde, 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planında “Büyük Kentsel Yeşil Alan-Bölge Parkı” olarak,
1/1000 Ölçekli Uygulama imar planında “Resmi Kurum Alanı, İmar Yolu ve Yeşil Alan” olarak ayrılan alanın, kamusal alan kullanımdan çıkartılması, kentsel
bölgesel iş merkezi kullanımının getirilmesi kararı
ile, ileride telafisi mümkün olmayan bir planlama ve
özelleştirme süreci başlatılmıştır.
Plan değişikliğine konu parsellerde imar uygulaması
gerçekleştirilmiş ve tapu tescil işlemleri yapılmış durumdadır.
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 27
Şubeden
Tablo 1. Taslak İmar Planı ve farklı imar planlarındaki alan büyüklükleri
TASLAK İMAR PLANI
Bat Bölgesi
Doğu Bölgesi
Yeşil Alan
1 710 m²
6 245 m²
II. ve III. Derece Kentsel ve Bölgesel
İş Merkezi alan
30 282 m²
70 529 m²
05.10.2012 tarih 28432 R.G İMAR PLANI
Bat Bölgesi
Doğu Bölgesi
Yeşil Alan
2 972 m²
19 240 m²
II. ve III. Derece Kentsel ve Bölgesel
İş Merkezi alan
29 030 m²
57 169 m²
29/01/2013 tarih 28543 R.G İMAR PLANI
Bat Bölgesi
Doğu Bölgesi
Yeşil Alan
4 617 m²
22 223 m²
II. ve III. Derece Kentsel ve Bölgesel
İş Merkezi alan
27 461 m²
53 885 m²
Plan değişikliğinin yürürlüğünün durdurulması ve iptali
için Danıştay’a İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bornova Belediyesi (1/04/2013 dava tarihi) ve TMMOB ŞPO İzmir Şubesi
(16/05/2013 dava tarihi) dava açmış olup, açılan davalar henüz sonuçlanmamıştır.
İmar planı değişikliğinin yaratacağı olumsuzluklar; nüfus
ve trafik yoğunluğu, sosyal ve teknik altyapı yetersizliği
ve bölgenin plan bütünlüğünün bozulmasına neden olacaktır. Kamuya ait bir alanın ticarileştirilmesinin, bilimsel
ve teknik esaslar ile kamu yararına uygun olmadığı bir kez
daha belirtilmelidir.
Not: Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanılığı’nın 1/1000,
1/5000, 1/25000 ölçekli imar planları ile 1/100 000 ölçekli çevre
düzeni planı değişikliği yapılmasına ilişkin işeme karşı yaptığı itirazın reddine ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 18/01/2013
tarihli, 2013/13 sayılı kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebi ile, Bornova belediyesi Danıştay 6. Dairesi’nde dava
açmıştır. Mahkeme, 12/09/2013 gününde “....davanın durumu ve
özelliğine göre, yerinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi
sonucunda düzenlenecek bilirkişi raporunun alınmasından sonra bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar dava konusu
edilen işlemin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin istemin kabulüne, 12/09/2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi” denilmektedir (Danıştay Altıncı Daire- Esas No: 2013/2050)
Şekil 6. Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’ne ait
taşınmazların hava fotoğrafları
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İZMİR ŞUBESİ
YÖNETİM KURULU
(Kaynak: Resmi Gazete)
28 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Şubeden
AĞUSTOS-EYLÜL 2013’TE YAYINLANAN
YASA VE YÖNETMELİKLER
1- Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
Tabiat Varlıkları, Doğal Sit Alanları ve Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Alan Yapı Yasaklı Taşınmazların Hazine Taşınmazları İle Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik
(3 Ağustos 2013 T, 28727 S. R.G)
2- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik
Önlemleri Hakkında Yönetmelik (12 Ağustos 2013 T,
28733 S. R.G)
3- Kültür ve Turizm Bakanlığından:
Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıklarının
Tasnifi, Tescili ve Müzelere Alınmaları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (15
Ağustos 2013 T, 28736 S. R.G)
hinde Kararlaştırılmıştır. (6 Eylül 2013 T, 28757 S. R.G)
11- Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (8 Eylül 2013 T, 28759 S. R.G)
12- Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (14 Eylül 2013 T, 28765 S. R.G)
12- Çevre ve Şehircilik Bakanlığından Düzeltme:
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (15 Eylül 2013 T, 28766 S. R.G)
13-Maliye Bakanlığından:
Milli Emlak Genel Tebliği (SIRA No: 358) (17 Eylül 2013
T, 28768 S. R.G)
4- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
İş Hijyeni Ölçüm, Test ve Analizi Yapan Laboratuvarlar
Hakkında Yönetmelik (20 Ağustos 2013 T, 28741 S.
R.G)
14- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği
(19 Eylül 2013 T, 28770 S. R.G)
5- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
Çalışanların Titreşimle İlgili Risklerden Korunmalarına
Dair Yönetmelik (22 Ağustos 2013 T, 28743 S. R.G)
15- Kamu İhale Kurumundan:
Çerçeve Anlaşma İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (24 Eylül 2013
T, 28775 S. R.G)
6- Kamu İhale Kurumundan:
Kamu İhale Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ (23 Ağustos 2013 T, 28744 S. R.G)
7- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
Geçici veya Belirli Süreli İşlerde İş Sağlığı ve Güvenliği
Hakkında Yönetmelik Tebliğ (23 Ağustos 2013 T,
28744 S. R.G)
8- Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonları Kuruluş ve
Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (23 Ağustos 2013 T,
28744 S. R.G)
9- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Çalışan Temsilcisinin Nitelikleri ve Seçilme Usul ve Esaslarına İlişkin Tebliğ (29
Ağustos 2013 T, 28750 S. R.G)
10- Bakanlar Kurulu Kararı, Karar Sayısı : 2013/5281
İzmir İli, Karşıyaka İlçesi, Cumhuriyet Mahallesi Sınırları
Içerisinde Belirtilen Alanların Riskli Alan Ilan Edilmesi;
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 22/7/2013 Tarihli ve
4343 Sayılı Yazısı Üzerine, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2 Nci
Maddesine Göre, Bakanlar Kurulu’nca 13/8/2013 Tari-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
16- Kamu İhale Kurumundan:
Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (24
Eylül 2013 T, 28775 S. R.G)
17- Kamu İhale Kurumundan:
Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (24 Eylül 2013 T,
28775 S. R.G)
18- Kamu İhale Kurumundan:
İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (24 Eylül 2013
T, 28775 S. R.G)
19- Kamu İhale Kurumundan:
Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (24 Eylül 2013 T,
28775 S. R.G)
20- Kamu İhale Kurumundan:
Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (24 Eylül 2013 T,
28775 S. R.G)
21-Kamu İhale Kurumundan:
İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Tebliğde
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 29
Şubeden
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (24 Eylül 2013 T,
28775 S. R.G)
22- Kamu İhale Kurumundan:
Kamu İhale Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ (24 Eylül 2013 T, 28775 S. R.G)
23- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel
Müdürlüğü’nden
Yapı Denetimi – Tarih : 01/08/2013, Genelge No:2013
/ 23, 2013/24, 2013/25, 2013/26, 2013/27, 2013/28
24- Çevre ve Şehircilik Bakanlığından:
Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (3 Ekim
2013 T, 28784 S. R.G)
25- İçişleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlığından:
Belediyelerin Arsa, Konut ve İşyeri Üretimi, Tahsisi, Kiralaması Ve Satışına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (3 Ekim 2013 T, 28784
S. R.G)
KARE BULMACA VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ
KARE
BULMACA
ÇÖZÜMÜ
KARE
BULMACA VE
SUDOKU ÇÖZÜMLERİ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
27- Kanun Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
KARE
BULMACA
(11 Ekim 2013
T, 28792
S. R.G)VE SUDOKU ÇÖZÜMLERİ
L A K
S
1 2 3 43 5S 6G 7 8M 9A 10
29- Bakanlar Kurulu
Kararı
4 İK YI OZ ŞA K
N A M E R İ
1 Karar
M Sayısı
A T: 2013/5484
R
T Rİ ELidari
A denetimiR U N
2 “Orman
İ R Mühendisleri
A 5 Bİ A
M veKmali
Odasının
6
N
Y
İ
T
İ
K
B A
Su İşleri
yapılması
hakkın3 ninSOrman
G veM
A LBakanlığınca
A K
S
ve Su
7 yürürlüğe
Akonulması;
A İş-M
4 daki
K ekli
I Kararın
Z A
NL A M
EK RA L
İOrman T
leri Bakanlığının
26/9/2013
tarihli
ve
14788
sayılı
yazısı
E M E
E
5 üzerine,
İ T 6235
İ L8sayılıİ Türk
KL Mühendis
A RE UL veN
Mimar Odaları
9
K
E
T
A
R
A
L
I
K
6 Birliği
N Kanununun
Y İ Tek 3İ üncü
K maddesine
B A göre, Bakan10
T
R
E
7 lar LKurulu’nca
A A K1/10/2013
A L tarihinde
T AN kararlaştırılmıştır.
M S A R ”İ
R.G)E
8 (7 Kasım
İ L 2013ET, 28814
L ES. M
E
9 29-KBakanlar
E T Kurulu
A Kararı
R A L I K
10Karar Sayısı
T R: 2013/5660
E N9 5 S4 A3 R2 6İ
SUDOKU ( kolay )
7
1
A
R
G
I
T
A
L
E
T
1 2İ 3Y
T R
M A
B TA
İ R
M
A AL
S
A G
N
K I Z
L
K
İ T İ
İ T İ
N
Y
K A L
L A A
E
İ LL E
A TR
K E
E T
N R
1
A
2
3
Z
4
İ
5
Y
6
A
7
8
9T
R
10
5
4
39
25
6
4
37
21 68 7
1
8
7
2
8
17
92
5
8
3
6
1
3
6
41
83
7
6
14 93 56 4
42 85 79 2
5
9
3
9
1
4
7
8
3
2
1
83
8
4
69 12 85 64 27 5
56 17 24 59 18 43 9
SUDOKU ( orta )
5 78 34 59 76 32 91 6
2
1
7
KOLAY
7 2
6
92
3
1
5
7
4
4 6 3 24
5
SUDOKU
(
orta
)
5 8 9 69
6
6
7
8
1
3
4
7
6
5
8
8
2
7
1
8
3
9
1
2
6
4
7
2
9
3
6
8
5
3
7
2
1
6
2
5
4
9
5
7
1
4
8
2
5
4
8
9
3
4
1
3
5
6
7
3 898 156
57
3
88 221 379
29
1 663 447
934
585
9
6
1
5
8
4
2
4
6
1
9
5
8
7
3
2
9
3
2
7
5
6
8
4
3
2
9
6
1
3
6
4
1
7
2
9
5
8
1
3
3
7
9
1
5
4
6
7
8
4
9
1
4
6
9
5
2
6
8
4
1
9
3
2
7
5
2
9
1
5
7
6
8
4
3
5
3
7
4
8
7
8
48 26 64
11 99 75
712 33 57 82
ORTA
2 9 6 1
SUDOKU ( zor )
9
4
7
6
5
2
1
8
3
2
1
6
8
7
3
5
4
9
SUDOKU ( zor ) 3
5
8
9
4
1
2
7
6
8
4
7
6
1
9
6
4
3
8
1
7
9
5
2
6
9
8
2
5
3
5
6
1
7
2
3
3
9
4
9
2
4
7
6
1 ZOR
6 8
5
7
3
5
8
9
4
5
9
3
2
8
1
7
2
5
9
6
8
4
3
1
5
1
6
4
8
7
2
3
1
4
6
7
9
7
8
3
2
6
1
5
2
7
4
9
3
2
4
1
9
5
8
4
7
6
3
5
2
5
3
7
4
1
3
9
6
1
8
2
2
1
7
9
5
3
8
6
4
4
3
1
7
6
9
8
2
5
4
6
3
2
7
8
1
9
5
8
2
9
4
3
5
6
1
7
5
8
9
6
4
1
3
7
2
7
6
5
1
2
3
3
9
4
30 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
K A
M
S
R İ
U N
B A
A M
E
I K
R İ
9
8
“Türk Mühendis ve
7 Mimar
2 8 1Odaları
9 5 Birliğine
4 3 6bağlı
SUDOKU
kolay )
Çevre (Mühendisleri
Odası,
Elektrik
Mühendisleri
1 3 6 4 8 7 2 5 9
Odası, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, İç
3 9 1 8 6 2 5 4 7
9 5 Odası,
4 3 İnşaat
2 6 Mühendisleri
7 1 8
Mimarlar
Odası, Jeofizik
6 7 2 5 1 4 9 8 3
Mühendisleri
Odası,
7 2 8 1 Odası,
9 5 Jeoloji
4 3 Mühendisleri
6
8 4
5 7
3 9 Odası,
6 2 Peyzaj
1
Makina
Mühendisleri
Odası,
Mimarlar
1 3 6 4 8 7 2 5 9
1 7 Plancıları
9 5 3Odası
8 6üzerinde
4
Mimarları Odası ve2 Şehir
3 9 1 8 6 2 5 4 7
idari ve mali denetim,
4 Çevre
6 3 ve2 Şehircilik
7 8 Bakanlığınca
1 9 5
6 7 2 5 1 4 9 8 3
yapılır.
”
5 8 9 6 4 1 3 7 2
4 528854
7 S.
3 R.G)
9 6 2 1
(178Aralık,
4O 5Ş 6K 7 A 8 9 10
RR İE YM O Ş
A BK A RSE
M
M AE LR A İ K
A N
M E
A R U N
L
K A R
K
B A
İ T İ K
T A M
K A L
T
M
E
E
E L E M E
A AL RI AKL
ES NA R S İ A
SUDOKU SUDOKU
( kolay
) ÇÖZÜMLERİ
SUDOKU
( kolay )
26- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği (5
Ekim 2013 T, 28786 S. R.G)
28- Çalışma ve Sosyal
Güvenlik
1 2
3 4 Bakanlığından:
5 6 7 8 9 10
İş Güvenliği Uzmanlarının
Görev,
Yetki,
1 M A T R İ YSorumluluk
O Ş K VeA
Eğitimleri
Hakkında
Yönetmelikte
Değişiklik YapılmaKARE
BULMACA
VE SUDOKU
ÇÖZÜMLERİ
2 İ R A
B A R E M
sına Dair Yönetmelik (11 Ekim 2013 T, 28792 S. R.G)
M
İ
S
K
İ
N
L
İ
K
Şubeden
PLANLI ALANLAR TİP İMAR YÖNETMELİĞİ DEĞİŞİKLİĞİ
HAKKINDA
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde 8 Eylül 2013 tarihinde yapılan değişikliklerle ilgili Şube Yönetim
Kurulumuzun yaptığı açıklama. 4 Ekim 2013
Bilindiği üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği (PATİY)
değişikliği 1 Haziran 2013 tarih ve 28664 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak tüm yurtta uygulanmak üzere yürürlüğe girmiştir.
Ancak uygulamada yaşanan olumsuzluklar nedeni ile
kısa süre içinde yönetmelikte yeniden köklü değişiklikler yapılmış ve bu değişiklikler de 8 Eylül 2013 tarih
28759 sayılı Resmi Gazete ile yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu yönetmelik, yapı tasarımı, ruhsatlandırma ve yapı denetimi süreçlerini, dolayısıyla, Meslek
Odamızı, mesleğimizi ve halkımızın hak ve hukukunu
yakından ilgilendirmektedir. Ayrıca kamusal alanlar
ile doğal ve kentsel çevrenin planlanması ve geliştirilerek korunması bakımından, gerek mevzuattan gerekse uygulamalardan kaynaklanan sorunların tespiti
ve çözümü hususundaki görüş - önerilerimizin ilgili
kurumlarla ve kamuoyuyla paylaşılması, kamusal sorumluluğumuzun bir gereğidir.
Tüm vatandaşları etkileme potansiyeli olan imar yönetmeliklerinin hazırlanma süreçleri, kamusal yönü
ağır basan, kapsamlı ve nitelikli bir değerlendirmeyi
gerektiren bir süreçtir. Son dönemlerde, imar yasa ve
yönetmeliklerinin sıkça değiştirilmesinden kaynaklanan teknik ve hukuksal karmaşa ortamı, zaten sorunlu olan kent dokusunu daha da sorunlu duruma getirecek, ayrıca birçok hak kaybına ve hukuki probleme
neden olacaktır. Güvenli ve nitelikli yaşam alanları
üretmek, ancak ve ancak bilimsel, teknik ve hukuki
kurallardan ödün verilmeden, katılımcı bir anlayış ile
mümkün olacaktır.
İzmir ili özelinde, söz konusu Planlı Alanlar Tip İmar
Yönetmeliği’nin birçok hükmü, kavram karmaşasına
neden olmakta, mevcut imar planları ve ilgili plan
hükümleri ile çelişerek yasal boşluklar ve yeni bürokratik süreçler oluşturmaktadır. Deprem ülkesi olmamıza rağmen, büyük kentlerimizde dahi, yapı üretim
ve denetim süreçlerinin iyileştirilmesi sağlanamamış,
mevcut riskli binaların güçlendirilmesi/yenilenmesi
konusundaki sorunlar aşılamamıştır. Oysa ki öncelikli
olarak mevzuatın ve uygulamaların bu gerçeğe göre
yeniden düzenlenmesi gerekirken, PATİY ile birlikte,
tüm dikkatler yapı nizamı, parsel boyutları, bahçe
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
mesafeleri veya imar planında tariflenmemiş yapılaşma kriterlerinin imar planına işlenmesine çekilmiştir.
Ayrıca; mevcut yapılarda ruhsatlandırma süreçlerinin
önemine, söz konusu yönetmelik yeterince vurgu
yapmamıştır. Örneğin İzmir’de mevcut imar planları
ve eski İzmir İmar Yönetmeliği’ne göre, riskli olan bir
binanın güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden inşaa
edilebilmesi mümkün iken, Planlı Alanlar Tip İmar
Yönetmeliğinin yeni hükümlerine göre (parsel boyutları, yapı nizamı, minimum bahçe mesafeleri ve diğer
fiziki kriterler) aynı parselde yeni bir binanın inşaa
edilip edilemeyeceği belirsizliği karşımızda durmaktadır.
Yeni imar kriterleri, yeni yapı düzeni tanımları, yeni
tasarım ilkeleri, İzmir’de yapılaşması başlamış birçok
bölgede imar kaosu yaratacaktır. Yönetmeliğin, hem
fiziki çevre yönünden, hem deprem güvenliği yönünden, hem de hukuki yönden yeniden ele alınması
önem taşımaktadır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393
sayılı Belediye kanunu gereğince, imar hizmetlerinin
sunulması ve imar denetim yetkileri Belediyelerde
olup, İzmir kentine özgü, bilimsel-teknik kurallar ve
hukuk kuralları ile çelişmeyen İzmir Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği’nin, katılımcı bir anlayışla
hazırlanması bir zorunluluktur.
İmar mevzuatı ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne ilişkin Şube görüşlerimiz ilgili kurumlarla paylaşılmıştır. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi
olarak, kamu yararını gözetecek şekilde her tür çalışmaya koşulsuz destek verdiğimizi ve bundan sonra
da aynı kararlılıkla kamu yararını gözeteceğimizi kamuoyuna saygıyla sunarız. TMMOB
İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
İZMİR ŞUBESİ
YÖNETİM KURULU
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 31
Şubeden
Kendilerini kutlar, ömür boyu mutluluklar dileriz
32 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
İMO’dan
MALİ VE İDARİ AÇIDAN DENETLENMESİ GEREKEN
MESLEK ODALARI DEĞİLDİR
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun, Meslek Odalarını mali ve idari denetim altına alan Bakanlar Kurulu
kararı ile ilgili yaptığı açıklama.
17 Aralık 2013
TMMOB`a bağlı Meslek Odalarının mali ve idari açıdan denetlenmesinin önünü açan Bakanlar Kurulu
kararı 17 Aralık 2013 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre; aralarında İnşaat
Mühendisleri Odası`nın da bulunduğu TMMOB`ye
bağlı 11 Oda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
mali ve idari açıdan denetlenecek.
Bakanlar Kurulu kararı, 6235 sayılı TMMOB Kanunu`nun ek 3. maddesine dayanak yapılarak alındı. Bilindiği gibi, 1983 yılında TMMOB Kanunu`na ek 3. Madde
eklenmiş, Meslek Odalarının mali ve idari açıdan ilgili
bakanlıklar tarafından denetleneceği hükme bağlanmıştı. İlginç ki, 12 Eylül askeri yönetim döneminde
gerçekleştirilen bu değişiklik uygulamaya alınmamış,
Meslek Odaları görece özerk yapılar olarak varlığını
sürdürmeye devam etmişti.
Meslek Odalarını siyasi iktidarın vesayeti altına alacak
bu uygulamanın bugün başlıyor olmasını manidar
buluyoruz. Siyasi iktidarın meslek Odalarını mali ve
idari açından neden denetime tabi tutmak istediğine dair görüşlerimizi defalarca kamuoyuyla paylaşmış, son birkaç yıldır gerçekleştirilen değişikliklerle
Meslek Odalarının üyeleriyle kurduğu ilişkinin koparılmak, ekonomik anlamda güçsüzleştirilmek istendiği, kamu adına yapılan mesleki denetim yetkisinin
elinden alındığına dikkat çekilmişti. Siyasi iktidarın
meslek Odalarından duyduğu rahatsızlığın anlaşılabilir olduğu, çünkü Odaların kamu idaresinin karar
ve tasarruflarını kamu adına denetlediği, toplumsal
ve kamusal açıdan zarar yaratan projelere itiraz ettiği,
pek çoğunu yargıya taşıyarak sonuç aldığı ifade edilmiş, bir bütün olarak siyasi iktidardaki Meslek Odası
algısının sorunlu olduğuna vurgu yapılmıştı.
TMMOB ve bağlı Meslek Odaları 60 yıla yakın zamandır mesleki faaliyet yürütmekte, bir yandan meslektaşlarının hak ve çıkarlarını savunurken, diğer yandan
mesleki niteliği artıracak girişimlerde bulunmakta
ama aynı zamanda mesleki denetim başlığı altında
genel ve yerel yönetimlerin projelerini kamu adına
denetlemektedir. Meslek Odalarının hareket noktası toplumsal yarar ilkesidir. Topluma yararı olmayan,
hatta kamusal anlamda zarara yol açan uygulamalara
karşı çıkmak mesleki etik anlayışının doğal bir sonucudur.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Meslek Odaları hiçbir dönem şeffaflık ilkesinden
ödün vermemiş, bütün karar ve tasarrufları bilgiye ve
denetime açık tutulmuş, seçimle işbaşına gelen yetkili kurullar görevlerini eksiksiz yerine getirmiştir.
Odamızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın denetimine tabi tutulmasıyla ilgili sorunumuz yoktur; Odamız
her türlü denetime açık ve hazırdır. İtirazımız, siyasi
iktidardaki Meslek Odası algısına ve yaratılmak istenen vesayet ilişkisinedir.
Bir tesadüf müdür bilinmez ama Meslek Odalarını
mali ve idari açıdan denetlemek için 12 Eylül`den kalma Kanun maddelerini yürürlüğe alan siyasi iktidar,
aynı zaman diliminde kendi mali tasarruflarını kamuoyunun bilgisinden kaçırmak için her yola başvurmaktadır. Sayıştay Raporlarını Meclise sunmamakta,
sumen altı yapmaya çalışmakta, gerçeklerin öğrenilmesini engellemek istemektedir.
Siyasi iktidarın neden korktuğu ise bugün basına
yansıyan soruşturma ve gözaltılardan anlaşılmıştır.
Basına yansıyan haberlere göre; aralarında Odamızı
mali ve idari açıdan denetleyecek Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar`ın, İçişleri Bakanı Muammer Güler`in, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan`ın çocuklarının, belediye başkanının, bakanlık bürokratlarının,
inşaat sektöründe iş yapan müteahhitlerin olduğu
çok sayıda insan gözaltına alınmıştır. Haberlere bakıldığında, TOKİ işlerinin mercek altına alındığı, kamu
ihale sistemine dahil işlerin soruşturma konusu yapıldığı bellidir. Ümit ediyoruz ki, kamu kaynaklarından
haksız kazanç elde edenler gün ışığına çıkacak, mali
ve idari açıdan kimin, hangi kurumun denetlenmesi
gerektiğine dair soru işaretleri ortadan kalkacaktır.
Meslek Odalarını denetlemek ve bu yolla vesayet
ilişkisi geliştirmek isteyenlere öncelikle kendilerine
bakmasını öneriyoruz. Biz İnşaat Mühendisleri Odası
olarak denetime açığız, aynı açıklığı siyasi iktidardan
da bekliyoruz. Ortaya çıkacak sonuçların bütün çıplaklığı ile kamuoyuyla paylaşılması, siyasi iktidarın asıl
niyetinin anlaşılmasını sağlayacak, sahnelenmek istenen ortaoyununu durduracaktır.
İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 33
İMO’dan
İMO, DÜN OLDUĞU GİBİ GELECEKTE DE TOPLUMSAL
YARARI SAVUNACAKTIR
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, İMO’nun kuruluş yıldönümü dolayısıyla 18 Aralık 2013 tarihinde bir
açıklama yayınladı.
İnşaat Mühendisleri Odası 19 Aralık 1954 tarihinde kuruldu.
O tarihten bu güne; toplumsal ve kamusal yararı korumaktan, meslektaşlarının hak ve çıkarlarını savunmaktan, mesleki konularda görüş oluşturmaktan, mesleki gelişime katkı
sağlamaya çalışmaktan geri durmadı. Birikimini, olanaklarını, mesaisini bu amaç uğruna harcadı; mesleki alana dahil
bütün tartışmaların odağına oturmakla kalmadı, taşıyıcısı
ve belirleyicisi olmayı başardı.
“İnşaat mühendislerinin temennilerinin hudutsuz olduğunun ifade edildiği ilk genel kuruldan, 2013`ün 19 Aralık`ına kadar geçen zaman zarfında mesleki konu ve sorunlar
çeşitlenmiş, daha karmaşık hale bürünmüş, kuramsal çerçevenin ve mühendislik uygulamalarının değişen toplumsal ihtiyaçları karşılaşmakta yetersiz kaldığı açığa çıkmış,
alternatif görüş ve yaklaşımlar geliştirilmiş, kamu idaresi
ile meslek odaları arasındaki ilişkide yeni sorunlu noktalar
açığa çıkmış ancak mühendislerin beklentilerinin sınırsız
olduğu gerçeği değişmeden günümüze kadar ulaşmıştır.
Evet, inşaat mühendislerinin, onların tek ve merkezi meslek
örgütü olan İMO`nun temennileri hâlâ hudutsuzdur; İMO
toplumsal hayatın başka türlü kurgulanması gerektiğine
inanmaktadır. Güvenli yapılaşma ve sağlıklı kentleşmenin
sağlanması, doğanın korunması, kentsel değerlerin kentlilerin ortak kullanımına sunulması, yaşanabilir kentler
kurulması, ulaşımın sürdürülebilir ve nitelikli kılınması,
yapı denetiminin yapı üretim sürecinin asli unsuru olarak
kabul edilmesi, yapıların ve kentlerin deprem tehlikesine
göre düzenlenmesi, kamu yatırımlarının kamusal değer
olarak kalması, mesleki niteliğin yükseltilmesi, mesleki
uygulamaların bilimsel esaslara ve teknolojik gelişmelere
uyumlu hale getirilmesi doğrultusundaki çabalar İMO`nun
1954`ten bu yana savunageldiği ilkesel yaklaşımın nirengi
noktasını oluşturmaktadır.
İMO`nun varlık nedeni, mesleki-bilimsel doğrular ve gereklilikler olmuş, siyasi iktidarların kurmak istediği vesayet ilişkisini reddetmek ve kamu idaresinin karar ve tasarruflarını
kamu adına denetlemek asli görev olarak kabul edilmiştir.
İMO ekonomik-sosyal-toplumsal tercihlerin arka planında
siyasi irade bulunduğu gerçeğinden hareketle; demokrasi,
eşitlik ve hakça bölüşüm talebinin etrafında kümelenmekten geri durmamış, ülkenin bağımsızlığın ve barışın savunucusu olması noktasında ısrarcı davranmıştır.
Hemen her baskıcı dönem, özellikle de askeri darbe dönemlerinde İMO`nun maruz kaldığı muamele, onun muhalif karakterinden kaynaklanmış, üye ve yöneticileri tutuklanmış, ekonomik açıdan cendere altına alınmış, örgütsel
faaliyetleri yasaklanmış, mevzuatında demokratik olmayan
değişiklilere gidilmiştir.
TMMOB ve bağlı Meslek Odaları Anayasa`ya ve yasalara
dayanarak kurulmuştur. Anayasa ve yasalar meslek örgütlerinin kamu adına denetim yapabileceğini, toplumsal yararı gözeteceğini, üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyacağını, aynı zamanda üyelerinin mesleki açıdan gelişmelerini
sağlayacak adımlar atacağını hükmetmektedir ki, İMO bu
34 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
hükümlere dayanarak özelleştirmelere karşı çıkmış, Boğaz
Köprüsü tartışmalarına taraf olmuş, kent içi ulaşımda uygulanan bilimsel olmayan yöntemlere itiraz etmiş, su havzalarının ve yeşilin talan edilmesine sebebiyet verecek projeleri
yargıya taşımış, HES`lerle ilgili görüş oluşturmuş, deprem
önlemlerin alınması ve güvenli yapılaşmanın sağlanması
noktasında uyarılarda bulunmuş, meslektaşlarının belgelendirilmesine ve denetlenmesine ilişkin uygulamalar başlatmış, asli görev ve sorumluluklarının kuramsal zeminini
oluşturmak amacıyla su yapılarından işçi sağlığı ve iş güvenliğine, yapı kimyasallarından yapı denetimine, kent içi
ulaşımdan çelik yapılara kadar mesleki alana dahil hemen
bütün konularda bilimsel etkinlikler düzenlemiş, mesleki
konulardaki üretimini kamuoyuyla paylaşmıştır.
Türkiye gibi demokrasinin içselleşmediği, hak arama ve örgütlenme kültürünün gelişmediği, mesleki örgütlenmelere
bile mesafeli yaklaşıldığı bir ülkede iMO`nun altmış yıldır
varlığını sürdürüyor olması bile başlı başına kayda değerdir.
Kaldı ki İMO bugün yüz bine yakın üyesiyle mesleğimizin
önemli değerlerinden biridir. Bu değer, son dönemde gerçekleştirilen mevzuat değişikliklerinin müsebbibidir.
Son dönemde gerçekleştirilen değişikliklerle; İMO`nun
üyeleriyle kurduğu ilişki zayıflatılmak istenmiş, gelirleri
budanmış, kamu adına yaptığı denetim engellenmiş, üyelerini denetleyebilmesinin kanalları kapatılmıştır. Bununla
yetinilmemiş, siyasi iktidar meslek odaları üzerinde vesayet
ilişkisi kurmak üzere, 12 Eylül döneminde gerçekleştirilen
değişikliği uygulamaya alarak, mali ve idari denetim yolunu
açmıştır. 17 Aralık 2013 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanan
Bakanlar Kurulu kararına göre, Odamız Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından mali ve idari denetimine tabi tutulacaktır.
Yapılmak istenen bellidir: Meslek Odaları üzerinde vesayet
ilişkisi kurulacak, Odalar mesleki denetim sürecinin dışına
itilecek, yapı üretim süreci denetimsizliğe, kuralsızlığa teslim edilecektir.
Ne yazık ki 2013`ün 19 Aralık`ı, 60 yıllık kazanımların gasp
edilmesine tanık olmaktadır.
Bugün 19 Aralık`ı anlamak, siyasi iktidarın Meslek Odalarına
dönük girişimlerinin farkına varmak demektir ki, İMO mesleki dayanışmayla bu eşiği atlamasını bilecek, meşruiyetini
kamu adına denetim yapma yetkisini kullanma ısrarından
sağlayacaktır.
19 Aralık`ı anlamlı kılan, İMO`yu geleceğe taşıyacak iradenin beyan edilmesi olacaktır. Bu beyan, geçmişe sahip
çıkmayı içerirken, geleceği bugünden kurgulamanın da
emaresini taşıyacaktır.
Yegâne yol göstericimiz insan hayatının kutsallığı ve toplumsal yarar ilkesinin tartışılmazlığıdır. İMO altmış yıldır taviz vermeden bugünlere taşıdığı hassasiyetleriyle geleceği
kurgulayacaktır.
İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
İMO’dan
17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümünde bir kez daha soruyoruz:
“ÖLÜMÜN VE UNUTUŞUN KOLAY ÜLKESİ” OLMAYA DEVAM
EDECEK MİYİZ?
İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümü dolayısıyla yapılan açıklama.
17 Ağustos 2013
17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 14 yıl
geçti. 14 yıl önce başta Gölcük olmak üzere neredeyse
tüm Marmara bölgesi depremin yıkıcı etkisini yaşadı;
binlerce insan hayatını kaybetti, binlercesi yaralandı,
ülke ekonomisi ağır darbe aldı. Açıkçası 1999 depremleri
toplumsal psikolojimizi derinden etkiledi. Deprem karşısındaki çaresizlik, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”
temennisiyle bir parça hafifletilmek istendi ancak 2011
Van depremleri, her şeyin eskisi gibi yaşanmaya devam
edeceğini gösterdi. Bu nedenle Türkiye, Van depremlerinin moral bozucu etkisini derinden hissetti, gelecek ve
güvenli yaşam kaygısı daha da görünür hale geçti.
Öncesinde de yıkıcı pek çok deprem yaşanmasına rağmen, 1999 depremleri ülke için bir milat olarak kabul
edildi. Nitelikli ve güvenli yapı üretimi, yapı denetimi ve
ilgili mevzuat tartışma gündeminin ilk sırasında kendisine yer açtı, yapı üretim süreci bileşenlerinin görev sorumlulukları, deprem esnasında ve sonrasında nelerin
yapılması gerektiğine dair pek çok bilinmez, sorun olarak varlığını hissettirdi. Deprem gerçeği ve deprem önlemleri bağlamında toplumsal yaşam sorgulandı, yapı
güvenliğinin sağlanmasından afet sonrası örgütlenmeye, deprem bilincinin oluşturulmasından mevzuata
kadar geniş yelpazeye yayılmış konularda hissedilir kırılmalara sebebiyet verdi, mevcut durumun iç açıcı olmadığı mutabakat noktası olarak kabul gördü. Depremler
asli sorunun sağlıksız ve kaçak yapılaşma, mühendislik
hizmeti almadan yapı üretilmesi, yapı üretim sürecinin
denetlenmemesi olduğunu açığa çıkardı, dolayısıyla da
tartışma yapı denetim kavramı üzerine yoğunlaştı.
Depremler kader midir?
Bugünün kritik sorusu, depremlerden gerekli dersin alınıp alınmadığıdır. 1999 depremlerinden ders çıkartılıp
çıkartılmadığının turnusolü Van depremi olmuştur, Van
depreminin siyasi erk nezdindeki etkisini öğrenmek için
yeni bir deprem meydana gelmesi mi beklenecektir?
Ülke kamuoyu merak ve kaygıyla bu sorunun yanıtını
aramaktadır: Depremler kader midir?
Türkiye bir deprem ülkesidir. Topraklarının ve nüfusunun büyük bir bölümü deprem tehlikesi altındadır. Anadolu coğrafyasında 1900’lü yılların başından günümüze
otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana gelmiş ve
resmi kayıtlara göre 100 bin civarında insan hayatını
kaybetmiştir.
Türkiye, dünyanın önemli deprem kuşakları üzerindedir.
Ülke topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem
bölgesinde yer almakta, nüfusu bir milyonun üzerindeki
11 büyük kent, ülke nüfusunun ise yüzde 70’i ve büyük
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altında
bulunmaktadır. Türkiye gerçeği budur; bütün bir toplumsal yaşamın deprem tehlikesine göre düzenlenmesi
ertelenemez bir sorumluluk olarak karşımızda dururken,
17 Ağustos depreminin her yıldönümünde soruna ve
alınması gereken önlemlere dikkat çekmek durumunda kalmak bile başlı başına tuhaflığa işaret etmektedir.
Bu tuhaflığın sorumluluğu elbette ne vatandaşlardır ne
de meslek odalarıdır. Sorumlular bellidir; deprem yıldönümleri sorumlulara sorumluluklarını bir kez daha hatırlatmaya vesile olmaktadır.
Bir doğa olayı olan depremin önüne geçebilmek elbette mümkün değildir. Asıl hedef, doğa olaylarının doğal
afete dönüşmesinin önüne geçmek, yer hareketlerine
ve zemine uygun yapı üretebilmek, depremi tehlike olmaktan çıkartmaktır.
İnşaat mühendisliği, her zeminde, her şart altında güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı üretiminin gerçekleşebileceğinin mümkün olduğunu kanıtlayan ve uygulamasını
gerçekleştiren bir bilim dalıdır.
İnşaat Mühendisleri Odası, bilimsel-mesleki bilgi ve gerekliliklere dayanarak, depremin yıkıcı etkisinin ancak
yapı üretiminin ve yapı denetiminin nitelikli hale getirilmesi ile azaltılabileceğini savunmaktadır; bundan sonra
da savunmaya devam edecektir.
Yapı denetimi ve mesleki denetim
Depremler yapı denetiminin önemini görünür kılmış,
asıl soruna ve çözüme işaret etmiştir.
Yapı denetimi güvenli, sağlıklı, yaşanabilir yapı üretimin olmazsa olmazıdır. Yapı denetiminin sahip olduğu
önem, ülkemiz topraklarının değişik düzeylerde depremselliği ile görünür olmaktadır ki, denetim eksikliğinin veya sistemdeki zafiyetin doğurduğu sonuçlar kamuoyunun malumudur.
Yapı denetimi, yapı üretim sürecinin başat sorunu olarak
ülke gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. Yapı denetimi ne salt güvenli yapı üretimidir ne de doğal afetlerle
sınırlıdır. Yapı denetim süreci; yer seçimi, zemin etüdü,
projelendirme, yapım koşulları, çevre güvenliği, estetik,
sağlık koşulları, ekonomi ve garanti sürelerini içermektedir.
Yapı üretim sürecinin üç temel ayağı bulunmaktadır: Tasarım, uygulama ve denetim. Bu temel özellikler arasında uyumlu ve tamamlayıcı bir ilişkinin tanzim edilmesi
ne kadar önemliyse, bütünlüklü bir mevzuat ve eksiksiz
bir yapı denetimi de aynı oranda öneme sahiptir. Sürecin bu üç temel ayağının farklı aktörler tarafından yürüEylül-Kasım 2013 / 172-173 35
İMO’dan
tülmesi ise sürecin değişmez ilkesel özelliği olarak kabul
edilmektedir.
Yapı denetimi bugünle olmaktan daha çok gelecekle ilgilidir. Dolayısıyla yapı denetimi üzerinde yapılan
çalışmalara, çıkartılan yasalara, değiştirilen mevzuata
geleceğin penceresinden bakmak gerekmektedir; geleceğe dair beklentimizin genel çerçevesi, felsefesi ve
ekonomi-politiği bugünkü kararların da belirleyicisi olmaktadır.
Yapı denetiminin düzenlenmesine ilişkin mevzuat çalışmalarının, konunun içerdiği önem ve hassasiyetten
hayli uzak olduğu belirtilmelidir. Hükümetin yapı denetimini adeta bir yap-boz tahtasına çevirdiği bilinmektedir. Kanun ve uygulama yönetmelikleri defalarca değiştirilmiştir. Neredeyse altı ayda bir Yapı Denetimi Kanun
Taslağı Tasarısı kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Bu durum
konunun ciddiyeti ile bağdaşmamaktadır. Aynı şekilde,
meslek odalarının yetkilerini elinden alan düzenlemelerin, yapı denetim sistemini mevcut durumun bile gerisine düşme tehlikesi karşı karşıya bırakmaktadır.
TMMOB ve bağlı Odaları, yapı denetimin önemine işaret
etmekle kalmamış, meslektaşlar tarafından gerçekleştirilen mesleki faaliyetlerin de denetlenmesi konusu üzerinde hassasiyetle durmuş, mesleğin gelişmesi, mesleki
niteliğin artırılması, meslektaşların belgelendirilmesi
doğrultusunda girişimlerde bulunmuştur.
İnşaat Mühendisleri Odası tasarımdan uygulamaya kadar yapı üretim sürecinin ve sürecin tüm unsurlarının
denetlenmesi gerektiğini savunmaktadır.
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği
unutulmaktadır
Meslek Odaları; toplumsal sorumluluğu gereği mesleki
uygulamaların niteliğini yükseltmek amacıyla üyelerinin
sicilini tutmakta, üyeler tarafından gerçekleştirilen mesleki faaliyetleri kayıt altında bulundurmakta, bir mühendisin iş yapabilme kapasitesini gözetmekte, yapı üretim
sürecinin kanayan yarası olarak kabul edilen “imzacılığın” önüne geçmeye, üyelerinin ayıplı, kusurlu iş yapmasını önlemeye, sahte mühendisliğin önünün alınmasına
çalışmaktadır.
Hal böyleyken, Hükümet, 636 ve 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Meslek Odalarının görev ve sorumluluğu altında bulunan işlerin tamamını Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’ne devretti. Aynı şekilde, 3 Nisan
2012 ve 14 Nisan 2012 tarihlerinde, Planlı Tip İmar Yönetmeliği ile Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nde
gerçekleştirilen değişikliklerle, Meslek Odalarının mesleki denetim yapması engellendi; meslektaşların Meslek
Odalarından Sicil Durum Belgesi alma zorunluluğu ortadan kaldırıldı. 9 Temmuz 2013 tarihinde 3194 İmar Kanunu’nun 8. Maddesinde yapılan değişiklikle de Meslek
Odalarının kamu adına denetim yapma yetkisi elinden
alındı. Mevzuat değişiklikleri neticesinde denetim sisteminde zafiyete yol açıldı, sahte mühendisler ile değişik
nedenlerle mesleki faaliyette bulunmaya haiz olmayan
mühendisler çoğaldı.
36 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Örneğin, 2011 ile 2013 yılları arasında Odamıza ulaşan
yapı ruhsatı bilgileri ile Oda kayıtlarının karşılaştırmalı
incelenmesinde şu sonuç açığa çıkmıştır: 1226 yapı ruhsatından, 352’sinin incelenmesi tamamlanmış, 265’inin
proje müellifinin hiç İşyeri Tescil Belgesi (İTB) sahibi
olmadan ya da İşyeri Tescil Belgesi geçersizken proje
ve ruhsata imza attığı anlaşılmıştır. Bir başka ifadeyle;
incelenen binaların yüzde yetmişi mevzuata aykırı inşa
edilmiştir. Dolayısıyla 265 yapı ruhsatının iptal edilmesi
gerekmektedir.
Bu veriler, İdarelerin Mühendis ve mimarların yaptıkları
işlemlere ilişkin bilgileri her ayın ilk haftası içinde ilgili
Meslek Odasına bildirme uygulamasına bile son verilmesinin, proje müelliflerinin ve fenni mesullerin büro
tescillerini her yıl yenileme zorunluluğunun ortadan kaldırılmasının, meslek odaları ile mühendisler arasındaki
bağın kesilmesinin kaçınılmaz sonucudur. Yapı üretim
süreci başıboşluğa, denetimsizliğe sürüklenmekte, mal
sahiplerinin güvenli yapı beklentisi karşılıksız kalmakta,
hak sahibi vatandaşlar mağdur edilmektedir.
Yapı denetimini yeterince önemsemeyen, imar mevzuatında değişikliklere giderek meslek odalarının yetkilerini
kısıtlayan, üye-meslek odası ilişkisinin zayıflamasına yol
açan, meslek odalarının üyelerini denetlemesinin engelleyen anlayış, yapı üretimini nitelikli ve sağlıklı olmaktan
daha da uzaklaştırmış, yapı denetiminde zafiyete yol
açacak şekilde keşmekeşe sebebiyet vermiştir.
Hükümetin meslek odalarıyla ilgili yaklaşımı kamuoyunun malumudur; meslek odalarından duyulan rahatsızlık yeni değildir. Ancak, meslek odalarının güçsüzleştirilmesi pahasına “güçsüz” yapıların ortaya çıkmasına
neden olmanın da anlaşılabilir, kabul edilebilir bir tarafını bulmak aynı derecede zordur.
Meslek odalarını sürecin dışına itmenin, mesleki faaliyetlerin ve yapı üretim sürecinin denetiminde zafiyete
yol açacak yanlış kararlara imza atmanın bedelini ne
yazık ki ülkemiz, toplumumuz ödeyecektir. Anlaşılan
o ki siyasi erk, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu
unutmakta, deprem önlemlerinin başında işlevsel, uygulanabilir bir denetim mekanizması geldiği gerçeğini
yok saymaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak, yapı denetiminin
gerekliliğine, mesleki denetimin kaçınılmazlığına
inanıyor, mesleki çalışma esaslarının, Türkiye’nin bir
deprem ülkesi olması gerçeğinden hareketle tanzim
edilmesi gerektiğini düşünüyor, bütün bu değişikliklerin, güvenli ve sağlıklı yapı üretimini sağlayamayan
bir ülke için ne anlama geldiğini kamuoyunun takdirine
bırakıyoruz.
Deprem tehlikesi vesilesiyle kentsel dönüşüm
meşrulaştırılmaktadır
Ülkemizde yapı stokunun hali içler acısıdır; yapı stoku
tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon yapı bulunmakta, ancak
stokun ayrıntılı bir envanteri çıkarılmadığı için depremde bir bütün olarak nasıl bir davranış sergileyeceği bilin-
İMO’dan
memektedir. Bilinen, mevcut binaların % 67`sinin ruhsatsız, % 60’ının 20 yaşından büyük olduğudur.
Bu veriler, kentsel dönüşüm projelerinin kamuoyu nezdinde meşruluğunu ve kabul edilebilirliğini sağlamış,
uygulama başlamıştır. Uzun yıllar deprem önlemleri
adı altında herhangi bir girişimde bulunmayan, adeta insanları kaderleriyle baş başa bırakan siyasi iktidar,
kentsel dönüşüm projelerini tek çözüm yolu olarak gündemine almıştır.
Depreme karşı kentlerimizi, binalarımızı hazır hale getirmek iddiasıyla başlatılan kentsel dönüşüm projelerinin
bu amaca ne kadar hizmet edeceği tam bir muammaya
işaret etmekte, kamu binalarının akıbeti ise belirsizliğini
korumaktadır. Kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk
bizleri kaygılandırmaktadır. Açıkçası sorumluluk hangi
kurumdadır ve sorumluluk hangi düzeyde yerine getirilmiştir, belli değildir. Örneğin kamu kurumlarına bağlı
okulların, yurtların, kreşlerin, hastanelerin tam sayısı, kaç
tanesinin yıkılıp yeniden yapılması, kaçının güçlendirilmesi gerektiği, kaçının projelendirildiği, kaç işin bitirildiğine ilişkin bilgilere ulaşmak mümkün olmamaktadır.
Buradan bir kez daha sormak istiyoruz: Okullar, yurtlar,
kreşler, hastaneler ve benzeri kamu binalarının durumu
nedir? Kaç binanın güçlendirilmesi, kaç binanın yıkılıp
yapılması gerekmektedir? Şimdiye kadar kaç binada bu
işlemler gerçekleştirilmiştir? Bu yıl da çocuklarımız, kendileri açısından hayati tehlike içeren binalarda mı eğitim
görecektir?
Sormak istiyoruz: Kentsel dönüşüm projeleri neden
kentsel rantın en yüksek olduğu bölgelerden başlamıştır? Önemsenen sadece insan hayatı, insanın yaşanabilir
konutlarda yaşaması değil midir? Riskli bölgeler ya da
yapılar neden tek taraflı bir irade ile sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenmektedir? Kentsel
dönüşüm uygulamalarının yol açtığı mağduriyetler, hak
kayıpları neden önemsenmemekte, bu soruna çözüm
bulunamamaktadır. Boşaltılacak riskli alanlarda yaşayanların yerleşmesi için hazırlanan rezerv alanlar neden,
sermaye gruplarının yatırım yapmasına açık hale getirilmiştir?
Sormak istiyoruz: Kentsel dönüşüm kapsamında, sermaye gruplarının rant elde etmesine uygun projeler mevcut mudur?
Kentsel dönüşüm projelerini üstlenen ya da işveren pozisyonunda bulunan TOKİ için sadece kurum içi denetim
kanallarının açık tutulması, yapıların güvenirliği noktasında soru işaretleri yaratmaktadır. Yapı üretim sürecinin
en büyük sorunu yapı denetim sisteminin kurulamamış
ya da yeterince uygulanamıyor olmasıdır. Bu gerçeğe rağmen, kamu olanaklarıyla devasa şirketler haline
gelen ve büyük ölçekli iş yapan/yaptıran, yüz binlerce
konut üreten TOKİ, KİPTAŞ gibi kuruluşların denetim sisteminin dışında tutulmasını kabul etmek mümkün görünmemektedir. Nitelikli, sağlıklı, güvenli yapı üretimine
duyulan ihtiyaç nedeniyle meşruluğu sağlanan kentsel
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
dönüşüm projelerinin kamu idaresi tarafından denetlenememesi, üretilen yapıların ne kadar güvenli olduğu
noktasında kaygı uyandırmaktadır.
Meslek Odaları, insan odaklı projeler konusunda
ısrarcıdır
Bugün ülkemizde;
Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında, kentsel değerler, kentlilerin ortak kullanım alanları, kent merkezinde bulunan yüksek rant sağlayacak alanlar, kıyılar,
meralar, kışlaklar, sit alanları, tarihi kaleler, tersaneler,
benzeri tüm varlıklar sermaye gruplarının kullanımına
açılmaktadır. Teknik, bilimsel ve mesleki gereklilikler kar
hırsı nedeniyle göz ardı edilmektedir. Kamu idaresinin
tasarruflarına karşı kamusal ve yargısal denetim askıya
alınmaktadır. Meslek odaları ve yerel yönetimlerin yetkileri kısıtlanmakta, meslek odalarının kamu adına yaptığı
denetim ortadan kaldırılmaktadır. Meslek odaları üyelerinin mesleki faaliyetlerini denetleyemeyecek ve dolayısıyla vatandaşları bilgilendiremeyecek pozisyonda
bırakılmaktadır. Güvenli yapı üretiminin olmazsa olmazı
sayılan yapı denetimi zafiyete yol açacak mevzuat değişiklikleri yapılmaktadır. Rant odaklı projeler ve vatandaşı müşteri gibi gören yaklaşım, insan odaklı projeler ve
sosyal devlet uygulamalarına tercih edilmektedir. Toplumsal hayat insani ihtiyaçların karşılanması, temel hak
ve özgürlüklere devlet güvencesi sağlanması temelinde
değil de, kar hırsı esasına göre düzenlenmektedir.
Anayasa’nın 135. maddesine göre kurulmuş, toplumsal
yarar ilkesinden ayrılmayan, mesleki alanlarına giren
konularda kamu adına siyasi iktidarların uygulamalarını
denetleyen meslek odaları bütün bunlara itiraz etmekte, Türkiye’nin deprem gerçeği ile yüzleşmesi, deprem
önlemlerine öncelik verilmesi, kamu dâhil bütün inşaatların denetime tabi tutulması, kâr ve para hırsının değil
insani ihtiyaçların belirleyici olması gerektiğini düşünmekte ve bunun için çalışmaktadır.
Meslek odalarının yetkilerinin elinden alınması, mesleki
denetimin devre dışı bırakılması Türkiye’nin bir deprem
ülkesi olduğu gerçeğini görmemektir.
Bugün siyasi iktidar, göz göre göre yapı denetimini zafiyete uğratmaktadır. Eğer bunun önüne geçilemezse, ne
vatandaşlarımızın deprem tehlikesine karşı aldığı sınırlı
önlemler tehlikeyi bertaraf edecek ne de meslek odalarının mesleki denetim yapma noktasında sergilediği
ısrarcı tutum sonucu değiştirecektir.
İnşaat Mühendisleri Odası, 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümünde, “unutuşun ve ölümün kolay ülkesi”
olmaktan hızla uzaklaşıp, yaşamın ve insan hayatının
savunulduğu bir ülke yaratılması çağrısında bulunmaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 37
TMMOB’den
19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI
DAYANIŞMA GÜNÜNDE, TMMOB BİR KEZ DAHA SÖZÜNÜ
ÖRGÜTLÜ GÜCÜ İLE SÖYLÜYOR
19 Eylül 1979 bir günlük iş bırakma eyleminin yıldönümü olan “TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları
Dayanışma Günü”nde TMMOB tarafından yapılan açıklama. 19 Eylül 2013
Bugün 19 Eylül.
Bugün “TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları
Dayanışma Günü”
19 Eylül; mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütlü mücadele tarihi açısından çok önemli bir gündür.
Bugün, yüreğinde sadece insan sevgisi olan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ekonomik ve demokratik taleplerle gerçekleştirdiği bir günlük iş bırakma
eyleminin 34. yıldönümüdür.
19 Eylül; işsizliğin, yoksulluğun, faşist baskı ve zorbalığın kol gezdiği ülke koşullarında kendi sorunlarını halkın sorunlarından ayrı görmeyen mühendis,
mimar ve şehir plancılarının Gezi eylemlerine değin
uzanan özgürlük, eşitlik, demokrasi, bağımsızlık, barış ve adalet mücadelesinin adıdır.
19 Eylül 1979 tarihinde, Sevgili Başkanımız Teoman
Öztürk‘ün TMMOB adına yaptığı çağrı ile sokakları
dolduran mühendis, mimar ve şehir plancıları bugün
de aynı anlayış doğrultusunda halkı ile omuz omuza
Gezi sürecinde mütevazı yerini almıştır.
Ülkemiz çok kritik bir süreçten geçmektedir. Gezi
Parkı‘nın yağmasına karşı gösterilen meşru ve demokratik tepki ile başlayan halk direnişi ülkenin dört
bir yanını sarıp sarmalamış ve yeni bir dönemin kapısı aralanmıştır. Sokaklar; özgürlük ve demokrasinin
yeniden yeşerdiği, insanca bir yaşamın inşa edildiği
mekanlar haline gelmiştir. Halk kendi kaderine el koymuş ve “artık yeter” demiştir. Baskı ve sömürü politikalarının uygulayıcıları tarihsel rolleri gereği sokakları
özgürleştiren halk direnişine acımasızca saldırmaktadır.
Ülke tarihinin en önemli tepkilerinden biri olan halk
direnişi karşısında, ortaya çıkan talepleri karşılamak
yerine bunu şiddetle bastırmayı tercih edenler, gençlerimiz Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni
Yıldırım, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atakan‘ın katilleridir. Geleceğimiz için açılan en
güzel ve temiz sayfa kana bulanmıştır. Gençlerimizin
katilleri hala ellerini kollarını sallayarak gezmektedir.
Katillerin cezalandırılması ve sorumlularından hesap
sorulması hepimizin boynunun borcudur.
38 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
19 Eylül dayanışma günümüzde bir kez daha söylüyoruz:
“TMMOB, Örgütüne, Mesleğine, Halkına, Ülkesine Sahip Çıkıyor!”
TMMOB, özellikle son yıllarda AKP‘nin sürekli hale getirdiği yasal ve fiili saldırılarının hedefi durumundadır.
Artık toplumun geniş bir kısmının da çok iyi bildiği
gibi örgütümüz TMMOB, AKP tarafından teslim alınmaya, yetkisizleştirilmeye çalışılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ile başlayan ve
arka arkaya çıkarılan KHK‘lar ile geliştirilen saldırı dalgası, Gezi eylemleri süreci içerisinde son noktasına
ulaşmıştır. Üyelerimiz, yöneticilerimiz gözaltına alınmış, arkadaşlarımız üzerinden sanal bir örgüt yaratılmaya çalışılarak topluma da büyük bir gözdağı verilmek istenmiştir. “Örgüt arama TMMOB burada” diyen mühendis, mimar ve şehir plancıları halkımız ile
omuz omuza sokaklarda bu saldırıyı püskürtmüştür.
Ancak, TBMM‘deki sayısal gücünü demokrasinin ve
toplumun taleplerinin üzerinde gören AKP, bir gece
yarısı torba yasa operasyonu ile kamusal denetim
yetkilerimizi tırpanlamıştır. AKP iktidarı TMMOB‘den
Gezi‘nin intikamını almaya çalışmaktadır. TMMOB‘yi
kapatmaya gücü yetmeyenler, TBMM‘de mesleğimize
ve örgütümüze darbe yapmışlardır.
TMMOB‘ye yönelik gelişen saldırı ile kentlerimiz ve
doğamıza karşı gelişen yağma süreci eş zamanlı olarak ilerlemektedir. Kentsel dönüşüm adı altında hız
kazanan yağma ve talan süreci doğamızı ve yaşam
alanlarımızı yok etmektedir. Parklarımız, yaşamın
önemli unsurları olan kıyılarımız, tarım arazilerimiz,
ormanlarımız, derelerimiz metalaştırılarak rant uğruna piyasaya sunulmaktadır. “Kamu-toplum yararı anlayışı” idari yapıdan uygulama alanlarına kadar tüm
süreçlerden tasfiye edilmektedir. Yasalar ve yönetmelikler ile piyasacılığın önündeki tüm engeller, pürüzler ortadan kaldırılmaktadır. Mühendislik, mimarlık
ve şehir plancılığı mesleği de bu anlayışa uygun olarak yeniden dizayn edilmektedir.
TMMOB, meslek alanlarımızda yaşanan tahribata,
meslektaşlarımızın sorunlarına ve ülkemizin temel
meselelerine karşı sözünü ve eylemini büyütecektir.
TMMOB, Suriye‘nin işgaline; emperyalist savaş ve
sömürü politikalarına; Kürt sorununun demokratik
TMMOB’den
çözümüne, barış ve kardeşlik içerisinde bir arada yaşamaya engel olan yaklaşımlara karşı ülkede ve bölgede barışı savunmaya devam edecektir.
TMMOB, AKP iktidarının neoliberal sömürü politikaları içerisinde yok etmeye çalıştığı meslek disiplinlerimizi ve etkisiz-yetkisiz bir hale getirmeye çalıştığı
örgütümüzü savunmaya devam edecektir. Çünkü
TMMOB‘nin ve bağlı disiplinlerinin tasfiye edilmesi
demek, kentlerimiz ve doğal varlıklarımızın rahatça
yağmalanması, dizginsiz bir sömürü düzeninin tahsis
edilmesi demektir.
AKP çok iyi bilmeli ki sokağa çıkan halk yalnız değildir. Mühendis, mimar ve şehir plancıları ve örgütümüz TMMOB sokağa çıkanlarla, halkımızla omuz
omuzadır. Çok iyi biliyoruz ki lime lime çözülen baskı,
sömürü ve zorbalık düzenine karşı yeni bir Türkiye sokaklarda yeşeren umut ile kurulacaktır.
TMMOB‘nin, Gezi sürecinden çıkardığı sonuç, daha
fazla örgütlenme ve daha fazla mücadeledir. TMMOB,
mücadele geleneğine, mesleğine, örgütüne, halkına
ve ülkesine duyduğu sorumluluk gereği durduğu
noktadan geri adım atmayacak ve mücadelesini güçlendirerek sürdürecektir.
19 Eylül TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü, kentlerimizi, doğamızı, yaşam
alanlarımızı yok edenlere, mesleğimize, örgütümüze
ve halkımıza saldıranlara karşı duranların günüdür.
Selam olsun 19 Eylül‘ü yaratanlara, selam olsun halkı
ile omuz omuza olanlara!
TMMOB III. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI YAPILDI
TMMOB 42. Dönem 3. Danışma Kurulu toplantısı 21 Eylül 2013 Cumartesi günü İMO Teoman Öztürk toplantı
salonunda yapıldı.
TMMOB 42. Dönem 3. Danışma Kurulu toplantısı
21 Eylül 2013 Cumartesi günü İMO Teoman Öztürk
toplantı salonunda yapıldı. Toplantının gündemini
ağırlıklı olarak Gezi parkı ile başlayan olaylar ve TMMOB’yi işlevsizleştirmeye, etkisizleştirmeye yönelik
yasal düzenlemeler oluşturdu.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı,
toplantının açılışında yaptığı konuşmasına 19 Eylül Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma
Günü dolayısıyla 46 ilde okunan basın açıklamasını
okuyarak başladı. Soğancı, daha sonra TMMOB‘nin
1,5 yıllık dönemdeki faaliyetleri hakkında bilgi verdi.
Gezi Parkı olayları sürecini, Türkiye‘deki gelişmeleri
ve İktidarın TMMOB‘ye
yönelik yetkisizleştirme
çalışmalarını değerlendiren Soğancı, 3194 sayılı
İmar Yasası‘nda yapılan
değişiklikle TMMOB‘nin
mesleki denetim yetkisinin yok edilmeye çalışılması üzerine yapılan
eylemleri ve çalışmaları
anlattı. Mehmet Soğancı,
TMMOB Öğrenci Evi ve
Sosyal Tesisleri‘yle ilgili de
bilgi vererek, 30 Eylül‘de
sona erecek bağış kampanyasına destek istedi.
Onur Kurulu Üyesi Nevzat Uğurel ve TMMOB Denetleme Kurulu Üyesi Nadir Avşaroğlu Danışma Kurulu‘na bilgi verdi.
Toplantıya konuk olarak katılan Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) Başkanı Zihni
Turkan da bir konuşma yaparak, TMMOB ve KTMMOB
arasındaki işbirliğinin her zaman sıcak kaldığını ifade
eti. TMMOB‘ye yönelik müdahaleleri KTMMOB olarak
şiddetle kınadıklarını söyleyen Turkan, bu konuda bir
basın açıklaması yaptıklarını da sözlerine ekledi.
Danışma Kurulu üyeleri toplantıdan sonra TMMOB
Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisleri‘ni ziyaret etti.
Mehmet
Soğancı‘dan
sonra TMMOB Yüksek
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 39
TMMOB İKK’dan
TMMOB İZMİR II. KENT SEMPOZYUMU
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından bu yıl ikincisi düzenlenecek olan İzmir Kent Sempozyumu
hakkında kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapılan basın açıklaması. 27 Ağustos 2013
Değerli Basın Mensupları,
2009 yılı Mart ayında yapılan yerel seçimler öncesinde Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine (TMMOB) bağlı Meslek Odalarının İzmir Birimleri olarak Ocak 2009’da düzenlediğimiz ilk İzmir Kent Sempozyumunda mesleklerimizle
ilgili kentimize ait konuları 73 bildiri sunumu, çeşitli anketler ve bir panelle geniş bir bakış açısıyla değerlendirerek,
sempozyumda ortaya çıkan sonuçları siyasi parti merkezlerine, parti il başkanlıklarına, adaylara, ilgili tüm kurum ve
kuruluşlara ulaştırarak kamuoyuyla paylaşmıştık.
Değerli Basın Mensupları,
tılımı vb. konuların kent gündemine taşınması, başta yerel
yönetimlere talip adaylar olmak üzere kentin çeşitli kurum
ve kuruluşlarının bu konulara ilişkin proje, öneri ve görüşlerinin tartışılmasına yönelik ortamın oluşturulması ve bu
tartışmaların sonucunda çıkacak sonuç bildirgesinin kent
halkının bilgisine sunulmasıdır.
TMMOB İzmir 2. Kent Sempozyumu’nda ele alacağımız konular 6 ana başlık altında toplanmaktadır:
1. Kent Kimliği, Kent Kültürü, Kent Yönetimi
2. Kentsel Planlama ve Yapılaşma Politikaları ve Uygulamalar
2014 yılında yapılacak yerel seçimler öncesinde yine TMMOB’a bağlı Meslek Odalarının İzmir birimleri tarafından
aynı amaçlarla 28-30 Kasım 2013 tarihinde Tepekule Kongre Merkezi’nde TMMOB 2. İzmir Kent Sempozyumu düzenlenecektir.
3. Çevre Açısından Mevcut Durum ve Geleceğin Planlanması
Dünya’da, kamu yönetiminden kentin yönetimine uzanan
yeniden yapılanma biçimleri, ülkemizde özellikle 2000’li yıllardan sonra yasa ve yönetmeliklerde gerçekleştirilen yeni
düzenlemeler ile kamu yönetimi alanında hayata geçirilmiş
ve İzmir de bu yeni yapılanmadan payını almıştır.
6. Kentleşme Sürecinde Tarım ve Gıda Güvenliği
AKP iktidarı tarafınan çıkarılan 6360 Sayılı Yeni Büyükşehir yasası ile Büyükşehir Yönetimi, Belediye Yönetimi ve İl
Yönetimleri’nde önemli değişiklikler meydanlar gelmiştir.
Ancak küresel pazarın nesnesi haline gelen kentlerimizde
kente, kentsel mekana, planlama süreçlerine ve kentin yönetimine ilişkin birçok sorun varlığını sürdürmekte ve hatta
kentlerin yönetim stratejilerine bağlı olarak sınıflar arasındaki uçurumlar giderek büyümektedir.
Diğer yandan neo-liberal politikalar kenti bir meta haline
dönüştürmekte, rant getirebilecek her türlü yaşam alanı yapılaşmaya açılmaktadır. Bu küresel saldırı karşısında kentlilerin söz söyleme, karar alma mekanizmalarına katılma,
projelere itiraz etme hakları gün geçtikçe kısıtlanmakta,
kentlilerin “kent hakkı”nın sermaye çevreleri tarafından
gasp edilmesinin yasal olarak önü açılmaktadır. Bu çerçevede bu konuda her zaman sözünü söyleyen üreten TMMOB
ve odalarının yapı üretim ve denetim süreçlerindeki yetkileri de imar Kanunun 8. maddesinde yapılan değişiklikle
TMMOB ve bağlı odalarının da sesi kısılmak istenmiştir.
Bu kapsamda TMMOB İl Koordinasyon Kurulları tarafından
düzenlenen Kent Sempozyumları kentlerimiz için büyük
önem taşımaktadır. Ancak yerel yönetimlerin düzenlenen
bu sempozyumların sonuç ve değerlendirmelerine ne kadar önem verdiği, uygulamalarına ne ölçüde yansıttığı sorgulanmalıdır.
TMMOB 2. İzmir Kent Sempozyumu’nun amacı; 2014 yılında gerçekleştirilecek yerel yönetim seçimleri öncesinde
kentin sorunları, kent yönetimi, kent halkının yönetime ka-
40 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
4. Kentin Doğal Afetlere Hazırlık Durumu, Doğal Afetler ve
İzmir
5. İzmir’in Enerji ve Doğal Kaynakları
TMMOB’ye bağlı Meslek Odalarının İzmir birimleri tarafından bu ana başlıklar altında çeşitli konularda hazırlanmakta olan bildiriler ile birlikte, düzenlenecek panel, forum ve
sürdürülmekte olan anket çalışmalarının sonuçları da sempozyumda sunulacaktır.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu olarak Mart 2014 yerel seçimleri öncesinde, başta İzmir Halkı olmak üzere, semt
forumlarını, mahalle örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını,
yerel yöneticileri, siyasi partileri, yerel yönetimlerin çeşitli
kademelerine aday olan siyasetçileri TMMOB İzmir 2. Kent
Sempozyumu’nu izlemeye ve sonuçlarını dikkate almaya
davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.
TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ
İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU
TMMOB İZMİR İKK Tasfiye ve
Paylaştırma Komisyonu’nda yer almak
için İzmir Valiliği’ne başvurdu
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından
20 Kasım 2013 tarihinde İzmir Valiliği’ne yazılan
yazıda 6360 sayılı kanuna göre kurulacak olan
Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu’nda TMMOB
İzmir İKK olarak uzman odalarla bu komisyonda
yer alma talebi iletildi.
TMMOB İKK’dan
İZMİR KENTİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR POTANSİYELİ
RANT İÇİN YOK ETMEYİN
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından Bornova Ağaçlıyol’da bulunan Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’ne
ait arazinin özelleştirilmesiyle ilgili Bölge Müdürlüğü önünde yapılan basın açıklaması metni. 11 Eylül 2013
Son yıllarda kâr hırsıyla yoğrulmuş, kentleri ve doğayı hedef alan politikaların İzmir’in üzerine de bir karabasan gibi
çöktüğünü, yapılan mevzuat düzenlemelerinin, yasaların,
yönetmeliklerin “amacı”, “işlevi” ve “uygulama sonuçları”
ile kamu yararından hızla uzaklaşırken, özelleştirme adı
altında kentimizdeki kamusal alanların rant projeleriyle
mülkiyete konu edilerek kent toprağında bilime, ortak
akla aykırı müdahaleleri görmekteyiz. Biz TMMOB olarak
İzmirlilerin öz varlığı olan değerlerinin yok pahasına yandaş kesimlere aktarılmasına ve imza altına alınan basit
plan değişikliği kararlarıyla kentimizin, içinden çıkılmaz
duruma gelmesine neden olacak kararlara, hangi kurum
tarafından alınırsa alınsın karşı çıkmaktayız.
Son olarak dava konusu olan; İzmir İli, Bornova İlçesinde
ağaçlı yol üzerinde bulunan ve mülkiyeti Karayolları Bölge Müdürlüğü’ne ait, İzmirlilerin öz varlığı olan yaklaşık 15
ha.lık alan özelleştirme yöntemiyle satışa çıkarılmaktadır.
Ağaçlı yol üzerinde Karayolları, Devlet Su İşleri ve Zeytincilik Enstitüsüne ait birbiriyle komşu ve bir bütünlük
oluşturan yaklaşık 70 hektar büyüklüğünde kamuya ait
alan bulunmaktadır.
1/25.000 ölçekli İzmir Çevre Düzeni planında bu üç
kamu kuruluşu alanı “Büyük Kentsel Yeşil Alan” olarak tanımlanmıştır. Plan hedefleri gerçekleştiğinde İzmir kenti
Kültürpark alanının iki katına yakın büyüklükte bir kent
parkı kazanmış olacaktır.
İzmir’de teknik ve sosyal altyapı alanlarının yetersizliğinin yanı sıra kişi başına düşen yaklaşık 3 m2 aktif yeşil
alan miktarının da olması gereken standartlardan (10
m2/kişi) çok çok az olduğu bilinmektedir.
Böylesi acil kentsel ihtiyaçlar ortadayken kamuya ait
arsa ve arazilerin kentin zorunlu gereksinimi yerine,
yürürlükte bulunan üst ölçekli kent planlarına aykırı,
İzmirlinin belleğinde ‘Ağaçlı Yolla’ birlikte zaman içinde
oluşan yeşil dokusu ile bütünleşen kamuya ait bir alandan vazgeçilerek “Kentsel ve Bölgesel İş Merkezi” alanına (ticaret, konut, AVM, Rezidans vb.) dönüştürülmesi,
hatta iptal edilmesi kaçınılmaz olan plan değişikliği esas
alınarak 19 Eylülde yapılacak ihale ile satışa çıkarılması
bir kent suçudur.
Kamuya ait bu arazilerin satılarak oluşturulmaya çalışılan
yoğun yapılaşmaya ve ticarete açılan alanların İzmir’de
yarattığı yığılma sorunlarının ve trafik kargaşasının çözülmesi için yine kaynağını bizlerin ödediği büyük çaba
ve kaynak harcanması gerekecektir. Tüm kente büyük
maliyetler ödetmemesi için bu satıştan vazgeçilmesi,
çok daha akılcı, ekonomik ve İzmir halkı lehine olacaktır.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Diğer yandan İzmir’de yerel yönetim ve merkezi yönetimin, kentin merkezinde kamulaştırma yoluyla yaklaşık
70 hektar bir kentsel yeşil alanı elde edebilmeleri asla
olanaklı değildir.
Özetle sunulan nedenlerle Bornova ağaçlı yol üzerinde
bulunan Karayolları alanı ve diğer kamu kuruluşları alanları asla kamu elinden çıkarılmamalı, işlevleri değişen ya
da merkez dışına çıkarılacak olan kamu kuruluşlarına ait
alanlar kentin ihtiyacı olan yeşil alanlar ve kentsel donatı
alanları olarak düzenlenmeli, kentliye sunulmalıdır.
Siyasi iktidar kamunun elinde bulunan kentsel değerleri
ranta dönüştürme anlayışından vazgeçmelidir. Bu politika, kentleri yaşanamaz hale getirmekte, yalnızca yapı
yığınlarından oluşan yerleşmelere dönüştürmektedir.
İzmir için tarihi bir olanak ortaya çıkmıştır. Bu olanak ve
İzmir için yaşamsal önem taşıyan bu yeşil alan potansiyeli ranta kurban edilmemelidir. Siyasi iktidar İzmir’in
geleceğini karartmamalıdır. İzmir’in ve Bornova’nın merkezinde, yaşam alanlarına, üniversitelere, raylı ulaşım
sistemine yakın konumda bulunan yaklaşık 70 hektarlık
kentsel yeşil alan İzmir için çok önemli bir kamusal kazanım olacaktır.
Bu nedenle karar vericileri bir kez daha uyarıyoruz;
»» Yapmakta olduğunuz satış işlemi İzmir kentine
büyük zarar verecektir.
»» Karayolları arazisi için yapmış olduğunuz plan
değişikliği şehircilik bilimine, planlama ilkelerine,
ilgili mevzuata ve kamu yararına, özetle hukuka
aykırıdır.
»» Yürütmekte olduğunuz, kentleri yalnızca rant alanı olarak gören politikalar kentleri daha da yaşanamaz hale getirecektir.
»» İzmir için bu tarihi olanağı rant uğruna sonsuza
kadar yok etmeyin.
Devletin Anayasa ile tanımlı sağlıklı yaşam çevreleri
oluşturma görevi ve şehircilik ilkeleri kapsamında kamunun kullanacağı, halkın dinleneceği, eğleneceği, eğitim alacağı mekânlar oluşturulması, bu alanların satılarak gelir elde edilmesinden çok daha öncelikli ve üstün
kamu yararına uygun olacaktır.
Başta siyasi iktidar olmak üzere bütün siyasi aktörleri,
yerel yönetimleri ve kentlileri İzmir’in değerlerine sahip
çıkmaya, saygı göstermeye çağırıyoruz.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 41
İncelemeler
DEVLET, GÜVENLİ VE DENETİMLİ YAPI MI İSTİYOR,
YOKSA SADECE SORUMLU MU?
H. Şahin Tüzen
İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi
17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03:02’de, Gölcük
merkezli, 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük
çapta can ve mal kaybına neden olmuştur.
17 Ağustos depremi, Marmara Bölgesi’nin yanı sıra,
Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi.
Resmi raporlara göre, 17.480 can kaybı, 23.781 yaralı
tespit edildi. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut, 42.902
işyeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise
yaklaşık 50.000 can kaybı, ağır-hafif 100.000’e yakın yaralı
olduğu sanılmaktadır. Ayrıca 133.683 çöken bina ile
yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz bırakmıştır. Yaklaşık 16 milyon
insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir.
Bu nedenle Türkiye’nin yakın tarihini derinden etkileyen
en önemli olaylardan biridir. 99 depremi gerek büyüklük,
gerek etkilediği alanın büyüklüğü, gerekse sebep
olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük
depremlerinden biridir. Depremin bu kadar çok can
kaybına yol açmasının sebebi, kaçak yapılar, standartlara
uygun olmayan binalar ve daha ucuza mal etmek için
malzemeden çalan müteahhitler olarak gösterildi.
Türkiye’deki hukuk anlayışına göre suç ancak ferdi
olabilir. Sistem her yönüyle mükemmel işliyor, olsa olsa
aktörleri kusurlu olabilirmiş yaklaşımıyla suçlu ararız.
Acaba yapının yer seçimi mi hatalıdır, ilave kat çıkmasına
izin veren imar düzeni mi suçludur, tasarımı yapan
mimar mı, yapının taşıyıcı sisteminin hesabını yapan
mühendis mi, uygulayan müteahhit mi, malzemesini
veren taşeron mu, malzemenin imalatçısı mı, fiilen
yapıyı ayağa kaldıran kalfa, usta ve işçiler mi, içinde
otururken yapıda olur olmaz tadilat yapan mal sahipleri
mi, üç katı beş kata çıkaran projeye bakmadan imza atan
tadilat projecisi mi, o kötü adam aranır. Can kaybından
dolayı dava konusu olan bütün durumlarda sekiz tam
kısımdan meydana gelen suçun kimler arasında hangi
oranda paylaştırılacağı “bilirkişilere” havale edilen
sonu gelmez davaların başlangıçta hararetli, sonra da
unutulup giden konularını teşkil eder. Bunların bazıları
zaman aşımından dolayı kendiliğinden ortadan kalkar.
Ceza kanunu içtihatlarına göre, kusurlu birisi belirlense
dahi, suçlanabilmesi için onun bu kusuru bilerek
ve planlayarak insanların can kaybına yol açtığının
ispatlanması lazımdır.
99 depremi sonrasında yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açıldı. Bu
davalardan 1800’ü hukuki boşluklardan dolayı cezasız
sonuçlanmıştır. Geriye kalan 300 davanın 110 kadarında
ceza verilse de çoğu ertelenmiştir. Bunun dışında kalan
davalar ise 16 Şubat 2007 tarihinde 7.5 yıllık zaman aşı42 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
mı süreleri dolduğu için zaman aşımına uğramış ve düşmüştür. Bu konuda birkaç örnek verirsek;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Düzce Ersoy Apartmanı: 36 kişi öldü, dava zaman
aşımına uğradı.
Düzce Ömür Hastanesi: 11 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.
Yalova Ceylankent Sitesi: 98 kişi öldü, 2 sanığa verilen hapis cezaları ertelendi.
Kocaeli Ubay Apartmanı: 58 kişi öldü, müteahhit
hakkında verilen ceza ertelendi.
Yüksel Sitesi: 316 kişi öldü, 5 sanığa verilen çeşitli
cezalar ertelendi.
Can Göçer ve Zafer Çoşkun: Veli Göçer’in oğluyla ortağı yakalanamadığı için haklarındaki dava zaman
aşımına girdi.
Sakarya: 695 davadan sadece 5 kişiye ceza çıktı.
Kocaeli: 600 dava açıldı, 12 kişi 10’ar ay hapis cezası
aldı. 6’sının cezası infaz edildi, 6’sı için süre istendi.
Yalova: 173 dava açıldı, hemen hemen tamamı sonuçlandı. Ceza aldığı bilinen tek isim Veli Göçer
18 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi.
Düzce: Yaklaşık 220 dava açıldığı sanılıyor. Yargılamaların sonucunda hiç kimse cezaevine girmedi.
Bu kadar ölüm, bu kadar yaralı, bu kadar yıkım ve hasarın sorumlusu bulunmuştu, soyadından olsa gerek Veli
Göçer.
Anayasa Mahkemesinin 26 Mayıs 2001 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararıyla iptal edilen 595 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararnamenin ilk çıktığı zamanı hatırlayınız. İlk depremden 10 gün sonra 27 Ağustos 1999 tarihinde TBMM’ce kabul edilen 4452 sayılı kanun hükümete deprem sonrası durumun gerektirdiği bütün yasal ve
idari tedbirlerin hayata geçirilmesi için kanun hükmündeki kararnameler çıkartma yetkisi tanınmıştı. Bu yetki
süresi daha sonra 4484 sayılı kanunla uzatıldı. Hükümetin, yapı kalitesinin iyileştirilmesine yönelik, (o tarihlerde gerçekten böyle olduğunu düşünüyorduk.) alınan
en önemli tedbir, 10 Nisan 2000 tarihinde kabul ve ilan
ettiği 27 pilot ilde başlatılan 595 sayılı KHK oldu, ayrıca
zorunlu deprem sigortası gibi bir takım düzenlemeler
de getirildi. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bu kararname
öncesinde meslek kuruluşlarıyla, akademik çevrelerle,
sigorta sektörüyle, müşavir mühendislerle ve başka ilgili
çevrelerle bir takım toplantılar düzenleyerek, gerekçeler
ve çözüm yolları hakkında bilgi alışverişinde bulunmuş,
bunların hepsi gözönüne alınmasa da en azından bir jest
yerine getirilmiştir.
İncelemeler
Çıkarılan 595 sayılı KHK mükemmel değildi, ancak sonrasında çıkanları düşününce keşke kalsaydı dememek
herhalde haksızlık olmaz. Bu kararname dönemin ana
muhalefet partisi olan Fazilet Partisinin, Mimarlar Odasının desteği ile Anayasanın 91, 127 ve 128. maddelerine
aykırılık oluşturduğu, temel haklardan mülkiyet hakkının KHK’larla düzenlenemeyeceği gerekçesi ile Anayasa
Mahkemesine 01 Haziran 2000 tarihli başvurusu ile iptal
edilmiştir. 595’in iptal gerekçesinin açıklanmasının ardından hükümet paralel hükümler içeren 601 sayılı KHK’yi
de yürürlükten kaldırarak 26.06.2001’de 19 pilot ilde uygulanacak olan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunu TBMM’ye sunarak yasalaşmasını sağlamıştır. 4708’e
12 yıllık süreçte, 8 Ağustos 2011 tarih ve 648 sayılı KHK
ve çıkarılan 5728 sayılı torba yasayla iki kez ciddi müdahale olmuş, genelgelerle birçok düzenleme getirilmiştir.
Aslında 595 sayılı KHK’nın iptal gerekçesi düşünüldüğünde, 648 sayılı KHK ile düzenleme getirilmesi de Anayasa
Mahkemesi kararlarına aykırı olmaktadır. 2001’den beri
19 pilot ilde uygulanan 4708 sayılı Yapı Denetim Hakkında Kanun Bakanlar Kurulu kararıyla da 2011 yılının başından itibaren tüm yurtta uygulanmaya başlamıştır.
Tüm bu gelişmeler sonrasında gelinen süreçte, 19992013 arasında ülkemizde denetim için çıkarılan onca
yasa, yönetmelik, KHK ve genelgelere baktığımızda,
2000 yılında uygulanmaya başlanan 595 sayılı KHK’nin
yapı kalitesinin iyileştirilmesine yönelik olarak çıkarıldığını düşünmemizin Pollyanna’cılık olduğunu geç de olsa
anladık.
595 sayılı KHK’de yapı denetim ücretleri maliyetin % 4-8’i
oranındaydı, 4708 sayılı kanun çıktığında bu oran % 3’e
düşürüldü, Yapı Denetim firmalarının sayılarının, o ildeki
ruhsat m2’si üzerinden, nüfusa oranlama yöntemine geçilmesi ile artması sonucunda firmaların birbiri ile rekabet edebilmek için yaptığı illegal indirim oranları bahane
edilerek, yeni bir düzenleme ile tüm yurda yayılırken bu
oran % 1,5’a düşürüldü.
Sizce, 4708 sayılı kanun, 19 pilot ilde iptal edilemeden ya
da sayısı artırılmadan neden 10 yıl devam etti, deneme
bu kadar uzun mu sürdü.
Siyasilerin kaynaklarını oluşturan müteahhit kadrolar
için, Yapı Denetim gereksiz bir prosedür ve maliyeti arttırıcı bir unsur, ancak afetler sonrasında iktidara da bir
sorumlu gerekiyor, o zaman ne yapılmalı, yapı denetim
ücretleri düşük tutulup kimsenin ses çıkarmaması sağlanmalıydı, öyle de yapıldı, Yapı Denetim tüm yurda yayılırken 2011’de ücretler yarıya düşürüldü.
Hükümet için Yapı Denetim firmalarından önemli olan,
müteahhitler dışında bir sektör daha vardı, tabi ki o da
sanayiciler, TBMM’de görüşülerek kabul edilen 2 Ağustos
2013’te yürürlüğe giren 478 sıra sayılı Torba Yasa kapsamında 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un
ilgili maddesinde değişiklik yapılarak, “Yeni düzenlemede Yapı denetim kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli,
Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Organize Sanayi Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
tüm yapılar için yüzde 75 indirimli uygulanır” hükmü yer
almıştır.
Soruyorum size, ülkemizde hiçbir sorumluluğu olmayan, tek kişi ile bile yapılabilen emlak komisyonculuğu
için alandan satandan % 3+3 gibi bir ücret alınırken,
sürekli sorumluluk yüklenen, cezalarla korkutulmuş, yerinde denetleme yerine idarelerde evrak tamamlamaya
çalışan, ucuz işgücü olarak yeni mezun, tecrübesiz mühendisler ile işten elini eteğini çekmiş emekli mühendis
ve mimar çalıştıran Yapı Denetim firmalarının bu oranlarla gerçek anlamda denetim yapmaları mümkün müdür?
Hele ki düşünün, bir yapının denetim bedeli olarak, zaten düşük olan örnek olarak 4 TL alınabilecekken, son
yasa ile Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
ve Organize Sanayi Bölgelerinde yapılacak yapılardan
1 TL alınabilecektir. Bu tam anlamıyla “biz sizin denetlemenizi değil, herhangi bir afet sonrasında karşımızda
Veli Göçer dışında bir sorumlu arıyoruz” demekten başka bir şey değildir.
TBMM`de 10 Temmuz 2013 günü gece yarısı operasyonu
ile 478 sayılı Torba Yasa içerisinde sadece Yapı Denetim
kanununda değişiklik yapılmamış aynı zamanda 3194
sayılı İmar Kanunu`nun 8 inci maddesine ilişkin düzenleme esnasında verilen bir önergeyle gücünü Anayasa`dan alan TMMOB ve buna bağlı Meslek Odalarının başta
mesleki denetim yetkisini ortadan kaldırmaya yönelik;
“Harita, Plan, Etüt ve projeler, ilgili idare kanunlarında
açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları
dahil başka kurum veya kuruluşun vize ve onayına tabii
tutulmaz, tutulması istenmez. Vize veya onay yaptırılmaması ve benzeri nedenlerle müellifler ve bunlara ait kuruluşların büro tescilleri iptal edilemez veya yenilenmesi
hiçbir şekilde geciktirilemez. Müelliflerden bu hükmü ortadan kaldırılacak şekilde taahhütname talep edilemez.”
şeklinde bir madde eklenmiştir.
Kabul etmek gerekir ki; Yapı Denetim firmalarının yukarda anlattığımız nedenlerle tam anlamıyla gerçekleştiremediği denetimin, uygulama kısmında olamasa da, en
azından etüt ve projelerin standartlara uygun olarak yapılıp yapılmadığı meslek odaları tarafından kontrol edilebilmekteydi. Ancak bu torba yasadan sonra hazırlanacak
niteliksiz projeler mesleki denetlemeden geçemediği
için yapı güvenliğinden yoksun bir bina stokunun oluşmasına neden olacak, her depremde olduğu gibi büyük
can ve mal kayıpları meydana gelebilecektir.
Bunlardan anlaşılacağı gibi, iktidarın amacı da açıkça ortaya çıkmıştır, “Biz sorumlumuzu bulduk, bizim amacımız
yapı kalitesinin iyileştirilmesi falan da değildi zaten, ne
kamusal mesleki denetim, ne de özel yapı denetim istiyoruz, bizim rantımıza kimsenin engel olmasını istemiyoruz” denilmektedir.
DEPREM DEĞİL BİNA ÖLDÜRÜR, BİZ BİNALARIMIZI GÜVENLİ OLMASI İÇİN DÜZGÜN DENETLERSEK, AFETLERDE
CAN VE MAL KAYIPLARI YAŞAMAYIZ.
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 43
İncelemeler
YÜKSEK PERFORMANSLI BETONLAR VE BETON
TEKNOLOJİSİNDEKİ SON GELİŞMELER
Doç. Dr. Halit YAZICI
Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Yapı Malzemesi Ana Bilim Dalı
Beton çağımızın en önemli yapı malzemesidir. Yakın
gelecekte betonun yerini alabilecek malzeme yine
özel beton türleri olarak karşımıza çıkacaktır. Beton
teknolojisi sürekli olarak gelişmektedir. Son yıllarda
yapılan araştırmalar sayesinde yüksek performanslı betonlar birçok yapıda kullanılmaya başlanmıştır.
Yüksek performanslı beton yüksek dayanım ve uzun
ömürlülük (dayanıklı, kalıcı) özellikleri ön plana çıkan,
aynı zamanda yeterli işlenebilirlik özelliği sayesinde
klasik beton uygulamalarının yerini alabilecek beton
türüdür. Ülkemizde geçmişte kalitesiz beton üretimi
birçok olumsuz sonuca yol açmıştır. Mevcut betonarme yapılardan örnek alınarak yapılan deneysel çalışmalar birçok betonarme yapıda betonun proje dayanımını sağlamakta ne kadar yetersiz kaldığını ortaya
koymuştur. Ayrıca, söz konusu yapıların birçoğunda
korozyon olayı sonucu çelik donatı-beton aderansının yok olduğu, çelik donatının kesit kaybı nedeniyle
taşıma gücünü büyük oranda kaybettiği, beton örtü
tabakasının (paspayı tabakasının) çatladığı veya döküldüğü görülmüştür. Tüm bu sorunlara beton teknolojisi kurallarına uyulmaması, üretimin her aşamasında kalite kontrol yapılmaması ve kalitesiz işçilik yol
açmıştır. Bir başka deyişle, birçok betonarme yapının
taşıyıcı sistemi taşıyıcı olmayan malzeme ile oluşturulmuştur. Marmara depremi gibi büyük felaketler ortaya çıktığında bu tablo daha iyi anlaşılmıştır. Aslında,
betonarme bir yapının bilimsel yöntemlerle, akılcı ve
istenen kalitede inşa edilmesinin maliyeti, gelişigüzel
ve bilinçsizce inşa edilmesinin maliyetinden yüksek
değildir. Bugün ülkemizde kaliteli beton üretimi için
yeterli bilgi birikimi ve teknoloji bulunmaktadır. Birçok hazır beton tesisi sipariş gelmesi halinde C80/95
(800 kg/cm2 silindir basınç dayanımı olan beton sınıfı)
betonu üretebilmektedir. Bu beton sınıfı günümüzde en sık kullanılan ve taşıyıcı sistemler için en düşük
beton sınıfı olan C20/25’in dört katı basınç dayanımı
olan yüksek performanslı beton sınıfıdır ve özellikle
yüksek yapıların inşasında giderek daha çok kullanılması beklenmektedir.
Kullanımı hızla artan yüksek performanslı betonlar
hem yüksek mekanik özelliklere hem de çok iyi kalıcılık özelliklerine sahiptir. Günümüzde beton konusunda yapılan araştırmaların çoğu özel beton türlerinin
geliştirilmesi ve kalıcılık özelliklerinin iyileştirilmesine
yöneliktir. Bu sayede gökdelen türü yapılarda betonarme yapı sistemleri çelik yerine tercih edilir hale gelmiştir. Bu dönüşüm son 15 yılda yüksek performanslı
44 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
betonların yaygınlaşmasıyla hızlanmış olup, 1995 yılında inşa edilen Petronas kuleleri ve 2010 yılında tamamlanan halen dünyanın en yüksek binası olan Burj
Dubai kulesinin taşıyıcı sistemi betonarmedir (Şekil
1). Bir başka deyişle günümüzde yüksek performanslı
betonlar modern dünyanın yeni ve sembol yapıtlarını
inşa etmek için kullanılmaktadır.
Şekil 1. Betonarme taşıyıcı sistemli iki gökdelen
örneği Petronas Kuleleri ve Burj Dubai
Ayrıca beton teknolojisindeki sürekli gelişmeler sayesinde yüksek performanslı betonların özellikleri de
daha ileriye götürülmektedir. Böylece ultra yüksek
dayanımlı çimento esaslı kompozit malzemeler ortaya çıkmıştır. Bu tür kompozitlerin su/çimento oranları
çok düşük mertebede olup (genellikle 0.20 ve altında), çimentonun yanında mikro-silika gibi çok ince
toz katkılar ve kısa kesilmiş çelik teller kullanılmaktadır. Reaktif pudra betonu (RPB) adı verilen ultra yüksek performanslı betonların basınç dayanımı 2000 kg/
cm2mertebesinde olup, bu değer ülkemizde kullanılan en düşük beton sınıfı olan C20/25 betonun basınç
dayanımının 10 katıdır. RPB, üstün mekanik ve kalıcılık
özelliklerini sahip olduğu boşluksuz içyapısına borçludur. Ülkemizde RPB üzerine yapılan uygulamalı çalışmalardan biri, İstanbul Teknik Üniversitesi – İSTON
firması ortak çalışması olan yağmur suyu ızgarası ve
rögar kapakları üretimidir. Bu yeni malzeme, çalınması nedeniyle çok sayıda kazaya ve ekonomik kayba
neden olan geleneksel demir kapakların yerini almaktadır. RBP’lerin önemli dezavantajlarından biri normal
betona göre 2-3 kat fazla çimento içermeleridir. Aşırı
İncelemeler
yüksek çimento kullanımının maliyeti arttırma, yüksek
hidratasyon ısısı ve fazla miktarda büzülme gibi yan
etkileri söz konusudur. Bu problemleri gidermek için
Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
Yapı Malzemesi Laboratuvarında TÜBİTAK desteğiyle yapılan çalışmalar ile düşük çimento kullanımıyla
RPB üretilebileceği ortaya konmuştur. Bu karışımlarda
çimento yerine termik santral atığı uçucu kül, demir
üretimi atığı yüksek fırın curufu gibi toz maddeler çimento yerine kullanılarak RPB’ler üretilmiştir. Ayrıca,
aynı çalışma kapsamında basınç dayanımı 4030 kg/
cm2 değerine ulaşan RPB’ler üretilmiştir ki bu değer
geleneksel bir betonun 20 katı basınç dayanımına
işaret etmektedir. Bugün kullanılan nervürlü IIIa betonarme çeliğinin akma dayanımının 4200 kg/cm2
olduğu hatırlanırsa beton teknolojisindeki büyük gelişme daha iyi anlaşılabilir.
Ultra yüksek performanslı betonların mukavemeti
arttıkça malzemenin kırılganlığı da artmaktadır. Yapıların taşıyıcı sistemlerinde sünek, bir başka deyişle
enerji yutabilen davranış tercih edilmektedir. Bu nedenle enerji yutmayı arttırabilmek için günümüzde
yüksek ve ultra yüksek performanslı betonlarda kısa
kesilmiş çelik teller (lif ) kullanılmaktadır. Betona çelik
lif eklenmesiyle betonun çekme ve eğilme dayanımlarında artışlar gözlenmekte, çatlak oluşumu ve gelişimi
gecikmekte ve betonun daha uzun ömürlü, dayanıklı
olması sağlanmaktadır. Lifli beton olarak adlandırılan
bu özel yüksek performanslı beton türü yeni yapıların
inşasının yanısıra, mevcut yapıların onarımı ve güçlendirilmesi için de kullanılmaktadır. Lifli betonlarda
kullanılan lif hacmi 1 m3’te %0.5–3 arasında değişmektedir. SIFCON (Slurry Infltrated Fibered Concrete)
olarak adlandırılan özel ultra yüksek performanslı lifli
betonlarda ise %5–30 gibi çok yüksek miktarlarda lif
kullanılabilmektedir. Lif hacminin artması ile betonun
enerji yutma kapasitesi, eğilme ve çekme dayanımı
gibi özelliklerinde geleneksel betonlara kıyasla oldukça önemli gelişmeler elde edilmektedir. SIFCON
çok yüksek lif hacmine sahip olduğu için uygulamada
öncelikle lifler kalıba yerleştirilmektedir. Bu teknolojide liflerin arası yüksek akışkanlıkta ve düşük maksimum tane çapına sahip beton ile doldurulmaktadır.
Yüksek miktarda lifin geleneksel betonda olduğu gibi
karışıma doğrudan katılması mümkün olmamaktadır.
SIFCON’un eğilme dayanımı 50-100 MPa seviyelerine
ulaşmaktadır. Bu değer geleneksel betonun 10-20 katıdır. SIFCON türü çimento esaslı malzemelerin sağladığı yüksek enerji yutma kapasitesiyle yapıların onarım ve güçlendirmesinde, nükleer atık sahalarında,
askeri savunma yapılarında vb. alanlarda gelecekte
daha yaygın olarak kullanılması beklenmektedir.
Özetle beton teknolojisinde çok hızlı gelişmeler söz
konusudur. Ülkemizin bu alanda çağı yakalamakta
olduğunu görmek sevindiricidir. Yüksek performanslı
betonların geleneksel beton yerine kullanımının ülkemizde de zamanla artması beklenmektedir.
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
TMMOB tarafından yayınlanan yukarıdaki yayınlara www.
tmmob.org.tr web adresindeki web sitesinin Yayınlar bölümünden ulaşılabilir.
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 45
İncelemeler
BETONUN YANGINA DAYANIKLILIĞI
Dr. Serdar AYDIN, İnşaat Yüksek Mühendisi
Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Yapı Malzemesi Ana Bilim Dalı
Yangın veya diğer nedenlerle ortaya çıkan yüksek
sıcaklık etkileri, diğer birçok malzeme gibi betonun
dayanımında da azalmaya yol açmaktadır. Bununla
birlikte, çelik ve ahşap yapılarla kıyaslandığında betonarme yapılar yangına karşı daha dayanıklıdır. Ancak
bu dayanıklılık, sınırlı süreler ve belirli sıcaklık dereceleri için geçerlidir.
Yangın etkisine maruz kalan beton belirli bir süre için
önemli bir zarar görmez, zehirleyici gaz veya duman
çıkarmaz. Ayrıca, iyi bir yalıtkan olan beton, yüksek
sıcaklıkların etkisinden çelik donatıyı bir dereceye
kadar korur. Beton ve çelik yanıcılık açısından yapılan
sınıflandırmalarda A1 sınıfı hiç yanmaz malzemeler
grubuna girerler. Ancak, bu malzemeler alev alıp yanmasalar da yangın esnasında oluşan yüksek sıcaklığın
etkisiyle zarar görürler ve New York’taki Dünya Ticaret Merkezi Binalarının çökmesi olayında olduğu gibi
çok sayıda can kaybına yol açabilirler.
Yangın esnasında sıcaklıkların 1200 ºC’ye kadar çıktığı bilinmektedir. Yangın geçirmiş yapılar üzerinde yapılan incelemeler, betonda yangın nedeniyle oluşan
hasarların, dayanım kaybı, kabuk halinde dökülme ve
çatlama olduğunu göstermiştir. Betonun basınç dayanımında 200-250 ºC’ye kadar olan sıcaklıklarda bir
azalma oluşmamaktadır. Bununla birlikte sıcaklığın
600 ºC’ye ulaşması ile beton dayanımının yarısından
daha fazlasını, 900 ºC’yi aşması halinde ise tamamına
yakınını kaybeder. Betonun rengi de maruz kaldığı
sıcaklık derecesine bağlı olarak değişir. Bu renk değişimi kalıcı olduğundan, yangın sırasındaki sıcaklığı ve
dolayısıyla kalan dayanımı tahmin edebilmek mümkündür. Betonun maruz kaldığı sıcaklık 300-600 ºC
aralığında ise renk pembe veya kırmızımsı, 600-900
ºC arasında ise gri, 900 ºC’nin üzerinde ise kül rengini
alır. Yangın geçirmiş betonarme yapılarda gözlenen
kireç lekeleri ise 550 C’nin aşıldığını gösterir. Genellikle renk, pembeyi aşan tonlarda ise beton dikkatle
incelenmelidir. Griyi aşan, kül renklerinde ise beton
ufalanabilir, gözenekli yapıdadır.
Genel olarak davranış yukarıda özetlendiği gibi olsa
da, betonun yangına dayanıklılığı betonu oluşturan bileşenlerin (agrega ve çimento) özelliklerinden
önemli ölçüde etkilenmektedir. Çimento yerine belirli oranlarda uçucu kül ve yüksek fırın cürufu gibi mi-
46 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
neral katkı maddelerinin kullanımı halinde, betonun
yangına karşı dayanıklılığı önemli derecede artmaktadır. Agrega türü de yangına maruz kalan betonun
davranışı üzerinde önemli bir etki yapar. Kireçtaşı
agregalı betonların yangına dayanıklılığı derelerden
elde edilen çakıl agregalı betonlara kıyasla daha fazladır. Pomza gibi gözenekli hafif agregaların yangına
dayanıklılığı ve ısı yalıtım özellikleri oldukça yüksektir.
Çevresel etkiler de betonun yangına karşı dayanıklılığını etkilemektedir. Örneğin, yangını söndürmek için
su sıkılması, genleşme yaratan bir takım reaksiyonlara yol açması nedeniyle betonun dayanımında daha
fazla azalmaya yol açmaktadır. Bu zararlı etki, beton
üretiminde çimento yerine belli oranlarda mineral
katkılar kullanılarak azaltılabilmektedir.
Beton pas payı tabakasının kalınlığı ve kalitesi, sıcaklığa karşı oldukça hassas olan donatı çeliğinin yangından korunması bakımından çok önemlidir. Ülkemizde 2002 yılında yürürlüğe giren Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine
göre, pas payı tabakası kalınlığının en az 4 cm olması
gerektiği bildirilmiştir. Betonu ve çeliği sıcaklık etkisinden korumaya yönelik olarak beton yüzeyine, yüksek sıcaklık etkilerine dayanıklı ve yalıtım özellikleri
yüksek sıva, panel eleman vb. malzemelerin kaplanması oldukça faydalı olacaktır.
Sonuç olarak, betonun yangın etkilerine karşı dayanıklılığının üretiminde kullanılan malzemelere bağlı
olduğu söylenebilir. Mineral katkıların (uçucu kül ve
yüksek fırın cürufu) ve termal olarak stabil agregaların kullanımı ile yangında betonun gördüğü zararın
mertebesi önemli derecede azaltılabilir. Betona göre
yüksek sıcaklık etkilerine karşı daha hassas olan çeliğin yangından korunması amacıyla, pas payı tabakasının kalınlığı ve kalitesinin yeterli düzeyde olması
sağlanmalıdır. Yangına karşı betonu ve çeliği yüksek
sıcaklık etkisinden korumaya yönelik olarak beton
yüzeyinin yangına dayanıklı yalıtım sıvası, panel eleman vb. ile kaplanması faydalı olacaktır. Ayrıca, yangından korunmada aktif önlemlerin (yangın söndürücüleri, uyarı sistemleri vb.) alınması ile can ve mal
kayıplarının yanı sıra binaların gördüğü zararların
mertebesi de azaltılabilir.
Hukuk
YENİ BİR HAK ARAMA YÖNTEMİ
ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU
Av. Baki OKAN
Bülten okurlarına bu köşeden zaman zaman hukukumuz/mevzuatımız açısından yeni olan yasal düzenlemelere ilişkin bilgilendirme yapıp görüşlerimi aktarıyorum. Bu yazımda da yine ulusal hukukumuz
açısından yepyeni bir hak arama yönteminden sözedeceğim; Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru
Her ülkede farklı uygulamalar göstermekle birlikte,
yirmibeşi Avrupa ülkesi olmak üzere dünyada kırktan
fazla devlet, kamu otoritelerinin işlemleri nedeniyle
temel hakları ihlale uğrayan bireylere Anayasa Mahkemesinden doğrudan hukuki korunma talep etme
olanağı tanımıştır.
Ülkemizde ise, bireysel başvuru yöntemi 5982 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliklerinin 12 Eylül
2010 tarihinde yapılan halk oylaması sonucunda mevzuatımıza girmiş ve 23 Eylül 2012 günü uygulanmaya
başlamıştır.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun yapılabilme olanağının getirilmiş olması, temel olarak Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuruların sayıca çok fazla olması sebebi ile yeni bir yargı yolu açma
amacı ile getirilmiş bir düzenlemedir.
Bireysel Başvurunun Yöntemi
Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da
ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal
gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru
yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa
uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri
sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve
harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır.
Başvuru Süresi
Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması
gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle
birlikte başvurabilirler.
Konunun önemini vurgulamak açısından bazı istatistiksel verileri aktarmakta yarar var. Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararlardan
dolayı her yıl yaklaşık 25.000.000,00 Euro ödemektedir.
30 Haziran 2013 tarihi itibariyle Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’ndeki derdest dosya sayısı 113.350 olup,
bu dosyaların 13.200 adedi Türkiye aleyhine açılmış
olan dosyalardır. Yani mahkemenin dosya sayısının %
12,1’i Türkiye’ye aittir. Ülkemiz dosya sayısı bakımından Rusya’dan sonra ikinci sıradadır. Ancak 1959-2012
yılları arasında en az bir hak ihlalinin saptandığı Türkiye aleyhine sonuçlanan 2521 kararla birinci sıradayız.
AİHS ihlal sıralamasında, 738 dosya ile adil yargılanma
hakkının ihlali ilk sıradadır. Bunu 634 ile mülkiyet hakkı, 591 ile özgürlük ve güvenlik hakkı ve 544 dosya ile
yargılamanın uzunluğu izlemektedir. Başka bir deyişle
belirtilen sayıda dosya Türkiye aleyhine sonuçlanmıştır. Bu veriler Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı’nın http://www.inhak.adalet.gov.tr/istatistikler/2012.html resmi internet sitesinden alınmıştır.
Bireysel Başvuruda Sınırlamalar:
Bireysel Başvurunun Niteliği ve İşlevi
Bireysel Başvuru Hakkına Sahip Olanlar
Bireysel başvuru, temel hak ve özgürlükleri kamu gücü
(yasama, yürütme, yargı) tarafından ihlal edilen bireylerin açabilecekleri bir dava türü, olağanüstü bir kanun
yolu olarak tanımlanmaktadır.
Başvuru, güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenmiş olan herkes tarafından yapılabilir. Başvuruda
bulunan önemli bir zarara uğramamışsa veya başvuru
insan hakları açısından önem taşımıyorsa başvurular
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Anayasanın yargı dışı bıraktığı aşağıda belirtilen işlemlere karşı başvuru yapılamamaktadır;
1.Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler; Yüksek Askeri Şura’nın ilişik kesme kararı dışındaki kararları; Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun ihraç dışındaki
kararları ve Yüksek Seçim Kurulu kararları.
2. Yasama işlemleri (Kanun, içtüzük vb) Ama kişiye karşı bir ihlalden söz edilirse, bireysel başvuru mümkündür.
3. Düzenleyici idari işlemler
4. ANYM kararları
Başvuru, anayasal açıdan önem taşımalıdır. Çünkü insan haklarını korumak görevi, asıl olarak genel mahkemelerdedir. ANYM, genel mahkemeleri gözetler. Bu
kriter, mahkemenin iş yükünün artmasını önlemek için
getirilmiştir.
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 47
Hukuk
incelenmez. Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait
haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir.
Başvuru, 23 Eylül 2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlemler, eylemler ve kararlar aleyhine yapılabilir.
İlk İnceleme/Kabul Edilebilirlik İncelemesi :
İlk inceleme, belgeler üzerinden esasa girilmeden yapılmaktadır. Bu inceleme sadece başvuru koşullarının
varlığı yönündendir. Kabul edilebilirlik incelemesi olarak adlandırılan ilk inceleme 2 üyeden oluşan 6 adet
Komisyon tarafından gerçekleştirilir. Bu aşamada sadece başvuru belgelerinin eksik olup olmadığı, dayanağının varlığı konuları incelenir. Başvuru formunda
eksikler varsa ve bunlar süresinde tamamlanmamışsa
başvurunun reddine karar verilir. Buna başvurunun
“idari yönden reddi” denir. İdari yönden red kararına
karşı tebliğden sonra 7 gün içinde ANYM’ e itiraz edilebilir. İtiraz, komisyonda kesin olarak karara bağlanır.
ANYM, tanık ve bilirkişi dinleyebilir; keşif ve duruşma
yapabilir. ANYM’ e ulaşan bilgi ve belgeler 15 günde
görüşlerini sunması için başvurucuya bildirilir. Her tür
karar Adalet Bakanlığına ve tüm ilgililere tebliğ edilir.
Bireysel başvurunun yapılması, başvuru konusu olan
işlemin icrasını durdurmaz. Yargının her tür eylem, işlem ve ihmali dava konusu yapılabilir. “Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya
da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
Esas Hakkında İnceleme
İlk incelemenin sonucu olumlu ise, iki ayrı Bölüm, Başkanvekilleri başkanlığındaki en az 4 üye ile (toplam 5
kişi) toplanırlar. Bölümler evrak üzerinden karar vereceği gibi duruşma da yapabilirler. Her tür araştırma ve
incelemeyi yapabilirler, her tür belgeyi isteyebilirler.
İhlal olduğuna veya olmadığına bölümler karar verecektir. İhlalin varlığı saptanırsa, ihlalin ortadan kaldırılmasına karar verilir. İhlal, bir mahkeme kararından
kaynaklanıyorsa, yeni bir yargılamaya gerek olup olmadığı veya tazminatın gerekli olup olmadığı tartışılır.
Yeniden yargılamada yarar yoksa ya tazminata hükmedilir veya genel mahkemede bir dava açması başvuru yapana önerilir.
İhlalin ortadan kalkması için yeni bir yargılamaya ihtiyaç varsa, dosya, ilgili mahkemeye yeniden yargılama
yapması için gönderilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü ilgili mahkeme mümkünse dosyayı belgeler
üzerinden karara bağlar. Kötü niyetli başvurular cezalandırılır. Bireysel başvuruda bulunmak, AİHM’e başvuruyu engellemez.
48 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Bireysel Başvurunun Konusu
Anayasanın 148. maddesinin 3. fıkrası herkesin, Anayasada güvence herkesin, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceğini öngörmektedir.
Paralel bir şekilde 6216 sayılı kanunun 45. maddesinin 1. fıkrası da herkesin, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu
protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceğini öngörmüştür.
Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Hakkı
Kapsamında Korunan Temel Hak ve Özgürlükler
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan bu temel
hak ve özgürlüklerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında karşılık geldiği hükümler şunlardır:
1) Yaşam Hakkı (AİHS, m. 2 - Anayasanın “kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” başlıklı 17/1. m.)
2) İşkence Yasağı (AİHS, m. 3 - Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” başlıklı 17/3
m.)
3) Kölelik ve Zorla Çalıştırma Yasağı (AİHS, m. 4 - Anayasanın “Zorla çalıştırma yasağı” başlıklı 18/1 m.
4) Özgürlük ve Güvenlik Hakkı (AİHS, m. 5 - Anayasanın
“Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı 19.m. )
5) Adil Yargılanma Hakkı, Masumiyet Karinesi, Sanık
Hakları (AİHS, m. 6 - Anayasanın “Hak arama hürriyeti”
başlıklı 36. m.,“Kanunî hâkim güvencesi” başlıklı 37. m.)
6) Suç ve Cezaların Kanuniliği (AİHS, m. 7 - Anayasanın
“Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. m.)
7) Özel ve Aile Hayatına Saygı (AİHS, m. 8 - Anayasanın
“Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20., “Konut dokunulmazlığı” başlıklı 21. ve “Haberleşme hürriyeti” başlıklı 22.
m.)
8) Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü (AİHS, m. 9 - “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlıklı 25., “Din ve vicdan
hürriyeti” başlıklı 24. m.)
9) İfade Özgürlüğü (AİHS, m. 10 - “Düşünceyi açıklama
ve yayma hürriyeti” başlıklı 26, “Bilim ve sanat hürriyeti” başlıklı 27. m.)
10) Toplantı ve Dernek Kurma Özgürlüğü (AİHS, m.
11- Anayasanın “Dernek kurma hürriyeti” başlıklı 33.,
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı başlıklı
34. m.)
11) Etkili Başvuru Hakkı (AİHS, m. 13 - Anayasanın “Hak
arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi, “Temel hak ve
Hukuk
hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. m.)
12) Ayrımcılık Yasağı (AİHS, m. 14 -Anayasanın Kanun
önünde eşitlik başlıklı 10. m.)
13) Mülkiyet hakkı (AİHS 1 Numaralı Protokol, m. 1 Anayasanın 35. m.)
14) Eğitim ve öğrenim hakkı (AİHS 1 Numaralı Protokol, m. 2 – Anayasanın Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve
Ödevi başlıklı 42.m.)
15) Serbest seçim hakkı (AİHS 1 Numaralı Protokol, m.
3 - Anayasanın seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma başlıklı 67/2.m)
Kamu Gücü Tarafından İhlal
Bireysel başvuru yoluna başvurabilmenin temel koşullarından biri, temel hak ve özgürlüklerin kamusal bir
güç tarafından ihlal edilmesidir. Kamusal güç/kamu
gücü denildiğinde anlaşılması gereken ise, en başta
yasama, yürütme ve yargı organları ve bu organlara
bağlı olan idarelerdir. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru genellikle bir yargı organı kararına karşı veya
başka bir kamu gücü tarafından gerçekleştirilen ihlal
nedeniyle karşı başvurulan yargı organlarından bir sonuç alınamaması durumunda yapılacaktır.
Yasada Öngörülen Yönetsel/İdari Ve Yargısal
Başvuru Yollarının Tamamının Bireysel Başvuru
Yapılmadan Önce Tüketilmiş Olması
6216 sayılı yasanın 45/3 maddesine göre, ihlale neden
olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için yasada öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tümünün bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş
olması gerekmektedir. Başvuru yollarının tüketilmesi,
özellikle yargı kararları söz konusu olduğunda başvuru
konusu işlem ya da eylemin (yargı kararının) kesinleşmesi demektir.
Anayasa Mahkemesinin Vereceği Kararlar
1. İhlal Kararı
Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu olan temel hak
ve özgürlüğün kamu gücü tarafından ihlal edildiği kanaatine varmışsa ihlal kararı verir. İhlal kararının kapsamı içinde ihlalin ve sonuçlarının kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilmesi gereklidir. ( m. 50 )
2. İhlal Kararı Halinde Yapılması Gerekenlere
Hükmetme
Anayasa Mahkemesince yapılması gerekenlere hükmedilmesi durumunda, bu hükmün muhatabı genellikle işlem ya da eylemi veyahut ihmali gerçekleştiren
kamu gücüdür. Bu hüküm işlemin ya da eylemin geri
alınmasına hükmetme biçiminde ortaya çıkabileceği
gibi eğer bir ihmal söz konusu ise belirli bir işlem ya da
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
eylem gerçekleştirme yükümlülüğü getirme biçiminde de olabilir.
3. Yeniden Yargılama İçin İlgili Mahkemeye Geri
Gönderme
Saptanan ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilecektir. Yeniden yargılama, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yapılacak ve yeniden yargılama
yapacak olan mahkeme Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararı ile uyarak yeni bir karar verecektir. Aksi durumda
başvurucu için ayrı bir bireysel başvuru davası açma
olanağı doğacaktır.
4. Tazminat veya Genel Mahkemelerde Dava
Açılması Yolunun Gösterilmesi
Yeniden yargılama yapılmasında hukukî yarar bulunmayan durumlarda başvuran lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir (m. 50) Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak
şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verecektir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun hukuk
devletinin olmanın bir gereği olarak toplumda hukuk
ve adalet duygularının tatmini açısından psikolojik
bir etki yaratabilir. Yasanın bireyleri başvuruya özendirici hükümler içermediği, kabul edilebilirlik koşullarını oldukça sıkı olduğu ve Mahkemenin denetiminin
kapsamının sınırlı olduğu dikkate alındığında başvuru hakkının fazla kullanılmamasının amaçlandığı
düşünülebilir. Hakkın kötüye kullanılması adı altında
başvurucuları başvurudan yıldırabilecek bir para cezası öngörülmüştür. Her şeye karşın, bireysel başvuru
yönteminin ülkemizdeki uygulamasının başarılı olup
olmayacağı Anayasa Mahkemesi’nin anayasal düzeni
ve bireylerin temel haklarını koruma konusunda göstereceği özenli, bağımsız ve yansız tutuma bağlıdır. Bu
tutum öte yandan mahkemenin toplum gözünde güvenilirliğini belirleyici bir etken olacaktır.
Yararlanılan Kaynaklar
1. 1. Fendoğlu, Hasan Tahsin, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru
2. Öykü Didem AYDIN, Türk Anayasa Yargısında Yeni
Bir Mekanizma: Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel
Başvuru
3. 6216 sayılı yasa
4. http://www.inhak.adalet.gov.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 49
genç-İMO
genç-İMO 5. YAZ EĞİTİM KAMPI
Bu yıl beşincisi düzenlenen genç-İMO Yaz Eğitim Kampımız 21-29 Ağustos 2013 tarihleri arasında İzmir Foça›da
gerçekleştirildi. Ülkenin dört bir yanından gelen 100›e
yakın genç-İMO üyesinin katıldığı kamp programı İnşaat mühendisliği adaylarının oda yöneticileri ile bir araya
gelmesine ve meslek odalarını yakından tanımasına imkân sağladı.
Kampın ilk günü kayıtların alınması, çadırların kurulması, tanışma toplantısı ve atölye tanıtımlarının yapılmasının ardından minik bir açılış konseri gerçekleştirildi.
İkinci gün ise “Mühendislik Eğitiminin Felsefesi” başlığı
altıda gerçekleştirilen sabah semineri ile başladı. Prof.
Dr. Beno Kuryel`in konuşmacı olarak katıldığı oturumda, mühendislik, matematik ve felsefe disiplinlerinin
işleyişi arasındaki farklara dikkat çekildi. Aynı günün akşam söyleşisi ise CHP Hatay Milletvekili Hasan Akgöl`ün
katılımıyla gerçekleştirildi. «Suriye Politikaları» başlıklı
oturumda AKP hükümetinin Suriye politikaları ve söz
konusu politikaların yol açtığı tahribata değinildi. Moderatörlüğünü İMO Yönetim Kurulu üyesi Cihat Mazmanoğlu`nun gerçekleştirdiği söyleşiye, CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven de katıldı.
50 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
23 Ağustos`ta “Ulaşım Politikaları” başlığı altında gerçekleştirilen seminerde konuşmacı olarak Mimar ve Şehir Plancısı Erhan Öncü yer aldı. Ülkemizde uygulanan
ulaşım politikalarına değinilen seminerin akşamında ise
“Gezi Direnişi ve TaksimDayanışması” konulu bir söyleşi
gerçekleştirildi. Direniş boyunca hayatını kaybedenlerin anılması ile başlayan söyleşide aynı zamanda Taksim Dayanışması üyesi olan Avukat Can Atalay konuşmacı olarak yer aldı.
genç-İMO 5. Yaz Eğitim Kampı`nın dördüncü günü “İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği” konulu sabah semineri ile başladı. İş Güvenliği Uzmanı Beste Ardıç ve İş cinayetlerinde
hayatlarını kaybedenlerin yakınlarının avukatı Erbay Yucak`ın konuşmacı olarak katıldığı oturumda, mühendislerin sorumluluklarına ve çalışma koşullarının güçlüğüne vurgu yapıldı.
25 Ağustos`taki sabah seminerinde TMMOB Yönetim
Kurulu Üyesi Şehir Plancısı Ayşe Işık Ezer ve Hacettepe
Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Gülsüm Depeli`nin konuşmacı olarak katıldığı “Mühendislikte Kadın” başlıklı oturum gerçekleştirildi. Gülsüm Depeli`nin
kadının medyadaki sunuluş biçimine ilişkin sunumuyla
genç-İMO
başlayan oturumda ikinci olarak söz alan Ayşe Işık ve
toplumsal cinsiyet bakımından kadın mühendislerin sorunlarına ve TMMOB örgütlülüğü içerisindeki kadın örgütlenmesine değindi. Aynı günün akşamı “Persepolis”
filminin gösterildiği kamp programı 26 Ağustos sabahı
“TMMOB ve Oda Politikaları” başlıklı oturum ile devam
etti.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve
İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç`in konuşmacı olarak katıldığı oturumda meslek odalarının tarihinden, toplumcu mühendisliğin öneminden ve son
dönemde gittikçe artan ve meslek odalarını etkisizleştirmeyi amaçlayan politikalardan söz edildi. genç-İMO
üyelerinin soruları ile devam eden oturum öğle saatlerine kadar sürdü. Aynı günün akşamı “Redhack Belgeseli” gösteriminin ardından “Alternatif Bilişim Derneği
Başkanı” Ali Rıza Keleş`in katıldığı ve sosyal medyadan
hacker`lığa kadar birçok konunun ele alındığı bir söyleşi
gerçekleştirildi.
Kampın yedinci günü sabah oturumunda inşaat mühendisliği mesleğini ve tüm toplumumuzu yakından
ilgilendiren kentsel dönüşüm konusunun da masaya
yatırıldığı “Kent Dönüşürken Muhalefet” başlıklı seminer
gerçekleştirildi. Prof. Dr. Tarık Şengül`ün ve aktivist ve
yazar Metin Yeğin`in konuşmacı olarak katıldığı seminerde kentsel dönüşüm adı altında gerçekleştirilen politikalardan söz konusu politikaların amaçlarına birçok
konu ele alındı. Moderatörlüğünü İMO Yönetim Kurulu
Başkanı Taner Yüzgeç`in gerçekleştirdiği oturum mühendis adaylarının sorularına verilen yanıtların ardından
son buldu.
katıldığı oturumda çeşitli örnekler ışığında su yapılarının inşasında dikkat edilmesi gereken çevresel faktörlere değinildi. Öğrencilerin soru ve cevaplarına da yer
verilen seminerin ardından kampa katılan öğrenciler,
atölye çalışmalarını sunacakları Kapanış Gecesi için hazırlıklarını tamamladılar.
Kampın son akşamı Fotoğraf, Sinema, Tiyatro, Ritim, Felsefe, Kamp Gazetesi ve Örgütlenme gibi atölye faaliyetlerinin sunumlarının gerçekleştirildiği, merkez ve şube
yöneticilerinin atölye yürütücülerine plaketlerini takdim
ettiği ve tüm öğrencilere katılım belgelerinin verildiği
kapanış gecesi gerçekleştirildi.
Gecede söz alan İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç İnşaat Mühendisleri Odası`nın geleceğini inşa eden
genç-İMO örgütlülüğünün en önemli faaliyetlerinden
biri olan Yaz Eğitim Kampı`nda emeği geçen herkese
teşekkür etti.
Odamızın savunduğu değerlerin yaygınlaştırılmasında
ve genç kuşaklara aktarılarak geliştirilmesinde önemli
bir yere sahip olan genç-İMO örgütlülüğünün gücüne
güç katan Yaz Eğitim Kampı 29 Ağustos`ta son buldu.
Aynı günün akşamı yine yakıcı sorunlardan biri olan
“Toplumsal Barış”, Prof. Dr. Aziz Konukman`ın ve Emek
Demokrasi ve Özgürlük Bloku Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü`nün konuşmacı olarak katıldığı bir söyleşi ile
masaya yatırıldı. Barış süreci, gezi direnişi ve toplumsal
barışı tahsis etmenin yolları ve yöntemleri konularının
yanı sıra Suriye ve Ortadoğu`da yaşananların da ele alındığı söyleşi gece geç saatlere kadar sürdü.
28 Ağustos Çarşamba günü ise “Su Yapılarında Çevresel
Duyarlılık” başlıklı sabah semineri ile başladı. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Profesör Şahnaz Tiğrek ve yine aynı bölümden Doç Dr. Elçin Kentel`in
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 51
genç-İMO
10. Ulaştırma Kongresi
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Izmir Şubesi yürütücülüğünde 25-27 Eylül 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen 10. Ulaştırma Kongresine genç-İMO olarak katıldık.
Hem katılımcı hem görevli olarak yer aldığımız kongrede farklı üniversitelerden gelen akademisyenler ve
katılımcılardan ulaştırmanın ülkemizde geldiği nokta ve sorunları hakkında bilgiler alma fırsatı bulduk.
10’dan fazla genç-İMO üyesinin görev aldığı kongreye
50’den fazla öğrenci arkadaşımız katıldı. 3 gün süren
kongrede muhasebe, kayıt alma, sunum, karşılama
gibi birimlere katkı sağlamamıza imkan veren İMO
İzmir Şubesi’ne teşekkür ediyoruz.
Otomatik Otopark Çelik Yapı Şantiyesi Teknik Gezisi
26 Ekim 2013
26 Ekim 2013 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin
Alsancak’ta yaptırmakta olduğu tam otomatik otopark
çelik yapı şantiyesine yaklaşık 150 genç-İMO üyesi ile
teknik gezi düzenlendi. Teknik gezide Şubat 2014 te bitmesi planlanan otoparkın taşıyıcı sistem otomasyon sistemi elektrik sistemi dış cephe kaplaması, şantiye işleyişi
ve iş güvenliği hakkında bilgiler verildi. Sunumlardan
sonra soru cevap kısmına geçildi ardından genç-İMO
üyeleri Şantiyede çalışan inşaat mühendisleriyle karşılıklı sohbet imkanı buldular. Teknik gezinin gerçekleş-
52 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
mesinde büyük katkısı olan tam otomatik katlı otopark
şantiyesi şantiye şefi Serkan YILANCIOĞLU’na, Saha ve
teknik ofis mühendisi Ahmet ORAL’a, Taykon çelik firma
sahibi Taner TELCİOĞLU’na ,Taykon çelik proje mühendisi Anıl KARABULUT’a, Eleks elektrik firması sahibi Orhan ALPAY’a, İzmir Yapı mekanik firması sahibi Yunus
KARABULUT’a, RS Cephe firma sahibi Rüstem GÜNAY’a,
İş güvenlik uzmanı Sinem EKEN’e ve İzmir Büyükşehir
Belediyesi adına Kontrol mühendisi Sema CİVELEK’e teşekkürlerimizi sunarız.
genç-İMO
Üniversitelerde Tanışma Toplantıları
Merve Bağ, Celal Bayar Üniversitesi
Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ayhan
Emekli, oda üyeleri, gidilen üniversitelerin öğretim üyeleri ve genç mühendis adaylarının katılımı ile tanışma
toplantıları gerçekleştirildi.
30 Eylül 2013 tarihinde Ege Üniversitesi, 1 Ekim 2013 tarihinde İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, 10 Ekim 2013
tarihinde Celal Bayar Üniversitesi, 22 Ekim 2013 tarihinde Dokuz Eylül Üniversitesi, 2 Aralık 2013 tarihinde
Katip Çelebi Üniversitesi’nde düzenlenen toplantılarda
mühendis adaylarına inşaat mühendisliği tanıtılarak,
İMO’nun yapısı ve meslek odaları hakkında bilgiler verildi. Mesleğimizin hayatta ne kadar önemli bir paya sahip
olduğu konusuna değinilirken aynı zamanda bir inşaat
mühendisinin, edindiği teknik bilgilerin yanında başta
insanı, çevreyi koruyan ve kamu çıkarlarını esas alan bir
anlayış benimsemesi gerektiği ifade edilerek, mühendislerin mühendislik odaları çatısı altında örgütlenmelerinin önemine vurgu yapıldı.
inşaat mühendisi adayı öğrencisine kazandıracağı niteliklerin yanında toplumsal geleceğe önemli katkıda
bulunacağından bahsedildi. Bu örgütlülüğün birlikte
ve giderek büyüyeceğine dikkat çekilirken, son olarak
İMO’nun her daim mühendis adaylarına, onların sorunlarını paylaşıp çözümleyebileceği konusunda açık olduğu belirtildi.
Toplantıda bulunmaktan memnun olan mühendis adayı öğrenciler mesleki ve toplumsal sorumlulukları konusunda neler yapabileceğini ve bu anlamda kendisinin
de söz sahibi olduğunun farkına varmasının mutluluğunu yaşadı.
genç-İMO hakkında detaylı bilgiler verildi. Daha önceden genç-İMO kapsamında yapılan çalışma ve etkinlikler
anlatıldı ve burada inşaat mühendisi adayı öğrencilerin
yerine değinildi.
genç-İMO ya üye olarak aktif bir şekilde rol almanın, bir
Dokuz Eylül Üniversitesi - 1 Ekim 2013
Ege Üniversitesi - 30 Eylül 2013
Celal Bayar Üniversitesi - 10 Ekim 2013
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü - 1 Ekim 2013
Katip Çelebi Üniversitesi - 2 Aralık 2013
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 53
genç-İMO
genç-İMO Üniversite Temsilci Seçimleri
genç-İMO bu yıl da geleceğine sahip çıkmakta kararlı!
Merve Bağ, Celal Bayar Üniversitesi
genç-İMO öğrencileri; akademik, sosyal ve kültürel
sorunlarına demokratik ve bilimsel yollar çerçevesinde çözüm bulmaya devam ediyor. Bu anlamda büyük
bir öneme sahip olan, öğrencilerin birliğini etkin bir
güce dönüştüren genç-İMO örgütlenmesi, ortak sorunlara çözüm aramak ve bir paydada toplanabilmek
adına temsilcilerini seçti. Geçtiğimiz kasım ayında (25
Kasım 2013 DEÜ, 26 Kasım 2013 İYTÜ, 27 Kasım 2013
EÜ, 28 Kasım 2013 KÇÜ) yoğunlaşan çalışmalar sonucunda temsilcilerini belirleyen Üniversite ve temsilci
isimleri şöyle:
Dokuz Eylül Üniversitesi
1. Sınıf Örgün Öğretim : Ayşenur Tanrıkulu
1. Sınıf İkinci Öğretim : Arda Biçer
2. Sınıf Örgün Öğretim : Eda Çam
2. Sınıf İkinci Öğretim : Tansu Sır
3. Sınıf Örgün Öğretim : Oğuz Kır
3. Sınıf İkinci Öğretim : Ali Tok
4. Sınıf Örgün Öğretim : Nazlı Seda Bircan
Üniversite Temsilcisi : Oğuz Düztaş
Katip Çelebi Üniversitesi
: Fatih Halil Erdem
1. Sınıf Temsilcisi
: Yasemin Keskin
Üniversite Temsilcisi
Celal Bayar Üniversitesi
: Merve Bulut
1. Sınıf Temsilcisi : Elif Aydın
2. Sınıf Temsilcisi : Emel Kepekçi
3. Sınıf Temsilcisi 4. Sınıf Temsilcisi : Merve Bağ
Üniversite Temsilcisi : Rasim Ekmekçioğlu
Selçuk-Efes-Şirince Gezisi
9 Kasım 2013
2. Tahsin Vergin Gençlik Günleri kapsamında
genç mühendisler ve genç-İMO üyelerinin katılımıyla Selçuk Buharlı Lokomotif Müzesi, Efes
Ören Yeri ve Şirince’ye bir gezi düzenlendi.
İzmir Yüksek Teknoloji Ünstitüsü
: Atakan İlkgun
1.Sınıf Temsilcisi
2.Sınıf Temsilcisi
: Aylin Ünal
Üniversite Temsilcisi : Eren Can Şener
Ege Üniversitesi
1. Sınıf Temsilcisi
2. Sınıf Temsilcisi
3. Sınıf Temsilcisi
4. Sınıf Temsilcisi Üniversite Temsilcisi : Tuğçe Selçuk
: Muhammet Kart
: Kayahan Ölmez
: Hakan Kaynar
: Oğulcan Ayazoğlu
TMMOB 2. İzmir Kent Sempozyumu
28-30 Kasım 2013
TMMOB a bağlı odalar tarafından 28-30 Kasım 2013
tarihleri arasında gerçekleşen TMMOB İzmir 2. Kent
Sempozyumu’na katıldık. Bütün üniversitelerden katılım gösteren genç-İMO üyelerimizin yanı sıra yaklaşık
20 kişilik bir genç-İMO ekibi olarak sempozyumda çeşitli
birimlerde görev aldık. Kentin sorunları, kent yönetimi,
kent halkının yönetime katılımı vb. konuların işlenildiği
sempozyum, mühendisler, öğrenciler ve kent halkı tarafından yoğun ilgi gördü.
54 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
genç-İMO
SURİYE OLAYI VE EMPERYALİZM
Ali TOK
Dokuz Eylül Üniversitesi 3. Sınıf
Suriye olaylarını; özgürlüğü, tarafsızlığı kalmayan, satılmış yandaş basından duyduğumuz yeterli!! Bir de
Antakya’da yaşayan birinden dinleyin istedim. Belki
gecikmiş bir yazı; emperyalistlerin istekleri tam olarak
gerçekleşmemiş olsa da, insan ölümleri bu amaç için
halen artmakta. Olayların devam ettiği bütün yaz ayları
boyunca bu konu üzerine yoğunlaşmıştım, çünkü Antakya’nın heryerinde bu konuşuluyordu.
Öncelikle Antakya hakkında konuyla ilgili birkaç bilgi
vermek istiyorum. Duymuşsunuzdur, Antakya bütün
kültürleri içinde barındıran bir şehir ve medeniyetler
şehri diye de adlandırılır. Halkların barış ve kardeşliği bozulamayacak kadar güçlüdür. Antakya da Suriye
gibi içinde kültür çeşitliliği barındırmaktadır. Suriye ve
Antakya insanları arasında akrabalık ilişkisi olanlar da
vardır.
Antakya’nın bu süreçte emperyalistlerin Suriye politikasına neden o kadar karşı olduğunu buradan anlayabilirsiniz. Bu karşıtlık gerçekleştirilen mitinglerle, yürüyüşlerle de pekiştirilmiştir. Yapılan ilk savaş karşıtlığı
eylemine gürleyen Erdoğan, sonraki eylemleri vali fermanıyla yasakladı. Buna rağmen Antakya halkı polisin
biber gazına, copuna, plastik mermisine karşı direnmişti. Hiçbirimizin elinde silah yoktu, hiçbirimizin ağzında
küfür, bölücülük, ırkçılık yoktu. Bu eylemler Çin medyasında bile savaş karşıtlığı olarak haber yapılmışken; üç
maymunu oynayan Türk basını eylemcileri provakatör
olarak nitelendirmişti.
Durum Suriye’ye komşu olan Antakya’da böyleyken, bütün Dünya ülkeleri Suriye’nin geleceğini “tayin etmeye”
çalışıyordu. Tayin etmek deyince aklıma Mondros geldi,
batılı emperyalist ülkelerin Osmanlı’nın geleceğini tayin
etmesi falan... Aslında şu an ki durum, o zamankiyle aynıdır. 2012’nin Mart ayında BM konseyinde İngiltere’nin
aldığı kararlardan olan 7. maddede “Suriye’de güvenliği
tehdit edecek yerlere müdahale etme hakkı” ndan bahsediyordu. Aynı madde Mondros’ta da vardı hatırlarsınız. BM kararını Mondros’u imzalayanların torunları “Suriye adına” imza atıp kabul etmişlerdi. Türkiye’nin şuan ki
rolü Mondros’u Osmanlı’ya imzalatan İtilaf devletleri ile
aynı. İngiltere kılığında Türkiye, Osmanlı kılığında Suriye;
kışkırtılan Yunanlılar, Ermeniler, Araplar gibi Suriyeli muhalifler; dışarıdan getirilip eğitilen Anzaklar gibi Katarlı,
Arabistanlı paralı askerler... Tarih tekerrür ediyor.
Ortada demokrasi getirilmek istenen Suriye var, “Amerikan demokrasisi!!”. Bu süreci de”Arap Baharı” diye adlandırarak yumuşatmaya çalışmışlar(tıpkı Suriye’deki El
Kaide militanlarına, müslüman kardeşlere, yağmacılara
“özgür suriye ordusu” dedikleri gibi). Amerikan demokrasisini getirmeye çalışan bahar, kan baharı, gözyaşı baharı, ölüm baharı... Bu demokrasiyi sırasıyla Afganistan,
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Irak, Tunus, Libya ve son olarak Mısır’da gördük; iktidara
gerici ve şeriatçı hükümetler yerleştirerek ABD’ye hizmet ediyorlar, Türkiye’nin ettiği gibi...
Peki Türkiye bu süreçte ne yaptı? Padişah, önce Esad’ın
güvenini kazanmak için Asi Nehri üzerinde dostluk barajı temelini attı, ticaret anlaşması yaptı ve en son sınırdaki mayınları bir anlaşma imzalayarak temizletti!! Tabii
gerekli ortam hazırlanmış oldu. Padişahın canı, kardeşi
olan Beşar Esad bir anda diktatör, baskıcı, katliamcı
oldu. Sınırlarda terörist eğitim kampları kuruldu, gelen
Suriyeliler için lüks kamplar kuruldu. Suriyeli muhaliflere
silah ve gıda yardımı yapıldı, meclisten tezkere geçti ve
en son füze atıldı. Sonuç? Suriye savaş istemiyor; Beşar
Esad, Russia Today’a verdiği röportajında “Türk ve Suriye
halkı savaşa karşı. Muhaliflere destek veren AKP Hükümeti’dir. Erdoğan kendini sultan ve halife olarak görüyor” dedi.
Yandaş medya da boş durmuyordu. Bu dönemde gazetelerde bir sürü kalem satın alındı, bu satılık insanlar da
iktidarın düşüncelerini pazarlayıp durdu. Medya halen
satılık kalem dolu. Geçen sene Suriye’ye övgüler yağdıran islamcı basınlar bu sene Suriye’ye girelim demeye
başladı. Müthiş bir basın suçu işleniyor şuan Türkiye’de,
halka yalan söyleniyor.
Peki eğer gerçek amaç demokrasi değilse nedir? Bu bir
AB(D) projesidir. Suriye bölgedeki anti-emperyalist ve
anti-siyonist mücadelenin kalesidir(Suriye’nin emperyalizme borcu yoktur) ve ABD’nin Ortadoğu’ya hakimiyeti
önünde bir engeldir. ABD ekonomisi -bilinen bir gerçektir- savaş ekonomisine dayanır(Arap baharından sonra
ABD’nin silah satışının 3 katına çıkması bize bunu gerçekliyor). Bu ekonomiyi canlı tutmak için de dünyanın
kanayan yarası, Ortadoğu’daki mezhepsel çatışmaları
kullanıyor.
Müslümanlar bu oyuna hep geldi. Kan ve gözyaşı ile
beslenen emperyalizmin en önemli silahı para ve dindir.
Din olgusu, sömürgeciler, emperyalizm ve ülke yöneticileri tarafından yüzlerce yıl sürekli olarak kullanılmıştır.
İnsan öldürmenin meşrulaştığı bir bölgede Allahu ekber
diyerek insanlar katlediliyor(allahu ekber diyenlerden
korkmamız gerektiğini Madımak-Sivas’da öğrendik).
Eğer emperyalizmin önüne geçmezsek bu beslenmeler
devam edecek. Savaş karşıtlığını her platformda dile getirmemiz gerekiyor, savaş bize ne kadar uzaksa o kadar
yakındır.
Ortadoğu’da ölüm kültürü git gide büyüyor; terörizm,
intihar bombacıları, sokaklar kan gölü... Ortadoğu’da
her yer ölüm!!!
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 55
Şubeden
KAYBETTİKLERİMİZ
Üyemiz
Ahmet Ordu
2 Ekim 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Fatih Yavuz’un babası
Üyemiz Mehmet Yavuz
4 Ekim 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz
Coşkun İlgüner
10 Kasım 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz
Kemalettin Gürpınar
23 Kasım 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin ailelerine,
dostlarına ve meslektaşlarımıza başsağlığı
diliyoruz.
Üyemiz Zafer Gülmüş’ün annesi
Ömriye Gülmüş
4 Ağustos 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Mehmet Sadık Sungur’un annesi
Fürüzan Sungur
24 Ağustos 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Mustafa Erol Geyhan’ın annesi,
Üyelerimiz Ömür Geyhan ile Ömer Murat Geyhan’ın
babaanneleri
Mühibe Geyhan
28 Ağustos 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Ömer Urçum’un babası
Yaşar Urçum
16 Eylül 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Bora Lena’nın annesi
Nevin Lena
17 Eylül 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Hüsnü Vuslat Torunoğlu’nun annesi
Naime Torunoğlu
18 Eylül 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Ergün Kozdereli’nin abisi
Engin Kozdereli
27 Eylül 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Fikret Reis’in kayınvalidesi
Türkan Dinçer
7 Kasım 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Ferruh Seval’in babası
İsmail Seval
25 Kasım 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Sedef Demirkök’ün eşi
Levent Demirkök
7 Aralık 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz Sedat Ekmekçi’nin babası
Mehmet Tevfik Ekmekçi
10 Aralık 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyemiz A. Fuat Günak’ın babası
Ali Rıza Günak
19 Aralık 2013 tarihinde vefat etmiştir.
Üyelerimizin acısını paylaşır, kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
56 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
Kültür ve Sanat
Çelik Yapılar
Prof. Dr. Hilmi Deren, Prof.
Dr. Erdoğan Uzgider, Doç.
Dr. Filiz Piroğlu, Yrd. Doç.
Dr. Özden Çağlayan
Yayınevi: Çağlayan Kitabevi
Çelik yapıların tasarımı konusunda ülkemizdeki inşaat
Mühendisliği öğretimine ve
uygulamada çalışan mühendislere yardımcı olmak üzere hazırlanmış olan bu kitabın ilk şekli Prof. Dr. Hilmi
DEREN tarafından yazılarak 1984 yılında basılmıştır.
Daha sonra yapılan ilavelerle 1995 yılında ikinci baskısı yapılmıştır. Bu son baskıda hem İMO-01.R-01/2005
“Çelik Yapılarda Kaynaklı Birleşim”, hem de İMO-02.
R-01/2008 “Çelik Yapılar, Emniyet Gerilmesi Esasına
Göre Hesap ve Proje Esasları” standartlarına atıfla ilave bilgiler verilmiştir.
Prof. Dr. Hilmi DEREN, öğrencisi Prof. Dr. Erdoğan UZGİDER ve onun da öğrencileri Doç. Dr. Filiz PİROĞLU
Direnişi Düşünmek
2013 Taksim Gezi Olayları
Kolektif
Yayınevi: MonoKL Yayınları
İstanbul’da doğan bu toplumsal hareket korkusuzca
desteklenmelidir ve yine bu nedenle bu hareket direnmekle yetinmemelidir: Bilgilerin ve bir taraftan tinsel
olana çağrıda bulunup diğer yandan tüm tinsel hayatın
yıkımını hızlandıran bir iktidarın temel zafiyetinin altını
çizen zihnin savunusu için bir söylem geliştirilmelidir.
-Bernard StieglerÖlüm, hayata dayanamaz. Karanlık, ışığı hoş görmez. Kış
soğukları, baharın gelişinden nefret eder. Fakat hiçbir
oyun oynanmadı, hala hiçbir şey kaybedilmedi. Boğaz’ın
akıntılarına kan dökülmüyor. Her şey hala mümkün. Her
ne olursa olsun bir gün bahar kışa üstün gelecek. Her ne
olursa olsun Taksim 2013 halkların hafızasında kazınmış
olarak kalacak.
-Jacob RogozinskiSomut olarak bir ayaklanma biçimini taşıyan garip deney, varlığını sürdürmekte ve gelecek günlerde, haftalarda, hatta aylarda da sürdüreceğini göstermektedir.
İnsanlar, sokağa çıkmanın zor olmadığını anladılar. Birlikten güç doğduğunu, ve büyük kitlesel güç karşısında
iktidarların sarsıldığını gördüler. Bununla birlikte, umu-
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
ve Yrd. Doç. Dr. B. Özden ÇAĞLAYAN tarafından hazırlanmış olan bu son kitap, 1984’de ilk baskısını yapmış olan orijinal kitabın teknolojik gelişmelere uyarlanması, bu konuda üretilmiş yeni bilgilerin ışığında
geliştirilmesi, özellikle 1994 Northridge depremi sonrası ABD’de, 1995 Kobe depremi sonrası Japonya’da
yapılan araştırmaların sonuçları kullanılarak sismik
aktivitesi yüksek bölgeler için uygulanmak üzere üretilmiş olan sünek çelik yapı tasarım kuralları ve bunlara paralel olarak özellikle ABD’de çelik yapı tasarım
kurallarında yapılan gelişmelerle donatılması sonucu
ortaya çıkmıştır.
Konu Başlıkları
Çelik Yapılar - Çelik Üretimi
Malzeme ve Çelik Yapıların Hesabına Ait Genel Hususlar - Sıcak Haddelenmiş Çelik Ürünleri - Hadde
Ürünleri - Çelik Yapıların Yorulması - Çelik Yapılarda
Korozyon - Çelik Yapıların Yangına Karşı Korunması
- Çelik Birleşim Araçları - Perçinli Birleşimler- Kaynaklı Birleşimler - Çelik Yapı Elemanları, Tasarım Kuralları
ve Çekme Çubukları - Basınç Çubukları - Dolu Gövdeli
Kirişler
lur ki düşünmeye başladılar.
Politik düşünce, neyin istendiğini formüle etmektir.
-Ahmet SoysalProtestoları Müslüman sessiz
çoğunluk tarafından desteklenen İslamcı otoriter düzene
karşı seküler sivil toplumun
ayaklanması olarak sınırlandırmamak elzemdir: resmi
karmaşıklaştıran şey protestoların anti-kapitalist tepkisidir (kamusal alanın özelleştirilmesi) -Türk protestolarının
temel ekseni, otoriter İslamcılık ile kamusal alanın serbest piyasacı özelleştirilmesi
arasındaki bağdır. Bu bağ, Türkiye konusunu çok ilginç
ve etki alanı geniş bir hale getiriyor.
-Slavoj ZizekEğitimli gençlik kendisini tarihsel bir ayaklanmanın diğer potansiyel aktörlerine yaklaştıran yolu yaratmalıdır.
Kendi toplumsal varoluşunun ötesinde hareketinin coşkusunu taşımalıdır. Geniş halk kitlelerinin yanında yaşamanın ve yeni politikanın pratik buluşlarını ve düşüncelerini onlarla paylaşmanın araçlarını bulmalıdır.
-Alain Badiou-
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 57
Kültür ve Sanat
Güney Cephesi ve Ankara
Anlaşması
20 Ekim 1921
1. Meclis, Fransa hükümeti ile Ankara anlaşmasını imzalayarak savaşın güney cephesini kapattı. Bu
bölgede anlaşmaya varılmadan önce Kuvay-i Milliye
birlikleri Fransız kuvvetleri arasında ciddi savaşlar
yaşanmıştır. Bu savaşlarda gösterdikleri direniş sayesinde Antep, Maraş ve Urfa şehirlerinin isimleri değiştirilmiştir.
Bu bölgede olan halk hareketini örgütlemek üzere
Mustafa Kemal daha sonra yaveri olacak Kılıç Ali’yi
görevlendirmiştir. Genel olarak bu bölgede direnişin
iki komutanı olarak Şahin Bey ve Kılıç Ali Bey görülmektedir.
I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Müttefiklerinin
yenilmesi üzerine, Osmanlı İmparatorluğu tarafından
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile
Anadolu’nun birçok yeri gibi Maraş’ın da işgal altına
girmesi ile işgal güçlerine karşı 22 Ocak 1920’de başlayan savunma 12 Şubat 1920 tarihinde işgalin ortadan
kalkması ile sonuçlanmıştır. Maraş’taki ilk direniş, bir
Fransız müfrezesinin Maraş kalesindeki Türk bayrağını
indirerek yerine Fransız bayrağı çekmesi ile başlamıştır.
Bu olay karşısında galeyana gelen halk kaleye yürüyerek Türk bayrağını tekrar yerine asmıştır.
Fransızlar 1 Nisan 1919´da da Antep´i işgal etmişlerdir. 1920 yılının Nisan ayı başında Türk Milli kuvvetleri
kentte bir ayaklanma başlatarak Fransızlara karşı direnişe geçmiştir. On ay kadar süren direniş esnasında
Fransızların kente 70.000 mermi attığı ve Türk tarafında 6317 kişinin öldüğü anlatılır. Fransızlar, kenti
yoğun olarak top ateşine tutmuş, Suriye’de bulunan
birliklerinden destek almışlar fakat Antep’e girme konusunda askeri bir başarı gösterememişlerdir. 30 Mayıs 1920’de Fransızlarla bir ateşkes imzalanmış ise de
17 Haziran’da çatışmalar tekrar başlamış ve aralıklarla
1920 sonuna dek sürmüştür. 9 Şubat 1921 tarihinde
şehir harabe bir halde düşman eline geçmiştir. Burada Antep’in teslim olmasının tek nedeni vardır: Açlık...
Kuşatma altındaki halk açlıktan kırılmaktadır. Anteplilerin bu müthiş direnişinden etkilenen Fransız kumandan, kendilerinin 1.Dünya Savaşında Verdun’da
gösterdikleri direnişe atıfta bulunarak ‘Türk Verdun’u’
Antep demiştir.
Urfa’da Ali Saip Bey’in jandarma komutanı olması direnişi hareketlendirmiştir. Üçbin kişilik bir askeri güç
58 Eylül-Kasım 2013 / 172-173
oluşturulmuştur. 12’ler
olarak adlandırılan ve
Urfa’nın önde gelen 12
vatanseverinden oluşan
Kuvay-i Milliye hareketi,
önderleri Hacı Mustafa
Hacıkamiloğlu vasıtasıyla
7 Şubat 1920’de Fransız
komutanlığına
şehrin
boşaltılmasını isteyen bir
ültimatom vermişlerdir.
Şahin Bey
9 Şubat’ta şehrin yarısı
geri alınır ve 10 Nisan’da
Fransızlar çekilir. Geri çekilen Fransızların neredeyse
tümü, Urfa muharebesine geç yetişmiş çevre aşiret
birlikleri tarafından kılıçtan geçirilmiştir.
Bu kadar kanlı savaşlardan yaklaşık bir sene sonra
Fransızların anlaşmaya oturma nedeni Ankara hükümetinin kazandığı Sakarya Savaşı olmuştur. Bu savaş
neticesinde bölge halkı tarafından yıpratılmış olan
Fransız ordusunun Türk hükümeti ile anlaşmak işine
yaramaktaydı. Aynı zamanda bu anlaşma tüm gücünü
işgalci Yunan güçlerine çevireceği için Ankara hükümetinin de işine gelmiştir.
Bu anlaşmada sınırların
belirlenmesi için görevlendirilen kişiler Dışişleri
bakanı Yusuf Kemal Bey
ile Kılıç Ali Beyler olmuştur. Kılıç Ali bu sınır belirleme işinde bakan ile ters
düşer, anılarında bu durumu şöyle anlatır:’Yusuf
Kemal Bey’e orada ölenler senin beceriksizliğin
için mi can verdiler?...Defol yıkıl müstemleke çareKılıç Ali Bey
sizi dememek için sürekli
kahkahalarla gülüyordum. Bu adam deli galiba sürekli gülüyor diye beni Mustafa Kemal’e şikayet etmiş.
Bende neden güldüğümü Mustafa Kemal’e anlattım.
Özellikle Hatay’ın özerk yönetim adı altında Fransa’ya
bırakılmasını kabullenemediğimi söyledim. Bu sırada ağlıyordum. Gözyaşlarımı silmem için bir mendil
verdi kendi de ağlıyordu. Bana şu sözleri söyledi: Al
sil gözyaşlarını çocuk! Gerek yok buna hepsini karışına kadar geri alacağız. Önce şu işgali başımızdan def
edelim. Yunan’ı ezmek için güneyde rahat etmeye ve
o topraklara sahip olmaya mecburuz.’
Mustafa Kemal sözünü geç de olsa tutmuştu. 1938
yılında Hatay da Türkiye’ye katılmıştı.
Kültür ve Sanat
İnş. Müh. Tuğrul BAŞTAN
İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr
Eylül-Kasım 2013 / 172-173 59
Oyun
ALİ İHSAN ARGIT
İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT
İNŞAAT MÜHENDİSİ
SUDOKU (Kolay)
KARE BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
4
7
8
2
3
3
9
8
9
8
6
5
6
5
4
3
9
6
3
7
8
8
8
4
2
6
1
5
3
SUDOKU ( orta )
5
SOLDAN SAĞA
9
4
6
5
1
1
7
2
1
3
7
4
3
2
2
8
8
6
5
6
3
1
7
1
5
4
7
4
9
SUDOKU ( zor )
YUKARIDAN AŞAĞI
1– Uyuşuk, tembel olma durumu. 2 – İki dağ arasndaki
geçit(ayn zamanda bu bulmacalar hazrlayann soyad)
– ‘’ …. işler el öğünür’’ . 3 – Uzaklk göstergesi – Bir
erkek ad – Türkiye ksalmş . 4 – Mal sahibi olan
kadn. 5 – Bankalarn para transferinde kullandklar
numara – Yağmalama. 6 – Hayvan yiyeceği – Yiyecek ve
içeceğin saklandğ oda. 7 – Toprağ kazp siper yapmak
– Emme, soğrma. 8 – Tatl bir madde – Giyeceklerde
yakaya konulan kolal bez. 9 – Kilometre – Her türlü
giyim eşyas – Türkü. 10 – Kabzlğa iyi gelen bitki.
1
4
10
1 – Birbirinin içine giren oyuncak bebekler 2 – İrlandann
bağmszlğ için mücadele eden katolik örgüt – Devlet
memurlarnn
maaşlarnn
derece
ve
tutarlarn
düzenleyen sistem ve çizelge. 3 – Singapur’un Ülke
Ksaltmas – Manda yavrusu. 4 – Silahl köy delişkanls
– Yürürlükte olan. 5 – Volga rmağna tarihye verilen ad –
Efsanelerde geçen çok zengin olduğu söylenen kişi. 6 –
Kayp – Baryum’un simgesi. 7 – Eski dilde en azndan,
asgari – Eksik olmayan. 8 – Vilayet – Sporcu ve
takmlar ayrmak için düzenlenen seçme yarş. 9 –
Engel –Aylardan biri . 10 – Demiryolu taşt – Devam
eden geçerlikte olan.
9
1
5
1
4
5
5
7
1
2
4
6
2
7
2
1
9
5
4
6
9
7
1
5
3
6
7
4
5
6
2
8
1
1
3
Çözümleri sayfa 30’da
Çözümleri sayfa …….. da
60 Eylül-Kasım 2013 / 172-173

Benzer belgeler